You are on page 1of 29

AVUKATIN YAPTIĞI İŞİN

HUKUKİ DURUMU

• Temsil
AVUKATLIK VE
• İş Sözleşmesi NOTERLİK HUKUKU
İÇİNDEKİLER

• Vekalet Sözleşmesi
BİLGİSİ
• Avukatlık Sözleşmesi
Prof. Dr. M. Refik
KORKUSUZ

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


Avukatın yaptığı işin
HEDEFLER

•Temsil
•İş sözleşmesi
•Vekalet Sözleşmesi ve
•Avukatlık sözleşmesi ile
bağlantıları ve bunlara ilişkin
hususlar hakkında bilgi sahibi
olabileceksiniz.

ÜNİTE

3
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

AVUKATIN YAPTIĞI İŞİN HUKUKİ DURUMU AÇISINDAN İHTİMALLER


Temsil

İş Sözleşmesi

Vekalet Sözleşmesi

Avukatlık Sözleşmesi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

GİRİŞ
Avukatlar sundukları hizmet itibarıyla müvekkilleri ile bir hukuki ilişki
içerisindedir. Bu ilişkinin niteliğinin tespiti, taraflar arasındaki ilişkide uygulanacak
kuralların tespiti açısından önemlidir. Avukatlık sözleşmesi niteliği itibarıyla temsil,
vekâlet ve iş sözleşmeleri ile yakından ilgili olduğu için bu kurumların gözden
geçirilmesinde yarar vardır.
Bu ünitede öncelikle temsil kurumu açıklandıktan sonra iş sözleşmesine;
temsil yetkisi ile avukatlık sözleşmesi arasındaki farklılığa kabaca değinilip genel
olarak avukatlık sözleşmesi ve vekâlet sözleşmesi üzerinde durulacaktır. Avukatlık
sözleşmesinin, vekâlet sözleşmesi ve iş sözleşmesi ile benzerlikleri ve farklılıklarına
değinilerek ne tür bir sözleşme olduğuna açıklık getirilmeye çalışılacaktır.
Bu kapsamda her bir kurumun tanımı yapılacak, unsurları açıklanacaktır. İş
sözleşmesiyle çalışan avukatların durumuna değinilecek, vekalet sözleşmesinin
diğer iş sözleşmelerinden farkı incelenecektir. Son olarak da avukatlık sözleşmesi
detaylı şekilde ele alınarak avukatlık sözleşmesinin diğer iki sözleşmeden farklı
olan noktaları ortaya konacaktır. Bu farklılıklar özellikle ücret yönünden, kişi
yönünden, tarafların yükümlülükleri bakımından, işe son verme ve işten çekilme
bakımından ve tazminat isteklerinde zaman aşımı bakımından detaylandırılacaktır.
Bu ünite sonunda gerek avukatların yaptığı işin hukuki niteliği öğrenilecek,
gerekse yapılan işe uygulanacak hükümlerin tespiti mümkün olacaktır.

TEMSİL KURUMU, TANIMI VE UNSURLARI


Temsilin Tanımı
Temsil, bir şahsın hukuki hüküm ve neticeleri başkasına ait olmak üzere,
başkası adına ve hesabına veya sadece hesabına bir hukuki muamele yapabilme
yetkisidir. Yetkili bir temsilci tarafından bir başkası adına ve hesabına yapılan
hukuki işlemin sonuçları, doğrudan doğruya temsil olunanı bağlar (BK m.40).
Temsil, kişinin hukuki
Daha kısa tanımıyla temsil, başkası hesabına hukuki işlem yapmaktadır.
hüküm ve neticeleri
başkasına ait olmak Dolaysıyla, her temsil olayında, “temsil olunan”, “temsilci” ve “üçüncü şahıs”
üzere, başkası adına ve şeklinde üç unsur bulunur. Temsil olunan (asil), kendisi hesabına hukuki işlem
hesabına veya sadece yapılacak kişidir. Amaç, son aşamada hukuki ilişkinin temsil olunan ile üçüncü şahıs
hesabına hukuki arasında yapılmasıdır.
muamele yapabilme Temsil sadece hukuki işlemlerde söz konusu olur, ancak hukuki işlemin türü
yetkisidir. önemli değildir. Genelde bu kuruma, sözleşmeler için başvurulsa da tek taraflı
hukuki işlemlerin, kararların, hatta hukuki işlem benzerlerinin de temsilci aracılığı
ile gerçekleştirilmesi mümkündür.
Temsil yetkisi yasadan kaynaklanabileceği gibi hukuksal bir işlemden de
kaynaklanabilmektedir.
Yasal temsil, temsil yetkisinin yasadan kaynaklandığı hâllerde söz konusu
edilmektedir. 4721 sayılı Medeni Kanunumuzun 335. maddesi temsil yetkisinin
yasadan kaynaklandığı hâlin en belirgin örneğidir. Ergin olmayan çocuğun
velayetinin ana ve babaya ait olduğu belirtilen kanun maddesiyle ve MK 342.
maddenin “ana, baba velayetleri çerçevesinde çocuğun yasal temsilcileridirler”

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

düzenlemesi ile çocuğun yasal temsilcilerinin çocuğun iradesinden doğmadığına


açıklık getirilmiştir. Anılan temsil yetkisi ana ve babaya kanun tarafından
verilmiştir.
Temsil yetkisinin verilmesi herhangi bir şekle tabi değildir. Temsil yetkisinin
varlığı hâlin icabından anlaşılabileceği gibi temsilciye yetki belgesi verilmesi ve
üçüncü kişi veya kişilere durumun bildirilmesi ile de anlaşılabilir.

Temsil Kurumunun Unsurları


Hukukumuzda, temsil kurumunun amacı başlıca şu üç şekilde açıklanabilir.

• Masraf ve zamandan tasarruf amacı taşınmış olabilir. Adana’daki arabayı


satmak için Adana’da birine vekâlet vermek gibi gerekçelerle temsil ilişkisi
olabilir.
• Asilin gizli kalma amacı gözetlenmiş olabilir. Özellikle gizli zenginlerin,
esasen dışarıya karşı mal varlığını göstermeme arzusu gibi.
• Yapılacak sözleşmenin uzmanlık gerektirmesi (Finansal kiralamada veya
Franchise sözleşmesinde uzman avukata vekâlet vermek gibi) nedeniyle
temsil yetkisi verilebilir.
Ayrıca, temsil kurumunun varlığından söz edebilmek için şu hususların
varlığı aranır.
Temsilci (mümessil), temsil olunan ve üçüncü bir şahıs arasında gerçekleşen
bu üçlü ilişkide, hukuksal işlem temsilci tarafından yapıldığı hâlde, hukuksal
işlemin hüküm ve sonuçları temsil olunan kişi üzerinde doğmaktadır. Yeni Borçlar
Kanunumuzun 40-48 maddeleri arasında düzenlenen temsil kurumu, kişilerin
hukuksal işlemleri bizzat yapmalarının yerine, bir başkası aracılığıyla yapması
ihtiyacından doğabilmektedir. Masraf ve zamandan tasarruf, sözleşmenin gizli
kalmasının istenmesi ve yapılacak sözleşmenin uzmanlık gerektirmesi gibi
nedenler temsil kurumunun amacını oluşturmaktadır.
Bu yetkinin nasıl kullanılacağı, kapsamı, hangi hâllerde yetkinin kısıtlanacağı
ve kaldırılacağı, yetkinin ne zaman sona ereceği yine kanun tarafından
Temsil olunan kişinin düzenlenmiştir.
iradesinden doğan Temsil olunan kişinin iradesinden doğan temsil ilişkisinde ise iradi temsil söz
temsil ilişkisinde ise konusudur. Bu yetkinin geri alınıp alınmayacağı, kapsamı, nasıl kullanılacağı temsil
iradi temsil söz
olunan kişinin iradesine bağlı kılınmıştır.
konusudur.
Üçüncü kişi ile yapılan hukuksal işlemde temsilcinin taraf olup olmamasına
göre temsil yetkisi farklı isimler almaktadır.
Temsilcinin kendi adına fakat temsil olunan kişi hesabına işlem yapması
durumunda “dolaylı temsilden” söz edilmektedir.
Doğrudan temsilde ise temsilci, temsil olunan adına ve hesabına hareket
etmektedir.
Temsil yetkisinin verilmesi hukuksal niteliği itibarıyla tek taraflı bir hukuksal
işlem olması, temsil olunan kişinin bu yönde iradesini açıklamış olmakla,
temsilcinin bunu kabul edip etmemesine bağlı olmaksızın temsil ilişkisinin
kurulacağı sonucunu doğurur. Buradan temsilcinin, bu yetkiyi kabul etmek ve
kullanmak zorunda olduğu sonucu çıkarılmamalıdır. Temsilcinin bu yetkiyi kabul

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

etmemesi ve kullanmayı reddetmesi durumunda temsil ilişkisinden söz


edilemeyecektir.
Temsil yetkisinin verilmesi temsil olunan bakımından bir hukuksal işlem
olduğundan hukuksal işlem ehliyetine sahip olması gereken kişi temsil olunandır.

Temsil Kurumunun Benzer Kurumlardan Farkları


Temsil kurumunun diğer kurumlardan temel farklarını şu şekilde belirlemek
mümkündür.
Tüzel kişilerin organı ile tüzel kişilerin temsilci kişinin ayrı kimseler olması
temsil yetkisinin benzer kurumlardan ayırır.
Vekil ile temsilci arasındaki fark;
• Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini
yapmayı üstlendiği sözleşmedir (BK m. 502). Temsilci ise, tek taraflı
yetkilendirme ile atanmıştır (40). Vekâletin iç ilişkiye, temsilin dış ilişkiye
yönelik olması; vekâletin hukuki bir yükümlülük kurması, temsil yetkisinin
bir hak vermesi; vekâletin illi bir işlem olması, temsil yetkisinin hukuki
sebepten bağımsız olması; vekâletin eksik iki tarafa borç yükleyen bir
sözleşme olması, temsil yetkisinin tek taraflı bir işlemle verilmesi
yönlerinden farklılıkların bulunduğunu belirtmek mümkündür.
Temsil ilişkisi ile vekâlet ilişkisi arasındaki temel farkları;
• Vekil de temsilcidir. Ancak, vekâlet ilişkisi bir sözleşmeye dayanır.
Temsilde ise mutlaka sözleşme olmak zorunda değil, tam tersine tek taraflı
bir yetkilendirme söz konusu olmaktadır.
• Her vekâlet temsil yetkisine dayanır, fakat her temsil yetkisinin mutlaka
taraflar arasında kurulan bir vekâlet sözleşmesine dayanması gerekmez
(ticari temsil, hizmet akdi, eser sözleşmesi olabilir. Ama vekâletsiz olarak
komşusunun çeşmesini tamirde sözleşme yoktur).
• Dolaylı temsil olmakla beraber, dolaylı vekâlet sözleşmesi bulunmamakta
bunun yerine, çok sınırlı olarak vekaletsiz iş görme kurumu vardır.
Temsil yetkisinin Temsil yetkisinin verilmesi genelde bir sözleşme ile gerçekleştirilmektedir.
verilmesi genelde bir
Bu sözleşme vekâlet, hizmet ya da istisna sözleşmesi olabilir. Vekâlette vekil, vekil
sözleşme ile
edenin adına ve hesabına hareket eden kişidir (BK. m.502). Bu yönüyle doğrudan
gerçekleştirilmektedir.
Bu sözleşme vekâlet, temsil yetkisinin tezahürü olduğu söylenebilir. Burada temsil yetkisi vekâlet
hizmet ya da istisna sözleşmesine dayandırılmaktadır. Ancak temsil yetkisinin verilmesi tek taraflı
sözleşmesi olabilir. iradeye dayandığı için her temsil yetkisinin vekâlet sözleşmesi olmadığını fakat her
vekâlet sözleşmesinin temsil yetkisine dayandığını söylemek mümkündür.
Yardımcı kişi ile temsilci arasındaki fark, işlemlerde asile yardımcı kişi;
noterin yeminli tercümanı gibi ama temsilcilik asil adına harekettir.
Bu açıklamalardan hareketle Avukatlık Sözleşmesinin temsil ilişkisine
dayandığı söylenebilir. Ancak temsil yetkisinin verilmesinin tek taraflı iradeye
bağlandığı, Avukatlık Sözleşmesinin oluşabilmesi için ise taraf iradelerinin aynı
yönde olması gerektiği dikkate alındığında Avukatlık Sözleşmesinin temsil yetkisi
ile açıklanması olanağı bulunmamaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

Temsil kurumunun hizmet veya şirket sözleşmelerinde de uygulama


bulabilmesi, bu kurumu avukatlık sözleşmesinin temeli olarak görmeyi
engellemektedir.

