Professional Documents
Culture Documents
3. Roma Krallığı'nın başlangıçta soy unsuruna dayanan örgütlenme yapısı zamanla nasıl bir örgütlenmeye dönüşmüştür?
Cevap: Roma'da başlangıçta tümüyle soy temelli bir örgütlenme varken bu zamanla yerini ikamet ve özel mülkiyet temelli bir
örgütlenmeye bırakır. Buna göre, tüm yurttaşlar patrici (yani soylu) ya da pleb (yani herhangi bir soyla ilişkisi olmayanlar) oluşları bir
yana, servetlerine göre tasnif edilir ve su yeni tasnif, çoluk çocuklarından (proles) başka serveti olmayanlar, yalnızca 'çocuk
üretebilenler', 'çocuk emzirmekten başka mahareti olmayanlar' anlamında kullanılan proletarii, yani toplumun en yoksulları olan yeni bir
kesimi ortaya çıkarır. Yeni örgütlenme servet ölçüsünü kullansa da aslında soyluluk servetle birlikte baskın niteliğini de sürdürmektedir.
Öyle ki krallığın yıkılarak cumhuriyetin kurulmasıyla yeni yönetim halka aitmiş gibi görünse bile baskın olan şey, yeni rejimin
karakterinin de soyluluk tarafından biçimlendirilmiş oluşuydu. Soyluların hakimiyetindeki cumhuriyet düzeninde pleb’ler, patrici’lerin
siyasal haklarını meşrulaştırmaktan başka işe yaramıyorlardı. Bu da pleb’lerin siyasal haklarını genişletmek için sürekli olarak mücadele
etmesine yol açmış görünüyor. Pleb’ler iki yüz yıla yayılan bir mücadele süreci içinde büyük haklar elde etmeyi başardılar; borç
köleliğine son verilmesi, kendilerine özgü bir meclis ile yöneticiler kurulunun oluşturulması, patrici’lerle evlenme yasağının kaldırılması
ve yüksek devlet görevlerinin pleb’lere açılması bunlardan bazılarıdır. Özellikle evlenme yasağının ortadan kalkması ve zenginleşmiş
pleb’ler ile patricimensuplarının birleşmesiyle, optimates denilen yepyeni bir sınıf ortaya çıkmıştır. Böylece Roma dünyasının iki büyük
hakim sınıfı gelişimini tamamlamış oldu. Bunların karşısında ise giderek yoksullaşan ve siyasal sistemden de dışlanan artık yoksulları
nitelemek için kullanılacak bir terime dönüşen popularesile ifade edilen halk vardır.
4. Yunanlı düşünür Polybios, Roma siyasal rejimi için nasıl bir yönetim biçimi öngörmüştür?
Cevap: Polybios’a göre devlet tümüyle doğal olarak ortaya çıkmaktadır; bunun nedeni de güce dayanmasıdır. Bu yüzden ilk yönetimi
biçimi de güce dayanan tiranlık ya da despotluk olmaktadır. Ancak aklın ve mantığın hâkimiyetiyle despotluk yerini monarşiye bırakır.
Ancak monarşi kısa zamanda gücün mutlak sanılmasıyla yeniden despotluğa dönüşmektedir. Bu da soyluların ayaklanıp rejimi
yıkmalarına neden olmaktadır. Diğer yandan aristokrasi de kendisini zenginlik hırsına kaptırınca rejimin niteliği oligarşiye
dönüşmektedir. Oligarşi ise buna tepki duyan kitleler tarafından yıkılarak demokrasi inşa edilmektedir. Görüldüğü gibi, her yönetim
biçimi kendi içindeki olumsuz öğelerin baskın çıkmasıyla bozulmaktadır. Krallık içinde mutlakiyeti, aristokrasi oligarşiyi, demokrasi ise
yasa tanımayan bir şiddeti barındırmaktadır. O halde, bu üç yönetim biçiminin iyi yönleri alınarak karma bir anayasa yapılmalıdır. İşte
Polybios, Roma siyasal rejimini bunun bir örneği olarak görmektedir. Konsüllerin yönetimi monarşiyi, senatonun rolü aris tokrasiyi ve
halkın elindeki iktidar yetkileri de demokrasiyi işaret etmektedir.
