You are on page 1of 27

AVUKATLIK MESLEĞİNİN TANIMI

VE NİTELİKLERİ

• Avukatlık Mesleğinin Tanımı


• Avukatlık Mesleğinin Amacı AVUKATLIK VE
İÇİNDEKİLER

• Avukatlık Mesleğinin NOTERLİK HUKUKU


Nitelikleri
BİLGİSİ
Prof. Dr. M. Refik
KORKUSUZ

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


•Avukatlık mesleğinin tanımı ve
amacı bilecek,
HEDEFLER

•Avukatlık mesleğinin kamu


hizmeti niteliği olduğunu
öğrenecek,
•Avukatlık mesleğinin serbest
meslek niteliği bilecek,
•Avukatlık mesleğinin bağımsızlık
niteliği hakkında bilgi edinecek,
•Avukatlık mesleğinin tekelci
niteliği hakkında bilgi sahibi
olabileceksiniz.
ÜNİTE

1
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Avukatlık Mesleğinin Tanımı ve Nitelikleri

AVUKATLIK MESLEĞİNİN TANIMI VE NİTELİKLERİ

Tanımı

Adaletin tesisi

Amacı
Savunma hakkının
sağlanması

Kamu hizmeti

Serbest meslek

Nitelikleri

Bağımsız

Tekelci

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Avukatlık Mesleğinin Tanımı ve Nitelikleri

GİRİŞ
Avukatlık mesleği, günümüzde gerek adaletin tesisi gerek hukuki yardıma
ihtiyaç duyanların bu ihtiyaçlarının karşılanması yoluyla savunma hakkının
sağlanması amaçlarına hizmet eden saygın ve onurlu bir meslek konumundadır.
Bu saygın ve onurlu mesleğin bir ders olarak işlenmesi de elbette önemlidir.
Avukatlık hukuku hakkında bilgi edinmeden önce birinci ünite kapsamında bu
mesleğin tanımı, amacı ve nitelikleri hakkında bilgi verilecektir.
Tarihten günümüze avukatlığın pek çok farklı tanımı yapılmışsa da, genel
olarak bu tanımlar çeşitli noktalar bakımından birbirine benzemektedir. Bu
tanımlar ile tanımlar arasındaki benzerlikler aşağıda ortaya konulmuştur.
Anayasamızın 36. Maddesinde hak arama hürriyeti düzenlenmiştir.
Avukatlığın en temel amaçlarından biri de bu maddede düzenlenen hak arama
hürriyetinin tesisini sağlamaktır. Yine hukuki destek arayan kişilere bu hizmetin
sunulması da diğer bir amaçtır.
Avukatlığın niteliklerini ise dört temel başlık altında saymak mümkündür.
Bunlar; kamu hizmeti niteliği, serbest meslek niteliği, bağımsızlık niteliği ve tekelci
niteliğidir. Bu niteliklerin detaylarına da aşağıda yer verilmiştir. Öyle ki bu
niteliklerin de kendi içinde özellik arz eden durumları vardır.
Avukat, yargının kurucu Ünitede işlenen konuların ardından okuyucular hem avukatlık ve noterlik
öğesi olan bağımsız hukukuna giriş anlamında avukatlık mesleğinin tanımı, amacı ve niteliğini
savunma adına
öğrenecekler hem de gelecek ünitelerde işlenen konular için temel bir bilgiye
kurumsal görev yapan
kişidir. sahip olacaklardır. Ünite sonunda da değerlendirme soruları ile bu bilgilerin
pekişmesi sağlanacaktır.

AVUKATLIK HİZMETİNİN TANIMI VE AMACI


Avukatın Tanımı
Avukatlık mesleği, binlerce yıllık geçmişi olan onurlu bir meslektir. Bu
mesleğin, çok değişik tanımları yapılmıştır. Tanımlarda yeknesaklık olmamakla
birlikte, hiçbir mesleğin avukatlık mesleği kadar eski ve büyük bir amaca, soylu
olarak hayata bağlanmadığı düşüncesi tanımlarda, ana mihver olarak
gözlemlenmektedir. Avukatlık mesleği, tarihsel süreçte güzel konuşma, ikna
etme, çok gerilere giderek hâkimlere veya halk jürilerine suçlu adına yalvarma-
yakarmaya varan işlevler ile tanımlanmıştır. Tarihe mal olmuş çok sayıda avukat
tanımı vardır. Bu tanımlardan bazılarını ise şu şekilde tespit etmek mümkündür.
be namusé caton “Konuşmasını, inandırmasını bilen namuslu adam” diyen Caton’ un (MÖ
237-142) tanımı dışında, “yumuşak, sakin, Tanrıdan korkan, hakikati ve adaleti
seven” kişi olarak tanımlayan Rönesans dönemi avukat tarifini, “adalet huzurunda
davaların müdafaasını kendisine meslek edinen kişi” olarak ifade eden Fransız
akademik lügati takip etmiştir. Şüphesiz bu tanımların dışında benzer çok sayıda
değişik tarifler de bulunmaktadır.
Öte yandan, günümüzde, avukatın 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’ndaki
tanımı şu şekilde belirlenmiştir. Buna göre; “hukuki ilişkilerin düzenlenmesinde,
hukuki konu ve uyuşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Avukatlık Mesleğinin Tanımı ve Nitelikleri

çözümlenmesinde, hukuk kuralların tam olarak uygulanmasında yargının kurucu


öğesi olan bağımsız savunma adına kurumsal görev yapan kişi”dir (Avk. K. M. 2/1).
Daha yalın bir anlatımla “Bir ücret karşılığında müvekkiline hukuksal hizmeti
sunan, hukuki ilişkilerin düzenlenmesinde, hukuki konu ve uyuşmazlıkların adalet
ve hakkaniyete uygun çözümlenmesine çalışan ve müvekkili arasındaki ilişkinin,
mesleğine hâkim olan kamusal normlara rağmen, bir özel hukuk ilişkisine tabi olan
ve serbest olarak meslek icra eden kişi” olarak tanımlamak da mümkündür.
Bütün bu tanımların dışında; Türk Hukuku açısından avukatlık mesleği için
mutlak bir tanım vermektense, bu mesleğin çok temel özelliklerini şu şekilde tespit
etmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
• Belli bir formasyon alındıktan sonra yapılabilecek bir meslektir.
• Kamu hizmetidir.
• Serbest bir meslektir.
• Yargının kurucu unsurlarındandır.
• Bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder.
• Yargı organlarında vekil ve müdafi sıfatıyla bulunma konusunda tekel
yetkisine sahiptir.
• Hukuki bilgi ve tecrübesini adalet hizmetine tahsis eder.

Avukatlığın Amacı
Anayasamızın 36. Maddesi, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma
hakkına sahiptir.” hükmünü getirmiştir. Sonrasında bu hükme 4709 Sayılı Kanunun
14. Maddesi ile ‘’ savunma’’ ibaresinden sonra gelmek üzere ‘’ile adil yargılanma’’
ibaresi eklenmiştir. Öte yandan, Kişilerin doğru ve adil yargılanma hakkı, sadece
Avukat, bu amaçla anayasalar ve kanunlarla güvence altına alınan haklar olmayıp, uluslararası bazı
hukuki bilgi ve hukuk metinlerine de özenle dâhil edilen temel haklarından biridir.
tecrübelerini adalet Avukat, bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin
hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eder. Öte yargı organları, emniyet makamları, diğer kamu
yararlanmasına tahsis
kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüsleri, özel ve kamuya ait bankalar,
eder.
noterler, sigorta şirketleri ve vakıflar avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde
yardımcı olmak zorundadır. Kanunlarındaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla,
bu kurumlar avukatın gerek duyduğu bilgi ve belgeleri incelemesine sunmakla
yükümlüdür. Bu belgelerden örnek alınması vekâletname ibrazına bağlıdır.
Derdest davalarda müzekkereler duruşma günü beklenmeksizin mahkemeden
alınabilir (Avk. K. M.2/2).

AVUKATLIK MESLEĞİNİN NİTELİKLERİ


Kamu Hizmeti Niteliği
Yasalarımızda “kamu hizmeti” niteliğini tanımlayan ifadelere
rastlanmamaktadır. Bununla birlikte, yargı kararlarında ve çeşitli bilimsel
yapıtlarda “kamu hizmeti kavramı” tarif edilmeye çalışılmıştır. Buna göre kamu
hizmeti; “ belli bir görevi yürütmek üzere kamu tüzel kişileri tarafından tahsis

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Avukatlık Mesleğinin Tanımı ve Nitelikleri

edilmiş ajan ve vasıtalar bütünü” olarak tanımlandığı gibi “belli bir görevi
yürütmek üzere kamu tüzel kişileri tarafından tahsis edilmiş ve görülmesinde kamu
yararı olan ve toplumsal bir gereksinmeyi karşılayan faaliyet” olarak da
tanımlanmıştır.
Anayasa mahkemesi, avukatlığın kamu hizmeti sayılmasına yönelik
kararında “kamu hizmetleri kavramının gerek öğretide, gerekse uygulamalarda
devletçe ve öteki kamu tüzel kişilerince genel idare esaslarına göre yürütülen
hizmetler alanının dışına taşan ve yayılan bir kapsamı olduğu ve bu kapsamın da
gittikçe genişlediği” olarak ifade etmiştir 1. Doktrinde, “ siyasal organlar tarafından
kamuya yararlı olarak kabul edilen, bir kamu kuruluşunun ya kendisi ya da yakın
denetimi ve gözetimi altında özel kesim tarafından yürütülen faaliyetler” olarak
tanımlanmıştır.
Kamu hizmetinin tanımlarında iki temel öğe bulunmaktadır. Biri, yapılan
hizmetin siyasal organlarca kamuya yönelmiş olarak kabul edilmesi veya kamu
yararına yapılmış sayılması; diğeri ise, hizmetin kamu kuruluşlarınca veya bir kamu
kuruluşunun denetimi ve gözetimi altındaki özel kişi ve kuruluşlarca yapılmış
olmasıdır. Esasen, toplumsal yararı esas alan kamu hizmeti diyebileceğimiz bir
kısım hizmetler, idarece kamu hizmeti esaslarına göre çalıştırılan ve çoğunlukla
kamu görevlisi olarak nitelenen kişilerce yerine getirilmektedir. Diğer bir kısmı
idare hukuku anlamında kamu görevlisi olarak nitelenmesi mümkün olmayan,
işlevsel anlamda kamu görevi ifa ettiğini söyleyebileceğimiz serbest meslek
Avukat gibi kamu mensubu olan kişilerce yerine getirilmektedir. Avukatların verdiği hizmet de
hizmeti yapan veya bunun en güzel örneğidir.
kamuyu yakında
Avukatlık mesleğinin, kamu hizmeti niteliği kazanmasının veya kabul
ilgilendiren hizmetleri
yapan ve avukata edilmesinin en önemli nedenlerinden başında, adaletin ortaya çıkışında oynadığı
yardımla yükümlülük rol gelir. Kamu hizmeti niteliğinden kaynaklanan nedenlerle avukatlar bir taraftan
getiren bir durum, diğer haklara sahip kılınmış iken diğer taraftan “usulde ve şekilde paralellik ilkesi gereği”
mesleki faaliyetlerde bir takım yükümlülükler altına alınmıştır. Avukatlığın yargılama faaliyeti
görülmemektedir. içerisindeki görevi ve konumu dolayısı ile de kural olarak, mesleğin serbest icra
edilmesi zorunluluğu doğmuştur. 2001 yılında yapılan yasal değişiklikle, savunma
makamı olan avukatlık mesleğinin bağımsızlık niteliği ve yargının kurucu öğesi
olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca, avukatın savunmayı temsil eden kişi olarak bu
görevi serbestçe yapacağı belirtilmiştir. Avukatlık mesleğinin belirtilen şekliyle;
özel konumu ve adaletin tesisinde oynadığı rol nedeniyle savunma olgusunun
bireyler ve toplum bakımından arz ettiği önem, savunmanın bir kamu hizmeti ve
serbest meslek olarak düzenlenmesini gerektirdiği aşikârdır.
Yasanın veya siyasal organın bir faaliyeti kamu hizmeti olarak kabul
etmesinin o hizmetin kamu hizmeti sayılmasında yeterli olduğu yolundaki
görüşten hareket edersek kanunda açıkça anlatıldığı şekliyle “avukatlık kamu
hizmetidir” (Av. K. m.1). Öte yandan yasa, “avukatın amacına uygun çalışabilmesi,
görevini yerine getirebilmesi için yargı organlarının, emniyet makamlarının, diğer
kamu kurum ve kuruluşlarının, iktisadi devlet teşebbüslerinin özel ve kamuya ait
bankaların, noterlerin, sigorta şirketlerinin ve vakıfların avukata yardım ile zorunlu

