Professional Documents
Culture Documents
Muzik Bicimleri Ders Notlari Dr. Ozcan Ozbek 2019-20
Muzik Bicimleri Ders Notlari Dr. Ozcan Ozbek 2019-20
Özcan Özbek )
Her sanat dalında form vardır ve sanat eserleri bu form içinde yerini bulur ve bir
değer kazanır. Heykel, mimari ve resimde formlar hemen göze çarptığı için tanınması ve
anlaşılması daha kolaydır. Edebiyatta eseri sonuna kadar okumak, müzikte ise dinlemek
gereklidir.
Mimari eserler söz konusu olduğunda, köprüler, binalar, çeşmeler, camiler vb.,
edebiyatta şiirler, romanlar hikâyeler ve vb. gibi biçimler nasıl aklımıza geliyorsa, müzikte de
şarkılar, menuetler, sonatlar, konçertolar ve fügler başlıca müzik biçimleridir.
Her formun kendine özgü bir kuruluş düzeni vardır. Örneğin edebiyatta, bir roman
bölümlere ayrılmıştır. Bu bölümler kendi içinde paragraflardan oluşur. Paragraflar,
cümlelerden, cümleler cümle parçaları ve sözcüklerden, sözcükler de hece ve harflerden
oluşurlar. Müzikte bir sonat ( Allegro, Adagio, Menuet, Allegretto gibi) bölümlerden;
bölümler temalar, periyotlar, cümleler ve motif gibi parçalardan oluşur.
Nasıl ki bir usta, yapı malzemesi olarak kum, kireç, çimento ve taşı ele alır, onları bir
oran dahilinde karıştırdıktan sonra onlara bir biçim vererek nasıl bir çeşme, bir cami kubbesi,
bir köprü vb. meydana getirirse, bir besteci de, melodi, ritim ve armoniyi eline malzeme
olarak alır ve ona bir biçim vererek şarkısını, sonatını vb. eserini meydana getirir.
Yapı ustasının elindeki kum, kireç vb. çeşmenin içyapısı, çeşmenin biçimi ise dış
yapısıdır. Müzikte melodi, ritim ve armoni içyapıyı, eserin biçimi (sonat, konçerto gibi) ise dış
yapıyı yani “Form”u oluşturur.
Bir müzik eseri çeşitli müzik fikirlerinin birleşmesiyle olur. Müzik eserlerinde İç ve dış
yapı olmak üzere iki öğe vardır.
İç Yapı: Armoni, ritim ve melodinin dil birliği etmelerinden doğan müzikal fikirler
bütünü içyapıyı meydana getirir.
Dış Yapı: Bu müzikal fikirler uyumunda eserin biçimi (sonat, konçerto vs.) ise dış
yapıyı yani formu meydana getirir.
Klasik Çağın en önemli özelliği, mimari kalıp, plan ve denge arayışı olduğuna göre,
Barok Çağı başında temeli atılan müzik formları bu çağda esas şeklini almış ve küçük
değişikliklerle günümüze kadar gelmişlerdir.
1- Bestecilik; Müzik formları bir bestecilik bilgisidir. Yaratıcı güce sahip olan bir kimse, iç yapı
malzemelerini bu bilgisiyle yoğurarak besteler meydana getirebilir.
2- Yorumculuk; Müzik yapan kimselerin (yöneticiler, çalıcılar, söyleyiciler) eserin formunu iyi
bilmesi zorunludur. Bir eserin anlaşılır ve güzel bir şekilde seslendirilmesi (yorumu), o eserin
özelliklerini ve yapısını iyice bilmekle mümkün olabilir.
Tek bir ses yalnız başına hiçbir anlatım gücüne sahip değildir. Bu bir harfin, harflerden
oluşan heceler, hatta sözcükler bile çoğu zaman bir düşünceyi anlatmaya yetmezler. Tam bir
anlam sağlayan, bir duygu ve düşünceyi bize açıklayan en anlamlı bütün ancak cümledir.
Atasözleri buna en güzel örnektirler.
Müzikte de, atasözlerine benzer kısa ve özlü bir anlatım gücüne sahip, halk türkülerini
ve oyun havalarını örnek gösterebiliriz. Birçok halk türküsü ve oyun havası dört ölçülük bir
müzik cümlesinden oluşur.
