You are on page 1of 40

1.

SESLEM YAPISI VE TİTREŞİM(LİLİK) HİYERARŞİSİ

İpek Pınar UZUN


Ankara Üniversitesi, Dilbilim Bölümü
pinarbekar@gmail.com

1. Giriş
Bu bölümde, seslem yapısının evrensel görünümleri, alanyazındaki gün-
cel kuramsal yaklaşımlar ve Türkçedeki genel işleyişi üzerinde durulmakta-
dır. Yazının ilk bölümünde evrensel yaklaşımlarla seslem yapısının oluşum
evreleri, seslemin alt bileşenleri, seslemin oluşum süreçlerinin ses olayların-
dan nasıl etkilendiği evrensel etkileri gibi pek çok kuramsal olgudan söz
edilmektedir. Bölümün ikinci kısmında, bir seslemi oluşturan birimlerin
bürün dizgesinin özelliklerinden nasıl etkilendiği, evrensel olarak seslem
kavramının önses, sonses ve çekirdek yapısının dünya dilleri arasındaki göz-
lemlenen genel farklılıklar betimlenmektedir. Bölümün üçüncü kısmında,
Türkçede seslem yapısının temel işleyişinin betimlenerek, seslem yapısının
belirlenmesinde önemli bir ayırıcı özellik olan titreşimlilik hiyerarşisi (ya da
titreşim hiyerarşisi) (sonority hierarchy) kavramı Türkçeden örneklerle ele
alınmaktadır. Bölümün son kısımlarında ise, titreşimlilik hiyerarşisi kavramı
günümüz kuramsal yaklaşım ve ilkeleriyle betimlenirken, Türkçenin seslem
yapısına ilişkin kimi farklılıklar, titreşimlilik hiyerarşisinden yararlanılarak
ortaya konmaya çalışılmaktadır. Özetle bu bölümde, seslemi oluşturan bi-
rimlerin çekirdekten tepe noktasına kadar titreşim değerlerindeki azalma ya
da artmaların ses dizgesindeki etkisi, Türkçe ve dünya dillerinden örneklerle
geçmişten günümüze tipolojik yönleriyle açıklanmaktadır.

2. Seslem Yapısı
Seslem (syllable), tipik olarak bir çekirdek (nucleus), önses (onset) ve
sonsesten (coda) oluşmaktadır. Çekirdek, seslemin kurucu öğesi olarak ka-
bul edilmekte ve ağırlıklı olarak ünlüden oluşmaktadır. Ancak kimi dillerde
(örn. Afrika dilleri gibi), çekirdeğin sadece ünlülerden değil, aynı zamanda
ünlü gibi davranan ünsüzlerden de oluşabildiği bilinmektedir.
Seslemin en temel birimlerinden biri olan önses, bir ya da birden fazla
ünsüzden oluşmakta ve pek çok dilde zorunlu konum içermektedir. Sonses
34 1. Seslem Yapısı ve Titreşim(lilik) Hiyerarşisi

ise ünsüz(ler)den oluşan, dilden dile zorunlu konum içermeyen ve önsese


göre daha az gözlemlenen bir seslem birimidir. Önses çekirdekten önce ko-
numlanırken, sonses çekirdekten sonra konumlanmaktadır. Seslem yapısı,
çekirdek ve sonsesi kapsayan ve genellikle dillerde sağda konumlanan uyak
(rhyme) ile kodlanmaktadır. Şekil (1)’de uyak, çekirdek ve sonsese ilişkin
temel hiyerarşik gösterim sunulmaktadır.

‘sel’ ‘sel’
Seslem Seslem

Önses Uyak
Önses Çekirdek Sonses
Çekirdek Sonses
s e l s e l

Şekil 1. Seslem yapısının hiyerarşik gösterimleri

Şekil (1)’in sol alanındaki tek seslemli “sel” sözcüğüne ilişkin hiyerar-
şik seslem yapısında sözcüğün önses, çekirdek ve sonses biçiminde kodlan-
dığı görülmektedir. Şeklin sağ alanda ise, çekirdek ve sonses konumu uyak
budağı altında birleşerek iki ayrı hiyerarşik budak alanına ayrılmıştır. Bu
gösterimsel farklılık, aynı seslem hiyerarşisini betimlemekte, ancak farklı
kuramsal sezdirimlerle sunulmaktadır. Şeklin sağ alanındaki sunulumdaki
gibi, bir seslemin iç özelliklerinin alt budaklanmalarla birlikte kodlanması,
yapının daha belirgin ve anlaşılır biçimde çözümlenebilmesini kolaylaştır-
maktadır.

2.1. Seslem Çekirdeği


Seslemin kurucu parçası olarak kabul edilen seslem çekirdeği, dünya
dilleri arasında pek çok farklı görünüm içermektedir. Ünlüler seslemin çe-
kirdeğini oluşturan en temel birimlerdir, ancak bazı dillerde seslem çekirde-
ği ünsüzlerden de oluşabilmektedir. Yazının izleyen bölümlerinde ayrıntılı
olarak değinilecek olan titreşimlilik hiyerarşisinde yarı ünlüler, genizsiller
ve akıcı ünsüzler, ünlülere yakın olduğu titreşim aralıklarında üretilmekte-
dir. Örneğin Demolin (2002)’de Lendu dilinde düşük titreşimli, ancak ötüm-
süz ve sürtünmeli özellik taşıyan ünsüzlerin (Lendu zz̀ ; Tr. uzanmak) seslem
çekirdeği oluşturabildiği belirtilmektedir. Bu görünüm, çekirdeğin yalnızca
gürültüsüz ve engelsiz olarak çıkarılan ünlülerden oluşmadığını, kimi diller-
de ünsüzlerin de çekirdek oluşturabildiğini göstermektedir. Demolin, çekir-
İpek Pınar UZUN 35

değin ünsüzlerden oluşmasının yanı sıra, kimi dillerde çift/ikili ünlülerin de


çekirdek oluşturabildiğini ileri sürmektedir. Örneğin, Estoncada (Estonca
/aed/; Tr. /ɑe/, çit) iki ayrı ünlü tek bir çekirdek içinde bulunabilmektedir.
Öte yandan, dünya dillerindeki dilbilimsel görünümleri sınıflandıran
WALS (bkz. Dryer & Haspelmath, 2013) veri tabanında (The World Atlas of
Language Structures) Maddieson (2013)’te basit, karmaşık ve kısmen kar-
maşık seslemler biçiminde derecelendirilmektedir. Dünya dilleri arasında 61
dile ait seslem türü basit, 274 dile ait seslem türü kısmen karmaşık ve 151
dile ait seslem türü ise karmaşık seslemleri içermektedir. Bu tipolojik örün-
tü, Özgen ve Koşaner (2016)’da betimlendiği gibi, seslem türlerinin çekir-
dekte farklı biçimde kodlanmaları ve çekirdeğin tek ünlü (monopthong),
çift/ikili ünlü (dipthong) ve üçlü ünlü (triphthong) gibi pek çok evrensel
farklılık taşımasıyla ilişkilendirilmektedir. İkili ya da üçlü ünlü kayması
olarak da tanımlanabilen bu değişimler, aynı seslemde farklı nitelikte ünlüle-
rin birlikte bulunması sonucu, ünlü dörtgeninde (ya da ünlü üçgeni) (vowel
quadrilateral/triangle) ünlünün devinim yönüne ve açısına dayalı farklı
özellikte ünlü kaymalarının oluşumuna neden olmaktadır1. Ünlü kaymasında
görülen bu farklılıklar, seslem çekirdeğinin tek bir ünlüden oluşmadığı savı-
nı destekleyen bir diğer görünüm tartışmalı olgudur2.

2.2. Önses ve Sonses


Seslemin oluşumundaki temel birimlerden biri olan önses, genellikle
çekirdeğin sol kısmında konumlanmaktadır. En az bir sesten oluşması gere-
ken önses, dillerarasında farklı gösterimler içerebilmektedir. Pek çok dilde
seslem yapısının izin verdiği ölçüde karmaşık ve basit biçiminde tanımlanan
önses konumu, dile özgü olarak farklı sayıda ünsüzden oluşmaktadır. Örne-
ğin İngilizcede önses konumu bir yerine birden fazla ünsüzden de oluşabil-
mektedir: play [[pl[ɛ.I]] (Tr. oynamak) gibi.
İki ünlü arasında konumlanan bir ünsüzün sonses yerine önseste konum-
lanması (1)’de sunulan Büyükçül Önses İlkesi (Maximal Onset Principle) ile
açıklanabilmektedir. Büyükçül Önses İlkesine göre, bir seslemin önses ko-

1
İngilizce, Almanca, İbranice, Norveççe, İspanyolca gibi pek çok dilde görülen ünlü kayması,
alçalan ünlü kayması (falling dipthongs), yükselen ünlü kayması (rising dipthongs), kapanan ün-
lü kayması (closing dipthongs), açılan ünlü kayması (opening dipthongs) ve merkezleyen ünlü
kayması (centering dipthongs) gibi farklı sesbilimsel özellikler içerebilmektedir.
2
Türkçede ikili ve üçlü ünlü kaymasına ilişkin güncel tartışmalar için bkz. Levi (2001), Kabak
(2007), Logacev-Ünal, Żygis ve Fuchs (2019), Ergenç ve Bekar Uzun (2017) gibi.
36 1. Seslem Yapısı ve Titreşim(lilik) Hiyerarşisi

numunda yalnızca o dilin izin verdiği ölçüde ünsüz bulunabilmektedir. Bu


duruma verilebilecek en tipik örnek İngilizcede flower (Tr. çiçek) sözcüğü-
dür. İngilizcede önses konumunda birden fazla ünsüz birlikte bulunabilirken,
Türkçe bu duruma (alıntı sözcükler dışında) izin vermemektedir.
(1) Büyükçül Önses İlkesi
İki ünlü arasına gelen bir ünsüz, sonses yerine önses olarak seslemleş-
tirilir.
(1)’de sunulan ilkeye göre, eğer bir seslemin önsesinde birden fazla ün-
süz birarada konumlanamıyorsa, o seslemin önsesinde ünlü türemesi
(epenthesis) yaşanabilmektedir. Böylelikle Büyükçül Önses İlkesine uyma-
yan bir sözcük, alıntılandığı dilin seslem yapısına Şekil (2)’deki gibi uyum
sağlamaktadır.

İngilizce İspanyolca
‘ski’ ‘eski’ = /es/ + /ki/
Seslem Seslem Seslem

Önses Çekirdek Çekirdek Sonses Önses Çekirdek

sk i e s k i

Şekil 2. Büyükçül Önses İlkesinin farklı dillerdeki görünümleri

Şekil (2)’de sunulan İngilizce ski (Tr. kaymak) sözcüğü, önses konu-
munda birden fazla ünsüz içermektedir. Ancak, İspanyolcanın seslem yapısı
iki ünsüzün önseste bulunmasına izin vermemediği için, önsesteki /s/ ünsü-
zünün önüne İspanyolca örneğinde yeni bir /e/ ünlüsü türetilmektedir. Bu
durumda İspanyolcada bu sözcük, tek seslem yerine iki seslemden oluşmak-
tadır. Dolayısıyla da, sözcüğe yeni bir çekirdek konumu yerleşmektedir.
Buna bir başka durum, Türkçede de karşımıza çıkabilmektedir. Örneğin,
Türkçeye İtalyancadan alıntılanan scala (Tr.iskele) sözcüğünün Türkçede
önses konumundaki ünlü türemesinden ötürü üç seslemden oluşmaktadır.
Kenstowicz (2017), İtalyancadaki scala sözcüğünde gözlemlenen bu duru-
mun, İtalyancada önses konumundaki SC-ünsüz kümesinin (SC-clusters)
oluşturduğu ünsüz yığılmasına İtalyancanın izin vermesinden ötürü, önses
konumundaki ünsüzler arasında titreşim ardışıklık ilişkisinin işlemediğini
öne sürmektedir.
İpek Pınar UZUN 37

Öte yandan, yalnızca açık seslemlerden oluşan bir dil olan Hawai dilin-
de Blevins (2006)’ya göre, titreşim ardışıklık genellemesi işlemektedir.
Blevins’e göre, bir dilin seslem yapısının oluşumunda önsesten çekirdeğe
doğru titreşimlilik düzeyinde yükselme görülebilmesi durumunda, çekir-
dekte ötümlüleşme düzeyi ya sabit ya da düşük olarak kodlanabilmektedir.
Blevins ayrıca, Yawelmani dilinde bir ünsüzün önses ya da sonses olabile-
ceğini, bu konuda herhangi dile özgü bir kısıtlama olmadığını belirtmekte-
dir.
Seslem yapısında önses ve sonses konumlarının dünya dillerindeki ge-
nel görünümleri sesbilimsel tipolojide geniş bir tartışma alanı oluşturmakta-
dır. Ladefoged ve Maddieson (1996)’ya göre, seslem yapısı ünsüz (Üz), ünlü
(Ü) ve ünsüz dizgesinin önses, çekirdek ve sonsesten, Üz ve Ü dizgesinin
önses ve çekirdekten, Ü ve Üz dizgesinin çekirdek ve sonsesten, Ü dizgesi-
nin ise yalnızca çekirdekten oluşmaktadır. Sonses konumu, çekirdekten fark-
lı olarak, her dilde zorunlu olarak bulunması gereken bir konum değildir.
Örneğin Senufo dilinde Kientz (1979)’a göre, çekirdek ve önses konumunun
bulunurken, sonses konumu bulunmamaktadır. Fiji dillerini inceleyen
Schütz (1985), Dixon (1988) ve Hayes (1995) ise, önses konumunun bu
dillerde seçimlik bir konum olduğu ileri sürülmektedir. Dünya dillerinin
tipolojik özelliklerini Türkçeye kazandıran Özgen ve Koşaner (2016),
dillerarasında pek çok farklılık oluşmasına karşın, seslem yapısı oluşturulur-
ken bir ünsüzün genellikle sonses konumu yerine, -gırtlak çarpmasının da
etkisiyle- önses konumunda yer alabildiğini belirtilmektedir. Özgen ve
Koşaner, bu olguyu seslem yapısına ilişkin evrensel bir ilke olarak tanımla-
maktadır. (2)’de sunulduğu gibi, ünsüzlerin seslemdeki konumlanışı
sesdizimsel kurallara dayalı olarak işlemlenirken, ünlülerin seslemdeki ko-
numlanışı ünsüzlere göre daha kurallı bir diziliş içermektedir.
(2) Ü + Üz + Ü > Ü . Üz + Ü *Ü + Üz. Ü
Bir seslemin önses konumu belirtililik düzeyleri bakımından
dillerarasında kullanım sıklıklarına göre sınıflandırılmaktadır. Gordon
(2001)’de önses konumunun dillerarasındaki belirtililik düzeyi, Üz + Ü ses
dizilişi > Üz + Üz + Ü ses dizilişi > Üz + Üz + Üz + Ü ses dizilişi ya da Üz
+ Ü dizilişi > Ü ses dizilişine doğru artmaktadır. Gordon ünlülerin kullanımı
yönünden, seslemin sonsesinde önsese göre tersi durum görülmektedir. Bu-
na göre belirtililik düzeyinde Üz + Ü ses dizilişi > Üz + Ü + Üz ses dizilişi >
Üz + Ü + Üz + Üz ses dizilişi > Üz + Ü + Üz + Üz + Üz ses dizilişi biçimin-
de bir artış gözlenmektedir. Gordon’a göre seslemlerin belirtililik düzeyle-
38 1. Seslem Yapısı ve Titreşim(lilik) Hiyerarşisi

rindeki bu farklılık, önses konumunun ünlülere, sonses konumunun ise ün-


süzlere daha duyarlı olduğunu göstermektedir.