İŞ SÖZLEŞMESİ, TANIMI VE UNSURLARI


İş Sözleşmesinin Tanımı
4857 Sayılı İş Kanunun 8. maddesinde İş sözleşmesinin tanımı yapılmıştır.
Buna göre iş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi diğer tarafın (iş
vere) da ücret ödemeyi üstlenmesiyle oluşan sözleşmedir. Buna göre; “İş
sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın (iş vere) da
İş Sözleşmesinin Kanuni ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir.” (4857 s.y. m.8) Aynı konu BK’
tanımında işçinin, ücret da düzenlenmiştir. Borçlar Kanununun 393. Maddesinde de “ Hizmet sözleşmesi,
karşılığında iş gören kişi işçinin iş verene bağımlı olarak belirli veya belirli olmayan süreyle iş görmeyi ve iş
olduğu açıkça verenin de ona zamana veya yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği
belirtilmiştir. sözleşmedir.
İşçinin iş verene bir hizmeti kısmi süreli olarak düzenli biçimde yerine
getirmeyi üstlendiği sözleşmeler de hizmet sözleşmesidir.” hükmünü
düzenlemiştir. Bu iki tanımı kaynaştırdığımızda;
Bir iş sözleşmesinde;
• İşçi işini iş verene bağımlı olarak yerine getirirken bir yandan kendisine
yöneltilen talimatlara uymak zorunda kalmaktadır, diğer yandan iş
sözleşmesi ile güvence altına alınan ücret, iş vere tarafından ödendiği için
ekonomik açıdan da bir bağımlılığı söz konusu olmaktadır.
• İş sözleşmesi özel bir şekil şartına tabi tutulmamıştır. İşçi ile iş verenin işin
görülmesi ve ücret unsurlarında anlaşmalarıyla sözlü olarak da yapılması
mümkündür. Ancak süresi bir yıl veya daha fazla olan iş sözleşmelerinin
yazılı yapılması zorunludur. Yazılı bir sözleşmenin yapılmadığı hâllerde iş
vereler, en geç iki ay içerisinde, işçiye genel ve özel çalışma koşullarını
günlük ya da haftalık çalışma süresini temel ücretini ücret ödeme zamanını
işin sona ereceği tarih belli ise sona erme tarihini gösteren belgeyi vermek
zorundadırlar. İşçinin çalışacağı süre bir ayı geçmeyecekse bu belgenin
verilmesi gerekmez.
• Sözleşmenin yazılı yapılmasını gerektiren hâllerde (çalışma süresinin bir yıl
veya daha fazla olduğu durumlarda) yazılı sözleşme geçerlilik şartı değil
ispat şartıdır. Yani yazılı olarak yapılmamış olması geçerli bir sözleşmenin
bulunmadığı anlamına gelmez. Aksinin kabulü işçinin lehine yapılan bir
düzenlemeyi, aleyhine yorumlamak anlamına gelir.

İş Sözleşmesinin Unsurları
İş görme
İşçinin iş sözleşmesinden kaynaklanan temel borcu bir işin görülmesidir. İşçi
bu borcunu kural olarak bizzat kendisi yerine getirmekle yükümlüdür ve bir
başkasına devredemez. İşçinin yerine getirdiği işin onun fikri faaliyetlerine veya

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

bedensel faaliyetlere dayanmasının bir önemi yoktur. Burada söz konusu olan iş,
bir gerçek kişi olan işçinin ekonomik bakımdan iş olarak değerlendirilebilen her
türlü çalışmasıdır. Ancak, ilgili avukatın yaptığı işin “iş sözleşmesi” ya da “vekâlet
sözleşmesi” ne dayandığını belirlemede tek başına bu ölçüt yeterli değildir.

Bağımlılık
İş sözleşmesinden kaynaklanan temel yükümlülük olan bir işin görülmesi iş
verenin yönetimi altında gerçekleşir. Bu nedenle işçinin iş verene bağımlı olarak
çalıştığı kabul edilir. İş sözleşmesini diğer sözleşmelerden ayıran bu özellik 8.
maddede açıkça belirtilmiştir. Genel anlamda bağımlılık, işçinin, belirli ya da
belirsiz bir süre, iş verenin talimatına göre ve onun denetimi ne bağlı olarak
çalışmasını ifade eder. Hiyerarşik bir bağı içinde ortaya çıkan bu olgu, iş
sözleşmesini diğer iş görme sözleşmelerinden (vekalet, eser ve avukatlık
sözleşmelerinden) ayırt eder. Bağımlılık unsuru işçinin işin yapılması sırasında iş
Bağımlılık unsuru iş verenin talimatlarına sıkı sıkıya bağlı olması ve iş verece denetlenmesi
sözleşmesini eser ve anlamındadır. Bağımlılık unsuru iş sözleşmesini eser ve vekalet gibi diğer iş görme
vekâlet gibi diğer iş borcu doğuran sözleşmelerden de ayırmaktadır. Mesela eser sözleşmesinde
görme borcu doğuran müteahhit, bir bedel karşılığı olarak iş sahibine bir eser yapıp teslim eder ama işini
sözleşmelerden de
yaparken bağımsız hareket eder. İş sahibinden işin yapılması ile ilgili talimat almaz.
ayırmaktadır.
Burada önemli olan eserin anlaşmada belirlenen niteliklere uygun olarak ve
belirtilen sürede yapılıp teslim edilmesidir. Yine vekalet sözleşmesinde vekil belirli
bir işin görülmesi yükümlülüğü altındadır. Sözleşme veya teamül varsa ücret de
isteyebilir. Ancak burada vekil ile iş sahibi arasındaki bağımlılık unsuru iş
sözleşmesine nazaran çok zayıftır. Vekil işini iş vereden ekonomik açıdan bağımsız
bir şekilde kendi araçları ve personeli ile ve genellikle kendi iş yerinde
yapmaktadır.
Bu durumda, kendi işyerinde çalıştığı hâlde, bir işyerinde “sigortalı işçi”
olarak gözüken bir avukat ta, kural olarak, işçi sayılmayacak ve yaptığı iş “iş
sözleşmesi” olarak değil, “avukatlık sözleşmesi” olarak değerlendirilecektir.

Ücret
İş sözleşmesinin temel unsurlarından biri de işin ücret karşılığında
görülmesidir. Bu nedenle işçi ücret almadan çalışmaya zorlanamayacağı gibi
çalışmadan ücret de talep edemez. İşçinin ücreti, hiçbir şekilde yasal olarak
belirlenen “asgari ücret” miktarından daha düşük olamaz. Ücret sözleşmede
kararlaştırılmamış olsa dahi, iş sözleşmesinin ücret karşılığı olmadığı söylenemez.
İşçilik ücreti, asgari ücretin üstünde olduğu iddia ediliyor ise, emsal işyerlerinde ve
emsal vasıflı işçilerin alacağı miktar esas alınarak, bilirkişi marifeti ile tespit edilir.
Avukatın ücreti ise, yapılan işin durumuna göre, taraflar arasında yapılan
sözleşmede belirtilen şekilde ödenir. Ücret belirlenmemiş ise, Avukatlık Asgari
Ücret Sözleşmesi (AAÜT)’ ne göre tespit edilecektir.
İş sözleşmesinde ücret, kural olarak, zamana göre belirlenirken, avukatlık
sözleşmesinde, kural olarak, zamana göre değil, yapılan işe göre, belirlenir. Öte
yandan, işçi ve iş verelerin anlaşması ile bile, bedava çalışma olmamasına karşılık,
avukat ile müvekkil arasında, sınırlı durumlarda ücretsiz dava olabilecektir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

Vekâlet sözleşmesinde “tevkil” kurumunun mevcudiyetine karşın iş


sözleşmesinde işin yapılması bizzat işçi tarafından yapılmalıdır. Aynı şekilde eser
sözleşmesinde de müteahhit işi bizzat yapmak durumundadır.
Bir diğer fark işin yapılması esnasında iş sahibinin talimatları ile bağlı olup
olmamak konusunda gündeme gelmektedir. Vekâlet sözleşmesinde vekil
müvekkilden, müvekkilin çıkarına aykırı davranamamak kaydıyla bağımsızken, işçi,
iş sahibinin emir ve talimatları ile bağlıdır.

İş sözleşmesi ile çalışan avukatların durumu


İş sözleşmesinin unsurlarını şu şekilde belirlemek mümkündür. Bu kısmı
açıklamamızın önemi, özellikle, herhangi bir “iş sözleşmesi” ya da “hizmet
sözleşmesi” ile bir özel hukuk gerçek ya da tüzel kişi ya da kamu kurum veya
kuruluşunda çalışan avukatların durumlarını vuzuha kavuşturmak amacıdır. Bu
Vekâlet sözleşmesinin
durumda bulunan avukatlar, hukuken işçi sayıldıklarından, diğer serbest çalışan
konusunu alacağın
temliki, kira, bağışlama avukatlar gibi “avukat sözleşmesi” nedeniyle ek bir hukuki menfaat elde
gibi “hukuki işlemler” edemeyecektir. Bir “iş sözleşmesi”nden bahsedebilmemiz için söz konusu ilişkinin
ile ihtar, mehil tayini aşağıdaki şartları taşıması gerekmektedir. Böyle bir durumdaki avukatın yaptığı
gibi “hukuki işlem işin “iş sözleşmesi” olabilmesi için mutlaka “bağımlılık unsuru”nun olması
benzeri fiiller” gerekmektedir. Yargıtay, iş sözleşmesi’ ne dayalı olarak yapılan avukatlık işinin
oluşturabilir.
nihayete ermesi sonrasında verdiği bir kararda1 avukatın iş sözleşmesinde özel bir
hüküm bulunmaması hâlinde, ek vekalet ücreti talep edemeyeceğine hükmetmiştir.