1
AYM, 21.01.1971 T. E. L969/33, K. l971/ 7 sayılı kararı, RG, 23.08.1971, No: 13935.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Avukatlık Mesleğinin Tanımı ve Nitelikleri

olduğunu” açık bir biçimde belirlemektedir. Düzenlemenin amacı avukatın kamu


hizmeti yapmasını sağlamaktır.
Avukat gibi kamu hizmeti yapan veya kamuyu yakında ilgilendiren
hizmetleri yapan ve avukata yardımla yükümlülük getiren bir durum, başka hiçbir
mesleki faaliyette görülmemektedir. Yasanın avukatlık hizmetini kamu hizmeti
sayması nedeniyle varılan bu sonucun dışında başka nedenlerle de avukatlığı kamu
hizmeti saymamız mümkün bulunmaktadır.
Yargılama olarak adlandırılan faaliyetlerin amacı, hukuk düzeninin
korunması ve adaletin gerçekleştirilmesidir. Bunun bir kamu hizmeti olduğunda
kuşku yoktur. Yargının, Anayasanın “Cumhuriyetin Temel Organları” arasında yer
alması bunun en belirgin kanıtıdır. Bu nedenle amacın gerçekleşmesinde görev
alan yargıçlar, savcılar gibi “yargının kurucu öğesi bağımsız savunmayı temsil
eden” avukatlar da en geniş anlamda kamu hizmeti yapmaktadırlar. Bütün bu
belirtilen ve avukatlar tarafından yapılan faaliyetin kamu yararına yapıldığı ve
amacın “adaletin tesisi” olduğu, tartışma dışıdır. Birey savunması, kısıtlanamaz,
doğal ve kutsal bir haktır. Bu hak Anayasada “hak arama özgürlüğü” olarak yer
almaktadır. Bu hakkını kullanamayacak durumda olanlara veya bizzat kullanmak
istemeyenlere avukat tarafından verilen hukuki hizmet görevi de mesleğin kamu
hizmeti görüntüsünü perçinlemektedir.

Hiç kimse keyfi şekilde


tutuklanamaz; işkence •Avukatlık yasasında bunun örnekleri çoktur. Adli yardım bunların
Örnek

ya da zalimane, insana en belirginlerinden biridir. CMK’ da yer alan ve bireyin savunmasız


yaraşmayan bir kalmaması için müdafi seçemeyecek durumda olanlara, baronun
muamele ya da avukat görevlendirmesini, kamu hizmetinin ifasından başka bir
cezalandırmaya tabi şekilde, açıklamak mümkün değildir.
tutulamaz.
Avukatlık faaliyetinin toplumsal işlevinin yanında uluslararası sözleşmeler ile
getirilen işlevi de bulunmaktadır. İnsan hakları kavramının kapsamı günümüzde
uluslararası metinlerde belirlenip koruma altına alınmaktadır. Birleşmiş Milletler
(BM) İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (İHEB) , BM Medeni ve Siyasal Haklar
Sözleşmesi (MSHS), BM Ekonomik, Kültürel ve Sosyal Haklar Sözleşmesi (EKSHS),
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ( AGİT) ve benzeri düzenlemeler, ülkeler ve
halklar için küresel düzenlemeler, haklar ve özgürlükler getirmiştir. Bu kurallarda
“insan hakları” kavramı ele alınmakta, Paris Şartı’nda olduğu gibi “Hiç kimse keyfi
bir şekilde tutulamayacağı ya da tutuklanamayacağı; işkence ya da zalimane,
insana yaraşmayan ya da insanı alçaltan bir muamele ya da cezalandırmaya tabi
tutulamayacağı” ifadeleri, diğer uluslararası belgelerde de, benzer ağırlıkla ve
vurgularla yer almaktadır.
“İnsan Hakları” kavramı ile avukatlık mesleğinin toplumsal işlevi arasında
doğal bir ilişki ve bütünleşme vardır. Avukatlar, üstlendikleri işlerde hep insan
hakları ihlallerin karşısında yer alırlar. Avukatların bu görevleri sadece
mahkemelerdeki görevleriyle sınırlı olmayıp yargı dışı her hukuksal işte de
geçerlidir. Bu görev avukatlığın kamu hizmeti olmasının bir sonucu olup yasanın

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Avukatlık Mesleğinin Tanımı ve Nitelikleri

avukata verdiği “hukuk kuralların uygulanmasını sağlamak” görevi de ifa etmesi


gereken yükümlülüktür.
Avukatın görevini yerine getirirken ihmali veya görevini savsaklaması ya da
görevini kötüye kullanması hâli, Türk Ceza Kanunu’nun 201. maddesi gereğince
suç teşkil etmektedir. Burada da avukat, tamamen kamu görevlilerinin tabi olduğu
bir hukuki statüye alınmıştır. Mamafih, bilinmesi gereken bir başka husus,
avukatın kamu hizmeti yapmakla beraber, kamu görevlisi sıfatının bulunmadığı
gerçeğidir. Zira, “kamu hizmeti görmek” ve “kamu görevlisi olmak” farklı
kavramlardır. Avukat, görevini, aşağıda ayrıntılı bir şekilde anlatılacağı gibi
bağımsız bir şekilde yerine getiren bir serbest meslek mensubudur, kamu görevlisi
değildir.
Avukatların serbest meslek mensubu olmalarına rağmen “kamu görevlisi”
gibi suçu işlemiş sayılmasının ve kanunda belirlenmiş usul ve esaslarda
cezalandırılmasının nedeni, avukatın yapmakta olduğu görevin “kamusal boyutu”
ile olan ilgisinden kaynaklanmaktadır.
Ayrıca Avukat Kanunun 57. maddesinde yer alan “avukata görevi sırasında
veya yaptığı görev nedeniyle bir suç işlenmesi durumunda; suçlular hakkında, bu
suçun yargıçlara karşı işlenmiş sayılmasına ilişkin kuralların uygulanması” nın
öngörülmesi, , avukatın üstlendiği görevin, yargıcın üstlendiği görevle aynı statüde
değerlendirildiğini ortaya koymaktadır. Zira hiçbir mesleğe, hâkimlere getirilen
özel koruma hükümlerinden yararlanma imkânı getirilmemiştir.
Avukatlık hizmetinin kamunun denetimi altında özel kişi veya kuruluşlarca
verilmesi, yapılan faaliyetin “kamu hizmeti” kapsamına uygun olduğunu
Serbest meslek faaliyeti göstermektedir.
sermayeden ziyade Barolar, AY m. 135’te yer alan ‘kamu kurumu niteliğindeki meslek
şahsi mesaiye, ilmi ve kuruluşları” ndan biridir. Bu maddeye göre; Barolar ve onun üst kuruluşu Türkiye
mesleki bilgiye veya Barolar Birliği (TBB), devletin idari ve mali denetimine tabidirler. Ayrıca, Baroların
ihtisasa dayanır. ve TBB’nin sorumlu organlarının amaç dışı işlemlerinin tespit edilmesi durumunda
yargı kararıyla görevlerine son verilebilmektedir (Avk. K. m. 77).
Baroların yanı sıra avukatlar da üstlendikleri görevi en azından mensubu
olduğu baronun etik denetimi altında yapmaktadırlar. Meslek kuruluşu olarak
baro, yakınma üzerine veya kendiliğinden avukatı denetlemektedir. Sonuçta,
avukatın şikâyet konusu icraatının, yasaya, meslek kurallarına aykırı faaliyette
bulunduğunun tespiti hâlinde mesleki faaliyetlerine dahi son verebilmektedir.

