You are on page 1of 19

Sl

iNC\!kr gCA)'o-N11.11 . F~ sc:::i Io.r .


i . J Q,v, iJ.-li . j
'-14L i/
c e \J. /·\~i/vi.t.h
ZOO1- . Marx, kapitalist Üretim biçiminin çözÜmlemesine giristi-
ginde, bu Üretim biçimi henÜz baslangiçlarindaydi. Marx, gi-
risimlerini onlara tani degerini kazandiracak bir çizgide yön-
lendirdi. Kapitalist Üretimin temel kosullarina göre döndÜ ve
bu kosullari, gelecekte kapitalizmden daha neler beklenebi-
lecegini gösterecek biçimde sergiledi. Ortaya çikan sonuç, su
oldu: kapitalizmden yalnizca emekçi sinifinin daha sert bi-
çimde sömÜrÜlmesine yol açmasi degil, bunun yani sira ken-
TEKNITGITN OLANAKLARRYL.A disini ortadan kaldiracak kosullari olusturmasi da be ki e ne bi-
lirdi.
YENITDEN ÜRETKLEBKLDKGK ÇAGDA Üstyapinin altyapidakine oranla çok daha agir tempoyla
SANAT Y AiprrTI[ gerçeklesen köklü degisimi, Üretim kosullarinin geçirdigi
degisikliklere- kÜltÜrÜn bÜtÜn alanlarinda geçerlilik kazan-
dirmayi ancak yarim yÜzyili askin bir zaman içersinde basa-
rabildi. Bunun ne yoldan oldugu ancak gÜnÜmÜzde açiklana-
GÜzelsanatlarttmzlJl kurultisu ile çesitli tiplerinin sap- bilmektedir. Bu verilerin, tani niteligindeki belli istemleri
tamsi, bizimkisindeJt çOA'degisik bir zamana ve nesne- karsilamasi gerekmektedir. Ancak bu istemlerle bagintili
ler/e koptllar Üzerindeki gÜçleri bizimkisiyle karsi!asti- savlar, emekçi sinifin siyasal iktidari ele geçirdikten sonraki
rildigmda neredeyse yok denecek kadar az olan insanla- sanatiyla ya da sinifsiz toplumla ilgili savlardan çok, su anda
ra kadar getiye uzanti: Araçlammzm esneklik ve yet- geçerli Üretim kosullari altindaki sanatin gelisme egilimleri
kinlik bakimt1tdOll geçirdigi gelisme, GÜze!'e iliskin Oll- ile ilgili savlar olmaktadir. Bu savlarin diyalektigi Üstyapida,
tik endÜstrinin yakm gelecekte köklü degisimlere ugra- ekonomide oldugundan daha az belirgin degildir. Bundan
masim çok olasi göste17liektcdir. Sanatlarm bii/ÜnÜnde ötÜrÜ bu tÜr savlarin birer savasim araci olarak degerini kü-
artik eskisindcn farkli gözlemi vc isinneyi gerektiren fi- çÜmsemek yanlis olur. Söz konusu savlar -yaraticilik ve de-
ziksel bir yan vardir; bu fiziksel yamn kendini çagdas ha, sonrasizlik degeri ve giz gibi- eskiden kalma birtakim
bilimin ve uygulamalarin etkilerine daha fazla kapaya- kavramlari saf disi etmistir; bu kavramlarin denetimsiz (ve
bilmesi olanaksizdir. Yirini yildan bu yana ne madde, su anda denetimi gÜç olan) uygulanmasi, olgular dagarcigi-
tte uzam, ne de zammi eskidm beri oldugu komandadir. nin fasist dogrultuda islenmesi sonucuna götÜrÜr. Asagida
Bu dmli bÜyiik YeJtilikletin sanatlami teknigini oldugu sanat kuramina yeni getirilen kavramlarin daha alisilagelmis
gibi degistirmcsine, böylece dogrudmi bulus yetenegini et- olanlardan ayrilan yani, fasizmin amaçlari açisindan bÜtÜ-
kilemesine ve sommda belki de sanat kavramimn kendi- nÜyle kullanilamaz nitelik tasimalaridir. Buna karsilik bu
sini dÜsÜnÜlebileceken sihirli biçimde degistirmesine ha- kavramlar, sanat politikasi alaninda devrimci istemlerin dile
zir olmaliyiz. getirilebilmesine elverislidir.
PAUL VALERY: Pieces sur /'al1. Paris, p. 103-104
"PI6Iade", i ("La conqZlete I'ZlbiqZliii").
52

i nusundan birkaç onyil sonra bu kez fotograf teknigince asildi.


Fotografla birlikte insan eli, resmi~.'yeniden:g.~sÜreci içer-
Aslinda sanat yapiti, her zaman yeniden-Üretilebilir olagel- _.----._-----_. __
sinde ilk kez en önemli sanatsal
...
yÜkÜmlerinden kUftiiIOu;
_--_._-.....,,-,_.-'_.----~-,..-''''.-
.••..... --bu
•....

mistir. Insanlarin yapmis olduklari, her zaman yine insanlarca "yÜkümler artik yalnizca objektife bakan g!;t~.J:araD..!lstan üstfenil~
yeniden yapilabilmistir. Ögrenciler sanat alaninda alistirma cri:-GOZÜn algi~I'.' el ~.S!z~~~i;de.!lS.9~_9._~h~~~3j!ffi~!U!.i
amaciyla, ustalar yapitlarin yayginlasmasini saglamak için ve ni- gineEm, _resim aracllig!.YtL.Y.ÇDj.g~~~~!:..~.J>Q~~ci,J~-Q.!ll!Sm~YJll
hayet üçüncü kisiler de kazanç ugruna bu türden sonradan-ça- atbasi gid_ebj.!~cek_1i.1.~~_~I~§_ti.Stüdyoda çalisan film operatörü,
lismalari gerçeklestirmislerdir. Buna karsilik sanat yapitinin tek- gorUm ÜTeri oyuncunun konusmasiyla es zamanli yakalayabile-
nik araciligiyla yeniden-üretilmesi yeni bir olgudur; bu olgu ta- cek konuma geldi. Tasbaskida resimli gazetenin bir gizilgüç ni-
rihsel süreç içersinde zaman zaman kesimiye ugrayan, atilimlari teligiyle varligi gibi, fotograf ta da sesli filmin gizilgüç olarak var-
uzun araliklarla gerçeklesen, ama gittikçe yogunlasan bir gelis- ligi söz konusuydu. Seslerin teknik yoldan yeniden-üretimine
me sergiler. Yunanlilar, sanat yapitlarinin teknik yoldan yeniden geçen yüzyilin sonunda girisiidi. Birbiriyle örtÜsen bu çabalarin
üretimi için biri döküm, biri de sikkc basma olmak üzere yalniz- nasil bir olasiligi dogurdugunu Paul Valery, söyle dile getirir:
ca iki yöntem tanimaktaydilar. Bronz yomular, terracotta ve sik- "Suyun, gazin, elektrigin belli belirsiz bir el hareketiyle bizlere
keler, Yunanlilarca kitlesel Üretimi gerçeklestirilebilen tek sanat hizmet etmek üzere uzaklardan evlerimize gelmesi gibi, görün-
yapitlariydi. Bunlarin disinda kalanlarin hepsi yalnizca bir defa- tü ve sesleri de küçük bir el hareketiyle, dahasi belki de bir isa-
ya özgüydü ve teknik bakimdan yeniden üretilemiyordu. Tah- retle açip kapatabilecegiz."! Yüzyilimizin basinda teknik yoldan
tabaskiyla birlikte grafik, ilk kez teknik yoldan yeniden-üretile- yeniden-üretim, geçmisin bütün sanat yapitlarini kapsamina al-
bilir oldu; bu olgu, basim teknigi araciligiyla yazinin da yeniden- diktan ve bu yapitlarin etkilerini en köklü degisimlere ugratma-
üretilebilir olmasindan çok daha eskidir. Yazinin teknik yoldan· ya basladiktan baska, kendine sanat yöntemleri arasinda bagim-
yeniden-üretimi demek olan baskinin edebiyat alaninda yaratti- siz bir yer saglayabilecek düzeye de ulasmisti. Bu düzeyin irde-
gi dev degisiklikler, herkesçe bilinmektedir. Ancak bunlar, bu- lenmesi için izlenebilecek en aydinlatici yol, düzeyin iki disa
rada dünya tarihinin ölçütleri içersinde ele alinan olayin çatisi al- yansima biçiminin -sanat yapitinin yeniden-üretimi ile sinema
tinda dogalolarak yalnizca tek ama hiç kuskusuz önemi yadsi- sanatinin- sanatin geleneksel konumunu nasil etkiledigini orta-
namayacak bir özel durumu olusturmaktadir. Tahtabaskiya orta- ya koymaktir. ~
çag boyunca bakirbaski ve gravür, Ondokuzuncu Yüzyil'in ba-
sinda da litografi eklenir.
Litografi (tasbaski) ile birlikte yeniden-üretim teknigi bü- II
tünüyle yeni bir asamaya vardi. Resmin tas üstüne çizimiyle
gerçeklestirilen, böylece de tahtabaski veya resmin bakir bir En ~~~E __
~Q~~~~~Lyenii;i_~~E~!!~e_?_~~ eksik olan bir
levha üstüne islenmesiyle yapilan baskidan çok daha kolayolan yan vardir: sanat yapitinin jimdi ve burada'ligi -=-i;-asKaaeyIsie:
bu teknik, grafik ürünlerinin yalnizca (önceden oldugu gibi) kit- Di:ilundü'[üyerde bTriciklik-niteliginiras;yanv·arligi. Sanat yapi-
lesel degil, ama ayni zamanda her gün yeni biçimlemelerle ilk tinin yaratildigi andan baslayarak egemenligi altina girdigi tarihi
kez piyasaya sürülebilmesine olanak sagladi. Litografi sayesinde yönlendiren öge, biriciklik niteligini tasiyan bu varliktan baska
grafik sanati, günlük yasama kitap resimlemeleriyle eslik ede- bir sey degildir. Bu söylenenin kapsamina gerek zamanla sanat
bilme yetenegini kazandi. Böylece de baski teknigine ayak uy- yapmnin fizik yapisinin ugradigi degisimler, gerekse sanat yapi-
durmaya basladi. Ancak daha bu baslangiç evresindeyken, bulu- tinin üzerindeki çesitli mülkiyet iliskileri girmektedir.2 Fiziksel
degisimlerin izi ancak kimya veya fizik çözÜmlemeleri sonucu manzara için de söz konusudur; gelgelelim bu olay sanatin ne s-
ortaya çikarilabilir; bu çözÜmlemeleri yeniden-Üretim yoluyla nelerinde var olan, doganin nesnelerinde rastlanmasi olanaksiz
kazanilan ÜrÜn Üzerinde gerçeklestirebilme olanagi yoktur; ölçüde duyarli bir çekirdegi zecleler. Bu çekirdek, sanat yapiti-
mÜlkiyet iliskileri ise bu gelenegin konusunu olusturur ve bu- nin hakikiligidir. Bir nesnenin hakikiligi, maddi varligindan ta-
nun izlenebilmesi için özgÜn yapitin bulundugu yer çikis nokta- rihsel tanikligina degin, baslangiçtan bu yana o nesnede gele-
si alinmalidir. neklesmis olanlarin bütününden olusur. Tarihsel taniklik mad-
ÖzgÜn yapitin simdi ve burada'ligi, o yapitin hakikiligi kav- di varliktan teme1lendiginden, birinci ögenin insanlarla bagini
ramini olusturur. Bronz bir yapitin ÜstÜndeki yesil küfÜn kimya- kesen yeniden-Üretim, ikincinin, yani tarihsel taniklik ögesinin
sal çözÜmlemesi o yapitin hakikiliginin saptanmasina yardimci de sarsinti geçirmesine yol açar. Sarsinti geçiren, yalnizca bu
olabilir; bunun gibi, ortaçaga ait bir elyazmasinin Onbesinci ögedir hiç kuskusuz; ancak tarihsel taniklikla birlikte zarar gö-
Yüzyil'a ait bir arsivden geldiginin kanitlanmasi, o yazinin haki- ren, nesnenin otoritesinden baska bir sey degildir.4
kiliginin saptanmasini kolaylastirabilir. Hakikilik, teknik y01la Burada varligi son bulan sey, özel atmosfer kavramiyla
-dogalolarak ayni zamanda baskaca y01larla cta- gerçeklestirilen özetlenebilir ve söyle denebilir: Sanat yapitinin teknik yoldan
yeniden-üretimin bütünüyle disinda kalir.3 Gelgelelim hakiki yeniden-üretilebildigi çagda gücÜnü yitiren, yapitin özel at-
yapit, e1le gerçeklestirilen, kuralolarak da taklit damgasini yi- mosferi olmaktadir. Bu olgu bir belirti niteligini tasimakta ve
yen yeniden-Üretim karsisinda otoritesini bütünüyle korurken, anlami salt sanatin alaniyla sinirli kalmamaktadir. Söyle dene-
teknik y01la gerçeklestirilen yeniden-üretim için durum böyle bilir gene1lestirilmek istendigi takdirde: Yeniden-üretim tek-
degildir. Bu, iki nedene dayanmaktadir. Önce teknik y01la yeni- nigi, yeniden-üretilmis olani gelenegin alanindan koparip al-
den-üretim, elle gerçeklestirilene oranla hakiki yapit karsisinda maktadir. Bu yeniden-üretilmisi çogaltarak, onun bir defaya
daha bagimsiz konumdadir. Teknik y01la yeniden-üretim, örne- özgÜ v~~.~~glrilrlyerin_s_yi~~~!iunbu k~iI!!E:-s_diailJ~Di~-g~-
gin fotograftaki gibi, hakiki yapitin insan gözüyle degil, ancak çirmektedir. Ve yeniden-üretilmis olanin, alimlayiciya bulun-
ayarlanabilen ve bakis açisini basina buyruk seçebilen objektif '-dtigll'kom::Jmda seslenmesine izin vermekle, üretilmis olani
tarafindan objektifçe saptanabilecek notlarini ön plana çikarabi- güncellestirmektedir. Bu iki süreç, gelenek yoluyla aktarilinis
lir, büyütme veya agir çekim gibi yöntemlerin yardimiyla insan olanin dev bir sarsinti geçirmesine yol açmaktadir - bu gele-
gözünün algilayamayacagi görüntüleri saptayabilir. Birinci ne- nek sarsintisi, su andaki bunalimin öteki yüzÜnü ve insanligin
den, budur. Ikinci olarak teknik yolla yeniden-üretim, özgÜn yenilenisini dile getirmektedir. Sözü edilen süreçler, günü-
yapitin kopyasini yapitin asli için düsünülemeyecek konumlara müzdeki kitle devinimleriyle çok yakindan bagintilidir. Bunla-
getirebilir. Her seyden önce ister fotograf, ister plak araciligiyla rin en güçlü ajani ise, filmdir. Sinemanin toplumsal önemini,
olsun, yapitin iz!eyiciye gelmesini saglar. Katedral, bir sanatse- en olumlu yönüyle bile ve özellikle bu önem çerçevesinde, bu
verin stüdyosuna gelmek için bulundugu yerden ayrilir; bir sa- yikici ve arindirici yönü göz önünde tutmaksizin düsünebil-
londa veya açik havada çalinmis olan koro yapiti bir odada din- mek olanaksizdir: gelenek denilen deger kalemi, kültür mira-
!enebilir.
sindan tasfiye edilmektedir. Bu görüngÜ, en somut biçimde
Sanat yapitinin teknik y01la yeniden-Üretimi sonucunda el- bÜyük tarihsel filmlerde belirginlesmektedir. Alanini da sü-
de edi!en ürÜnün girebilecegi konumlarin, yapitin varligini bas- rekli genisletmektedir. Abel Gance, 1927'de coskuyla söyle
kaca hiçbir biçimde etkilemese bile, simdi ve burada'lik niteli- seslenmisti: "Shakespeare, Rembrandt, Beethoven film yapa-
gini degerinden yoksun kildigi kesindir. Gerçi bu durum yalniz- caklar... BütÜn söylenceler, mitolojiler ve mitler, bÜtÜn din ku-
ca sanat yapiti için degil, filmde izleyicinin önÜnden geçen bir ruculari, dahasi dinler. .. sinema yoluyla dirilmeyi beklemekte-
56 '07

