You are on page 1of 28

İÇİNDEKİLER

BİRİNCİ BÖLÜM
1. SAĞLIK HAKKI ............................................................................................................................... 3
2. HASTA HAKLARI....................................................................................................................... 5
2.1. Hastanın Kişisel İfa ve Edim İsteme Hakkı ............................................................................... 7
2.2. Hastaların Eşit Muamele Görmeyi İsteme Hakkı ..................................................................... 7
2.3. Hastanın Öykü Alınmasını İsteme Hakkı .................................................................................. 8
2.4. Hastanın Teşhis Konulmasını Talep Etme Hakkı ...................................................................... 8
2.5. Hastanın Bilgi İsteme Hakkı ..................................................................................................... 9
2.6. Hastanın Sağlık Kuruluşunu Seçme ve Değiştirme Hakkı ........................................................ 9
2.7. Hastanın Personeli Tanıma, Seçme ve Değiştirme Hakkı ...................................................... 10
2.8. Hastanın Öncelik Sırasının Belirlenmesini İsteme Hakkı ....................................................... 10
2.9. Hastanın Kayıtları İnceleme, Kayıtların Düzeltilmesini İsteme Hakkı .................................... 10
2.10. Hastanın Kendisiyle İlgili Sırları İfşa Edilmemesini İsteme Hakkı ........................................... 11
2.11. Hastanın Tedaviyi Durdurmasını İsteme Hakkı ...................................................................... 11
2.12. Hastanın Güvenlik Hakkı ........................................................................................................ 12
2.13. Hastanın Müracaat, Şikayet ve Dava Hakkı ........................................................................... 12

İKİNCİ BÖLÜM

1. İDARENİN SORUMLULUĞU ............................................................................................................ 13


1.1. Hizmet Kusuru ................................................................................................................... 13
1.1.1. Hizmet Kusurunun Ayırt Edici Özellikleri ........................................................................... 14
1.1.1.1. Hizmet Kusuru Anonimdir ................................................................................................. 14
1.1.1.2. Hizmet Kusuru Geneldir .................................................................................................... 14
1.1.1.3. Hizmet Kusurları Bağımsızdır ............................................................................................. 15
1.1.1.4. Hizmet Kusurları Esnektir .................................................................................................. 15
1.1.2. Hizmet Kusuru Sayılan Haller ............................................................................................ 15
1.1.2.1. Hizmetin Kötü İşlemesi ...................................................................................................... 15
1.1.2.2. Hizmetin Geç İşlemesi ....................................................................................................... 16
1.1.2.3. Hizmetin Hiç İşlememesi ................................................................................................... 17

1.2. İdarenin Sorumluluğunun Doğma Şartları ............................................................................ 17


1.2.1. İdarenin Eylem veya İşlemi .................................................................................................... 18

1
1.2.2. Kusur ...................................................................................................................................... 18
1.2.3. Zarar ...................................................................................................................................... 18
1.2.3.1. Tazmin Edilebilir Zararın Miktarı ve Tespiti ........................................................................... 19
1.2.3.2. Maddi Zararlara İlişkin Faiz Uygulaması ............................................................................ 19
1.2.3.3. Manevi Tazminat ............................................................................................................... 20
1.2.3.3.1. Manevi Tazminatta Faiz Uygulaması ................................................................................. 21

2. Zararın Somutlaştırılması ve Somutlaştırma Aşamaları ................................................................ 22


2.1. İdari Mercie Başvuru Yolu İle ..................................................................................................... 22
2.2. Yargı Yolu ile .............................................................................................................................. 23
2.2.1. Islah Hakkı.............................................................................................................................. 25
2.2.2. Bilirkişi ................................................................................................................................... 26

2
BİRİNCİ BÖLÜM
1. SAĞLIK HAKKI

Sağlık ve sağlık hakkı kavramlarının gerek ulusal gerekse ulus üstü metinlerde
çeşitli şekillerde tanımlandığı görülmektedir. Temel hak ve özgürlüklerin hukukla
güvence altına alınmasına yönelik gelişmeler, devletlerin, kişilerin maddi ve manevi
bütünlüğünün korunmasına yönelik sorumlulukları üstlenmesini de beraberinde
getirmiştir. Kişilerin maddi ve manevi bütünlüğünün korunması, sorumluluk temelli
yaklaşımın yanı sıra, bireylerin özgürce ve bağımsızca talep edebileceği bir hak haline
gelmiştir.

Sağlık, Türk Anayasa tarihinde bir hak olarak ilk kez 1961 Anayasasında
düzenlenmiş ardından 1982 Anayasasında da korunmuştur. 1982 Anayasasının “Sağlık
hizmetleri ve çevrenin korunması” başlıklı 56. Maddesi1 ile birlikte herkesin, sağlıklı
ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı koruma altına alınmıştır. Her ne kadar sağlık
hakkı anayasal bir güvence olarak koruma altına alınmış olsa da anayasadaki hali ile
sağlık kavramının tanımı yapılmış değildir.

Sağlık, kavram olarak sözlükteki en yalın hali ile “Sağ, canlı, diri olma
durumu”na karşılık gelmektedir.2 Sağlık, sözlükte vücudun sadece fiziksel bütünlüğe
indirgenerek tanımlanmasının yanı sıra “Bireyin fiziksel, sosyal ve ruhsal yönden tam
bir iyilik durumunda olması, vücut esenliği, esenlik, sıhhat, afiyet.” olarak daha geniş
anlamı ile tanımlanmaktadır. Esasen bu tanımlama dahi sağlık kavramının karşılığını
tam olarak oluşturmamaktadır. Şöyle ki Dünya Sağlık Örgütü’nün yaklaşımı, insanın
bedenen ve ruhen tam bir iyilik hali içinde olması ile birlikte sosyal yönden de tam bir
iyilik hali içinde olma durumunu “sağlıklı olma” hali olarak tanımlamaktadır.3 Ulusal
mevzuatımız incelenecek olursa “sağlıklı olma” halinin Dünya Sağlık Örgütü

1
VIII. Sağlık, çevre ve konut
Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması
Madde 56 – Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.
Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf
ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini
düzenler.
Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek
yerine getirir.
Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.
2
https://www.sozluk.gov.tr Erişim Tarihi: 22.12.2021
3
http://www.tiphukuku.org.tr/icerik.php?gid=169&cat=29 Erişim Tarihi: 22.12.2021

3
Anayasasında belirtilen haliyle benimsendiği görülecektir. Bkz.4 : “5/1/1961 tarih ve
224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun”

Sağlık Hakkına ilk kez uluslararası metinde yer vermesi açısından Dünya
Sağlık Örgütü Anayasası bu husus nedeni ile ayrı bir önem taşımaktadır. Bu metinde
yer verilmesinin sonrasındaki çalışmalar ve gelişmeler neticesinde sağlık hakkına
yönelik uluslararası metinlerde farklı düzenlemelere de yer verilmiştir. 26 Şubat 1965
tarihinde yürürlüğe giren Avrupa Sosyal Şartı5’nda da sağlık hakkına yer verilmiştir.
Avrupa Sosyal Şartı’ndaki düzenlemeler kendisinden önceki düzenlemeden farklı
olarak, sağlığın korunması konusunda devletlere aktif rol atfeden hükümleri
barındırmaktadır. Devlete koruyucu sağlık hizmetinin sorumluluğu atfedilmekle
birlikte, devletin hizmet sorumluluğunu gerçekleştirirken, özel hukuk kişileri ile iş
birliği yapabileceği hususu Avrupa Sosyal Şartı’nın 11. Maddesinde belirtilmektedir. 6

Sağlık Hakkı daha sonralarında ise Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 16


Aralık 1966 tarihli ve 2200 A (XXI) sayılı Kararıyla kabul edilen, 3 Ocak 1976
tarihinde yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar
Sözleşmesi’nin 12. Maddesinde; Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi’nin
14 No’lu Genel Yorumunda7 da yer almıştır. Sağlık alanındaki tıbbi ve hukuki
gelişmeler neticesinde “Hasta Hakları” kavramının da üzerinde durulmaya
başlanmıştır.