VEKÂLET SÖZLEŞMESİ, TANIMI VE UNSURLARI


Vekâlet Sözleşmesinin Tanımı
BK m. 502 “Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya
işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde bir tanım yapılmıştır. Bu tanım,
vekilin iş görme borcunu çok sınırladığından, doktrinde değişik tanımlamalar
yapılmıştır. Vekilin sözleşme ile yükümlendiği işi yönetmeyi ya da hizmet ifasını
borçlandığı ve bu iş görmenin kanun hükümleriyle düzenlenen akitlerden herhangi
birinin konusuna girmediği, buna karşılık ancak sözleşme veya teamül olan
durumlarda ücrete hak kazandığı iş görme borcu doğuran bir sözleşme olduğu
ifade edilmiştir. Bu tanımın yanı sıra Tandoğan tarafından yapılan tanım, birçok
müellif tarafından kabul görmüş, mezkûr tanım müelliflerin eserlerine bu şekliyle
nakledilmiştir. Tandoğan vekalet sözleşmesini “vekalet öyle bir akittir ki vekile
müvekkilin menfaatine ve iradesine uygun bir sonuca yönelen iş görmeyi bir zaman
kaydına tabi olmaksızın ve nispeten bağımsız olarak yapma borcunu, sonucun elde
edilmemesi rizikosu ona ait olmamak üzere yükler” şeklinde tanımlamıştır.

Vekâlet Sözleşmesinin Unsurları


Vekâlet sözleşmesinde, vekilin iş görme borcu, kısaca BK’da yüklendiği işin
idaresi veya kabul ettiği hizmetin ifası olarak belirlenmiştir. Bu yönüyle bir iş
görme sözleşmesi olan vekâlet sözleşmesinin mezkûr tanımı ile kanuni tanıma ek
olarak diğer iş görme sözleşmelerinden farklılığına değinilmiştir. En büyük farklılık,

1
Yarg. 9.HD. 30.6.2005 T., 2004/33336 E. Ve K. 2005/23372 Sayılı ilamı.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

diğer iş görme sözleşmelerine nazaran vekilin kural olarak bağımsız


sayılabilmesinde görülebilmektedir.
Avukatlık sözleşmesi, avukatlık sözleşmesinde özel hüküm bulunmadığı
sürece, kural olarak, BK. m. 502 vd. maddelerinde düzenlen “vekâlet sözleşmesi”
ne tabidir. Bu nedenle, vekâlet sözleşmesi kurumuna kısaca değinmek gerekir.
Zira, iş görme akitlerinde, herhangi bir sözleşme tipine girmeyen iş veya işlemler,
vekalet sözleşmenin kapsamında olmaktadır (BK m.502/II).

Bir işin görülmesi


Vekâletin konusunu hukuki işlemler ile hukuki işlem benzerleri
oluşturabileceği gibi maddi fiiller de oluşturabilir. Burada dikkat edilmesi gereken
husus belirtilen hukuki işlemler ile hukuki işlem benzerleri ve maddi fiillerin
kanunla öngörülmemiş olması hususudur. Bunların kanunla öngörülmüş olması
durumunda, vekâletin konusunu oluşturması mümkün değildir. Zira başka bir
Genel olarak hukuk
sözleşme türü olarak karşımıza çıkmaktadırlar.
düzenimizde, bir
Vekâletin konusunun maddi fiillerden oluştuğu durumlarda vekil müvekkili
sözleşmede bulunması
ve bulunmaması adına bu eylemleri gerçekleştirme yoluna gitmektedir. Bir hekimin hastasını
gereken hususlar muayene veya ameliyat etmesi, bir öğretmenin özel ders vermesi, bir yeri
vekâlet sözleşmesi için temizleme, bir mimarın yapıyı kontrol etmesi gibi durumlarda konusu maddi
de geçerlidir. fiillerden oluşan vekâlet sözleşmesinin varlığından söz edilebilecektir. Burada
önemli olan, bu sayılanlar gibi maddi fiillerin yapılmasının kanunla düzenlenen bir
iş görme sözleşmesinin konusunu teşkil etmemesi hususudur; aksi hâlde bir
vekâletin varlığından değil hizmet, istisna gibi kanunla düzenlenmiş bir başka
sözleşmenin varlığından söz edilebilecektir.
Vekâlet sözleşmesinin konusunu alacağın temliki, menkul ya da gayrimenkul
satımı, kira bağışlama gibi “hukuki işlemler” ile ihtar mehil tayini gibi “hukuki işlem
benzeri fiiller” de oluşturabilir. Burada da adı geçen eylemlerin hukuk tarafından
başka bir iş görme sözleşmesinin konusunu oluşturmaması esastır.

Ücretin esaslı unsur olmaması


Vekâlet sözleşmesinin BK m. 502/3’teki tanımında ücret konusu için
“Sözleşme veya teamül varsa vekil, ücrete hak kazanır” şeklinde gerçekleştirilen
düzenlemeden ücretin vekâlet sözleşmesinin zorunlu unsur olmadığı sonucu
çıkmaktadır. Vekâlet sözleşmesinin taraflarının, sözleşmede varsa veya örf-adette
varsa, yapılan iş karşılığında ücret verilip verilmeyeceğini, bu ücretin ne kadar
olacağını kararlaştırabilirler. Eğer taraflar arasında ücret konusunda bir anlaşma
yoksa vekâletin konusu olan işin görülmesinin, iş hayatındaki geleneklerin gerekli
kılması durumunda, bir ücret kararlaştırılmamış olsa dahi ücret ödenmesi gerekir.

Tarafların iradesi
Sözleşmenin kurulmasını, iki tarafın karşılıklı ve birbirine uygun iradesini
beyan ettikleri ana bağlayan BK’nun 1. maddesinin burada uygulanmaması için bir
neden bulunmamaktadır. Vekâlet sözleşmesinde de tarafların iradesinin açık
olabilmesi gibi zımni olabilmesi de mümkündür. Önemli olan tarafların
sözleşmenin esaslı unsurlarında anlaşmaları (BK. m. 2) hususudur. Vekâlet

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

sözleşmesinde ücretin zorunlu unsur olmadığına değinmiştik. Taraflar dilerse


ücreti vekâlet sözleşmesinin zorunlu unsuru hâline getirebilirler.
Genel olarak hukuk düzenimizde, bir sözleşmede bulunması ve
bulunmaması gereken hususlar vekâlet sözleşmesi için de geçerlidir.
Kural bu olmakla birlikte bazı durumlarda sözleşmenin kurulmaması için
taraflardan birinin, işi derhal reddettiğini beyan etmesi gerekmektedir. Diğer bir
ifade ile vekâlet sözleşmesinin kurulması, vekil sıfatına sahip kişinin işi kabul
etmesi sonucuna (rıza beyanına) değil, işi reddetmemesi sonucuna
bağlanmaktadır. O hâlde kanunun vekâlet sözleşmesinin kurulmasını vekilin işi
derhal reddetmemesi sonucuna bağladığı hâllerde vekilin ya “resmî bir sıfatının
bulunması” ya “işin icrasının mesleğin icabından olması” ya da “bu gibi işleri kabul
edeceğini ilan etmiş olması” gerekmektedir.
Ücret alacağının
doğması için geçerli bir Müvekkil yönünden de zımni kabul mümkündür. Kendi çıkarına bir iş
vekâlet sözleşmesinin görülmesine sesini çıkarmayan ya da iş görüldükten sonra vekilin ücretini ödeyen
kurulmuş olması ve veya görülen işin ücretini ödeyen veya görülen işin sonuçlarından yararlanan
vekâletin gereği gibi ifa müvekkil ile vekil arasında bir vekâlet sözleşmesi kurulmuş olur. İşin görülmesi
edilmesi gerekir. müvekkilin çıkarına değilse, sesini çıkartmayan bir iş sahibi ile vekil arasında bir
sözleşme kurulmaz.

Vekâlet Sözleşmesinin Hukuki Niteliği ve Özellikleri


Vekâlet sözleşmesi vekilin iş görme borcu dolayısıyla iş görme borcu
doğuran sözleşmelerdendir. BK düzenlenen bazı özel vekâlet şekilleri) dışında
vekâlet sözleşmesi yazılı şekle tabi değildir.
Vekilin müvekkile karşı iş görme borcu altına girmesine karşın müvekkilin
ücret ödemek zorunda olmaması nedeniyle vekâlet sözleşmesinin tek tarafa borç
yükleyen sözleşmelerden olduğu söylenebilir. Vekile ücret ödenmesinin
sözleşmede zorunlu unsur hâline getirilmesi durumunda müvekkilin de vekile karşı
bir borcunun doğması nedeniyle vekâlet sözleşmesinin tam iki tarafa borç
yükleyen bir sözleşme niteliğinde olduğu söylenebilecektir. Bu durumda ücretin
sözleşmede zorunlu unsur olup olmamasına veya sözleşme ile müvekkilin
borçlarının zorunlu unsur hâline getirilmediği durumlarda vekâlet sözleşmesinin
eksik iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olduğu sonucuna varılacaktır.

Vekâlet Sözleşmesinde Tarafların Hak ve Borçları


Vekilin hakları
Kararlaştırılmış olması durumunda ya da adet üzere ücret alma hakkı
Vekâlet sözleşmesinde ücretin zorunlu unsur olup olmadığı hususu üzerinde
durmuştuk. Ücretin zorunlu unsur olmadığı ve ancak kararlaştırılmış olması ya da
adet olması durumunda vekilin ücrete hak kazanacağı sonucuna varmıştık.
Ücret alacağının doğması için geçerli bir vekâlet sözleşmesinin kurulmuş
olması ve vekâletin gereği gibi ifa edilmesi gerekir. Geçerli bir vekâlet ilişkisi
doğmamışsa vekil, alacağını ancak vekâletsiz iş görme hükümlerine göre talep
edebilecektir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

Bu çerçevede müvekkilin, vekilin emek ve mesaisine karşılık, işin önem ve


mahiyetine göre belirlenecek bir ücreti vekile vermesi gerekmektedir.

Yapmış olduğu giderleri ve ödemiş olduğu avansları talep etme hakkı


Her şeyden önce bu masrafların ve avansların geçerli bir vekalet
sözleşmesine dayanılarak yapılmış olması veya baştaki vekaletsiz iş görmenin iş
sahibinin icazetiyle vekalet sözleşmesine dönüşmesi gerekmektedir.
Kanun, vekilin masrafların ve avansların ödenmesinin istenebilmesini,
bunları, iş görme borcunu “usulü dairesinde ifa için” yapmış olması sonucuna
bağlamaktadır.
Müvekkilin borcu, vekilin alacağı olarak nitelenen gider ve avansların talep
edilebilmesi konusu kanun ile düzenlenmiştir. “Vekâlet veren, vekâletin gereği gibi
ifası için vekilin yaptığı giderleri ve verdiği avansları faiziyle birlikte ödemek ve
yüklendiği borçlardan onu kurtarmakla yükümlüdür.
Vekil, vekâletin ifası sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini vekâlet
Vekil, vekâletin ifası verenden isteyebilir. Ancak vekâlet veren, kusuru bulunmadığını ispat ederek bu
sebebiyle uğradığı sorumluluktan kurtulabilir (BK m.510).” denilmekle bu hususa açıklık getirilmiştir.
zararın giderilmesini Dava masrafları, vergileri harçlar, seyahat giderleri gibi yapılan masraflara ve
vekâlet verenden verilen avanslara ilişkin alacağın doğumu için bazı şartların gerçekleşmesi
isteyebilir. Ancak gerekmektedir.
vekâlet veren, kusuru
bulunmadığını ispat İşi yaparken uğradığı zararları müvekkilinden talep etme hakkı
ederek bu Vekilin, müvekkili adına gerçekleştirdiği işlemler sırasında bir zarara
sorumluluktan
uğraması durumunda vekilin bu zararı müvekkil tarafından tazmin edilmelidir.
kurtulabilir.
Bunun için vekilin uğradığı zararla vekaletin ifası sırasında uygun illiyet bağının
bulunması ve vekaletin usulü dairesinde ifa edilmiş olması gerekir. Müvekkilin bu
borçtan kurtulabilmesi için kendisine BK. m. 510/2 uyarınca bir ispat külfeti
getirilmiştir. O da zararın gerçekleşmesinde bir kusurunun bulunmadığını ispat
külfetidir.
Ücretli vekalette kural olarak kusura, ücretsiz vekalette ise hakkaniyete
dayanan bir sorumluluk söz konusudur. Müvekkilin tazminat ödeme borcu vekilin
zarara uğradığı gün muaccel olur ve muacceliyet için görülen işin tamamlanması
gerekmez.