Serbest Meslek Niteliği


Bu nitelik, avukatın mesleki faaliyette bulunmak veya bulunmamakta ya da
bu faaliyetin yoğunluğunu düzenlemektedir. Bu mesleği seçmekte herhangi bir
denetim altında bulunmaması; kendisine teklif edilen herhangi bir davayı almaya
veya kendisinden istenilen bir hukuki mütalaayı vermeye zorlanamaması,
avukatlığın serbest meslek olmasının sonucu olarak görülmektedir. Bunun yanında
avukatlara bu tür hak ve yetkilerin tanınmış olmasının asıl sebebi, avukatlık
mesleğinin adalet hizmetleri bakımından sahip olduğu önemdir. Mamafih, serbest
meslek ile bağımlı meslek ayrımının temelinde, serbest meslek sahibine işveren
kişilerin sayılarının çokluğu ve vekilin (avukatın) özel anlaşmalarla bertaraf

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Avukatlık Mesleğinin Tanımı ve Nitelikleri

edilmesi mümkün olmayan kanundan doğan haklarının yanı sıra, her zaman
kullanabileceği istifa hakkı da yer almaktadır.
Avukatlık sermayeden çok kişisel çabaya bağlı bir uğraştır. Mesleği yapmak
için avukatlık ruhsatını alıp bir baroya kaydolmanın yanı sıra bir iş yeri açıp, bilginin
yanı sıra fiziki olarak da gerekli donanıma sahip olmak gerekmektedir. İş yeri ve
donanım için gerekecek giderlerin salt sermaye olarak nitelenmesi mümkün
değildir. Avukat kişisel olarak uğraşır, dinler, araştırır, inceler, sonuç üretir ve
üzerine aldığı işi ilgili merciler önünde sonuna kadar kovuşturur.
Yasalarımızda serbest meslek tanımı ile tek düzenleme 193 sayılı Gelir
Vergisi Kanunu’nda yapılmaktadır. Kanunun 65/II. Maddesinde “serbest meslek
faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi ve mesleki bilgiye veya ihtisasa
dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi
sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır.” şeklinde ifade edilmiştir.
Avukatlık mesleği de, belirtilen tasnife uymaktadır.
Bir avukatın mesleki faaliyetini kendi bürosunda yapması asıldır. Açtığı iş
yerinin mesleğini icrası için gerekli şartlara sahip ve uygun olması gerekmektedir.
Bu arada avukatlık mesleğinin kamu kurum ve kuruluşunda veya özel bir kurum ya
da kişinin iş yerinde yapılması da mümkündür. Bu gibi durumlarda avukatın elde
edeceği gelirin serbest meslek kazancı sayılması mümkün değildir. Ancak bu gibi
durumlar ayrık durum sayılmalıdır.
Avukatlık kanunda yer alan kurallar, meslek kuralları, etik kurallar ve
yargısal içtihatlar, serbest meslek faaliyetinden dolayı, “avukatın mesleki
faaliyetini yapıp yapmamakta serbest olduğunu, mesleğini yaparken belli bir
görüşü savunmaya zorlanamayacağını, her aşamada işi bırakabileceğini” açıkça
ortaya koymaktadır. Bu hak ve yükümlülükler altında yapılan avukatlığın bir
serbest meslek olmasında kuşku bulunmamaktadır. Bir başka ifade ile avukatın
serbest meslek olma niteliği sadece iş sahibinin getirdiği işle sınırlı değildir.
Davanın devamında da serbest meslek olma niteliği gereğince, karşı tarafa zarar
vermeden veya verilecek zararı karşılamak kaydıyla, şartları varsa davadan
Avukat mesleki çekilebilir.
faaliyetini yapıp
Öte yandan, Baro başkan veya yönetim kurulu tarafından görev verilen
yapmamakta serbesttir,
avukat haklı sebepler göstererek bunu reddedebilir. Ret sebeplerinin yerinde olup
mesleğini yaparken
belli bir görüşü olmadığına ilgili baro yönetim kurulu karar verir.
savunmaya zorlanamaz, Vekâlet görevi, temsil edilen müvekkilin hukuki değerlendirmesine ve bu
her aşamada işi yöndeki hukuksal talimatlarına bağlı olmaksızın, bu görevi yapan avukatın
bırakabilir. sorumluluğu altında yürür. Yapılan işlerin ücretini, kendisini tevkil eden müvekkil
öder. Anlaşmazlık hâlinde ücretin miktarı baro yönetim kurulu tarafından belirlenir
(Avk. K. m. 42).

Bağımsızlık Niteliği
Savunma hakkının kutsallığı ve temel hakların başında yer alışı, bu hakları
birey adına kullanacak avukatın tam anlamıyla bağımsız olmasını gerektirmektedir.
Avukatlık mesleğinde bağımsızlık, insan haklarının korunması ve geliştirilmesinde
temel garantör olduğu gibi adli hizmetlerin etkinlik ve yeterliliği açısından da
önemlidir. Uluslararası Barolar Birliğince benimsenen ve yer verilen avukatın

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Avukatlık Mesleğinin Tanımı ve Nitelikleri

bağımsızlığı ile ilgili önemli tespitler bulunmaktadır. Avukat bağımsız, hür ve


serbest ise, müvekkilinin çıkarlarını koruyabilir ve onu her aşamada savunabilir.
Hür ve serbest olmayan bir avukat şeklen avukat olup gerçek anlamda bir avukat
olamaz.
Avukatlar, yalnızca bağımsız olmayı değil, fakat insanların en bağımsızı
olmayı onur sayarlar. Yalnızca yasaları uygulamakla hukuku yaratmaya ve
yaşatmaya çalışırlar.
Savunma hakkının kutsallığı ve temel hakların başında yer alışı, bu hakları
birey adına kullanacak avukatın tam anlamıyla bağımsız olmasını gerektirmektedir.
Avukatlık mesleğindeki bağımsızlık, insan haklarının korunması ve geliştirilmesinde
temel garantör olduğu gibi adli hizmetlerin etkinlik ve yeterliliği açısından da
önemlidir.

Mesleğini icra ederken bağımsızlık


Avukatın bağımsızlığı, “avukatlara görevleri sırasında doğrudan doğruya ya
da dolaylı bir kısıtlama, baskı ya da müdahale getirmeksizin, bağımsızlığını garanti
eden, eşitliğe dayalı, adli, idari, hukuki ilkelerin konulması ve korunması”
demektir. Buradaki bağımsızlık avukatın işi almasında, işi takipte ve işi
sonuçlandırmadaki bağımsızlığıdır.
Bağımsızlık, iş sahibine karşı olduğu gibi meslek örgütüne, devlete ve hatta
topluma karşı da bağımsız olmayı gerektirmektedir. Avukat mesleğini yerine
getirirken bir makamdan izin alıyorsa, onay verildiği oranda mesleğini icra ediyorsa
Avukat, birey çıkarını bu durum bağımsız olmadığı anlamına gelir. Bu konuyu Molierac çok güzel
korurken bile toplumsal açıklamaktadır. “Görevimizi yaparken kimseye, ne müvekkile ne hâkime hele ne
bir görev üstlenmekte, iktidara tabiyiz. Bizim aşağımızda kişilerin varlığı iddiasında değiliz. Fakat hiçbir
esasında toplumdaki hiyerarşik üst de tanımıyoruz. En kıdemsizin, en kıdemliden veya isim yapmış
dayanışmayı
olandan farkı yoktur. Avukatlar esir kullanmadılar, fakat efendileri de olmadı”.
korumaktadır.
Avukatlık özgürlük alanı çok geniş olması gereken bir meslektir. Bireyin
çıkarını kollayan ve koruyan görüntüsü asla yanlış anlaşılmamalıdır. Avukat, birey
çıkarını korurken bile toplumsal bir görev üstlenmekte, esasında toplumdaki
dayanışmayı korumaktadır. Bir toplumda hakları başkaları tarafından zarara
uğratılan bireylerin yitirdiklerine kavuşacakları duygusu, hakların korunduğu ya da
korunacağı düşüncesi, o toplumda yaşayan insanların hukukun etkili olduğunu
görmelerini, hukuka inanmalarını ve sonuçta huzurlu ve güvenli olmalarını sağlar.
Avukatların bağımsızlığı, o ülkede hukukun üstünlüğünün de göstergesidir. Bunun
sonucunda da temel hak ve özgürlükler güvence altına alınmış sayılır. Aksi hâlde
birey, yasalar karşısında güçsüz kalmış, kendini savunamaz duruma düşmüş,
geleceğinden korkan, adaleti aramaktan ve bulmaktan umudunu kesmiş, kaderci
bir görünüm içine girer ve hukuk düzenine karşı güvensizlik duyar.
Avukatların bağımsızlığı, onların meslek örgütlerinin de bağımsızlığını
gerektiren bir durumdur. Aksi durum, savunma hakkının sınırlandırılması
isteğinden gelir.
Uluslararası Barolar Birliği’nin (IBA)’ nın 1956 yılında kabul ettiği kurallarda
ve ayrıca Avukatlık Kanunu (m.37) ile Meslek Kuralları’nda ifade edildiği gibi;
avukat teklif edilen işi neden göstermeden reddedebilir. Yine dava açıldıktan sonra

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Avukatlık Mesleğinin Tanımı ve Nitelikleri

da davadan çekilebileceğini açıklamaktadır. Konu ile ilgili olarak Avukatlık Meslek


Kurallarının 38. maddesindeki hüküm sarihtir. “Avukat kendine teklif edilen işi
gerekçe göstermeden de reddedebilir. Takdirine esas olan nedenleri açıklamak
zorunda bırakılamaz. Avukat zamanının ve yeteneklerinin erişmediği işi kabul
etmez. Avukat davayı almaktan ve kovuşturmaktan çekinme hakkını müvekkiline
zarar vermeyecek şekilde kullanmaya gayret edecektir. ”
Bütün bu kurallar, avukatın hem başlangıç hem de davanın yürütülmesi
aşamasında, avukatın müvekkilinden bağımsızlığını ortaya koymaktadır.

Avukatın devlete karşı bağımsızlığı


Avukatın devlet karşısında bağımsız olması, bu hususun güvence altına
alınmış olması avukatlık faaliyetinin her tür etki ve baskıdan uzak tutulmasını
sağlamıştır. Bu durum, devlet adı verilen üstün gücün hukuk kurallarıyla bağlı ve
yetkisinin hukukla sınırlandırılması anlamına gelen çağdaş bir kavramdır. Devletin
(siyasi iktidarın) kendine bağlı merkeziyetçi birlikler aracılığıyla “savunmayı” ve
Avukatların
“savunmayı savunanları” örgütleme girişimi kabul edilmemekte ve bu durumu
mesleklerini özgürce
yapabilmeleri hususu “Devlet Avukatı” arayışı olarak kabul edilmektedir. Şüphesizi, bu konuda objektif
Avrupa Konseyince de düzenleyici işlem yapma hakkı, ilgili Devlet organlarına aittir. Ancak, bu kanunun
ele alınmış ve bu tatbiki konusunda devletin bir müdahalesi olmamalıdır.
konuda, bu Konseyce, Avukatın devlete karşı bağımsızlığı, mesleğe kabulde devlet baskısının
önemli kuralları olmamasıyla başlamaktadır. Avukatlığa kabulde devletin takdir hakkı
konulmuştur. bulunmamalıdır. Mesleğe kabul koşullarının ana hatlarıyla belirlenmesi,
koşullardaki eksiklik durumunda mesleğe kabul edilmeme veya sonradan eksiklik
olması hâlinde meslekten çıkarılma, bu konuda takdir hakkının ortadan kaldırılmış
olması, avukatın bağımsızlığının önemli bir yönünü oluşturmaktadır.
Havana Kuralları olarak bilinen “Avukatların Rolüne Dair Temel Prensipler”
in, “Avukatlık Faaliyetlerin Güvencesi” başlıklı 16. maddesinde hükümetler
avukatların şu çalışmalarını sağlamalıdır.
“Hükümetler avukatların;
• Hiçbir baskı, engelleme, taciz veya yolsuz bir müdahale ile karşılaşmadan
her türlü mesleki faaliyeti yerine getirmelerini,
• Yurt içinde ve yurt dışında serbestçe seyahat etmelerini ve müvekkilleriyle
görüşmeleri imkânını,
• Kabul görmüş meslek ahlak kuralarına, görevlerine, standartlarına uygun
faaliyette bulundukları için kovuşturma veya idari, ekonomik veya başka
tür yaptırımlarla sıkıntı çekmemelerini veya tehditle karşılaşmamalarını
sağlar.” kuralı da avukatların bağımsızlığını ortaya koyan ilkelerdir.
Avukatların mesleklerini özgürce yapabilmeleri hususu Avrupa Konseyince
de ele alınmış ve bu konuda, bu Konseyce, önemli kuralları konulmuştur.
Bunlardan biri de, “Avukatlık Mesleğinin İcrasındaki Özgürlüğün Genel Prensipleri”
dir.
Avukatın bağımsızlığının gerçekleşip korunabilmesi için uluslararası ve ulusal
metinlerin yanı sıra bu amacın gerçekleşmesi için Avukatlık Kanununda da özel
kurallar bulunmaktadır. Yürütmenin bir görevlisi konumunda olan kolluk

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Avukatlık Mesleğinin Tanımı ve Nitelikleri

güçlerinin, avukatın görevine giren konularda kendiliğinden soruşturma yaparak,


gerek duyduğunda avukatın iş yerini arayarak, siyasi veya gayri hukuki gerçeklerle
avukatın kamusal faaliyetini engellemesini önlemek için Av. Kanunu 58.
maddesinde önlemler getirilmiştir. Buna göre; “Avukat yazıhaneleri ve konutları
ancak mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak cumhuriyet
savcısı denetiminde ve baro temsilcisinin katılım ile aranabilir. Ağır cezayı
gerektiren suçüstü hâlleri dışında avukatın üzeri aranamaz.” Kuralı avukatın
devlete karşı bağımsızlığı ve çok kolay suçlamalara karşı “usuli güvence sağlama”
niteliğindedir.