4
Terimler:
Madde 2 – Bu kanunda kullanılan terimlerin delalet ettiği manalar aşağıda gösterilmiştir:
Sağlık: Sağlık, yalnız hastalık ve malüliyetin yokluğu olmayıp bedenen, ruhen ve sosyal bakımdan tam bir iyilik
halidir.
5
https://www.anayasa.gov.tr/media/3680/avrupasosyalsarti.pdf Erişim Tarihi : 22.12.2021
6
Madde 11:
Sağlığın korunması hakkı
Âkit Taraflar, sağlığın korunması hakkının etkili bir biçimde kullanılması sağlamak amacıyla, ya doğrudan ya da
kamusal veya özel örgütlerle işbirliği içinde diğer önlemlerin yanı sıra;
1- Sağlığın bozulmasına yol açan nedenleri olabildiğince ortadan kaldırmak;
2- Sağlıklı olmayı teşvik etmek ve sağlık konularında kişisel sorumluluk duygusunu geliştirmek üzere eğitim ve
danışma hizmetleri sağlamak;
3- Kazalar açısından olduğu gibi, salgın, yöresel ve diğer hastalıkları olabildiğince önlemek üzere tasarlanmış
uygun önlemler almayı;
taahhüt ederler.
7
http://www.ihop.org.tr/dosya/ESKHK/ESKHKGY14.doc Erişim Tarihi: 22.12.2021

4
2. HASTA HAKLARI

Hasta Hakkı’nın gelişimi Sağlık Hakkı ile paralel şekilde gelişmektedir. Sağlık
Hakkı’nın gelişiminden yukarıda kısaca bahsedilmiştir. Hasta Hakkı’nın gelişimi de
bu bölüm altında incelenecektir.

Hasta Haklarının gelişiminin başlangıç noktası Amerika Birleşik Devletleri olduğu


kabul edilmektedir.8 Amerika Birleşik Devletleri’nde, hastaların özel hekim
muayenehanelerinden ziyade hastanelere kayması ile birlikte hasta hakları gündeme
gelmeye başlamıştır. Bu gündemde hasta haklarının gelişim serüveni Amerikalılar
tarafından “Hasta Hakları Hareketi” olarak anılmaktadır.9 “Hasta Hakları Hareketi”ni
özellikli ve önemli kılan nokta ise bu hareketin hastalar tarafından değil hastaneler
tarafından başlatılmış olmasıdır. Öncelikli olarak ABD’de yer alan Amerikan
Hastaneler Birliği, kendilerince bazı etik kuralları benimsemeye başlamıştır. Bununla
birlikte yargı kararlarında da hasta haklarına yönelik olarak detaylı kararlara yer
verilmeye başlanmış olması da süreci hızlandırmıştır. Bu süreç dahilinde 1973 yılında
Amerikan Hastaneler Birliği tarafından “Hasta Hakları Beyannamesi” hazırlanmıştır.
12 maddeye yer veren Hasta Hakları Beyannamesi, hasta hakları açısından temel bir
düzenleme olmakla birlikte dönüm noktası olarak da kabul edilmektedir. 10

Hasta Haklarına ilişkin çalışmalar sadece ABD ile sınırlı değildir. ABD’deki
gelişmelerin haricinde Avrupa Konseyi, Dünya Tıp Birliği ve Dünya Sağlık Örgütü
önemli çalışmalara öncülük etmiştir. Hasta Haklarının gelişimi noktasında ilk ulusal
gelişimin Amerika’da ortaya çıkmasının kabulü ile birlikte uluslararası alandaki ilk
gelişim hareketi Dünya Tıp Birliği tarafından 1981 yılında Lizbon Bildirgesi’nin kabul
edilmesi olarak nitelendirilebilir. Daha sonraları ise hasta haklarına ilişkin gelişmeler
şu şekilde sayılabilir:

• Amsterdam Bildirgesi11
• Gözden Geçirilmiş Hali ile 1995 Lizbon Bildirgesi12

8
Görkey, Ş.: Hasta Hakları., Medikal Etik (Ed. H.Hatemi – H. Doğan) 2003:4:100-126
9
Bkz. G. J. Annas, Patients’ Rights Movement. Encyclopedia of Bioethics. Vol 3., Ed. by W.T.Reich, The Free
Press., New York 1978. s.1202.
10
Görkey, Ş.: Hasta Hakları., Medikal Etik (Ed. H.Hatemi – H. Doğan) 2003:4:100-126
11
https://sbu.saglik.gov.tr/hastahaklari/amsterdam.htm Erişim Tarihi : 22.12.2021
12
http://www.saglikhakki.org/lizbon.htm Erişim Tarihi: 22.12.2021

5
Hasta Haklarına ilişkin olarak Avrupa Birliği’nde yer alan temel düzenlemeler
ise şu şekilde sayılabilir:

• Avrupa Tek Senedi13


• Maastricht Antlaşması14
• Amsterdam Antlaşması15
• Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı16
• Hasta Hakları Avrupa Statüsü17
• İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi18
• Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi19
• Avrupa Sosyal Şartı20
• Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan
Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi21
• Bali Hasta Hakları Bildirgesi22

Türk hukuk tarihinin Cumhuriyet sonrası dönemine bakıldığında birçok tıbbi


düzenlemeye yer verilmiştir. Özellikle, “1219 sayılı Tababet ve Şuabat-ı Sanatlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanun”23un, kabul ediliş tarihi göz önünde bulundurulduğunda
Cumhuriyet’in, kuruluşunun henüz başlarında bile olsa kanuni düzenleme ile halk
sağlığını ilgilendirecek düzenlemelere önem vermesi, sağlık hakkına önem
verildiğinin bir göstergesi olarak kabul edilmelidir.

13
https://www.ikv.org.tr/images/files/A4-tr.pdf Erişim Tarihi : 22.12.2021
14
https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2018/11/Maastricht_Kriterleri.pdf Erişim Tarihi : 22.12.2021
15
https://www.ikv.org.tr/images/files/A6-tr.pdf Erişim Tarihi : 22.12.2021
16
https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2018/11/Avrupa_Birligi_Temel_Haklar_Sarti%E2%80%8B.pdf
Erişim Tarihi : 22.12.2021
17
http://www.saglikhakki.org/ab-sarti.htm Erişim Tarihi : 22.12.2021
18
https://ombudsman.gov.tr/document/mevzuat/688B1--Insan-Haklari-Evrensel-Beyannamesi.pdf Erişim Tarihi
: 22.12.2021
19
https://www.echr.coe.int/documents/convention_tur.pdf Erişim Tarihi : 22.12.2021
20
https://www.anayasa.gov.tr/media/3680/avrupasosyalsarti.pdf Erişim Tarihi : 22.12.2021
21
https://www5.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5013.html Erişim Tarihi : 22.12.2021
22
https://ttb.org.tr/images/stories/haberler/file/DTB_Hasta_Haklari_Bildirgesi.pdf Erişim Tarihi : 22.12.2021
23

6
Hasta ve hekim ilişkisini düzenleyen ilk yerel hukuki metin olarak “Tıbbi
Deontoloji Nizamnamesi (1960)” kabul edilmektedir. Bununla birlikte Hasta
Haklarına ilişkin en kapsamlı düzenleme “Hasta Hakları Yönetmeliği”dir.24

Hasta Hakları Yönetmeliği, hem “hasta” kavramını hem de “hasta hakları”


kavramını tanımlamıştır. Yönetmeliğinin “Tanımlar” başlıklı 4. Maddesine göre
Hasta, “Sağlık hizmetlerinden faydalanma ihtiyacı bulunan kimse” olarak
tanımlanmışken, “Hasta Hakları” ise “Sağlık hizmetlerinden faydalanma ihtiyacı
bulunan fertlerin, sırf insan olmaları sebebiyle sahip bulundukları ve T.C. Anayasası,
milletlerarası antlaşmalar, kanunlar ve diğer mevzuat ile teminat altına alınmış
bulunan haklar” olarak tanımlanmıştır.

Sağlık hizmetinden faydalanma ihtiyacı bulunan fertlerin sırf insan olmaları


sebebiyle hak sahibi olmaları karşısında bu haklar tedavi sürecini yöneten hekimler ve
sağlık personelleri için de birer sorumluluk ve yükümlülük olarak karşımıza
çıkmaktadır. Haklar ve yükümlülükler madalyonun iki yüzü gibidir.25

Bu bölümün devamında başlıklar altında Hasta Haklarına ve kaynaklarına


değinilecektir.

2.1.Hastanın Kişisel İfa ve Edim İsteme Hakkı

Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 16. Maddesi26 ve Hekimlik Meslek Etiği


Kuralları’nın 23. maddesi27 gereğince hekimler hastaları bizzat muayene etmelidir.
Hastaların, hekimlerden bu yükümlülüğü yerine getirmeleri yönünde istem hakları
vardır.

