You are on page 1of 10

Sudan Arapçası’ndaki Türkçe Kökenli Kelimeler: Fonetik ve

Semantik Değişimler
YOUNİS AHMED ADAM YAHYA - 26 OCAK 2017
Özet
Osmanlı devletin son devri olarak adlandırılan 19. Yüzyılında ve
özellikle Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın Mısır valiliğini yaptığı
dönemde (1805-20-1848) Türkler, yaklaşık yarım asırdan fazla
Sudan’da hüküm sürmüş; bu süre zarfında da gerek kültür ve
yaşam tarzlarından gerekse dillerinden pek çok unsuru hâkim
oldukları coğrafyaya naklettikleri gibi Sudana dahi taşımışlar.
Aktarılan kültür unsurlarının arasında bilhassa Türk dilinin etkisi
çeşitli yollarla Sudan Arapçasına geçen Türkçe kökenli kelime ve
eklerde görülmektedir.Bu çalışmada; Sudan Arapçasında bunca
kullanılan Türkçe kelime ve eklerin hem ses hem de anlam
bakımından uğramış olduğu değişimler ele alınacak. Üstelik
ağırlıklı olarak gündem hayatın hangi safhasında yer aldıkları da
tespit edilecektir.

Anahtar Kelimeler:(Sudan Arapçasındaki) Türkçe unsurlar,


fonetik ve semantik değişimler.
Giriş
Osmanlılar devrinde Arapça konuşan memleketlerde Arapça yerine
Türkçe’nin hâkim olması veya yerleştirilmesi, Türkçenin
yaygınlaştırılması gibi bir gayret söz konusu değildi.(Yani
Osmanlı, gittiği yerlerde İngiliz ve Fransızlar gibi dil ve kültürünü
hâkim kılmaya hedefleyen bir imparatorluk değildi). Çünkü
Osmanlı zaten Arapça, Farsça ve Türkçe olmak üzere üç dilli bir
saltanat sistemini benimsemiş bulunuyordu. Ayrıca Türkçe,
Arapça’dan büyük ölçüde etkilenmiş, pek Arapça kelime ve terkip
Türkçe’ye girmiştir.

Ancak, idâre ve İmparatorluktaki hakim katmanın dili olması


sebebiyle Türkçe de Arapça’yı tesir etmiş, birçok Türkçe kelime
Arapça’ya geçmiş ve bu kelimeler Arap dili içinde yerlerini
almaktadırlar. Üstelik Türkçe’nin, Arapça’ya başka dillerden
kelime geçişinde aracılık ettiği, çeşitli kelimelerin Türkçe
vasıtasıyla Arapça’ya geçtiği de bilinmektedir (Aytaç,1994: 19).

Böylelikle birazdan tahlil edeceğimiz kelimelerin Türkçe kökenli


olup bugüne kadar Sudan Arapçası’nın günlük hayatında dahi
kullanılageldiğini göreceğiz. Bunun yanında bu kelimelerin bir
kısmı da fonetik ve anlamsal (semantik) değişikliğine uğramış
olduğu dahi görülecektir.Bu nedenledünya dilleri arasındaki
unsurların alışverişi durumu aslında İslami kabul eden toplumların
kullandığı (Arapça, Türkçe, Farsça vb.) gibi dilleri arasında daha
çok yaygınlık kazanmıştır.

Türkçe, Arapça’dan çok sayıda kelime aldığı gibi bu dile çok


sayıda kelime vermiştir. Yapılan araştırmalar, Suriye Arapçası’nda
yaklaşık olarak 3000, Mısır Arapçası’nda 900, Sudan Arapçası’nda
300, Irak Arapçası’nda da 250 kadar Türkçe kelime bulunduğunu
göstermişlerdir (Prokosch, 1983; Durmuş, 2004: 6).

