Professional Documents
Culture Documents
Ceza Test
Ceza Test
Doğru:
YaEnlış:
Net:A
CEZA HUKUKU GENEL HÜKÜMLER
ÇÖZÜMLÜ ÇIKMIŞ SINAV SORULARI
(Değişen Mevzuata Göre Güncellenmiş)
ÇÖZÜM
Türk Ceza Kanununa göre ERTELEME koşullu bir af değil bir İNFAZ ŞEKLİDİR.
Erteleme için Gerekli şartlar:
- Kişinin 2 yıl veya daha az süreli hapis cezasına mahkum edilmiş olması ( Eğer fail suçu işlediği
sırada 18 yaşını tamamlamamış ise veya 65 yaşını bitirmiş ise süre 3 YILDIR)
- Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı 3 AYDAN FAZLA HAPİS CEZASINA MAHKUM
OLUNMAMIŞ OLACAK.
- Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği
konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması, gerekir.
ERTELEMENİN ORTADAN KALKMASI
Hükümlünün denetim süresi içinde:
- Kasıtlı bir suç işlemesi (TAKSİRLİ SUÇ DEĞİL) VEYA,
- Kendisine yüklenen yükümlülüklere, hâkimin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi hâlinde; ertelenen
cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir.
ERTELEME İLE BELİRLENEN Denetim süresi yükümlülüklere uygun veya iyi hâlli olarak geçirildiği
takdirde, ceza infaz edilmiş sayılır. ( KİŞİ MAHKUM OLMUŞ VE CEZAYI ÇEKMİŞ SAYILIR. )
Adli Para Cezaları ERTELENEMEZ. CEVAP A
3. A, Marmaris’e tatil için gittiğinde otobüsten inerken acele ile kendi valizi zannederek yolculardan B’nin
valizini alır. A, otelde valizin kendisine ait olmadığını anlar. B ise valizinin çalındığını ileri sürerek Cumhuriyet
Başsavcılığına şikâyette bulunur. Polis, valizin A’da olduğunu tespit eder ve valizi A’dan alarak B’ye teslim eder.
Buna göre, A’nın cezai sorumluluğu ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) A, başkasının taşınır malını aldığı için hırsızlık suçundan sorumludur.
B) A, hırsızlık suçunun maddi unsurlarından biri olan “başkasının taşınır malını alma”da hatası bulunduğu için
kasıtlı hareket etmiş olmaz ve A’nın fiili suç teşkil etmez.
1
C) A, suçun kanuni tanımındaki maddi unsurlar üzerinde kusurlu bir hata ile ve dikkatsizce davrandığı için
hırsızlık suçunun taksirli şeklinden sorumludur.
D) A, hırsızlık suçuna teşebbüsten sorumludur.
E) A, olayda hukuki hata söz konusu olduğundan basit hırsızlık suçundan sorumludur.
ÇÖZÜM
Olayda Kastı Kaldıran Esaslı Hata vardır. Kişi kendisinin zannederek almıştır. Hırsızlık suçunun oluşması
için BAŞKASINA AİT OLDUĞU BİLİNEN BİR EŞYANIN RIZAYA AYKIRI OLARAK ALINMASI
gerekmektedir. Olayda çantanın kendisinin olduğunu düşünerek almıştır.
Hırsızlık suçu taksirle işlenemez. CEVAP: B
4. A, ormanda avlanırken çalıların arkasında bir hışırtı duyar, geyik zannederek ateş eder ve başka bir avcıyı
yaralar.
Buna göre, A’nın cezai sorumluluğu ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) İnsan öldürmeye teşebbüsten sorumludur.
B) Kasıtlı yaralamadan sorumludur.
C) Taksirli yaralamadan sorumludur.
D) Fiili hata nedeniyle sorumlu değildir.
E) İsabette hata nedeniyle sorumlu değildir.
ÇÖZÜM
A, ormanda avlandığı için ateş ederken çalılığın arkasında insan olup olmadığını bilmesi, öngörmesi
mümkün değildir. A, bilmeden/istemeden hareket etmiştir. Dikkatsizlik ve özensizliği sonucu yaralamaya
sebebiyet vermiştir. A’ nın eylemi taksirle yaralama suçunu oluşturur. CEVAP: C
2
6. Aşağıdakilerin hangisinde yabancı ülkede, yabancı tarafından işlenen bir suç nedeniyle geri verme talebi
diğer kanuni şartların da varlığı halinde kabul edilebilir?
A) Fiil, 2 yıl hapis cezasını gerektiriyor ise
B) Fiil, affa uğramış ise
C) Fiil, düşünce suçu ise
D) Fiil, Türk kanunlarına göre suç değil ise
E) Fiil, askeri suç ise
ÇÖZÜM
Geri verme Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmemiştir. Geri vermeye ilişkin özel bir kanun
bulunmaktadır. Geri verme devletler arasında imzalanan ikili anlaşmalarla düzenlenmiştir. Geri verme ancak
Türkiye nin egemenlik sahası dışında işlenen suçlar için söz konusu olabilir. Çünkü Türkiye nin egemenlik
alanında işlenen suçlara mutlak surette TÜRK KANUNLARI UYGULANACAK ve fail Yabancı olsa da Hiçbir
surette GERİ VERİLMEYECEKTİR.
Geri verme sadece yabancı failler için söz konusudur. Anayasaya göre VATANDAŞ ULUSLARARASI
CEZA DİVANINA TARAF OLMANIN GEREKTİRDİĞİ YÜKÜMLÜLÜK DIŞINDA HER NE SEBEPLE
OLURSA OLSUN GERİ VERİLMEZ.
Geri verme için:
- Suçun düşünce suçu, siyasi suç veya askeri suç olmaması, ( CEZANIN HAPİS CEZASI OLMASI
VEYA BELİRLİ BİR SINIRIN ÜSTÜNDE OLMASI GİBİ BİR ŞART YOKTUR )
- Türkiye ya da Türk Vatandaşı ya da Türk özel hukuk tüzel kişisine karış işlenmemiş olması,
- TÜRK HUKUKUNA GÖRE DAVA VE CEZA ZAMANAŞIMINININ DOLMAMASI veya Affa
UGRAMAMIŞ OLMASI gerekmektedir.
- Eylemin Türk Kanunlarına göre de suç olması,
Bu şartlar sağlanmış ise ve Türkiye ile geri verme talebinde bulunan ülke arasında suçluların iadesine ilişkin
ikili anlaşma var ise Geri verme talebi ilgilinin bulunduğu yer AĞIR CEZA MAHKEMESİ nde
değerlendirilir. İlgilinin bulunduğu yer belli değil ise, Ankara Ağır Ceza Mahkemesi yetkilidir.
Ağır Ceza Mahkemesi’nin, “geri verme talebinin kabul edilebilir” olduğuna karar vermesinden sonra,
nihai olarak geri vermeye Başbakan yetkilidir. Başbakan, siyasi gerekçelerle kişiyi talep eden devlete geri
vermekten kaçınabilir. Failin geri verilmesi halinde faile insanlık dışı muamele edileceği ya da ayrımcılık
yapılacağı söz konusu ise fail geri verilmez.
Yabancının rızası var ise, Adalet Bakanlığı da geri vermeye karar verebilir.
Rıza dışı geri verme bakımından Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararına karşı TEMYİZ; yabancının
rızasına bağlı olarak geri verme konusundaki Ağır Ceza Mahkemesi kararına karşı ise İSTİNAF kanun
yoluna başvurulabilir.
Geri verilen kimse, kural olarak yalnızca geri verme talebinde yer alan suçlardan dolayı
yargılanabilir.CEVAP A
7. A, gece sokakta karşılaştığı B’nin cüzdanını almak için kafasına sopa ile vurur, B bayılır ve yere düşer. A,
B’nin cebinden cüzdanını alır. Darbenin etkisiyle B’nin bir gözü kör olur.
Buna göre, A’nın cezai sorumluluğu ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Yağma suçundan ceza verilir.
B) Yağma ve kasten yaralama suçlarından ceza verilir.
C) Kasten yaralama ve hırsızlık suçlarından ceza verilir.
D) Kastı aşan yaralamadan ceza verilir.
E) Yağma ve cebir suçlarından ceza verilir.
ÇÖZÜM
Cebir veya tehditle bir başkanının malı almak veya mal sahibini malını teslime zorlamak YAĞMA suçunu
oluşturur. Ancak güç kullanılırken ağır neticeler meydana gelmiş ise, gerçek içtima hükümleri uygulanarak,
YAĞMA suçunun yanında Kasten Yaralama suçu da oluşur. CEVAP B
8. A, kalabalık bir yerde insan öldürdüğü bilinen B’nin öldürülmesini tahrik eder. Galeyana gelen iki kişi B’yi
öldürür.
Buna göre, A’nın cezai sorumluluğu ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Suç işlemeye alenen tahrikten cezalandırılır.
B) Suç işlemeye alenen tahrik ve kasıtlı insan öldürmeden cezalandırılır.
C) İnsan öldürmeye teşvikten cezalandırılır.
D) İnsan öldürmeye azmettirmeden cezalandırılır.
E) İnsan öldürmeye teşebbüsten cezalandırılır.
3
ÇÖZÜM
Hiçbir suç işleme kararı olmayan bir kişiye suç işlettirilmesine azmettirme adı verilir. Somut olayda B
yi öldüren kimselerin suç işleme düşüncesi yoktur. A nın tahrik etmesi ve yönlendirmesi ile suçu işlemişlerdir. Bu
sebeple A Azmettirendir.
- Başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır.
- Üstsoy ve altsoy ilişkisinden doğan nüfuz kullanılmak suretiyle suça azmettirme hâlinde, azmettirenin
cezası üçte birden yarısına kadar artırılır. CEVAP D
9. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na göre, Kanun’un hükümlerinin zaman bakımından uygulanmasıyla
ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Sanık lehine olan normun geçmişe uygulanması kuralı geçici kanunlar yönünden geçerli değildir.
B) Yargılamanın yapıldığı zaman yürürlüğe giren kanun tarafından suç olmaktan çıkarılan fiil yönünden “Lehe
kanun geçmişe uygulanır” ilkesi geçerlidir.
C) Zaman bakımından uygulama açısından cezalar ile güvenlik tedbirleri aynı rejime tabidir.
D) Sanık lehine olan kanunun belirlenmesinde tüm cezai sonuçlar dikkate alınarak değerlendirme yapılır.
E) İnfaz rejimine ilişkin tüm kurallarda da lehe kanunun geçmişe uygulanırlığı ilkesi geçerlidir.
ÇÖZÜM
İnfaz rejimine ilişkin yasalar kural olarak derhal uygulanır. Kural olarak failin lehine ya da aleyhine olup
olmadığına bakılmaksızın hemen uygulanır. Örneğin mahkumlara günde 3 saat kitap okuma şartı getiren bir infaz
yasası mahkumların aleyhine bile olsa derhal uygulanır. Ancak üç halde hükümlünün aleyhine hükümler
içeren yasa uygulanmaz:
- Hapis Cezasının Ertelenmesi
- Koşullu Salıverme.
- Tekerrür. CEVAP E
10. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na göre, iştirak kurumuyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi
doğrudur?
A) Özgü (mahsus) suça iştirak mümkün değildir.
B) Azmettirenin kim olduğunun ortaya çıkmasını sağlayan failin cezasında indirim yapılabilir.
C) Türk Ceza Kanunu, ortakların cezalandırılması bakımından eşitlik sistemini kabul etmiştir.
D) Çok failli suçlara iştirak mümkün değildir.
E) Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi yardım eden olarak sorumlu tutulur.
ÇÖZÜM
Özgü suçlara iştirak mümkündür. Özel faillik sıfatını taşımayan kimseler fail olamazlar. Bu
kimseler ya yardım edendir veya azmettiren. (Görevi kötüye kullanma suçu için kamu görevlisi olmak
lazımdır. Bu suça normal bir vatandaş iştirak ederse sıfatı ya yardım edendir ya azmettiren. )
Azmettirenin belli olmaması hâlinde, kim olduğunun ortaya çıkmasını sağlayan fail veya diğer suç
ortağı hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmi beş yıla kadar, müebbet hapis
cezası yerine on beş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezasına hükmolunabilir. Diğer hâllerde verilecek cezada, üçte
bir oranında indirim yapılabilir.
Şerikler aynı ceza ile cezalandırılır. Azmettiren fail gibi –işlenen suçun cezası ile- cezalandırılır (çocuk
veya aileden biri azmettirilmiş ise daha fazla ceza verilir.) Yardım eden de yardımının niteliğine göre ceza alır. Bu
nedenle, suça iştirak eden bütün şerikler, eşit bir şekilde cezalandırılmaz.
Çok failli suçlara da iştirak mümkündür.
Suç işlenmesinde bir başkasını araç olan kişi Fail gibi sorumlu olur ( Dolaylı Faillik ). Araç olarak kusur
yeteneği olmayan birinin kullanılması durumunda ise üçte birinden yarısına kadar ceza artırılır. CEVAP B
11. Aralarındaki sorunu normal yollardan halletmek yerine silahla halletmeye kararlı olan A, B’yi tenha bir
ormana gitmeye zorlar. Orada B’ye hakaret eder ve B’nin cevap vermesine fırsat vermeden B’yi öldürmek
amacıyla tabancasını çeker. B atik davranır, A’ya yumruk atarak onu yere yıkar ve tabancayı A’nın elinden alarak
A’ya ateş eder ve öldürür.
Buna göre aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) B, meşru savunmadan yararlanır.
B) B, haksız tahrikten yararlanır.
C) B yönünden mücbir sebep (zorlayıcı neden) vardır.
D) B’ye insan öldürme suçunun tam cezası verilir.
E) B, sadece takdiri hafifletici nedenlerden yararlanır.
4
ÇÖZÜM
B atik davranıp tabancayı aldıktan sonra canına yönelik olan saldırı sona ermiştir. Bu aşamadan
sonra meşru müdafaa söz konusu olamaz. Çünkü devam eden bir saldırı yoktur. A yı yere düşürdükten sonra
ateş edip öldürmesi halinde HAKSIZ TAHRİK hükümlerinden faydalanır. Çünkü A nın kendisine silahla
saldırması haksız bir eylemdir. Ve B haksız eylemin sahibi olan A yı öldürmüştür. CEVAP B
12. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na göre, gönüllü vazgeçmeyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi
doğrudur?
A) Gönüllü vazgeçme icra hareketleri tamamlandıktan sonra da mümkündür.
B) İştirak halinde işlenen suçlarda gönüllü vazgeçenin davranışı sonucunda suç tamamlanmamış ise diğer
ortaklara da ceza verilmez.
C) İştirak halinde işlenen suçlarda gönüllü vazgeçenin gayretine rağmen suç işlenmiş ise gönüllü vazgeçen
sonuçtan sorumludur.
D) Gönüllü vazgeçene hiçbir şekilde ceza verilmez.
E) Gönüllü vazgeçmeden söz edilebilmesi için vazgeçenin yaptığından pişman olması gerekir.
ÇÖZÜM
Fail icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya sonucun
gerçekleşmesini önlemesidir.
Gönüllü vazgeçme, cezayı kaldıran KİŞİSEL BİR NEDENDİR. Gönüllü vazgeçme suçun icra
hareketleri aşamasında olabileceği gibi icra hareketlerinin tamamlanmasından sonra da mümkündür.
İcra hareketleri tamamlandıktan sonra henüz netice gerçekleşmemiş ise gönüllü vazgeçme
mümkündür.
Ancak netice gerçekleşmiş ve SUÇ TAMAMLANMIŞ ise GÖNÜLLÜ VAZGEÇME MÜMKÜN
DEĞİLDİR. Suç tamamlandıktan sonra ETKİN PİŞMANLIK SÖZ KONUSU OLUR
Gönüllü vazgeçme özgür irade ile suç işlemekten vazgeçmektir.
Gönüllü vazgeçme halinde faile işlemek istediği suçtan dolayı ceza verilmez. Ancak gönüllü
vazgeçtiği ana kadarki eylemleri suç oluşturuyorsa sadece o suçtan ceza verilir.
İştirak halinde Gönüllü Vazgeçme: Birden fazla kimsenin bir suçu işlemek için bir araya geldiği bir
durumda bunlardan birisinin gönüllü vazgeçmesi halinde de sadece gönüllü vazgeçene ceza verilmez.
Ancak: Suç gönüllü vazgeçenin gösterdiği bütün gayrete rağmen işlenmiş olsa, ve gönüllü
vazgeçenin gayretinin dışında başka bir nedenden dolayı işlenememiş olsa bile SADECE gönüllü vazgeçene
CEZA VERİLMEZ. Gönüllü vazgeçme, şahsi bir sebeptir. CEVAP B
13. Hafta sonu tatilini plajda geçiren D’nin yüzerken elbiseleri çalınır. Mayo ile evine dönmesi imkânsız olan D,
tanımadığı E’nin elbiselerini yokluğundan yararlanarak ve izni olmadan giyerek eve döner. Buna göre D’nin
cezai sorumluluğuyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) D, haksız tahrikten yararlanır.
B) D, yağma suçundan sorumlu olur.
C) D, mala zarar verme suçundan sorumlu olur.
D) D, meşru savunmadan yararlanır.
E) Ağır ve acil ihtiyacı karşılamak için işlendiğinden D, hırsızlık suçuna özgü zorunluluk halinden yararlanır.
ÇÖZÜM
Olayda kişinin bir hakkına yönelmiş bir tehlike var (çıplak kalmak vs.). Kişi zorunluluk durumundadır.
Hırsızlık suçunda ağır ve acil ihtiyaç durumlarında hırsızlık yapılması hırsızlık suçuna özgü bir zorunluluk halidir.
CEVAP E
14. A, B, C ve D, E’yi öldürmek konusunda aralarında anlaşmış ve hepsi aynı anda E’ye tabancayla ateş etmiştir.
Mermilerden yalnız A’nın tabancasından çıkan mermi E’ye isabet etmiş ve E ölmüştür.
Buna göre A, B, C ve D’nin cezai sorumluluklarıyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) A, B, C ve D müşterek fail olarak kasıtlı insan öldürmeden sorumludur.
B) A, kasıtlı insan öldürmeden; diğerleri ise insan öldürmeye teşebbüsten sorumludur.
C) A, kasıtlı insan öldürmeden sorumludur, diğerlerinin sorumluluğu yoktur.
D) A, kasıtlı insan öldürmeden; diğerleri ise yardım eden olarak sorumludur.
E) A, kasıtlı insan öldürmeden; diğerleri ise sonucu nedeniyle ağırlaşan suçtan sorumludur.
ÇÖZÜM
Suç konusu üzerinde faillerin hakimiyetleri var ise birlikte faillik ( müşterek faillik ) söz konusudur.
Aralarında iştirak iradesi olduğu için öldürücü kurşun kimin silahından çıkmış olursa olsun hepsi birlikte fail
5
olarak sorumludur. Önemli olan iştirak iradesi olması VE suç konusu üzerinde fiili hakimiyetin bulunmasıdır.
CEVAP A
15. A, ormanda avlanırken az ilerideki çalıların kıpırdadığını görür ve tavşan zannederek ateş eder, ancak çalıların
arasında saklanmış olan ve av hayvanı bekleyen bir başka avcıyı yaralar. Buna göre A’nın cezai sorumluluğu
aşağıdakilerden hangisidir?
A) İnsan öldürmeye teşebbüs
B) Kasıtlı insan yaralama
C) Olası kastla insan yaralama
D) Bilinçli taksirli insan yaralama
E) Bilinçsiz taksirli insan yaralama
ÇÖZÜM
Olayda dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı bir biçimde yaralanmaya sebebiyet verme söz konusudur.
A, insan olabileceğini düşünerek hareket etmeliydi. Bu sebeple, fiil hatasına düşerek, dikkatsiz ve özensiz
davranmıştır. A nın sorumluluğu taksirle yaralamadır (basit taksir veya bilinçsiz taksirle yaralama da
denilmektedir. ). Olayımızda bilinçli taksir söz konusu değildir. Çünkü netice öngörülmemiştir. CEVAP E
16. A, babası B’yi öldürmek için zehir vermiş ancak B, zehir henüz etkisini göstermeden komşusu C ile tartışmış
ve C tabancayla ateş ederek B’yi öldürmüştür. Buna göre A’nın cezai sorumluluğu aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Kasıtlı insan öldürme
B) Kasıtlı insan yaralama
C) İnsan öldürmeye teşebbüs
D) Taksirle insan yaralama
E) Sonucu nedeniyle ağırlaşan insan yaralama
ÇÖZÜM
A’nın babasını öldürmek maksadıyla zehir vermesi KASTEN ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜSTÜR. Çünkü
icra hareketlerini yapmış fakat netice başka bir sebepten dolayı (illiyet bağının kesilmesi nedeniyle) meydana
gelmiştir. A nın eylemi teşebbüs aşamasında kalmıştır.
C nin eylemi ise KASTEN ÖLDÜRME dir. Çünkü C nin öldürücü hareketi gerçekleştirdiği sırada TAM
ve SAĞ bir insan vardır. C kasten öldürme suçundan sorumludur. CEVAP C
17. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 179/1. maddesine göre; “Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşımının
güven içinde akışını sağlamak için konulmuş her türlü işareti değiştirerek, kullanılamaz hale getirerek,
konuldukları yerden kaldırarak, yanlış işaretler vererek, geçiş, varış, kalkış veya iniş yolları üzerine bir şey
koyarak ya da teknik işletim sistemine müdahale ederek, başkalarının hayatı, sağlığı veya mal varlığı bakımından
bir tehlikeye neden olan kişiye 1 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası verilir.” Buna göre, maddede öngörülen suçla
ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Birden çok hareketli suçtur.
B) Seçimlik hareketli bir tehlike suçudur.
C) Mütemadi suçtur.
D) Sadece ihmali hareketlerle işlenebilen bir suçtur.
E) Zarar suçudur.
ÇÖZÜM
Örnekteki suçta, işareti değiştirerek, kullanılamaz hale getirerek, konuldukları yerden kaldırarak, yanlış
işaretler vererek, geçiş, varış, kalkış veya iniş yolları üzerine bir şey koyarak ya da teknik işletim sistemine
müdahale ederek ifadeleri göstermektedir ki, bu suç bu sayılan hareketlerin her biri ile işlenebilir. O halde bu suç
seçimlik hareketli bir suç tipidir. Suçun oluşması için zarar aranmadığından, bu suç tipi “tehlike suçu”dur.
Kanun metninde bir suçun işlenmesi için yasa da birkaç hareket gösterilip de bu hareketlerden her hangi
birisinin yapılması halinde suçun oluşacağı yazılmış ise bu halde seçimlik hareketli suç söz konusudur.(
Kanunda hareketler sayılırken Virgül ya da VEYA bağlacı kullanılıyorsa seçimlik hareketli suçtur ) Seçimlik
hareketli suçlarda seçimlik hareketlerin hepsi yapılmış olsa dahi tek bir suç oluşur. CEVAP B
6
18. Milletvekili M, seçim bölgesinde katıldığı bir düğünde ruhsatlı tabancasıyla havaya 5 el ateş etmiş ve
kurşunlardan biri sekip kalabalık içinde bulunan 10 yaşındaki K’ye isabet ederek yaralanmasına sebep olmuştur.
Bu olayda TBMM kararı olmadan M ile ilgili aşağıdaki işlemlerden hangisi yapılabilir?
A) Gözaltına alma
B) Sorgulama
C) Tutuklama
D) Yargılama
E) Soruşturmanın başlatılması
ÇÖZÜM
Yasama dokunulmazlığı (nispi dokunulmazlık) kuralına göre; seçimden önce ya da sonra bir suç
işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin meclis tarafından –normal karar yeter sayısı ile- dokunulmazlığı
kaldırılmadıkça tutulamaması, yakalanamaması, sorguya çekilememesi, tutuklanamaması ve yargılanamamasıdır.
Bu dokunulmazlık mutlak değildir. Geçicidir. Milletvekilliği süresi bittiğinde dokunulmazlık da kalkar veya
TBMM tarafından kaldırılabilir.
Dokunulmazlık süresi boyunca ZAMANAŞIMI DURUR.
Ancak Anayasanın 14. maddesinde yazılı olan Devletin bütünlüğüne ve Anayasal düzene karşı
işlenmiş olan suçlardan dolayı Seçimden ÖNCE SORUŞTURMAYA BAŞLANMIŞ ise milletvekili
yargılanabilir.
Dokunulmazlığa sahip milletvekili için SORUŞTURMA BAŞLATILIR ve TBMM den
dokunulmazlığın kaldırılması için istemde bulunulur. Bu nedenle, dokunulmazlık, soruşturmanın
başlatılmasına ya da –milletvekilinin özgürlüğü kısıtlanmadıkça- milletvekili hakkında (evinde veya
aracında vs.) arama yapılmasına engel değildir. CEVAP E
19. M, uzun zamandır öldürmeyi düşündüğü eşi H’nin çayına zehir zannederek pudra şekeri koyar. Buna göre
aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Aracın elverişsizliği nedeniyle işlenemez suçtur.
B) İnsan öldürmeye teşebbüstür.
C) Fiili hata nedeniyle sözde suçtur.
D) Maddi konunun yokluğu nedeniyle işlenemez suçtur.
E) Sözde suçtur ve fail tehlikeli kişiliğini ortaya koyduğu için emniyet tedbiri uygulanır.
ÇÖZÜM
Sağlıklı bir insan pudra şekeri öldürme suçu bakımından elverişli araç değildir. Bu sebeple aracın mutlak
elverişsizliği nedeniyle işlenemez suç (işlenemez suça teşebbüs) söz konusudur. İşlenemez suç, TCK da açık bir
biçimde tanımlanmamıştır. İşlenemez suç söz konusu olduğunda, fail cezalandırılmaz. CEVAP A
20. A, düğün yapılan kalabalık bir ortamda, havaya ateş etmek için silahını çeker; ancak aşırı sarhoş olduğu için
yere paralel olarak ateş eder ve bir kişinin ölümüne neden olur. Buna göre, A’nın cezai sorumluluğuyla ilgili
aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) A, kasten insan öldürmeden sorumludur.
B) A, olası kastla insan öldürmeden sorumludur.
C) A, taksirle insan öldürmeden sorumludur.
D) A, neticesi sebebiyle ağırlaşan yaralamadan sorumludur.
E) A’nın cezai sorumluluğu yoktur.
ÇÖZÜM
A, kalabalık bir mekanda, insanların yaralanabileceğini ve ölebileceğini öngörmesine rağmen, eylemine
devam etmiştir. Olası kastla öldürmeden sorumludur. Cevap B.
21. A tarafından üzerine bir tabanca doğrultulmak suretiyle ölümle tehdit edilen B, A’dan kaçabilmek için C’ye
ait arabayı çalmıştır. Buna göre, B’nin cezai sorumluluğuyla ilgili aşa-ğıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) B’ye zorunluluk hali nedeniyle ceza verilmez.
B) B’ye hırsızlık suçundan ceza verilir ve bu ceza tehdit nedeniyle azaltılır.
C) B’ye hırsızlık suçundan ceza verilir.
D) B’ye meşru savunma nedeniyle ceza verilmez.
E) B’ye hırsızlık suçundan ceza verilir ve bu ceza haksız tahrik nedeniyle azaltılır.
ÇÖZÜM
B yaşam hakkına yönelmiş bir TEHLİKEDEN dolayı arabayı çalmıştır. Eğer B, A ya karşı güç kullansa
veya silahla direniş gösterse idi meşru müdafaa söz konusu olacaktı.
7
Ancak B, A nın saldırısından (TEHLİKEDEN) korunmak için C nin arabasını çalmıştır. Bu sebeple B
için zorunluluk hali söz konusudur. Zorunluluk halinde eylem suç ve haksızlık niteliğini korur. Ancak zorunluluk
hali kusurluluğu kaldıran bir neden olduğu için KUSUR YOKLUGU SEBEBİYLE CEZA VERİLMEYE YER
OLMADIĞINA KARAR VERİLİR. CEVAP A
22. A, yaralama kastıyla B’nin kafasına sopayla vurmuş; B, beyin kanamasından ölmüştür. Buna göre, A’nın
cezai sorumluluğuyla ilgili aşa-ğıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) A, taksirli insan öldürmeden sorumludur.
B) A, hem kasıtlı yaralama hem taksirli insan öldür-meden sorumludur.
C) A, neticesi sebebiyle ağırlaştırılmış kasten yaralamadan sorumludur.
D) A, hem ağırlaştırılmış yaralama hem taksirli in-san öldürmeden sorumludur.
E) İnsan öldürme yönünden objektif sorumluluk var-dır.
ÇÖZÜM
Netice sebebiyle ağırlaşmış suç: “Suçun varlığı için gerekli olanın ötesinde zararlı veya tehlikeli bir
sonucun meydana gelmesi halinde cezası ağırlaştırılan suçlara sonucu nedeniyle ağırlaşan suçlar denir. ”
şeklinde tanımlanmaktadır.