Avukatın yargıya karşı bağımsızlığı


Avukatın görevini yaparken bağımsız bir ortamda çalışabilmesi için devlete,
yürütmeye karşı bağımsızlığının yanı sıra yargıya karşı da bağımsız olması gerekir.
Avukatın yargıya karşı bağımsız olabilmesi için avukatların görev yaptıkları davalar
nedeniyle yargı makamlarına verdikleri dilekçe, layiha ve sair belgeler ile sözlü
olarak yaptıkları iddia ve savunmaların taşıdığı hakaret ve sövmeye yönelik yazı ve
sözlerden dolayı haklarında ceza kovuşturmasının yapılamaması gerekmektedir.
Savunma hakkının Buna, “avukatların savunma dokunulmazlığı” denilmektedir.
serbestçe Anayasamızın 36. Maddesi bireylere savunma hakkını en soyut biçimde
yapılmasındaki esas
düzenlemiştir. Anayasada yer alan bu hakkın kullanılabilmesi hakkın serbestçe
amaç, hakkın ortaya
çıkarılarak adaletin kullanılabilmesine bağlıdır. Savunma hakkının serbestçe yapılmasındaki esas amaç,
gerçekleşmesidir. hakkın ortaya çıkarılarak adaletin gerçekleşmesidir. Ancak savunma serbestisi
içinde söylenmesinde veya yazılmasında yarar bulunmayan ve hakaret oluşturacak
sözlerin yazılmasında savunma sınırı aşılmış olacaktır.
Avukatlara tanınan savunma dokunulmazlığının şartlarını olumlu ve olumsuz
şartlar olarak incelemek mümkündür.
Olumlu şartlar şunlardır;
• Savunma dokunulmazlığının yalnızca TCK‘da kabul edilen “genel hakaret
ve sövme” suçları için kabul edilen bir dokunulmazlık durumu olmasıdır.
Avukatın bu madde dışında kalan hakareti; örneğin memura hakareti
durumunda bu imkândan yararlanamaz.
• Avukat tarafından yapılan hakaret ya da sövme olarak nitelendirilen
eylemin “yargılama makamları” önünde işlenmesi şarttır. Yargılama
makamlarını, mahkemeler ile hâkimlikler olarak anlamak gerekmektedir.
Bu arada, görevlerini yerine getirirken yargısal görev üstlenmeleri
nedeniyle, hakemler önünde yapılan hakaret ve sövme suçları da savunma
dokunulmazlığı kapsamında sayılacaktır.
• İddia konusu eylemi yargılama makamlarına verilen dilekçe, layiha veya
bunların dışındaki evrak ile savunmaya konu olan yazı ve sözlerle
işlemelidir. Yazı ve sözün dışındaki davranışlar, örneğin duruşmada el ile
yapılan çirkin hareketin savunma dokunulmazlığı ile ilgisi yoktur. Evrak
deyimini sadece resmî veya özel evrak gibi algılamamak, yazılan ve bunları
temsil eden belgeler anlamında düşünmek gerekir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Avukatlık Mesleğinin Tanımı ve Nitelikleri

• Dokunulmazlıktan yararlanmak için yargılamanın tarafı veya taraf avukatı


yahut sanık müdafi olmak gerekir. Bu bağlamda yargılamada taraf
olmadığı için savcının savunma dokunulmazlığından yararlanamayacağı
görüş olarak ileri sürülmektedir.
Olumsuz şartlar da şunlardır:
• Hakaret ve sövmeye ilişkin yazı ve sözlerin dava ile ilgisiz olmaması
gerekir. İlgili olmasında mantıki illiyet bağı yeterli olup ayrıca uygun illiyet
bağına gerek yoktur. Yargı kararlarında, davanın aydınlığa kavuşması,
hakkın ortaya çıkmasında etkili olmayan hakaretleri savunma
dokunulmazlığı kapsamında görülmemektedir 2. Öte yandan savunma
sınırı ile ilgili olarak TBB Disiplin Kurulu’nun uygulaması biraz daha
farklıdır. Disiplin kurulu, şikâyete konu eylem ceza yasalarında suç olarak
nitelenmemekte ve fakat “davanın konu ile sınırlı olan objektiflik ilkesini
aşarak karşı yan vekilini küçük düşürme” durumunu, savunma sınırın
aşılması olarak kabul etmekte ve meslek kurallarına aykırı bulmaktadır.
Örneğin, karşı yan vekili için kullanılan “dolandırıcılık” nitelemesi, “hukuki
açıklama” sayılmamakta, küçük düşürme ve iddia ve savunma hududunun
aşılması olarak kabul edilmektedir.
• Yukarıda sınırları belirtilen savunma dokunulmazlığının sınırının aşılması
hâlinde, avukat hem suç olan eylemi nedeniyle ceza almakta ve hem de
tazminata mahkûm edilmektedir. Ayrıca eylemin meslek kurallarına
aykırılığı hâlinde avukata disiplin cezası da verilmektedir.
• Avukatın ilgili beyanının yargılama disiplinini bozmaması gerekir.
• Avukatın bağımsızlığı ile yargılamanın disiplin altında yürütülmesi
konusundaki kurallar zamanla hakların çatışmasına neden olabilmektedir.
Bu gibi durumlarda kuşkusuz ki asıl olan duruşmaların disiplin içinde
yapılması olacaktır. Bu bağlamda HUMK ve CMK da yer alan hükümler
avukatlara da uygulanacaktır. Ancak avukatlara bu yaptırımlardan
“tutuklama kararı” tatbik edilmeyecektir. Bir başka ifade ile avukatlar
duruşma disiplinine aykırı davranışlarından dolayı yargıç tarafından
tutuklanamayacak, haklarında hafif hapis veya para cezası
verilemeyecektir. (Av. K. m. 58/II).

Müvekkiline karşı bağımsızlık


Avukatlar duruşma Avukatlık Kanunu avukatın mesleğini yaparken bağımsız olduğunu
disiplinine aykırı belirlemekte, Meslek Kurulları’nda bu konu avukata görev olarak yüklenmektedir.
davranışlarından dolayı 2. madde avukatın “mesleki çalışmasında bağımsızlığını korumasını ve bu
yargıç tarafından bağımsızlığı zedeleyecek iş kabulünde kaçınmasını” emretmektedir.
tutuklanamayacak, Uluslararası Barolar Birliği’nin 1956 Oslo toplantısında alınan kararlar
haklarında hafif hapis
arasında “avukat mesleki görevlerinin ifasında bağımsızlığını koruyacaktır” ve “tek
veya para cezası
verilemeyecektir. başına veya ortaklık hâlinde çalışırken bağımsızlığının kaybına sebebiyet

2
AYM, 08.06.1965 T.,E. L963/163, K. l965/36 sayılı ilamı ; Yarg. HGK, 26.22.001 T., E.
2001/ 4-1096, K. 2001/1188 sayılı kararı (İBD, Yarg. 2003, C. 77, S. 2, s.370).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Avukatlık Mesleğinin Tanımı ve Nitelikleri

verebilecek hiçbir iş ve meşguliyet kabul edemez” kuralları yer almaktadır. Aynı


örgütün 1990 yılındaki New York genel kurulunda benimsenen ölçüte göre,
avukatlar, tüm dış etki ve baskılara karşı bağımsız olmalıdırlar. Müvekkillerine
hizmet verirken tarafsız olmalı ve başka hiçbir kişinin, şirketin veya kuruluşun
çıkarını dikkate almamalıdır3 .
Avukatın müvekkiline karşı bağımsızlığı çok geniş anlamda kabul edilmelidir.
En başta duygusal anlamda bağımsızlığı içermektedir. Avukat görev üstlenirken
temsil edeceği kişinin toplumca sevilmesi ya da nefret edilmesi ile
ilgilenmemelidir. Avukat kişiyi sevdiği için işi alma yoluna gitmemeli veya kişiden
nefret edildiği için onu savunmasız bırakmamalıdır. Avukat, görev yaparken de
duygu, sevgi ve nefretlerini işine karıştırmamalı, tam profesyonel gibi davranarak,
kendini duygu ve düşüncelerinden arındırıp işini yapmalıdır. Aksi durumlarda
sağlıklı görev yapma imkânı da bulunmayacaktır.
İkinci olarak, siyasal, ideolojik, dini ve ekonomik amaçlı toplumsal akımlara
ve güç gruplarına karşı avukatlık görevini yerine getirirken olabildiğince objektif
davranmalı, mahkemeye karşı savunulan siyasal görüşün, gücün veya akımın
yandaşı izlenimini vermekten kaçınmalıdır. Zira avukat, “bütün hukuk işlerinde,
hem de herkes için yetenekli bir temsilci” dir. Avukatın dünya görüşü, avukatın
bağımsızlığından şüphe uyandıracak hâl ve tarzda dışarıya karşı meslekle
bağımlılığa getirilirse bundan avukatlık mesleğinin tehlikeye gireceği ileri
sürülmektedir.
Üçüncü olarak, temsil ettiği kişi ile olan ilişkilerinde ve onun isteklerini
yerine getirmede de dikkatli olmalıdır. Avukat bu ilişkilerinde bağımsızlığını
korumalıdır. Avukat özgür karar verme olanağını ortadan kaldırmaya yönelik ve iş
sahibine bağımlılığa yol açabilecek her türlü ilişkiden kaçınmalıdır. Esasen avukat,
Avukat özgür karar sanığın cübbe giymiş suç ortağı değildir. Müvekkilinin her isteğini sınırsız biçimde
verme olanağını yerine getirmek şöyle dursun, hukuk konusundaki bilgi ve denemelerini, yasalar ve
ortadan kaldırmaya adalet yararına kullanma ödeviyle bağlı ve yükümlüdür. Zira, avukatlık mesleği de
yönelik ve iş sahibine onun icrası da bir kamu hizmetidir.
bağımlılığa yol Meslek kurallarının oluşmasında ve disiplinin hukuki uygulamasında
açabilecek her türlü
“avukatın bağımsızlığı” vazgeçilmez bir yorum kuralı olarak kabul edilmeli ve bu
ilişkiden kaçınmalıdır.
kuralın yaşama geçmesi için özen gösterilmelidir.

