You are on page 1of 54

EGE ÜNİVERSİTESİ

KİMYA TEKNOLOJİSİ
SİSTEM ANALİZİ VE TASARIMI

BİYOTEKNOLOJİK ÜRETİMLER

19210000339 AÇELYA SARI


19210000356 BERKE SÜLÜN
19210000359 AYSİMA GÜLDAĞ
19210000357 ÇAĞLA CEVELEK
19210001822 ARTUN KÖSE
19210000327 SILA TÜRKCAN

İZMİR 2023

1
İÇİNDEKİLER

1.BİYOTEKNOLOJİYE GİRİŞ
2.BİYOTEKNOLOJİ NEDİR?
3.BİYOTEKNOLOJİ’NİN TARİHSEL GELİŞİMİ
3.1 ANTİK BİYOTEKNOLOJİ
3.2 KLASİK BİYOTEKNOLOJİ
3.3 MODERN BİYOTEKNOLOJİ
3.3.1 ANTİBİYOTİK ÖNCESİ DÖNEM
3.3.2 ANTİBİYOTİK
3.3.3. MİKROBİYAL DÖNEM
3.3.4. GENETİK MÜH. DÖNEMİ
4.BİYOTEKNOLOJİNİN YARARLARI VE ZARARLARI
4.1 BİYOTEKNOLOJİNİN YARARLARI
4.2 BİYOTEKNOLOJİNİN ZARARLARI
5.BİYOTEKNOLOJİNİN UYGULAMA VE KULLANIM ALANLARI
5.1 İLAÇ VE SAĞLIK BİYOTEKNOLOJİSİ
5.1.1 GEN TERAPİSİ
5.1.2 AŞILAR
5.1.3 FARMAKOGENOMİKLER
5.1.4 BİYOFARMASÖTİKLER
5.2 TARIM BİYOTEKNOLOJİSİ
5.3 HAYVANSAL BİYOTEKNOLOJİ
5.4 GIDA BİYOTEKNOLOJİSİ
5.5 ENERJİ VE ASKERİ ALANDA BİYOTEKNOLOJİ
5.6 DENİZ BİYOTEKNOLOJİSİ
5.7 ENDÜSTRİ ALANINDA BİYOTEKNOLOJİ
5.8 ÇEVRE BİYOTEKNOLOJİSİ
6. BİYOTEKNOLOJİK ÜRETİMLER

2
6.1 LAKTİK ASİT FERMANTASYONU
6.2 SİTRİK ASİT FERMANTASYONU
6.3 AMİNO ASİT ÜRETİMİ
6.3.1 L- ALANİN
6.3.2 L-ASPARTATE
6.3.3 L-DOPE
6.4 ANTİBİYOTİK ÜRETİMİ
6.5 BİYOGAZ ÜRETİMİ
6.5.1 BİYOGAZ NEDİR?
6.5.2 BİYOGAZ NASIL ÜRETİLİR?
6.5.3 BİYOGAZ ÜRETİMİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN NOKTALAR
6.6 BİYOETANOL ÜRETİMİ
6.6.1 BİYOETANOL ÜRETİM AŞAMALARI
6.6.2 PATATESTAN BİYOETANOL ÜRETİMİ
6.6.3 ŞEKER PANCARINDAN BİYOETANOL ÜRETİMİ
6.7 BİYOHİDROJEN ÜRETİMİ
6.7.1 BİYOHİDROJEN ÜRETİM YÖNTEMLERİ
6.7.1.1 KARANLIK FERMANTASYON
6.7.1.2 FOTOFERMANTASYON
6.7.1.3 BİYOFOTOLİZ
7.ÜRÜN ELDESİ VE SAFLAŞTIRMA YÖNTEMLERİ
7.1 BİYOTEKNOLOJİDE KULLANILAN YÖNTEMLER

3
1. BİYOTEKNOLOJİYE GİRİŞ
İlk defa 1919 yılında Karl Ereky tarafından kullanılan Biyoteknoloji teriminin o
zamanki tanımı, anlamı ve kapsamı, günümüze kadar gelişen modern tekniklerin bu alana
uygulanması ile önemli ölçüde değişikliklere uğramıştır.
Karl Ereky, biyoteknolojiyi ‘Biyolojik sistemler yardımıyla hammaddelerin yeni
ürünlere dönüştürüldüğü işlemlerdir.’ tarzında bir açıklama yapmıştır.

GÖRSEL 1. Karl Ereky

Son 15-20 yıl, biyoteknolojik gelişmelerin altın çağı olarak kabul edilmekte, biyoloji,
fizik, kimya, biyokimya, mikrobiyoloji ve diğer bilim dallarındaki yeni buluşlarla bu yeni
alan desteklenmiş ve insanlığın düşleri de adım adım gerçekleşmiştir.
Ortaya konan her yeni buluş ve teknik diğer bir uygulamaya ileriye dönük olarak
büyük katkıda bulunmuş, biyoteknolojinin temel gücünü oluşturmuştur.
Dünyada giderek artan sayıda ülke, biyoteknolojik araştırmalarda ve buna bağlı
olarak ortaya çıkan yeni ürünlerin oluşturulmasında, bu yönden öncelik kazanarak
biyoteknoloji pazarına hakim olmada birbiriyle yarış haline girmiş bulunmaktadır. Bu alanda
aktivite gösteren birçok büyük firma kurulmuş ve milyarlarca liralık yatırım yapılmıştır.

4
Kısa bir gelecekte biyoteknolojik ürünler, gelişmiş ülkelerin ticari silahı haline
geleceği çok açıktır. Hatta bu durumu şimdiden gözlemlemek mümkündür. (1)

2. BİYOTEKNOLOJİ NEDİR?
Biyoteknoloji, hücre ve doku biyolojisi kültürü, moleküler biyoloji, fizyoloji, kimya
ve mühendislik dallarından yararlanılarak DNA teknolojisiyle bitki, hayvan ve
mikroorganizmaları geliştirmek, doğal olarak var olmayan veya ihtiyacımız kadar
üretilemeyen yeni ve az bulunan maddeleri elde etmek için kullanılan teknolojilerin tümüdür.
Biyoteknoloji, temel bilim buluşlarını kısa sürede yararlı ticari ürünlere
dönüştürebilmesiyle bir anlamda kendi talebini de yaratabilir. Bu yönüyle de diğer
teknolojilerden ayrılır. Örneğin sıcak su kaynaklarında yaşayan bakterilerin birinden elde
edilen yüksek sıcaklığa dayalı bir enzim, günümüzde uygulama ve temel bilim çalışmalarının
ayrılmaz bir parçası olan PCR’nin önemli bir girdisidir.
Bitki, hayvan veya mikroorganizmaların tamamı ya da bir parçası kullanılarak yeni bir
organizma elde etmek veya var olan bir organizmanın genetik yapısında değişiklikler
meydana getirmek amacıyla kullanılan yöntemlerin tamamına Biyoteknoloji denmektedir.
Biyoteknoloji, insan, hayvan ve bitki hücrelerinin fonksiyonlarını anlamak ve
değiştirmek amacıyla uygulanan çeşitli teknikleri ve işlemleri tanımlamak için kullanılan bir
terimdir. Canlıların iyileştirilmesi ya da endüstriyel kullanımına yönelik ürünler
geliştirilmesini, modern teknolojinin doğa bilimlerine uygulanmasını kapsar.

5
Biyoteknoloji uygulamaları; mikrobiyoloji, biyokimya, moleküler biyoloji, hücre
biyolojisi, immünoloji, protein mühendisliği, enzimoloji ve biyoproses teknolojileri gibi
farklı alanları bünyesinde toplar. Bu nedenle de biyoteknoloji birçok disiplinle karşılıklı ilişki
içindedir. (2)

GÖRSEL 2- BİYOTEKNOLOJİNİN İLİŞKİLİ OLDUĞU BİLİM DALLARI

 Üretimde kullanılacak mikroorganizma veya hücre hakkında olabildiğince doğru


bilgilere sahip olunması biyolojinin,
 Bu hücrelerin metabolizmasının kimyasal temelleri biyokimyanın,
 Üretimde uygulanacak teknik mühendisliğin konusudur.
Biyoteknoloji insanlığın yüzyıllardır kullandığı bir uygulamadır. Hepimizin bildiği
Fermantasyon teknolojisinden gelişmiş bir bilim dalıdır.

Fermantasyon, üzerinde bulunduğumuz ekosistem içerisinde bulunan mikroskobik


canlıların üstlendiği görevler olarak nitelendirilmektedir. Fermantasyon yaşam döngüsünün
oluşabilmesi için en önemli etkenlerden biridir. Genel olarak bakıldığında fermantasyon

6
olayı, karmaşık yapıdaki kimyasalların, mikroskobik canlılar tarafından basit yapıdaki
kimyasallara dönüştürülmesi olarak görülmelidir. Halk arasında fermantasyon olayına
mayalanma denilmektedir. (3)

Bugün için en genel anlamda

 Biyolojik reaksiyonlarla bazı maddelerin üretimi,


 Mikroorganizmalar,
 Bitki ve hayvan hücre kültürleri yardımıyla maddelerin yıkımı.
 Atık suların biyolojik arıtımı vb.

gibi konular biyoteknolojinin ana konularını oluşturmaktadır.

3. BİYOTEKNOLOJİ’NİN TARİHSEL GELİŞİMİ


Yaşamlarımızı ve gezegenimizin sağlığını iyileştirmeye yardımcı olan teknolojiler ve
ürünler geliştirmek için hücresel ve biyomoleküler süreçler kullanır.

Bunun en eski örneklerinden biri; insanlığın 6000 yıldan fazla bir süredir ekmek ve
peynir gibi faydalı gıda ürünleri yapması ve süt ürünlerini korumak için mikroorganizmaların
biyolojik işlevlerini kullanmasıdır.

Günümüze gelene kadar biyoteknolojinin tarihsel gelişimi 3 başlıkta incelenmektedir:

 Antik Biyoteknoloji
 Klasik Biyoteknoloji
 Modern Biyoteknoloji

3.1 ANTİK BİYOTEKNOLOJİ

1800’lü yılların öncesini kapsar. Her yeni ihtiyaç yapılan gözlem ve keşiflerin sonucu
bir icat ortaya çıkardı. Bu dönemde insanlar barınma, yemek, giyinme gibi ihtiyaçları doğayı
gözlemleyerek doğadan karşıladılar. Bu gözlem süreci onları uzun süreli koruyabilecekleri
çözüme yani ‘’tarıma’’ götürdü. Böylece tohum ve tohumun büyüme evrelerini keşfettiler.

7
Mayanın keşfi ile ekmek, sirke ve çeşitli alkollü içeceklerin yapımının da önü açılmış
oldu. Sirkenin antimikrobiyal ve gıda koruyucu etkilerinden o zamanlarda faydalanılmaya
başlandı

Bu işlemlerdeki en önemli eksiğin fermantasyon olması fark edilince biyoteknolojide


yeni bir döneme geçiş yapıldı.

 MÖ 1750’de Sümerler birayı üretti.


 MÖ 500’de Çinliler küflenmiş soya fasulyesini antibiyotik olarak yanıkları tedavi
etmek için kullandı.
 MS 1590 Janssen mikroskobu icat etti.
 MS 1757’de Jenner bir bir çocuğu çiçek hastalığından korumak için aşıladı.