Bu sebeple kast edilen neticeden aşırı bir netice meydana gelmiş ise failin ikinci netice yönünden EN
AZINDAN TAKSİRLİ olarak hareket etmesi zorunluluğu benimsenmiştir. Eğer fail bakımından gerçekleşen
ikincil netice (kastedilenden daha ağır) bakımından TAKSİR derecesinde dahi bir manevi unsurdan söz
edilemiyorsa failin ağırlaşan neticeden ötürü sorumluluğu bulunmayacaktır.
Failin öngördüğü neticeden daha ağır bir netice meydana geldiğinde neticenin fail tarafından
öngörülebilip öngörülemeyeceğine bakılacaktır. Failin neticeyi öngörebileceği kabul edilir ise fail,
gerçekleşen ağır neticeden dolayı sorumlu tutulacaktır.
Örn. Bir kimseye yumruk atan birinin; yumruk attığı kimsenin ölebileceğini öngörmesi/ öngörebilmesi
gerektiğini söylemek, objektif esaslara, hayatın olağan akışına ve beşer takatine uygun düşmeyen bir iddia
olacaktır. Bir kimseye yumruk ile etkili eylemde bulunan bir kimsenin; yumruk attığı kişinin çenesinin ya da
dişlerinin kırılması halinde bu sonuçlara ilişkin muhtemel ( gayri muayyen ) bir kastının olduğunu
söylemek mümkün iken, aynı kimsenin ölüm neticesi bakımından TAKSİR derecesinde dahi
sorumluluğunu kabul etmek mümkün değildir.
Örn. Bir kimsenin boynuna, başına, kalbinin üzerine sert bir cisimle hızlı bir şekilde vuran, akciğer veya
kalp gibi hayati organlarına şiddetli bir darbe vuran kimsenin fiili neticesinde mağdur ölmüş ise bu halde
gerçekleşen ölüm neticesi bakımından failin TAKSİRLİ sorumluluğu var kabul edilir. Çünkü bu hayati bölgelere
şiddetli darbenin mağdurun ölümüne neden olabileceği öngörülebilir.
Soruda fail mağdurun başına (HAYATİ BÖLGE) yaralamak kastıyla vurmuş fakat ölümü
öngörmesi gerekirken öngörmemiştir. Başa odunla vuran bir kimse mağdurun ölebileceğini öngörmelidir.
Bu sebeple kastı yaralamaktır ancak ölüm bakımından TAKSİR söz konusudur. Neticesi Sebebiyle
Ağırlaşmış Kasten Yaralama Suçu söz konusudur. CEVAP C
23. A, rakip mağaza sahibini iflas ettirmek amacıyla bir gece B’nin mağazasına girer ve 3 adet televizyonu
kamyonetine yükler. Bir buzdolabı ile bir çamaşır ma-kinesini de yüklemeye çalışırken polisin geldiğini gö-rür ve
çamaşır makinesiyle buzdolabını mağazanın kapısında bırakarak kamyonetiyle kaçar. Buna göre, A’nın cezai
sorumluluğu aşağıdakiler-den hangisidir?
A) Zincirleme hırsızlık suçu
B) 1 hırsızlık suçu
C) 3 hırsızlık suçu ve 2 hırsızlığa teşebbüs
D) 1 hırsızlık suçu ve 1 hırsızlığa teşebbüs
E) 3 hırsızlık suçu ve 1 hırsızlığa teşebbüs
ÇÖZÜM
Fail daha fazlasını isterken azını almış ise; bu durumda teşebbüs değil tamamlanmış suç vardır. Olayda
fail daha fazlasını almak istemiş ama alamamıştır. 3 adet televizyonu yükleyip kaçmıştır. Bir tane tamamlanmış
hırsızlık suçu vardır. CEVAP B
24. Milletvekili A’nın parti grup kararına aykırı oy kullanmasından dolayı hiddete kapılan eski milletvekili B,
milletvekili olan oğlu C’ye A’yı dövmesini söyler. Ertesi gün meclis koridorunda A ile karşılaşan C, arkada-şı
D’nin elinden çekip aldığı şemsiye ile A’nın başına vurur. Orada bulunan diğer milletvekilleri araya gire-rek
saldırının devamını önler. Bu olayla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) A, teşvik edendir.
B) B, haksız tahrikten yararlanır.
C) D, vasıta sağlamak suretiyle yardım edendir.
8
D) C, yasama dokunulmazlığından yararlanır.
E) A’nın yaralama fiili teşebbüs halinde kalmıştır.
ÇÖZÜM
Suçu işleyen C milletvekilidir. Eylemi yasama sorumsuzluğu kapsamında değildir. Oy söz ve düşünce
açıklaması değildir. Eylem suçtur fakat yargılanması için TBMM tarafından dokunulmazlığın kaldırılması
gerekmektedir. Dokunulmazlık bir YARGILAMA ŞARTIDIR. Dokunulmazlık kaldırılmadan yargılama
yapılamaz. Eğer dava açılmış ise DURMA kararı verilir ve TBMM den dokunulmazlığın kaldırılması talep edilir.
Ağır cezalık suçüstü hali olsaydı, dokunulmazlıktan faydalanamazdı. Cevap D.
25. Öğrenci A, fakülte yönetim kurulunun kendisi hakkında verdiği bir karar nedeniyle kurula hakaret etmiştir.
Türk Ceza Kanunu’na göre, A’nın cezai sorumluluğu ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) A, tek kamu görevlisine hakaret etmekten dolayı cezalandırılır.
B) A, kurul üyesi sayısınca hakaret suçundan dolayı cezalandırılır.
C) A, şikâyet eden üye sayısınca hakaret suçundan dolayı cezalandırılır.
D) A, zincirleme suç hükümlerine göre cezalandırılır.
E) A, fikrî içtima hükümlerine göre cezalandırılır.
ÇÖZÜM
Öğrenci tek bir hareketle kurul üyelerinin tamamına hakaret etmiştir. Bu bir zincirleme suç (ve aynı
zamanda, aynı nev’iden fikri içtima) örneğidir.
Tek hareketle işlenen suçlar, birden fazla ve farklı suç olsaydı fikri içtima (farklı nev’iden fikri içtima)
söz konusu olurdu ve fail sadece en ağır suçtan sorumlu olurdu. CEVAP D
27. Sınıfta çocuğunu döven öğretmeni ertesi gün okul çıkışında tokatlayan babanın cezai sorumluluğu ile
ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Meşru savunmadan yararlanabilir.
B) Zorunluluk durumundan yararlanabilir.
C) Haksız tahrikten yararlanabilir.
D) Kasıtlı yaralamanın tam cezasıyla cezalandırılır.
E) Tasarlanmış (taammüden) yaralamadan sorumlu olur.
ÇÖZÜM
Babanın eylemi haksız fiil altında kasten yaralamadır. Baba oğlunun öğretmen tarafından dövülmesinden
dolayı, oğlunu döven öğretmeni tokatlamıştır. Baba haksız tahrik hükümlerinden yararlanır. CEVAP C
28. Türk Ceza Kanunu’na göre, suçun işlendiği yerle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Davranışın kısmen ya da tamamen Türkiye’de gerçekleşmesi hâlinde suç Türkiye’de işlenmiş sayılır.
B) Neticenin Türkiye’de gerçekleşmesi hâlinde suç Türkiye’de işlenmiş sayılır.
C) Türkiye’nin münhasır ekonomik bölgesindeki sabit platformlarda işlenmiş suç Türkiye’de işlenmiş sayılır.
D) Türkiye Cumhuriyeti konsolosluk temsilciliklerinde işlenen suçlar Türkiye’de işlenmiş sayılır.
E) Türk bayrağı taşıyan deniz ve hava savaş araçlarında işlenen suçlar bu araçlar hangi sularda bulunursa
bulunsun Türkiye’de işlenmiş sayılır.
ÇÖZÜM
Suç olarak sayılan hareketlerin bir kısmı veya tamamı Türkiye de gerçekleştirilmiş ise ya da netice
Türkiye de gerçekleşmiş ise SUÇ TÜRKİYE DE İŞLENMİŞ SAYILIR.
- Türk kara ve hava sahalarında ve Türk Karasularında, Açık denizde ve bunun üzerindeki hava sahasında,
Türk deniz ve hava araçlarında veya bu araçlarla,
- Türk deniz veya hava savaş araçlarında veya bu araçlarla,
- Türkiye kıta sahanlığı ya da Münhasır Ekonomik bölgesinde tesis edilmiş sabit platformlarda veya
bunlara karış işlenmiş ise suç TÜRKİYE DE İŞLENMİŞ SAYILIR.
9
Konsolosluk görevlilerine karşı işlenen suç Türkiye’de işlenmiş sayılmaz. CEVAP D
29. Türk Ceza Kanunu’na göre, taksirle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Basit taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla sonucun öngörülemeyerek
gerçekleştirilmesidir.
B) Öngörülü taksir, öngörülen sonucun istenmemesine rağmen gerçekleştirilmesidir.
C) Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda herkes aynı derecede sorumludur.
D) Taksirli suçlarda fail de kişisel durumu yönünden fiilden mağdur olmuşsa ceza verilmez.
E) Bir fiilin taksirli şeklinin cezalandırılabilmesi için kanunda açık hüküm olması gerekir.
ÇÖZÜM
Kast asıl, taksir istisnaidir. Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hâllerde cezalandırılır.
✓ Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanunî tanımında
belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.
✓ Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi hâlinde bilinçli taksir
vardır; bu hâlde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.
✓ Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.
✓ Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her
failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir.
✓ Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevî durumu bakımından,
artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza
verilmez; bilinçli taksir hâlinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir. CEVAP C
30. Sonucu sebebiyle ağırlaşan suçlarla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Meydana gelen sonuç kastedilenden daha ağır olmalıdır.
B) Ağır sonuç mutlaka istenmiş olmalıdır.
C) Ağır sonuç yönünden en azından taksir olmalıdır.
D) Bazı hâllerde sonuç istenmiş olsa bile fail sonucun oluşturduğu suçtan değil, sonucu nedeniyle ağırlaşan suçtan
sorumlu tutulur.
E) Bazı hâllerde ağır sonuç istenmişse, fail sonucu nedeniyle ağırlaşan suçtan değil, ağır sonucun oluşturduğu
suçtan sorumlu tutulur.
ÇÖZÜM
Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi hâlinde, kişinin
bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.
Netice sebebiyle ağırlaşmış suç: “Suçun varlığı için gerekli olanın ötesinde zararlı veya tehlikeli bir
sonucun meydana gelmesi halinde cezası ağırlaştırılan suçlara sonucu nedeniyle ağırlaşan suçlar denir. ”
şeklinde tanımlanmaktadır.
Bu sebeple kast edilen neticeden aşırı bir netice meydana gelmiş ise failin ikinci netice yönünden EN
AZINDAN TAKSİRLİ olarak hareket etmesi zorunluluğu benimsenmiştir. Eğer fail bakımından gerçekleşen
ikincil netice (kastedilenden daha ağır) bakımından TAKSİR derecesinde dahi bir manevi unsurdan söz
edilemiyorsa failin ağırlaşan neticeden ötürü sorumluluğu bulunmayacaktır.
Failin öngördüğü neticeden daha ağır bir netice meydana geldiğinde neticenin fail tarafından
öngörülebilip öngörülemeyeceğine bakılacaktır. Failin neticeyi öngörebileceği kabul edilir ise fail, gerçekleşen
ağır neticeden dolayı sorumlu tutulacaktır.
Ağır sonuç ÖNGÖRÜLEBİLİR olmalıdır. Eğer ağır sonuç mutlaka isteniyor ise KASTEN işlenmiş bir
suç vardır.
Örn. B nin başına yaralamak kastı ile odun ile sert bir biçimde vuran A nın kastı yaralamaktır. Ancak bu
olay neticesinde B beyin kanamasından ölmüş ise A neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralamadan dolayı sorumludur.
Çünkü odun ile sert bir biçimde vuran A, ölümü ÖNGÖREBİLİR. Eğer A ağır neticeyi (ölümü) mutlaka
istemiş olsa idi ortada ne yaralama ne de neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama söz konusu olurdu. Ağır netice
mutlaka istenmiş ise KASTEN ÖLDÜRME suçu söz konusu olur idi. CEVAP B
33. Türk Ceza Kanunu’na göre, aşağıdakilerden hangisi davayı düşüren nedenlerden biri değildir?
A) Sanığın ölümü
B) Hükümlünün ölümü
C) Ön ödeme
D) Genel af
E) Dava zaman aşımı
ÇÖZÜM
Sanığın ölümü, ön ödeme, genel af ve zamanaşımı davayı düşürür. Bunlar dava şartıdır. Ancak
hükümlünün ölümü bir infaz şartıdır. Hükümlü sıfatı alındığında zaten dava bitmiştir. Dava bittikten ve karar
kesinleştikten sonra sanığın sıfatı hükümlü olur. Hükümlü sıfatı alındığında ortada dava yoktur. Hükümlünün
ölümü, davayı değil, cezanın infazını (cezanın çekilmesi) düşürür. Cevap B
34. A, B’ye ait bir malın başkasına ait olduğu konusunda B’yi ikna ederek B tarafından malın tahrip edilmesini
sağlamıştır.
Türk Ceza Kanunu’na göre, bu olayla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) A, fail olarak sorumludur.
B) A, azmettiren olarak sorumludur.
C) B’nin tahrip ettiği mal kendisine ait olduğundan suç teşkil etmez ve kimse cezalandırılmaz.
D) A’nın sadece hukuki sorumluluğu söz konusudur.
E) B, mala zarar verme suçundan taksiri nedeniyle sorumludur.
ÇÖZÜM
Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi fail olarak cezalandırılır. (T.C.K. m. 36)
Burada dolaylı faillik (ikna suretiyle dolaylı faillik) vardır. A fail olarak sorumludur. Ayrıca B nin kendi malına
zarar vermiş olduğu dikkate alındığında B suç işlememiştir sorumluluğu yoktur. CEVAP A
11
36. Teşebbüsle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) İcra başlangıcı için suç işleme kararının icrasına başlamak yeterlidir.
B) Suçun tamamlanması ve son bulması aşamaları çakışabilir.
C) Teşebbüs halinde kalmış suçu tamamlanmış suçtan ayıran temel nokta suçun sona ermesi anıdır.
D) Teşebbüs için icra hareketlerinin başlaması yetmez; icra hareketlerinin tamamlanması gerekir.
E) İcra hareketlerinin tamamlanamaması halinde işlenemez suçtan söz edilir.
ÇÖZÜM
Teşebbüs için suç işleme kararının icrasına değil, icra hareketlerine elverişli araçlarla doğrudan
doğruya icraya başlamak gerekmektedir. Suç tamamlanmış ise tamamlanmış suç, tamamlanamamış ise teşebbüs
söz konusudur. İcra hareketleri tamamlanamamış ise teşebbüsten söz edilir.
Suçun tamamlanması ile son bulması farklı şeylerdir. Ancak suç tamamlandığı anda sona erebilir.
Örneğin. Hakaret suçunda hakaret içeren ifade söylendiği andan hem suç tamamlanmıştır hem de sona ermiştir.
Ancak kişi hürriyetinden yoksun kılma suçunda, mağdur bir odaya kapatıldığında suç tamamlanmıştır ancak sona
ermemiştir. Mağdur odadan çıkartıldığı anda suç sona erer. Bu suç kesintisiz (neticesi devam eden ) suç tipidir.
Cevap B
12
40. Hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın aşılmasıyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Sınırın taksirle aşılması halinde cezanın indirilip indirilmemesi hâkimin takdirine bırakılmıştır.
B) Sınırın taksirle aşılması halinde fail, fiilin taksirli şekli suç ise cezalandırılır.
C) Sınırın taksirle aşılması halinde faile taksirli suçun cezası indirilerek verilir.
D) Sınırın aşılması halinde failin kusuru yoksa ceza verilmez.
E) Sınırın kastla aşılması halinde fail meydana gelen sonuçtan kasıtlı olarak sorumludur.
ÇÖZÜM
Sınır taksirle aşılmış ise suçun taksirli halini kanun koyucu cezalandırıyor ise ceza verilir. Ancak, cezada
indirim yapılır. İndirim yapılıp yapılmaması konusunda hakimin takdir yetkisi yoktur. Sadece indirim miktarında
(1/3’ten ½’ye kadar) takdir yetkisi vardır. Cevap A
41. Türk Ceza Kanunu’na göre, meşru savunma ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Meşru savunma ancak hayata, vücut bütünlüğüne ve cinsel özgürlüğe karşı saldırılar yönünden kabul
edilmiştir.
B) Meşru savunma mameleki haklara yönelik saldırılar için de kabul edilmiştir.
C) Meşru savunma gerçekleşmesi şüpheli olan saldırı yönünden kabul edilmiştir.
D) Meşru savunma tekrarı şüpheli olan saldırılar yönünden kabul edilmiştir.
E) Meşru savunma için herhangi bir saldırı yeterlidir.
ÇÖZÜM
Meşru savunma her türlü hakka yönelik olarak kabul edilmiştir. Sadece nefse ve ırza yönelik saldırılarda
değil mal varlığı ve diğer haklara yönelik saldırılarda da meşru müdafaa söz konusu olabilir. Ancak mala karşı
meşru müdafaa da insan öldürülemez. Cevap B
42. Aşağıdakilerden hangisi Türk Ceza Kanunu’nda öngörülen müeyyidelerden biri değildir?
A) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
B) Müebbet hapis cezası
C) Süreli hapis cezası
D) Hafif hapis cezası
E) Adli para cezası
ÇÖZÜM
T.C.K. de yer alan müeyyideler hapis ( Ağ. Müebb.- Müebb.- Süreli Hapis- Kısa Süreli Hapis ) ve Adli
Para Cezasıdır. Hafif hapis cezası adında bir hapis cezası yoktur. Cevap D
43. Türk Ceza Kanunu’na göre, teşebbüsle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Taksirli suçlara teşebbüs cezalandırılır.
B) Suç işleme kararının icrasına başlamak yeterlidir.
C) Hareketler elverişli olmalıdır.
D) İcra hareketlerini tamamlamaktan fail kendiliğinden vazgeçmelidir.
E) Sonuç ortaya çıkmış olmalıdır.
ÇÖZÜM
Teşebbüs sadece kasten işlenebilen suçlarda mümkündür. Taksirli suçlara teşebbüs mümkün değildir.
Teşebbüs için Suç işleme kararının icrasına (suç işlemeye başlama) başlamak değil İCRA
HEREKETLERİNE BAŞLAMAK gerekir.
Elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icra hareketlerine başlama halinde teşebbüs söz konusu olur.
Netice, elde olmayan sebeplerden ötürü meydana gelmemelidir. Fail netice için elinden gelen her şeyi yapmış
fakat neticeyi elde edememiş olmalıdır. Netice meydana gelmemelidir. Netice meydana gelmiş ise tamamlanmış
suç söz konusudur. CEVAP C
44. A, hasmı olan B’yi öldürmek için gece vakti B’nin evine girer ve B’yi öldürür.
Buna göre, A’nın cezai sorumluluğuyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) A, fikrî içtima nedeniyle sadece insan öldürmeden dolayı cezalandırılır.
B) A, bileşik suç nedeniyle sadece insan öldürmeden dolayı cezalandırılır.
C) A’ya insan öldürmeden ceza verilir ve zincirleme suç nedeniyle cezası bir miktar artırılır.
D) A’ya, hem insan öldürmeden, hem de konut dokunulmazlığını ihlalden iki ayrı ceza verilir.
E) A’ya insan öldürme ve konut dokunulmazlığını ihlalden ceza verilir, ayrıca tekerrür nedeniyle cezalar artırılır.
ÇÖZÜM
A hem konut dokunulmazlığını ihlal etmiş hem de insan öldürmüştür. Her iki harekette birbirinden
bağımsızdır. Fikri içtima olabilmesi için TEK HAREKETLE iki farklı suç oluşmalıdır.
13
A konut dokunulmazlığını ihlal ve kasten öldürme suçlarından sorumludur. Çünkü konut
dokunulmazlığını ihlal ile öldürme suçları birbirinin unsuru veya ağırlatıcı nedeni de değildir. Bu sebeple birleşik
suç söz konusu olmaz. Her iki suçtan da ayrı ayrı sorumludur. ( Gerçek İçtima ) CEVAP D
45. A, hırsızlık yaptığı B’nin evinden çıkarken kendisini gören C’yi tanıklık yapmaması için öldürür.
Buna göre, A’nın cezai sorumluluğuyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) A’ya hırsızlık ve insan öldürme suçlarından dolayı iki ayrı ceza verilir.
B) Bileşik suç söz konusu olduğundan A’ya sadece ağırlaştırılmış insan öldürmeden ceza verilir.
C) Fikrî içtima söz konusu olduğundan A’ya sadece insan öldürmeden ceza verilir.
D) Zincirleme suç söz konusu olduğundan A’ya insan öldürmeden ceza verilir ve bu ceza zincirleme suç
nedeniyle artırılır.
E) A, itiyadi suçlu kabul edilerek verilecek cezanın artırılması yoluna gidilir.
ÇÖZÜM
A hem hırsızlık hem de kasten öldürme suçundan sorumludur. Hırsızlık suçu ile kasten öldürme suçu
konu bakımından birbirinden farklıdır ve farklı hareketlerle işlenmiştir. A her iki suçtan da ayrı ayrı sorumludur
ve her iki suçtan da cezalandırılır. (Gerçek İçtima) Cevap A
46. A, babası B ile tartışan C’ye kızar ve onu dövmek için elindeki sopasıyla C’ye vurur. Sopanın ucundaki demir
C’nin başına isabet eder ve C beyin kanamasından ölür.
Buna göre, A’nın cezai sorumluluğuyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Kasıtlı insan öldürmeden sorumludur.
B) Taksirli insan öldürmeden sorumludur.
C) Olası kasıtla insan öldürmeden sorumludur.
D) Yaralama ve taksirli insan öldürmeden sorumludur.
E) Sonucu nedeniyle ağırlaşan insan yaralamadan sorumludur.
ÇÖZÜM
Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi hâlinde, kişinin
bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.
(Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Suç)
Bu sebeple kast edilen neticeden aşırı bir netice meydana gelmiş ise failin ikinci netice yönünden EN
AZINDAN TAKSİR li olarak hareket etmesi zorunluluğu benimsenmiştir. Eğer fail bakımından gerçekleşen
ikincil netice (kastedilenden daha ağır ) bakımından TAKSİR derecesinde dahi bir manevi unsurdan söz
edilemiyorsa failin ağırlaşan neticeden ötürü sorumluluğu bulunmayacaktır.
Failin öngördüğü neticeden daha ağır bir netice meydana geldiğinde neticenin fail tarafından
öngörülebilip öngörülemeyeceğine bakılacaktır. Failin neticeyi öngörebileceği kabul edilir ise fail, gerçekleşen
ağır neticeden dolayı sorumlu tutulacaktır.
A yaralamak maksadıyla C nin başına ODUN ile vurur. Kastı yaralamaktır ancak ölüm meydana
gelmiştir. Bu halde eğer A, C nin ölümünü öngörebiliyor diyebilirsek ( ölüm bakımından en azından TAKSİRLİ
ise) neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç (neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu) bakımından sorumlu olacaktır.
A, C nin başına (hayati bölge) odun ile vurduğu için, bu darbesi ile C nin ölebileceğini öngörebilir/öngörmesi
gerekir. Bu sebeple A, ölüm bakımından en azından TAKSİRLİDİR ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten
yaralama suçundan sorumlu olur.
Eğer A, başına odun vurmayıp, sadece iteklemiş olsa ve C de yere düşüp ölseydi A, bu halde neticesi
sebebiyle ağırlaşmış suçtan sorumlu olmayacak idi. Çünkü karşısındakini itekleyen failin, mağdurun öleceğini
öngörmesi mümkün değildir (bu halde taksirle öldürme suçu söz konusu olur). Cevap E
47. A, arkadaşı B ile birlikte bir lokantada içki içerken düşmanı olduğu C’nin içeri girdiğini görür, almış olduğu
aşırı alkolün de etkisiyle C’ye yumruk atar. Kaçmak isterken C’nin ayağı sandalyeye takılır, düşüp başını betona
çarpar ve bir süre bilincini yitirir. Telaşa kapılan A, arkadaşı B’den kendisini saklamasını ister ve B, A’yı bir süre
evinde saklar.
Bu olayla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) A, insan öldürmeye teşebbüsten sorumludur.
B) A’nın hareketiyle bilinç kaybı şeklindeki sonuç arasında nedensellik bağı yoktur.
C) B, A’nın işlediği suça iştirak etmiştir.
D) Sarhoşluğun etkisi altında olan A’ya ceza verilemez.
E) A, yaralama suçundan sorumludur.
ÇÖZÜM
A yaralamak kastı ile vurmuş ve C yi yaralamıştır. Kasten yaralamaktan dolayı sorumludur.
C nin kaçarken ayağının sandalyeye takılıp düşmesi ile A nın yumruk atması fiili arasında illiyet
bağı kesilmiştir. Nedensellik bağı vardır (A vurmasaydı C kaçmayacaktı diyebiliyor isek bu nedensellik
14
bağıdır) fakat ayağın takılması ile bu bağ kesilmiştir ve fail bu sonuçtan sorumlu değildir. Bu sebeple
meydana gelen bilinç yitirmeden dolayı A sorumlu değildir.
B, A yı evinde sakladığı için suça yardım edendir. İştirak iradesi ve suça fiil ibir katkısı olmadığı için
Beraber işleyen (müşterek fail) değildir çünkü suç konusu üzerinde fiili bir hakimiyeti yoktur. Cevap E
48. A, öldürmek kastıyla B’ye ateş eder. Bacağından yaralanan B, silahını çekerek A’ya bir el ateş eder ve onu
yaralayarak etkisiz hâle getirir. Bununla yetinmeyen B, yerde yatmakta olan A’nın yanına giderek başına üç el
ateş eder ve onu öldürür.
Buna göre, B’nin cezai sorumluluğu ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) B, meşru savunmadan yararlanır, cezalandırılmaz.
B) B, kasıtlı insan öldürmeden cezalandırılır.
C) B, meşru savunmada sınırın aşılması nedeniyle taksirli insan öldürme suçu cezasıyla cezalandırılır.
D) B, kasıtlı yaralama ve kasıtlı insan öldürmeden cezalandırılır.
E) B, insan öldürmeye teşebbüsten ve kasıtlı insan öldürmeden cezalandırılır.
ÇÖZÜM
A nın ateş etmesi ile B yönünden meşru müdafaa hakkı doğmuştur. B halen devam etmesi mümkün olan
saldırıya yönelik olarak silahını ateşlemiştir ve meşru müdafaa içerisinde hareket etmiştir. A nın yere düşmesi ile
meşru müdafaa sona ermiştir.
Çünkü saldırı orantılı bir biçimde def edilmiştir. A yere düşüp etkisiz hale geldikten sonra ateş etmek
hukuka uygunluk sebebinde SINIRIN KASTEN AŞILMASI halidir. Bu halde B sınırı kasten aştığı için
KASTEN ADAM ÖLDÜRME suçundan sorumludur. B sadece HAKSIZ TAHRİK hükümlerinden
yararlanacaktır. Cevap B
49. A, B’yi öldürmek için boğazını sıkarken, kendisini bıçakla yaralayarak engel olmaya çalışan C’yi bıçakla
yaralamıştır.
Bu olayla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) A, sadece insan öldürmeye teşebbüsten dolayı cezalandırılır.
B) A, insan öldürmeye teşebbüsten ve insan yaralamadan cezalandırılır.
C) C, insan yaralamadan cezalandırılır.
D) A, meşru savunma nedeniyle cezalandırılmaz.
E) C, haksız tahrikten yararlanır.
ÇÖZÜM
A, B yi öldürmek kastı ile boğazını sıktığı için kasten öldürmeye teşebbüs suçundan sorumludur.
Kendisine engel olmak isteyen C ye yönelik olarak bıçakla yaralama fiili ikinci bir suça (Kasten Yaralama)
konu olmaktadır. Bu sebeple A, hem kasten öldürmeye teşebbüs hem de kasten yaralamadan dolayı ayrı ayrı
sorumludur (gerçek içtima). Cevap B
50. A, B’yi öldürmek için ateş eder ve kurşun boşa gider. B de silahını çekip A’ya ateş eder. A’nın önce ateş
ettiğini bilmeyen C, A’yı kurtarmak amacıyla B’ye ateş eder. Sadece C’nin B’ye ateş ettiğini gören D de C’ye ateş
eder. C’nin yaralanıp yere düştüğünü gören E, kaçmakta olan D’nin bacağına ateş eder ve D’yi yaralar.
