You are on page 1of 5

Y e n i A l m a n m i m a r î s i

Söyleyen : Prof. P a u l Bonatz

- - Bu konferans yeni Alman Mimarî Ser-


gisinin Ankarada açılışı münasebetiy-
. le, Prof. Paul Bonatz tarafından veril-
miştir. Yeni Alman Mimarî cereyanı
nrn tezini müdafaa eden bu konferan-
sı neşretmeği faideli bulduk.

İnşa sanatı her zaman, bir devrin hususiyetini süren derebeyi prensler şatolarında sanatkârları top-
gösteren bir ayna olmuştur. ladıkları ve hâkimiyetlerine şatoları vasıtasile şuurlu
A r a d a n binlerce sene geçtiği halde Mısırın ma- bir ifade verdikleri m ü d d e t ç e kültürümüz vardı.
betleri rahiplerin esrarengiz kuvvet ve kudretini, eh- Düşünce yaşayışı v e aynı z a m a n d a biııa ile
ramlar ise firavunların yüz binlerce eser üzerindeki ifade ediş bakımından son büyük dalgayı klâsiklik
hudutsuz hâkimiyetini hâlâ haber veriyorlar. (classisisme) cereyanının hüküm sürdüğü devrede
İnsanlık tam bir serbestlikle inkiaşfını ilk defa görüyoruz, ki buna büyük yazıcılar başlamış. Al-
klâsik Yunanistanda yaşadı. Şiir v e bilgi, devlet manyada Schinkel ile Klenze ismindeki mimarlar
şekli ve kanunlar yaratan ahlâk kuvvetleri ebedî ifade vermiş ve müteaddit A l m a n devletlerine: baş-
timsallerini ö l m e z mabetlerde buldular. buğluk eden sanat dostu krallar müzaharet etmiştir.
Eski R o m a n ı n tesiri ile ise henüz daha v a k m İnşa kültürünün bu b ü y ü k dalgası takriben ( 1 8 5 0 )
bir halde karşı karşıyayız. Kaplıcalar, su kemerleri, senesine kadar gelir. Bu tarihe kadar çirkin hiç bir-
mabetler v e m a h k e m e holleri, zafer takları ve k o - şey v ü c u d a getirilmedi. Sanki insanlık b u tarihe ka-
losseum hep aynı mânaya ifade verirler: Devletin dar henüz suçsuzluk içinde yaşamakta idi, denile-
büyük olan kudretini m e y d a n a k o y m a k ! R o m a di- bilir.
siplininin girdiği her yerde, bütün A k d e n i z çevresin-
Sanayileşme ile, teknik ve iktisat bakımların-
de ve A v r u p a d a bugün de, Devlet bakımından dün-
dan müthiş hızlanış ile, liberalizm devresi başlar.
ya çapında büyük bir düşünüşün sürükleyici şahit-
İktisat kuvvetleri ve spekülâsyon bu d e v r e d e tanzim
leri durmaktadır. İçimizde, eski R o m a y ı v e y a Bi-
edici iradeden daha kuvvetli idiler. Şehirler dehşetli
zansı en parlak devri içinde bir kere olsun gözler ö -
surette ve intizamsız olarak büyüdüler. «Kiralık kış-
nüne serilmiş g ö r m e k için ömrünün birçok senelerini
lalar» denilen pek büyük apartımanların çoğalması
feda etmeye hazır olmıyan kimse yoktur.
karşısında Devletin bunlar üzerindeki güdümü bü-
Avrupanın Hıristiyan'ık devrine rastlayan or- tün memleketlerde âciz kaldı v e D e v l e t bilfiil se-
ta çağında ise kendi timsallerini yaratan kuvvetler kil v e r m e ğ e hiç muktedir olamadı, sadece nizam-
başka idi. Dünyeviyetten yükselmeği özleyiş dar. nameler neşredip tahdit etmek suretile pasif bir rol
yüksek v e ç o k kuleli katedrallerin sofuluğunda ifade oynamakla iktifa etti.
buldu. Kilise sonra tekrar dünyaya doğru d ö n d ü ğ ü Bütün kültür kıymetleri hiç bir şeye aldırış
zaman ise, nüfuz v e hâkimiyet sahibi olmak istedi- edilmeden tahrip edildi ve biçimleri değiştirildi.