Tekelci Niteliği
Yargısal temel hak niteliğindeki savunma hakkının (AY m.36) kullanımında
üstlenilen görevin öneminden ötürü, belirli niteliklere sahip olanların, davaya
vekâlet ehliyetine sahip olduğunu kabulü de gerekmektedir. Baroya kayıtlı
olmayan kişilerin kural olarak vekil sıfatıyla mahkemeye kabul olunmamaları da bu
çerçevede değerlendirilmelidir.

Genel kural; baro mensubu avukatların tekel hakkı ve aykırı


davranışın yaptırımı

3
ABD, Y. 1991, S. 4, s. 633.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Avukatlık Mesleğinin Tanımı ve Nitelikleri

Avukatlık mesleğini yapabilmek için belli bir öğrenim ve eğitime sahip


olmak, avukatlık ruhsatı almak ve “baro levhasına” yazılmak şartları aranmaktadır.
Öte yandan, Avukatlık kanunun 35. maddesi “kanun işlerinde ve hukuki
meselelerde mütalaa vermek, hakem veya yargı yetkisini haiz bulunan diğer
organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak,
adli işlemleri takip etmek, bu işlere ait bütün evrakı düzenlemek, yalnız baroda
yazılı avukatlara aittir. Baroda yazılı avukatlar bunların dışında kalan resmî
dairelerdeki bütün işleri de takip edebilirler” kuralını getirmiştir. Yasanın 63.
maddesinde ise “baro levhasında yazılı bulunmayanlar ve işten yasaklanmış olan
avukatlar, şahıslarına ait olmayan dava evrakını düzenleyemez, icra işlemlerini
takip edemez ve avukatlara ait diğer yetkileri kullanamazlar” kuralını getirmiştir.
Kanunun dava evrakı düzenleme, dava etme, savunma, adli işlemleri takip,
icra takibi yapma ve avukatlara ait diğer yetkileri kullanma şeklinde yaptığı
düzenleme göz önüne alınarak sadece avukatlara tanınan bu hakkı “dava tekeli”
yerine “avukat tekeli” veya “avukatlık tekeli” olarak adlandırılması çok önem ifade
etmektedir.
Diğer taraftan avukatların sahip oldukları bu tekel hakkı konusunda ele
alınması gereken ilk konu “avukatla takip zorunluluğu “ olmaktadır. AY 36.
maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı
mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir.”
Baro levhasına yazılı Şeklinde bir düzenleme bulunmaktadır. “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı bu madde
olmadan veya olsa da kapsamına göre herkesin dava açma veya açılmış davada kendini savunma hakkı
işten yasaklanmış olan
bulunmaktadır. Anayasa’nın “Temel Haklar ve Ödevler” başlıklı ikinci kısmında yer
kişilerin avukatlık
alan bu hakkın kişiye bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez bir temel hak
yetkilerini kullanmaları
durumunda para cezası ve hürriyet olduğu kuşkusuzdur.
ve altı aydan bir yıla Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde
kadar hapis cezası özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği
öngörülmüştür. saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliği’nce belirlenen
meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler (Avk. m.34).
Yalnızca avukatların yapabileceği işler şunlardır.
• Kanun işlerinde ve hukuki meselelerde mütalaa vermek,
• Mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz bulunan diğer organlar
huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak,
• Adli işlemleri takip etmek, bu işlere ait bütün evrakları düzenlemek, yalnız
baroda yazılı avukatlara aittir.
• Baroda yazılı avukatlar, yargı mercileri ile resmî dairelerdeki bütün işleri
de takip edebilirler.
Avukatlık yetkileri başkaları tarafından kullanılamaz. Baro levhasında yazılı
bulunmayanlar ve işten yasaklanmış olan avukatlar, şahıslarına ait olmayan dava
evrakını düzenleyemez, icra işlemlerini takip edemez ve avukatlara ait diğer
yetkileri kullanamazlar. Baro levhasında yazılı bulunmayanlar avukatlık unvanını da
kural olarak taşıyamazlar. Şu kadar ki baro levhasındaki kaydı yirmi yılı
dolanlardan, bürosunu kapatarak vergi kaydını sildiren avukatlar, durumları
hakkında bilgi vermek ve baroya karşı görev ve yükümlülüklerini yerine getirmek

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Avukatlık Mesleğinin Tanımı ve Nitelikleri

koşuluyla sadece “avukat” unvanını kullanabilirler. Bu anlamda, baro levhasına


kayıtlı kimseler, geçici olarak, avukatlık mesleğini icra edemedikleri görevlerde de
olsalar, yine de “avukat” sıfatına sahiptirler.
Tekel hakkına aykırı davranışın müeyyideleri;
1136 sayılı yasanın 63/II. Maddesi baro levhasına yazılı olmadan veya yazılı
olmakla birlikte işten yasaklanmış olan kişilerin avukatlık yetkilerini kullanmaları
durumunda para cezasına ve altı aydan bir yıla kadar hapis cezasına mahkûm
edilmesini öngörmektedir.
Avukatlık yapma yetkisini taşımadıkları hâlde muvazaalı yoldan alacak
devralarak ve yasaların tanıdığı başka hakları kötüye kullanarak avukatlara ait
yetkileri kullananlar bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş yüz bin liradan beş milyon
liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılmaktadırlar.
Avukatlık yetkilerinin kullanmaya hakkı olmayanlar tarafından kullanıldığını
öğrenen mahkemelerin, icra ve iflas dairelerinin ve baroların Cumhuriyet
savcılığına suç duyurusunda bulunma zorunluluğu bulunmaktadır. Yapılacak
kovuşturma sonucu Cumhuriyet Savcısı tarafından baroya bildirilir (Avk. K.
M.63/son).
Baroya kayıtlı avukat olmaksızın ve böyle bir yetkiye sahip olmaksızın
yukarıdaki hükme aykırı eylemde bulunanlara cumhuriyet savcısı tarafından beş
yüz Türk lirasından iki bin Türk lirasına kadar idari para cezası verilir.

Avukatların tekel haklarının istisnaları


Baro levhasına kayıt olma zorunluluğu bulunmayan kamu avukatları;
AY 135/II hükmüne göre “ Kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi
teşebbüslerinde asli ve sürekli görevlerde çalışanların meslek kuruluşlarına girme
mecburiyeti aranmaz.” hükmü getirilmiştir. Yine bu avukatlar “kamu kurum ve
kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüslerine asli ve sürekli avukatlık görevinde
çalışan, bir kadroya bağlı olarak aylık veya ücreti Devlet, il veya belediye
Avukatlık yetkilerinin bütçelerinden yahut Devlet, il veya belediyelerin yönetimi ve denetimi altındaki
kullanmaya hakkı
daire ve müessese yahut şirketlerden verilen müşavir ve avukatlar, yalnız bu daire,
olmayanlar tarafından
kullanıldığını öğrenen müessese ve şirketlere ait işlerde avukatlık yapabilirler. Bu belirtilen yerlerin
ilgililer Cumhuriyet dışında avukatlık yapamazlar.”
savcılığına suç Belirtilen yasa hükmüne göre, kamuda çalışan avukatların Baro’ya avukat
duyurusunda bulunmak olarak mensubiyeti, tamamen isteğe bırakılmıştır. Bize göre, avukatlık sıfatı taşıyan
zorundadır. “özel sektör” ya da “kamu sektör” vekili herkesin mutlaka baroya üyeliği zorunlu
hâle getirilmeli ve bu konuda duraksamalara meydan verilmeksizin yeniden
düzenleme yapılmalıdır. Ancak, mevcut yasa hükmü bu durumun tersinedir.
Av. K. 3003 sayılı yasanın 8. maddesi ile getirilen Ek madde 1 ile de bu
durumda olan avukatların barolara yazılmaları kendi isteklerine bırakılmıştır.
Ancak aynı yasa ile getirilen Ek madde 1/III hükmü ile de levhaya kayıtlı avukatlar
hakkında 1136 sayılı yasada öngörülen disiplin işlem ve cezaları, baroya kayıt
olmadan mesleki faaliyetlerini sürdüren bu durumdaki avukatlara da görev yaptığı
yer barosunca uygulanmaktadır.
Dava vekilleri;

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Avukatlık Mesleğinin Tanımı ve Nitelikleri

Dava vekilliği, Osmanlı Hukuku’ndan Cumhuriyet Dönemi’ne tevarüs eden


bir kurumdur. 460 sayılı Kanunun 12. maddesine göre, avukatlık şartlarından
hukuk mektebi mezunu olma şartına sahip olmayan, ancak beş yıl süreyle adli
görevlerde veya ruhsatnameli olarak aynı süreyle dava vekilliğinde bulunanlar,
baro kuruluncaya kadar dava vekaleti alma hakkına sahip kılınmışlardı. Ancak,
3499 sayılı yasa ile bu kurum kaldırılmış, bu statüyü kazanmış dava vekillerinin
kazanılmış hakları korunarak yasa yürürlüğe girdikten sonra beş avukat
bulunmayan yerlerde görev yapabilme hakkına sahip oldukları aynı yasanın geçici
madde IV ile kabul edilmiştir. Beş avukatın bilfiil işe başladığı yerlerde, dava
vekilleri, yasa hükmü gereğince, söz konusu il veya ilçede, o görevi
yapamayacaktır.
1939 yılından önce dava vekilliği ruhsatı alanlar, Avukatlık Kanunu
Yönetmeliğinin 74. maddesi gereğince; baroca düzenlenen listeye yazılmakla
yükümlüdür. Dava vekillerinin listeye yazılmak için başvurularına, listeden
silinmelerine ve istemlerinin reddine dair kararlara karşı itirazlar hakkında,
avukatlarla ilgili kurallar kıyasen uygulanır.
Uygulamada dava vekilleri çok azalmışlardır.
Dava takipçileri;
Avukatlık Kanunun geçici 17. maddesi gereği “yargı mercileri, cumhuriyet
savcılıkları, icra memurlukları nezdinde başkatiplik, zabıt katipliği, zabıt katibi
muavinliği yahut icra memurluğu veya yardımcılığı görevlerinden biri en az on yıl
süre ise yapmış olan kimselere, tahsil, staj ve sınav dışındaki şartları taşımaları ve
avukatlık mesleğine kabul için 5. maddede aranan engelleri bulunmayanların dava
takipçiliği ad altında avukatlara tanınan yetkilerden bir kısmını
kullanabileceklerini” hüküm altına almıştır.
Dava takipçileri, en az üç avukat ve dava vekili olmayan yerlerde bazı dava
ve işleri vekaleten takip etme yetkisini kullanma hakkına sahiptirler. Dava
takipçilerinin görev yapabilmesi için çalışmak istedikleri yerde en az üç avukat
Dava takipçileri ancak, veya dava vekilinin olmaması, o yerin bağlı bulunduğu baroca tutulan listeye
o yerdeki hukuk yazılmaları gerekir. Doğal olarak, üç avukatın işe başladığı bir yerde, daha önce
mahkemeleri ile icra ve dava takipçiliği mesleğini icra eden kimseler, o yerden ayrılmak veya o mesleği icra
iflas dairelerinde dava etmemekle yükümlüdürler.
ve iş takibi yapabilirler.
Dava takipçileri ancak, o yerdeki hukuk mahkemeleri ile icra ve iflas
dairelerinde dava ve iş takibi yapabilirler. Bunun dışındaki yerlerde, belirtilen
hukuksal işlemleri yapamazlar.
Subaylar;
353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu, “sanığın
soruşturmanın her aşamasında bir veya daha fazla müdafinin yardımına
başvurabileceğini (m. 85) ve müdafi olarak askeri mahkemenin bulunduğu yerde
avukatlık veya dava vekilliği yapmaya yasal anlamda yetkili kimse yoksa, hukuk
fakültesini bitirmiş subayların (askeri hâkim, askeri savcı ile yardımcıları hariç) ve
bunlar da yoksa diğer subayların müdafilik yapabileceğini” kabul etmektedir (m.
86).
Muhasebeci, mali müşavir ve yeminli mali müşavirler;

