You are on page 1of 84

T.C.

KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ


SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TARİH ANA BİLİM DALI

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA IRAK CEP-


HESİ KUT'ÜL-AMARE MUHAREBESİ (29
NİSAN 1916 - 16 ŞUBAT 1917)

Kadir EKİM

YÜKSEK LİSANS TEZİ

KAHRAMANMARAŞ
MART - 2015
T.C.
KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TARİH ANA BİLİM DALI

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA IRAK


CEPHESİ KUT'ÜL-AMARE MUHAREBE-
Sİ (29 NİSAN 1916 - 16 ŞUBAT 1917)

DANIŞMAN: Prof. Dr. İlyas GÖKHAN


Jüri: Prof. Dr. Orhan DOĞAN
Jüri: Yrd. Doç. Dr.Oktay DUMANKAYA

Kadir EKİM

YÜKSEK LİSANS TEZİ

KAHRAMANMARAŞ
MART - 2015
KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TARİH ANA BİLİM DALI

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA IRAK CEPHESİ KUT'ÜL-


AMARE MUHAREBESİ (29 NİSAN 1916 - 16 ŞUBAT 1917)

Kadir EKİM

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Kod No :
Bu Tez / Proje ...../..../.... Tarihinde Aşağıdaki Jüri Üyeleri Tarafından
Oy Birliği / Oy Çokluğu ile Kabul Edilmiştir.

Prof. Dr.İlyas GÖKHAN Prof. Dr. Orhan DOĞAN Yrd. Doç. Dr. Oktay DUMANKAYA
BAŞKAN ÜYE ÜYE

Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım.

Doç. Dr. Abdullah SOYSAL


Enstitü Müdürü

Bu çalışma..................................................................................................tarafından des-
teklenmiştir.
Proje No:...................

Not: Bu tez ve projede kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizel-
ge, şekil ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat
Eserleri Kanunundaki hükümlere tabidir.
KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TARİH ANA BİLİM DALI

ÖZET

YÜKSEK LİSANS TEZİ

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA IRAK CEPHESİ KUT'ÜL-


AMARE MUHAREBESİ (29 NİSAN 1916 - 16 ŞUBAT 1917)

Kadir, EKİM

Danışman : Prof. Dr. İlyas GÖKHAN

Yıl : 2015 , Sayfa: 60 + 8

Jüri : Prof Dr. İlyas GÖKHAN (Başkan)


: Prof. Dr. Orhan DOĞAN (Üye)
: Yrd. Doç. Dr. Oktay DUMANKAYA (Üye)

Irak bölgesinin jeopolitik olarak önemli bir yere sahip olması güçlü devlet-
lerin ilgisini bu bölgeye çekmektedir. Petrol kaynaklarının bu bölgede olması,
Hindistan’a kara yolu bağlantısının bu bölgeden geçmesi Irak’ın jeopolitik önemi-
ni arttırmıştır. İngilizler, Basra körfezinden başladıkları taarruzun sonucunda
Bağdat’ı ele geçirmeyi amaçladı. İngiltere, Kurna, Şuaybe, Amare, Nasıriye,
Kut’ülAmare Savaşlarını kazanarak bu bölgeleri işgal etti. İngilizlerin bu derece
kolay bir şekilde ilerlemelerinin temel sebebi karşılarında düzenli ve yeterli dona-
nıma sahip bir ordunun bulunmamasıdır. Başlangıçta hızla ilerleyen İngiliz birlik-
leri Selman-ı Pak’taTürk birliklerine yenilerek geri çekildiler ve Kut’ül Amare’de
savunmaya geçtiler. Türkordusu Kut’ül Amare’yi kuşatarak İngilizlere yaklaşık
beş ay süresince yardım gitmesiniengelledi. Kuşatma altındaki İngiliz birlikleri
açlıkla ve hastalıkla mücadele edemeyerek teslim olmak zorunda kaldı.
Kut’ülAmare Muharebeleri, tarihteki önemi kadar günümüze taşınmış bir zafer
değildir. 1699 Karlofça Antlaşmasından itibaren toprak kaybetye başlayan Os-
manlı Devleti’nin, dönemin en güçlü devletine karşı başarısını anlatan bir mücade-
lenin adıdır.
Kut’ül-Amare Zaferi Osmanlı halkında sevinçle karşılanmıştır. İngiltere’de
ise hüzün ve şaşkınlıkla karşılanmıştır. Çünkü İngiltere ve diğer İtilaf Devletleri
Osmanlı Devletinden böyle bir zaferi beklemiyordu.

Anahtar Kelimeler: Osmanlı Devleti, İngiltere, I. Dünya Savaşı, Kut’ül Amare,


Irak, Hint.

I
DEPARTMENT OF HİSTORY
INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCES
KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM UNIVERSITY

ABSTRACT

MA THESIS

IRAQ FRONT İN THE FİRST WORLD WAR BATTLE OF


KUT'ÜL-AMARA (29 APRİL 1916-16 FEBRUARY 1917)

Kadir, EKİM

Supervisor : Prof. Dr. İlyas GÖKHAN

Year : 2015 , Pages: 60 + 8

Jury : Prof. Dr. İlyas GÖKHAN (Chairperson)


: Prof. Dr. Orhan DOĞAN (Member)
: Assist. Prof. Dr. Oktay DUMANKAYA (Member)

Iraq has an important place in Geopolitics and hence it has attracted the
attention of powerful states. Oil resources of this region and its strategic location
connecting to India dramatically increased the geopolitical importance of Iraq.
The British started its campaing from the Persian Gulf to conquer Baghdad and
Iraq as a whole. Winning battles at Kurna , Suayb, Amara, Nasiriya, Kut’ul-
Amare, England occupied most of the region. Fundemental reason of English to
win and move in with such an ease is the lack of an orginized army with adequate
equipment. Rapidly advancing British troops were defeated by the Turkish troops
at Selman- ı Pak and withdrew to Kut'ul-Amare forming a defense line. Turkish
army sieged the British at Kut'ul-Amare cutting any help to be received nearly five
months. Soon, the British troops under the siege surrendered due to starvation and
diseases. The historical importance of Battle of Kut'ul-Amare is still not well
understood. This battle was the biggest victory of Ottoman army against World’s
super-power since the Treaty of Karlowitz in 1699 when Ottoman Empire began to
lose territory.
Kut'ul-Amara victory was welcomed among the Ottoman citizens. On the
other hand, it was met with shock and sadness in Britain because neither the
Britain nor its Allies did not expect such a victory from the Ottoman Empire.

Keywords:Ottoman Empire, Great Britain, World War I, Kut'ül Amara,


Iraq, Indian

II
ÖNSÖZ

Irak bölgesi jeopolitik olarak önemli bir yerdedir. Ticaret yolları üzerine olması,
petrol kaynaklarına yakın olması bu bölgenin önemini daha da arttıran önemli bir fak-
tördür. Hindistan’a hâkim olan devletler Irak bölgesine de hâkim olmaya amaçlamışlar-
dır. Müttefikleri Rusya’ya kara yolunun bu bölgeden olması İngiltere’nin burada sa-
vaşmasını zorunlu hale getirmiştir. I. Dünya Savaşı bu bölgeye hâkim olmak isteyen
İngiltere ile Osmanlı Devleti arasında meydana gelen Kut’ül Amare Savaşlarına sahne
oldu. Bu savaşlarda teknik ve teknolojik olarak üstün İngilizlere karşı Türk milletinin
ölümü göze alarak savaşmasını görüyoruz. Merkezden uzak olması, askeri ve gıda ik-
mallerinin zor olması bu cephenin zor bir cephe olmasına neden olmuştur. Daha önce
yapılan araştırmalarda bu konunun askeri yönlerine değinilmiştir. Yavuz Ölçen’in yaz-
mış olduğu Birinci Dünya Savaşında Irak cephesi Kut'ül-amare Muharebesi doktora
tezinde askeri yönüne değinilmiştir. Bu tezde ise savaşın gelişimi ve sosyal yönü üze-
rinde durulmuştur. İngilizler beklemedikleri yenilgi ile karşılaştıklarından dolayı bu
savaşı görmezden gelmişlerdir.
Irak Cephesi ve Kut’ül Amare Savaşları ile ilgili fazla bir kaynağın olmaması
araştırma yapmamı zorlaştırdı. En temel eserler o dönemde savaşa katılan askerlerin
yazdığı hatıralar veya birkaç temel eserden ibarettir. Kaynaklar genellikle yabancı dil-
den Türkçe’ye çeviri eserlerdir.
Çalışmalarımı içtenlikle destekleyen bölüm başkanımız sayın Prof. Dr. Orhan
DOĞAN’a, beni bu araştırmaya yönlendiren, araştırmam sırasında yardımlarını esirge-
meyen değerli danışman hocam Sayın Prof. Dr. İlyas GÖKHAN’a teşekkür ediyor, say-
gılarımı sunuyorum.

Kadir Ekim
Mart-2015

III
İÇİNDEKİLER

ÖZET...................................................................................................................... I
ABSTRACT……................................................................................................... II
ÖN SÖZ ................................................................................................................. III
İÇİNDEKİLER……............................................................................................... IV
KISALTMALAR….……....................................................................................... VI
TABLOLAR LİSTESİ……..................................................................................... VII
EKLER LİSTESİ……............................................................................................ VIII
1. GİRİŞ.................................................................................................................. 1
2. KONU İLE İLGİLİ ÖNCEKİ ARAŞTIRMALAR............................................ 5
3. I DÜNYA SAVAŞI VE OSMANLI DEVLETİ’NİN SAVAŞTIĞI CEPH…… 7
3.1. Sina-Filistin-Suriye Cephesi ……………………………….…............. 9
3.2. Kanal Cephesi……………………......................................................... 10
3.3. Çanakkale Cephesi.................................................................................. 10
3.4. Hicaz – Yemen Cephesi.......................................................................... 11
3.5. Kafkas Cephesi………........................................................................... 11
3.6. Irak Cephesi............................................................................................ 12
4. IRAK CEPHESİ’NİN COĞRAFİ VE SOSYAL DURUMU………………… 14
4.1. Arazi Şartları ve İklimi …………………...............,,,,,,,....................... 14
4.2. Irak Cephesi’nde Ulaşım ve Nakliye...................................................... 14
4.3. Sosyal ve Ekonomik Durum:…………………………………………. 15
4.4. Irak'ın Stratejik Bakımdan Önemi……………………………………. 15
5.IRAK CEPHESİNDE ASKERİ DURUM…………………………………….. 17
5.1. Türk Silahlı Kuvvetleri………………………………………………... 17
5.1.1. Kara Kuvvetleri………………………………………………... 17
5.1.2. Deniz Kuvvetleri………………………………………………. 17
5.1.3. Hava Kuvvetleri……………………………………………….. 17
5.2. İngiliz Silahlı Kuvvetler………………………………………………. 18
5.2.1. Kara Kuvvetleri……………………………………………….. 18
5.2.2. Deniz Kuvvetleri………………………………………………. 18
5.2.3. Hava Kuvvetleri………………………………………………. 18
6. IRAK CEPHESİNDE İNGİLİZLERİN İLERLEYİŞİ……………………….. 19
7. KUT’ÜL AMARE’NİN TÜRKLER TARAFINDAN GERİ ALINMASI…. 24
8. İNGİLİZ ORDUSUNDA BULUNAN HİNTLİ ASKERLERİN DURUM….. 31
9. IRAK CEPHESİNDE TÜRK VE İNGİLİZLERİN HAREKÂT PLAN……. 33
9.1. Türk Ordusu’nun Hareket Planı……………………………………….. 33
9.2. İngiliz Ordusu’nun Hareket Planı…………………………………… 33
10. IRAK CEPHESİNDE TÜRK VE İNGİLİZLERİN SAVAŞ HAZ………… 36
10.1. Türk Ordusunun Savaş Hazırlıkları………………………………….. 36
10.2. İngiliz Ordusunun Savaş Hazırlıkları………………………………. 37
11. KUT’ÜL AMARE MUHAREBELERİ……………………………………. 40
11.1. İmam Muhammet Muharebeleri……………………………............ 40
11.1.1. Birinci İmam Muhammet Muharebesi ………….……….. 41
11.1.2. İkinci İmam Muhammet Muharebesi ……….…………… 44
11.1.3. Üçüncü İmam Muhammet Muharebesi ………………….. 46
11.2. Garraf Muharebeleri………………………………………………… 48
11.2.1. Birinci Garraf Muharebesi……………………………… 49
11.2.2. İkinci Garraf Muharebesi)………………………………… 52

IV
11.2.3. Üçüncü Garraf Muharebesi………………………………. 54
11.2.4. Dördüncü Garraf Muharebesi …………………………… 55
11.3. Elhan Muharebesi ………………………………………………….. 56
11.4. Beşare Muharebeleri………………………………………………... 59
11.4.1. Birinci Beşare Muharebesi……………………………….. 59
11.4.2. İkinci Beşare Muharebesi………………………………... 61
12. SONUÇ VE TARTIŞMA…………………………………………………… 65
KAYNAKLAR……………………………………………………………… 67
ÖZ GEÇMİŞ
EKLER

V
KISALTMALAR

ATASE. : Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı


C. : Cilt
ÇEV. : Çeviren
İ.A. : İslam Ansiklopedisi
S. : Sayfa
YY. : Yüzyıl

VI
TABLOLAR LİSTESİ

Tablolar Sayfa

Tablo 11.1. İmam Muhammet Savaşında Kayıt ve Şehit Sayısı……………….. 37


Tablo 11.2. İkinci İmam Muhammet Savaşında Kayıp ve Şehit Sayısı……....... 40
Tablo 11.3.İkinci Garraf Savaşında Şehit Subay ve Er Sayısı…………......… 46
Tablo 11.4.Dördüncü Garraf Savaşındaki Türk Birliklerinin Mevcudu……..… 49
Tablo 11.5.1 nci Beşare Savaşına Katılan Türk Birliklerinin Tüfek Sayısı….… 53
Tablo 11.6. Beşare Muharebelerinde Şehit Olan Subay ve Er Sayısı….……… 55

VII
EKLER LİSTESİ

EK- 1: Osmanlı Devletinin Genel Durumunu Gösteren Harita


EK- 2: İmam Muhammet Muharebelerinde Türk ve İngiliz Orduları
EK- 3: Uçak keşfinde Genel Durum
EK- 4: Selman-ı pak Muharebesi Türk ve İngiliz
EK- 5: Elhan Muharebesi Türk ve İngiliz Ordu Düzeni
EK- 6: Garraf Muharebelerinde Tahkimat Durumu
EK- 7: Irak Cephesinin Genel Durumu
EK- 8:25 Şubat 1917 Tarihinde Dicle’de Yapılan Savaşları Gösteren Haritadır
EK- 9: İngilizlerin Şamran’dan Bagıle’ye Kadar Yaptılaları İleri Harekâtı Gösterir
EK-10: Bağdat’ın Zaptını gösteren haritadır
EK-11: Dicle’de İngilizlere ait bir Gambot
EK-12: Topçu Gözetleme Merdiveni

VIII
GİRİŞ Kadir EKİM

1. GİRİŞ

XIII. yüzyılın ikinci yarısında Moğolların baskısı sonucu Anadolu Selçuklu Dev-
leti çökmüş, meydana gelen karışık ortamda, Anadolu da XIII. yüzyılın sonu ile XIV.
yüzyılın başlarında yeni siyasi yapılar ortaya çıkmıştır. Bunlarda biri de Osmanlı Beyli-
ğidir. Küçük Asya’da Selçuklu Sultanlığı ile Bizans İmparatorluğu arasında bir sınır
beyliği konumunda olan Osmanlı Devleti, dinamik fetih politikası, askeri yapısı ve kül-
türel unsurları sayesinde kısa sürede güçlenerek Anadolu’ya dağılmış çeşitli Türk bey-
liklerini bir bayrak altında toplamaya başladı (Doğan,2010:36).Zamanla güçlenen Os-
manlı Devleti Asya, Avrupa ve Afrika kıtasında geniş bir coğrafyada hâkimiyetsağladı.
Sınırlarını hızla arttıran Osmanlı Devleti, bünyesinde birçok milleti barındıran geniş bir
devlet haline geldi.
Tarihin kaydettiği ender devletlerden olan Osmanlı Devleti, XVI. yüzyılın sonla-
rına doğru birçok iç sorunlarla karşılaşmış ve duraklama sürecine girmiştir. Avrupa’daki
değişim ve ilerlemeler, deniz yollarının keşfi gibi dış nedenler de Osmanlı’yı derinden
etkilemiştir. Bu dönemde özellikle sosyal ve ekonomik hayatta yaşanan kargaşa ve hu-
zursuzluklar, dinamik olan devlet müesselerini kısa sürede hantal ve işlemez hale getir-
miş, kurumlar arasında yaşanan zincirleme etkileşim bir süre sonra içinden çıkılmaz bir
hâl almıştır. XVIII. yüzyıla ilk defa toprak kaybetmiş olarak girdi (Do-
ğan,2010:43).Osmanlı Devleti’nin ilk toprak kaybetmesiyle birlikte gerime dönemi de
başlamış oldu.
XIX. yüzyıl ise Osmanlı Devletinde Yıkılma Dönemidir. XIX. yüzyılın Osmanlı
Devleti için hususiyeti, yaptığı savaşlarda toprak kaybetmekle birlikte, bilhassa Fransız
İhtilalinin doğurduğu Nasyonalizm akımının tesiriyle, kendi sınırları içerinde yabancı
milletler birer birer bağımsızlıklarını alarak devletten kopmuşlardır. Bu durum ise Os-
manlı Devletinin dağılma ve çöküşünü hızlandıran önemli bir faktördür. 1829 da Yuna-
nistan, 1878 de Sırbistan, Romanya, Karadağ, 1908 de Bulgaristan ve 1912 de Arnavut-
luk bağımsızlıklarını almıştır(Armaoğlu,1992:41).XVIII. yüzyıllardan itibaren giderek
güçsüz hale gelen Osmanlı Devleti 1911 Trablusgarp Savaşı, sonrasında Balkan Savaş-
larında toprak kayıpları yaşadı. Osmanlı Devleti’ninXX. yüzyıldaki bu durumundan
Avrupalı devletler istedikleri gibi faydalandılar.
İngiltere ve Fransa öteden beri hasta adam diye tanımladıkları Osmanlı Devleti’ni
kendi saflarına geçmesi halinde kendilerine yük olacağı kanısına varmışlardı. İngiltere
ve Fransa sıcak denizlere ulaşma ve dünya deniz yollarına egemen olma siyaseti güden
Çarlık Rusya’sının Osmanlı Devleti üzerindeki emellerini de kısmen kabul ederek Rus-
ya’yı yanlarına almaya karar verdiler. Böylece İngiltere, Fransa, Rusya’dan oluşan Üçlü
İtilaf devletleri grubu oluştu. Bu ittifaka çok sevinen Rus Çarı II. Aleksandr, “Bu savaş
bizim savaşımızdır. Bu suretle rüyalarımızı gerçekleşecektir.” demişti (Ökse,2002:3,1).
İngiltere, Fransa ve Rusya’nın oluşturduğu Üçlü İtilaf gurubuna karşılık Almanya,
Avusturya ve İtalya arasında 1882 Mayıs’ında Üçlü İttifak Grubu anlaşması imzalan-
mıştır. Bu da bir savunma ittifakıdır. Buna göre üç devletten birine bir Avrupa devleti
saldırı olursa, diğer ikisi saldırıya uğrayan tarafa bütün güçleriyle yardım edecektir
(Armaoğlu,1992:27).

Tezin Amacı ve Önemi

Kut’ül Amare Savaşı, Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale


Savaşı gibi galip geldiği iki cepheden birisidir. Irak Cephesi merkezden uzak olmasın-
dan dolayı önemi sonradan daha iyi anlaşılmış ve asker takviyesine gidilmiştir. Yükse-

1
GİRİŞ Kadir EKİM

len bir değer olan Petrol kaynaklarının bu bölgede olması, Hindistan’a kara yolu bağlan-
tısının bu bölgeden geçmesi Irak’ın jeopolitik önemini attırmıştır. İngilizler Basra kör-
fezinden başladıkları taarruzun sonucunda Bağdat’ı ele geçirmeyi amaçladılar. İngilizle-
rin nihai hedefi zor durumda olan Rusya’ya yardımda bulunmaktı. 14 Kasım 1914 tari-
hinde Basra Körfezindeki Fav’a asker çıkarmasıyla savaşlar başladı. Kurna, Şuaybe,
Amare, Nasıriye, Kutü’l Amare Savaşlarını kazanarak bu bölgeleri kısa sürede işgal etti.
Başlangıçta çok rahat ilerleyen ilerleyen İngilizler 22-26 Kasım 1915 tarihinde yapılan
Selman-ı Pak Savaşında İngilizler beklemedikleri bir yenilgi aldı. İngilizler bu yenilgi-
den sonra Kut’ül-Amare’de savunmaya geçtiler. Türk Ordusu Kut’ül Amare’yi kuşata-
rak İngilizlere yaklaşık beş ay süresince yardım gitmesini engelledi. Beş aylık kuşatma-
dan sonra nihayet 29 Nisan 1916 tarihinde Kut’ül Amare İngilizlerden geri alındı. Bu
kuşatma sırasında yapılan mücadele ve Türk askerlerinin gösterdiği kahramanlık müca-
delesi bu tezde anlatılmaya çalışılmaktadır.

Yöntem

Birinci Dünya Savaşında Irak Cephesi ve Kut’ül Amare Savaşları adlı tezimde ilk
önce genel kitap ve kaynak taraması yapıldı. Fazla kaynağın olmamasından dolayı Os-
manlıca ve Yabancı dilden Türkçe’ye çeviri eserlere ulaşıldı. İlk elden kaynak olarak
F.J. Moberly’nin yazdığı ve Binbaşı Cemal Bey’in Osmanlıca’ya çevirdiği eserden fay-
dalanıldı. Çalışmamızda dergilerdeki makaleler, doktora tezi ve kaynak kitaplardan fay-
dalanıldı.

Çalışmamızda metin içi dipnot yöntemi kullanılmıştır.

Kavramsal Çerçeve

Bu çalışmada Osmanlı Devletine genel bir bakıştan sonra Osmanlı Devleti’nin son
dönemi fazla ayrıntıya girmeden genel olarak anlatıldı. I. Dünya Savaşı’nın çıkma ne-
denleri ve blokların oluşması konunun daha iyi anlaşılması için kısa olarak değinildi.
Sadece konumuz olan Irak cephesi değil bütün savaştığı cephelere değilnildi.
Giriş bölümünde; Osmanlı Devleti’nin Anadolu’ya gelmesi ve hangi şartlarda
devletin kurulduğu anlatıldı. Osmanlı Devletinin kuruluşundan yıkılma dönemine kadar
geçen tarihi özet olarak anlatıldı.
İkinci bölümde; I. Dünya Savaşı ve Irak cephesi ile ilgili araştırma yapan kaynak-
lar tanıtıldı. Tezimde yararlandığın eserlerin kısa bir özeti ifade edildi.
Üçüncü bölümde; I. Dünya Savaşı öncesinde blokların neden ve nasıl oluştuğu in-
celendi. Osmanlı devletinin Birinci dünya savaşına katılaması ve savaştığı cepheler an-
latıldı. Bu cephalerde meydana gelen olaylar özet olarak ifade edildi. Konunun daha
kapsamlı bir şekilde anlaşılması için genel bir bakışla konu incelendi.
Dördüncü bölümde; kunumuzu ilgilendiren Irak Cephesi bölgesinin arazi şartları,
ulaşım, nakliye, sosyal ve ekonomik durumu anlatıldı. Muharebelrin meydana geldiği
bölgede nasıl bir arazi şartlarına sahip olduğu anlatıldı. Bölgenin sosyal durumları hak-
kında bilgiler verildi. Stratejik olarak nasıl bir bölge olduğuna değinildi.
Beşinci bölümde; savaşa katılan Türklerin ve İngilizlerin askeri durumları anlatıl-
dı. Türk ve İngiliz birlikleri Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri olarak mühimmat durumla-
rı anlatıldı.

2
GİRİŞ Kadir EKİM

Altıncı bölümde; İngilizlerin 1914 Ekim başında İngilizlerin Basra Körfezine as-
ker çıkarması ile başlayan ve İngilizlerin 22 Kasım 1915 tarihine kadar ilerlemesi anla-
tıldı. Bu bölümde İngilizlere karşı Türk askerlerinin savaş stratejisi anlatıldı.
Yedinci bölümde; Kut’ül Amare 28 Eylül 1915 tarihinde İngilizlerin eline geçti.
Kut’ül Amare’nin tekrar geri alınması anlatıldı. Bu dönemde İngilizlerin Türk taarruzu-
na karşı nasıl bir savunma yaptığı anlatıldı. Kut’ül Amare’nin geri alınmasının İngiliz
basınında nasıl bir etki yaptığı anlatıldı.
Sekizinci bölümde; İngiliz ordusunun içerisinde önemli bir sayıda olan Hintli as-
ker bulunmakta idi. Bu askarler Osmanlı devletine karşı savaşmak istemiyordu. Fakat
İngilizler çeşitli çalışmalarla Osmanlı’ya karşı savaştırmak zorunda bIraktı. Savaşta
Hintli askerlerin yaşadığı zorluk ve açlıkları anlatıldı.
Dokuzuncu bölümde; Birinci Dünya Savaşında Osmanlı Devleti ve İngilizler
merkerlerinden uzak bir bölgede savaşmak zorunda kalmıştı. Bu da iki devletin hareket
planlarının daha dikkatli yapılmasını gerektiriyordu. Bu bölümde Türk ve İngiliz ordu-
sunun harekât planları anlatıldı.
Onuncu bölümde; Türk ve İngilizlerin burada bulunan askeri savaşta başarılı ola-
bilmek için yeterli değildi. Bu balımdan yedek kuvvetler gerekiyordu. İngiliz ve Türk
ordusunun savaş hazırlıkları anlatıldı.
Onbirinci bölümde; “Kut’ül Amare Muharebeleri” başlığı altında, İngilizlerle
Türklerin yaptığı savaşlar anlatıldı. İmam Muhammet Muhalebeleri, Garraf Muharebe-
leri, elhan Muharebesi ve Beşare Muharebeleri ayrıntılı olarak anlatıldı. Savaşlardaki
Ordu durumları, harekât planları ve savaştaki kayıplar çizelge halinde gösterldi.
Araştırmanın son bölümünde ise Sonuç ve Tartışma, Kaynakça, Ekler ve Özgeç-
miş bölümleri bulunmaktadır. Ekler bölümünde ise Irak cephesinin genel durumunu
gösteren haritalar ile yapılan savaşların haritalarını gösterildi.

Kapsam ve Sınırlılıklar

Irak Cephesi, I. Dünya Savaşı’nda savaşın başlamasından kısa süre sonra açılmış
bir cephedir. Bu tezimde Kut’ül Amare Savaşları anlatılmıştır. 17 Şubat 1917 tarihine
kadar Irak Bölgesindeki mücadeleleri inceledik.

Veri Toplama Tekniği

Birinci dünya savaşında Irak Cephesi Kut'ül Amare Muharebesi ile ilgili yazılan
makale, tez, hatıra, kitaplar temel araştırma alanımızı oluşturdu. Çeşitli kütüphanelerde
bulunan Osmanlıca eserlere ulaşıldı. TBMM Kütüphanesi ve TSK İstanbul Deniz Mü-
zesi’nde bulunan konu ile ilgili kitabın çıktılarına ulaştık. O döneme ait kaynakları sa-
haflardan araştırıp temin ettim ve yararlandım. Osmanlıca eserler ve diğer kaynaklar
doğrultusunda bu tez oluşturuldu.

3
KONU İLE İLGİLİ ÖNCEKİ ARAŞTIRMALAR Kadir EKİM

2. KONU İLE İLGİLİ ÖNCEKİ ARAŞTIRMALAR

Necati Ökse, tarafından hazırlanmaya başlayan eser Genelkurmay Askeri Tarih


ve Stratejik Etüt Başkanlığı tamamlamıştır. “Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi İran -
Irak Cephesi 1914-1918” isimli eser önemli kaynaklarırımızdan biri oldu. E.Kur. Alb.
Necati Ökse tarafından kaleme alınmış fakat yazarının kitabın basılmasından önce vefat
etmesinden dolayı Askeri Tarih Kurulunda bulunan Tarih uzmanları tarafından tamam-
lanmıştır. ATASE Başkanlığı tarafından basılan eserde Kut’ül Ammare’nin Türkler
tarafından geri alınmasından 30 Ekim 1918 tarihleri arasında meydana gelen harekâtı
ayrıntılı bir şekilde anlatmaktadır. Bu eserGenelkurmaydaki arşiv belgeleri ile yerli ve
yabancı eserlerden de yararlanılarak hazırlanmıştır.
Şükrü Kanatlı’nın kaleme aldığı “Irak Muhareberinde 3 ncü Piyade Alayının Ha-
tıraları” isimli eser savaşa katılan ve savaşı yöneten bir komutan olan Tümgeneral Şük-
rü Kanatlı tarafında kaleme alınmış bir eserdir. Bu eserden özellikler Garraf Savaşını
icra eden 3 ncü Piyade Alayı il eilgili bilgileri içerdiği için faydanıldı. Eserde Şükrü
Kanatlı savaşa katılan birliklerin sayısal özelliklerini, konumlarını ve savaşın sonucunda
meydana gelen her iki taraftaki kayıpları sayısal olarak vermektedir. Ayrıca eserde bir-
liklerin konumlarını ve savaş taktiklerini harita ve kroki yardımı ile vermesi açısından
önemli bir kaynak niteliğindedir. Eserde Türk askerlerinin hissiyatı sıkça ifade edilmek-
tedir.
Orhan Doğan’nın kaleme aldığı “Atatük İlkeleri ve İnkılap Tarihi” isimli eserden
özellikle konumuza giriş niteliğinde olan Birinci Dünya savaşının öncesi, savaşın baş-
laması ve Osmanlı devletinin savaştığı cepheleri geniş bir şekilde ele aldığı için buradan
özet bilgiler alındı.
Orhan Avcı’nın “ Irak’ta Türk Ordusu 1914-1918” adlı eseri Irak cephesindeki
Türk ordusu hakkında bilgi veren önemli eserden biridir. Bu eserde yazar sadece sava-
şın meydana gelmesini değil olayın meydana geldiği bölgenin coğrafi özellikleride ifade
edilmektedir. Genel olarak Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı’nın
arşiv belgelerinden yararlanılarak hazırlanmıştır. Orhan Avcı eserinde Türk Ordusu’nun
Askeri, Ulaşım, İktisadi Durumları ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Farklı ve ayrıntılı
bir bakış açısı taşıdığı için bu eserden faydalanıldı.
Charles V.F.Townshend savaşa katılan bir İngiliz generaldir. Kendi kaleminden
Kut’ül Amare Savaşlarını anlattığı “Esir İngiliz Generalin Kaleminden Kut’ül Amare
Zaferi Irak Seferi ve Esaret” isimli eseri bu dönemde İngiliz ordusununda yaşanan olay-
lar ve Türklerin Kut’ül Amare zaferine yaklaştığı zamanlardan İngiliz Ordusundaki
olayları anlatmaktadır. Olayları anlatırken tarafsız bir şekilde anlatma gayreti içerisinde
olduğu görülmektedir. Bir İngiliz komutanın hatıları niliğinde bir eser olmasından dola-
yı önemlidir. İngiliz ordusu ve hükümetin savaşa bakış açısını tezime yansıtmak için bu
eserden fazlaca faydalandım.
F.J. Moberly’nin yazdığı ve Binbaşı Cemal’in Osmanlıca’ya çevirisini yaptığı
“Resmi Vesaika Müstenid Büyük Harb Tarihi Irak Seferi 1914-1918” isimli eseri dört
ciltlik bir eserdir.Moberly, İngiliz komutan ve tarihçidir. 1928 yılında Askari Matbaa
tarafından basılmıştır. Özellikle 3. Cildi Kut’ül Amare Savaşlarını anlatmaktadır. Sa-
vaşla ilgili bilgi veren o dönemdeki en önemli eserlerden biridir. Kut’ül Amare Savaşla-
rını anlatan Osmanlıca bir eserdir. Bu eser O dönemi anlatması ve ayrıntılı haritalar
içermesi açısından önemlidir.
Yavuz Ölçen’nin yazdığı ve Kut’ül Amare ile ilgili bilgi veren en önemli çalışma-
lardan biridir. Eser Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı’nın arşivinden
yaralanılarak hazırlanan bir eserdir. Eser doktora tezi olmasından dolayı konuyu ayrıntı-

4
KONU İLE İLGİLİ ÖNCEKİ ARAŞTIRMALAR Kadir EKİM

lı bir dillle anlatmıştır. Günlük raporlar, alay, tabur ve bölüklere yayımlanan emirler ile
harita ve krokilerle desteklenerek hazırlanmış bir eserdir. Yazarının asker kökenli olma-
sından dolayı arşiv belgelerinden sıkça yararlanmıştır.
Taylan Sorgun’un “İttihat ve Terakki’den Cumhuriyet’e Halil Paşa” isimli eseri
Kut’ül Amare kahramanı olarak kabul edilen 6 ncı Ordu Komutanı Kut Halil Paşa’yı
anlatan bir eserdir. Halil Paşa Enver Paşa’nın amcasıdır. Eserde Halil Paşa’nın hatırala-
rını ihtiva etmektedir. Kut’ül Amare Savaşını en önemli konmutanı olan Kut Halil Pa-
şa’yı anlattığı için bu eserden özellikle Kut’ül Amare Savaşını anlatan bölümünden fay-
dalanıldı.
Fevzi Çakmak’ın kaleme aldığı “Birinci Dünya Savaşı’ında Doğu Cephesi” isimli
eseriden Komutan olarak nasıl savaşın geliştiği anlatmaktadır. 18. Kolurdu Komutanı
olan Mareşal Fevzi Çakmak’ın kendi hatıralarını eserde anlatmıştır. Genelkurmay Aske-
ri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı tarafından basılan eserde Türk ve İngiliz birlikleri-
nin konumları ile ilgili harita ve krokiler yeralmaktadır. O döneme ait fotoğraflarda ki-
tapta mevcuttur.
Ali İhsan Sabis’ in hatıralarını anlattığı “Harp Hatıralarım Birinci Dünya Harbi”
isimli eseri savaşı icra eden 6 ncı Ordunun komutanıdır. Savaşın genel durumu hakkın-
da bilgiler vermektdir. Genelde Birinci Dünya Savaşı ile ilgili önemli bilgiler ile özelde
Kut’ül Amare Savaşları ile ilgili bilgiler vermektedir. Hatıra niteliğinde olan önemli bir
eserdir.
İsmail Bilgin tarafından roman tarzında hazırlanan eser “Kut’ül Amare Osman-
lı’nın son Zaferi” ismini taşımakdadır. Eserde 28 Eylül 1915 tarihinden başlayarak Türk
ve İngiliz askerlerinin genel durumları hakkında bilgiler vermektedir. Roman tarzında
hazırlanan eserde askerlerin duygu ve düşüncelerinin yanında bölge ile ilgili ayrıntılı
bilgi verilmektedir.
Nasır Yüceer’in yazdığı “Birinci Dünya Savaşında Osmanlı Ordusunun Azerbay-
can Ve Dağıstan Harekâtı” isimli eserde Rusya’da patlak veren Bolşevik ihtilalinin
Kafkaslarda yarattığı boşluktan yararlanmak için mücadeleyi anlatmaktadır. Türk ordu-
sunun bölgede yaptığı mücadeleyi belgelere dayandırarak anlatan bir eserdir. Yazarının
bu bölgede görev yapan komutan olduğu için mücadelenin askeri yönü üzerinde fazlaca
durmuştur. Konuyu harita ve kroki ile desteklemiştir.