2.3. Türkçenin Seslem Yapısının Tipik Görünümleri


Basit bir görünüm içeren Türkçenin seslem yapısının genel özellikleri
(3)’teki gibi temel bir sınıflama içermektedir (bkz. Selen, 1979; Clements &
Sezer, 1982; Ergenç, 1995; Kabak, 2001; Ergenç & Bekar Uzun, 2017).
Şekil (3)’te önses, çekirdek ve sonses konumlarına göre Türkçenin seslem
türlerinin hiyerarşik yapıdaki temel biçimlenişi sunulmaktadır. Türkçede
önses konumu seslem yapısındaki zorunlu bir konum olmamakla birlikte,
Türkçe kimi örneklerde sonses konumunda birden fazla ünsüzün bulunması-
na izin veren bir dil olma özelliği taşımaktadır.
(3) Türkçede Seslem Türleri
a. Ü = (o)
b. Ü + Üz = (on)
c. Üz + Ü = (bu)
d. Üz + Ü + Üz = (kat)
e. Ü + Üz + Üz = (ilk)
f. Üz + Ü + Üz + Üz = (dört)
Türkçe, önses konumunda ünsüz ya da ünlü yığılmasına izin vermeyen
bir dildir. Önses konumunda aynı ya da farklı nitelikte çok sayıda sesin bir-
likte konumlanmasına izin vermemesine karşın, kimi durumlarda Türkçede
ünsüz birliktelikleri görülebilmektedir. Titreşimlilik hiyerarşisinde ünsüzle-
rin çıkış yerleri ve çıkış biçimleri açısından birbirine yakın değerdeki bazı
ünsüz çiftleri, Türkçede seslemin sonses konumunda yer alabilmektedir. Bu
ünsüz çiftleri şu şekilde örneklenebilir: /nç/ (inanç), /rs/ (örs), /nt/ (ant), /rt/
(dört), /st/ (ast), /lt/ (alt), /lk/(ilk), /rp/(harp), /rç/ (harç), /nk/(tank), /rk/
(korkmak), /ft/ (şaft).
İpek Pınar UZUN 39

‘o’ ‘bu’
Seslem Seslem

Çekirdek Önses Çekirdek

o b u

‘on’ ‘ilk’
Seslem Seslem

Çekirdek Sonses Çekirdek Sonses

o n i l k

‘yat’ ‘dört’
Seslem Seslem

Önses Çekirdek Sonses Önses Çekirdek Sonses

y a t d ö r t

Şekil 3. Türkçedeki seslem yapısının tipik görünümler

Şekil (3)’te örneklerde de görüldüğü gibi, düzenli ünlü ve ünsüz dizilişi


içeren Türkçede, sözcüğün ilk sesleminde ünsüz yığılması (örn. ilk) ya da
sözcüğün içses konumunda belirli sayıda ünsüzün birlikte bir seslem oluş-
turduğu (örn. dört) görülmektedir. Türkçede sık görülmeyen bu örneklerdeki
birinci ve ikinci seslemlerdeki ünsüzlerin titreşimlilik hiyerarşisine uygun
nitelikte oluşmasından ötürü, sözcüklerin sesletiminde zorluk yaşanmamak-
tadır. Örneğin abartmak, kopartmak, rastlamak, kurtlanmak gibi.
Öte yandan, Türkçede sözcüğün içses konumunda birden fazla ünlünün
bir arada bulunabildiği az sayıda örnek de bulunmaktadır: şiir, saat gibi.
Ancak bu örneklerdeki seslem yapıları, Türkçedeki tipik görünümlerden
farklı olarak, içseste ünlü uzaması (vowel length) sergilememektedir. Örne-
ğin şiir sözcüğünün sesletimin sırasında, sözcüğün çekirdek konumunda
Türkçede /i/ ünlüsüne yakın alanda boğumlanan /y/ yarı ünlüsü türemekte-
dir.
Benzer durumlarla, içses konumunda iki farklı ünlüyü içeren kimi alıntı
sözcüklerde de karşılaşılmaktadır. Örneğin, Türkçeye yabancı dillerden alın-
tılanmış kimi sözcüklerde içseste farklı nitelikte iki ünlünün birlikte kulla-
nılması durumunda yarı ünlü türetimi görülmektedir. Örneğin, Türkçede bir
düz ve bir yuvarlak ünlünün arasında üretilen dudak-diş [ʋ] yarı ünlüsü, tu-
40 1. Seslem Yapısı ve Titreşim(lilik) Hiyerarşisi

valet sözcüğünde türetilirken, fiyat sözcüğündeki farklı nitelikli iki ünlü


arasında dil-öndamak [j] yarı ünlüsü türetilmektedir.
Yukarıdaki tipik görünümler, Türkçede önses, içses ve sonses gibi farklı
seslem konumlarında, ünlü ya da ünsüz yığılmasının belirli sınırlılıklar çer-
çevesinde ses dizgesinin işleyişine göre Türkçenin izin verebildiğini, bu
durumun dilin genel bir özelliği olmadığını ve titreşimlilik hiyerarşisinin ses
dizgesi üzerinde etkin bir rolü olduğunu göstermektedir.

3. Seslem Modelleri ve Kuramsal Yaklaşımlar

3.1. Çatısal Model


Seslem yapısının dillerarasındaki evrensel özellikleri ve dillere özgü gö-
rünümleri, alanyazında kimi kuramsal yaklaşımlarla ele alınmaktadır3. Çatı-
sal Model (Skeletal Model), bu kapsamda tanımlanan ilk kuramsal model-
lerden biridir. Clements ve Keyser (1983)’te geliştirilen bu model, seslem
yapısı (N''), uyak yapı (N') ve çekirdek yapı (N) biçiminde üç temel ulam
çerçevesinde sınıflandırmaktadır. Modelde ünlüler ya doğrudan çekirdeğe ya
da uyak yapısına bağlanırken, ünsüzler seslemin üst alanına bağlanmaktadır.
Seslem alanına ait her bir budak, parçalı yapısal boşluklar (X-slots) olarak
tanımlanarak (X) biçimiyle sunulmaktadır. Clements ve Keyser, ünsüzlerin
seslem kenarlarını etiketleyerek önses ve sonses konumlarıyla ilişkili oldu-
ğunu ileri sürerken, ünlülerin tepe noktasına bağlandığını belirtmektedir.
Yapısal boşluklar olarak ortaya çıkan ünsüz ve ünlü alanları (CV slots), ses-
lemdeki her bir alanı (σ) imi ile kodlamaktadır.
Çekirdek ve önsese ilişkin evrensel kısıtlamalarda da betimlendiği gibi,
yapısal boşlukların belirlenmesi her dilde farklı kuramsal sunuluşlar içer-
mektedir. Clements ve Keyser (1983)’e göre, aynı ses dizilişi ve seslem
özelliklerini taşımasına karşın, seslemdeki ünlü ya da ünsüzlerin süre değer-
lerine göre tanımlamalarında Çatısal Model, Dravid dil ailesinden olan
Tamilcede yetersiz kalmaktadır. Önceki bölümlerde de belirtildiği gibi, ünlü
kayması, ünlü uzaması gibi sesbilimsel görünümler içeren ikili ya da üçlü
ünlü yapısına sahip ve ünsüz ikizleşmesi (consonant gemination/gemination)

3
Bu yazının sınırlılıkları gereği, seslem yapısına ilişkin olarak daha ayrıntılı kuramsal tartışmalara
değinilmemiş, yapının titreşimlilik hiyerarşisiyle ilişkisi betimlenmeye çalışılmıştır. Seslem üzeri-
ne daha geniş kapsamlı kuramsal yaklaşımlar ve modeller için bkz. örn. Selkirk (1982), Duanmu
(2008), seslem ağırlığı üzerine bkz. örn. Halle ve Vergnaud (1978), McCarthy (1979), Hyman
(1985), Prince (1992), Hayes (1995), Kenstowicz (1994), Gordon (2001), seslem sınırları üzeri-
ne bkz. örn. Maddieson (1985), Laver (1994) gibi.
İpek Pınar UZUN 41

ikiz ünsüzleri içeren seslemlerin betimlenmesinde bu model bu tür durum-


larda yetersiz kalmaktadır.
Pek çok dilde gözlemlenen ünsüz ikizleşmesini Tamilcede örnekleyen
Clements ve Keyser (1983), bu dilde (Üz + Ü + Üz + Ü) seslem yapısını
patu sözcüğünün farklı gösterimleri üzerinden tartışmaktadır. Buna göre,
ünsüz ikizleşmesi durumunda pattu sözcüğü (Üz + Ü + Üz + Üz + Ü) seslem
yapısını içerirken, ünlü uzaması durumunda pa:tu biçimini alarak (Üz + Ü +
Ü + Üz + Ü) ses dizilişini taşımaktadır. Parçalı yapısal boşluklar, sesleme ait
her bir birimi tek bir alt parça olarak tanımladığı için, seslemin bürünsel
(prosodic) özelliklerini tanımlamada bu modelin eksik kaldığı görülmekte-
dir. Çatısal Model seslemlerin betimlenmesinde başat bir model olarak var-
sayılmasına karşın, bürünsel işlevlerin ortaya konmasında yetersiz kabul
edilmektedir.
Öte yandan, McCarthy (1985) bükümlü bir dil olan Arapçada önek ve
sonek olmamasının etkisiyle, seslem yapısının parçalı bir dizge üzerinden
tanımlanmasının Çatısal Modelde sorunlu olduğunu ileri sürmektedir. Bu
dilde bükümlemenin de etkisiyle ünsüzlerin farklı görünüm taşımasından
dolayı Çatısal Modeldeki temel seslem tanımlaması yetersiz kalmaktadır.
Bununla birlikte McCarthy, etken (ünsüz ikizleşmesinde kattab-a ya da ünlü
uzamasında kaatab-a) ve edilgen (ünsüz ikizleşmesinde kuttib-a ya da ünlü
uzamasında kuutib-a) nitelikler içeren Arapçada en az iki eylem türünün
oluşabildiğini vurgulamaktadır. McCarthy, ünsüz ikizleşmesi ya da birden
fazla aynı ya da farklı nitelikli ünlünün aynı seslemde konumlanması sonu-
cu, ünsüz ve ünlü eylem çekiminin oluştuğu durumlarda biçimsesbilimsel
sorunların ortaya çıktığını öne sürmektedir. Bu nedenden ötürü, Çatısal Mo-
delde varsayımlandığı gibi tüm dillerin ortak bir seslem modeli çerçevesinde
betimlenmesi mümkün olmamaktadır.
Çatısal Modeldeki bir diğer kuramsal sorun, Clements ve Keyser
(1983)’in Fransızca üzerinden verdiği örneklerde karşımıza çıkmaktadır.
Fransızcada pek çok dile nazaran ilginç bir görünüm sergileyen ulama
(liason) ve ses düşmesi (elision), seslem yapısında değiştirgen (parameter)
özelliği taşımaktadır. Clements ve Keyser, Fransızcada önses özelliği olma-
yan bir seslemin, ünlüden önce seslem oluşturmamış olma ve başka bir ko-
numda bulunan ünsüzü seslemleştirme (syllabification) niteliği taşıdığını
ileri sürmektedir. Bu durum da, Çatısal Modelin evrensel yaklaşımlarına
aykırı bir görünüm sergilemektedir.
42 1. Seslem Yapısı ve Titreşim(lilik) Hiyerarşisi

3.2. Bürünbirimcik Modeli


Hayes (1986)’da, Çatısal Modeldeki kuramsal sorunlara çözüm geliştiri-
lebilmesi amacıyla bürün dizgesinin yararlanan Bürünbirimcik Modeli
(Moraic Model) geliştirilmiştir. Seslem yapısını tanımlarken, seslemi
parçalarüstü bir birim olarak kabul eden bu model, seslemde ünlü ve ünsüz-
lerin ezgiye dayalı özelliklerini öne çıkararak, önses konumu yerine, seslemi
oluşturan uyağın incelenmesi gerektiğini varsayımlamaktadır. Uyak üzerin-
den çözümleme yapılması gerektiğini öne süren Hayes, ikizleşme ya da
uzama gibi kimi ses olaylarında da uyağın incelenmesini önermektedir. Ses-
lemin, onu oluşturan arasında tanımlanabilir bürünsel bir ara yapı olduğunu
belirten Hayes, bu yapının betimlenmesinde seslem ağırlığının (syllable
weight) etkin rol oynadığını ve kuramsal çözümlemeyi somutlaştırdığını ileri
sürmektedir.
Seslem yapısını bürünsel bir dizge olarak kabul eden seslem ağırlığı,
seslemi oluşturan birimlerin sesbilimsel niteliklerini özellikle ünlü ya da
ünsüzlerin süre değerleri bağlamında belirlemektedir. Hayes (1986), bir ses-
lemi bürünsel özelliklerine göre uzunluk değerleri açısından hafif seslem
(light syllable) ve ağır seslem (heavy syllable) olmak üzere ikiye ayırmakta-
dır. Buna göre, tek bürünbirimcik (monomoraic) içeren seslemler hafif, iki
bürünbirimcik (bimoraic) taşıyan seslemler ağır, üçlü bürünbirimcik
(trimoraic) içeren seslemler ise en ağır seslem (superheavy syllable) olarak
tanımlanmaktadır. Koya dilleri, Dinka dili ve Tamilce en ağır seslem türünü
içeren dillere örnek gösterebilmektedir.
Bürünbirimcik Modeli, ünlülerin tona dayalı özelliklerini öne çıkararak
seslem yapısını tanımlamaktadır. Özellikle ünlüler üzerinden sezdirim oluş-
turan bu model, sonses konumundaki ünsüzlerin bürünsel özellik içermeme-
si nedeniyle kimi kuramsal sorunlara da neden olmaktadır. Bu noktada mo-
delde, konuma dayalı ağırlık (weight-by-position) olarak tanımlanan yeni bir
kural geliştirilerek, ünlüden sonra sonses konumuna bir ünsüzün gelmesi
durumunda, bürünsel özellik seslemin konumsal ağırlığına göre belirlen-
mektedir. Bu özellik, yazının önceki bölümlerinde söz edilen ünsüz ikizleş-
mesi ya da ünlü uzaması gibi seslerin süre değerlerine göre tanımlanan bazı
ses olaylarında da seslem ağırlığının değişmesinin kuramsal tartışmalardaki
önemini vurgulamaktadır. Şekil (4)’te Türkçedeki farklı seslem ağırlığı gö-
rünümleri konuma dayalı ağırlık çerçevesinde sunulmaktadır.
İpek Pınar UZUN 43