ğine bir işaret olmak üzere klâsik Sen Piyer kated- G e ç m i ş zamanların saygı veren şahitleri yanına bü-
ralini yaratmıştır. vük mağaza binaları oturtuldu. Y e n i büyiik şehir-
İnşa etmek, kuvvetlilerin b ö y l e isteyip düşün- lerin görünüşüne mağaza binaları, banka, palaslar
mesinden v e y a hesaplarına b ö y l e gelmesinden d o - ve eğlence yerleri mahiyetindeki binalar hâkimi ol-
ğan birşey değildir. Kuvvetliler inşa etmeğe d o ğ - du. Z o r b a reklam işaretleri dünyanın yüzüne bir
rudan d o ğ r u y a mecburdurlar v e başka Türlü hare- başka biçim verdi. İnşa sanatı bakımından bu d e v -
ket etmeleri imkânsızdır. Yapılarla tevsik edilmiyen renin aynası bize çirkm bir çehre gösterir.
devirler büyük ve toplayıcı kuvvetlerden mahrum A d o l f Hitler 1935 senes'nde verdiği kültür
bulunmuş olan zamanlardır. s ö y l e v i n d e bu ha'i şöyle anlatır. «Eski çağların ve
A v r u p a d a şuuruna malik şehirliler gururla orta çağın şeh : rlerine karakteristik v e dolayısilo de
yükselen belediye binalarını inşa ettikleri, hüküm hayret olunmağa değer çizgileri veren şey şehirli-
lerin hususî binalarının büyüklüğü olmayıp bunun lalarından farklıdır. Buradaki binalar aralıklı su-
çok üstünde yükselen bir arada yaşayış ruhunun tim- rette tertip edilir, güneş ve havayı bol bol aldıkları
sali binalardı v e bunları görmek için uzun uzadıya gibi birçok yeşil ve oyun sahaları da vardır, içtima-
aramağa lüzum yoktu, Bilâkis şehirlilerin hususî bi- iyat fikri burada baş rolü oynar. Evvelce mukaddes
naları bunların gölgesinde, derin karanlık içinde ka- diye ilân edilen fertlerin hususî hakları artık bir
lırdı.» ( engel gibi yolu kapatmaz. Kuvvetli devlet nüfuzu
Orta çağdan bir misal: Münih şehrinde Franen- halkın müşterek faydasını şahsın münferit faydası
kirche denilen katedrali inşa etmiş olan İnsanların üstüne çıkarır. İkametgâhlar inşaatı artık sermayeye
kendi evlerinden bugün bir taş ve bir kalas bile kal- yüksek faiz getiren bir mevzu olmayıp sadece insan-
mış değildir. Bu eseri yaratmış olan eller beşyüz se- lara hizmet etmektir.
nedenberi çürüyüp toz olmuştur. Onların nasıl ev- Bugünkü bina yaradılışını eski devirden ayıran
lerde oturmuş olduklarını bilmiyoruz. Fakat, sürek- ikinci bir nokta da bütün kuvvetlerin müşterek bir
lilik ve ebedîlik yolundaki istekleri hak kazanmıştır, irade halinde birleştirilmesidir. Yeni bir inşa kültü-
çünkü şahidi durmaktadır. rü ancak b ö y l e doğabilir.