ler ve kapilarin önÜ, simdi kahramanlarla dolu."s Abel Gance bir dali izlemesi, bu daglarin ya da dalin özel atmosferini yasa-
böyle demekle, bÜyÜk bir olasilikla kendisi de ayirdina var- maktir. Bu tanimin yardimiyla, özel atmosfer kavraminin çagi-
maksizin, genis bir tasfiyeye davetiye çikartmis oluyordu. mizdaki çökÜsÜnÜn toplumsal kökenlerini saptamak kolaydir.
Söz konusu çöküs, her ikisi de kitlelerin günümüz yasamindaki
artan önemiyle bagintili iki olgudan temellenmektedir. GÜnÜ-
III
mÜzde kitlelerin6 nesneleri uzamsal ve insani açidan "yakinlas-
tirmaya" yönelik, tutku derecesine varan istegi ile, her olgunun
Tarihin uzun dönemleri boyunca insanligin varolus biçimi- biriciklik niteligini yeniden-Üretim yoluyla asmak egilimi atbasi
nin bÜtünÜyle birlikte, duyulariyla algilama biçimi de degisime gitmektedir. Nesneyi betim araclli1Qyla, dah~.çok ~~.1..~.!..~_a.E1i
ugrar. Duyularla algilamanin kendini örgütlendirme biçimi -bu yeniden-Üretiin::yoiu:yla,en.:yaklJJ,.göij,U1ümü içerisinde el altinda
algilamayi gerçeklestiren araçlar- yalnizca dogal kosullara degil, 6Uiliil(fu~~';gereksini:i~igQn den gÜn~~w;~kJ~u!ir.-R(;i~T;-ga-
ayni zamanda tarihsel kosullara bagimlidir. Geç dönem Roma zetelerle haftalik haber filmlerinin sunduklari yeniden-üretim-
sanat endüstrisinin ve Viyana Genesis'inin gerçeklestigi kavim- lerin betimden köklü biçimde ayrildigi ise tartismasiz bir ger-
ler göçÜ çagi, antik çagdan yalniz sanatiyla degil, ama algilayis çektir. Betimde biriciklik ve sÜreklilik nitelikleri, ötekilerde ise
biçiminin farkliligiyla da ayrilmaktaydi. Antik çag sanatini örten geçicilik ve yinelenebilir olma nitelikleri yogun bir kaynasma
klasik gelenegin agirligina karsi çikan Viyana Okulu bilginleri içersindedir. Nesnenin çevresini saran kabuktan çikarilmasi,
Riegel ve Wieckhoff, antik çag sanatini çikis noktasi yaparak, bu özel atmosferinin yikilmasi, belli bir algilamanin belirtisidir; bu
sanatin geçerli oldugu dönemde algilamanin düzenine, örgütle- algilamanin "nesnelerin tÜmel esitligi"ne iliskin duyumu o den-
nis biçimine iliskin yargilara varmayi dÜsÜnen ilk kisiler oldular. li yogun bir düzeye varmistir ki, bu duyum biriciklik niteligiDi
Gelgelelim bu bilginler olayin iç yüzünü kavrayislarinin kap- tasiyan bir nesneden de yeniden-üretim yoluyla elde edilebil-
samliligina karsin, bir yerde kendi kendilerini sinirlamislar, bas- n;~k~~-di;-Böyiece kuramsal alanda istatistigin artan önemiyle
ka deyisle geç Roma dönemindeki algilamaya özgÜ biçimsel öz- belirginlesen olgu, varligini algilama alaninda da duyurmakta-
yapiyigöstermekle yetinmislerdi. Buna karsilik algilamaya ilis- dir. Gerçegin kitlelere göre, kitlelerin de gerçege göre kendile-
kin bu degisimlerde dile gelen köklü toplumsal dönüsümleri rine yön vermeleri, gerek düsÜnme gerekse görÜ bakimindan
sergilerneye kalkismamislardi; belki de bunu basarabilecekle- boyutlari sinirsiz bir olgu niteligini tasimaktadir.
rinden umutlu degildiler. çagimiz bakimindan ise böyle bir sap-
tamanin kosullari daha elverisli gözükmektedir. Eger çagdas al-
gilama ortamindaki degisiklikler özel atmosferin çöküsü olarak IV
kavranabilirse, o zaman bu çöküsün toplumsal kosullari da gös-
terilebilir.
Sanat yapitinin biriciklik niteligi ile, gelenegin baglarni
Yukarda tarihsel nesneler için önerilmis olan özel atmosfer içersinde yerlesikligi arasinda özdeslik bulunmaktadir. Bu gele-
kavramina, dogal nesnelere iliskin bir atmosfer kavraminin yar- nek ise alabildigine canli, olaganüstü degisken bir seydir. Örne-
dimi ile açiklik getirmek yararli olur. Dogal nesnelere iliskin gin antik bir VenÜs heykelinin Yunanlilar'in bakis açisindan yer
özel atmosferi, -ne denli yakinimizda bulunursa bulunsun- bir aldigi baglam ile ortaçag din adamlarinin bakis açisindan bulun-
uzakligin biriciklik niteligini tasiyan görüngÜsÜ diye tanimla- dugu baglam arasinda fark vardi; birinciler bu heykeli bir kült
maktayiz. Bir yaz günü ögleden sonra dinlenirken, bakislarin konusu yaparlarken, ikincilere göre ayni heykel ilençli bir pur-
ufuktaki siradag çizgisini ya da gölgesi dinlenmekte olana vuran tu. Ama gerek Yunanlilar'in, gerekse ortaçag din adamlarinin
S9

karsilastiklari nitelik, ayni nite]ikti, baska deyisle yapitin biri- maktadi!: Gelgelelim sanatsal Üretimde hakikilik ölçütÜnÜn if-
cikligi, yani özel atmosferiydi. Sanat yapitinin gelenegin bagla- lasiyla birlikte, sanatin toplumsal islevi de bir bÜtÜn olarak kök-
mina en eski yerlesme ortami, kült ortamidir. Bilindigi gibi, en lÜ bir degisim geçirmistir. Sanatin kutsal törenden temellenme-
eski sanat yapitlari önce bÜyÜsel, sonra da dinsel nitelikli kutsal sinin yerini bir baska uygulama, yani sanatin politika temeline
törenlerin hizmetinde kullanilmak Üzere olusturiilmustur. Bura- oturtulmasi almistir.

.--------
da be]irleyici olan nokta, sanat y-apltinin öze] J2i!. atmosfer tasi-
yan varolusu ile törensel islevi arasindaki bagintinin hiçbir za-
man bütÜnüyle kopmamasidir.? Baska deyisle, "hakiki" sanat v
yapitinin biriciklik degeri, temelini, özgÜn ve ilk kullanim dege-
rine de kaynaklik etmis olan kutsal törende bulur. SözÜ edilen Sanat yapitlarinin alimlanmasi degisik vurgu]arla gerçek]e-
temel, ne denli do]ayli olursa olsun, güzel'e hizmet edisin en sir; bunlar arasinda iki Üç nokta, belirgindir. Bu vurgulardan bi-
dÜnyevi biçimlerinde bi]c dinden bagimsiz bir tören niteligiy]e ri sanat yapitinin kÜlt degeri, öteki ise sergileme degerinde
be]irgindir.8 Rönesansla birlikte belirginlesen ve Üç yÜz yil bo- odaklasir.1O-1 i Sanatsal Üretim, "kÜlt"Ün hizmetindeki olusum-
yunca geçerliligini koruyan bu gÜzellik kÜltÜ, söz konusu sÜre- larla baslar. Bu olusumlarin asil önemli yaninin görülmeleri de-
nin ardindan ugradigi ilk agir sarsinti sirasinda da temellerini gil, ama varliklari oldugu varsayilabilir. Tas devri insaninin ma-
açikça sergilemistir. Gerçek bir dev.rim. Qiteligindeki ilk yeni-o garasinin duvarlarina çizdigi geyik, bir bÜyÜ aracidir. Resmi ya-
den-üretim araci ol~lQgrafin ..(sosyalizmin baslangiciyla esza- pan her ne kadar onu hemcinslerine sergilemis olursa da, resim
ihanli olarak) 'ortaya çikmasiyla birlikte sanat, aradan bir yÜz yil aslinda ruhlar için dÜsünülmüstür. Bu yapisiyla kült degeri, gü-
daha geçtikten sonra artik varligi tartismasiz olacak bunalimin nÜmüzde görünüse bakilirsa sanat yapitinin gizli tutulmasini ne-
yaklastigini duyumsadiginda, sanata özgü bir tanribilim diye ta- redeyse zorunlu kilmaktadir: belli tanri heykeIlerini ancak hüc-
nimlanabilecek "sanat sanat içindir" ögretisiyle tepki göstermis- resindeki rahip görebilir; bazi Madonna resimleri hemen bütün
tir. Daha sonra bu ögretiden, bir ~Üf'''ari'' sanat düsüncesinin ör- bir yil boyunca örtÜiü kalmaktadir; ortaçag katedraiierindeki
tÜsüne sari]mis olarak, neredeyse olumsuz diyebilecegimiz bir belli heykeller giris katindaki ziyaretçi tarafindan görÜlerne-
tanribilim kaynaklanmistir; bu ögreti yalnizca her türlü toplum- mektedir. Tek tek sanatsal uygulamalarin tören]erin kucagin-
sal islevi degil, ama her tÜrlü belirlemeyi de nesnel bir suçlama dan bagimsizlasmasiyla birlikte, bu uygulamalarin Ürünlerinin
ile reddeder. (Yazin alaninda bu noktaya ilk varan, MaIlarme 0]- sergilenme olanaklari da artmaktadir. Istendigi yere gönderile-
mustur.)
. bilecek bir portre büstÜnün sergilenmesi, tapinagin içinde sabit
Bu baglamlara hakkini vermek, teknik yoldan yeniden-üre- bir yeri bulunan bir tanri heykelinin sergilenmesinden daha ko-
tilebildigi çagda sanat yapitini konu alan bir gözlem için zorun- ]aydir. Bir tablonun sergilenebilirligi de kendisinden önce gel-
ludur. Çünkü bu baglamlar, bu noktada yön verici nitelik tasi- mis olan mozayik ya da freskten daha çoktur. Ve bir missa'nin
yan saptamayi hazirlamaktadir: Sanat yapitinin teknik yoldan sergilenebilirligi aslinda bir senfonininkinden geri kalmamakla
yeniden-üretilebilirligi, dünya tarihinde iik kez yapItl kuts,d tö- birlikte, senfoni, sergilenebilirligi niissa'ninkine oranla daha çok
renlerin asalagi olmaktan özgÜr kilmaktadir. Yeniden-üretilen gelecek vaat eden bir dönemde ortaya çikti.
sanat yapiti, gittikçe artan ölçÜde, yeniden-üretilebilirIigi, he- Sanat yapitinin teknik yoldan yeniden-Üretiminin çesitli

----_-i
defleyen bir sanat yapitinin yeniden-üretim'i 0lmaktadir.9 Ör- yöntemleriyle birlikte, sergi]enebi]irligi de o denli dev boyutlar

~------.--.-..~~------- ---------
negin bir fotografin negatifinden çok sayida bask~ilab.ilmek:.
redir; hangisinin özgÜn baskioldugu sorusu bir anlam tasima-
kazanmistir ki, yukarda sözÜ edilen iki uç nokta arasindaki nice]
kayma, tipki en eski zamanlarda oldugu gibi, sanat yapitinin do-
60

gasinin nitel degisimine dönÜsmektedir. En eski zamanlarda sa- dÜsmez. Bu fotograflar, izleyiciyi tedirgin eder; izleyici, onlara
nat yapitinin, kÜlt degeri Üzerinde toplanan mutlak agirlik nok- uzanan belli bir yolu aramak zorunlulugunu duyumsar. Bunun-
tasi nedeniyle birinci planda bir bÜyÜ araci olmasi ve sanat yapi- la eszamanli olarak resimli gazeteler, izleyiciye yol göstericilik
ti niteliginin ancak geç sayilabilecek bir dönemde taninmasi gi- yapmaya baslarlar. Gösterilen yollarin dogrulugu ve yanlisligi
bi, bugÜnkÜ sergilenme degerinde odaklasan mutlak agirlik birbirini dengeler. Gazetelerde altyazilar, ilk kez zorunlu ol-
noktasi, sanat yapitini bÜtÜnÜyle yeni islevleri bulunan bir olu- mustur. Ve bu altyazilarin, bir tabloya konan addan çok farkli
suma dönÜstÜrmektedir; bunlarin içinden bilincinde oldugu- karakterde oldugu da açiktir. Resimli dergilerdeki resimlere ba-
muz, yani sanatsal islev, gÜnÜmÜzde, yarin belki de ikincil sayi- kan izleyicinin altyazilar araciligiyla aldigi direktifler, kisa süre
labilecek bir islev niteligiyle belirginlesmektedir.12 Ancak fo- sonra sinema filmlerinde daha kesin ve buyurgan bir nitelik ka-
tograf ve filmin gÜnÜmÜzde sözÜ edilen islevin en kullanisli zanir; sinema filminde tek tek her resmin anlaminin kavranma
araçlarini olusturduklari kesindir. biçimi, önceki resimlerin olusturdugu zincir tarafindan saptan-
mis gibidir.