5
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE OSMANLI DEVLETİ’NİN… Kadir EKİM

3. BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE OSMANLI DEVLETİ’NİN SAVAŞTIĞI


CEPHELER

Osmanlı Devleti, 1699 Karlofça Antlaşması ile birlikte yeni bir döneme girdi.
Toprak kayıpları, girilen savaşlarda toprak kayıpları, ıslahat hareketleri gibi birçok ça-
lışma yapıldı. Yapılan her çalışma devletin biraz daha güçsüz hale gelmesine ve ulusla-
rarası arenada güç kaybetmesine neden oldu.
1815 Viyana Kongresiyle Avrupa'nın siyasi haritası yeniden çizilmis, Napolyon
Savaşları sonunda Fransız Orduları’nın Koalisyon Orduları tarafından tümüyle yenilgi-
ye uğratılmasının ardından, Avrupa’daki sınırları ve güçler dengesini yeniden belirle-
meye yönelik kararlar alınmıştır. 1861 yılında İtalya’nın birliğini kurması ve 1870 yı-
lında Sedan Savaşının kazanılmasından bir yıl sonra Almanya’nın birliğini kurması güç-
ler dengesini büyük ölçüde değiştirmiştir (Üçoral,2000:462).
Osmanlı Devleti, 18. yüzyılda Avusturya ve Rusya ile yaptığı savaşlarda, başka
bir devlete dayanma zorunluluğu hissetmemiştir. Bu savaşları kendi gücü ile yönetebil-
miştir. Fakat 19. yüzyılın şartları böyle olmamıştır. Bir yandan Avrupa’da ki güç denge-
sinin şartları ve unsurları büyük değişim geçirmiş, bir yandan da Osmanlı Devleti zayıf-
lamıştır. İşte bu durum karşısında Osmanlı Devleti dışardan kendisine yönelen tehdit ve
tehlikelere karşı, yanına büyük bir devleti almak suretiyle bir denge meydana getirerek
varlığını korumaya, dağılma ve yıkılmayı önlemeye çalışmıştır.(Armaoğlu,1992:1,43)
Almanya’nın Bismark’ın politikaları sonucu dünyadaki sömürge yarışına dâhil
olması, Avusturya- Macaristan ve İtalya arasındaki İttifak bloguna katılması ve özellikle
deniz rekabetinde Güneydoğu ve Ön Asya’yı etkisi altına alması İngiltere ve Fransa’yı
endişelendirmiştir. Fransa, Sedan Savaşındaki mağlubiyetin öcünü almak ve Al Sace
Lorraine’i tekrar ele geçirmek için İngiltere’nin destegine ihtiyaç duymuşve 1904’te
İngiliz-Fransız dostluk antlasması imzalanmıştır. Bismark döneminde Rusya ile iyi iliş-
kiler içerisinde olan Almanya’nın II. Wilhelm döneminde bu siyasetinden uzaklaşması
Rusya ile Fransa yakınlaşmasına neden olmuştur. Fransız-Rus yakınlaşması, 1894 yılın-
daki antlaşmayla resmiyet kazanmıştır. 1907’de de İngiliz-Rus Antlasması imzalanmış-
tır. Bu ittifak antlaşmalarıyla İttifak Bloğu oluşturulmuştur (Akkor, 2006;4).
1914 yılına gelindiğinde Avrupa bir yandan dış pazarlar ve dünya egemenliği için
İngiliz-Alman yarışması, bir yandan da Avusturya-Macaristan ile Rusya arasındaki
Cermen-Slav ulusçuluk çatışması ile ikiye bölünmüş durumdadır (Akşin,1995;41).
Bütün bunlarla beraber XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Batılı devletlera-
rasında devam eden güç yarışı hız kazanmış ve bu devletlerarasında sömürgecilik yarışı
başlamıştır. Bu dönemde Fransız İhtilali’nin etkisinden kurtulan Avusturya ve Rusya ile
yeni düzenin kurucuları İngiltere ve Fransa’ya, Avrupa’da gittikçe güçlenen ve hâkimi-
yet alanını genişleten İtalya ve Almanya da katılmıştır (Sander,2012;220).
Büyük Avrupa devletleri arasındaki ilişkiler 1904 yılından itibaren bozulmaya
başlamıştı. Uluslar birbirine saldırmadan önce birkaç kez savaş tehlikesi belirmişti. Bu
“savaşa doğru gidiş” te çatışmanın patlamasından daha on yıl önce başlıca belirtileri
görülmeye başlamıştı. 1914’te çarpışan güçler arasındaki karşıtlık 1904’te belirmişti
(Renouvın,2004;150).
Birinci Dünya Savaşının ani sebebini 28 Haziran 1914 günü Avusturya-
Macaristan veliahttı Arşidük François Ferdinand’ın Saraybosna da bir Sırplı tarafından
öldürülmesi teşkil eder. Bu olay karşısında Avusturya’nın Sırbistan’a savaş ilan etmesi
ve Rusya’nın Sırbistan’ın ve Almanya’nın da Avusturya’nın yanında yer aldı. Bu olay
Avrupa’yı bir hafta içinde dünya çapında bir savaşa sürüklemiştir
(Armaoğlu,1992:1,100).Osmanlı Devleti Üçlü İtilaf devletlerine yaptığı tekliflerin kabul

6
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE OSMANLI DEVLETİ’NİN… Kadir EKİM

edilmemesi üzerine Üçlü İttifak devletlerine yanaşmak zorunda kalmış-


tı.(Ökse,2002:3,2) Bununla birlikte İtilaf Devletleri Osmanlı Devleti’nin tarafsız olma-
sından yanaydılar. Osmanlı Devleti’nin tarafsız olması, müttefikleri Rusya’ya boğazlar-
dan yapılacak yardın için gerekliydi(Doğan,2010:122).Osmanlı Devleti’nin İtilaf Devle-
ri yanında savaşa katılma teklifinin ikinci teşebbüsünde gerçekleşmemiş olması Osman-
lı Devleti’ni ister istemez Almanya’nın kucağına atmıştır. 2 Ağustos 1914 de Türk-
Alman ittifakı imzalandı (Armaoğlu,1992:1,108).Anlaşma uyarınca Osmanlı Devleti
boğazları İtilaf devletleri gemilerine kapattı.
Marne Muhabereleri Almanya’nınFransa’yı altıhaftada yere serme planını suya
düşürmüştü. Onun için Almanya’nınOsmanlı Devleti’ni savaşa sokmak için baskıları
arttı. Almanya, Rusya ile esaslı bir mücadeleye girdiği için Avusturya da Rusya karşı-
sında bir şey yapamamıyordu. Osmanlı Devleti’nin Rusya’ya karşı bir cephe açmasını
istiyordu. Yeni cephelerin açılması Almanya ve Avusturya’nın üzerindeki cephe yükü-
nü hafifletecekti. Fakat Osmanlı Devleti savaşa katılmamak için çok çaba göstermesine
rağmen İstanbul’daki Alman askeri yardım heyeti Osmanlı’nın savaşa katılması için
uğraşıyordu. Osmanlı Devleti bir kez daha savaşa katılmamak için bir bahane ortaya
attı. Mali durumu iyi değildi ve borç paraya ihtiyacı vardı. Almanya, bunun üzerine
Osmanlı Devletine borç para verdi. LakinOsmanlı Devleti, Almanya’yı oyalamak için
uğraştı. Kabinenin bazı üyeleri Osmanlı Devleti’nin savaşa katılmasını istiyordu
(Armaoğlu,1992:1,110).
Osmanlı Devleti, içerisindeki bütün gelişmeler dünyada yakın bir şekilde izlen-
mekte idi. Birinci Dünya Savaşı sırasında görev yapan Sait Halim Paşa ve Talat Paşa
kabinelerinden sonra, 1918-22 döneminde çok sayıda hükümet İstanbul’da iktidara
gelmişti. Bu 4 yıl içerisinde 11 hükümetin iktidara gelip gitmesinin ve istikrarsız bir
yönetim sergilemelerinin temel nedeni, İstanbul’u işgal etmiş bulunan İtilaf Devletle-
ri’nin tutumu ve Ankara merkezli milli hareketin başarılarıydı. İtilaf Devletleri, İstan-
bul’daki temsilcileri vasıtasıyla, gerek bu hükümetler gerekse Padişah üzerinde kotrolü
sağlamak için ellerinden geleni yapmışlardı. İstanbul’daki bu temsilciler, hükümetlerin
göreve gelişleri, genel karakterleri ve üyelerinin kimlerden oluştuğu konusunda elde
ettikleri bilgileri anında başkentlerine aktarmaktaydı. Her ne kadar İngiltere, Fransa ve
İtalya’nın gölgesinde kalsa da, İstanbul’daki Amerikan temsilcileri de bahsedilen konu-
larda Washington’u bilgilendirmekteydi (Öksüz, 2010;1247).
Bütün bu olayların sonucunda Almanya’nın harbe girmesi üzerine Akdeniz’de bu-
lunan Göben ile Breslau adlarındaki iki Alman gemisi İngiliz donanmasının takibinden
kurtularak Türkiye’ye doğru kaçmış ve 10 Ağustos 1914’te Çanakkale boğazı önlerine
gelmişti. 11 Ağustos 1914 sabahı gemilerin boğazı geçmelerine müsaade eden Osmanlı
hükümeti bu gemileri satın almış gibi gösterip Türk donanmasına katmış adlarını Yavuz
ve Midilli olarak değiştirmiştir. Ne var ki bu gemilerin Alman komutanları ve personeli
değiştirilmemiş; üstelik komutanı olan Amiral Suşon Türk Donanma Komutanlığına
atanmıştı (Ökse,2002:3,3). 14 Aralık 1914’te General Liman von Sanders başkanlığında
kırk kişilik bir Alman heyeti Osmanlı ordusunu düzenlemek için İstanbul’a geldi
(Renouvin,2004;292).
Yavuz ve Midilli gemileri Rusya’nın Odessa Limanınıbombaladı. Bu olayı bahane
eden Rusya 1 Kasım 1914 tarihinde Osmanlı Devletine savaş ilan etti; Rus orduları do-
ğu sınırını aşarak taarruza geçti. Bunu İngiltere ve Fransa’nın 5 Kasım 1914’teki harp
ilanları takip etti. Böylece İngiltere, Birinci Dünya Harbi öncesinde gerek Basra körfezi
- Hint denizi-Süveyş kanalından geçen deniz yollarının güvenliğini sağlamak ve gerekse
Irak üzerinden Hindistan’a yönelecek tehlikeyi önlemek ve nihayet güneybatı İran’daki
petrol bölgesini korumak için aradığı fırsatı yakalamış oldu. Bu sayede Arap yarımada-

7
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE OSMANLI DEVLETİ’NİN… Kadir EKİM

sındaki Arap emirleri üzerinde İngiliz nüfuzu da tesis olunacaktı. İngiltere bu amaçlarını
gerçekleştirmek için 6 Kasım 1914’te Basra körfezindeki Fav’a asker çıkarak Irak hare-
kâtını başlatmış oldu (Ökse,2002:3,3).
Gerek Almanya ve gerek Osmanlı Devleti savaşa katılırken, Rusya ve İngiliz im-
paratorluğu içindeki Müslümanları ayaklandırmanın bu iki devlete büyük gaileler çıka-
racağını ümit etti. Şeyhülislam 23 Kasım 1914 de Cihad-ı Mukaddes ilan ederek Kırım,
Türkistan, Hindistan, Afganistan ve Afrikalı Müslümanları Hristiyan milletler olan İn-
giltere, Fransa ve Rusya’yakarşı savaşa davet etti. Lakin bundan bir sonuç çıkmadı
(Armaoğlu,1992:1,111).
Osmanlı Devleti’nin Almanya ile birlikte yaptığı savaş planının esasları şöyleydi.
1.Doğu Anadolu ve Kafkasya üzerinden Rusya’ya bir darbe vurmak. Cihad-ı Mukaddes
sebebiyle bu cephede Kafkasya ve Orta Asya Türklerinin ayaklanmasına güvenilmişti.
2.İngiltere’nin ana imparatorluk yolunu kesmek için Süveyş kanalına ve Mısıra karşı
harekete geçmek. 3. Ege ve Akdeniz’de İngiliz ve Fransız donanmaları egemen oldu-
ğundan Çanakkale’yi korumak için Trakya’da önemli bir kuvvet bırakılması
(Armaoğlu,1992:1,111).
Osmanlı Devleti bu genel durumda mutlaka savaşa girmek zorunda idi. Tarafını
belirlemesinden sonra Almanya’nın yanında birçok cephede savaşa girmek zorunda
kaldı.

3.1. Sina-Filistin-Suriye Cephesi

Mısır’da dört tümen kadar asker bulunduran İngilizlerin Akabeye saldırmaları Si-
na cephesinde ilk çatışmaların başlamasına neden oldu. Akabe limanını ellerine geçiren
İngilizlerin esas hedefi Filistin-Suriye ve Arabistan yarımadasını işgal etmekti. Bu yüz-
den İngilizlerin yayılmadan durdurulması gerekiyordu. Enver Paşa böyle bir
harekâtınİslam birliği açısından yararlı olabileceği kanısındaydı. Aynı zamanda Süveyş
kanalı ele geçirildiği takdirde İngilizleri Hindistan’dan Avrupa cephelerine kuvvet sev-
kiyatına engel olunmuş olunacağından Almanya’nınkarşısında etkinliği azalacaktı. Öte
yandan Çanakkale Boğazına karşı İngilizlerin başlatacağı olası bir harekâtta kullanılmak
üzere Hindistan’dan yapılacak insan sevkiyatı önlenmiş olacaktı (Yüceer,2002:3).
İngilizler, 24 Ekim 1917 de 138.000 askerle taarruza başladılar. Birusseba-Gazze
Savaşını kazandılar. 9 Kasım 1917 de Kudüs düştü. Yığınaklarını arttıran ve mevcudu
460.000’e yükselen İngiliz ordusu 19 Eylül 1918 de Filistin’de başlattığı taarruz hızla
gelişti ve Filistin tamamen İngilizlerineline geçti. Bu cephede İngilizlere karşı durmaya
çalışan 8 nci Ordu dağıldı. Bu cephede Mustafa Kemal’in komuta ettiği 7nci Ordu mev-
zilerini başarı ile savundu. Bu askeri harekât karşısında Mustafa Kemal Paşa komuta
ettiği ordunun geri çekmek suretiyle askerin kırılmasını önlemiştir. Bu geri çekiliş sıra-
sında da Türk kuvvetleri İngiliz ve onlara destek veren Arapların saldırılarına karşı di-
renmiş ve ordu Torosların güneyine çekilmek zorunda kalmıştır (Doğan,2010:137).

3.2. Kanal Cephesi

İngilizlerle mücadele edilen bu bölgede Cephe Komutanlığı Suriye ve Filis-


tin’deki 4. Ordu Komutanı sıfatıyla Cemal Pasa’ya verilmiştir. Düzenlenen Birinci Ka-
nal Harekâtı’nın başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra yeni bir taarruz için hazırlıklara
başlanmış ancak İngilizlerin Gelibolu’ya çıkarma yapmaları üzerine ertelenmiştir. İngi-
liz kuvvetleri karşısında zayıf Osmanlı birlikleri keşif taarruzları yapmış hatta 23 Nisan

8
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE OSMANLI DEVLETİ’NİN… Kadir EKİM

1916 günü yapılan Katya baskınında, bir İngiliz alayından 23 subay ve 257 er esir al-
mışlardır (Görgülü,1993;133).
Almanların Süveyş Kanalı’na harekât yapılarak İngiliz Ordusunun burada tutul-
ması, isteklerine karşılık olarak Osmanlı Harbiye Nazırlığınca Kanal Harekâtının ya-
pılmasına karar verildi. Enver Paşa, Süveyş Kanalı istikametinde yapılacak taarruzla
koordineli olarak, İngiliz kuvvetlerini bölerek Kanal yönünde yapılacak taarruzun yü-
künü hafifletmek amacıyla; Şeyh Ahmet’in de Sollum üzerinden Mısır’a taarruz etme-
sini istiyordu. Şeyh Ahmet ve kuzeni Şeyh İdris Mısır’a saldırma fikrine karşı idiler.
Enver Paşa tarafından kardeşi Yüzbaşı Nuri Bey, Fahri Ferik rütbesiyle ve olağanüstü
yetkilerle Afrika’daki kuvvetlerin başına gönderilerek, Şeyh Ahmet’in Mısır istikame-
tinde taarruz etmesi sağlanmıştır. Nuri Paşa’nın yetki alanı Trablusgarp’tan başka Mısır
batı hududu, Sudan, Fizan, Tunus, Cezayir sınır bölgelerini de kapsıyordu. Nuri Pa-
şa’nın Şeyh Ahmet ile birlikte Mısır batı hududunda İngilizlerle çatışması Şubat
1915’ten Mart 1917’e kadar devam etti. Sonuçta İngilizler mağlup edilemese de büyük
kuvvetlerini Mısır batı hududunda ve Nil vahalarında tutması sağlandı
(Karaköse,2011:253).
İngiltere açısından Süveyş kanalı hayati bir öneme sahipti. As-
ya’dakisömürgelerinden getirdiği asker ve malzemeleri buradan memleketine taşıyordu.
Almanya bu yolu kestiği takdirde İngiltere’nin perişan olacağını biliyordu. Bu
yüzdenAlmanya Osmanlı Devleti’ni kanal harekâtına ikna etti. Kanalı geçmek için yapı-
lan birkaç teşebbüs işe yaramadı. Ordumuz geri çekilmek zorunda kaldı. 1918 yılı orta-
sında Yıldırım Orduları Suriye’ye çekildi (Doğan,2010:127) .

3.3. Çanakkale Cephesi

Çanakkale cephesi bir savunma cephesidir. Çanakkale cephesinin açılmasına


Rusya’nın İngiltere’den istemesi üzerine karar verilmiştir, ama bir cephe açılması çok
daha önce düşünülmüştü(Doğan,2010:128). İngiliz Bahriye Nazırı Wiston Churchill idi
ve buna göre Çanakkale boğazı donanma ile zorlanırsa, boğazları ve İstanbul’u ele ge-
çirmek mümkün olurdu. Bu amaçlarla ortak İngiliz – Fransız donanması 19 Şubat 1915
ten itibaren dış denizlerden Çanakkale Boğazlarının iki tarafındaki Türk tabyalarını
bombalamaya başladı. Zaman zaman çok şiddetli olan bu bombardımanlar 18 Mart’a
kadar sürdü. Nihayet 18 Mart 1915 günü 7 müttefik gemisi boğazın sularına gömülmüş
bulunuyordu. Bu durum karşısında müttefik donanması geri çekilmek zorunda kaldı
(Armaoğlu,1992:1,113).
Çanakkale Savaslarında 57.263 sehit, 11.178’i kayıp,97.847’si yaralı 7.084’ü hava
değişimi, 29.297’si hastalık sonucu ölüm, 14.000’i hastaneye götürülen olmak üzere
207.696 Osmanlı askeri savaş dışı kalmıştır. 10.000’in üzerindeki kayıpların çok büyük
bir kısmını İngilizler ve Fransızlar tarafından esir alınan Osmanlı askerleri oluşturmuş-
tur. İngiliz- Fransız kuvvetleri, 55.000’i ölü olmak üzere yaralı ve esirler dâhil yaklaşık
330.000 kayıp vermiştir (Taşkıran, 2001;24).

3.4. Hicaz – Yemen Cephesi

Birinci Dünya savaşı boyunca Osmanlı Devleti Dört Tümenlik bir kuvvetle Ara-
bistan’daki kutsal şehirleri korumaya çalıştı. Ancak 1916 yılında İngilizlerin kışkırtma-
sıyla Araplar kendilerini koruyan Osmanlı kuvvetlerine karşı ayaklandı (Do-
ğan,2010:135).Osmanlı Devleti, Suriye ve Filistin cephelerinde mücadele ederken su-
dan sebeplerle ayaklanma çıkaran Şerif Hüseyin’e karşı mücadeleye başladı. Hicaz –

9
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE OSMANLI DEVLETİ’NİN… Kadir EKİM

Yemen cephesi Fahrettin Paşanın kahramanca savunmasına rağmen ikmal desteğinin


gelmemesi üzerine 13 Ocak 1919 da Medine’yi teslim etmiş ve esir düşmüştür (Do-
ğan,2010:136).

3.5. Kafkas Cephesi

Kafkasya’da Rusların Osmanlı ile rekabeti 17. yüzyıla kadar uzanmaktadır.


1800’lü yıllarda başlayan mücadele Osmanlı Devleti’nin zayıflama dönemine girmesin-
den dolayı Rusların bölgede kesin hâkimiyeti ile sonuçlanmıştır. Osmanlı Devleti, Doğu
Anadolu sınırlarına çekilerek, Türk ve diğer Müslüman halklardan uzaklaşmıştır (Yıl-
maz,2008:144)
Avrupa cephe savaşlarında sıkışan Almanya, Osmanlı Devleti’nden acilen Kafkas
cephesini açmasını istiyordu. Osmanlı ordusu onları oyalarken kendisi de Avrupa cep-
helerinde nefes alma imkânı bulacaktı (Doğan,2010:125).Kafkas sınırında bulunan Rus
ordusunun zayıf olduğu haberlerinin alınması, Başkomutan Vekili Enver Paşa’yı Rusla-
ra karşı bir baskın taarruzu yapmak için hareketlendirdi. Rus ordusunun 5 Kasım 1914
te Türk kuvvetlerine karşı Köprüköy istikametinde taarruza geçmeleriyle Kafkas cephe-
sinde dört yıl sürecek çarpışmalar başlamış oldu (Yüceer,2002:9). Sarıkamış harekâtını
gerçekleştirecek olan 3 ncü Ordu mevcudu 125.000’e çıkarılmış olmasına rağmen as-
kerler bölgede çok ağır kış şartlarına göre donatılamamıştı. – 20 - 30 santigrat dereceye
kadar düşen ısıya karşı askere kışlık giysi verilememişti. Çizme ve postal yerine erlerin
çoğunun ayağında çarık vardı(Yüceer,2002:10). 22 Aralık 1914 te başlayan Sarıkamış
harekâtı tam bir felaketle sonuçlanmıştı. Ordunun büyük kısmının yok olmasıyla sonuç-
lanan bu muharebeden sonra Erzurum ve çevresindeki köyler hasta, yaralı ve bitkin as-
kerlerle dolmuştu. Bu askerlerin çoğu lekeli tifo hastalığına yakalanmıştı. Hatta doktor-
lar ve sağlık memurlarıda lekeli tifoya yakalanmıştı (Ökse,2011:18)
Çok zor şartlarda Erzurum’a kadar ulaşan yaklaşık 115 bin kişilik ordu
Allahuekber dağlarında soğuklara yenik düştü. Yaklaşık 90 bin asker daha düşmanı bile
görmeden donarak öldü. Geriye kalanlar ise Ruslara karşı varlık gösteremedi. 1915 ba-
harında Ruslar Van, Bitlis ve Muş’u ele geçirdi (Doğan,2010:126).

3.6. Irak Cephesi

İngiltere 1800 yıllarından itibaren bölge ile ilgilenmeye başlamıştı. Bu cephe iki
amaçla İngilizler tarafında açılmıştır. Biri Abadan petrollerini korumak, ikincisi de ku-
zeye çıkıp Ruslarla birleşerek Türk kuvvetlerinin İran’a girip Hindistan’ı tehdit etmesini
önlemekti (Armaoğlu,1992:1,112). Irak cephesi İngilizlerin 6 Kasım 1914’te
Şattülarap’ın hemen batısında bulunan Fav kasabasına çıkmasıyla başlamış oldu
(Yüceer,2002:6). 9 Aralıkta 38 nci Türk Tümenini Kurna’da mağlup edip esir almışlar-
dır. İngilizler kolayca kazanılan bu başarıdan sonra gözlerini Bağdat’a diktiler ve Aralık
ayı sonlarına doğru Bağdat istikametinde harekâta başladılar. Bunun üzerine 8 nci Ko-
lordu’nun Halep’teki 35 nci Tümeninin süratle Irak muhabere alanına sevk edilmesi
emredildi(Ökse,2002:3:4).
Irak bölgesinin etnik yapısının Türkmen, Kürt ve Arap unsurlarına dayanması;
Arap unsurların da Şii ve Sünni mezhepleri arasında bölünmüs durumda olması Irak’ta
ayrılıkçı Arap milliyetçiliginin yeterince etkili olmasını engellemiştir. Bununla birlikte
Osmanlı merkezi yönetiminin tarih boyunca onları özerk statüde kabul etmesi, bölge
insanının kendilerini daima Osmanlı imparatorluğu’nun bir parçası olarak görmesine
yol açmıştır.

10
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE OSMANLI DEVLETİ’NİN… Kadir EKİM

Birinci Dünya Savaşında Osmanlı Suriye’sinde İtilaf Devletleri lehine casusluk


faaliyetlerinde bulunanlardan ve Hicaz isyanının başlamasıyla Serif Hüseyin’e destek
verenlerden yakalananlar bölgede oluşturulan Divanı Harbi Örfiye tarafından yargılan-
dılar. Casusluk yaptıkları anlaşılan Suriye ve Irak bölgelerindeki bazı kişilerin bu ey-
lemleri vatan hainligi kategorisine sokularak mahkeme kararıyla Anadolu’ya sürgüne
gönderilme olarak cezalandırıldı (Özdemir,2007:178).
İtilaf Devletleri bütün cephelerde saldırıya geçmişler, 6 Mayıs 1918'de Kerkük'ü
ele geçirmislerdir. Bu arada Osmanlı saltanatında iktidar değişikliği yaşanmış, Padisah
Sultan V. Mehmet Resad ölünce yerine Abdülmecid'in oğlu VII. Mehmed Vahidettin
geçmiştir. Nablus'un düşmesi ve Seria nehri hattının yarılması, düzenli Türk ordusunu
dağıtmış, 23 Eylül'de Akka ve Hayfa işgalcilerin eline geçmiştir. Şam'daki Arap milli-
yetçileri Osmanlı garnizonuna karşı ayaklanmışlar ve Şam 1 Ekim'de boşaltılmıştır.
Bütün bunlar Osmanlı Devleti'nin kayıtsız şartsız teslimiyeti anlamına gelen 30 Ekim
1918 tarihli Mondros Mütarekesini imzalamak zorunda kalmasını engelleyememiştir.
Nitekim Osmanlı Devleti'nin elinde esir tutulan General Townshend, Ege Denizinde
bulunan İngiliz Amiral Caltrope'a Osmanlı Devleti'nin müzakerelere açık isteklerini
belirtmesi için salıverilmiştir (Shaw,1983; 391).
I. Dünya Savaşından yenik çıkarak 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesini imza-
layan Osmanlı Devleti, Mütarekenin 4. maddesi gereği çoğunluğunu İngilizlerin oluş-
turduğu İtilaf askerleri ve sivil esirlerini iade etmeyi taahhüt etmiştir. İtilaf esirlerinin
iadesi Harbiye Nezareti'nin sorumluluğunda olduğundan öncelikle garnizonlardaki esir-
lerin sayısı tespit edilmiş, büyük merkezlere sevk edilmeleri (İstanbul, İzmir ve Mersin
gibi) ve bu esnada iaşe, sağlık, giyim vs. ihtiyaçlarını karşılayacak önlemler alınmış ve
son olarak esirler için oluşturulan teşkilatlar (garnizon, amele taburları vs.)
lagvedilmiştir. Mütareke kapsamında Kafkas cephesinde ele geçirilen İngiliz esirleri
İstanbul'a getirilmiş, Almanlar tarafından kişisel hizmetlerinde kullanılmak üzere Tür-
kiye'ye getirilen Sırp ve İtalyan esirler de İtilaf makamlarına teslim edilmiştir. I. Dünya
Savaşında Almanya ile müttefik olan Osmanlı Devleti, pek çok cephede İtilaf Devletle-
riyle mücadele etmiş, bunun sonucunda büyük çoğunluğunu İngilizlerin oluşturduğu on
binlerce İtilaf askerlerini de esir almıştır (Ural;2007;35).
Irak ve Kanal Cephelerinde İngilizlere esir düşen Osmanlı askerleri Hindis-
tan’daki Türk Şehitliklerinde yatmaktadır. Kayıtlara göre o dönemde Hindistan’a getiri-
len esir Türk askeri sayısı 15.000’dir. İngilizler esir aldıkları 15.000 Türk askerini önce
Basra’daki toplama kampında tutmuşlar daha sonra Hindistan ve Burma’daki kamplara
götürmüşlerdir. Burada askerlerimiz özellikle bakımsızlık, sarı hastalık, zehirlenme ve
kamp içi çatışmalar gibi nedenlerle vefat etmişlerdir (Dönmez,2014;146).

11
IRAK CEPHESİ’NİN COĞRAFİ VE SOSYAL DURUMU Kadir EKİM

4. IRAK CEPHESİ’NİN COĞRAFİ VE SOSYAL DURUMU

4.1. Arazi Şartları ve İklimi

Irak bölgesi, Suriye Çölü ile İran sınırı arasında, ortalama 200 km. genişliğinde
kuzeybatı yönünde uzanan bir oluk biçimindedir. Uzunluğu yaklaşık olarak 700 km’dir.
395.000 km2 alana sahiptir. Arazi, genel olarak düzdür ve çöl karakterindedir. Musul
güneyindeki Şakrat kesiminde başlayan, Fetha'da Dicle Nehri ile Ethem Çayı ve Diyale
Nehri'ne yol verip güneydoğuya, Basra Körfezi'ne kadar uzanan Cebeli Hamrin silsilesi
uzanmaktadır. Sert ve dik yamaçları nedeniyle, harekâta müsait değildir. Fetha Boğazı-
nın genişliği 3-6 km. kadardır. Musul bölgesinden batıya doğru uzanan Cebeli
Mehlibiye - Cebeli Sancar - Cebeli Abdülaziz Dağları Altunköprü ve Kerkük bölgesin-
deki tepelerle bütünleşebilir. Bu dağ silsilesinde su yoktur. Susuzluk, birliklerin nehir
boylarından 3-4 km’den fazla uzaklaşmasına imkân vermez. Bağdat - Rıdvaniye, Bağ-
dat - Falluca, Samarra - Remadiye yollarında bile su bulunmamaktadır. Mevcut kuyula-
rın suları, hem içilemeyecek kadar acıdır ve hem de yaz mevsiminde kurur (Ök-
se,2002:3,16).Şiddetli sıcaklar, Nisan ortalarında başlar ve Eylül sonuna kadar devam
eder. Temmuz ve Ağustos aylarında, gölgede +55 ve hatta +60 dereceye kadar çıkar.
Yazın, serap olayları meydana gelir. Kum fırtınaları ve seraplar, keşif ve harekâtı felce
uğratır. Hava, Kasım ayında başlayan yağmurlarla serinlemeye başlar. Kışın kuzey böl-
gede ısının -5 santigrat dereceye düştüğü görülmektedir.
Yağmurlar, genellikle, Kasım ayında başlar ve Mayıs’a kadar devam eder. Nisan
ve Kasım aylarında meydana gelen şiddetli yağmurlar, sel felaketlerine ve su taşmaları-
na yol açar. Nehir yataklarıyla civarındaki alçak yerleri sular istila eder. Gölden daha
sığ olan horlar (sazlıklar) veya bataklıklar meydana gelir. Yağışlar, güneye doğru indik-
çe azalır (Ökse,2002:3,17). Nehir, taşma mevsiminde, her iki sahilin kilometrelerce me-
safe içlerine kadar taşar ve gözün görebildiği yeri sular kaplar (Townshend,2007:97).

4.2. Irak Cephesi’nde Ulaşım ve Nakliye

Ulaşım meselesi Irak cephanesinde her zaman zorluğunu hissettirmiştir. Askeri


birliklerin ihtiyacı olan iaşenin karşılanması ve ikmal, askerlerin cepheye gönderilmesi
hususunda bölgenin şartlarına göre tedbirler alınmıştır. Genellikle, ikmal Anadolu’dan
temin edildiğinden, askerlerin nakli ve zamanında istenilen yere gönderilmeleri ulaşımın
zorlukları sebebiyle aksamalara uğramıştır. İstanbul ve Anadolu’nun diğer bölgelerin-
den gönderilen asker ve malzemeler birkaç ulaşım vasıtasıyla istenilen yere gelebiliyor-
du. Pozantı’ya kadar demiryolu kullanılıyordu. Toros tünelleri henüz tamamlanmadığı
için buradan Külek’e karayoluyla, Külekten tekrar demiryolu ile Mamure’ye, oradan
yine karayolu ile Katıha’ya, Katıha’dan Rasülayn’e demiryolu ile geliniyordu.1915 yı-
lında Rasülayn demiryolunun son istasyonu idi. Buradan itibaren çölde yürüyerek Mu-
sul’a, buradanda karayolu ile Kut’ül Amare’ye sevk ediliyordu (Avcı,2004:64).
Karayollarının durumu da, çok yetersizdi. Nehirler boyunca uzanan şehirlerara-
sındaki ana yollar, adi topraktı. Bunlar da nehirlerin taşması sonucu sular altında kalı-
yor, yağmur sırasında çamur deryası haline dönüşüyordu. 6 ncı Ordu Komutanlığı, ulaş-
tırma olanakları azalan ve hatta yıkılan köprüler nedeniyle, kaybolan bu yolların istih-
kâm birliklerince onarılması yoluna başvuruyor, yeni güzergâhlar seçmek zorunda kalı-
nıyordu.Nehir boylarından uzaklaşıldığında su ihtiyacının sağlanması güçleşiyordu. Bu
yüzden, yeni kuyuların açılması gerekiyor, su yetersizliği, birliklerin parçalanmasına
neden oluyordu.

12
IRAK CEPHESİ’NİN COĞRAFİ VE SOSYAL DURUMU Kadir EKİM

Güneyden kuzeye uzanan üç yol göze çarpmaktaydı (Ökse,2002:3,18).


