Professional Documents
Culture Documents
Beşiktaş’ta oturan İbrahim Naci, Çanakkale Cephesine gitme emri geldiğinde bir
küçük defter satın aldı ve günlük tutmaya başladı.Önce defterini açtı ve baştaki iç kapağa
şu satırları yazdı:
4-6 Haziran 1915’te 3. Kirte Muharebesi sürecinde İbrahim Naci kendi isteğiyle
İntepe’deki ileri hatlara giderken şunları yazar: “Ben siperde düşmanla karşı karşıya
olmalıyım. Çünkü çarpışmak , boğuşmak istiyorum. Kan , ateş , ölüm görmek, düşmana
da kan kusturmak istiyorum. Hem ben kendimin ne olduğunu anlayayım, hem düşman…”
Bu cümledeki muhteşem yalınlık ve fedakarlık, bugünü borçlu olduğumuz insanların nasıl
ölüme gittiklerini özetliyor.
İbrahim Naci’nin ölümle olan hesaplaşması, diğer şehitlerle ilgili yazdığı son derece
dokunaklı cümlelerde ortaya çıkar.Yeni kazılmış mezarları gördükçe onlar ve geride
bıraktıklarını düşünür:
“Ve kim bilir bu sararmış, dökülmüş siyah toprakların katı sinesine bırakılan bu
vücutlar muharebeye nasıl bir geri dönmek ümidi ile girmişlerdi…Muharebeye girmek,
didişmek, boğuşmak, mel’un düşmanı kahretmek , mahvetmek, sonra yaralanmak, nişan
almak, terfi etmek, her şey onun düşüncesinde vardı. Ölüm bile…”
Bu yüksek duyarlılık başkalarının acılarını öne çıkartırken, 21 yaşındaki genç
teğmenin hem kendi, hem onlar adına hissettiği tek korkuyu da dile getirir. Ölüm değil,
unutulmak :
İbrahim Naci’nin alayı 21 Haziran’da ateş hattına girmek üzere emir alır: “ Saat
7.00. Geceden beri düşman taarruz ediyor.Şimdi gidiyoruz. Allah hayreylesin.”.
Başka ölümlere hassas, kendi ölümüne pervasız İbrahim Naci de bu sırada şehit
düşer. Şehit İbrahim Naci’nin naaşı arkadaşlarınca geri taşınır. Bölük komutanı Yüzbaşı
Bedri Efendi, İbrahim Naci’nin günlüğünü alır, okur ve devamındaki sayfaya bir not
yazar :
Ölüme meydan okuyan, tek korkuları sadece unutulmak olan bu insanların gerçek
mezarları kayboldu. Ta ki İbrahim Naci’nin günlüğü ortaya çıkana kadar.Günlükle birlikte
tekrar canlandılar ve bize, tüm şehitler adına seslendiler : “ Burada yatıyoruz, toprağın
altında. Yaşadığınız ülke, bizim kemiklerimizle vücut buldu. Bizleri unutmayın.”