2.2. Hastaların Eşit Muamele Görmeyi İsteme Hakkı

Gerek 1982 Anayası’nın 10.maddesi28 gerekse de Hasta Hakları Yönetmeliği’nin


5.maddesi29ne göre hasta, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din,

24
25
Ünal Er, Sağlık Hukuku, Ankara, 2008, Savaş Yayınevi s. 73-74.
26
Madde 16 – Tabip ve diş tabibi bir kimsenin sıhhi durumu hakkında, ilmi metodları tatbik suretiyle bizzat
yaptığı muayene neticesinde edindiği vicdani ve fenni kanaata ve şahsi müşahedesine göre rapor verir.
27
Muayenesiz Tedavi Yasağı
Madde 23 - Hekim, acil vakalar gibi zorunlu durumlar dışında, hastasını bizzat muayene etmeden tedavisine
başlayamaz.
28
X. Kanun önünde eşitlik

7
mezhep, ekonomik ve sosyal durumu gözetilmeksizin sağlık hizmetlerinden
faydalanacaktır.

2.3.Hastanın Öykü Alınmasını İsteme Hakkı

Medikal anamnez, hem hekim hem de hasta açısından son derecede önem teşkil
etmektedir. Şöyle ki medikal anamnez alınması, hastanın geçmiş ve mevcut
hastalığının hikayesi ile birlikte, daha önce ve halen kullanılmakta olan ilaçların neler
olduğu bilgisi ve alerjik duyarlılıklar hakkında tedaviyi uygulayacak hekimin fikir
sahibi olmasına yardımcı olmaktadır. Anamnez sayesinde elde edilen bulgular birlikte
değerlendirilerek hastaya uygulanacak tedavinin, hastaya göre şekillenmesinde fayda
sağlayacaktır.30

2.4.Hastanın Teşhis Konulmasını Talep Etme Hakkı

Tedavinin ilk aşaması teşhistir. Tıp biliminde teşhis koyma, hekimin hasta
üzerinde var olduğunu düşündüğü rahatsızlığını ve bu rahatsızlığın tedavi aşamasına
dair bilgi sahibi olmasına denmektedir.31 Hasta Hakları Yönetmeliğinin 11. Maddesine
göre hasta, modern tıbbi bilgi ve teknolojinin gereklerine uygun olarak teşhisinin
konulmasını talep etme hakkına sahiptir. Bunun istisnası olarak ise yine aynı
yönetmeliğin 19. Maddesinde düzenlenmiştir. 19. Maddeye göre : “Hastanın manevi
yapısı üzerinde fena tesir yapmak suretiyle hastalığın artması ihtimalinin bulunması
ve hastalığın seyrinin ve sonucunun vahim görülmesi hallerinde, teşhisin saklanması
caizdir”.

Madde 10 – Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle
ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
29
İlkeler
Madde 5- …
c) Sağlık hizmetinin verilmesinde, hastaların, ırk, dil, din ve mezhep, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç ve
ekonomik ve sosyal durumları ile sair farklılıkları dikkate alınamaz. Sağlık hizmetleri, herkesin kolayca
ulaşabileceği şekilde planlanıp düzenlenir.

30
KARACA, İnci Rana , ÖZTÜRK, Dilara Nur, DİŞ HEKİMLİĞİ AÇISINDAN RİSKLİ SİSTEMİK HASTALIKLAR VE BU
HASTALIKLARA BAĞLI OLUŞABİLECEK ACİL DURUMLAR: BÖLÜM 1 - SİSTEMİK HASTALIKLAR, Atatürk Üniv. Diş
Hek. Fak. Derg., Ek: 16, Yıl: 2016,Sayfa : 147-156
31
Battal Yılmaz, Hekimin Hukuki Sorumluluğu, Ankara, 2007, s. 5

8
2.5. Hastanın Bilgi İsteme Hakkı

Hasta, sağlık kuruluşundan faydanalacağı sağlık hizmetlerinden hangi koşullarda


faydanalacağını, kuruluş tarafından sunulabilecek hizmetleri ve imkanlarının neler
olduğunu, sağlık hizmetlerinden faydalanma usulünce öğrenmek isteyebilir. Hasta
Hakları Yönetmeliği’nin 7.32 Maddesine göre de sağlık kuruluşları, hastayı bu
konularda bilgilendirmek için ayrı birim oluşturmakla ve hastaların ihtiyacı olan
birimlere kolayca ulaşabilmelerini sağlamakla yükümlüdür. Aynı zamanda hastanın,
hastalığı ile ilgili detaylı bilgi alma hakkı da bulunmaktadır. Yönetmeliğe göre hasta,
hastalığının muhtemel sebeplerini ve seyrinin nasıl olacağını, muhtemel
komplikasyonları, sağlığı için kritik olan yaşam tarzlarını, tedaviyi reddetme
durumunda ortaya çıkabilecek olan fayda ve riskleri, tıbbi müdahalenin kim tarafından
nerede gerçekleştirileceğini öğrenme hakkı da hastanın bilgi isteme hakkı dahilinde
değerlendirilmelidir.

Hasta aynı zamanda Hasta Hakları Yönetmeliğinin 20. Maddesine göre sağlık
durumu hakkında kendisinin, yakınlarının ya da hiç kimsenin bilgilendirilmemesini
talep edebilir. Hastanın bu kararı yazılı olarak alınmalıdır. Bununla birlikte hasta bilgi
verilmemesi yönündeki talebini her zaman değiştirebilir.

2.6.Hastanın Sağlık Kuruluşunu Seçme ve Değiştirme Hakkı

Hasta Hakları Yönetmeliğinin 8. Maddesine göre : “Hasta,... sağlık kurum ve


kuruluşunu seçme ve seçtiği sağlık kuruluşunda verilen sağlık hizmetinden faydalanma
hakkına sahiptir.” Tedavisi süren hastaların, bu hakkı kullanarak nakil istemlerinde
nakledilecek kurum ile mevcut kurum arasındaki nakil zincirine uymayanlar aradaki
farkı kendileri ödemekle yükümlüdür. Bunun yanı sıra nakil durumunda hayati tehlike
olup olmadığının bilgilendirilmesi hekim tarafından hastaya veya yakınlarına
yapılmalıdır.

32
Bilgi İsteme
Bilgi İsteme Madde 7- Hasta, sağlık hizmetlerinden nasıl faydalanabileceği konusunda bilgi isteyebilir. Bu hak,
hangi sağlık kuruluşundan hangi şartlara göre faydalanılabileceğini, sağlık kurum ve kuruluşları tarafından
verilen her türlü hizmet ve imkanın neler olduğunu ve müracaat edilen kuruluşta verilen sağlık hizmetlerinden
faydalanma usulüne öğrenme haklarını da kapsar. Bütün sağlık kurum ve kuruluşları, hastayı birinci fıkra
uyarınca bilgilendirmek için yeterli teknik donanımı haiz birimi oluşturmak; bu birimde, hastaya kesin ve yeterli
bilgi verebilecek nitelik ve ehliyete sahip personeli daimi olarak istihdam etmek ve hastanın ihtiyacı olan
birimlere kolayca ulaşabilmesini temin etmek üzere, kuruluşun uygun yerlerinde bilgilendirici tabela, broşür ve
işaretler bulundurmak gibi tedbirleri almak zorundadırlar.

9
2.7.Hastanın Personeli Tanıma, Seçme ve Değiştirme Hakkı

Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 9. Maddesine göre : “ Hastaya talebi halinde,


kendisine sağlık hizmeti verecek veya vermekte olan tabiplerin ve diğer personelin
kimlikleri, görev ve unvanları hakkında bilgi verilir. Mevzuat ile belirlenmiş usüllere
uyulmak şartı ile hastanın, kendisine sağlık hizmeti verecek olan personeli serbestçe
seçme, tedavisi ile ilgilenen tabibi değiştirme ve başka tabiplerin konsültasyonunu
istemek hakkı vardır. Personeli seçme, tabibi değiştirme ve konsültasyon isteme
hakları kullanıldığında, mevzuat ile belirlenen ücret farkı, bu hakları kullanan hasta
tarafından karşılanır.”

2.8.Hastanın Öncelik Sırasının Belirlenmesini İsteme Hakkı

Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 10. Maddesine göre : “ Sağlık kuruluşunun hizmet


verme imkanlarının yetersiz veya sınırlı olması sebebiyle sağlık hizmeti talebi
zamanında karşılanamayan hallerde, hastanın, öncelik hakkının tıbbi kriterlere dayalı
ve objektif olarak belirlenmesini istemek hakkı vardır. Acil ve adli vak'alar ile yaşlılar
ve engelliler hakkında öncelik sırasının belirlenmesinde ilgili mevzuat hükümleri
uygulanır.”