MOTİF ( örgen) :
1- Motif, müzikte gelişmeye elverişli en küçük fikir, en küçük form öğesi ve eseri oluşturan
önemli temel taşıdır. Motif kadans göstermez.
2- Motif, kendine özgü melodik, ritmik, çok sesli ise armonik özelliği olan ve genellikle iki ölçü
devam eden, çoğunlukla ikinci ölçüsü başında bir kuvvet merkezi (vurgusu) vardır.
3- Motif, en az iki sesi ve bir vurgusu bulunan, melodi, ritim ( ve çoksesli ise armoni )
bakımından kendine özgü karakteri olan gelişmeye elverişli en küçük müzik fikridir. Motifler
çoğunlukla iki ölçü olmakla birlikte nadiren üç, çabuk eserlerde dört ölçü uzunluğundaki
motiflere de sıkça rastlanır. ( Ağır hareketli eserlerde motif bir ölçü olabilir.) Motif Örnekleri:
Motif Yapısındaki Değişim ve Gelişimler:
Besteci, eserine öz olarak seçtiği motif üzerinde çok değişik şekilde çalışmalar yapar.
Bu değişik çalışmalar yoluyla hem eserinde birliği, bütünlüğü kurmuş, hem de gelişmeyi
sağlamış olur. Motif yapısındaki değişim ve gelişimleri şöyle özetleyebiliriz:
5 – Motif veya motif bölümünün aynen ya da başka ses alanından tekrarı (sekvensi),
Figür : Bir eserin içinde motif ile açıklanamayan daha başka yapı öğeleri de vardır. Çok
kez akorların eşit sürelerle arpejlenmesinden oluşan “Figür”, esas ezgiye eşlik eden ve
devamlı tekrarlanan bir hareket zinciridir (Alberti Bası).
Şarkılara ya da şarkı karakterindeki eserler bir önsöz, bir giriş olarak çok kez figür ile
başlanır ve bu figürün devamı şarkının çok sesliliğini oluşturur.
CÜMLE :
Daha derli toplu bir fikri bize açıklayan ve bir anlam bütünlüğüne varabilen “Cümle”,
çoğu kez bir birini tamamlayan iki veya ikiden fazla motifin birleşmesinden oluşur. Genellikle
dört ölçüden oluşur ve mutlaka bir kadans ile biter. Tempo ağırsa iki, hızlı ise sekiz ölçüye
çıkabilir.
Birbirini tamamlayan iki (bazen de daha çok) motifin ard arda gelmesiyle oluşan,
belirli bir bütünlüğe ulaşmış müzik fikridir. Cümlelerin motifleri arasında küçük bir durak ya
da kısa bir nefes yeri bulunabileceği gibi, bazen bu motifler birbirinden ayrılması zor bir
bütün halinde de bir araya gelebilirler.
Ayrıca yapısal bakımından dört çeşit cevap cümlesi vardır: 1- Koşut yapılı cümle,
2- Benzer yapılı cümle, 3- Ters yapılı cümle, 4- Zıt karakterli cümle.
PERİYOT – DÖNEM – BÖLÜM:
Birbirini tamamlayan iki cümlenin ard arda gelmesinden oluşan, belirli bir bütünlüğe
ulaşmış müzik fikridir. Başka bir deyişle, aralarında bağlılık bulunan iki (bazen de daha çok)
cümlenin bir araya gelmesi çoğunlukla başlı başına bir bütün olan “Periyod”u oluşturur.
Periyodun ilk cümlesine “ÖNCÜL”, genellikle yarım karar ile bir kalış yapar. Öncülü
tamamlayan ikinci cümleye de “SONCUL” adı verilir; öncülü tamamlar ve tam kadans ile sona
erer.
Cümleler çoğunlukla yukarıda belirtildiği gibi sona ermekle beraber, değişik şekillerde karar
verdiği de sık sık görülür. Örnekler:
1- Koşut yapılı cümlelerden oluşan periyotlar; yarım kararda bırakılmış bir cümle ile,
aynı cümlenin tam kararda bırakılmış tekrarından oluşan periyotlar:
Bir hikayenin, bir romanın, bir makalenin ya da bir tiyatro eserinin nasıl bir ana fikri
(konusu) varsa ve yazar eserini bu ana fikir etrafında nasıl oluşturursa, müzikte de esere esas
olan bir ana fikir vardır.