Bu olayla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) A, insan öldürmeye teşebbüsten sorumludur.
B) D, meşru savunma hâlindedir.
C) E, meşru savunma hâlindedir.
D) B, meşru savunma hâlindedir.
E) C, meşru savunma hâlindedir.
CEVAP
✓ A nın B ye ateş etmesi Kasten öldürmeye Teşebbüs (Kurşun isabet etmemiş olsa bile)
✓ B nin A ya ateş etmesi Meşru Müdafaadır.
✓ C, B nin meşru müdafaa halinde olduğunu bilmediği için (hatasından faydalanarak) A lehine meşru
müdafaada bulunmuştur (meşru müdafaada hata söz konusu olduğu için fail bundan faydalanır)
✓ D, ise C nin B ye ateş ettiğini gördüğü için (hatasından faydalanarak) B lehine meşru müdafaada
bulunur ve meşru müdafaada hükümlerinden faydalanır.
E ise kaçmakta olan D ye ateş ettiği için HALEN DEVAM EDEN BİR SALDIRI OLMADIĞINDAN (
saldırı bitmiş fail kaçmaktadır ) Meşru Müdafaadan faydalanamaz. Meşru müdafaa olabilmesi için halen
devam eden veya tekrarlanması muhakkak bir saldırı olması gerekir. (Ne soru kardeşim bir birine sıkan
sıkana; Tıpkı Kurtlar Vadisi gibi… ÖSYM’nin hayal gücüne hayranım:) Cevap C
15
51. Türk Ceza Kanunu’na göre, hukuka uygunluk nedenleri ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi
yanlıştır?
A) Kanun hükmünü yerine getirene ceza verilmez.
B) Konusu suç teşkil etmeyen hukuka aykırı emrin amir tarafından yazılı olarak tekrarı hâlinde emri yerine getiren
sorumlu tutulmaz.
C) Yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu tutulmaz.
D) Emrin hukuka uygunluğunun denetlenmesinin kanun tarafından engellendiği hâllerde, emri veren ve yerine
getirenin sorumluluğu yoktur.
E) Emrin hukuka uygunluğunun denetlenmesinin kanun tarafından engellenmediği hâllerde hukuka aykırı emri
yerine getiren de sorumlu olur.
ÇÖZÜM
Anayasa m. 137 hükmüne göre: Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse,
üstünden aldığı emri, yönetmelik, tüzük, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve
bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine
getirilir; bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz.
Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan
kurtulamaz.
Askeri hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için
kanunla gösterilen istisnalar saklıdır. Bu hallerde emrin hukuka uygunluğu ast tarafından denetlenemeyeceğinden
EMİR VEREN ÜST sorumludur. Astın sorumluluğu yoktur.
(Doğru olan seçeneklerde verilen ifadeleri dikkatle okuyunuz !!!) CEVAP D.
52. Türk Ceza Kanunu’na göre, cezai ehliyetle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) İrade dışı alınan alkolün etkisiyle işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayana azaltılmış ceza
verilir.
B) İradi olarak alınan uyuşturucunun etkisinde suç işleyene ceza verilmez.
C) İradi olarak alınan alkolün etkisinde suç işleyenin cezası azaltılır.
D) Geçici nedenle, fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olana ceza verilmez.
E) İradi olarak alınan alkolün etkisi altında olan kimse kasıtlı suçları işleyemez.
ÇÖZÜM
T.C.K m. 34 e göre: “ Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle,
işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme
yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. ”
Örn: Zorla alkol ya da uyuşturucu verilerek irade yeteneği zayıflamış kişinin suç işlemesi halinde bu
kimseye ceza verilmez.
İRADİ OLARAK ALKOL YA DA UYUŞTURUCU ALINMIŞ VE BU ETKİ İLE SUÇ İŞLENMİŞ
İSE BU DURUMDA FAİLİN CEZAİ SORUMLULUĞU TAMDIR. CEZADAN HİÇ BİR İNDİRİM
YAPILMAZ.
Örn: Alkol alıp trafiğe çıkan ve alkollü olarak kaza yapan kimse kusuru oranında sorumludur. Ancak
zorla uyuşturucu ya da alkol verilerek araca bindirilip kaza yapan kimse ise sorumlu değildir. CEVAP D
53. Türk Ceza Kanunu’na göre, ceza mahkûmiyetinin sonuçları ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi
yanlıştır?
A) Hapis cezasına mahkûmiyetin sonucu olarak kişi, seçme ve seçilme hürriyetinden yoksun bırakılır.
B) Hapis cezasına mahkûmiyetin sonucu olarak kişi, vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel
kişiliklerinin yönetici veya denetçisi olmaktan yoksun bırakılır.
C) Hapis cezasına mahkûmiyetin sonucu olarak kişi, velayet hakkından, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette
bulunmaktan yoksun bırakılır.
D) Hapis cezasına mahkûmiyetin sonucu olarak kişi, sürekli, süreli ya da geçici bir kamu görevinin
üstlenilmesinden yoksun bırakılır.
E) Hapis cezasına mahkûmiyetin sonucu olarak kişi, siyasi parti denetçisi olmaktan yoksun bırakılır.
ÇÖZÜM
Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak;
- Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve
kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tâbi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,
- Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan, ( DİĞER MEDENİ
HAKLAR DİYE BİR TABİR YOK. Örn: Mahkumlar evlenebilirler )
- Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasî parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi
olmaktan,
16
- Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tâbi bir meslek veya
sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten, yoksun bırakılır.
BU HAKLAR SADECE İŞLENEN SUÇUN CEZASI ÇEKİLİNCEYE KADAR
KULLANILAMAZ. Ömür boyu YASAKLAMA SÖZ KONUSU DEĞİLDİR.
Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya
kadar bu hakları kullanamaz
→ Ancak mahkum olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün kendi alt soyu
üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından her hangi bir kısıtlama söz konusu olmaz.
→ Mahkum olduğu hapis cezası ertelenen kişi hakkında kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı
veya tacir olarak icra etmekten yoksun kılınma tedbiri uygulanmayabilir.
→ Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada 18 yaşını tamamlamamış kişiler hakkında
yukarıda sayılan HAK YOKSUNLUKLARI UYGULANAMAZ.
Seçme ve seçilme hürriyetinden ve diğer siyasi faaliyetlerde bulunmaktan yoksunluk biçimindeki
hak yoksunluğu Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Bu konuda sadece Anayasa hükmü
uygulanabilir. Anayasa’ya göre, kasıtlı suçtan CEZAEVİNDE BULUNANLAR, oy kullanamazlar. Ancak,
koşullu salıvermeden faydalanıp çıkanlar ile, cezası ertelenenler oy kullanabilirler.
Hak yoksunlukları, kural olarak sadece kasıtlı suçtan hapis cezasına mahkumiyet halinde uygulanır.
Ancak istisnaen:
→ Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne
aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet hâlinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak
üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir.
Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren
işlemeye başlar. CEVAP A.
54. A, ormanda dolaşırken bir ayının saldırısına uğrar. Kendisini korumak için A, ormanda yaşayan B’nin
kulübesinin kapısını kırarak içeri girer.
Buna göre, A yönünden aşağıdaki hâllerden hangisi vardır?
A) Zorunluluk hâli
B) Meşru savunma hâli
C) Hakkın kullanılması hâli
D) Kanun hükmünün yerine getirilmesi hâli
E) Maddi cebir hâli
ÇÖZÜM
Gerek kendisine ve gerekse bir başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka
surette korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak
zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen
fiilden dolayı kişiye ceza verilmez. Zorunluluk halinde TEHLİKE söz konusu iken Meşru Müdafaa da SALDIRI
vardır.
Zorunluluk hali kusurluluğu TAMAMEN KALDIRAN BİR HALDİR. Cevap A
55. Türk Ceza Kanunu’na göre, suçların içtimaı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Bileşik suçta birleşen suçlar farklı olmalıdır.
B) Bileşik suçta tek ceza verilir.
C) Zincirleme suçta aynı suçun birden fazla işlenmesi söz konusudur.
D) Her suç yönünden zincirleme suç söz konusu olabilir.
E) Fikrî içtimada gerçekleşen suçlar farklı olmalıdır.
ÇÖZÜM
Birleşik suç; Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan
suç olduğuna göre birleşik suçta en azından iki farklı suç olmalıdır. (örn. Yağma, hırsızlık ve cebir suçunu içerir.)
Birleşik suçta, sadece meydana gelen tek suçtan ceza verilir. Yukarıdaki örnekte hırsızlık veya cebir den
değil sadece Yağma suçundan ceza verilir.
Zincirleme suçta aynı suçun farklı zamanlarda aynı mağdura karşı birden fazla kez işlenmesi söz
konusudur. (Zincirleme suçun ilk hali budur. Tek hareketle birden çok suç veya mağduru belli olmayan suç var ise
bu hallerde de zincirleme suç oluşur).
Zincirleme suç hükümleri kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarında
uygulanmaz. Bu nedenle, her suç yönünden zincirleme suç söz konusu olmaz.
Fikri içtimada, tek hareketle İKİ FARKLI SUÇ oluşmaktadır.Yani ruhsatsız silahı çalan kişi hem hırsızlık
hem de ruhsatsız silah bulundurmak suçlarını işlemiştir. Bu suçların en ağırından cezalandırılır.Cevap D
17
56. Türk Ceza Kanunu’na göre, tekerrürle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Kanun, süreli tekerrür sistemini kabul etmiştir.
B) Tekerrür için önceki cezanın infaz edilmiş olması gerekmez.
C) Tekerrür süreleri tekerrüre esas teşkil eden cezanın infaz edildiği tarihten başlar.
D) Kasıtlı suçlarla taksirli suçlar arasında tekerrür hükümleri uygulanmaz.
E) Tekerrür hâlinde sonraki suçun cezası artırılır.
ÇÖZÜM
Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi hâlinde,
(AYNI TÜRDEN SUÇ OLMASINA GEREK YOKTUR. BAŞKA BİR SUÇ İŞLENMİŞ İSE DE) tekerrür hükümleri
uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez. İlk CEZANIN KESİNLEŞMİŞ OLMASI
YETERLİDİR.
Tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı;
a) Beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten
itibaren beş yıl,
b) Beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adlî para cezasına mahkûmiyet hâlinde, bu cezanın infaz
edildiği tarihten itibaren üç yıl,
Geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz. (SÜRELİ TEKERRÜR)
Tekerrür hâlinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adlî para
cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunur.
Kasıtlı suçlarla taksirli suçlar ve sırf askerî suçlarla diğer suçlar arasında tekerrür hükümleri uygulanmaz.
Kasten öldürme, kasten yaralama, yağma, dolandırıcılık, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ile parada
veya kıymetli damgada sahtecilik suçları hariç olmak üzere; yabancı ülke mahkemelerinden verilen hükümler
tekerrüre esas olmaz.
Fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişilerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür
hükümleri uygulanmaz.
Tekerrür hâlinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Tekerrür sebebiyle
FAİLİN CEZASI ARTIRILMAZ. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik
tedbiri uygulanır. Cevap E
✓ Suçun icrasına başlanmalı ( ASİL FAİL EN AZINDAN SUÇUN İCRA HAREKETLERİNE BAŞLAMIŞ
OLMALI ) ve bütün ortaklar bakımından işlenmesi konusunda anlaşılan suç aynı olmalı. ( İştirak
yalnızca tamamlanmış suçlarda söz konusu olmaz. TEŞEBBÜS AŞAMASINDA KALMIŞ SUÇLARA
DA İŞTİRAK MÜMKÜNDÜR.
✓ Failleri işlenen suça katkı sağlamalıdır. Suç konusu üzerinde bir fiil hakimiyeti bulunmalıdır. Örn: Bir
öldürme suçuna gülümseyerek bakan kimsenin eylemi iştirak değildir. Bu eylem suç konusu üzerinde fiili
hakimiyet sağlanmadığı için iştirak sayılamaz.
✓ İştirak yalnızca AKTİF hareketlerle değil İHMALİ HAREKETLERLE DE İŞLENEBİLİR ( Örn. Hırsızla
anlaşan güvenlik görevlisinin gece kasaları kilitlememesi suretiyle iştirak etmesi ise ihmali bir harekettir).
18
✓ Suça katılma SUÇTAN ÖNCE OLABİLECEĞİ GİBİ SUÇ İŞLENDİĞİ SIRADA DA OLABİLİR. (örn:
Fail A mağduru yaralıyorken oradan geçmekte olan A nın arkadaşı B mağdurun kollarını tutmak suretiyle
A ya yardım etmesi suç işlendiği sırada söz konusu olan bir iştirak halidir).
✓ İştirak eden kimsenin Suç işleyeceğini bilerek ve isteyerek katılmış olması. Suç işlemeden önce ya da suç
İŞLENDİĞİ SIRADA SUÇ KONUSUNDA ANLAŞMA OLMALIDIR.
Failler birbirinden habersiz hareket ediyorsa İŞTİRAKTEN SÖZ KONUSU OLMAZ. Örn: B ye
birbirinden habersiz olarak zehir veren A ve C arasında iştirakten söz edilemez. Çünkü faillerin suç işlemek
konusunda ortak bir amacı yoktur.
İŞLENMİŞ (TAMAMLANMIŞ SUÇA- NETİCE SONA ERMİŞ SUÇA) İŞTİRAK MÜMKÜN
DEĞİLDİR. Cevap A
58. Meşru savunmada haksız saldırı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Sadece hayata yönelik olmalıdır.
B) Sadece hayata ve vücut bütünlüğüne yönelik olmalıdır.
C) Sadece hayata, vücut bütünlüğüne ve ırza yönelik olmalıdır.
D) Sadece kişilik haklarına yönelik olmalıdır.
E) Her türlü hakka yönelik olabilir.
ÇÖZÜM
Meşru müdafaanın olabilmesi için haksız saldırının BİR HAKKA (her türlü hak) yönelik olması
yeterlidir. Cevap E
60. A ve B birbirinden habersiz bir şekilde öldürmek için C’ye zehir verirler. Her birinin verdiği zehir öldürücü
miktarda değildir. Ancak ikisinin verdiği zehir C’nin ölümüne neden olur. Buna göre, A ve B’nin cezai
sorumluluklarıyla il-gili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Sonucu nedeniyle ağırlaşan yaralama suçundan sorumludurlar.
B) Kasten insan öldürme suçundan sorumludurlar.
C) İnsan öldürmeye teşebbüs suçundan sorumlu-durlar.
D) Taksirle insan öldürme suçundan sorumludurlar.
E) Olası kastla insan öldürme suçundan sorumlu-durlar.
ÇÖZÜM
Öldürmek için zehir verdikleri için kasıtları öldürmektir. Elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya
başlamışlardır. Ancak ölüm neticesi bakımından sorumlu tutulmaları mümkün değildir, çünkü ÖLDÜRÜCÜ
MİKTARDA zehir verilmemiştir. ZEHİR öldürmek için ELVERİŞLİDİR ancak yeterli miktarda verilmemiştir.
Aralarında iştirak iradesi bulunmadığı için ve öldürücü hareketin kimden geldiği bilinmediğinden her biri
KASTEN ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS ten sorumludur.
19
İştirak iradesi olsa idi her ikisi de öldürme suçundan sorumlu olacaktı. Cevap C
63. A, B’ye 20 metreden başındaki elmayı vurabileceğini söyler ve bunun üzerine iddialaşırlar. B, başına bir elma
koyar. A, ateş eder, mermi B’nin başına isabet eder ve B ağır şekilde yaralanır.
Buna göre, A’nın sorumluluğuyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Kasıtlı insan yaralamadan sorumludur.
B) Basit taksirli insan yaralamadan sorumludur.
C) Olası kast ile insan yaralamadan sorumludur.
D) Öngörülü taksirle insan yaralamadan sorumludur.
E) B’nin rızası olduğu için sorumlu değildir.
ÇÖZÜM
Failin hareketi bilerek yapıyor NETİCEYİ ÖNGÖRÜYOR fakat eyleme devam ediyor ancak hiç bir
zaman İSTEMİYOR. Fail neticeyi öngörüyor fakat NASIL OLSA OLMAZ düşüncesiyle hareket ediyor.
Neticenin gerçekleşmesi gibi bir isteği yoktur.
A, Kurşunun B ye isabet edebileceğini öngörür fakat neticeyi istemez, NASILSA OLMAZ diye
düşünerek ateş eder. Bilinçli taksir (ÖNGÖRÜLÜ TAKSİR) ceza AĞIRLAŞTIRAN genel bir sebeptir. Bilinçli
taksirde, taksirli hale göre ceza DAHA FAZLADIR. Cevap D
20
64. Haksız tahrikle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) Haksız tahrik hâlinde fiil suç olma niteliğini korur.
B) Haksız tahrik, Ceza Kanunu’nda basit ve ağır haksız tahrik olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
C) Tahriki oluşturan fiilin, tepkide bulunan kişiye karşı işlenmiş olması gerekir.
D) Tahrik fiilinin haksız olması için suç teşkil etmesi gerekir.
E) Tepki, haksız tahrikten hemen sonra gerçekleştirilmelidir.
ÇÖZÜM
Haksız tahrik cezayı AZALTAN genel bir nedendir. Fiil suç niteliğini korur sadece cezada indirim
yapılır. Ceza Kanunumuzda Tek bir HAKSIZ TAHRİK vardır.
Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimsenin
cezasında indirim uygulanmasına imkan sağlayan durum haksız tahriktir. Bu durumda fail suçu işlerken
içinde bulunduğu ruh hali ve psikolojik durum itibariyle haddet ve elemin etkisi altında suç işlemektedir.
Haksız tahrik ceza sorumluluğunu KALDIRMAZ, AZALTIR. Faile ceza verilir fakat İNDİRİM
YAPILIR (Tahrikin niteliğine ve olayın özelliğine göre 1/4- ¾ Arasında indirim)
Hiddet ve elem HAKSIZ BİR FİİLDEN KAYNAKLANMAKTADIR. Haksız fiilin suç olmasına
gerek yoktur. Haksız olması yeterlidir.
Örn: Bir suçun mağduruna yönelik olarak gerçekleştirilen ( cinsel saldırıya maruz kalmış mağdura
yönelik- töre cinayeti ) fiiller dolayısıyla haksız tahrik indirimi uygulanamaz.
Haksız tahrikin uygulanabilmesi için, suçun haksızlığı yapan kimseye karşı işlenmesi gerekmektedir. Örn:
Kendisi hakkında dedikodu çıkaran bir kimsenin oğluna karşı suç işlenmiş ise haksız tahrik söz konusu olmaz.
Çünkü suç haksızlığı yapan kimseye karşı işlenmemiştir.
Örn: Bir kimsenin kendisine hakaret eden kimseyi darp etmesi halinde haksız tahrik söz konusudur.
Çünkü hakaret haksız bir fiildir.
Haksız fiilin bizzat suç işleyen kimseye yönelik olmasına gerek yoktur. Örn: küçük bir çocuğun birkaç
yetişkin tarafından dövüldüğünü gören bir kimse bu durumun etkisi altında çocuğu döven kimselere karış suç işler
ise bu durumda haksız tahrik söz konusu olur.
Suç haksız eyleme tepki olarak işlenmiş olmalı ve haksız eylem ile tepki olarak işlenen suç arasında çok
uzun süre geçmemiş olmalıdır. HEMEN İŞLENMİŞ OLMASINA GEREK YOKTUR. Makul bir süre bulunması
yeterlidir.
Örn: Kendisine hakaret eden bir kimseyi 2 yıl sonra öldüren bir kimsenin haksız tahrik altında suç
işlediğini söylemek mümkün değildir.
HAKSIZ FİİL İLE İŞLENEN SUÇ ARASINDA ORAN ARANMAZ. ÇÜNKÜ HAKSIZ TAHRİK BİR
CEZASIZLIK NEDENİ DEĞİL SADECE İNDİRİM NEDENİDİR. CEVAP A.
21
CEZA HUKUKU GENEL HÜKÜMLER
ÇÖZÜMLÜ ÖZGÜN SORULAR
I. Suçun icra hareketlerinin başlamış olması bakımından
II. Neticenin meydana gelip gelmemesi bakımından
III. Neticenin meydana gelmesine engel olan sebep bakımından
1. Failin ceza sorumluluğu bakımından gönüllü vazgeçme ile teşebbüs arasında yukarıdakilerden hangisi
bakımından fark yoktur?
A. I ve II B. I ve II C. Sadece II D. Sadece III E. I ve III
Çözüm
İcra hareketleri başlamadan teşebbüs olmaz, ancak, gönüllü vazgeçme icra hareketleri başlamadan da
mümkündür.
Teşebbüste, neticenin meydana gelmesine engel olan sebep, failin iradesi dışında bir sebep iken, gönüllü
vazgeçmede netice “failin özgür iradesi” nedeniyle suçtan döndüğü için, gerçekleşmemektedir. Hem teşebbüs hem
de gönüllü vazgeçme için ortak olan husus, her iki halde de netice gerçekleşmemiştir. Netice, gerçekleştikten
sonra teşebbüs veya gönüllü vazgeçme söz konusu olmaz. Cevap C
2. A, B’yi öldürmek amacıyla içinde kurşun olmayan bir silahı doğrultmuş ve tetiğe basmıştır.
Bu olayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söz konusudur?
A. Konunun imkânsız olması sebebiyle işlenemez suç
B. Kasten öldürmeye teşebbüs
C. Sözde suç
D. Kasten yaralama suçuna teşebbüs
E. Aracın mutlak elverişsizliği nedeniyle işlenemez suç
Çözüm
Fail tarafından gerçekleştirilmek istendiği halde suçun maddi konusunun bulunmaması ya da kullanılan
aracın elverişsizliği nedeniyle işlenmesi mümkün olmayan suçlara işlenemez suç ya da elverişsiz suç adı verilir.
İşlenemez suç, Türk Ceza Kanunu’nda açıkça düzenlenmemiştir.
Teşebbüsü düzenleyen TCK’nin 35. maddesi “elverişli hareket” kavramına yer vermekte ve elverişli
hareket kavramı da elverişli vasıta kavramını da içine almaktadır. Bu sebeple işlenemez suç teşebbüs hükmü
içerisinde değerlendirilir. Failin öldürme suçunu işlemek amacıyla kullandığı araç, işlenen suç bakımından
mutlak elverişsiz ise (ses tabancası veya tüm mekanizması bozuk bir silah) işlenemez suç söz konusudur ve fail
teşebbüstün sorumlu olmaz.
Mutlak elverişsizlik halinde, failin bu eylemin elverişsiz olduğunu bilip bilmemesinin önemi
bulunmamaktadır. Objektif olarak araç ve eylem elverişsiz ise, işlenmek istenen suç bakımından korunan
hukuki değeri tehlikeye sokma yeteneği yok ise, işlenemez suç vardır. Silahın boş olduğunu bilse de bilmese de,
boş bir silahla ateş etme eylemi mağdur bakımından herhangi bir tehlike doğurmadığından (boş silahın
tetiğine basma eyleminin korunan hukuki değeri tehlikeye sokmadığından) bu eylem, mutlak elverişsizdir ve
işlenemez suç söz konusu olur. Fail bu eylem nedeniyle cezalandırılmaz.
Araç elverişli olup da, suç sırasında elverişsiz hale gelmiş ise bu elverişsizlik “nispi” olup, nispi
elverişsizlik halinde, teşebbüs hükümleri uygulanır. Örneğin, atışa hazır bir silahın, atış anında tutukluk yapması
vs. Cevap E
3. Türk Ceza Kanunu’na göre, meşru savunmaya ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A. Savunmada bulunan kişiye veya üçüncü bir kişiye yönelik başlamış bir saldırı olmalıdır.
B. Savunmada bulunan kişiye veya üçüncü bir kişiye yönelik, başlaması muhakkak bir saldırı olmalıdır.
C. Tekrarı muhtemel saldırılar bakımından da, meşru savunma hakkı kullanılabilir.
D. Saldırının, haksızlık niteliği taşıması yeterlidir; suç niteliğinde bir haksızlık olmasına gerek yoktur.
E. Saldırının savunmada bulunan kişinin veya üçüncü bir kişinin herhangi bir hakkına yönelmiş olması gerekir.
1
Çözüm
TCK m. 25/1 hükmüne göre: “Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen,
gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı
biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez”.
Tekrarı muhtemel saldırılar bakımından meşru savunma hakkı kullanılamaz. Meşru savunmadan söz
edebilmek için, savunmada bulunaca kişinin veya üçüncü bir kişinin bir hakkına yönelen, halen devam eden,
başlaması veya tekrarı “muhtemel değil muhakkak olan” bir haksız saldırı (insan saldırısı) bulunmalıdır. Cevap
C.
4. Milletvekili A, partisinin seçim çalışmalarını yürüttüğü sırada, bir toplantıda kendisini eleştiren B’ye hakaret
etmiştir.
Buna göre, fail A’nın ceza sorumluluğuna ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A. A’nın dokunulmazlığı kaldırılmaksızın yargılanması mümkündür.
B. Eylem, yasama sorumsuzluğu kapsamında kaldığı için, bu eylem nedeniyle A cezalandırılamaz.
C. A hakkında, dokunulmazlık kaldırılmaksızın kovuşturma yapılabilir ancak hüküm verilemez.
D. A, eylemi suçüstü halinde işlediği için, dokunulmazlığı kaldırılmaksızın yargılanabilmesi mümkündür.
E. A’nın dokunulmazlığı kaldırıldıktan sonra, yargılanabilmesi mümkündür.
Çözüm
A’nın eylemi, yasama sorumsuzluğu kapsamında değildir. Her ne kadar, A’nın eylemi düşünce
açıklaması mahiyetinde olsa da, bu eylem “TBMM çalışması sırasında” işlenmemiştir. Parti çalışmasında
işlenen eylem, yasama sorumsuzluğu kapsamında değerlendirilemez.
A, milletvekili sıfatı devam ederken bir suç işlediği için, TBMM tarafından dokunulmazlık
kaldırılmadıkça, A’nın;
- Sorgulanması,
- Tutuklanması,
- Tutulması,
- Yargılanması (kovuşturulması)
Mümkün değildir. Ancak bu sayılanlar dışındaki usul işlemleri (iletişimin denetlenmesi, arama,
soruşturma, delil toplama vs.) yapılabilir.
Milletvekili tarafından işlenen suç, ağır cezalık bir suç olur ve bu suç suçüstü halinde işlenir ise (iki şartın
birlikte gerçekleşmesi halinde), dokunulmazlık kaldırılmaksızın yargılama yapılabilir.
Somut olay bakımından, milletvekili M’nin eylemi “ağır cezalık bir suç” olmadığı için, suçüstü halinde
işlenmiş olsa da, dokunulmazlık kaldırılmaksızın yargılama yapılamaz. Cevap E.
5. Kesintisiz (mütemadi) suçla ilgili olarak, aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A. Kesintisiz suçta, suçun tamamlanma anı ile sona erme anı birbirinden farklıdır.
B. Kesintisiz suç, suç tamamlandığı anda ve o yerde işlenmiş sayılır.
C. Ani suç şeklinde işlenen bazı suçlar, kesintisiz suç şeklinde de işlenebilir.
D. Kesintisiz suçta zamanaşımı, neticenin kesintiye uğradığı andan itibaren başlar.
E. Kesintisiz suçun, failin alacağı ceza üzerine bir etkisi yoktur.
Çözüm
Neticenin gerçekleşmesi ile birlikte sona eren suçlara ani suç; hareket ile birlikte neticenin meydana
gelmesinden sonra hemen bitmeyip bir süre devam eden suçlar ise kesintisiz (mütemadi) suç adı verilir.
Kesintisiz suçlarda, fiil icrai hareketle başlayıp ihmâli hareketle sürdürülmekte ve fiilin yapılmasıyla
ortaya çıkan netice devam etmektedir. Kesintisiz suç, netice ortaya çıktı anda tamamlanır, netice kesintiye
uğradığı anda da sona erer. Bu nedenle, kesintisiz suçlarda, suçun tamamlanma anı ile sona erme anı birbirinden
2
farklıdır. Kesintisiz suçlarda, zamanaşımı ve şikayet süreleri “netice kesintiye uğradığı anda” başlar. Çünkü
kesintisiz suç, neticenin kesintiye uğradığı anda (yani suçun sona erdiği anda) ve o yerde işlenmiş sayılır.
Kesintisiz suçlarda, netice meydana gelinceye kadar (suç tamamlanıncaya kadar), teşebbüs hükümlerinin
uygulanabilmesi mümkündür (örneğin, failin mağduru zorla araca bindirmeye çalıştığı sırada, bir başkasının faile
engel olması halinde, eylem teşebbüs aşamasında kalmıştır).