VI
VII
Fotograf alaninda sergileme degeri, kÜlt degerini bÜtÜnÜy-
le geri plana itmeye koyulmustur. Ancak kÜlt degeri geri çeki- Ondokuzuncu YÜzyil'in akisi boyunca resim ve fotograf sa-
lirken belli bir direniste de bulunmaktadir. Son bir sipere daha natlari arasinda bas gösteren, birbirlerinin ürünlerinin sanat de-
girmektedir; bu siper, insan yÜzÜdÜr. Fotografin erken döne- gerini konu alan tartisma, bugÜn amaçsiz ve bulanikmis gibi gö-
minde portrenin odak noktasi olusturmasi kesinlikle rastlanti zükmektedir. Ama bu, tartismanin önemini azaltmamakta, tersi-
degildir. Uzaktaki ya da ölmÜs sevilenlerin anilarinin canli tu- ne belki de vurgulamaktadir. Gerçekte bu tartisma, dünya tari-
tulmasi çabasi, resmin kÜlt degeri için son siginaktir. Atmosfer hi açisindan dönüm noktasi diye nitelendirilebilecek bir degisi-
(Aura) diye adlandirilan öge, eski fotograflarda, bir insan yÜzÜ- min, taraflardan hiçbirinin bu yönüyle bilincine varmadigi bir
nÜn gelip geçici ifadesinden bizlere son kez el sallamaktadir. Bu degisimin ifadesiydi. Teknigin olanaklariyl~ çogaltim ç.§:g2:_~a~-
fotograflara hÜzÜn dolu, essiz gÜzelliklerini kazandiran da zaten ti kült temelinden ayirdiginda, sanatin özerklik görünümü de
budur. Ama insan fotograftan çekildigi anda, sergilenme degeri sonrasiz -örtaaankafkmisoidti:"S~~at;n'bÖyTece"ugi;d~g-;-'TsrevseT
ilk kez kült degerinin önÜne geçmistir. 1900 yillarinda Paris aegisim-is;'çagiob'aki'saçisiiiin sinirlari disina tasti. Sinemanin
caddelerinin resmini, insana yer vermeyen bakis açilarindan çe- gelisimini yasayan Yirminci YÜzyil bile bu degisimi uzunca sÜre
ken Atget'nin olaganüstü önemi, bu olgunun hakkini vermis ol- gözden kaçirdi.
masindan kaynaklanir. Atget'nin bu caddelerin resmini, sanki Daha önce, fotografin bir sanat olup olmadigi sorusunayanit
oralari bir suç mahalliymis gibi çektigi, çok hakli olarak söylen- bulabilmek için -fotografin bulunmasiyla birlikte, sanatin karak-
mistir. ÇünkÜ suç mahalli de insansizdir. Çekim, ipuçlarindan terinin bir bütÜn olarak degisip degismedigini bir ön soru niteli-
ötÜrü gerçeklestirilir. Atget'de fotograf çekimleri, tarihsel sÜreç giyle ortaya atmaksizin- bosuna çaba harcanmisti; bunun hemen
içersinde kanitlara dönüsmeye baslar. Bu resimlerin gizli politik ardindan sinemanin kuramcilari da yanit bulabilme baglaminda
önemi de bu noktadan kaynaklanir. Bu fotograflar artik belli ayni aceleci tavri takindilar. Gelgelelim fotografin geleneksel es-
dogrultuda bir alimlamayi, yaklasimi gereksinirler. Özgürce ka- tetik anlayisinin karsisina çikardigi güçlükler, sinema sanatinin-
nat çirpan bir derin dÜsüncelere daima eylemi, onlara uygun kilere oranla çocuk oyuncagiydi. Sinema kuraminin baslangiçla-
rinin belirleyici özelligi olan o körÜ körÜne zorlayici tutum, bu VIII
noktadan kaynaklanmadir. Bu baglamda Abel Gance, örnegin si-
nema ile hiyeroglifler arasinda bir karsilastirma yapar: "Bu nok- Sahne sanatçisinin sanatsal edimi, izleyiciye dogrudan sa-
tada, bir zamanlar olup bitenlere yaptigimiz, son derece dikkate natçi tarafindan, kendi kisiligi araciligiyla sergilenir; buna karsi-
deger bir dönüs sayesinde, yeniden Misirlilarin ifade dÜzlemine lik sinema sanatçisinin sanatsal edimi izleyici ye bir aygit aracili-
geldik. .. Resim dili, gözlerimiz henüz onu anlayacak olgunluga giyla sunulur. Bu ikincisinin dogurdugu iki sonuç vardir. Sine-
erismedigi için, daha olgunlasabilmis degiL. Bu dil içersinde ken- ma oyuncusunun edimini izleyiciye sergileyen aygit bakimin-
dini anlatana yönelik olarak henüz yeterince sayginin, yeterli dan, bu edime bir bütünseiiik niteligiyle saygi göstermek diye
kültün varligi söz konusu degil."13 Severin-Mars ise söyle yazar: bir zorunluluk söz konusu degildir. Aygit, kameramanin yöneti-
"Hangi sanat, bundan hem daha siirsel, hem de daha gerçekçi bir mi altinda sÜrekli olarak bu edim karsisinda tutum alir. Montaj-
düse kavusabilmistir! Bu açidan bakildiginda sinema, ötekilerle cinin kendisine verilen malzemeden olusturdugu tutumlar zin-
karsilastirilmasi olanaksiz bir anlatim aracidir; bu aracin atmosfe- ciri, montaji tamamlamis filmi olusturur. Bu film, belli sayida
rinde ancak en soylu dÜsÜncelerin sahibi olan kisiler, yasamlari- devini!11 ögelerini kapsar; kamera, ögeleri bu nitelikleriyle yaka-
nin en yetkin ve en gizemli anlariyla yer alabilirler." 14Alexandre lamak zorundadir - yakin çekimler gibi özel ayarlamalar açisin-
Arnoux, sessiz film üzerine bir fantazyayi su soru ile neredeyse dan durum, elbet özellikle böyledir. Böylece oyuncunun edimi,
noktalar: "Burada kullandigimiz bütün o gözüpek betimlemele- bir dizi optik testten geçmektedir. Bu, sinema oyuncusunun
rin, sonunda duanin tanimiyla esanlamlilik kazanmasi gerekmi- ediminin aygit araciligiyla sergilenmesi olgusunun dogurdugu
yor mu?"15 Sinemayi "sanat" alanina sokabilme çabasinin bu ku- birinci sonuçtur. Ikinci sonucun kaynaklandigi olgu ise, sinema
ramcilari nasil esi görülmedik bir kökteneilikle sinemada -yorum oyuncusunun, edimini izleyiciye sunanin kendisi olmamasi ne-
yoluyla- dinsel ögeler bulmaya zorladigini gözlemlemek, çok ib- deniyle, tiyatro oyuncusuna özgü bir olanaktan, temsil sirasinda
ret vericidir. Oysa bu spekÜlasyonlarin yayimlandigi dönemde, edimi izleyiciye göre ayarlayabilme olanagindan yoksun bulun-
L 'Opinion publique ve La rueevers i' or gi bi filmler çevrilmis bulun- masidir. Böylece izleyici, oyuncuyla kurulmus herhangi bir kisi-
maktaydi. Gelgelelim bu, Abel Gance'i hiyeroglifler karsilastir- sel iliskiden etkilenmesi söz konusu olmayan bir bilirkisiye dö-
masindan alikoymaz; Severin-Mars ise sinemadan, sanki Fra An- nüsmektedir. Izleyicinin sinema oyuncusuyla özdeslesmesinin
gelico'nun resimleri üzerine konusuyormus gibi söz eder. Ilginç tek yolu, aygitla özdeslesmesidir. Dolayisiyla izleyici de aygitin
olan nokta, günümüzde de asiri tutucu yazarlarin sinemanin an- tutumunu almakta, yani test yapmaktadir.J7 Böylesi, kÜlt deger-
lam ve önemini ayni dogrultuda, dinselolmasa bile dogaüstÜ de- . ler karsisinda takinilabilecek bir tutum degildir.
nebilecek bir alanda aramalaridir. Werfel, Bir Yaz Gecesi Rüya-
si'nin Reinhardt tarafindan filme çekl1mesiyle ilgili olarak yapti-
gi saptamada, o gÜne degin sinemanin sanat alanina girmesini IX
caddeleri, içmekanlari, tren istasyonlari, resroranlari, otomobille-
ri ve plajlariyla birlikte, dis dünyaya iliskin olarak verilen kisir Oyuncunun izleyiciye, kamera karsisinda kendi kendine
kopyalarin engeiiendiginden kusku duyulamayacagini belirtir. sergiledigi kisilikten farkli birini sergilemesi, sinema açisindan
"Sinema gerçek anlaminin, gerçek olanaklarinin bilincine henüz hiç de önemli degildir. Test edimi sonucunda oyuncunun geçir-
varabilmis degil... BÜtÜn bunlar, sinemanin masaisi ve olaganüs- digi bu degisimi ilk duyumsamis olanlardan biri de Pirandel-
tü olani dogal araçlarla ve essiz bir inandiricilikla dile getirebilme lo' dur. Pirandeiio'nun Si gira (Film Çevriliyor) adli romaninda,
yeteneginden kaynaklanmaktadir."] 6 bu konudaki dÜsÜnceleriyle konunun yalnizca olumsuz yanini


vurgulamis olmasi, söz konusu dÜsÜnceleri çok az etkiler. Ayni hemen her zaman en az "oynandiginda elde edilebilmektedir. .."
dÜsÜncelerin sessiz filme iliskin olusu ise, geçerliliklerine he- Arnheim'in 1932'c!e yazdigina göre, bu baglamdaki cn son "gelis-
men hiç zarar vermez. ÇÜnkÜ sesli film, bu durumda temel bir me, oyuncunun, karakteristik özelliklere dikkat edilerek seçilmis
degisiklik yaratmamistir. Önemli olan nokta, yani bir aygit için ve dogru yerde kullanilmis bir dekor parçasi gibi ele alinmasi-
oynanmasi olgusu, varligini korumaktadir. "Sinema oyuncusu", dir." 19 Bir baska noktanin bu durumla siki baglantisi bulunmak-
diye yazar Pirandello, "kendini sÜrgÜndeymis gibi hisseder. Yal- tadir. Sahnede eylemde bulunan oyuncu, bir role bÜrÜnür. Sine-
nizca sahneden degil, ama kendi kisiliginden de sÜrÜlmÜstÜr. ma oyuncusu ise bu olanaktan çogu kez yoksundur. Sinema
Kaynagi belirsiz bir tedirginlikle, o açiklanabilmesi olanaksiz oyuncusunun edimi bir bÜtün olmayip, tek tek çok sayida edim-
boslugu, bedeninin islevini yitirmis bir görüntüye dönÜsmesin- den bir araya gelmedir. Stüdyo kirasi, rol arkadaslannin buluna-
den, kendisinin neredeyse bir duman olup uçmasindan, bir an bilmesi, dekor vb. gibi, hesaba katilmasi gereken rastlantisal nok-
perdede titredikten sonra sessizliktc yitip giden, dilsiz bir resme talarin yani sira, mekanizmanin temel zorunluluklan da oyuncu-
dönüsmek için gerçekligini, yasamini, hareket ettiginde çikan nun oyunuilli kurgulanabilir bir dizi parçaya ayirir. Bu baglamda
gürÜltÜlerini yitirmesinden kaynaklanan boslugu hisseder... Kü- birincilolarak önem tasiyan, isiklandirmaclir; isiklandirmanin ku-
çÜk aygit, izleyicinin önÜnde onun gölgesiyle oynayacaktir; ve o rulmasi, beyaz perdede bÜtünsel ve hizli bir akis gibi görÜnen bir
da, aygitin önünde oynamakla yetinmek zorundadir." 18 Ayni ol- olayin betimlenisinin, bir dizi tek tek çekimle gerçeklestirilmesi-
gu, söyle de belirgin kilinabilir: Insan, ilk kez olarak -sinemanin ni zorunlu kilar; bu is ise stÜdyoda kimi zaman saatler alir. Daha
dogurdugu sonuç, budur- canli kisiliginin tÜmÜyle, ama bu ki- somut kurgularda durumun özellikle böyle olmasi ise dogaldir.
siligin kendine özgü atmosferinden (Aura) vazgeçerek etkin ol- Örnegin bir pencereden atlama sahnesi, stüdyoda bir platformdan
mak zorunluluguyla karsilasmaktadir. ÇÜnkÜ söz konusu atmos- atlama olarak çekilebilir, bunu izleyen kaçis sahnesi ise gerekti-
fer, ~~~simdi ve burada'ligina ?ag~_!,dir.Bu_atmosferin bir ginde haftalar sonra, bir dis çekim sirasinda gerçeklestirilebilir.
kopyasinin olabilmesi söz konusu degildir. Sahnede Macbeth'i Bunun disinda, daha da çeliskili siklan kurgulamak, zor bir is de-
'Saran atmosfer, canli izleyiCl1Ut1esinin -gözünde Macbeth'i oyna- gildir. Oyuncudan kapiya vurulmasi üzerine korkmasi istenebilir.
yan oyuncuyu saran atmosferden ayrilamaz. Film stÜdyosunda Belki bu iki olayarasindaki örtÜsme, istendigince gerçeklesme-
yapilan çekirnin kendine özgü yani ise, bu çekimin izleyicinin mistir. O zaman yönetmen, herhangi bir zaman, oyuncu yine
yerine aygiti geçirmesidir. Bu durumda oyuncuyu saran atmos- stüdyoda oldugundan, arkasinda onun haberi olmaksizin bir silah
fer, onunla birlikte de canlandirilani saran atmosfer zorunlu ola- attirabilir. Sanatin, onca zaman gelisebilecegi tek alan sayilmis
rak ortadan kalkmaktadir. olan "güzel görÜnÜs" alanindan artik uçup gitmis oldugunu bun-
Özellikle Pirandello gibi bir oyun yazarinin, sinemanin ka- dan daha çarpici gösterebilecek bir örnek yoktur.
rakteristigini belirlerken, elinde olmaksizin tiyatronun yasadigina
tanik oldugumuz bunalimin nedenine de deginmesinde sasirtici
bir yan bulunmamaktadir. Gerçekten de, tümÜyle mekanik yol- x
dan çogaltimin egemenligi altina girmis, dahasi -sinema gibi-
kaynagini mekanik yoldan çogaitirnda bulmus bir sanat eseri için, Pirandello'nun anlansiyla, oyuncunun aygit önÜndeki ya-
tiyatro sahnesindeki oyundan daha uç nitelikte bir karsitlik dÜsÜ- banciligi, insanin aynada kendi görüntüsü karsisinda duyumsa-
nülemez. Bu, derinlemesine yapilacak her gözlernin dogrulayaca- digi yabancilikla ayni tÜrdendir. Gelgelelim aynadaki görÜntÜ
gi bir durumdur. Uzman gözlemcilerin çoktandir yapmis oldukla- artik insandan ayrilabilir, tasinip götürülebilir olmustur. Peki
n saptamaya göre, sinema yoluyla betimlemede en bÜyÜk etkiler, nereye götürÜlmektedir bu görÜntÜ? Izleyicinin önüne.2D Si-