Sudan Arapçası’ndaki alıntı kelimelerin büyük kısmı idârî, askerî,


sanat ve zanaat alanında olması, gereklilik ve ihtiyaçtan ötürü
olduğu kanaatindeyiz.Ayrıca bu kelimelerin çoğunda fonetik
değişimi (ses düşmesi, ses değişmesi, ses türemesi veya metatez
‘göçüşme’) vb. ses hadiselerin görülmesiyle beraber bu
kelimelerinin anlamındaki değişiklikleri ifade eden Semantik
Değişimin de söz konusu olduğu görülecektir.

Arapça’da birçok kelimede Türkçe ekler (özellikle -ci, -cu) ve


Farsça ekler (özellikle -dâr, -hâne) eklenerek kullanılmaktadır.
Dolayısıyla bu çalışmada bu türdeki bazı kelimeler ele alınmıştır ki
Türkçe’den Arapça’ya geçen kelimeler, Türk kültürünün Arap
kültürü üzerindeki etkisinin, bugün de yaşayan, varlığını sürdüren
önemli bir boyutunu oluşturmaktadır(Aytaç, 1994: 19).
Birden fazla kitap, makale, sözlükten ve Türkçe bilen Sudanlı
arkadaşlarımdan saha araştırmasıneticesinde tespit etmeye
çalıştığım Sudan Arapçasında kullanılan Türkçe kökenli veya
Türkçe aracılığıyla girişik bazı kelimeler elifbasırasına göre şu
şekilde incelenmiştir:

adabḫâna (‫ < )َأ َدبْخَ انَة‬Edepḫâne: Ar. Edep + Far. ḫâne “yer, mekan”:
“Tuvalet”. Aslı âbḫâne; Far. Âb “su” + ḫâne’dendir. Bu kelimede
gördüğümüz gibi ḫâne > ḫâna “e > a” değişikliğin yanında anlam
değişikliğine de uğramaktadır.
azma (‫ <)أزمة‬T. kazma (“Kazma âleti”), (“Bugünkü kullanımı ise
kuyu, su geçidi veya mezar vb. toprak kazmaları için kullanılan iki
uçlu -bir yanı kesici ve kazıcı öbür yanı da dileci-kazıcışeklindeki
aletin ismidir”).Bu kelime; ön ses‘k’ düşme olayına ve anlam
değişikliğine de uğramıştır.
işlāḳ(‫ < )إشالق‬T. kışla, kışlak (“askerlerin kaldığı yer, askerler için
yapılmış ve duvar ile çerçevilmiş olan site, mahalle vb. mekan”),
(“Polislerin kaldığı yer, polisler için yapılmış ve duvar ile
çerçevilmiş olan site, mahalle vb. mekan ”) Ayrıca ḳişlāḳ (‫)كيشالق‬
ve al-(işlak) (‫الق‬bb‫ )اإلش‬şekilleri devardır. Böylece bu kelime hem
öndeki ‘k’ sesinin düşmesine uğramış hem de i<ı değişikliğine
uğramıştır. Üstelik anlam değişimi de söz konusu olmuştur.
afandim (‫دم‬bbbb‫<)افان‬T. efendim(“Buyur!”) anlamında ünlem ve
(“hocam, öğretmenim, komutanım gibi saygı ve hürmet ifade eden
teklik birinci şahıs zamiriyle birlikte bir kelime olarak kullanılır”).
Bu kelimde de görüldüğü gibi hem vokal kalınlaşması hem de
anlam değişikliğisöz konusu olmuştur.
afandi (‫ <)افندي‬T. Efendi. Türkçe’de: (“Bey, koca, kibar, nazik”),
Sudan Arapçasında ise (“Okul öğretmeni, küçük görevlerde çalışan
memur”) anlamında kullanılmaktadır.
afandiya (‫< )افندية‬T. Efendi: Bu kelime günümüz Sudan
Arapçasında efendiler şeklinde çoğul olarak (“Okul öğretmenleri,
küçük memurlar”) anlamında kullanılmaktadır.
ôda (‫أودة‬/ ‫ )أوضة‬T. : (“oda”), (“salon; misafir veya oturma odası”);
uvad (‫“ < )اواد – اوض‬odalar”.
avanta (‫ < )أو ْنطة‬T. Avanta:(“Hile”). Avânta İtalyanca yoluyla
Türkçeye geçmiştir.‫ل لي أو ْنطة‬bb‫ا تعم‬bb‫‘ م‬Bana avanta yapma!’. Yani
bana hareket(hile) yapma demek.
avantaci(‫ < )أو ْنطجي‬T. Avantacı: (“Hile hurdacı, dolandırıcı,
avantacı”), (“boş insan, işi gücü olmayan kimse”).
bardu (‫ < )برضو‬T. Bir de: (“Bir de, hem de”), bir de bu birleşik
bağlama edatın Sudan Arapçasında çok farklı versiyonu var. Şöyle
ki: Bardi (“Ben de”), bardak/bardik (“sen de”), bardu/bardaha (“o
da”), bardana (“biz de”), bardakum/ bardakan (“siz de”) ve
bardahum/ bardahen (“onlar da”) gibi çekimli haline
dönüştürülmüş haliyle günümüz Sudan Arapçasında çok işlevli
olarak kullanılmaktadır.
bāşşāviş (‫اويش‬bb‫ < )باشش‬T. Başçavuş (“başçavuş”), (“askeri rütbe,
başçavuş”).
bāşa (‫ <)باشا‬T. (“Bilinen Türkçe ünvan, paşa”), Sudan halkı
(erkekler) arasında (“sayın”) anlamında günlük hayatta çok
kullanılmaktadır. b < p değişikliği olmuş. Ayrıca kullanımı
(anlamı) da farklılık kazanmaktadır.
bavāş / başât(‫ باشات‬/ ‫)بواش‬.< T. Paşalar. Bir deyimde şöyle geçer (
‫ديل‬bbb‫اك من البه‬bbb‫واش حاش‬bbb‫“ ) في وش الب‬Paşaların huzurundakimse seni
azarlamaz” (‘Avn Şerif Kasım, 2002: 63).
bāş muhandis (‫مهندس‬bbbb‫ < )باش‬T.  Başmühendis(“Beyefendi”),
(“Mühendislik bölümlerde okuyan veya çalışan kimse anlamında
bir unvandır”),(“Makina, alet, işaat gibi sektörlerde çalışan usta
veya uzman”).