1. Fav – Basra – Korna – Ammere – Kut’ül Amare – Bağdat – Salahiye-
Kerkük – Musul – Nusaybin- Resülayn yolu.
2. Bağdat'tan başlayıp, Dicle Nehri batı sahilinden ilerleyen Bağdat -Şirkat -
Musul yolu
3. Basra'dan itibaren kuzeye doğru ilerleyen ve genel olarak Fırat Nehri batı
sahilini takip eden yol. Basra - Nasıriyye - Semave - Hit - Ane - Miyadin yolu.
Irak bölgesi sahip olduğu akarsuların zenginliği sayesinde ulaştırma işlerinde kara
yoluna tercihen suyollarınınkullanıldığı bir yapı arz eder. Tabi bu durumun ortaya çık-
masında demiryolu yapımının istenilen şekilde ilerlememesinin de rolü vardır.Kut’ül
Amare ile Şatratülmüntefik arası vapurla 4 saat sürmekte idi. Hor sularının çekilmesiyle
birlikte Şatratülmüntefik ile Nasıriye arası iki günlük yürüyüşle karadan gidilebilmek-
teydi. Bağdat’tan Kut’ül Amare’ye Vapurlar 2 günde, Römorkörler 3 günde, Yelkenliler
de havanın durumuna göre 5 ile 15 günde gelebilmekteydiler (Avcı,2004:84).
Nehir yataklarından hemen sonra başlayan çöl, gerek yolların bulunmaması, ge-
rekse su yetersizliği ve ikmal hizmetlerinin güçlüğü dolayısıyla, harekâtın Dicle ve Fırat
Nehirleri civarında yapılmasını zorunlu kılar.

4.3. Sosyal ve Ekonomik Durum

Çoğunluğunu Arapların oluşturduğu Irak'ta, kuzey kesimin Anadolu'ya yakın dağ-


lık bölgelerinde Kürt aşiretleri, Kerkük, Musul ve Samarra bölgesinde ise Türkmenlerin
yaşamaktaydı.Savaş başlarında Irak bölgesinin genel nüfusu göçebeler hariç 2.601.200
olarak tahmin ediliyordu. Millet ve mezhep olarakta birlik sağlanmış değildi. Nüfusun
büyük bir kısmı Müslüman Araplardan oluşuyordu. Sonra Türkler ve diğer guruplar
geliyordu (Avcı,2004:33).
Birinci Dünya Harbi sırasında üç vilayet halinde Osmanlı yönetimine bağlı Irak'ın
sözkonusu bu vilayetleri 800.000 nüfusu ile Bağdat, 200.000 nüfusu ile Basra, 300.000
nüfusu ile Musul'du.
Gelir ve geçim kaynakları tarım ve hayvancılıktan ibaretti. Tarıma en elverişli
bölgeler nehir boylarıyla fazlaca yağış alan bölgelerdeki düzlükler ve ovalardı. Özellikle
Şattülarap'ın iki tarafı tarım bakımından en verimli kesimlerdi. Şattülarap'ın iki yakası
boyunca devam eden büyük hurmalıklarla, nehirler etrafında yer yer geliştirilmiş hur-
malıklardan elde edilen ürün, Irak'ın en önde gelen gelir kaynaklarından biriydi (Öl-
çen,1992:47).Irak halkının çoğunluğunu meydana getiren göçebe ve yarı göçebe aşiret-
lerin en önemli gelir kaynağı ise hayvancılıktı.

4.4. Irak'ın Stratejik Bakımdan Önemi

Kuzey ve kuzeybatıdan gelerek, Basra Körfezi üzerinden açık denize ulaşan veya-
hut aynı yönlerden gelerek, İran ve Afganistan üzerinden Hindistan'a ulaşan yolların
baştanbaşa Irak'ı geçmek zorunda kalmaları bu ülkenin jeopolitik önemini ortaya koy-
maktadır. Özellikle çok zengin petrol yataklarının varlığı bütün dünyanın dikkatini
çekmekteydi.Arabistan yarımadası ve Doğu Akdeniz ülkeleri, dolayısıyla Afrika ve
Avrupa'yı karadan Orta ve Uzakdoğu'ya bağlayan yollar üzerinde bulunması da Irak için
ayrı bir jeopolitik önem taşıyordu.Hindistan'da çıkarları bulunan ve Hint Denizi'ne de
hâkim olan herhangi bir devletin, buraya karadan yöneltilecek bir tehdidi önlemesi için
Irak'ı elde bulundurması stratejik bir zorunluluktu.

13
IRAK CEPHESİ’NİN COĞRAFİ VE SOSYAL DURUMU Kadir EKİM

Kut’ül Amare Muharebeleri, daha çok Dicle Nehri'nin batıdan doğuya aktığı
Kut’ül Amare - Aligarbi arasında meydana geldi. Dicle Nehri'nin bu bölgede hareket
istikametine dik seyretmesi, Türk tarafına savunmada büyük ölçüde yardımcı olmuştur.
Sözkonusu bölgede Dicle Nehri'nin kuzeyinde bulunan Suveyce Bataklığı, Suvade Hor-
'u ile nehrin güneyindeki bazı küçük bataklıklar, Türk Ordusunun savunmasına ve kuv-
vet tasarrufuna katkıda bulunmuştur. Dicle ve Fırat Nehirleri'ne bağlı kanallar bazen
kuvvetleri bölerek sevk ve idareyi zorlaştırmış, bazen savunma mevzilerinin yanlarını
koruyarak savunmayı kolaylaştırmıştır. Muharebelerin cereyan ettiği Kut’ül Amare böl-
gesinde Dicle Nehri'nin, batı-doğu istikametinde seyri sırasında nehir güneye doğru
devre (Nehirlerin yay-menderes teşkil ettiği yerlere verilen ad) adı verilen girintiler
oluşturur. Aralık 1916 ayı başından Şubat 1917 ayı sonuna kadar devam eden Kut’ül
Amare Muharebelerinde devrelerin zaman zaman olumlu katkıları, bazen de olumsuz
yanlan olmuştur. Kut’ül Amare Muharebeleri'nin meydana geldiğiKut’ül Amare güney-
doğusundaki Sin Tepeleri, Epter Tepesi, Sabis Tepe, Bismaniye Tepesi gibi kum tepele-
ri, Türk tarafına savunmayı sürdürmesinde önemliimkânlar sağlamıştır (Ölçen,1992:49).

14
IRAK CEPHASİNDE ASKERİ DURUM Kadir EKİM

5. IRAK CEPHESİNDE ASKERİ DURUM

5.1. Türk silahlı kuvvetleri:

5.1.1. Kara Kuvvetleri

Piyade, Süvari ve Topçu bölümleriyle ordunun asıl kısmını oluşturan Kara Kuv-
vetleri, Irak’ın kendine has yapısı içinde düzenli kıtalara ilave olarak, aşiret kuvvetleri-
nin de eklenmesiyle birlikte geniş bir yapı arzetmektedir (Avcı,2004:26).
Kut’ül Amare’nin 29 Nisan 1916 günü alınmasından sonra, 6 ncı Ordu’nun Irak
Cephesinde bulunan kuvvetleri ilekarargâhıBağdat’ta bulunan 6 ncıOrdu Komutanlığı
ve Musul Valisi Haydar Bey’in emrindeki müfreze bulunuyordu. 6 ncı Ordu, Tuğgene-
ral Halil Paşa komutasındaki 13. ve 18. Kolordulardan oluşmakta idi. Musul Gurubu
harekât bakımından 6 ncı Ordu ile işbirliği yapıyordu. 13. Kolordu Albay Ali İhsan
(Sâbis) komutasında 2. 6. ve 35. Tümenlerden oluşuyor, 13. Kolordu’ya bağlı birlikler-
den oluşmakta idi. 18. Kolordu Albay Kazım (Karabekir) komutasındaki 45. 51 ve 52
Tümenlerden oluşmakta idi. 18 Kolordu’da kendisine bağlı piyade ve topçu birliklerin-
den oluşmakta idi (Ölçen,1992:51).
Irak’ta muhaberelerin devam ettiği müddet içerisinde farklı silah ve cephane, şart-
lara uygun olarak kullanılmıştı. 1914 Kasım’da Irak’ta Türk kara kuvvetlerinin genel
manzarası şöyle idi. Tüfek olarak; küçük çaplı mavzer 12594 adet, büyük çaplı mavzer
746 adet, Filinta 253 adet, İngiliz mavzeri 35 adet, Martin 4220 adet, Şınayder 100 adet,
Nordenfilik ağır makinalı 3 adet idi. Bunlardan 434 sandık Martin cephanesi, 10 sandık
İngiliz fişeği, 1 sandık Şınayder cephanesi bulunuyordu. Ayrıca toplan 216 kılıç, 24
sahra topu, 9 dağ topu, 3283 dâne, 3640 şarapnel bulunuyordu (Avcı,2004:26).
Oluşturulan aşiret birliklerinde süvari ve piyade kuvvetlerinde yer verilmişti. Aşi-
ret kuvvetlerinin gerek ücretleri, gerek ihtiyaçları Türk ordusu tarafından karşılanmak-
taydı. Aşiret kuvvetleri mensup olduğu aşiretin reisi tarafından toplanıyordu (Av-
cı,2004:35).

5.1.2. Deniz Kuvvetleri

Fırat ve Dicle nehirleri bölge için hayati öneme sahipti. Nehir filomuz Doğan ve
Selmanpak gemileri ile 7 nolu motor gambottan oluşmakta idi. 122 Sandal, 29’u büyük
olmak üzere Sefine(gemi), 49 Kofa ve 12 Şahtur vardı. Ayrıca Halife, Burhaniye,
Hamidiye, Bağdat, Basra, Tikrit ve Aziziye adlı teknelerden oluşan nakliye filosu vardı
(Ökse,2002:3,29).

5.1.3. Hava Kuvvetleri

Genel olarak Birinci Dünya savaşında uçaklar iki hususta kullanılmıştır. Bunlar
keşif ve bomba atma faaliyetleridir. Irak’ta kullanılan ilk uçaklar 1 Aralık 1915’de Ye-
şilköy’den bölgeye hareket eden 2 nci Uçak Bölüğüdür (Avcı,2004:43).İngilizlerin
Bağdat civarında ilerlemeleri üzerine Pilot Fazıl’ın Ganaim Müfrezesi Aziziye’den
Kut’ül Amare’ye getirildi. Parasol tayyarelerinden oluşan kısım 10 Şubat’ta Bağdat’a
getirildikten sonra monte edilipve uçuşa hazır hale getirildi.6 ncı Ordu’ya bağlı “6
ncıTayyare Kıtaatı Komutanlığı” kuruldu. Bu makama komutan olarak Pilot Yüzbaşı
Von Aulok getirildi (Ökse,2002:3,29).

15
IRAK CEPHASİNDE ASKERİ DURUM Kadir EKİM

5.2. İngiliz Silahlı Kuvvetleri

5.2.1. Kara Kuvvetleri

Ocak 1917 başlarında İngilizlerin personel mevcudu 120.472'ye, geri hizmet per-
sonelinin mevcudu ise 83.028'e çıkmıştı (Moberly,1928:3,90).Bu kuvvetler, General
Kobbe komutasında 3 ncü ve 7 nci Tümen, General Marşal komutasında 1 nci Kolordu
ile 13 ncü ve 14 ncü Tümen ile General Kroker komutasındaki Mürettep Süvari Tüme-
ninden ibaretti.

5.2.2. Deniz Kuvvetleri

Nisan 1916 tarihinde İngilizlerin elinde deniz kuvvetlerine ait 45 adet Römorkör
ile 4 adet Gambot (Ek- 11) bulunmakta idi. Bu birlikler nehir güvenliğinin sağlanmasını
sağlıyordu. İhtiyaç halinde ise kara kuvvetleri ile işbirliği içerisinde çalışıyordu (Ök-
se,2002:3,31).

5.2.3. Hava Kuvvetleri

Kesin sonuç yeri Avrupa olduğundan dolayı İngilizler buraya çok fazla uçak sev-
kiyatında bulunamadılar. İngiliz Seferi Kuvvetler Komutanlığında sabit balon takımı ile
Hava kuvvetlerinin 8 adet uçak vardı. Bu birlikler 30 ncu Hava Bölüğü olarak teşkilat-
lanmıştı (Ökse,2002:3,31).

16
IRAK CEPHESİNDE İNGİLİZLERİN İLERLEYİŞİ… Kadir EKİM

6. IRAK CEPHESİNDE İNGİLİZLERİN İLERLEYİŞİ 22 KASIM 1915’E KA-


DAR

1914 Ekim başında 6 ncı ya da Poona Tümeninin 16. Piyade Tugayı, General
Delamain kumandasında olarak Bombay’dan gizlice Basra Körfezine sevk edilmişti. O
Tugayın görevi petrol işlerinin güvenliği için körfezdeki Abadan adasının ve mümkün
olursa Basra limanının işgali ve körfezin başında gösteri yapmakla görevlendirildi
(Townshend,2007:53).İngilizler 6 Kasım 1914’te Basra körfezinde bulunan Fav’a asker
çıkararak Irak harekâtını başlatmış oldu (Ökse,2002:3,3).İngilizler General Barrent ka-
rargâhıyla birlikte 14 Kasım 1914 tarihinde Irak’a ulaştı. Şattü’l Arap ağzında bulunan
Fav, küçük karşılıklı ateşin ardından sandallara bindirilmiş bir piyade bölüğü tarafından
ele geçirildi. Bundan sonra asıl hedef olan Basra’ya doğru İngilizler harekâta başladı
(Townshend,2007:54).Bir gece yürüyüşünden sonra 22 Kasım 1914’te dirençle karşı-
laşmadan Basra’ya girildi. İngiliz kuzeye Şattü’l Arap’a doğru hareket etti. Yolda bir
kısım Osmanlı nehir nakliye araçları İngiliz gemilerini yakaladı. Nakliye araçlarının
kaptanları savaş ilanı üzerine Türk memurlarını Karun nehrine kaçırmak için hazırlan-
mışlardı (Townshend,2007:57).
İngilizlerin hızlı ilerleyişi sonrasında Harbiye Nazırı Enver Paşa duruma müdaha-
le etmek ihtiyacı hissederek Irak cephesindeki kuvvetlerin başına Süleyman Askeri’yi
getirdi. Süleyman Askeri ile Enver Paşa Bingazi’de yerel aşiretler komuta ederek İtal-
yanlara karşı mücadele etmişlerdi. Enver Paşa, Süleyman Askeri komutasındaki yerel
aşiretlerle Basra’daki İngiliz ilerlemesinin durdurulabileceğini düşünmekteydi.
İngilizler, Basra’da zorlanmadan ilerlemelerine rağmen Irak harekâtındaki mevcut
kuvvetlerini yeterli görmeyerek Şubat ayında Mısır’dan yeni bir Tümen destek aldılar.
Alınan destek ile birlikte İngilizlerin Irak harekâtındaki kuvvetleri Kolordu seviyesine
çıkmış oldu. İngilizler Irak’taki kuvvetlerini arttırarak Irak kuvvetlerinin komutasına 9
Nisan 1915’de General Nixon getirildi (Küçükvatan,2013:57).
18 nci İngiliz piyade Tugayı, General Fry, kumandasında Kurna’ya doğru hareket
etti. Dicle Nehrinin sol sahilinde ve karşısında Mezir’a da kısa süre yapılan savaştan
sonra Türk kuvvetlerinin bir kısmı geri çekildi isede bunların bir kısmı 9 Aralık 1914’te
Albay Suphi Bey kumandasında İngiliz Generali Fry’e teslim oldular. Burada teslim
olan Türk kuvvetinin mevcudu 1200 kişi ve 9 toptan ibaretti
(Townshend,2007:61).Takviye edilemeyen ve kuşatma çemberini yarıp kuzeye çekilme
imkânı bulunmayan, üstelik çevresindeki Arap aşiretlerinin özellikle Albaş Aşiretinin
ihanetine uğrayan 38 nci Tümen Komutanı Kurmay Albay Suphi Beyin kumandasında
esir düşen askerin 52 subay idi. Böylece Kurna, İngilizlerin eline geçmiş oldu. General
Sir John Nixon, Kurna savaşında Türk piyade ateşinden korunmak için kayıkların
mümkün olduğu kadar büyük bir kısmını çelik levhalarla zıhlanmasını tavsiye etti
(Townshend,2007:94). Çünkü İngiliz piyadeleri Kurna şavaşında kayıklarla taşınacak-
tı(Townshend,2007:93).
Irak Seferi Kuvvetleri komutanı General Nixon, Townshend’e verdiği emirde
Türkleri Kurna kuzeyindeki mevzilerden çıkarıp daha kuzeye doğru püskürtmek ve son-
ra 90 mil (144,5 km) uzaklıktaki Amare’yi işgal etmek olacaktı. Amare, Basra vilayeti-
nin kısımlarından gayet önemli bir şehirdi. Bu hareket gayet hızla yapılacak ve General
Nixon’a bilgi verilecekti (Townshend,2007:66).
Geç de olsa Irak'taki birliklerin takviye edilmesi zorunluluğunu anlayan Başko-
mutanlık, Irak ve Havalisi Genel Komutanlığına Kurmay Yarbay Süleyman Askeri'yi
atadı ve Osmancık Taburu ile takviyeli İtfaiye Alayı ile bazı piyade ve topçu birliklerini
Irak Harekât Alanı'na sevketti. Yarbay Süleyman Askeri, nizami birliklerden çok, aşiret-

17
IRAK CEPHESİNDE İNGİLİZLERİN İLERLEYİŞİ… Kadir EKİM

lerden faydalanarak Basra'yı kurtaracağı kanısındaydı. 3 Ocak 1915'te Sahrıca Müfreze-


sini 3 piyade alayı, bir topçu taburu ve bağlı birlikler halinde düzenleyen Yarbay Sü-
leyman Askeri, birliklerini Dicle Nehri'nin doğu ve batı kıyısında olmak üzere tertipledi.
Ammare ve Nasırıyye'yi ele geçirmek isteyen İngiliz birlikleri, Kurna'nın kuzeyindeki
Meziple Tepeleri - Rota Kanalında bulunan Türk mevzilerine 20 Ocak 1915'te taarruza
geçti (Ölçen,1992:13).
Süleyman Askeri, İngiliz ilerlemesini durdurabilmek için Arap aşiretlerinden para
ile mücahit toplamaya çalışıyordu ancak durum beklediği gibi değildi. Osmanlı Devleti-
nin yayınlamış olduğu cihad ilanı Arap aşiretleri arasında ciddiyetle karşılanmamıştı.
Araplar savaş alanında kim daha fazla para verirse onun yanında yer almaya başlamış-
lardı. Kurna Muharebelerinde Muhammara aşireti İngilizlerle birlikte Osmanlı kuvvetle-
rine karşı taarruz etmişlerdi (Küçükvatan,2013:57).
İngilizler Kurna’daki kuvvetlerinin bir kısmını Kurna’nın batısındaki Şuayyibe
bölgesine alarak burada Türk saldırısını beklemeye başladılar. İlerleyişinde Nasıriye’yi
ele geçiren Süleyman Askeri, Şuayyibe bölgesinde İngilizlere saldırdı. İki gün iki gece
süren çatışmalarda Süleyman Askeri, Arap mücahitlerden beklediği faydayı sağlayama-
dı. Çünkü Arap mücahitler ikinci gün savaş alanından kaybolmuşlardı. Osmanlı birlikle-
ri çatışmalarda yarı yarıya eridikten sonra 14 Nisan’da geri çekilmek zorunda kaldı.
Süleyman Askeri ise yenilgiyi kabullenemeyerek hayatına son verdi
(Küçükvatan,2013:58).Şuayyibe Muharebesine 9.000'den çok mevcutla katılan Türk
birlikleri; 5.428 kayıp vermiş, 3.972 kişiyle Nasıriye'ye çekilmişti.
Yarbay Süleyman Askeri'nin hayatına son vermesinden sonra Irak ve Havalisi
Genel Komutanlığına getirilen Albay Nurettin, daha geride bulunacak uygun bir
mevziye çekilmeyi emretti. Ne çare ki bu emir, elde yeterli araçların olmaması ve özel-
likle araçları çalıştıracak kömürün bulunmaması nedenleriyle tatbik edilemedi (Öl-
çen,1992:15).
Bu sırada Dicle Nehri'nin suları kabarmış, ova sular altında kalmış, tepeler adacık-
lar haline dönüşüvermışti. Dicle Nehri'nin iki tarafında oluşan adacıklar üzerinde, grup
grup kalan Mürettep Dicle Tümeni’nin (38 nci Tümen'in) savunması çok zorlaşmış,
gruplar arasında işbirliği imkânı ortadan kalkmıştı. Lojistik destek, birkaç küçük gemiy-
le sağlanıyor, adacıklar üzerindeki mevziler arasında ulaşım, sandallarla gerçekleşiyor-
du. Bu durum 38 nci Tümen'in manevra olanağını da yok etmişti.
Nisan 1915’te General Townshend, Irak sefer kuvvetlerinin içerindeki 6. Tümenin
başına getirildi. General Townshend 22 Nisan 1915’te 6. Tümen’in komutasını devraldı.
Bundan sonraki muhaberelerde İngilizler planlı bir şekilde adım adım Irak içine ilerledi-
ler. 3 Haziranda Amare, 24 Temmuzda Nasıriye’yi işgal ettiler. Irak’taki İngiliz Sefer
Kuvvetleri Komutanı General Jonh Nixon, Bağdat’ın ele geçirmeyi düşünmeye başladı.
Eylül 1915’te General Nixon 6. Tümen komutanı General Townshand’a Amare’den
nehir yolu ile 190 km uzaklıktaki Kut’ül Amare’yi işgal emrini vermeyi düşünüyordu
(Üzen,2008:82).
General Townhend’e, Hindistan karargâhından beklediği talimat 23 Ağustos
1915’te geldi. Talimatta Türk birliklerinin imha edilmesi ve Kut’ul Amare’nin işgal
edilmesi isteniyordu. General Nixon General Townshend’den yapılacak durum değer-
lendirmesi sonrasında Bağdat’a ilerlemeye karar verirse kendisine bilgi vermesini iste-
mekteydi. İngiliz siyasi subayı Sir Percy Cox General Townshend’e Bağdat’a girmenin
siyasi olarak büyük önem arz ettiğini ve İstanbul’a girmek kadar büyük yankı uyandıra-
cağını bildirmişti (Küçükvatan,2013:59).
Bu emre cevap olarak Townshend, 31 Ağustos’ta Ordu Kurmay Başkanlığına çek-
tiği telgrafta, bütün kuvveti ile Şeyh Sa’d’dan hareket ederek savaş için bir çevirme ha-

18
IRAK CEPHESİNDE İNGİLİZLERİN İLERLEYİŞİ… Kadir EKİM

reketi yapılması niyetinde olduğunu belirtmiştir. Bunun için de Tümen nakliye katarının
ilk kademesinin tamamen gönderilmesini ve ikinci nakliye kademesinin de alay ihtiyat
cephanesiyle bir günlük erzakı yüklenmiş bulunmasına ihtiyaç olduğunu söylemiştir.
Townshend’in o sıradaki kuvveti ise Hants Yedek Taburu hariç olarak yaklaşık 10.275
savaşçı ile 30 toptan oluşmaktaydı (Townshend,2007:172).
Albay Nurettin Paşa komutasındaki Türk kuvvetleri’nin bu dönemde askeri gücü
ise 7–8 bin piyade ile 3 bin Arap süvarisi ve es-Sinn mevziinde 18 toptan oluşmaktaydı.
İngilizler ileri hareketle 11 Eylül günü Al’el Garbi’ye ulaşmıştı. General Townshend
burada 13 Eylül’de bir keşif hareketi yapmıştır. Bu hareketten sonra 27 Eylül’de Türkle-
re karşı saldırıya geçen İngiliz kuvvetleri, Türkleri geri çekilmeye zorlayarak onları
Aziziye’ye kadar izlemişlerdir. 28 Eylül 1916’da yapılan Kutü’l Amare Meydan Savaşı
sonucunda da Kut’ül Amare İngilizlerin eline geçmiştir (Sakin,2010:4,147).
General Townshend, hatıralarında, Kut’ül Amare ‘yi zapt etmek için kıtalar talep
ettiğim zaman Sir John Nixon bana “ayağını yorganına göre uzat!” cevabını verdi. 13
bin kişilik küçük ordunun teşkilatını, iaşesini, erlerin ve hayvanların yiyeceklei miktarı-
nı, hastalar ve yaralılara tahsis edilecek arabaların miktarını, erler ve topların cephanele-
rinin tamamlanmasını, düşmanı yenmek, mümkünse yok etmek için düzenlediğim planı
en küçük ayrıntısına kadar düşündüm (Townshend,2007:165).
Kut’ül Amare’yi kaybeden Türk kuvvetleri planlı bir çekilişle Selman-ı Pak mev-
zilerine yerleşmiştir. 30 Eylül’de Al’el Garbi’nin yaklaşık 14,5 km kuzeyinde bir çatış-
ma meydana gelmiştir. Savaş sonrasında Türk kuvvetleri ile ilgili olarak 13. Kolordu
Kumandan Vekili Yusuf Ziya, 16 Eylül 1915’te Erkân-ı Harbiye-i Umumiye’ye gön-
derdiği şifrede bölgenin kuvvet durumu hakkında bilgi vermiştir. Buna göre ağır batarya
14 Eylül 1915 akşamı ve 3. alayın 3. taburu 15/16 Eylül 1915 gecesi Bağdat’a gelmiş ve
16 Eylül sabahı vapurla sevk olunmuşlardır. Bu kuvvetler ile daha sonra gelecek kuv-
vetlerin Irak kumandanlığının emriyle Selman-ı Pak’a ihraç olunacakları belirtilmiştir.
Söz konusu Alayın 2. Taburunun da 15 Eylül 1915’te Musul’dan hareket ettiği, 1. Tabu-
runun nerede olduğuna dair Kolorduca malumat olmadığı ifade edilmiştir. 3 ncü Alay
ilk defa 20 Aralık 1915 tarihinde Selman-ı pak’ta yapılan muharebeye katılmak suretiy-
le Irak muhareberinde yerini aldı (Kanatlı,2006:7).
Selman-ı pak savaşının meydana geldiği zaman Albay rütbesine sahip olan Halil
Bey, İngilizleri durdurmak için hazırlık yapan Albay Nurettin Bey’in emrine girdi. İki
kumandan yapılacak mücadele için savunma düzenini oluşturmak için çalışmaya başladı
(Bilgin,2013:35).
Kut’ül Amare’yi ele geçiren General Townshend, 15 bin kişilik kuvvetiyle Kasım
ayı ortasında Bağdat istikametinde ileri yürüyüşe başlamıştır. Kasım’da Selman-ı Pak’ta
Nurettin Paşa komutasındaki kuvvetlerle tekrar bir savaşa tutuşmuştur. Savaş çok kanlı
olmuş, iki taraf da ağır kayıplar vermişlerdir. Neticede İngilizler yenilerek geri çekilme-
ye mecbur olmuşlardır. Bu durumda İngilizler 3 Aralık’ta Kutü’l-Amare’ye sığındı.
Albay Nurettin komutasındaki Türk ordusu ise 7 Aralık’ta İngiliz kuvvetlerini Kutü’l-
Amare’de tamamen kuşatmıştır. Kuşatma yaklaşık 5 ay sürmüştür (Sakin,2008:4,149).
İngilizler açısından savaşın önemini anlatan General Townshend, Kut’ül Amare
savaşı, Hindistandaki İngiliz Ordusu tarihinin en büyük öneme sahip savaşı sayılabilir.
Bu savaştaki önem ve değer, ne Afgan savaşında, ne de Hindistan ihtilalinde görülmüş-
tür. Çünkü burada sayıca bize eşit ve aynı derecede silahlandırılmış kuvvet ile savaşıl-
mıştır (Townshend,2007:198).
İngilizlerin Selman-ı pak’ta kara nakliye aracı olarak 1000 katır, 620 deve, 660
araba, 240 merkep mevcut idi (Townshend,2007:255).Townshend Selman-ıpak muha-
rebesinde ağır kayıplara uğradı. Takvilerin geleceğini umarak Kut’ül Amare’de kalmaya

19
IRAK CEPHESİNDE İNGİLİZLERİN İLERLEYİŞİ… Kadir EKİM

karar verdi. Yaklaşan Türklere karşı kasabada tedbirler aldı. Kasabada daha önce burada
bIrakılan kuvvetlerle beraber 300’ü subay olmak üzere 2.850 İngiliz, 8.250 Hinli Subay
ve er ile Hintli aşçı, uşak ve sürücülerden oluşan 3.500 Hintli hizmetli vardı. Bundan
başka kasabada 5-6.000 yerli nüfus ve Selman-ıpak muhaberelerinde esir alınan 1.500
Türk’de vardı (Üzen,2008:2,82).
Selman-ı pak muharebelerinde Türk birlikleri İngilizlerin Tayyare gözlemcilerini
kolaylıkla kandırabiliyordu. Türkler, Tayyareler tarafında gözlemlendiğini anladıkları
zaman gerçek yürüyüş yönlerinin tam ters istikametine hareket ediyor ve Tayyareler
bilgi vermek üzere gittiklerinde hemen gerçek istikametinde yürümeye başlıyorlardı. Bu
Türklerin hileli hareketi tayyare gözlemcilerini yanıltıyordu (Townshend,2007:272).
General Townshend, yazdığı hatıratında Selman-ı pak taarruzu bizim için kesin
bir zafer sağlayamadı. Buna sebeb Türklerin sol kanadı kuşatılarak 18.000 kişilik ordu
kuşatıldığı esnada Kafkasya’dan yeni gelen Halil Paşa Kolordusunun savaş sahnesinde
görünmesi oldu. Her şeye rağmen karanlık basıncaya kadar savaşa karar verdim. Savaş
çok kanlı idi. Gece karanlığında Türklerin geri çekileceğinden emindim. Sabah olur
olmaz Türklerin 13 mil (21 km) mesafede olan Diyale Nehri girişine çekildiği haberini
aldık. Bu muharebede 8.500 dolayındaki piyademden 4.500 ölü ve yaralı verdim. Bu
kayıpların miktarı genel kuvvetlerin %33’ünden fazla idi. Karşımda ve Diyale nehri
gerisinde toplanıp yığınak yapan 6. Türk ordusuna karşı ilerlemek meselesi bizim için
söz konusu değildi. Yapılacak tek hareket Kut’a geri çekilerek orasını sağlamlaştırmak-
tan ibaretti. Selam-ı pak’ta tutunamayacağını düşmanı hissettirerek 6. Türk ordusu kar-
şısında kaldığın dört gün zarfında bütün yaralılarımı nehrin karşı tarafına sevk ettim.
Bundan sonra düşman sol kanadıyla beni kuşatarak Kut ile geri çekilme hattımı kesme-
ye teşebbüs edeceği esnada bir gece zarfında düşman karşısından çekildim. Arkamda
hiçbir şey bIrakmadım. Yanımda 1.500 Türk esiri getirdim (Townshend,2007:18).
Albay Nurettin Bey Selman-ı pak topçu kuvvetlerini yay şeklinde mevzilendiril-
mişti. İngilizlere büyük zaiyat verdirmeyi düşünüyordu. Asker sayısı bakımında da üs-
tündü. Aşiretlerden bir kısmı da Türklerin yanında savaşa dâhil olmuştu (Bil-
gin,2013:43).
General Townshend’in 22-23 Kasım tarihlerinde Selman-ı pak’ta aldığı yenilgi 7
Aralık 1915’te Kut’ülammare’de kuşatılması üzerine İngilizler, İran’da harekâtın geniş-
letilmesi ve hızlandırılması için Rusları zorlamaya başladılar. Rus komutan Grandük
Nikola bunun üzerine harekâtı Hemedan’dan Karadeniz’e kadar uzatarak cephenin ge-
nişliğini 1000 kilometreye çıkardı (Çakmak,2005:110).
Selman-ı pak muhareberinden sonra 45 nci ve 51 nci ve daha sonra 52 nci Tüme-
ninde katılımıyla 18 nci Kolordu kurularak iki Kolordudan oluşan 6 ncı Ordu Komutan-
lığı meydana getirildi (Kanatlı,2006:8).
18 ncı Kolordunun Tümenleri şu şekilde yerleştirildi (Kanatlı,2006:10).
1. 51 ncı Tümen: Felahiye mevziine
2. 45 nci Tümen: Garraf Mevziiine
3. 52 nci Tümen: Kolordu İhtiyatı için Kut civarında
4. Görevi Garraf ve İmammuhammet mevziinin korunması için
Kut’ta bir topçu birliği oluşturuldu.