Bu Franenkirche katedralinin büyüklüğünü ve Evvelden şurada burada iyi başarılar vardı.
hacmini Münih şehrinin o zamanki darlığına ve kü- Fakat güzel görünmüyordu. Bunları boyuna yeni çı-
çüklüğüne ve az nüfusuna nisbet edersek misalimiz kan gürültücü modeller bastırıyordu. Hünerli bir-
bir kere daha hayret verir. çok fertler vardı. Fakat her biri bir başka yol'^n
A d o l f Hitler sonra şöyle demiştir: «Bugünkü yolcusu idi. Aralarında müşterek olan tek şey her
büyük şehirlerimizin karakteristik çizgilerini hâkim birinin eserine kendisini temsil ettirmek arzusu idi.
bakış noktaları olarak grat siyeller şeklinde büyük Birinci dünya harbinden sonra Expressionism
mağaza binaları, pazar binaları, oteller ve yazmane- ortaya çıktı. Bundan sonra Romantizm ve nihayet
binaları teşkil ettiği müddetçe ne sanattan, ne de ha- mevzua uygunluk yâni yeni (objektivisme) denilen
kikî kültürden bahsedemeyiz. Bu mevzuda mütevazı yeni cereyan göründü. Bu son üslûb taş ve tahta gi-
surette sadeliğe çekilmemiz lâzımdır. Fakat ne ya- bi eski ve tabiî inşa maddeleri yerine sadece çelik,
zık ki, liberalizm d e v r n d e umumî hayatın bina ba- demirli beton ve mümkün olduğu kadar çok cam
kımından sekili endi'/ilmesi fert sermayedarlığına gibi teknik mahsulü maddelerle çalıştığı için kendi-
dayanan iş hayatı mevzuları lehine olarak geri bıra- sine «mevzua uygunluk» ismini vermişti. Bu mad-
kılmıştır. Nasyonal Sosyalizmin kültür tarihi bakı- delerin bina mevzuuna elverişli olup olmadığına
mından büyük vazifesi işte bilhassa bu temayülü ehemmiyet Veren yoktu. Fakat, bir müddet sonra
terketmektir.» bu üslûbun mevzua hiç te uygun olmadığı hattâ tek-
Bu suretle Almanya için yeni bir devre başlı- nik bakımından kusurlu olduğu anlaşıldı. İlk İşaret-
yor. Şehirler inşa etrrek, yani şehirleri tanzim etmek leri menfi olan yeni bir romantizmeden başka bir
ancak kuvvetli bir polisin, bilhassa bu vazifenin ha- şey değildi.
iz olduğu yüksek dereceyi müdrik bulunan bir dev- Bütün bu huzursuzluklar içinde bir nokta ay-
let kudretinin başarabileceği bir iştir. Fakat bugün dınlanmıştır:
bu is sadece iyi ve daha iyi binalar vücuda getirmek- Yeni bîr Ü ? I Û D fertlerin tek başlarına yeni bi-
ten ibaret olmayıp hacim sahasını ve şehirleri tan- çimler düşünmeliyle doğmaz. Bunlar kısa ömürlü
zim etmek gibi en büyük bir meseleyi teşkil ediyor. denemeler mahiyet'nde kalır, d 9 0 0 ) senelerı'nde-
Tanzim etmek bir derece sırası tesbit etmek ki (gençlik üslûbu) b ö y l e bir deneme idi. Yeni bir
demektir. Devletin, Partinin ve müşterek cemiyet Ü=1ÛD bir kimsenin kendi ihtiyarı ile o ' m a birsey
Kavatının binaları birinci derecede tebarüz ettirilir. dcğild'r. inşa sanatının, zamanın ne g ; bi acıları ve
Şehirlilere ait vazifeler. kültür devirlerinde heo ola- ne gibi yeni şartları neticesinde yeni bir çehre ta-
gelmiş bulunduğu üzere, ikinci dereceye çek'liı-. kındığını güzel sanatlar tarihi bize öğretiyor.
