You are on page 1of 4

T e k n i k

Prof. Mimar Bruno Taut

Bütün inşaat işlerinde teknik o kadar esaslı bir ehem- celerle teselli edemez. Böyle bir tesellinin hiçbir kıymeti yok-
miyeti haiz sayılmaktadır ki, buyüzden mimarî, yani propor- tur. Birkaç onyıl geçip de daha yüksek bir tekâmüle var-
siyon, ikinci dereceye düşmüştür. Daha fenası; teknik ta- dığı zaman aı'tık, o binanın teknik ilerililiği de kaybolmuş
rafından mimarî adeta öldürülmüştür. ;bulunur_ ve geriye: kalan çirkin bir şekilden başka bir şey
Proporsiyonun, yani mimarînin, teknik bulunmasa dahi değildir.
mevcut olabileceğini bilhassa bugünkü kültür devremizde Bütün bu dediklerimiz bize aynı zamanda tekniğin mi-
hatırlatmak pek faidelidir. Tabii «teknik» deyince bun- marî için ne kadar büyük .bir tehlike teşkil etmekte bulun-
dan eıı iptidai manada bir teknik, meselâ bir tahtanın di- duğunu da anlatmış- oluyor, iştebu mülâhazadan dolayı tek-
ğer bir tahta üzerine mıhlanması gibi birşey anlaşılmama- nik ile proporsiyon arasındaki münasebetlerin tetkik olun-
lıdır. Biz burada mimari bahsi üzerinde düşünürken en masına lüzum vardır.
mütekâmil, en incelmiş bir teknik kasdediyoruz. Klâsik mi- Bugibi tetkiklerin büyük güçlüğü, bir binayı vücude
mari eserlerinin ihtiva ettiği teknik gibi,' zamanımızın pek getiren tekniklerden hangilerine proporsiyon lâzım bulun-
farklı ve pek şümullü olan makine vesair cihazlar ve enstrü- duğunu araştırmanın ve bunları birbirinden ayırmanın ilk
manlar tekniği gibi bir teknik demek istiyoruz. bakışta pek kolay bir iş gibi görünmeyişindendir. Mimara,
Pek çapraşık, pek komplike incelikler göstermekte olan yeni yaptıracağı evin projesinin ihzarını ve inşaatın sevk ve
teknikten hiçbir iz bile havi bulunmayan bir binanın buna idaresi işini tevdi eden bir kimseye o mimar uzun uzun pro-
rağmen pek güzel olması gayet mümkündür. Batı mede- porsiyondan ve mimari güzellikten bahseder, hele bu söz-
niyetinin henüz gelip yayılmaaığı memleketlerde yerliler lerini teknik ve tatbikat sahalarına da teşmile kalkışırsa, si-
tarafından bugün dahi yapılmakta olan çadırlar, kulübeler parişi veren zatın itimadı çok sarsılır. İnşaat sahipleri, he-
vesaire gibi iptidaî ve muvakkat binalar bu sözümüze bir men daima, binanın her şeyden evvel pratik, kullanışlı, ol-
misâl teşkil edebilir. Sade iptidaî milletlerde değil, pek eski masını isterler, diğer şeylere pek o kadar lüzum olmadığını
ve yüksek bir kültüre sahip bulunan milleterde de muvak- söylerler. Fakat mimar sonra, inşaat sırasında, binayı birçok
kat işler için yapılmış bir çok hafif binalar bu meyandadır. üzüntülere ve tamirlere lüzum olmadan rahat ve hoş-
Misâl olarak Japonya'da bugün de hâlâ bambus kamışlarını lanılarak kullanılabilecek bir şskilde tertip ve tanzim etti-
basit surette birbirine bağlayarak yaptıkları seyyar tiyatro- ği zaman sarih ve topu bir tertipte, güzel taksimatlı bir eser
ları, çay çadırlarını ve sair muvakkat binaları gösterebi- meydana getirmiş demek olur ki bunun da manâsı o binada
liriz. Bugün dünyanın her tarafında birkaç tahtayı bir- proporsiyon var demektir. Bu hale göre inşaat sahibinin ya-
birine çakarak, üzerine kumaş gerip bir kat da boya sürmek nılmış olduğu tezahür eder. O, binanın sadece kullanışlı,
suretile bir gün içinde yapılıveren, geçici törenlere mahsus pratik olmasını istemekle mimariye karşı itimatsızlığını ifa-
muvakkat sabit binalar, taklar, tribünler, çadırlar hep ayııı de etmiş oluyordu. Mimar, binanın inşasında hiçbir suretle
mahiyettedir. Birçoklarında, bozulmamış bir proporsiyon atlatılmasına meydan vermediğinden, iyi - bir ev meydana
duygusunun bakiyelerini buluruz. Onlarda Japonların muh- getirilmiş ve dolayısile mimarî, yani proporsiyon ve onun
teşem tribün ve çadırlarındaki, göçebe milletlerin, Avus- güzelliği, tebarüz ettirilmiş bulunur.