bāġa (‫<)باغة‬T. : Bağa(“Kabuktan yapılmış (eşyâ)”), (“Mercan ve
fildişi saplı bağa kaşıklar, oklar, leğen ve ibrikler vb”),(“Plastik ve
benzeri maddelerden yapılan hafif eşya”),(“Damacana”).
marmata, barbaṭa( ‫ بَرْ بَطه‬/‫)مرمطه‬Far. Berbād’dan Türkçe yoluyla
Sud. Arapçası’na geçmiş (“Ciddi davranıştan alaycı tavra geçen
kişi,maskara,alaycı”), hlk. (“İyice yenmek, dövmek, galip
gelmek”).
birinci (‫ )برنجي‬T. Birinci: Bir sigara markasının adı.
biriş (‫)بريش‬: Bir çeşit hasır, seccadedir. Kelime Türkçedir. Çoğlu
‫ بروش‬burûş.
barşam (‫ )برشم‬T. Perçin. Kelimenin aslı Farsça perçin’dir. Sudan
Arapçasındamismâru’l barşam “Perçin çivisi” şeklinde kullanılır.
busta (‫بوسته‬/ ‫بوستا‬ ) T. Posta. (“İt. posta’dan”),(“Bir çarşının adı”).
basma (‫<)بصمة‬T. Basama (“Parmak bastı”, el–basm(‫ )البصم‬parmak
basmak”), (“Damga, mühür”) Türkçe basmak fiilindendir.
buḳḳac (‫ )بقًج‬T. Bohçalamak: 1. ‫“( بقًج عفشك‬Hareket etmek için
eşyalarını topla”) 2.(“ Savaşmeydanından kaçmak veya
çekilmektir”). Sudan Arapçasındaki buḳça (‫)بقجة‬, Türkçe boğça
“dörtkösesi bağlı kumaş, boḫça”dan alınmıştır.
bâyiẓ (‫)بايظ‬T. Bozuk (“ Bozuk insan veya eşya için”) sıfat olarak
kullanılır, (“Çürük”), (“Arizalı”) Türkçe “bozmak”
fiilindengelir. bavvâẓ (‫)ب ًواظ‬: Bir işi veya şeyi bozan (yakıp yıkan
kimse); bâza (bozulmuş, bozuldu) olarak bilinen veya bildirilen
geçmiş zamanı ifade eder.
tâbûr (‫ابور‬bb‫< )ط‬T. Tabur (“saf, sıra”), Sud. Ar. (“muhalif veya
muhalefet yapan kimse”).
tarasâna (‫انة‬bb‫ < )ترس‬T. Tersane (“Gemilerin yapıldığı ve tâmir
edildiği yer, tezgâh, gemi tezgâhı”), Sud. Ar. (“Silah fabrikası,
silah deposu”).
tavābîr (‫ير‬bb‫ <)طواب‬T. Taburlar (“saflar”), (“muhalifler, muhalefet
eden kimseler”). Türkçe tabur kelimesinin çokluğudur.
tamarci(‫رجي‬bbbbbbb‫)تم‬ < T.Tımarcı(“Tımar yapan kimse”),
(“Pansumancı”), (“Cerrah yamağı”), (“Tımar tahsis edilmiş
kimse”), Sud. Ar. (“Hemşire, doktor”).
ta’limci(‫ )تعليمجي‬Ar.+T. Öğretici, askerlere eğitim veren kişi.
Kelimedeki +ci eki <Türkçedir.
tuncur / tancara (‫تُ ْنجُر‬/‫ <)طَ ْن َج َره‬T. : (“Tencere”),(“Kazan”).
tirilla (‫ < )تريلًه‬T. Tir (ile), Sud. Ar.(“Römork, başka bir taşıt
tarafından çekilen motorsuz taşıt”).
canābu (‫ابو‬bb‫<)جن‬Far. Cenâb (“Taraf, cihet”), (“Hazret”).Özellikle
subaylar için kullanılan saygı sözü, cenap.
carakana (‫ )جركانه‬T. (“ Damacana”),(“Plastik ve benzeri
maddelerden yapılan hafif eşya (genellikle sivi taşımak kullanır)”).
Bu kelimedeki (k) sesi aslında İngilizce’deki (c) sesinin okunuş
halini almış. Böylece k’e dönmüştür. Üstelik c-d seslerinin de
değişimini görüyoruz. Semantik bakımından ise carakana kelimesi
sadece damacana olmayıp sivi ve benzeri maddeleri taşımak için
plastikten yapılmış her türlü şişeye denir. Mesela: carakanat-zeyt
(yağ şişesi veya damacanası), carakanat-moya (su damacanası) vb.
cazma (‫ < )جزمة‬T. (“çizme”) < cazma “çizme” (Kaymaz, 1985:
406), Sud. Ar. (“ayakkabı”) cazma miri (‫ )جزمة ميري‬Askerî çizme,
bot. Çoğul ise cizam (‫( )جزم‬ayakkabılar).
cinzîr (‫ < )جنزير‬T. Zincir, Farsça zencir’den. Bu kelimeden canzara
“zincirle” fiili Sudan Arapçasında kullanılmaktadır. Bir lakaptada
şöylekullanılmıştır:Abū Cinzîr Meydanı (zincirli Meydan). Bu