2.9.Hastanın Kayıtları İnceleme, Kayıtların Düzeltilmesini İsteme Hakkı

Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 16. Maddesine göre: “ Hasta, sağlık durumu ile
ilgili bilgiler bulunan dosyayı ve kayıtları, doğrudan veya vekili veya kanuni temsilcisi
vasıtası ile inceleyebilir ve bir suretini alabilir. Bu kayıtlar, sadece hastanın tedavisi
ile doğrudan ilgili olanlar tarafından görülebilir.”

Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 17. Maddesine göre: “ Hasta; sağlık kurum ve


kuruluşları nezdinde bulunan kayıtlarında eksik, belirsiz ve hatalı tıbbi ve şahsi

10
bilgilerin tamamlanmasını, açıklanmasını, düzeltilmesini ve nihaisağlık durumu ve
şahsi durumuna uygun hale getirilmesini isteyebilir. Bu hak, hastanın sağlık durumu
ile ilgili raporlara itiraz ve aynı veya başka kurum ve kuruluşlarda sağlık durumu
hakkında yeni rapor düzenlenmesini isteme haklarını da kapsar”.

2.10. Hastanın Kendisiyle İlgili Sırları İfşa Edilmemesini İsteme Hakkı

Meslekleri gereğince, hekimler teşhis aşamasından tedavi aşamasına kadar


hastaları ile ilgili gerek fiziksel gerek ruhsal yönden fazlaca bilgi sahibi olurlar. Aynı
zamanda hastanın tedavi gördüğü hastalık da başlı başına sır olarak kabul
edilmektedir. Hekimler, hastaları ile ilgili öğrendikleri bu bilgileri hasta istemedikçe
üçüncü kişilere söylememekle yükümlüdürler.33 Bu yükümlülük ulusal ve uluslararası
kaynaklardan ileri gelmektedir. Başta 1982 Anayasası’nın 20. Maddesi olmak üzere,
Türk Tabipler Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın 31. Maddesi, Avrupa
Birliği Temel Haklar Şartı’nın 8. Maddesi, Hasta Haklan Yönetmeliği’nin 21. Maddesi
ve Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi’nin 4. Maddesi bu yükümlülüğün mevzuattaki
karşılığını düzenleme altına almaktadır.

2.11. Hastanın Tedaviyi Durdurmasını İsteme Hakkı

Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 25. Maddesine göre, “Kanunen zorunlu olan


haller dışında ve doğabilecek olumsuz sonuçların sorumluluğu hastaya ait olmak
üzere; hasta kendisine uygulanması planlanan veya uygulanmakta olan tedaviyi
reddetmek veya durdurulmasını istemek hakkına sahiptir. Bu halde, tedavinin
uygulanmamasından doğacak sonuçların hastaya veya kanuni temsilcilerine veyahut
yakınlarına anlatılması ve bunu gösteren yazılı belge alınması gerekir. Bu hakkın
kullanılması, hastanın sağlık kuruluşuna tekrar müracaatında hasta aleyhine
kullanılamaz”.

Bu düzenleme ile “kişinin kendi geleceğini belirleme hakkı”34 da koruma altına


alınmıştır.

33
Şaylıgil Elçioğlu, Ömür, Hasta Hakları Açısından Hekimlik Sırrı, Türkiye Klinikleri Tıbbi Etik, C. 5, S. 1, Nisan
1997, s. 19.
34
Türkmen, Ali: Hasta ve Hekim Hukuku, Adalet Yayınevi, 2. Baskı, Ankara, 2013, s. 85.

11
2.12. Hastanın Güvenlik Hakkı

Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 37. Maddesine göre “Herkesin, sağlık kurum ve


kuruluşlarında güvenlik içinde olmayı bekleme ve bunu istemek hakları vardır.”

2.13. Hastanın Müracaat, Şikayet ve Dava Hakkı

Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 42. Maddesine göre, “Hastanın ve hasta ile


ilgili bulunanların, hasta haklarının ihlali halinde, mevzuat çerçevesinde her türlü
müracaat, şikayet ve dava hakları vardır.”

Her ne kadar Hasta Hakları Yönetmeliği’nde ayrı bir madde olarak dava hakkı
düzenleme altına alınmış olmasa dahi, esasen 1982 Anayasası’nın 125. Maddesinde
idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu hükmü
uyarınca hizmet süresince mevzuata aykırı olan her türlü idari eylem ve işleme karşı
dava açılabilecektir.

12
İKİNCİ BÖLÜM

1. İDARENİN SORUMLULUĞU
Kamu gücünü kullanma yolunda farklı araçlarla donatılmış idare karşısında
bireylerin korunması, hukuk devleti olmanın gereğince özel hukuktan farklı olarak
idare hukukuna özgü sorumluluk ilkeleri gelişimi ile olmuştur.

İdarenin hukuki sorumluluğun temeli 1982 Anayasası’nın 125. maddesidir.


Buna göre idare her türlü işlem ve eylemlerinden sorumludur. Bunun yanı sıra 1982
Anayasası’nın 40. Maddesi, “Kişinin, resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler
sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan
ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.” Hükmü ile idarenin mali sorumluluğunu bireyler
yönünden güvence altına almıştır. Bu işlem ve eylemlerden dolayı idareye karşı yargı
yoluna gidilebilecektir. Hasta Hakları bağlamında bu makalenin konusunu hukuki
sorumluluk oluşturmaktadır. Hukuki sorumluluk, esasen mali sorumluluk olarak da
ifade edilmektedir. Mali sorumluluk da kendi içerisinde medeni sorumluluk ve idari
sorumluluk olarak ikiye ayrılmaktadır.35 İdari Sorumluluk, “idarenin bir kişiye verdiği
zararın, idarenin mal varlığından bazı değerlerin zarar gören kişinin malvarlığına
cebri olarak aktarılmasıyla tazmin edilmesi denilmektedir”. 36

1.1.Hizmet Kusuru

İdare hukukunda idarenin sorumluluğundan anlaşılması gereken temel


sorumluluk hali “kusur sorumluluğu”dur. Kusur Sorumluluğunun temelinde “kusur”
kavramı vardır.37 Geleneksel idare hukuku doktrininde kusur kavramı, hizmet kusuru
olarak kabul edilmektedir.38

Hizmet kusuru, kısaca kişisel kusur kapsamının dışında kalan sorumluluk


halidir.39 Hizmet kusuru, idarenin yürütmekle yükümlü olduğu idari faaliyetin

35
GÖZLER Kemal ve KAPLAN Gürsel, İdare Hukuku Dersleri, Ekin Basım Yayın, Bursa 2015. S.735-740
36
Gözler, Kemal a.g.e. s.740
37
Gözler, Kemal a.g.e. s.749
38
Gözler, kemal a.g.e. s.749
39
GÖZLER Kemal, İdare Hukuku, c.2, Ekin Yayınları, Bursa 2019., s. 1135-1138.

13
kuruluşunda, işleyişinde, düzenlenmesinde meydana gelen eksiklik, yanlışlık, aykırılık
veya bozukluk olarak tanımlanabilir.40

1.1.1. Hizmet Kusurunun Ayırt Edici Özellikleri

Hizmet Kusuru kavramının yerel mevzuatta tanımı yapılmış değildir.


İçtihatlarla birlikte gelişen idare hukukunun göstergelerinden birisi de hizmet kusuru
kavramının unsurlarının yargı organları tarafından çıkarılan içtihatlarla
belirlenmesidir. Hizmet kusuru diğer kusurlardan ayrılan özelliklere sahiptir.

1.1.1.1. Hizmet Kusuru Anonimdir

Hizmet kusuru anonimdir. Hizmet kusurunun anonimliği, faaliyeti


gerçekleştiren kamu ajanının davranışının hizmetten ayrılamaz olmasıdır.41 Hizmet
kusurunun anonim olarak sayılmasının başlıca sebeplerinden birisi devlet karşısında
bireyleri korumaktır. Bir diğer sebep ise, büyük olarak nitelendirilebilecek
sorumluluklara yol açabileceğinden dolayı hizmeti gerçekleştirecek kamu ajanında
çekinceye yer vermemektir. Tüm bu sebepler dahilinde, hizmette meydana gelen
kusura yol açan kamu ajanı bilinse dahi, idare kusurlu ajanın durumunu ileri sürerek
sorumluluktan kaçamayacaktır. İdarenin kamu ajanına rücu hakkı saklıdır.42

1.1.1.2.Hizmet Kusuru Geneldir

Hizmet kusuru geneldir. Hizmet kusurunun genelliği iki farklı anlamda


kullanılmaktadır. Bunlardan ilki devlet ve diğer tüzelkişilerin sorumlulukları yoluna
gidilmesinde bir ayrım yapılmamasını ifade etmekte iken diğer anlamıyla hizmet
kusurunun genelliği, temel sorumluluğun kusur sorumluluğu olmasıdır. Şöyle ki:
kusursuz sorumluluk haline ancak hizmet kusuru sorumluluğu yoluna gidilemediğinde

40
Ragıp Sarıca, “Hizmet Kusuru ve Karakterleri”, İstanbul Hukuk Fakültesi Mecmuası, c.15/sayı 4 (1949),
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/97001 (25.12.2021), s.858
41
ATAY Ender Ethem, İdare Hukuku, Turhan Kitabevi Yayınları, Ankara 2012. s.692.
42
EVREN Çınar Can, “Hizmet Kusuru – Haksız Fiil Ayrımı ve Yargı Düzeni”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2011
s.180

14
başvurulacaktır. Doktrinde hizmet kusurunun genel olmasını eleştirenler olduğu gibi43,
destekleyenler44 de vardır.