tralya adaları yerlerinin, zencirlerin vesairenin iptidaî bina- Bu söylediklerimiz şimdilik pek umumî mahiyettedir ve
larındaki zerafetten* bir çok izler sezeriz. Tabiî duyguları tekniğin güzellik yaratabileceği tarzında bir anlayışa yol
bir takım tesirlerle bozulmamış çocuklar kumda oynarlar- açabilir; dolayısile de, başlangıçta izah ettiğimiz ııoktai na-
ken muhayyelelerini mimarî sahasında işlettikleri, ormanda zarla bir tezad teşkil ediyor gibi görünmesi mümkündür.
kulübeler yaptıkları, yahut Japonya'nın şimalinde kışın Fakat dikkat etmek icabeder ki, burada esas olan şey tertip
kardan kulübeler vücude getirip mumlarla aydınlatarak ze- ve tanzim keyfiyetidir. Ve tekniğin birçok kısımlarını iyi bir
minine de hasırlar serdikleri zaman en büyük tabiî serbest- proporsiyon haline getiren, hâkim bulunan, birinci derecede
liği bize göstermiş olurlar. rol oynayan odur. Proporsiyon ile teknik arasındaki derece
farkını, yani hangisinin daha önce ve hangisinin daha son-
Bütün bunlar teknik inceliklerden, uzun boylu öğ-
ra geldiğini, bilmek pek mühimdir.
renişlerden uzak kalmış bir mimarîdirler.
Tekniksiz proporsiyondurlar; bittabî muvaffak oldukları Mimarîde teknikten doğan neticeler hakkında sarih bir
derecede. fikir edinmek için önce tahlil yolundan gitmek muvafık olur.
Görülüyor ki, tekniksiz bir proporsiyon mimaî olabilir. Bir binada teknik mahiyetinde bulunan şeyleri iki büyük
Fakat pıoporsiyonsuz bir teknik kat'iyen mimarî olamaz. kısımda toplayıp tetkik etmek mümkündür: Teknik teçhi-
Tesbit ettiğimiz bu noktanın esasî bir ehemmiyeti var- zat ve asıl inşaat tekniği.
dır. Hiçbir mimar kendisini «yaptığım bina gerçi bir şa- Teknik teçhizat kısmına şunlar girer : Su, havagazı,
heser olmadı ise de ileri teknikte bir eser oldu»gibi düşün- elektrik, mubbak, banyo tesisatı vesaire... Bütün makine
tesisatı, ısıtma tesisatı, güneşten, yağmurdan koruma terti- len bu muavin, burada, yardımına gittiği şeyden daha
batı ve nihayet hattâ pencereler ve kapılar da bu meyan- kuvvetlidir, onu hükmü altına alıyor. Muavin, hükümdar
dadır. Ancak, pencere ve kapılar, duvarların aksamı olduk- oluyor. Mimarîde hâkimiyet tekniğin eline geçiyor. Teknik
ları için, teknik teçhizat ile asıl inşa tekniği arasında bir icatların çokluğuna baktığımız zaman, bugün proporsiyon
hudut gibi görülmeleri lâzımdır. Duvarlar, zeminler, tavan- duygusunun ne kadar zayıf olduğunu anlıyoruz.