Şehirlerin tanziminde birinci derecede teba- Şimdi biz hangi yoldan gideceğiz?.. Zamanı-
rüz ettirilen müşterek cemiyet hayatına ait binalar rn'7 nerece gitmek is>tivor?.. Burada iki şeyi ayırdet-
büyük ve yeni merkez noktaları halinde bir araya memiz lâzımdır: Birincisi; şehirlilere ait binalara
getirilir. A n c a k bu yeni ve sağlam çekirdeklerden- mahsus inşa sanatı, yani çerçevenin kenarlarını teş-
dir ki manalı bir bütün inkişaf edip vücut bulabilir. kil eden kısımlar, ikincisi; monumental vani âbidevî
Kristalleşme çekirdekleri büyük ana kollarını uzatıp inşa sanatı, yani tebarüz ettirilmeğe hakkı olan kı-
yayarlar. Etraflarında serbest yerler tesbit ve mü- sım.
dafaa edilir. Kenarlar vücuda getirilir ve buralarda Şehirlilere taallûk eden inşa sanatı mümkün
yeni unsurlar baslar. Kenar'ar ağaçlıklı yollar ve olduğu kadar geniş olarak ele alınmalıdır. Köylük
yeşil sahalarla tebarüz ettirilir. Sonra, rnânalı ve verlerdeki inşaattan başlıyarak ikametgâhların, vazı-
ahenkli surette araya muhtelif safhalar ve kademeler hane binalarının, mağazaların, kışlaların, mektep-
yerleştirilir. lerin, hastahanelerin. otellerin vesairenin bütün şe-
İkametgâh sahaları da eski zamanın kiralık kış- killeri burada dahildir.
Bunun yanında teknik bölge var; yâni fabri- tında vücuda getirilmiş birer inşa şaheserleri idi.
kalar, kuvvet santralları, pazar holleri, su inşaatı Fakat sonra, muvazenet hesapçısı olan mühen-
vesaire.. dislik inşa sanatkârı olan mimardan ayrılması, mü-
Birinciler el zanaatlarından geliştirilebilirler. hendisin lüzumundan fazla ihtisaslaşması ve aynı
İkinciler konstrüksiyon ile vücuda getirilir. Birinci- zamanda mimarın da bu meselelere karşı .ılâkasız
lerde geleneğe dayanılır. İkincilerde ise el zanaat- kalması neticesindedir ki tekniğin çirkin binaları
larından ders almış temiz bir inşa düşünüşü esastır. dünyaya geldi.
İnşaatta geleneğe ne dereceye kadar el atmak sAnmızın başındanberi mimarlar tekrar mü-
caiz veya lâzım olduğu meselesi bütün memleket- hendis inşaatı üzerine tesir etmeğe çalışıyorlar. Mi»
lerde aynıdır. m arlar ya mühendislere sahayı terketmek, yahut ta
Yüz veya ikiyüz senedir (beynelmilel moder- onlarla bir ittifak akdedinceye kadar güleşmek mec-
nizm) cereyaniyle inşa işi lüzumundan fazla sade- buriyetinde idiler.
leştirildikten, bu iş çabucak öğreniliverecek bir şema Mühendislerin ve mimarların basiretli olanları
haline sokulduktan ve memleketlerle milletler ve az sonra birlikte mücadele etmek üzere birleştiler.
iklimler arasındaki bütün farklar inkâr edildikien Hesapçı mühendis kafası ile mesuliyeti üzerine al-
sonra şimdi her yerde tekrar millî kökler düşünülüp mağa âmâde bulunan mimar duygusunu kat'î su-
aranmaktadır. rette birleştirmek ise Doktor ( T o d t ) un ölmez bir
Her milletin kendi toprağından ne büyük bir muvaffakiyeti olmuştur. Bu sayede kurduğu oto-
kuvvet fışkırdığı seziliyor ve kökleri sökülmüş olan- mobil yollarının köprüleriyle bir kültür âbidesi vü-
lara açınılıyor. İnşa sanatının inkişafmdaki mâna ve cuda getirmiş oldu.
bu inkişafın sonu şehirlerin her memlekette ve her Fakat teknik yapılar sade köprüler değildir.