1.1.1.3. Hizmet Kusurları Bağımsızdır


İdare hukuku anlamında hizmet kusuru, özel hukuktaki kusur kavramından
ayrılmaktadır. İdare hukukun kendine has kuralları ile şekillenmiştir. Özel hukuktan
farklı olarak, idare hukuku anlamında kusur kişilerin eylemleri dışında meydana gelse
bile idarenin faaliyetinin kusur barındırması dayanak kabul edilerek idarenin
sorumluluğuna gidilebilir. 45

1.1.1.4. Hizmet Kusurları Esnektir

Hizmet kusurlarının belirlenmesinde sabit kabullenimler yoktur. Kusur


değerlendirmesi her olaya göre farklı şekillerde ayrımlandırılarak yapılır.46

1.1.2. Hizmet Kusuru Sayılan Haller

Öğreti ve yargı kararlarında hizmet kusurndan doğan sorumluluk halleri, hizmetin


kötü işlemesi, hizmetin hiç işlememesi ve hizmetin geç işlemesi olarak
sınıflandırılmıştır.47

1.1.2.1. Hizmetin Kötü İşlemesi

Hizmetin kötü işlemesi, bilinen en yaygın hizmet kusurudur.48 Hizmetin kötü


işlemesi durumunda hizmet mevcuttur ancak hizmetten istenilen sonuç
alınamamaktadır. Bunun sebebi hizmetin istenilen şekilde yürütülememesinden
kaynaklanmaktadır. Hizmetin istenilen şekilde yürütülememesinin birçok sebebi
olabilir. Hizmetin yürütülmesinde yeterli sayıda ajan görevlendirilmemesi,

43
ESİN, Yüksel. Danıştay’da Açılacak Tazminat Davaları İkinci Kitap: Esas, İdarenin Hukuki Sorumluluğu, 2. bs.
Ankara, Güven Matbaası, 1976 (Esas) s.28
44
45
ATAY Ender Ethem, İdare Hukuku, Turhan Kitabevi Yayınları, Ankara 2012 s.687
46
Atay, İdare Hukuku, a.g.e. s. 693,694.
47
“(…) kamu hizmetlerini yerine getirmekle yükümlü olan idarelerin, kuruluş, işleyiş ve etkinliklerinde görülen
eksiklik, hata, aksaklık, düzensizlik, boşluk ve bozukluk olarak tanımlanabilecek olan kusur kavramı idarenin
sorumluluk nedeni olarak kabul edilmekte, hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi gibi haller
hizmet kusuru sayılan durumlar olarak kabul edilmektedir.” (Dan.10.D., 11.07.2005, E. 2003/4798, K.
2005/4018) Kazancı İçtihat Bilgi Bankası
48
Atay, İdare Hukuku, s. 695.

15
görevlendirilen ajanların hizmet için gerekli olan eğitime sahip olmaması49, yapılması
gereken denetimlerin aksatılması50, görevli ajanların gerekli özen ve dikkati
göstermemeleri51, yerleşmiş uygulamalara ve ilgili mevzuata uygun hareket
edilmemesi gibi farklı şekillerde hizmetin kötü işlemesi karşımıza çıkmaktadır.

Sağlık hukuku karşılığında örnek vermek gerekirse: “ davacılardan birinin eşi


diğerlerinin annesi olan ilgilinin, ameliyat sırasında oksijen yerine karbondioksit gazı
verilmesi sonucu ölümünde idarenin ağır hizmet kusuru nedeniyle tazmin
sorumluluğunun bulunduğu tartışmasızdır.”52

1.1.2.2. Hizmetin Geç İşlemesi

Hizmetin hukuka şekilde işletilmesinin yanında hizmetten beklenen yararın da


karşılanmasını gerektirecek ölçüde olması gerekmektedir. Hizmetin geç işlemesi,
kamu hizmetinden beklenen kamu yararını sağlamadığı gibi hizmetten yararlananın
mağduriyetine de yol açabilir düzeyde olabilir.53 Kamu hizmetlerinin
öngörülemeyecek olması ve fazlası ile değişken olması nedeni ile çoğu hizmette kesin
süreler belirlenememektedir. Ancak hizmetin gerçekleşmesi için kesin sürenin
belirlenmemesi, hizmetin geç işlemesi nedeni ile idarenin sorumluluğunu tamamı ile
ortadan kaldırmaya yetmeyecektir.

Sağlık hukuku açısından hizmetin geç işlemesine örnek olacak Danıştay kararı:
“İdare Mahkemesi'nce, olayda, davacılar murisinin, tedavi gördüğü ... Devlet
Hastanesinde ölümü olayında ve dolayısıyla davacıların zarara uğramasında davalı
idarenin ağır hizmet kusurunun ve bu nedenle tazmin sorumluluğunun bulunmadığı
gerekçesiyle davanın reddi karar verilmiş ise de; yukarıda belirtildiği üzere her iki
bilirkişi raporunda da davacıların yakınına uygulanan tedavide gecikme olduğu, USG
ve BBT'sinin çekilmesi gerektiği, bunun yapılmamış olmasının eksiklik olduğunun
belirtildiği bu nedenlerle olayda davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu ancak
sağlık hizmetinin geç işletilmesinin davacılar murisinin ölümüne neden olduğunun
Adli Tıp Kurumu incelemesi sonucu ortaya konulmaması karşısında, davacıların
49
Dan.10.D., 03.05.1995, E. 1994/3258, K. 1995/2379, Kazancı İçtihat Bilgi Bankası
50
Dan.8.D., 26.01.1983, E. 1982/2490, K. 1983/120, Kazancı İçtihat Bilgi Bankası
51
Dan. İDDK, 07.03.2003, E. 2002/716, K. 2003/91, Kazancı İçtihat Bilgi Bankası
52
Dan.10.D., 03.05.1995, E. 1994/3258, K. 1995/2379, Kazancı İçtihat Bilgi Bankası
53
Atay, İdare Hukuku, s. 699,700.

16
murislerinin ölümü nedeniyle maddi ve ölüme bağlı manevi zararın tazminine olanak
bulunmamakla birlikte; sağlık hizmetinin geç işletilmesi, murislerine tıbbi
müdahalenin gecikmesi nedeniyle davacıların duydukları acı ve üzüntü nedeniyle
manevi zararların tazmini gerekmektedir. Bu durumda davacılar lehine manevi
tazminata hükmedilmesi gerekirken, aksi yönde verilen mahkeme kararında hukuki
isabet bulunmamaktadır”54

1.1.2.3.Hizmetin Hiç İşlememesi

İdarenin bir hizmeti görmekle yükümlü kılınmasına rağmen o hizmeti yerine


getirmemesi durumunda hizmet kusurundan bahsetmek mümkündür.55 Yangın yerine
itfaiyenin müdahale etmemesi, doktorun gelen hastayı tedavi etmekten kaçınması vb.
şekillerde meydana gelebilir. İdarenin hizmetin işletmemesinden kaynaklı kusurundan
bahsedilmek için idarenin bu konuda takdir yetkisinin olup olmadığı hususu önem
teşkil etmektedir. Her ne kadar idareye bazı konularda takdir yetkisi tanınmış olsa da
bu yetki kamu yararına adına kullanılmalıdır.56

1.2. İdarenin Sorumluluğunun Doğma Şartları

İdarenin hizmet kusurundan bahsedilebilmesi için öncelikle idareye


atfedilebilir nitelikte bir eylem veya işlemin bulunması, ortada bir zararın bulunması
ve de zarar ile eylem veya işlem arasında illiyet bağının olması gerekmektedir.57