Kesintisiz suçtan söz edebilmek için, devam eden neticenin failin kusurundan ileri gelmesi ve devam eden
neticeye son vermek konusunda failin iktidarının bulunması gerekmektedir. Bazı suçlar (örneğin, hırsızlık veya
haberleşmenin gizliliğini ihlal), hem ani suç hem de kesintisiz suç şeklinde işlenebilir.
Kesintisiz suç, harekete göre yapılan bir suç sınıflandırması olup, bir suçun kesintisiz suç olması, tek
başına cezayı ağırlaştıran bir sebep değildir. Cevap B.
6. Türk Ceza Kanunu’na göre, hukuka uygunluk sebeplerinde sınırın aşılmasına ilişkin olarak
aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A. Hukuka uygunluk sebeplerinde sınırın aşılması halinde, faile ceza verilmez.
B. Hukuka uygunluk sebeplerin, sınır taksirle aşılmış ise faile ceza verilmez.
C. Hukuka uygunluk sebeplerinde sınır, mazur görülebilcek korku, heyecan veya panikle aşılmış ise faile ceza
verilmez.
D. Hukuka uygunluk sebeplerinde, sınır taksirle aşılmış ise, fail her durumda cezalandırılır.
E. Hukuka uygunluk sebeplerinde sınır kasten aşılmış ise, fail cezalandırılır.
Çözüm
TCK m. 27 hükmüne göre: “(1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması
halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden
üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.
(2) Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise
faile ceza verilmez”.
Bu hükme göre:
- Hukuka uygunluk sebeplerinde sınır kasten aşılmış ise, artık hukuka uygunluk sebebi uygulanmaz,
kasten işlenmiş suç vardır.
- Hukuka uygunluk sebeplerinde sınır, taksirle aşılmış ise, her durumda değil “fiil taksirle
işlendiğinde de cezalandırılıyor ise” ceza sorumluluğu söz konusu olur ve faile indirimli ceza verilir.
- Sadece meşru savunma bakımından (bütün hukuka uygunluk sebeplerinde değil), sınır, mazur
görülebilecek bir heyecan, korku veya telaşla aşılmış ise, faile ceza verilmez (Ancak bu halde beraat
kararı da verilmez. CMK’ya göre, bu halde, kusurun bulunmaması nedeniyle ceza verilmesine yer
olmadığına karar verilir). Bu hal, kusurluluğu kaldıran bir hal olarak düzenlenmiştir. Cevap E.
7. Hız sınırlarının çok üzerinde seyreden A, önündeki aracın aniden durması üzerine zamanında fren yapamamış
ve bu araca çarpmamak için direksiyonu çevirerek yol kenarında bulunan bir araca (C’nin aracına) çarparak
durabilmiştir. Çarpma nedeniyle C’nin aracında büyük çaplı maddi hasar meydana gelmiştir.
Buna göre, A’nın ceza sorumluluğuna ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A. Olayda bir hukuka uygunluk sebebi bulunduğu için cezalandırılmaz.
B. Mala zarar verme suçundan dolayı cezalandırılır.
C. Mala zarar verme suçunun taksirli hali cezalandırılmadığı için cezalandırılmaz.
D. Hukuka uygunluk sebebinde sınırı, taksirle aştığı için cezalandırılmaz.
E. Sadece tazminat sorumluluğu vardır.
Çözüm
TCK m. 25/2 hükmüne göre:“Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden
olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya
başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak
koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez”.
3
Zorunluluk hali, bir hukuka uygunluk sebebi olmayıp, kusurluluğu kaldıran bir sebeptir. CMK’ya
göre, zorunluluk halinde beraat kararı değil, “kusurun bulunmaması nedeniyle ceza verilmesine yer
olmadığına” karar verilir.
Zorunluluk halinde, “tehlike” ve tehlikeye karşı “korunma” söz konusudur.
Zorunluluk Haline İlişkin Şartlar
Tehlikeye İlişkin Şartlar Korunmaya İlişkin Şartlar
1. Bir insandan, hayvandan veya doğal olaylardan 1. Korunma ile tehlike arasında illiyet bağı olmalı
kaynaklanan bir tehlike olmalıdır. (korunma tehlikeye karşı olmalı).
2. Tehlike, ağır ve muhakkak olmalıdır. 2. Korunmada zorunluluk bulunmalı (tehlikeden
başka türlü kurtulma imkanı bulunmamalı).
3. Korunmada bulunan kişi, tehlikeye “bilerek”
neden olmamalıdır. 3. Korunma ile tehlike arasında oran bulunmalı.
4. Tehlike, korunmada bulunan kişinin ya da 3. bir
kişinin bir hakkına (her hangi bir hakkına) yönelik
olmalıdır.
Zorunluluk halinde, fail tehlikeye “bilerek” (doğrudan kast ile, olası kast ile veya bilinçli taksirle)
sebep olmuş ise, artık zorunluluk halinden faydalanamaz. Oysa, meşru müdafaada ise, savunmada bulunan
kişi, meşru müdafaanın şartlarını kurgulamadıkça (tasarlamadıkça), tehlikeye bilerek neden olsa dahi, meşru
müdafaa hakkında faydalanır.
Somut olayda, hız sınırlarının çok üzerinde seyreden sürücü A, bilinçli taksirli olarak tehlikeyi ortaya
çıkarmış ve bu tehlikeden (öndeki araca çarpma tehlikesinden) kurtulabilmek için yol kenarında bekleyen araca
çarpmış ve bu araca zarar vermiştir. Sürücü A, tehlikeye bilerek neden olduğu için, zorunluluk halinden
faydalanamaz ve C’nin aracına verdiği “kasıtlı” zarar nedeniyle, mala zarar verme suçundan dolayı cezalandırılır.
Cevap B.
8. Türk Ceza Kanunu’na göre, haksız tahrik hakkında aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A. Genel bir hüküm olup, kural olarak bütün suçlar bakımından uygulanabilir.
B. Kanun ile, özel haksız tahrik hükümlerine yer verilen suçlarda, genel haksız tahrik hükümleri uygulanamaz.
C. Kusurluluğu azaltan bir sebeptir.
D. Haksız tahrik altında gerçekleştirilen eylem, haksızlık vasfını devam ettirir.
E. Haksız tahrik hükümlerinin uygulanması hâkimin takdirine bağlıdır.
Çözüm
TCK m. 29 hükmüne göre: “Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında
suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis
cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden
dörtte üçüne kadarı indirilir”.
Haksız tahrik:
- Kusurluluğu (ve ceza sorumluluğunu) azaltan bir haldir,
- Haksız tahrik altında gerçekleştirilen eylem, suç ve haksızlık vasfını devam ettirmektedir,
- Haksız tahrik genel bir hüküm olup, kural olarak bütün suçlar bakımından uygulanabilir,
- Kanun koyucu bazı suç tiplerinde özel haksız tahrik hükümlerine yer verebilir. Bu suçlar bakımından
genel haksız tahrik hükümleri uygulanamaz. Örneğin; TCK m. 129/1 hükmüne göre: “Hakaret
suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte birine kadar
indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir”.
- Haksız tahrikin şartlarının varlığı halinde, indirim yapmak konusunda hâkimin takdir yetkisi yoktur.
Hâkimin takdir yetkisi, sadece “indirim oranı” konusundadır. Cevap E.
4
9. Aşağıdakilerden hangisi, Anayasa’da düzenlenen ceza hukuku ilkeleri arasında yer almaz?
A. Kusursuz suç ve ceza olmaz ilkesi
B. Ceza sorumluluğunun şahsiliği
C. Ölüm ve genel müsadere cezası verme yasağı
D. Aleyhe kanunun geçmişe yürüme yasağı
E. Suçta ve cezada kanunilik
Çözüm
Anayasa’nın 38. maddesinde, “suç ve cezalara ilişkin esaslar” düzenlenmiştir. Bu hüküm altında, hem
ceza hukukuna hem de ceza muhakemesi hukukuna ilişkin bazı ilkelere yer verilmiştir.
Anayasa’nın 38. Maddesinde Düzenlenen İlkeler
İcra ve İflas Kanunu’nun 80. maddesine göre: “Borçlu haciz sırasında malın bulunduğu yerde bulunmaz
ve hemen bulundurulması mümkün olmazsa haciz, gıyabında yapılır.
Talep vukuunda borçlu kilitli yerleri ve dolapları açmağa vesair eşyayı göstermeğe mecburdur. Bu yerler
icabında zorla açtırılır.
Haczi yapan memur, borçlunun üzerinde para, kıymetli evrak, altın veya gümüş veya diğer kıymetli
şeyleri sakladığını anlar ve borçlu bunları vermekten kaçınırsa, borçlunun şahsına karşı kuvvet istimal edilebilir”.
İcra müdürü, gerektiğinde kapıyı açtırma ve borçlunun üzerindekileri teslime zorlamak için güç kullanma
yetkisine sahip olsa da, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma sonucunu doğuran, “borçluyu hapsetme” (odaya
kapatma) yetkisine sahip değildir. Bu nedenle, icra müdürü M’nin borçluyu odaya kapattırması hukuka aykırı
olup, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturur. Cevap B.
11. Aşağıdakilerden hangisi, Türk Ceza Kanunu’nda tanımlanan kavramlar içerisinde yer almaz?
A. Yargı görevini yapan B. Toplu suç C. Basın yayın yolu D. Suç meslek edinen kişi E. Örgüt mensubu suçlu
Çözüm
TCK’nin, “Tanımlar” başlıklı 6. maddesi hükmüne göre:
Ceza kanunlarının uygulanmasında;
a) Vatandaş deyiminden; fiili işlediği sırada Türk vatandaşı olan kişi,
b) Çocuk deyiminden; henüz onsekiz yaşını doldurmamış kişi,
c) Kamu görevlisi deyiminden; kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da
herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi,
d) Yargı görevi yapan deyiminden; yüksek mahkemeler ve adlî, idarî ve askerî mahkemeler üye ve
hâkimleri ile Cumhuriyet savcısı ve avukatlar,
e) Gece vakti deyiminden; güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat evvele
kadar devam eden zaman süresi,
f) Silah deyiminden;
1. Ateşli silahlar,
2. Patlayıcı maddeler,
3. Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet,
4. Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli
diğer şeyler,
5. Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif,
kimyasal, biyolojik maddeler,
g) Basın ve yayın yolu ile deyiminden; her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla
yapılan yayınlar,
h) İtiyadi suçlu deyiminden; kasıtlı bir suçun temel şeklini ya da daha ağır veya daha az cezayı gerektiren
nitelikli şekillerini bir yıl içinde ve farklı zamanlarda ikiden fazla işleyen kişi,
i) Suçu meslek edinen kişi deyiminden; kısmen de olsa geçimini suçtan elde ettiği kazançla sağlamaya
alışmış kişi,
6
j) Örgüt mensubu suçlu deyiminden; bir suç örgütünü kuran, yöneten, örgüte katılan veya örgüt adına
diğerleriyle birlikte veya tek başına suç işleyen kişi, anlaşılır.
Toplu suç: “Aralarında iştirak iradesi bulunmasa da üç veya daha fazla kişi tarafından işlenen suç”
anlamına gelmektedir. “Toplu suç” kavramına ilişkin bu tanımlama, CMK m. 2 hükmünde yer almaktadır.
Cevap B.
12. Türk Ceza Kanunu’nun zaman bakımından uygulanmasına ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi
yanlıştır?
A. İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve
güvenlik tedbiri uygulanamaz.
B. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve
hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz.
C. İşlendikten sonra yürürlüğe giren bir kanun ile suç sayılmayan eylemden dolayı ceza veya güvenlik tedbirine
hükmolunmuş ise, cezanın infazı kalkmakla birlikte, ceza ve güvenlik tedbirinin kanuni neticeleri devam eder.
D. Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise,
failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.
E. Geçici veya süreli kanunların, yürürlükte bulundukları süre içinde işlenmiş olan suçlar hakkında
uygulanmasına devam edilir.
Çözüm
TCK’nin, zaman bakımından uygulamaya ilişkin 7. maddesine göre:
“(1) İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza
verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir
fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz. Böyle bir ceza veya güvenlik
tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar.
(2) Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri
farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.
(3) Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz rejimine ilişkin
hükümler, derhal uygulanır.
(4) Geçici veya süreli kanunların, yürürlükte bulundukları süre içinde işlenmiş olan suçlar hakkında
uygulanmasına devam edilir”.
Fiil işlendikten sonra yürürlüğe giren bir kanun, eğer fiili suç olmaktan çıkarmış ise, artık bu fiile ilişkin
olarak hükmolunan ceza ve/veya güvenlik tedbiri ve cezaya bağlı hak yoksunlukları gibi sair kanuni neticeler
de kendiliğinden kalkar.
Nitekim Adli Sicil Kanunu’na göre, bir suça ilişkin olarak infaz tamamlanmış bile olsa, sonradan yürürlüğe
giren kanun ile eğer fiil suç olmaktan çıkarılmış ise, bu fiile ilişkin adli sicil bilgileri ve arşiv kayıtları –talep
aranmaksızın- silinir (Adli Sicil Kanunu m. 12/2). Cevap C.
13. Türk Ceza Kanunu’na göre, güvenlik tedbirlerinin ihdası ve infazı bakımından geçerli olan ilkeler
aşağıdakilerden hangisinde “sırasıyla” doğru olarak gösterilmiştir?
A. Derhal uygulama/ derhal uygulama
B. Derhal uygulama/ geçmişe yürümezlik
C. Geçmişe yürümezlik/ geçmişe yürümezlik
D. Geçmişe yürümezlik/ lehe kanun geçmişe yürür
E. Geçmişe yürümezlik/ derhal uygulama
Çözüm
Ceza yerine geçen veya cezaya ek olarak uygulanan ve bir özgürlük kısıtlaması mahiyetinde olan
güvenlik tedbirlerinin ihdası (ilk kez konulması) ve fail hakkında bu tedbirlere hükmolunması bakımından geçerli
olan ilke, kanunilik ilkesinin kaçınılmaz ve doğal bir neticesi olarak “geçmişe yürümezlik ilkesi”dir. Güvenlik
tedbirlerinin infazı (uygulanması) bakımından geçerli olan ilke ise, “derhal uygulama ilkesi”dir.
7
Fail fiili işlediği sırada, eğer bu fiil bakımından cezaya ek olarak veya ceza yerine geçecek biçimde bir
güvenlik tedbiri kanunda öngörülmemiş ise, sonradan bu fiil için kanun ile getirilen güvenlik tedbiri geçmişte suç
işleyen fail hakkında uygulanamaz (geçmişe yürümezlik).
Fail fiili işlediği sırada, bu fiile ilişkin olarak güvenlik tedbirine hükmülonabileceği kanunda düzenlenmiş ise,
bu güvenlik tedbirinin “uygulama/ infaz usulünün”sonradan yürürlüğe giren kanun, failin aleyhine bile olsa derhal
uygulanır (derhal uygulama). Çünkü bu halde, yeni bir güvenlik tedbiri konulmamış, sadece failin fiili işlediği sırada
kanunda var olan bir güvenlik tedbirinin uygulanma usulü değiştirilmiştir. Cevap E.
14. Almanya’da yaşayan Türk vatandaşı T, yine kendisi gibi Türk vatandaşı olan M’ye, Türkiye’de güzel bir
yatırım yapacağını beyan etmiş ve bu yatırıma ilişkin olarak kendi hazırladığı sahte belgeleri ve inşaat planlarını
göstermek suretiyle M’den bir miktar para almıştır. M’den parayı alan T, olaydan iki gün sonra Türkiye’ye
gelmiştir.
Buna göre, aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A. Hem fail hem de mağdur Türk vatandaşı olduğu için, suç Türkiye’de işlenmiş sayılır.
B. T, yurt dışında yargılanmış ve hakkında hüküm verilmiş ise, Türkiye’de yeniden yargılanamaz.
C. Netice Türkiye’de meydana geldiği için suç, Türkiye’de işlenmiş sayılır.
D. T hakkında Almanya’da hüküm verilmiş olsa bile, Adalet Bakanı’nın talebi üzerine, Türkiye’de yeniden
yargılanır.
E. T, Adalet Bakanı’nın talebi aranmaksızın yeniden yargılanır.
Çözüm
Somut olay bakımından, hareket (hile) ve netice (menfaat temini) Almanya’da meydana gelmiştir. Bu
nedenle, TCK m. 8 uyarınca, suç Türkiye’de işlenmiş sayılamaz. Çünkü, suçun Türkiye’de işlenmiş sayılabilmesi
için, hareketin kısmen veya tamamen Türkiye’de işlenmiş olması veya neticenin Türkiye’de meydana gelmiş
olması gerekmektedir. T’nin, dolandırıcılık suçundan elde ettiği parayı Türkiye’ye getirmiş olması, suçun
Türkiye’de işlendiği anlamına gelmez. Dolandırıcılık suçunun neticesi, menfaatin temin edildiği anda
gerçekleşmiş olur. Somut olayda, paranın zilyetliği Almanya’da T’ye geçmiştir. Para, T’ye elden verilmeyip,
T’nin Türkiye’deki bir banka hesabına yatırılmış olsaydı, netice Türkiye’de gerçekleşmiş olurdu. Ancak, paranın
zilyedliği doğrudan vermek suretiyle Almanya’da T’ye geçtiği için, netice de Almanya’da meydana gelmiştir.
TCK m. 11 hükmü uyarınca, faile göre şahsilik ilkesi kapsamında Türkiye’de yargılama yapılabilmesi
için “suçtan dolayı yabancı ülkede hüküm verilmemiş olması” gerekmektedir. Eğer, fail suçun işlendiği ülkede
yargılanmış ve hakkında hüküm verilmiş ise, artık Türkiye’de yeniden yargılanamaz.
Faile göre şahsilik ilkesini düzenleyen TCK m. 11 hükmüne göre:
“Bir Türk vatandaşı, TCK m. 13 hükmünde yazılı suçlar dışında, Türk kanunlarına göre aşağı sınırı bir
yıldan az olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçu yabancı ülkede işlediği ve kendisi Türkiye'de bulunduğu
takdirde, bu suçtan dolayı yabancı ülkede hüküm verilmemiş olması ve Türkiye'de kovuşturulabilirliğin bulunması
koşulu ile Türk kanunlarına göre cezalandırılır.
Suç, aşağı sınırı bir yıldan az hapis cezasını gerektirdiğinde yargılama yapılması zarar görenin veya
yabancı hükûmetin şikayetine bağlıdır. Bu durumda şikayet, vatandaşın Türkiye'ye girdiği tarihten itibaren altı ay
içinde yapılmalıdır”. Cevap B.
I. Türkiye’de işlenen suç
II. Yurt dışında Türk vatandaşına karşı işlenen suç
III. Yurt dışında Türkiye’nin zararına işlenen suç
IV. Yurt dışında, Türkiye adına memuriyet veya kamu görevi üstlenen kişi tarafından işlenen suç
15. Türk Ceza Kanunu’na göre, yukarıdakilerden hangisi bakımından Türkiye’de yargılama yapılması için
herhangi bir kişi ya da merciin talebine gerek yoktur?
A. I ve II B. Sadece II C. I ve IV D. II ve III E. II,III ve IV
Çözüm
Türk Ceza Kanunu’na göre:
- Türkiye'de işlediği suçtan dolayı yabancı ülkede hakkında hüküm verilmiş olan kimse, Türkiye'de
8
yeniden yargılanır (TCK m. 9).
- Yabancı ülkede Türkiye namına memuriyet veya görev üstlenmiş olup da bundan dolayı bir suç
işleyen kimse, bu fiile ilişkin olarak yabancı ülkede hakkında mahkûmiyet hükmü verilmiş bulunsa
bile, Türkiye'de yeniden yargılanır (TCK m.10).
- Bir yabancı, 13 üncü maddede yazılı suçlar dışında, Türk kanunlarına göre aşağı sınırı en az bir yıl
hapis cezasını gerektiren bir suçu yabancı ülkede Türkiye'nin zararına işlediği ve kendisi Türkiye'de
bulunduğu takdirde, Türk kanunlarına göre cezalandırılır. Yargılama yapılması Adalet Bakanının
istemine bağlıdır (TCK m. 12/1)
- Bir yabancı, 13 üncü maddede yazılı suçlar dışında, Türk kanunlarına göre aşağı sınırı en az bir yıl
hapis cezasını gerektiren bir suçu yabancı ülkede Türk vatandaşının veya Türk kanunlarına göre
kurulmuş özel hukuk tüzel kişisinin zararına işlenmesi ve failin Türkiye'de bulunması halinde, bu
suçtan dolayı yabancı ülkede hüküm verilmemiş olması koşulu ile suçtan zarar görenin şikayeti
üzerine fail, Türk kanunlarına göre cezalandırılır (TCK m. 12/2).
Mülkilik prensibinin (toprak esasının) uygulandığı haller ile, Türkiye adına memuriyet veya kamu görevi
üstlenen kişilerin (bu kişi Türk vatandaşı olmasa bile), bu görevleri dolayısıyla işledikleri suçlar nedeniyle
Türkiye’de, herhangi bir merci veya kişinin talebine gerek bulunmaksızın “yeniden yargılanmaları” gerekir.
Cevap C.
16. Türk Ceza Kanunu’na göre, işlenen bir suç nedeniyle yurt dışında geçirilen aşağıdaki sürelerden
hangisi, Türkiye’de “aynı suça ilişkin olarak” yapılacak yargılama sonucunda verilecek mahkumiyetten
mahsup edilemez?
A. Gözaltında geçen süre
B. Gözlem altında geçen süre
C. Tutuklulukta geçen süre
D. Hükümlülükte geçen süre
E. Adli kontrolda geçen süre
Çözüm
TCK m. 16 hükmüne göre: “Nerede işlenmiş olursa olsun bir suçtan dolayı, yabancı ülkede gözaltında,
gözlem altında, tutuklulukta veya hükümlülükte geçen süre, aynı suçtan dolayı Türkiye'de verilecek cezadan
mahsup edilir”. Yurt dışında adli kontrol altında geçirilen süre, Türkiye’de hükmolunacak mahkumiyetten mahsup
edilemez. Cevap E.
17. Türk vatandaşı T, Amerika’da tatil için bulunduğu sırada, Türk vatandaşı V’yi öldürmeye teşebbüs etmiştir.
Fail T, bu olay nedeniyle, Amerika’da yargılama devam ederken, Türkiye’ye gelmiştir.
Buna göre T hakkında aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A. Türkiye’de yargılanabilir ve bütünüyle Türk Ceza Kanunu’nun hükümlerine göre cezalandırılır.
B. Türkiye’de yargılanabilir ancak, Amerikan Hukuku’nun hükümleri uygulanmalıdır.
C. Adalet Bakanı’nın talebi üzerine Türkiye’de yargılanabilir.
D. Türkiye’de yargılama yapılabilmesi için, mağdur V’nin, T Türkiye’ye giriş yaptıktan sonra altı ay içerisinde
şikayetçi olması gerekir.
E. Türkiye’de yargılanamaz.
Çözüm
Somut olay bakımından faile göre vatandaşlık (Türk vatandaşı tarafından yurt dışında suç işlenmesi) ilkesi
geçerlidir. TCK m. 11/1 hükmüne göre:
“Bir Türk vatandaşı, TCK m. 13 hükmünde yazılı suçlar dışında, Türk kanunlarına göre aşağı sınırı bir
yıldan az olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçu yabancı ülkede işlediği ve kendisi Türkiye'de bulunduğu
takdirde, bu suçtan dolayı yabancı ülkede hüküm verilmemiş olması ve Türkiye'de kovuşturulabilirliğin bulunması
koşulu ile Türk kanunlarına göre cezalandırılır.
Suç, aşağı sınırı bir yıldan az hapis cezasını gerektirdiğinde yargılama yapılması zarar görenin veya
yabancı hükûmetin şikayetine bağlıdır. Bu durumda şikayet, vatandaşın Türkiye'ye girdiği tarihten itibaren altı ay
içinde yapılmalıdır”.
T hakkında, Amerika’da hüküm verilmediği için (henüz yargılama devam ettiği için), Türkiye’de yargılama
yapılabilir. Yine, fail T’nin işlediği suç, kasten öldürmeye teşebbüs olup, 1 yıldan fazla cezayı gerektiren bir
suçtur. Bu nedenle, Türkiye’de yargılama yapılabilmesi için mağdurun şikayeti aranmaz.
TCK m. 19 hükmüne göre: Türkiye’nin egemenlik alanı dışında işlenen suçlar yönünden yapılacak
yargılamada, Türk kanunlarına göre verilecek ceza, suçun işlendiği ülke kanununda öngörülen cezanın üst
sınırından fazla olamaz. Bu nedenle, fail T hakkında, Türkiye’de hüküm kurulur iken, Amerikan Hukuku’nda
kasten öldürmeye teşebbüs suçu için geçerli olan üst sınırdan daha fazla ceza verilemez. Ancak, bu kuralın
uygulanabilmesi için, yurt dışında işlenen suçun mağdurunun da yabancı olması gerekmektedir. Oysa, somut
9
olayda suçun mağduru da Türk vatandaşıdır.
TCK m. 19 hükmünde bu husus şu şekilde düzenlenmiştir:
“(1) Türkiye'nin egemenlik alanı dışında işlenen suçlar dolayısıyla Türkiye'de yargılama yapılırken, Türk
kanununa göre verilecek olan ceza, suçun işlendiği ülke kanununda öngörülen cezanın üst sınırından fazla
olamaz.
(2) Ancak suçun;
a) Türkiye'nin güvenliğine karşı veya zararına olarak,
b) Türk vatandaşına karşı ya da Türk kanunlarına göre kurulmuş özel hukuk tüzel kişisi zararına olarak,
İşlenmesi durumunda, yukarıdaki fıkra hükmü uygulanmaz”.
Buna göre, Türkiye’de yapılacak yargılamada, Amerikan kanunlarının üst sınırı dikkate alınmaz. Bu olay
bakımından, bütünüyle Türk kanunlarına göre ceza belirlenir. Cevap A.
18. Geri verme talebinin ilgili Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilebilir bulunması ve bu kararın
kesinleşmesi sonrasında, kararın yerine getirilmesi aşağıdaki mercilerden hangisinin onayına bağlıdır?
A. Adalet Bakanı
B. Dışişleri Bakanı
C. İçişleri Bakanı
D. Bakanlar Kurulu
E. Başbakan
Çözüm
6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu’nun m. 19/1 hükmüne göre, Ağır Ceza
Mahkemesi, geri verme talebinin kabul edilebilir olduğuna karar verirse, bu kararın yerine getirilmesi,
Dışişleri ve İçişleri bakanlıklarının görüşü alınarak Adalet Bakanının teklifi ve Başbakanın onayına
bağlıdır (Mülga TCK m. 18 hükmünde, kişinin nihai olarak geri verilmesine Bakanlar Kurulu tarafından karar
verileceği düzenlenmişti). Cevap E.
19. Türk Ceza Kanunu’nun benimsediği suç teorisine göre, aşağıdakilerden hangisi suçun maddi unsurları
içerisinde yer almaz?
A. Fiil B. Fail C. Objektif cezalandırılabilme şartları D. İlliyet bağı E. Mağdur
Çözüm
Türk Ceza Kanunu’nun benimsediği suç teorisine uygun bir biçimde suçun unsurlarını şu şekilde
sıralayabiliriz:
- Tipiklik
- Maddi Unsurlar
- Manevi Unsur
- Hukuka Aykırılık Unsuru.
Suçun maddi unsurları ise şunlardır: Hareket (fiil), netice, illiyet (nedensellik) bağı, fail, mağdur, konu ve
suçun nitelikli halleri.
Suçun unsurları dışında kalan ve failin cezalandırılabilmesi için suçun unsurlarına ek olarak aranan objektif
şartalar, objektif cezalandırılabilirlik şartları adı verilmektedir. Örneğin; kamu görevlisinin görevi kötüye
kullanma suçundan dolayı cezalandırılabilmesi için “kamu zararı veya kişilerin mağduriyeti ya da kişilere haksız
menfaat sağlanması” (TCK m. 257/1); hileli iflas suçundan dolayı failin cezalandırılabilmesi için de “iflasa karar
verilmiş olması” şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir. Cevap C.
20. Kabahatler Kanunu’na göre, aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A. Kabahatler bakımından cezada kanunilik ilkesi geçerlidir.
B. Kabahat fiilinden dolayı, sadece gerçek kişiler için değil, tüzel kişiler için de yaptırım uygulanabilir.
C. Kural olarak, kabahate teşebbüs cezalandırılmaz.
D. İdarenin genel ve düzenleyici işlemleri ile kabahat ihdas edilemez.
E. Kabahatler, kanunda açıkça hüküm bulunmayan hallerde, hem kasten hem de taksirle işlenebilir.
10
Çözüm
Kabahatler Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmemiştir. Kabahatlere ilişkin hükümler, özel bir kanun olan
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nda düzenlenmiştir.