yerde hep aynı modele göre inşa edilmesi olamaz. Bu saha barajlar, kuvvet santralları, v e geniş isti-
Amerikanın aksine olarak Avrupa kıt'ası her nat aralıklı holler üzerinden geçerek yüksek bina
ne kadar birçok milletlere ve lisanlara ayrılmış ol- inşaatına kadar uzanır. Mühendisliğin mimarlık üze-
mak yükünü taşımak zorunda ise de buna mukabil rine bir tesir yapmadığı düşünülemez v e tekniğin bu
muhtelif nevilerden kültürler bakımından zengin- hakikî tesirini reddetmek için bir selbep te yoktur,
liği gibi bir rüchana sahiptir. Bunları silmek fakir çünkü bu, «mevzua uygunluk» devrindeki gibi söz-
olmak demektir. Kendi kültürünü şuurla kavramak de teknik değildir.
millî bakımdan kuvvetlenmek demektir... Bu ise ge- Teknik, bilâkis, mimarlığın sağlam bir «urette
leneğe gc,türür. semerelendirilmesi olacaktır. Kendi vazifeleri için
Bütün memleketlerde insanlar en iyileri kıy- ise (teknik bir üslûp) inkişaf ettirecektir. Netekim
metleri her zaman için eksilmeyen şeyleri tekrar ele teknik binaları bize daha şimdiden, farklı bir bünye
almağa uğraşıyorlar. O kıymetli şeyler ki, onları her duygusu vermeğe başlamış bile bulunuyorlar.
milletin kendi toprakları vermektedir. Taşların ve Şehirlilere taallûk eden inşa sanatı ile teknik in-
tuğlaların kullanılıra usulleri, taş ve tahtanın işlen- şayı bir kere daha hulâsa edersek, önümüzde seme-
mesindeki el zanaatkârlarının âdetleri, iklimin hu- reli bir inkişaf görüyoruz. Öyle bir inkişaf ki, bir me-
susiyetinden doğan ve eskiden olduğu gibi şimdi de sele teşkil etmeksizin tekâmül imkânları hudutsuzdur.
zarurî olan çatılar ve kornişler vasıtasile hava te- Yeni vazifeler, yeni teknik, yeni kan v e insanın
sirlerinden korunma tarzları gibi. tüketilemez yaratma zevki her zaman yeni bir ha-
Bu meyanda muayyen bir devreye ait olan bir yat vücuda getirecektir.
üslûb markasını kullanmaktan kaçınacağız. Tezyi- Monumer.tal yâni âbidevî inşaat sanatı mese-
nattan ve başka nevili binalarda türemiş eklentiler- lesi ise bütün yukarıdaki mü'âhazalardan ayrılıp ta-
den kaçınacağız. mamen başlıbaşına gözden geçirilmek icabeder.
Ge'eneğe sağlam surette itina etmek esas men- Bu sanat her devirde şehirlilere ait inşa sana-
baları aramaktır, süs yapmak değildir. Biçim, işin tının dışında ve üstündedir. Bunda bizi güdecek bir
gidişi içinden meydana çıkar. gelenek yoktur. Gelenek kırılmıştır. ( 1 2 0 ) sene e v -
Böyle el zanaatkârlığı dolayısile gelenek bakı- vel elassisizm cereyanının son dalgası geçmiş bit-
mından ders göstermek genç mimarların yetiştiril- miştir.
mesinde mutlaka lüzumlu bir temeldir. Ancak bu Bu cereyanın son eserlerini 1900 senesinden
iptidaî temel üzerindedir ki ileriye doğru muvaffa- evvel Almanyada yapı'an Rayhiştağ binasında ve
kiyetle yürümek kabil olabilir. ( 1 9 0 0 ) senes'nden sonra yapılmış olan Berlin ka-
Eski yapı zanaatkârlığı ile başarılacak binaların tedralinde görüyoruz. Bunların birçok uzuvlar ha-
vanmda teknik binaları gelir. linde ve pek çok süslerle yüklenmiş olarak bina edil-
Teknik elli seneden fazla bir zamandanberi miş bu'unması bize bir cereyanın sonunu gösteren
kurduğu binalar i'e seh'"r ve kırların biçimini bozdu. tipik vasıfları hatırlatır. Bir oolitika cereyanının ar-
Demiryol idarelerini ( 8 0 ) sene evvel yaptığı ilk ka plânında bulunduklarını düşünürsek, bu son eser-
b' : vük köprüler henüz Sch : nkel devrinin tesirleri al- lere mahsus vasıflar bir kat daha tdbarüz ederler.