_________________________ L-.....----
b7

nema oyuncusu, bunun bilincinde olmaktan bir an için bile filme çekilmesi yolunda bir istemde bulunabilir. GÜnümÜz ya-
kurndamaz. Sinema oyuncusu, aygitin önÜnde dururken, hak- zininin tarihsel konumuna bir göz atmak, bu istemi belirgin kil-
kinda yargiya varacak son makamin izlerçevre oldugunu bilir; man in en iyi yoludur.
bu, pazari olusturan alicilarin yarattigi izlerçevredir. Sanatçinin Yazin alaninda yÜzyi1lar boyunca az sayida yazarin karsi-
yalnizca çalisma gücÜyle degil, ama teni ve saçlariyla, yÜregiy- sinda binlerce okur yer almisti. Bu durumda geçen yüzyilin
le ve tüm benligiyle kendini adadigi bu pazar, sanatçi açisin- sonuna dogru bir degisiklik oldu. Okur kitlesinin hizmetine
dan, kendisi için öngörÜlen edimi gerçeklestirme aninda, fab- sürekli olarak yeni politik, dinsel, bilimsel, mesleki ve yöresel
rikada üretilen bir mal ne kadar uzaktaysa, o ölçÜde uzaktadir. organlar sunan basinin kapsaminin genislemesiyle birlikte,
Pirandello'ya göre, sanatçinin aygit Önünde kapildigi tutukluk- okur kitlesinin gittikçe daha büyüyen bölÜmleri de -önceleri
ta bu olgunun da payi yok mudur? Sinema, atmosferin (Aura) yalnizca zaman zaman olmak Üzere- yazi yazanlar arasina ka-
zayiflamasina, personality'yi stüdyonun disinda yapay yoldan tildi. Bu, gÜnlük basinin okurlara "Mektup Kösesi" açmasiyla
kurarak yanit verir. Sinema alanindaki kapital tarafindan des- basladi; günümüzde ise çalisma sÜreci içersinde yer alan bir
teldenen star kÜltü, kisiligin artik çoktandir ancak bu kisiligin Avrupalinin herhangi bir yerd(~ bir is deneyimini, bir yakin-
mal karakteri içersinde varligini sÜrdürebilen büyüsÜnü kon- masini, bir söylesiyi ya da bunlara benzer seyleri herhangi bir
serve eder. Sinemadaki kapital agirligini korudugu sürece, ge- yerde yayinlatma firsatini bulamamasi, ilke olarak hemen hiç
nelde bugünÜn sinemasindan beklenebilecek tek devrimci ni- söz konusu degildir. Böylece yazar ile izlerçevre arasindaki
telikteki hizmet, sanata iliskin geleneksel tasarimlara yönelik ayrim, temel özyapisini yitirmeye yüz tutmustur. Bu ayrima
devrimci bir elestiriyi gerçeklestirmektir. Günümüz sinemasi- dönÜsmektedir. Okur, her an bir yazara dönÜsmeye hazirdir.
nin özel durumlarda bunun da ötesine geçerek, toplumsal ko- Uç noktada ayrimlasmis bir çalisma süreci içersinde zorunlu
su1lara, dahasi mülkiyet düzenine yönelik bir elestiriyi destek- olarak iyi kötÜ bir uzman konumuna gelen okur -bu uzmanli-
leyebilecegini yadsimiyoruz. Ancak bu, ne bizim arastirmami- gi önemsizbir noktaya iliskin bulunsa bile- yazanlar kitlesine
zin, ne de Bati Avrupa'daki film üretiminin agirlik noktasini girme olanagini kazanabilmektedir. Sovyetler Birligi'nde
olusturmaktadir. emegin kendisi söz sahibi olmaktadir. Ve bu emegin söz ara-
Hem sinemanin, hem de sporun teknigi açisindan ortak ciligiyla betimlenmesi, isin gerçeklestirilmesi için gerekli ye-
olan nokta, herkesin bu alanlarda sergilenen edimleri yari uz- tinin bir bölümünü olusturmaktadir. Yazinsal yeterlilik, kay-
man niteligiyle izlemesidir. Bu olguyu anlayabilmek için, bisik- nagini artik uzmanlik egitiminde degil, ama politeknik egi-
letlerine dayanmis olarak bir bisiklet yarisinin sonuçlarini tarti- timde bulmakta, böylece de kamunun ortak varligina dönüs-
san genç gazete saticilarina bir kez kulak vermek, yeterlidir. Ga- mektedir.21
zete yayimcilarinin kendi gazeteci çocuklari için yarismalar dü- BÜtün bunlar, sinemaya da rahatlikla uygulanabilir; yazin
zenlemesi, bosuna degildir. Bu yarismalar, katilanlarca büyük il- alaninda yüzyillar sürmüs degisimler, sinema alaninda bir onyil
giyle karsilanir. ÇünkÜ katilanin gazete sanciligindan bisiklet içersinde gerçeklesmistir. Çünkü sinemadaki uygulamada
yarismacisina yükselme sansi vardir. Iste bunun gibi, haftalik -özellikle de Rus sinemasinda- bu degisim, yer yer zaten ta-
haberleri veren filmler de herkese, yoldan rastgele geçmekte mamlanmistir. Rus filmlerinde karsilasilan oyuncularin bir bölü-
olan biriyken, figüranliga yükselme sansini saglar. Hatta bu kisi mü, bizim anladigimiz gibi oyuncular olmayip, -birincilolarak
kimi kosu1larda -Wertoffun Lenin Üzerine Üç Sarki'sini ya da çalisma süreçleri içersinde- kendilerini betimleyen kisilerdir.
Ivens'in Bonnage'ini animsayalim- kendini bir sanat eserine da- Bati Avrupa'da sinemanin kapitalist sömürüsÜ, günümüz insani-
hil edilmis olarak da görebilir. GÜnÜmÜzde yasayan her insan, nin kendine yönelik çogaltima iliskin hakli isteminin göz önün-

i
68 69

de bulundurulmasini engellernektedir. Bu kosullar altinda sine- tör kavraminda bulan bir yardimci kurguya basvuracagiz. Cer-
ma endÜstrisi, yanilsamaci gösteriler ve anlami bulanik kurgular rah, karsi kutbunda bÜyÜcÜnÜn yer aldigi bir kutbu simgeler.
araciligiyla kitlelerin katilimini saglama konusunda her tÜrlü ya- Elini hastanin ÜstÜne koyarak onu iyi eden bÜyÜcÜnÜn tu-
rara sahiptir. tumu, hastanin bedeninin içine mÜdahalede bulunan cerrahin
tutumundan farklidir. BÜyÜcÜ, kendisiyle tedavi gören arasin-
daki dogal uzakligi korur; daha kesin deyisle, bu uzakligi bir
XI yandan -elini koyarak- önemsiz ölçÜde azaltirken, öte yandan
da -otoritesinin gÜcÜyle- çok arttirmis olur. Cerrahin davranisi
Bir filmin, özellikle de bir sesli filmin çekimi, daha önce ise bunun tersinedir: O, söz konusu uzakligi -hastanin içine gi-
hiçbir yerde ve hiçbir zaman dÜsÜnÜlmemis bir görÜnÜm ser- rerek- çok azaltirken, elini organlarin arasinda gezdirirken gös-
giler. Bu sÜreç içersinde, kamera, isiklandirma mekanizmasi, terdigi özenle yine bu uzakligi biraz arttirmis olur. Özetle, ope-
asistanlar vb. gibi filme dogrudan girmeyen ögelerin izleyici- ratör, bÜyÜcÜden farkli olarak (ki, bugÜnÜn pratisyen hekiminin
nin bakis alar:iina girmeyecegi tek bir bakis açisinin bile varli- de biraz bÜyÜcülük yani vardir) asil önem tasiyan anda hastasi-
gi söz konusu degildir. (Bunun olabilmesi için, izleyenin göz- na bir insan gözÜyle degil, nesteriyle açacagi bir gövde gözüyle
bebeginin ayarinin kamera gözÜnÜn ayari na uymasi gerekir.) bakar. BÜyÜcü ile operatör arasindaki iliski, ressamla kamera-
Iste bu olgu, öteki olgulardan çok daha ileri ölçÜde olmak Üze- man arasindaki iliski gibidir. Ressam, çalismasi sirasinda verili
re, film stÜdyosundaki bir sahne ile sahnedeki bir sahne ara- olgu ile kendisi arasinda dogal bir uzaklik birakir, buna karsilik
sinda varligi dÜsÜnÜlebilecek benzerlikleri yÜzeysel ve önem- kameraman, olgunun dokusunun derinliklerine girer.22 Her iki-
siz kilar. Tiyatroda ilke olarak, oradan bakildiginda olup biten- sinin olusturduklari resimler, birbirinden çok ayridir. Ressamin-
lerin hemen yanilsama diye görÜlmeyecegi bir nokta vardir. Si- ki bü t_~~el..E.i.u~si!!!.~ir;..l~!ll~2E.!.!!!s.U-s.e:
..p_~Ç.~1~Qm:!i6ir~Le.~
nemada çekilen sahne baglaminda ise böyle bir nokta bulun- sim~esmin par.çalari...Yenibk.y~-s--~y_~_gQi<::'
b~!..M.~~$~lir.
mamaktadir. Filmin yanilsamaci dogasi, ikincil bir dogadir; -BöYlece gerçekligin film yoluyla betimlenmesi, bugünün insani
montajin.bir sonucudur. Bunun anlami sudur: Film stÜdyosun- için baskalariyla karsilastirilamayacak önemdedir, çünkü bu be-
da aygit, gerçeklige öylesine derinligine girmistir ki, bu ger- timlerne türü, insanin sanat eserine yöneltmekte hakli oldugu
çekligin aygitin olusturdugu yabanci cisimden özgÜr kilinmis, bir istemi, gerçekligin aygittan özgür görüntüsÜne iliskin istemi,
ari görÜnÜmÜ, ancak özel bir yöntemin uygulanmasiyla, yani özellikle aygitla en yogun kaynasma içersinde olusundan ötÜrÜ,
buna göre ayarlanmis bir kamerayla yapilacak çekimle ve bun- karsilayabi lmektedir.
larla ayni tÜrden baska çekimlerin montajda birlestirilmesiyle
elde edilebilir. Gerçekligin aygittan özgÜr kilinmis görÜnÜmÜ,
burada gerçekligin dÜsÜnÜlebilecek en yapay görÜnÜmÜne dö- XII
nÜsmÜs, dolaysiz gerçekligin görÜnÜmÜ ise teknik alaninda
ender bulunur bir çiçek olup çikmistir. Sanat eserinin teknigin yardimiyla çogaltllabiIirligi, kitlenin
Tiyatrodakinden böylesine ayrilan olgu baglarni, daha ay- sanatla olan iliskisini degistirmektedir. Örnegin bir Picasso kar-
dinlatlci nitelikteki olmak Üzere, resim sanati alanindaki olgu sisinda son derece geri olan kitle, bir ChapIin karsisinda en ile-
baglamiyla karsilastIrilabilir. Burada soracagimiz soru sudur: Ka- rici tutumu takinabilmektedir. Bu arada ilerici tutumu belirle-
meraman ile ressamin karsilikli konumlari nedir? Bu soruyu ya- yen nokta, bakmaktan ve yasamaktan alinan zevkin bu tutum
nitlayabilmek için, temelini cerrahi alanindan bildigimiz opera- içersinde uzmanca bir degerlendirmeyle dolaysiz ve yogun bir
lD 71

iliski kurmasidir. Böyle bir iliski, önemli bir toplumsal gösterge- ne örgütlemelerini ve denetlemelerini olanakli kilacak bir yol
dir. ÇÜnkÜ bir sanatin toplumsal açidan tasidigi önem azaldigi yokni.23 Bu nedenle tuhaf bir fili:!!.. !5._,!rsisindailerici bir ..tepki
ölçÜde, izleyici kitlesi içersinde elestirel tutum ile tat almaya se rgi~eX~~~_t?2}_u
I11L1n;~~ç~~IL~:~~~~iLli_~..F~~s~ii.~~~1;·-g~rlfI~iE~:t.9P.-
yönelik tutum arasinda -resim sanatinda açikça görÜldÜgÜ gibi-, IÜma dönüsmesi, kaçinilmaz olmaktadir.
~..-' ~-_ ~'--
.........• - _ .
bir ayrilik ortaya çikar. Gelenekselolanin keyfi hiçbir elestiri
yöneltilmeksizin çikarilirken, gerçekten yeni olan, itici bulunup
elestirilir. Sinemada ise izleyicinin elestirel tutumu ile tat alan XIII
tutum birbiriyle örtÜsÜr. Bu baglamda asil önem tasiyan nokta,
sudur: Tek tek kisilerin tepkileri -ki bunlarin toplami, izleyici- Sinemanin belirleyici özelligi, yalnizca insanin çekim ayglt1
lerin kitlesel tepkisini olusturur-, hiçbir yerde sinemada oldugu karsisinda kendini sergileme biçiminden degil, fakat ayni za-
kadar, daha baslangiçtan bu kisilerin biraz sonra gerçeklesti re- manda bu aygitin yardimiyla çevreyi betimleyis biçiminden de
cekleri. kitlelesmeye bagimli degildir. Ve bu kisiler, kendilerini kaynaklanir. Ugrasi ruhbilimine (Leis!tmgspsychologie, oa:upa-
açiga vurarak yine kendilerini dcnetlemis olurlar. Resim sanati tional psychology) bir kez bakmak, aygitin test etme edincini gör-
ile yapilan karsilastirmanin yarari burada bitmemektedir. Tablo, meye yeterlidir. Ruh çözÜmlemeye (psikanaliz) bir kez bakmak
ya tek bir kisi, ya da en fazlasindan birkaç kisi tarafindan Izlen- ise, ayni edincin farkli bir yönden görÜlmesini saglayacaktir.
mek gibi ayricalikli bir konuma sahipti. Ondoklizuncu YÜzyil'da Gerçekte sinema algi evrenimizi, Freud'un kuramlarinin yön-
tablolarin eszamanli olarak bÜyÜk bir kitlece görÜlmeye baslan- temleriyle gösterilebilecek yöntemlerle zenginlestirmistir. Bun-
masi, resim sanatindaki bunalimin erken belirtilerinden biridir dan elli yil önce konusmada yapilacak bir yanlislik, az çok ayir-
ve bu bunalim kesinlikle yalnizca fotograftan kaynaklanmis ol- dina varilmaksizin geçip gidebilirdi. Böyle bir yanlisligin, daha
mayip, fakat fotograftan görece bir bagimsizlikla, sanat eserinin önce yÜzeysel bir akis sergiler gibi olan konusmaya bir anda bir
kitle isteminden ötÜrÜ ortaya çikmistir. derinlik boyutu kazandirmasi, herhalde kuraldisiydi. Oysa GÜn-
ÇÜnkÜ resim sanati, eskiden bu yana mimarlik ve destan Iiik Yafalntll Psikopatolojisi'nden bu yana bu durum degismistir.
alanlarindaki, günümÜzde de sinemadaki durumun tersine, bir Bu eser, daha önce ayirdina varilmaksizin, algilananlarin tÜmün-
eszamanli toplumsal alimlamanin konusu olmaya elverisli degil- den olusma nehirde kayip giden seyleri ayni zamanda hem ay-
dir. riksi kilmis, hem de çözümlenebilir konuma getirmistir. Sinema
Gerçi bu olgudan hemen resim sanatinin toplumsal rolüne' ise görsel algilar evreninin bütününde ve simdi de akustik algi-
iliskin sonuçlar çikarilamaz; fakat resim sanatinin özel kosullar- lar evreninde tamalgilama açisindan buna benzer bir derinlik
dan ötÜrü ve bir ölçÜde dogasina aykiri olarak kitlelerle dogru- boyutunun kaynagi olmustur. Filmin sergiledigi edimlerin, tab-
dan karsilastigi yerde, bu olgu da önemli bir sinirlandirici öge ni- loda ya da tiyatro sahnesinde betimlenenlerden çok daha kesin
teligiyle agirlik kazanir. Ortaçagin kiliseleriyle manastirlarinda ve çok daha kabarik sayida bakis açilarindan çözümlenebilir ol-
ve onsekizinci yÜzyilin sonlarina kadar da prensiik saraylarinda masi, sözÜ edilen olgu baglaminin yalnizca öteki yüzÜdür. Re-
tablolarin toplu alimlanisi eszamanli degil, fakat kademeli ve hi- sim sanatiyla karsilastirildiginda, filmde betimlenen edimi çok
yerarsik bir düzen içersinde gerçeklesirdi. Bu durumun degis- daha bÜyÜk ölçÜde çözÜmlenebilir kilan nokta, durumun resim
mis olmasi, resim sanatinin, resmin teknik yoldan çogaltilabilir- sanatindakiyle karsilastirilamayacak kesinlik tasimasidir. Perde-
ligi nedeniyle içine sürÜklendigi özel çatiskiyi dile getirmekte- de canlandirilanin, sahnedekiyle karsilastirildiginda daha genis
dir. Ancak resimlerin galerilerde ve salonlarda kitle önÜne çika- ölçÜde çözÜmlenebilir olmasi, perdedeki edimin çok daha ko-
rilmasina karsin, kitlelerin böyle bir alimlamayi kendi kendileri- laylikla yalitilabilmesinden kaynaklanir. Bu durumda, sanatb
72