20
KUT’ÜL AMARE’NİN TÜRKLER TARAFINDAN GERİ ALINMASI Kadir EKİM

7. KUT’ÜL AMARE’NİN TÜRKLER TARAFINDAN GERİ ALINMASI 29


NİSAN 1916

28 Eylül 1915 tarihinde Kut’ül Amare İngilizlerin eline geçmişti. 8 Ocak 1916 ta-
rihinde İngilizlerin malzemeleri, İngilizler için 30 günlük erzak, Hint kıtaları için 29
günlük erzak, Buğday 8 günlük, Yem 7 günlük, Eti yenen hayvan 17 günlük, Çay 15
günlük kaldığını Albay Annesley ifade ediyordu (Townshend,2007:413).Türkler tekrar
geri alabilmek için mücadeleye başladı. İngilizlerdenKut’ül Amare’yi almak için hare-
kete geçen Türklerin taaruzundan bunalan İngiliz askerleri askerler zor durumda idi.
Anlatılması mümkün olmayan ruhsal ve bedensel yorgunluktan, beş ay devam eden
şiddetli ve çetin savunmadan sonra teslim ve esir olduk. Kuşatmanın son zamanlarında
açlıktan günde 20’den fazla kişi ölüyordu. Başkomutanlığın beni kurataramayacağını
anlayınca Türklerle görüşmelere başlamak için telgrafla emir aldım ve teslim oldum
(Townshend,2007:20).
Türk kuvvetlerinin başına Mareşal Vander Goltz, karargâhıyla 10 Ocak 1916 tari-
hinde Bağdat’a geldi. Yanında Kurmay başkanı Kazım Bey (Karabekir) ile 1. Şube
Başkanı Yüzbaşı Saffet Efendi vardı. Goltz, 6 ncı Ordu komutanlığını üstlendiğini açık-
ladı. Mareşal Goltz Paşayı Nurettin, Halil, Basri Beyler karşıladı. Kendisine İngiliz or-
dunun Kut’ül Amare’ye doğru ilerlemekte olduğu bilgisi verildi (Bilgin,2013:109).
Halil Bey ileri cepheye giderek Nurettin Bey ile görüştü. Görüşmede Halil Bey
Mareşal Goltz’dan aldığı emri Nurettin Beye iletti ve Nurettin Bey komutayı Halil
Bey’e devrederek ileri cepheden ayrıldı. Halil Bey 13 Ocak 1916 itibariyle Irak komu-
tanlığını devralmıştı. Türk tarafında komuta devir teslimi yapılırken İngiliz tarafında
durum incelemesi yapılmaktaydı. Çanakkale cephesinde yer alan İngiliz General Sir Jan
Hamilton, Sulva çarpışmalarındaki Türk kuvvetlerinin ancak 75.000 kişi olduğunu bil-
dirmişti. General Alymer ile Townshend kuvvetleri arasında ise 60.000 kişilik bir Türk
kuvvetinin olduğu düşünülüyordu. İngilizler farklı cephelerdeki Türk birliklerinin sayı-
larını karşılaştırarak Irak’ta savaştıkları Türk birliklerinin gücünü tahmin etmeye çalışı-
yorlardı (Küçükvatan,2013:66).
19 Ocak 1916 akşamı es-Sinn yönünden birçok deve, 2.000’den fazla mevcutlu
piyade kolunun nehir kuzeyindeki Türk ordugâhına dönüşünü görünce hayretlerte düş-
tüğünü ifade eden Townshend idi. Bu durum tahmin ettiğimiz şekilde Aylmer’in cephe-
sinde ancak 4.500 Türk eri kaldığını doğruluyordu (Townshend,2007:431).
Alymer, güneyden yapacağı yeni saldırı sırasında Townshend birliklerinin şehir-
den çıkarak güneye ilerlemesini ve bu sayede Türk birliklerini iki cephe arasında
bIrakmayı öneriyordu. Alymer’in bu önerisi Ordu Komutanı tarafından uygun bulun-
madı. Yapılacak saldırıda eğer iki İngiliz kuvveti birleşemez ise durumları daha da kö-
tüleşebilirdi. General Alymer, 21 Ocak günü saldırıya geçti ise de ancak İngilizler Türk-
ler karşısında tekrar ağır bir yenilgi aldılar. Bu saldırı sonrasında Alymer Townshend’e
gönderdiği mesajda yapmış olduğu son saldırı için pişman olduğunu ve birliklerinin
yeni bir saldırı yapabilmek için hazır olmadıklarını ifade etmişti. Alymer kuvvetlerinin
Türk birliklerini geçememesi üzerine General Townshend kuşatma altındaki durumunu
yeniden gözden geçirdi. Townshend kuşatmanın uzayacağını öngörerek askere dağıtılan
tayin miktarını yarıya indirdi. Bu sayede kuşatmaya 27 gün daha dayanabileceğini he-
saplamıştı. Özellikle bu son yenilgi sonrasında General Townshend’in aklında Alymer
kuvvetlerinin yardım almaksızın Türk kuvvetlerini geçemeyeceği fikri oluştu
(Küçükvatan,2013:68).
21 Ocak 1916 tarihinde bütün gün yağmur yağdı. Taşan nehir birinci hat siperleri-
ni, hatta kısmen orta hat siperlerini bile su bastı. Bu durum kıtalar için çok büyük sefalet

21
KUT’ÜL AMARE’NİN TÜRKLER TARAFINDAN GERİ ALINMASI Kadir EKİM

ve felakete sebeb oldu. Bu su baskını bize birinci savunma hattını terk ettirdi ve doğal
olarak cephede ayrıldı. Bu durumu General Townshend, 22 Ocak’ta bir telgrafla Ordu
komutanlıklarına şu şekilde aktardı.
“ Bugün öğleden sonra başlayan yağmur bütün gece devam etti. Bu civar tama-
mıyla suya gömüldü ve batak bir haldedir. Askariharekât çok zor ve kıtaların çektiği
zahmet büyüktür. Sağ sahildeki 3. Tümen Komandanı, taşan nehrin tümen mevzilerinin
batısında bataklıklar meydana geldiğini bildirmektedir. Bu bataklıklar şüphesiz o tümen
ileri harekâtına engel olacaktır. Bundan dolayı yarın düşmana yapılaca taarruzdan zo-
runlu olarak vazgeçiyorum. Buna sebebte cephedeki kıtaların benden emir almaksızın
iki gün önce işgal edilen ve düşmandan 1300 yarda (1200m) uzakta bulunan tahkimat
hattına çekilmesi olmuştur. Düşmana yapılan başarısız hücumlar dolayısıyla kıtalarımın
düzeni bozulmuştur. Bu nedenle kıtaların tekrar düşman üzerine saldırması imkânsız-
dır.” (Townshend,2007:434).Bu kuşatma sırasında düştüğüm büyük zorluklara hiçbir
kumandanın maruz kalmadığını sanıyorum. Bu lanetli Irak havalisind, eziyet ve sıkıntı-
ların her çeşidine rastlamak zorunluluğu vardır. Bize taarun eden düşman ile birçok mü-
cadele ve kavgadan sonra nihaytet Kut’ta tahkimat yapıp savunmaya karar verdik. Sa-
vunma önlenmleri tamamlanınca düşmanın iki kişin taarruzuna uğradık. Bu taarruzları
savuşturnca şiddetli yağmurlar başladı. Dicle’ni korkunç taşkını her tarafı istila etti. Bu
yüzden takviye kıtalarımızın harekâtı gecikme ve sekteye uğradı. Kısacası bu taşkın
siperlerimizi terk etmeye, savunulması zorunlu siperlerdede erlerin dizlerine kadar sular
içerisinde kalmasına, hastabnelerin hastalarla dolmasına sebeb oldu
(Townshend,2007:439).
General Townshend’e göre İngilizlerin genel durumu şöyle idi. Kuşatmanın ikinci
safhası Ocak sonunda başladı. Bu safhada bütün kıtalara yarım istihkak erzak veriliyor-
du. 27 Ocak 1916 tarihinde savaşcı kuvvetim 7.356’dan ibaret olup bunun ancak
6.430’u piyade idi. Eğer bu savaşçı kuvvetime hastanedeki savaşçı erlerle seyyar hasta-
na vs. sağlık kuruluşları, erzak ve nakliye kolları mevcudu da eklenirse bütün kuvvetim
10.513 miktarına ulaşır. Buna 2.908 yardımcı er (aşçı, hizmetçi, satıcı, vs. gibi) eklenir-
se iaşe kuvvetim 13.421 kişiyi buluyordu. İngilizlerin 28 Ocak tarihine kadar olan ka-
yıplar 2.240 kişi idi. Mühimmat mikatrı 7.100 tüfek için silah başına 756 fişek vardı
(Townshend,2007:457).
İngiltere Kralı 14 Şubat’ta General Townshend ve askerlerine hitaben bir mesaj
gönderdi. Mesajda Townshend ile askerlinin vermiş oldukları cesur mücadeleyi hayran-
lıkla izlediğini ve onları desteklemek için mümkün olan tüm gayretin gösterildiğini ifa-
de ediyordu. Gereral Townshend, İngiltere Kralının mesajını vakit kaybetmeksizin ce-
vapladı. Townshend cevabında Kralın takdirini kazanmış olmalarının Kut’ül-Amare’den
kurtuluş için ümit kaynakları oluğundu ifade etmişti. Townshend’in mesajı 17 Şubat
1916 günü İngiliz parlamentosunda okunmuş ve büyük bir coşku yaratmıştı. Kut’ül-
Amare’yi desteklemek konusu sadece İngiliz askeri ve sivil yönetiminin gündeminde
değildi. İngiliz kamuoyu da Townshend’e nasıl yardım edileceği konusunu gündemin-
den düşürmüyordu. Alymer kuvvetlerinin ilerleyişinin su taşkınları nedeniyle durakla-
dığı ve Türklerin hava şartlarının yarattığı olumsuz durumu sonuna kadar kullandıkları
ifade ediliyordu. Alymer, ilerlemenin Townshend de kuşatma altında daha uzun süre
dayanabilmenin yollarını aramaya devam ediyordu. Kuşatma altındaki askerlere verilen
et bitmişti. Sadece hububat ile beslenmeleri durumunda bitkin düşeceklerdi. Bu nedenle
Townshend askerlere at eti yedirmeye başladı (Küçükvatan,2013:70). 6. Tümenin Kut’a
girdiği 3 Aralık 1915 tarihinden 26 Ocak 1916 tarihine kadar kayıpların toplamı 2.225
kişiydi. Hastalıktan ölenler bu dâhil değildir (Townshend,2007:452).

22
KUT’ÜL AMARE’NİN TÜRKLER TARAFINDAN GERİ ALINMASI Kadir EKİM

Yardım kuvvetlerinin sürekli başarısız olması İngilizlerin Türk kuşatması karşı-


sında sıkıntılarını arttırıyordu. Townshend kuşatmaya dayanabilmek için tekrar hububat
tasarrufu yapmaya karar verdi. Hububat tasarrufunu sağlayabilmek için 1.100 hayvan
kesilmesini onaylayan Townshend bu sayede kuşatmada altında 15 Nisana 1916’ya ka-
dar dayanabilmeyi hedefliyordu (Townshend,2007:497).
Halil Paşayaptığı başarılı taarruzlar neticesinde General Alymer kuvvetlerini geri
püskürttükten sonra General Townshend’e Alymer kuvvetlerinin durumunu anlatan ve
Townshend’i teslim olmaya çağıran bir mektup gönderdi. Halil Bey mektubunda
Townshend’in elinde yeteri kadar yiyecek malzemesi kalmadığının ve askerler arasında
hastalıkların arttığının bilgisine sahip oluğunu da belirtiyordu. Townshend, Halil Bey’in
teslim olma çağrısını gönderdiği mektupla reddetti. Townshend, Halil Paşa’nın teslim
çağrısını geri çevirmiş olsa da Kut’ül-Amare’yi teslim etme ya da boşaltma olasılığını
da göz önünde bulunduruyordu. Townshend şehir ile birlikte ellerindeki silah, cephane
ve malzemenin teslim edilmesi karşılığında İngilizlerin şehri terk etmelerine izin veril-
mesini isteyen bir anlaşmayı Türklerle yapma konusunda öneride bulunduğu bir mesajı
ordu komutanlığına gönderdi. Ordu komutanlığından kendisine gönderilen mesaj şu
şekildeydi; “Son kurtarma teşebbüsümüzün başarısızlıkla sonuçlanmasının sizi ve ko-
mutanız altındaki askerleri nasıl hüsrana uğratmış olabileceğini tahmin edebiliyor ve bu
hissinizi derinden paylaşıyorum. Ama bu çabamızdan vazgeçmeyeceğimiz konusunda
sizi temin eder ve azami kuvvetin bir sonraki teşebbüsümüz için hazırlanacağını bildiri-
rim”. Gelen mesajla birlikte Townshend’in yardım kuvvetlerinin kendisine ulaşmasını
beklemekten başka çaresi kalmamıştı (Küçükvatan,2013:72).
Irak Türk kuvvetleri komutanı Halil Paşa General Townshend’ bir mektup yaza-
rak teslim olmasını istedi. Bağdat Valisi Halil Paşa mektubunda şöyle diyordu
(Townshend,2007:500).

“Asalet meab, 10.3.1916

Sizi kuratamak için gelmiş olan İngiliz kuvvetleri, Felahiye’de 7.000 kişi kaybet-
tikten sonra çekilmeye mecbur olmuşlardır. Bu çekilmedenm sonra bir buçuk aydan beri
hazırlıklarda buluna General Aylmer, dün kendisinin yeterli derecede kuvvetli olduğu
sanarak gördüğünüz şekilde 5.6.8. ve 12. Piyade tugayları ve bir süvari tugayı ile dicle
sağ sahilinden tekrar taarruza girişmiş, 4.000 kişi kaybederek yine çekilmeye mecbur
olmuştur. Ben ona karşı yeterli derece kuvvetli durumdayım.
Size gelince, askeri görevinizi kahramanca bir şekilde yaptınız.
Bundan böyle, kurtuluşunuz için muhtemel bir araç görmüyorum. Mültecileriniz
ifadelerine göre, erzaksız kaldığınızı ve kıtalarınız arasında hastalıklarıun hüküm sürdü-
ğünü anlıyorum.
Kut’taki direnişinize devam etmek veya sürekli olarak artmakta bulunan kuvvetle-
rime teslim olmak konularında serbestsiniz. Üstün hürmetlerimin kabulünü rica ederim,
General cenapları.
Irak Ordu Kıtaları Komutanı
Bağdat Valisi
Halil

Halil Paşa’ teslim olması için General Townshend’e yazdığı mektuba karşılık
kendi el yazısı ile cevaben şöyle yazdı (Bilgin,2013:139).

23
KUT’ÜL AMARE’NİN TÜRKLER TARAFINDAN GERİ ALINMASI Kadir EKİM

“ İzmir’deki Türk askerlerinin Alman subaylara karşı isyan ettikleri ve Erzu-


rum’un düşmesinden dolayı İstanbul’da karışıklıklar çıktığı Reuter ajansı tarafından
bildirilmektedir. Acaba bunlar doğru mudur? Bana bu konuda bilgi verebilir misiniz?
Gösterdiğiniz mnezakete karşı müteşekkirim. Türkler savaş meydanında daima iyi as-
kerdirler. Fakat ben henüz teslim olmayı düşünmüyorum.
General Townshend”

İngiliz yardım kuvvetleri sazlıklar nedeniyle ilerleyemezlerken Townshend’in bir-


likleri uzayan otlardan yemek yapmaya çalışıyorlardı. Kuşatma altındaki İngiliz askerle-
rinin durumları son derece kritik duruma gelmişti. Townshend eğer yardım kuvvetleri
15 Nisana kadar Kut’ül-Amare’ye ulaşamazlarsa askerlerinin daha fazla dayanamaya-
cağını düşünüyordu. Yiyecek sıkıntısı nedeniyle askerin tayınlarını tekrar azaltmak zo-
runda kalmıştı. Townshend 4 Nisanda genel karargâha mesaj göndererek kendilerine
para göndermelerini istedi. Para istenmesinin iki nedeni vardı. Öncelikle Araplar İngi-
lizlere para bozmak istemiyorlardı. Bu nedenle yerel halktan malzeme satın alımında
sıkıntılar yaşanıyordu. Diğer neden ise eğer Kut’ül-Amare’yi teslim etmek zorunda ka-
lırlarsa esir düşecek İngiliz askerlerinin yanlarında para olmasının iyi olacağını düşünü-
yordu (Küçükvatan,2013:73).
Irak’ta savaş devam ederken 6 ncı Ordu Komutanlığını yürütmeye devam eden
Mareşal Goltz 19 Nisanda Bağdat’ta vefat etti. General Goltz’un ölümü sonrasında 6 ncı
Ordu Komutanlığı Halil Bey’e verildi (Küçükvatan,2013:75).
İngilizler, kuşatmadan dolayı ciddi erzak sıkıntısı çekmekte ve her geçen gün or-
dunun elinde bulunan erzak azalmakta idi. Erzak sorununu halledebilmek için çeşitli
yollar aranmakta idi. Tayyarelerle erzak atılıyordu. Erzakları gemilerle getirilmesine
Türklerin engel olacağından endişe duyuyorlardı. 27 Nisanda havanın fırtınalı ve yağ-
murlu olmasında dolayı İngilizlere erzak getirilemedi (Townshend,2007:563).
General Townshend, Kut’ül-Amare’de elinden geldiği kadar dayanmaya çalışsa
da içerisinde bulunduğu durum gün geçtikçe kötüleşiyordu. Yiyecek sıkıntısının da etki-
siyle askerler arasında iskorpit ve dizanteri gibi hastalıklar artmaya başlamıştı (Ök-
se,2002:3,766). 23 Nisan 1916 tarihinde İngiliz uçakları Kut’ül-Amare’ye yedi defa
gelerek 27 çuval un attılar (Kanatlı,2006:25).
23/24 Nisan 1916 gecesi İngilizler Culnar (kendi gelen) vapurunu Dicle nehrinde
Kut’a doğru ileri sürerek 270 ton miktarındaki yiyecek hamulesini General Towshend’e
yetiştirmeye çalıştılar, fakat bunu bizzat zaptettik (Sabis;1991:3,174).
Kut’ül Amare’deki Hint kıtaları şimdi çok kederli ve üzüntülü idi. Her gece firar
olayları veya girişimleri eksik değildi. Kaçma girişiminde bulunanların birçoğunu kur-
şuna dizdik. Bu tarihte, 22. Pencap’lılar erlerinden üçü siperlerimizden Türklere firar
etmeye çalışdı (Townshend,2007:560).
26 Nisan 1916 tarihinde durumun daha da kötüleştiğini anlayan İngiliz General
Townshend ile Halil Paşa Dicle nehri üzerinde Türk kuvvetlerine yakın bir yerde buluş-
tu. Halil Paşa Enver Paşadan aldığı emir gereyince kayıtsız şartsız teslim olmalarını
istedi. Halil Paşa erzakların durumunu, askerin hastalıklarını, İngiliz ordularının duru-
munu çok iyi biliyordu (Townshend,2007:569).
Kut’ül Amare, hücumlarla muhasarası mümkün olmamıştır. 4 ay 23 gün yani
143gün muhasaradan sonra düşmüştür.(Karabekir, 2011:502)
General Townshend, 27 Nisan 1916 tarihinde İngiliz kuvvetlerinin kayıtsız şartsız
teslimine razı olmayıp 13.100 tüfek, 42 top ve 1.000.000 İngiliz parası vermeyi teklif
etti. Kendisinin ve erlerin Amare tarafına gitmelerine izin verilmesini teklif etti. Fakat
bu istekleri Halil Paşa tarafından kabul edilmedi (Kanatlı,2006:26).

24
KUT’ÜL AMARE’NİN TÜRKLER TARAFINDAN GERİ ALINMASI Kadir EKİM

Nihayet 29 Nisan 1916 tarihinde İngilizlerin elinde bulunan Kut’ül-Amare bütün


askeri malzemelerle birlikte teslim oldu. Halil Paşa kazandığı büyük zafer sonrasında
“kılıç ve tabancanız, şimdiye kadar olduğu gibi daima size aittir” diyerek kabulden ay-
rıldı (Townshend,2007:570). Bu arada mevcut topları, silahları ve hayvanların bir kıs-
mını imha ederek Dicle nehrine attılar. Buna rağmen birçok ganimet elde ettik
(Sabis;1991:3,176)
Kazanılan bu tarihi zaferde 5 İngiliz Generali, 272 İngiliz Subayı, 5.592 İngiliz
eri, 204 Hint Subayı, 6.988 Hintli er Türkler tarafından esir alındı
(Townshend,2007:573).
Enver Paşa, Kut-ül Amara'da kazanılan başarıyı güney istikametinde geliştirerek,
Basra'yı ele geçirmeyi ve İngilizleri Irak'tan tamamen atmayı planlamamıştı. Enver Pa-
şanın Almanların isteklerine uyarak, İran'ı Rus Kuvvetlerinden temizlemek üzere,
13.Kolorduyu İran'a göndermesi, Irak Cephesi'ni zayıflatmıştı. Bu durumu fırsat olarak
değerlendiren İngilizler, Irak Cephesi'ndeki kuvvetlerini takviye ederek, 13 Aralık
1916'da tekrar kuzey istikametinde ilerlemeye başlamışlardır. Bu sırada,'İngiliz Ordu-
su'na karşı savaşmak üzere, Irak Cephesi'nde bulunan ö.Ordunun 13.Kolordusu İran'da,
7.Kolordusu Musul'da, 18.Kolordusu Bağdat güneyinde bulunmaktaydı. Bu durumu da
fırsat olarak değerlendiren İngilizler, 12 Ocak 1917 'de genel taarruza geçmişlerdi. Halil
Paşa, İngiliz Kuvvetlerine imha olmamak için, 25 Şubat 1916'da Kut-el Amara'yı
bIrakarak, Bağdat istikametinde geri çekilmiş, Bağdat'ın güneyinde yeni bir savunma
tesis etmek için, İran'daki 13.Kolorduyu geri çağırmış, ancak geç kalmıştır. Türk Kuv-
vetleri, Aziziye ve Selmanpak'ta düşmanı durdurmaya çalışmış, fakat başarılı olamamış-
tı. Türk Ordusunun Bağdat'ı boşaltarak geri çekilmesini fark eden İngilizler, 11 Mart
1917'de şehri ele geçirmişlerdi. Mustafa Kemal Paşa, Bağdat'ın işgalinden iki gün sonra
13 Mart 1917'de, 16.Kolordu Komutanlığından merkezi Diyarbakır'da bulunan 2.0rdu
Komutanlığına atanmıştı (Kemal,2007:651)
Kûtül‘amâre zaferi genelde I. Dünya Savaşı’nı etkilemiş ve Bağdat’ı ele geçirme-
ye yönelik planlar yapan İngilizler’e büyük bir darbe vurmuştur. Ancak bu askerî başarı,
Haziran 1916’da Hicaz’da ortaya çıkacak olan İngilizler’in planladığı Şerif Hüseyin
ayaklanmasını engelleyemedi. 1916 ve 1917 yıllarındaki savaşlar Osmanlı Devleti’nin
bağlı bulunduğu tarafın başarısızlığı ile sonuçlandığından Ortadoğu tamamen kaybedil-
di; Şubat 1917’de Kūtül‘amâre ve Mart ayında Bağdat İngilizler’in eline geçti. Bölgeye
gelen İngiliz manda idaresinin yaptığı idarî taksimata göre Kûtül‘amâre yeni kurulan on
dört livânın (muhafaza) ana şehirlerinden biri, daha sonra da Irak Devleti’nin kurulma-
sıyla (Ağustos 1921) bu on dört livâdan birinin merkezi oldu(Bilge, 2002:26,502).
Padişah Kut’ül Amare’nin alınmasına sevinmiş ve 4 Mayıs 1916 tarihli 1551 nu-
maralı emrine göre 6 ncı Ordu Komutanı Halil Paşa’ya muharebe altın imtiyaz madal-
yası verildi (Sabis;1991:3,176). Kut’ül Amare'nin teslimi 6 ncı Ordu personelini sevin-
dirmişti. Herkes birbiriyle kucaklaşıyor, başarıyı tebrik ediyordu. Ara sıra mevzilere
düşen İngiliz topçu mermileri önemsenmiyor, bu olay İngilizlerin de bu büyük günü
kutladığı intibaını verdiriyordu. 6 ncı Ordu Komutanı Tümgeneral Halil Paşa da bu coş-
kuya katılmış ve 29 Nisan 1916'da aşağıdaki emri yayınlamıştı (Sorgun,2010:145):

"Aslanlar;

Bugün Türklere şerefü şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın gü-
neşli semasında şehitlerimizin ruhları şad ve gülücükler saçarken, bende hepinizi
alınlarından öperek kutlarım. Bize 200 seneden beri tarihimizde okunmayan bir

25
KUT’ÜL AMARE’NİN TÜRKLER TARAFINDAN GERİ ALINMASI Kadir EKİM

vakayı bugün kaydettiren Allah 'a hamd ve şükür eyleyelim. Allah'ın azametine
bakınız ki, 1.500 senelik İngiliz Devleti'nin tarihine bu vakayı ilk defa yazdıran
Türk süngüsü oldu. İki seneden beri devam eden Dünya Harbi, böyle parlak bir
vak'a görmedi. Ordum, gerek Kut’ül Amare karşısında, gerekse Kut’ül Amare 'yi
kurtarmaya gelen İngilizler karşısında şehit ve yaralı olarak 300'den fazla subayla
10.000 erini kaybetti. Fakat buna mukabil bugün Kut’ül Amare 'den beşi general
olmak üzere 481 subayla toplam olarak 13.300 erlik İngiliz Ordusunu teslim alı-
yoruz. Teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz Ordusuna bugüne kadar
30.000 kayıp verdirdik. Şu iki toplama bakılınca dünyayı hayretlere düşürecek
büyük bir fark görülecek ve tarih, bu vak'ayı yazacak kelime bulmakla müşkülatla
uğrayacaktır.
İşte Türk sebatının İngiliz inadını kırdığını bu harpte ilk defa Çanakkale 'de,
ikinci defada burada görüyoruz. Yalnız süngülerle kazandığımız bu zafer, yeni te-
kemmül etmekte bulunan harp vasıtalarımızın karşısında ilerideki başarılarımıza
parlak bir başlangıç olacağına kesin kanıttır. Bugüne Kut bayramı namını veriyo-
rum. Ordımun her ferdi, her sene bu günü tesbit ederken şehitlerimize yasinler,
tebarekeler, Fatihalar okusunlar. Şühedamızın hayatı ulyatta, semavatta kızıl kan-
larla vervaz ederken, gazilerimizinde atideki zaferlerimizle nigehban olsunlar.

6 ncı Ordu Komutan


Mirliva
Halil
29.4.1916

26
İNGİLİZ ORDUSUNDA BULUNAN HİNTLİ ASKERİN DURUMU Kadir EKİM

8. İNGİLİZ ORDUSUNDA BULUNAN HİNTLİ ASKERLERİN DURUMU

Sih ve Hinduların Müslümanlarla savaşmaya dinsel açıdan itirazları yoktu. Ger-


çekte, Türklerin ele geçirdikleri Müslüman olmayanları İslam’ı kabul etmeye zorladık-
ları şeklinde Hindistan’da dolaşan dedikodular Irak cephesinde performanslarını arttır-
mış olmalıydı. Bununla beraber, Hint Müslümanları Halife’nin askerleri olan Müslüman
Türklere karşı savaşmaya isteksizdi. Bundan başka Irak cephesinin başlangıcından beri
Şii Müslüman Hintliler Irak’taki kutsal yerler yakınında savaşmaya isteksiz olduklarını
belirtmişlerdi. Bu yerler arasında en önemlisi Selmanıpak yakınındaki Selmanıpak Tür-
besi idi. 1914–1916 arasında 3 Hint alayı Irak’ta Türklerle savaşmamak için kitle halin-
de isyan etmişti. Bunlar alay düzeyinde itaatsizlik olayları iken, diğer Hintliler de Irak
seferine katılma emirlerine direnmişlerdi. Bu, özellikle, Townshend’in Kut’ül-
Amare’deki kuvvetleri içinde 2 bölüğün de bulunduğu Trans Border (Kuzey batı Hin-
distan) bölgesinden gelen Patanlar arasında aşikârdı. Hindistan’ın kuzeybatısında olan
bu bölge uzun bir süre Pan-İslam propagandalarının merkezi olmuştu. Artan memnuni-
yetsizlik Selmanıpak muharebesinden önce dahi 6. Tümende disiplin sorunlarına neden
olmuştu (Üzen,2008:2,84).
Osmanlı Devleti 1915 yılında başlayarak Hintli askerler hitaben beyannameler
hazırlamaya başladı. Bağdat’ta bulunan Naki’ül-eşraf bu işlerde çalışması için Irak Ko-
mutanlığına getirilmişti. İngiliz ordusundaki Müslümanları uzaklaştırmek üzere
Naki’ül-eşraf imzasıyla beyannameler bastırılması kararlaştırıldı. Bu beyannameler İn-
giliz orsuna hizmet edenlerin dinden çıkacaklarını ve cihadın bölgede kutsal sayılan
yerlerin korunması için gerekli olduğundan bahsedilecekti. Seyyid Kasım Yezdi’den
alınacak fetfada bulunacaktı. Bağdat Vali yerdımcısı Şaban Bey Naki’ül-eşraf’ın vere-
ceği beyannameler ve vaazların faydalı olacağını bildirdi.
İngiliz Ordusundaki Müslüman Hinduların iltica etmelerini teşvik için Arapça ve
Hintçe yazılmış olan beyannameler yeterli derecede 13. Ve 18. Kolordulara gönderildi.
Bunların değişik yerlerde bulunan düşman siperlerine atılarak askerlerin ellerine geçme-
sinin temin edilmesi istenmişitir (Avcı,2004:177).
General Townshend Hinli Müslüman askerleri düşünerek Selmanıpak isminin bir
sahabeye ait olması nedeniyle bu ismin Eskiçağ’da kullanılan Ctesiphon olarak değişti-
rilmesini emretti. Selmanı Farisi ‘nin türbesinin burada bulunmasından dolayı Müslü-
man askerlerin dini duygularını incitmemek üzere Selamanıpak isminin kullanılmama-
sının daha uygun olacağını emrettiğini söylemekte (Townshend,2007:216) isede gerçek-
te Hindli Müslümanların azminin kırılmamması için yaptığı açıktır.
Nisan 1915’te Hint alaylarından birine ait 3 Trans Border Pahtan Bölüğü Sübhan
savaşında6 arkadaşları üzerlerine ateş etmiş ve din kardeşleri olan Türklere karşı sa-
vaşmak istemediklerini açıkça söylemişlerdi. Bunun üzerine, Townshend, bu 3 bölükten
Basra’da küçük bir amele taburu oluşturulmasını Genel karargâha teklif etmek zorunda
kalmıştı (Townshend,2007:74).
General Townshend, hatıralarını anlattığı kitabında Hintli askerlerden duyduğu
rahatsızlığı ifade etti. Hindistan haricinde yapılan savaşlarda Hint kıtalarında görülen
büyük ilgisizliği belirtmek isterim. Süvari Kumandanından, niçin ileriye gidip çekilen
düşman ile temas sağlanamadığını sorduğum zaman: “Nakil araçları yokluğundan mut-
fak takımlarını götüremediğini, Sih ve Hinduların Arap köylerinde ele geçirilecek tence-
relerle yemek pişirme istemediklerini” söyledi (Townshend,2007:201).Diyerek hindli
askerlerden memnuninetsizliğini ifade etmiştir.

27
IRAK CEPHESİNDE TÜRK VE İNGİLİZLERİ HAREKÂT PLANLARI Kadir EKİM

9. IRAK CEPHESİNDE TÜRK VE İNGİLİZLERİN HAREKÂT PLANLARI

9.1. Türk Ordusu’nunHarekât Planı

Nisan 1916 sonlarına doğru Irak ve İran muharebe sahasındaki durumu yerinde
görmek ve izlenecek strateji hakkında bir karara varmak maksadıyla Alman Generali
Von Lossof ile birlikte Bağdat’a gelen Başkomutan Vekili Enver Paşa, Irak cephesine
geldi. Almanlar tarafındanısrarla istenen ve bölgede ve özellikle Hindistandaki Müslü-
manları ayaklandırıp İtilaf Devletlerinin başına gaile çıkarma ve böylece daha fazla
kuvvet gönderilmesini sağlama önerisini benimsedi. Fırat ve Dicle cephesindeki birlik-
lerin İngilizlere karşı savunmada kalmalarını, İran muharebe sahasdında Hanikin-
Kermanşah istikametinde taarruza geçilmesini ve bu taarruzda koordineli bir şekilde
güneye Mendeli ve kuzeyde Revandiz’den de harekete çeçilmesini emretti. Bu karar ve
emir 6 ncı Ordu’nun izlemek zorunda kaldığı hareket planının asasını oluşturdu (Ök-
se,2002:3,41).
3 Nisan 1916’da Bağdat’ta tifüs hastalığından vefat eden Von Der Golç paşa yeri-
ne 6 ncı Ordu komutanlığına atanan Halil Paşa Enver paşanın verdiği emirler gereği
Dicle cephesinde ayırdığı 13. Kolordu ile İran muharebe sahasında taarruza geçti. Bu
taarruzla koordine olarak Musul Grubunuda harekete geçirdi (Ökse,2002:42).
Gerek 3 ncü Ordudan ve gerekse Trakya'dan gönderilen takviye kuvvetleriyle
kuvvet üstünlüğünü ele geçiren 6 ncı Ordu, Kut’ül Amare başarısı ile de moral üstünlü-
ğü sağlamıştı. Vakit geçirmeden içhat manevrasını uygulayarak ana kuvvetleriyle İngi-
liz birliklerine taarruz edip, Basra'ya kadar ilerlenmesi ve hatta mümkünse onları denize
dökmesi uygun olurdu. Hiç şüphesiz bu taarruz, Rus kolordularının yeterli bir uzaklıkta
tutulmasıyla mümkün olabilirdi.
Rus kolordularının süveri birliklerinden oluşması iran yaylasının büyük derinlik
arzetmesi engebeli bir arazide piyade birlikleriyle icra edilmesinin kısa sürede netice
alınması mümkün değildi. Hele rus kolordularının peşine düşülüp Irak muharebe saha-
sından uzaklaştırılması hem 13. Kolordu geri yollarını uzatılması lojistik desteğini zor-
laştıracak ve hatta imkânsız hale getirilecekti. Irak muharebe sahasına bIrakılacak bir-
liklerin izgilizler tarafından ezilmesi tehlikesini doğurabilirdi (Ölçen,1992:60).
Türk birliklerinim hareket planlarında 6 ncı Ordu Komutanı Halil Paşa ile Baş-
komutan vekili arasında zaman zaman anlaşmazlıklar oluyordu. Halil paşa Kirmanşah-
Hamedan-Tahran-Hindistan-Afganistan içlerine 6 ncı Ordu ile sefere çıkılmasının sa-
kıncalarını ifade ediyordu. Eğer bu düşüncede ısrar edilmesi durumunda Ordu komutan-
lığında affını istiyordu. Fakat buna rağmen Başkomutan Vekili Enver Paşa ısrarla “6 ncı
Ordu komutanı olarak kalacaksınız ve Kirmanşah’ı mutlaka işgal edeceksiniz” diyerek
emrediyordu (Sorgun,2010:149).

