You are on page 1of 3

PUSLU KITALAR ATLASI EYLÜL GÜÇTEKİN 11/A 121

Ana Karaktereler:Uzun İhsan Efendi, Arap İhsan Efendi


Yan Karakterler: Kubelik, Bünyamin, Ebhere, Dertli, Alibaz, Hınzıryedi
Zaman: İsa Mesih'ten 1681 yıl sonra, 17.y.y'da geçmektedir. Kozmik
zaman.
Mekan: İstanbul
Bakış açısı: İlahi bakış açısı
Tema: İnsanın başına ne gelirse gelsin kendi hayallerinin peşinden
koşması
Kişisel değerlendirme: Çok fazla anlamadığım kelime vardı bu yüzden
tam anlamıyla kitabın içine giremedim.
Olay örgüsü: Uzun İhsan Efendi bir dünya haritası yapma sevdasına
kapılmıştır. Bu atlası hayalleriyle düşleriyle yapma gayretindedir. Ve
içtiği sıvı nedeniyle günün büyük bölümünü uyuyarak geçiriyorfur.
İhsan Efendi’nin dayısından kalan bir kitap kendisini çok etkiler ve
kafası karışır. Ihsan Efendi oğlu Bünyamin’e, tamamladığı atlası
vererek başı sıkıldığında bu atlasa bakmasını söyler. Bünyamin
Zülfüyâr adlı bir casusu kurtarmak için bir kuşatmaya katılır. Zülfüyâr
elindeki kapkara mıknatıslı parayı Bünyamin’e verir. Ebrehe parayı
almak için Bünyamin’i arar ve babası İhsan Efendi’ye işkence yapar.
Bünyamin babasını aramaya başlar. Bünyamin babasının izini yazılan
kitaptan okuduğu bir cümle ile bulur. Atlas’ta Bünyamin’e ithafen
yazılan yazıyla her şeyin bir düşten ibaret olduğu, anlatılanların İhsan
Efendi’nin rüyaları olduğu anlaşılır.
Dil ve üslup: Eski Türkçe bu yüzden ağır bir dil.
CANLANMA

Kişi kadrosu: Terzi, marangoz, imam, Sis.


Zaman: Kozmik zaman
Mekan: Kars'a giden yol
Bakış açısı: İlahi bakış açısı
Tema:
Olay örgüsü: Bir gün bir terzi, bir marangoz ve bir imam Kars'a doğru
yolculuk yaparken karşılaşırlar ve yola beraber devam etmeye karar
verirler. Saat akşam saatlerine vardığında dinlenmek için aralarında
nöbet tutacaklardır. İlk önce marangoz nöbet tutar. Marangoz nöbet
tutarken birden bir silüet görür ve kendisini birinin izlediğini sanır.
Silüete seslenir ama ses gelmez. O da yaklaşır ve silüetin aslında
büyük bir kütük parçası olduğunu farkeder. O an da aklına bir fikir
gelir. Hazır yapıcak hiç bir işi yokken bu kütüğü oymaya başlar. İşi
bittiğinde kütüğe bakar ve harika bir insan figürü yaptığını görür. Bu
süre zarfında yorulmuştur ve gidip terziyi kaldırır, ve kafasını koyduğu
gibi uyur. Terzi uyandığında dolaşmaya kalkar ve uzakta bir insan
görür. O da marangoz gibi seslenir ama ses gelmez. Yaklaştığındaysa
bunun bir heykel olduğunu görür. Gözlerine inanamaz ve marangozun
ne kadar yetenekli olduğunu düşünür. Bu sırada aklına bir fikir gelir,
madem arkadaşı böyle güzel bir fikir yapmış kendisi de buna bir katkı
sağlamak ister. Heykele güzel elbiseler, şallar, takılar giydirir. En
sonunda heykele baktığındaysa mükemmel bir kadın yarattığını görür.
O da artık çok yorulmuştur ve gidip imamı kaldırır. İmam kalktığında
bir dere bulmak için dolaşmaya başlar. Hava da iyice soğumuştur eve
ateş yakacaktır. Dolaşırken ileride bir kadının olduğunu görür. Seslenir,
ses gelmez. Kadına yaklaştığında ise bunun bir heykel olduğunu görür.
Gözlerine inanamaz ve arkadaşlarının bu yetenekleri onu şok eder.
İmam kendi ne yapabileceğini düşünür. En sonunda Allah'a bu güzel
kadını canlandırma için dakikalarca dua eder. Birden arkasında bir
sıcaklık hisseder. Kendisinin yakmayı planladığı ateş yakılmıştır ve
başında bir kadın oturuyordur. Çok şaşırır, hemen gidip arkadaşlarını
kaldırır. Arkadaşları uyanıp kadını görünce gözlerine inanamazlar.
Kadın konuşmaz, sadece adını söyler. Adı Sis'dir. Artık sabah vakti
olduğu için yola çıkmaları gerekiyordur. Ve bu üç arkadaş aralarında
Sis'in hangisine ait olduğuna dair bir kavgaya tutuşur. Sis çok korkar.
Arkadaşlar sonunda bir hocaya gitmeye karar verirler. Hocanın yanına
geldiklerinde hocaya olanları anlatırlar ve Sis'in hangisiyle evlenmesi
gerektiğini sorarlar. Hoca onların saçmaladığım düşünüp onları kovar.
Sadece Sis ve hoca kaldığında hoca Sis'e "Ben olmasam onlar seni
paylaşmaya çalışıyordu. Ben seni onlardan kurtardım, benimle
evlenmelisin." der. Sis çok korkar ve ordan kaçar. Koşar koşar ve
toprak bir alanda durur. Ayakları yavaşça toprağa batmaya başlar,
sonra vücudu... Sis eski formuna geri dönüp bir ağaca dönüşür.
Dil ve üslup: Akıcı bir dil kullanılmıştır.

You might also like