lar, çatılar vesaire ise asıl ir.şa tekniğinin aksamından olup Teknik, mimarinin hizmetkârı olduğu zaman evi iklime
mimarinin insanlar üzerinde yapacağı tasirin bunlara bağlı uygun yapar, bazı hallerde evin karakterini veren de ken-
bulunduğu açıkça bellidir. disi olduğu gibi evin, bulunduğu memlekete veya civara has
Fakat, mutbaktaki ocağın yahut banyonun veya abtes- olan bir benlik almasında, yani bir kelime ile Lokalkolorit
hanenin duvarlar, çatılar, tavanlar, zeminler vesaire ile hiç- denilen mahallî bir ı-.enk göstermesinde, büyük bir rol oy-
bir alâkası yok gibi görünmesine rağmen, teknik teçhizat ile
asıl inşa tekniği arasında kat'î bir hudut çizilmesi imkânı Teknik mimarîye hâkim bulunduğu zaman ise evi, onun
yoktur. Bunu bize en güzel gösteren bir misal ısıtma terti- heryerde kullanılabilir bir hale gelmesini mümkün kılan, ci-
batıdır. Bu tertibatın hangi sistemde ve ne gibi teferruatı hazlar, âletler, muhafaza tertibatı, hususî levazım, tesisat
haiz olacağı hususunda verilecek karar, duvarların, pencere- vesaire ile teçhiz eder. tşte böylelikle ev mimarın elinden
lerin, kapıların, çatıların, zeminlerin vesairenin harareti ne alınıp mühendisin eline verilir. Yukarıda izah ettiğimiz üze-
derecede nakleden evsafta bulunduklarına bağlıdır, yani asıl re. şeklini hiç değiştirmeden dünyanın her tarafında kulla-
inşa tekniğile alâkadardır. nabilen makinelere benzeyen bir neticeye varılır. Bu neti-
Görülüyor ki mimarideki teknik, filen yapılan inşaatta, ce, bir cihan mimarîsidir; bugün bütün mecmualarda resim-
muhtelif kısımlara ayrılması kabil bulunmayan bir saha ma- lerini gördüğümüz sayısız modern binalardır. Eğer bu fo-
hiyetinde ise de, öğretmek vs öğrenmek için böyle bir tak- toğrafilerin altında, binaların bulundukları yerlerin isim-
sim yapmağa lüzum vardır. Ancak, bu taksim yapılınca da, leri yazılı olmasa onların Almanyada mı, Fransada mı, In-
bütün teknik okullarda, kısımlar arasındaki irtibatların kay- gilterede mi, Jâponj»ada mı yoksa Rusyada mı, nerede, ol-
bedilmesi tehlikesi baş gösteriyor. Kalorifer, havalandırma duklarını kimse bilemez. Bir tanınmış mimar bu dümdüz
ve sair tesisat işlerinin mütehassısı olan teknik adamlarının enternasyonallik karşısındaki hayranlığını o kadar ileri gö-
da herbirinin kendi branşlarında bir takım «ideal, leri var- türmüştü ki, şöyle bir tez ortaya attı : «istikbalde en şimal
dır. Onlar hiç bir hudut tanımazlar. İşte böylece de mesleğe memleketlerde yapılacak binalarla Akdeniz civarında kurula-
yeni atılacak olan genç mimar namzetlerinin zihinleri ta- cak binalar tıpkı birbirinin aynı olacaktır!». Birkaç sene
mamen karışık bir hale gelir, tyi yapılmış bir ev mefhumu içinde istediği oldu. Mimarî öyle ağır bir hezimete uğradı ki
onlar için artık en yüksek ilmi formüllerin bir araya geti- kendini toplayabilmesi için uzun bir zaman lâzım gelecektir.
rilmesinden hasıl olan bir kolleksiyon gibi birşey manâsı Bu eğer yalnız estetik bir yanılış olsaydı belki pek o kadar
ifade eder. Ev denince, bir ilim lâboratuarı tasavvur etmeğe mahzurlu sayılmazdı. Fakat tabiat, yani batışımızda iklim,
başlarlar ve onu en yeni cihazların ve makinelerin toplan- kendisinin bu kadar cezaya lâyık bir ihmale uğratılmasının
masile vücude getirilen bir kolleksiyon sanırlar. Bir yüksek intikamını çok geçmeden alacaktır: Bir memleket için doğru
fen mektebinden çıkan böye bir genç mimar eğer bir üsta- olabilen, bütün düşüncesiz taklit mahsulü binaların diğer
ne kadar relâtif, ne kadar izafi, olduğunu anlar, bunların memleketlerde ise yaramadıkları anlaşılacaktır. Korunma te-
dm atölyesinde filen çalışıp da, o hususi teknik branşlar hak- sisatı ya uzun zaman kullanılınca pahalı gelecek, yahut sık
kında mektepte iken kendisine öğretilmiş olan bütün şeylerin tamirlere, tadilâta vesaireye lüzum gösterecek, malsahibleri
birçoklarını silkip üzerinden atarsa ve hakikî bir mimar uğrayacakları masraflar ve kapılacakları öfkelerden mimarı
sıfatile ancak inşaat için kendisine lüzumu olan şeyleri tet- mes'ul tutacaklardır.
