You are on page 1of 20

BiR DiN AYDINI PROFiLi

M. ŞEMSETTiN GÜNALTAV

~
RAGBET
RAGBET YAYINLARI

BİR DİN AYDINI PROFİLİ

M. ŞEMSETIİN GÜNALTAY

Editör/er:
Mesut İnan, Fatih Kandemir, Ömer Aslan

İstanbul, 2016

ISBN : 978-605-9852-38-8

KültürveTurizm Bakanlığı Sertifika No: 17032

Yayınevi Editörü

Hasan Lütfi Ramazanoğlu

Kapak Tasanmı
Abdüsselam Ferşatoğlu

Sayfa Düzenleme
MelekKoç

Baskı-
Cilt
StepAjans
Göztepe Mahallesi Bosna Caddesi
No.11 Bağcılar 1 İSTANBUL
Tel. 0212 446 88 46 Fax. 0212 446 88 24

RAGBETYAYINLARI
Cağaloğlu Yokuşu,
Cemal Nadir Sk. Ferah Han No: 16/75 Kat:3
CAGALOGLU- İSTANBUL
Telefon: 0212 528 85 19 Faks: 0212 528 85 20
www.ragbetyayinlari.com
252 . BiR DiN AYDIN! PROFiLi M . ŞEMSETTiN ~ÜNALTAY

ŞEMSETTiN GÜNALTAV'IN FlKlH ANLAYlŞI

Mehmet GAYRETLİ62

Giriş

Ş
emsettin Güı::ıaltay' ın yaşadığı dönem, her halde tarihimizin ·en
zor dönemlerinden biriydi. İslam aleminin son kalesi olan bir ci-
han devleti yıkılıyor, yeni bir devlet inşa ediliyordu. Her taraftan sal-
dırılara maruz kalan bir devleti ve toplumu koruyup ayakta tutmaya
çalışmanın, bu yolda çareler aramanın ızdırabı yaşanıyordu. Toplu-
mun bütün kesimleri bu acıları ve sıkıntıları derinden hissediyordu.
Bu vasatta ortaya çıkan çözüm arayışİarını üç ana grupta ele almak
mümkündür: İslamcılık, Ttirkçülük, Batıcılık.
Günaltay'ın fikir ve yazılarıyla kamuoyunun karşısına çıktığı
günlerde Il Meşrutiyet dönemi yaşanıyordu. Siyasi iktidar daha çok
Ttirkçülük akımının etkisinde bulunan İttihat ve Terakki Partisi'nin
elindeydi. Bununla birlikte, hem devlet kadroları içinde hem de sos-
yal ve fikir hayatında diğer akımlar da etkiliydi.
OsmanlıDevleti her ne kadar geleneksel dokusu itibarıyla bir
İslam devleti olsa da, öze11ikle Tanzimat sonrası batıdan oldukça
etkilenmiş, geleneksel İslam dokusu laik bir yapıya doğru evrilme-
ye başlamıştır. Fakat bununla birlikte İslami kimliğini korumak için
sonuna kadar çaba harcamıştır.

62 Yrd., Doç. Dr., Erzincan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İslam Hukul-u Ana Bilim
Dalı, gayretlim@yahoo.com
M. ŞEMSffiiN GÜNALTAY'DA ISLAMI BiLiMLER 253

Günaltay, medrese kökenli dindar bir ailenin eviadı olarak


kendini daha çok İslamcı olarak nitelendirebileceğimiz bir çizgide
konumlandırmıştır. Bununla birlikte, dönemin hakim siyasi kadro-
larının etkisiyle Ttirkçülük akımının, aldığı fen eğitiminin ve batıyı
yakından görmüş olmasının etkisiyle de batıcılık akımının savunduğu
düşünceleri kısmen benimsemiş, bu üç akımı kendinde mezc etmiş
bir aydın dır. Çözüm önerilerini daha çok İslamcılık üzerine inşa eden
Günaltay'ın fıkirlerinin cumhuriyet döneminde Ttirkçülüğe ve batı­
cılığa doğru
ciddi bir kayma yaşadığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Çünkü daha önce kaleme aldığı eserlerinde yer alan ve yeni rejimle
uyuşmayan bazı bölümleri sonraki baskılarında çıkarmış, bazı ifade-
lerini de değiştirmiştir.

Günaltay'ı bugün için anlamlı kılan şey sadece yakın tarihimi-


zin önemli bir siyasi figürü olması değildir. Savunduğu düşüncelerin,
özellikle konumuz olan İslam ah.kamının ferd ve toplum hayatına
bakan yönleriyle, günümüzde de bazı çevreler tarafından savunuluyor
olmasıdır. Biz de bu çalışmamızda işte bu fikirleri ele almaya çalıştık.