Vekilin borçları
Vekilin iş görme ve özen borcu
Vekâlet sözleşmesinin kurulması ile birlikte vekilin iş görme borcu doğar.
Önemli olan husus vekilin işi gerekli özeni göstererek yerine getirmesidir. Vekalet
sözleşmesine konu işin görülmesi için birinin vekil kılındığı durumlarda, vekil
genellikle görülmesi beklenen işin uzmanı durumundadır. Bu bakımdan vekilin
gerekli dikkat ve özeni göstermesi işinin icabından dolayı kendisinden
beklenmektedir.
Özen borcuna aykırı davranarak müvekkilinin zarar görmesine neden olan
vekil, müvekkilinin bu nedenle uğradığı zararları tazmin ile mükelleftir. Müvekkil,
özen borcunun yerine getirilmemesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen
basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas almak gerekir (506/2). Bu

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

durumda, Vekilin sorumluluğu önceki BK’ ya göre de daha da genişletilmiştir. İşin


ifasında “basiretli vekil” olarak hareket etme zorunluluğu getirilerek, vekilin
sorumluluğunda, bize göre yargı kararlarıyla tespit edilecek bir sorumluluk
arttırılması sonucuna gidilmek istenmiştir. Vekil, borcunu yerine getirmede,
“basiretli bir vekil “sıfatını ifa ettiğini ispat etmek kaydıyla, sorumluluktan
kurtulabilecektir.

Vekilin sadakat borcu


BK m. 506 vd. maddeleri uyarınca vekalet sözleşmesinde vekilin daima vekil
edenin yararına ve çıkarına uygun hareket etme, onu zararlandırıcı veya onun
iradesine aykırı eylem ve işlemlerden kaçınma yükümlülüğü bulunmaktadır. Vekil
üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat
ve özenle yürütmekle yükümlüdür (BK m.506/II).
Birlikte vekâlet veren
kişiler kanunun Vekilin sözleşmede belirtilen yetkilerin dışına çıkması durumunda
düzenlemesi karşısında oluşabilecek zarar nedeniyle sorumluluk söz konusu olabilecektir. Vekil, vekâletin
müteselsilen sorumlu ifası sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini vekâlet verenden isteyebilir. Ancak
olacaklardır. vekâlet veren, kusuru bulunmadığını ispat ederek bu sorumluluktan
kurtulabilir(510/II).

Vekilin hesap verme borcu


Vekilin hesap verme borcu BK. m. 508/II2’de düzenlenmektedir. Bu
düzenleme ile vekile, müvekkilin talebi üzerine hesap verme zorunluluğu
yüklenmektedir. Hesap verme yükümlülüğü genel bir bilgi verme yükümlülüğüdür.
Vekile yüklenen bu borç, müvekkil açısından birçok hakkın kullanılmasının
önünü açmaktadır. Zira müvekkil vekilden hesap vermesini istediğinde, vekil o ana
kadar gerçekleştirdiği işlemler konusunda, işlemleri gerçekleştirirken müvekkili
adına iktisap ettiği haklar konusunda, yüklendiği borçlar konusunda müvekkilini
bilgilendirecek, müvekkil de bu bilgiler ışığında neyin kendi lehine olduğu
hususunda vekiline talimat verebilecek, kendini ve vekilini borçtan
kurtarabilecektir.

Vekilin aldıklarını verme borcu


Vekilin hesap verme borcuna da açıklık getiren BK. m 510/I’ de yar alan
“Vekâlet veren, vekâletin gereği gibi ifası için vekilin yaptığı giderleri ve verdiği
avansları faiziyle birlikte ödemek ve yüklendiği borçlardan onu kurtarmakla
yükümlüdür.” düzenlemesi ile vekilin, yapmış olduğu iş için müvekkilinden
aldıklarını, müvekkile iade etmesi gerektiği sonucunu çıkarmaktayız. Yalnız
müvekkilinden aldıklarını değil, vekilin üçüncü kişilerden müvekkili adına iktisap
ettiği değerleri de müvekkiline iade etmesi gerekir.
Vekil bu değerleri yedinde bulundurduğu süre boyunca bu değerleri faizi ile
birlikte iadeye mecburdur. (BK. m. 510/I)

Müvekkilin hakları
Müvekkilin hakları genel anlamda vekilin borçlarının karşılığı olduğundan ve
vekilin müvekkiline karşı borçlarına ilişkin olarak yukarıda değinilmiştir. Ancak,
burada, ilgili kısma atıf yapmak ile yetinmek istiyoruz.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

Müvekkilin borçları
Borçlar konusuna ise vekilin hakları konusunda değinilmiştir. Burada da
sadece ilgili kısma atıf yapmak ile yetinilecektir.
Burada değinilmesi gereken ayrı bir husus birlikte vekalet verenlerin vekile
karşı sorumluluğu konusudur. BK. m. 511 Bir kişiye birlikte vekâlet verenler, vekile
karşı müteselsil olarak sorumludurlar.
Vekâleti birlikte üstlenenler, vekâletin ifasından müteselsil olarak
sorumludurlar ve yetkilerini başkalarına devir hakları olmadıkça, vekâlet vereni,
ancak birlikte yaptıkları fiil ve işlemleriyle borç altına sokabilirler.” denilmektedir.
Müvekkilin vekile karşı sorumlu olabileceği durumlar: vekilin ücrete hak
Vekâlet veren ve vekil, kazanması, vekilin yaptığı masrafların vekile ödenmesi, yapılan iş nedeniyle vekilin
her zaman sözleşmeyi
bir zarar uğraması durumunda vekilin zararının karşılanması hususları olup
tek taraflı olarak sona
erdirebilir. müvekkilin borcu bu durumlarda doğabilecektir. Birlikte vekâlet veren kişiler
kanunun düzenlemesi karşısında müteselsilen sorumlu olacaklardır.

Vekâlet Sözleşmesinin Sona Ermesi


Vekâlet sözleşmesinin sona erme sebepleri Borçlar Kanunumuzda
“Vekaletin sona ermesi” başlığı altında iki unsur ile ifade edilmiştir. Bunlardan biri
istifa, azil başlığını taşımakta (BK m. 512) diğeri ise “ölüm ehliyetsizlik, iflas” (BK m.
513) başlığını taşımaktadır. Biz ise, öğrenme bakımından kolaylık sağlayacağını
düşündüğümüz için bazı yazarların tasnifini esas alarak bir açıklama yapmaya
çalışacağız.

Sözleşmenin ifa ile sona ermesi


Vekilin iş görme borcunu özen ve sadakat yükümü ile yerine getirmesi
gerektiğini belirtmiştik. Bunun karşılığında vekilin ücret alacağı kararlaştırılmış ise
müvekkil de vekile ücretini ödemek kaydıyla taraflar yükümlülüklerini yerine
getirmiş olacaklardır (BK m. 513).
Vekilin gerekli özen ve sadakat yükümü dairesinde hareket etmesine karşın
sonucun elde edilmemesi durumunda da iş görme borcunun ifa edilmiş olduğu
kabul edilecektir. Ancak vekilin özen ve sadakat yükümüne uygun davranmaması
nedeniyle sonucun elde edilmemesi durumunda vekilin iş görme borcu tazmin
borcuna dönüşecektir.

Sözleşmenin tek taraflı olarak sona erdirme hâlleri


Vekalet sözleşmesinin eksik iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerden
olduğuna değinilmişti. Bu yüzden taraflardan birinin tek taraflı iradesi ile sözleşme
sona erdirilebilecektir. Kanunun düzenlemesi bu bakımdan kanımızca yerindedir.
Şimdi ise sözleşmenin sona erdirilmesi isteğinin taraflardan hangisine ait olduğuna
göre adlandırılan “azil ve istifa” şeklindeki sözleşmeyi sona erdirme iradelerini
inceleyeceğiz (BK m. 512).

Azil
Müvekkilin sözleşmeyi tek yanlı iradesi ile sona erdirmesine “azil”
denilmektedir. Bu hakkı (sözleşmeyi sona erdirmeyi) kullanan tarafın iradesinin

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

farklılığı dışında “azil” ve “istifa” için aynı hukuki düzenlemeler getirilmiştir. Bu


nedenle istifa konusu da anlatıldıktan sonra hukuk düzeninin bunlara ne gibi
sonuçlar bağladığı konusu üzerinde durulacaktır.

İstifa
Vekilin tek yanlı olarak sözleşmeyi feshetmesine istifa denir. BK‘ya göre,
düzenlenen istifa ve azil, tarafların iradesine bağlı olarak, bir nedene
dayandırılması gerekmeyen tek taraflı, varması gerekli bir beyanla her zaman
sözleşmenin ortadan kaldırılması imkânını sağlamaktadır.
Bu anlamda taraflar bu haklarından önceden feragat edemezler.
Vekâlet sözleşmesinde, BK. m. 512 “Vekâlet veren ve vekil, her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak
kural olarak, belirli bir sona erdirebilir. Ancak, uygun olmayan zamanda sözleşmeyi sona erdiren taraf,
sonuca yönelik olarak diğerinin bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.” denilmekle tarafların
yoğun bir emek
uygun olmayan zamanlarda vekâlet sözleşmesini sona erdirmelerinin önüne
harcaması esastır.
geçilmiştir. Yasanın düzenlemesinde uygun olmayan bir zamanda taraflardan biri
sözleşmeyi sona erdirdiği takdirde diğer tarafın bu nedenle uğramış olduğu zararı
ödemek durumunda kalacaktır.

Sözleşmenin taraflardan birinin ölümü, ehliyetsizliği ya da iflası


nedeniyle sona erme hâlleri
BK. m. 513 “Sözleşmeden veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça
sözleşme, vekilin veya vekâlet verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası ile
kendiliğinden sona ermiş olur. Bu hüküm, taraflardan birinin tüzel kişi olması
durumunda, bu tüzel kişiliğin sona ermesinde de uygulanır.” düzenlemesinden
hareketle vekâlet sözleşmesinin bu şekilde sona ermesi ancak tarafların bunun
aksinde bir düzenleme getirmemiş olmaları şartına bağlanmıştır.
Taraflardan birinin ölümü, ehliyetsizliği ya da iflası nedeniyle sözleşmenin
sona ermesi hâlini ancak aksine düzenleme bulunmamasına bağlayarak bir
sınırlandırma getiren kanun koyucu diğer bir sınırlamayı da BK. m. 513/ 2’nin
“Vekâletin sona ermesi vekâlet verenin menfaatlerini tehlikeye düşürüyorsa,
vekâlet veren veya mirasçısı ya da temsilcisi, işleri kendi başına görebilecek
duruma gelinceye kadar, vekil veya mirasçısı ya da temsilcisi, vekâleti ifaya devam
etmekle yükümlüdür.” düzenlemesi ile koymuştur. Görüldüğü üzere burada da
müvekkilin menfaatlerinin tehlikeye girmemesi için sözleşmenin bir süre daha
ayakta kalması öngörülmektedir.
Vekâlet sözleşmesinin sona ermesinin sonuçlarına ilişkin bir diğer
düzenleme de BK. m. 514 “Vekilin sözleşmenin sona erdiğini öğrenmeden önce
yaptığı işlerden, vekâlet veren ya da mirasçıları sözleşme devam ediyormuş gibi
sorumludur.” ile getirilmiştir. İlgili düzenlemede vekilin, müvekkilinin öldüğünü
öğrendiği tarihe kadar gerçekleştirdiği işlerden müvekkilin mirasçılarının sorumlu
olduğu öngörülmektedir.