3.2 KLASİK BİYOTEKNOLOJİ

1800’lü yıllardan 1900’lü yılların ortalarına kadar olan süreç klasik biyoteknoloji
olarak geçmektedir. Antik biyoteknolojiden farkı bilimsel gözlemlerin devreye girmesi ve
antik dönemde de bulunan keşiflere ilişkin mantıksal açıklamalar yapılmasıdır.

Bu dönemde ilk olarak biyoteknolojinin temeli sayılabilecek genetik bilgi transferi ile
ilgili keşifler gerçekleşti.

 1830’ da proteinler keşfedildi.


 1833 ’de hücre çekirdeği keşfedildi.
 1855’ de E. Coli bakterisi keşfedildi. İlerleyen zamanlarda biyoteknoloji için temel
araştırma, geliştirme ve üretim aracı olacaktır.
 Pastör’ün maya ile çalışmaya başlaması ve mayanın canlı organizmalar olduğunun
kanıtlanması.
 1863’ de Mendel’in bezelyeler ile yaptığı çalışmalar. Bu çalışmalar genetik biliminin
temellerini oluşturmaktadır.
 1928’ de Flemming’in penisilini bulması.

3.3 MODERN BİYOTEKNOLOJİ

8
İkinci Dünya Savaşı ile her alanda aksayan düzen, bilimde de etkilerini gösterdi ve hız
kazanan biyoteknolojik gelişmeler duraklamaya geçti. Ancak savaşın sona ermesinin
ardından yeni gelişmeler ortaya çıktı.

Günümüzdeki ileri teknolojilerin de gelişmesiyle biyoteknolojide modern


biyoteknoloji dönemine geçilmiştir.

 1953’ de Watson ve Crick ilk kez Çift Sarmal DNA Modelini ortaya attılar.
 1954’ de hücre kültür tekniklerinin geliştirilmesi.
 1982’ de diyabet hastalıklarının tedavisi için ‘Humulin’ adlı ilaç üretilmeye başlandı.
Bu ilaç Gıda ve İlaç İdaresi tarafından onay verilen ilk biyoteknolojik ilaçtır.
 1987’ de insan büyüme hormonu yetmezliği için ‘Humatrope’ adlı ilaç geliştirildi.
 1988’ de Amerikan İnsan Kongresi, İnsan Genom Projesini destekleme kararı aldı.
 1997’ de Koyun Dolly başarıyla klonlandı.
 Yeni sebze ve meyve üretimleri.
 Yapay organ ve doku üretimleri.
 2004’ de Türkiye’ de biyomedikal alanlarında çalışmalar yapmak amacıyla
TÜBİTAK-BİYOMEDTEK Araştırma Merkezi kuruldu.

Biyoteknolojinin son 50 yıldaki ve özellikle son 20 yıldaki gelişmesini daha yakından


tanımadan önce bu teknolojinin geçirdiği çeşitli evreleri şu şekilde özetleyebiliriz:

3.3.1) Antibiyotik Öncesi Dönem

 Alkollü içecekler (şarap, bira vb.) üretimi.


 Süt ürünleri üretimi.
 Ekmek, sirke, limon tozu, alkol, bütanol, aseton vb. Üretimi

3.3.2) 1940 Sonrası ve Antibiyotik Dönemi

9
 Penisilin ve türevlerinin üretimi.
 Antibiyotiklerin üretimi.
 Virüs aşılarının üretimi.
 Aerobik atık su üretimi.

3.3.3) 1960 Sonrası Mikrobiyal Üretim Dönemi

 Deterjan için enzim üretimi.


 Tek hücre proteini (SCP) üretimi.
 İmmobilize enzimler ve uygulamaları
 Aerobik atık su arıtımı.
 Biyogaz üretimi.

3.3.4) 1975 Sonrası Hücre Biyolojisi ve Genetik Mühendisliği Dönemi

 Hibridoma tekniği.
 Monoklonal diagnostik yöntemler.
 Genetik mühendisliği.
 Hayvan aşıları üretimi.
 İnsan insülini üretimi.
 Büyüme hormonları üretimi.
 İnterfenon, İnterleukin-2 vb. maddelerin üretimi. (4)

10
GÖRSEL 3- BİYOTEKNOLOJİ’NİN GELİŞİMİ

4.BİYOTEKNOLOJİNİN YARARLARI VE ZARARLARI

4.1 BİYOTEKNOLOJİNİN YARARLARI

Biyoteknoloji bilimin ilerlemesinde önemli rol oynamaktadır. Bilim ve teknolojinin


beraber gelişmesine neden olan biyoteknoloji aynı zamanda ülke ekonomisi için de oldukça
kazançlı bir hal almasını sağlamaktadır. Gelişmekte olan teknoloji ve bilim sayesinde aynı
zamanda ekonomik kalkınmanın da önemli bir unsuru haline gelmektedir.

 İlaç sektörünün daha da gelişmesi biyoteknolojinin en büyük yararlar arasında yer


almaktadır. Günden güne artan hastalıklar ve bu hastalıkların mecburen kullanması
gereken ilaçlar biyoteknoloji sayesinde daha da gelişmektedir.
 Biyoteknoloji genetik hastalıkların azaltılmasında büyük rol oynamaktadır.
 Gıda zehirlenmelerinin önüne geçilebilmesi biyoteknoloji sayesinde mümkün
olmaktadır.
 Tedavi amaçlı yapay hücre, doku, organların klonlama yöntemiyle yapılıp saklanması.
 Kanserde gen tedavisi uygulamaların geliştirilmesi.

11
 Tarım ürünlerinde verimi etkileyen biyolojik ajanlara karşı (bakteri, virüs, mantar)
dayanıklı bitki türleri geliştirme çalışmaları yapılmaktadır.
 Bitkilerde faydalı maddeler zenginleştirilerek daha kaliteli ürünler elde edilmektedir.
 Tarım bitkilerinin haşere, kuraklık ve hastalıklara karşı direnci arttırılmaktadır.
 Hayvanların daha verimli, daha sağlıklı, daha kaliteli üremelerini sağlamak için
modern tekniklerle çalışmalar yapılmaktadır.
 Gıda da zararlı maddelerin tespitine yarayan tekniklerin geliştirilmesi çalışılmaktadır.
(5)
 Yeni tür bitkilerin üretilesi veya mevcut bitkilerin daha ucuza üretilmesi ve
özelliklerinin arttırılması.
 Hayvan sağlığına yönelik kitlerin, ilaçların ve aşıların üretilmesi.
 Katı ve sıvı atıkların biyolojik olarak temizlenmesi.
 Ulaşılamayan maden minerallerinin biyoteknolojik yöntemlerle çıkarılması.
 Endüstriyel üretim süreçlerinde kimyasal üretim yöntemleri yerine çevre dostu
biyoteknolojik yöntemlerin kullanılması.
 Enerji üretilmesi ve yeni enerji kaynaklarının oluşması. (6)

4.2 BİYOTEKNOLOJİNİN ZARARLARI

Biyoteknolojinin gelişmesi bazı kolaylıklar getirse de bazı zararların meydana gelmesine


neden olmaktadır.

 Biyoteknoloji taraflı olarak kullanıma çok müsaittir.


 Biyolojik silah yapımında kullanılmaktadır. Biyolojik silahlar canlılara ve cansız
ortama zarar vermektedir.
 Genetiği değiştirilmiş organizmaların sebze ve meyve üretiminde kullanılmasına
neden olmaktadır.
 Biyoteknoloji kullanımı nedeniyle toksik atıklar meydana gelmektedir.
 Birçok canlının ölmesine ve besin zincirinin bozulmasına sebep olmaktadır.
 Ekosistemin bozulmasına neden olmaktadır.
 Çevre kirliliğine sebep olmaktadır. (5)

12
5.BİYOTEKNOLOJİNİN UYGULAMA VE KULLANIM
ALANLARI
Biyoteknoloji asıl olarak genetik mühendisliği içinde önemli yer tutmaktadır. Doğa
hakkında ileri sürülen felsefi düşüncelerden biyoteknolojinin ayrı bir doğa bilimi haline
geçişi 19. Yüzyılın ikinci yarısında gerçekleşen buluşlarla ortaya çıkmıştır. 1859’da Darwin
türlerin kökeni üzerine olan çalışmalarını, 1865’te de Mendel kalıtımın temel yasalarının ana
çizgilerini veren bilimsel makaleleri yayınlamıştır. 1900’lü yıllardan sonra ise Mendel
kuralları uygulamalarının hız kazanmasıyla biyoteknolojinin farklı bir disiplin olmasının
yolları açılmıştır.

Biyoteknolojik uygulamalar arasında aşağıda yazılı olanlar ilk sıralarda yer almaktadır;
1. İnsan sağlığına yönelik olarak proteinlerin üretilmesi
2. Bazı hormon, antikor, vitamin, antibiyotik üretilmesi
3. Çok zor şartlara sahip çevrelerde (sıcaklık, kuraklık, tuzluluk vb.) yaşayan
organizmaların enzimlerini ve biyomoleküllerinin saflaştırılarak bunların sanayide
kullanılması
4. Yeni sebze, meyve üretimi
5. İnsanlardaki zararlı genlerin elemine edilmesi
6. Aşı, pestisit, tıbbi bitki üretimi (7)

5.1 İlaç ve Sağlık Biyoteknolojisi


Sağlık alanındaki biyoteknolojik çalışmalar; gen terapisi, rekombinant aşılar,
biyofarmasötikler ve insanın zarar görmüş veya işlevini kaybetmiş organ ve dokularının
değiştirilmesi için yapay organ ve doku üretimini kapsamaktadır.
Günümüzde biyoteknolojik çalışmalar özellikle ilaç üretiminde hızlı gelişmeler
katedilmesine yardımcı olmaktadır. Artık geleneksel ilaçlar yerine biyoteknolojik ilaçların
kullanımı söz konusu olmaktadır. Bu çalışmalar sayesinde yakın gelecekte bilinmeyen ve
mekanizması kontrol edilemeyen hastalık gibi kavramların ortadan kalkacağı
düşünülmektedir. Geleneksel ilaçlar temelde hastalık belirtileri ve semptomlarına karşı etki
etmektedir çünkü birçok hastalık için hastalık etkenleri, mekanizmaları ve kontrol sistemleri
tam olarak bilinmemektedir.
Günümüzde ilaç bilimcileri birçok hastalıkla ilgili kavramları belirlemek amacıyla
biyoteknolojiyi kullanmaktadır. 2001 yılında insan genomundaki tüm dizilerin
belirlenmesiyle birlikte biyoteknologlar farklı özellikleri ve kusurları belirleyen genler
üzerine yoğunlaşmışlardır. Kanser, kardiyovaskular sistem ve zihinsel hastalıklar gibi birçok
hastalığın gelişmesinde genlerin rol oynadığı tanımlanmıştır. Hastalıkla ilgili bireysel
genlerin ve onlardan türeyen proteinlerin belirlenmesi bu hastalıklarla mücadelede yüksek
seçici ve etkin ilaçların geliştirilmesine olanak sağlamaktadır.