Müzik eserlerinin çoğunlukla başında duyulan ana fikir, esere esas olan ve bestecinin
onu ele alarak işleyeceği, geliştireceği ve onun etrafında eserini oluşturacağı “TEMA”dır.
Müzik eserinin teması, en küçüğünden bir motif ya da bir cümle olabileceği gibi, çok
kez genişletilmiş bir cümle veya bir periyottur. Fügler, çoğunlukla bir motiflik bir tema
üzerine kurulurlar. Çeşitlemelerde, ilk kez duyulan tema, çok değişik şekillerde karşımıza
çıkar. Çeşitleme temaları bir periyot olabildiği gibi çoğu zaman daha büyüktür.
Bach Do minör pasakalya teması sekiz ölçülük bir periyottur. Daima başta duyulan bu
tema üzerinde 20 çeşitleme yaptıktan sonra eser, çift temalı füg ile sona ermektedir.
Barok çağı bestecilerinin genellikle birçok eserinde olduğu gibi, sonat bölümlerinde de
tek tema hakimdir. Barok çağdan sonra gelen besteciler ise, sonatlarında iki karşıt tema
kullandılar. Hatta ikiden daha çok temanın kullanıldığı da sık sık görülür.
Şarkı formları, adını şarkılardan almış olmakla beraber, yalnız sözlü eserler değil,
birçok küçük çalgı müziği eserlerini de kapsayan ve uygulama alanı çok geniş olan bir
formdur. Örneğin: Türküler, Okul Şarkıları ve lied’lerden en büyük Opera Arya’larına kadar
bütün sözlü eserler şarkı formlarında yazıldığı gibi; Etüd, Prelüd, Envansiyon, Romans,
Ballade, Noktürn, Kanzonetta… gibi eserlerle; Allemande, Courante, Menüet, Vals… gibi
bütün eski ve yeni danslar bu şarkı formlarında yazılırlar.
Şarkı formları, bir, iki ve üç dönemin kendi başına bir bütünlük göstermesi ve tam
kararla sona ermesi ile oluşur. Adını da periyot sayılarından alır.
Periyotlar çoğunlukla sekizer ölçü uzunlukta oldukları gibi, daha da uzun olabilirler. Bu
nedenle iki ve üç bölümlü şarkı formlarında eşit uzunlukta olmayan periyotlarla sık sık
karşılaşılır.
Bir periyot, kendi başına yeterli bir bütün olduğunda, “BİR BÖLÜMLÜ ŞARKI
FORMU”nu oluşturur. Birinci cümle çok kez yarım kararla, ikinci cümle ise tam kararla sona
erer.
Türkülerin, oyun havalarının ve okul şarkılarının büyük bir çoğunluğu, bir bölümlü
şarkı formunda yazılmıştır. Kimi zaman, genişletilmiş bir cümle ya da sadece bir cümle, hatta
bir motif de, kendi içinde bir bütün ise, bir bölümlü şarkı formu olarak kabul edilir.
Genişletilmiş iki cümlelik bir periyot ya da üç ve dört cümleden oluşan bir bölümlü şarkı
formuna sık sık rastlanır.
Örnek1; İki cümlelik, tekrarlar yoluyla genişletilmiş bir bölümlü şarkı: Sansar ve Avcı şarkısı.
Örnek2; Birinci ve üçüncü cümleleri birbirinin aynı olan üç cümlelik bir bölümlü şarkı formu;
Şeması: A ( a tekrarlı + b+a ) Bahar şarkısı,
Aralarında bağlılık bulunan ve birbirini tamamlayarak bir bütün olan iki periyot, “İKİ
BÖLÜMLÜ ŞARKI FORMU”nu oluşturur.
Birinci periyot, çoğunlukla esas tonun tam ya da yarım kararı ile sona erer. Bazen de
dominant tonu veya bir komşu tonda karar yapılır. İkinci periyodun kararı her zaman tamdır.