Vekâlet Sözleşmesinin Diğer İş Sözleşmelerinden Farkları


Vekâletin bir iş görme sözleşmesi olduğuna, nitelik ve özellikler bakımından
diğerlerinden farklılıklar taşıdığına yukarıda genel olarak değinmiştik. Burada

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

vekâlet sözleşmesinin diğer iş görme sözleşmelerinden ayrıldığı noktalara kısaca


değineceğiz.

Vekâlet sözleşmesinde sonuç daha önemlidir


Vekâlet sözleşmesinde, kural olarak, belirli bir sonuca yönelik olarak yoğun
bir emek harcaması esastır. Ancak sonuç elde etme, mümkün olduğu kadar işi
bitirme anlamında olup, istisna akdindeki gibi “somut ve müşahhas bir ürün”
Avukatın iş sahibi için
meydana getirme değildir. Bunun istisnaları da vardır. Vekilin, işi görmesi veya bir
bir hukuki problem
üzerinde çalışması hizmeti ifa etmesi belirli bir süre ile kısıtlanmamıştır. Ancak, iş sözleşmesinde
konusunda anlaşmış işçinin belirli ya da belirsiz süreli çalışması söz konusudur. Sonuç, sınırlı sayıda
olmaları durumunda sözleşme tipleri dışında, iş sözleşmesi açısından önemli değildir.
sözleşme ilişkisi
kurulmuş sayılır. Vekalet kurumunda “tevkil” kurumu vardır
Vekâlet sözleşmesinde “tevkil” kurumunun mevcudiyetine karşın iş
sözleşmesinde işin yapılması bizzat işçi tarafından yapılmalıdır. Aynı şekilde eser
sözleşmesinde de müteahhit işi bizzat yapmak durumundadır.
Bir diğer fark işin yapılması esnasında iş sahibinin talimatları ile bağlı olup
olmamak konusunda gündeme gelmektedir. Vekâlet sözleşmesinde vekil
müvekkilden, müvekkilin çıkarına aykırı davranamamak kaydıyla, bağımsızken işçi
iş sahibinin emir ve talimatları ile bağlıdır.

Vekalet kurumunda kural olarak “ücret” zorunlu unsur değildir


Vekâlet sözleşmesinde ücretin zorunlu unsur olmaması, vekalet
sözleşmesini diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran en büyük fark olarak
karşımıza çıkmaktadır. Zira İş Sözleşmesi ve Eser Sözleşmesinde ücret ana ve
zorunlu unsurdur.
İşin ve hizmetin görülmesi sonucunda doğacak hasar konusunda ise yayın
sözleşmesinde hasar yayınlayana aitken, vekâlet sözleşmesinde hasar müvekkile
aittir.

AVUKATLIK SÖZLEŞMESİ, TANIMI VE UNSURLARI


Avukatlık sözleşmesi rızai ve iki taraflı bir sözleşme olması nedeniyle, BK m.
1 uyarınca diğer tüm rızai sözleşmelerde olduğu gibi tarafların karşılıklı ve birbirine
uygun irade beyanları ile kurulur. Avukat ile iş sahibi arasında sözleşme, yazılı
olarak yapılabileceği gibi sözlü olarak ta yapılabilir. Yine taraflar bir araya
gelmeksizin önceden telefonla, faksla, internetle temasa geçmek yoluyla da
sözleme yapabilir. Günümüzde “avukatlık sözleşmesi”nin yapılması yazılı geçerlilik
şartı değildir. Buna göre bu sözleşme; iş sahibinin herhangi bir yolla bir avukattan
yazılı veya sözlü ya da telefon veyahut faksla belli bir hukuki yardım talebinde
Avukatlık sözleşmesinin bulunduğu ve bu talebi avukat tarafından kabul edildiği anda “avukatlık
belirli bir hukuki sözleşmesi” ilişkisi kurulmaktadır.
yardımı ve meblağı Avukatın iş sahibi için bir hukuki problem üzerinde çalışması konusunda
yahut değeri kapsaması
anlaşmış olmaları durumunda irade birliği var sayılır ve sözleşme ilişkisi bu andan
gerekir.
itibaren kurulduğu kabul edilir.

Avukatlık Sözleşmesinin Tanımı


Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

Avukatlık sözleşmesi, 2001 yılında kabul edilen ve Avukatlık Kanunu’nun


birçok hükmünü değiştiren yeni yasal düzenleme ile, Borçlar Kanunu’nun vekalete
ilişkin düzenlemesinden önemli oranda kurtarmıştır. Yeni kanun, kendine özgü (sui
generis) karakterde ve bütünüyle yeni olan bir avukatlık sözleşmesi ihdas etmiştir.
Ancak, Avukatlık Kanunu’nda yeterli açıklık olmadığı durumlarda, yine de BK’nın
“vekalet sözleşmesi” ile ilgili hükümlerinden yararlanılması gerekir. Bu anlamda, “
avukatlık sözleşmesi”nin niteliği gereği, avukatın borçlarının neler olduğunun
ortaya konulmasında temelde Avukatlık Kanunu’nun yanı sıra, BK m. 502 vd.
maddeleri de esas alınmak durumundadır. BK. hükümleri uyarınca avukatın
sorumlulukları; işini sadakat ve özenle yapma borcu, vekil edenin talimatına uygun
hareket etme borcu, sır saklama borcu ve istisnaları dışında işi kendisi yapma
borcu, hesap verme borcudur. Bu konuda ayrıntılı bilgi ileride verilecektir.
Avukatlık için bir tanım yapmak gerekirse avukatlığın mahiyetine açıklık
getiren 1. maddesi ve avukatlığın amacını belirleyen 2. maddesi ile birlikte
avukatlık sözleşmesi başlığını taşıyan avukatlık kanununun 11. kısmını
değerlendirilmelidir.
Buna göre avukatlık sözleşmesi, “ bir tarafında, serbest bir meslek ve kamu
hizmeti olan avukatlık hizmetini ifa eden, yargının kurucu unsurlarından olan
bağımsız savunmayı serbestçe temsil eden Avukat ile diğer tarafta müvekkil (iş
sahibi) arasında avukatlığın amacı olan hukuki münasebetlerin düzenlenmesini,
her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak
çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derece yargı
organları, hakemler, resmî ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamayı konu
edinen tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir”.

Avukatlık Sözleşmesinin Unsurları


Avukatlık sözleşmesi, kanunla düzenlenmiş bir sözleşmedir. Ancak, yasal
düzenleme, avukatlık sözleşmesinden kaynaklanabilecek sorunlara çözüm
getirecek şekilde bir içeriğe sahip olmamasından dolayı, boşlukların bu
sözleşmenin bünyesine en uygun düşen sözleşmeye ilişkin hükümlerin kıyas
yoluyla uygulanması suretiyle doldurulması gerekmektedir. Yasa koyucu,
sözleşmeye isim vermiş ve onu adeta ortalıkta bırakmış, sorunların çözümünü
öğreti ve uygulamaya bırakmıştır. Belirtilen düzenleme ile sözleşmenin unsurlarını
ortaya koymuştur. Sırasıyla bu unsurlar ele alınmalıdır.

Belli bir hukuki yardımı ihtiva etmesi


Avukatlık Sözleşmesinin tanımından da hareketle, diğer iş görme
sözleşmelerinde olduğu gibi avukatlık sözleşmesinde de belirli bir işin yapılması
yönünde tarafların anlaşmış olması gerekmektedir.
Belirli bir işin yapılmasına yönelen taraf iradelerinin varlığı bu sözleşme
türünün kurulabilmesi için zorunludur. Avukatlığın amacının avukatlık
sözleşmesinin konusunu oluşturduğuna değinmiştik. Avukatlık sözleşmesi, Avk. K.
m. 35/ 1’de düzenlenen “kanun işlerinde ve hukuki meselelerde mütalaa vermek,
mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz bulunan diğer organlar huzurunda

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak, adli işlemleri takip
etmek, bu işlere ait bütün evrakı düzenlemek…”
Belirli bir hukuki yardımın yapılması, Avukatlık Kanunu’nun m. 35/ 1
maddesi ile münhasıran avukatlara tanınmış bir hak olması nedeniyle, avukatlık
sözleşmesine konu bir işin gerçekleştirilmesi ancak vekilin bir avukat olması
durumunda mümkün olacaktır.

Belirli bir meblağ değeri (ücreti) kapsaması


Yakalanan kişi veya Avukatlık sözleşmesinin temel unsurlarından biri de ücrettir. Ücretin
sanık müdafi olmadığı bir avukatlık sözleşmesi, kural olarak, hukuk sistemimizde kabul
seçebilecek durumda
görmemektedir. Avukatlık ücreti, avukatın tekel hakkının bulunduğu hukuki
olmadığını beyan
ederse talebi hâlinde, hizmetlerin karşılığı olan, kanun veya sözleşme ile belirlenmiş olan miktarı ifade
Baro tarafından eder.
kendisine bir müdafi Avk. K. m. 163’te “… Avukatlık sözleşmesinin belirli bir hukuki yardımı ve
tayin edilir. meblağı yahut değeri kapsaması gerekir” denilmekle “Avukatlık sözleşmesi” nin
konusu olan hukuki yardımın gerçekleştirilmesi mukabilinde bir meblağın veya
değerin kararlaştırılmış olması zorunluluğu getirilmektedir. Avukatlık
sözleşmesinde ise bir meblağ yahut değerin avukatlık sözleşmesinin kural olarak
zorunlu unsuru olduğunu söylemek mümkündür. Ücretin maktu olabilmesi
mümkün olabileceği gibi nispi vekalet ücreti olarak ta tespit edilebilmesi
mümkündür. Avukatlık ücretinin sınırı, MK 2’ deki belirlenen ahlak ve iyi niyet
kurallarıdır. İyi niyet kurallarına aykırı olmamak kaydıyla, tarafların mutabakatı ile
dilenilen miktarda maktu vekalet ücreti belirlemek mümkündür. Ancak, kanunda
maktu vekalet ücreti öngörülen durumlarda nispi vekalet ücreti belirlenmesi
mümkün değildir.

•Kanunda maktu vekalet ücreti öngörülen durumlara örnek: İzale-i


Örnek

Şuyuu davası

Zira, izale-i şuyu davalarında, müvekkile sağlanan yeni bir parasal hak
bulunmamaktadır. Niteliği gereği maktu vekalet ücreti ile tespit edilecek bu gibi
durumlarda, nispi vekalet ücreti belirlenemez. Belirlenmesi hâlinde, doğabilecek
bir uyuşmazlıkta çıkacak kararın, avukatın aleyhinde sona ermesi her zaman
mümkündür.