bilimin karsilikli birbirlerinin içine girmelerini destekleyici bir nin sanivenin kesri kadar bir bölÜmÜnde nasil davrandiklari ko-
----_._-----_.~~_ ••..•...•
~_.•,..•.•.•.
--_.-...._ ••-..- ._""-'-~'-~~"-'''' ••'_.~.'-'-' •.,.•••.~~.••~-~ ••..,~.- •.->'--.'''''' --
egilim bulunmaktadir - zaten söz konusu durumun asil önemi nusunda hiçbir sey bilmedigi kesindir. Bir çakmaga ya da kasiga
de burada yatar. Aslinda belli bir konumda net betimlenmis bir eTiniizi-;:rnittig~lli(Ei---hii;-'g'ei;erç{~gileri açisindan aliskin oldu-
devinimin -örnegin gövdedeki bir kas gibi-, sanatsal degerinin gumuz bir devinimdir; ama bu arada elimizle maden arasinda as-
mi, yoksa bilimsel degerlendirilebilirlik niteliginin mi daha çe- linda nelerin olup bittigini, hele bu olup bitenlerin içinde bu-
kici oldugunu söyleyebilmek, hemen hemen olanaksizdir. Fo- lundugumuz çesitli ruhsal durumlardan nasil etkilendigini he-
tografin daha önce çogu kez birbirinden ayri dÜsmÜs iki niteli-
gini, sanatsal kullanimi ile bilimsel degerlendirilmesini özdes devinimi kesisi ve yalitm~lariyla, ~kisi agirlastinp hizla~idirma-
olarak algilanabilir kilmak, sinemanin devrimci islevlerinden bi- siyla,
men hiçbÜyÜtÜp kÜçÜltmesiyle,
bilmeyiz. Iste kamera yani
bu yardimci araçlariyla
noktada inis ise kari-
ve çlkislariY~,
ri olacaktir.24
Sinema, dagarcigindan yakin çekimler yaparak, tanis oldu- bilmemiz gibi, görsel-bilinçalti konusunda da ancak kamera ara-
gumuz nesnelerin gizli ayrintilarini vurgulayarak, kameranin da- Sir. GÜdÜsel-bilinçalti
ciligiyla alanini ancak ruhçözÜmlemeyle ögre:)ie-
bilgi edinebiliriz.
hice yönetimiyle siradan ortamlari irdeleyerek, yasamimizi yö-
neten zorunluluklara iliskin bilgileri arttirdigi gibi, bize daha ön-
ce hiç dÜsÜnÜlmemis, dev bir devinim alani da saglar! Bir za-
......----:-·--'_. T_~ ~ __ •••••. __
XLV
manlar içkievlerimizin ve bÜyÜk kentlerdeki caddelerin, bÜrola-
rimizin ve möbleli odalarimizin, tren istasyonlarimizin ve fabri- Eskiden beri sanatin en önemli görevlerinden biri, eksiksiz
kalarimizin arasina umutsuzca hapsolmus gibiydik. Daha sonra karsilanabilmeleri için zamanin henÜz erken oldugu istemleri
sinema geldi ve zindandan olusma bu dÜnyayi saniyenin onda Üretmek olmustur.26 Her sanat biçiminin geçmisinde bunalimli
biri uzunlugundaki zaman parçaciklarinin dinamitiyle param- dönemler vardir; bu dönemlerde söz konusu biçim, zorlamasiz
parça etti; simdi bu dÜnyanin genis bir alana dagilmis yikintila- olarak ancak degisik bir teknik konumunda, baska deyisle yeni
ri arasinda serüvenli yolculuklara çikmaktayiz. Yakin çekim me- bir sanat biçimi içersinde ortaya çikabilecek etkilerin gerçekles-
kani genisletirken, agir çekim devinimi genis zaman parçalarina mesi için zorlamada bulunur. Sanatta özellikle bu tÜrden çökÜs
yayiyor. BÜyÜtÜcÜ çekimde yalnizca insanin, bulanik da olsa, dönemlerinde görÜlen taskinliklar ve kalabaliklar, kaynaklarini
"zaten" gördÜgÜnÜn belirgin kilinmasi söz konusu olmayip, gerçekte sanatin en zengin tarihsel gÜçlerinin odak noktasinda
maddenin bütÜnÜyle yeni yapisalolusumlari ortaya çikmakta- bulurlar. Bu türden barbarliklari en son olarak Dadaizm, kabarik
dir; bunun gibi, agir çekim de yalnizca bilinen devinim motifle- sayida sergilemisti. Bu akimin yönelimi, simdi saptanabilmekte-
rini göstermekle kalmayip, bu bilinenler içersinde bÜtÜnÜyle dir: Dada akimi, izlerçevrenin bugÜn sinemada aradigi etkileri,
bilinmeyenleri bulmaktadir; bunlar, "hizli devinimlerin agirlas- resim sanatinin (ya da yazinin) araçlariyla Üretmeye çalismisti.
tinlmis görünÜmleri olarak degil, fakat kendine özgÜ bir kayisi, Istemlere yönelik, tam anlamiyla yeni ve dönÜm noktasi ni-
sallantida konumu sergileyen, olaganüstÜ devinimler olarak et- teligindeki her Üretim, ereginin disina tasar. Dada akimi da, si-
ki yaratmaktadu."25 Kameraya seslenen doganin göze seslenen- nemaya özyapisi açisindan çok uygun dÜsen tecimsel degerleri
den farkli oldugu da böylece somutlasmaktadir. Bu farklilik, daha önemli yönelimler yararina -bu yönelimlerin bilincine do-
özellikle insanin bilinciyle etkin oldugu bir uzamin yerini, bi- gal olarak burada betimlendikleri dogrultuda varmamis olmasi-
linçsiz etkinlige sahne olan bir uzamin almasinda ortaya çikmak- na karsin- feda ettigi ölçÜde, böyle bir konuma girmistir. Dada-
tadir. Insan, ana çizgileriyle de olsa,).lisanlarilLY.QrÜYilLQ.içimle- cilar, kendi sanat eserlerinin tecimsel açidan degerlendirilebil.
rine
-~'-.....""--=-----~,,,._ ~--->----------
ilisiu;birgi-e'~in~iE~;j-i-iiaay;;1
...,~~------." . insanlarin, yÜrÜme eyleni-i- mesine, bunlarin birer "tefekkÜr" konusu olarak degerlendirile-
bilmesini önlemeye verdiklerinden çok daha az önem vermis- "Artik dÜsÜnmek istedigimi düsünemiyorum. Düsüncelerimin
lerdi. Bu önlemeyi saglamak için sikça basvurduklari yollardan yerini devingen görÜntÜler aldi."zH Gerçekten de bu görÜntÜle-
biri de, ilke olarak kullandiklari malzemeyi asagilamaya çalis- ri izleyendeki çagrisimlar akisi, görÜntülerdeki degismeyle he-
makti. Dadacilarin siirleri birer "sözcÜk salatasi" olup, mÜsteh- men kesintiye ugrar. Filmin, her sok etkisi gibi, ancak yogun bir
cen deyimler ve dile iliskin olarak da akla gelebilecek her tÜrlü bilinç dÜzeyiyle yasanabilecek olan sok etkisi, iste bu konumu
kötÜ kullanimi içerir. ÜstÜne dÜgmeler ya da biletler yapistir- temel alir.Z9 Film, Dadaizmin henÜz ayni zamanda ahlaki sok
diklari tablolari da bundan farkli degildir. Dadacilarin böyle yol- etkisinin ambalaji içersinde sakladigi fiziksel sok etkisini, tek-
larla eristikleri hedef, yaratilarin atmosferini acimasiz bir biçim- nik yapisinin araciligiyla bu ambalajdan kurtarmistir.30
dc yikmaktir; böylece, bu yaratilarin ÜstÜne Üretimin araçlariyla
bir yeniden-Üretimin utanç damgasi basilmis olur. Arp'in bir res-
mi ya da August Stramm'in bir siiri karsisinda, Derain'in bir res- xv
mi veya Rilke'nin bir siiri karsisinda oldugu gibi bir yogunlas-
maya, tutum almaya gidebilmek, olanaksizdir. Burjiivanin yoz- Kitle, içinden halen sanat yapitlari karsisindaki alisilagelmis
lasma sÜrecinde toplumdisi bir akima dönÜsmÜs olan derin dü- bütÜn tutumlarin sanki yeni dogmus gibi çiktigi bir kaynaktir.
sÜnme eyleminin karsisina, toplumsal.nitumun bir degiskesi ni- Nicelik, nitelige dönÜsmÜstÜr: Çok daha bÜyÜmÜs ve katilan-
teligiyle dÜsÜncelerin dagitilmasi eylemi çikar.Z7 Gerçekten de lardan olusma kitleler, katilmanin degisik bir tÜrÜne de kaynak-
Dadaist açiklamalar, sanat yapitini bir skandal in odak noktasi lik etmistir. Bu katilmanin önce yoz bir biçimle ortaya çikmasi,
yapmakla, dikkatleri oldukça köktenci bir tutumla baska yönle- izleyiciyi sasirtmamalidir. Ancak olayin yalnizca bu yÜzeysel ya-
re çekmeyi basarmislardir. Dadacilara göre sanat yapitinin her nina önem verenlere de rastlanmistir. Bunlar içersinde en radi-
seyden önce tek bir istemi, kamumin öfkesini uyandirma iste- kal açiklamalari yapan, Duhamel olmustur. Dulnmel'in sinema-
mini karsilamasi gerekiyordu. da özellikle olumsuz buldugu yan, sinemanin kitlelere asiladigi
Daha önce insani çagiran bir görÜnüm ya da ikna edici bir katilma biçimidir. Duhamel'in filme iliskin nitelendirmesi, söy-
ton niteliginde olan sanat yapiti, Dadacilarda bir mermiye dönü- ledir: "Ancak kölelere uygun düsebilecek bir vakit öldürme ara-
sür. Izleyiciye çarpar. Dokunsal bir nitelik kazanir. Böylece Da- ci, sikintilarinin altinda ezilen, bilgisiz, yoksul, çalismaktan po-
daci sanat yapiti, filme duyulan istemi desteklemistir; filmin salari çikmis yaratiklar için dÜsünÜlebilecek bir eglence ... hiçbir
dikkat dagiticiögesi de birincilolarak dokunsal bir ögedir, baska yogunlasma istemeyen, hiçbir düsÜnme yetisini kosul kilmayan
deyisle olaylarin geçtigi yerlerin ve bakis açilarinin degisimini bir gösteri ... yÜreklerde hiçbir isik yakmayan, gÜnÜn birinde
temel alir; bütün bu söylenenler, darbeler halinde izleyiciye çar- Los Angeles'ta 'star' olmak gibi gÜlünç bir umudun disinda, hiç-
par. Sinema perdesiyle, üstÜnde resmin bulundugu tuvali karsi- bir umut uyandirmayan bir gösteri."31 GörÜldügÜ gibi, burada
lastiralim. Sonuncusu, izleyiciyi derin düsünmeye davet eder; temelde eski bir yakinma söz konusudur: Kitleler, kendilerini
onun önünde insan, kendini çagrisimIarin akisina birakabilir.
~aca"~"_~!-1~Y!~.L~r.~ti-~E, ..Qy~.::i_.~.~i:.~!)j~~YÜ;j§Ü:Lci~D.Js~n~i~i
Oysa izleyicinin ayni seyi sinema çekimleri karsisinda yapabil- ~EI.~),lQ_y'Qg~!.llii!s.rrJ..gs)J}ÜS!.~.r.
Bu, aslinda herkese ortak olan bir
mesi, söz konusu degildir. ÇünkÜ -belli bir sahneye. iliskin çekim
"""~_'d·""_'~_·· alandir. Soru, bu alanin filmin irdelenmesi açisindan bir çikis
görÜldükten hemen sonra, yerini bir bas!<as!!la bi~akmistir. Eski
--. - ._. - .••.•...• ----.., .. -,.. ",,....,...-
.....,---~--- .•...~.....- .•.."'."""' __"'.,_~ .. -•.. --r._ ._. ,.......-,,_·,..---="""~ ...•..•
__ ,:::t•....
"' ..••• ~",••.~.....,""_..-""'_••.• noktasi olusturup olusniramayacagidir. Burada yapilmasi gere-
sal1i1e-sapt~iilamaz. Sinemadan nefret eden, sinemanin önemi ken, soruna daha yakindan bakmaktir. Oyalanma ile yogunlas-
fü"nltstl'Ii.'dahiç51i sey anlamamis, ama yapisindan bazi noktalari ma, asagidaki anlatima izin veren bir karsitlik olusturur: Sanat
kavramis olan Duhamel, bu durumu su noniyla tanimlamistir: yapitinin karsisinda dikkatini toplayip yogunlasan insan, bu csc-