Kabahatler Kanunu’na göre:
- Hangi fiillerin kabahat oluşturduğu, kanunda açıkça tanımlanabileceği gibi; kanunun kapsam ve
koşulları bakımından belirlediği çerçeve hükmün içeriği, idarenin genel ve düzenleyici
işlemleriyle de doldurulabilir (m. 4/1),
- Kabahat karşılığı olan yaptırımların türü, süresi ve miktarı, ancak kanunla belirlenebilir m. 4/2)
(cezada kanunilik ilkesi),
- Kabahat icrai veya ihmali davranışla işlenebilir (m. 7),
- Organ veya temsilcilik görevi yapan ya da organ veya temsilci olmamakla birlikte, tüzel kişinin
faaliyeti çerçevesinde görev üstlenen kişinin bu görevi kapsamında işlemiş bulunduğu kabahatten
dolayı tüzel kişi hakkında da idari yaptırım uygulanabilir (m. 8),
- Kabahatler, kanunda açıkça hüküm bulunmayan hallerde, hem kasten hem de taksirle işlenebilir (m.
9),
- Kural olarak kabahate teşebbüs cezalandırılmaz. Ancak, teşebbüsün de cezalandırılabileceğine dair
ilgili kanunda hüküm bulunan haller saklıdır. Bu durumda, Türk Ceza Kanununun suça teşebbüse ve
gönüllü vazgeçmeye ilişkin hükümleri, kabahatler bakımından da uygulanır. (m. 13).
- Kabahatler karşılığında uygulanacak olan idari yaptırımlar; idari para cezası ve idari tedbirler
(mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirlerdir) (m.16).
Kabahatler Kanunu’na göre: “Hangi fiillerin kabahat oluşturduğu, kanunda açıkça tanımlanabileceği
gibi; kanunun kapsam ve koşulları bakımından belirlediği çerçeve hükmün içeriği, idarenin genel ve
düzenleyici işlemleriyle de doldurulabilir”. Bu nedenle, suçta kanunilik ilkesi, kabahatler hukukunda tam
anlamıyla geçerli değildir. Cevap D.
21. Kabahatler Kanunu’na göre, kabahatlerden dolayı ceza sorumluluğu yaşı aşağıdakilerden hangisidir?
A. 12 yaş B. 18 yaş C. 17 yaş D. 11 yaş E. 15 yaş
Çözüm
Kabahatler Kanunu’nun 11. maddesine göre: “(1) Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmamış çocuk
hakkında idari para cezası uygulanamaz.
(2) Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili
olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişi hakkında idari para cezası
uygulanmaz”. Cevap E.
22. Kabahatler Kanunu’na göre, kabahatler bakımından içtima hükümlerinin uygulanmasına ilişkin
olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A. Bir fiil ile birden fazla kabahatin işlenmesi halinde bu kabahatlere ilişkin tanımlarda sadece idari para cezası
öngörülmüşse, en ağır idari para cezası verilir.
B. Suçtan dolayı yaptırım uygulanamayan hallerde, kabahate ilişkin yaptırım da uygulanamaz.
C. Kesintisiz fiille işlenebilen kabahatlerde, bu nedenle idari yaptırım kararı verilinceye kadar fiil tek sayılır.
D. Bir fiil hem kabahat hem de suç olarak tanımlanmış ise, sadece suçtan dolayı yaptırım uygulanabilir.
E. Aynı kabahatin birden fazla işlenmesi halinde her bir kabahatle ilgili olarak ayrı ayrı idari para cezası verilir
Çözüm
Kabahatlerin içtimaı, Kabahatler Kanunu’nun 15. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre: “(1) Bir fiil ile
birden fazla kabahatin işlenmesi halinde bu kabahatlere ilişkin tanımlarda sadece idari para cezası
11
öngörülmüşse, en ağır idari para cezası verilir. Bu kabahatlerle ilgili olarak kanunda idari para cezasından
başka idari yaptırımlar da öngörülmüş ise, bu yaptırımların her birinin uygulanmasına karar verilir.
(2) Aynı kabahatin birden fazla işlenmesi halinde her bir kabahatle ilgili olarak ayrı ayrı idari para
cezası verilir. Kesintisiz fiille işlenebilen kabahatlerde, bu nedenle idari yaptırım kararı verilinceye kadar fiil tek
sayılır.
(3) Bir fiil hem kabahat hem de suç olarak tanımlanmış ise, sadece suçtan dolayı yaptırım uygulanabilir.
Ancak, suçtan dolayı yaptırım uygulanmayan hallerde kabahat dolayısıyla yaptırım uygulanır”.
Bir eylem nedeniyle, ceza yargılaması yapılsa ve eylemin suç oluşturmadığı anlaşılsa dahi, bu eylem
kabahat teşkil ediyor ise, mahkemece kabahat yaptırımının uygulanması gerekir. Yine, bir fiil hem suç hem de
kabahat olarak tanımlanmış ise, sadece suça ilişkin yaptırım uygulanır. Ancak, suça ilişkin yaptırım herhangi
bir sebeple uygulanamamış ise (örneğin, mağdurun şikayetinden vazgeçmesi vs.), kabahate ilişkin yaptırım
uygulanır.
Kabahatler Kanunu’nun 24. maddesine göre: “Kovuşturma konusu fiilin kabahat oluşturduğunun
anlaşılması halinde mahkeme tarafından idari yaptırım kararı verilir”. Cevap B.
I. Kast
II. Olası kast
III. Bilinçli taksir
IV. Taksir
23. Türk Ceza Kanunu’na göre, yukarıdaki manevi unsur türlerinden hangisinde “suçun kanuni
tanımındaki unsurların bilinmesi” zorunludur?
A. I ve II B. III ve IV C. I ve III D. I,II ve III E. II ve IV
Çözüm
TCK’ye göre:
- Kast (doğrudan kast): suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.
- Olası kast (dolaylı kast): Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini
öngörmesine rağmen, fiili işlemesidir (öngörme/bilme ve kabullenme).
- Bilinçli taksir: Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesidir (sadece
öngörme/bilme)
- Taksir: dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında
belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir (öngörmesi gerekirken öngörememe).
Kast, olası kast ve bilinçli taksirde, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilinmesi gerekmektedir. Taksir
bakımından ise, bilme unsuru söz konusu olmayıp, suçun kanuni tanımındaki unsurların “öngörülememesi/
bilinmemesi” söz konusudur. Cevap D.
24. Türk Ceza Kanunu’na göre, taksire ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A. Bilinçli taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından,
artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez.
B. Bilinçli taksir, taksire nazara cezayı ağırlaştıran bir sebeptir.
C. Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek ceza, failin kusuruna göre belirlenir.
D. Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası
kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir.
E. Ceza hukuku bakımından asıl olan, kasıtlı fiillerin cezalandırılmasıdır, taksirle işlenen fiiller kanunun açıkça
belirttiği hallerde cezalandırılır.
Çözüm
TCK m. 21 hükmüne göre, suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kasta dayanan sorumluluk asıl;
12
taksirli eylemden doğan sorumluluk ise istisnaidir.
TCK m. 22 hükmüne göre:
- Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır.
- Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında
belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.
- Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir
vardır; bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır (bilinçli taksir, cezayı ağırlaştıran bir
sebeptir).
- Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.
- Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin
cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir.
- Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından,
artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli
taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.
TCK m. 22/6 hükmü uyarınca: Meydana gelen neticenin, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu
bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açması halinde:
- Fail taksirli ise, ceza verilmez,
- Fail bilinçli taksirli ise, ceza verilir fakat cezada indirim yapılabilir. Cevap A.
25. Sürücü S, aracı ile hız sınırları dâhilinde seyir halinde iken, önde seyreden araç ile takip mesafesini iyi
ayarlayamamış ve öndeki aracın ani fren yapması üzerine zamanında duramayarak öndeki araca çarpmıştır. Kaza
neticesinde, S ile aynı araçta bulunan eşi B ve öndeki aracın sürücüsü K yaralanmıştır.
Buna göre, S’nin ceza sorumluluğuna ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A. S, bilinçli taksirlidir.
B. S, taksirli birden fazla kişiyi yaralama suçundan sorumludur, cezasında indirim yapılmaz.
C. S, taksirlidir ancak S’ye ceza verilmez.
D. S, bilinçli taksirlidir, ancak cezasında indirim yapılabilir.
E. S, olası kastla hareket etmiştir.
Çözüm
TCK m. 22/6 hükmüne göre: “Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve
ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol
açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir”.
Somut olayda, iki netice meydana gelmiştir. Bunlardan birisi, fail S’nin, kişisel ve ailevi durumu
bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açan netice (eşi
B’nin yaralanması) iken; diğer netice (faile yabancı netice) öndeki aracın sürücüsü K’nin yaralanmasıdır.
TCK m. 22/6 hükmünün uygulanabilmesi için failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir
cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açan neticenin “münhasır” netice olması
gerekmektedir. Eğer, bu netice ile birlikte başka neticeler de (failin ailevi ve kişisel durumuna yabancı
neticeler) meydana gelmiş ise, artık TCK m. 22/6 hükmü uygulanamaz.
Fail S, taksirle birden fazla kişiyi yaralama suçundan dolayı sorumludur. TCK m. 22/6 hükmü
uygulanamayacağı için, cezasında indirim yapılamaz. Cevap B.
26. Türk Ceza Kanunu’na göre, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suça ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi
doğrudur?
A. Neticesi sebebiyle ağırlaşan suçun söz konusu olabilmesi için ilk suçun en azından bilinçli taksirle işlenmesi
gerekir.
B. Meydana gelen netice, mutlaka ilk neticeden başka bir netice olmalıdır.
C. Ağır veya başka netice öngörülebilir değil ise, fail, ağır ya da başka neticeden dolayı sorumlu tutulamaz.
13
D. Meydana gelen netice, mutlaka ilk neticeden daha ağır bir netice olmalıdır.
E. Failin kasten gerçekleştirdiği ilk hareket sonrasında ortaya çıkan ağır veya başka netice doğrudan istenmiş
olmalıdır.
Çözüm
TCK m. 23 hükmünde yer verilen neticesi sebebiyle ağırlaşan suç kavramı, “suçun varlığı için gerekli
olanın ötesinde zararlı veya ağır ya da ilk neticeden farklı bir neticenin meydana gelmesi halinde cezası
ağırlaştırılan suçlara sonucu nedeniyle ağırlaşan suç” olarak tanımlanmaktadır.
Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Suç
(Kast-Taksir Kombinasyonu)
Hafif Netice Ağır ya da Başka Netice
(İstenen veya Kabullenilen) (İstenmeyen)
Doğrudan Kast
Doğrudan Kast Olası Kast
Bilinçli Taksir
Olası Kast Taksir
TCK m. 23 hükmüne göre, neticesi sebebiyle ağırlaşan suçun (kast/ taksir kombinasyonunun) varlığından
söz edebilmek için:
- İlk hareket doğrudan kast veya olası kast ile gerçekleştirilmeli,
- Meydana gelen ikinci (istenmeyen) netice, ağır veya başka bir netice olmalı,
- İlk hareket ile, meydana gelen ikinci netice arasında illiyet bağı bulunmalı,
- Meydana gelen ikinci netice (istenmeyen) bakımından, fail en azından taksirli hareket etmelidir.
Ağır veya başka netice (ikinci netice) bakımından, doğrudan kast ile hareket edilmiş ise, neticesi
sebebiyle ağırlaşan suç söz konusu olmaz. Bu nedenle, ağır netice bakımından doğrudan kast ile hareket
edilmemiş olmalıdır. Eğer ağır veya başka netice bakımından doğrudan kast söz konusu ise, neticesi sebebiyle
ağırlaşan suç değil, doğrudan kast ile işlenmiş ağır ya da başka suç oluşur.
Ağır veya başka netice, öngörülebilir değil ise (ağır veya başka netice yönünden en azından taksir söz
konusu değil ise) neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç oluşmaz. Cevap C.
27. Kasten yaralama eylemi sonrasında, aşağıda yer verilen ağır neticelerden hangisi bakımından, kast-kast
veya kast- olası kast kombinasyonu biçiminde neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu işlenemez?
A. Yüzde sabit iz
B. Duyu veya organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflaması
C. Vücutta kemik kırılması
D. Ölüm
E. Yaşamı tehlikeye sokan bir durum
Çözüm
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama suçu TCK m. 87 hükmünde düzenlenmiştir. Bu hükme
göre:
“(1) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b) Konuşmasında sürekli zorluğa,
c) Yüzünde sabit ize,
d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
14
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci
fıkraya giren hallerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde beş yıldan az olamaz. (1)
(2) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci
fıkraya giren hallerde beş yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde sekiz yıldan az olamaz.(1)
(3) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki maddeye
göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır.
(4) Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren
hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onaltı yıla kadar hapis
cezasına hükmolunur”.
Kasten yaralama suçuna ilişkin olarak, 87. maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkrasında sayılan ağır
neticeler bakımından, neticesi sebebiyle ağırlaşan suça ilişkin bütün kast/ taksir kombinasyonlarının (kast-kast,
kast- olası kast, kast- taksir, kast-bilinçli taksir) gerçekleşebilmesi mümkündür.
Ancak, ölüm neticesi bakımından, kast- kast veya kast- olası kast kombinasyonlarının gerçekleşmesi
mümkün değildir. Çünkü, ağır netice olan ölüm neticesi bakımından kast veya olası kast söz konusu ise, artık
neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu değil; kasten veya olası kast ile öldürme suçu oluşur. Cevap D.
28. A ve B, alacak meselesi yüzünden tartışmış ve tartışma sırasında A, B’ye bir tokat atmıştır. Tokat nedeniyle
dengesini kaybeden B, yere düşmüş ve başını çarpmıştır. Beyin kanaması geçiren B, hayatını kaybetmiştir.
Buna göre, A’nın ceza sorumluluğuna ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A. Kasten öldürme suçundan dolayı sorumludur.
B. Olası kastla öldürme suçundan dolayı sorumludur.
C. Bilinçli taksirle yaralama suçundan dolayı sorumludur.
D. Olası kastla yaralama suçundan dolayı sorumludur.
E. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama suçu oluşmaz.
Çözüm
A, yaralama amacıyla hareket etmiş ve B’ye tokat atmıştır. A’nın amacı yaralama iken, mağdur B
hayatını kaybetmiştir. Bu nedenle, ortada ilki (yaralama) istenen ve hafif; ikincisi ise istenmeyen (ölüm) ve ağır
bir netice olmak üzere iki netice söz konusudur. Neticesi sebebiyle ağırlaşan suçtan söz edebilmek için, ağır netice
(ölüm neticesi) bakımından en azından taksirle hareket edilmelidir. Ağır netice bakımından taksir derecesinde
dahi sorumluluk yok ise, yani ağır netice öngörülebilir değil ise, fail ağır neticeden dolayı sorumlu tutulamaz ve
neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hükümleri uygulanamaz.
Somut olayda, failin mağdura bir tokat vurduğu nazara alındığında, genel yaşam tecrübesine göre, bir
tokat neticesinde bir kimsenin ölebileceği öngörülmez. Bu nedenle, mağdur B’nin ölümü “öngörülebilir” bir
netice değildir. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hükümleri (TCK m. 87/4) bu olay bakımından uygulanamaz.
Çünkü, TCK m. 87/4 hükümlerinin uygulanabilmesi için, ilk netice (istenen- hafif netice) olan yaralamanın, basit
bir tıbbi müdahale ile iyileşebilecek türden bir yaralama olmaması gerekmektedir. Eğer, ilk netice, basit bir tıbbi
müdahale ile iyileşebilecek türden bir yaralama ise, artık neticesi sebebiyle ağırlaşan yaralama suçu (TCK
m. 87/4) söz konusu olmaz.
Ağır neticenin öngörülebilir olmadığı durumlarda, fail ilk neticeden sorumludur. Somut olay bakımından
da failin sorumluluğu basit kasten yaralama suçundan olmakla birlikte, Yargıtay’ın istikrarlı uygulamasına göre;
mağdur öldüğü için, hem basit kasten yaralama hem de taksirle öldürme suçları oluşmuştur. Tek fiil ile iki farklı
15
suç oluştuğu için (farklı nev’iden fikri içtima), fail bunlardan en ağırından dolayı (taksirle öldürme suçundan
dolayı) cezalandırılır. Cevap E.
I. Tasarlama kastı
II. Olası kast
III. Özel kast
29. Yukarıdakilerden hangisi, Türk Ceza Kanunu’nda açıkça tanımlanan manevi unsur türleri içerisinde
yer almaz?
A. I ve III B. Sadece III C. Sadece I D. Sadece II E. II ve III
Çözüm
Olası kast, TCK m. 21/2 hükmünde açık bir biçimde tanımlanmıştır. Tasarlama kasıt ve özel kast ise,
TCK’de tanımlanmamıştır. Tasarlama kastından, sadece TCK m. 82 hükmünde, kasten öldürme suçunun cezayı
ağırlaştıran nitelikli hali olarak bahsedilmiştir. Özel kast kavramına ise, hiç yer verilmemiştir.
Kastın bilme ve isteme unsuru dışında, özel bir amaca yer verilen suçlar söz konusudur. Bu suçlar,
teoride ve uygulamada “özel kastla işlenebilen suçlar” olarak tanımlanmakla birlikte, TCK’de özel kasta ilişkin
bir tanımlama yapılmamıştır. Bilme ve isteme dışında aranan “özel amaç”, saik kapsamında
değerlendirilmektedir. Saik (bilme ve isteme dışındaki özel amaç), bazı hallerde suçun unsuru bazı hallerde ise
suçun ağırlaştırıcı sebebi olarak düzenlenmiştir. Örneğin; “maddi menfaat sağlama amacı”, göçmen kaçakçılığı
suçunda suçun unsuru olarak düzenlenmiş iken; kan gütme amacı/saiki, kasten öldürme suçundan cezayı
ağırlaştıran bir nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Cevap A.
30. Türk Ceza Kanunu’na göre, kasta ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A. Suçun kanuni tanımındaki unsurların bilinmesi zorunludur.
B. Kusur yeteneğine sahip olmayan fail, kasten hareket edemez..
C. Suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleştirilmesi istenmelidir
D. Olası kast, cezayı hafifleten genel bir sebeptir.
E. Bazı suçlar bakımından bilmek ve istemek unsurları dışında, özel bir amacın varlığı aranabilir.
Çözüm
Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilinmesi ve istenmesidir. TCK’ya göre, asıl sorumluluk, kasta
dayanan sorumululuktur.
TCK’nin benimsediği suç teorisine göre, hareket yeteneği ile, failin işlediği suç nedeniyle cezalandırılıp
cezalandırılamayacağı (kınanabilirlik) birbirinden farklıdır. Düşünsel bir sürecin sonunda, belli bir gayeye
dönük olarak hareket edebilen herkes, ceza hukuku anlamında kasten hareket edebilir. Bu bağlamda, küçük
bir çocuk veya bir akıl hastası da kasten hareket etme yeteneğine sahiptir. Bununla birlikte, hareketin kasten
gerçekleştirilmiş olması, failin her halde mutlaka cezalandırılmasını zorunlu kılmaz. Failin cezalandırılıp
cezalandırılamayacağı (kişisel isnadiyet, kusurluluk) failin kusur yeteneğinin varlığı ile ilgili olup, kasttan
bağımsız olarak ele alınır.
Olası kast, kasta göre cezayı hafifleten genel bir sebeptir. TCK m. 21/2 hükmüne göre, olası kast
halinde “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis
cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel
ceza üçte birden yarısına kadar indirilir”.
Bazı suçlar bakımından, bilmek ve istemek unsurları dışında, failin özel bir amaçla hareket etmesi koşulu
öngörülebilir. Örneğin; iftira suçu bakımından, bilmek ve istemek unsuru dışında, “işlemediğini bildiği halde,
hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için” hukuka
aykırı bir fiil isnat edilmiş olmalıdır (TCK m. 267). Bu amaç olmaksızın yapılan isnatlar iftira suçu kapsamında
değerlendirilmez. Cevap B.
16
31. Aynı işyerinde çalışan A ve B, öğle yemeği arasında, iş konusunda tartışmış ve A, arkadaşı B’ye hakaret
etmiştir. A’nın bu eylemi üzerine B, arkadaşı A’yı öldürmeye karar vermiş ve mesai bitimine doğru işyerinde
bulunan bir bıçağı yanına almıştır. İş çıkışında arkadaşı A’nın tek başına yürüdüğü bir sırada arkasından yaklaşan
B, bıçağı sırtına iki kez saplamış ve yaralanan A, kan kaybından hayatını kaybetmiştir.
Buna göre, B’nin ceza sorumluluğuna ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A. Tasarlayarak öldürme suçundan dolayı sorumludur.
B. Olası kastla öldürme suçundan dolayı sorumludur.
C. Doğrudan kastla öldürme suçundan dolayı sorumludur.
D. Kasten ihmali davranışla öldürme suçundan dolayı sorumludur.
E. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan dolayı sorumludur.
Çözüm
Somut olay bakımından B’nin kastı öldürmek olup, kullandığı vasıta da ölüm neticesine gerçekleştirmeye
elverişli bir vasıtadır. B’nin eylemi, ölüm neticesini ortaya çıkarabilecek bir icra hareketi mahiyetindedir. Ölüm
neticesi de, B’nin bıçaklı eyleminden dolayı meydana gelmiştir. Bu nedenle B, doğrudan kast ile öldürmeden
sorumludur.
B hakkında tasarlama hükümleri (öldürme suçunun nitelikli hali) uygulanamaz. Çünkü somut olay
bakımından, B’nin öldürmeye karar verdiği ilk an ile (öğle arası), suçun işlendiği an (aynı günün akşamı) arasında
“ruhi dinginliğe ulaşabilecek kadar” bir zaman geçmemiştir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre: “…Tasarlamadan söz edilebilmesi için; “failin, bir kimsenin
vücut bütünlüğü veya yaşam hakkına karşı eylemde bulunmaya sebatla ve koşulsuz olarak karar vermiş olması,
düşünüp planladığı suçu işlemeden önce makul bir süre geçmesine ve ulaştığı ruhi sükûnete rağmen bu
kararından vazgeçmeyip sebat ve ısrarla fiilini icraya başlaması ve gerçekleştirmeyi planladığı fiili, belirlenmiş
kurgu dâhilinde icra etmesi gerekmektedir…
Tasarlama halinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında
sükûnetle düşünebilmeye yetecek kadar bir süre geçmektedir. Fail bu süre içinde suçu işleyip işlememe
konusunda düşünmekte ve suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Failin suçu işlemekten vazgeçmesi ve fakat bir
başka nedenle ve bir başka ani kararla fiili işlemesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının hangi
düzeydeki eylem için ve ne zaman alındığı ile eylemin şarta bağlı olmayan bu kararlılıktan ne kadar zaman
geçtikten sonra işlendiği mevcut kanıtlarla saptanmalı, suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi
içerisinde ruhi sükûnete ulaşılıp ulaşılamayacağı değerlendirilmelidir.”
Fail B hakkında, tasarlamaya ilişkin şartlar oluşmamıştır. Cevap C.
32. Türk Ceza Kanunu’na göre, taksirli eylem nedeniyle ceza sorumluluğuna ilişkin olarak aşağıdakilerden
hangisi yanlıştır?
A. Suçun, taksirle işlenebilen bir suç olması gerekir.
B. Hareket iradi olarak gerçekleştirilmelidir.
C. Netice istenmemiş olmalıdır.
D. Netice öngörülmelidir.
E. Hareket ile netice arasında nedensellik bağı bulunmalıdır.
Çözüm
Kast ve taksiri ayıran nokta, neticenin istenip istenmediğidir. Taksirli suçta da hareket bilerek ve
isteyerek yapılabilir, ancak netice ya bilinmez/ öngörülmez ya da bilinse dahi hiçbir zaman istenmez.
Öğretiye ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre taksirin unsurları şunlardır:
- Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olmalıdır.
- Hareketin iradi olmalıdır.
- Neticenin iradi olmamalıdır (istenmemelidir).
- Hareketle netice arasında nedensellik bağı bulunmalıdır.
- Neticenin öngörülebilir olmasına rağmen öngörülmemiş olmalıdır.
17
Netice öngörülmüş fakat istenmemiş ise, artık taksir değil, bilinçli taksir söz konusudur. Çünkü
TCK m. 22/3 hükmüne göre: “Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi
halinde bilinçli taksir vardır; bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır”.
Taksirde, netice bakımından bilme ya da öngörme yoktur. Taksirde netice, öngörülebilir iken,
dikkatsizlik ve özensizlik dolayısıyla “öngörülememiştir”. Cevap D.
33. Türk Ceza Kanunu’na göre, aşağıdakilerden hangisi, ceza sorumluluğunu kaldıran nedenler arasında
yer almaz?
A. Meşru savunma
B. Zorunluluk hali
C. Rıza dışı alınan alkol ya da uyuşturucu madde etkisinde olma
D. Hukuka aykırı bağlayıcı emrin yerine getirilmesi
E. İradeyi etkileyen öfke
Çözüm
“Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler” genel başlığı altında hem hukuka uygunluk
sebepleri hem de kusurluluğu kaldıran/azaltan sebepler (haksız tahrik, zorunluluk hali, yaş küçüklüğü, akıl
hastalığı) düzenlenmiştir.
18
34. Ceza hukukunda geçerli olan kıyas yasağına ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A. Kıyas yasağı, sadece ceza içeren hükümler için geçerlidir.
B. Kıyas yasağı, sadece failin aleyhine kıyas yapılmasını yasaklar.
C. Kıyas yasağı, kanunun suç ve ceza içeren hükümlerinin geniş yorumlanmasını kapsamaz.
D. Kıyas yasağı, sadece TCK’nin genel hükümleri için geçerlidir.
E. Kıyas yasağı, yasa koyucunun keyfi davranmasını engeller.
Çözüm
TCK m. 2/3 hükmüne göre: “Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas
yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz”.
Kıyas yasağı, suç içeren hükümler için geçerli olduğu gibi, ceza içeren hükümleri de (suç tipini
tanımlayıp, ceza için başka bir maddeye veya başka bir kanuna atıf yapan hükümleri de) kapsamaktadır. Bununla
birlikte, kıyas yasağı, suç ve ceza içeren hükümlerde yorumu ve geniş yorumu yasaklamaz. Ancak, geniş
yorumun sonunda, eğer kıyas yapılmış ise (kıyasa yol açan geniş yorum) bu hal kıyas yasağı kapsamındadır. Suç
ve ceza içeren hükümlerde kıyas, failin aleyhine kıyası yasakladığı gibi, lehine olan kıyası da yasaklamaktadır.
Kıyas yasağı, hâkimin keyfi davranmasını engelleyen bir işlev görür. Nitekim TCK m. 61/10 hükmüne
göre: “Kanunda açıkça yazılmış olmadıkça cezalar ne artırılabilir, ne eksiltilebilir, ne de değiştirilebilir”.
Kıyas yasağı, uygulayıcıya (hâkime) hitap eder. Yasa koyucu, “yasamanın genelliği” ilkesi uyarınca,
Anayasa’daki temel ilkelere aykırı olmadıkça, dilediği her konuda suç ve/veya ceza koyma yetkisine sahip olduğu
gibi, her hangi bir eylemi suç veya kabahat olarak belirleme konusunda da takdir yetkisine sahiptir. Bu nedenle,
kıyas yasağı, yasa koyucunun keyfi davranmasını engellemez. Cevap C
35. Türk Ceza Kanunu’na göre, süreli hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı, fail hakkında TCK m. 61
hükmüne göre belirlenecek sonuç cezaya ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A. 15 yıldan fazla olamaz
B. 20 yıldan fazla olamaz
C. En fazla 25 yıldır.
D. 30 yıldan fazla olamaz.
E. En fazla 40 yıldır.
Çözüm
TCK m. 61/7 hükmüne göre: “Süreli hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı [TCKm. 61 hükmüne]
göre belirlenen sonuç ceza, otuz yıldan fazla olamaz”. Cevap D.
36. Aşağıdakilerden hangisi, TCK m. 61 hükmüne göre, bir suça ilişkin olarak temel cezanın
belirlenmesinde dikkate alınacak hususlardan değildir?
A. Suçun işleniş biçimi
B. Suçun işlenmesinde kullanılan araçlar
C. Suçun işlediği zaman ve yer
D. Suç konusunun önem ve değeri
E. Failin geçmişi
Çözüm
Bir suça ilişkin olarak, kanunda yer verilen soyut cezanın (ceza aralığının) olayın özelliklerine göre,
somutlaştırılmasına “temel cezanın belirlenmesi” adı verilmektedir. Hâkimin/ mahkemenin, temel cezanın
belirlenmesinde dikkate alınacak hususlar şunlardır (TCK m. 61):
Hâkim, somut olayda;
a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
19
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında
temel cezayı belirler.