σ σ

µ µ

Üz Ü Üz Ü Üz
Hafif Seslem“da” Hafif Seslem“sal”
σ σ

µ µ µ

Üz Üz Ü Üz
Ü: Üz
Ağır Seslem“dağ” Ağır Seslem “dört”

Şekil 4. Türkçede basitleştirilmiş seslem ağırlığı görünümleri

Yukarıdaki şekilde Bürünbirimcik Modelinde seslem ağırlığına dayalı


süre ve tonlama ölçütlerindeki olası seslem türleri sunulmaktadır. Bilindiği
gibi, genellikle hafif seslem ve ağır seslem türleri bulunan Türkçede ünsüz
ikizleşmesi konuma dayalı ağırlığın örneklenebileceği en temel ses olayla-
rından biridir. Ergenç ve Bekar (2013), seslem ağırlığı çerçevesinde ünsüz
ikizleşmesinin Türkçedeki görünümlerini tartışarak, Türkçeye özgü bir mo-
del önermiştir. Araştırmada, Curtis (2003)’te geliştirilen Uyak, Çekirdek, X-
Alan Modeli (ya da RNX Modeli) (Rhyme, Nucleus, X-Slot Model) kapsa-
mında geliştirilen ünsüz ikizleşmesi modeli, Şekil (5)’te Bürünbirimcik Mo-
deli çerçevesinde yeniden uyarlanmıştır.
σ σ σ σ

µ µ
µ µ

Üz Ü Üz+Üz Ü Üz Ü Üz+Üz Ü

Ağır Seslem (Yarı İkizleşme) Ağır Seslem (Tekünsüzleşme)


“sırrı” “hokka”
σ σ

µ µ

Üz Ü Üz+Üz Ü Üz

Ağır Seslem (Tam İkizleşme)


“minnet”

Şekil 5. Türkçede ünsüz ikizleşmesinde seslem ağırlığı etkisi


44 1. Seslem Yapısı ve Titreşim(lilik) Hiyerarşisi

Ergenç ve Bekar (2013)’ün ünsüz ikizleşmesinin yeniden uyarlandığı


Şekil (5)’te sırrı sözcüğünün yarı ikizleşme, hokka sözcüğünün
tekünsüzleşme ve minnet sözcüğünün tam ikizleşme görünümleri sunul-
maktadır. Ergenç ve Bekar, sözcükleri oluşturan seslerin süre ve formant
değerleri gibi özelliklerinden yola çıkarak, Türkçede ünsüz ikizleşme-
sinin tek bir seslem yapısı içermediğini, bu yapının kendi içinde sınıfla-
nabildiğini belirtmektedir. Öte yandan Reyhan (2019)’da yapılan bir
araştırmada, Türkçede ünsüz ikizleşmesi görünümleri akustik sesbilimsel
özellikleri açısından yeniden irdelenerek deneysel bir çalışma yapılmıştır.
Reyhan, tam ikizleşme ve yarı ikizleşme sınıflamalarının işlediği, ancak
ünsüzlerin akustik özelliklerindeki farklılıklar nedeniyle tekünsüzleşme
sınıflamasındaki kimi ünsüzlerin (örn. /dd/, /kk/, /cc/, /çç/ ünsüz çiftleri
gibi) Ergenç ve Bekar’daki sınıflamaya ait olmadığı öne sürülmüştür.
Reyhan, elde edilen bu farklılığı ikizleşme alanının sesletim süresi, ikinci
formant sıklığı (F2) ve sesin yoğunluğu gibi akustik değerlerle ilişkili
olduğunu ileri sürmektedir.
Buradan yola çıkılarak, ünsüz ikizleşmesi Türkçede özellikle
biçimsesbilimsel yönleriyle oldukça tartışmalı bir konu olmasına karşın,
seslem yapısındaki bürünsel farklılıkların ortaya konulmasında belirle-
yici bir görünüm sergilediği görülmektedir. Bu kapsamda ünsüz ikiz-
leşmesi, Bürünbirimcik Modelinin Türkçedeki işleyişine de bilgi sağ-
lamaktadır.

4. Titreşim(lilik) Hiyerarşisi ve Seslem Yapısındaki Rolü


Seslem yapısının belirlenmesinde önemli bir rolü olan Titreşim(lilik)
Hiyerarşisi, ilk olarak Pike (1943)’te seslem kenarlarında azalan fiziksel
baskınlığın, seslemin çekirdeğinden tepe noktasına ulaşması olarak tanım-
lanmıştır. Titreşimlilik hiyerarşisi, günümüze kadar pek çok farklı yaklaşım
temelinde, ilgili dilin ses dizgesinin oluşum süreçlerine dayalı olarak tartı-
şılmıştır (bkz. Broselow & Finer, 1986; Tropf, 1986; Clements, 1990;
Kenstowicz, 1994; Smolensky, 1995; Parker, 2002). Bu hiyerarşi, titreşim-
liden/ötümlüden (voiced) titreşimsize/ötümsüze (voiceless) doğru derecele-
nen ve dile özgü titreşim düzeyleri içermesine karşın, seslemin oluşum bi-
çime göre her koşulda düzenli olarak yükselip alçalmamaktadır. Örneğin
İngilizcede snake [snεIk] (Tr. yılan) sözcüğündeki (bkz. Parker, 2002) ünlü
ve ünsüzlerin titreşim düzeylerinin farklı oluşu gibi. Bu sözcükte sürtünücü
(fricative) ve genizsil (nasal) ünsüzlerden sonra ünlü kayması yaşanmakta-
İpek Pınar UZUN 45

dır ve sözcüğün sonsesi konumunda bir patlamalı (plosive/stop)4 bir ünsüz


bulunmaktadır. Titreşimlilik düzeylerindeki bu alçalma ve yükselmeler, söz-
cüğün kendine ait bir iç dinamiği olduğunu göstermektedir.
Her dilde seslemi oluşturan birimlerin titreşimlilik düzeylerinin farklılık
göstermesi tipolojik farklılıklara neden olmaktadır. Bu durum, dillerarasında
titreşimlilik hiyerarşisinin evrenselleşmesini güçleştirmektedir. Broselow ve
Finer (1986) ve Tropf (1986)’da bu bağlamda evrensel nitelikler taşıyan bir
titreşimlilik hiyerarşisi ortaya konulmuştur. Bu hiyerarşinin yeniden uyar-
lanmış biçimi Şekil (6)’daki gibi sunulmaktadır:

ötümlü ötümsüz ötümlü ötümsüz


>> >> >>
sürtünücü sürtünücü patlamalı patlamalı

Yüksek Ötümlüler Alçak Ötümlüler

(Broselow & Finer, 1986)

ünlü >> yarı ünlü >> akıcı >> genizsil >> patlamalı

Yüksek Ötümlüler Alçak Ötümlüler

(Tropf, 1986)

Şekil 6. Titreşimlilik hiyerarşisine ilişkin temel görünümler

Yukarıdaki şekillerde, Broselow ve Finer (1986) ile Tropf (1986)’da


alınan farklı titreşimlilik hiyerarşileri gösterilmektedir. Broselow ve Finer,
titreşimlilik hiyerarşisinde ötümlü ve ötümsüz ünsüzleri öne çıkararak, sür-
tünücü ve patlamalı ünsüzler üzerinden genel bir sınıflama sunmaktadır.
Broselow ve Finer, bu hiyerarşiyi Titreşimlilik Dizini (The Sonority Index/A

4
Patlamalı ünsüzler, Uluslararası Sesbilim Abecesinde (International Phonetic Alphabet/IPA),
patlama konumuna, eklemleyicinin kapatılma derecesine ve türüne dayalı olarak “plosive” ya da
“stop” biçiminde kullanılmaktadır. Patlamalı ünsüzlerin Türkçe terimleştirilmesi sürecinde patla-
malı ünsüzün nasıl bir eklem kapanması içerdiği, bu kapanmanın alt türlerinin dile uygunluğu-
nun incelenmesi gerekmektedir. Johnson ve Ladefoged (2001)’de tanımlandığı gibi, yumuşak
ve burun arasındaki hava akışının kapanması sonucu artan basınç ağızsıl patlamalıları ve bu
patlamalı ünsüzlerin çift-dudak kapama (bilabial stop), damaksıl kapama (alveolar stop) ve yu-
muşak damaksıl kapama (velar stop) gibi alt türleri bulunmaktadır. Patlamalı ünsüzler genellikle
bu alt türleri içermektedir. Yumuşak damağın alt kısımda kalması ve ağız boşluğuna havanın
dolması ile hava burundan çıkmakta ve bu durumda da genizsil patlamalı ünsüzler oluşmakta-
dır. Ancak genizsil patlamalı ünsüzler, Uluslararası Sesbilim Abecesinde “stop” terimi ile değil,
“nasal stop” terimi ile tanımlanmaktadır.
46 1. Seslem Yapısı ve Titreşim(lilik) Hiyerarşisi

5-point Sonority Index) olarak da tanımlamaktadır. Dizin, ötümsüzlük düze-


yinden ötümlülük düzeyine doğru şu şekilde de ölçeklendirilmektedir: (1)
patlamalı, (2) akıcı, (3) genizsil, (4) sürtünücü, (5) yarı ünlü. Tropf ise,
ötümlülük ve ötümsüzlük dışında kalan sınıflamaları da hiyerarşiye ekleye-
rek, Broselow ve Finer’dan farklı olarak daha geniş bir ulam ortaya koymuş-
tur. Tropf’a göre, ötümlülük ve ötümsüzlük kavramlarının yanı sıra, titre-
şimlilik hiyerarşisi ünlülerle birlikte, ünlü gibi davranan yarı ünlü, akıcı ve
genizsil ünsüzleri de kapsamalıdır5.
Şekil (6)’da sunulan titreşimlilik hiyerarşileri, günümüzdeki Şekil (7)’de
sunulan genişletilmiş son biçimi almıştır (bkz. Selkirk, 1984; Clements,
1990; Kenstowicz, 1994; Smolensky, 1995; Parker, 2002). Genişletilmiş
titreşimlilik hiyerarşisinde ünsüzlerin çıkış biçimi özelliklerinin daha fazla
öne çıkarıldığı görülmektedir. Bu yazının ilerleyen bölümlerinde de aşağıda
Şekil (7)’de sunulan genişletilmiş titreşimlilik hiyerarşisi üzerinden Türkçe-
nin seslem yapısının işleyişine ilişkin betimlemeler yapılmaktadır.

ünlü >> yarı >> akıcı >> genizsil >> ötümlü >> ötümsüz >> afrike >> patlamalı
ünlü sürtünücü sürtünücü

Yüksek Ötümlüler Alçak Ötümlüler

Şekil 7. Genişletilmiş titreşimlilik hiyerarşisi

Genişletilmiş titreşimlilik hiyerarşisi, ünlülerden, yarı ünlülere, afrike ve


patlamalı ünsüzlere kadar pek çok alt ulamı kapsamaktadır. Bu hiyerarşide,
kullanım sıklığı titreşimlilik düzeylerine göre değişmekte olan sürtünücü
ünsüzleri de ötümlü ve ötümsüz biçiminde sınıflandırılmaktadır. Bununla
birlikte, patlamalı ünsüzlerle birlikte konumlandığında farklı titreşimlilik
düzeyleri taşıyan afrike ünsüzler6 (affricates) de genişletilmiş hiyerarşideki
yerini almaktadır.

5
Tropf (1986), Almanca önses konumundaki ünsüz kümelerini anadili İspanyolca olan 11 katılım-
cı üzerinde sınayarak, İspanyolca konuşucularının [ʃ+Üz+Üz] ses dizilişinde zorlandıkları bulgu-
suna ulaşmıştır. Katılımcılar, [ʃ+Üz+Üz] ses dizilişinde ya [ʃ] sesbirimini silmekte ya da bu sesbi-
rimin yerine [ə] sesbirimini yerleştirmektedir. Tropf, [ʃ] sesbiriminin İspanyolcada var olmaması
nedeniyle, katılımcılarının ünsüz kümelerini silmek yerine sadece bu sesbirimi sildiklerini, bu du-
rumun anadili konuşucuları için doğal bir üretim olduğunu ileri sürmüştür. Ancak Tropf, bu du-
rumun titreşimlilik hiyerarşisiyle bağıntısına araştırmasında açık bir şekilde değinmemiştir.
6
Alanyazında kimi araştırmalarda afrike ünsüzler titreşimlilik hiyerarşisinde sürtünücü ve patla-
malı ünsüzlerin arasında konumlandırılmaktadır (bkz. Hankamer & Aissen, 1974; Itô, 1982;
Lass, 1984; Goldsmith, 1990, Napoli, 1996; Guskova, 1999; Hooper, 1976). Bu nedenden dola-
yı afrike ünsüzler patlamalı-sürtünücü ünsüzler olarak da adlandırılmaktadır.
İpek Pınar UZUN 47

Titreşimlilik hiyerarşisinin ilk basamaklarının belirlenmesindeki


önemli bir rolü olan Pike (1943)’te daha sonra Titreşimli Ardışıklık İlkesi
(Sonority Sequencing Principle ya da Sonority Sequencing
Generalization) olarak da adlandırılacak olan ilkelerin temelleri atılmış-
tır. İlk olarak Selkirk (1984)’te tanımlanan, ardından Clements (1990)’da
geliştirilmiş olan ve alayazında pek çok araştırmada tartışılmış olan (bkz.
Harris, 1983; Blevins, 1995; Roca & Johnson, 1999; Parker, 2002) Titre-
şimli Ardışıklık İlkesi, bir dilin seslem yapısının sınırlarına ilişkin önemli
ipuçları sunmaktadır.
(4) Titreşimli Ardışıklık İlkesi (Selkirk, 1984; Clements, 1990)
a. Bir seslemin titreşim düzeyi en tepe noktasına kadar yükselir, ar-
dından düşme gösterir.
b. Seslem kenarları, çekirdeğe doğru yükselen tek yönlü titreşim
eğimi içerir.
Titreşimli Ardışık İlkesine göre bir dilde çekirdek seslemin merkezi ko-
numundadır ve genellikle ünlülerden oluşmaktadır. Bu ilkeye göre, titreşim-
liliğin tepe noktasını belirleyen bir birim olarak tanımlanan çekirdek, ünsüz-
lerin titreşimlilik özelliklerine göre ses dizgesinin oluşumundaki düzenli
ardışıklık ilişkisini belirlemede yönetici rolü yüklenmektedir. Çekirdek,
titreşimlilik düzeylerine göre önses ve sonses konumlarındaki seslerin de
ardışıklık düzenini belirlemektedir.