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Avukatlık Mesleğinin Tanımı ve Nitelikleri

3568 sayılı “Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve


Yeminli Mali Müşavirlik Yasası” baroya kayıtlı avukat sıfatını taşımayan kimselere
avukatlık tekel hakkı kapsamına giren hakların kullanılmasına imkân tanıyan ayrık
durumlardan birine yer vermektedir.
Kanunun 2. maddesine göre “anılan kişilere ait mevzuat ve bunların
uygulama ile ilgili işlerini düzenlemek veya bu konularda müşavirlik yapmak ve bu
konularda inceleme, tahlil, denetim yapmak, mali tablo ve beyannamelerle ilgili
konularda yazılı görüş vermek, rapor ve benzerlerini düzenlemek, tahkim,
bilirkişilik ve benzeri işleri yapmak üzere” yetkili kılınmıştır.
Factoring işlemleri;
Hukuki anlamda factor, mal satımı ve/ veya hizmet arzı ile uğraşan
firmaların bu satışları sonucu doğan veya doğacak alacaklarını devralarak tahsilini
üstlenen, bu alacaklara karşı peşin ödemelerde bulunarak finansman sağlayan ve
aynı anda firmalara idari, ticari ve mali konularda verilen hizmetler karşılığı faiz,
komisyon ve ücrete hak kazanan kişi veya kuruluş olarak tanımlanmaktadır.
Medeni Kanunun 193. Bir başka ifade ile kavram; mal satan veya hizmet arz eden ticari
Maddesine göre işletmelerin yurt içine veya dışında yapacakları kredili satışlardan kaynaklanan kısa
“kanunda aksine vadeli senede bağlı alacak haklarının, factor veya factoring şirketi adı verilen
hüküm bulunmadıkça, finansal kuruluşlar tarafından satın alınması temeline dayanan bir faaliyettir. Böyle
eşlerden her biri, diğeri
bir şirket kurabilmek için 545 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun
ve üçüncü kişilerle her
türlü hukuki işleri Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine İlişkin Kanun
yapabilir.” Hükmünde Kararnamede belirlenen usul ve esaslara uyulması gerekir. Factoring
şirketi, Sanayi ve ticaret bakanlığı müsteşarlığın ön izni ile kurulurlar.
Karı ve kocanın kadastro işlemlerinde birbirlerini vekil atayabilmesi;
Kadastro Kanunun 31/I. Maddesi kadastro ile ilgili işlemlerin yapılmasında
karı ve kocadan birinin diğeri veya birbirlerini vekil tayin etmelerine imkân
vermektedir.
Eşlerin hukuki işlem yapabilme yetkisi;
Medeni Kanunun 193. maddesi “kanunda aksine hüküm bulunmadıkça,
eşlerden her biri, diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukuki işleri yapabilir” kuralını
getirmiştir.
Kural olarak eşlerden her biri diğeri ile her türlü hukuki işlemi yapabileceği
gibi eşlerden her biri üçüncü kişilerle de her türlü hukuki işlemi yapabilir. Başka bir
anlatımla bir eş kural olarak herhangi bir yetkili makamın onayına bağlı olmadan
ve eşinin rızasını almadan her türlü hukuki işlemi yapabilir. Bu konularda hâkim
kararına ihtiyaç bulunmamaktadır.
Bu maddeye göre eşlerin 1136 sayılı yasaya aykırı düşmedikçe (örneğin
Mahkeme’ de eş adına dava açma veya icra takibi yapma gibi durumlar olmaksızın)
eş sıfatıyla hukuki işlem yapabileceklerini öngörmektedir. Doğan olarak, eşler de
birbirlerine karşı borçların ifa etmelidir. Bu kurala uyulmadığı takdirde sonuçlarına
katlanılacaktır.
Tasfiye memurunun davayı takip yetkisi
Medeni Kanun’un 593. maddesi terekenin resmen idaresi ve resmî tasfiye
durumlarında, mirasçının tereke üzerindeki tasarruf yetkisini kaldırmakta ve bu
yetkiyi mirasçı olmayan tasfiye memuruna bırakmaktadır. Dolaysıyla tasfiye

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Avukatlık Mesleğinin Tanımı ve Nitelikleri

memuru baroya kayıtlı avukat olmadan bir başkası adına dava açmakta, açılmış
davaya katılmakta ve tekel hakkı kapsamına giren yetkileri kullanmaktadır. BK ve
TTK da tasfiye memuruna dava açma ve açılmış davayı takip yetki tanıyan
durumları düzenlemiştir.
Acentenin davada temsil yetkisi
Acente, “Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı
gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye
dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi
ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı
meslek edinen kimseye acente” denilir (yeni TTK. M. 102/1). Acente yapmış
olduğu iş veya işlemler nedeniyle, aracılıkta bulunduğu veya yaptığı
sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar nedeniyle müvekkili adına dava açabileceği
gibi kendisi adına da dava açılabilme salahiyetine sahiptir (yeni TTK m. 105-108).
Acente, “Bu sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acente, müvekkili
adına dava açabileceği gibi kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir. Yabancı
tacirler adına acentelik yapanlar hakkındaki sözleşmelerde yer alan, bu hükme
aykırı şartlar geçersizdir(m. 105/2)”.
Eski ve yeni TTK’larda mevcut olan söz konusu hükümler ile avukatların
tekel hakkına getirilen bu farklı durum, iki farklı konuyu kapsamaktadır. Acente,
baro levhasına kayıtlı avukat olmadığı hâlde müvekkili namına tıpkı avukat gibi
dava açma yetkisine sahip olmakta, diğer yandan da acentenin ilişkili olduğu
müşteri, iş yaptığı tacir adına aracılık yapan acenteyi dava edebilmektedir.
Acentenin müvekkilini mahkemede temsil edebilmesi için uyuşmazlığın,
acentenin aracılıkta bulunduğu veya müvekkili adına yaptığı bir sözleşmeden
kaynaklanmış olması gerekir. Acentenin aracılık ettiği ve yaptığı sözleşmelerden
doğmayan uyuşmazlıklarda acentenin aktif ve pasif dava ehliyeti yoktur. Bundan
Acente, baro levhasına
kayıtlı avukat olmadığı dolayıdır ki uyuşmazlığın başka bir nedenle, örneğin haksız fiilinden doğmuş
hâlde müvekkili namına olması hâlinde acenteyi dava edilebilmesi veya acentenin davacı olabilmesi
tıpkı avukat gibi dava mümkün değildir. Burada tanınan temsil yetkisinin ancak özel yetki ile
açma yetkisine sahiptir. yapabileceği sulh, ibra, davadan feragat, yemini kabul veya reddetmek (HUMK,
m.63) gibi yetkileri kapsamadığı yaygın görüş olarak ileri sürülmektedir.
Acentenin müvekkili adına açacağı davalar ile acente aleyhine açılacak
davalarda, acentenin “müvekkiline izafeten” hasım gösterilmesi gerekir.
Müvekkiline izafeten acente aleyhine açılan dava sonunda acente vekil
konumunda olduğunda verilen karar ona karşı infaz olunamaz. Bu tür davalarda
acentenin sorumluluğu söz konusu değildir. Alınan kararların infazı acenteye karşı
yapılamaz. Bu davalar özelliklidir. Dava doğrudan acenteye yöneltilirse “red”
edilebilir. Bu nedenle avukatların, dikkatli davranarak davayı, temsil edilen adına
Acenteye karşı açmaları zorunludur. Bu önemli nokta gözden kaçırılmamalıdır.
Sendika başkanının temsil yetkisi
Gerek kamu görevlileri sendikalarına ilişkin 4688 s.y.’ nın uygulanmasına
ilişkin olarak “ sendikaların, üyelerinin ortak hak ve menfaatlerini ilgilendiren
işlemlerle ilgili olarak dava açma ehliyetlerinin bulunduğu tartışmasız olup dava
konusu işlem de davacı Sendikanın davalı Kurumda çalışan ve şube müdürlüğü
kadrosuna atanabilecek durumda olan tüm üyelerinin ortak menfaatini

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


Avukatlık Mesleğinin Tanımı ve Nitelikleri

ilgilendirdiği ölçüde dava açabileceği” yönündeki Danıştay kararlarına ilaveten 4