“Failin geçmişi”, fail hakkında temel ceza belirlendikten sonra, “takdiri indirim nedeni” olarak dikkate
alınabilecek hususlardandır. Bu nedenle, failin geçmişi, bir suça ilişkin temel cezanın belirlenmesinde dikkate
alınamaz. Cevap E.
I. Ceza sorumluluğunun temel esasları
II. Suç tipleri ve cezalar
III. Güvenlik tedbirlerinin türleri
IV. Suç önleyici tedbirler
37. Yukarıdakilerden hangisi, Türk Ceza Kanunu’nun kapsamında yer almaz?
A. Sadece IV B. III ve IV C. I ve II D. Sadece III E. Sadece I
Çözüm
TCK m. 1 hükmüne göre: “Ceza Kanununun amacı; kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini,
hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir. Kanunda, bu
amacın gerçekleştirilmesi için ceza sorumluluğunun temel esasları ile suçlar, ceza ve güvenlik tedbirlerinin
türleri düzenlenmiştir”.
Suçun işlenmesini önlemek, TCK’nin amaçları arasında yer alsa da, suç önleyici tedbirler (proaktif
önlemler) TCK’de düzenlenmemiştir. TCK kapsamında yer alan suçları işleyen faillerin etkin bir şekilde
cezalandırılması ile, hem genel önleme (genel/ toplumsal caydırıcılık) hem de bireysel önleme (bireysel
caydırıcılık/ mükerrirliğin önlenmesi) işlevleri yerine gelir. Ancak, bu önleme etkisinin dışında, suçun nasıl
önleneceğine ilişkin tedbirlere ilişkin olarak TCK’de düzenleme yapılmamıştır. Cevap A.
38. Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu’na göre, aşağıdaki durumlardan hangisinde, -
diğer şartların da varlığı halinde- geri verme talebi kabul edilebilir?
A. Geri verilmesi istenen kişi Türk vatandaşı ise.
B. İade talebine konu fiil, düşünce suçu, siyasi suç veya siyasi suçla bağlantılı bir suç ise.
C. İade talebine konu fiil, mali bir suça ilişkin ise.
D. İadesi talep edilen kişi hakkında, talebe konu fiil nedeniyle daha önce Türkiye’de beraat veya mahkûmiyet
kararı verilmiş ise.
E. İade talebine konu fiil, Türkiye Devletinin güvenliğine karşı, Türkiye Devletinin veya bir Türk vatandaşının ya
da Türk kanunlarına göre kurulmuş bir tüzel kişinin zararına karşı işlenmiş ise.
Çözüm
6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu’nun 11. maddesinde, geri verme (iade)
talebinin kabul edilemeyeceği haller şu şekilde sıralanmıştır:
a) Uluslararası Ceza Divanına taraf olmanın gerektirdiği yükümlülükler hariç olmak üzere, iadesi talep edilen
kişinin Türk vatandaşı olması.
b) İadesi talep edilen kişinin ırkı, etnik kökeni, dini, vatandaşlığı, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya
siyasî görüşleri nedeniyle bir soruşturma veya kovuşturmaya maruz bırakılacağına veya cezalandırılacağına ya da
işkence veya kötü muameleye maruz kalacağına dair kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması.
c) İade talebine esas teşkil eden fiilin;
1) Düşünce suçu, siyasî suç veya siyasî suçla bağlantılı bir suç niteliğinde olması,
20
2) Sırf askerî suç niteliğinde olması,
3) Türkiye Devletinin güvenliğine karşı, Türkiye Devletinin veya bir Türk vatandaşının ya da Türk
kanunlarına göre kurulmuş bir tüzel kişinin zararına işlenmesi,
4) Türkiye’nin yargılama yetkisine giren bir suç olması,
5) Zamanaşımı veya affa uğramış olması.
ç) İadesi talep edilen kişi hakkında, talebe konu fiil nedeniyle daha önce Türkiye’de beraat veya mahkûmiyet
kararı verilmiş olması.
d) İade talebinin, ölüm cezası veya insan onuru ile bağdaşmayan bir ceza gerektiren suçlara ilişkin olması.
6706 Sayılı Kanun’un m. 11/4 hükmünde, daha önce Türk Hukuku’nda (Mülga TCK m. 18) bulunmayan,
iade talebinin reddine ilişkin özel bir sebep düzenlenmiştir. Bu hükme göre; “İadesi talep edilen kişinin, talep
tarihinde on sekiz yaşını doldurmamış olması, uzun zamandan beri Türkiye’de bulunuyor olması veya evli
bulunması gibi kişisel hâlleri nedeniyle, iadenin kişinin kendisini veya ailesini, fiilin ağırlığı ile orantısız şekilde
mağdur edecek olması durumunda iade talebi kabul edilmeyebilir”.
6706 sayılı Kanun’da, mali suçlar yönünden geri vermenin yasak olduğuna dair bir hüküm
bulunmamaktadır. Bu nedenle, geri verme talebinde bulunan devlet ile Türkiye arasında akdedilen anlaşmada,
mali suçların geri verilmesi yasaklanmadıkça, mali suçlar nedeniyle geri verme talebi kabul edilebilir. Cevap C.
I. Geri verme
II. İlliyet bağı
III. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç
IV. Olası kast
39. Yukarıdakilerden hangisi, Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmemiştir/ tanımlanmamıştır?
A. I ve III B. II ve IV C. Sadece IV D. I ve II E. Sadece I
Çözüm
Geri verme müessesesi TCK’den çıkarılmıştır. Geri vermeye konusunda TCK m. 18 hükmünde yer alan
düzenlemeler, 23.04.2016 tarih ve 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu’nun 36.
maddesi ile ilga edilmiştir. Bu nedenle, geri verme (iade) konusunda, TCK’de herhangi bir hüküm
bulunmamaktadır.
Suçun maddi unsurları içerisinde yer alan illiyet (nedensellik) bağı, TCK’de, açıkça
tanımlanmamıştır. Her somut olayın özelliği dikkate alınarak, fiil ile netice arasında illiyet bağının bulunup
bulunmadığı hâkim veya mahkeme tarafından belirlenir.
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış TCK m. 23 hükmünde; olası kast ise, TCK m. 21/2 hükmünde açıkça
tanımlanmıştır/ düzenlenmiştir. Cevap D.
40. Türk Ceza Kanunu’na göre, aşağıdakilerden hangisinde işlenen suç Türkiye’de işlenmiş sayılır?
A. Açık denizde ve bumun üzerindeki hava sahasında, Türk deniz ve hava araçlarında
B. Türkiye’nin karasuları dışında bulunan münhasır ekonomik bölgesinde
C. Türkiye’nin karasularının dışında bulunan kıta sahanlığında
D. Yabancı ülkede bulunan Türk büyükelçiliği binasında
E. Yabancı ülkede karasularında bulunan Türk deniz aracında
Çözüm
TCK m. 8 hükmüne göre: Türkiye'de işlenen suçlar hakkında Türk kanunları uygulanır. Fiilin kısmen veya
tamamen Türkiye'de işlenmesi veya neticenin Türkiye'de gerçekleşmesi halinde suç, Türkiye'de işlenmiş
sayılır.
Suç;
a) Türk kara ve hava sahaları ile Türk karasularında,
b) Açık denizde ve bunun üzerindeki hava sahasında, Türk deniz ve hava araçlarında veya bu araçlarla,
21
c) Türk deniz ve hava savaş araçlarında veya bu araçlarla,
d) Türkiye'nin kıt'a sahanlığında veya münhasır ekonomik bölgesinde tesis edilmiş sabit platformlarda veya
bunlara karşı,
İşlendiğinde Türkiye'de işlenmiş sayılır.
Bu hükme göre, Türk karasularının dışına uzanan kıt’a sahanlığında veya münhasır ekonomik bölgesinde
işlenen suç Türkiye’de işlenmiş sayılmaz. Eğer, Türk karasuları dışındaki alanda, kıt’a sahanlığı veya münhasır
bölge içerisinde -eğer sabit bir platform var ise-, bu platform üzerinde veya bu platforma karşı işlenen suç,
Türkiye’de işlenmiş sayılır.
Yabancı ülkede bulunan Türk misyon binalarında (büyükelçilik veya konsolosluk) işlenen suç Türkiye’de
işlenmiş sayılamaz. Bu yerlere ilişkin olarak, uluslararası hukuktan kaynaklanan dokunulmazlıkların (kişi, araç ve
bina dokunulmazlıkları) bulunması, bu yerlerin Türkiye olduğu anlamına gelmemektedir. Bu yerlerin, mülkiyeti
Türkiye Cumhuriyeti’ne ait olsa dahi, bu yerlerdeki egemenlik toprağın bulunduğu ülkenindir.
Yabancı ülkenin karasularında bulunan Türk sivil deniz aracında işlenen suç Türkiye’de işlenmiş
sayılmaz. Ancak bu araç, savaş aracı olsaydı, Dünya’nın neresinde olursa olsun, bu araçla veya bu araç içinde
işlenen suç Türkiye’de işlenmiş sayılırdı.
Türk Ceza Kanunu’na göre, açık denizde ve bunun üzerindeki hava sahasında, Türk –sivil- deniz ve
hava araçlarında veya bu araçlarla işlenen suç Türkiye’de işlenmiş sayılır. Cevap A.
41. İspanya’da tatilde bulunan Alman vatandaşı A, Belçika vatandaşı B’yi öldürmeye teşebbüs etmiştir. A
hakkında, İspanya, Belçika ve Almanya’da herhangi bir ceza soruşturması başlatılmamıştır.
Buna göre, A hakkında aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A. A’nın Türkiye’de olup olmadığını bakılmaksızın, hakkında Türkiye’de re’sen ceza yargılaması yapılabilir.
B. Yurt dışında yargılanıp hüküm verilmiş olsa dahi Adalet Bakanı’nın talebi üzerine, yeniden yargılanabilir.
C. A, Türkiye’de ise, yurt dışında hakkında hüküm verilmiş olsa bile, re’sen yeniden yargılanabilir.
D. A hakkında, bir geri verme talebi söz konusu değil ise veya geri verme talebi reddedilmiş ise, Adalet
Bakanı’nın talebi üzerine Türkiye’de yargılanabilir.
E. A’nın Türkiye’de yargılanabilmesi için, Alman Adalet Bakanlığı’nın talebi gerekir.
Çözüm
TCK m. 12 hükmüne göre, bir yabancı, TCK’nin 13. maddesinde yazılı suçlar dışında, Türk kanunlarına
göre aşağı sınırı en az bir yıl hapis cezasını gerektiren bir suçu yabancı ülkede Türkiye'nin zararına işlediği ve
kendisi Türkiye'de bulunduğu takdirde, Türk kanunlarına göre cezalandırılır. Yargılama yapılması Adalet
Bakanının istemine bağlıdır (Koruma Sistemi)
Türk kanunlarına göre aşağı sınırı en az bir yıl hapis cezasını gerektiren bir suçun, bir Türk vatandaşının
veya Türk kanunlarına göre kurulmuş özel hukuk tüzel kişisinin zararına işlenmesi ve failin Türkiye'de
bulunması halinde, bu suçtan dolayı yabancı ülkede hüküm verilmemiş olması koşulu ile suçtan zarar görenin
şikayeti üzerine fail, Türk kanunlarına göre cezalandırılır (Mağdura Göre Şahsilik Sistemi).
Yurt dışında, yabancı fail tarafında işlenen suçun, mağduru da yabancı ise, fail yabancının Türkiye’de
bulunması ve şu koşulların varlığı halinde Türkiye’de ceza yargılaması yapılabilir (İkame –Başka Devlet
Adına- Yargı Yetkisi):
- Adalet Bakanı’nın istemi,
- Suçun, Türk kanunlarına göre aşağı sınırı üç yıldan az olmayan hapis cezasını gerektirmesi.
- Suçluların geri verilmesi anlaşmasının bulunmaması veya geri verilme isteminin suçun işlendiği ülkenin
veya failin uyruğunda bulunduğu devletin hükûmeti tarafından kabul edilmemiş olması.
Bu üç şart gerçekleşmiş ise ve yurt dışında bu olay nedeniyle hüküm verilmemiş ise, Türkiye’de yargılama
yapılabilir. Ancak, yabancı ülkede işlenen ve faili ve mağduru yabancı olan bir suç nedeniyle, eğer suçun
işlendiği yerde veya failin vatandaşı olduğu ülkede yargılama yapılmış ve hüküm verilmiş ise, artık
Türkiye’de yeniden yargılama yapılamaz. Çünkü, TCK m. 12/3 hükmünde düzenlenen yargılama yetkisi,
ikame (başka devlet adına) yargılama yetkisidir.
Somut olay bakımından, TCK m. 12/3 hükmündeki şartlar gerçekleştiğinden (kasten öldürmeye teşebbüs
suçu, 3 yıldan daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtur), “A hakkında, bir geri verme talebi söz konusu değil
ise veya geri verme talebi reddedilmiş ise, Adalet Bakanı’nın talebi üzerine Türkiye’de yargılanabilir”. Cevap D.
22
42. Geri vermeye ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A. Geri vermenin şartları ve geri verme usulü, Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmiştir.
B. Geri verme, Türkiye’nin egemenlik alanı dışında işlenen suçlar bakımından söz konusudur.
C. Geri verme, sadece kasten işlenen suçlar bakımından mümkündür.
D. Geri verme, sadece ceza soruşturması ve kovuşturması için yapılabilecek bir taleptir. Hükümlerin infazı için
geri verme talebinde bulunulamaz.
E. Geri verme konusunda, sadece iç hukukta yer alan normlar dikkate alınır.
Çözüm
Geri verme uluslararası adli yardımlaşmanın bir türü olduğu için geri vermeye ilişkin şartlar
öncelikle devletler arasındaki ikili anlaşmalarla düzenlenmektedir. Ayrıca suçluların geri verilmesine ilişkin
olarak Türkiye’nin de taraf olduğu Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi’nde de geri vermeye ilişkin
kurallar yer almaktadır.
Geri verme, konusunda TCK m. 18 hükmünde yer alan düzenlemeler, 23.04.2016 tarih ve 6706 sayılı Cezai
Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu’nun 36. maddesi ile ilga edilmiştir. Bu nedenle, geri verme (iade)
konusunda, TCK’de herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.
6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu, geri verme müessesesi yerine, “cezaî
konularda uluslararası adlî iş birliği” terimini benimsemiştir (6706 S. K. m. 1). Aynı Kanun’un m. 10/1
hükmünde ise, geri verme (suçluların iadesi) yetkisi şu şekilde açıklanmıştır: “Yabancı ülkede işlenen bir suç
nedeniyle hakkında adlî merciler tarafından ceza soruşturması veya kovuşturması başlatılan ya da mahkûmiyet
kararı verilen bir yabancı, talep üzerine, soruşturma veya kovuşturmanın sonuçlandırılabilmesi ya da
hükmedilen cezanın infazı amacıyla talep eden devlete iade edilebilir”.
Geri verme talebi, yabancının soruşturulması veya kovuşturulması için olabileceği gibi, hükmolunan bir
cezanın infazı için de olabilir.
Geri verme ancak Türkiye’nin egemenlik sahası dışında işlenen suçlar için söz konusu olabilir. Çünkü
Türkiye’nin egemenlik alanında işlenen suçlar ile, Türkiye’nin yargılama yetkisine giren suçlar bakımından failin
vatandaş olup olmadığına bakılmaksızın Türk Kanunları uygulanacak ve fail hiçbir surette yabancı ülkeye geri
verilmeyecektir (6706 S. K. m. 10/1, 11).
Geri verme bakımından, failin işlemiş olduğu suç, kasten işlenmiş bir suç olabileceği gibi taksirli bir suç
da olabilir. 6706 Sayılı Kanun’un m. 10/2 hükmü, SİDAS ile paralel bir düzenlemeye yer vermiş ve iade
talebine konu suçun, belli bir ağırlıkta olmasını aramıştır.
Bu hükme göre: “Talep eden devlet hukuku ile Türk hukukuna göre, soruşturma veya kovuşturma
aşamasında üst sınırı bir yıl veya daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren suçlardan dolayı iade talebi
kabul edilebilir. Kesinleşmiş mahkûmiyet kararları bakımından iade talebinin kabul edilebilmesi için hükmolunan
cezanın en az dört ay hürriyeti bağlayıcı ceza olması gerekir. İadesi istenen kişinin birden fazla suçu bulunması
hâlinde, bunlardan bazılarının cezası belirtilen sürelerin altında olsa dahi birlikte iadeye konu edilebilir”.
Geri vermeye esas fiil, talep eden ülke bakımından suç ve fakat Türkiye bakımından suç olarak
tanımlanmamış ya da sadece kabahat olarak tanımlanmış ise geri verme talebi kabul edilemez. Kabahatler
bakımından geri verme mümkün değildir. Cevap B.
43. 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu’na göre, Türkiye’de bulunduğu yer
belli olmayan bir yabancı hakkındaki geri verme talebini inceleyecek merci aşağıdakilerden hangisidir?
A. Yabancının Türkiye’de en son oturduğu yer Ağır Ceza Mahkemesi
B. Adalet Bakanlığı tarafından belirlenecek yer Ağır Ceza Mahkemesi
C. Yargıtay tarafından belirlenecek yer Ağır Ceza Mahkemesi
D. Ankara Ağır Ceza Mahkemesi
E. Yabancının Türkiye’ye ilk giriş yaptığı yer Ağır Ceza Mahkemesi
Çözüm
6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu’nun 15. Maddesine göre; geri verme talebi
hakkında kişinin (yabancının) bulunduğu yer Ağır Ceza Mahkemesi, 6706 sayılı Kanun ve Türkiye'nin taraf
olduğu ilgili uluslararası sözleşme hükümlerine göre karar verir.
Kişinin (yabancının) bulunduğu yer belli değil ise, Ankara Ağır Ceza Mahkemesi yetkilidir (6706 S. K.
m. 15) Cevap D.
23
44. Aşağıdakilerden hangisi, 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu’na göre, geri
verme talebine konu yabancının birden fazla devlet tarafından istenmesi halinde, iade taleplerinin
önceliğinin belirlenmesinde dikkate alınabilecek ölçütler arasında sayılmamıştır?
A. Suçların ağırlığı ve işlendiği yer
B. Talep eden devletlerin yönetim biçimi
C. Kişinin vatandaşlığı
D. Yeniden iade edilme ihtimali
E. Taleplerin geliş sırası
Çözüm
Birden fazla devletin iade talebinde bulunması halinde, hangi devletin iade talebinin kabul edileceği
hususunda 6706 sayılı Kanun’un m. 10/3 hükmünde açık bir düzenleme yapılmıştır1. Bu hükme göre, aynı kişi
hakkında birden fazla devlet tarafından iade talebinde bulunulması hâlinde:
- Suçların ağırlığı ve işlendiği yer,
- Taleplerin geliş sırası,
- Kişinin vatandaşlığı,
- Yeniden iade edilme ihtimali
gibi şartlar dikkate alınarak, iade taleplerinden hangisinin öncelikli olarak işleme alınacağı Merkezî Makam
(Adalet Bakanlığı) tarafından belirlenir.
“Bununla birlikte, sözü edilen kanunda yer alan hüküm dikkatle incelendiğinde, birden fazla ülkenin iade
talebi söz konusu olduğunda, hangi ülkenin talebinin kabul edileceği hususundaki şartların (ölçütlerin) sınırlayıcı
biçimde sayılmadığı ve Adalet Bakanlığı’na ek şartlar/ ölçütler belirleme konusunda takdir yetkisi tanındığı
görülmektedir. “Talep eden devletlerin yönetim biçimi” kanunda sayılan ölçütler arasında değildir. Cevap B.
45. Kabahatler Kanunu’na göre, kabahatlerde iştirak hükümlerinin uygulanmasına ilişkin olarak
aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A. Kabahatin işlenişine iştirak eden kişi hakkında ceza verilebilmesi için, asıl failin cezalandırılabilir olması
gerekir.
B. Özel faillik niteliğinin arandığı durumlarda, kabahate iştirak eden ve bu niteliği taşımayan kişi hakkında da fail
olarak idari para cezası verilir.
C. Kabahate iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir.
D. Kanunda özel faillik niteliğini taşıyan kişi açısından suç, diğer kişiler açısından kabahat olarak tanımlanan
fiilin, bu niteliği taşıyan ve taşımayan kişiler tarafından ortaklaşa işlenmesi halinde suça iştirake ilişkin hükümler
uygulanır.
E. Kabahatin işlenişine birden fazla kişinin iştirak etmesi halinde bu kişilerin her biri hakkında, fail olarak idari
para cezası verilir.
Çözüm
Kabahatler Kanunu’nun, kabahatlerde iştirak hükümlerini düzenleyen 14. maddesine göre:
“(1) Kabahatin işlenişine birden fazla kişinin iştirak etmesi halinde bu kişilerin her biri hakkında, fail
olarak idari para cezası verilir.
(2) Özel faillik niteliğinin arandığı durumlarda, kabahate iştirak eden ve bu niteliği taşımayan kişi
hakkında da fail olarak idari para cezası verilir.
(3) Kabahate iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Kabahatin işlenişine
iştirak eden kişi hakkında, diğerlerinin sorumlu olup olmadığı göz önünde bulundurulmaksızın idari para cezası
verilir.
25
Muhakemesi Kanunu’nda belirtilen haklarıyla birlikte rızaya dayalı iadenin mahiyeti ve hukukî sonuçları anlatılır.
Kişiye rızaya dayalı iade usulünü kabul edip etmediği sorulur.
Mahkeme, kişinin rızaya dayalı iade usulünü kabul etmesi üzerine bu 6706 sayılı Kanun ve Türkiye’nin taraf
olduğu milletlerarası andlaşma hükümlerine göre; iade talebinin kabul edilebilir olup olmadığına karar verir.
Bu karara karşı itiraz yoluna başvurulabilir2. Kararın kesinleşmesi hâlinde iade evrakı Merkezî Makama (Adalet
Bakanlığı’na) gönderilir. Rızaya dayalı iade usulü uygulanarak verilen iade kararının yerine getirilmesi,
Merkezî Makam’ın (Adalet Bakanlığı’nın) onayına bağlıdır. Cevap A.
I. Yaş küçüklüğü
II. Akıl hastalığı
III. Sağır ve dilsizlik
IV. Haksız tahrik
48.Yukarıdaki sebeplerden hangisi, her durumda kusurluluğu (ve ceza sorumluluğunu) azaltan bir
sebeptir?
A. Sadece IV B. I ve IV C. II ve IV D. I ve II E. I ve III
Çözüm
Yaş küçüklüğü, bazı hallerde (0-12 yaş aralığında) ceza sorumluluğunu kaldıran bir sebep iken; bazı
hallerde (15-18) ceza sorumluluğunu azaltan bir sebeptir.
Akıl hastalığı, bazı hallerde (algılama ve hareketleri yönlendirme yeteneğini önemli ölçüde etkilemiş ise)
ceza sorumluluğunu kaldırır iken; bazı hallerde (algılama ve hareketleri yönlendirme yeteneğini önemli ölçüde
etkilememiş ise), ceza sorumluluğunu azaltır.
Sağır ve dilsizlik bakımından da, yaş küçüklüğünde olduğu gibi, bazı hallerde (0-15 yaş aralığınnda)
ceza sorumluluğu kalkar iken; bazı hallerde (18-21 yaş aralığında) ceza sorumluluğu azalır.
Ancak, haksız tahrik her durumda kusurluluğu ve ceza sorumluluğunu azaltan bir haldir. TCK m. 29
hükmüne göre: “Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye,
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki
yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne
kadarı indirilir”. Cevap A.
49. Türk Ceza Kanunu’na göre, hukuka uygunluk sebeplerine ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi
yanlıştır?
A. Hukuka uygunluk sebeplerinin gerçekleştiği durumlarda faile ceza verilmez.
B. Hukuka uygunluk sebebine ilişkin şartlar kasten oluşturulmuş olsa dahi fail, hukuka uygunluk sebebinden
faydalanabilir.
C. Hukuka uygunluk sebeplerinin gerçekleştiği durumlarda, fail ile birlikte hareket eden kimseler de hukuka
uygunluk sebebinden faydalanır.
D. Hukuka uygunluk sebeplerinin gerçekleştiği durumlarda, failin tazminat sorumluluğu yoktur.
E. Hukuka uygunluk sebeplerinin gerçekleştiği durumlarda, fail hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz.
Çözüm
Fail, hukuka uygunluk sebebini kasten oluşturur ise (yani görünüşte hukuka uygunluk sebebi varmış
gibi göstererek suç işlemiş ise) bu hukuka uygunluk halinden faydalanamaz.
Örneğin, meşru müdafanın şartları olmadığı halde, fail, meşru müdafaanın şartlarını kurgulayarak bir
başkasını öldürür ise, artık hukuka uygunluk sebebinden faydalanamaz ve tasarlayarak öldürme suçundan
sorumludur. Cevap B.
2 Rızaya dayalı olmayan iade konusundaki Ağır Ceza Mahkemesi kararına karşı ise Temyiz kanun yoluna
başvurulabilir.
26
50. Milletvekili M tarafından, TBMM genel kurulunda yapılan bir toplantı sırasında yaptığı konuşma
sırasında gerçekleştirdiği aşağıdaki eylemlerden hangisi, yasama sorumsuzluğu kapsamında değildir?
A. Halkı kin ve düşmanlığına tahrik eden sözler söylemesi
B. Devlet sırlarına ilişkin bilgileri açıklaması
C. Devletin bölünmez bütünlüğü aleyhine sözler sarf etmesi
D. Başka bir milletvekilini itekleyip yere düşürmesi.
E. Başka bir milletvekiline hakaret içerikli sözler söylemesi
Çözüm
Yasama sorumsuzluğu, mutlak bir dokunulmazlık olup, bu dokunulmazlıktan (sorumsuzluktan)
vazgeçilemez ve feragat edilemez. Yasama sorumsuzluğu, TBMM Genel Kurulu tarafından kaldırılamaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri
sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki TBMM Başkanlık Divanı’nın teklifi üzerine TBMM Genel Kurulu
tarafından başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu
tutulamazlar (A.Y. m. 83). Dışarıdan atanan bakanlar da, yasama sorumsuzluğundan faydalanır (A.Y. m.
112/4).
Yasama sorumsuzluğu, fiilin haksızlık/ hukuka aykırılık niteliğini ortadan kaldıran bir hukuka uygunluk
sebebi olmayıp, cezayı kaldıran şahsi bir sebeptir (şahsi cezasızlık sebebidir).
M’nin, başka bir milletvekilini itekleyip yere düşürmesi, “söz, oy veya düşünce açıklaması” mahiyetinde
olmadığı için, bu eylem yasama sorumsuzluğu kapsamında değildir. Cevap D.
51. Türk Ceza Kanunu’nun benimsediği suç teorisine göre, aşağıdakilerden hangisi “fiil”olarak kabul
edilebilir?
A. Karşı konulamayan ağır muhakkak bir tehdit altında gerçekleştirilen fiil
B. 8 yaşındaki bir çocuk tarafından gerçekleştirilen fiil
C. Şuur kaybı halinde gerçekleştirilen fiil
D. Akıl hastası tarafından gerçekleştirilen fiil
E. Refleksler
Çözüm
Bir eylemin suç olabilmesi için, bir insan tarafından gerçekleştirilmiş icrai ya da ihmâli bir ya da birkaç
hareket bulunmalıdır. Hareketsiz suç olmaz . Bununla birlikte, her insan davranışı da ceza hukuku anlamında
“fiil” olarak kabul edilemez.
Ceza hukuku anlamında “fiil”den söz edebilmek için, iradi bir insan davranışı ya da düşünsel bir
sürecin sonunda gerçekleştirilen davranışın bulunması gerekmektedir. Düşünsel sürecin ürünü olmayan
davranışlar, şuur kaybı halinde gerçekleştirilen bir insan tarafından gerçekleştirilmiş olsa bile, ceza hukuku
anlamında “fiil” sayılamaz ve bu fiili icra eden kişi cezalandırılamaz.
Örneğin; dengesini kaybederek balkondan aşağı düşen bir kimse, düşerken bir başkasına zarar verse, ceza
hukuku kapsamında “iradi” bir eylemi bulunmadığı için, cezalandırılamaz.
Fail akıl hastası veya küçük bir çocuk olsa dahi, iradi hareket etme yeteneği vardır. Düşünsel bir
sürecin sonunda, bir gayaye yönelik hareket edebilen herkes ceza hukuku anlamında “fiil” işleyebilir. Bu
bağlamda, bir davranışın ceza hukuku anlamında “fiil” olmasıyla, failin bu fiilden dolayı sorumlu tutulması
birbirinden farklıdır. Bir davranışın “fiil” olarak kabulü, failin bu davranıştan dolayı cezalandırılıp
cezalandırılmamasına bağlı değildir. Failin bir davranıştan dolayı cezalandırılıp cezalandırılmaması
kusurluluk (kınanabilirlik) ile ilgili olup, kusurluluk (kınanabilirlik) suçun unsuru değildir.