Kural olarak, tarafların iradelerinin belirleyici olması


Kanunda belirtilen bazı istisnai durumlar haricinde, avukat ile müvekkil
arasında sözleşmelerin kurulması, hüküm ve sonuçlarını meydana getirmesi
bakımından sadece tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarını yeterli
gören sözleşmeyi ifade etmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

Avukatlık sözleşmesi, belli bir hukuki yardım talebinde bulunan iş sahibinin


bu talebinin avukat tarafından açıkça yahut zımnen kabul edilmesi ile kurulduğuna
göre ve bu andan itibaren hüküm ve sonuç doğurduğuna göre bu sözleşme rızai
bir sözleşmedir.

Tarafların iradesinin mutlak olduğu durumlar


Avukatlık sözleşmesi tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Avukatlık
sözleşmesi, hukukumuzdaki diğer sözleşmelerde olduğu, sözleşme özgürlüğü
çerçevesinde kurulacaktır. Ancak, Avukatlık Kanunu’nda sözleşme özgürlüğü
konusu düzenlenmemiş, bu konuda, BK’daki düzenlenmeden yararlanmak
gerekmiştir. Buna göre; sözleşme özgürlüğünün, sözleşmelerin kurulmasında ve
koşullarının belirlenmesinde kişilerin özgür iradeleriyle karar verebilmesi
serbestisini ifade eder. Buradan tarafların iradesinin aynı yönde olması gerektiği
sonucuna varılmaktadır. Bütün avukatlık sözleşmelerinde, kural olarak, taraf
iradeleri mutlak bir şekilde yansımak zorundadır. Tarafların iradelerinin olmadığı
veya fesada uğratıldığı durumlarda, sözleşme, niteliğine göre, batıl, nispi olarak
batıl olunabilir veya feshedilebilir karakter taşıyacaktır.

Tarafların iradelerinin mutlak oluşunun istisnaları


Avukatlık mesleğinin özelliklerinden dolayı, avukatın takip ettiği bütün
işlerde, tarafların iradelerinin uyuşması beklenmeyecektir. Özellikle aşağıda
belirtilen hâllerde, kanundan kaynaklanan zorunluluklar nedeniyle, avukatın ve
Taraflarca sözleşmede diğer tarafın iradesi uyuşmasa da, avukat davayı takip etmek zorundadır.
kanuni miktarın • Av.K. m. 37/II’ de iki avukat tarafından reddedilen kişinin Baro başkanına
üzerinde avukatlık
başvurarak kendisine bir avukat tayinini istediği hâllerde, baro başkanı
ücreti belirlenmiş ve
ödenmiş ise, sonradan tarafından tayin edilen avukat baro başkanının belirleyeceği ücret
bu paranın % 25 karşılığında işi takip etmek zorundadır.
üstündeki kısmının • Av.K. m. 42’ de meslek içi dayanışma amaçlı olarak baro başkanı
iadesi istenemez. tarafından geçici görevlendirme yapılan hâllerde de avukat işi takip etmek
zorundadır.
• Av. K. m. 179/I’ de adli müzaheretten yararlanma isteğiyle baroya
başvuruda bulunan kişinin bu isteği kabul edildiğinde adli müzaheret
bürosu tarafından görevlendirilen avukat işi takip etmek zorundadır.
Ancak avukat, söz konusu işin Avukatlık asgari ücret tarifesi ‘ndeki (AAÜT)
ücretini baroya ödemesi hâlinde, yardım talebinde bulunan kişinin işini
takip etmek zorunda değildir.
• HMK’ ya göre; duruşma sırasında, hâl ve davranışları nedeniyle uyarı alan
ve dışarı çıkarılan kişiye hakim, kendisine avukat tayin etmeye
zorladığında, kişi için avukat ile sözleşme yapma zorunluluğu doğar.
• HMK’ a göre; görülmekte olan bir davada hakim, kendi davasını yürütme
yeteneğinden yoksun olan kişiye, kendisine avukat tayin etmesini
emrettiğinde, kişi için avukat ile sözleşme yapma zorunluluğu doğar.
CMK m. 138 hükmüne göre;
• Yakalanan kişi veya sanık müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan
ederse talebi hâlinde, Baro tarafından kendisine bir müdafi tayin edilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

• Yakalanan kişi veya sanık, 18 yaşını bitirmemiş veya sağır veya dilsiz veya
kendisini savunamayacak derecede malul olur ve bir müdafi de
bulunmazsa, talebi aranmaksızın kendisine müdafi tayin edilir.

Taraflardan Birinin (Vekilin) Tekel Hakkına Sahip Olması


Avukatlık sözleşmesinin bir tarafının baro levhasına kayıtlı avukat olması
(yasal ayrık durumlar hariç) Avk. K. m. 35 ve m. 63’ün öngördüğü bir
zorunluluktur. Ayrık durumlar haricinde emredici nitelikteki bu düzenlemeye aykırı
davrananlar baro levhasında yazılı bulunmayanlar veya işten yasaklanmış
avukatlar levhaya yazılı avukatlara ait yetkileri kullanmaya kalktıklarında, yani
avukatlık sözleşmesi yapmaya yöneldiklerinde altı aydan bir yıla kadar hapis
cezasına ve ağır para cezasına çarptırılmaktadır (Av.K. m. 63). Ancak, uygulamada
tekel hakkının, sonradan çıkan yasalarla oldukça daraltıldığı görülmektedir.

Başarıya Bağlı Olarak Ücret Ediminin Mümkün Olması


Getirilen diğer bir yeni düzenleme de avukatlık sözleşmesinin şarta bağlı
olabileceği konusundadır. Yasalarda, aksine bir düzenleme olan durumlar ayrık
olmak üzere, şarta ve başarıya bağlı sözleşme yapılabilir. Bu nedenle, hukuka ve
ahlaka aykırı şart ileri sürülmesi durumunda bu şart, hukuken kabul
edilmeyecektir. Öte yandan, sözleşmede belirtilen miktarın üzeri, yasal olarak,
kabul edilemeyecektir. Eski kanun döneminde mevcut olan “başarıya göre ücret”
kısmı 2001 değişikliğinden sonra kanun metninden kaldırılmıştır. Ancak, “başarıya
Avukatlık ücreti
göre ücret” anlaşmasını engelleyen bir durum olmaması nedeniyle, sözleşmeye, Bk
herhangi bir malın
değeri gibi ölçülemez. m. 27’ ye aykırı olmak kaydı ile, başarıya göre ücret sözleşme ile belirlenebilir. Bu
miktarı geçen durumlarda, % 25’ lik oran olacaktır (Avk. K. M.164/2). Taraflar,
sözleşme ile, nispi vekalet ücretine mahsus olmak üzere, yüzde yirmibeşi
aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir
yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilecektir.

İşin İfasından Sonra, Sözleşmenin Geçersizliğinin İleri Sürülememesi


Avukatlık sözleşmesinin kendine özgü kuralları olan bir sözleşme olduğunu
gördük. Bu derece mükemmeliyetçi bir yaklaşım ile hazırlanmasını diğer iş görme
sözleşmelerindeki aksaklıkların avukatlık sözleşmesinde yaşanmaması amacına
yöneliktir. Bunlara kısaca değinecek olursak:
Avukatlık sözleşmesinde belirlenecek ücrette tavanı aşan sözleşmeler ile
ilgilidir. Tavanı aşan sözleşmeler diğer sözleşme türlerinde olduğu gibi butlan
yaptırımına tabi değildir. Yasanın önceki metninde ücretin Avukatlık Kanununda
belirlenen ücret sınırını aşması durumunda sözleşmenin geçersizliği gündeme
gelmekte avukat da bundan büyük zarar görmekteydi. Şimdi ise tavanı aşan ücret
Avukatlık sözleşmesi sözleşmelerinde ücrete ilişkin düzenleme geçersiz sayılmakta, ücret yüzde on ile
kanun, meslek kuralları yüzde yirmi beş arasında belirlenmektedir. Ancak taraflarca sözleşmede kanunun
ve etik kurallarla belirlediği miktarın üzerinde (örn. Parasal davalarda % 30 oranında) avukatlık
çerçevelendirilmiş bir ücreti belirlenmiş ve bu ücret de ödenmiş ise, sonradan müvekkil tarafından bu
sözleşme türüdür. paranın % 25 üstündeki kısmının iadesi istenemez.

Avukatlık Sözleşmenin Sona Erme Hâlleri

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

Avukatlık sözleşmesi tam iki tarafa borç yükleyen rızai bir iş görme akdidir.
Bu nedenle, avukatlık sözleşmesini sona erdirme hâlleri de yine taraflar arasında
yapılmış sözleşme ile belirlenir. Ancak, taraflar arasındaki akdedilmiş sözleşmede,
sözleşmenin sona erme hâlleri gösterilmemiş ise, genel hükümlere göre sözleşme
sona erecektir. Aşağıdaki hâllerde sözleşmenin sona erdiği genel hükümlere göre
belirlenir;
• Avukatın üzerine almış olduğu işi, sözleşmedeki usul ve esaslara göre,
sona erdirmesi ve böylece sözleşmenin fiilen gerçekleşmesi,
• Avukat ile müvekkilin anlaşarak, davayı ya da ilgili işi sona erdirme
konusundaki anlaşmaları,
• Bir dava ve takip için tarafların anlaşması ve anlaşma doğrultusunda işin
tamamlanması veya somut olayın özelliğine göre sona erdiğinin kabul
edildiğinin anlaşılması,
• Avukatın davadan veya vekâlet sözleşmesinden istifası,
• Avukatın, müvekkil tarafından azli,
• Taraflardan birinin ölümü,
• Taraflardan birinin ehliyetini yitirmesi,
• İş sahibinin iflası,
• Avukatın meslekten geçici veya sürekli olarak yasaklanması,
durumlarında “avukatlık sözleşmesi” sona erer.

Avukatlık Sözleşmesinin Diğer İki Sözleşmeden Farkları


Avukatlık sözleşmesi vekalet sözleşmesine çok benzeyen, pek çok ortak
yönü olan, Avukatlık Kanununda ve meslek kurallarında boşluk olduğunda vekalet
sözleşmesine ilişkin kuralların uygulandığı ancak, vekalet sözleşmesinden temel
farklıkları olan bir sözleşmedir. Avukatlık sözleşmesini daha net bir biçimde orta
koyabilmek için iki sözleşmenin karşılaştırılmasını şu şekilde yapmak mümkün
değildir.