kik edip araştırmakla iktifa ederse, o zaman mes'ut bir in-
Bu vaziyette, teknik mimarinin, yani proporsiyon san'ati-
san sayılmalıdır.
nin, yaşıyabilmesi için lâzım olan ilk istinadgâhını elinden
Mimarın işi, esas itibarile, tekniğin muhtelif aksamını almış bulunmaktadır. En feci tarafı da, sesi en çok çıkan
birbirile ahenktâr ve imtizaçlı bir hale getirmek, onlara har- bazı üstadlar dolayısile, tekniğe mimarînin fevkinde yer
moni vermektir. verenlerin ve böylece kendi san'atlarını mahvedenlerin yine
Proporsiyonun realitede esas faktörünün, âmilinin, ne- mimarların kendileri olmuş bulunmasıdır.
den ibaret olduğunu «proporsiyon» bahsimizde gördük. Bu ümit ederim ki, yukardaki sözlerimden tekniğin terak-
osas âmil iklimdir. Netekim hakikaten de mimarın, teknik kisini istemediğim yahut da ondan sadece hoşlanmadığım
yardımile, kendindeki proporsiyon istidadını isbat edeceği tarzında bir manâ çıkarılmaz. Şüphesiz, hepimiz hayatımızı
ilk merhale iklimdir. ve insanların bir arada yaşamalarını mümkün olduğu ka-
Mimar, projesinin şumullü tasarlanışında, yani konsep- dar kolaylaştırmak istemekteyiz. Bu yolda teknik mükemmel
siyonunda, eğer iklim şartlarını kâfi derecede gözetmemiş âlet ve edevat vücude getirmeğe bütün iktidarile çalışsın.
bulunursa modern teknik, evin bütün küçük ve en küçük kı- Fakat bunların mutlaka hayatı kolaylaştıracak mahiyette bu-
sımlarına bile uygun gelmek üzere ihtira ettiği edevat ile lunması şartile- işte bu takdirde teknik proporsiyona bir
mimarın yardımına koşmak istiyor. Bu sözümüz bittabi bü- zarar vermîz, bilâkis kendiliğinden, proporsiyonun bir kısmı
tün icat ve ihtiralar için olmayıp, bilhassa umumî ve hakikî haline gelir. Bunun doğruluğunu umumî olarak, evlere kon-
bir ihtiyaca tekabül eden ve tekniğimizde hakikaten bir muş bulunan teçhizat ve tesisatın pek o kadar çabuk bozul-
boşluğu dolduran fuarları ve mimarî mecmualarını doldur- madıklarıHâ, yani evin ömrü ile hiç mütenasip olmayan bir
makta olan yardımcı teknik vasıtaların ekserisini sözümüzün müddet içinde bozulup gitmediklerine, pek sık sık tamire
şümulü dahilinde saymak lâzımdır. Bunlar sadece birer tebdile veya tadile ihtiyaç göstermediklerine vesaireye ba-
yardımcı vasıtadan ibaret olmalarile, bugünkü mimarînin ik- karak denemiş oluyoruz, ki en bariz olarak göründüğü yer
lime göre bir proporsiyon bulamamış olduğunu isbat ediyor- teshin tertibatıdır. Küçük cihazlar da dahil olmak üzere, mi-
lar. Teknik mimariye yardıma koşuyor. Fakat muavenete ge- marî ile buluşacak bütün makineler içine girecekleri bina ile
proporsiyonlu bir hale gelmelidirler. Bunun en kolay elde ister, vücudüne bakmak ister vesaire... Herşeyden evyel de
edildiği yer fabrikalardır. Oralardaki topu tertiplilik, iyi havanın zararlarına karşı korunmuş olmak ve aynızamanda
aydınık vesaire makinelere uykun gelen muhiti ister iste- da güzel havalardan istifade etmek, güneşin, sıcağın, serin-
mez temin ederler. Sanayi binalarında bütün mülâhazalara liğin vesairenin zevkine varmak ister.