13
Biyoteknolojik çalışmaların katkıda bulunduğu diğer bir yöntemde gen terapisidir.
Genetik hastalıkların tedavisinde gen terapisi yöntemi ile DNA'ya hücre içinde müdahale
ederek değiştirilebilmesi söz konusudur. Gen terapisi somatik ve üreme hücrelerine
uygulanabilir. Böylece düzeltilmiş özellik sonraki jenerasyonlara aktarılabilir. Gen terapisi
işleminde genellikle sentetik gen fragmentleri kullanılmaktadır. Ancak gen terapisi
uygulamalarında vektörlerin istenen geni etkin olarak taşıyamaması ya da taşınan genin
kalıcılığının çok uzun olmaması gibi çeşitli sorunlar ortaya çıkmıştır. Bu tür sorunlara
rağmen bugün gen terapisi yoluyla gen aktarımı yapılarak laboratuvarlarda üretilen
organizmalar insülin ve büyüme hormonu başta olmak üzere birçok biyo ilaçın üretimini
gerçekleştirmektedir.
Biyoteknoloji şeker hastalığı, hemofili, kan bozuklukları, büyüme bozuklukları ve
sistik fibrosis gibi hastalıkların tedavilerini kolaylaştırmaktadır. Modern biyoteknoloji
yöntemleri aşıların geliştirilmesinde de avantajlar sağlamıştır. Özellikle rekombinant DNA
teknolojisi kullanılarak hepatit B aşılarının üretimine başlanmıştır. Yapılan tüm bu çalışmalar
kırmızı biyoteknolojinin çok çeşitli uygulamaları olduğunu göstermiştir. (8)
Biyoteknoloji sektörünün en önemli kollarından biri olan sağlık biyoteknolojisinin
uygulama alanları; terapötik proteinler, aşılar, antibiyotikler, kök hücre ve doku mühendisliği
uygulamaları, moleküler tanı kitleri, gen terapisi, rejeneratif tedaviler, kişiye özel tedavi
yöntemleri ve kontrollü ilaç salınım sistemleri olarak sıralanabilir. Biyofarmasötiklerin
dünyadaki güncel durumu incelendiğinde, Ar-Ge aşamasında 4000-5000 biyofarmasötik ürün
olduğu ve global biyofarmasötik pazarın %15’ten fazla büyüme hızına sahip olduğu
görülmektedir. (9)

GÖRSEL 4- Hepatit B Aşısı

14
5.1.1. Gen Terapisi

Gen terapisi vücut hücrelerindeki genetik mesaj ya da bilginin değiştirilmesiyle


hastalıkların tedavisini içermektedir. Gen terapisi kusurlu genin normal genle yer
değiştirilmesi, kusurlu genin inaktive edilmesi veya hastalıkla mücadelede vücuda yeni genin
tanıtılması Şeklindeki üç yaklaşımdan oluşmaktadır. Somatik hücrelere uygulanan gen
terapisinde hastalıklı vücut hücrelerine müdahale edilir ve bu genetik olarak çocuklara
aktarılamaz. Üreme hücrelerinde yapılan gen terapisi ise genetik bilgideki değişiklik
çocuklara aktarılır. Son yıllarda bilim adamları kanserle mücadelede gen terapisi yönteminin
kullanılabilirliği ile ilgili çalışmalara yoğunlaşmışlardır. Kansere neden olan kusurlu genlerin
normalleri ile yer değiştirmesi ya da kanserli hücreye yeni genlerin tanıtılması gibi olasılıklar
üzerine araştırmalar devam etmektedir.

5.1.2 Aşılar

Modern biyoteknolojik yöntemler mevcut teknolojilerle üretilemeyen aşıların da


üretimine olanak sağlamıştır. Rekombinant DNA teknolojileri kullanılarak özellikle hepatit B
aşılarının üretimine başlanmıştır. Biyoteknolojik yöntemlerle üretilen aşılar; rekombinant
DNA aşıları, sentetik peptid aşıları, mutant aşılar ve anti idiotip aşılardır. Rekombinant DNA
aşılarının üretim teknolojisinde mikropların bağışıklıkta etkili olan proteinlerini kodlayan
genler ayırdedilir ve bu genler bir taşıyıcı hücreye aktarılarak, orada bol miktarda
sentezlettirilirler. Örneğin; Hepatit B virüsunun yüzey antijenini kodlayan gen bir maya
hücresine aktarılarak çokça elde edilir ve aşı olarak kullanılır.

5.1.3 Farmakogenomikler

Farmakoloji ve genetik kavramlarından türemiş olan farmakogenomik terimi insanın


özgün genetik yapısıyla farmasötiklere karşı gösterdiği reaksiyonları kapsamaktadır.
Farmakogenomikler onkolojide, yüksek kolestrol tedavisinde, psikiyatrik hastalıkların
tedavisinin düzenlenmesinde, kardiyovaskular sistem hastalıklarının tedavisinde önemli roller
oynamaktadır. Farmakogenetik testlerle tedaviye karşı bireysel tepki reaksiyonlarının
belirlenmesi amaçlanmaktadır. Son 10 yıldaki biyoteknolojik çalışmalar göğüs kanseri
hastaları için tasarlanan kişisel ilaçlarda hedef tedavi kombinasyonlarının kullanımı üzerine
yoğunlaşmış ve başarılı sonuçlar elde edilmiştir. Farmakogenomik çalışmaları sayesinde

15
yakın gelecekte ilaçla tedaviye hakim olan ampirik yaklaşımlar yerine bireye özgü tedavi
yaklaşımların kullanılacağını göstermektedir.

5.1.3 Biyofarmasötikler

Biyofarmasötikler biyolojik kaynak kullanılarak tedavi veya tanı amaçlı kullanılan


proteinler ve nükleik asitlerdir. Bu konuda onaylanmış ilk tedavi insan rekombinant
insülinidir. Alexander Fleming tarafından mantar türlerinin ürettiği penisilinin keşfi 20. yy'da
gerçekleşen farmasötik anlamda en önemli biyoteknolojik gelişme olmasına rağmen
biyosentetik insülin rekombinant DNA teknolojisi kullanılarak üretilen ve 1982 yılında
pazara sunulan ilk biyofarmasötik materyaldir. Günümüzde rekombinant DNA ve hibridoma
teknolojilerindeki gelişmelere paralel olarak çok çeşitli biyofarmasötik ürünler üretilmekte ve
pazara sunulmaktadır. (8)

5.2 Tarım Biyoteknolojisi

Artan Dünya nüfusunun ihtiyaçlarının karşılanmasındaki zorluklar gıda zincirinin


insanlara ulaşımındaki aksaklıklar, bilim insanlarının birim alandan daha fazla ürün elde
edilmesine yönelik çalışmalarını 50-60 yıldan beri geliştirmiştir. Bugün 7 milyar civarında
var sayılan Dünya nüfusunu beslemek için toplam gıda üretiminin yaklaşık iki katına
çıkarılması gerekmektedir. Bu bağlamda biyoteknolojik yöntemler önemli bir yer almaktadır.
İnsan gıdalarının çoğunu 30 ayrı tarımsal ürün grubundan tohumlar, meyve ve sebzeler
oluşturmaktadır. Ürünlerin işlenmesi ve istenilen özellikteki gıdaların elde edilmesi gibi
birçok alanda biyoteknoloji uygulanmaktadır.

Sağlıklı bir ürünün iyi ve kaliteli ham maddelerle elde edileceği düşünülürse,
tarımda biyoteknolojik yöntemlerle yetiştirilen sıcağa, soğuğa, kuraklığa ve fazla tuza
dayanıklı bitkisel ürünlerin hem üretim kaybı en aza indirilecek hem de tüketicinin istediğine
dönük gıdanın elde edilmesi sağlanacaktır. Söz gelişi Dünya nüfusunun çoğunun temel gıda
maddesi olarak kullandığı patatesin protein oranının artması yapay bir DNA parçası aktararak
sağlanmıştır, yine benzer uygulamalarla hastalık ve zararlılara dayanıklı patates bitkisi elde
edilmiştir.

16
Çiftçilerin önemli sorunlarından birisi ürünlerine yüksek oranda zarar veren bitkilerle
mücadelesidir. Bunun için en uygun kullanım tarımsal ilaçtır. Bu ilaçların uzun süreli
kullanımı ise çevre kirliliği, insan sağlığını tehdit ve böceklerde direnç kazanma gibi
sorunlara yol açmaktadır. Bu nedenle doğal yolla mücadele yöntemleri günümüzde ön plana
çıkmaktadır. Örneğin; Bir bakteri türünden elde edilen toksin 48 saat içinde kelebek
larvalarında ölüme neden olmaktadır toksini oluşturan gen bakteri plazmidine sokularak bu
bakteri kanalıyla dirençli domates, tütün ve pamuk gibi transgenik bitkiler elde edilmektedir.

Çiftçiler için ikinci büyük sorun ise yabani otlardır ve onlarla mücadele herbisitlerle
sağlanmaktadır. Genellikle kimyasal bu ilaçlar akrabalık ilişkilerinden dolayı ürünü de yok
etmekte milyarlarca liralık zarara neden olmaktadır. Herbisitler, bakteri orijinlidir. Otlarda
metabollik veya fizyolojik reaksiyonları engelleyici enzimler, proteinler vb. maddeler vardır.
Dolayısıyla bu maddeleri sentezleyen genlerin bitkilere aktarılmasıyla bitkiler 4-5 kat dirençli
hale getirilebilmektedir. Örneğin; Avustralyalı araştırıcılar yoncaya aminoasit sentezine
yardımcı olan bir gen aktarılarak bitkinin protein değerini yükseltme yoluna gitmiştir.
Böylece yem bitkisi olan yonca Avustralya koyunları için zenginleştirilmiştir. (10)

Ticari olarak en çok üretimi yapılan Bacillus thuringiensisden gen aktarılan transgenik,
zararlılara dayanıklı bitkiler, sap ve koçan kurduna dayanıklı mısır, yeşil ve pembe kurda
dayanıklı pamuk, patates böceğine dayanıklı patates üretilmekte, ayçiçeği, buğday ve şeker
pancarında da bu tarz çalışmalar sürmektedir.

Herbisitlere dayanıklılık kazandıran ve ticari üretime sokulan, soya, pamuk, mısır ve


çeltiğin yanı sıra buğday ve şeker pancarında da yakın gelecekte benzer özellikler
kazandırılacaktır.

17
Hastalık ve zararlılara dayanıklığın artırılmasıyla hem ilaçlama maliyetleri azaltılır hem
de bitki strese girmeyeceği için verimde artış sağlanır.

Tarımsal biyoteknolojinin uygulamalarıyla yüksek oleik asit düşük linolenik asit içerikli
soya, ayçiçeği, yer fıstığı çeşitleriyle, sabun ve deterjan yapımı için daha ucuz ham madde
sağlayan kolza çeşidi üretime kazandırılmıştır.

Sebze ve meyvelerde etilen sentezinin bloke edilmesiyle olgunlaşmanın geciktirilmesi


dolayısıyla raf ömrünün uzatılması domateste başarılmıştır. Çilek, kiraz, muz ve ananasta bu
tarz çalışmalar sürmektedir.