9.2. İngiliz Ordusu’nun Harekât Planı

Kraliyet hükümetinin 28 Eylül 19I6'da verdiği talimata göre İngiliz Irak Kuvvetle-
ri Seferîyesinin görevi "Karun Nehri civarındaki petrol kaynakları ile petrol
menbalarıyla, petrol boru hatlarını emniyet altına almaktı. Basra vilayetiyle kuzeyinde
bulunan mevzileri işgal ederek elde bulundurmak ve Türklerin Basra Körfezi ile Güney
İran'a girmesine mani olmaktır" görevi verilmekteydi (Ökse,2002:3,42).
İmparatorluk Genelkurmay Başkanı Sir Vilyam Robertson tarafından verilen tali-
matta ise şu hususlara değinilmişti:

28
IRAK CEPHESİNDE TÜRK VE İNGİLİZLERİ HAREKÂT PLANLARI Kadir EKİM

"Şimdi Bağdat 'a doğru yeni bir ileri hareket tasavvur edilemez. Fakat mümkünse
ve mümkün olduğu zaman Bağdat Vilayeti 'nde İngiliz nüfuzunu tesis etmek, İngiliz
Kraliyet hükümetinin arzusu gereğidir.
Müsaade alınmadan yeniden ileri harekete başlanmamalıdır. Fakat bu müsaadenin
alınmasına kadar Irak Kuvve-i Seferîyesi Komutanı, nehir ve deniz yolu ulaşımının ıs-
lah ve yapımına devam etmeli ve ulaşımın müsaade ettiği ve Türklerden veya iklim ve
hava şartlarından meydana gelebilecek ağır zayiata uğramaksızın, taktik kurallarının
gerektirdiği kadar ileri bir mevzi tutulmalıdır.
Bundan başka, Irak Kuvve-i Şerefiyesi, Türk gruplarının Şiştir - İsfahan hattının
güneyine inmemelerini de temin etmelidir.
Irak Kuvve-i Seferîyesi için daha fazla takviye birlikleri almak beklentisinde bu-
lunmamalısınız. Bilakis, Kut'u kurtarmak teşebbüsünde yardımcı olmak için ileri gönde-
rilmiş olan 13 ncü Tümenin bile geri alınmasına lüzum görülmesi muhtemeldir.
Şunu da nazara dikkate alınız ki, Kraliyet hükümeti, Irak kuvvetinin mümkün ol-
duğu kadar çok ileride tutulmasını temenni etmektedir. Bu münasebetle şunu anlamanızı
arzu ederim ki, kuvvetin bütün tertibatı hususundaki teklifleri ben şahsen sizin muha-
kemenize terk ediyorum.
Kuvvetin sorumlu olduğu sahanın Şiştir - Isfahan istikametine kadar uzandığını da
nazarı dikkate almalısınız. İngiliz taburlarından bazılarının Hindistan'dan gelen taburlar-
la değiştirilmesi lüzumunu tetkit etmelisiniz.
Genelkurmay Başkanı olarak, Bağdat'a ilerleme imkânını nazara dikkate almak
suretiyle İngiltere Harp Encümenine kendi fikrim olmak üzere şu hususları bildirdim.

a. Biz şimdi Bağdat’ı zapt etmek ve elde tutmak için gerekli miktar-
da birliklere sahip değiliz. Belirli bir zaman içinde elde etmemiz ihtimali zayıf-
tır.
b. Bu miktarda birliklere sahip olsak bile, uzun ve arızalı ulaştırma
yolları dolayısıyla, birlikleri ancak pek uzun bir müddet sonra oraya ulaştırabile-
ceğimizi ümit etmekteyiz.
c. Askeri noktai nazardan Bağdat’ın ele geçirilmesi, diğer hususlar
dolayısıyla harbe kesin tesir icra etmez.

Bilhassa gelecek ilkbaharda mümkün olduğu kadar kuvvetli olmak lüzumunu ha-
tırınızda tutarak bütün vaziyeti her nokta-i nazardan General Mud ile tetkik ediniz ve
bilhassa tertibatta gerekli göreceğiniz değişiklikleri belirten tekliflerinizi bildiriniz."
Görüldüğü gibi, Irak Seferi Kuvvetler Komutanına verilen direktif; hazırlıkların
tamamlanmasına kadar bulunan bölgede savunulması, gönderilecek küçük takviyeler
dışında büyük birlikler tahsis edilemeyeceği ve ele geçirilmesi halinde elde tutulması
şüpheli olan hedeflere ve bu meyanda Bağdat'a taarruz edilmemesine yöneliktir (Öl-
çen,1992:62).
Irak seferi kuvvetle komutanlığına verilen direktif açıktı. Hazırlıkların tamam-
lanmasına kadar bulunulan bölgede savunulması, gönderilecek küçük takviyelerin dı-
şında büyük birliklerin tahsis edilemeyeceği ve zapt edilmesi halinde elde tutulması
şüpheli olan hedeflere ve Bağdat’a taazzuz edilmemesini amirdi (Ökse,2002:3,44).
General Lake, İmparatorluk Genelkurmay Başkanlığına yazdığı telgrafda;
"Birliklerin iaşe ve dinlendirilmesi için imkân geliştirilmekte olduğu ifade
edilmişitir. Birliklerin sıhhi şartlar altında bulundurulmamasına ve hastaneler teşkil
edilmesine çalışılmaktadır. Bağdat'ın ele geçirilmesinin şimdilik tasavvur edilmemekte-
dir. Türkleri yiyecek maddelerinden mahrum etmek ve pek muhtemel olmak üzere onla-

29
IRAK CEPHESİNDE TÜRK VE İNGİLİZLERİ HAREKÂT PLANLARI Kadir EKİM

rı Dicle Nehri güney sahilindeki mevzilerinden atacak şekilde manevra yapmak için
General Mud'un sol kanadındaki kuvvetleriyle Şattül Hay'a (Garraf Kanalı) doğru ileri
harekete geçilmesinin " uygun olacağını bildirmişti (Ölçen,1992:63).
İngiliz 3 ncü Tümen Komutanı General Mud'un, 15 Ekim 1916'da, Genelkurmay
Başkanlığına;
"Şattül Hay durumu gereğince uygun şartlar oluncaya kadar, Semave'ye doğru bir
ileri hareket icra etmek tasavvurunda değilim. Harekâtımı kademe kademe sevk ve idare
etmek niyetindeyim. Her kademe kat edildikten sonra bir sonraki hareket icra edileme-
den evvel, durumu dikkatle gözden geçireceğim. İlk hareketim, Şattül Hay üzerinden ve
doğrudan doğruya cephem karşısında sağlam bir tutunacak yer elde etmek olacaktır. Bu
hareket, Türkleri Dicle Nehri'nin güney sahilinden tamamen temizlemek neticesini bile
husule getirebilir. O zaman Türklerin geri yollarına karşı harekete geçmek için herhalde
uygun durumda bulunabiliriz ve belki de Türkleri Sınaiyat'ı tahliyeye zorlayabili-
riz."Verilen görevler ve karşılıklı yazışmalar, İngiliz Irak Seferi Kuvvetler Komutanlı-
ğının manevra planını belirliyordu (Ölçen,1992:63).
İngiliz seferi kuvvetleri, hazırlıklarını tamamlamadan önce, Türk birliklerinin giri-
şeceği bir taarruzda, bulunulan mevzide savunacak, gerekirse, Kut ve hatta Kurna ‘ya
kadar çekilecekti. Hazırlıklarını tamamladıktan sonra, bir kısım kuvvetleriyle Felâhiye
Mevziindeki Türk birliklerine taarruz edip onları tespit etmek. Büyük kuvvetleriyle Dic-
le Nehri güney sahilinden ilerleyecek ve uygun bir yerden Dicle Nehri'nin kuzey sahili-
ne geçerek ya 18 nci Türk Kolordusunun geri yollarını kesip imha edecek veya Felahiye
Mevziindeki birlikleri de dâhil olmak üzere Bağdat istikametine çekilmeye mecbur ede-
cekti.
Bu planın gerçekleşmesi için ilk aşamada, Dicle Nehri güney sahilinden kuzeye
doğru ilerleyecek İngiliz birliklerinin yan ve gerilerine karşı taarruz harekâtına geçilme-
sini kolaylaştıran Dicle Nehri güney kıyısındaki köprübaşı mevzilerinin ele geçirilmesi
sağlanacaktı (Ökse,2002:3,45).

30
IRAK CEPHESİNDE TÜRK VE İNGİLİZLERİ SAVAŞ HAZIRLIK…… Kadir EKİM

10. IRAK CEPHESİNDE TÜRK VE İNGİLİZLERİN SAVAŞ HAZIRLIKLARI

10.1. Türk Ordusunun Savaş Hazırlıkları

Birinci Dünya Savaşında Osmanlı Devleti birbirinden uzak ve pekçok cephede


savaşmak zorunda idi. Uzun süren savaşlar ve neticesi yenilgi ile bittiği için Osmanlı
Devleti yeni cephe açmak ve ihtiyaçları olan erzak, cephane ve asker temininde zorlanı-
yordu. Fakat zaman zaman olumlu sonuçlar orduda bayram havasının esmesine vesile
oluyordu.
Kut’ül Amare'nin teslimi 6 ncıOrdu personelini sevindirmişti. Herkes birbiriyle
kucaklaşıyor, başarıyı tebrik ediyordu. Ara sıra mevzilere düşen İngiliz topçu mermileri
önemsenmiyor, bu olay İngilizlerin de bu büyük günü kutladığı intibaını verdiriyordu.
18 nci Kolordu Komutanı Alb. Kazım Karabekir de, 29 Nisan 1916'da 51 nci Tü-
menin Selmanıpak'ta kırdığı düşman süngülerinin enkazını, bugün Kut’ül Amare'de
toplattığını ve bu nedenle 29 Nisan tarihini, 51 nci Tümenin daimi bayram günü olarak
tesisini emretti.
İngiliz birliklerinin Irak 'ta uğradığı mağlubiyet, subay ve erlerin morallerini kır-
mıştı. İngiliz Seferi Kuvvetleri Komutanlığı teşkilâtının yeniden gözden geçirilmesine
neden oldu. Birliklerin ateşli silahlarla takviye edilmesine ve Özellikle geri hizmet bir-
lik kuruluşlarının yeniden düzenlenmesine kadar geçecek süre içinde, bulunulan bölge-
de savunmaya geçilmesine, gerektiği takdirde Ammare'ye ve hatta Kurna'ya kadar çe-
kilmelerine karar vermelerine sebep olmuştur (Ölçen,1992:67).
Kut’ül Amare kuşatması ve İngilizlerin Kut’ül Amare'deki birliklerini kurtarma
teşebbüsleri sırasında, Rus birliklerinin Bağdat'ı ve dolayıyla 6 ncı Ordunun geri yolla-
rını tehdit edecek duruma gelmemesi, diğer bir deyişle bölgeye ulaşamaması, Türk bir-
likleri için büyük bir şanstı. Bu, 6 ncı Ordu’nun Rus ve İngiliz Ordularının arasında ka-
lıp imha olmaması için Kut’ül Amare kuşatmasına son vererek Bağdat'ın kuzeyine ka-
dar çekilmesini zorunlu kılabilirdi.
Trakya’dan 6 ncıOrdu, harekât alanına gönderileren 6. Türk Tümeni 16 Mart
1916’da İstanbul’dan yola çıkmış; bir ay sonra 20 Nisan 1916 kolbaşıyla Musul’a var-
mıştı (Ökse,2002:3,49).Bu arada Baratof komutasındaki 1. Rus Kafkas Kolordusunun
Hanikin'e doğru ilerlemeye başlayarak Bağdat'ı tehdit etmesi, 6 ncı Ordu komutanını
endişelendirmişti (Ökse,2002:3,49).Bu sırada 6 ncı Ordu, Mayıs 1916 başlarında eksik-
lerini tamamlamaya ve yeniden düzenlenmeye başlamış, uzun süren muharebeler sıra-
sında birbirine karışan birlikler yeniden organize edilmişti. Bu arada tahkimatlar da ye-
nilenmişti.
18 nci Kolordu (52 nci Tümen hariç), Sabis Tepe ile Epter Tepe arasında savuna-
cak, Tahkimat Tepe'de bulunan süvari ileri karakolunu iki piyade bölüğüyle takviye
edecekti.13 ncü Kolordu, 18 nci Kolordunun sol kanadıyla Dicle Nehri arasım savuna-
caktı.
52 nci Tümen harekât bakımından 6 ncı Orduya bağlı olarak Felahiye Mevziini
savunacaktı. Gereğinde Dicle güney sahiline geçirilmek üzere bir alayını Beni Temim
bölgesinde bulunduracaktı. Fırat Cephesinde; Semave'de, Acemi Paşa emrinde 1.000
piyade ve 500 süvariden oluşan aşiret birlikleri, Hızrı Deraci'de, Ahmet Bey emrinde
300 piyade ve 100 süvariden oluşan aşiret kuvvetleri yer almıştı (Ölçen,1992:70).
Başkomutan Vekili Enver Paşa, 6 nci Ordu Komutanlığına yazdığı ve 23 Mayıs
1916 günü Bağdat'a ulaşan emrinde (Ölçen,1992:76);

31
IRAK CEPHESİNDE TÜRK VE İNGİLİZLERİ SAVAŞ HAZIRLIK…… Kadir EKİM

"18 nci Kolordunun yeni savunma düzenini pek muvafık bulmadım. Kut’ül
Amare 'nin düştüğü ve düşmanın fazla miktardaki kuşatma kuvvetlerinin serbest kaldığı
bir zamanda, düşmanın ciddi bir taarruzu olmaksızın bizim kendi isteğimizle bu kadar
arazi terk etmemiz münasip değildir. Yeni durumun en büyük mahzuru, düşmana çok
hareket serbestliği vermekten başka bizim hareket serbestliğimizi kısıtlamasıdır"

6 ncı Ordu birliklerinde ve dolayısıyla 18. Kolorduda bulunan makinalı tüfek


mevcudu, kadrolara göre çok noksandı. Bazı alaylarda yalnız makinalı tüfek takımı var-
dı. Bunların bir kısmı arızalanmış, kullanılamaz hale gelmişti. Bu nedenle 6 ncı Ordu
birlikleri, düşman ateş üstünlüğü karşısında, ağır zayiat pahasına savunmasını sürdür-
meye çalışıyor ve insiyatifi karşı tarafa vererek toprağa gömülmek zorunda kalıyordu.
Bu durum birlik komutanlarının devamlı istek ve müracaatlarına konu oluyordu.6 ncı
Ordu Komutanı Halil paşa Başkomutanlık vekâletine yazdığı şifre ile kullanılmayacak
durumda olanlarla birlikte, ordunu makinalı tüfek ihtiyacı için gelecek makinalı tüfekle-
ri muhafaza için Bağdat’ta Makinalı Tüfek Depo Bölüğünün teşkil edildiğini bildirdi
(Ökse,2002:3,58).

10.2. İngiliz Ordusunun Savaş Hazırlıkları

General Lake (Leyk), 25 Nisan 1916'da İmparatorluk Genelkurmay Başkanlığına


gönderdiği telgrafta:

"Dicle Kolordusu tam kuruluşunu ve kadrosunu elde edecek şekilde teşkil edilin-
ceye kadar, bunun tümenlerinden herhangi birini, istirahat ve yeniden teşkilatlanma için
geri almak uygun olmaz. Çünkü Kut 'un düşmesi, Türklerin kuşatma kuvvetleriyle diğer
takviye birliklerini, Şattül Hay 'da veya sair yerlerde harekâta girişmek için serbest
bIrakacaktır. Fikrime göre, durumun emin kılınması için, hiç olmazsa tümenlerin kadro-
larının tamamlanmasına kadar, Karun veya Fırat hattına gerektiğinde müdahale edebil-
mek maksadıyla, Basra’da bir tümen kuvvetinde bir ihtiyata malik bulunmalıyım. Bila-
hare suların yükselme mevsimi geçtikten sonra tekrar taarruza başlamak düşüncesiyle,
bu ihtiyat Tümenine ilave olarak emrime müstemleke atlı nişancılarına mensup iki tu-
gayın gönderilmesini önemle rica ederim." (Ölçen,1992:98)

General Leyk'in İngiliz Hükümetince düşünülmekte olan planı anlamadığına emin


olan İmparatorluk Genelkurmay Başkanı Sör Williyam Robertson, Hindistan Genel
Komutanı Sör Buçom Daf aracılığıyla 30 Nisan 1916'da gönderdiği telgrafında:"Şimdi
bizim Irak'taki hareket tarzımız savunmadır. Kut'un elde bulunmasına veya Bağdat'ın
işgaline önem vermiyoruz. Uzun bir dönem içerisinde izlenecek siyaseti şimdiden söy-
lemek olanaksızdır. Başka düşünce olmadığı takdirde, muhtemelen Ammare 'ye veya
Kurna 'ya çekilmesi emredilecektir. Fakat Kut’ül Amare 'nin düşmesinden doğan etkiyi
azaltmak ve bu tesirlere karşı koymak ve Ruslara yardım için Dicle Kolordusunun kar-
şısında bulunan Türkleri meşgul etmek önemlidir. Bundan dolayı şimdi, Leyk, tabiyece
emin olacak kadar ileride bulunan bir mevzi tutmalı ve cephedeki Türklerin herhangi bir
zaafından istifadeye hazır bulunmalıdır. Bu hareket ancak düşmanın veya sıhhi olmayan
şartların sebep olacağı ağır zayiata uğramaksızın yapılıbildiği müddetçe icra edilmelidir
(Ökse,2002:3,77).
Kut’ül Amare mağlubiyeti, İngiliz kamuoyunu etkilemiş, hükümeti bu yenilginin
intikamını alarak hem morallerini yükseltmeye ve hem de donimyonlarındaki itibarları-
nı kurtarmaya itmişti. İngiliz Seferi Kuvvetler Komutanlığı da, bu mağlubiyetin öcünü

32
IRAK CEPHESİNDE TÜRK VE İNGİLİZLERİ SAVAŞ HAZIRLIK…… Kadir EKİM

almak istiyor, bu maksatla Irak'a, en az, bir tümen daha gönderilmesini istiyordu (Ök-
se,2002:3,77).
İngiliz Genelkurmay Başkanlığı, bu istekler karşısında ana fikrinden vazgeçiyor,
Irak Seferi Kuvvetler Komutanlığını desteklemeye, kesin sonuçlu bir muharebeye göre
hazırlanmaya mecbur kalıyordu. Buna rağmen, Bağdat'ın hemen ele geçirilmesinin harp
üzerinde bir etki yapmayacağı düşüncesi ile bütün Türk Kuvvetlerini imha edebilecek
duruma ve üstünlüğe gelinceye kadar taarruzi bir harekâta geçilmemesini, bu süre için-
de, gerekli hazırlıkların tamamlanmasını istiyordu. Zaten, tahammül edilemez sıcakların
sürdüğü, ısının 55-56 dereceye kadar yükseldiği, Mayıs-Ağustos aylarında Fırat ve Dic-
le muharebe sahalarındaki birliklerin taarruzi harekâta geçmesi mümkün değildi (Öl-
çen,1992:100).12 Mayıs 1916'da 35 nci, 36 ncı ve 37 nci tugaylarla, Dicle Kolordusu
‘nun bazı birliklerinden faydalanılarak 14 ncü Tümen teşkil edildi. İngiliz Tümenleri-
nin mevcudu, ortalama olarak 6.400'e çıkarıldı. Her piyade tugayına altı tüfekli makinalı
tüfek bölüğü, piyade taburuna da, dört tüfekli makinalı tüfek bölüğü verildi (Öl-
çen,1992:100).
Mayıs ayında, 12 nci, 34 ncü ve 42 nci tugaylardan oluşan 15 nci Tümen, Fırat
Muharebe Sahası'na tahsis edilmiş, komutanlığına General Brokin getirilmiş-
ti(Ökse,2002:3,78).Avrupa Cephesinden bir süvari ve bir bisiklet bölüğü, Hindistan'dan
3. Köprülü Treni amele bölüğü, Mısır'dan Mızraklı Süvari alayı, 14 ncü Sih ve 2 nci
Gurka taburları getirtildi. İngiltere'den getirilen toplarla 12 adet batarya kuruldu (Ök-
se,2002:3,79).
Temmuz ayında reorganizasyonların yanısıra, birlik komutanları arasında değişik-
likler de yapılmaya başlandı. 3 ncü Tümen Komutanı olan genç ve enerjik General Mod
11 Temmuz 1916'da 3 ncü Hind Kolordu Komutanlığı'na daha sonra da 28 Ağustos
1916'da sağlığı bozulmuş olan General Lake'in yerine atandı (Ökse,2002:3,79).Irak'taki
İngiliz Kuvvetleri, oldukça takviye edilmiş mevcudu, Dicle Muharebe Sahasında 37.000
tüfeğe, 3.500 kılıca ve 174 topa, Fırat Muharebe Sahasında 9.000 tüfeğe, 200 kılıca ve
30 topa çıkartmıştı. Geri yolların ve menzilin korunması için de, 6.000 tüfek, 900 kılıç
ve 24 top tahsis edilmişti(Ökse,2002:3,79).Cephane sıkıntısının çekilmemesi için İngil-
tere'den 17.000 ton cephane getirilmişti (Ökse,2002:3,80).
Birliklere hergün taze veya dondurulmuş olarak getirilen gıda maddeleri veril-
mekteydi. Bunun devam edebilmesi için kurulan askeri çiftliklerde, kasaplık hayvanlar
besleniyordu. Süvari hayvanlarına yeşil ot verebilmek için sahra kanalları açılarak ça-
yırlar tesis edildi. Askerlere taze sebze verilebilmesi için, 20.000 dönümlük sebze bah-
çesi kuruldu taze yumurta ve tavuk eti sağlanabilmesi için, tavuk çiftlikleri tesis edildi.
20.000 hasta ve yaralının tedavisi öngörülmüştü. Bu amaçla Basra ve Ammare,
önemli birer hastahane merkezi durumuna getirildi. Ayrıca Şeyh Said'de sabit
hastahaneler tesis edildi. Bu çalışmalar sonucunda mevcut hastahane 23'e, yatak sayısı
4,000'den 16.000'e çıkarıldı. Her tümende 4- 5 seyyar hastahane kurularak hasta ve ya-
ralıların tahliye ve tedavisi düzene sokuldu. Hastahanelere elektrik vantilatörleri konula-
rak sıcağın etkisinin azaltılmasına çalışıldı. Cibinlikler ve tel kafesli pencerelerle
hastahane ve ordugâhlarda sinek ve sivrisinek tacizleri önlendi. Buz ihtiyacı için, buz
imalathaneleri kuruldu (Ölçen,1992:103).
Basra Limam'na, büyük tonajlı açık deniz vapurlarının bile yanaşabileceği beş ki-
lometre boyunda rıhtım yapıldı. Depolar inşa edildi, boşaltma İşlerinin sür'atle yapıla-
bilmesi için vinçler konuldu. Böylece günlük boşaltma kapasitesi 4.000 tona çıkarıldı
(Ölçen,1992:103).Basra'dan Fırat Nehri boyunca Nasırıye'ye kadar bir metre genişliğin-
de, Dicle nehri boyunca da, Kurna'dan Ammare'ye kadar 75 santimetre genişliğinde
demiryolu yapıldı. Nasırıye'den Sin Mevzilerine kadar 60 santimetre genişliğinde deko-

33
IRAK CEPHESİNDE TÜRK VE İNGİLİZLERİ SAVAŞ HAZIRLIK…… Kadir EKİM

vil hattı döşendi. Yapılan demiryolları, toplam olarak, 771 kilometreyi bulmuştu (Öl-
çen,1992:104).
İngiliz Hava Kuvvetleri, bölgenin hava fotoğraflarını alıyor ve topçularıyla ateşle-
rin yönlendirilmesi hususunda işbirliği yapıyordu. Cephede çok faal olan İngiliz Hava
Kuvvetleri, oldukça etkili hava akınları yapmış, Türk Hava Kuvvetleriyle kara birlikle-
rine ve özellikle ihtiyatlara karşı etkili olmuşlardı (Ölçen,1992:105).
İngiliz Irak Seferi Kuvvetler Komutanlığı, Aralık 1916 başına kadar bütün hazır-
lıklarını tamamlamış; aldığı takviye kuvvetleriyle kadrolarını doldurmuş, bu arada ge-
rekli cephane, yiyecek gibi İhtiyaçlarını depolamıştı. General Mud, 12 Aralık 1916'da
İmparatorluk Genelkurmay Başkanlığı ile Hindistan Başkomutanlığına gönderdiği telg-
rafta, "Dicle Cephesindeki toplanma, 11 Aralık'ta tamamlanmıştır." demek suretiyle
taarruzi harekâta başlamak üzere olduğunu belirtmiştir (Moberly,1928:3,52).

34
KUT’ÜL AMARE MUHAREBELERİ Kadir EKİM

11. KUT’ÜL AMARE MUHAREBELERİ

11.1. İmam Muhammet Muharebeleri

Dicle Nehri kenarında bulunan İmam Muhammet Muharebelerinin meydana gel-


diği yer yaklaşık üç kilometrelik bir alanı kapsıyordu. Türk birlikleri Dicle Nehrine sırt-
larını verdiler. Karşılarında İngiliz birlikleri vardı. Türkler birlikleri ile bağlantıyı nehir
üzerinden sallar vasıtasıyla gece yapmak zorunda kalıyordu.
İmamMuhammet Mevzii, 19 Mayıs'tan, İmam Muhammet muharebelerinin baş-
langıcı olan 12 Aralık 1916 tarihine kadar geçen yaklaşık 6,5 ay süreyle tahkim edildi
ve engellerle takviye edildi. Birinci savunma hattının güneyinde, Dicle Nehri'nin kana-
dında bulunan kum tepecikleri, birer istinat noktası haline getirildi (Ökse,2002:3,94).
Takriben üç kilometre genişliğinde olan mevzinin birinci savunma hattı, her iki
kanadıyla Dicle Nehri'ne dayanıyordu. İkinci savunma hattı, birinci savunma hattının
sol kanadından 500 metre; sağ kanadından 1.000 metre geriden geçmekteydi. Daha ge-
ride, ikinci savunma hattının sağ kanadındaki bir kısım mevzileri de içine alan üçüncü
savunma hattı hazırlanmıştı. Bu üç savunma hattı, irtibat hendekleriyle birbirine bağ-
lanmış, ateş gücü ve direneklerle takviye edilmişti. Mevzilerin önü temizlenmiş, iyi bir
görüş ve ateş imkânları sağlanmıştı. Bölge ayrıca, Nicle Nehri'nin kuzey (karşı) sahilin-
de mevzilendiriien top ve makineli tüfekler ve Garraf Köprübaşı'nda bulunan topçu bir-
liklerinin ateşleriyle desteklenmekteydi. Ne var ki bölge arazisi, kumluktu ve dolayısıy-
la çürük bir yapıdaydı. Bu nedenle yapılan bombardımanlardan çabuk etkileniyor, silah
malzeme ve hatta subay ve erlerin toprak altında kalmalarına neden olabiliyordu. Bu
mahzurun önlenmesi için, mevzilerin kum torbalarıyla takviyesine çalışılmıştı, imam
Muhammet Mevzii ile Dicle kuzey kıyısı arasındaki ulaştırma, ancak küçük nehir vası-
taları, sal ve kayıklarla sağlanabiliyordu. Ulaştırma, İngiliz topçularının uçak ve balon-
lardan açtıkları ateşler nedeniyle, çoğu kez geceye inhisar etmekteydi (Ölçen,1992:118).
Taarruzun başarıyla sonuçlanabilmesi amacıyla manevranın çok sayıda topçu bir-
likleri ile desteklenmesi kararlaştırıldı. Atışlar, Beyti İsa civarında veya diğer kesimler-
de demirden yapılmış gözetleme kulelerinden, cephelerin üç kilometre gerisinden sa-
bahleyin yükseltilen, akşamları indirilen gözetleme balonlarından ve nihayet uçaklardan
faydalanılarak tanzim edilecekti. Cephane sarfiyatına bakılmayacak, ateşler mevzilerin
ve engellerin tahrip edilmesine kadar sürecek; isabet ihtimali bile nazarı itibara alınma-
yacaktı. Nitekim İngiliz birlikleri, 58 gün süren İmamMuhammet ve Garraf Muharebe-
leri sırasında, üç milyondan fazla mermi sarfetti (Ölçen,1992:119).
İngiliz birlikleri, 13 Aralık 1916 günü saat 19.25'te Felahiye Mevzii'ni bombardı-
mana başlamış, 14 Aralık'ta da sağ sahilde taarruzi harekete geçmiş, 15 Aralık'tan itiba-
ren İmam Muhammet Köprübaşı'ndaki Türk keşif kollarıyla temasa geçti (Ök-
se,2002:3,95).
56 Topla desteklenen 3 ncü İngiliz Tümeni, sürekli yağan yağmur nedeni ile ara-
zinin ağırlaşmasına rağmen, 25 Aralık 1916'dan itibaren Türk ileri karakollarını atarak
İmam Muhammet ve Garraf Köprübaşlarıyla temasa geçti. Bu sırada 3 ncü Tümen, 9
ncu Tugayı batıda olarak Dicle Nehri'nden itibaren 700 metre cephe ile ilerlemiş ve
Türk mevzilerinin 200 metre yakınına kadar sokulmuştu. Takviyeli 8 nci Tugay ise, 9
ncu Tugayın sağ kanadıyla Dicle kıyısı arasında, 2.500 metrelik bir cephede bulunuyor-
du. Bu tugay, Türk mevzilerine 150 metre kadar sokulmuştu (Ökse,2002:3,96).
İngiliz Ordusu, top bakımından çok üstündü. Hedef gözetmeksizin yapılan atışlar,
Mehmetçiklerin tüfeğini veya süngüsünü kullanmadan şehit olmalarına sebep oluyordu.
Bu nedenle 18 nci Kolordu, her geçen gün daha da güçsüzleşiyordu. Buna rağmen

35
KUT’ÜL AMARE MUHAREBELERİ Kadir EKİM

İmam Muhammet ve Garraf köprübaşlarından vazgeçilmemiş, üstelik bu iki bölgenin


takviyesi cihetine gidilmişti (Ölçen,1992:121).
İmam Muhammet bölgesini bir piyade taburu, bir makineli tüfek takımı savunu-
yor, karşı sahilden bir seri, bir manteili batarya, 12 cm.lik obüs takımı ve 12 cm.lik mu-
hasara bataryasıyla destekleniyordu. Üç kilometre genişliğinde olan bu mevzinin 500
kadar personelle savunulması mümkün değildi, ihtiyat birlikleri ayrılmasa bile her altı
metreye bir er düşüyordu. Kuzey sahilden yapılacak takviyeler ancak, geceleri mümkün
olabilecekti (Ölçen,1992:121).
18 nci Kolordu Komutanı Albay Kazım (Karabekir), İmam Muhammet Köprüba-
şı'nı takviyeye karar verdi. 141 nci Alayın Kut’ül Amare'deki bölüğünün yarısını güney
sahile geçirtti. 142 nci Alayın Beni Tamim'deki taburunu Hızıri Kalesi kuzeyine aldırttı.
13 Aralık 1916'da Garraf Mıntıka Komutanı'na, "Düşmanın bu mıntıkaya karşı teşebbü-
sünü kesin olarak durdurmak ve asıl savunmayı imam Muhammet'te dahi birinci hatta
kabul etmek üzere İmam Muhammet bölgesini takviye ediyorum... " emrini verdi. Ay-
rıca 45 nci Tümen Karargâhı Kut’ül Amare kuzeyine alınmış ve İmam Muhammet Mın-
tıka Komutanlığına 142 nci Alay Komutanı Binbaşı Ahmet getirilmişti (Ök-
se,2002:3,97).
1 Ocak 1917 günü hava keşifleri sonucunda, İmam Muhammet bölgesinde altı ta-
burluk bir düşman kuvvetinin toplandığı tespit edilmişti. Bunun üzerine Garraf ve İmam
Muhammet köprübaşiarı ve bölgedeki bütün topçu birlikleri 45 nci Tümen Komutanının
emrine verildi. 45 nci Tümen Komutanı, 2/3 Ocak 1917 gecesi 142 nci Alayın 2 nci
Taburunu İmam Muhammet Köprübaşı'na gönderdi (Ölçen,1992:121).

11.1.1. Birinci İmam Muhammet Muharebesi (9 Ocak 1917)

İngiliz birlikleri Haziri’ye yapacakları hücümda 9 Ocak 1917'de Topçu, İstihkâm,


Havan ve Lağımcı birlikleriyle takviye edilen 8. Piyade ve 9. Piyade tugayları tarafın-
dan yapılacaktı. Bu tugayları 56 top ve 13. Tümenin üç bataryası tarafından desteklene-
cekti. İngilizler ilk olarak kum tepelerinin üzerindeki birliklere saldıracaktı
(Moberly,1928:3,96).
3 ncü Tümen, 9 ncu Tugayı solda (güneyde), nehir kıyısından itibaren 400 metre-
lik bir cephe ile,8 nci Tugayı 9 ncu Tugayın sağından başlamak üzere kuzeye doğru
uzanan 200 metrelik bir cephe ile taarruz edecek, 8 nci Tugaydan alınan makineli tüfek-
le takviyeli bir tabur 8 ncİ Tugayın sağından (kuzeyinden) itibaren Dicle Nehri kıyısına
kadar uzanan cephede taarruz ederek bu kesimdeki Türk birliklerini tespit edecekti (Ök-
se,2002:3,98).
İngiliz topçuları, saptanan esaslara göre, 5 Ocak 1917'de atışa başlamış, ateş fası-
lalı bir şekilde 8 Ocak akşamına kadar sürmüştü. 9 Ocak 1917 saat 06.00'da İmam Mu-
hammet Bölgesini şiddetli bombardımana başlayan İngiliz topçuları, mevzilerin altını
üstüne getirmiş, tel örgü ve engelleri tamamen tahrip etmiş, bütün telli muharebe şebe-
kesini kullanılamaz duruma sokmuştu. Dicle kuzey sahilinde mevzilenmiş olan Türk
bataryaları da, cephane sarfiyatına bakmaksızın İngiliz piyadelerini ateş altına alıyordu.
Bölge, sis ve topçu ateşlerinden ötürü, toz duman içinde kalmıştı. Birliklerle irtibat ta-
mamen kesilmişti. Siklet merkezi ile sol kanatta taarruz eden İngiliz birlikleri, saat
10.15'te Türk savunma mevzilerine girdi, yapılan karşı taarruzlar ve süngü muharebeleri
ile geri atılmıştı. 142 nci Alay mevziinin sağ kanadında yinelenen İngiliz taarruzları
karşısında, birinci savunma hattının 700 - 800 metre gerisinde ikinci savunma hattına
çekmek zorunda kaldı. İmam Muhammet Bölge KomutanıBinbaşı Ahmet'in yardım

36
KUT’ÜL AMARE MUHAREBELERİ Kadir EKİM

istemesi üzerine, saat 11.10'da 3 ncü Alaydan bir bölük gönderilebilmişti (Ök-
se,2002:3,99).
Bu kesimde yapılan taarruz ve karşı taarruzlarla durum çok karışmış, bir kısım
mevziler geri alınmış ve fakat önemli bir kısmı İngilizlerin elinde kalmıştı. İmam Mu-
hammet Köprübaşı'ndaki muharebelerin çok kanlı geçtiğini gören 18 nci Kolordu Ko-
mutanı, saat 13.40'da 52 nci Tümenin ihtiyatında bulunan 43 ncü Alay 2 nci Taburunu
45 nci Tümen emrine vermiş, taburu, Hızıri Kalesi bölgesine sevk etmişti.
Kut’ül Amare'deki Topçu Komutanlığı, saat 14.30'da yaptığı gözetlemede, iki ta-
bur gücündeki İngiliz birliklerinin İmam Muhammet Mevzii sağ kanadına taarruz yap-
mak üzere toplandığını, orta kesimde bir tabur kadar kuvvetin, sol kanat kesiminde ise,
iki bölüğün bulunduğunu tespit etmişti. Nitekim saat 15.10'da takriben bir tugay kuvve-
tindeki İngiliz birlikleri, birinci hat mevzilerinin sağ kesimini tamamen işgal etti. Bu
durum karşısında 3 ncü Alayın 3 ncü Taburunun da nehrin güney sahiline geçirilmesine
karar verildi, fakat İngiliz topçu ateşlerinin Hızıri bölgesini ve geçit yerini yoğun ateş
altına alması nedeniyle, saat 12.00'ye kadar ancak bir bölük nakledilebildi. Toplam ola-
rak 3 ncü Alaydan iki bölükle takviye edilebilen 142 nci Alay, saat 18.00'de sağ kanadı-
nı kırarak ikinci savunma hattına çekilmek zorunda kaldı (Ölçen,1992:124).
Mevziin sağ kanat bölgesini savununan 142 nci Alaya bağlı iki bölüğün büyük bir
kısmı yaralanmış veya şehit düşmüş, önemli bir kısmı da esir olmuştu. Sol kanatta mev-
zilere giren İngiliz birlikleri ise, karşı taarruzlarla süngülenerek geri atılmıştı.142 nci
Alayı, muharebe öncesi 1126 olan mevcudunun %67'sini (761) 9 Ocak 1917 günü yapı-
lan muharebede kaybetmiştir. Bu miktarın 211’i şehit, 325’i yaralı, 225’i kayıptır. Bü-
yük zayiata uğrayan 142’nci Alayın muharip mevcudu böylece 361’e inmiş oldu. Bazı
birliklerin başında subay kalmamıştı. Bu arada 3’ncü Tabur komutanı şehit olmuş, 2’nci
Tabur komutanı yaralanmış, sağ kanattaki birliklerin makinalı tüfekleri İngiliz topçu
ateşleri nedeniyle toprak altında kalmıştı (Ökse,2002:3,99).
Aşağıda çizelgede görüldüğü gibi 142. Alayın 9 Ocak 1917 günü yapılan muhare-
bede alayın 1099 olan er mevcudu 361’e düşmüş, bazı birliklerin başında subay kalma-
mıştır. 3. Tabur komutanı şehit olmuş, 2. Tabur komuıtanıu yaralanmış, sağ kanattaki
makinalı tüfekler toprak altında kaldığı için kurtarılamadı. İngilizlerin zayiatı ise 700’e
ulaşmıştı (Ölçen,1992:125).