hâkim olan prensip faidelilik kaygusundan ibaret bulunduğu İşte böylelikle teknik, tamamen kendiliğinden bir san'at,
için, imtizaçlı bir bütünlük temininin nisbeten kolay olması bir güzel san'at halini alır. Çünkü, bir taraftan iklimin fena
tamamen rasyonel, yani sadece akıl ve mantık ile, hareket tezahürlerinden, dondurucu soğuktan, yağmurdan, sisten ve-
edilmesindendir. Fabrikalarda diğer binalardaki kadar bü- saireden korunmuş olmak, diğer taraftan da iklimin güzel
yük bir rol oynamayan iklim mülâhazaları da yine böyle ras- tezahürlerinin zevkine varabilmek... Bunların ikisi de sa-
yonel surette muameleye tabi tutulur ve işte modern mima- dece fizikî mahiyette duygular olmayıp aynı nisbette, belki
rînin en iyi eserlerini endüstri binalarında görmekliğimizin de çok daha ziyade, ruhî mahiyetedirler. Pencerelerin ter-
sebebi de bundandır; o binalarda mühendis ile mimarın te- tip ediliş tarzına göre, bir odanın aydınlığı hoş veya nahoş,
mayülleri arasında bir ayrılık yoktur. Bunun en muazzam dışarıya doğru bakıldığı zaman manzara güzel veya çirkin
misali Amerikadaki hububat silolarıdır. Halbuki, Avrupalı olabilir, inşa tekniğinin kendine mahsus tertip tarzı vardır.
mimarları hayran bırakan bu binalar hiç de san'at bakımın- O, güzel bir aydınlık veya güzel bir manzara temin edilme-
dan yüksek bir eser yaratmak maksadile kurulmuş değiller- sinde âmil bulunan pencere, saçak, taraşa, balkon vesaire-
dir. ilk zamanlarda Amerika'da hiç kimse onlara güzellik - nin hususî nevilerinden istifade eder. Böylece, bu akşam
lerinden dolayı hayran olmamıştır. Bunlar tam manâsile mü- birer güzel san'at vasıtası haline gelmiş olur ve yaratılacak
hendis inşaatıdır. Bu binalara karşı bu günkü hayranlığın eserin güzelliği veya çirkinliği bu vasıtalara bağlı kalır, ta-
kalıp kalmıyacağı belli değilse de temiz ve iyi hatlarla ya- biatı bir ressamın yapacağı resmin güzelliğinin kullanacağı
pılmış olan mühendis binaları kalitelerini kaybetmiyecek- boyalara ve vereceği şekillere bağlı bulunması gibi.
lerdir, bittabi durdukları müddetçe. Çünkü; sanayi faaliye- Teknik, insanla tabiat arasında, insanla hava tesirleri
tinde şekiller çabuk değişir. Birkaç sene geçince makineler arasında, havanın güneş, sis, yağmur, dondurucu soğuk, kar,
eskir ve onlarla birlikte, içinde bulundukları binada eskimiş rüzgâr gibi iyi ve fena tesirleri arasında bir mevki tutar,
olur. Görülüyor ki bu binaların ömrü pek kısa olup diğer bir mutavassıttır, insanla tabiat arasındaki bu tavassutunu
bina nevilerinin ve meselâ evlerin ömrü ile. büyük bir te- yaparken şekilleri ne kadar vazıh ve ne kadar temiz bulu-
zad teşkil etmektedir. nursa duygumuza da o kadar yakın gelir; ve böylece insan-
Fabrikalar, içinde canlı mahlûklar yaşayacak diye ya- lar ev yaparken kâinatın iklim ve hava denilen kısmı ile
pılmış değildirler. Her halde inşalarında, içinde insan ya- doğrudan doğruya münasebete girişirler. Demek ki mimarîde
şayacağı mülâhazasının birinci derecede âmil olmadığı mu- teknik insanla kâinat arasında münasebet yaratır. İnsanın
hakkaktır. Bu binalar bilâkis makineler, büyük dinamolar hâl ve hareketlerine, alışkanlıklarına, âdetlere tesir eder;
vesaire için yapılmıştır ve bu makineler adeta bir ahırdaki hem de yalnız sıhhî bakımdan değil, şekil ve estetik bakımın-
hayvanlar gibi, az, hatta çok defa pek az, mikdarda insan dan da tesir eder. Evlerin teknik teçhizatı, tesisatı ise bun-
tarafından idare olunurlar. Meskenler ise bittabi insanlar dan sonra gelir ve büyük bir kısmı, inşa tekniğinin çok daha
için yapılır. Bazı mimarî enbiyasının ikametgâhtan bahse- kuvvetli olan tesirlerinin bir neticesi halindedir.