Titreşimli Ardışıklık İlkesi, evrensel bir ilke olarak tanımlanmasına kar-


şın, her dilin kendi ses dizgesine özgü kimi farklılıklar içermektedir. Örne-
ğin İngilizcede trust (Tr. güvenmek) sözcüğünün önses konumunda bulunan
patlamalı /t/ ünsüzü, genişletilmiş titreşimlilik hiyerarşisinde en düşük titre-
şim basamağındadır. Önses konumundaki bir diğer ünsüz olan /r/ ünsüzü
akıcı ünsüzler sınıflamasında yer almakta ve bir öncesinde konumlanan
/t/’ye göre titreşimlidir. Çekirdek konumunda [ʌ] ünlüsü, hiyerarşinin en
tepe noktasında konumlanmaktadır. Çekirdekten hemen sonra sonses ala-
nında sürtünücü /s/ ve patlamalı /t/ ünsüzleri konumlanmaktadır. Hiyerarşi-
deki düzenlenişe göre, İngilizce önses konumunda ötümsüz patlamalı bir
ünsüzden sonra ötümlü akıcı bir ünsüzün konumlanmasına izin verirken, bu
iki ünsüzün yer değişikliğine izin vermemektedir: Örneğin */rtust/ gibi. Dile
özgü düzenlilikler içeren bu ardışıklık ilkesine göre, patlamalı ünsüzlerin
oluşumu sırasında kısa ses titreşimlerinin önses konumunda kendisinden
önce bir ünsüzün konumlanmasına engel olabildiği ve ünsüzlerin eklemlen-
48 1. Seslem Yapısı ve Titreşim(lilik) Hiyerarşisi

me yerlerinin sesdiziminde etkin rol oynadığı görülmektedir. Akıcı /r/ ünsü-


zünün patlamalı /t/ ünsüzünden önce konumlanması durumunda /t/ ünsüzü-
nün patlama alanı daralmaktadır, dolayısıyla */rtust/ örneği İngilizce gibi bir
dilde kabuledilemez özelliktedir.
Titreşimli Ardışıklık İlkesinde sıklıkla tartışılan patlamalı ünsüzlere
ilişkin bir diğer durum da bu ünsüzlerin sonses konumundaki işlevleridir.
Çoğu dilde genizsil ünsüzlerle birlikte konumlanan /g/ ve /k/ ünsüzleri ve /y/
yarı ünlüsü sonses konumunda daha sık yer almaktadır. Örneğin, İngilizce
/hang/ (Tr. asmak) sözcüğünde sonses konumunda /n/ ünsüzünden sonra, bu
ünsüzün genizsilleştiren patlamalı ve ötümlü /g/ ünsüzü konumlanmaktadır.
Bu durumda genizsil [ŋ] ünsüzü üretilmekte ve İngilizce bu iki ünsüz ara-
sında yer değişimine izin vermemektedir: */hagn/.
Titreşim Ardışıklık İlkesi, pek çok dilde düzenli biçimde işlemektedir.
Ancak bazı dillerde iki ya da daha fazla sayıda sesbirimin aynı seslemde
konumlanmasına (tautosyllabic) izin veren sesdizimsel olgularla da karşı-
laşılabilmektedir. Örneğin İbranicede aynı seslem konumlanan ünsüzler,
aynı nitelikte titreşimlilik düzeyleri taşıyabilmektedir. İngilizcede ise tek
seslemli cat [kæt] (Tr. kedi) sözcüğü, bu tür sesdizimsel olgulara örnek
gösterilebilir.
Aynı seslem düzeninde iki ya da daha fazla sayıda sesbirimin konum-
lanmasına izin veren sözcüklerdeki ünsüz kümeleri arasında oluşan yukarı-
daki kısıtlamalar, En Zayıf Titreşimlilik Aralığı (Minimum Sonority
Distance) ile ilişkilendirilmektedir (bkz. Selkirk, 1984; Clements, 1990;
Parker, 2002). En Zayıf Titreşimlilik Aralığı, bir dilin önsesinde ya da son-
sesinde seslem yapısının izin verdiği ölçüde ünsüz kümelerinin bir araya
gelebilme kısıtlılığını belirleyen mesafedir. Bir dilde iki ya da daha fazla
sayıda ünsüzün aynı seslem içinde konumlanabilmesi bu aralığın izin verdiği
ölçüde ayarlanabilir. Bu olgu, pek çok dilde önses konumundaki ünsüz kü-
mesi kısıtlamalarını da açıklık getirebilir. Örneğin Parker (2002), İspanyol-
cada önses konumunda ötümsüz bir patlamalı ünsüzden sonra akıcı bir ün-
süz kullanılabilirken, ötümsüz patlamalı ünsüzden sonra genizsil bir ünsüzün
önses konumuna getirilemediğini ileri sürmektedir.
Konuşma seslerinin tipolojik yönlerini inceleyen Johnson ve
Ladefoged (2001), bir dilde seslem yapısını oluşturan her sesbirimin belirli
kısıtlamalardan geçerek sesdizimini oluşturduğunu ortaya koymaktadır. Bu
olgu, titreşimlilik hiyerarşisinde seslem çekirdeği, önses ve seslem kenar-
İpek Pınar UZUN 49

larına yönelik kurallar dizinini akla getirmektedir. Johnson ve Ladefoged’a


göre, örneğin İngilizcede patlamalı ünsüzler, ağızsıl patlama (oral stop) ve
genizsil patlama (nasal stop) olmak üzere iki alt ulama ayrılmaktadır. Bu
dilde ağızsıl patlamalı ünsüzler (örn. pie (Tr. turta), buy (Tr. satın almak),
tie (Tr. bağlamak), dye (Tr. boya), key (Tr. anahtar), guy (Tr. adam) gibi),
Türkçedeki patlamalı ünsüz ulamı ile benzer akustik sesbilgisel özellikler
içermektedir. Öte yandan, İngilizcede genizsil patlamalı ünsüzler, yalnızca
ötümlü ünsüzlerle birlikte konumlanabilmektedir (örn. sing (Tr. şarkı söy-
lemek) gibi).
Özetle, bu bölümde sunulan farklı sesbilimsel görünümler, titreşimlilik
hiyerarşisinin ve Titreşimli Ardışıklık İlkesinin, bir dide seslem yapısının ne
tür sesdizimsel kısıtlamalardan geçebileceğini belirleyen evrensel nitelikte
bir ilke olduğunu ortaya koymaktadır.

5. Titreşim(lilik) Hiyerarşisinde Kuramsal Yaklaşımlar


Bu bölümde, önceki bölümlerde tanımlanan ve dünya dillerindeki farklı
görünümleri ortaya konulan titreşimlilik hiyerarşisinin kuramsal yaklaşımlar
çerçevesinde geçmişten günümüze kadar nasıl ele alındığı betimlenmektedir.
Bu bağlamda, Pāņini’den günümüze kadar pek çok araştırmada sözcüğün
seslem düzeninin oluşumu sürecinde titreşimlilik hiyerarşisi etkin rol oyna-
mıştır. Bu bölümün ilk kısmında titreşimlilik hiyerarşisi kavramının
alanyazındaki ilk kuramsal sezdirimleri ve öncü yaklaşımlar, ikinci kısmında
ise günümüz yaklaşımları üzerinden kuramsal araştırmalar gözden geçiril-
mektedir.

5.1. Önceki Yaklaşımlar


PĀŅINI, DE BROSSES, WOLF ve JESPERSEN
Titreşimlilik hiyerarşisine ilişkin kuramsal sezdirimlerin bulunduğu en
eski kaynağın M.Ö. 500 yıllarında Pāņini tarafından (Parker, 2002’den alın-
tılanan) yazıldığı ileri sürülmektedir. Pāņini, konuşma seslerini titreşimlilik
özelliklerine göre hiyerarşik olarak sınıflandırmıştır (bkz. Tablo 1).
Prayatna olarak tanımlanan bu ulamlama, ilk olarak Cardona (1988)’de
eklemleyici güç (articulatory effort) biçiminde yeniden terimleştirilmiştir.
Misra (1966) ve Cardona (1988), Pāņini’nin bu ulamlamasını aşağıda sunul-
duğu gibi imgeleştirmiştir:
50 1. Seslem Yapısı ve Titreşim(lilik) Hiyerarşisi

Tablo 1. Pāņini sınıflandırması


Sesler Temel Sınıflandırma
/a/, /i/, /u/ basit ünlüler
/ṛ/, /ḷ/ selenli ünlüler
/e/, /o/ ünlü kayması
/ai/, /au/ ünlü kayması
/h/, /y/, /v/, /r/ ötümlü soluklular ve yarı ünlüler
/l/ yarı ünlü
/ň/, /m/, /ŋ/, /ṇ/, /n/ genizsil duraksıllar
/jh/, /bh/ damaksıl ve dudaksıl ötümlü soluklu duraksıllar
/gh/, /ḍh/, /dh/ ötümlü soluklu duraksıllar
/j/, /b/, /g/, /ḍ/ ötümlü soluksu duraksıllar
/kh/, /ph/, /ch/, /ṭh/, /th/, /c/, /ṭ/, /t/ ötümsüz duraksıllar
/k/, /p/ ötümsüz duraksıllar
/š/, /ṣ/, /s/ sızmalılar
/h/ ötümlü sürtünücüler

Pāņini’den sonra, alanyazında öncü niteliğindeki bir diğer sınıflandırma,


de Brosses (1765) (Parker 2002’den alıntılanan) tarafından oluşturulmuştur.
Titreşimlilik (sonority) terimini alanyazında ilk defa kullanan araştırmacı-
lardan da biri olan de Brosses (bkz. Ohala, 1990; Parker, 2002), titreşimlilik
kavramını sesin şiddeti (loudness) üzerinden ele tanımlamaktadır. İşitsel
sesbilgisine ilişkin gözlem tekniklerini kullanan de Brosses, pek çok dilde
duraklamalı ünsüzlerin (obstruents), akıcı ötümlü ünsüzlerden (liquids) daha
az belirgin olduğunu savlamıştır.
Önceki yaklaşımlarda öne çıkan son araştırmacı olan Wolf, 19. yüzyılın
sonlarına doğru (1871), de Brosses tarafından kullanılan sesin şiddetine dayalı
titreşimlilik ölçümü yöntemini tekrarlamış ve yeni bir ölçüm sistemi geliştirmiş-
tir (bkz. Nathan, 1989; Parker, 2002). Bu ölçüm sistemine göre, Almancada
adım sayma tekniği ile seslerin titreşimlilik özelliklerini belirlemeye çalışan
Wolf, yeni bir sıralama ortaya koymuştur. Tablo (2)’de sunulan sıralamada
tablonun üst kısmı sesleri, alt kısmı ise adımların sayısını göstermektedir.

Tablo 2. Wolf (1871)’e ait titreşimlilik hiyerarşisi


a o e i u š
360 350 330 300 280 200
m, n s f k, t ř p h
180 175 67 63 41 18 12
İpek Pınar UZUN 51

Titreşimlilik hiyerarşisinin kuramsal temelleri ise günümüze doğru yak-


laşırken Jespersen (1904), de Saussure (1907), Bloomfield (1914) gibi araş-
tırmalarda ortaya konulmuştur. Bu doğrultuda alanyazında ilk olarak
Jespersen (1904)’te Şekil (8)’de sunulduğu gibi, seslerin titreşim uzaklıkla-
rına dayalı yeni bir hiyerarşi önerilmiştir.

(1a) (1b) (2) (3) (4a) (4b)


ötümsüz ötümsüz ötümlü ötümlü ötümlü ötümlü
patlamalılar sürtünücüler patlamalılar sürtünücüler genizsiller yanallar

(5) (6) (7) (8)


ötümlü /r/-ler ötümlü ötümlü ötümlü
yüksek ünlüler orta ünlüler alçak ünlüler

Şekil 8. Jespersen (1904)’te titreşimlilik hiyerarşisi

Jespersen (1904)’te sunulan yukarıdaki titreşimlilik hiyerarşisine göre,


hiyerarşiyi oluşturan her bir ulam arasında belirgin sesbilimsel farklılıkların
bulunduğu görülmektedir7. Günümüzdeki genişletilmiş titreşimlilik hiyerar-
şisinin temel ilkelerinin oluşturulduğu bu sınıflandırmada (a) ve (b) biçimin-
de kodlanan ulamların arasında daha belirgin titreşim farklılıklarının bulun-
duğu varsayılmaktadır.

5.2. Günümüz Yaklaşımları


Ses tellerinin titreşimine dayalı olarak ünlülerin ve ünsüzlerin evrensel
özelliklerinin titreşimlilik düzeyine göre belirleyen titreşimlilik hiyerarşisi,
günümüz kuramsal sesbilim yaklaşımlarında pek çok çalışmada ele alınmış-
tır. Brakel (1979) ile başlayan günümüz kuramsal yaklaşımları bu bölümde,
seslem yapısının temel düzenlenişini tartışan Selkirk (1984) ve Clements
(1990), titreşim hiyerarşine güncel kavram ve yaklaşımlar kazandıran Lass

7
Günümüz titreşimlilik hiyerarşisinde Jespersen (1904)’ün biçimsel yaklaşımları korunmuştur.
Jespersen’in yaklaşımına göre, (1) titreşimsizliğin en alçak düzeyine ve (8) en yüksek titreşimli-
lik düzeyine karşılık gelmektedir. Jespersen’in sınıflandırmasına yönelik ayrıntılı bilgiler için bkz.
Parker (2002).
52 1. Seslem Yapısı ve Titreşim(lilik) Hiyerarşisi

(1984), Larson (1993) ve Gnanadesikan (1997) ile seslerin tipolojik özellik-


lerine göre kapsamlı biçimde inceleyen Parker (2002) çerçevesinde ele
alınmaktadır.
BRAKEL (1979)
Titreşimlilik hiyerarşisinin kuramsal olarak betimlenmesinde günümüz
öncü yaklaşımlarından biri olan Brakel (1979), hiyerarşiyi oluşturan seslerin
ayırıcı özelliklerine göre sınıflandırılması gerektiğini ileri sürmektedir. Ayı-
rıcı özellikleri, seslerin titreşim gücü ile ilişkilendiren Brakel, titreşimlilik
hiyerarşisini Üretici Sesbilim Kuramında sunulan doğal sınıflandırma
(natural classes) üzerinden (+) biçiminde kodlayarak seslerin ortalama de-
ğerlerini incelemiştir. Bu bağlamda oldukça kapsamlı bir inceleme tekniği
kullanan Brakel, Tablo (3)’te sunulduğu gibi titreşimlilik hiyerarşisi sınıf-
landırması üzerine yeni bir bakış açısı kazandırmıştır.

Tablo 3. Brakel (1979)’un titreşimlilik sınıflandırması

Sesbilimsel özellik Ayırıcı özellikli birimlerin ortalamaları


Ötümsüz kapantılılar 6.75
Ötümsüz sürtünücüler 5.61
Ötümlü patlamalılar 5.41
Ötümlü sürtünücüler 4.92
Genizsiller 4.50
Akıcılar 4.16
Yarı ünlüler 3.50
Ünlüler 3.29

Tablo (3)’teki sınıflandırmaya göre Brakel, hiyerarşiyi oluşturan sesleri,


sesbilimsel özelliklerine göre ötümsüz ve ötümlüler çerçevesinde iki ulamda
incelemiştir. Sınıflamaya göre, kapantılı ve sürtünücü ünsüzlerin bir kısmı
ötümsüzler içinde, patlamalı ve sürtünücü ünsüzlerin diğer kısmı ötümlü
ünsüzler içinde ele alınmıştır. Sınıflandırmada geriye kalan genizsil ünsüz-
ler, akıcı ünsüzler, yarı ünlüler ve ünlüler ise, ayırıcı özelliklerine göre taşı-
dıkları ortalama titreşimlilik düzeylerinin yüksekliğine göre sıralanmıştır.
Alanyazındaki önceki yaklaşımlarla uyumluluk içeren bu sınıflandırma, bir
sonraki bölümde betimlenen Selkirk (1984)’e ilişkin yaklaşımların önünü
açmıştır.
İpek Pınar UZUN 53

SELKIRK (1984)
Titreşimlilik hiyerarşisinin alanyazındaki en temel kuramsal yaklaşımla-
rından biri olan Selkirk (1984)’te titreşimlilik, koşullara bağlılık
(provisional) olgusu ile açıklanmaktadır. Brakel (1979)’da ortaya konulan
ayırıcı özellikler temelindeki sınıflandırma üzerinden Selkirk, Tablo (4)’te
sunulduğu gibi, seslerin titreşimlilik değerlerini sayısal tabanda sıralayan
güncel bir hiyerarşi önermiştir.