Diğer taraftan trangenik ürünler kendi türlerine ait olmayan genleri taşıdıkları için bazı
riskler de söz konusudur. Biyolojik çeşitlilik, sosyo-ekonomik yapı, çevre, insan ve hayvan
sağlığı alanlarında risk oluşmaktadır. (11)

5.3 Hayvansal Biyoteknoloji

Hayvansal Biyoteknoloji, temel olarak ürün ve hizmet üretmek amacıyla bilimsel ve


mühendislik prensiplerinin hayvansal ürünlerin üretilmesi veya işlenmesinde birlikte
kullanılması olarak ifade edilebilir. Hayvansal Biyoteknoloji, evcil hayvan türlerinin genetik
karakterizasyonu, korunması, üstün verimlilik, hastalıklara ve zararlılara dirençlilik gibi
özelliklerinin geliştirilmesi amacıyla gen veya gen bölgelerinin belirlenmesi, belirlenen gen
veya gen bölgeleri ile damızlık seçimi sağlayacak yöntemler geliştirilmesi gibi moleküler
tanımlama yöntemlerini, çeşitli proteinleri üretmek üzere memeli hücre kültürü, in vitro
embriyo üretimi, kriyobiyoloji, klonlama gibi yardımcı üreme tekniklerini uygulayan ve
geliştiren bir bilim dalıdır. Bunun yanı sıra istenen özellikte dirençli veya verimi yüksek
hayvanlar elde etmek için embriyoya gen aktarımı ile transgeniklerin oluşturulması son
yıllarda hayvansal biyoteknolojinin yoğunlaştığı konulardır. (12)

Üreticiler yaklaşık 10.000 yıldan bu yana hayvanları ıslah etmeye çalışmaktadır.


Hayvan ıslahı, hayvanların verim özelliklerinin insan ihtiyaçları doğrultusunda iyileştirilmesi
eylemidir diye açıklayabiliriz.

Transgenik hayvanların sağladığı faydalar:

 Et, süt, yumurta veriminin artırılması, maliyetin düşürülmesi

18
 Daha sağlıklı ve güçlü hayvanların üretilmesi
 Daha besleyici ve sağlıklı besinlerin üretilmesi (düşük kolesterol içerikli sığır-domuz
eti, E vitamini içeriği yüksek yumurta vb)
 Hastalıklara dirençli hayvanların üretilmesi
 Yün kalitesinin artırılması
 Transgenik hayvanlar, yaşayan birer fabrikadır ve önemli insan proteinlerini sütlerinin
içine salgılayabilirler. Böylelikle daha düşük maliyetle daha yüksek kalitede ilaç
etken maddesi ve/veya biyolojik materyal üretilebilir.
 Fareler bugüne kadar artirit, hipertansiyon, Alzheimer, koroner kalp hastalıkları,
kanser ve sinir sistemi hastalıklarında model olarak kullanılmıştır.
 Kazein miktarının artırılması sütün kompozisyonunu değiştirmeye yönelik
uygulamalardan birisidir. Kazein geninin aşırı ifadesi ile süt ve peynirin kalitesi
artırılabilir.

Koyun Dolly

1996 yılında Ian Wilmut ve Keith Campbell, Edinburgh’da bulunan Roslin


Enstitüsü’nde, klonlanmış bir koyun üretmeyi başarmıştır. Araştırıcılar bu işlem sırasında
embriyonik bir hücre yerine, farklılaşmış bir hücrenin çekirdeğini kullanmıştır. Oluşan
yavruya Dolly adını vermişler ve 1997 yılında ilk klonlanan hayvan olarak dünyaya
duyurmuşlardır. 277 denemenin içinde yaşayabilen tek birey Dolly olmuştur. Dolly 2003
yılında viral kökenli bir akciğer kanseri vakasından hayatını kaybetmiştir. (13)

GÖRSEL- KLONLAMA (KOYUN DOLLY)

19
5.4 Gıda Biyoteknolojisi

Gıda biyoteknolojisi istenen üretim, pazarlama ve beslenme özelliklerini iyileştirmek


için ya da değiştirmek için ve yeni türler elde etmek için hayvan, bitki ve mikroorganizma
genlerinin modifiye edildiği teknoloji dalıdır. Geleneksel Biyoteknoloji, biyolojik sistemler
(genellikle bakteri, maya, mantar) hiçbir modifikasyona uğramadan aynen kullanılır. •
Ekmek, peynir, alkol, çeşitli alkollü içkiler, sirke, yoğurt gibi maddelerin üretilmesinde
kullanılır. “Fermantasyon teknolojisi” ağırlıklı olup buna yönelik üretimi kapsamaktadır.
Modern Biyoteknoloji, Genetik mühendisliği tekniklerinin kullanılarak biyolojik sistemlerin
modifikasyona uğratıldığı (mutasyon ve rekombinant DNA teknolojisi) ve kan proteinleri,
insan kanı serumu, insan hormonları, insülin, biyoteknolojik aşılar gibi yararlı ürünlerin
eldesine olanak veren bir alandır. Günümüzde her iki alan da kullanılmaktadır.

Gıda sektörü, yakın gelecekte insan beslenmesi için ihtiyaç duyulan unsurların çoğunu
sağlayabilen biyoteknolojik alandaki gelişmelerden faydalanan büyük bir sektör haline
gelmektedir. Gıdaları elde etmek için çoğu teknolojik süreçler, mikroorganizmaların veya
bunların metabolitlerinin kullanımına dayanan biyoteknolojilerdir. Gıda üretimi, yerel ve
uluslararası hijyen standartlarına ve tüketici gereksinimlerine uygun olarak
gerçekleştirilmelidir. Biyoteknoloji, gıda endüstrisinde çok büyük ve aynı zamanda en
dinamik araştırma alanlarından biri haline gelmektedir. Bu nedenle gıda, sağlık ve
sürdürülebilir kalkınma ile ilgili küresel sorunlara biyoteknoloji alanında birçok cevap
bulunmaktadır. Gıda biyoteknolojisi, yeni ürün geliştirmek veya teknolojik süreçleri
iyileştirmek için, en önemlileri enzimler ve bakteriler gibi biyolojik ajanların yardımıyla
çeşitli hammaddelerin endüstriyel olarak işlenmesini içerir. Enzimlerin yardımıyla
biyokimyasal süreçler hızlandırılabilir, üretim süreçleri ve gıda kalitesi iyileştirilebilir.

Bakteriler, gıda endüstrisinde, asidik süt ürünleri, peynirlerin fermantasyonu için ve


konsantre et, ekmek vb. gıda ürünlerinin üretiminde starter kültürler şeklinde işlemede
kullanılırlar. Konsantre starter kültürler, kontrollü koşullar altında geliştirilen, küçük bir
hacimde konsantre edilen ve depolama ve nakliye için dondurularak veya kurutularak
korunan kültürlerdir.

Mayalar ise, esas olarak alkollü fermantasyon, biyokütle elde etme, et endüstrisinde
ve süt endüstrisinde kullanılır.

20
Aynı zamanda biyoteknoloji, artan küresel nüfusu beslemek için gereken üretkenlik
kazanımlarının elde edilmesine yardımcı olabilir. Biyoteknoloji uygulamaları, mahsullere,
zararlılara ve hastalıklara karşı ucuz bir şekilde direnç kazandırma, mahsul verimini en üst
düzeye çıkarma, mahsullere olumsuz hava ve toprak koşullarına karşı ekstra tolerans verme,
bazı gıdaların besin değerini iyileştirme ve ürünlerin hasat edildikleri, depolandıkları zaman
dayanıklılığı artırma yeteneğini içerir. Biyoteknoloji kullanılarak geliştirilen yeni mahsul
çeşitleri ve biyo-kontrol ajanları, çiftçilerin pestisitlere olan bağımlılığını azaltabilir, böylece
hem çevre hem de halk sağlığına fayda sağlayan mahsul koruma maliyetleri azaltabilir. (14)

5.5 Enerji ve Askeri Alanda Biyoteknoloji

Dünyada enerji kaynaklarının gittikçe azalması ve enerji sıkıntısı nedeniyle


biyoteknolojinin yeni yakıt görevi görebilecek madde üretiminde kullanılmasının yanı sıra
biyolojik silahlarla birlikte askeri alandaki ileri teknolojik gelişmelerde kullanımı yönünde
gelişmeler kaydedilmektedir. Ancak sonuçları net olarak bilinmediğinden biyoteknolojinin bu
alandaki kullanımı da diğer alandaki kullanımı gibi insanları hem heyecanlandırmakta hem
de kaygılandırmaktadır. (10)

5.6 Deniz Biyoteknolojisi

Artan insan nüfusu ve iklim değişimine karşılık gıda, enerji, ecza, kozmetik ve ham
madde kaynaklarının gelecekte yetersiz kalacağı öngörülüyor. Denizlerde yaşayan biyolojik
unsurların ürün/hizmet/fayda üretilmesinde kullanılması olarak tanımlanan deniz
biyoteknolojisi, deniz ve okyanuslardaki canlıların benzersiz biyoçeşitliliğindeki potansiyelin
kullanılmasını sağlayarak çevre ve iklim değişimi risklerinde de etkili rol oynayarak ham
madde geliştirme fırsatı sunuyor.

Biyoteknolojik uygulamalar daha az karasal alan gereksinimi, tarımsal değeri olmayan


arazilerin kullanılabilmesi, sera gazı/kirletici salınımı olmaması, stabil su kullanımı, önemli
miktarda karbon tutma ve depolama gibi avantajları beraberinde getiriyor. Ar-Ge ve üretim
sistemlerinin düşük maliyetli, otonom ve verimli sistemlere dönüştürülmesi ön plana çıkıyor.
Deniz biyoteknolojisi alanında düşük çevresel etkiyle yapılan bu ve benzeri uygulamalar,
geleneksel ve giderek maliyeti artan denize yönelik faaliyetlerin çevresel, ekonomik ve sosyal
sürdürülebilirliğinin gelişmesinde araç olarak görülüyor. (15)

21
5.7 Endüstri Alanında Biyoteknoloji

DNA teknolojisinden yararlanılarak elde edilen ürünlerden biri de endüstriyel


enzimlerdir. Ekonomik değeri olan bazı enzimler, biyoteknolojik yöntemler kullanılarak
istenilen miktarlarda ve daha az maliyetle üretilebilmektedir. Bu şekilde üretilen ve kullanımı
en yaygın olan enzimlerden bazıları proteaz, selülaz, lipaz ve amilazdır. Biyoteknolojik
gelişmelerle elde edilen enzimler tıp, eczacılık, tarım, hayvancılık, çevre, kağıt, gıda, tekstil
vb. alanlarda yaygın olarak kullanılmaktadır. (16)

5.8 Çevre Biyoteknolojisi

Bazı mikroorganizmaların kimyasal maddeleri dönüştürebilme yeteneğine sahip


olması çevreyle ilgili sorunların çözümünde önem taşır.

Bilim insanları bu mikroorganizmaların istenilen genlerini diğer mikroorganizmalarla


aktarmakta ve genetiği değiştirilmiş bu canlılar daha sonra çevresel sorunları iyileştirmede
kullanılabilmektedir. Örneğin birçok bakteri ortamdan kurşun, bakır, nikel gibi ağır metalleri
alarak bunları kurşun sülfat ya da bakır sülfat gibi bileşiklere dönüştürülebilir. Böylece ağır
metaller canlıların yeniden kullanımına hazır hale getirilmiş olur. (16)

6.BİYOTEKNOLOJİK ÜRETİMLER
Biyoteknolojik üretimlerden bahsetmeden önce bu alandaki biyoteknolojik
çalışmaların amaçlarını belirtmekte fayda vardır.