İrade (düşünsel süreç içerisinde hareket etme yeteneği) mutlak cebirle (vis absoluta) ortadan
kaldırılmış ise, örneğin; bir kimse bir başkası tarafından iteklendiği için mağdurun üzerine düşüp yaralanmasına
neden olmuş ise, bu durumda irade mutlak bir biçimde devre dışı kaldığı için iteklenen kişinin “düşme”
eylemi ceza hukuku anlamında “fiil” sayılmaz ve bu kişi (iteklenen) cezalandırılmaz.
Ancak, cebir zorlayıcı cebir (vis compulsiva) mahiyetinde ise; failin iradesi ortadan kalkmadığı için (hala
kendi iradesi ile hareket ettiği için), bu fail tarafından gerçekleştirilen eylem ceza hukuku anlamında “fiil” olarak
27
kabul edilir. Örneğin; A, B’nin başına silah dayamış ve C’ye hakaret etmesini istemiştir. Bu olay bakımından,
başına silah dayanan B’nin hakaret eylemi, iradi bir eylemdir. B’nin iradesi ortadan kalkmamıştır. Bu nedenle,
B’nin hakaret eylemi, ceza hukuku anlamında “fiil”dir. Ancak, B, karşı konulamaz ve ağır ve muhakkak bir
tehdit altında bu fiili gerçekleştirdiği için, kusurlu kabul edilemez ve cezalandırılamaz.
CEBİR
Mutlak Cebir Nispi/Zorlayıcı Cebir
(Vis Absoluta) (Vis Compulsiva)
İradeyi ortadan kaldırır İradeyi etkiler/zorlar
↓ ↓
Cebir uygulayan kişi Cebir uygulayan kişi “dolaylı
“doğrudan fail” olarak fail” olarak sorumlu olur
sorumlu olur
Refleksler, iradi (düşünsel) süreç olmaksızın vücudun gösterdiği biyolojik bir tepki ve bünyevi reaksiyon
olduğu için, refleks halindeki davranış ceza hukuku anlamında “fiil” sayılmaz. Cevap A.
52. Haklı savunmaya (meşru müdafaa) ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A. Ceza sorumluluğunu azaltan bir sebeptir.
B. Haklı savunma olabilmesi için, sadece hayata ve beden dokunulmazlığına yönelmiş bir saldırının bulunması
gerekir.
C. Haklı savunmada, saldırıya maruz kalan kişinin kendisini savunması bakımından zorunluluk bulunmalıdır.
D. Haksız saldırı mutlaka suç niteliğini taşımalıdır.
E. Haksız saldırı sadece, savunmada bulunan kişiye karşı yapılmış olmalıdır.
Çözüm
TCK m. 25/1 hükmüne göre: “Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen,
gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı
biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez”.
Meşru savunma, bir hukuka uygunluk nedeni olduğu için, ceza sorumluluğunu kaldıran bir haldir.
Meşru (haklı) savunmanın/ meşru müdafaanın saldırıya ve savunmaya ilişkin şartları şunlardır:
Meşru Müdafaanın Şartları
Saldırıya İlişkin Şartlar Savunmaya İlişkin Şartlar
1. Saldırı bir insan davranışı olmalıdır. 1. Savunma ile saldırı arasında illiyet bağı olmalıdır
(saldırıya karşı ve saldırı devam ederken veya
(Hayvan saldırıları bakımından zorunluluk hali söz
saldırının başlaması veya tekrarı muhakkak iken
konusu olur)
yapılmış olmalıdır), savunma, saldırıda bulunan
2. Saldırı haksız olmalıdır ancak suç niteliğinde bir kişiye karşı yapılmalıdır.
haksızlık olmasına gerek yoktur.
2. Savunmada, zorunluluk bulunmalıdır (savunma
3. Saldırı başlamış olmalı veya başlaması ya da yapılmaksızın saldırıdan başka türlü kurtulma
tekrarı “muhakkak” bir saldırı olmalıdır. imkanı bulunmamalıdır).
4. Saldırı savunmada bulunan kişinin veya 3. 3. Savunma, konu ve araç bakımından ölçülü
Kişinin “bir hakkına” (sadece hayat veya beden olmalıdır.
dokunulmazlığı değil, mülkiyet hakkı dahil
herhangi bir hak) yönelik olmalıdır.
Cevap C
28
53. Türk Ceza Kanunu’na göre, ilgilinin (mağdurun) rızasına ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi
yanlıştır?
A. İlgilinin, üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakka ilişkin ise, bir hukuka uygunluk nedeni olarak
kabul edilebilir.
B. Rıza, eylemden önce veya en geç eylem sırasında gösterilmiş ise, hukuka uygunluk sebebi olarak kabul
edilebilir.
C. Rıza, hile ile sakatlanmış ise geçerli bir rıza olarak kabul edilemez.
D. Rıza, bütün suç tipleri bakımından bir hukuka uygunluk nedenidir.
E. Geri alınan rızaya dayalı olarak gerçekleştirilen eylem, hukuka uygun olarak kabul edilemez.
Çözüm
Üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakka ilişkin olmak kaydı ile mağdurun bir eyleme rıza
göstermiş olması fiilin hukuka aykırılığını ortadan kaldırır. Nitekim TCK m. 26/2 hükmüne göre, kişinin üzerinde
mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakka ilişkin olarak göstereceği rıza üzerine fiili işleyen kimse, “fiil
kanunda yer alan suç tipine uygun olsa dahi” hukuka aykırı kabul edilemez. Rıza bir fiili, baştan itibaren
hukuka uygun hale getirir.
Rıza, bütün suçlar bakımından bir hukuka uygunluk sebebi değildir. Sadece, mağdurun (ilgilinin)
üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği hukuki değerler bakımından bir hukuka uygunluk sebebidir.
Örneğin; devlete ve topluma ilişkin menfaatler, yaşama hakkı, beden dokunulmazlığı, insanlık onuru gibi
hususlarda, rıza bir hukuka uygunluk sebebi olarak kabul edilemez. Yine, rıza suçun unsuru ise (örneğin, göçmen
kaçakçılığı veya reşit olmayanla cinsel ilişki suçlarında olduğu gibi), hukuka uygunluk sebebi olarak kabul
edilemez.
Rızanın hukuka uygunluk sebebi olarak kabul edilebilmesi için şu şartların gerçekleşmesi gerekmektedir:
- Üzerinde mutlak surette tasarruf imkanı bulunan bir hak olmalı,
- Rıza gösteren, rıza göstermeye ehil olmalı,
- Rıza, eylemden önce ve en geç eylem sırasında gösterilmiş olmalı,
- Rıza, cebir, hile veya tehdit ile sakatlanmamış olmalı,
- Rıza, geri alınmamış olmalı,
- Rıza gösterilen konuda, rıza ile belirlenen sınır aşılmamalı. Cevap D.
54. Türk Ceza Kanunu’na göre, özgü (mahsus) suça ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A. Bazı suç tipleri bakımından, özel faillik niteliği taşımayan kişiler de fail olarak cezalandırılabilir.
B. Kamu görevlilerinin işlemiş oldukları bütün suçlar özgü suçtur.
C. Özgü suçlara iştirak eden ve özel faillik sıfatı taşımayan kimseler de müşterek fail olarak sorumlu tutulur.
D. Özgü suçlar, ancak doğrudan kast ile işlenebilir.
E. Özgü suç, ceza sorumluluğunu ağırlaştırır.
Çözüm
TCK m. 40/2 hükmüne göre: “Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir. Bu
suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.”
Kanun koyucunun bazı suçları ancak belli sıfatları haiz kimselerin (Örneğin; zimmet suçunun ancak kamu
görevlisi olan bir kimse tarafından işlenebilmesi gibi.) işleyebileceğini öngörmüş ise bu türden suçlara özgü suçlar
adı verilmektedir. Bu suçlar bakımından, suçu birlikte işleyen (müşterek fail) ve fakat kanun koyucunun
aradığı sıfatı taşımayan fail, fail olarak cezalandırılmamakta; bunun yerine azmettiren ya da yardım eden
sıfatıyla sorumlu tutulmaktadır.
Özgü suç, suçun maddi unsurlarından “fail” ile ilgisi vardır. Bu nedenle, özgü suç ile manevi unsur veya
faile verilecek ceza arasında bir ilişki söz konusu değildir. Özgü suçlar, doğrudan kast ile işlenebileceği gibi, olası
kastla hatta taksirle dahi işlenebilir.
Özgü suç, iştirak hükümleri bakımından önem taşımaktadır. Zira özgü suçlarda kanun koyucunun
öngördüğü vasfı taşımayan kimseler, fail sıfatıyla değil azmettiren veya yardım eden sıfatıyla sorumlu olurlar
(Bağlılık kuralı, T C.K. m. 40/2).
29
Özgü suç bakımından, iştirakta bağlılık kuralının iki suç bakımından “kanun ile getirilmiş” istisnası
bulunmaktadır. Bunlar, işkence ve rüşvet suçlarıdır.
TCK’nin işkence suçunu düzenleyen 94. maddesine göre (4. fıkra), “İşkence suçunun işlenişine iştirak
eden diğer kişiler de kamu görevlisi gibi cezalandırılır.”
Rüşvet suçunu düzenleyen TCK’nin 252. maddesinin 5. fıkrasına göre de: “Rüşvet teklif veya talebinin
karşı tarafa iletilmesi, rüşvet anlaşmasının sağlanması veya rüşvetin temini hususlarında aracılık eden kişi, kamu
görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın, müşterek fail olarak cezalandırılır.” Cevap A.
55. Türk Ceza Kanunu’na göre, hata ile ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A. Fiil hatası, sadece kasta dayanan sorumluluğu kaldırır.
B. Fiil hatası, suçun kanuni tanımındaki neticenin istenmemesidir.
C. Fiilin haksızlığı konusundaki kaçınılmaz hata, failin kusurunu kaldırır.
D. Cezayı ağırlaştıran nitelikli hallerdeki hata, failin işlediği suça ilişkin kastını ortadan kaldırır.
E. Hukuka uygunluk sebeplerinin şartlarındaki hata, sadece kastı kaldırır; taksirli suçtan dolayı sorumluluk devam
eder.
Çözüm
Kusurluluğu kaldıran/ azaltan bir sebep olan “hata” hali, TCK m. 30 hükmünde düzenlenmiştir. Bu
hükme göre:
“(1) Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket
etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hali saklıdır. [fiil hatası]
(2) Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hallerinin gerçekleştiği hususunda hataya
düşen kişi, bu hatasından yararlanır. [nitelikli hallerde hata- fiil hatası]
(3) Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz
bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır. [ceza sorumluluğunu kaldıran/ azaltan hallerde hata]
(4) İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz”
[yasak hatası/ haksızlık yanılgısı]
3 Tablo için bkz. Hakeri, Hakan, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 14. Baskı, Ankara 2015, s. 380.
30
- TCK m. 30/4 hükmünde, hukuki hata (normun varlığında hata), fail kusurlu kabul edilmez ve
cezalandırılmaz (bu tür hata, failin kusurunu kaldırır). Cevap C
56. Türk Ceza Kanunu’na göre, aşağıdaki hallerden hangisindeki hatanın, ceza sorumluluğuna etki
edebilmesi için, “kaçınılmaz” olması gerekir?
A. Fiil konusundaki hata
B. Cezayı ağırlaştıran nitelikli hallerdeki hata
C. Suçun konusun hata
D. Hukuka uygunluk sebebinin şartlarında hata
E. Mağdurun şahsında hata
Çözüm
TCK m. 30 hükmüne göre:
“(1) Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket
etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hali saklıdır. [fiil hatası]
(2) Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hallerinin gerçekleştiği hususunda hataya
düşen kişi, bu hatasından yararlanır. [nitelikli hallerde hata- fiil hatası]
(3) Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz
bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır. [ceza sorumluluğunu kaldıran/ azaltan hallerde hata]
(4) İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz”
[yasak hatası/ haksızlık yanılgısı]
TCK m. 30 hükmüne göre, suçun kanuni tanımındaki maddi unsurlarda (fiil, fail, mağdur, suçun konusu)
ve cezayı ağırlaştıran nitelikli hallerde hatanın ceza sorumluluğuna etki edebilmesi için “kaçınılmaz” olmasına
gerek yoktur. Esaslı bir hata olması yeterlidir.
Ancak, ceza sorumluluğunu kaldıran ya da azaltan hallerde hata ve yasak hatasında (fiilin haksızlığı
konusundaki hatada), hatanın ceza sorumluluğunu kaldırabilmesi için “kaçınılmaz” olması gerekmektedir. Cevap
D.
57. Türk Ceza Kanunu’na göre, haksız tahrikin uygulanma şartlarına ilişkin olarak aşağıdakilerden
hangisi doğrudur?
A. Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için, fiilin hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında işlenmiş
olması gerekir.
B. Hiddet veya şiddetli eleme neden her fiil, haksızlık vasfını taşımasa dahi, haksız tahrik teşkil eder.
C. Haksız tahrik altında işlenen suç, haksız eylemden hemen sonra işlenmelidir.
D. Haksız tahrik halinde faile ceza verilmez; sadece güvenlik tedbiri uygulanır.
E. Haksız eylemin, suçu işleyen kişiye yönelmediği hallerde, haksız tahrik hükümleri uygulanamaz.
Çözüm
TCK m. 29 hükmüne göre: “Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında
suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis
cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden
dörtte üçüne kadarı indirilir”.
Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için şu şartların varlığı zorunludur:
- “Haksız” bir eylem bulunmalıdır (eylem haksız değil ise, bu eylemden dolayı hiddet veya şiddetli
elem ortaya çıkmış bile olsa, haksız tahrik hükümleri uygulanamaz),
- Haksız eylem, suç işleyen kişiye yönelik olabileceği gibi, bir başkasına (bir yakınına veya herhangi
bir kimseye) karşı da olabilir. Haksız eylemin kime karşı yapıldığı değil, “hiddet veya şiddetli elem”
doğurup doğurmadığı önemlidir.
- Haksız eylemden doğan, hiddet veya şiddetli elem devam ederken “bu etki altında iken” suçun
işlenmiş olması gerekir. Suçun, haksız eylemden hemen sonra işlenmesine gerek yoktur.
31
- Haksız eylemden kaynaklanan hiddet veya şiddetli elem etkisi altında işlenen suçun, haksız eylemi
yapan kişiye yönelik olarak işlenmesi gerekir.
- Haksız tahrik, kusurluluğu azaltan bir hal olduğu için, ceza sorumluluğu kalkmaz, hafifler. Cevap A.
58. Türk Ceza Kanunu’na göre, failin kusurluluğuna ilişkin olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi
doğrudur?
A. İrade dışı alınan alkolün etkisiyle işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan kimsenin ceza
sorumluluğu hafifler.
B. Geçici nedenle, fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza
verilmez.
C. İradi olarak alınan alkolün etkisinde işlenen suçlar, taksirli suçlardır.
D. İradi olarak alınan uyuşturucunun etkisinde kasıtlı suç işlenemez.
E. İrade dışı alınan alkol veya uyuşturucu etkisi altında işlenen suçlar nedeniyle, suçun taksirli hali
cezalandırılıyor ise, fail bu neticeden dolayı sorumludur.
Çözüm
TCK m. 34 hükmüne göre: “(1) Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde
etkisiyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını
yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez.
(2) İradi olarak alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisinde suç işleyen kişi hakkında birinci fıkra hükmü
uygulanmaz”.
Alkol veya uyuşturucu madde etkisi altında işlenen suç, kasıtlı bir suç olabileceği gibi, taksirli bir suç da
olabilir. İradi olarak alınan alkolün, ceza sorumluluğu üzerine bir etkisi yoktur.
Ancak, irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu nedeniyle, failin kusuru bulunmadığı için, faile ceza
verilmez. Ancak, alkol veya uyuşturcu maddeyi faile veren kimse “dolaylı fail” olarak sorumlu tutulur.
Geçici bir nedenden dolayı (örneğin, ateşli hastalık vs.), işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını
algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye
ceza verilmez. Cevap B.
59. Türk Ceza Kanunu’na göre akıl hastalığı ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A. Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak
davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez.
B. Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak
davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişi hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.
C. Akıl hastası tarafından işlenen fiil haksızlık teşkil etmez.
D. İşlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişinin mahkûm olduğu ceza, süresi
aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir.
E. İşlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişinin kusurluluğu azalmıştır ve bu
kişiye ceza indirilerek verilir.
Çözüm
TCK m. 32 hükmüne göre: “(1) Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını
algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye
ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.
(2) Birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme
yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis cezası yerine
yirmi yıl hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir.
Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri
olarak da uygulanabilir”
Bu hükme göre, akıl hastalığının ceza sorumluluğu üzerine etkisi ikiye ayrılmaktadır:
- Algılama ve hareketleri yönlendirme yeteneğini “önemli ölçüde” etkileyen akıl hastalığı
- Algılama ve hareketleri yönlendirme yeteneğini “etkileyen” akıl hastalığı.
32
Akıl hastalığı, algılama ve hareketleri yönlendirme yeteneğini “önemli ölçüde” etkilemiş ise, faile ceza
verilmez, güvenlik tedbiri uygulanır.
Akıl hastalığı, algılama ve hareketleri yönlendirme yeteneğini “etkilemiş” ise, faile indirimli ceza
verilir. Ancak verilen ceza, kısmen veya tamemen güvenlik tedbiri olarak çektirilebilir.
Akıl hastası tarafından gerçekleştirilen eylem, haksızlık ve suç vasfını devam ettirir. Akıl hastalığı
halinde, kusurluluk (failin neticeden sorumululuğu/ kınanabilirliği) kalkar ya da hafifler. Cevap C
60. Türk Ceza Kanunu’na göre, aşağıdaki yaş gruplarından hangisinde bulunan çocukların kusur
yeteneğinin bulunup bulunmadığı araştırılmak zorundadır?
A. 12 yaşını doldurmamış çocuklar
B. 15 yaşını doldurmamış çocuklar
C. 18 yaşını doldurmamış çocuklar
D. 12 yaşını doldurup, 15 yaşını doldurmamış çocuklar
E. 12 yaşını dolduran çocuklar
Çözüm
Failin, algılama ve hareketlerine yönlendirme yeteneği ile (kusur yeteneği ile) doğrudan ilgili olan yaş
küçüklüğü TCK’de üç grup halinde incelenmektedir. TCK m. 31 hükmüne göre:
“(1) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişiler
hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
(2)işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukukî
anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması
hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
İşlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme
yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde
oniki yıldan onbeş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan onbir yıla kadar hapis cezasına
hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla
olamaz.
(3) Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında
suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde onsekiz yıldan yirmidört yıla; müebbet hapis
cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri
indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası oniki yıldan fazla olamaz”. Cevap D.
61. Türk Ceza Kanunu’na göre, gönüllü vazgeçme ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A. Gönüllü vazgeçmede hiçbir zorlama altında kalmadan özgür bir irade ile vazgeçmek gerekmektedir.
B. İcra hareketleri başlamadan önce, gönüllü vazgeçme mümkün değildir.
C. Gönüllü vazgeçme halinde failin vazgeçme anına kadar olan işlemiş olduğu suçlardan dolayı da hiçbir ceza
verilmez.
D. Netice meydana geldikten sonra da, gönüllü vazgeçme mümkündür.
E. Gönüllü vazgeçme, özel bir hüküm olup, bütün suçlar bakımından gönüllü vazgeçme hükümleri uygulanamaz.
Çözüm
Gönüllü vazgeçme, TCK m. 36 hükmünde düzenlenmiştir. Bu hükme göre:
“Fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya
neticenin gerçekleşmesini önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz; fakat tamam olan kısım esasen bir suç
oluşturduğu takdirde, sadece o suça ait ceza ile cezalandırılır”.
- Gönüllü vazgeçme, genel bir hüküm olup, bütün suçlar bakımından uygulanabilir.
- Gönüllü vazgeçme, icra hareketleri aşamasında olabileceği gibi, netice meydana gelmeden öncede
olabilir. Ancak, netice meydana geldikten sonra gönüllü vazgeçme mümkün değildir.
- Gönüllü vazgeçme halinde, ceza sorumluluğu bütünüyle kalkmaz. Ancak, gönüllü vazgeçme anına
kadar gerçekleştirilen eylem “başlı başına bir suç oluşturmuyor ise” ceza sorumluluğu yoktur. Eğer,
bu ana kadar gerçekleştirilen eylem, ayrı ve bağımsız bir suçu oluşturuyor ise, ceza sorumluluğu
vardır. Cevap A.
33
I. Salt hareket suçları
II. Taksirli suçlar
III. Neticesi sebebiyle ağırlaşan suçlar
IV. Olası kast ile işlenen suçlar
V. Kalkışma (teşebbüs) suçları
62.Yukarıdaki suç tiplerinden hangisi bakımından, teşebbüs hükümleri uygulanamaz?
A. I, III ve V B. I,II,III,IV ve V C. III,IV ve V D. II ve IV E. I,II ve IV
Çözüm
Suça teşebbüs, TCK m. 35 hükmünde düzenlenmiştir. Bu hükme göre:
“ (1) Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde
olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.
(2) Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet
hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir”.
Teşebbüsün şartları şunlardır:
- Suçun, kasten (doğrudan kast ile) işlenebilen bir suç olması (ön şart)
- Suçun icra hareketlerine elverişli hareketlerle (ve elverişli araçlarla) doğrudan doğruya (icra
hareketlerine) başlamış olmak,
- Failin, elinde olmayan sebeplerle suçu tamamlayamaması
Teoride ve uygulamada şu, suç tipleri bakımından teşebbüs hükümlerinin uygulanayacağı ifade
edilmektedir:
- Kalkışma suçlarına teşebbüs mümkün değildir
- Taksirli suçlar teşebbüse müsait değildir
- Şekli suçlara (neticesi harekete bitişik suçlar) teşebbüs mümkün değildir
- İhmali suçlar (saf ihmali suçlar) bakımından kural olarak teşebbüs mümkün değildir.
- Olası kastla işlenen suçlara teşebbüs mümkün değildir
- Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlar bakımından teşebbüs mümkün değildir. Cevap B.
63. Türk Ceza Kanunu’na göre, iştirakta bağlılık kuralına ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A. Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir.
B. Suçun işlenişine iştirak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde
bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır.
C. Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir.
D. Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için, asıl failin, en azından hazırlık hareketlerini yapması
gerekmektedir.
E. Özgü suçların işlenişine iştirak eden ve özel faillik niteliği taşımayan kişiler ise azmettiren veya yardım eden
olarak sorumlu tutulur.
Çözüm
İştirakta bağlılık kuralını düzenleyen TCK m. 40 hükmüne göre:
“(1) Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak
eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu
fiiline göre cezalandırılır.
(2) Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden
diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.
(3) Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için ilgili suçun en azından teşebbüs aşamasına varmış
34
olması gerekir”.
İşitrakte, şeriklerin ceza sorumluluğunun doğması için, asıl failin “en azından teşebbüs aşamasına” varmış
olması gerekir. Cevap D.
I. Sözde suç
II. İşlenemez suç
III. Etkin pişmanlık
64. Yukarıdakilerden hangisi, Türk Ceza Kanunu’nun genel hükümler bölümünde açıkça
düzenlenmemiştir?
A. I ve II B. I ve III C. Sadece I D. Sadece II E. I,II ve III
Çözüm
Türk Ceza Kanunu’nun genel hükümler bölümünde, “sözde (mefruz) suç”, “işlenemez suç (elverişsiz
teşebbüs)” ve “etkin pişmanlık” açık bir biçimde düzenlenmemiştir. Cevap E.
65. A, bir miktar menfaat sağlamak suretiyle B’den, C’yi öldürmesini istemiştir. B ise, öldürme suçundan
kullanacağı bıçağı temin etmiş ve C’nin evinin önünde beklemeye başlamıştır. C’yi gören B, bıçakla saldırmış ve
B’yi ağır bir biçimde yaralamıştır. Ancak, C’nin yaşlı ve hasta bir annesi olduğunu gören B, C’yi hastaneye
kaldırarak, kan kaybından ölmesine engel olmuştur.
Buna göre, A ve B’nin ceza sorumluluğuna ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A. B’nin herhangi bir ceza sorumluluğu yoktur.
B. A, kasten öldürme suçundan dolayı sorumludur.
C. B, kasten öldürmeye teşebbüs suçundan dolayı sorumludur.
D. A, kasten yaralama suçundan dolayı sorumludur.
E. B, kasten yaralama suçundan; A ise, kasten öldürmeye teşebbüs suçundan sorumludur.
Çözüm
Somut olayda, gönüllü vazgeçme söz konusudur. TCK m. 36 hükmüne göre: “Fail, suçun icra
hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini
önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz; fakat tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu takdirde, sadece
o suça ait ceza ile cezalandırılır”.
B, icra hareketini tamamlamış olmakla birlikte, kendi özgür iradesi ile “neticenin meydana gelmesine
engel olmuştur” (gönüllü vazgeçmiştir). Bu nedenle B, kasten öldürme veya kasten öldürmeye teşebbüs
suçlarından dolayı cezalandırılmaz. Ancak, gönüllü vazgeçme anına kadar olan eylem (bıçakla yaralama), ayrı bir
suç tipine (silahla kasten yaralama) sebep olduğu için, sadece bu suçtan dolayı cezalandırılır.
B’nin gönüllü vazgeçmesi azmettiren A bakımından sonuç doğurmaz. Çünkü, gönüllü vazgeçme “şahsi bir
sebep”tir. TCK m. 40/1 hükmüne göre: “Suçun işlenişine iştirak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını
önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır”. A, tamam
olan eylem nedeniyle “kasten öldürmeye teşebbüs” suçundan sorumludur. Cevap E.
66. Türk Ceza Kanunu’na göre, suç konusu üzerinde fiil hâkimiyeti kurmak suretiyle, suçun kanunî
tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden kişilerin sorumluluğuna ilişkin olarak
aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A. Fail olarak sorumlu tutulur.
B. Dolaylı fail olarak sorumlu tutulur.
C. Azmettiren olarak sorumlu tutulur.
D. Yardım eden olarak sorumlu tutulur.
E. Azmettirilen olarak sorumlu tutulur.
Çözüm
TCK m. 37/1 hükmüne göre: “Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her
biri, fail olarak sorumlu olur”. Cevap A.
35
Türk Ceza Kanunu’nun benimsediği iştirak sistemini şu şekilde ortaya koyabiliriz4:
İŞTİRAK
FAİLLİK ŞERİKLİK
(Hâkimiyete Göre) (Katkıya Göre)
Müşterek Faillik
Faillik Dolaylı Faillik Azmettirme Yardım Etme
↓
↓ ↓ ↓ ↓
Fonksiyonel (Ortak)
Harekete Hâkimiyet İradeye Hâkimiyet İradeyi Yönlendirme Fiil Hâkimiyeti Yoktur
Hâkimiyet
67. Türk Ceza Kanunu’na göre, yurt dışında işlenen aşağıdaki suçlardan hangisi yönünden tekerrür
hükümleri uygulanmaz?
A. Kasten yaralama B. Yağma C. Dolandırıcılık D. Hırsızlık E. Parada veya kıymetli damgada sahtecilik
Çözüm
Kural olarak yurt dışında işlenen suçlar, Türkiye’de tekerürre esas alınmaz. Ancak, TCK m. 58/4
hükmüne göre:
- Kasten öldürme,
- Kasten yaralama,
- Yağma,
- Dolandırıcılık,
- Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti
- Parada veya kıymetli damgada sahtecilik suçları
Nedeniyle yurt dışanda verilen mahkumiyet hükümleri, Türkiye’de tekerrür hükümleri uygulanırken
dikkate alınır.
Hırsızlık suçuna ilişkin olarak, yurt dışında verilen mahkumiyet kararı, Türkiye’de tekerrür hükümlerinin
uygulanmasında dikkate alınmaz. Cevap D.
68. Türk Ceza Kanunu’na göre; çocuklara karşı üstsoy veya bunlar üzerinde hüküm ve nüfuzu olan
kimseler tarafından işlenen suçlarda zamanaşımının başlangıç ânına ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi
doğrudur?