Tablo 4. Selkirk (1984)’ün titreşimlilik sınıflandırması


Sesler Titreşimlilik Değeri
/a/ 10
/e/, /o/ 9
/i/, /u/ 8
/r/ 7
/l/ 6
/m/, /n/ 5
/s/ 4
/v/, /z/, /ð/ 3
/f/, /Ɵ/ 2
/b/, /d/, /g/ 1
/p/, /t/, /k/ .5

Brakel (1979)’daki sıralamaya göre daha pratik bir uygulama alanı olan
bu sıralama, seslerin titreşimlilik düzeylerini daha belirgin biçimde derece-
lendirmektedir. Selkirk (1984) temelinde Dogil (1992)’de titreşimlilik uzak-
lığı (sonority distance) olarak da tanımlanan bu sıralama, sesler arasında
derece oranlarında farklılıklar gösterebilmektedir. Örneğin Dogil’e göre,
yarı ünlüler ve akıcı ünsüzler arasındaki titreşimlilik uzaklığı ile akıcı ünsüz-
ler ve genizsil ünsüzler arasındaki uzaklık aynı değerde olmayabilir.
Titreşimlilik uzaklığı, elbette her dil içinde tanımlanan ünsüzler ve ünlü-
ler arasında aynı oranda değişiklik göstermeyebilir. Bu yaklaşım, hiyerarşiyi
oluşturan seslerin sesbilgisel özelliklerinin her dil için eşdeğer olmadığını,
dilden dile pek çok tipolojik farklılık olduğunu da kanıtlayan nitelikte bir
olgudur. Günümüz yaklaşımlarında ilerleyen bölümlerde betimlenecek olan
Larson (1993), titreşimlilik uzaklığının, sesler arasında belirli noktalar temel
alınarak nicelik yönleriyle evrenselleşebileceğini, ancak ulamlar arasındaki
54 1. Seslem Yapısı ve Titreşim(lilik) Hiyerarşisi

uzaklıkların dilden dile değişebileceğini öne sürmektedir. Selkirk (1984)’ün


titreşimlilik sınıflandırmasını ayrıntılı olarak inceleyen Parker (2002) ise,
hiyerarşinin evrensel ya da dile özgü değiştirgenler içeren bir kavram olup
olmadığını tartışarak, bu hiyerarşinin içsel bir düzenleniş içerdiğini varsay-
maktadır.
LASS (1984)
Selkirk (1984)’ün sınıflandırmasının yanında Lass (1984), titreşimlilik
hiyerarşisine açıklık (openness) adı verilen yeni bir kavramı kazandırmış ve
bu kavramı akustik sesbilgisel özelliklerle tanımlamaktadır. Lass’a göre
açıklık, sesin üretimi sırasında hava akımına karşı oluşan direncin azalması
ve düzenli işleyen akustik enerjideki artış ile ilişkilendirilmektedir. Lass,
açıklık kavramına ilişkin iki temel aşamadan söz etmektedir. Bu aşamalar-
dan ilki, sesin çıkarılışı sırasında titreşimliliğe göre aşağı yönde ya da açık-
lık alanına göre sağa doğru hareketi olarak tanımlanmaktadır. İkinci aşama
ise, sesin çıkarılışı sırasında titreşimliliğe göre yukarı yönde ya da açıklık
alanına göre sola doğru hareket etmesi biçiminde tanımlanmaktadır.
Selkirk (1984)’teki kuramsal sezdirimlerden farklı olarak Lass (1984),
titreşimlilik hiyerarşisinin tanımlanmasında akustik sesbilgisel özelliklerin
daha fazla ele alınması gerektiğini vurgulamaktadır. Lass ayrıca, bir dilde
titreşimlilik hiyerarşisinin belirlenebilmesi için, sesin titreşimlilik derecesi-
nin tınlama düzeyindeki yönünün değişmesi ve sesin açıklık alanının hava
akımındaki hareketine dayalı değişiminin incelenmesi gerektiğini öne sür-
mektedir. Lass bu inceleme alanlarını titreşimlilik hiyerarşisinde 1 ya da Ø
ile dizinlemektedir.

(4a)
ötümsüz duraklamalı soluklu
(5a) ağızsıl gırtlaksıl
afrike sürtünücü sürtünücü
(4a) (3a) (2a)
titreşimlileşme
Ø

ötümlü
duraklamalı afrike sürtünücü yaklaşmalı
(5b) (4b) (3b) (2b)

açıklık

Şekil 9. Lass (1984)’teki titreşimlileşme alanları


İpek Pınar UZUN 55

Şekil (9)’da gösterilen titreşimlileşme alanları açıklık kavramı tabanında


ele alınarak, ünsüzlerin fiziksel özelliklerini öne çıkararak daha geniş bir
sınıflandırma sunulmaktadır. Örneğin, afrike ünsüzler ve solukluluk özelliği,
sürtünücü ünsüzlerin ağızsıl ya da gırtlaksıl olma özellikleri ve yaklaşmalı
ünsüzlerin dizine eklenmesi gibi alt ulamların da titreşimlilik hiyerarşisinde
yer aldığı görülmektedir.
CLEMENTS (1990)
Selkirk (1984) tabanında titreşimlilik hiyerarşisinin seslerin fiziksel
özellikleriyle doğrudan bir ilişkisini olduğunu öne süren Clements (1990),
hiyerarşinin yalnızca soyut ögelerden oluşan bir sistem olarak tanımlanma-
ması gerektiğini vurgulamaktadır. Sesbilimsel kavramların fiziksel yönleri-
nin kuramsal betimlemesinde önemli bir yeri olan Clements, titreşimlilik
hiyerarşisinin titreşimlilerden titreşimsizlere doğru şu şekilde sıralamaktadır:
Ünlüler > yarı ünlüler > sızmalılar > genizsiller > patlamalı ünsüzler. Selkirk
temelinde Clements’in geliştirdiği titreşimlilik hiyerarşisi yeniden biçimlen-
dirilerek Şekil (10)’da sunulan görünümü almıştır.

1 2 3 4 5

/p/ /b/
/t/ /d/ /f/ /v/ /s/ /m/ /l/ /ʁ/ /i/ /e/ /a/
/k/ /g/ /z/ /n/ /u/ /o/

patlamalı sürtünücü genizsil akıcı ünlüler


ünsüzler ünsüzler ünsüzler ünsüzler

Şekil 10. Clements (1990)’dan uyarlanan titreşimlilik hiyerarşisi

Clements (1990) ve Selkirk (1984) tabanında yeniden uyarlanan Şekil


(10)’daki titreşimlilik hiyerarşisinde, benzer özellikler taşıyan ünsüzler ve
ünlüler karmaşık olmayan bir düzen içinde sunulmuştur. Lass (1984)’ten
farklı olarak afrike ünsüzler, duraklamalı ve sürtünücü ünsüzleri kendi içle-
rinde alt ulamlara ayırmayan Clements, sesbilgisel yönleriyle pek çok dil
üzerinde daha uygulanabilir bir sınıflandırma oluşturmaya çalışmıştır.
Öte yandan Clements (1990)’a göre, titreşimlilik hiyerarşisinde ünlüle-
rin ve yarı ünlülerin8 akustik sesbilgisel özelliklerinin tam bir kesinlik ka-

8
Clements (1990), Şekil (10)’da sunulan görselde yarı ünlüler ile akıcı ünsüzleri dile özgü değiş-
kenler çerçevesinde aynı sınıflama içinde varsaymaktadır.
56 1. Seslem Yapısı ve Titreşim(lilik) Hiyerarşisi

zanmadığı da dile getirilmektedir. Bu nedenden ötürü Clements, yeni bir


sıralama oluşturarak, ünlüleri ve yarı ünlüleri tek bir “ünlüler” çatısı altına
yerleştirmiş ve sıralamayı şu şekilde yeniden yorumlamıştır: ünlüler > sız-
malılar > genizsiller > patlamalı ünsüzler.
Yarı ünlüleri ve ünlüleri aynı çatı altında ele alarak, pek çok tartışmalı
nokta oluşturmuş olmasına karşın, titreşimlilik hiyerarşisinin tanımlanma-
sında seslerin akustik sesbilgisel özelliklerini daha fazla öne çıkarmasıyla
alanyazında Clements (1990) önemli bir yapıtaşı olarak kabul edilmektedir.
Clements’in titreşimlilik hiyerarşisini betimleyen bu sınıflandırması, hiye-
rarşik/aşamalanmalı akustik-sesbilgisel ölçek (hierarchical acoustic-
phonetic scale) olarak tanımlanmaktadır. Clements’e göre bir dilde titreşim-
lilik düzeyi, yüksek titreşimli seslerden (örn. akıcı ünsüzlerden genizsil ün-
süzlere doğru), alçak titreşimli seslere doğru (örn. sürtünücü ünsüzlerden
duraklamalı ya da patlamalı ünsüzlere doğru, bkz. Şekil 10) akustik sesbilgi-
sel bir düzenleniş içermektedir. Clements’in akustik-sesbilgisel ölçek yakla-
şımı, bu yazının önceki bölümlerinde de sözü edilen (bkz. Bölüm 4) En Za-
yıf Titreşimlilik Aralığı ilkesini de destekler niteliktedir. Buradan yola çıkı-
larak, aynı seslemde iki ya da daha fazla sayıda sesbirimin konumlanabilme-
sine izin veren sözcüklerde bulunan ünsüz kümeleri arasındaki uyum, o kü-
meleri oluşturan seslerin akustik sesbilgisel özellikleri arasındaki titreşimli-
lik düzeniyle ilişkilendirilmelidir.
LARSON (1990), (1993)
Selkirk (1984), Larson (1990) ve Goldsmith (1993)’ü benimseyen
Larson (1993), önceki yaklaşımlardan farklı olarak, titreşimlilik hiyerarşisini
daha tekil bir bakış açısıyla ele almaktadır. Buna göre Larson (1993), birbi-
rine yakın parçalı birimler arasında karşılıklı bir etkileşime dayalı titreşimli-
lik farklılığı olduğunu varsaymaktadır. Bu yaklaşım ile titreşimlilik hiyerar-
şisine orantısal bir tanımlama getirerek, hiyerarşiyi oluşturan her bir sesi
katsayılara dayalı olarak hesaplamaktadır. 400 sözcükten oluşan İngilizce bir
bütünce üzerinden Larson (1993)’de tartışılan bağlantıcı algoritmaya
(connectionist algorithm) ilişkin birim ve titreşimlilik katsayıları Tablo
(5)’te sunulmaktadır.
İpek Pınar UZUN 57

Tablo 5. Larson (1993)’ün titreşimlilik dizini


Birimler Titreşim Katsayısı Birimler Titreşim Katsayısı
/ə/ 9.21 /ž/ 5.84
/a/ 9.10 /ŋ/ 5.78
/e/ 8.72 /ĵ/ 5.62
/u/ 8.29 /n/ 5.31
/i/ 8.28 /m/ 4.97
/o/ 7.99 /v/ 4.83
/ɛ/ 7.80 /Ɵ/ 4.78
/ʊ/ 7.79 /f/ 4.72
/ɪ/ 7.55 /g/ 3.88
/y/ 7.35 /h/ 3.45
/æ/ 7.02 /k/ 3.42
/ð/ 6.95 /š/ 3.27
/ɔ/ 6.45 /p/ 3.13
/ʌ/ 6.45 /z/ 3.09
/w/ 6.24 /hw/ 2.92
/r/ 6.01 /d/ 2.66
/l/ 5.96 /t/ 2.60
/ž/ 5.84 /s/ 2.48
/ŋ/ 5.78 /č/ 2.45
/ĵ/ 5.62 /b/ 0.90

Titreşimlilik hiyerarşisindeki düzeni, hiyerarşiyi oluşturan her bir sesin


sesdizimsel özelliklerine dayandırarak, titreşim katsayıları çerçevesinde
açıklayan Larson (1993), titreşimlilik hiyerarşisini hesaplamalı sesbilgisel
(computational phonetics) bakış açısı ile ele alan nadir araştırmalardan biri-
dir. Akustik sesbilgisel bakış açılarını destekleyen Parker (2002)’de birimler
arasındaki bu orantısal ve bağlantıcı yaklaşım, dillerarasında pek çok farklı-
lık içereceği düşünülerek, hiyerarşinin evrenselliği üzerinden tartışılmıştır.
Parker’a göre, Tablo (5)’te sunulan Larson’un titreşimlilik dizini, hem tek
bir dile özgü olması hem de bütünceye özgü olması nedeniyle, hiyerarşinin
evrenselliğine yönelik sınırlı bilgi sunmaktadır.
GNANADESIKAN (1997)
Gnanadesikan (1997), titreşimlilik hiyerarşisinin üçlü bir ölçekten olu-
şan sesbilimsel tabanlı bir sistem olduğunu ileri sürmektedir. (6)’da sunulan
58 1. Seslem Yapısı ve Titreşim(lilik) Hiyerarşisi

ölçekler, Gnanadesikan (1997)’ye göre titreşimlilik hiyerarşisini bütünleyen


niteliktedir.
(6) a. İçsel Titreşim (Inherent Voicing)
ötümsüz patlamalı ünsüz: 1
ötümlü patlamalı ünsüz: 2
tınlayıcı ünsüzler: 3
b. Ünsüz Kısıtlaması (Consonantal Stricture)
patlamalılar: 1
sürtünücü ve akıcı ünsüzler: 2
ünlü ve gırtlaksıl: 3
c. Ünlü Yüksekliği (Vowel Height)
yüksek ünlü: 1
orta yüksek ünlü: 2
alçak ünlü: 3
Parker (2002)’de ayrıntılı olarak tartışılan bu sınıflamaya göre, belirlilik
(markedness) ve sadıklık (faithfulness) kısıtlamalarının belirlenmesinde
Gnanadesikan (1997) önemli bir yer tutmaktadır. (6)’da oluşturduğu ölçeği
pek çok açıdan karmaşık bulan Gnanadesikan, uyuma dayalı hizalama
(harmonic alignment)9 ya da yerel birleştirim (local conjuction) (Parker
2002: 83) ile ilişkilendirmektedir. Buradan yola çıkarak Gnanadesikan
(1997), dolaylı titreşimlilik hiyerarşisini Chomsky ve Halle (1968)’in doğal
sınıflandırması tabanında (7)’deki gibi sıralamaktadır:
(7) a. alçak ünlüler
b. orta yüksek ünlüler
c. yüksek ünlüler ya da yarı ünlüler
d. gırtlaksıl /ʔ/ ve /h/ ünsüzler
e. akıcı ünsüzler
f. genizsil ünsüzler
g. ötümlü sürtünücü ünsüzler
h. ötümsüz sürtünücü ünsüzler
j. ötümlü patlamalı ünsüzler
k. ötümsüz patlamalı ünsüzler