Bu konuya dair Danıştay kararı şu şekildedir : “Öte yandan, idarenin hukuki


sorumluluğundan söz edebilmek için, ortada bir zararın bulunmasının yanında, bunun
idareye yüklenebilen bir işlem veya eylemden doğması, başka bir deyişle zararla idari
faaliyet arasında nedensellik bağının kurulabilmesi gerekir. Zararla idari faaliyet
arasında nedensellik bağının bulunmaması zararın idari faaliyetten doğmadığını
gösterir. Zararın oluşmasında zarara uğrayanın ya da üçüncü kişinin kusurunun
bulunması halinde ise idarenin hizmet kusuruna dayalı tazmin sorumluluğunun
ortadan kalkacağı ya da kusur ölçüsünde azalacağı açıktır”58

54
Danıştay 15.Dairesi Esas: 2013/3258 Karar: 2014/1371 Karar Tarihi: 04.03.2014
55
Atay, İdare Hukuku, s. 700.
56
Sinan Seçkin ve Gül Üstün, “İdari İşlemlerde Takdir Yetkisi ve Gerekçe İlkesi”, Marmara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, C.21, Sayı 2, s. 510-512.
57
Gözler, İdare Hukuku, C.2, s. 1294 (GÖZLER Kemal, İdare Hukuku, c.2, Ekin Yayınları, Bursa 2019.)
58
Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, 02.12.2013, E:2010/2741 K:2013/4312

17
1.2.1. İdarenin Eylem veya İşlemi

1.2.2. Kusur

İdarenin sorumluluğu yoluna gidilebilmesi için tek başına idarenin fiili veya
işlemi olması yeterli değildir. Bunun yanı sıra işlem yahut eylemde kusur aranmalıdır.
Bu kapsamda idarenin sorumluluğuna gidecek kişinin idarenin kusurunu ortaya çıkarıp
ispat etmesi gerekmektedir.59 Aksi takdirde idarenin sorumluluğundan
bahsedilemeyecektir.

Sağlık hizmetlerinde istisnai kararlar hariç olmak üzere genel kabul gören
kural, sağlık hizmetlerinde ancak kusurun varlığı halinde sorumluluk yoluna
gidilebileceğidir.60

1.2.3. Zarar

İdarenin sorumluluğu yoluna gidilebilmesi için fiil veya işlemle birlikte


bunlara bağlı olarak bir zarar meydana gelmesi lazımdır. Bu zarar maddi zarar61
olabileceği gibi manevi zarar da olabilir. Bunun yanı sıra zararında belli özellikleri
taşıması gerekmektedir. İdarenin sorumluluğunun doğmasında gerekli olan zarar
şartının ilk koşulu zararın varlığıdır, dolayısı ile zarar yoksa sorumluluk da
olmayacaktır.62 İkinci koşul, zararın gerçekleşmiş olmasıdır. Üçüncü olarak zarar
kesin olmalıdır. Kesinlikten kasıt zararın gerçekleşmiş olması yahut gerçekleşmesinin
kesinlik arz etmesi durumudur. İhtimali şekilde gerçekleşecek zararlarda

59
KAPLAN Gürsel, İdari Yargılama Hukuku, Ekin Basım Yayın Dağıtım, Bursa 2017 s. 292.
60
“Dava dosyasının incelenmesinden yapılan ameliyatın kusurlu olup olmadığına ilişkin bir inceleme yapılmadığı
anlaşılmaktadır. Mahkemece, belirtilen konuya ilişkin bilirkişi incelemesi yaptırılmadan, riskli hizmetlerden olan
sağlık hizmetlerinde uygulama olanağı bulunmayan kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca davacının tazminat
isteminin kabulü yolunda verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.” Danıştay 10. Daire, 11.10.2000,
E:3878/5131 Aktaran: HAKERİ Hakan, Tıp Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2018. s.909
61
Maddi zarar, malvarlığında irade dışı meydana gelen eksilme olarak tanımlanabilir. Eksilme aktif olacağı gibi
pasif de olabilir. (EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 23. baskı, Yetkin Yayıncılık, 2018 s.545)
62
Halide Savaş, Yargıya Yansıyan Tıbbi Müdahale Hataları, Seçkin Yayınları, Ankara 2013, s. 226

18
sorumluluktan bahsetmek mümkün olmayacaktır.63 Son olarak zarar nakdi olarak
belirlenebilen ve hukuken korunan bir menfaate yönelik olmalıdır.64 65

1.2.3.1. Tazmin Edilebilir Zararın Miktarı ve Tespiti

İdarenin sorumluluk esaslarının içtihat yoluyla belirlenmesinin sonucu olarak


tazmin edilebilir zararların türleri ve kapsamı da çoğunlukla içtihat yoluyla ortaya
konulmuştur. Ölüme bağlı maddi zararlar kapsamında Borçlar Kanunu’nun 53.
maddesine göre cenaze giderleri, ölümün hemen gerçekleşmemiş olması ihtimalinde
tedavi giderleri ve bu süreçte çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden
doğan kayıplar, destekten yoksun kalanların kayıpları sayılmıştır. Türk Borçlar
Kanunu’nun 55. maddesine göre, “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel
zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır.
Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını
taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya
tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet
düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz. Bu Kanun hükümleri, her türlü idari eylem
ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün
kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem
ve davalarda da uygulanır.”

Kanuni düzenleme ve içtihat değerlendirildiğinde idari faaliyet sonucunda


kişide meydana gelen eksilmenin, maddi zarar ya da manevi zarar şeklinde ortaya
çıkabildiği görülmektedir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 75. maddesi uyarınca zararın miktarının
belirlenmesinde hâkimin kararını verdiği tarih esas alınmaktadır.

1.2.3.2.Maddi Zararlara İlişkin Faiz Uygulaması

Maddi zararlar bakımından, mahkeme tarafından hangi tarihten itibaren faiz


uygulanacağı önemli bir husustur. Danıştay’ın bu konudaki içtihadı şu şekildedir:

63
Atay, a.g.e., s. 675
64
Atay, a.g.e, s. 676
65
“İdarenin tazminle yükümlü tutulması, ancak bir maddi zararın kesin olarak ortaya çıkmış, belirgin hâle gelmiş
olması halinde mümkündür. Kişinin isteği dışında maddi varlığında meydana gelen kayıp ve eksiklikler ile
çoğalma olanağından yoksunluk olarak tanımlanan maddi zarar, henüz kesin olarak ortaya çıkmamış, belirgin
hale gelmemiş ise, bu aşamada idarenin tazmin yükümlülüğüne gidilmesine olanak bulunmamaktadır.” (Dan.
İDDGK, 28.04.2011, E. 2008/909, K. 2011/278, Kazancı İçtihat Bilgi Bankası)

19
“En basit biçimiyle, idarenin tazmin borcu bağlamında faiz; kişilerin, idarenin
eylem ve/veya işlemlerinden dolayı uğradıkları zararların giderilmesi istemiyle
başvurmalarına karşın, idarenin zararı kendiliğinden ödemeyip, yargı
kararıyla tazminata mahkûm edilmesi sonucunda, tazminatın ödendiği tarihe
kadar geçen süre için 3095 sayılı Yasaya göre hesaplanacak tutarı ifade
etmektedir. (...) idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye
başvuruda bulunulmasının, dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare
tarafından en erken bu tarihte ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince
hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarihi
itibariyle yasal faiz uygulanması Danıştay’ın yerleşik içtihatlarıyla kabul
edilmiştir.”66

Faizin başlangıç tarihinin belirlenmesinde bir başka durum daha vardır. Bu da


İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 9.maddesinde67 düzenlenmiştir. Şöyle ki
idareye başvuru olmaksızın görevsiz yargı merciinde dava açılması üzerine
verilen görevsizlik kararının kesinleşmesi ile birlikte görevli idari yargı
merciinde açılan davalarda, hükmedilecek tazminata işletilecek faiz başlangıcı
görevsiz yargı yerinde davanın açıldığı tarih olarak kabul edilmektedir.68

1.2.3.3.Manevi Tazminat

Manevi zarar kavramının hukuki yönden anlamlandırılmasında doktrinde esas


olarak 3 görüş bulunmaktadır. Bunlar sübjektif görüş, objektif görüş ve karma
görüştür.