derken ikamet makinesi» tabirini kullanmış olmalarına «şa- Tabiat kudretlerile, fırtınalarla, yersansıntılarile, yangın-
ka» demekten başka çare yoktur. Bu «ikamet makinesi tabi- larla, su baskınlarile vesaire ile teknik ya az meşgul olur,
rinin vereceği neticeler, yiyip içmeyi, uyumayı, çocuk ter- yahut hiç olmaz. Mimarînin bugibi acıklı işlerle uğraşan
biye edip yetiştirmeyi, toplantılar yapmayı vesaireyi imâl dramatik kısmına konstrüksiyon bakar. Ufki Ve şakulî bü-
eden bir makine. Mimarların tekniğe ifrat derecede bir de- yük eb'adın, sıkletlerin başarılması ve binanın bütün ipti-
ğer vermekte, böyle bir saçmalayışa kadar, ileri gitmiş ol- daî, yani elementaire, düşmanlara karşı muhafaza altına
maları bizim için çok faideli sayılabilir, çünkü tutulan yo- alınması da tekniğe terettüp eden bir iş değildir.
lun yanlışlığını bundan daha bariz bir surette meydana ko- Denebilir ki teknik, anasırın, yani elemanların, sadece
yabilecek bir delil bulmak güçtür. yumuşak ve tatlı taraflarını tanır. O, adeta mimarînin şiir,
O halde mimarîde tekniğin ehemmiyeti nedir? lirik veçhesidir.
Teknik teçhizat denilen teshin ve havalandırma tesisatı, Mimariye üniversel karakterini, yani iklime, havaya,
mutfak, banyo vesaire tertibatı gerçe hem kendi aralarında tabiata uyan hususiyetini veren şekiller teknik tarafından
ve hem de binaya nisbetle proporsiyonlu olmalıdırlar. Fakat vücude getirilir. Bu şekiller, binanın bulunduğu yerin ta-
proporsiyon vasıtasile mimarîye götüren ve bazı şartlar al- biatına, ışığına, havasına ne kadar uygun olurlarsa o nis-
tında hatta klâsik mimarînin bizi hayran eden şekillerini ya- bette umumîdirler, üniverseldirler. Mimarî en münbit estetik
ratan teknik bidayette bu dediğimiz teçhizata bağlı bulunan tarlasını teknikte bulur. Proporsiyonun hükmü altındaki
bir teknik değildir. teknik, mimarî şekil güzelliğinin unsurudur. Bunu bazı
Tekniğin bu veçhesine yukarıda inşa tekniği demiştik. klâsik misallerde göreceğiz.
Bu teknik ağaç, taş, tuğla, sıva, çatı örtüsü vesaire gibi in- Teknik, muvaffak olduğu zaman, fizikî tesirleri aşarak
şaat malzemesinin seçiminde ve kullanılışında kendini gös- büyük bir kuvvetle ruha hitap ettiği için hiç çekinmeden
terir. Kapılar ve pencereler, yağmurdan ve güneşten mu- diyebiliriz ki, teknik ne kadar vazıh ve vasıtasız bir şekil
hafaza eden çatılar gibi muhtelif bina aksamının havanın te- haline gelirse proporsiyonun bulduğu esas okadar sarih, mi-
sirleri bakımından ne suretle tertip edileceği ve ne gibi pro- marînin kuvveti okadar büyük olur.