Ücret yönünden farklılık


Vekalet sözleşmesine ilişkin açıklamalarımızın “ücret konusu” başlığı altında
değindiğimiz hususlar hatırlanacak olursa vekalet sözleşmesinde ücretin zorunlu
unsur olmadığına değinmiştik. Vekilin ücrete hak kazanması ancak taraflar
arasında bir sözleşmenin bulunmasına ya da ücret ödenmesini gerektirir bir
geleneğin bulunmasına bağlıdır.
İş sözleşmesinde, ücret, tıpkı avukatlık sözleşmesinde olduğu gibi esaslı
unsur olmakla birlikte, ücretin avukatlık sözleşmelerinin çoğunda olduğu gibi bir
işçinin kendini işe hasretme ilişkisinin olmaması, SGK primlerinin ödenme
zorunluluğunun olmaması, devamlı bir iş ilişkisinin olmaması yönünden farklılık
bulunmaktadır.
Avukatlık ücreti herhangi bir malın değeri gibi ölçülemez. Bu ücreti tüm
avukatlık mesleğine ilişkin vakardan ve avukatın kişiliğinden ayırmak da mümkün
değildir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

Kişi yönünden farklılık


Hem vekâlet sözleşmesi hem de avukatlık sözleşmesi bakımından vekil
olacak kişinin bazı niteliklere sahip olması gerektiği kanaatindeyiz. Vekâlet ve iş
sözleşmelerinde, sözleşmenin diğer yanını teşkil edip tayin edilecek kişinin Medeni
Kanun anlamında fiil ehliyetine (ergin ve sezgin olup, kısıtlı olmayan) sahip olması
gerekmektedir. Bu bakımdan vekilin olağandışı bir özelliğe sahip olması
beklenemez. Ancak bu vekâlet sözleşmesinde vekil olarak tayin edilecek kişinin
alelade bir kişi olduğu anlamına gelmez. Vekil olarak tayin edilen kişi, vekâlet
konusu işin yapılmasında genellikle alanında uzman olan ya da vekalete konu işte
kendisini yetiştirmiş bir kişidir. İş sözleşmesinde ise, kural olarak, kişinin belli bir
evsafta olması aranmaz. Zira herkesin çalışmaya ve hayatını idame ettirmeye hakkı
vardır. Sınırlı iş ilişkilerinde işçilerde vasıf aranıyorsa da bu o iş ilişkisi için
geçerlidir.
Avukatlık sözleşmesine konu işlerde ise vekil hukuki bir düzenleme ile
yaratılan bir statüye girmektedir. Sözleşmenin mutlaka, avukatlık unvanını alan
kişilerden olması gerekir. Yukarıda da değindiğimiz gibi iş sahibi avukatlık tekel
hakkı kapsamına giren bir konuda ancak baro levhasına yazılı bir avukat ile
sözleşme yapabilir.

Tarafların yükümlülükleri bakımından farklılık


Yukarıda vekâlet sözleşmesini açıklarken değindiğimiz hususları burada
tekrarlamaya gerek duymamakla birlikte kısaca değinmekte yarar görmekteyiz.
Vekâlet sözleşmesinin yazılı olması durumunda taraflar hak ve
yükümlülüklerini bu sözleşme eksenli olarak ileri sürüp talep edebileceklerdir.
Avukatlık sözleşmesi Ancak vekâlet sözleşmesinin bulunmaması durumunda kanunun düzenlemesinden
diğer iş görme (BK. m. 502 vd.) çıkarılacak olanlar ile işin niteliğinden çıkarılacak sonuçların
sözleşmeleri ile büyük uygulanması gündeme gelecektir.
farklılıklar taşıdığı gibi
Borçlar kanununun yer verdiği bu genel düzenlemeler avukatla iş sahibi
kendisine en yakın
kurum olan vekâlet arasındaki ilişkide de geçerli olmakla beraber avukatın hak ve yükümlülükleri
sözleşmesinden de bunlardan ibaret değildir. Avukatın sözleşmede yer almasa bile yapmakla ve yerine
farklıdır. getirmekle yükümlü olduğu kanundan ve meslek kurallarından kaynaklanan
görevleri bulunmaktadır.
İş sözleşmesinde, avukatlık sözleşmesinde görülmeyen ve görülmesi de
mümkün olmayan bir bağımlılık ilişkisi mevcuttur. Kural olarak, işçi, iş verene
bağımlı olarak ve onun emirlerine, talimatlarına uygun olarak hareket etmek
zorundadır. Aksi davranış, iş sözleşmesinin fesih nedenidir.
Avukatlık sözleşmesi kanun, meslek kuralları ve etik kurallarla
çerçevelendirilmiş bir sözleşme türüdür. Taraflar bu normların birçoğunu özgür
iradeleri ile değiştiremezler. Taraflara tanınan serbesti işin başında; işi alıp
almama, ücretini belli sınırlar içinde saptama, sözleşmenin devamında ise işi
bırakma ve azil gibi konularda olduğu söylenebilir.
Avukatın yükümlülüklerindeki farklılığın temelinde yatan düşünce, mesleğin
kamu hizmeti sayılmasıyla yakından ilgili olup vekâlet sözleşmesinde böyle bir
düşünce yer almamaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21


Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

İşe son verme ve işten çekilme bakımından farklılık


Vekâlet sözleşmesinde yaptığımız açıklamalardan da hatırlanacağı üzere BK.
m. 512’de düzenlenen “tek taraflı sona erme” başlıklı düzenleme, taraflara geniş
bir serbesti tanımaktadır. Tek sınırlama uygun olmayan zamanda vekaletten azil
veya istifa edilmesi durumunda diğer tarafın bu nedenle uğradığı zararları tazmin
zorunluluğudur.
İş sözleşmesinde de işe iade hakkı bulunan işçiler hariç, iş vere işçinin
sözleşmeden ve kanundan doğan tazminatını ve diğer işçilik alacaklarını verdiği
takdirde, iş sözleşmesini dilediği an sona erdirebilir.
Buna karşılık avukatlık sözleşmesinde, azil ve çekilme hakkının var olduğu
kabul edilmekle beraber bu hakkın haklı bir neden bulunmadan kullanılması
hâlinde salt ve geniş kapsamlı bir yaptırım öngörülmektedir. Bu yaptırım azleden
için avukatlık ücretini aynen ödenmesi şeklindedir. Avukat da özgür biçimden
davadan çekilebilmekte ise de çekilme iradesinin karşı tarafa ulaşma koşulu
Vekâlet sözleşmesi ile
yanında Avk. K. m. 41 yer alan başka koşullara ve sınırlamalara da uymakla
ilgili uyuşmazlıklarda
beş yıllık genel zaman yükümlüdür. Ayrıca haklı bir neden olmadan çekilen avukatın ücret
aşımının uygulanacağı isteyemeyeceği hatta peşin aldığı ücreti geri vereceği yasada öngörülmektedir.
kuralı öngörülmüştür.
Tazminat isteklerinde zaman aşımı süreleri yönünden farklılık
Borçlar Kanunu m. 147/5 ‘te vekâlet sözleşmesi ile ilgili uyuşmazlıklarda beş
yıllık genel zaman aşımının uygulanacağı kuralı öngörülmüştür. Aynı hüküm, işçi
ücretleri için de geçerlidir. İşçi ücretlerinde BK m. 147/1 gereğince 5 yıllık zaman
aşımı var ise de işçilerin tazminat taleplerinde, BK. m. 146 gereğince 10 yıllık
zaman aşımı bulunmaktadır.
Avukatlık Kanunu m. 40’ da ise avukatlık sözleşmesinden kaynaklanan
uyuşmazlıklarda iş sahibinin bu sözleşmeye dayanarak avukata karşı ileri süreceği
tazminat istekleri, bu hakkının doğumunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl her
hâlde beş yıl geçmekle zaman aşımına uğrar denilmektedir.
Avukatlık Kanunundaki düzenleme bu yönüyle haksız fiile ilişkin getirilen
düzenleme ile benzerlik göstermektedir. Görüldüğü üzere avukatlık sözleşmesi
Borçlar Kanunu’nda düzenlenen diğer iş görme sözleşmeleri ile büyük farklılıklar
taşıdığı gibi kendisine en yakın kurum olan vekalet sözleşmesinden de birçok
yönden farklılık taşımaktadır. Aralarında benzerliklerin olduğu söylenebilirse de bu
benzerliklerin “Sözleşme Hukuku” kaynaklı olduğunu düşünmekteyiz.
Her iki sözleşmenin ortak yönleri her iki sözleşmenin de herhangi bir şekil
şartına bağlı olmaksızın yapılmasının mümkün olması hâlidir. Ancak özel şekil
kurallarına tabi belirli hukuki işlemlerin icrasına ilişkin temsil yetkisi bundan ayrı
tutulmalıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22


Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

• Temsil kurumu ve avukatlık mesleği ile olan ilişkisini tartışınız.

Bireysel Etkinlik

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23


Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

•Temsil, bir şahsın hukuki hüküm ve neticeleri başkasına ait olmak üzere,
başkası adına ve hesabına veya sadece hesabına bir hukuki muamele
yapabilme yetkisidir. Yetkili bir temsilci tarafından bir başkası adına ve
hesabına yapılan hukuki işlemin sonuçları, doğrudan doğruya temsil
olunanı bağlar
Özet •Hukukumuzda, temsil kurumunun amacı başlıca şu üç şekilde açıklanabilir:
Masraf ve zamandan tasarruf amacı taşınmış olabilir. Asilin gizli kalma
amacı gözetlenmiş olabilir. Yapılacak sözleşmenin uzmanlık gerektirmesi
nedeniyle temsil yetkisi verilebilir.
•4857 Sayılı İş Kanunun 8. maddesinde İş sözleşmesinin tanımı yapılmıştır.
Buna göre iş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi diğer
tarafın (iş veren) da ücret ödemeyi üstlenmesiyle oluşan sözleşmedir. Buna
göre; “İş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın
(iş veren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir.” (4857
s.y. m.8) Aynı konu BK’ da düzenlenmiştir. Borçlar Kanunu'nun 393.
Maddesinde de “ Hizmet sözleşmesi, işçinin iş verene bağımlı olarak belirli
veya belirli olmayan süreyle işgörmeyi ve iş verenin de ona zamana veya
yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.
•İşçinin iş verene bir hizmeti kısmi süreli olarak düzenli biçimde yerine
getirmeyi üstlendiği sözleşmeler de hizmet sözleşmesidir.” hükmünü
düzenlemiştir.
•Avukatın ücreti ise, yapılan işin durumuna göre, taraflar arasında yapılan
sözleşmede belirtilen şekilde ödenir. Ücret belirlenmemiş ise, Avukatlık
Asgari Ücret Sözleşmesi (AAÜT)’ ne göre tespit edilecektir.
•BK m. 502 “Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi
veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde bir tanım
yapılmıştır. Bu tanım, vekilin iş görme borcunu çok sınırladığından,
doktrinde değişik tanımlamalar yapılmıştır. Vekilin sözleşme ile
yükümlendiği işi yönetmeyi ya da hizmet ifasını borçlandığı ve bu iş
görmenin kanun hükümleriyle düzenlenen akitlerden herhangi birinin
konusuna girmediği, buna karşılık ancak sözleşme veya teamül olan
durumlarda ücrete hak kazandığı iş görme borcu doğuran bir sözleşme
olduğu ifade edilmiştir.
•Vekâlet sözleşmesinde, vekilin iş görme borcu, kısaca BK’da; yüklendiği işin
idaresi veya kabul ettiği hizmetin ifası olarak belirlenmiştir. Bu yönüyle bir
iş görme sözleşmesi olan vekâlet sözleşmesinin mezkur tanımı ile kanuni
tanıma ek olarak diğer iş görme sözleşmelerinden farklılığına değinilmiştir.
En büyük farklılık, diğer iş görme sözleşmelerine nazaran vekilin kural
olarak bağımsız sayılabilmesinde görülebilmektedir.
•Avukatlık sözleşmesi, avukatlık sözleşmesinde özel hüküm bulunmadığı
sürece, kural olarak, BK. m. 502 vd. maddelerinde düzenlen “vekâlet
sözleşmesi”ne tabidir. Bu nedenle, vekâlet sözleşmesi kurumuna kısaca
değinmek gerekir. Zira, iş görme akitlerinde, herhangi bir sözleşme tipine
girmeyen iş veya işlemler, vekalet sözleşmenin kapsamında olmaktadır

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24


Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

•Vekâlet sözleşmesinin BK m. 502/3’teki tanımında ücret konusu için


“Sözleşme veya teamül varsa vekil, ücrete hak kazanır” şeklinde
gerçekleştirilen düzenlemeden ücretin vekâlet sözleşmesinin zorunlu
unsur olmadığı sonucu çıkmaktadır. Vekâlet sözleşmesinin taraflarının,
sözleşmede varsa veya örf adette varsa, yapılan iş karşılığında ücret verilip