i
rin içine iner; söylencede, Çinli bir ressamin bitirdigi yapiti kar- Alismayi, dikkati daginik olan da basarabilir. Dahasi, belli
sisindaki yazgisi gibi, izleyici de sanat yapitinin içine girer. Oya- görevlerin dikkat daginildigi konumunda yerine getirilmesi,
lanan kitle ise sanat yapitini kendi içine indirir. Bu konuda en bunlari yerine getirmenin o insan için aliskanliga dönüsmÜs ol-
çarpici örnek, yapilardir. Mimari, eskiden beri alimlanmasi dagi- dugunu kanitlar. Sanatin yol açtigi biçimiyle dikkatin dagilmasi
niklik sayesinde ve toplumca gerçeklestirilen sanat yapitinin il- araciligiyla, tamalgilamanin yeni görevlerinin ne ölçÜde yerine
körnegini olusturmustur. Mimarinin alimlanmasina iliskin yasa- getirilebilir oldugu gizlice denetlenmis olur. Genelde birey,
lar, bu baglarndaki en ögretici nitelikte yasalardir. Yapilar, insan- böyle görevlerden kaçinma egiliminde oldugundan, sanat bu
liga tarihinin ilk baslarindan bu yana eslik etmislerdir. Pe.!u:2k görevlerin en güç ve en önemli olanina, kitleleri harekete geçi-
sanat bi~imi dogmus, sonra geçmise karismistir. TragCdy.a Yu- rebilecegi noktada saldiracaktlr. Halen sanat, bu saldiriyi sinema
~;l~ bL~i1ktedogar:önlarra--6-irflkte yö~~iL~ alaninda gerçeklestirmektedir. Dikkat daginikligi konumunda
;!:..anc~~~:kujiD:~I;::~~~~~~IC!~~~.'y~ni_g_~!lS~D!~n!r. Kaynagi halkla- gerçeklesen ve agirligini sanatin bÜtün alanlarinda daha çok du-
rin gençlik döneminde bulunan epope, Avrupa'da Rönesans'la yuran, ayni zamanda da tamalgilamadaki köklü degisimlerin be-
birlikte son bulur. Teknik anlamda tablo, ortaçagin bir yaratisi lirtisi niteligini tasiyan alimlarna, sinemada kendine özgü bir de-
olup, varligini hep koruyacagina iliskin hiçbir gÜvence yoktur. ney aygltI bulmaktadir. Film, yarattigi sok etkisiyle alimlamanin
Buna karsilik insanlarin konut gereksinimi, sÜreklidir. Yapi sa- bu biçimine uygun dÜsmektedir. Film, yalnizca izleyiciyi bir bi-
nati, hiçbir zaman çorak bir dönem yasamamistir. Bu sanatin ta- lirkisi tutumuna sokarak degil, ama sinemadaki bilirkisi tutu-
rihi, öteki bÜtün sanatlarinkinden eskidir; etkisini göz önünde munun dikkati içermesini kuralolmaktan çikararak da kült de-
somutlastirmak ise, kitlelerle sanat yapiti arasindaki iliskiyle he- gerini ikinci plana itmektedir. Bu konumda izleyici, dikkati da-
saplasmaya yönelik her girisim bakimindan önemlidir. Yapilar, ginik bir izleyicidir.
ikili yoldan alimlanir: Hem kullanimla, hem de bu yapilarin kul-
lanilmasiyla. Daha iyi deyisle bu alimlarna, hem dokunsal, hem
de görsel yoldan gerçeklesir. Sonsöz
Böyle bir alimlama, örnegin turistlerin ünlÜ yapilarin önün-
deki konumlari gibi bir konumda tasarimlandigi takdirde, anlasi- Günümüz insanlarinin giderek proleterlesmesi ve kitle olu-
lamadan kalacaktir. Çünkü görsel alandaki yogun iç gözlemin kar- sumlarinin çogalmasi, ayni olayin iki ayri yüzünden baska bir
Siligi, dokunsal alanda yoktur. Dokunsal alimlarna, hem dikkatin sey degildir. Fasizm, yeni olusan, proleterlesmis kitleleri, bu
yogunlastirilmasi, hem de aliskanlik araciligiyla gerçeklesen bir kitlelerin ortadan kaldirilmasini istedigi mülkiyet iliskilerine
alimlama degildir. Mimari söz konusu oldugunda aliskanlik, genis dokunmadan örgÜtleme çabasindadir. Fasizm, kurtulusunu, kit-
ölçüde olmak üzere, görsel alimlamayi bile yönlendirir. Görsel lelerin kendilerini ifade edebilmelerini (elbet haklarini tanima-
alimlama da aslinda yogun bir dikkatten çok, geçerken söyle bir ya asla yanasmaksizin) saglamakta bulmaktadir.32 Kitlelerin
ayirdina varma olgusundan kaynaklanir. Ancak mimarlik alaninca mülkiyet kosullarinin degistirilmesini isteme haklari vardir; fa-
belirlenmis bu alimlarna, belli kosullar altinda genel bir kurallar sizm ise bu kosullarin konserve edilisini, sözÜ edilen kitlelerin
bütünü niteligini de kazanir. ÇünkÜ: Tarihin dönüm noktalarin- ifadesi kilmak pesindedir. Fasizm kendi içinde tutarli olarak,
da insanin algilama aygitina verilen görevlerin, salt görsellikle, ya- politik yasamin estetize edilmesini amaçlar. Fasizmin bir liderin
ni yogun iç gözlem araciligiyla yerine getirilmesi olanaksizdir. Bu kÜltüyle boyunduruk altina aldigi kitlelerin irzina geçilmesiyle,
görevlerin üstesinden zamanin akisi içersinde dokunsal alimlarna- yine fasizmin kült degerlerinin üretilmesi için yararlandigi bir
nin, yani aliskanligin yönlendirmesiyle gelinir. aygitin irzina geçilmesi, birbiriyle örtÜsmektedir.
Politikanin estetize edilmesine yönelik bÜtÜn çabalar, tek teknigi kendi organi kilmaya yetecek olgunlukta olmadiginin,
bir noktada doruguna varar. Bu nokta, savastir. En bÜyÜk boyut- teknigin de toplumun temel gÜçlerini yenecek ölçÜde gelisme-
lardaki kitle hareketlerini geleneksel mÜlkiyet iliskilerini degis- diginin kanitini sergilemektedir. Emperyalist savas, en korkunç
tirmeden koruyarak belli bir hedefe yöneltmeyi, yalnizca ve yal- çizgileriyle, dev Üretim araçlariyla, bunlarin Üretim sÜreci içer-
nizca savas saglayabilir. Olayin politika açisindan ifadesi budur. sindeki yetersiz degerlendirilmesi arasinda uzanan uçurum tara-
Teknik açidan ifadesi ise söyledir: Içinde yasanilan zamanin bü- findan (baska deyisle, issizlik ve sÜrÜm pazarlarinin eksikligi ta-
tÜn teknik araçlarini, mÜlkiyet kosullarini koruyarak harekete rafindan) belirlenmektedir. Emperyalist savas, toplumun dogal
geçirmeyi yalnizca savas saglayabilir. Fasizmin savasi yÜceItme malzemesinden yoksun kildigi istemleri "insan malzemesi"nin
eyleminin bu kanitlari kullanmamasi, dogaldir. Ama bu kanitla- yardimiyla karsilayan teknigin bir baskaldirisidir. Teknik, ne-
ri gözden geçirmek, yine de Ögreticidir. Marinetti 'nin, Etiyop- hirleri kanalize edecek yerde, insan selini siperlere yöneltmek-
ya'daki sömÜrge savasina iliskin manifestosunda söyle denil- te, uçaklarindan tohum atacak yerde kentlere yangin bombalari
mektedir: "Yirmi yedi yildan bu yana biz fÜtÜristler, savasin es- yagdirmaktadir; gaz savasinda ise Aura'yi yeni bir biçimde orta-
tetige aykiri diye nitelendirilmesine karsi çikmaktayiz ... Bu bag- dan kaldirmaya yarayan bir araç bulmustur.
lamda yaptigimiz saptamalar, sunlardir: '" Savas gÜzeldir, çÜnkÜ "Fiat ars, pereat mUlldus"* diyen fasizm, teknigin degisime
gaz maskeleri, korkutucu megafonlar, alev makineleri ve tank- ugrattigi, duyusal algilamanin sanatsal dÜzlemde doyuma ulasti-
lar araciligiyla insanin, boyunduruk altina alinan makine Üzerin- rilmasini, Marinetti'nin itiraf ettigi gibi, savastan bekler. Bu,
deki egemenligine gerekçe kazandirir. Savas gÜzeldir, çÜnkÜ in- herhalde tam anlamiyla sanat sanat içindir'in gerçeklesmesi ol-
san bedeninin o dÜslenen konumunu, metallestirilmesi konu- maktadir. Bir zamanlar Homeras'ta, Olimpos Dagi'ndaki tanri-
munu kursayarak gerçege dönÜstÜrÜr. Savas gÜzeldir, çÜnkÜ çi- larin gözÜnde bir tür sergi malzemesi olan insanlik, simdi kendi
çekler açan bir çayiri mitralyözlerin atesten orkideleriyle zen- kendisi için bir sergi malzemesi olup çikmistir. Kendine yaban-
ginlestirir. Savas gÜzeldir, çÜnkÜ tÜfek atesini, top atislarini, ate- cilasmasi, ona kendi yikimini birinci sinif bir estetik haz kayna-
sin kesildigi anlari, parfÜm ve çürüme kokularini tek bir senfo- gi niteligiyle yasatacak boyutlara varmistir. Fasizmin politikayi
ni halinde birlestirir. Savas güzeldir, çünkü büyük tanklarinki, estetize etme çabalarinin vardigi nokta, iste budur. KomÜnizm,
geometrik uçak filolarininki, yanan köylerden yükselen duman buna sanatin politize edilmesiyle yanit verir.
helezonlarininki gibi yeni mimari biçimler ve daha pek çok sey-
ler yaratir... Ey fütürizm sairleri, yazarlari ve sanatçilari ... bir sa-
vas estetigine iliskin bu temel ilkeleri animsayin; animsayin ki,
NOTLAR
yeni bir siir ve yeni plastik sanatlar ugruna harcadiginiz çabalar
yine sizin isiginizIa aydinlansin!" 33 iPaul Val6ry: Pirees siir I'art. Paris, p. LOS ("La mnqiiete de I'iibiquitl').
2 Aslinda sanat eserinin tarihinin kapsami, dogalolarak daha genistir: Örnegin Mona
Bu manifestonun ayricaligi, çok açik olusudur. Sorunlari or- Lisa'nin tarihi, hu eserin onyedinei, onsekizinci ve Ondokuzuneu Yüzyil'da yapilan
taya koyma biçimi açisindan ise diyalektik düsünen birince be- kopyalarini da kapsamina alir.
3 Hakikiligin yeniden-Üretiminin söz konusu olmadigindan, -teknik nitelikteki- bel-
nimsenmeye layiktir. Bu manifestoya bugünün savasinin esteti-
ki yeniden-üretim yöntemlerinin gelismesi, hakikiligin ayrimlastirilmasi ve siniflan-
gi söyle görünmektedir: Üretim güçlerinin dogal yoldan deger- dirilmasi için gerekli araci saglamistir. Bu türden ayrimlari gelistirmek, sanat ticare-
lendirilmesi mÜlkiyet düzenince önlenirken, teknik araçlarin, tinin önemli bir islevine dönÜsmÜstür. Sanat ticareti, bir tahtanin yardimiyla yazidan
önce ve sonra çikartilan kopyalari, bir bakir levhadan ve benzerlerinden ayirmakra
temponun, gÜç kaynaklarinin yogunlasmasi, dogaldisi bir deger-
somut yarar görmÜstÜr. Tahta baskinin buluniisuyla birlikte hakikilik niteligi, daha
lendirmeye zorlamaktadir. Bu dogaldisi degerlendirme, savas
araciligiyla gerçeklesmektedir; savas, yikimlariyla toplumun * "Sanat olsun, isterse dÜnya batsin" (ÇN.)
RO 81

