You are on page 1of 1

Öğretmen olmak mı öğretmenlik yapmak mı?

Doğan Cüceloğlu ile İrfan Erdoğan'ın sohbetlerinden oluşan bu kitapta bir öğretmen adayı olarak beni
en çok etkileyen kısım burasıydı. Her öğretmen, öğretmen olduğunu mu sanıyordu yoksa gerçekten
öğretmenlik mi yapıyordu? Bana göre öğretmen, başarısızlıklara rağmen başarılı olmayı kafaya
koymuş, krizi fırsata çevirebilen kişidir. Ne pahasına olursa olsun yeni nesiller yetiştirdiğinin farkında
olmalıdır. Öğretmenlik yapmayı aşıp öğretmen olmak gerekir. Gerçekten öğretmen olmak nedir?
Mesleğini hissederek, yaşayarak, öğrencilerin sorunlarıyla kendi sorunuymuş gibi ilgilenerek, işini
severek yapan, mesaisini doldurmak ve günü bitirmek için işe başlayan değil, her gün öğrencilerine
yeni bir şey öğretmek hevesiyle işine giden kişidir. Mesleğini yaşam felsefesi haline getirmelidir.
Öğretmenlik yapan kişi; verilen görevleri yapar, oynaması gereken rolleri oynar. "Öğretmenlik yapan,
öğretmen-öğrenci ilişkisi kurar; bundan başka da bir şey bilmez. Öğretmen olan ise öğrencisiyle insan-
insan ilişkisi kurar.”
Kitapta iki farklı öğretmen-öğrenci ilişkisine yer verilmiştir. Birinci ilişkide öğretmen yönlendiren,
korkulan, güçlü konumda görülen kişi; öğrenci ise öğretmenden daha zayıf, güçsüz konumdadır. İkinci
ilişkide ise öğretmen ile öğrenci birbirlerini yoldaşı olarak gördükleri ifade edilir. Öğretmen; öğretmeye
meraklı, heyecanlı, sevilen ve saygı duyulan bir konumdayken öğrenci de öğretmeninden yeni bilgiler
öğrenmeye meraklı ve sorgulayıcı bir konumdadır. İkinci ilişkiyi başarabilen öğretmen gerçekten
öğretmen olan kişidir. Bence her öğretmen öğrencisine karşı dost gibi yaklaşmalı, onunla sohbet
edebilmeyi bilmeli ve karşındaki çocuğa umut aşılamalıdır.
Kitapta üzerinde durulan diğer konu ise öğretmende olması gereken değerlerdi. Hakikat saygısı ve
sevgisi, sınırlar ve sorumluluk bilinci, şevkle gayret etmek, sevgi, güven, hizmet etme bilinci, teşekkür
etmek, iç huzuru, denge, empati, adil olmak, dürüstlük ve iş birliği bu değerlerdendir. Bu özellikleri
okuduğumda ne kadar kutsal bir mesleğin adayı olduğumu düşündüm. Gerçekten bu özelliklere sahip
olduktan sonra mesleğinde kötü eleştirisi alan birini düşünemiyorum. Keşke her öğretmen karşındaki
öğrencilere karşı bu özelliklere sahip olsa.
Yaptıkları sohbetlerdeki biri de hazırlıktı. Öğretmen dersini anlatmadan önce dersine hazırlanmalı ve
planını yapmalıdır. İster otuz yılı aşkındır öğretmenlik yapan birisi olsun ister iki senedir öğretmenlik
yapan birisi olsun; bu hazırlık hem mesleğini severek yaptığının bir göstergesi hem de öğrencilere ışık
olmanın bir adımıdır. Öğretmen karşındakilere öğreteceklerinin ne büyük fayda sağlayacağının
farkında olursa öğrencilerin gözünde o kadar hayran duyulan, saygıdeğer bir öğretmen olarak gözükür.
Bir cümledeki özne ne ise eğitimde de öğretmen odur. Öğretmen, eğitimin vazgeçilmez unsurudur. Bir
cümle öznesiz olabilir mi? Ne kadar her cümlede kendini belli etmese de gizli özne vardır. Bence
öğretmenin de rolünün ağırlığı azalabilir ya da çoğalabilir fakat cümlenin öznesiz olmaması gibi
eğitimde de öğretmensiz devam edilemez.
Öğretmen, öğrencilere yol gösterebilmesi için ilk önce kendini tanımalıdır. Duruşu, hareketleri, hayata
bakışı, insanlara davranışları ile örnek olmalıdır. Öğrenme, bir bilimsel süreç olduğu için öğretmen de
bir bilim insanıdır. Ayrıca kitapta yazar öğretmenin filozof bakış açısına sahip olması gerektiğini
vurgulanıyor. Bu bakış açısıyla kapsamlılığın arttığı, derin düşünmeyi sağladığı, sorgulayıcı tavrına
girdiği görülür. Bu açıdan filozof bakış açısında olması çok değerlidir.
Genel olarak değerlendirdiğimde akıcı ve anlaşılır diliyle her öğretmenin okuması gerektiğini
düşündüğüm ve beni her açıdan sorgulatan bir kitap oldu. Kitabı okuyan her öğretmen dönüp baktığında
eminim kendini sorguya çekecektir. Öğretmen olmak mı öğretmenlik yapmak mı ayrımını hiçbir zaman
unutmayacağım. Umarım her öğretmen bir gün öğretmenlik yapmayı aşıp gerçekten öğretmen olur.

You might also like