meydan Hartum ortasında bulunmaktadır. Ayrıca yanında Şeyh
İmam Ali adlı bir zata mensup, etrafı zincir ile çerçevelenmiş bir
mezarın bulunduğu söyleniyor (‘Avn Şerif Kasım, 2002: 216).
ḥukmdār (‫ <)حكمدار‬T. : Hükümdâr, sultan, komutan. Kelime Ar.
hukm ve Far. dâr’dan oluşmuştur.
ḫarasāna (‫انه‬bbbb‫)خر َس‬
َ < T. <(Fars. ḫurāsān) [Ḫorāsān şehrinin
adından], (“Eski binâların duvar veya sıvalarında kullanılan, tuğla
tozu ve süzme kireçten yapılmış harç”), [Sıvada kullanılanlarına su
çekmemesi için yumurta akı da katılırdı],(“İnşaatta kullanılan bir
çeşit harçın adı, bir taş türüdür”), (“kişi adı olarak ta
kullanılmaktadır”).
ḫastek (‫ < ) َخ ْستَك‬F.Hasta, Sud. Ar. “Morali bozulmuş, keyifsiz ve
hastalanmış, rahatsız olmak”, muḫastik “Oyun esnasında birden
sinirlenen kişinin vasfıdır”, “Bir kimsenin işi beklediği gibi
olmaması”, hastaka ise hastek sıfatın ismidir ve bozulma,
rahatsızlık, doğru düzgün olmama anlamına gelir. Far. hasta’dan
Türkçeye geçmiştir.
ḫâzûk (‫ < )خازوق‬T. : (“Kazık (cezâsı”) (İnalcık vb., 1984: 354),
“kazıklamak, kandırmak, aldatmak”.
ḫuḍurci(‫رجي‬bbb‫) ُخض‬hudâr “Ar. yeşillikler” Tr. +ci(“Zerzevatçı,
manavcı”), (“yeşillik satan kimse”).
dabbûs(‫<)دبُّوس‬T. (“Topuz,İğne, tahtadan veya demirden topuz”).
Sud. Ar.:(“Kişi adı olarak kullanılır”). Ör. AbûDabbûs.
dabbâsa (‫ < )دبًّاسه‬T. : Topuz, Sud. Ar. : Zımba, delgeç.
dabaş / dibiş(‫)دبش‬T. < Dübeş (“İki zarın da beşli gelmesi, iki beş”),
Sud. Ar. (“Tavlada kullanılan iki beş anlamında bir terim”), (“İri
kişi, kaba”). Farsçadü “iki” ve Türkçe beş kelimesinden
oluşmuştur.
dabbūra (‫ورة‬bbbًّ‫) ًدب‬: İşaret, askeriyede subayların omuzlarındaki
rütbelerini gösteren işaret. Şudeyimde geçer: ‫ير ك َّمل‬bb‫علي ولد حمدان ك‬
‫ الدبابير‬ “ Ali oğlu Hamdan Kir dabbābirlerinitamamlamıştır.” Yani
rütbesi yükseltilmiş ve yüzbaşı olmuş, omuzuna kartal işareti
takmıştır.Kelimenin çokluk şekli dabbābir(‫( )دبابير‬Kaymaz, 1983:
6 ).
darabukka (‫ < )دربو ًّكه‬T. Darbuka (“Darbuka, dümbelek”), Sud. Ar.
(“Darbuka, belirli şarkılar söylenerek vurulan saz ve oyunan
oyunun ismidir”) Kelimenin aslı Farsçadır.
dardaş  ( ْ‫ < ) َدرْ َدش‬T. Dertleşmek (“dertleşti”), Sud. Ar. (“Konuştu,
dertleşti, sohbet veya  muhabbet etti”); dardaşa  (‫ ) َدرْ دَشة‬Konuşma,
dertleşme.
      daftardār(‫ < )دفتردار‬T. Defterdâr (“Defterdâr, muhasebecilerin
başkanı”). Kelime Ar. defter ve Far. +dâr’dan oluşmuştur.
dibşiḳ (‫ <)دبشك‬T. : (“Dipçik, tabancanın tahtadan veya
demirdenyapılan arka kısmı”), Sud. Ar. : (“Kısa boylu insanlar için
kullanılan bir lakap, kişi adı”).
duḫ(i)ri (‫ري‬bb‫ < )دوخ‬T. Doğru(“Doğru, dürüst, dumduz”), (“iyi,
sağlam”).‫ زول دوخري‬ “dürüst adam”.
dūbci(‫ <)دوبجي‬T. Topçu (“Topçu”), Sud. Ar. (“Askerlere yemek
hazırlayan kişi, askerlikte bulaşık yıkayan kişi”).
dūbara(‫ارة‬bbb‫ <)دوب‬Far. Dübârâ(“İki-iki Çare”), Sud. Ar. (“İp”).
Türkçe dubara, Farsça dübârâ’dan alınmadır.
zumba (‫ <)زومبا‬T.Zımba (“Zımba”), Sud. Ar. (“Demirden yapılan
delik açma makinesi, sert cisimleri açmak için kullanılır bir alet
veya makine”). Farsça zunbe’den gelmektedir.
zalābiya (‫ <)زالبيا‬Far. Zülâbiye (“Zülâbiye”), Sud. Ar. (“Unla