sonraki ylikselme dönemini yeterince yasayamadan kökili bir darbe yemistir. Drta- nalimdan kaynaklanmaktadir. Genelde yar olan mÜlkiyet ili~kilerinin açikça kaba
çagda yapilan her illadonna resmi, yapildigi dÖnemde henliz "hakikilik" niteligini gÜç kullanilarak korunmasi girisimine yol açan aksaklikiar. bunalimin tehdidi altin-
tasimamaktaydi; bu niteligi ancak sonraki ylizyillarda, belki en yogun olarak da ge- daki sinema kapitalini de sesli film konusundaki Ön çalismalari yapmaya zorlamistir.
çen yÜzyilda kazandi.
Daha sonra sesli filme geçilmesi, geçici bir rabatlik getirinistir. Bunun nedeni, yal-
4 Faiist'un en kötÜ tasra temsilinin bir FmlJt filminden listlin olan yani, Weimar'daki nizca sesli filmin kitleleri yeniden sinemalara çekmesi degil, fakat ayni zamanda
ilk temsil ile ideal bir rekabet içersinde bulunmasidir. Ramp isiklarindan al1lmsana- elektrik endÜstrisi alanindaki yeni sermayelerle sInema alanindaki sermaye arasinda
bilecek geleneksel içerikler ise sinema perdesi karsisinda artik degerlendirilemez ol- bir dayanisma saglamasidir. Böylece sesli film, disardan bakildiginda ulusal yararlari
mustur - örnegin ilkphisto'nun kisiliginde, Goethe'nin gençlik arkadasi Johann desteklerken, gerçekte film Üretimine eskiden oldugundan daha ileri ÖlçÜde ulusla-
Heinrieh 1\lerek'in gizli olmasi ve buna benzer noktalar gibi. rarasi karakter kazandirmistir.
5 Abel 10 Bu karsitlik, idealizmin, söz konusu karsitligi bir bÜtÜn olarak alan (dolayisiyla bu
96. Ganee: Le temps de I'imflgi' est Vl'IJII:I. '011 dIJi'mfltfJgmphiqlie II. Paris 1927, s. 94-
baglamda ayrimlasmayi dislayan) gÜzellik kavraminin egemenligindeki estetiginde
6 Insani açidan kendini kitlelere yaklastirinak, insanin toplumsal islevini gÖrlis alanin- geçerlik kazanamaz. Yine de söz konusu karsitlik, Hegcl'de, idealizmin sinirlari içer-
dan çikartmak anlamini tasiyabilir. Ünlli bir cerrahi kahvalti masasinda ve yakinlari- sinde olabilecegi ÖlçÜde belirgindir. Tarih Felsefesi (herine Den/er'de bu konuda sÖy-
nin arasinda resmeden bir glinÜmiiz portre ressaminin cenabin toplumsal islevini, le denmektedir: "Resimler, uzun zamandan beri vardi; Din, ibadet sirasinda kullan-
doktorlarini Ürnegin Rembrandt'in "!\natomi"sinde oldngu gibi, izleyicilere daha mak için resimleri gereksinmisti, ama gÜzel resme gereksinimi yoktu, dahasi, gÜzel
gösterisli biçimde sergileyen bir onaltinci ylizyil ressamindan daha belirgin kilabile- re~imler, din açisindan rahatsiz edieiydi. Güzel resimde dissal bir yan da vardir; fakat
cegi konusunda biçbir gÜvence yoktur. res;m glizel oldugu ÖlçÜde, insana ruhuyla da seslenir; buna karsilik ibadet çerçeve-
7 Aura'nin "bir uzakligin, ne denli yakinda bulunursa bulunsun, bir defaya ÜzgÜ görli- sinde bir nesne ile kurulan iliski önem tasir, çÜnkÜ ibadetin kendisi, insan ruhunun
nlisli" diye tanimlanmasi, sanat eserinin kÜlt degerinin uzamsal-zamansal anlatimin- tinden yoksun bir kÖreimesinden baska bir sey degildir. .. Sanatin salt ilke açisindan
dan baska bir sey degildir. Uzak, yakinin karsitidir. Asil uzak ise, yaklasilamaz bile kilisenin disina çikmis olmasina karsin ... gÜzel sanatlar kilisede dogmustur."
olan'dir. Gerçekte yaklasilamazlik, klilt imgesinin temel bir niteligidir. Klilt imgesi, (Georg Wilhelm Friedrieh Hegel: lVerJoe.I'o/lrtflmd~e:e Af{~f!:abediinn eiflefl Vereifl VOfl
dogasi geregi "ne denli yakinda bulunursa bulunsun, uzak" kalir. Insanin kendi mal- Freundw des Verewigtm. Bd. 9: Vorlmmgm über die Phi/osfJphie der Geschichte. I-Irsg. von
zemesi araciligiyla elde edebilecegi yakinlik, imgenin görlinÜslinÜn ardindan da ko- Eduard Gans. Berlin 1837, s. 414.) Estetik Üzerine Ders/er'deki (Vorlmmgm iiber die
rudugu uzakligi kesintiye ugratmaz. Aesthetik) bir yerden de, Hegel'in inirada bir sorunun varligini sezdigi anlasilmakta-
8 Resmin klilt degeri laiklestigi Ülçiide, onun biricikliginin temeline iliskin tasarimlar dir. SÖzÜ edilen yerde sÖyle denmektedir: "Artik sanat eserierini kutsal varliklarmis-
belirsizlesir. KÜlt imgesine egemen olan gÜrlislin birieikligi, hep resmi yapanin de- çasina gÖrmenin ve onlara tapmanin ötesine geçmis bulunmaktayiz; sanat eserlerinin
neysel nitelikteki biricikligi ya da onun ediminin, alimlayanin tarafindaki biricikligi yarattigi etki, daha çok dÜsÜnsel dÜzeydedir ve daha yÜksek dÜzeyde bir ÖlçÜtÜ ge-
tarafindan geri plana itilir. Elbet bu, hiçbir zaman hiç kalintl birakmaksizin gerçek- rektirir." (Hegei, i. c. Bd. io: VfJrlemngm iiberdie Aesthetik. Hrsg. von H. G. Horho. Bd.
lesmez; hakikilik kavrami, her zaman otantiklik atfinin ötesine geçmeyi slirdlirÜr. i. Berlin 1835, s. 14.)
(Bu, özellikle açik bir biçimde koleksiyoncunun konumunda belirginlesir; koleksi- i i Sanatsal alimlamanin ilk iÜrÜnden ikinciye geçis, sanatsal alimlamanin tarihsel akisi-
yoncu, hep biraz fetise hizmet eder konumdadir ve sanat eserine sahip olmakla, ni bir bÜtün olarak belirler. Bunun disinda, birbirine karsit iki alimlama arasinda bel-
onun kÜIc gücüne katkida bulunur.) Otantik kavraminin islevi, bundan etkilenmek- li dalgalanmalar, tck tek her sanat eseri için kanitlanabilir. Örnegin Sistina Madon-
sizin, sanatta görme biçimi açisindan kesinligi korur; sanatin laiklesmesiyle birlikte nasi'nda durum böyledir. Hubert Crimme'nin arastirmasindan bu yana, Sistina 1\la-
otantiklik, klilt degerinin yerini alir. donnasi'nin baslangiçta sergilenme amaciyla yapilmis oldugu bilinmcktedir. Grim-
9 Sinema eserlerinde ürünün teknik yoldan yeniden-Üretilebilirligi, örnegin edebiyat mc, arastirmalarina su soru yÜzÜnden baslamistir: Resmin Ön dÜzieminden, iki Put-
ya da resim sanati alanlarindaki eserlerin tersine, bu ÜrÜnlerin kitlesel yayilimi açi- ta'nin dayandiklari tahta pervazIa ne amaçlanmistir? Crimme, ardindan su soruyu da
sindan disardan eklenen bir kosul niteliginde degildir. Sinema eserlerinin teknik sormustur: Raffacilo gibi bir ressam, neden gökylizÜne iki perde yerlestirme geregi-
yoldan yeniden-üretilebilirligi, dogrudan bunlarin Üretim tekniginden kaynaklanir. ni duymustur? Arastirma sonucu, Sistina Madonnasi'nin, Papa Sixtus'un katafalki
SözÜ edilen teknik, sinema eserlerinin kitlesel yayilimini en dolaysiz yoldan sagla- için isrmarlandigi anlasilmistir. Paralar, San Pierro Katedrali'nin belli bir sapclinde
makla kalmayip, böyle bir yayilimi neredeyse zorla gerçeklestirir. Bu zorlamanin ne- katafalka konmaktaydi. Papa Sixtus'un kaiafalki dÜzenienirken, söz konusu sapelin
deni, bir filmin yapiminin çok pahali olmasidir; öyle ki, örnegin bir tablo satin alabi- girinti biçimindeki arka dÜzleminde, tabutun ÜstÜne Raffaello'nun yaptigi resim
len kisinin gÜcÜ, bir filme yetmez. 1921'de yapilan hesaplara göre, bÜyiikçe bir fil- yerlestirilmisti. Raffacilo bu resimde, bulutlarin ÜstÜndeki 1\ladonna'nin, arka dÜz-
min kazanç saglayabilmesi, milyonlarca izleyIcIye ulasabilmesine baglidir. Ancak ses- lemde, yesil perdelerle sinirlanan girintiden papanin tabutuna yaklasmasini betImle-
li filmle bIrlikte bu alanda geçici bir gerileme gÖriilmÜs, izleyici açisindan Ortaya di- mistir. Pa pa Sixtlls için dÜzenknen cenaze töreninde, Raffaello'nun resmi, sergilen-
le iliskin sinirlamalar çikmis, bu durum, ulusal yararlarin fasizm tarafindan \'1lrgulan- mc degeri bakimindan olaganÜstÜ bir dÜzeye ulasmistir. Bundan bir sÜre sonra re-
masiyla eszamanli olarak gerçeklesmistir. Fakat senkronizasyonla etkisini biraz yiti- sim, Piaeenza'daki kara rahiplerin manascir kiliselerinin altarina yerlestirilmistir. Bu
ren bu gerilerneye saptamaktan daha Önemli olan nokta, bu gerilemenin fasizmle sÜrgÜnÜn nedeni, Roma'da geçerli dini tören kurallarindan kaynaklanmaktadir. Bu
olan iliskisini göz önÜnde bulundurmaktir. Iki olgunun eszamanliligi, ekonomik bu- kurallar, cenazelerde sergilenen resimlerin altarlara yerlestirilmesini yasaklamakia-
82

dir. Rafaeiio'nun resmi, bu sinirlama nedeniyle beiii iilçiide dei(erinden yitirmis olu- yani zamani Ölçmesine sahnede olanak taninamaz. Astionomik zaman, natÜralist bir
yordu. Papalik, bu duruma karsin yine de resmin karsilii(iiida uygun bir fiyat elde tiyatro oyununda d" sahnedeki zamanla çatisaeakm. Bu kosuiiar altinda, bazen bir
edebilmek için, resmin altara yerlestirilmesine ses çibmiamayi uygiiii bulmustll. saatin i;erçeklestirdi~i zaman ÜlçÜmÜnÜ degerlendirebilmesi, film açisindan son de-
GÜrÜltÜ koparmamak için ise resmin Üera bir tasra kilisesine gÖnderilmesine karar reee k<:ndine ÜzgÜ bir durumdur. Belli kosullar altinda, tck tek, her donatim in film-
verilmisti. de nasil önemli islevler yÜklenebildigi, en çok bu noktada bc.:!irginlesmekt<:dir. Bu-
12 Breeht, farkli bir dÜzlemde benzer dÜsÜneelere yer verir: "Eger sanat eseri mala dö- radan Pudowkin'in su saptamasina uzanan yol, yalnizca bir adimlikm: "Oyuneunun
nÜstÜgÜnde, sanat eseri kavrami artik bu nesne için kuiianilamayaeaba, o zaman, bu bir nesneyle bagintili ve o nesne ÜstÜne kurulu oyunu ... her zaman sin<:ma sanatlnin
nesnenin islevini de tasfiye etmek istemiyorsak, dikkatle, fakat korkmaksizin sanat en gÜçlii yöntemlerinden biridir." (W. Pudowkin: Fi/Il/17!gie lti/ri Filfl/fl/fll/l/shipl. BÜc-
eseri kavramini bir yana birakmamiz gerekir; çÜnkÜ sÖz konusu nesne, ardinda her- h<:r dcr Praxis, Bd. 5. Berlin 1928, s. 126.) Böylece film, maddenin nasil insanla bir-
hangi bir anlam gizlemeksizin, bu evrenden geçmek zorundadir; l)lIrada sÖz konusu likte oynadigiiii gÖsterebilecek konumdaki ilk sanat araci olmaktadir. Bu nedenle
olan, dogru yoldan hiçbir yiikiimliiliik getirmeyen bir ayrilma dei(ildir, zira burada film, materyalist betimlemenin yetkin dÜzeydeki bir araci olabilir.
olacaklar, nesneyi temelinden degistireeek, geçmisini de silecektir; o ÖlçÜde ki, eski 20 Sergileme biçiminin burada saptanabilen ye yenid<:n-Ür<:tim tekniginin ar:ieilii(iyla
kavrama yeniden dÖniildÜgiinde -,'e dÖnÜleeektir de, neden olmasin?- artik bu kav- gerç<:kl<:sen degisimi, kendini politika alaninda da beiii etmektedir. Burjuva demok-
ram, bir zamanlar gÖstermis oldugu nesneye iliskin hiçbir aninin canlanmasina yol aç- rasilerinin bugÜnkÜ bunalimi, iktidardakilcrin sergilenmcsi açisiiidan belirleyiei olan
mayacaktir." Berrolt Breeht: Ver.wd!i! S-Lu (He/I) 3. Berlin 193 i, s. 30W /302; "/)i!r kosullari da kapsamina alinaktadir. Ikmokrasiler iktidar sahibini kendi kisili~iyle
DI1·iy,11Jsdll·IIP11JZI'.u"
.) dogrudan i'e temsilcilerin ÜnÜnde sergilerier. Parlamento, iktidar sahibinin izlerçev-
13 Abel Ganee, 1. e., s. 100/10i. residir! Çekim aygitillth; gcrçeklestirilen ve konusmacinin konusma sirasinda sinirsiz
14 eit. Abel Ganee, i. e., s. 100. kisi tarafindan duyulmasini, ardindan da yine sinirsiz kisi tarafindan gÜrÜlebilmesini
15 Alcxandre Amoux: Ciii/iiia. Paris <)29, s. 2Ki olanakli kilan yeniliklerle birlikte, politikacinin bu ay/-(itin karsisina /-(eçmesi, birincil
ir,Frauz Werfel: Eiii SOIllIlIlTiiad!l.r/mlii. Eiii Filiii 'DOIIShall!.r/J/'{/I'{: iil/d Rdiihtlrdi. Nmi!s önem kazanmaktadir. Parlamentolar, tiyatrolarla birlikte /-(eri plana itiimektedir.
lI'ii!l/i!r]oul'llal, eilt. Le, 15 novembre 1935. Radyo ve sinema, yalnizea profesyonel oyuncunun islevini degistirmekle.: kalmamak-
i7 "Film, insan davramslari konusunda detayda kuiianilabilir ipuçlari ... verir (ya da ve- ta, fakat, iktidar sahiplerinin yaptiklari gibi, onlarin ÜnÜnd<: kendilerini oynayanlarin
rebilir) ... Karakterden kaynaklanma her tÜrlÜ motivasyon dei'reden çikar, kisilerin iç da islevlerini degisime ugratmaktadirlar. Bu degisimin yÜnÜ, çesitli öz/-(ÜIgörevleri
yasamlari hiçbir zaman asil nedeni olustllrmaz ve çok ender olarak olayin asil sonucu sakli kalmak kosuluyla, sinema oyuncusu ve iktidardakiler baglaminda aynidir. SÜz
niteligiyle belirginlesir" (Breeht, 1. c., s. 268.) Test edilebilir olanin alaninin, aygitin konusu d<:gisim, sinanabilir, dahasi devralinabilir edimlerin beiii kosullar altinda
sinema oyuncusunun kisiliginde gerçeklestirdigi genislemcsi, yine test edilebilir ola- olusturulmasini amaçlamaktadir. Bu durum, aygitin önÜnde yeni bir kaymak tabaka-
nin alaninin, ekonomik kosullar nedeniyle bireyaçisindan olaganÜstÜ genislemesini sinin olusmasina yol açmakta, bu kaymak tabakasindan star ve diktatör, galip gelen
karsilamaktadir. Bu baglamda olmak Üzere, meslege uygunluk sinavlarinin Önemi sii- kisiler olarak çikmaktadirlar.
rckli artmaktadir. l\lcslege uygunluk sinavinda Önemli olan, bireyin ediminin kesit- 21 Söz konusu tckniklerin öncelikli yapisi, yitip gitmemcktedir. Aldous Huxley, söyle
Icridir. Gerek film çekimi, gerekse meslege uy/-(unluk sinan, uzmanlardan olusma yazmaktadir: "Teknik ilerlemeler ... ilkellige yol açti ... tcknigin yardimiyla yeniden-
bir kurul ÖnÜnde gerçeklesir. Film setindeki yÖnetmen, uygunluk sinavi sirasinda si- Üretilebilirlik ve rotatif, yazilarin ve resimlerin sinirsiz sayida çogaltilabilmesini ola-
navi yönetenin durdugu noktada durur. nakli kildi. Genelokul egitimi ve gÖreee olarak yÜksek ayliklar, okuyabile.:n, dolayi-
18 Luigi Pirandeiio: 011 lo/m/i!, eit. Lcon Picrrc-Quint: S(f!,iiifiut!ioii du cilll!lIIti: L'arl riii/- siyla da okuma ve resim malzemesi saglayabi len çok bÜyÜk bir izicrçevre yaratti.
iiialogmphique ll, i. c., s. 14/15. Bunlari saglayabilmek için Önemli bir endÜstri olustu \'e yerlesti. Gelgelelim sanat-
i i
9 RudiM Arnheim: Fil1l/ als Killisi. Berlin 1932, s. 76/1 77. Film yönetmenini sahnc uy- sal yctenek, çok ender rastlanan bir seydir; ...bunun sonucu olarak, her zaman ve her
gulamalarindan uzaklastlfan, ikinci dereeedeki belli ayrintilar, bu baglamda daha bü- yerde sanatsal Üretimin agirlikli bÖlÜmÜ dÜsÜk deger tasimistir. Oysa bugÜn sanatsal
yÜk bir ilgi odagi olabilmektedir. Dreyer'in ]canne d'Are'ta gerçeklestirdigi "e oyun- liretimin bÜtlinÜnde dÖkÜntÜ diye adlandirilabilecek olanlarin yÜzde orani, bugÜn
euyu makyajsiz oynatmaya yÖnelik deney, bunun örnekleri arasindadir. Dreyer, dini her zaman oldugundan daha bÜyÜktÜr ... Bu noktada, aritmetik bir olguyla karsi kar-
mahkeme heyetini olusturacak kirk oyuncuyu bulabilmek için aylar harcamisti. Bu siyayiz. Geçen yüzyil boyunca Bati Avrupa'nin nÜfusu, iki katinin biraz ÜstÜnde art-
oyunculara yÖnelik arama, saglanmasi gÜç donatimlarin aranmasini andiriyordu. Dre- i
tl. Okuma ve resim malzemesi ise tahminimee en az 'c 20 oraniiida, belki de 50, da-
yer, yas, yapi ve fizyonomi açisindan söz konusu olabileeek benzerlikicrden kaçin- hasi 100 oramnda çogaldi. X milyonluk bir nÜfus, n sayisinda sanatsal yetenege sa-
mak için çok bÜyÜk çaba hareamistl. (cf. l\Jaurice Schultz: Le iiimquillage: I/art ci1//!- hipse, 2x milyonluk bir nÜfusra sanatsal yetenek sayisi 2n olacaktlr. Simdi durum,
1I/aiogmphique F/. Paris 1929, s. 65/66.) Oyuncu donatima dÖnÜsÜnce, Öte yanda do- sÖyle özetlenebilir: Bundan i
00 yil önee okuma ve resim malzemesi içeren bir basi-
natimin da oyuncunun islevini yerinc getirmesi, ender rastlanir bir durum degildir. li sayfa yayimlaniyor idiyse eger, bugÜn yirmi ya da belki yÜz sayfa yayinilanmakta-
Genel olarak söylemek gerekirse, filmin donatlma bir roll'erecek konuma gelmesin- dir. Öte yandan yÜz yil Önceki bir okul egitimi sayesinde, bundan önceki zamanlar-
de alisilmadik bir yan yoktur. Basi sonii beiii olmayan bir dagarciktan gelisigÜzc.:! ör- da kendilerini gelistirme olanagi bulamayacak. kabarik sayidaki gizli yetenegin ~iiii-
nckler seçmek yerine, kanitlayici gÜcii Üzeiiikle yÜksek tek bir örn<:kle yetinelim. Is- di Üretkcn olabileeeklerini yadsimiyorum. O halde ... eskinin bir sanatsal yetenegine
leven bir saat, sahned<: hep rahatsiz edi<:i etki yaratacaktir. Onun rolÜnii oynamasina, karsilik gÜnÜmiizde Üç ya da dÖrt yetenegin bulundui(unu varsayalim. Buna karsin.
84 8S