fillerde yapılacağı, zeminin rutubetine karşı ne tetbirler alı- Eski Hollanda evlerinin büyük pencerelerile bir çok
nacağı meselelerile bunlara mümasil sair hususlarda da bu bakımlardan onlara benzeyen eski Türk evinin pencereleri
teknik rol oynar. Mimarî teknik... Yapılacak binada insanın çok kere üst ve alt olmak üzere iki kısma bölünmüş olup
şahsî hoşnutluk duygusunu tatmin için alınması lâzım bü- bulundukları binalar pavyon halinde guruplar teşkil eder.
tün tetbirleri ihtiva eden bir tekniktir, insan rahat etmek Bu pencerelerde tabiattan alınmış proporsiyonlar esastır;
hem pencerelerdeki proporsiyon ve hem de bu pencerelerin İnşa işile herhangi bir alâkası olan herkes, - zaten alâ-
duyarlara, damlara vesaireye ııisbetle haiz oldukları propor- kası olmayan da yoktur-, bilhassa mimarlar, tekniğin mima-
siyonlaı- tabiatla münasebettardırlar. Aynı hali ingiliz evinin rîdeki rolünün neden ibaret olduğu hakkında sarif bir fikir
büyük fakat çubuklarla kaplanmiş pencerelerinde de görü- edinmelidirler. Bugünkü ahval ve şartlar içinde buna. imkân
yoruz. Bu ingiliz pencereleri içeriye bol aydınlık vermekle olamaz. Çünkü zamanımızda, inşa edilecek binalar hakkında
beraber sisten de muhafaza ediyor gibidirler. Akdeniz mem- bir konsepsiyon yoktur. Hakikatte, zamanımızın mimarisi
leketlerinde kalın beyaz duvarlar içinde tezatlı bir propor- yoktur. Bu sebeple yolumuzu bulmak için ancak maziye
siyon hali gösteren küçük pencereler de böyledir. Bunların bakmaktan başka bir çareye mâlik bulunmuyoruz.
küçük oluşları gündüzlerin sıcak ve gecelerin soğuk olma-
sından ileri geliyor, iskandinavya'da ve Rusya'da blok ha- Eski inşa san'atının bu örneklerine bakarken kalorifer,
linde ağaçtan yapılmış binaların küçük pencereleri için aynı elektrik, ve su tertibatlı alafranga aptesane vesairenin evin
mülâhaza variddir. Eski gotik» üslûbunda yapılmış evlerin bütünlüğü ile münasebetlerini araştırmamıza bittabi imkân
sıra sıra dizilmiş pencereleri de bunların Almanya ve Fran- yoktur. Fakat bütün eski kültür devrelerinin de bu bakım-
sa'nın mutedil iklimine uyduklarını gösterir. Bütün dün - dan kendilerine mahsus bir tekniği vardı. Ancak, tekniğin bu
yada, her mıntakaad ve her memlekette yalnız pencerelerde veçhesi gayet izafîdir, karakteristiği daima tahavvül etmiş
değil binaların bütün aksamında, esası teşkil eden teknik olmakla beraber vazifesi daima aynı vazifeydi, bugün de ay-
tertibi iklim dikte etmiştir. Teknik, tabiatın emirlerini nıdır : Büyük konsepsiyona uymak ve konsepsiyonu kendi-
dinlemiş, onları dikkatle icra etmiş ve üslûbun dayanacağı sinden üstün tutmak.