Bu amaçları şu şekilde sıralamak mümkündür:

1) Mikroorganizmalar vasıtasıyla yeni ürünlerin üretilmesi. Bu ürünler birincil ve ikincil


metabolitler olabildiği gibi, sirke ve yoğurt gibi çok çeşitli gıdalar da olabilir.

2) Üretilen mikroorganizmalardan tek hücre proteini gibi besin maddeleriyle, endüstri ve


tıpta kullanılan enzim, vitamin ve antibiyotiklerin üretimi.

22
 Mikroorganizmalar, bitki ve hayvanlardan son derece hızlı protein üretme
yeteneğindedir.
 Atık maddelerden, parafinden fermentasyonla tonlarca tek hücre proteini elde etmek
mümkündür.
 Tek hücre proteini daha çok hayvan gıdası olarak yemlere katılmaktadır.

3) Şehirsel ve endüstriyel atıkların biyolojik yoldan arıtılması veya değerlendirilmesi.

4) Biyolojik yoldan enerji üretilmesi. (Biyogaz üretimi)

5) Bazı kimyasal maddelerin biyosentezleri ve transformasyonu.

6) Gen teknolojisinin biyoteknolojik üretimde kullanılması.

Bu amaçlar göz önüne alınarak biyoteknolojinin uygulama alanları ve elde edilen


ürünler aşağıda verilen başlıklar altında incelenebilir: (4)

6.1 Laktik Asit Üretimi

Laktik asit ekşi tatta, kokusuz ve besinlerin muhafazası amacıyla kullanılabilen bir
organik asittir. Laktik asidin fermantasyonu yolu ile üretim ilk kez 1881 yılında Avery
tarafından gerçekleştirilmiştir

Kimyasal Adı: 2-Hidroksipropanoik asit2-Hidroksipropanoik asit

Kimyasal Formülü: C3H6O3

Üretimde Kullanılan Hammaddeler

 Melas

23
 Laktoz içeren hammaddeler (PAS)
 Kağıt sanayii atıkları
 Turunçgillerin meyve suyu atığı
 Nişastalı hammaddeler

Hammaddelerin ucuz, bol bulunan, işlenmesi kolay olması gerekir.

ÜRETİM

Bakteri Çoğaltma

Steril 10 ml malt şırası

100 ml Ca’lu besiyeri,

1-2 L Ca’lu besiyeri

Sıcaklık:

Termofiller için 45-50 C

Mezofiller için 30-32 C

Şeker Konsantrasyonu: Uygun başlangıç şeker konsantrasyonu %5-18, PAS’ da %4-5


laktoz var

Oksijen:Anaeropturlar.

PH: En uygun pH 5.5-6 dır. PH’ı nötralize etmek için ortama CaCO3 ilave edilir.

Fermantasyon Süresi: 2-8 gündür.

24
Verim

Teorik verimin yaklaşık %90-95'i elde edilebilir. (Teorik olarak 100 g glikozdan 100.5 g
laktik asit elde edilebiliyor.)

Fermantasyon sırasında yan ürün olarak %2 oranında asetik asit ve propiyonik asit oluşabilir.

Melastan Laktik Asit Üretimi

 Şeker oranı %50’den %20’nin altına inecek şekilde melas sulandırılır.


 PH 7-8'den 5.5-6’ya düşürülür.
 Besin tuzları (malt çimi veya diamonyumfosfat) ilave edilir.
 Oluşan asidi nötralize etmesi için tampon olarak CaCO3 ilave edilir.
 Sonra %5 oranında starter ilave edilerek fermantasyona başlanır.
 Fermantasyon sırasında; asit kontrolü, şeker kontrolü, biyolojik kontrol yapılır

Fermente Olmuş Ortamdan Laktik Asidin Ayrılması

 CaCO3 ilavesi ile kalsiyum laktat’ın elde edilmesi


 H2SO4 ilavesi ile CaSO4’ın (jips) çöktürülmesi.
 Aktif kömür ile renk giderme
 Damıtma suretiyle konsantrasyon artırma (17)

6.2 Sitrik Asit Üretimi

Sitrik asit, halk arasında limon tuzu olarak da bilinen, karboksilik asitlerden, renksiz,
kristal yapılı organik bir bileşiktir. Formülü C6H8O7 şeklindedir. Hemen hemen tüm bitkilerde
ve birçok hayvanın vücut sıvısında bulunur. Yağların, proteinlerin ve karbonhidratların
yükseltgenerek karbondioksit (CO2) ve suya (H2O) dönüştüğü fizyolojik süreçlerden geçer.

25
Sitrik asit metal temizleme işlerinde, gıdaların ve
çeşitli organik maddelerin dayanıklılığını arttırmak için
ve bazı alkolsüz içeceklere tat vermek için kullanılır.
Şekerleme ve ilaç yapımında da yararlanılır. Özellikle
Turunçgillerde büyük miktarlarda bulunur. (18)

GÖRSEL-Sitrik Asit Yapısı

Ticari amaçla sitrik asit önceleri tümüyle olgunlaşmamış limondan ve ananastan


üretilmiş olup; 20. yüzyılın ilk yarısından sonra mikroorganizmalar tarafından fermantasyon
yolu ile elde edilmeye başlanmıştır. Günümüzde ticari amaçla sitrik asit A. niger küfü
kullanılarak üretilmektedir.

Sitrik Asit Oluşumunun Biyokimyası

C6H12O6 + 3/2 02------------C6H8O7 + 2H2O

Sitrik asit fermantasyonunun, glikozdan piruvik aside kadar bir glikoliz olduğu, yani
EMP yolu ile şekerin piruvik aside dönüştüğü kabul edilmektedir. Bu aşamadan sonrası için
farklı görüşler ortaya atılmış, son olarak şekerin glikolizi ile oluşan piruvik asidin bir yandan
okzalasetik aside, diğer yandan asetil Co A’ ya dönüştüğü ve bunların tepkimesi ile sitrik
asidin meydana geldiği anlaşılmıştır.

Fermantasyon sırasında yalnızca sitrik asit değil, bir miktar okzalik ve glikonik asitler
de meydana gelir. Fermantasyonda yan ürün olarak oluşan diğer organik asitlerin miktarları
ve birbirine oranları;

 1. Kullanılan mikroorganizma suşuna,


 2. Ortamın bileşimine,
 3. Fermantasyon sıcaklığına
 4. Fermantasyon pH' sına,
 5. Üst yüzeyin hacme oranına,
 6. Ön işlemlerde kullanılan potasyum ferrosiyanür miktarına bağlı olarak değişir.

26
Mikroorganizmalar: Ticari sitrik asit üretimi amacıyla, çoğunlukla A. niger ve A. wentii
küfleri kullanılmaktadır.

Hammadde: Başta sakkaroz olmak üzere früktoz ve glikoz içeren ortamlar, özellikle melas
ve nişastalı hammaddeler kullanılır.

Sitrik asit üretiminde önemli etkenler:

 pH’nın etkisi: A. niger suşları ortam pH’sına göre sitrik, okzalik veya glikonik
asitlerinden birini fazlaca oluşturur. pH düşerse sitrik asit, pH yükselirse okzalik ve
glikonik asit oluşumu artar. *Üst yüzey yönteminde önerilen pH değeri 2.0-3.5
arasında değişir.
 Ortamdaki şekerin etkisi: Genellikle yüksek konsantrasyonda sitrik asit üretimi için,
yüksek şeker konsantrasyonu ( % 14-20 ) önerilir. Melas için; daldırma yönteminde
% 10-13, yüzey yönteminde % 14-1
 Ortam bileşiminin etkisi: Fermantasyonu gerçekleştiren küflerin gerek gelişip
çoğalmaları, gerekse şekeri asite dönüştürmeleri için ortamda C,H ve O den başka
gerekli elementler (N,K,P,S ve Mg ) bulunmalıdır.
 Havanın (O) etkisi: Sitrik asit fermantasyonu oksidatif bir fermantasyon,
mikroorganizmalar da aerop olduklarından, fermantasyon sırasında havalandırma çok
önemlidir. Bu nedenle üst yüzey üretiminde derinliği az yüzeyi fazla olan kaplar
kullanılır. Daldırma yönteminde, her bir ton asit üretimi için yaklaşık 250 m3 oksijen
ortama verilmelidir.
 Fermantasyon sıcaklığı: En uygun fermantasyon sıcaklığı 28-32 0C‘ dır. 35-36
0C‘de fermantasyon hızlanır, ancak sitrik asit verimi düşer. Diğer asitlerin oranları
artar.
 Melas renginin etkisi: Melas rengi koyulaştıkça, sitrik asit fermantasyonu olumsuz
etkilenir. Melas rengi kampanya başlarında açık, sonlarında koyulaşır.
 Melastaki demiri gidermede kullanılan potasyum ferrosiyanür’ün etkisi: Melasta
buluna ve sitrik asit oluşumunu olumsuz etkileyen Fe fazlasının giderilmesi gerekir.
Bunun için laboratuvarda ön denemeler ile, uygun potasyum ferrosiyanür dozu
belirlenmelidir. Genellikle uygun doz, melasa göre, % 0.04-0.12 arasındadır. Ayrıca,
melasta bulunan uçucu organik asitlerin fazlası fermantasyonu olumsuz etkiler.

27
Fermantasyon:

- Üst yüzey yöntemi: Üretim tavalarda gerçekleştirilir, A. niger suşları kullanılır.

- Daldırma yöntemi: Daha çok peletler şeklinde misel oluşturan A. wentii suşları kullanılır.

Fermente olmuş ortamdan sitrik asitin eldesi:

1. Misellerin ayrılması

2. Ca bileşikleri veya kireç ilavesi ile, Ca- sitratın elde edilmesi ,

3. H2SO4 ilavesi ile, Ca-sitratın parçalanması ve CaSO4’ın (jips) çöktürülmesi

4. Ham sitrik asitin berraklaştırılması Fe’ den arındırılması

5. Buharlaştırma ve yoğunlaştırma

6. Kristalizasyon (19)

6.3 Amino Asitlerin Üretimi

Amino asitler, tat ve lezzet verici besin değerini arttırıcı olarak gıda endüstrisinde ve
tedavi amacı ile ilaç endüstrisinde kullanılmaktadır.

Bunlardan fermentasyon yoluyla en çok üretilenleri alanin, arginin, aspartik, asit ve


glutamik asittir. (4)

1950’li yıllardan itibaren özellikle L-glutamik asidin fermentatif üretimi için uygun
mikroorganizma tür ve suşu tesbiti, ayrıca mutasyon ve genetik tür iyileştirmesi ile verim
arttırıcı yönde çalışmalar büyük önem kazanmıştır

Fermentasyon tüm amino asitler için aynı prensibe göre yürür.

 Üretim tekniği : Derin kültür tekniği


 Substrat(C-kaynağı) : Karbonhidratlar (%10)
 Katkı maddeleri : Vitaminler ve mineraller

28
 Fermentasyon sıcaklığı : 35 oC
 Azot kaynağı : Genellikle üre

TABLO-Fermantasyon ile üretilebilen amino asitler

6.3.1 L-Alanin

29
GÖRSEL- Fermentasyon ve Enzimatik Metot

6.3.2 L-Aspartate

Fumarate ve amonyak kullanılarak Aspartase enzimi yardımıyla üretilir. Üretiminde


genellikle immobilize E.Coli veya direkt immobilize Aspartase enzimi kullanılır.
Biyoreaktörler’de üretim miktarı 1000 kg/ay’dır.