Tablo 11.1: İmam Muhammet Savaşında Kayıp, Yaralı ve Şehit Sayısı


(Ölçen,1992:125).

Birliği Mevcud Zayiyat


Subay Er
Subay Er Şehit Yaralı Kayıp Toplam Şehit Yaralı Kayıp Toplam
1.Tabur 8 345 3 4 0 7 105 122 20 247
2.Tabur 7 339 0 4 6 41 60 160 261
3.Tabur 12 415 4 2 9 58 133 39 230
Toplam 27 1099 7 9 6 22 204 315 219 738

37
KUT’ÜL AMARE MUHAREBELERİ Kadir EKİM

Birinci İmam muhamme muharebesinde 6 subay ile 219 askerin kaybolmasına


bakıldığında askerlerin İngilizlerin pombardımanında toprak altında kaldığı
anlaşılmakdadır. Çünkü İngilizlerin esir aldığı asker sayısı 178’dir.
Kolordu Karargâhının 1,5 kilometre yakınında bulunan 45 nci Tümen Komutanı,
Kolordu Komutanına çıkarak 142 nci Alayın çok ağır zayiat verdiğini arzetmiş ve İmam
Muhammet'in tahliyesine müsaade edilmesini istemiştir. Durumu gören ve teklifi ince-
leyen Kolordu Komutanı, öneriyi uygun bulmuş ve orduya da 9 Ocak 1917 günü saat
19.00'da özeti çıkarılan şu raporu göndermiştir:
“142 nci Alay, akşama kadar kahramanca çarpıştı. Sabah saat 08.30 'da birinci
hatta giren düşman, karşı taarruzla geri atılmış, bir tugayla takviye edilerek tekrar taar-
ruza geçerek birinci savunma hattının sağ kanadıyla orta kesimini işgal etmiştir. Akşam
üzeri, sol kanadımız elimizde kalmak üzere, kanadımızı ikinci hatta doğru kıdık. Düş-
manın şiddetli topçu ateşi devam ediyor. Yaralılar saat 13.00 'e kadar sol sahile geçiril-
miş, geçiş yerinin ateş altına alınması üzerine gündüz nakliyattan vazgeçilmiştir. Mevzi-
lerde halen 400 er kalmıştır. İmam Muhammet'e yeni kuvvetler geçirerek bir karşı taar-
ruzun yapılması, mevcut durumumuza uygun değildir. Dar bir hat olan ikinci hattı sa-
vunmak, gerek genel duruma ve gerekse Garraf bölgesine bir fayda sağlamayacaktır. Bu
bakımdan kuvvetlerin orada kalması topçu ateşi altında erimesine ve imhasına sebep
olacaktır. Bu nedenlerle, İmam Muhammet mıntıkasını bu gece tamamen tahliye ettiri-
yorum. İngilizlerin zayiatı, bize nazaran çoktur. 142 nci Alay, en az 3-4 misli düşmana
karşı kahramanca savunmuştur. Bir haftadan beri 500.000 'den çok topçu mermisine
göğüs gererek görevini yaptı. Felahiye 'de ve Garraf mıntıkasında topçu ateşleri var.
Bu rapor üzerine 6 ncı Ordu Komutanı Halil Paşa, 9 Ocak 1917 günü saat
22.00'de çektiği telgrafla;"İmam Muhammet bölgesinde kahramanlık gösteren 142 nci
Alaya çok teşekkür ederim. Ancak İmam Muhammet bölgesini tahliye etmek kararınıza
iştirak etmiyorum. Daha tecrübeli Alayların iki taburuyla ikinci hatta durarak İngilizlere
şeref vermemek mümkündür. Zaman geçmemiş ise, evvelki emriniz dışına çıkmamak
için bu gece ikinci hattı müdafaayı bIrakmamak üzere, iki tecrübeli taburun sağ sahile
naklini pek arzu eder, cevabınızı beklerim" diyerek, İmam Muhammet bölgesinin kuv-
vetle savunulmasını emretti (Ökse,2002:3,101).

18 nci Kolordu Komutan Albay Kazım (Karabekir) bu emre şu cevabı vermiştir.

"Geçiş vasıtaları ateş altındadır. Şahturcuların büyük kısmı bugün vuruldu. Şah-
turlar dar olan ikinci savunma hattının arkasında bIrakıldığından, akıntıdan dolayı bizim
hattın gerisinden çok düşman tarefına gidiyor. Suların yükselmesi de bu mahzuru arttır-
dı. Bunun için orada kalacak birliklerle bağlantı, belki de imkânsız kalacaktır. Esasen bu
ikinci hattın genel ve özel duruma bir faydası olmadığını düşünerek bu hattı terk etmeyi
emretmiştim. Çünkü bu hattı terk etsek te, etmesek te düşmanın bize zararı dokunabile-
cek topçu kuvveti yine muayyen olan mevzilerine yerleşebilecektir.
İmam Muhammet'i tutmaktan maksat, İngilizlerin Bagıle'ye doğru sarkmasına
karşı bir tehdit idi. Bugün aldığım raporlara göre Dicle 'nin taşması, doğu ve batısındaki
kermelerle Hüseyniye kermesini kırmıştır (Kerme: Kuru su kanalı). Bundan dolayı
Bagıle 'nin doğusunda ve Dicle güneyindeki araziyi su bastığından İngilizler, artık daha
batıya doğru sarkmayacaktır.
İmam Muhammet 'in önemi kalmamış olmasından dolayı fazla zayiat vermektense
hatta muharebesiz bile terk edeceğimi 7 Ocak tarihli raporumda arzetmiştim. İkinci hat-
ta kalacak kuvvetlerin akibetinin tehlikeli olması muhtemeldir. Yine de emir
buyurulduğu takdirde İkinci hattı Kut civarımıntıkasında ihtiyatolan 43 ncü Alayın 2 nci

38
KUT’ÜL AMARE MUHAREBELERİ Kadir EKİM

Taburu ve iki makineli tüfekle tutabilirim. Ancak cephesi 1850 metre olan bu dar hatta
daha fazla kuvvet kullanılamayacağını arz ederim.” (Ökse,2002:3,101)
6 ncı Ordu Komutanı Halil Paşa, İmam Muhammet muharebesinde İngilizlere
karşı büyük kayıp vermesine rağmen 142 nci Alayın geri alınmayıp muharebeye devam
etmesinde ısrar ediyordu. Halil Paşa, 43 ncü Alayın 2 nci Taburuna çok güvendiğini, iki
makineli tüfekle İmam Muhammet'in ikinci hattına yerleştiği takdirde haftalarca orada
tutunabileceğini, özellikle kuzeye yerleştirilecek bir batarya ile bu taburun önünün ateş
altına alınabileceğini bildirdi.
İngilizler 10 Ocak 1917 günü akşama kadar 43 ncü Alay 2 nci tabur mevzilerini
topçu ateşleriyle bombaladı. Erleri de, irtibat hendekleri ve kermelerden faydalanarak
siperlere yanaştırıp elbombaları ile 2 nci Tabura zayiat verdirdiler. Nehir geçit yeri de
ateş altına alındığından yaralıların gönderilmesi ve ikmal işleri güçleşmişti (Öl-
çen,1992:129).
İngiliz taarruzları, 51 nci Tümenin mukavemeti karşısında durdurulmuş; mevzie
yapılan önemsiz girmeler, karşı taarruzla geri atılmıştı. İngilizlerin zayiatı 60 kişiyi
bulmuştu. Türk birliklerinin zayiatı, yoğun topçu ateşleri nedeniyle daha çoktu. 3 subay,
67 er yaralanmıştı (Ökse,2002:3,103).

11.1.2. İkinci İmam Muhammet Muharebesi (11 Ocak 1917)

İmam Muhammet Mevzii, bir makineli tüfek ile takviyeli 3 ncü Alayın 12 nci Bö-
lüğü ile 43 ncü Alay'ın 2 nci Taburu tarafından tutulmuştu. Birinci İmam Muhammet
muharebesinden sonra, 10 Ocak 1917 sabahı 9 ncu Tugay ve 47 nci Sih taburlarından
çıkarılan keşif kollan, Türk birliklerinin birinci savunma hattını terk edip daha gerideki
ikinci savunma hattına çekildiklerini saptamıştı. Bu hatta doğru ilerleyen keşif kolları, el
bombalarım atmaya yeltenmiş ve fakat Türk birliklerinin ateşi karşısında çekilmek zo-
runda kalmışlardı. İngiliz topçuları da, 10 Ocak 1917 günü, zaman zaman açtığı fasılalı
topçu taciz ateşleriyle İmam Muhammet kesimini bombardıman etmiş, atışlar 10/11
Ocak 1917 gecesi sabaha kadar devam etmişti (Ölçen,1992:131).
General Mud, İmam Muhammed kesimindeki Türk birliklerinin savunmalarını
pekiştirmelerine imkân vermeden imhasını sağlamak maksadıyla, derhal taarruza geçil-
mesini emretti. Bu direktifi alan 3 ncü İngiliz Tümeni, İmam Muhammet kesiminde 9
ncu Tugayı ile taarruz edilmesini ve ayrıca, 8 nci Tugayın bu taarruzu ateşle destekle-
mesini emretti (Moberly,1928:3,101).
İngilizler topçuları, 11 Ocak 1917 günü fecirle birlikte, topçu ateşlerini şiddetlen-
dirdiler. Ateşler, saat 14.00'e kadar, özellikle, tutulan mevzilerin sağ kanadında yoğun-
laştırılmıştı. İngiliz topçuları bombardımanda, 200.000 mermi kullandılar (Ök-
se,2002:3,104).
Bir ağır makineli tüfek takımı ve bomba müfrezesiyle takviyeli 9 ncu İngiliz Tu-
gayı, saat 14.00'te başlayan çok şiddetli ateşleri müteakip, 11 Ocak 1917 günü saat
14.30'da siklet merkezi sol kanatta olmak üzere taarruza geçti. 8 nci Tugay, bu taarruzu
400 m. kadar geriden makineli tüfek ateşîeriyle destekliyordu (Ölçen,1992:132).
9 ncu İngiliz Tugayı, 3 ncü Alay 12 nci Bölüğün topçu ateşleri nedeniyle yerle bir
olan mevzileriyle 43 ncü Alay 2 nci Tabur 6 nci Bölüğün bulunduğu mevzilerin bir
kısmım ele geçirmişti. Bu İngiliz tugayına önce sol kanatta bulunan 5 nci Bölük'le; daha
sonra 7 nci ve 8 nci bölüklerle saat 14.30'da yapılan karşı taarruzlarla İngiliz birlikleri-
nin yan ve gerilerine düşülmüş ve çekilmeye mecbur edilen İngilizler, siperlerine kadar
takip edilmiş, ele geçenler süngülenmşti. 43 ncü Alay 2 nci Taburun ateş, bomba ve
süngülerinin etkisiyle İngiliz askerlerinin ölüleriyle dolmuştu. Bu muharebede İngiliz-

39
KUT’ÜL AMARE MUHAREBELERİ Kadir EKİM

lerden bir subay, 19 er esir alındı, 7 otomatik tüfek ile yüzlerce silah veya eşya ele geçi-
rilmişti (Ökse,2002:3,104).
İkinci İmam Muhammet muharebesinde kazanılan başarı askerlerin az olmasından
dolayı genişletilemedi. İngilizlerin 8 nci ve 9 ncu Tugaylarının bu muharebedeki kayıp-
ları 650'yi aşıyordu. Bülücistan Taburu 262, Heylend Hafif Piyade taburu 211 kişi zayi-
at verdi. Bu birlikler çok kayıp verdiklerinden dolayı ileri hattan geriye alındı
(Moberly,1928:3,102).
Aşağıdaki çizelgede görüldüğü gibi 11 Ocak 1917 günü yapılan İkinci İmam Mu-
hammet muharebesindeki Türk tarafının zayiatı ise %35 idi (Ölçen,1992:133).

Tablo 11.2: İkinci İmam Muhammet Savaşında Kayıp, Yaralı ve Şehit Sayısı
(Ölçen,1992:133).

Birliği Tüfek Mev- Subay Er


cudu
Şehit Yaralı Kayıp Toplam Şehit Yaralı Kayıp Toplam
43.Alay. 575 1 7 1 9 50 129 19 198
2.Tabur
3.Alay 103 1 1 0 2 32 54 0 86
12.Bölük
Ağır Mt. 1 0 0 0 0 0 1 0 1
Toplam 0 2 8 1 11 82 184 19 285

Türklerden böyle bir taarruz beklemeyan 9 ncu İngiliz Tugayı, İmam Muhammet
muharebelerinde ağır zayiat vermiş oldu.
İmam Muhammet Muharebelerinde şiddi bir kayıp veren İngilizler de General
Mud’ imzasıyla bir emir yayınlayarak 43 ncü Alay 3 ncü Taburunun yerleştiği mevzileri
13 Ocak'ta yeniden ileri hatlarına yerleştirdiği ağır bombardıman toplarıyla ateş altına
almaya başladı(Moberly,1928:3,103).14 ve 15 Ocak günleri de bombardımanlarına de-
vam eden İngiliz'ler, Türk mevzilerini kullanılmaz hale getiriyor, 43 ncü Alayın 3 ncü
Taburu, adeta açıkta muharebe ediyordu (Ölçen,1992:133).
43 ncü Alayın 3 ncü Taburunun 16 Ocak 1917'deki zayiatı 14 şehit ve 34 yaralıyı
bulmuştu. Taburun savunma mevziinde bIrakılması eriyip elden çıkmasına neden ola-
caktı. Üstelik bu mevzinin elde bulundurulması genel duruma olumlu bir etkide yapma-
yacaktı. Bu nedenle 18 nci Kolordu Komutanı, 43 ncü Alayın 3 ncü Taburunun 16 Ocak
1917 gecesi Dicle kuzeyine geçirilmesine, yerine 141 nci Alaydan seçilen Üsteğmen
Lütfü ile beraber 40 fedaiden oluşan müfrezenin yerleştirilmesine karar verdi (Öl-
çen,1992:134).
45 nci Tümen Komutanı, 16/17 Ocak 1917 gecesi, 43 ncü Alay 3 ncü Taburunun
Dicle Nehri'nin kuzeyine geçirilmesi işlemini başlattı. Taburun üç bölüğü, gece karanlı-
ğından faydalanılarak sol sahile geçirilmiş, 12 nci Bölüğü, saat 23.00'te başlayan İngiliz
topçu ateşleri nedeniyle mevziden alınamamıştı. Esasen bölük de, ancak fecir zamanı
geçit yerine gelebilmişti. İngiliz topçu ateşlerinin 17 Ocak saat 02.30'da başlaması üze-
rine, 12 nci bölüğün karşı sahile geçirilmesi mümkün olamamış ve dolayısıyla 40 fedai-
den oluşan müfreze de güney sahile geçirilmesi mümkün olamamıştı (Ök-
se,2002:3,106).

40
KUT’ÜL AMARE MUHAREBELERİ Kadir EKİM

11.1.3. Üçüncü İmam Muhammet Muharebesi (18 Ocak 1917)

İngilizlerin 17 Ocak 1917 günü saat 06.15'ten itibaren 12 nci Bölüğün tuttuğu
mevzileri ateş altına almasıyla birlikte savaş başladı. Yarım saat içinde en az 3.000
mermi atılmıştı. Bu arada ingiliz uçakları da Türk siperlerini sürekli bombalıyordu. İki
tabur gücündeki ingiliz piyadeleri, takımlar ve bomba müfrezeleri halinde tertiplenmiş
ve siklet merkezi ile orta kesimdeki istinat (direnek) noktasına doğru saat 10.00'da taar-
ruza geçmişti.
Bölge kumluktu, toprak çürüktü. Patlayan mermiler, Türk mevzilerini yıkıyor,
huni biçiminde çukurlar açıyordu. Havaya savrulan topraklar, mehmetçikleri silahları ile
birlikte toprağa gömüyordu. Buna rağmen askerler, İngiliz taarruzlarını ateşleriyle,
bombalarıyla karşılıyor ve hatta mevzilere ayak atmaya yeltenenleri süngülüyorlardı. Bu
arada toprak altında kalan arkadaşlarını da kurtarıyorlardı. Mevzii yıkılan ve arkadaşla-
rının gayretiyle toprak altından kurtulan erler, civarında açılan mermi çukurlarına atla-
yarak savunmayı sürdürüyorlardı (Ölçen,1992:135).
12 nci Bölük, evvelce alman karar gereğince, 17/18 Ocak 1917 gecesi saat
19.00'da Dicle Nehri'nin kuzeyine geçirilerek taburuna katıldı. İmam Muhammet Muha-
rebesi’ne 141 nci Alaydan seçilen 40 kişilik gönüllü müfreze geçirildi.17/18 Ocak 1917
gecesi, İmam Muhammet Köprübaşı üçüncü savunma hattına yerleşen Üsteğmen Lütfü
ile birlikte 40 kişilik fedai erden oluşan müfreze, bölgeyi onar kişilik gruplar halinde
savunacak şekilde tertiplenmiş, bütün gece, bozulan siperlerini ve irtibat hendeklerini
onarmaya çalışmıştı (Ökse,2002:3,107).
Çarpışma ve boğuşmalar, akşama kadar sürmüştü. Boğuşmalar kanlı geçiyordu.
Mevzilerinden sökülüp atılamayan müfreze, kendilerinden beklenen görevi fazlasıyla
yapmıştı. İngiliz Tugayı, gerek kahraman Mehmetçiklerin ve gerekse Dicle Nehri'nin
kuzeyinde mevzilenen Türk birliklerinin topçu ve makineli tüfek atışlarıyla ağır zayiat
vermiş. Türk mevzilerine ayak basanların süngü ile atılması karşısında dehşete düşen
İngiliz taarruz kolları, muharebeyi keserek çekilmeye mecbur oldu (Ölçen,1992:137).
İngiliz birlikleri 19 Ocak'ta yoğun bir taarruza geçti. Kolordu Komutanı Kazım
(Karabekir), 40 fedai erden oluşan müfrezenin tamamen imha edilmesine mani olmak
için, müfrezeyi 18/19 Ocak gecesi geri almaya karar verdi. Tahliye, saat 22.00'de ger-
çekleşmişti. Müfrezeden sadece 19 kişi kalmıştı. 7 kişinin şehit olduğu anlaşılmış, 13
yaralı da tedavi altına alınmıştı. Bir kişinin cesedi bulunamamıştı. Patlayan mermilerin
açtığı toprakların altında kaldığı sanılıyordu. Müfreze komutanı Üsteğmen Lütfü, he-
men önünde patlayan mermi nedeni ile gözlerini kaybetmişti (Ökse,2002:3,108).

19 Ocak 1917 tarihinde sabah saat 10.35 raporuyla 6 ncı Orduya bildirildi (Öl-
çen,1992:138).

"6 ncı Ordu Komutanlığı 'na,


İmam Muhammet Cephesi'nde İngilizlere ancak bir ders vermek maksadıyla ve
geçen sene bu vakitler iyice tanıdıkları Osmanlı süngüsünü tattırmak ve hatırlatmak
üzere adı geçen cepheye konulan müfrezemiz, yalnız Türk Ordusu 'nda bulunabilecek
bir hamasetle tam bir ay İngilizlerin 10 misli kuvvetleriyle çarpışmış ve her hücumu
başarıyla, düşmanı büyük zayiatla geri atmıştı.
Gerek erlerden ve gerekse esirlerin ifadelerinden anlaşılacağı veçhile muharebe
cephesi, tam mevcutlu bir İngiliz Tümenine mezar olmuştur. Düşman son günlerde bu-
rada bIrakılan postalarımıza dahi hücumlar göstermiş ve maneviyatı o kadar sarsılmıştır
ki bir adım ilerleyememiştir.

41
KUT’ÜL AMARE MUHAREBELERİ Kadir EKİM

Dün gece son 20 kişilik postamızı kâmilen bu sahile çektik. Düşman, hemen sa-
baha kadar bu kahramanlar yatağını ve aynı zamanda Garraf Cephesi'ni bombardıman
etti. Ve sabahleyin bir tugayı aşkın kuvvetlerle hucuma kalktı. Piyade ve bilhassa topçu-
larımızın her zamanki müeesir ateşleriyle yine hayli zayiata uğradı. Hala yaralılarını
götürmekte oldukları görülüyor.
Düşman Garraf bölgesi istikametinde ilerlemeye devam ediyor. Bu sabah saat
06.00'da Garraf ın bu (Kuzey) sahilindeki tahkimatımıza 15 dakika devamlı topçu ve
piyade ateş baskısı uyguladı. Bu maksatsız ateş baskısı, ihtimal ki, İmam Muhammet
Cephesi 'ne hazırladıkları hücumun nümayiş bir kısmıydı. Felahiye 'de de topçu ve
bomba ateşi oldu.
24 saat zarfında İmam Muhammet Cephesi 'nde 7 şehit, 13 mecruh, bir kayıp. Fe-
lahiye 'de 4 yaralı, bir firar; Garraf ta 2 şehit 19 yaralı olduğu maruzdur. 18 nci Kolordu
Komutanı Kazım (Karabekir)”
İngiliz birlikleri, 20 Ocak 1917 sabahından itibaren Kırk Gaziler bölgesine zayıf
bir kuvvet bIrakarak çekilmeye başladı. Böylece, Kırk Gaziler bölgesindeki muharebe-
ler fiilen sona ermiş oldu (Ökse,2002:3,109).

11.2. Garraf Muharebeleri

Garraf, Bağdat’ın 180 km güneydoğusunda Fırat Nehri ile Dicle Nehri’nin birleş-
tiği yerde bulunan bölgeye verilen isimdir (Kanatlı,2006:1).Kut’ül Amare'nin güneyba-
tısında bulunmaktadır. Mevzi, Garraf Kanalı ile iki kısma bölünüyordu. Garraf Kanalı'-
nın doğusundaki kısım, yaklaşık 3.000 metre, batısındaki kısım ise, yaklaşık 2.000 met-
re olmak üzere 5.000 metre genişliğinde ve 2 kilometre derinliğindeydi (Öl-
çen,1992:139).
İngiliz Ordusu, Aralık 1916 ortalarına doğru, taarruz hazırlıklarını tamamlayarak
ileri harekâta geçti. Yapılan hava keşiflerinden ve Garraf Mevzii doğu kesimini savun-
makla görevli 3 ncü Alaydan gönderilen raporlardan, Dicle Nehri güney sahilinde 12
tabur kuvvetindeki İngiliz birliklerinin Epter Tepe - Sabis Tepe bölgesinde toplandığı
anlaşıldı. Süvari birlikleriyle İmam Mansur güneyine yönelerek bu kesimde bulunan
Türk kuvvetlerine mensup Aşiret Süvari Tugayı ile temasa geçtiği anlaşılmakta idi. İn-
gilizler 15 Aralık 1916’da Garraf sol sahiline sıklet merkeziyle taarruz ediyordu. Mevzi-
lere 800-1000 metreye kadar yanaşmıştı (Kanatlı,2006:40).
Garraf Mevziinde genel asker durumu 14 Aralık 1916 saat 14.30’ta verilen
rapordua şu şekilde idi. İngilizleri bir piyade ve süvari tümeniyle dokuz bataryadan olu-
şan kuvvetle taarruza başladı. Garraf bölgesinde savunma yapan Türk kuvvetleri 3 ncü
Alayla dört toplu, bir makineli bataryadan ibaretti. Alayın toplam dört Hotchkings ağır
makinalı tüfeği vardı (Kanatlı,2006:39).
İngiliz birlikleri, hergün Garraf Köprübaşı'nda gelişi güzel hesapsız ve sorumsuz-
ca mermi sarfederek bombalıyor, garraf tahkimatı ve engellerini tahrip ediyor, Türk
birliklerine zayiat verdiriyordu. Garraf Mevzii'nin sadece 800 metrelik bir kısmına bir
günde 80.000 mermi atılmıştı. Bombardımanlara karşılık vermeye çalışan Türk topçula-
rı, mermilerinin uzun kara nakliyatıyla getirilmesinden ötürü, cephane sarfiyatında titiz-
lik gösteriyor, Piyadeler daha çok, el bombaları ve süngüleriyle karşılık verebiliyordu.
Bombardımanlar sonucu Garraf Mevzii'nin birinci savunma hattı ve tel engelleri tama-
men harap olmuş, mevzilerin İslahı ve engellerin onarılması için ilave kum torbası ve
dikenli tel talep edilmişti (Ökse,2002:3,111).
Kut’ül Amare ve Garraf köprübaşlarmda durumun ciddileştiğini gören 6 ncı Ordu
Komutanı Halil Paşa, ordu ihtiyatı olarak Bağdat'ta bulundurduğu 167 nci Piyade Ala-

42
KUT’ÜL AMARE MUHAREBELERİ Kadir EKİM

yını bir makineli tüfek bölüğü ile takviye ederek 52 nci Tümen emrine gönderdi. 167
nci Alay, 20 Aralık 1916'da Kut’ül Amare bölgesine ulaştı (Ölçen,1992:143).

3 Ocak 1917 günü Garraf’taki Türk kuvvetleri düzeni şu şekilde idi (Kanat-
lı,2006:42).
- 3 ncü Alay, 1 nci ve 2 nci Taburu Garraf Mevzilerinde,
- 40 ncı Alay, 2 nci ve 3 ncü Taburlarıyla 3 ncü Alay 3 ncü Taburu
İmammuhammet’tedir.
- 3 Alay Ağır Makinalı Tüfek Bölüğü ile 44 ncü Alay Makinalı Tüfek, beş
hafif bomba topu, bir ağır makinalı topu, 52 nci Topçu Alayından dört toplu seri
sahra bataryası Garraf’ta 43 ncü Alay’ın 3 ncü Taburu Garraf’ta bölge ihtiyatı ile
görevlendirilmişti.

İngiliz birlikleri, Aralık 1916 sonuna kadar, Garraf Köprübaşı istikametinde ciddi
bir taarruza geçmedi. Küçük çaplı piyade ve süvari müfrezeleriyle mevzii yokladı, daha
çok topçu bombardımanları ile yetindi. Güneye yönelerek Hay kasabasını 11 Ocak
1917'de işgal eden İngiliz birliklerine karşı yapılan taarruzlar, olumlu sonuç vermiş,
İngilizler, Aşiret Tugay Komutanı Yarbay Sabri'nin ifadesine göre 14 Ocak 1917'de,
ölülerini, bazı silahlarını ve makineli tüfeklerini bIrakarak çekilmek zorunda kalmışlardı
(Ökse,2002:3,112).
İngiliz birliklerinin Dicle güney sahilindeki faaliyetlerinin artması ve 18 nci Ko-
lordunun Bağile Devresi'ne kadar yayılmaya mecbur olması üzerine, 6 nci Ordu Komu-
tanı Halil Paşa, durumu ve alınan Önlemleri yerinde görmek maksadıyla, 15 Ocak
1917'de 18 nci Kolordu Cephesine geldi ve ertesi günü Bağdat'a döndü (Öl-
çen,1992:143).
25 Ocak 1917'de başlayan ve 4 Şubat'a kadar 11 gün süren Garraf muharebeleri
dört önemli savaştan oluşmaktadır. Garraf muharebelerinde İngilizler 100.000’den aşağı
top mermisi kullanmamıştır (Kanatlı,2006:5). Bu savaş azın çoğa, maneviyatın malze-
me üstünlüğüne, birbirine güvenmenin ve zorluğu yenme ruhunun erdemine ve Türk
ırkının asillik ve cesaretine ne büyük bir örnektir (Kanatlı,2006:6).

11.2.1. Birinci Garraf Muharebesi (25 Ocak 1917)

Dicle Cephesi'ndeki İngiliz tugayları; dörder piyade taburu ve bir makineli tüfek
bölüğünden oluşuyordu. Garraf Köprübaşı bölgesinde bulunan 3 ncü Kolorduya bağlı
13 ncü Tümen; 38 nci, 39 ncu ve 40 ncı piyade tugaylarıyla 55 nci ve 56 ncı topçu tu-
gayları, 69 ncu Topçu Alayı ve tümen bağlı birliklerinden kurulmuştu. Keza aynı kolor-
duya bağlı 14 ncü Tümen; 35 nci, 36 ncı, 37 nci Piyade Tugayları, 13 ncü Topçu Tuga-
yı, 69 ncu Tugaydan bir batarya ve tümen bağlı birliklerinden oluşmakta idi
(Moberly,1928:3,103). 3 ncü Alay’ın Garraf muhareberinin başlangıcında elinde bulu-
nan 1522 tüfek ve dört mantelli topla muharebeye girdi. 52 gün süren muherebeden son-
ra 457 mevcuda indi. İngilizler altı piyade, bir süvari tugayı ve 72 topla muharebeye
başlamış, silah ve cephanece üstün olmasına rağmen başarını olamadı. 3 ncü Alay’ın
başarısıyla sonuçlanan muharebelerden sonra 18 nci Kolordu Komutanı Kazım (Kara-
bekir) 25 Ocak 1917 tarihinde gönderdiği mesajında şu ifadelere yer vermektedir.
“100.000’i aşan top mermisinden ve üç hücuma karşılık verildikten sonra üstün
azim ve cesaretle süngüsünü kullanarak siperlerini geri alan ve düşmandan dört
makinalı tüfek ile birçok bomba ele geçiren kahraman 3 ncü Alayın hareketlerinden çok
memnun oldum.” (Kanatlı,2006:45).