esası vermiştir. Bunun karşısında süs ve tezyinat ya büsbü- Fakat bu. konsepsiyon da şeklini ancak teknik vasıtasile,
tün geri çekilmiş yahut da umum hey'etlerile sarih ve temiz bilhassa tekniğin yukarda inşa tekniği» dediğim kısmı va-
bir şekil meydana getiren o unsurlar içinden vücut bulmuş - sıtasile, almıştır. Yukarda da söylediğimiz gibi inşa tekniğinin
tur. büyük ruhî ve fizikî tesirleri vardır. Bu teknik eğer sarih bir
yolda gitmekte ise, estetik duygularımıza hitap eder ve der-
«Teknik» hayatı kolaylaştırdığı zaman onu severiz. Fa-
hal ruhî tesirleri fizikî tesirlerine tefevvük eder. inşa işi o
kat evimizdeki su akmaz, modern abteshane kurur, mut-
zaman artık saf teknik sahasının eteklerinden yukarıya doğ-
faktaki havagazı ocağı, kalorifer, elektrik ışığı vesaire iş-
ru yükselerek bir san'at olur. Ve bu, tatbik edilen san'atlar»,
lemezse o zaman bütün bu teknik «terakkisinden» artık
denilen alelâde tezyini san'atlar gibi sadece kısmen san'at
usanç ve bıkkınlık getiririz. O zaman,ö böyle, hiç umulma-
mahiyetinde değildir. Estetik bir esasa istinad etmek mec-
dık beklenmedik, hiç akla gelmiyecek bir anda aksayarak
buriyetinde bulunan böyle bir inşa, o esası da yaratır ve
ruhumuzun sükûnunu kaçıran bu şeylerin mahiyetine ve-
mutlaka yaratacaktır. Bu esas öyle bir kaide olur ki, diğer
rilen kıymete karşı içimizde bir tereddüt uyanır. Hayalimiz
güzel san'atlar, ressamlık ve heykeltraşlık ona memnuniyetle
bunların bulunmadığı, böyle aksamalara uğranılmayan yer-
uyarlar ve mimarî «güzel san'atların anası» seviyesine yük-
lere, iptidai memleketlere, köylere, Avustralya adalarında
yaşayan insanlar arasına koşar. Fakat oralarda da öyle başka
bir dert, hayat mücadelesinde öyle bir sertlik San'at kültürünün her devresinde teknik büyük bir rol
vardır ki bizim ona dayanmamız az bir ihtimaldir. Bu se- oynamıştır. Ancak, bana öyle geliyor ki, bu hâkim rolü yal-
beple olduğumuz yerde kalıp halimize şükreder ve daha iyi nız iki mimarîde görmek ve tahlil e t m e k en muvafık bir
bir hayata kavuşmak arzusile hülyalara dalarız, işte en fe- hareket olur: Japonyada ve eski Yunanistanda.
na şey de budur. Bu, semeresiz bir romantizmdir ve zaten
Her ikisinin de şekilleri itibarile mukayesesi imkânsız
tahammülü güç olan hayatımızı büsbütün çekilmez bir hale
ise de prensip itibarile tamamen biribirine benzerler. Bu
getirir.
sebeple, tekniğin mimarîdeki ehemmiyetini tebarüz ettirmek
Semere verecek yegâne yol teknik icatlara proporsiyon için misâl olarak alınmaya son derece müsaittirler.
vermek, yani onları evlerle imtizaçlı ve ahenkli bir hale ge-
Her ikisinde de san'at, pek incelmiş bir estetiğin hayret
tirmektir. Onları ne ifrata götürmeli ne de esaslı surette
verici devrelerini doğuracak kadar tekniğe istinad etmiş gö-
basitleştirmelidir. Sarih normlar haline getirmelidir. Bu
rünmektedir. Bu estetiği bugünkü normal konuşma dilin-
suretle fabrikalar ve işçiler sadece münferit parçaları sükû-
deki manâsile almakta bir mahzur yoktur; yani, şimdilik içi-
net içinde isleyip imal etmekle kalmazlar, aynı zamanda ta-
ne fazla bir sembol, füsünkâı- formüller ve derin bir ehem-
mirat icabettikçe, hazır bulunan normalanmış, hepsi aynı
miyet karıştırmaksızın, onu üzerinde ittifak edilen bir şey,
tipte, yedek parçalarla hemen tamir işlerini de yapabilirler.
bir konvansiyon, zevkin ve şekil güzelliği karşısında duyu-
Bütün bunlar kolayca anlaşılan ve tabiî şeylerdir. Fa- lan memnuniyetin bir tecellisi manâsında alabiliriz. Yunan
kat bıi tabiilik gene de herkes tarafından anlaşılamıyor ve san'atına niçin klâsik deniliyor? Çünkü onda bugün dahi
doğru oları yolda hep birden sistematik surette yürümek şekil muvaffakiyetinin en yükseğini görüyoruz.
mümkün olmıyor. Çünkü o büyük konsepsiyon yoktur, tek-
nik şeylerin bir binanın umum hey'eti içine uygun bir tak- San'at eserlerinin temaşa edilişi, zevkine varılışı ve
simat halinde nasır konacağı hakkında sarih ve şamil bir tetkik olunuşu Japonya'da bugün de yine eskisi gibi, yine
kavrayış, bir tasarlayış yoktur. eski usulde oluyor:

You might also like