6.3.3 L-Dopa

Sinir sisteminde nörotransmitter olarak işlev gördüğü (dopamin) ve parkinson


hastalığının tedavisinde kullanıldığı için üretimi yaygındır (250 ton/yıl).

Tyrosine hidroxylase enzimi ile pyrocatechol+piruvat+amonyak ön maddeleri


kullanılarak üretilir. (20)

30
6.4 Antibiyotik Üretimi

Antibiyotiklerin bilimsel tarihçesi Pasteur ve Joubert'in 1867'de Bacillus anthracis'in


havadan izole edilen bakterileri zehirlediğini bulmaları ile başladığı varsayılsa da gerçek
tarihçe 1929 da A. Fleming'in penisilini buluşu ile başlar.

1940’lı yıllardan sonra streptomisin ve diğer birçok yeni antibiyotik üretimi


başarılmıştır. Teknik boyutta antibiyotik üretimine 1941 yılında geçilmiş ve biyoteknolojik
yöntemlerdeki gelişme sayesinde A.Fleming Penicilium ile fermentasyon sonucu bir litre
kültür ortamında ancak 1,2-6 mg penisilin üretebilirken bugün bir litre kültür ortamında
yaklaşık 5000 kat daha derişik (20 g/l) üretim mümkündür. Antibiyotikler metabolizmayı
değişik noktalarda etkilemektedir.

Birçok antibiyotik kimyasal olarak sentezleniyor olsa da, üretimleri genellikle,


mikrobiyal fermentasyonla yapılmaktadır. Mikrobiyal üretim, kimyasal senteze göre daha
basit ve ucuzdur. Ticari olarak kullanılan antibiyotikler, genellikle, spor oluşturan Gram
(+)’ler (özellikle; Bacillus türleri ve Actinomycet'lere ait Streptomyces türleri) ve filamentli
funguslardan üretilmektedir. Sadece, Streptomyces türlerinden 100 bini aşkın farklı
antibiyotik izole edilmiştir. (20)

31
GÖRSEL- Antibiyotik Üretim Sentezi

Fermentasyonla Üretim

1) Organizmaların izolasyonu ve kültüre alınması

Organizmaların izolasyonunu içeren bu aşamada, eğer aranılan toprak izolatı


Streptomyces türüne ait antibiyotik ise, toprak örneği, o organizma için seçici olan ortam
üzerine bir seri dilüsyon halinde yayılır.

2) Antimikrobiyal aktivite testinin uygulanması

Saf kültürü yapılan izolatlar, antimikrobiyal aktivite testi için uygun test ortamına
ekilir. İnkübasyona bırakılarak gelişmelerine ve sekonder metabolit üretmelerine izin verilir.
İnkübasyon sonrasında, plak üzerine kloroform dökülerek toprak izolatlarının ölmelerine ve
ortamda yalnızca, sekonder metabolitlerin bulunmasına izin verilir. Bu aşamadan sonra, plak
üzerine, patojen test organizmalarına ait kültürler inoküle edilir. Uygun inkübasyon koşulları

32
sonrasında, plak üzerinde koloniler etrafında oluşan, patojen organizmaya ait inhibisyon
zonu, antibiyotik üreticilerini tanımlamaktadır.

3) Antibiyotik etki spektrumunun belirlenmesi

Bir sonraki aşama, antibiyotik ürettiği belirlenen suşların, antibiyotik etki


spektrumunun belirlenmesidir. Bunun için, yeni mikrobiyal izolatların testinde klasik bir
yöntem olarak ilk defa Fleming tarafından kullanılmış olan cross-streak (çapraz çizgi)
metodu uygulanır.
Çapraz çizgi metodu : Bir Streptomyces türüne ait antibiyotiğin, etki spektrumunu
belirleyen metod

4) Antibiyotiklerin salınımı ve saflaştırılması

Antibiyotiklerin (antimikrobiyal madde ürettiği belirlenen izolatların ürettiği) yeni


olup olmadığı kontrol edildikten sonra, antibiyotik, geniş ölçekli ve aerobik fermentörlerde
derin fermentasyon yöntemiyle üretilip saflaştırılır. Fermentasyon sıvısında, nispeten az
miktarlarda antibiyotik bulunduğundan, antibiyotiğin salınımı ve saflaştırılması yapılır. Eğer,
antibiyotik, organik bir çözücüde çözünür haldeyse, antibiyotiğin saflaştırılması, küçük
hacimli çözücü içerisinde özütleme yoluyla yapılabilir.

6.5 Biyogaz Üretimi

6.5.1 Biyogaz Nedir?

%60 CH4 ve %40 CO2’den oluşmaktadır.


Biyogaz terimi temel olarak organik atıklardan kullanılabilir gaz üretilmesini ifade
eder. Diğer bir ifade ile oksijensiz ortamda mikrobiyolojik floranın etkisi altında organik
maddenin karbondioksit ve metan gazına dönüştürülmesidir.
Biyogaz elde edinimi temel olarak organik maddelerin ayrıştırılmasına dayandığı için
temel madde olarak bitkisel atıklar ya da hayvansal gübreler kullanılabilmektedir. (22)

6.5.2 Biyogaz Nasıl Üretilir?


Biyogaz 3 evrede oluşur:

33
Hidroliz Evresi: İlk aşamada mikroorganizmaların salgıladıkları selular enzimler ile
çözünür halde bulunmayan maddeler çamur içerisinde çözünür hale dönüşürler. Uzun zincirli
kompleks karbonhidratları proteinleri yağları ve lipidleri kısa zincirli yapılara dönüştürürler.
Bu basit organiklere dönüşüm sonucunda birinci aşama olan hidroliz tamamlanmış olur.
Asit Oluşturma Evresi: Çözünür hale dönüşmüş organik maddeleri asetik asit, uçucu
yağ asitleri, hidrojen ve karbondioksit gibi küçük yapılı maddelere dönüşür. Bu aşama
anaerobik bakteriler ile gerçekleştirilir. Bu bakteriler metan oluşturucu bakterilere uygun
ortam oluştururlar.
Metan Oluşumu evresi: Bakterilerin asetik asidi parçalayarak veya hidrojen ile
karbondioksit sentezi sonucunda biyogaza dönüştürülmesi işlemdir. Metan üretimi diğer
süreçlere göre daha yavaş bir süreçtir. Metan oluşumundaki etkili bakteriler çevre
koşullarından oldukça fazla etkilenirler.

Birinci aşama atığın mikroorganizmaların salgıladıkları enzimler ile çözünür hale


dönüştürülmesidir. Bu aşamada polisakkaritler monosakkaritlere proteinler peptidlere ve
aminoasitlere dönüşür.
Bundan sonraki aşamada asit oluşturucu bakteriler devreye girerek bu maddeleri
asetik asit gibi küçük yapılı maddelere dönüştürürler. Asit oluşumu üretim esnasında pH’ın
düşmesine neden olabilir bu durum metan oluşumunu sağlayacak bakteriler üzerinde olumsuz
etki yaratabilir.
Son aşamada ise bu maddeleri metan oluşturucu bakteriler biyogaza dönüştürürler.
(23)

34
ŞEMA-BİYOGAZ OLUŞUM ŞEMASI

6.5.3 Biyogaz Üretiminde Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar


 Fermantörde (üretim tankı) kesinlikle oksijen bulunmamalıdır.
 Antibiyotik almış hayvansal atıklar üretim tankına alınmamalıdır.
 Deterjanlı organik atıklar üretim tankına alınmamalıdır.
 Ortamda yeni bakteri oluşturulması ve büyümesi için yeterli miktarda azot
bulunmalıdır.
 Üretim tankında asitlik pH= 7.0-7.6 arasında olmalıdır.
 Fermantör sıcaklığı 35 ºC veya 56 ºC de sabit tutulmalıdır.
 Üretim tankına ışık girmemeli ve ortam karanlık olmalıdır.
 Üretim tankında minimum %50 optimum %90 oranında su olmalıdır.

35
 Ortamda kükürt miktarı 200 mg/L. den fazla olmamalıdır.
 Ortamda metan bakterilerinin beslenmesine yetecek kadar organik madde parçalanmış
olarak bulunmalıdır. (24)

ŞEMA-BİYOLOJİK GAZ PROSESİ

6.6 Biyoetanol Üretimi

Etanol renksiz, hafif hoş kokulu ve yanıcı bir


sıvıdır. Alkollü içeceklerde kullanılan tek alkol türüdür. Ayrıca çözücü olarak kullanılır.
Kimyasal formülü C2H5OH olup kısaca EtOH olarak da yazılabilir. (25)
Etanol yakıtı, otomobiller ve diğer motorlu araçlarda, tek başına kullanılabilen bir
yakıt ya da benzine karıştırılan bir katkı maddesidir.
Etanol, hava kirliliğini azaltmak ya da petrol ürünlerinin tüketimini azaltmak
amacıyla, benzinle değişik oranlarda karıştırılarak kullanılabilir. En yaygın uygulamalar E10
ya da E85 diye bilinen sırasıyla %10 ve %85 etanol içeren karışımlardır. (26)

Etanolün yakıt hücrelerinde kullanımı da yaygınlaşmaktadır.

36
Bitkilerden elde edilen etanol (biyo-etanol), sürdürülebilir bir enerji kaynağı olarak,
sağladığı çevresel ve ekonomik yararlar nedeniyle, fosil yakıtlara göre avantajlar
sağlamaktadır.
Etanol, yaygın olarak şeker kamışı ve mısırdan elde edilmektedir. Ancak etanol elde
etmek için, bugün kullanılan teknolojiler, etanolden elde edilen enerjinin yaklaşık %70
fazlasını harcamayı gerektirdiğinden, hala fosil yakıtlar karşısında yeterince rekabet edici
değildir.
Biyoetanol üretimi için kullanılan hammadde kaynağı temel olarak biyokütledir.
Biyokütlenin kelime anlamı ise “canlı olan herhangi bir şey” ya da “organik şeyler” dir. Aynı
zamanda, “çok kısa süre önce canlı olan fakat şu an canlılığını yitirmiş maddeler” de bu
tanıma dâhil edilmektedir. Ağaçlar, bitkisel ürünler, tarımsal atıklar, küspe ve hayvansal
atıkların tümü bir çeşit biyokütledir.
Biyokütle, insanlar tarafından çeşitli şekilde kullanılmaktadır. Yakılarak ısınmak,
yakıt üretimi, hedef bir sanayi ürünü elde etme ve gıda olarak kullanılabilir. Biyokütle,
enerjisini güneşten almaktadır. Bitkiler, güneşten aldıkları enerjiyi yapraklarında ve
köklerinde depolar ve daha sonra bu enerji değişik işlemlerle dönüşüme uğratılabilir.
Biyoetanol, biyokütleden kullanılabilir karbonhidratların fermantasyonuyla üretilir.
Biyokütle içindeki basit şekerler aşağıdaki tepkime yoluyla biyoetanol ve karbondioksite
dönüştürülür.