yapılan bir çeşit kızartılmış tatlı, şekersiz lokma”).Zülâbiye’nin
Aslı Farsçadır.
sabat (‫بَت‬b ‫)س‬
َ < Far.Sebed (“(‫)ﺳﭙﺪ‬ i. (Fars. seped – sebed) [Kelime
Arapça’ya ve Balkan dillerine de geçmiştir]; (“Kamış, saz, ince
söğüt dalları, hurma lifleri vb.nden örülerek yapılan, yiyecek veya
eşyâ taşımaya mahsus, muhtelif şekillerde, kulplu veya kulpsuz
kap”), (“Dikiş sepeti” “Çamaşır sepeti.” “Evrak sepeti.” “Çöp
sepeti.” “Ekmek sepeti.” “Yemiş sepeti.” “Üzüm sepeti.” “Çiçek
sepeti vb ”) (Kübbealtı, 2016) , subâta / sibâta(“‫باتة‬bb‫ )”س‬hasırdan
yapılmış seccade.
şâkûş (‫اكوش‬bbb‫<)ش‬T. Çekiç(“Çekiç”), (“kazık, sevililer arasında
kazıklama olayı”). Bu kelimenin Sudan Arapçasında çekimli
versiyonunu da görüyoruz. Örneğin: şavkaşu “kazıkladı”,
muşavkaş “kazıklanmış kimse (platonik aşk için) veya çekiçlenmiş
çivi”. (Eski Türk. çekük  – çeküş  < Fars. çekūç).
şanta(‫<)شنطة‬T.Çanta(“Çanta, valiz”); şantat-hadîd (demir çantası),
şantat-dahar (sırt çantası), şantat-yad (el çantası), şantat-madrasa
(okul çantası), şantat-’iris (“çeyiz”) vb. Böylece anlam ve ses
değişikliğine uğramış birden fazla kökteş alınma kelimedir.
şorba(‫ )شوربة‬T. Çorba. Bu kelimede ç-ş değişmesi söz konusudur.
Çünkü Arapça’da ç sesi mevcut değildir.
şunu / şinu (‫ ِشنُو‬/ ‫) ُشنُو‬T. Şu ne: (“Ne”) Sudan Arapçasında sadece
ve sadece (Ne?) anlamında kullanılan bu sözcük aslında hem anlam
hem ses değişikliğine uğramış bir kelimedir.
şurrab (‫ورًاب‬bb‫ )ش‬T. Çorap: (“Çorap”) Bu kelime ses değişikliği
açısından o-u ve p-b değişimine uğramış ve r sesi şeddelileşmiş
vaziyettedir.
fûta (‫ < )فوطة‬Far. Fûta (“Bez, bebek bezi”), (“Silme bezi”),
(“Önlük, hamamda bağlanan peştemal”).
ḳâş (‫ < )قاش‬T. Kayış (“kamer”), (“Kuşak ve ip yerine kullanılan
uzun ve dar kösele parçası”).
gid (‫ < )قِد‬T. git-Sok. dili(“Git”) fiilinden, Sok. dili(“Defolmak”).
Günümüz Sudan Arapçasında gençlerce sık sık kullanılmaktadır.
Mesela; gid (sen git), giddu (siz gidiniz, defolun), Ana gaddeyt
(Ben kaçtım, gittim, güle güle), gadda (O gitti), gaddo (Onlar
gittiler), gaddîn (Onlar gidiyorlar, gidecekler), gâddi (Ben
gidiyorum, gideceğim), Ana bigid (Ben giderim / gideyim) bi- eki
bu alınan fiil için adeta geniş zaman ekidir. Bu kelimede de
görüldüğü hem (g) sesinde kalınlaşma olmuş hem de anlam
bakımından da değişiklik söz konusu olmuştur.
kôrêk (‫ < )كورك‬T.kürek (“kürek”), (“Seslenme, bağırma, çağırma,
gürültü”), (“ağlama”); çoğul: kavârîg (‫)كواريك‬, kurekât (‫ )كوركات‬:
“kürekler”< kôrêk “kürek” 1. (“kürekler”). 2. (“gürültüler,
bağırmalar, çağırışlar”). Örneğin: (‫ )الليلة في الحلة في كواريك شديد‬Bugün
mahallede çok gürültü var. Bu kelimenin uğramış olduğu fonetik ve
semantik değişiklerinde – küreğin çıkardığı seslerden – türemiş
sessel anlamı meydana gelmiştir.
neyaşân (‫ان‬bbbb‫< )نَيَش‬Far. Nişân (“İşâret, belirti, iz, alâmet”),
(“Vurmak,”), naşşâb “Attığını vuran, atışta usta olan kimse”, neyş
“atış”, ‫ ناش الشئ‬ (nâşaş-şey) “bir şeyi vurdu”.
yafta (‫ < )يافطة‬Far. Yâfte(“Levha, afiş”). Bu kelime Türkçeye de
Farsçadan geçmiştir. Ayrıca Türkçede hem “ruhsat hem de bir
kişinin bir malı satması” manasında kullanılır. Aslı Farsça ism-i
mef’ûl olan“yaften”‘dendir.
 