9
Uyuma dayalı hizalama ve yerel birleştirim üzerine ayrıntılı bilgi için bkz. Prince ve Smolensky,
1993; Hewitt ve Crowhurst, 1996; Alderete, 1997; Smolensky, 1997; Zoll, 1999.
İpek Pınar UZUN 59

(7)’deki titreşimlilik hiyerarşisinde en belirgin kısım, gırtlaksıl ünsüzle-


rin diğer ünsüzlerden ayrılarak, ötümlü ve ünlülere sesbilimsel özellikleri
açısından daha yakın nitelikte kodlanmış olmasıdır. Benzer bir durum
Clements (1990)’ın titreşimlilik hiyerarşisinde de göze çarpmıştır. Bununla
birlikte, Gnanadesikan (1997)’in (7)’de sunulan doğal sınıflandırmasında
seslerin üçboyutluluk özelliklerine göre çıkış yerleri, çıkış biçimleri ve ses
tellerinin titreşimliliği gibi alt fiziksel özellikleri üzerinde belirgin bir ayrı-
mın yapılmadığı da dikkat çeken bir diğer önemli bulgudur.
PARKER (2002)
Titreşimlilik hiyerarşisinin tipolojik yönlerini ayrıntılı olarak kuramsal
ve uygulamalı bir tabanda araştıran Parker (2002), pek çok dilde gırtlak ün-
süzleri olarak tanımlanan [h] ve [ʔ] ünsüzlerinin farklı titreşimlilik sıralama-
larında bulunmasına yönelik tartışmaların önünü açmaktadır. Parker’a göre
titreşimlilik hiyerarşisinde bu gırtlak ünsüzlerinin, titreşimli tınlayıcı ünsüz-
ler olarak mı, yoksa patlamalı ünsüzler olarak mı tanımlanması gerektiği bir
kesinlik içermektedir. Gırtlak ünsüzlerinin hiyerarşideki tanımlanmasına
yönelik bu sorunlar pek çok çalışmada da ele alınmıştır. Kimi çalışmalarda
[h] ve [ʔ] ünsüzleri aynı sınıflama içinde tınlayıcı ötümlü ünsüzler olarak
kabul edilirken (Levin, 1985; Parker, 1989; Larson, 1990 gibi), kimi çalış-
malarda bu ünsüzler, patlamalı ünsüzlerin içinde sınıflandırılmaktadır (bkz.
Chomsky & Halle, 1968; Durand, 1987; Dogil, 1992; Zec, 1988; Orie &
Bricker, 2000 gibi). Öte yandan, bazı çalışmalarda ise gırtlak ünsüzlerinin
ötümlü tınlayıcılar ile patlamalı ünsüzler (ya da duraklamalılar) arasında bir
düzeyde olduğu (bkz. Brittain, 2000), her iki sınıflamaya da ait olduğu (bkz.
Churma & Shi, 1996) ya da her iki sınıflamanın da dışında kaldığı (bkz. van
der Hulst, 1984; Clements, 1990 gibi) varsayılmaktadır.
Gırtlak ünsüzlerinin titreşimlilik hiyerarşisindeki konumlarını ayrıntılı
olarak inceleyen Parker (2002), bu ünsüzlerin ötümlü ve ötümsüz olarak iki
ulamda ele alınması gerektiğini ileri sürmektedir. Parker’a göre gırtlak ün-
süzlerin ötümlü patlamalı ünsüzler > ötümsüz patlamalı ünsüzler biçiminde
yeniden sınıflandırılması gerekmektedir. Parker ayrıca, sürtünücü ünsüzlerin
ve patlamalı ünsüzlerin kendi içlerinde de ötümlü ve ötümsüz olarak sınıf-
landırılması gerektiğini ileri sürmektedir. Kimi çalışmalarda ötümsüz sürtü-
nücü ünsüzlerin ötümlü patlamalı ünsüzlerden daha yüksek titreşimlilik dü-
zeyinde olduğu (Selkirk, 1984; Vennemann, 1988; Katamba, 1989;
Goldsmith & Larson, 1990; Puppel & Fisiak, 1992; Parker, 1989; Rose,
2000; de Lacy, 2002), kimi çalışmalarda ötümlü patlamalı ünsüzlerin ötüm-
60 1. Seslem Yapısı ve Titreşim(lilik) Hiyerarşisi

süz sürtünücü ünsüzlerden daha yüksekte olduğu (Jespersen, 1904; Brakel,


1979; Hironymous, 1999; Struijke, 1999; Gouskova, 2001), az sayıda çalış-
mada ise (Vennemann, 1972; Escure, 1977; Larson, 1990) ötümsüz sürtünü-
cü ünsüzler ve ötümlü patlamalı ünsüzlerin eşit titreşimde olduğu varsayıl-
maktadır.
Çıkış biçimi açısından patlamalı ve sürtünücü ünsüzlerle ilişkilendirilen
afrike ünsüzler, titreşimlilik hiyerarşisinde betimlenmesi en güç sınıflamayı
içermektedir. Parker (2002)’de tartışılan ve farklı çalışmalardan alıntılanan
titreşimlilik hiyerarşisinde afrike ünsüzlerin öncelik ve sonralık sıralamasın-
daki değişkenlikleri oldukça dikkat çekicidir. Parker bu değişkenliği, afrike
ünsüzlerin titreşimlilik özelliklerinin belirlenmesindeki akustik sesbilgisel
güçlüklerle ilişkilendirmektedir. Buna göre titreşimlilik sıralaması şu şekil-
dedir: a. sürtünücü ünsüzler > afrike ünsüzler > patlamalı ünsüzler, b. patla-
malı ünsüzler > afrike ünsüzler, c. afrike ünsüzler = patlamalı ünsüzler10.
Bununla birlikte Parker (2002), akustik sesbilgisel yöntemlerle incelen-
mesi gerektiğini ileri sürdüğü titreşimlilik hiyerarşisini, psikodilbilimsel
yöntemler kullanılarak da incelemek gerektiğini önermektedir. Bu yazının
da oluşumunda önemli kuramsal veriler sunan ve titreşimlilik hiyerarşisinde
oldukça kapsamlı bir betimleme ortaya koyan Parker (2002)’deki doktora
tez çalışmasında, İngilizce ve İspanyolca anadili konuşurları üzerinden kar-
şılaştırmalı bir uygulama sunmuştur. Akustik sesbilgisel yöntemler kullanan
Parker, titreşimlilik hiyerarşisinin hava akımındaki devinime göre
(aerodynamic) şu akustik değişkenler üzerinden incelemiştir: Enerji yoğun-
luğu (intensity), birinci formant frekansı/F1 (first formant frequency), toplam
birim süresi (total segment duration), ağıziçi hava basıncının tepe noktası
(peak intraoral air pressure) ve genizsil hava akışı (nasal air flow). Parker
araştırmanın ikinci kısmında, psikodilbilimsel yöntemler kullanarak, anadili
İngilizce olan 332 konuşurun, toplam 99 adet varsayımsal uyumlu özellik
içeren sözcük çiftlerini (örn. roshy-toshy) kendilerine göre doğal olan bi-
çimde sıralamalarını istemiştir.
Titreşimlilik hiyerarşisinin evrensel ve dile özgü özelliklerinin ortaya
konulmasında dikkate değer bir sınama tekniği geliştiren Parker (2002),
hiyerarşinin incelendiği dillerde farklı anadili konuşurları tarafından nasıl

10
Afrike ünsüzlerin dillere özgü titreşimlilik hiyerarşisinde öncelik ve sonralık sıralaması üzerine
daha ayrıntılı bilgi için bkz. Bolinger, 1962; Hooper, 1976; Hankamer ve Aissen, 1974;
Goldsmith, 1990, Guskova, 1999.
İpek Pınar UZUN 61

algılandığı ve üretildiğini ölçebilen ilk araştırmalardan biri olmuştur. Bu


yönleriyle Parker titreşimlilik hiyerarşisinin evrenselliğine hem akustik ses-
bilgisel tabanda, hem de psikodilbilimsel tabanda yeni bir bakış açısı kazan-
dıran öncü çalışmalardan biri olarak alanyazında kendine önemli bir yer
kazanmıştır.

6. Türkçede Titreşim(lilik) Hiyerarşisinin İşleyişi


Türkçede ses tellerinin titreşimliliği günümüze dek pek çok çalışmada ele
alınmış olmasına karşın (bkz. Selen, 1979; Ergenç, 1995; Yüksel, 2010 gibi),
titreşimlilik hiyerarşisinin Türkçede kuramsal yönleriyle incelendiği az sayıda
çalışma bulunmaktadır (bkz. Zimmer, 1969; Clements & Sezer, 1982). Bu
çalışmalarda hiyerarşi, Titreşimli Ardışıklık İlkesinin işleyişine ve Türkçedeki
önses konumundaki ünsüz kümelerinin En Zayıf Titreşimlilik Aralığına göre
sesdiziminde nasıl konumlandığı yönünden incelenmiştir. Bu açıdan en kap-
samlı çalışmalardan biri olan Clements ve Sezer (1982)’de, Türkçede uyum
(harmony) ve uyumsuzluk (disharmony) üzerinden önses ve sonses konumla-
rındaki kısıtlılıklar incelenerek, Türkçedeki alıntı sözcükler üzerinden
biçimsesbilimsel (morphophonological) tabanlı örneklerle11 hiyerarşinin işle-
yişi tartışılmıştır. Örneğin, Türkçeye yabancı dillerden alıntılanan damaksıl [l]
sesbiriminin, arkadil ünlüleriyle olan uyumundan dolayı (örn. kalp + i > kalbi
gibi) ötümsüz patlamalı /p/ ünsüzünün üzerine ünlüyle başlayan bir ek alması
durumunda ötümlü patlamalı /b/ ünsüzüne dönüşmesi durumu gibi. Clements
ve Sezer (1982: 245) ayrıca, Türkçede sonses konumunda dilin izin verdiği
ölçüde uyumsuzluk içeren ses dizilişlerini de (8)’deki gibi sınıflandırmaktadır.
(8) a. ötümlü + patlamalı (duraklamalı): türk, genç
b. ötümsüz sürtünücü + ağızsıl patlamalı: çift, aşk
c. /k/ + /s/ dizilişi: raks, boks
Önceki bölümlerde söz edildiği gibi (bkz. Bölüm 4, Bölüm 5), titreşimli-
lik hiyerarşisinde ünlülerin ve ünsüzlerin titreşimli ardışıklığı ve seslem
yapısının oluşumu arasında etkileşimsel bir işleyiş vardır. Bu düzenli ardı-
şıklık, dilin sözlü olarak üretilmesi sırasında Ergenç (1995)’te Türkçe üzeri-
ne tanımlanan En Az Çaba İlkesi12 (The Principle of Least Effort) ya da En

11
Türkçede biçimses değişkeleri ve biçimsesbilimsel görünümlere ilişkin daha ayrıntılı kuramsal
tartışmalar için bkz. Kunduracı (2020).
12
En Az Çaba İlkesi üzerine dilbilim alanyazındaki ayrıntılı bilgilere ve öncü kaynaklara erişim için
bkz. örn. Zipf, 1949 [1972]; Whitney, 1878 [1971]; Baudouin de Courtenay, 1877 [1972]; Krug,
1998 gibi.
62 1. Seslem Yapısı ve Titreşim(lilik) Hiyerarşisi

Az Çaba Yasası (Least Effort Law) ile açıklanabilir. Bu ilkeye göre, bir söz-
cüğün seslem yapısını oluşturan ünlü ve ünsüzlerin titreşimlilik düzeyleri
arasında düzenli ve ardışık bir işleyiş bulunmaktadır. Böylelikle, Türkçede
içses, önses ya da sonses konumlarında söyleyişi zorlaştıran bir sesdizimi,
Türkçenin ses dizgesine özgü özelliklere göre yeniden biçimlenebilmektedir.
Bu yönleriyle En Az Çaba İlkesi, pek çok dilde de bu yazıda önceki bölüm-
lerde betimlenen Büyükçül Önses İlkesi (bkz. Bölüm 2.2’de Şekil 2) ile
sesdizimsel açıdan bütünlük kurmaktadır.
Türkçe bilindiği gibi, içses konumunda fazla sayıda aynı ya da farklı ni-
telikte ünsüzü barındırmayı tercih eden bir dil olmadığı için (bkz. Selen,
1979; Ergenç, 1989, 1995; Ergenç & Bekar Uzun, 2017 gibi), bu dilde içses
konumunda titreşimlilik hiyerarşisinin getirdiği bazı sesdizimsel kısıtlamalar
bulunmaktadır. Aşağıda Şekil (11)’de, titreşimlilik hiyerarşisinin Türkçedeki
tipik görünümleri genişletilmiş titreşimlilik hiyerarşisi çerçevesinde (bkz.
Selkirk, 1984; Clements, 1990) sunulmaktadır13.
‘defter’=[deftεγ] ‘kalem’=[kɑɭεm]
[[ÜZ+Ü+ÜZ]+[ÜZ+Ü+ÜZ]] [[ÜZ+Ü]+[ÜZ+Ü+ÜZ]]

1 1 1 1

3
4

6 6
8 8 8

Şekil 11. Türkçede titreşimlilik hiyerarşisinin tipik görünümleri

Şekil (11)’de Türkçede defter (solda) ve kalem (sağda) sözcüklerinin iç-


ses konumunu oluşturan seslerin titreşimlilik düzeylerinin kabuledilebilir
nitelikte olduğu gözlenmektedir. Buna göre, ilk olarak sesdizimsel işleyişin
en az çabayla üretilebildiği kalem sözcüğünde titreşimlilik hiyerarşisinin
düzenli işlediği görülmektedir. (Üz+Ü) ve (Üz+Ü+Üz) dizilişlerinden oluşan
iki seslemli bu sözcüğün, ikinci seslem sınırının söyleyiş kolaylığı sağlayan
yan daralmalı /l/ ünsüzü ile başlamasının yadsınamaz etkisi bulunmaktadır.