CnH2nOn (şeker) → n /3 C2H5OH + n/3 CO2 + ısı

Tüm karbonhidrat molekülleri biyoetanol üretiminde kullanılabilir. Fakat bugün daha


çok primer kaynaklar olarak adlandırılan şeker, nişasta, selüloz ve hemiselülozun kullanımı
yaygındır. Primer biyokütle kullanımının çeşitli faydaları olsa da sosyal, ekonomik ve
çevresel açıdan bazı dezavantajlara da sahiptirler. En temel dezavantajı gıda fiyatları
üzerindeki olumsuz etkisidir. Çünkü biyoyakıt üretimi için kullanılacak hammadde büyük
ölçüde gıda üretiminden kaydırılacaktır. Bu durumda, piyasadan talep edilen gıda
hammaddesinin miktarı artarken, piyasaya arz edilen miktarı azalacağından gıda hammadde
fiyatları artabilir. Bundan dolayı, son yıllarda yapılan araştırmalar daha çok gıda fiyatlarına
etkisinin çok az olacağı öngörülen lignoselülozik atıklardan biyoetanol elde etmeye
yöneliktir.

37
TABLO- Biyoetanol üretimi için kullanılabilecek hammadde kaynakları

Biyoetanol üretimi genellikle dört basamakta gerçekleştirilir; ön-muamele, hidroliz,


fermentasyon ve distilasyon. Her bir basamakta uygulanacak yöntemler hammaddenin ve
öncesi ile sonrasında uygulanacak yöntemlerin ihtiyaçlarına göre değişkenlik göstermektedir.
Proses sırasında ilk olarak biyokütlenin ön-muamelesi gerçekleştirilir. Ön
muamelenin temel amacı hidroliz basamağında elde edilecek ürün verimini arttırmaktır.
Hammadde kaynağı olarak nişastalı ya da sukroz içeren bitkisel ürünler kullanıldığında basit
şekilde boyut azaltma ya da öğütme gibi fiziksel ön-muamele metodları yeterli
olabilmektedir. Ayrıca bu gibi hammaddeler kullanıldığı takdirde hidrolizden önce bir
sıvılaştırma işlemi de gerçekleştirilebilir. Bununla birlikte, biyoetanol üretimi için hammadde
kaynağı olarak lignoselülozik maddeler kullanıldığında fiziksel yöntemlere ilave olarak
sodyum hidroksit (NaOH), sülfürik asit (H2SO4), hidroklorik asit (HCl), ozon, kireç ve
amonyum gibi kimyasalların ayrı ayrı ya da birlikte değişik oranlarda kullanıldığı kimyasal
ön-muamelelere, beyaz çürükçül mantarlar gibi lignin üzerine etki eden mikroorganizmalar
ya da bunların enzimlerinin (lakkazlar ve çeşitli peroksidaz vb.) kullanıldığı biyolojik ön-
muamelelere ve otohidroliz, buhar patlama, karbondioksit patlama ve amonyum lif patlaması
(AFEX) gibi termo/fiziko kimyasal ön muamelelere ihtiyaç duyulmaktadır.
Hidroliz aşamasında, bitkisel polimerler (nişasta, selüloz, hemiselüloz...vb) kimyasal
ya da enzimatik (amilazlar, selülazlar, hemiselülazlar vb.) yöntemlerle fermentasyon
basamağında kullanılacak mikroorganizmanın fermente edebileceği daha basit şekerlere
dönüştürülmektedir.

38
Fermentasyon basamağında ise ön muamele ve hidroliz sonucu oluşan şekerler
Fermentasyon ve hidroliz basamakları genellikle birbirinden ayrı yapılmaktadır. Fakat
hidroliz ve fermentasyonun birlikte gerçekleştirildiği üretim yöntemi de mevcuttur. Her iki
üretim yönteminin birbirine göre avantajları ve dezavantajları mevcuttur. (27)

6.6.1 Biyoetanol Üretim Aşamaları

1-Hazırlama
Hazırlama sürecinde biyoetanol üretimi için kullanılacak olan nişasta kaynağı (buğday,
mısır, şeker pancarı vb.) çekiçli değirmenden geçirilerek öğütülür ve enzim yardımı ile
hücresel yapısı parçalanır. Bu şekilde içindeki nişastanın ortaya çıkması ve biyoetanol üretimi
için daha iyi bir verim elde edilmesi sağlanır. Ortaya çıkan bu nişasta bir başka enzim
yardımı ile şekere çevrilir. Üretimin bu noktasında parçalanmış nişasta kaynağı, enzim ve
sudan oluşmuş bir bulamaç halindeki sıvı, içine maya konularak bir sonraki işlem olan
fermantasyon ünitesine aktarılır.

2-Fermantasyon
Fermantasyon sürecinde eklenen maya bulamaçta bulunan şeker moleküllerini
biyoetanol moleküllerine çevirir. Bu işlem 60 – 80 saat arası sürer. Mayanın yüksek verimle
çalışması için gereken koşullar bu süre boyunca denetlenir. Fermantasyon sonunda bulamacın
içinde %10-12 arası biyoetanol elde edilmesi hedeflenir. Ayrıca fermantasyon süresince açığa
çıkan karbondioksit de ayrılmış olur.

3-Distilasyon
Fermantasyon sonucu elde edilen bulamaç distile edilerek içindeki biyoetanol ayrıştırılır.
Bu ayrıştırma işlemi distilasyon kulelerinde sıvının ısıtılması ile sağlanır. Distilasyon sonucu
%95-96 oranında biyoetanol, fermantasyondan gelen bulamaçtan ayrıştırılmış olur.
Ayrıştırılan bu biyoetanol içindeki su, moleküler elek teknolojisi yardımı ile süzülerek
biyoetanolün saflığını %99,80-99,95’e kadar yükseltilir. (28)

39
ŞEMA- Biyoetanol Üretim Şeması

6.6.2 Patatesten Biyoetanol Üretimi

 Biyoetanol üretiminde patates kullanılması durumunda elde edilebilecek yan ürün


miktarı kuru patates ağırlığının %28’i kadardır.
 Patates yan ürünü içerisindeki ham protein miktarı yan ürünün yaklaşık olarak
%55’idir.
 1 ton patatesten en az 87 litre biyoetanol, en çok 151 litre biyoetanol üretilmektedir

40
ŞEMA- Patatesten Biyoetanol Üretim Prosesi

6.6.3 Şeker Pancarından Biyoetanol Üretimi

 Türkiye’de şeker üretiminin tek hammaddesi şekerpancarıdır.


 Şekerpancarı doğrudan biyoetanol üretiminde kullanılmadan önce içerisindeki şekerin
çıkarılıp elde edilen ham şerbet ve ham şerbetin arıtılmasıyla elde edilen sulu şerbet
biyoetanol üretiminde hammadde olarak kullanılmaktadır.
 100 ton şekerpancarından 3,9-4,0 ton %50 polarlı melas elde edilmekte, 100 kg
melastan 40 litre biyoetanol üretilmektedir. (29)

41
ŞEMA- Şeker Pancarından Biyoetanol Üretim Prosesi

6.7 Biyohidrojen Üretimi

Dünyada kullanımı devam eden fosil yakıtlar kömür, odun, petrol ve doğalgaz olarak
sıralanabilir. Enerji ihtiyacımızın hemen hemen tamamı fosil yakıtlardan sağlanmaktadır. Bu
fosil yakıtların oksijen gazı ile birleşerek yandıktan sonra çıkardığı SOx, NOx, COx gibi
zehirli gazlar kirliliğe neden olmaktadır. Atmosfere yayılan bu zehirli gazlar canlıların
soluması ve sera etkisi ile dünyanın ısınması, buzulların erimesi, sellerin olması, iklimlerin
değişmesi gibi olumsuz etkilere neden olmaktadır. Fosil yakıtların çevreyi kirletmesi ve
tükenmesi hem dünyada hem de ülkemizde önemli bir problem olmaya başlamıştır. Fosil
enerji kaynakların hızla tükenmesi ve gelişmiş ülkelerin tarıma dayanan biyoetanol, biyodizel
ve biyohidrojen gibi alternatif enerji kaynaklarına yöneldiği göz önünde bulundurulduğunda,
ülkemizin de alternatif enerji kaynaklarının geliştirilmesi ve kullanılması hususunda gerekli
çalışmaları tamamlayarak bir an evvel uygulamaya geçirmesi ihtiyacı ortaya çıkmaktadır.

42
6.7.1 Biyohidrojen Üretim Yöntemleri

Anaerobik (karanlık fermentasyon) ve fotoheterotrofik (ışık fermentasyon)


mikroorganizmalar tarafından, karbonhidratça zengin biyokütle atıklar veya atıksular
kullanılarak biyohidrojen üretimi gerçekleştirilir. Böylece, atıklar veya atıksular
değerlendirilerek hidrojen üretimine katkı sağlanır.

6.7.1.1 Karanlık Fermentasyon

Karanlık fermantasyonda çoğunlukla anaerobik bakteriler kullanılır. Hidrojen, düşük


sıcaklıklarda 30-80 °C'de üretilir. Fermantasyon için kullanılan biyokütle; biyolojik olarak
kolaylıkla parçalanabilir, ucuz, büyük miktarlarda erişilebilir ve yüksek karbonhidrat içerikli
(tarımsal kalıntılar, gıda atıkları vb.) olmalıdır. Glikoz, laktoz ve sukroz gibi basit ve
biyolojik olarak kolayca parçalanabilen şekerler de düşünülebilir. Karanlık fermantasyonda
üretilen hidrojen miktarı pH değerine, hidrolik bekleme süresine ve sıcaklığa bağlıdır.
Hidrojen üretimi için genel olarak optimum pH 5.0-6.0 aralığında çalışılmıştır.

C6H12O6 + 2 H2O → 2 CH3COOH + 2 CO2 + 4 H2

(Karanlık Fermantasyon Reaksiyonu)

ŞEMA- Karanlık Fermantasyon Akım Şeması

6.7.1.2 Fotofermantasyon

43
Fotofermantasyon, organik materyallerin veya biyokütlenin aynı anda güneş enerjisi
kullanılarak fotosentetik bakteriler tarafından hidrojen ve karbondioksit haline
dönüştürüldüğü anaerobik koşullarda gerçekleştirilen prosesler olup akım şeması Şekil 2'de
verilmiştir. Genel olarak, optimum sıcaklık 30-35 °C ve pH 7.0 olarak belirlenmiştir.
Fototrofik bakteriler, fotosentez için organik ve inorganik elektron kaynakları gerektirmekte
ve kurutulmuş deniz yosunu, agarlar, gözenekli cam, poliüretan köpük vb. birçok pahalı
olmayan bileşiklerle çalışmaya izin vermektedir. Bu yöntemin dezavantajı, yavaş olan
organik asitlerin ve nitrojenaz enziminin sınırlı uygulanabilirliğidir

CH3COOH + 2 H2O + ışık → 4 H2 + 2 CO2

(Fotofermantasyon Reaksiyonu)

ŞEMA- Fotofermentasyon Akım Şeması

6.7.1.3 Biyofotoliz

Biyofotoliz, yenilenebilir kaynaklardan temiz enerji üretmek için sürdürülebilir ve


çevre dostu proseslerdir. Siyanobakteriler ve yeşil mikroalgler, suyu özel koşullar altında
güneş ışığı kullanarak moleküler hidrojen ve oksijene ayırmaktadır. Doğrudan ve dolaylı
biyofotoliz olmak üzere iki tür biyofotoliz vardır.