6356 sayılı Sendikalar ve toplu iş sözleşmesi kanunu m. 26/2 hükmü ile
“Kuruluşlar, çalışma hayatından, mevzuattan, örf ve adetten doğan
uyuşmazlıklarda işçi ve işverenleri temsilen; sendikalar, yazılı başvuruları üzerine iş
sözleşmesinden ve çalışma ilişkisinden doğan hakları ile sosyal güvenlik haklarında
üyelerini ve mirasçılarını temsilen dava açmak ve bu nedenle açılmış davada
davayı takip yetkisine sahiptir. “ kuralı getirilmiştir. Böylece sendikalara dava açma
ve açılmış davada temsil yetkisi getirilmiştir.
6356 s.y 26/II ‘e göre üç farklı dava durumu söz konusudur.
Sendikanın hizmet sözleşmesinden ve hizmet sözleşmesi olmamakla
beraber yasa anlamında işçi sayılanların sözleşmelerinden, çalışma yaşamından,
mevzuattan ve örf ve adetten doğan haklar için kendi adına açılacak davalar için
söz konusudur.
• Sosyal güvenlik kuruluşundaki veya diğer sigortalardaki haklar ile ilgilidir.
• Sendika üyeleri ile mirasçılarının iş sözleşmesinden ve çalışma ilişkisinden
doğan hakları ve sigorta hakları ile ilgili olarak sendikalının kendisi veya
mirasçısı adına açacağı davalardır.
Sendikanın bu temsil yetkisini kullanabilmesi için sendikalın veya
mirasçılarının sendikaya yazılı başvurusu gereklidir. Sendikanın davayı aktif veya
pasif temsili avukatlara tanınan tekel hakkına istisna teşkil etmektedir.
Marka ve patent vekilleri;
544 sayılı “Türk Patent Enstitüsü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname”nin 30. maddesi, “enstitüsü nezdinde başvuru sahipleri
adına işlem yapma yetkisinde olan kişiler aşağıda nitelikleri belirtilen gerçek ve
tüzel kişilerdir.” şeklinde bir düzenleme ile hukukumuzda Avukatlık kanunun 35.
Maddesinde yer alan durumdan, yeni ve farklı bir düzenlemeyi yaşama geçirmiştir.
Marka ve patente vekili olmak için T.C. vatandaşı olmak, fiil ehliyetine sahip
Sendikanın davayı aktif
olmak, en az 4 yıllık yükseköğrenim yapmak gibi şartların yanı sıra, TPE tarafında
veya pasif temsili
avukatlara tanınan yapılan yeterlilik sınavında başarılı olma şartları da bulunmaktadır.
tekel hakkına istisna Marka ve patent vekili olarak tanımlanan gerçek ve tüzel kişiler; 544 sayılı
teşkil etmektedir. yasa ve diğer sınai haklarla ilgili konularda, temsil ettikleri kişileri Enstitü nezdinde
temsil etmek, danışmanlık yapmak ve sınai hakların korunması için Enstitü
nezdinde gerekli girişimlerde bulunmak ve gerekli işlemleri yapmak ile yetkili
kılınmışlardır.
Marka ve patent vekilleri hakkında BK vekalet sözleşmesine ait kuralların
uygulanacağı, Enstitü tarafından tutulan sicile kayıt ile görev yapabilecekleri,
meslek sorumluluk sigortası yaptırmak zorunda oldukları yasal yükümlülükleri
arasında yer almaktadır.
Avukatlığın yetki alanını sınırlayan yukarıda belirtilen hüküm, uygulamada
birçok problemlere de neden olmaktadır. Özellikle avukatlık ile marka-patent-
tasarım vekilliği sıfatlarını birlikte taşıyanlar ayrı bir statü oluşturmuşlardır.
Marka-patent-tasarım vekili avukatlar, Patent Ofisi tabir edilen ve Avk. K.’

4
Danıştay 2. D. E. 2012/6379 ve K. 2012/5495

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


Avukatlık Mesleğinin Tanımı ve Nitelikleri

daki yasak ve bunu teyit eden reklam yasağına ilişkin yönetmeliğin 6. maddesi
nedeni ile “avukat marka vekilleri” tarafından açılıp işletilemeyen ofislerde
çalışmakta, Avukatlık Kanunu Reklam Yönetmeliği’nin 6.maddesi yasağı kapsamına
girmesine rağmen kartvizitlerinde, basılı kağıtlarında ve web sayfalarında “avukat-
marka vekili” unvanlarını kullanmaktadırlar. Benzer durumlarda, şikâyet edilmesi
hâlinde Baro Disiplin Kurulları tarafından ceza verilmekte, bu konuda Türkiye
Barolar Birliği Disiplin Kurulu da içtihat oluşturmaktadır.

Avukatla takip yapma zorunluluğu bulunan hâller


Mevcut Anayasal hükümlere ve Avukatlık yasasına göre, avukat eliyle dava
açma veya dava aşamasında avukatın yardımını isteme bir zorunluluk değildir.
Kural olarak dava ehliyetine sahip olan herkes kendi davasını açabilmektedir.
Kural dava ve takip serbestisi olmakla birlikte, bazı özel yasa hükümleri ile
yine belli durumlarda avukat tutma zorunluluğu getirilmiştir. Bunlar;
• Avukatlık Kanunun 35. maddesinde yer alan hükme göre; şirketler ile
kooperatifler (belli bir ekonomik büyüklükteki anonim şirketler ile en az
100 üyesi bulunan kooperatifler)
Eski Türk Ticaret Kanunu’nun 272. maddesinde öngörülen hükme göre; esas
sermaye miktarının beş katı veya daha fazla esas sermayesi bulunan anonim
şirketler avukat tutmak zorundadır” hükmünü getirmişti. Fakat bilindiği gibi 6102
s.y. yeni TTK’da eski TTK’ un 272. maddesinde bu hüküm bulunmamaktadır.
Uygulamada ticaret kanununda geçmeyen bu maddeden dolayı avukat bulundurma
zorunluluğunun kalktığı düşüncesi ile sorular gelmektedir.
Bu konuda esas olan Avk. K. M. 35’ teki avukat bulundurma
zorunluluğudur. Bunun dışında 6103 sayılı TTK yürürlüğü ve uygulama kanununun
7. maddesinde “bu Kanunun ve Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle,
Mevcut Anayasal 6762 sayılı Kanunun yürürlükten kaldırılan veya değiştirilen maddelerine diğer
hükümlere ve Avukatlık
mevzuat tarafından yapılmış bulunan yollamalar, Türk Ticaret Kanunu’nda o
yasasına göre, avukat
eliyle dava açma veya maddeleri karşılayan hükümler varsa onlara yapılmış sayılır. Aksi hâlde,
dava aşamasında hâkim 22.11.2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1’inci maddesini
avukatın yardımını uygular. Birinci cümle hükmü, esas sözleşmeler dâhil, her çeşit sözleşme,
isteme bir zorunluluk taahhütname, beyan ve benzeri metinlerdeki eski hukuka yapılmış olan yollamalar
değildir. için de geçerlidir.” tanımlaması ile eski ticaret kanununun göndermelerinin geçerli
olduğu belirtilmektedir.
Üye sayısı yüz veya daha fazla olan yapı kooperatifleri sözleşmeli bir avukat
bulundurmak zorundadır.
Belirtilen zorunlu avukat tutma hükümlere aykırı davranan kuruluşlara
cumhuriyet savcısı tarafından sözleşmeli avukat tayin etmedikleri her ay için
sanayi sektöründe çalışan on altı yaşından büyük işçiler için suç tarihinde
yürürlükte bulunan, asgari ücretin iki aylık brüt tutarı kadar idari para cezası verilir
(Avk. K. m.35).

• Ceza muhakemesi kanununa göre “Müdafi bulunmayan şüpheli veya


sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz
ise, sanık veya şüpheliye alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


Avukatlık Mesleğinin Tanımı ve Nitelikleri

bir suç isnat edilmişse soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için sanık


ve şüphelinin istemi aranmaksızın zorunlu olarak bir müdafi
görevlendirilir. (CMK m.150-2,3).
• Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre (örneğin duruşmada disiplini
bozdukları için duruşmadan çıkarılanlara, kendi davasını gereği gibi
yürütme yeteneğinden yoksun olanlara, vb. durumlarda) avukatla takip
zorunluluğu getirilmiştir.
Yasa koyucunun çok istisnai de olsa bazı hâllerde avukat ile işleri takip etme
zorunluluğunu getirmiş olması, işlerin yargı önüne gelmeksizin avukatın hukuki
Yasa koyucunun bazı
hâllerde avukat ile işleri bilgisi ile koruyucu hukuki muavenet sağlama düşüncesinden kaynaklandığını
takip etme düşünüyoruz. Özellikle, adliyeye intikal eden davalarda, avukat ile temsil edilme
zorunluluğunu getirmiş zorunluluğunun getirilmesi, bize göre birçok konuda gereklilik, hatta bazı hâllerde
olmasının nedeni zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Öte yandan 6325 sayılı Hukuk
avukatın hukuki bilgisi uyuşmazlıklarında arabuluculuk kanunun 20. Maddesinde “5 yıllık hukuk fakültesi
ile koruyucu hukuki
mezunu demiş olması, mutlaka avukat olması anlamına gelmemektedir.
muavenet sağlamaktır.
Bireysel Etkinlik

• Avukatlık mesleğinin bağımsızlık niteliğini tartışınız.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21


Avukatlık Mesleğinin Tanımı ve Nitelikleri

•TANIMI
•Avukatlık mesleği, binlerce yıllık geçmişi olan onurlu bir meslektir. Bu
mesleğin, çok değişik tanımları yapılmıştır. Tanımlarda yeknesaklık
olmamakla birlikte, hiçbir mesleğin avukatlık mesleği kadar eski ve büyük
bir amaca, soylu olarak hayata bağlanmadığı düşüncesi tanımlarda, ana
Özet mihver olarak gözlemlenmektedir.
•Günümüzde, avukatın 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’ndaki tanımı şu şekilde
belirlenmiştir. Buna göre; “ hukuki ilişkilerin düzenlenmesinde, hukuki konu
ve uyuşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesinde,
hukuk kuralların tam olarak uygulanmasında yargının kurucu öğesi olan
bağımsız savunma adına kurumsal görev yapan kişi”dir (Avk. K. M. 2/1).
•NİTELİKLERİ
•Kamu Hizmeti Niteliği
•Avukatlık mesleğinin belirtilen şekliyle; özel konumu ve adaletin tesisinde
oynadığı rol nedeniyle savunma olgusunun bireyler ve toplum bakımından
arz ettiği önem, savunmanın bir kamu hizmeti ve serbest meslek olarak
düzenlenmesini gerektirdiği aşikârdır.
•Serbest Meslek Niteliği
•Bu nitelik, avukatın mesleki faaliyette bulunmak veya bulunmamakta ya da
bu faaliyetin yoğunluğunu düzenlemektedir. Bu mesleği seçmekte herhangi
bir denetim altında bulunmaması; kendisine teklif edilen herhangi bir
davayı almaya veya kendisinden istenilen bir hukuki mütalaayı vermeye
zorlanamaması, avukatlığın serbest meslek olmasının sonucu olarak
görülmektedir. Bunun yanında avukatlara bu tür hak ve yetkilerin tanınmış
olmasının asıl sebebi, avukatlık mesleğinin adalet hizmetleri bakımından
sahip olduğu önemdir.
•Bağımsızlık Niteliği
•Avukat bağımsız, hür ve serbest ise, müvekkilinin çıkarlarını koruyabilir ve
onu her aşamada savunabilir. Hür ve serbest olmayan bir avukat şeklen
avukat olup, gerçek anlamda bir avukat olamaz. Bu bağımsızlığı
niteliklerine göre mesleği icra ederken bağımsızlık, devlete karşı
bağımsızlık, yargıya karşı bağımsızlık ve müvekkile karşı bağımsızlık olarak
alt başlıklara ayırmak mümkündür.
•Avukatın bağımsızlığı, “avukatlara görevleri sırasında doğrudan doğruya ya
da dolaylı bir kısıtlama, baskı ya da müdahele getirmeksizin, bağımsızlığını
garanti eden, eşitliğe dayalı, adli, idari, hukuki ilkelerin konulması ve
korunması” demektir. Buradaki bağımsızlık avukatın işi almasında, işi
takipte ve işi sonuçlandırmadaki bağımsızlığıdır.
•Avukatın devlet karşısında bağımsız olması, bu hususun güvence altına
alınmış olması avukatlık faaliyetinin her tür etki ve baskıdan uzak
tutulmasını sağlamıştır. Bu durum, devlet adı verilen üstün gücün hukuk
kurallarıyla bağlı ve yetkisinin hukukla sınırlandırılması anlamına gelen
çağdaş bir kavramdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22