Subjektif görüşe göre: kişinin kişilik değerlerini hedef alan ve hukuka aykırı
kabul edilen müdahaleler sonrasında kişide meydana gelen acı, keder, yaşama
sevincinin azalması gibi kişide meydana gelen duygusalar zararlar bütünü manevi

66
Dan.10.D., 30.12.2008, E. 2008/4286, K. 2008/9585
67
Görevli olmayan yerlere başvurma:
Madde 9- 1. Çözümlenmesi Danıştayın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli yargı
yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini
izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabilir. Görevsiz yargı merciine başvurma
tarihi, Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edilir.
2. Adli ) yargı yerlerine açılan ve görevsizlik sebebiyle reddedilen davalarda, görevsizlik kararının
kesinleşmesinden sonra birinci fıkrada yazılı otuz günlük süre geçirilmiş olsa dahi, idari dava açılması için
öngörülen süre henüz dolmamış ise bu süre içinde idari dava açılabilir.
68
Dan.15.D., 28.03.2016, E. 2016/93, K. 2016/2088

20
zarar olarak adlandırılmaktadır.69 Danıştay’ın kararları incelenecek olursa sübjektif
görüş anlayışın benimsediği görülecektir.70

Objektif görüşe göre ise: kişilik değerlerine yapılan hukuka aykırı müdahalenin
bu değerler üzerinde objektif olarak eksilmeye yol açması ile manevi zarar meydana
gelmektedir. Burada kişi de meydana gelen acı, üzüntü, elem, keder gibi duyguların
önemi yoktur. Bu duyguların varlığının sadece tazminat belirlenirken hakim tarafından
dikkate alınmasını savunanlar da vardır.71Manevi zarar kişiden ayrı olarak
değerlendirilmektedir. Kişilik değerlerine karşı hukuka aykırı müdahale sonucunda
oluşan zararın aynen tazmini neredeyse imkansızdır. Bu sebeple tazmin konusunda her
ne kadar tamamen eski haline getirmeyecek olsa da kişide meydana gelen acı, üzüntü,
elem ve keder gibi duyguları bir nebze de olsa azaltmak için manevi tazminat
belirlenmesi parasal olarak yapılması benimsenmiştir.72

Her ne kadar Danıştayın sübjektif görüşü benimsediğini ve kararlarına da bu


şekilde yansıttığı görülmekte ise de güncel kararlarda Danıştay’ın tazminat
yaklaşımında farklılıklar olduğu görülecektir. Güncel karar incelendiğinde,
belirlenecek tazminatın miktarı, benzer olayların bir daha yaşanmaması açısından
caydırıcılık sağlamaya yönelik olarak belirlenmektedir.73

1.2.3.3.1. Manevi Tazminatta Faiz Uygulaması

Danıştay, maddi zararlarda olduğu gibi manevi zararlarda da faiz uygulanması


gerektiğini kabul etmektedir.74 Manevi zararlar için faiz başlangıcı, zararın tazmini
için idareye başvuru tarihi olarak kabul edilmektedir.75 Ancak idareye başvuru
olmaksızın doğrudan adli yargıda dava açılması halinde İdari Yargılama Usulü
Kanunu’nun 9.maddesince, davanın açıldığı tarihten itibaren faiz uygulanmaktadır.

69
GÖKCAN, Hasan Tahsin, Haksiz Fiil Sorumluluğu ve Tazminat Hukuku, Seçkin Yay., Ankara 2016, s. 56
70
Dan. 10. D. 20.01.2016 , E.2015/4862 ,K.2016/290
Dan. İDDK 09.09.2019 , E.2018/3628, K.2019/3629
71
ARIKAN, Şafak, Türk Borçlar Kanunu’na Göre Bedensel Zararlarda Manevi Tazminat, Seçkin Yayıncılık, Ankara
2020, s. 31.
72
Dan.5.D., 18.05.1990, E. 1988/470, K. 1990/929, Kazancı İçtihat Bilgi Bankası.
73
“İdarenin, sunduğu sağlık hizmetinden sorumluluğu noktasında, maddi tazminat talepleri için doğrudan tıbbi
uygulama neticesinde meydana gelen zarar ile idarenin eylemi arasında doğrudan illiyet bağının varlığı gerekli
ise de, manevi tazmin noktasında böyle bir gereklilik yoktur. Manevi tazminata hükmedilebilmesi için sunulan
sağlık hizmetindeki bir takım eksiklikler yeterli olacaktır.” (Dan.15.D., 21.12.2017, E. 2017/61, K. 2017/7694,
Kazancı İçtihat Bilgi Bankası.)
74
Dan.10.D., 19.09.2007, E. 2004/6540, K. 2007/4237
75
Dan.15.D., 17.12.2015, E. 2014/10106, K. 2015/8975

21
2. Zararın Somutlaştırılması ve Somutlaştırma Aşamaları

İdarenin sağlık hizmetlerinin yürütülmesinden kaynaklanan sorumluluğuna,


öncelikle idari başvuru yolları kullanılarak gidilmesi gerekmektedir. Şayet başvurunun
sonuçsuz kalmışsa yargısal makamlara başvuru yolu denenmelidir.

2.1.İdari Mercie Başvuru Yolu İle

İdarenin eylemlerinden zarar gören kişilerin, söz konusu zararlarını tazmin


yolu tam yargı davası ile mümkündür. Ancak İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13.
Maddesine göre “eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri
tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili
idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin
kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden
itibaren veya istek hakkında otuz gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin
bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir”

Tam yargı davalarında idareye başvurularak ön karar alınmaksızın doğrudan


tam yargı davası açılabilmesi ancak İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13.
Maddesinin 2. Fıkrasına göre mümkündür.76

İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. Maddesinin 2. Fıkrasına göre istisnai


başvuru hariç olmak üzere, 659 sayılı KHK’nin 12. Maddesine göre sulh başvurusu
yapılması zorunludur. Ancak idare tarafından ön kararla sulh başvurusunun idare
tarafından olumsuz sonuçlandırılması ya da belirtilen sürede sonuçlandırılmaması
durumunda idare aleyhine tam yargı davası açılabilecektir.77

76
“2. Görevli olmayan adli yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan
idari yargı mercilerine açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı aranmaz.”
77

22
İdari başvuru bakımından İdari Yargılama Usulü Kanununda öngörülen 5
yıllık idari başvuru süresine ilişkin usule uygulamada esneklik olmadan sıkı sıkıya
bağlı kalınmasının hak arama özgürlüğünü kısıtlayıcı etkisi olduğunu78 kabul eden
Danıştay, bu beş yıllık süre içinde eylemin idariliğinin öğrenilememiş olması
durumunda, idariliğin öğrenilmesinden itibaren 1 yıl içinde idari başvuru
yapılabileceğini kabul etmektedir.79

2.2.Yargı Yolu ile

İdarenin kamusal faaliyetlerinden kaynaklı oluşan mağduriyetlerin giderilmesi,


idarenin sorumluluğu nedeni ile idari yargıda tam yargı davası açılması yolu ile
gerçekleşebilir.

İdari Yargılama Usulü Kanunu’n 2.maddesi’nde idari dava türleri


düzenlenmiştir. Düzenlemeye göre tam yargı davası, idari işlem ve eylemlerden dolayı
kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılabilir olan dava türüdür. İptal davalarında
hukuka aykırı işlemin ortadan kaldırılması amaçlanırken, tam yargı davalarında
idarenin eylemlerinden ya da işlemlerinden ötürü ortaya çıkan zararın giderilmesi
amaçlanmaktadır.

Sağlık hizmetlerinin yürütülmesinden kaynaklanan zararların büyük bölümü


de idari eylemlerden kaynaklanmaktadır. Sağlık hizmetlerinden yararlanan hastaların,
bu süreçte bedensel bütünlüğü, hayat gizlilikleri ve hasta hakları zarara
uğrayabilmektedir. İdarenin bu tür eylemlerinden dolayı zararın giderilmesi için tam
yargı davaları açılmalıdır.

Tam yargı davalarının açılmasında başta İdari Yargılama Usulü Kanun’da yer
alan usul kurallarına dikkat edilmelidir. Tam yargı davalarının, İdari Yargılama Usulü
Kanunu’nun 14. Maddesine göre açılması gerekmektedir. Bu maddeye göre dilekçe
üzerinde sırayla görev ve yetki, idari merci tecavüzü, ehliyet, kesin ve yürütülmesi
gereken işlemin varlığı, süre aşımı, husumet ve dilekçelerin İdari Yargılama Usulü
Kanunu’nun 3. Ve 5. Maddelerine uygun olup olmadığı ilk olarak incelenir. Eksiklik
durumunda yapılacaklar ise İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15. Maddesinde
belirtilmiştir.