13
Şekil (11), Şekil (12) ve Şekil (13)’teki numaralandırmalar, genişletilmiş titreşimlilik hiyerarşi-
sinde şu değerlere karşılık gelmektedir: (1) ünlü, (2) yarı ünlü, (3) akıcı, (4) genizsil, (5) ötümlü
sürtünücü, (6) ötümsüz sürtünücü, (7) afrike, (8) ötümlü patlamalı.
İpek Pınar UZUN 63

Şeklin solundaki (Üz+Ü+Üz) ve (Üz+Ü+Üz) ses dizilişlerinden oluşan iki


seslemli defter sözcüğünün içses konumunda, ötümsüz sürtünücü /f/ ve
ötümsüz patlamalı /t/ ünsüzlerinin kalem sözcüğüne göre söyleyişi daha faz-
la zorlaştırdığı dikkat çekmektedir. Çoğu araştırmada (bkz. Brakel, 1979;
Lass, 1984; Selkirk, 1984; Clements, 1990; Larson, 1990, 1993 gibi) titre-
şimlilik uzaklıkları birbirine çok yakın kabul edilen bu iki ünsüzün ardışık
görünümü söyleyişi zorlaştırmasına rağmen, bu ünsüzler defter sözcüğünün
seslem sonu ve başlangıcı sınırlarında bulundukları için titreşimlilik hiyerar-
şisine uygundur. Dolayısıyla, her iki sözcük de Türkçede titireşimlilik hiye-
rarşisine kabuledilebilir sesdizimleri içermektedir.
Şekil (12)’de ise, Türkçede içses konumunda ünsüz yığılmasına neden
olan ve pek çok çalışmada örneklenen çiftçi sözcüğünün (bkz. Ergenç, 1989,
1995 gibi) titreşimlilik hiyerarşisindeki görünümleri gösterilmektedir. Bu
sözcük, hem önses hem de içses konumlarında içerdiği afrike /ç/ [tʃ] ünsüzü
nedeniyle, Türkçenin seslem yapısının temel işleyişine göre daha fazla sayı-
da ünsüzü barındırdığı için söyleyişi zorlaştırabilmektedir:

1 1

6
7 7
8

Şekil 12. ‘çiftçi’=[tʃIfttʃI] [[ÜZ+ÜZ]+[Ü+ÜZ+ÜZ]+[ÜZ+ÜZ]+Ü]]

Şekil (12)’de sunulan çiftçi sözcüğünün önses ve içses konumlarında


Türkçenin izin verdiğinden daha fazla sayıda ötümsüz sürtünücü ve ötümsüz
patlamalı ünsüzler ardışık biçimde yer almaktadır. Titreşimlilik hiyerarşi-
sinin ardışıklık ilkesine aykırı bir görünüm sergileyen bu örnekte, afrike
ünsüzü oluşturan /t/ ve /ş/ ünsüzleri de sırasıyla ötümsüz patlamalı ve ötüm-
süz sürtünücü özellikler taşımaktadır. Dolayısıyla, dört ötümsüz patlamalı ve
sürtünücü ünsüzün içses konumunda ardı sıra gelmesinden ötürü, sözcüğün
sözlü dilde üretilirken ünsüz düşmesi yaşanabilmektedir. Buna göre, sözcü-
ğün ilk sesleminin sonses konumundaki ötümsüz patlamalı /t/ ünsüzü ve
ikinci seslemin önses konumunda bulunan afrike /ç/ ünsüzü Titreşimli Ardı-
şıklık İlkesine dayalı olarak Şekil (13)’teki gibi yeniden biçimlenmektedir.
64 1. Seslem Yapısı ve Titreşim(lilik) Hiyerarşisi

Seslem Seslem
+
Önses Çekirdek Sonses Önses Çekirdek

Üz1 Üz2 Üz1 Üz2 Üz1 Üz2 Ü


Ü

Seslem Seslem

+
Önses Çekirdek Sonses Önses Çekirdek
=
Üz1 Üz2 Ü Üz1 Üz2 Üz1 Üz2 Ü
[+sürtünücü] [+patlamalı] [+patlamalı] [+sürtünücü]

Şekil 13. çiftçi sözcüğünün seslem yapısı

Şeklin üst kısmında Türkçede çiftçi sözcüğüne ilişkin tipik seslem ağacı
gösterimleri sunulurken, şeklin alt kısmında sözcüğün sözlü dilde üretimine
ilişkin bir hiyerarşi verilmiştir. Buna göre, söyleyiş sırasında sözcüğün özel-
lik ağacında (feature geometry)14 (=) imiyle gösterilen bağlanmama
(delinking) işleminin gerçekleştiği görülmektedir. Başka bir deyişle, aşağıda
(9b)’deki örneklerde de gösterildiği gibi, çiftçi sözcüğünün ilk sesleminde
sonses konumunda bulunan patlamalı /t/ ünsüzünün sözlü dilde üretilmesi
sırasında yitirildiği varsayılmaktadır.
(9) a. /çiftçi/ [tʃIft.tʃI] b. /çiftçi/ [tʃIf.tʃI]
(9)’da sunulan seslem yapılarına göre, önses konumunda iki ünsüzden
oluşan çiftçi sözcüğünün ilk sesleminin sonses konumu da iki farklı ötümsüz
ünsüzden oluşmaktadır. Afrike bir ünsüz olan /ç/, titreşimlilik hiyerarşisinde
söyleyiş güçlüğü yaratan ötümsüz patlamalı ve ötümsüz sürtünücü ünsüz-
lerden oluşmakta ve çiftçi sözcüğünün hem ilk sesleminin sonses, hem de
ikinci sesleminin önses konumunda iki farklı nitelikte ünsüz bulunmaktadır.
Şekil (14)’te sunulan titreşimlilik hiyerarşisinde görüldüğü gibi, söyleyiş
sırasında içses konumunda dört ayrı ötümsüz ünsüzün ardışık bir görünüm
sergilediği bu sözcüğün ilk sesleminin sonses konumundaki ünsüzlerden
birinin yitirildiği varsayılmaktadır15,16.

14
Özellik ağacının evrensel özellikleri üzerine ayrıntılı bilgi için bkz. Chomsky ve Halle (1968),
Türkçe üzerine ayrıntılı bilgi için bkz. Kabak (2007).
15
Bu yazının bir hakeminin dikkat çektiği üzere, çiftçi sözcüğünde söyleyiş sırasında gözlemlenen
ünsüz düşmesi, Türkçedeki ziftçi, neftçi, aftçı, şaftçı, giriftçi gibi sözcüklerden farklı olarak, çiftçi
sözcüğünün kullanım sıklığının diğerlerinden daha yüksek olmasından kaynaklı olabilir. Sayın
hakemin bu örneklemesine ek olarak, çiftçi sözcüğünde gözlemlenen bu söyleyiş zorluğu, söz-
İpek Pınar UZUN 65

1 1 1 1

6
6 7
7 7
7 8 8

Şekil 14. “çiftçi” sözcüğünün titreşimlilik hiyerarşisi

Şekil (14)’teki afrike /ç/ ünsüzünde gözlemlenen söyleyiş güçlüğü yuka-


rıda da söz edildiği gibi, bu ünsüzü oluşturan diğer ünsüzlerin ötümsüz ol-
masıyla ilişkilidir. Ancak afrike ünsüzlere ilişkin içses konumundaki bu
örüntü, elbette Türkçede her ses dizilişinde karşımıza çıkmamaktadır. Ötüm-
lü sürtünücü /j/ ve ötümlü patlamalı /d/ ünsüzlerinden oluşan /c/ afrike ünsü-
zü, titreşimlilik düzeyi açısından /ç/ ünsüzünden daha yüksek bir alanda yer
aldığı için sözlü dilde söyleyiş güçlüğü, Türkçede içses konumunda /c/’yi
içeren sözcüklerde /ç/’ye oranla çok daha az yaşanmamaktadır (örn. dicle,
necla, iclal, tüccar, secde gibi). Tıpkı yukarıda tartışılan çiftçi sözcüğünde
görüldüğü gibi, Türkçede söyleyiş sırasında En Az Çaba İlkesinin ve sözcü-
ğünün sesdiziminin etkisiyle, kimi örneklerde afrike /c/ ünsüzünü oluşturan
ötümlü patlamalı /d/ ünsüzü yitirilerek, içses konumunda yalnızca ötümlü
sürtünücü /j/ ünsüzünün bulunduğu görünümler de karşımıza çıkabilmekte-
dir (örn. sejde, nejla gibi). Türkçede /c/ ünsüzünün ötümlü olmasından ötü-
rü, bu ünsüzün içses konumunda oluşturduğu sesdizimi, Titreşimli Ardışık-
lık İlkesi ve En Zayıf Titreşimlilik Aralığına aykırı bir görünüm oluşturma-
maktadır. Dolayısıyla da, ötümlü afrike /c/ ünsüzü, Türkçede ötümsüz afrike
/ç/ ünsüzüne göre daha kolay sesletilebilmektedir.

7. Bitirirken
Bu bölümde, bir dilin seslem yapısının nasıl oluştuğu, bu yapıyı oluşturan
temel ilkelerinin neler olduğu ve yapının belirlenmesindeki en temel ölçütler-

cüğün diğer örneklerden ayrılarak, hem içses hem önses konumlarında ötümsüz ünsüzlerden
oluşan afrike /ç/ ünsüzünün bulunmasıyla da ilişkili olabilir. Öte yandan, bu sözcükte hangi ün-
süzün söyleyiş sırasında düşürüldüğünün ya da sesbilimsel rolünün daha belirgin biçimde anla-
şılabilmesi için deneysel bir araştırma yapılmasının, bu olgunun kesinliğe ulaşmasında yararlı
olabileceği düşünülmektedir.
16
Şekil (14)’te koyu gri ile işaretlenmiş kutular söyleyiş sırasında yitirildiği varsayılan ünsüzleri
göstermektedir.
66 1. Seslem Yapısı ve Titreşim(lilik) Hiyerarşisi

den biri olan titreşimlilik hiyerarşisinin evrensel görünümleri ve ilkeleri üze-


rinde kuramsal betimleme yapılmıştır. Çoğu dilde seslem yapısının oluşu-
munda sesdizimsel etkenler, titreşimlilik hiyerarşisinin o dildeki işleyişi ve ses
olaylarının etkisi dile özgü ayırıcı özellikler içermektedir. Tipik olarak bir
dilde çekirdek, önses ve sonses konumlarından oluştuğu varsayılan seslemin
sınırlarının belirlenmesinde dile özgü ünsüz kümelerinin titreşimlilik özellik-
leri ve Büyükçül Önses İlkesi önemli bir işlev yüklenmektedir.
Bölümün ikinci kısmında, bir dilde tipik bir seslem yapısını oluşturan
temel kuramsal yaklaşımlardan (bkz. Bölüm 3) ana çizgileriyle söz edilmiş-
tir. Çatısal Modele (Clements & Keyser, 1983; McCarthy, 1985) özgü parça-
lı yapısal boşluklar ve Bürünbirimcik Modeline (Hayes, 1986) özgü seslem
ağırlığı etkisinin, seslemin önses, çekirdek ve sonses konumlarındaki etkisi-
ne değinilmiştir. Bölümün izleyen kısımlarında ise, titreşimlilik hiyerarşisi
seslem yapısıyla ilişkilendirilerek, hiyerarşinin ünsüz kümelerindeki
sesdizimsel etkilerini ele alan Titreşimli Ardışıklık İlkesi, En Zayıf Titreşim
Aralığı (Selkirk, 1984; Clements, 1990; Parker, 2002) ve En Az Çaba İlkesi
(Zipf, 1949 [1972]) gibi ilkeler üzerinden kuramsal betimlemeler (bkz. Bö-
lüm 4 ve Bölüm 5) yapılmıştır.
Türkçenin seslem yapısının oluşumunda titreşimlilik hiyerarşisinin
sesdizimindeki etkisinin ele alındığı son bölümde (bkz. Bölüm 6), afrike ün-
süzlerin hiyerarşideki rolleri üzerinde durulmuştur. Türkçede söyleyiş esna-
sında ötümsüz patlamalı ve ötümsüz sürtünücü ünsüzler içses konumunda ardı
sıra konumlandığında ünsüz yığılmasına neden olabilmektedir (bkz. Şekil 12,
Şekil 13 ve Şekil 14). Türkçeye özgü genişletilmiş titreşimlilik hiyerarşisinin
Selkirk (1984) ve Clements (1990)’daki kuramsal betimlemeler çerçevesinde
Şekil (15)’teki gibi bir görünümü sergileyebileceği varsayılmaktadır:

1 (1) ünlü
2 (2) yarı ünlü
3 (3) akıcı
4
5 (4) genizsil
6 (5) ötümlü sürtünücü
7 (6) ötümsüz sürtünücü
8 (7) afrike
9
(8) ötümlü patlamalı
(9) ötümsüz patlamalı

Şekil 15. Türkçenin olası titreşimlilik hiyerarşisi


İpek Pınar UZUN 67

Türkçede özgü olası titreşimlilik hiyerarşisinde sürtünücü ve patlamalı


ünsüzler ötümlülük ve ötümsüzlük özellikleri açısından ayrı ulamlarda ele
alınırken, bu iki ünsüz ulamının birleşiminden oluşan afrike ünsüzlerin de
hiyerarşide ayrı bir ulamda bulunması gerektiğine inanılmaktadır. Türkçede
söyleyiş sırasında ötümlü patlamalı ve sürtünücü ünsüzlerden oluşan afrike
/c/ ünsüzü içses konumunda özelliğini büyük oranda korumasına karşın,
ötümsüz patlamalı ve sürtünücü ünsüzlerden olan afrike /ç/ ünsüzü için
Türkçenin sesdizimi daha fazla kısıtlama içerebilmektedir.
Türkçenin seslem yapısının ve titreşimlilik hiyerarşisinin temel özellik-
lerinin betimlendiği bu bölüme ilişkin savların, uygulamalı sesbilim (örn.
akustik sesbilgisel, psikodilbilimsel gibi) yöntemler kullanılarak sınanması
ve Türkçeye özgü kuramsal sezdirimlerin ileri araştırmalardan elde edilecek
bulgularla desteklenmesi gerektiğine inanılmaktadır.