Birinci periyot A, İkinci periyot B harfleri ile gösterilir. A periyodunun küçük harflerle
gösterilen a ve b cümlelerini, B periyodunun c cümlesi izler ve çok kez A periyodunun b
cümlesinin tekrarı ile eser sona erer.
İki periyotlu şarkı formunun şemasını şöyle gösterebiliriz;
NOT: Cümleler koşut ya da benzerse 1. Periyodun cümleleri küçük harflerle (a+a’) olarak
gösterilirler. Eğer ters yapılı ya da zıt karakterli ise (a+b) olarak gösterilirler. 2. Periyodun
cümleleri ise ( b+a’) ya da ( c+b ) olarak gösterilirler.
İkinci periyot, çok kez birinci periyodun benzer bir cümlesi ile arasında ilgi kurmuş
olmakla birlikte, kimi zaman tam bir benzerlik olmaksızın birinci periyodu tamamlayacak
nitelikte olabilir. Örneğin; Der este Bach albümünde no.9 Arie parçasında, iki periyot
arasında birbirine tam benzeyen bir cümle bulunmamaktadır. Bu albümün I. ve II.
Menüet’leri de aynı yapıdadır.
Tarihi Türk Müziğinde (Divan Müziği), iki bölümlü şarkı formunda yazılan eserlerin her
cümlesi şöyle adlandırılmıştır:
İki ya da üç bölümlü şarkı formuna, yeni bir şarkı formu bu şarkı eklenerek, baştaki şarkı
formuna dönülürse, bu şarkı formuna “KATLI ŞARKI FORMU”, diğer bir deyişle “TRİOLU ŞARKI
FORMU” adı verilir. Menuet ve Scherzo’lar özellikle bu formda yazılırlar.
İki ya da üç bölümlü şarkı formundan sonra, ortada duyulan şarkı formuna “TRİO”
denir. Barok çağı bestecileri, bu orta bölümü, çok kez üç çalgı (iki obua, bir fagot) tarafından
seslendirmeyi sevdikleri için, bu bölüme Trio denmiştir.
Şarkı formunda yazılan eserleri iki ana gruba ayırarak, bu türleri şöyle sıralayabiliriz:
1. Sözlü Eserler:
2. Çalgısal Eserler:
1. SÖZLÜ ESERLER
TÜRKÜ;
ŞARKI (Lied);
C. Edebi Eserler:
D. Öğretici Eserler:
E. Çeşitlemeler
A. ESKİ VE YENİ DANSLAR:
SÜİT (Partita, Ordre): : Aynı tonda, değişik tartım ve özellikte dans parçalarının ard
arda sıralanmasından oluşan eserler “SÜİT” denir.
Çalgı için yazılan dans parçaları 13. Yüzyıla kadar gider. Dans parçalarının bir sıra
halinde birleştirilmesi 15. Yüzyılda, önce Almanya’da olduğu gibi, bir çift dans şeklindedir.
(Rehientanz=sıra dansı, Nachtanz= son dans), İtalya’da ise, Pavane ve Gaillarde’nin ard arda
eklenmesiyle bir çift dans oluşuyordu. Buradaki ikinci dans, birincinin üç vuruşlu ölçü içinde
bir çeşitlemesiydi. 16. Yüzyılda, İtalyan Lavta’cıları çok kez iki çift dans parçasını (Pavane-
Gaillarde, Allemande-Sarabande) ard arda çalarlar ve bitiş olarak da buna bir Toccata
katarlardı. Böylece yüzyılın sonuna doğru Lavta süiti doğmuştur.
17. yüzyılda Süit, İtalya’da Frescobaldi… Corelli; Almanya’da Peurl, Froberger, Schein;
İngiltere’de Locke ve Purcell elinde gelişmiş ve polifon bir zenginlik kazanmıştır.
18. yüzyılın ikinci yarısında süit yerini, çok sevilen “SERENAT, DİVERTİMENTO ve
CASSATİON’a bırakmıştır. Bu türler ile süitten oldukça uzaklaşıldığı görülür. 19. Yüzyıl
bestecilerinden Franz Lachner ile George Bizet (Arlésienne) orkestra için süitler yazmışlardır.