O politika cereyanının da sonu gelmişti: Kendi Sarahat hasıl olması için birkaç misal verelim:
üzerine doğru yürümekte olan heybetli içtimaî me- Birincisi: Schinkel tarafından 1 8 1 6 - 1 8 1 8 ta-
seleleri gören bir monarşi onlarla uyuşmağa âmâde rihlerinde yapılmış olan yeni karakol (Neue W a c h e )
idi, fakat sarih neticeler çıkarmağa yanaşmamıştır. binası. Bu bina şimdi harp ölüleri şeref âbidesidir.
Demek oluyor ki şimdi yeniden başlıyacağız. Gayet tartılı nisbetlerini, ince profillerini, gü-
Fakat bu işte maksat inşa âdetlerine ve arazideki ge- zel surette safhalandırılmış kaide ve silmelerini göz-
leneklere uymak değildir. Çünkü, hâkim olan şey den geçirdiğimiz zaman doğrudan doğruya ve av-
bir kere meydana yürüyünce daima kendine mahsus dın olarak anlarız ki bu tam ve bitmiş bir eserdir,
hususiyetlerini de beraber getirmiş ve temsil ettir- tam yüksekliğine erişmiştir.
miştir. Daha fazla bir gaye artık aramak istemeyiz,
Yeni Almanyanın monumental binalarının p'ân- çünkü eser gayenin kendisidir. Bu noktayı bütün sa-
lanmasında ilkönce bir fikir faaliyeti, bir seçiş, ön- rahatiyle kavrayınca aynı zamanda şunu da anlamış
ceden kavranılmış bir irade vardır. Bu, klâsiğe d o ğ - oluruz: Böyİe tam ve bitmiş bir eser yeni bir geliş-
ru yönelen bir iradedir. Yüz sene müddetle roman- meye başlangıç olamaz.
tizm ve klassisizm arasında bocalamış olan A l m a n Eğer bunu bir başlangıç olarak alacak olursak
mimarlığı bu seferki yol dönümünde bocalamadı. ancak taklitler vücuda getirebiliriz, yahut ta olsa
Sarih olarak klâsiklik yolunu tutmuş olması kevfe olsa mükemmel basarılar, artistik bakımdan entere-
uymak ve icbar edilmiş olmaktan ileri gelmedi, bi- san şeyler yapabiliriz; fakat bunlar istikbale taşına-
lâkis içten sezilen bir zaruret bu seçişte âmil olmuş>- cak b ; r kuvvet değildir.
tur; çünkü bu en büyük vazifelerin derecesine ancak Meselâ daha kuvvetli kaideler, daha ağır ve
k'âsik düşünüş tarzı erişebilir. daha çok silmeler daha zengin bir uzuvlandırış ilâve
Bizim için klâsik demek kat'î ve nihaî olan şe- ederek de böyle bir eseri kat'iyyen yükseltemeyiz.
ye erişmek iradesi demektir. Yâni günün, ferdi.ı Böyle yaparsak zaten işin sonuna varmış oluruz. Faz-
m o d a veya heveslerinden uzak kalınacaktır. Büyük la yüklemek ve süslemek daima, gerilemek demek
antik devri zamanlarında olduğu gibi fert kendi- olmuştur.
kendini temsil etmiyecek, bilâkis umumun müşterek Fransada güzel klâsik eserler Üçüncü Na-
ve büyük iradesine tâbi olacaktır; inşa sanatında da polyon zamanında Garnier'ni'n yaptığı opera bina-
tıpkı politikada olduğu gibi hareket edilecektir. Y ü - siyle ölmüştür. Bu binada tantana ve ihtişam en sen
rekleri sükûnet bulrnıyan romantikçiler birçok mâ- ustalığın zirvesine çıkarıldı ve bununla artık iş bit-
nalar ifade etmeğe, ebediyyen aramağ, hislerine u- mişti.