43
KUT’ÜL AMARE MUHAREBELERİ Kadir EKİM

General Mud, ifadelerinde Türklerin Dicle Cephesi'nde 45 nci, 51 nci ve 52 nci


bir piyade alayının bulunduğunu tespit etmişti. General Mud’un edindiği bilgilerden, 6
ncı Ordu Komutanı'nın Revandiz ve Hemedan Cephelerinden birer tümen alarak Dicle
Cephesi'ni takviye edeceği kanaatma vardı. İngiliz Genelkurmay Başkanlığı ise, Türk
Doğu Cephesi'nden Irak Muharebe Sahasına 7 nci ve 41 nci Tümenlerin gönderildiğini
istihbaratını almış ve Fırat Cephesi'nde Müseyyip bölgesinde bulunan birliklerle Fırat
mıntıkasına doğru taarruza geçilmesi ihtimali üzerinde endişeyle durmuştur
(Moberly,1928:3,105).
General Mud, Garraf mevzilerine 10 Ocak 1917'de taarruza geçmeyi tasarlıyordu.
İmam Muhammet Bölgesindeki muharebelerin devam etmesi üzerine, bu cepheye tahsis
edilen topçu birliklerinin kaydırılmasının mahzurlu olacağı düşüncesi ile taarruzun 18
Ocak'ta yapılmasına karar verdi. İngiliz birlikleri bu tarihe kadar, topçu ateşleri ile yeti-
necek, küçük çaplı faaliyetlerle, Türk mevzilerine yaklaşacaktı. Taarruz tarihi, daha
sonra İmam Muhammet Köprübaşı'ndan kaydırılan topçu birliklerinin gerekli hazırlıkla-
rını yapabilmesi gözönüne alınarak, 25 Ocak 1917'ye alındı (Ökse,2002:3,113).
Tuğgeneral Kroker komutasındaki Mürettep Süvari Tümeni, Türk Komutanlığını
tereddüte düşürmek için 7 nci İngiliz Tümeninin Dicle Nehri kuzeyinden Felahiye'ye
yapacağı taarruzla koordineli olarak Süveyce Horu kuzeyinden 18 nci Kolorduyu kuşa-
tıcı bir harekete geçecekti. Ne var ki, havaların yağışlı gitmesi, bölgeyi çamur deryası
haline getirmişti. Bu nedenle süvari Tümeninin yapacağı manevradan vazgeçildi ve gü-
ney sahile alınarak Şamran Devresi İstikametinde kullanılmasına karar verildi
(Moberly,1928:3,109).
İngiliz birlikleri 23 Ocak 1917 sabahı Türk Mevzilerine, doğu, güney ve batı isti-
kametlerinden 500 - 700 metreye kadar yanaştırmıştı. Garraf Kanalı'nın doğusunda 13
ncü Tümenin 38 nci ve 40 nci tugayları bulunuyordu. Sağ kanattaki 38 nci Tugay yakla-
şık 2.000 metrelik bir cephede, 40 nci Tugay ise, yaklaşık 1.000 metrelik bir cephede
taarruz için tertiplenmişti. Kanalın doğusunda ayrıca 1 nci Kolordu 3 ncü Tümenden 9
ncu Piyade Tugayı vardı. Garraf Kanalının batısında bulunan 13 ncü Tümenin 39 ncu
Tugayı, yaklaşık 700 metrelik bir cephedeydi. Bu tugayın gerisinde, 14 ncü Tümenin 35
nci ve 37 nci Tugayları vardı. Düşmanın toplam olarak Garraf doğusunda 12, batısında
12 taburu bulunuyordu. 14 ncü Tümenin 36 nci Tugayı ise, daha gerilerde kolordu ihti-
yatı olarak görevlendirilmişti. İkisi ağır olmak üzere de, 14 topçu bataryası mevzilendi-
rilmişti (Ölçen,1992:145).
Garraf Köprübaşı bölgesinde, tugayların emrinde bulunan küçük çaplı toplardan
ayrı olarak mevziienen 103 top, kolordunun taarruzunu destekleme görevi aldı. Bu top-
lar Garraf mevzileri ve tesis edilen engelleri tahrip için, 23 Ocaktan itibaren ateşe başla-
dılar.İngiliz piyadeleri, planlandığı gibi 25 Ocak 1917 sabahı saat 09.15'te başlayan ve
yarım saat süren çok şiddetli ve etkilki bombardımanı müteakip taarruza geçtiler (Ök-
se,2002:3,115).
Dört hat halinde ilerleyen tugaylar, saat 10.00’a kadar muharebe ileri kollarının
bulunduğu hattı ele geçirdi. İngiliz kuvvetleri Garraf mevzii doğu kesiminde bulunan
hattı saat 11.30’a doğru ele geçirdi. İnglizlere geride bulunan ihtiyat kuvvetleri de yar-
dımda bulunarak hendekler kazarak yardımda bulunuyorlardı.Garraf mevzilerini sa-
vunma ile görevli olan 45 nci Tümen, bir kısım birlikleriyle Beni Temim - Şamran ara-
sında kıyı koruma ve gözetleme görevini yaparken bir kısım birlikleriyle Garraf Mevzi-
i'nde savunma düzeni almıştı.
Mevcudu 8.000’e ulaşan İngiliz askerlerinin mevcudu ile derleme kuvvet olan
Türk birliklerinin durdurması mümkün değildi. Bu durum 45 ncı Tümen komutanına
iletildi. Tümen komutanı akşama kadar savunmanın devam ettirilmesi ve akşam cepheyi

44
KUT’ÜL AMARE MUHAREBELERİ Kadir EKİM

karanlıktan faydalanarak güçlendirmeyi karalaştırdı. Saat 15.00 sularında İngilizler


Garraf kanalına kadar uzanan mevzileri işgal etti. Türklerin mevzileri ve topları etrafa
saçılan toprağın altında kaldı (Ökse,2002:3,116).
18 nci Kolordu Komutanı, öncelikle Garraf Mevzii birinci savunma hattında sa-
vunmayı, daha sonra gerektiği takdirde, daha kısa olan diğer savunma hatlarına çekile-
rek savunmayı sürdürmeyi planlamıştı. İngilizlerin çevik birlikleriyle yapması muhte-
mel harekâtı önlemek için Dicle üzerinde bulunan köprüyü kaldırtarak menzilin bulun-
duğu yere naklettirmiş ve ağırlıkları da kuzey sahile taşıtmıştı. Bunun dışında, 141 nci
Alaydan aldığı bir bölükle, Kut’ül Amare'deki Dicle dirseğinden yüzerek geçmeye yel-
tenecek İngiliz müfrezelerine karşı da tedbirler aldırtmıştı.
Garraf Köprübaşı bölgesine karşı mevzilenmiş olan İngiliz topçusuna ait muhtelif
çaplı 103 top, 24 Ocak 1917 sabahı ateşlerini daha da şiddetlendirerek bombardımana
başladı. Türk mevzileri ve engel sisteminin altı üstüne gelmişti. Patlayan mermiler, böl-
genin özellikle kumlu olması nedeniyle, toprakları erlerin üzerine saçıyor, onları diri
diri gömüyor ve bu arada silahları da işlemez hale sokuyordu. Buna rağmen Türk erleri,
mevzilerini takviyeden, bozulan engelleri onarmaktan geri kalmıyor, civarında açılan
mermi çukurlarına atlayarak savunmayı sürdürüyorlardı.
Bu durum karşısında 40 ncı Alay’ın 3 ncü Taburu, kanat kırdı ve birinci ve ikinci
ateş hatlarını birleştirerek savunmasını sürdürmeyi başardı.
40 ncı Alay Komutanı, sol kanattaki taburlarından iki ihtiyat bölüğünü iki makine-
li tüfek ve bomba topuyla takviye ederek karşı taarrruza geçmek istedi. Gerek bu bölük-
lerin geç toplanması, gerekse taarruzunu sürdüren İngiliz birliklerinin ikinci ateş hattı-
nın bu kısmını ele geçirmesi üzerine, kesif İngiliz topçu ateşi altında bu küçük kuvvetle
bir sonuç alamayacağı kanaatine vardı. Bu iki bölüğü, ikinci savunma hattının sağ ka-
nadında mevzilendirdi.
Garraf Mevzii doğu kesiminde olduğu gibi, batı kesiminde de saat 09.15'te topçu
hazırlık ateşi açılmış, 39 ncu İngiliz Tugayı saat 09.40'ta taarruza geçmişti. İlk hedef
olarak verilen muharebe ileri karakollarının bulunduğu hattı ele geçiren İngiliz birlikle-
ri, buradan birinci savunma hattına yönelmiş ve fakat 3 ncü Alay 1 nci Taburun şiddetli
mukavemetiyle karşılaşmış, özellikle sol kanatta bulunan İngiliz 7 nci Taburu çok ağır
zayiat vermişti.
Sağ kanattaki 9 ncu Taburu da, ihtiyat taburunun da yardımıyla, saat 10.00'a kadar
birinci savunma hattının 400 metrelik bir kısmını ele geçirmiş, bu hatta yerleşti
(Moberly,1928:3,113).
Saat 11.00'de 7 nci Taburun sol kanadına yönelen Türk karşı taarruzları, bütün İn-
giliz topçu ateşlerine rağmen gelişti. 7 nci Tabur, 9 ncu Tabur'un üzerine çekilmek zo-
runda kaldı. Bu durum, 9 ncu Taburu da zor duruma düşürmüştü. Bu sırada 35 nci Tu-
gayda bu taarruzu piyade ve topçu ateşiyle destekliyordu.
Saat 15.00'te 3 ucü Alay 1 nci Taburu tarafından ikinci kez yapılan karşı taarruz,
çok kanlı oldu. Gerek mevziler ve gerekse irtibat hendekleri, Türk ve İngiliz ölü ve ya-
ralılarıyla dolmuştu. 9 ncu İngiliz Taburu, ilk başlarda ele geçirdiği birinci savunma
mevziinden çekilmek zorunda kaldı. 3 ncü Alayın gerçekleştirdiği, bomba ve süngü-
süyle kazandığı bu karşı taarruz, çok başarılıydı. Çarpışmalarda İngilizlerin 2.000 kadar
askeri ölmüş, 5000 kadar da yaralıları vardı (Kanatlı,2006:46). Ne var ki 3 ncü Alayın 1
nci Taburu da ağır zayiat vermişti. O kadar ki, 1 nci Bölükten bir er, bir bölükten de üç
er kaldı. Bu durum üzerine 18 nci Kolordu Komutanı, 6 net Orduya yaptığı teklifte, 3
ncü Alay sancağına madalya takılmasını talep ediyor. Bu arada 1 nci Taburun cephesi
iki bölükle takviye ediliyordu (Ölçen,1992:151).

45
KUT’ÜL AMARE MUHAREBELERİ Kadir EKİM

3 ncü Kolordu Komutanı General Marşal, Garraf Mevzii'nin batı kesimindeki ba-
şarısızlığı telafi etmek maksadıyla, kolordu ihtiyatî olarak ayırmış olduğu 36 nci Tugayı
saat 13.00'te Hacı Ferhan Kalesi'ne yanaştırdı ve 39 ncu Tugayı destekleme görevi ver-
di.
Kolordu Komutanının verdiği bu emir, mevzilerle irtibat hendeklerinin şehit, ölü
ve yaralılarla dolu olmasından dolayı ileri yanaşma imkânı bulunmadığından uygula-
namadı. Bu nedenle İngilizler, taarruzu26 Ocak 1917’de yapmaya karar vedi
(Moberly,1928:113).
Garraf Mevzii doğu kesiminde sekiz, batı kesiminde dokuz İngiliz taburunun taar-
ruza geçtiği Birinci Garraf Muharebesi'nde 100.000'e yakın topçu mermisi atıldı. Türk
birlikleri, doğu kesimde 14 subay 478 er, batı kesimde ise 3 subay 368 er kaybetmişti.
İngilizlerin zayiatı, 347'si doğu kesimde, 788'i batı kesimde olmak üzere 1135'i buldu
(Moberly,1928:113).
Zayiat miktarının mukayesesinden anlaşılacağı gibi 25 Ocak günü gerçekleşen Bi-
rinci Garraf Muharebesi, çok çetin geçti. Türk birlikleri, yaklaşık yarı mevcudunu kay-
betti. 40 ncı Alayın 2 nci Taburunu oluşturan dört bölük tamamen erimişti. Bu durum,
İngiliz birliklerinde de aynı etkiyi yapıyor, çok ağır zayiat veren ve muharebe gücünü
tamamen kaybeden 39 ncu İngiliz Tugayı, 25/26 Ocak 1917 gecesi, 36 ncı Tugay tara-
fından değiştiriliyordu (Ölçen,1992:152).

11.2.2. İkinci Garraf Muharebesi (26-27 Ocak 1917)

26 Ocak 1917 tarihinde İngilizler 100.000 top mermisi kullanarak taarruzunu tek-
rarladı. Bir gün önce 25 Ocak günü 13 ncü Tümeni ile yaptığı taarruz Şamran bölgesin-
de yapılan karşı taarruzla 13 ncü Tümeni deslekleyen 14 ncü Tümeni de bugün kullandı.
Ancak Alay çok tahrip edilmiş bulunan Türk ve İngiliz ölüleriyle dolu olan muharebe
alanının önünü emirle boşaltmıştı. İngilizler 26 Ocak günü hal bu şekilde iken taaruz
etti (Kanatlı,2006:48).
40 ncı Alay Komutanı, İngiliz ve Türk tarafları için ağır zayiata neden olan Birin-
ci Garraf Muharebesi sonunda 3 ncü Alayın 2 nci Taburuyla 40 ncı Alayın 3 ncü Tabu-
runun kısmen elinde bulunan birinci savunma hattını muharebe ileri karakol bölükleriy-
le işgal ettirmiş, kalan birliklerini ikinci savunma hattına çekerek muharebeyi bu hatta
kabul etmeye karar vermişti. Bu durum, Garraf Mevzii batı kesiminde de etkisini gös-
terdi. 3 ncü Alay Komutanı da, ağır zayiat pahasına ele geçirdiği birinci savunma hattını
ileri karakol bölükleriyle tuttu, büyük kısmıyla ikinci savunma hattına çekilmişti (Ök-
se,2002:3,119).
3 ncü Alay’ın 14 Aralık 1916’dan 25 Ocak 1917 tarihine kadar mevcut ve zayiatı
aşağıdadır(Kanatlı,2006:48).

Tablo 11.3: İkinci Garraf Savaşında Şehit Subay ve Er Sayısı(Kanatlı,2006:48).


Muharip Subay Muharip Er
Mevcudu 48 1498
Zayiat 26 1014
Kalan 22 457

İngiliz topçuları, 26 Ocak 1917 sabahı saat 10.25'ten 11.55'e kadar 3 ncü Alay ta-
rafından savunulan Garraf Kanalının batı yakasına bitişik 800 metrelik kısmını çok şid-
detli topçu ateşine tuttu. Birinci savunma hattında bIrakılan ileri karakol bölükleri, yal-

46
KUT’ÜL AMARE MUHAREBELERİ Kadir EKİM

nız topçu ateşlerinin etkisiyle mevcutlarının yarısından çoğunu kaybettiler. Mevziler ve


engel manzumesi tamamen tahrip oldu (Ölçen,1992:153).
26 Ocak günü Garraf Mevzii'nin doğu kesiminde önemli bir hareket olmadı. 40
ncı İngiliz Tugayı, bombacı erlerle taarruza geçerek Cephesini Türk birinci savunma
hattı boyunca doğuya doğru 800 metre kadar genişletmekle iktifa etti.
45 nci Tümenin 26 Ocaktaki zayiatı, şehit ve yaralı olarak 17 subay ve 420 eri
bulmuştu. Bu güne kadar yapılan muharebelerde 3 ncü Alay hemen hemen tamamen
erimiş, 20 subay ve 490 erini kaybetmişti. İngilizlerin ifadelerine göre 70 esir aldıkları
ve 550 şehidimizi gömdüklerini belirttiklerine göre Türk askerlerinde bir kısmının savaş
topları ile birlikte toprağın altında kaldıkları anlaşılmaktadır (Ökse,2002:3,119).
Garraf Köprübaşı'm takviye mecburiyetinde kalan 45 nci Tümen Komutanı, 51
nci Tümenden aldığı bir taburu da, güney sahile geçirdi.26/27 Ocak gecesi, cephe he-
men hemen sükûnetle geçmişti. Batı kesimindeki 36 ncı Tugay, 27 Ocak 1917 günü,
topçu ateşinin himayesi altında akşama kadar üç defa tekrarladığı taarruzları neticesinde
2 nci ve 3 ncü ateş hatlarını ele geçirerek, ikinci savunma hattı ile temasa geçti.
Türk birlikleri, Birinci ve İkinci Garraf muharebeleri sırasında gerek bombardı-
manlar ve gerekse düşman taarruzları neticesinde 47 subay ile 1390 erini kaybetmiş;
mevcutları dörtte bire düşmüştü. Ne yazık ki, bu birliklerin parça parça ezilmelerine
seyirci kalınmış, zamanında Dicle kuzeyine alınıp burada savunmaya geçilmesi yerine,
bulundukları mevzilerde savunmanın sürdürülmesinde direnilmişti.
Verilen ağır zayiat karşısında endişelenen 6 ncı Ordu Komutanı Halil Paşa, Baş-
komutanlığa gönderdiği raporda, İmam Muhammet ve Garraf Köprübaşı'ndaki muhare-
belerde 3 ncü, 40 ncı, 43 ncü ve 142 nci Alayların bir tabur gücüne indiğini ifade etti.
Alayların da bu akıbete uğraması ihtimalinin kuvvetli olduğunu, tabur mevcutlarının
ortalama 200'e düştüğünü, kadroların tamamlanabilmesi için en az 10.000 ikmal erine
ihtiyaç duyulduğunu, buna karşın ancak 1.900 ikmal eri ile takviye edildiğini yazmış,
acil olarak 8.000 ikmal eri daha gönderilmesini talep etti (Ölçen,1992:155).

11.2.3. Üçüncü Garraf Muharebesi (1 Şubat 1917)

Garraf Mevzii’nin doğu kesiminde kesin sonuç alınması, bölgenin dar olması ve
Dicle kuzey sahilinden veya Garraf Kanalı batı kesiminden yapılacak ateşlerin etkisiyle
zor olacak, üstelik taarruz, Dicle Nehri ve Garraf Kanalı'nda tıkanacaktı. General
Marşal, General Mod’un düşüncesini alarak, sıklet merkezini Garraf batı kesimine
taaruz etmeye karar verdi. Taarrzun 1 Şubat 1917’de olmasına karar verildi. Bu maksat-
la piyade mevzileri takviye edildi. 36 ncı ve 39 ncü tugaylar Kolordu ihtiyatı olarak 35
nci tugayın gersine alındı. Ayrıca, ordu ihtiyatını oluşturmak üzere, 1 nci Kolordudan
alınan 8 nci Tugay, 30 Ocak günü Besrukiye bölgesine yerleştirildi (Ökse,2002:3,121).
Bu sırada Garraf Köprübaşı'ndaki Türk birliklerinin savunma düzenişöyle
idi:Garraf doğusundaki birlikler, dört bölük ile ikinci savunma hattına tertiplenmiş, bir
bölük, ihtiyat olarak ayrılmıştı.Kuvvetin büyük kısmı Garraf batı kesimine alınmıştı.
Garraf batısındaki birlikler, Garraf Kanalı'ndan itibaren, 43 ncü Alayın 2 nci Taburu,
167 nci Alayın 2 nci Taburu, 40 ncı Alayın 1 nci ve 2 nci Taburları olmak üzere ikinci
savunma hattında tertiplenmişti. 141 nci Alayın 3 ncü Taburu, bölge ihtiyatını oluşturu-
yordu. 3 ncü Alay, genel İhtiyat olarak ayrılmıştı (Ölçen,1992:157).
İngilizler 1 Şubat 1917 taririhinde tararruzunu tekrarladı. Saat 9.25 ‘te mevzileri
bombalamaya başladı. Bombardıman 10 dakika devam etti ve kesildi. 9.45’te tekrar
başladı. Gittikçe İngilizlerin topçu ateşinin şiddeti artıyordu. Bombardıman 40 dakika
sürdü. İngilizler bombardımandan sonra taaruza geçti. 3 ncü Alayın 7 nci Bölüğü Garraf

47
KUT’ÜL AMARE MUHAREBELERİ Kadir EKİM

geçidinde İngilizlere karşı taarruza geçti. Bombardımandan dolayı yoğun duman ortalığı
kapladığından dolayı hiçbir şey görünmüyordu. İngilizlerin taaruzu sonuçsuz kaldı. İn-
gilizler tekrar 12.00’da bombardımana başladı (Kanatlı,2006:50).
Garraf doğu kesiminde bulunan 38 nci ve 40 ncı Tugaylar, saat 09.50'de, ikinci
savunma hattında tertiplenmiş olan Türk birliklerine siklet merkezleri iç kanatlarında
olmak üzere, taarruza geçti. Savunma mevzii, Kut’ül Amare bölgesinde mevzilenen
Türk topçu ve ağır makineli tüfek ateşleri ve gerçekleştirilen karşı taarruzlara rağmen,
saat 14.45'te, İngilizlerin eline geçti. Türk birliklerinden 170 esir alınmış, sağ kalan 105
kişi, üçüncü savunma hattına çekilmek zorunda kalmıştı (Ölçen,1992:157).
Garraf batısındaki 37 nci İngiliz Tugayı, siklet merkezi doğuda, 43 ncü Alayın 2
nci Taburu kesiminde olmak üzere, 1 Şubat 1917 günü saat 12.10'da taarruza geçti. 37
nci Tugayın batısından ilerleyen 35 nci İngiliz Tugayı da, Türk Garraf batı kesimindeki
mevzilerin yan ve gerilerine doğru yöneldi (Moberly,1928:3,119).
Şamran'a doğru ilerleyen Süvari Tümeni, bu kesimde bulunan birliklerle temasa
geçerek yaya muharebeye girişmiş, bir iki esir alabilmiş ve akşama doğru toplanma böl-
gesine çekilmişti. Bu taarruz sırasında, yalnız Garraf batı kesimindeki 37 nci İngiliz
Tugayının iki taburu, 47 subayından 44'ünü, 1180 erinden 988'ini kaybetmiş, 1 Şubat
günü yapılan Üçüncü Garraf Muharebelerinde İngiliz Kolordusunun toplam zayiatı
1273'e ulaşmıştı. Türk birliklerinin zayiatı da yaralı ve kayıp dâhil olmak üzere, Garraf
doğu kesiminde 7 subay, 238 er, batı kesiminde ise 13 subay 583 eri bulmuştu. Yalnız
43 ncü Alayın 2 nci Taburu, 9 subayından 8'ini, 366 erinden 246'sını kaybetmişti.
Bu sırada ingiliz uçakları, kolordunun taarruzuyla işbirliği yapıyor, Dicle kuzey
sahilinden karşı sahile yardım ve cephane nakletmeye çalışan iki kayığı batırıyor, Türk
uçaklarıyla giriştiği hava muharebesinde bir Türk uçağını düşürüyordu (Öl-
çen,1992:157).

11.2.4. Dördüncü Garraf Muharebesi (3 Şubat 1917)

18 nci Kolordu Komutanı, 3 Şubat 1917 günü saat 08.30'da orduya sunduğu sabah
raporunda, İngiliz birliklerinin Garraf batı kesimine taarruza geçeceğini tahmin ettiğini
bildirmiş ve 52 nci Tümene Hüseyniye kermesini kurtarmasını emretti.
3 ncü Kolordu Komutanı General Marşal, Garraf doğu kesiminde bulunan 13 ncü
Tümeni de Garraf batı kesimine geçirmiş, bu kesimde geniş bir cephe ile girişmeyi ta-
sarladığı taarruz hazırlıklarına başlamıştı. Garraf doğusunda, daha önceki muharebeler
sırasında eline geçirdiği mevzilere 1/2 Şubat gecesi 3 ncü Tümenden gönderilen 8 nci
İngiliz Tugayının iki taburunu yerleştirmişti (Ökse,2002:3,123).
3 Şubat 1917 tarihinde muharebeye katılan birliklerimz ve mevcudu aşağıdaki gi-
bi idi (Kanatlı,2006:51).

48
KUT’ÜL AMARE MUHAREBELERİ Kadir EKİM

Tablo 11.4: Dördüncü Garraf Savaşındaki Türk Birliklerinin Mevcu-


du(Kanatlı,2006:51).
Subay Er
3 Ncü Alay 2 Nci Tabur 6 128
141 Nci Alay 2 Nci Tabur 16 310
141 Nci Alay 3 Nci Tabur 8 149
1167 nci Alay 2 nci Tabur 9 333
43 nci Alay 3 nci Tabur 16 450
3 ncü Alay Ağır Makineli Tüfek Bölüğü 1 85
Toplam 56 1455

3 Şubat 1917 sabahı saat 10.30'da Garraf batısındaki birinci ateş hattında bulunan
Türk mevzilerine yönelen bombardıman, trampet ateşine dönüştü, Türk mevzilerinin sol
kanadındaki 43 ncü Alayın 3 ncü Tabur bölgesini alt üst etti, mevzileri ve engelleri ta-
mamen tahrip etmişti (Ökse,2002:3,124).
Saat 10.55'te topçu ateşinin ileri kaydırılması üzerine taarruza geçen İngiliz birlik-
leri, siklet merkeziyle yöneldiği 43 ncü Alay'm 3 ncü Taburu kesiminde etkili olmuş,
saat 11.45'te yapılan bomba ve süngü muharebeleri sonunda birinci ateş hattının Garraf
Kanalı'ndan itibaren 300 metrelik bir kısmını ele geçirmişti. Daha sonra aldığı takviye-
lerle taarruzlarını sürdüren 14 ncü Tümen, ikinci ateş hattının da 300-400 metrelik bir
kısmını ele geçirmiş, ikinci ateş hattıyla üçüncü ateş hattının önüne gelmiş ve buradaki
Türk birlikleriyle süngü muharebesine girişmişti. Üçüncü ateş hattında bulunan ve top-
lam mevcudu 140 kişiyi bulan 141 nci Alay 3 ncü Taburuyla 156 nci Alaydan bir bölük,
bölgeyi kovan tarlasına çeviren topçu ateşleri ve Garraf doğusundaki 8 nci İngiliz Tuga-
yınca açılan yan ateşleri nedeniyle, ikinci ateş hattındaki birlikleri takviye edememişti.
141 nci Alay Komutanı, 141 nci Alay 2 nci Taburu, 3 ncü ve 40 nci Alaylardan
alabildiği birer bölükle karşı taarruza geçip ikinci ateş hattını ele geçirmeye muvaffak
oldu (Ölçen,1992:160).
İngilizlerin Garraf doğusundan 200 metrelik cepheyle taarruz eden 8 nci Tugayın
iki taburu, gördüğü mukavemet ve yapılan karşı taarruzlar nedeniyle hazırlık mevziine
çekilmek zorunda kaldı. Garraf doğu kesiminde mevzilendirdiği makineli tüfeklerle,
Garraf batı kesiminde taarruz eden 37 nci Tugay'ın taarruzunu desteklemiş; Türk karşı
taarruzlarının başarısını engellemişti (Moberly,1928:122).
4 Şubat 1917 günü Garraf bölgesi oldukça sükûnetli geçti. İngiliz birlikleri, kuv-
vetli keşif kollarıyla Türk birliklerine Elhan Bölgesinde 500-600, orta kesimde 600-
1.000 metre mesafeye kadar yanaşmış ve tahkimata başlamıştı (Öl-
çen,1992:161).Yapılan muharebelerde İngilizlerin 3 ncü Kolordu'nun zayiatı, 6 ncı Tu-
gayındaki de dâhil olmak üzere, 945'e ulaştı. Yalnız 37 nci Tugayın zayiatı 728 idi.
18 nci Kolordunun 14 Aralık 1916 3 Şubat 1917 tarihleri arasındaki zayiatı 200
subay, 6.959 eri bulmuştu. Bu durum birliklerin adeta eridiğini gösteriyordu. İngilizlerin
aynı süre içinde zayiat toplamı da 2079'u ölü ve kayıp olmak üzere 8.524'e ulaşmıştı
(Moberly,1928:3,125).
Bu şartlar altında bulunulan mevzide savunmada direnilmesi, ikinci savunma hat-
tının da kaptırılması tehlikesini doğurabilirdi. Durumu 45 nci Tümen Komutanına bildi-
ren 141 nci Alay Komutanı, birliklerin 3 Şubat akşamına kadar bulunulan hatta savun-
malarını sürdürmelerini, aynı gece karanlıktan faydalanarak ikinci savunma hattına çe-
kilmelerini ve Garraf m doğusunda dar bir sahada savunmaya çalışan birliklerin de
Garraf batısına alınmalarını önerdi. Her iki öneriyi de uygun karşılayan 18 nci Kolordu

49
KUT’ÜL AMARE MUHAREBELERİ Kadir EKİM

Komutanı, durumu 6 ncı Ordu Komutanı'na arzetmiş ve onun da tasvibini alarak, 45 nci
Tümen Komutanına 3 Şubat 1917 günü saat 16.50'de bir emir yayınladı (Ök-
se,2002:3,125).
6 nci Ordu Komutanı Halil Faşa, Dicle Cephesi'nı takviye zorunda kalmış, 14 ncü
Tümeni Bağile'ye sevk etmiş ve Bağdat'a gelen 41 nci Alayı bir dağ topçu taburuyla
takviye ederek göndermeyi kararlaştırmıştı. Ayrıca nehir filotillasını da, Sivri Devre
bölgesine intikal ettirmişti (Ölçen,1992:165).

11.3. Elhan Muharebesi ( 9 Şubat 1917 )

General Mod,Kut’ül Amare Yarımadası'nı baskın yaparak ele geçirmeyi düşünü-


yordu. Ne var ki Türk birliklerinin durumu, Dicle sularının akış hızının artması, eldeki
kayık ve mavnaların yetersizliği gibi etkenler dolayısıyla İngilizlerin böyle bir harekâtın
gerçekleştirilmesi olanak vermiyordu. Bu nedenle, Kut’ül Amare'ye yapılması tasarla-
nan çıkarmadan vazgeçilmek zorunda kalındı.
Yapılan keşiflere göre Elhan Türk mevzileri, Elhan köyünün güneyindeki
miyankökü Fabrikasının güneyinden başlayarak 2,5 km. batıya doğru devam ediyor,
buradangüneybatıya doğru kıvrılarak hor bataklığı güneyindeki istihat
noktasınabağlandıktan sonra rota kermesinden geçerak Dicle Nehri'ne dayanıyordu. Bu
mevziin ilk 2,5 kilometrelik kısmı, kuvvet çoğunluğuyla tutulmuştu, Orta kesimine ye-
terli birlikler tahsis edilmiş, batıya doğru uzanan kısımları nispeten zayıf tutulmuş bu
kesime, müfreze ve postalar yerleştirilmiştir (Ökse,2002:3,127).
Elhan Mevzii'ne yapılacak taarruzda verilecek zayiatı azaltmak isteyen General
Mud, taarruz hazırlıklarının 8 Şubat akşamına kadar tamamlanmasını istedi. Bu arada
yoğun topçu ateşleriyle Türklere zayiat verdirilmesini emretti (Ölçen,1992:166).
3 ncü İngiliz Kolordusunun 8 Şubat 1917'deki durumu ve tertibi şöyle idi: 14 ncü
Tümen Türk savunma mevzilerinin Garraf Kanalı'ndan itibaren 1.700 metrelik kısmına
taarruz edecekti. 36 ncı Tugay, birinci hatta bulunuyordu. 35 ve 37 nci tugaylar, 36 ncı
Tugayın gerisinde tertiplenmişti.13 ncü Tümen, 14 ncü Tümenin sol kanadından itiba-
ren batıya doğru 38 nci Tugay ile taarruz çıkış hattında tertiplenmişti. 40 ncı Tugay,
tümen ihtiyatına alınmıştı.1 nci Kolordunun 3 ncü Tümeninden alınan 8 nci Tugay (iki
tabur noksan), Garraf Kanalı doğu kesiminde tertiplenmişti. Bu tugayın iki taburu,
Besrukiye bölgesinde kolordu ihtiyatındaydı. Yine 3 ncü Tümenden alman 9 ncu Tugay,
geri sahanın emniyetiyle görevlendirilmişti (Moberly,1928:3,130).
İngilizlerin Elhan Mevzii'ne taarruz hazırlıklarını tamamladığı bir sırada, 8 Şubat
1917 akşamı karargâhıyla Sivri Devre bölgesine gelen 6 nci Ordu Komutam Halil Paşa,
bir ucu Felahiye Mevzii'nde, sonu Bagile'de bulunan yaklaşık 90 kilometrelik bir cep-
hedeki birliklerin 18 nci Kolordu tarafından yönetilmesinin zorluğunu gördü. Reşit Ka-
lesi'nden itibaren batısının sorumluluğunu, 4 ncü Tümen Komutanı Albay Şevket Bey'e
verdi. Peyderpey gelmekte olan 4 ncü ve 14 ncü Tümen birliklerinin İmam Mehdi ve
Bagile'de toplanmalarını emretti (Ökse,2002:3,127).
6 ncı Ordu Komutanı Halil Paşa, İngilizleri Garraf ta sıkıştıracak şekilde taarruza
geçilmesi üzerinde durdu. Kendisine, 44 ncü Alay ve sağdan soldan tasarruf edilecek bir
iki alayla Dicle güney sahiline geçip İngiliz birliklerine taarruz edilmesinin başarı şansı
olmadığı anlatıldı.
8 Şubat 1917 akşamı 18 nci Kolordu’nun tertibatı şu şekildeydi. (Ek - 5)
Elhan Mevzii, 45 nci Tümen Komutanı Yarbay İsmail Hakkı'nın emrinde olarak
doğudan batıya doğru, 167 nci Alay Karargâhıyla 167 nci Alayın 1 nci ve 3 ncü Tabur-
ları, 156 ncı ve 40 ncı Alayların 1 nci Taburlarıyla tutulmuştu. 10 ncu Alayın 3 ncü Ta-

50
KUT’ÜL AMARE MUHAREBELERİ Kadir EKİM

buruyla 43 ncü Alayın 2 nci Taburu tarafından savunulacaktı.15 nci Alaydan bir bölük
ile desteklenen 140 ncı Alayın 3 ncü Taburu sol kanat gerisinde, 142 nci Alayın kalanı
merkez gerisinde olmak üzere ihtiyatı oluşturuyordu (Ökse,2002:3,128).
Garraf muharebelerinde ağır zayiat veren 40 ncı Alayın 2 nci Taburuyla 43 ncü
Alayın bir taburu, bütünleme ikmali ve dinlenmesi amacıyla kuzey sahile alındı.
General Marşal, taarruzların Garraf Kanalı hemen batısından beklendiği kanısına
varmıştı. Bunun üzerine bu kesimden kuvvetli bir gösteri taarruzu yaparak buradaki
Türk birliklerini tespit etmeye; asıl kuvvetlerle Türk'lerin zayıf kuvvetlerle tuttuğu mer-
kez kesiminden (Hor doğusundan) taarruz ederek Türk birliklerini yanıltmaya karar
verdi (Moberly,1928:3,130).
Taarruz, 9 Şubat 1917 günü saat 10.00'da başlayacaktı. 36 ncı Tugay Elhan kesi-
mine gösteriş taarruzu yaparken, siklet merkezi bölgesindeki 38 nci Tugayla merkez
kesiminden taarruza geçecek, 39 ncu Tugay da, Hor batısından ilerleyecekti.
Süvari Tümeni, 3 ncü Kolordu Süvari Alayı ile işbirliği yaparak Şamran Devresi'-
nin güneyi ile batısındaki Türk birliklerine taarruz edecek, bu birliklerin Dicle kuzey
sahiline geçmelerine mani olacaktı.
9 Şubat 1917 günü saat 09.55 'te 40 ncı Alay 1 nci Tabur cephesinde açılan topçu
ateşleriyle makineli tüfek ateşlerinin geriye kaydırılması üzerine saat 10.05'te başlayan
ve sağ kanattaki 36 ncı Tugay ateşleriyle de desteklenen 38 nci Tugayın taarruza geçti.
Düşman 11.35 'te 40 ncı Alay 1 nci Tabur mevzilerine girmişti. Bu kesimdeki İkinci ve
üçüncü ateş hatları, Türk birliklerinin elinde bulunuyordu. 156 ncı Alay 1 nci Tabur
cephesine yönelen İngiliz taarruzları da gelişme göstermiş, saat 11.40'ta birinci ateş hattı
düşman tarafından ele geçirilmişti (Ölçen,1992:169).
38 nci Tugayın oluşturduğu girmelere yapılan karşı taarruzlar, gerek İngiliz topçu-
larının etkili ateşi ve gerekse 36 ncı Tugayın açtığı yan ateşleri nedeniyle etkili olamadı.
Saat 15.10'da 35 nci ve 37 nci tugayların duruma müdahalesiyle güçlenen siklet
merkezi bölgesindeki İngiliz taarruzları, 40 ncı Alay 1 nci Tabur Cephesi ve batısında
bir bölüklük mevzi kısmını ele geçirmiş, 36 ncı Tugayın Elhan'a doğru saat 18.00'de
yaptığı taarruz ise, gelişememişti.
40 ncı Alayın 1 nci Taburu, ihtiyat bölüğü ile yaptığı karşı taarruzla kaptırdığı
mevzileri geri aldıysa da ikinci ateş hattında bulunan 156 ncı Alay 1 nci Taburun ihtiyat
bölüğü, yoğun topçu ve makineli tüfek ateşiyle nedeniyle karşı taarruza geçemedi. Bu
arada, 156 ncı Alay 2 nci Taburundan alman iki bölüğün oluşturduğu kuvvetlerle yapı-
lan karşı taarruz da başarı sağlamadı.
45 nci Tümen Komutanının saat 17.30'da 156 ncı Alayı 7 nci Alayın iki bölüğü ile
takviye ederek yaptığı karşı taarruz, karanlığın basması nedeniyle sonuçsuz kaldı. Çıka-
rılan gürültü ve erken başlayan Allah Allah nidaları İngilizleri uyarmış, tenvir fişek ve
bombalarıyla ortalığı aydınlatarakateşe başlamışlardı. Şaşkına dönen Türk askerleri da-
ğılmış, birlikler birbirine karışmıştı.
Takviye edilerek merkez kesimdeki taarruzlarım sürdüren ingiliz birlikleri, saat
17.20'de, cephenin 500-600 metrelik kısmına girdi; yapılan karşı taarruzlara rağmen
geri atılamadı. İngiliz taarruzlarının ertesi günü de devam etmesi halinde, Elhan Mevzii
yarılabilirdi. Durum Kolordu Komutanına bildirildi.
18 nci Kolordu Komutanı, saat 23.30'da 45 nci Tümen Komutanına verdiği emir-
le, ileri mevzi olarak tutulan Elhan Mevzii'nin terk edilerek geride hazırlanan Beşare
Mevzi i'ne çekilmelerini emretti.
Asıl savunma hattı olarak hazırlanan Beşare Mevzii, doğudan batıya doğru numa-
ralanan dokuz direnek noktası ile takviye edilmişti. Direnek noktaları 167 nci, 142 nci
Alaylarla 7 nci Alayın İnci Taburu ve 141 nci Alayın 2 nci Taburu tarafından savunula-

51
KUT’ÜL AMARE MUHAREBELERİ Kadir EKİM

caktı. Rota Kermesinde bulunan 10 ncu Alayın 3 ncü Taburu, bulunduğu yerde savun-
masını sürdürecek, karşı taarruzda ağır zayiat veren 156 nci Alay ile 40 nci Alayın 1 nci
Taburu, İstihkâm Bölüğü ile amele bölükleri, kuzey sahile alınacaklardı.
18 nci Kolordu Komutanı, saat 16.20'de 10 ncu Alayın 4 ncü Taburunu nehrin gü-
neyine geçirip 45 nci Tümen Komutanı emrine vermek istemişti. Ancak durumun de-
ğişmesi üzerine buna gerek kalmamış ve geçit yerine gelen tabur, eski yerine gönderil-
mişti (Ölçen,1992:171).
Elhan Muharebesi'nde İngiliz'lerin zayiatı, 367 kişiye ulaştı. Zayiatın yansından
fazlası, sıklet merkezi bölgesindeki 6 ncı havan taburuna aitti. Fakat Türkler bundan
daha ağır bir zayiat verdi. Türkler 10 subay 479 erini kaybetmişti. İngilizler aramalar
sonucunda yalnız 40 nci Alay 1 nci Tabur mevziinde 200 şehit bulmuştu
(Moberly,1928:3,132).