Edward Grieg’in eski stilde yazdığı Holberg süiti yanında, Peer-Gynt Süiti program müziği
türündeki fantezi parçaları ard arda gelmesinden oluşmuştur.
Süitin Yapısı: Eski süitler Pavane, Gaillarde, Allemande ve Courante gibi danslardan
oluşuyordu. 17. Yüzyılın ortasından itibaren Froberger tarafından ortaya atılıp benimsenen
ve yaygınlaşan örneğine göre Süit, orta ya da ağır tempodaki parçalarla hızlı tempodaki
parçaların ard arda gelişi düşüncesine bağlanmıştır ve en az dört parçası vardır: Allemande,
Courante, Sarabande ve Gigue. Çok kez Sarabande ile Gigue arasına başka dans parçaları da
girebilir. Süitin ilk parçası olan Allemande’den önce bir giriş olarak bazen bir prelüdün geldiği
olur.
Süitin içinde yer alan danslar genellikle iki bölümlü şarkı formunda yazılır. Birinci
bölümün sonu, majör tonlarda dominant tonunda, minör tonlarda ise çok kez ilgili majör
tonunda yapılır. İkinci bölümde komşu tonlara uğrandıktan sonra ana tona dönüş yapılarak
parça sona erdirilir. Bölümler tekrar işaretleriyle birbirinden ayrılarak çok kez ikişer defa
duyurulur.
Pasakalya ve Chaconne gibi parçalar tek bölümlü şarkı formunda, tema ve
çeşitlemeler şeklinde olurlar.
Üç bölümlü ve Katlı Şarkı formunda yazılmış süit parçalarına da sık sık rastlanır.
Süit içinde kullanılan ya da başlı başına bir parça olarak yazılan eski ve yeni dansları,
bir bir ele alarak inceleyelim:
ALLEMANDE: 16’lık, 8’lik nota değeriyle Önel olarak başlayan 4/4’lük ölçü içinde,
ciddi ve sakin karakterli, orta çabuklukta bir Alman dansıdır. Yaklaşık olarak 1620’den sonra
Pavane’ın yerini almaya başlamıştır. Süitte genellikle birinci bölüm, pek ender ikinci ya da
üçüncü bölüm olarak görülür.
COURANTE (Corrente): Genellikle 8’lik, bazen de üç sekizlik nota grubu ile önel
olarak başlayan ¾ veya 3/2’lik ölçü içinde, akıcı hareketli bir Fransız dansıdır. 16. Yüzyıldan
beri sevilen Courante’ın formu, iki bazen üç bölümlüdür. Bu dansı çok kez, “Double” diye
adlandırılan bir çeşitleme ya da Sarabande izler.
SARABANDE: 3/4 veya 3/2’lik ölçüde, çoğunlukla dörtlük, noktalı dörtlük sekizlik,
dörtlük ikilik tartımında, ağır bir İspanyol dansıdır. Üç bölümlü şarkı formunda yazılır (bazen
iki bölümlü de olabilir). Bach, Sarabande’larını çok kez sekizer ölçülük bölümler halinde
yazmıştır.
Çift sayılı ölçülerin ikinci vuruşlarının vurgulanması, geniş ezgisel hatların oluşu,
akorlarla armonik yapısının sağlanması, asil bir dans oluşu, Sarabande’ın başlıca özellikleridir.
GİGUE (Giga, İngilizce en eski yazılışı= Jigg): Süitin çoğu zaman son parçası olan Gigue,
3/8, 6/8, 9/8 veya 12/8’lik ölçülerde noktalı sekizlik onaltılık sekizlik tartımlı, dinmeyen bir
hareket içinde canlı olarak devam eden bir İngiliz dansıdır. Bazen 4/4 veya 2/2’LİK ölçülerde
olanları da vardır.
Gigue’e 16. Yüzyılda İngiliz çembalo müziğinde ilk kez rastlanır. Formu, ilk hali ile iki
bölümlü idi, daha sonra ikinci bölüm bir gelişme bölümü şekline dönüştü. Ana temanın taklitli
girişleri, ikinci bölümde ters çevrilerek devam etmeye başladı.