Avukatlık Mesleğinin Tanımı ve Nitelikleri

•Avukatın görevini yaparken bağımsız bir ortamda çalışabilmesi için


devlete, yürütmeye karşı bağımsızlığının yanı sıra yargıya karşı da
bağımsız olması gerekir. Avukatın yargıya karşı bağımsız olabilmesi
için, avukatların görev yaptıkları davalar nedeniyle yargı
makamlarına verdikleri dilekçe, layiha ve sair belgeler ile sözlü

Özet(devamı)olarak yaptıkları iddia ve savunmaların taşıdığı hakaret ve sövmeye


yönelik yazı ve sözlerden dolayı haklarında ceza kovuşturmasının
yapılamaması gerekmektedir. Buna, “avukatların savunma
dokunulmazlığı” denilmektedir.
•İkinci olarak, siyasal, ideolojik, dini ve ekonomik amaçlı toplumsal
akımlara ve güç gruplarına karşı avukatlık görevini yerine getirirken
olabildiğince objektif davranmalı, mahkemeye karşı savunulan
siyasal görüşün, gücün veya akımın yandaşı izlenimini vermekten
kaçınmalıdır. Zira avukat, “bütün hukuk işlerinde, hem de herkes
için yetenekli bir temsilci” dir. Avukatın dünya görüşü, avukatın
bağımsızlığından şüphe uyandıracak hâl ve tarzda dışarıya karşı
meslekle bağımlılığa getirilirse bundan avukatlık mesleğinin
tehlikeye gireceği ileri sürülmektedir.
•Üçüncü olarak, temsil ettiği kişi ile olan ilişkilerinde ve onun
isteklerini yerine getirmede de dikkatli olmalıdır. Avukat bu
ilişkilerinde bağımsızlığını korumalıdır. Avukat özgür karar verme
olanağını ortadan kaldırmaya yönelik ve iş sahibine bağımlılığa yol
açabilecek her türlü ilişkiden kaçınmalıdır.
•Tekelci Niteliği
•Yargısal temel hak niteliğindeki savunma hakkının (AY m.36)
kullanımında üstlenilen görevin öneminden ötürü, belirli niteliklere
sahip olanların, davaya vekâlet ehliyetine sahip olduğunu kabulü de
gerekmektedir. Baroya kayıtlı olmayan kişilerin kural olarak vekil
sıfatıyla mahkemeye kabul olunmamaları da bu çerçevede
değerlendirilmelidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23


Avukatlık Mesleğinin Tanımı ve Nitelikleri

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi avukatlık mesleğinin bağımsızlık niteliği
kapsamında değildir?
a) Mesleği icra ederken bağımsızlık
b) Müvekkiline karşı bağımsızlık
c) Yargıya karşı bağımsızlık
d) Devlete karşı bağımsızlık
e) Hukuk kurallarına karşı bağımsızlık

2. Mesleği seçmekte herhangi bir denetim altında bulunmaması; kendisine


teklif edilen herhangi bir davayı almaya veya kendisinden istenilen bir
hukuki mütalaayı vermeye zorlanamaması avukatlık mesleğinin aşağıdaki
hangi niteliğinden ileri gelir?
a) Serbest meslek niteliği
b) Tekelci niteliği
c) Bağımsızlık niteliği
d) Kamu hizmeti niteliği
e) Hukuki niteliği

3. Aşağıdakilerden hangisi avukatlık mesleğinin amaçlarındandır?


a) Vekâlet ücreti almak.
b) Kişilerin doğru ve adil yargılanma hakkını sağlamak.
c) Devlete karşı savunma sağlamak.
d) Suç duyurusunda bulunmak.
e) Ticaret yapmak.

4. Aşağıdakilerden hangisi avukatlık mesleğinin niteliklerinden değildir?


a) Kamu hizmetidir.
b) Yargı organlarında vekil ve müdafi olarak bulunma hususunda
cumhuriyet savcısı ile birlikte yetkilidir.
c) Serbest bir meslektir.
d) Bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder.
e) Belli bir formasyon alındıktan sonra yapılabilecek bir meslektir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24


Avukatlık Mesleğinin Tanımı ve Nitelikleri

5. Aşağıdakilerden hangisi avukatlık mesleğinin kamu hizmeti niteliğinde


olmasına işaret eder?
a) Savunma hakkını kullanamayacak durumda olanlara veya bizzat
kullanmak istemeyenlere avukat tarafından verilen hukuki hizmet
görevi.
b) Kendisine teklif edilen herhangi bir davayı almaya veya kendisinden
istenilen bir hukuki mütalaayı vermeye zorlanamaması
c) Avukatlara görevleri sırasında doğrudan doğruya ya da dolaylı bir
kısıtlama yapılamaması
d) Yurt içinde ve yurt dışında serbestçe seyahat etmelerini ve
müvekkilleriyle görüşmeleri imkânı
e) Baroya kayıtlı olmayan kimselerin kural olarak mahkemelere vekil
sıfatıyla kayıt olamaması

6. Aşağıdakilerden hangisi baroların özelliklerinden değildir?


a) Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarından biridir.
b) Devletin idari ve mali denetimine tabiidirler.
c) Meslek kuruluşu olarak baro, şikâyet üzerine veya kendiliğinden
avukatı denetlemektedir.
d) Avukatlığın serbest meslek olması sebebiyle avukatların mesleki
faaliyetlerine son vermezler.
e) Sorumlu organlarının amaç dışı işlemlerinin tespit edilmesi
durumunda yargı kararıyla görevlerine son verilebilmektedir.

7. Aşağıdakilerden hangisi devletin (siyasi iktidarın) kendine bağlı


merkeziyetçi birlikler aracılığıyla “savunmayı” ve “savunmayı savunanları”
örgütleme girişimi avukatlık mesleği niteliklerini ihlal eder?
a) Tekelci Niteliği
b) Serbest Meslek Niteliği
c) Kamu Hizmeti Niteliği
d) Bağımsızlık Niteliği
e) Hukukilik Niteliği

8. Av. Kanunu madde 58’e göre “Avukat yazıhaneleri ve konutları ancak


mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak cumhuriyet
savcısı denetiminde ve baro temsilcisinin katılım ile aranabilir. Ağır cezayı
gerektiren suçüstü hâlleri dışında avukatın üzeri aranamaz.” Şeklinde
belirtilmiştir. Bu madde avukatlık mesleğinin aşağıdaki niteliklerinden
hangisi ile ilişkilidir?
a) Kamu Hizmeti Niteliği
b) Serbest Meslek Niteliği
c) Bağımsızlık Niteliği
d) Hukukilik Niteliği
e) Tekelci Niteliği

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25


Avukatlık Mesleğinin Tanımı ve Nitelikleri

9. Aşağıdakilerden hangisi avukatlara tanınan savunma dokunulmazlığının


olumlu şartları arasında değildir?
a) Savunma dokunulmazlığı yalnızca TCK‘da kabul edilen “genel hakaret
ve sövme” suçları için kabul edilen bir dokunulmazlıktır.
b) Avukat tarafından yapılan hakaret ya da sövme olarak nitelendirilen
eylemin “yargılama makamları” önünde işlenmesi şarttır.
c) İddia konusu eylemi yargılama makamlarına verilen dilekçe, layiha
veya bunların dışındaki evrak ile savunmaya konu olan yazı ve sözlerle
işlemelidir.
d) Hakaret ve sövmeye ilişkin yazı ve sözlerin dava ile ilgisiz olmaması
gerekir.
e) Dokunulmazlıktan yararlanmak için yargılamanın tarafı veya taraf
avukatı yahut sanık müdafi olmak gerekir.

10. Aşağıdaki kişilerden hangisi avukatların tekel hakkının istisnasını


oluşturmaz?
a) Kamu avukatı
b) Dava vekili
c) Subaylar
d) Mali müşavir
e) Kaymakam

Cevap Anahtarı
1.e, 2.a, 3.b, 4.b, 5.a, 6.d, 7.d, 8.c, 9.d, 10.e

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 26


Avukatlık Mesleğinin Tanımı ve Nitelikleri

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Centel, Nur (1984). Ceza Muhakemesi Hukukunda Müdafi. İstanbul: Kazancı
Yayınları
Erem, Faruk (1995). Avukatın İşi Reddetme Hakkı, Avukatlık Mesleği, Sorunlar-
Çözüm Perspektifleri. Antalya: İstanbul Barosu Başkanlığı, Sempozyumu 25-
29 Ekim 1995
Gören, Ömer (2010). Karşılaştıralı Avukatlık-Noterlik Hukuku, Ankara: Adalet
Yayınları
Günday, Metin(1998). İdare Hukuku. Ankara
Güner, Semih(2009). Avukatlık Hukuku. İzmir: Seçkin Yayınları.
Günergök, Özcan (2009). Avukatlık Sözleşmesi. Ankara: Seçkin yayınları, 2. Baskı
Iordenescu, Cristian; Tansescu, Mihail (2002). Romanya’da Avukatların Tabi
Olduğu Meslek kuralları, Ankara Barosu Dergisi
Korkusuz, Refik Mehmet (2005). Uluslararası Belgelerde ve Türk Anayasalarında
Temel Hak ve Özgürlükler. İzmir: AB DİHEP Yayını
Metin, Hulusi (1995). Savunma Sanatı ve Görevi Üzerine Düşünceler, Avukatlık
Mesleğinin Geleneksel Rolünün Güçlendirilmesi, Demokratikleşme, İnsan
Hakları ve Hukuk Devleti Bağlamında Avukatlık Mesleği, Sorunlar-Çözüm
Perspektifleri. Antalya: İstanbul Barosu Başkanlığı, Sempozyum
Özkan Sungurtekin, Meral (2006). Avukatlık Hukuku. İzmir: Fakülteler Barış
Kitabevi
Sungurtekin, Meral (1999). Avukatlık Mesleği, Avukatın Hak ve Yükümlülükleri.
İzmir: Barış Yayınları
Uluer, Yıldırım (1998). Anayasa Hukukunda ve idare Hukukunda Kamu Hizmeti,
Anayasa yargısı. Ankara

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 27

You might also like