yarak, hep hareket halinde uğraştılar; kendilerini Taşıyabileceği gücü olan ve kendimizden bir
kaybetmeğe, dikilip durdukları yeri ve dolayısile klâs : k geliştirebilmemiz için, demek oluyor ki, kuv-
görüşlerini değiştirmeğe daima hazır idiler. Şimdi ise v e d e n daha derinlerden ele geçirmeliviz, doğurabi-
birçok mânalar değil tek mâna ifade edilecektir. lecek analara kadar inmeliyiz, tam olmıyan, yetiş-
Yumuşak hisli insanların zamanında değiliz. tirebilecek kanı henüz mevcut bulunan, tamamlatıcı
İfade ve t-».-"sil edilmesini istiven şey sert ve insaf- havai kuvvetini çağıran kaynaklara baş vurmalıyız,
sız bir talihtir. Bu ifadenin sıkı ve sarih olması lâ- her birimiz b ; r başka böyle menbaa koşmalıyız.
zımTeliyor. Ölmez bir mânanın ifade edilmesi ica- Sert ve güç bir iş çıkarırsak hoşluğu fazla kaç-
bedince ferdiyetin üstüne çıkmış, daha serin bir ha- mış bir işten gene iyidir. Sade ve cazip bir iş çıkarır-
vaya yükselmek lâzımdır. Yeni inşa sanatına dam- sak gelenekli süslü bir isten gene iyidir.
gasını vuran şey devamlılık hedefine yönelen irade- Görülüyor ki, burada acılan sergiyi Schinkel
dir. devri ,"]e pader.e hangisi daha itinalı, daha tam, daha
A c a b a bu klâsik şey ne biçim bir şekil olacak? nazik ve lûtufkâr diye mukavese etmek doğru ol-
Yunanlı mı? Romalı mı? A l m a n klassisizmi nevin- maz. Bu mânada alınınca eski Alman klassisizm
den bir şey mi? Taklit olursa işin başına değ'l so- devrinin bahsi kazanacağı âşikârdır.
nuna varmış bulunuruz. Şüphesiz, sütunlar, direkler, Fakat b " serp-'dfki mimarlık bir başka dâva
silmeler, çatmalar gibi ebedî esas unsurlara baş vu- gütmektedir, işin ağırlık noktası şekillerde değil
rulacaktır. Bunlar tıpkı lisan gibi herkesin malı ve içerideki yeni özlerdedir. Eserlerin içimdeki bu yeni
zamandan mücerret ifade vasıtaları olmuşlardır. özler kendi ifadesini kendisi yaratır. Üzerinde çalı-
Zayıf bir nvmarlık bunları kullanırsa bir gele- şılan vazifeler tanıamen yeni mahivette olua bu me-
nek olur. Fakat güleşen. bunlara saldıran, bunlarla vanda pek geniş bir merasim geçişi ve toplanma
kozunu paylaşan ve bunların içine kendi yüreğinden sahasının mimarlık bakımından çerçevelenmesini
kan katan bir mimarlık ise bunları fethedecektir. c-'mdive kadar görülmemiş ölçülerde bir kapalı nw-
O zaman onları kendine kalbetmiş, kendinin yapmış »-»l'î. veni A'm^nva zihnivetinde yetiştirilecek g' ; -
olacaktır ve onlar artık onun lisanile konuşacaklar- ^"cii gençlere mahsus manastırvari şatoları göstere-
dır. işte klâs : ğe böyle sarılırsak o bizim devrimizin biliriz.
ifadesi olacaktır. Gelenekten alınmış vasıtalara bu vazifeler ar-
tık şekillendirilemezlerdi. Yeni Alman hareketir.de- Harp, inşa plânları üzerine acaba nasıl bir te-
ki disiplin müsamahasız ve şakasızdır. Bu binalar sir yapacak? Bu tesirin maddî bakımdan ne dere-
dahi öylece disiplinleştirilmiştir. celerde olacağını bilen yoktur. Fakat eski zaman-
Bu binalar nazikâne bir surette hoşa gitmek e- ların bütün misalleri gösteriyor ki, tutuk kalmış kuv-
melinde değildirler. Bunlar sert, açık ve sürekli ol- vetler, harp biter bitmez bütün bir şiddetle işe atıl-
mak arzusundadırlar. maktadır.