Gavotte (Gavot):
Musette (Müzet):
Bourrée (Bure):
Pasakalya (Passacaglia):
Chaconne (Şakon):
Menuet:
Scherzo (Şkerzo):
Anglaise (Anglez):
Rigaudon (Rigodon):
Hornpipe:
Passepied (Paspiye):
Canarie:
Loure (Lur):
Saltarello ve Tarantella:
Siciliano ve Pastorale:
Badinerie (Badinage):
Ecossaise (Ekosez):
Forlane (Furlana):
Furie, Furiant:
Passemezzo:
Polonez:
Mazurka:
Vals:
Marş:
Polka:
Galopp:
Çardaş:
Bolero:
Jazz (Caz):
Tango:
1- Bar Oyunları:
2- Halay Oyunları:
3- Horon (Horan, Horom):
4- Kaşık Oyunları:
5- Zeybek Oyunları:
6- Karşılama ve Kasap Oyunları:
Canzone (Canzonetta):
Nocturne (Noktürn):
Berceuse (Bersöz):
Cavatine (Kavatin):
Barcarolle (Barkarol):
Impromptu (Empromtü):
C) EDEBİ ESERLER
Romance (Romans):
Ballade (Balat):
Rhapsodie (Rapsodi):
Etude (Etüt):
Prelüde:
Toccata (Tokkata):
Invention (Envansiyon):
E) ÇEŞİTLEME (Varyasyon)
Başta duyulan bir temanın (ana fikrin), ezgi, tartım ve armoni ya da kontrpuan
yönünden değişikliklere uğrayarak birçok kez tekrarlanması ve yeni görüşlerin eklenmesidir.
Varyasyon çeşitleri;
2- Harmonik varyasyon
4- Motivik varyasyon
16. ve 17. Yüzyıl İngiliz Virginalist’leri ile çeşitleme türü, ilk kez parlak çağına
ulaşmıştır. Bu çeşitleme tekniğinde tema, bütün figür olanakları ve daima değişen
süslemelerle donatılmıştır. Burada istenen şey, tema ezgisi süs sürelerinin kısaltılarak, ya da
ana seslerin etrafında dolaşılarak değişikliğe uğramasıdır. Armoninin akışı aynı kalmaktadır.
Bu, daha sonra klasik çağdaki çeşitleme tekniğinden ayrılan önemli bir özelliktir.
18.yüzyıl başlarında Haendel, Rameau, özellikle Bach (Koraller, Pasdakalya, Golgberg
çeşitlemeleri gibi eserleri ile) güzel örnekler vermişlerdir. Haydn, Mozart ve çağdaşları
çeşitlemeli tema türüne ayrı bir önem vermişler ve Beethoven, Schumann, Brahms, C.Frank
vb. gibi bestecilerin elinde büyük eserler oluşmuştur. 20. Yüzyılda Schönberg ve
öğrencilerinin, 12 tonluk bir dizi ile, polifonik bir doku içinde çeşitlemelerle bir eseri
kurmaları ayrıca ilginçtir.
Çeşitlemeler, ya başlı başına bir eser, ya da bir büyük eserin bir bölümü olarak
karşımıza çıkar. Birinci durumdaki çeşitlemelerin sayısı diğerine göre daha fazladır. Büyük
eserlerin birinci bölüm yerinde (Ör: Mozart KV 331 Lamajör Türk Marşı Sonatının 1. Bölümü,
Beethoven Lab majör Piyano Sonatının 1. Bölümü), Orta bölüm yerinde (Beethoven Kreutzer
Sonatı) ya da son bölümde (Ör: Beethoven Op.55 Eroica Senfonisi) çeşitlemeler kullanılabilir.
Sonatta daha çok orta bölüm, çeşitleme türünde görülür.
*Mozart’ın KV331 Türk Marşı Piyano Sonatı’nın 1. Bölümü çeşitleme teması, iki
bölümlü şarkı formundadır.
Bazen ezgi hiçbir değişikliğe uğramadan aynen bırakılıp, diğer partilerde değişiklikler
yapılır. Ör: Haydn, Op. 76 No.3 Kasier Kuartet’in ikinci bölümünde, tema her çeşitlemede sıra
ile bir çalgı tarafından değişmeden çalınmaktadır. Pasakalya’da da tema basta değişmeden
duyulur.