Sonuç
 
Diller arasındaki kelime alışveriş meselesi aslında ortak kültür, ilgi
ve ilişkilerine en sâdık tanıktır. Türkçe ve Arapça arasındaki kelime
alışverişinden bu ilgi ve ilişkinin niteliklerini ve sınırlarını
öğrenmek mümkündür. Nitekim yukarıda incelediğimiz
kelimelerde ağırlıklı olarak mesleki, idârî, askerî, sanat ve zanaat
ile ilgili sözcüklerdir. Bunun en önemli nedeni de o sözcüklere
duyulan ihtiyaç ve Sudan Arapçası’nda karşılığı bulunmayan
eşyaları ifade etmek için yeni kelime almanın ihtiyacı olması idi.

Kaynakça
‘Avn Şerif Kasım (2002). Kamusu’l-Lehcetü’l ‘Ammiyye Fi’s-
Sudan, Hartum, Daru’s-Sudaniyye li’l Kütüb.
Aytaç, Bedrettin (1994).Arap Lehçelerindeki Türkçe
Kelimeler, İstanbul, Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı.
Durmuş, Oğuzhan (2004). “Alıntı Kelimeler Bakımından Türkçe
Sözlük”, A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S. 26, s. 6-
8.
İnalcık, Göyünç ve Heath W. Lower (1984). “Osmanlı
Araştırmaları IV”, İstanbul, Enderun Kitabevi, s. 348-355.

Kaymaz, Zeki (1983). Sudan Arapçasındaki Türkçe Söz Varlığı


Üzerine, İzmir, Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü-Bornova.
Kaymaz, Zeki (1985). Arapçaya Giren Türkçe Kelimelerin Arapça
Kurallarla Çokluk Şekilleri Üzerine, Konya, Konya Kültür ve
Turizm Derneği Yayınları, s. 404-409.
Kubbealtı
Lugatı,http://www.kubbealtilugati.com/sonuclar.aspx?
km=sepet&mi=0(Erişim Tarihi: 25.012.2016).
Prokosch, Erich (1983).Osmanisches Wortgut in Sudan-
Arabischen [Sudan Arapçasında Osmanlı Kelimeleri], Klaus
Schwarz verlag, Berlin.

You might also like