Özet (devamı)
verilmeyeceğini, bu ücretin ne kadar olacağını kararlaştırabilirler. Eğer
taraflar arasında ücret konusunda bir anlaşma yoksa vekâletin konusu
olan işin görülmesinin, iş hayatındaki geleneklerin gerekli kılması
durumunda, bir ücret kararlaştırılmamış olsa dahi ücret ödenmesi gerekir.
•Vekâlet sözleşmesinde ücretin zorunlu unsur olup olmadığı hususu
üzerinde durmuştuk. Ücretin zorunlu unsur olmadığı ve ancak
kararlaştırılmış olması ya da adet olması durumunda vekilin ücrete hak
kazanacağı sonucuna varmıştık. Bu çerçevede müvekkilin, vekilin emek ve
mesaisine karşılık, işin önem ve mahiyetine göre belirlenecek bir ücreti
vekile vermesi gerekmektedir.
•Vekilin yapmış olduğu giderleri ve ödemiş olduğu avansları talep etme
hakkı da vardır.
•Vekâlet sözleşmesinin kurulması ile birlikte vekilin iş görme borcu doğar.
Önemli olan husus vekilin işi gerekli özeni göstererek yerine getirmesidir.
Vekalet sözleşmesine konu işin görülmesi için birinin vekil kılındığı
durumlarda, vekil genellikle görülmesi beklenen işin uzmanı
durumundadır. Bu bakımdan vekilin gerekli dikkat ve özeni göstermesi
işinin icabından dolayı kendisinden beklenmektedir.
•Vekalet sözleşmesinin ifa ile, tek taraflı olarak ya da taraflardan birinin
ölümü ile sona ermesi mümkündür.
•AVUKATLIK SÖZLEŞMESİ
•Avukatlık sözleşmesi, “ bir tarafında, serbest bir meslek ve kamu hizmeti
olan avukatlık hizmetini ifa eden, yargının kurucu unsurlarından olan
bağımsız savunmayı serbestçe temsil eden Avukat ile diğer tarafta
müvekkil (iş sahibi) arasında avukatlığın amacı olan hukuki
münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve
anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve
hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derece yargı organları,
hakemler, resmî ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamayı konu
edinen tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir”.
•Avukatlık sözleşmesi tam iki tarafa borç yükleyen rızai bir iş görme akdidir.
Bu nedenle, avukatlık sözleşmesini sona erdirme hâlleri de yine taraflar
arasında yapılmış sözleşme ile belirlenir. Ancak, taraflar arasındaki
akdedilmiş sözleşmede, sözleşmenin sona erme hâlleri gösterilmemiş ise,
genel hükümlere göre sözleşme sona erecektir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25


Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Temsil ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
a) Temsil sadece hukuki işlemlerde geçerli olur.
b) Temsil yetkisinin verilmesi herhangi bir şekle tabi değildir.
c) Hukuksal işlem temsilci tarafından yapıldığı hâlde, hukuksal işlemin
hüküm ve sonuçları temsil olunan kişi üzerinde doğmaktadır.
d) Bir kişiye temsil yetkisi verilmesi iki taraflı bir hukuki işlemdir.
e) Sınırlı ehliyetsiz bir kişi temsilci olabilir.

I .Vekâlet ilişkisi bir sözleşmeye dayanır. Temsilde ise mutlaka sözleşme


olmak zorunda değil, tam tersine tek taraflı bir yetkilendirme söz konusu
olmaktadır.
II. Her vekâlet temsil yetkisine dayanır, fakat her temsil yetkisinin mutlaka
taraflar arasında kurulan bir vekâlet sözleşmesine dayanması gerekmez
III. Dolaylı temsil olmakla beraber, dolaylı vekâlet sözleşmesi yoktur.
2. Temsil ilişkisi ve vekâlet ilişkisi ile ilgili yukarıdakilerden hangisi veya
hangileri söylenebilir?
a) I-II-III
b) I-II
c) II-III
d) I-III
e) Yalnız I

3. Vekil ile temsilci arasındaki farklarla ilgili aşağıdakilerden hangisi


söylenemez?
a) Vekil iki taraflı bir sözleşmeyle yetkilendirilmişken, temsilci tek taraflı
bir hukuki işlemle atanmıştır.
b) Vekalet iç ilişkiye temsil dış ilişkiye yöneliktir.
c) Vekil hukuki bir yükümlülük altında iken temsilci hak sahibidir.
d) Vekalet sözleşmesi illi bir işlemdir, ancak temsil mücerret bir işlemdir.
e) Vekâletin tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir, oysa temsil
yetkisi tek taraflı bir işlemle verilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 26


Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

4. İş sözleşmesi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?


a) İş sözleşmesi herhangi bir şekil şartına bağlı değildir.
b) İşçi işini iş verene bağımlı olarak yerine getirirken bir yandan
kendisine yöneltilen talimatlara uymak zorundadır.
c) Sözleşmenin yazılı yapılmasını gerektiren hâllerde yazılı sözleşme
geçerlilik şartıdır.
d) Süresi bir yıl veya daha fazla olan iş sözleşmelerinin yazılı yapılması
zorunludur.
e) Ücret sözleşmede kararlaştırılmamış olsa dahi, iş sözleşmesinin ücret
karşılığı olmadığı söylenemez.

I. Vekalet sözleşmesinde vekil kural olarak bağımsızdır.


II. Vekâletin konusunu hukuki işlemler ile hukuki işlem benzerleri
oluşturabileceği gibi maddi fiiller de oluşturabilir.
III. Ücret vekalet sözleşmesinin zorunlu unsurudur.
IV. Vekilin iş görmeye başlamasından sonra ortaya çıkan mücbir sebeplerle
işi tamamlamak olanaksızlaşırsa vekil ücret hakkını kaybeder.
5. Vekalet sözleşmesi ile ilgili yukarıdakilerden hangileri söylenebilir?
a) I-II-III
b) I-II
c) I-III-IV
d) II-III-IV
e) I-II-IV

6. Aşağıdakilerden hangisi vekalet sözleşmesinde vekilin borçlarından değildir?


a) İş görme ve özen borcu
b) Sadakat borcu
c) Hesap verme borcu
d) Aldıklarını verme borcu
e) Müvekkilin emir ve talimatlarına uyma borcu

7. Aşağıdakilerden hangisi vekalet sözleşmesinin sona erme hâllerinden


değildir?
a) Taraflardan birinin ehliyetini kaybetmesi
b) Taraflardan birinin ölmesi
c) Taraflardan birinin iflası
d) Taraflardan birinin cebri icraya maruz kalması
e) İstifa

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 27


Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

I. Ücret avukatlık sözleşmesinin zorunlu unsurlarından biridir.


II. Avukatlık sözleşmesi vekalet sözleşmesi gibi eksik iki tarafa
borçyükleyen bir sözleşmedir.
III. Avukatlık sözleşmesi yazılı şekil şartına bağlıdır.
IV. Avukatlık sözleşmesi şarta bağlı kılınabilir.
8. Avukatlık sözleşmesi ile ilgili yukarıdakilerden hangileri söylenebilir?
a) I-II
b) I-III-IV
c) I-IV
d) II-III-IV
e) III-IV

9. Avukatlık sözleşmesinde nispi vekalet ücretinde en çok alınabilecek oran


aşağıdakilerden hangisidir?
a) %20
b) %25
c) %30
d) %50
e) Taraflar istedikleri oranda anlaşabilirler.

10. Avukatlık sözleşmesinin diğer sözleşmelerden farkı hususunda


aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
a) Avukatlık sözleşmesinde ücret zorunlu unsurken vekalet
sözleşmesinde zorunlu unsur değildir.
b) İş sözleşmesinde işi yapacak kişinin belli bir evsafta olması aranmaz
oysa avukatlık sözleşmesinde sözleşmenin karşı tarafı baro levhasına
kayıtlı avukat olmak zorundadır.
c) İş sözleşmesinde çalışan iş verene karşı bağımlıdır, avukatlık
sözleşmesinde avukat müvekkiline o derece bağlı değildir.
d) Vekâlet sözleşmesi ile ilgili uyuşmazlıklarda zaman aşımı süresi 5
yıldır, avukatlık sözleşmesi ile ilgili uyuşmazlıklar da ise bu hakkının
doğumunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl her hâlde beş yıl
geçmekle zaman aşımına uğrar.
e) Vekâlet sözleşmesinde herhangi bir şekil şartı aranmazken avukatlık
sözleşmesinde yazılı şekil şartı geçerlidir.

Cevap Anahtarı
1.d, 2.a, 3.e, 4.c, 5.b, 6.e, 7.d, 8.c, 9.b, 10.e

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 28


Avukatın Yaptığı İşin Hukuki Durumu

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Akıntürk, Turgut (2003). Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Ankara: Beta
Yayınları, 9. Bası,
Aydın, Murat (2006) Avukatlık Ücreti, Ankara: Seçkin Yayınları, 3. Baskı
Centel, Nur (1984). Ceza Muhakemesi Hukukunda Müdafi. İstanbul: Kazancı
Yayınları
Erem, Faruk (1995). Avukatın İşi Reddetme Hakkı, Avukatlık Mesleği,
Sorunlar-Çözüm Perspektifleri. Antalya: İstanbul Barosu Başkanlığı,
Sempozyumu 25-29 Ekim 1995
Erem, Faruk (2002). Meslek Kuralları Şerhi, Ankara: Ankara Barosu Yayınları
Gören, Ömer (2010). Karşılaştıralı Avukatlık-Noterlik Hukuku, Ankara:
Adalet Yayınları
Günday, Metin(1998). İdare Hukuku. Ankara
Güner, Semih(2009). Avukatlık Hukuku. İzmir: Seçkin Yayınları.
Günergök, Özcan (2009). Avukatlık Sözleşmesi. Ankara: Seçkin yayınları, 2.
Baskı
Hatemi, Hüseyin; Serozan, Rona; Arpacı, A., (1992). Borçlar Hukuku Özel
Bölüm, İstanbul
Karateke, Songül (2006). Avukatlık Sözleşmesinde Ücret. Ankara: Turhan
Kitabevi
Korkusuz, Refik Mehmet (2005). Uluslararası Belgelerde ve Türk
Anayasalarında Temel Hak ve Özgürlükler. İzmir: AB DİHEP Yayını
Metin, Hulusi (1995). Savunma Sanatı ve Görevi Üzerine Düşünceler,
Avukatlık Mesleğinin Geleneksel Rolünün Güçlendirilmesi,
Demokratikleşme, İnsan Hakları ve Hukuk Devleti Bağlamında
Avukatlık Mesleği, Sorunlar-Çözüm Perspektifleri. Antalya: İstanbul
Barosu Başkanlığı, Sempozyum
Özkan Sungurtekin, Meral (2006). Avukatlık Hukuku. İzmir: Fakülteler Barış
Kitabevi
Sungurtekin, Meral (1999). Avukatlık Mesleği, Avukatın Hak ve
Yükümlülükleri. İzmir: Barış Yayınları
Uluer, Yıldırım (1998). Anayasa Hukukunda ve idare Hukukunda Kamu
Hizmeti, Anayasa yargısı. Ankara
Yavuz, Cevdet (2004). Borçlar Hukuku Dersleri, Özel Hükümler. İstanbul:
Beta Yayınevi, 3. Basım

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 29

You might also like