5. Roma tarihinde ülkeyi siyasi olarak istikrarsızlaştıran temel unsurlar neler olmuştur?
Cevap: Roma’yı sürekli istikrarsızlaştıran sorunların başında giderek keskinleşen sınıf mücadeleleri ve bizatihi yönetici sınıfların
dinmek bilmez zenginleşme ve iktidar arzuları bulunmaktadır. Kamu görevleri ve hizmetleriyle zenginleşen, patrici’lere dahil olmayan,
adlarına bu yüzden publicani ya da atlılar denilen yeni kesimler gözlerini zamanla siyasal güce dikmişlerdir. Diğer yandan populares ile
optimates sınıfları arasındaki çatışmanın sertleşmesi, beraberinde siyasal kurumların da yıpranmasını getirmektedir. İkincil olarak İÖ
107’de mülkiyet sahipliği ile askerlik hizmeti arasındaki bağı kesmesiyle ordu sistemi proletaryaya açılmış ve Roma askeri sistemi
değişikliğe uğramıştır. Artık proletarya para karşılığı askerlik yapabilecektir. Bunun anlamı, Roma ordusunun artık yurttaşlar ordusu
değil, profesyonel bir yapılanma olduğudur. Bu değişiklik siyasal olarak önemlidir, çünkü böylece alt sınıflar sisteme dahil edilerek
düzen için bir tehlike olmaktan çıkarıldıkları gibi, aynı zamanda giderek genişleyen Roma İmparatorluğu’nun ihtiyaç duyduğu asker
ihtiyacı da karşılanmaktadır. Ancak ordu bir kez profesyonelleşince yalnızca proletaryaya değil, ihtiyaç arttıkça İÖ 90’da İtalyan
halklarının en alt sınıflarına ve nihayet yurttaş olmayan herkese (barbarlara da) açılacaktır. Bu ise Roma ordusunun temel düsturu olan
Roma’ya bağlılık ilkesini ortadan kaldıracak ve ordu sistemi içinde kişisel bağlılık ilişkilerinin yeşermesine zemin hazırlayacaktır. Son
olarak, bu dönemde Roma’nın karşı karşıya kaldığı sorunlardan biri de bağlaşık halklar sorunudur. Özellikle savaşlarda kritik bir önem
taşıyan bağlaşık halklar, üstlendikleri sorumluluk ölçeğinde savaşlardan yararlanamadıkları için huzursuzlanmaya ve sorunlarının
çözümü için de yurttaşlık talebini yükseltmeye başlamışlardır. Yurttaşlığın yaygınlaştırılmasını gerektiren bu talep ise Romalıların büyük
bir direnişiyle karşılaşır. Tıpkı toprak reformu girişiminde olduğu gibi İÖ 91’de tribün M. Livius Drusus’un yurttaşlığın kapsamını
genişletmesi, öldürülmesiyle sonuçlanır. Bunun üzerine bağlaşıklar büyük bir ayaklanmaya girişirler ve ayaklanma İÖ 90’da Roma’ya
sadık kalan ve silahlarını bırakan bütün bağlaşıklara tam yurttaşlık hakkının tanınmasıyla bastırılır.
6. Cicero doğal hukuk anlayışı üzerinden Roma'da nasıl bir yönetim biçimini savunmuştur?
Cevap: Doğal hukuk anlayışına göre devleti temellendiren şey doğal yasa olduğundan yöneticiler toplumu keyiflerine göre değil, doğal
yasaya ya da adalete uygun olarak yönetmek zorundadırlar. Yani doğal yasaya uymuyorsa pozitif yasaların değeri yoktur. Örneğin
tiranların yasaları ne kadar uygulanmış olursa olsun, doğal hukukla bağdaşmadığı için yasa sayılamaz. Cicero için aristokratik
cumhuriyetin yasaları doğal yasaya uygundur ve bunların değiştirilmemesi gerekir. Bu yapılmaya kalkılırsa ve Cicero’nun Sezar’ın
ölümünü onayladığı düşünülürse demek ki yönetilenlerin buna direnme hakkı vardır. Cicero’nun doğal hukuk anlayışı, bir yandan
devletin varlığını meşrulaştırırken, bir yandan da Roma’nın yayılmacı bir devlet olarak varlığı meşrulaştırılmakta, Roma
evrenselleştirilmekte, böylece Roma emperyalist ideolojisi doğrulanmış olmaktadır. Doğal yasa bütün insanları kapsadığına, bütün
insanlar aynı aklı paylaştığına göre, bütün insanlara uygun tek bir devlet olmalıdır. Bu, kozmopolis anlayışıdır. Elbette Cicero için
kozmopolis ya da evrensel devlet adını almayı hak eden tek devletin Roma'dır.
9. İnsanların devlet öncesi yaşadıkları kabul edilen, özel mülkiyetin, köleliğin, eşitsizliğin olmadığı doğal-toplumsal durumu ifade eden
kavram hangisidir?
Cevap: Altın çağ mitosu, insanların devlet öncesi yaşadıkları kabul edilen, özel mülkiyetin, köleliğin, eşitsizliğin olmadığı doğal-
toplumsal durumdur. Buna göre, bu doğal toplumsal durumdan çıkılması çoğu kötülüğün ana nedenidir. Bu mitosu siyasal düşünce
içinde en iyi ifade eden isim Jean-Jacques Rousseau’dur.