11.4. Beşare Muharebeleri

11.4.1. Birinci Beşare Muharebesi (12 Şubat 1917)

Elhan Muharebesinde görüldüğü gibi, Türk birlikleri, muharebe ileri karakollarını


Elhan Mevzii'nde bIrakarak 9/10 Şubat 1917 gecesi Beşare Mevzii'ne çekilmişti. İngiliz
birlikleri yapılan bu çekilmeyi fark edememiş, Elhan mevziilerini 10 Şubat günü Önce
saat 07.00'de 10 dakika süreyle ateş altına almış, sonra saat 08.00'da açtığı ve 15 dakika
süren topçu hazırlık ateşini müteakip boş mevzilere taarruz ederek ele geçirmişti (Öl-
çen,1992:172).
Beşare Muharebeleri başlamadan önce İngiliz birliklerinin durumu şöyle idi;7 nci
İngiliz Tümeni, Felahiye bölgesinde bulunuyordu. 15 batarya ile desteklenen 36 ncı, 35
nci ve 38 nci Tugaylar, Elhan Mevzilerine yerleşmişti. 40 ncı ve 39 ncu Tugaylar Hor-
'un kuzeyinden Hacı Ferhan Kalesi 5 kilometre güneyine kadar kanat kırarak
mevziienmiş, 9 ncu Tugay, buradan itibaren batı ve güneye doğru tertiplenmişti.
Besmaye Tepesi bölgesinde bulunan İngiliz Süvari Tugayı, Mezak Kermesi karşısına
kadar yanaşmıştı (Moberly,1928:3,135).
Beşare Mevzii bölgesinde bulunan İngiliz tugayları, Türk mevzilerine ileri birlik-
leriyle, sağ kanadında 600 - 700 metreye kadar yanaşmıştı. Bu birlikler 11 Şubat’ta yap-
tıkları taarruzlarla, Rehame kermesinde istinat noklarını işgal etti.
12 Şubat 1917 günü 18 nci Kolordunun durumu şöyle idi: 51 nci Tümen, 9 ncu
Alay, 7 nci Alayın 2 nci ve 3 ncü taburlarıyla, 10 ncu Alay'dan 2 nci taburu Felahiye
mevzii ile Beni Temim’e kadar olan bölgede savunma düzeninde bulunuyordu. Tümen
üç batarya ile desteklenmekte idi (Ökse,2002:3,131).
45 nci Tümen Beni Temim'den Rota Kermesi'ne kadar olan Dicle kuzey sahilini
gözetlemek ve korumak, Beşare Mevzii'ni savunmak görevi almıştı. Bu tümen, organik
kuruluşundaki 3 ncü, 141 nci ve 142 nci Alaylar ve topçu birliklerinin dışında, 167 nci
Alay, 10 ncu Alayın 3 ncü ve 7 nci Alayın 1 nci Taburu ile 51 nci Tümen İstihkâm Bö-
lüğünden müteşekkildi. Toplam kuvveti, 13 piyade taburu, bir istihkâm bölüğü ve çeşitli
cins ve çapta 50 toptan oluşuyordu.
52 nci Tümen, 40 nci ve 43 ncü Alaylarla Rota Kermes i'nden Hüseyniye Kerme-
si'ne kadar uzanan Dicle kuzey sahilini gözetleme ve koruma ile görevlendirilmişti.
Bölgesinde 14 top vardı.
Hüseyniye Kermesi'nden Bağile'ye kadar uzanan Dicle sol sahili, Şevket Bey
Grubu'nun sorumluluğuna verilmişti.6 nci Ordu Karargâhı, 10 Şubat I917'de Bağdat'tan
Dicle Cephesi'ne, Sivri Devre civarına geldi (Ölçen,1992:173).

52
KUT’ÜL AMARE MUHAREBELERİ Kadir EKİM

İngiliz birlikleri, 12 Şubat 1917 sabahından itibaren topçu ateşlerine devam etmiş,
saat 15.00'te de, Beşare Mevzii ile ileri karakol bölgelerini etkili olarak bombalamaya
başlamıştı. Bu saatten itibaren Beşare Mevzii sol kanat ilerisinde bulunan 35 nci Tugaya
mensup 102 nci Grenadiye Taburu beklenmedik bir şekilde Cavit Paşa Kermesi bölge-
sine taarruza geçti, gerek mevzideki birliklerin ateşleri, gerekse Kut Devresi'ndeki top
ateşleri vasıtasıyla ağır zayiata uğratıldı. Yalnız sağ kanattaki bölüğün 7 subayının ta-
mamı ile 99 er hayatını kaybetmiş; bulunduğu hatta savunmaya geçmek zorunda kal-
mıştı (Moberly,1928:3,139).
Saat 16.30'da açılan 20 dakika süreli topçu hazırlık ateşinden sonra üçüncü kez
Cavit Paşa Kanalı kesiminden başlayan iki taburluk İngiliz taarruzu bu defa gelişme
göstermiyor ve Beşare Mevzii'nin 350 metre ilerisindeki direnek noktası ele geçiriliyor-
du.Orta kesimden taarruz eden 38 nci Tugay, karşısındaki zayıf Türk mukavemetini
kırarak ilerledi ve Türk muharebe ileri karakollarının savunduğu hatta 800 metrelik bir
siperi ele geçirdi.General Mod, “Karşımızdaki 18 nci Türk Kolordusunun elinde bulu-
nan teçhizat tahminen 500 kılıç, 12.900 tüfek, 91 top idi” (Moberly,1928:3,140). Gene-
ral Mod, Türklerin elindeki tüfeklerin dağılımını aşağıdaki gibi olduğunu tahmin etmiş-
ti.
Tablo 11.5: 1 nci Beşare Savaşına Katılan Türk Birliklerinin Tüfek Sayı-
sı(Moberly,1928:3,140).
Askeri Birlik Tüfek Adet
4. Fırka 10. 156. 157. Alay 3190
156. Alay
45. Fırka 3.141.142. Alaylar 3030
51. Fırka 7.9. Alaylar 3330
52. Fırka 40. 43. Alaylar 1850
11. Depo Alayı 800
1 Jandarma Bölüğü 100
İstihkâm Kıt'ası 600
Toplam 12.900

İngilizler Beşare Mevzii’nin sol kanadına 350 metre, orta kesimine 900 - 1.000
metre, sağ kanadına da 1.000 - 1.500 metre mesafeye kadar yaklaşmaya muvaffak ol-
du.12 Şubat 1917 günkü çarpışmalarda Türk birliklerinin zayiatı, biri subay olmak üzere
17 şehit, 3'ü subay olmak üzere 53 yaralıyı bulmuş, 141 nci Alay 2 nci Taburundan iki
onbaşı da firar etmiştir. İngiliz birliklerinin zayiatı ise, 507'ye ulaşmıştı.Uzun süreden
beri devam eden Dicle güneyindeki muharebeler ve özellikle İngiliz topçularının verdir-
diği zayiata karşı Türk topçularının cephane azlığı nedeniyle kifayetsiz karşı koymaları-
nın sebep olduğu moral kırıklığı, kendini hissettirmeye başlıyor, erleri usandırıyor ve
canından bezdiriyordu (Ölçen,1992:174).

11.4.2. İkinci Beşare Muharebesi (15 Şubat 1917)

İngiliz birliklerinin 13 ve 14 Şubat 1917 günlerindeki faaliyet ve hazırlıkları,


Beşare Köprübaşı' m temizlemeye kararlı olduğunu gösteriyordu. 18 nci Kolordu komu-
tanı, bu durumu sezerek birliklerini uyarmıştı (Ökse,2002:3,133).
6 ncı Ordu Komutanı Halil Paşa, Ordu Kurmay Başkanıyla birlikte 13 Şubat
1917'de 51 nci Tümen Karargâhına geldi.18 nci Kolordu Komutanım da çağırarak du-
rum değerlendirmesi yaptı. 18 nci Kolordu Komutanı Albay Kazım (Karabekir) ise, her

53
KUT’ÜL AMARE MUHAREBELERİ Kadir EKİM

iki fikrin uygulanamayacağını belirtti ve birliklerin Dicle güneyinde kalmasının bile


mahsurlu olacağını söyledi (Ölçen,1992:175).
İngiliz topçuları, 15 Şubat 1917 günü saat 07.00'de Beşare Mevziini bombardıma-
na başladı. Beşare Mevzii'nin sağ kanadına yönelen 6 nci ingiliz Taburu, 142 nci Alayın
3 ncü Taburu tarafından savunulan dokuzuncu istinat noktasını ele geçirdi. Bu taburun
ihtiyat bölüğü saat 09.40'ta karşı taarruza geçerek adı geçen direnek noktasını geri aldı.
İngiliz topçuları saat 8.00'de, Beşare Mevzii'nin merkez kesimiyle sol kanadını
bombalamaya başladı. Şiddetli ateş, saat 8.45'e kadar devam etti. Ateşin kaydırılması
üzerine, İngiliz piyadelerinin taarruzu başladı. 38 nci Tugay, 8 nci Taburu sağda, 4 ncü
Taburu solda olmak üzere Beşare Mevzii'nin sol kanadıyla merkez kesimine hucuma
geçmiş, taburları, dört dalga halinde tertiplenmişti. İngiliz birliklerinin en solundaki 6
ncı Taburu, Beşare Mevzii'ne ancak yanaşabilmişti. 38 nci Tugay, saat 09.00'da 10 ncu
Alayın 1 nci ve 3 ncü taburları tarafından savunulan yerler İngilizlerin eline geçti
(Moberly,1928:3,145).
İngilizlerin önemli bir mücadeleyi kazanması üzerine 10 ncu Alayın morali bo-
zulmuş olan 1 nci ve 3 ncü taburunun erleri, daha ilk topçu ateşi esnasında bir mermi
atmadan İngilizler hiç mukavemet görmeden siperleri işgal etmiş, böylece bu birlikler
büyük bir felakete sebep olmuştu.
Ordu Komutam, saat 11.30'da 40 ncı Alayın 1 nci Taburuna Dicle güney sahiline
geçerek 45 nci Tümen emrine girmesi talimatını verdi. Tabur, Beşare karşısındaki kum
tepelerini tutarak İngiliz'lerin kuzeye sarkmasını önleyecekti. Ne var ki İngiliz uçakları,
bu geçişi görmüş, yaptığı taarruzlarla önlemeye çalışmıştı. Bu nedenle taburun iki bölü-
ğü, saat 13.30'a kadar ancak karşı sahile geçebilmiş, diğer bölüğü, kuzey sahilde kalmış-
tı.Taarruzlarını sürdüren İngiliz birlikleri, saat 12.05'te, 45 nci Tümen Karargâhının 300
metre civarına kadar sokuldu.
Saat 15.35'te, 20 dakikalık çok şiddetli topçu ateşini müteakip yeniden taarruza
geçen İngiliz birlikleri, sol kanat kesiminde durdurumuş ise de sağ ve özellikle merkez-
de ilerleyerek beşinci istinat noktasını da ele geçirdi.
Saat 15.40'ta 52 nci Tümen Karargâhına gelen 6 nci Ordu Komutanı Halil Paşa,
18 nci Kolordu Komutanını çağırarak durumu gözden geçirdi ve Kolordu Komutanının
teklifi üzerine, birliklerin derhal Dicle Nehri'nin kuzeyine alınması emrini verdi.Ne ya-
zık ki çok geç kalınmıştı ve bu durumda çekilmenin gerçekleşmesi mümkün değildi.
Karanlığın basmasına kadar sahilde bulunan kermelerden faydalanarak vakit kazanılma-
sı gerekiyordu. Bu sırada, bölgeye yan ateşleriyle etkili olan 52 nci Tümen topçusunun
cephanesi bitmiş, İngiliz askerleri, işgal ettiği birinci savunma hattının üzerinde perva-
sızca dolaşmaya başlamışlardı. Bu nedenle yapılacak bir İngiliz taarruzu karşısında,
mevcudu 60 - 70 kişi kalmış olan bölüklerle karanlığın basmasına kadar direnme olana-
ğı kalmamıştı (Ökse,2002:3,135).
Beşare Mevzii, sol kanadındaki kısım hariç olmak üzere, saat 16.00'ya kadar İngi-
lizlerin eline geçti. Gece de ileri harekâta devam eden İngilizler, 16 Şubat 1917 saat
07.00'ye kadar Dicle güney sahilini tamamen kontrol altına aldı (Ökse,2002:3,136).
Beşare Muharebesi, büyük bir hezimetle sonuçlanmış; birlikler, yaralı, esir ve ka-
yıp olmak üzere, subaylarının %85'inden, erlerinin ise %92'den fazlasını kaybetmişti.
Yaralı olarak geçebilenler 10 subay, 130 erden ibaretti.
İngilizler 1695 kişiyi esir aldığını, mevzide buldukları 250 şehidi de gömdüklerini
belirtmekteydi. Bu rakam, toplam olarak, 1845 kişiyi ifade etmektedir. Subay ve er
dâhil olmak üzere nehrin kuzeyine alınabilen yaralıların toplamı 140 olduğuna ve genel
zayiat 2095 kişi olarak saptandığına göre, Dicle güneyinde şehit ve er olarak kalanların
miktarı, 1955 kişi olması gerekmektedir. Bu duruma göre İngilizlerin eline geçmeyen

54
KUT’ÜL AMARE MUHAREBELERİ Kadir EKİM

veya rastlanmayan 110 kişi, muhtemelen bombardıman sırasında saçılan toprakların


altında kalmış demektir.Buna karşı Beşare muharebesindeki İngiliz zayiatı 514 kişiden
ibaretti.
Beşare felaketinden sonra, Dicle kuzeyine alman 18 nci Kolordunun personel
mevcudu, bağlı birlikler dâhil olmak üzere, 5.000'e inmiş, askerler, gerek bombardıman-
ların ve gerekse uzun ve yorucu muharebelerin etkisiyle bezmişti. Ayrıca birlikler, karşı
sahile parça parça gönderildiğinden, teşkilât çok karışmıştı. Bu nedenle, Kolordu teşki-
lâtında değişiklik yapılması zorunda kalındı.
Beşare Muharebesi çok kanlı geçmişti. Toplamda iki binden fazla askerin kayıp
ya da şehit olduğu savaşta şehit olan askerlerin birliklere dağılımı aşağıdaki gibidir (Öl-
çen,1992:177).

Tablo 11.6: Beşare Muharebelerinde Şehit Olan Subay ve Er Sayısı


(Ölçen,1992:177).

Subay Er
141.Alay 2.Tabur 10 195
142.Alay 2.Tabur 10 125
142.Alay 3.Tabur 7 127
7.Alay 1.Tabur 13 294
10.Alay Karargahı 2 8
10.Alay 1.Tabur 10 256
10.Alay 3.Tabur 11 184
167.Alay Karargahı 2 8
167.Alay 1.Tabur 12 276
167.Alay 2.Tabur 2 112
167.Alay 3.Tabur 9 222
167. Mt. Bölüğü 1 50
40.Alay 1. Ve 3.Bölükleri 2 145
Toplam 93 2002

Beşare yenilgisinden sonra Türk ordusu tekrar düzenlendi. Kolordunun en kuvvet-


li birliği olan 2.200 mevcutlu 51 nci Tümen, Felahiye Mevziini savunacak, Felahiye'den
Beni Temim'e kadar uzanan Dicle sahilini gözetleyecek ve koruyacaktı.Toplam mevcu-
du 1.200'e inen 45 nci Tümen, Makasis Devresi'ne önem verecek, Beni Temim'den Ha-
rap Köy'e kadar uzanan kıyıyı savunacaktı.Toplam mevcudu 1.000 tüfekten ibaret olan
52 nci Tümen de, 45 nci Tümenin batısından Şamran Devresi dâhil olmak üzere Dicle
kuzey sahilini gözetleyecek ve koruyacaktı.
Bu düzenle 18 nci Kolordu, İngilizlerin Kut, Makasis veya Şamran devrelerinde
geçiş yapmalarına karşı zayıf mevcutlu iki tümeniyle Dicle Nehri'nin kuzey sahilinde,
bir tümeniyle de Felahiye Mevziinde savunacaktı.
İngiliz birliklerinin nehri herhangi bir yerden geçmeleri, Kolordunun Felahiye
Mevziini bIrakarak açık araziye çıkmasına neden olabilirdi. Kut’ül Amare hizasından
sonra tutunacak bir arazi kesimi ve tahkimat yoktu. Bu nedenle, vakit varken tedbir
alınması lazımdı.
Kolordunun gücü ve durumu büyük topçu desteği altında taarruz edecek olan İn-
giliz birliklerinin Dicle kuzeyine geçebileceği ve karşı taarruzlarla atılamayacağı kanaa-
tinde idi. 18 nci Kolordu Komutanı, Felahiye'deki birliklerin daha gerideki mevzilere
alınmasını istedi. Eldeki kuvvetlerle, geçit yapılan devrede kesin sonuçlu bir muharebe-

55
KUT’ÜL AMARE MUHAREBELERİ Kadir EKİM

den ziyade Felahiye'deki birliklerin muntazaman çekilmesini temin için o devrenin tı-
kanmasıyla görevlendirilmesini önermişti.
İngiliz birlikleri, Dicle güneyinde giriştiği muharebeler sonucu, Türk birliklerinin
yaklaşık 80 Km.lik bir sahaya yayılmasına sebep olmuş, İmam Muhammet, Garraf ve
Beşare muharebelerindeki ezici topçu ateşleriyle Türk birliklerini yıpratmış ve böylece
Dicle Nehrİ'nin güneyinden kuzey sahiline yapılacak geçiş önlenemeyecek duruma
gelmişti.
General Mud, Felahiye Mevzi i'ne karşı tespit taarruzları yaparken, esas geçişi
Şamran bölgesinden gerçekleştirmeye ve bu arada Makasis bölgesinde yapılacak küçük
çaptaki kıyı değiştirme faaliyeti ile dikkatlerin Şamran bölgesinden uzaklaştırılmasına
karar verdi.
21 Şubat 1917'de Irak Seferi Kuvvetler Komutanlığının Dicle Nehri bölgesindeki
durumu şöyle idi: (Ölçen,1992;182)
1 nci Kolordu, 7 nci Tümeni ve 8 nci Tugayın iki taburu, Dicle Kuzey sahilinde
Sınaiyat Mevzii'nin karşısında bulunuyor, 3 ncü Tümen, 7 nci Tugayı ile 8 nci Tugay
(iki taburu noksan), Smaiyat Mevzii ile Garraf Kanalı'nın Dicle Nehri'ne birleştiği yere
kadar uzanan Dicle güney sahilini kontrol ediyordu.
3 ncü Kolordunun 13 ncü Tümenine bağlı 40 net Tugayı, Garraf Kanalı'ndan batı-
ya doğru Rehame Kermesi'nin kuzeyine kadar Dicle güney sahilini tutuyordu. 39 ncu
Tugay, Rehame Kermesi'nden Mezak Kermesi kuzeyine kadar uzanan bölgeyi savunu-
yordu. 1 nci Kolordudan alınan 9 ncu Tugay, Mezak Kermesi kuzeyinden Besrukiye'ye
kadar uzanan hattı tutmak suretiyle 3 ncü Kolordunun batı yan ve gerisini koruyordu.
14 Tümen, askerlerin nehir geçişinin güvenliği için görevlendirilmişti. Garraf Ka-
nalı batısındaki ordugâhtaydı.
Süvari Tümeni iie 3 ncü Kolordu karargâhı, Garraf Kanalı'nın batısında,
Besrukıye bölgesinde, Irak Seferi Kuvvetler Komutanlığı Karargâhı Atabe'de bulunu-
yordu.

56
SONUÇ VE TARTIŞMA Kadir EKİM

12. SONUÇ VE TARTIŞMA

Osmanlı Devleti altı asır dünyanın en güçlü devleti konumunda idi. Girdiği savaş-
ları galibiyetiyle sonuçlanıyordu. 1699 yılında itibaren toprak kaybetmeye başlayan
Osmanlı Devleti girdiği savaşların uzun sürmesi ve yenilgi ile sonuçlanması üzerine
toprak kaybetmeye başladı. Osmanlı toprakları üzerinde emelleri olan devletler emelle-
rine ulaşabilmek amacıyla harekete geçti. Yapılan ittifaklarla bu emellerine
ulaşmalarınınkolay olduğu düşünüyorlardı.
Birinci Dünya Savaşı Osmanlı Devleti için çok zorlu geçmiş bir savaştır. Bütün
cephelerde olduğu gibi Irak Cephesi'nde çok üstün düşman kuvvetleri karşısında azim
ve sebat göstermiştir. Kısa süre sonra öleceğini bilen askerlerimiz cepheden geri durma-
yarak savaşmıştır. Kut’ül Amare bölgesinde 14 Aralık 1916'dan 16 Şubat 1917'yekadar
65 gün süren Kut’ül Amare muharebelerinde 10.000 civarında şehit vererek modern
silahlara karşı savaşmıştır. Daha sonra gelecek nesillere güzel bir örnek olmuşlardır.
Kut’ül Amare’de Türk ordusu tarihte eşine az tastlanır bir başarı ve cesaret örneği gös-
termiştir.
Kut’ül Amare bölgesi jeopolitik açından da önemli bir merkez niteliğinde olan bir
yerdir. Ticaret yolları üzerine olması, petrol kaynaklarına yakın olması bu bölgenin
önemini daha da arttıran önemli bir faktördür. Hindistan’a hâkim olan devletler Irak
bölgesine de hâkim olmaya amaçlamışlardır.
Bu cephaye genel olarak bakıldığı zaman İngilizlerin bu bölgede taaruza geçmeyi
düşünmedeğini görmekteyiz. Fakat Osmanlı yönetimin bu bölgeyi pek düşünmemesi ve
18 nci Kolordunun burada yalnız bIrakılmasından sonra İngilizlere tarihi bir fırsat ver-
miş Bağdat ve Musul’u İngilizler işgal etti. Bir tarafta İngilizlerin taarruzları ile müca-
dele eden Osmanlı Devleti Rus tehlikesinin başgöstermesi üzerine birtakım birliklerini
İran üzerine gönderdi. Bu bölgede Ruslarla savaşmak zorunda kaldı.
Cephenin bir diğer yönü ise buranın Osmanlı Devleti tarafından yalnız bırakılması
ve yardım gönderilememesi idi. Bu cebhede olanlar ve gelişmeler Osmanlı yönetimi
tarafından tam anlaşılamadı. İngilizler, diğer cephalerde kaybettiği itibarını bu cephede
düzeltme imkânı bulmasını sağladı. İngilizler, Çanakkale Cephesinde beklemdikleri bir
yenilgi almıştı. Çanakkale’nin intikamını almak ve kaybolan itibarlarını artırmak için
önemli bir merkez olnan Bağdat’ı işgal etti.
İngilizler asker ve silah bakımından Osmanlı’ya göre çok üstündü. İngilizler bu
bölgeye asker ve mühimmat sevkiyatını Hindistan’dan gemi yolu yapıyordu. Fakat Os-
manlı Devleti gönderdiği asker ve mühimmatı kara yolu ile yapmak zorunda kalıyordu.
Buda Osmanlı Devletin hem bölgeye asker ve mühimmat ulaşımını hem zorlaştıyor hem
de yorucu oluyordu. İstanbuldan gönderilen bir mühimmatın Kut’ül Amare’ye ulaşması
haftalar hatta aylar alıyordu. Bölgedeki aşiretlerin bir kısmında İngilizlerin tarafını tut-
ması ve Osmanlı devletine ihanet etmeleri Osmanlıyı zor durumda bIrakıyordu.
Bütün bu zorluklar ve eksiklikler olsa da Türk ordusu üzerine düşen vazifeyi yeri-
ne getirmiş, tarihin sayfalarında Birinci Dünya Savaşında teknik anlamda Türk ordu-
sundan daha güçlü olan İngilizlere karşı zafer kazanılacağını göstermişir. Topla savaşın
mümkün olmadığı yerde süngü ile göğüs göğüse mücadele vermiştir.
Genelde Irak cephesi, özelde ise Kut’ül Amare savaşları gelecek nesillere içeri-
sinde başarı, azim, kararlılık gibi duyguları barındıran Tarihimizde altın bir sayfa olarak
durmaktadır. Bu savaşların daha derinlemesine incelenmelidir. Birinci Dünya Savaşında
Osmnalı Devletin kazandığı Çanakale Savaşları ve Ku’ül Amare Savaşı yok etmeye
karşı duruşun mücadelesi olması yönüyle önemli bir mücadele örneğidir. Bütün bu zor

57
SONUÇ VE TARTIŞMA Kadir EKİM

şartlar düşünüldüğünde mücadelenin önemi daha da artmaktadır. Kut’ül Amare Savaşla-


rının sosyal ve kültürel yönden inceledim.

58
KAYNAKLAR Kadir EKİM

KAYNAKLAR

AKKOR, M., 2006, Birinci Dünya Savası'nda Çesitli Ülkelerdeki Esir Kampları, Yayın
lanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Sakarya
AKŞİN, S.,1995, Türkiye Tarihi, C. IV, Cem Yayınevi, İstanbul, 326s.
ARMAOĞLU, F.,1992, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi Cilt 1: 1914-1980, Türkiye İş Bankası
Yayınları, Ankara, 882s.
AVCI, O., 2004, Irak’ta Türk Ordusu 1914-1918,Vadi Yayınları, Ankara, 333s.
BİLGE, M.L. “Kut’ül Amare”, İ.A.,C.26, S. 502
BİLGİN, İ.,2013, Kut’ül Amare Osmanlı’nın Son Zaferi, Timaş Yayınları, İstanbul,
236s.
ÖKSE, N.,Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi Irak – İran Cephesi 1914-1918, 2002,
C.3, Kısım.2, Ankara, 835s.
Birinci Dünya Savaşı’nda Doğu Cephesinde Sağlık Hizmetleri, 2011, Genelkurmay
Basımevi, Ankara, 97s.
ÇAKMAK, F.,2005, Birinci Dünya Savaşında Doğu Cephesi, Genelkurmay Basımevi,
Ankara, 359s.
DOĞAN, O., 2010, Atatürk İlkeleri Ve İnkılapları Tarihi, Sözkesen Matbaacılık, Anka
ra, 360s.
DÖNMEZ, C.,2014, I. Dünya Savaşıyla İlgili Yurt Dışındaki Türk Şehitlikleri, Gazi
Üniversitesi Akademik Bakış Dergisi, Sayı 14, Ankara, 137-162s.
GÖRGÜLÜ, İ., 1993, 10 Yıllık Harbin Kadrosu(1912-1922), Türk Tarih Kurumu Ya
yınları, Ankara,392s.
KANATLI, Ş., 2006, Irak Muharebelerinde 3 ncü Piyade Alayının Hatıraları, Genel
kurmay Basımevi, Ankara, 91s.
KARABEKİR, K., Birinci Dünya Savaşı Anıları, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 942s.
KARAKÖSE, N.,2011, Birinci Dünya Savaşı’nda Trablusgarp Cephesi Ve Afrika
Grupları Komutanı Nuri Paşa, Uluslararası Tarih Ve Sosyal Araştırmalar Dergi
si, (Sayı.6), 251-282s.
KEMAL,C., 2007, Birinci Dünya Savaşı ve Sonrasında Musul Meselesi, Ankara Üni
versitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, 643-691s.
KÜÇÜKVATAN, M., 2013, İngiliz Basınında Osmanlının Kut’ül Amare Zaferi, Çağ
daş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, C.13, (Sayı.26), 55-85s.
MOBERLY, F.J.,1928, Irak Seferi 1914-1918, Çev. Binbaşı Cemal, İstanbul Askeri
Matbaası, İstanbul, 432s.
ÖKSÜZ, M.,2010, Amerikan Belgelerine Göre I.Dünya Savaşı ve Mütareke Dönemle
rinde Osmanlı Hükümetleri,Turkısh Studıes, Volume 5, Ankara, 1247-1270s.
ÖLÇEN, Y.,1992,Birinci Dünya Harbi Irak Cephesi Kut’ül Amare Muhabereleri 29
Nisan 1915 – 16 Şubat 1917, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara
ÖZDEMİR,M., Birinci Dünya Savası Sırasında Osmanlı Ülkesinde Yaşanan Göç Hare
ketleri, Yayınlanmamış Doktora Tezi, 2007, Ankara
RENOUVIN, P., 2004. Birinci Dünya Savaşı Ve Türkiye 1914-1918, Örgün Yayınları,
İstanbul, 787s.
SÂBİS,A.İ., 1991, Harb Hatıralarım Birinci Dünya Harbi, C.3, Nehir Yayınları, İstan
bul, 349s.
SAKİN, S., 2010, Birinci Dünya Savaşı’nda Irak Cephesinde Osmanlı Devleti İle İngil
tere Arasındaki Çarpışmalar (1915), Akademik Bakış, C. 4, (Sayı: 7), 133-152s.
SANDER, O., 2012, Siyasi Tarih İlk Çağlardan 1918’e, İmge Kitabevi, Ankara, 375s.

59
KAYNAKLAR Kadir EKİM

SHAW, S.J., 1994, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, C. II, Mehmet Harman
cı(Çev), İstanbul,576s.
SORGUN, T.,2010, İttihad ve Terakki’den Cumhuriyet’e Halil Paşa, Destek Yayınları,
İstanbul, 288s.
TAŞKIRAN, C., 2001, I. Dünya Savasında Türk Esirleri Ana Ben Ölmedim, Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları, İstanbul,240s.
TOWNSHEND, C.V.F., 2007. Bir İngiliz Generalin Kaleminden Kut’ül Amare Zaferi
Irak Seferi Ve Esaret, Çev. Recep Ahıshalı, Yeditepe Yayınları, İstanbul, 696s.
URAL, S., 2007, Birinci Dünya Savası Sonrası İtilaf Esirlerinin Teslimi, Cumhuriyet
Tarihi Arastırmaları Dergisi, S.5, Ankara
ÜÇORAL, R., 2000. Siyasi Tarih, Filiz Kitapevi, 2000, İstanbul, 578s.
ÜZEN, İ.,2008, Türklerin Kut’ül Amare Kuşatması Sırasında İngiliz Ordusunda Bulu
nan Hintli Askerlerin Tutumu (Aralık 1915-Nisan 1916), Akademik Bakış Der
gisi, C.2, (Sayı.3), 81-102s.
YILMAZ, R., 2008, Birinci Dünya Savaşı Başlarında Osmanlı Devleti’nin Kafkasya
Siyaseti, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu Dergisi, (Sayı.6), 137-160s.
YÜCEER, N.,2002, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu’nun Azerbaycan Ve
Dağıstan Harekâtı, Genelkurmay Basım Evi, Ankara, 201s.

60
ÖZ GEÇMİŞ

Kişisel Bilgiler
Adı – Soyadı : Kadir EKİM
Doğum Yeri ve Tarihi : Orhaneli-25.03.1980

Eğitim Durumu
Lisans Öğrenimi : Kahramanmaraş Üniversitesi Tarih Bölümü
Yüksek Lisans Öğrenimi :
Doktora Öğrenimi :
Bildiği Yabancı Diller :
Bilimsel Faaliyetleri :

İş Deneyimi
Stajlar :
Projeler :
Çalıştığı Kurumlar : Aksu Eğitim İşletmeleri AŞ. Işık Eğitim İşlet-
meleri AŞ.

İletişim
E-Posta Adresi :kadirekim@hotmail.com
Tel. :0545 767 07 05
Tarih :01.03.2015
EKLER
Ek-1: Osmanlı devletinin genel durumunu gösteren harita (Moberly,1928:3;Haritalar)

Ek – 2: İmam Muhammet Muharebelerinde Türk ve İngiliz Orduları (Ölçen,1992: Hari-


talar)
Ek – 3: Uçak keşfinde Genel Durum (Kanatlı,2006:77)
Ek -4: Selman-ı pak Muharebesi Türk ve İngiliz Ordusu (Kanatlı,2006:69)
Ek – 5: Elhan Muharebesi Türk ve İngiliz Ordu Düzeni (Ölçen,1992:Haritalar)
Ek – 6: Garraf Muharebelerinde Tahkimat Durumu (Kanatlı,2006:38)
Ek – 7:IrakCephesinin Genel Durumu (Ölçen,1992:Haritalar)
Ek – 8: 25 Şubat 1917 tarihinde Dicle’de yapılan savaşları gösteren haritadır.
(Mobrly,1928:3,Haritalar)
Ek – 9: İngilizlerin Şamrandan Bagıle’ye kadar yaptılaları ileri harekâtı gösterir. 25 Şu-
bat – 6 Mart 1917 (Moberly,1928:3,Haritalar)
Ek – 10: Bağdat’ın Zaptını gösteren haritadır. 11 Mart 1917 (Moberly,1928:3, Haritalar)
Ek – 11: Dicle’de İngilizlere ait bir Gambot (Moberly,1928:3,164)
Ek – 12: Topçu Gözetleme Merdiveni (Moberly,1928:3,136)

You might also like