A. Suçun işlendiği andan itibaren başlar
B. Suçun öğrenildiği andan itibaren başlar
C. Çocuk 12 yaşını tamamladığı andan itibaren başlar
D. Çocuk 15 yaşını tamamladığı andan itibaren başlar.
E. Çocuğun on sekiz yaşını bitirdiği günden itibaren başlar.
Çözüm
TCK m. 66/6 hükmüne göre: “Zamanaşımı, tamamlanmış suçlarda suçun işlendiği günden, teşebbüs
halinde kalan suçlarda son hareketin yapıldığı günden, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme
suçlarda son suçun işlendiği günden, çocuklara karşı üstsoy veya bunlar üzerinde hüküm ve nüfuzu olan kimseler
tarafından işlenen suçlarda çocuğun onsekiz yaşını bitirdiği günden itibaren işlemeye başlar”. Cevap E.
4 Şekil için bkz. Birtek, Fatih, Ceza Hukuku Genel Hükümler (Temel Bilgiler), Adalet Yayınevi, Ankara 2016,
s. 354.
36
69. Türk Ceza Kanunu’na göre, belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve
özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet halinde, bu meslek veya
sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilmesi için öngörülen
süreye ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A. 1 aydan 1 yıla kadar
B. 2 aydan 2 yıla kadar
C. Üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere
D. Beş aydan az ve beş yıldan fazla olmamak üzere
E. Mahkumiyet hükmünün infazı tamamlanıncaya kadar
Çözüm
Türk Ceza Kanunu’nunda, hak yoksunlukları kural olarak sadece kasten işlenen suçlar bakımından
uygulanabilir. Ancak, sadece bir halde, taksirli suçlar bakımından da hak yoksunluğu uygulanabilmektedir.
TCK m. 53 hükmüne göre: kasıtlı suçlar yönünden hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak
“infaz tamamlanıncaya kadar” uygulanabilen hak yoksunlukları şunlardır:
- Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan
kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam
edilmekten yoksun bırakılma,
- Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksun bırakılma,
- Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi
olmaktan yoksun bırakılma,
- Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek
veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten yoksun
bırakılma.
Kasıtlı suçlardan dolayı, hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak, “seçme ve seçilme
ehliyetinden” yoksun bırakılma hak yoksunluğu, Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa Mahkemesi’nin 8/10/2015
tarihli ve E.: 2014/140, K.: 2015/85 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir.
Taksirli suçlar bakımından uygulanabilen tek hak yoksunluğu, TCK m. 53/6 hükmünde
düzenlenmiştir. Bu hükme göre: “ Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve
özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet halinde, üç aydan az ve üç yıldan
fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına
karar verilebilir. Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle
infazından itibaren işlemeye başlar”. Cevap C
I. Genel sağlık
II. Genel ahlak
III. Kamu güvenliği
70. Türk Ceza Kanunu’na göre, suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, yukarıdakilerden
hangisi bakımından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir?
A. I ve II B. Sadece III C. I ve III D. Sadece I E. I,II ve III
Çözüm
Türk Ceza Kanunu’nun 54. maddesine göre:
-İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun
işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur. Suçun işlenmesinde
kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli
olması durumunda müsadere edilir.
- Suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşyanın, ortadan
kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir surette imkansız kılınması halinde; bu
eşyanın değeri kadar para tutarının müsaderesine karar verilir.
- Suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu
37
nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyebilir.
- Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya, müsadere edilir.
- Bir şeyin sadece bazı kısımlarının müsaderesi gerektiğinde, tümüne zarar verilmeksizin bu kısmı ayırmak
olanaklı ise, sadece bu kısmın müsaderesine karar verilir.
- Birden fazla kişinin paydaş olduğu eşya ile ilgili olarak, sadece suça iştirak eden kişinin payının
müsaderesine hükmolunur. Cevap E.
38
CEZA HUKUKU GENEL HÜKÜMLER DERSİ
KARMA 70 Soru
Kesintisiz suçtan söz edebilmek için, devam eden neticenin failin kusurundan ileri
gelmesi ve devam eden neticeye son vermek konusunda failin iktidarının bulunması
gerekmektedir. Bazı suçlar (örneğin, hırsızlık veya haberleşmenin gizliliğini ihlal), hem ani
suç hem de kesintisiz suç şeklinde işlenebilir.
Kesintisiz suç, harekete göre yapılan bir suç sınıflandırması olup, bir suçun kesintisiz
suç olması, tek başına cezayı ağırlaştıran bir sebep değildir. Cevap B.
6. Türk Ceza Kanunu’na göre, hukuka uygunluk sebeplerinde sınırın aşılmasına ilişkin
olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A. Hukuka uygunluk sebeplerinde sınırın aşılması halinde, faile ceza verilmez.
B. Hukuka uygunluk sebeplerin, sınır taksirle aşılmış ise faile ceza verilmez.
C. Hukuka uygunluk sebeplerinde sınır, mazur görülebilcek korku, heyecan veya panikle
aşılmış ise faile ceza verilmez.
D. Hukuka uygunluk sebeplerinde, sınır taksirle aşılmış ise, fail her durumda cezalandırılır.
Çözüm
TCK m. 27 hükmüne göre: “(1) Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast
olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda
yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.
(2) Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri
gelmiş ise faile ceza verilmez”.
Bu hükme göre:
- Hukuka uygunluk sebeplerinde sınır kasten aşılmış ise, artık hukuka uygunluk
sebebi uygulanmaz, kasten işlenmiş suç vardır.
- Hukuka uygunluk sebeplerinde sınır, taksirle aşılmış ise, her durumda değil “fiil
taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyor ise” ceza sorumluluğu söz konusu olur ve
faile indirimli ceza verilir.
- Sadece meşru savunma bakımından (bütün hukuka uygunluk sebeplerinde
değil), sınır, mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaşla aşılmış ise, faile
ceza verilmez (Ancak bu halde beraat kararı da verilmez. CMK’ya göre, bu halde,
kusurun bulunmaması nedeniyle ceza verilmesine yer olmadığına karar verilir).
Bu hal, kusurluluğu kaldıran bir hal olarak düzenlenmiştir. Cevap E.
7. Hız sınırlarının çok üzerinde seyreden A, önündeki aracın aniden durması üzerine
zamanında fren yapamamış ve bu araca çarpmamak için direksiyonu çevirerek yol
kenarında bulunan bir araca (C’nin aracına) çarparak durabilmiştir. Çarpma nedeniyle C’nin
aracında büyük çaplı maddi hasar meydana gelmiştir.
Buna göre, A’nın ceza sorumluluğuna ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A. Olayda bir hukuka uygunluk sebebi bulunduğu için cezalandırılmaz.
B. Mala zarar verme suçundan dolayı cezalandırılır.
C. Mala zarar verme suçunun taksirli hali cezalandırılmadığı için cezalandırılmaz.
D. Hukuka uygunluk sebebinde sınırı, taksirle aştığı için cezalandırılmaz.
E. Sadece tazminat sorumluluğu vardır.
Çözüm
TCK m. 25/2 hükmüne göre: “Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup,
bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir
tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve
kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez”.
Zorunluluk hali, bir hukuka uygunluk sebebi olmayıp, kusurluluğu kaldıran bir
sebeptir. CMK’ya göre, zorunluluk halinde beraat kararı değil, “kusurun bulunmaması
nedeniyle ceza verilmesine yer olmadığına” karar verilir.
Zorunluluk halinde, “tehlike” ve tehlikeye karşı “korunma” söz konusudur.
Zorunluluk Haline İlişkin Şartlar
Zorunluluk halinde, fail tehlikeye “bilerek” (doğrudan kast ile, olası kast ile veya
bilinçli taksirle) sebep olmuş ise, artık zorunluluk halinden faydalanamaz. Oysa, meşru
müdafaada ise, savunmada bulunan kişi, meşru müdafaanın şartlarını kurgulamadıkça
(tasarlamadıkça), tehlikeye bilerek neden olsa dahi, meşru müdafaa hakkında faydalanır.
Somut olayda, hız sınırlarının çok üzerinde seyreden sürücü A, bilinçli taksirli olarak
tehlikeyi ortaya çıkarmış ve bu tehlikeden (öndeki araca çarpma tehlikesinden)
kurtulabilmek için yol kenarında bekleyen araca çarpmış ve bu araca zarar vermiştir. Sürücü
A, tehlikeye bilerek neden olduğu için, zorunluluk halinden faydalanamaz ve C’nin aracına
verdiği “kasıtlı” zarar nedeniyle, mala zarar verme suçundan dolayı cezalandırılır. Cevap B.
8. Aşağıdakilerden hangisi, Anayasa’da düzenlenen ceza hukuku ilkeleri arasında yer
almaz?
A. Kusursuz suç ve ceza olmaz ilkesi
B. Ceza sorumluluğunun şahsiliği
C. Ölüm ve genel müsadere cezası verme yasağı
D. Aleyhe kanunun geçmişe yürüme yasağı
E. Suçta ve cezada kanunilik
Çözüm
Anayasa’nın 38. maddesinde, “suç ve cezalara ilişkin esaslar” düzenlenmiştir. Bu
hüküm altında, hem ceza hukukuna hem de ceza muhakemesi hukukuna ilişkin bazı ilkelere
yer verilmiştir.
Anayasa’nın 38. Maddesinde Düzenlenen İlkeler
Ceza Hukukuna İlişkin İlkeler Ceza Muhakemesi Hukukuna İlişkin İlkeler
CE BİR
Mutlak Cebir Nispi/Zorlayıcı Cebir
(Vis Absoluta) (Vis Compulsiva)
İradeyi ortadan İradeyi etkiler/zorlar
kaldırır ↓
↓ Cebir uygulayan kişi
Cebir uygulayan kişi “dolaylı fail” olarak
“doğrudan fail” sorumlu olur
olarak sorumlu olur
Refleksler, iradi (düşünsel) süreç olmaksızın vücudun gösterdiği biyolojik bir tepki ve bünyevi
reaksiyon olduğu için, refleks halindeki davranış ceza hukuku anlamında “fiil” sayılmaz. Cevap A.
Bu soru açısından, A, B ve D seçenekleri doğru. Bu sebeple –soru kökü hatalı olduğu için- bu soru
herkes için doğru kabul edilecektir.
30. Haklı savunmaya (meşru müdafaa) ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A. Ceza sorumluluğunu azaltan bir sebeptir.
B. Haklı savunma olabilmesi için, sadece hayata ve beden dokunulmazlığına yönelmiş bir
saldırının bulunması gerekir.
C. Haklı savunmada, saldırıya maruz kalan kişinin kendisini savunması bakımından
zorunluluk bulunmalıdır.
D. Haksız saldırı mutlaka suç niteliğini taşımalıdır.
E. Haksız saldırı sadece, savunmada bulunan kişiye karşı yapılmış olmalıdır.
Çözüm
TCK m. 25/1 hükmüne göre: “Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş,
gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre
saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez”.
Meşru savunma, bir hukuka uygunluk nedeni olduğu için, ceza sorumluluğunu
kaldıran bir haldir. Meşru (haklı) savunmanın/ meşru müdafaanın saldırıya ve savunmaya
ilişkin şartları şunlardır:
Meşru Müdafaanın Şartları
Cevap C
31. Türk Ceza Kanunu’na göre, ilgilinin (mağdurun) rızasına ilişkin olarak
aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A. İlgilinin, üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakka ilişkin ise, bir hukuka
uygunluk nedeni olarak kabul edilebilir.
B. Rıza, eylemden önce veya en geç eylem sırasında gösterilmiş ise, hukuka uygunluk sebebi
olarak kabul edilebilir.
C. Rıza, hile ile sakatlanmış ise geçerli bir rıza olarak kabul edilemez.
D. Rıza, bütün suç tipleri bakımından bir hukuka uygunluk nedenidir.
E. Geri alınan rızaya dayalı olarak gerçekleştirilen eylem, hukuka uygun olarak kabul
edilemez.
Çözüm
Üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakka ilişkin olmak kaydı ile
mağdurun bir eyleme rıza göstermiş olması fiilin hukuka aykırılığını ortadan kaldırır.
Nitekim TCK m. 26/2 hükmüne göre, kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir
hakka ilişkin olarak göstereceği rıza üzerine fiili işleyen kimse, “fiil kanunda yer alan suç tipine
uygun olsa dahi” hukuka aykırı kabul edilemez. Rıza bir fiili, baştan itibaren hukuka uygun
hale getirir.
Rıza, bütün suçlar bakımından bir hukuka uygunluk sebebi değildir. Sadece,
mağdurun (ilgilinin) üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği hukuki değerler
bakımından bir hukuka uygunluk sebebidir. Örneğin; devlete ve topluma ilişkin
menfaatler, yaşama hakkı, beden dokunulmazlığı, insanlık onuru gibi hususlarda, rıza bir
hukuka uygunluk sebebi olarak kabul edilemez. Yine, rıza suçun unsuru ise (örneğin,
göçmen kaçakçılığı veya reşit olmayanla cinsel ilişki suçlarında olduğu gibi), hukuka
uygunluk sebebi olarak kabul edilemez.
Rızanın hukuka uygunluk sebebi olarak kabul edilebilmesi için şu şartların
gerçekleşmesi gerekmektedir:
- Üzerinde mutlak surette tasarruf imkanı bulunan bir hak olmalı,
- Rıza gösteren, rıza göstermeye ehil olmalı,
- Rıza, eylemden önce ve en geç eylem sırasında gösterilmiş olmalı,
- Rıza, cebir, hile veya tehdit ile sakatlanmamış olmalı,
- Rıza, geri alınmamış olmalı,
- Rıza gösterilen konuda, rıza ile belirlenen sınır aşılmamalı. Cevap D.
32. Türk Ceza Kanunu’na göre, özgü (mahsus) suça ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi
doğrudur?
A. Bazı suç tipleri bakımından, özel faillik niteliği taşımayan kişiler de fail olarak
cezalandırılabilir.
B. Kamu görevlilerinin işlemiş oldukları bütün suçlar özgü suçtur.
C. Özgü suçlara iştirak eden ve özel faillik sıfatı taşımayan kimseler de müşterek fail olarak
sorumlu tutulur.
D. Özgü suçlar, ancak doğrudan kast ile işlenebilir.
E. Özgü suç, ceza sorumluluğunu ağırlaştırır.
Çözüm
TCK m. 40/2 hükmüne göre: “Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail
olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak
sorumlu tutulur.”
Kanun koyucunun bazı suçları ancak belli sıfatları haiz kimselerin (Örneğin; zimmet
suçunun ancak kamu görevlisi olan bir kimse tarafından işlenebilmesi gibi.) işleyebileceğini
öngörmüş ise bu türden suçlara özgü suçlar adı verilmektedir. Bu suçlar bakımından, suçu
birlikte işleyen (müşterek fail) ve fakat kanun koyucunun aradığı sıfatı taşımayan fail, fail
olarak cezalandırılmamakta; bunun yerine azmettiren ya da yardım eden sıfatıyla
sorumlu tutulmaktadır.
Özgü suç, suçun maddi unsurlarından “fail” ile ilgisi vardır. Bu nedenle, özgü suç ile
manevi unsur veya faile verilecek ceza arasında bir ilişki söz konusu değildir. Özgü suçlar,
doğrudan kast ile işlenebileceği gibi, olası kastla hatta taksirle dahi işlenebilir.
Özgü suç, iştirak hükümleri bakımından önem taşımaktadır. Zira özgü suçlarda
kanun koyucunun öngördüğü vasfı taşımayan kimseler, fail sıfatıyla değil azmettiren veya
yardım eden sıfatıyla sorumlu olurlar (Bağlılık kuralı, T C.K. m. 40/2).
Özgü suç bakımından, iştirakta bağlılık kuralının iki suç bakımından “kanun ile
getirilmiş” istisnası bulunmaktadır. Bunlar, işkence ve rüşvet suçlarıdır.
TCK’nin işkence suçunu düzenleyen 94. maddesine göre (4. fıkra), “İşkence suçunun
işlenişine iştirak eden diğer kişiler de kamu görevlisi gibi cezalandırılır.”
Rüşvet suçunu düzenleyen TCK’nin 252. maddesinin 5. fıkrasına göre de: “Rüşvet
teklif veya talebinin karşı tarafa iletilmesi, rüşvet anlaşmasının sağlanması veya rüşvetin temini
hususlarında aracılık eden kişi, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın, müşterek
fail olarak cezalandırılır.” Cevap A.
33. Türk Ceza Kanunu’na göre, hata ile ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi
doğrudur?
A. Fiil hatası, sadece kasta dayanan sorumluluğu kaldırır.
B. Fiil hatası, suçun kanuni tanımındaki neticenin istenmemesidir.
C. Fiilin haksızlığı konusundaki kaçınılmaz hata, failin kusurunu kaldırır.
D. Cezayı ağırlaştıran nitelikli hallerdeki hata, failin işlediği suça ilişkin kastını ortadan
kaldırır.
E. Hukuka uygunluk sebeplerinin şartlarındaki hata, sadece kastı kaldırır; taksirli suçtan
dolayı sorumluluk devam eder.
Çözüm
Kusurluluğu kaldıran/ azaltan bir sebep olan “hata” hali, TCK m. 30 hükmünde
düzenlenmiştir. Bu hükme göre:
“(1) Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse,
kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hali saklıdır. [fiil hatası]
(2) Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hallerinin gerçekleştiği
hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır. [nitelikli hallerde hata- fiil hatası]
(3) Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda
kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır. [ceza sorumluluğunu kaldıran/
azaltan hallerde hata]
(4) İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi,
cezalandırılmaz” [yasak hatası/ haksızlık yanılgısı]
1 Tablo için bkz. Hakeri, Hakan, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 14. Baskı, Ankara 2015, s. 380.
- TCK m. 30/1 hükmünde, suçun maddi unsurlarında hata, bu hata sadece kastı
kaldırır, eylemin taksirli hali suç ise, taksirli suçtan dolayı sorumluluk devam
eder.
- TCK m. 30/2 hükmünde, suçun nitelikli unsurlarında hata, fail bilmediği nitelikli
halden dolayı cezalandırılmaz, suçun basit/ temel halinden dolayı cezalandırılır.
- TCK m. 30/3 hükmünde ceza sorumluluğunu kaldıran ve azaltan nedenlerde hata
(hukuka uygunluk sebeplerinde hata ve kusurluluğu kaldıran/azaltan sebeplerde
hata), ceza sorumluluğunu kaldıran/ azaltan sebeplerde “kaçınılmaz” hataya
düşen kişi kusurlu kabul edilmez ve cezalandırılmaz. Ancak, hata “kaçınılabilir”
bir hata ise, bu türden hatanın ceza sorumluluğuna etkisi yoktur.
- TCK m. 30/4 hükmünde, hukuki hata (normun varlığında hata), fail kusurlu kabul
edilmez ve cezalandırılmaz (bu tür hata, failin kusurunu kaldırır). Cevap C
34. Türk Ceza Kanunu’na göre, aşağıdaki hallerden hangisindeki hatanın, ceza
sorumluluğuna etki edebilmesi için, “kaçınılmaz” olması gerekir?
A. Fiil konusundaki hata
B. Cezayı ağırlaştıran nitelikli hallerdeki hata
C. Suçun konusun hata
D. Hukuka uygunluk sebebinin şartlarında hata
E. Mağdurun şahsında hata
Çözüm
TCK m. 30 hükmüne göre:
“(1) Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse,
kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hali saklıdır. [fiil hatası]
(2) Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hallerinin gerçekleştiği
hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır. [nitelikli hallerde hata- fiil hatası]
(3) Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda
kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır. [ceza sorumluluğunu kaldıran/
azaltan hallerde hata]
(4) İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi,
cezalandırılmaz” [yasak hatası/ haksızlık yanılgısı]
TCK m. 30 hükmüne göre, suçun kanuni tanımındaki maddi unsurlarda (fiil, fail,
mağdur, suçun konusu) ve cezayı ağırlaştıran nitelikli hallerde hatanın ceza sorumluluğuna
etki edebilmesi için “kaçınılmaz” olmasına gerek yoktur. Esaslı bir hata olması yeterlidir.
Ancak, ceza sorumluluğunu kaldıran ya da azaltan hallerde hata ve yasak hatasında
(fiilin haksızlığı konusundaki hatada), hatanın ceza sorumluluğunu kaldırabilmesi için
“kaçınılmaz” olması gerekmektedir. Cevap D.
35. Türk Ceza Kanunu’na göre, haksız tahrikin uygulanma şartlarına ilişkin olarak
aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A. Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için, fiilin hiddet veya şiddetli elemin etkisi
altında işlenmiş olması gerekir.
B. Hiddet veya şiddetli eleme neden her fiil, haksızlık vasfını taşımasa dahi, haksız tahrik
teşkil eder.
C. Haksız tahrik altında işlenen suç, haksız eylemden hemen sonra işlenmelidir.
D. Haksız tahrik halinde faile ceza verilmez; sadece güvenlik tedbiri uygulanır.
E. Haksız eylemin, suçu işleyen kişiye yönelmediği hallerde, haksız tahrik hükümleri
uygulanamaz.
Çözüm
TCK m. 29 hükmüne göre: “Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin
etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört
yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde
verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir”.
Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için şu şartların varlığı zorunludur:
- “Haksız” bir eylem bulunmalıdır (eylem haksız değil ise, bu eylemden dolayı
hiddet veya şiddetli elem ortaya çıkmış bile olsa, haksız tahrik hükümleri
uygulanamaz),
- Haksız eylem, suç işleyen kişiye yönelik olabileceği gibi, bir başkasına (bir
yakınına veya herhangi bir kimseye) karşı da olabilir. Haksız eylemin kime karşı
yapıldığı değil, “hiddet veya şiddetli elem” doğurup doğurmadığı önemlidir.
- Haksız eylemden doğan, hiddet veya şiddetli elem devam ederken “bu etki
altında iken” suçun işlenmiş olması gerekir. Suçun, haksız eylemden hemen sonra
işlenmesine gerek yoktur.
- Haksız eylemden kaynaklanan hiddet veya şiddetli elem etkisi altında işlenen
suçun, haksız eylemi yapan kişiye yönelik olarak işlenmesi gerekir.
- Haksız tahrik, kusurluluğu azaltan bir hal olduğu için, ceza sorumluluğu
kalkmaz, hafifler. Cevap A.
36. Türk Ceza Kanunu’na göre, failin kusurluluğuna ilişkin olarak aşağıdaki ifadelerden
hangisi doğrudur?
A. İrade dışı alınan alkolün etkisiyle işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını
algılayamayan kimsenin ceza sorumluluğu hafifler.
B. Geçici nedenle, fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış
olan kişiye ceza verilmez.
C. İradi olarak alınan alkolün etkisinde işlenen suçlar, taksirli suçlardır.
D. İradi olarak alınan uyuşturucunun etkisinde kasıtlı suç işlenemez.
E. İrade dışı alınan alkol veya uyuşturucu etkisi altında işlenen suçlar nedeniyle, suçun
taksirli hali cezalandırılıyor ise, fail bu neticeden dolayı sorumludur.
Çözüm
TCK m. 34 hükmüne göre: “(1) Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya
uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille
ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez.
(2) İradi olarak alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisinde suç işleyen kişi hakkında birinci
fıkra hükmü uygulanmaz”.
Alkol veya uyuşturucu madde etkisi altında işlenen suç, kasıtlı bir suç olabileceği gibi,
taksirli bir suç da olabilir. İradi olarak alınan alkolün, ceza sorumluluğu üzerine bir etkisi
yoktur.
Ancak, irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu nedeniyle, failin kusuru bulunmadığı
için, faile ceza verilmez. Ancak, alkol veya uyuşturcu maddeyi faile veren kimse “dolaylı
fail” olarak sorumlu tutulur.
Geçici bir nedenden dolayı (örneğin, ateşli hastalık vs.), işlediği fiilin hukuki anlam ve
sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği
önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Cevap B.
37. Türk Ceza Kanunu’na göre akıl hastalığı ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi
yanlıştır?
A. Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya
bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan
kişiye ceza verilmez.
B. Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu
fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişi
hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.
C. Akıl hastası tarafından işlenen fiil haksızlık teşkil etmez.
D. İşlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişinin
mahkûm olduğu ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına
özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir.
E. İşlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişinin
kusurluluğu azalmıştır ve bu kişiye ceza indirilerek verilir.
Çözüm
TCK m. 32 hükmüne göre: “(1) Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve
sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli
derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.
(2) Birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını
yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl,
müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek ceza, altıda birden
fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya
tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir”
Bu hükme göre, akıl hastalığının ceza sorumluluğu üzerine etkisi ikiye ayrılmaktadır:
- Algılama ve hareketleri yönlendirme yeteneğini “önemli ölçüde” etkileyen akıl
hastalığı
- Algılama ve hareketleri yönlendirme yeteneğini “etkileyen” akıl hastalığı.
Akıl hastalığı, algılama ve hareketleri yönlendirme yeteneğini “önemli ölçüde”
etkilemiş ise, faile ceza verilmez, güvenlik tedbiri uygulanır.
Akıl hastalığı, algılama ve hareketleri yönlendirme yeteneğini “etkilemiş” ise, faile
indirimli ceza verilir. Ancak verilen ceza, kısmen veya tamemen güvenlik tedbiri olarak
çektirilebilir.
Akıl hastası tarafından gerçekleştirilen eylem, haksızlık ve suç vasfını devam ettirir.
Akıl hastalığı halinde, kusurluluk (failin neticeden sorumululuğu/ kınanabilirliği) kalkar ya
da hafifler. Cevap C
38. Türk Ceza Kanunu’na göre, aşağıdaki yaş gruplarından hangisinde bulunan
çocukların kusur yeteneğinin bulunup bulunmadığı araştırılmak zorundadır?
A. 12 yaşını doldurmamış çocuklar
B. 15 yaşını doldurmamış çocuklar
C. 18 yaşını doldurmamış çocuklar
D. 12 yaşını doldurup, 15 yaşını doldurmamış çocuklar
E. 12 yaşını dolduran çocuklar
Çözüm
Failin, algılama ve hareketlerine yönlendirme yeteneği ile (kusur yeteneği ile)
doğrudan ilgili olan yaş küçüklüğü TCK’de üç grup halinde incelenmektedir. TCK m. 31
hükmüne göre:
“(1) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu
kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri
uygulanabilir.
(2)işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği
fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme
yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler
hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiilin hukukî anlam ve
sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde,
bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş
yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan onbir yıla kadar hapis cezasına
hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan
fazla olamaz.
(3) Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler
hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde onsekiz yıldan yirmidört
yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına
hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası oniki
yıldan fazla olamaz”. Cevap D.
YAŞ KÜÇÜKLÜĞÜ
ÇÖZÜM
Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar
Madde 50-
(1) Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde
duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;
a) Adlî para cezasına,
b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya
tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine,
c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde
barınma imkanı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye,
d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya
belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,
e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen
yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın
yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek
ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya,
f) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla
kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya çevrilebilir.
Velayet, vesayet veya kayyımlık yetkilerinin yasaklanması, bir seçenek yaptırım değil hak
yoksunluğudur. Cevap B.
49. Türk Ceza Kanunu’na göre, aşağıdakilerden hangisi dava ve cezayı düşüren
sebeplerden birisi değildir?
A. Sanığın ölümü.
B. Dava/ ceza zamanaşımının dolması.
C. Takibi mağdurun şikayetine bağlı suçlarda şikayetin geri alınması.
D. Genel af
E. Mağdurun davaya katılmaması.
ÇÖZÜM
TCK’ye göre, “mağdurun davaya katılmaması” dava ve cezayı düşüren bir sebep
değildir. Cevap E.
50. Türk Ceza Kanunu’na göre, “şikayet”e ilişkin olarak aşağıdakilerden hangisi
yanlıştır?
A. Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde
şikayette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.
B. Şikâyet hakkı olan birkaç kişiden birisi şikayet süresini geçirirse bundan dolayı diğerlerinin hakları
düşmez.
C. Mağdurun şikayetten vazgeçmesi halinde –şüphe/ sanık kabul etmese dahi- dava düşer.
D. Kovuşturma yapılabilmesi şikayete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören
kişinin vazgeçmesi davayı düşürür ve hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına
engel olmaz.
E. İştirak halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikayetten vazgeçme, diğerlerini de kapsar.
ÇÖZÜM
TCK m. 73 hükmüne göre:
- Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde
şikayette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.
- Zamanaşımı süresini geçmemek koşuluyla bu süre, şikayet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim
olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlar.
- Şikayet hakkı olan birkaç kişiden birisi altı aylık süreyi geçirirse bundan dolayı diğerlerinin
hakları düşmez.
- Kovuşturma yapılabilmesi şikayete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar
gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür ve hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın
infazına engel olmaz.
- İştirak halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikayetten vazgeçme, diğerlerini de
kapsar.
- Kanunda aksi yazılı olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez.
- Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikayetten vazgeçmiş olmasından ileri
gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk
mahkemesinde de dava açamaz. Cevap C