44
2 H2O + ışık → 2 H2 + O2

(Doğrudan Biyofotoliz Reaksiyonu)

6 H2O + 6 CO2 + ışık → C6H12O6 + 6 O2

C6H12O6 + 2 H2O → 4 H2 + 2 CH3COOH + 2 CO2

2 CH3COOH + 4 H2O + ışık → 8 H2 + 4 CO2

Toplam reaksiyon:

12 H2O + ışık → 12 H2 + 6 O2

(Dolaylı Biyofotoliz) (30)

6.8 İnsülin Üretimi

45
İnsülin, moleküler ağırlığı 5,8
kilodalton (kDa) olan, polipeptit yapılı ve vücuttaki karbonhidrat özüştürmesinin
düzenlenmesinde glukagon ile birlikte rol alan bir hormondur. Kan şekerini düşürücü etki
yapar. Pankreasın hormonal salgı birimleri olan Langerhans adacıklarından salgılanan
insülinin adı da Latince'de "ada" anlamına gelen "insula" sözcüğünden türetilmiştir. ile
birlikte rol alan bir hormondur. Kan şekerini düşürücü etki yapar. Pankreasın hormonal salgı
birimleri olan Langerhans adacıklarından salgılanan insülinin adı da Latince'de "ada"
anlamına gelen "insula" sözcüğünden türetilmiştir.

İnsülinin Yapısı
Kırmızı: karbon; yeşil: oksijen; mavi: azot; pembe: kükürt. Mavi/pembe şeritler iskeleti
simgeliyor. (31)

İnsülin genel olarak;

v Sığır (Beef İnsülin): Sığırların pankreaslarından ekstraksiyon yöntemi ile elde edilir. 3
amino asidi insan insülininden faklıdır.
v Domuz (Pork İnsülin): Domuzların pankreaslarından ekstraksiyon yöntemi ile
sağlanır. İnsan insülininden bir amino asidi farklıdır.
v Bakteriler/Mayalar (Biosentetik): Bakteri ve mayaların DNA yapıları değiştirilerek
(rekombinasyon) insan insülini üretilir. (Rekombinant DNA teknolojisi)

6.8.1 İnsan İnsülini Sentezinin

1. Nükleusta insulin kodlayan genlerden mRNA transkripsiyonu olur.

46
2. mRNA stoplazmaya gelir ve kaba endoplazmik retikuluma bağlı polizom ile
translasyona uğrar.
3. Polipeptit sentezi, N-Terminal sinyal polipeptidi oluşumuyla başlatılır ve kaba
endoplazmik retikulum membranı içine penetre olur.
4. Polipeptit zinciri, kaba endoplazmik retikulum lumeni içine doğru uzar,
sonuçta preproinsülin oluşur.
5. Sinyal peptidi ayrılır ve sisternada proinsülin oluşur.
6. Proinsülin kaba endoplazmik retikulumdan golgi kompleksine taşınır, orada
proteazların etkisiyle c-peptit segmentini kaybederek insüline dönüşür.
Dönüşüm golgi aparatından kopma sonucu oluşan insülin depo veziküllerinde
devam eder.
7. İnsülin parsiyel ekzositozla salgılanırken onunla birlikte ekimolar miktarda
Cpeptitide salgılanır.

6.8.2 Rekombinant DNA Teknolojisi ile İnsülin Üretimi

DNA’nın on birinci kromozomunun çift ipliği insülin üretiminde özel olan


eşleşmemiş azot köklerini açığa çıkararak ikiye bölünür.

Şekil- İnsülinin B zincirinin kodlanması için gerekli olan ve açığa çıkan nükleotidler
ile birlikte DNA 11. kromozomunun çözülme ipliği

Açığa çıkan DNA iplikçilerini şablon olarak kullanarak transkripsiyon (kopyalama)


işlemindeki mesajcı RNA oluşur.

47
Şekil: Açığa çıkan DNA iplikçiği.

Şekil: (m)RNA iplikçiği.

Urasil tarafından değiştirilen azot köklü timin üzerindeki mRNA iplikçiğinin rolü
genetik bilgiyi taşımaktır. Mesela insüline ait olan bilgiyi çekirdekten sitoplazmaya,
ribozoma bağlandığı yere, taşıması gibi mRNA’nın azot kökleri kodonlar adı verilen
ağaçlarda gruplanırlar. Taşıyıcı RNA (tRNA) molekülleri, üç eşlenmemiş azot kökü, toplu
olarak mRNA üzerinde tamamlayıcı kökler olan kodonlar ile birlikte toplu olarak bir anti
kodon çifti olarak bilinen özel bir amino aside bağlanırlar. Ribozomda mRNA’nın tRNA
tarafından okunması tercüme (yazma) olarak bilinir. tRNA tarafından oluşturulan özel bir
amino asit zinciri mRNA tarafından tespit edilen kodu takip eder. mRNA’nın kök zinciri,
insülin gibi özel proteinleri oluşturmak için bununla birlikte bağlanan amino asit zinciri içine
yazılır.

7.ÜRÜN ELDESİ VE SAFLAŞTIRMA YÖNTEMLERİ


Endüstriyel fermentasyon işlemlerinin en kritik işlemlerinden birisi de ürünün ortamdan
kazanılmasıdır. Birçok durumda fermentasyon ürünü total fermentasyon besiyerinin sadece
çok küçük bir fraksiyonudur ve ticari olarak endüstriyel çapta ürün eldesi kapsamlı bir
saflaştırma işlemi gerektirmektedir.

48
Saflaştırmada ilk safha, hücre materyalinin ve çözünmemiş besin materyalinin kültür
filtratından ayrılmasıdır. Sıvıdan hücrenin ayrılması, filtrasyon veya çöktürme
(sedimentasyon) yoluyla olur.

Büyük ölçekli filtrasyonlar için drum filtreler kullanılır. Bu süzmedeki filtre materyali
bez veya sıkı dokunmuş elektir. Bu filtre materyali, dönen bir silindir üzerine geçirilmiştir.
Silindir hareket ettikçe fermentasyon sıvısı filtreden direkt olarak dışarı çıkar ve süzülmüş
arıtılmış sıvı katılardan uzaklaştırılır. Filtrasyon etkinliği, yardımcı filtre materyalinin
kullanılmasıyla büyük ölçüde artırılmaktadır.

Fermentasyon ürünleri fermentasyon besiyerlerinde hemen hemen daima çok düşük


konsantrasyonlarda bulunur. Bu sebepten konsantre etme işlemini ürün eldesinin, ilk
safhalarında gerçekleştirmek gerekir.

Örneğin, Novobiosin üretiminde antibiyotik, ya filtre edilmiş fermentasyon sıvısından


ya da direkt olarak kültür ortamından iyon değişimiyle adsorbe edilir. Konsantre etme işlemi
daima saflaştırma işlemi ile birlikte yapılır. Bu nedenle bu iki işlemi birbirinden ayırmak
uygun değildir.

Ürün eldesinde kullanılan temel işlemler biyokimya mühendisliğinin en genel


uygulamalarıdır. Bu temel işlemler, çeşitli fermentasyonlarda üretilen ürünün eldesi için
tatbik edilen özel ve vazgeçilmez uygulamalardır.

En basit hücre bile karmaşık bir yapıya sahiptir ve binlerce farklı çeşitteki molekülden
oluşur. Bu nedenle, öncelikle ilgilenilen molekül grubunu hücredeki diğer kısımlardan ve
moleküllerden ayırmak ve daha sonra da, yapılacak çalışmanın ön gördüğü ölçüde,
saflaştırmak gerekir.

49
ŞEMA-Biyoteknolojik Üretim Akım Şeması

50
ŞEMA-Biyoteknolojik Üretim Akım Şeması

7.1 BİYOTEKNOLOJİDE KULLANILAN YÖNTEMLER

Biyolojik proseslerde kullanılan bu temel işlemlerden yaygın olarak kullanılanları;

· Ekstraksiyon,
· Kromatografik Yöntemler, (adsorpsiyon kromatografisi iyon değişim, jel, afinite

ve dağılma kromatografisi)

· Evaporasyon,
· Ultrafiltrasyon,
· Ters Osmoz,
· Diyaliz,
· Kristalizasyon,
· Çöktürme,
· Kurutma,
51
· Santrifüjleme,
· Liyofilizasyon

KAYNAKÇA

1. https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/112107/mod_resource/content/0/
Biyoteknolojiye%20Giri%C5%9F.pdf
2. https://tr.wikipedia.org/wiki/Biyoteknoloji
3. https://www.kimyadersi.org/fermantasyon.html
4. https://avys.omu.edu.tr/storage/app/public/tinkilic/62518/Biyoteknoloji
%20Slaytlar.pdf
52
5. https://www.sabah.com.tr/yasam/biyoteknolojinin-yararlari-ve-zararlari-nelerdir-
4727970.com.tr
6. https://tabider.org/Bilgi-Bankasi/Icerik/1976/Biyoteknolojinin-Topluma-Sagladigi-
Faydalar-Nelerdir.aspx
7. https://view.officeapps.live.com/op/view.aspx?src=https%3A%2F
%2Facikders.ankara.edu.tr%2Fpluginfile.php%2F32709%2Fmod_resource
%2Fcontent%2F0%2F2.%2520Hafta.docx&wdOrigin=BROWSELINK
8. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/207530
9. https://cleanroomnews.org/saglik-biyoteknolojisinde-gelecege-dair-politikalar
10. https://acikders.ankara.edu.tr/mod/resource/view.php?id=23493
11. https://www.sorhocam.com/konu.asp?sid=308&biyoteknolojinin-tarimda-
kullanilmasi-avantajlari-ve-dezavantajlari.html
12. http://ziraat-tab.web.nku.edu.tr/HayvansalBiyoteknolojiABD/0/s/10792/15069
13. http://www.bektastepe.net/course-slides/8-hayvan-biyoteknolojisi.pdf
14. https://labakademi.com/gida-biyoteknolojisi/
15. https://www.agmarinesolutions.com/denizbiyoteknolojisi
16. http://www.ilketkinlik.com/yazi/Genetik-muhendisligi-ve-biyoteknolojinin-
uygulama-alanlari-fth159
17. https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/49265/mod_resource/content/0/LAKT
%C4%B0K%20AS%C4%B0T%20%C3%9CRET%C4%B0M%C4%B0%20.pdf
18. https://tr.wikipedia.org/wiki/Sitrik_asit
19. https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/49266/mod_resource/content/0/S
%C4%B0TR%C4%B0K%20AS%C4%B0T.pdf
20. https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/7194/mod_resource/content/
0/5.%20Hafta.pdf
21. https://prezi.com/p/ckcp7jeh03ql/antibiyotik-uretimi/
22. https://tr.wikipedia.org/wiki/Biyogaz
23. https://altacaenerji.com/biyogaz/uretim/
24. https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/18583/mod_resource/content/0/End
%20Mik%2013.%20hafta.pdf
25. https://tr.wikipedia.org/wiki/Etanol
26. https://tr.wikipedia.org/wiki/Etanol_yak%C4%B1t%C4%B1
27. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/41713
28. https://www.tesisat.org/biyoetanol-uretimi-ve-yakit-ozellikleri.html
53
29. https://cdn.bartin.edu.tr/biyoteknoloji/86babca0507e88ae8f7ecb1dea802c6b/
sunum5biyoalkol-teknolojisi.pdf
30. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/651526
31. https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0ns%C3%BClin
32. http://pharmacy.erciyes.edu.tr/ckfinder/userfiles/files/bitirmeler/TOLGA%20AYTAN
%20TEZ%20SON%20BASIM.doc

54

You might also like