inşa emelindeki ölçü büyüklüğüne kısmen şaşa- Alman classisizminin en güzel çiçekleri, mem-
caksınız. Fakat, eski devirlerde en küçük memleket- leketin fakirleşmiş olmasına rağmen, Napolyon mu-
lerin veya kiliselerin her yerde vücuda getirmiş ol- harebelerinden sonra açılmıştır. (Schinkel) in güzel
dukları binaları düşünürsek ve bunu ( 8 0 ) milyon- karakolunun inşasına 1816 senesinde, yani bu ağır
luk bir millete ve şimdi gelişmiş bulunan tekniğe muharebelerden bir sene sonra, başlandı. Demek o-
nisbet edersek o zaman bu cesametler dahi akla uy- luyor ki güzel sanatlar o zamanlar dahi harpler es-
gun gelir. nafında ölü kalmamıştır.
Monumental, yani âbidevî inşa sanatının geli- Son olarak size bir plâstik eser gösteriyorum:
şimindeki ilerleyiş nasıl olacaktır? imkânlar bu hu- Bu bir cengâver heykelidir bu p'âstik eserdeki
susta dahi hudutsuzdur ve biz biliyoruz ki «mevzua ciddiyet ve berraklığı inşaatta başarabildiğimiz gün
uygunluk» cereyanı devresinden başlayana nisbetle artık doğru yola girmiş sayılacağız. Bu eser ne Y u -
klâsikten baslıyan bir devir ışıklı ve kristaller gibi nan, ne R o m a ne de klassisizm tarzındadır. Bu e-
aydınlık modernliğe daha emin bir köprü ile bağ- seri yapan ona bir üslûb gözlüğü ile bakmamıştır.
lıdır. Birincisi manierisme ile çabucak sona erdi. Di- Bu eser doğrudan doğruya bugünün içinden doğmuş-
ğeri ise lüzumlu bünye kanunlarına daima itina e- tur. Bir baht ve bir kahramanlık onu doğurmuştur.
decektir. Bu heykel bir Alman eserinden, zamanımızın bir
İnşa etmek arzusunu ve mecburiyetini ve şehir eserinden başka hiç birşey değildir.
inşacılığını taşıyan yeni ve büyük bir dalga üzerimize
Eski bir söz vardır: «Güzel sanat mensubu
doğru gelmektedir. Bütün genç ve kuvvetli milletler
harp Tanrısının oğludur.» derler. Mücadele imtiha-
bu dalgaya tutulmuşlardır.
nını kazanmış, bir millete yol açmış ve kendi kuv-
Yirmi seneden az bir zamanda, kuvvetli bir
vetini keşfetmiş bir insan kendi hislerine doğru yü-
Devlet adamının idaresi altında bir milletin nel<=»-
rümek cesaretine sahiptir.
tahakkuk ettirebileceğine Ankara bir misal teşkil edi-
Taşlara bakınca bir baht ve bir kahramanlık
yor.
okunacaktır ve bunlardan milli klâsik sanat peyda
İnşa için çırpınmanın büyük dalgaları her za-
olacaktır.
man büyük politika dalgalariyle birlikte olmaz. Fa-
Biz bir işin başında bulunuyoruz. Bir işin ba-
kat bunlar Türk : venin vükselişinde veya bugünkü
şında yaratıcılıkta beraber yürümektir ki hayatı ya-
Almanyada olduğu gibi bir arada cerevan eders-î
şanmağa değer bir hale getirir.
ve nihayet bütün kuvvet'er toplanıp büviik hedeflere
vöneltilirse bu takdirde fevkalâde işler başarılabilir Paul Bonatz

You might also like