Kaynakça
Baudouin de Courtenay, J. N. (1877/1972). A Baudouin de Courtenay anthology. İçinde E.
Stankiewicz (Çev.), The beginnings of structural linguistics. Indiana University Press.
Blevins, S. (2004). Evolutionary phonology: The emergence of sound patterns. Cambridge
University Press.
Bloomfield, L. (1914[1983]). An Introduction to the study of language. John Benjamins. 19 Nisan
2009.
Bolinger, D. L. (1962). Binomials and pitch accent. Lingua 11, 34-44.
Brakel, A. (1979). Segmental strength, hierarchies, and phonological theory. İçinde R. Paul, W.
Clyne, F. Hanks, & C.L. Hofbauer (Yay.), The elements: A parasession on linguistic units
and levels (ss. 43-51). Chicago Linguistic Society.
Brittain, J. (2000). A metrical analysis of primary stress placement in Southern East Cree.
International Journal of American Linguistics 66, 181-217.
Broselow, E., & Finer, D. (1991). Parameter setting in second language phonology and syntax.
Second Language Research 7, 35-59.
Brosses, de C. (1765). Traité de la formation méchanique des langues, et des principes physiques
de l’étymologie 1, 130-33. Saillant, Vincent, Desaint.
Cardona, G. (1988). Pāṇini: His work and its traditions. Background and introduction. Motilal
Banarsidass.
Chomsky, N., & Halle, M. (1968). The sound pattern of English. Harper and Row.
Churma, D.G., & Shi, Y. (1996). Glottal consonants and the ‘sonority’ hierarchy. İçinde M.
Przezdziecki, & L. Whaley (Yay.), ESCOL’95: Proceedings of the 20th eastern states
conference on linguistics (ss. 25-37). Cornell University.
Clements, G. N. (1990). The role of the sonority cycle in core syllabification. İçinde J. Kingston,
& M.E. Beckman (Yay.), Papers in laboratory phonology 1: between the grammar and
physics of speech (ss. 283-333). Cambridge University Press.
Clements, G. N. (1986). Syllablification and Epenthesis in the Barra Dialect of Gaelic. İçinde K.
Bogers, H. G. van der Hulst, & M. Mous (Yay.), The Phonological Representation of
68 1. Seslem Yapısı ve Titreşim(lilik) Hiyerarşisi

Suprasegmentals: Studies Offered to John M. Stewart on his 60th Birthday. Foris


Publications.
Clements, G.N., & Keyser, S.J. (1983). Cv phonology, a generative theory of the syllable.
Linguistic Inquiry Monographs No 9. MIT Press.
Curtis, E. K. J. (2003). Geminate weight: Case studies and formal models. [Yayımlanmamış
Doktora Tezi]. Washington Üniversitesi.
de Lacy, P. (2002). The formal expression of scales. [Yayımlanmamış Doktora Tezi]. University
of Massachusetts Amherst.
Dixon, R. M. W. (1988). A grammar of Boumaa Fijian. University of Chicago.
Dogil, G. (1992). Underspecification, natural classes, and the sonority hierarchy. İçinde J. Fisiak,
& S. Puppel (Yay.) Phonological investigations, 38 (ss. 329-412). John Benjamins Publishing
Company.
Dryer, M. S., & Haspelmath, M. (2013). The world atlas of language structures online. Max
Planck Institute for Evolutionary Anthropology. (http://wals.info, Accessed on 2019-12-31).
Duanmu, S. (2008). Syllable structure: Limits of variation. Oxford University Press.
Durand, J. (1987). On the phonological status of glides: the evidence from Malay. İçinde J.
Anderson, & J. Durand (Yay.), Explorations in dependency phonology (ss. 79-107). Foris
Publications.
Ergenç, İ., & Bekar, İ. P. (2013). Türkçede ünsüz ikizleşmesi. Dilbilim Araştırmaları Dergisi,
1(2013), 173-191. Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi.
Ergenç, İ. (1989). Türkiye Türkçesinin görevsel sesbilimi. Engin Yayınevi.
Ergenç, İ. (1995). Konuşma dili ve Türkçenin söyleyiş sözlüğü. Multilingual Yayınları.
Ergenç, İ., & Bekar Uzun, İ. P. (2017). Türkçenin ses dizgesi. Seçkin Yayıncılık.
Escure, G. (1977). Hierarchies and phonological weakening. Lingua 43, 55-64.
Gnanadesikan, A. E. (1997). Phonology with ternary scales. [Yayımlanmamış Doktora Tezi].
University of Massachusetts Amherst.
Goldsmith, J. (1993). Harmonic phonology. İçinde J. Goldsmith (Yay.), The last phonological
rule: reflections on constraints and derivations. Studies in Contemporary Linguistics (ss. 21-
60). University of Chicago Press.
Goldsmith, J., & Larson, G. (1990). Local modeling and syllabification. İçinde M. Ziolkowski, M.
Noske, & K. Deaton (Yay.), CLS 26: Papers from the 26th Regional Meeting of the Chicago
Linguistic Society, 2: The parasession on the syllable in phonetics and phonology (ss. 129-
41). Chicago Linguistic Society.
Gordon, M. (2001). A phonetically-driven account of syllable weight. Language 78(1), 51-80.
Gouskova, M. (2001). Syllable contact as a relational hierarchy. [Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi]. University of Massachusetts Amherst.
Halle, M., & Vergnaud, J. R. (1978). Metrical structures in phonology. Unpublished ms. MIT.
Hankamer, J., & Aissen, J. (1974). The sonority hierarchy. İçinde A. Bruck, A. A. Fox, & M. W.
LaGaly (Yay.), Papers from the Parasession on Natural Phonology. (ss.131-45). Chicago
Linguistic Society.
Hayes, B. (1986). Inalterability in CV phonology. Language 62, 321-351.
Hayes, B. (1995). Metrical stress theory: principles and case studies. University of Chicago
Press.
Hironymous, P. (1999). Selection of the optimal syllable in an alignmentbased theory of sonority.
[Yayımlanmamış Doktora Tezi]. University of Maryland.
İpek Pınar UZUN 69

Hooper, J. B. (1976). An introduction to natural generative phonology. Academic Press.


Hulst, H. G. van der. (1984). Syllable structure and stress in Dutch (No. 8). Foris Publications.
Hyman, L. (1985). A theory of phonological weight. Foris Publications.
Jespersen, O. (1904). Lehrbuch der phonetik. (Çev. H. Davidsen.) B. G. Teubner.
Johnson, K., & Ladefoged, P. (2001). A course in phonetics. (6. Baskı). Cengage Learning Press.
Kabak, B. (2007). Hiatus resolution in Turkish: An underspecification account. Lingua 117, 1378-
1411.
Katamba, F. (1989). An introduction to phonology. Longman.
Kenstowicz, M. (1994). Sonority-driven stress. Rutgers Optimality Archive 33-1094.
Kenstowicz, M. (2017). A note on the phonology and phonetics of CR, RC, and SC consonant
clusters in Italian. İçinde H. Quinn, D. Massam, & L. Matthewson (Yay.), Linguistic travels
in time and space: Festschrift for Liz Pearce Wellington Working Papers in Linguistics (23).
Krug, M. (1998). String frequency: A cognitive motivating factor in coalescence, language
processing, and linguistic change. Journal of English Linguistics 26, 286-320.
Kunduracı, A. (2020). Sesbilim-biçimbilim arakesiti. İ. P. Uzun (Yay.), Kuramsal ve uygulamalı
sebilim (ss. 103-125). Seçkin Yayıncılık.
Ladefoged, P., & Maddieson, I. (1996). Sounds of the world’s languages. Blackwell Yayınları.
Larson, G. N. (1990). Local computational networks and the distribution of segments in the
Spanish syllable. M. Ziolkowski, M. Noske, & K. Deaton (Yay.), Papers from the 26th
Regional Meeting of the Chicago Linguistic Society (2), The parasession on the syllable in
phonetics and phonology (ss. 257-72). Chicago Linguistic Society.
Larson, G. N. (1993). Dynamic computational networks and the representation of phonological
information. [Yayımlanmamış Doktora Tezi]. University of Chicago.
Lass, R. (1984). Phonology: an introduction to basic concepts. Cambridge University Press.
Laver, J. (1994). Principles of phonetics. Cambridge University Press.
Levin, J. (1985). A metrical theory of syllabicity. [Yayımlanmamış Doktora Tezi]. MIT.
Logacev-Ünal, Ö., Żygis, M., & Fuchs, S. (2019). Phonetics and phonology of soft ‘g’ in Turkish.
Journal of the International Phonetic Association 49(2), 183-206.
Maddieson, I. (1985). Phonetic cues to syllabification. İçinde V. A. Fromkin (Yay.), Phonetic
linguistics: Essays in honor of Peter Ladefoged (ss. 203-221). Academic Press.
Maddieson, I. (2013). Consonant inventories. İçinde M. S. Dryer, & M. Haspelmath (Yay.), The
World Atlas of Language Structures Online. Max Planck Institute for Evolutionary
Anthropology. (http://wals.info/chapter/1, Accessed on 2020-03-22).
McCarthy, J. J. (1985). Features and tiers: Semitic root structure constraints revisited.
Conference paper at University of Illionis. Urbana.
Misra, V. N. (1966). The descriptive technique of Pāṇini: an introduction. Janua Linguarum:
Studia Memoriae Nicolai Van Wijk Dedicata, Series Practica (18). Mouton.
Orie, O. O., & Bricker, V. R. (2000). Placeless and historical laryngeals in Yucatec Maya.
International Journal of American Linguistics 66, 283-317.
Parker, S. (1989). The sonority grid in Chamicuro phonology. Linguistic Analysis 19, 3-58.
Parker, S. (2002). Quantifying the sonority hierarchy. [Yayımlanmamış Doktora Tezi]. U Mass
Amherst.
Pike, K. L. (1943). Phonetics, a critical analysis of phonetic theory and a technique for the
practical description of sounds. University of Michigan Press.
70 1. Seslem Yapısı ve Titreşim(lilik) Hiyerarşisi

Prince, A. (1992). Quantitative consequences of rhythmic organization. İçinde M. Ziolkowsky,


M. Noske, & K. Deaton (Yay.), Papers from the Chicago Linguistic Society 26(2), 355-398.
Puppel, S., & Fisiak, J. (1992). The sonority hierarchy in a source-filter dependency framework.
Phonological investigations 38, 467-483. John Benjamins.
Rose, S. (2000). Epenthesis positioning and syllable contact in Chaha. Phonology 17, 397-425.
De Saussure, F. (1983). Course in general linguistics. İçinde C. Bally, A. Sechehaye, & A.
Riedlinger (Yay.), R. Harris (Çev.). Duckworth. (İlk Baskı: 1907).
Schütz, A. (1985). The Fijian language. University of Hawaii Press.
Selen, N. (1979). Söyleyiş sesbilimi, akustik sesbilim ve Türkiye Türkçesi. TDK Yayınları.
Selkirk, E. (1982). Syllables. H. İçinde H. G. van der Hulst, & N. Smith (Yay.), The structure of
phonological representations (ss. 337-383).
Selkirk, E. (1984). On the major class features and syllable theory. İçinde M. Aronoff, & R.
Oehrle (Yay.), Language sound structure: studies in phonology presented to Morris Halle by
his teacher and students (ss. 107-36). MIT Yayınları.
Smolensky, P. (1995). On the internal structure of the constraint component con of UG. Handout
of the talk presented at University of California, Los Angeles, 7 Nisan 1995. ROA-86.
Struijke, C. (1999). Why constraint conflict can disappear in reduplication. Handout of a paper
presented at NELS (29). Rutgers University.
Tropf, H. (1986). Sonority as a variability factor in second language phonology. İçinde A. James,
& J. Leather (Yay.), Sound patterns in second language acquisition. Foris.
Vennemann, T. (1988). Preference laws for syllable structure and the explanation of sound
change: with special reference to German, Germanic, Italian, and Latin. de Gruyter Mouton.
Whitney, W. D. (1878/1971). The principle of economy as a phonetic force. İçinde M. Silverstein
(Yay.) (ss. 249-260).
Zec, D. (1988). Sonority constraints on prosodic structure. [Yayımlanmamış Doktora Tezi].
Stanford University.
Zipf, G. K. (1949/1972). Human behavior and the principle of least effort: An Introduction to
human ecology. Hafner Publishing Company.

Kısaltmalar
Üz Ünsüz
µ Uyak
F1 Birinci Formant Frekansı
Hz Hertz
IPA Uluslararası Sesbilim Abecesi
Ü Ünlü
Ü: Ünlü Uzaması
Üz+Üz Ünsüz İkizleşmesi
WALS (The World Atlas of Language Structures)
σ Seslem
İpek Pınar UZUN 71

Bölümde Kullanılan Terimler Listesi


Açıklık Openness
Açılan Ünlü Kayması Opening Dipthongs
Afrike Ünsüzler Affricates
Ağır Seslem Heavy Syllable
Ağıziçi Hava Basıncının Tepe Noktası Peak Intraoral Air Pressure
Ağızsıl Patlama Oral Stop
Alçalan Ünlü Kayması Falling Dipthongs
Aynı Seslemde iki ya da daha fazla Sesbirimin Tautosyllabic
Konumlanması
Bağlanmama Delinking
Bağlantıcı Algoritma Connectionist Algorithm
Belirlilik Markedness
Birinci Formant Frekansı First Formant Frequency
Bürünbirimcik Modeli Moraic Model
Bürünsel Prosodic
Büyükçül Önses İlkesi Maximal Onset Principle
Çatısal Model Skeletal Model
Çekirdek Nucleus
Çift/İkili Ünlü Dipthong
Çift-Dudak Kapama Bilabial Stop
Damaksıl Kapama Alveolar Stop
Doğal Sınıflandırma Natural Classes
Duraklamalı Ünsüzler Obstruents
Eklemleyici Güç Articulatory Effort
En Ağır Seslem Superheavy Syllable
En Az Çaba İlkesi The Principle of Least Effort
En Az Çaba Yasası Least Effort Law
En Zayıf Titreşimlilik Aralığı Minimum Sonority Distance
Enerji Yoğunluğu Intensity
Genizsil Nasal
Genizsil Hava Akışı Nasal Air Flow
Genizsil Patlama Nasal Stop
Hafif Seslem Light Syllable
Hava Akımındaki Devinim Aerodynamic
Hesaplamalı Sesbilgisi Computational Phonetics
Hiyerarşik Akustik-Sesbilgisel Ölçek Hierarchical Acoustic-Phonetic Scale
İçsel Titreşim Inherent Voicing
İki Bürünbirimcik Bimoraic
Kapanan Ünlü Kayması Closing Dipthongs
Konuma dayalı Ağırlık Weight-By-Position
Koşullara Bağlılık Provisional
72 1. Seslem Yapısı ve Titreşim(lilik) Hiyerarşisi

Merkezleyen Ünlü Kayması Centering Dipthongs


Önses Onset
Özellik Ağacı Feature Geometry
Patlamalı Plosive/Stop
RNX Modeli Rhyme, Nucleus, X-Slot Model
Sadıklık Faithfulness
SC-Ünsüz Kümesi Sc-Clusters
Ses Düşmesi Elision
Ses Şiddeti Loudness
Ses Uyumu Harmony
Seslem Syllable
Seslem Ağırlığı Syllable Weight
Seslemleştirme Syllabification
Sonses Coda
Sürtünücü Fricative
Tek Bürünbirimcik Monomoraic
Tek Ünlü Monopthong
Titreşim(lilik) Hiyerarşisi Sonority Hierarchy
Titreşimli Voiced
Titreşimli Ardışıklık İlkesi Sonority Sequencing Principle/Generalization
Titreşimlilik Sonority
Titreşimlilik Dizini The Sonority Index
Titreşimlilik Dizini A 5-Point Sonority Index
Titreşimlilik Uzaklığı Sonority Distance
Titreşimsiz Voiceless
Toplam Birim Süresi Total Segment Duration
Ulama Liason
Uluslararası Sesbilim Abecesi International Phonetic Alphabet
Uyak Rhyme
Uyak, Çekirdek, X-Alan Modeli Rhyme, Nucleus, X-Slot Model
Uyuma Dayalı Hizalama Harmonic Alignment
Uyumsuzluk Disharmony
Üçlü Bürünbirimcik Trimoraic
Üçlü Ünlü Triphthong
Ünlü Yüksekliği Vowel Height
Ünsüz İkizleşmesi Consonant Gemination/Gemination
Ünsüz Kısıtlaması Consonantal Stricture
Ünsüz ve Ünlü Alanları CV Slots
Yerel Birleştirim Local Conjuction
Yumuşak Damaksıl Kapama Velar Stop
Yükselen Ünlü Kayması Rising Dipthongs

You might also like