okuma ve r~sim malzemesi tÜketiminin, yetenekli yazarlarin ve ressamlarin dogal lik kazanir. Film ortaya çikmazdan Önce fotograf kitapçiklari vardi; bunlarin içindeki
Üretimini çok geride biraktigi gerçegi varligini korumaktadir. Durum, dinleme mal- resimler, basparmagin bastirilmasiyla birlikte izleyicinin ÖnÜnden hizla geçerek bir
zemesi bakimindan da farkli degildir. Ekonomik geli~me, gramofon ve radyo, dinle- boks ya da tenis maçini sergilerdi; pazarlarda ise, bir kol çevirmeyle resimleri hizla ka-
necek malzeme tÜketimi, nÜfus arti~iyla ve yetenekli mÜzisyenierin dogal yeti~me yan otomatlar bulunmaktaydi. - Ayrica, geleneksel sanat biçimlerinin, geli~melerinin
oraniyla hiçbir orantl içersine sokulamayaeak bir izlerçevreyi yaratmistir. Demek ki belli evrelerinde, daha sonra yeni sanat biçimlerince zorlamasiz hedeflenen etkileri
ortaya çikan sonuca göre, gerek mutlak, gerekse görece olarak, bÜtÜn sanatlarda de- elde etmek için bÜyÜk çaba harcadiklarina tanik olunur. Film geçerlik kazanmazdan
ger tasimayanlarin Üretimi, eskiye oranla daha çoktur; insanlar, simdiki gibi, orantisiz önee, Dadaistlerin çesitli dÜzenlemelerle izleyieilerle asilamayi amaçladiklari devi ni-
bÜyÜklÜkte okuma, resim ve dinleme malzemesi tÜketimini sÜrdÜrdÜkçe, bu durum mi sonradan bir Chaplin, dogal bir biçimde yaratabilmistir. ÜçÜncÜ olarak, çogu kez
degismeden kalacaktir." (Aldolis H uxley: (;/Y)i.riered'hiver. Voyage eLiAmerique Centm- belirgin olmayan, toplumsal degisimler, alimlarna, daha sonra yeni sanat biçiminin isi-
le, 1933, Tradiicrion de Jules Castier. Paris 1935, s. 273-275.) Bii gÖzlernin ilerici ol- ne yarayacak degisimlere yol açarlar. Film kendi izlerçevresini olustiirmazdan Önce,
madigi, açikça bellidir. panorama araciligiyla (artik hareketsiz olmaktan çikmis) resimler, toplanan izleyieile-
22 Kameranin gözÜpek girisimleri, gerçektcn de cerrahinkilerle karsilastirilabilir. Luc re sunulmaktaydi. iZleyiciler, ÜstÜnde stereoskoplar bulunan bir paravanin önÜnde
Durtain, özellikle jestiere dayanan oyiinlara ili~kin bir dizininde, "cerrahi alaninda yer alirlardi ve her izleyieiye bir stereoskop dÜserdi. Bu stereoskoplarin önÜnde oto-
bazi gÜç mÜdahalelerde gerekli olan" yöntemleri de sayar. "örnek olarak Oto-Rhino- matik olarak beliren tck tek resimler, kisa sÜre kaldiktan sonra yerlerini baskalarina
Laryngoloji'den bir vaka seçiyorum ...; burada sözÜnÜ ettigim, endonasal perspektif birakirlardi. Edison da (daha sinema perdesi ve projeksiyon teknigi bulunmazdan Ön-
yÖntemi; ya da aynada, girtlagin tersine gÖriintÜsÜne bakilarak, girtlak ccrrahisi ara- ce), ilk film ~eridini, gÖzlerini içinden resimlerin hizla geçtigi aygita diken, kÜçÜk bir
ci:igiyla gerçeklestirilen, akrobatik denebilecek mÜdabaleleri Örnek gÖsterebiliri;n; izleyici kitlesine sundugunda benzer bir yÖntemle çalismak zorunda kalml~ti. - Sunu
veya saat yapimcilarinin o çok incelik isteyen çali~malarini aniinsatan kulak cerrahi- da belirtmek gerekir ki, panorama baglaminda, gelismeye iliskin son derece belirgin
sinden söz edebilirim. Insan bedenini onarmak ya da kurtarmak isteyenden bekle- bir diyalektik dile gelmektedir. Film, izlemeyi kolektif bir izlemeye clÖnÜ~tÜrmez-
'nen, en hassas tÜrÜnden bir dizi kas akrobasisi degil midir? Bii baglamda, çelik nes- den kisa bir sÜre önce, bu çok kisa sÜrede eskiyen kuruluslarin stereoskoplari önÜn-
ter'il! neredeyse sivi halindeki dokularla savastigi kataralu ameliyatini ya da laparo- de resimlerin tck tek bireylerce izlenmesi, tipki bir zamanlar rakiplerin Tanri tasvir-
tomiyi de dÜsÜncbilirim." (Luc Durtain: La technique et I'homme: Vmdre(li, 13 mars lerini hÜerelerde tck baslarina izlemeleri kadar somut bir konum kazanmisti.
1936, No. 19.) 27 Bu derin dÜsÜnmenin tanribilimsel ilk ernegi, kendi Tanrisiyla yalniz kalma bilin-
23 Bu gözlem, biraz acemiee gelebilir; ama, bÜyÜk kurarnci Leonardo'nun gösterdigi eidir. Burjuvazinin parlak dönemlerinde kilisenin vesayetinden kurtulmaya yöne-
gibi, acemice gözlemler de kendi dönemleri açisindan gÖz ÖnÜnde buliindiirulabi- lik ÖzgÜrlÜk bilinci, gÜç kaynagini bu bilinçte bulmustur. Ayni bilinç, çökÜs dÖ-
lirler. Leonardo, resim sanati ile mÜzik arasinda karsila~tirma yaparken, söyle dcr: nemlerinde, toplum tekniginin Tanriyla iliskilerinde kullandigi gÜçleri toplumsal
"Resim sanatinin mÜzikten ÜstÜn olmasinin nedeni, zavalli mÜzigin tersine, hayat konularda kullanmaktan kaçinma egilimini göz önÜnde bulundurmak konumunda
bulur bulmaz ölmek zorunda olmamasidir ... Ortaya çikar çikmaz uçup giden mÜzik, ka Imistir.
cilanin kullanilmasiyla sonsuzliiga kavusan resim sanatinin gerisinde kalmaktadir." 28 Georges Duhamel: Sci:nes de la vie future. 2e ed., Paris 1930, s. 52.
(Leonardo da Vinci: Frammmti letterarii efilosofici, ci lt. Fernand Baldensperger: Le 29 Sinema, gÜnÜmÜzde yasayan insanlarin gögÜslemek zorunda olduklari, yogunlugunu
ra.fJermissement des techniques daiis la litterature occidentale de 1840; Revue de Litterature arttirmis yasam tehlikesine uyan sanat biçimidir. Kendilerini sok etkilerine açma ge-
Comparee, XV/I, Paris 1935, s. 79, Anm. 1.) reksinimi, insanlarin kendilerine yönelik tehlikelerle uyum saglama biçimlerinden
24 Bu durumun bir benzerini aradigimiz takdirde, aydinlatici bir örnekle Rönesans dö- biridir. Sinema, tamalgilama aygitinin ugradigi köklü degisimlere uygun dÜsen bir
nemi resim sanatinda kar~ila~iriz. ÇÜnkÜ bu dönemde de karsimiza, essiz yÜksel isi- biçimdir - burada sözÜ edilen degisimler, bireysel yasam ölçÜtÜnde olmak Üzere gÜ-
ni ve önemini baska nedenlerin yani sira, bir dizi yeni bilimi ya da en azindan yeni nÜmÜz bÜyÜk kentinin trafigi içersinde her bireyin, tarihsel ölçÜt de içersinde olmak
bilimsel verileri özÜmsemesine borçlu bulunan bir sanatla brsilasmaktayiz. Bu, ana- Üzere, bugÜnÜn her vatandasinin yasadigi degisimlerdir.
tomi, perspektif, matematik, meteoroloji ve renkler ögretisi alanlarinda savlar ileri 30 Sinemadan, Dadaizm için oldugu gibi, KÜbizm ve FÜtÜrizm için de önemli ipuçlari
sÜren bir bilimdir. Bu konuda Paiil Valery, söyle yazar: "Bir Leonarda'nun kimi is- elde edebilmek olanaklidir. Her iki akim da, aygit yardimiyla gerçeklige inebilme
temleri, bugÜn bize son derece yadirgatici gelmektedir; Leonarda, resim sanatini en konusunda yetersiz sanatsal girisimler niteliginde ortaya çikmaktadir. Bu akimlar de-
yÜksek hedef ve bilginin en ÜstÜn dÜzeyde sergilenmesi saymisti, ama bunu yapar- neyleri sirasinda, sinemadan farkli olarak, aygiti, gerçekligi sanatsal dÜzlemde betim-
ken, kendi inanci dogrultusunda, her ~eyi bilmeyi bir istem olarak ileri sÜrÜyordu ve lemek için degil, fakat betimlenen gerçeklikle betimlenen aygit arasinda bir tÜr kay-
bu arada, derinligi ve netligiyle bugÜn bizleri sa~kinliga sÜrÜkleyen kuramsal bir çö- nak islemini gerçeklestirmek için kullanmaktadirlar. Bu arada KÜbizmde agirlikli rol
zÜmlemeye girismekten de korkmuyordu." (Paul Valery: Pieces sur I'art, 1. c., s. 191, oynayan nokta, optigi temel alan bu aygitin yapisina iliskin sezidir; FÜtÜrizmde ise,
"Autour dc Corot".)
bu aygitin film seridinin hizli dönÜsÜ sirasinda geçerlik kazanan etkilerine yönelik
25 Rudolf Arnheim, 1. c., s. 138. bir önsezi söz konusudur.
26 Andr6 Breton, söyle der: "Sanat eseri, gelecegin refleksleriyle titresimler geçirdigi öl- 31 Duhamel, 1. c., s. 58.
çÜde deger tasir." Gerçekten de her gelismis sanatsal biçim, Üç gelisme çizgisinin ke- 32 Burada da, özellikle propaganda açisindan ta~idigi önem hiçbir zaman yeterince an-
si~me noktalarinda yer alir. Önce teknik, belli bir sanat biçimine yönelik olarak isler- latilamayacak haftalik haberler göz önÜnde tutiildugu takdirde, teknik bir nokta
86
87

Önem kazanmaktadir. Kitlesel yeniden-Üretime, kitlelerin yeniden-Üretimi Özellikle


uygun dÜsmektedir. BÜyÜk senlik alaylarinda, dev toplannlarda, spor tÜrÜndeki kit-
lesel gÖsterilerde ve savasta -ki, bugÜn bunlarin hepsi de çekim aygitina açiktir- kit-
le kendi yÜzÜyle karsilasmaktadir. Kapsamini ayrica vurgulamaya gerek duymadigi-
miz bu olgu, yeniden-Üretim ya da çekim teknigiyle çok yakindan ilintilidir. Genel-
de kitleselhareketler, aygita, bakislara oldugundan çok daha açik ve seçik gÖzÜkür.
YÜz binlere ait kareler, en iyi kusbakisi görÜlebilir. Her ne kadar bu perspektif, in-
san gözÜne de aygita oldugu kadar açiksa da, gözÜn kaptigi gÖrÜntÜde bir bÜyÜtme,
çekimdeki durumun tersine, olanakli degildir. Baska deyisle, kitlesel Iiareketler ve
bu arada savas, insan davranislarinin aygita Özellikle uygun dÜsen bir biçimini temsil
etmektedirler.
33 cit. La Stampa Tori1lo.

XIX, YÜZYITLiITN BASKENT! P.ARI(§

"Sular masmavi, bitki/er tozpembe; izlenmesi hos


bir aksam vakti; herkes gezinmekte. Büyük ham-
mefendiler dolasmaya çikmis/ar; on/ari küçük ha-
mmefendi/er izliyor. "
NGUYEN-TRONG-HIEP: Paris, capitalede France,
Recueil de vers, Poesie XXV. Hanoi 1897.

"Büyü/ü sütun/ari bu saraylarm


gÖstermekte amatö're her yandan
direk/emltinda sergilenen mallarla
yaristigim endüstrinin sanatlarla. "
Nouveaux tableaux de Paris, 1828.

Paris pasajlarinin çogunlugu, 1822'yi izleyen on bes yil içer-


sinde yapilir. Bunlarin yükselis döneminin birinci kosulu, teks-
til ticaretindeki büyük yogunlasmadir. Içlerinde o zamana degin
alisilagelenden daha çok mal depo eden ilk kuruluslar olan yeni
esya magazalari (magasins de nouveaute), bu dönemde ortaya çik-
maya baslar. Bunlar, büyük magazalarin (Warenhaus) öncÜsii-

You might also like