14. Bir uygulama gücü olarak iktidarı işaret eden ve doğrudan iktidarın uygulama gücünü, eylemliliğini ve bu gücün kullanılış biçimini
kapsayan kavram hangisidir?
Cevap: Potestas, bir uygulama gücü olarak iktidarı işaret eder. İktidarın eylemleri açısından bağlayıcı kurallar koyan, nihai,
meşrulaştırıcı, üstün iktidarı ifade eden auctoritas’tan farklı olarak doğrudan iktidarın uygulama gücünü, eylemliliğini, bu gücün
kullanılış biçimini kapsar. Bu bakımdan iktidar, "potestas" olarak bölünebilir, farklı ellerde kendisini gösterebilir; örneğin günümüzde
yürütme ve yargı potestas’ı açıkça ayrı ellerde somutlaştıran kurumlardır. Oysa iktidarın ilkesi yürütme ve yargının eylemlerini mümkün
kılan ulusal egemenliktir; yani auctoritas’ın sahibi ulustur ve bu kesinlikle bölünemez, parçalanamaz, dağıtılamaz.
15. Batı Roma’nın yıkılışıyla, Yeni Avrupa'yı şekillendirecek hangi iki önemli aktör tarih sahnesinde karşı karşıya kalmıştır?
Cevap: Batı Roma’nın yıkılışıyla "Yeni Avrupa"yı şekillendirecek iki önemli aktör tarih sahnesinde karşı karşıya kalmıştır: Roma
İmparatorluğu’nun yıkılışında önemli bir rol üstlenen Cermen krallıkları ve Roma’nın yıkıntıları arasından merkezi bir güç olarak tek
başına öne çıkan Roma Kilisesi.
17. Feodal dönemde, özellikle X. yüzyılda, Batı Avrupa'nın en önemli kurumu hangisi olmuştur?
Cevap: Feodal dönemde, özellikle X. yüzyılda Kilise, Batı Avrupa’nın en önemli kurumuydu. Çünkü Kilise, aynı zamanda en büyük
toprak sahibiydi. Bu büyük ekonomik gücüne karşın, Kilise’nin Orta Çağda baskın siyasal güç haline gelmesi daha geç bir dönemde
gerçekleşecektir. Çünkü Kilise’nin kurumsal varlığına karşın, feodal ilişki sistemi içinde, feodal aristokrasi dinsel alanda belli bir rol
üstleniyor; örneğin kilise kurup başına rahip atayabiliyor ve dahası aynı sistem içinde kiliseleri vergilendirebiliyordu. Ancak Kilise’nin
dünyevi iktidar üzerindeki üstünlük iddiası asıl, 1073’te Papa VII. Gregorius ile somutlaşmaya başlamıştır. Papa VII. Gregorius’un attığı
en önemli adım, öncelikle Kilise’yi fief sözleşme sisteminin olabildiğince dışına çıkarmak olmuştur. Papa, bulundukları dinsel ma‐
kamları belirli karşılıklar sayesinde edinmiş olan din adamlarını, mülklerini fief ilişkisine bağlı olarak senyörlerden almış olan
piskoposları ve manastır başkanlarını aforoz ederek doğrudan din dışına atar. Ayrıca ruhbanın dünyevi ilişkilerini kontrol etmek için din
adamlarının evlenmelerini yasaklar. Aynı şekilde rahiplere piskoposluk vererek kendilerine bağlayan senyörler de Kilise dışına itilir.
Böylece VII. Gregorius öncelikle piskopos tayinlerinin tümüyle Roma’nın tekelinde kalmasını amaçlar.
20. Tarihte kralın soylular ve kilise üzerindeki yetkileri kısıtlayan ilk belge olma özelliğe sahip metin hangisidir?
Cevap: Magna Carta, İngiltere kralı Yurtsuz John ve soylular arasında imzalanan, İngilizce karşılığıyla Great Charter (Büyük Berat)
belgesidir. Bu belgeyle kralın soylular ve Kilise üzerindeki yetkileri kısıtlanmıştır. Beratın en önemli özelliği artık kral iradesinin tek
başına belirleyici olmaktan çıkmasıdır. Ayrıca bu berat, krallık iradesinin üstünde, toplumsal olarak desteklenen soyut bir hukuka atıf
yapan ilk belgelerdendir.
Sıra-(Soruid) 1-(1025829) 2-(1025865) 3-(1025978) 4-(1026014) 5-(1026158) 6-(1026402) 7-(1026421) 8-(1026435) 9-(1026446) 10-(1030749) 11-(1026614) 12-(1030767) 13-(1030847) 14-(1030987) 15-(1031188) 16-
(1031197) 17-(1031224) 18-(1031276) 19-(1031306) 20-(1031355)