78
Bu konuda AİHM kararı: AİHM, Mesutoğlu / Türkiye, BN. 36533/04, T. 14.10.2008
79
Dan.10.D., 20.12.2006, E. 2004/2931, K. 2006/7287

23
Sağlık hizmetinin yürütülmesinden kaynaklanan zararlara karşı açılan
davaların çoğunlukla iki temeli vardır. Bazı hallerde sorumluluğu doğuran, hizmetin
organizasyonunun bozuk olması yahut personel veya araç eksikliğinden kaynaklanan
hizmetin kötü işlemesi iken bazı hallerde ise hizmeti yürüten personelin hukuka ya da
tıp bilimine aykırı eylemleridir. Zararı meydana getirecek eylemler bazen de
personelin sağlık hizmetinin yürütülmesi için gerekli olan ancak tıbbi müdahale
sayılmayacak eylemleri olarak da çıkmaktadır. Bu eylemler dolayısı ile açılacak tam
yargı davaları, hizmeti gören personel aleyhine değil idare aleyhine açılmalıdır. Şöyle
ki: 1982 Anayasası’nın 40. Ve 129. Maddeleri uyarınca memurlar ve diğer kamu
görevlilerinin, görevleri sebebiyle işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları
ancak idare aleyhine açılabilmektedir. Ayrıca Devlet Memurları Kanunu’nun 13.
Maddesine göre de “Kişiler, kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları
zararlardan dolayı bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum
aleyhine dava açarlar.”

İdari yargıda görev kamu düzeninden sayılmaktadır. Bu sebeple davanın her


aşamasında, taraflarca ileri sürülmemiş olsa bile mahkeme re’sen görev ve yetki
kurallarını dikkate almaktadır. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 36. Maddesi’nde
tam yargı davalarına ilişkin özel yetki kuralları düzenlenmiştir. Buna göre :

“Tam yargı davalarında yetki:

Madde 36 – İdari sözleşmelerden doğanlar dışında kalan tam yargı davalarında


yetkili mahkeme, sırasıyla:

a) Zararı doğuran idari uyuşmazlığı çözümlemeye yetkili,

b) Zarar, bayındırlık ve ulaştırma gibi bir hizmetten veya idarenin herhangi bir
eyleminden doğmuş ise, hizmetin görüldüğü veya eylemin yapıldığı yer,

c) Diğer hallerde davacının ikametgahının bulunduğu yer. İdari mahkemesidir.”

Madde hükmüne göre, sağlık hizmetinin görüldüğü yer mahkemesi yetkili


olacaktır. Ancak sağlık hizmeti, birden çok idare mahkemesinin yargı çevresine girmesi
tartışmalı husustur. Zararın tam olarak hangi sağlık kuruluşu tarafından verildiği açık ve net
ise, yetkili mahkemenin tespiti kolaydır ancak anlaşılamayan hallerde farklı bir durum ortaya
çıkacaktır.

24
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 3. Maddesi uyarınca tam yargı davalarında
uyuşmazlık konusu miktarın dava dilekçesinde gösterilmesi zorunlu unsurdur. Uyuşmazlık
konusu miktarın gösterilmemesi durumunda ise dava dilekçesi, İdari Yargılama Usulü
Kanunu’nun 3. Ve 5. Maddeleri uyarınca yeniden düzenlenmesi yahut eksikliklerin
giderilmesi için reddedilir ve geri gönderilir. Noksanlıkların giderilmesi durumunda dava ilk
dilekçe verilen tarihte açılmış sayılırken, noksanlıkların giderilememesi ya da dilekçenin hiç
verilmemesi durumunda dava reddedilir.

Yukarıda anlatılan hususlar ışığında sağlık hizmetinden kaynaklanan zararların


tazmini için tam yargı davasında da dilekçede, zarar görenin idareden talep ettiği miktar
açıkça gösterilmelidir. Aksi durumda dilekçenin ve davanın reddi durumları gerçekleşebilir.

2.2.1. Islah Hakkı

Tam yargı davalarında, talep edilen miktarın açıkça gösterilmesinin


zorunluluğu vardır. Ancak sağlık hizmetlerinden kaynaklanan tam yargı davalarında ,
dava konusu eylemlerin tıbbi standartlar çerçevesinde incelenmesi gerekliliği söz
konusu olduğu için tarafların dilekçe aşamasında hakimin ise dava aşamasında zararı
tam olarak belirleyebilmesi çok zordur. Bu nedenle sağlık hizmetinden kaynaklanan
eylemlerin, tıbbi standartlara uygun olup olmadığı ve gerçek zararın tam olarak
belirlenebilmesi için bilirkişiye başvurulması gerekmektedir.

İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 3. Ve maddeleri birlikte


değerlendirildiğinde, tam yargı davalarında iddia ve savunmaların genişletilmesi
yasağının kural olarak dava açma süresinin sonundan itibaren başlamaktadır.80

Dava sürecinde mahkemeye yeni delillerin sunulması, bilirkişi ve keşif


raporlarının sonuçları ile birlikte dava konusu edilen miktardan daha fazla miktarda
olduğunun öğrenilmesi durumunda İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16. Maddesi
uyarınca dava konusu değer, nihai hüküm verilinceye kadar ve harcı ödenmek
suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir. 81

80
Dan.12.D., 02.02.2005, E. 2002/2239, K. 2005/169, Kazancı İçtihat Bilgi Bankası
81
İbrahim Çınar, “Mahkemeye Erişim Hakkı Kapsamında İdari Yargıda Islah”, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, S.
7, 2016, s. 490

25
Mahkemeler, dava dilekçesinde taleple sınırlı olmak kaydıyla hüküm
kurabilmektedirler. Bu yönden yukarıdaki hususlar davanın her iki tarafı için de
önemli hususlardır.

Sağlık hizmetlerinden kaynaklanan tam yargı davalarında, mahkemeler, Adli


Tıp Kurumu, Yüksek Sağlık Şurası ya da diğer bilirkişilere hazırlanan raporlar
doğrultusunda davacının gerçek zarar tespitini yapabilmektelerdir. Bu kurum ya da
kişilerce hazırlanan bedel tespit raporlarının dava taraflarına tebliği ıslah hakkının
kullanılmasını sağlamaktadır. Danıştay bu raporların davacı tarafına tebliğ edilmesini
zorunlu olarak kabul etmektedir.82

2.2.2. Bilirkişi

Sağlık hizmetlerinden kaynaklanan tam yargı davalarında hakimin sadece


hukuk bilgisi ile sağlık hizmetine yönelik eylemin hukuka aykırılığını tespit etmesi
oldukça güçtür. Bu tespitin tıbbi teknik bilgi ile yapılması gerekmektedir. Hakimin
yargılama sürecinde eyleme yönelik teknik analizine erişimi bilirkişi raporları ile
sağlanabilmektedir. Hatırlatılmalıdır ki hakimin bilirkişi raporuna başvuru zorunluluğu
yoktur.

İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda “bilirkişilik” kurumu ayrıca hüküm altına


alınmamış, Kanun’un 31. Maddesi ile bilirkişilik kurumu için 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’nun bilirkişilik kurumunu düzenleyen hükümlerinin
uygulanacağı öngörülmüştür.

Her ne kadar hakimin bilirkişiye başvuru zorunluluğu bulunmamakta ise de


yerleşik Danıştay içtihadına göre sağlık hizmetinden kaynaklanan ve teknik bilgi ve
uzmanlık gerektiren tam yargı davalarında, bilirkişi raporu alınmaksızın hüküm
kurulması bozma sebebi teşkil etmektedir.83

Danıştay’ın bilirkişilik kurumuna dair başkaca dikkate aldığı hususlar da


bulunmaktadır. Örneğin Danıştayın, bilirkişi raporlarının içeriği hakkında da
değerlendirme yaptığı kararları vardır. Bilirkişi raporlarında, bilirkişiye sorulan tüm

82
Dan.5.D., 20.10.2015, E. 2015/4089, K. 2015/8104, DD, S. 141.
83
Dan.10.D., 16.04.2001, E. 1998/7339 K. 2001/1386, aktaran Yakup Bal /Yahya Şahin / Mustafa Karabulut,
Danıştay 10. Dairesinin Tazminat Davalarına İlişkin Seçilmiş Kararları, Seçkin Yayıncılık, 2003.s. 100.

26
soruların yanıtlatıp yanıtlanmadığı, yanıtların anlaşılabilir olup olmadığını84 ve
incelemede çelişkiler85 olup olmadığını dikkate almaktadır.

84
Dan.15.D., 27.05.2016, E. 2016/3514, K. 2016/3853
85
Dan.15.D., 10.03.2016, E. 2015/8936, K. 2016/1604

27
KAYNAKÇA

Kitaplar:

Mahkeme Kararları:

Elektronik Kaynaklar:

28

You might also like