1. Şemsettin Günaltay' ın Hayatı ve Eserleri 63

1883 yılında Eğin (Kemaliye)'de doğan Günaltay'ın babası mü-


derris İbrahim Edhem Efendi, annesi Saliha Harum'dır. Üsküdar
Ravza-i Terakki Mektebi'ni, Vefa İdadisi'ni ve Darulmallirnin-i Ali-
ye'nin fen şubesini bitirdi. Arapça, Farsça ve Fransızca öğrendi. İstan­
bul Daruşşafaka'da muallimlik, Kıbns İdadisi'nde idarecilik yaptıktan ·
sonra 1909 yılında Maarif Nezareti'nce tabii ilimler okumak üzere

63 İsmail Kara, T"urkiye'de İslamcılık Düşüncesi, c.2, s.403 vd., İsranbul1987; Kamil
Şahin, "Günaltay, Mehmet Şernsettin", DİA, c.14, s.286, İstanbul1996; A. Çağlar
Deniz, Türk Modernleşmesinde Düşünsel Dönüşümler, İstanbul 2013, s.28-40.
Konuyla ilgili ayrıca bkz. M enderes Gürkan, "Şemseddin Günaltay'ın (1883-
1961) İctihada İlişkin Görüşleri Üzerine Bir Değerlendirme", İslam Hukuku
Araştırmalan Dergisi, sayı
6, 2005, s.347-368.
254 BiR DiN AYDIN! PROFiLi M. ŞEMSmiN GÜNALTAY

Lozan Üniversitesi'ne gönderildi. Bir yıllık eğitim sonrasında Midil-


li İdadisi'nde ve Gelenbevi İdadisi'nde müdürlük yaptı. Darulflinun
Edebiyat Fakültesi'nde ve Süleymaniye Medresesi'nde medeniyet ta-
rihi, dinler tarihi, İslam kavimleri tarihi ve İslam felsefesi müderris-
liği yaptı.l922'de Şer'iyye Yelcileti Tedkikat ve Te'lifat Heyeti azası
oldu. 1924'te Darulflinun .İlahiyat Fakültesi'nde din-i İslam tarihi
ve fıkıh tarihi müderrisliğine getirildi. Ayrıca aynı kururnda fakülte
sekreterliği görevinden sonra dekanlık da yaptı. 1931'de Ttirk Tarih
Kurumu'na üye seçildi. 1941'den ölümüne kadar bu kururnun baş­
kanlığını yaptı. Ankara Üniversitesi ])il ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
ile İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde ordinaryüs profesör
olarak ders verdi.
Günaltay'ın ilmifaaliyetierinin yanında siyasi faaliyetleri de dik-
kat çekicidir. Osmanlı Meclis-i Mehqsanı'na ı 9ı5 tarihinde Ertuğrul
(Bilecik) mebusu seçilerek başlayan siyasi hayatı, 1923 yılında Ttitki-
ye BüyükMillet Meclisi'ne Sivas mebusu seçilerek devam etti. 1954'e
kadar devam eden milletvekilliği döneminde 6 defa Sivas, bir defa
Erzincan milletvekili oldu. ı5 Ocak 1949- 22 Mayıs ı950 arasın­
da tek parti döneminin son başbakanlığıru yaptı. CHP'de yöneticilik
yanında son olarak İstanbul senatörlüğüne seçilerek tekrar meclise
döndü. 20 Ekim ı 96 ı'de İstanbul'da vefat etmesinin ardından vasiye-
ri üzerine Ankara Cebeci Asri Mezarlığı'na defnedildi.

M. Şemsettin Günaltay fikirlerini ilk olarak 1909 tarihinden iti-


baren Sırat-ı Müstakim ve daha sonra Sebilürreşad'da çıkan maka-
leleriyle ortaya koymaya başlamış, neşrettiği kitaplarla düşüncelerini
kamuoyuyla paylaşrruştır. Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde ilmi
ve siyasi faaliyetierini bir~te sürdüren Günaltay'ın günün koşulları­
na göre fıkirlerinde önemli farklılaşmalar hatta zıtlıklar görülmekte-
dir. Osmanlı dönemi aydını olarak M. Şemsettin Bey İslamcı ve şeri­
atçı kimliğiyle öne çıkan biri iken, Cumhuriyet döneminde inkllapçı
ve laik kimliğiyle öne çıkan biri olmuştur. Ttirk Ceza Kanununu'nun
ı63. maddesinde dini hayatı kısıtiayan ve ancak 1991'de kaldırılabi-
M. ŞEMSmiN GÜNALTAY'DA iSLAMi BiliMLER 255

len değişiklik, Günaltay'ın başbakanlığı döneminde gerçekleşmiştir.


· Bunun yanında tek parti dönercirun baskıcı ve din karşıtı politika-
larına karşın halkta gelişen muhalefeti azaltmak amacıyla yine onun
başbakanlığı döneminde. olumlu sayılabilecek bazı adımların atıldığı
görülmektedir. İhtiyari din öğretimine başlanması, 1949'da imam-ha-
tip kurslarınin açılması, Ankara Üniversitesi bünyesinde ilahiyat Fa-
kültesi'nin kurulması, bazı türbelerin ziyarete açılması, Diyanet İşleri
Başkanlığı'nın daha iyi hale getirilmesini amaçlayan kanunların çı­
karılması, seçim mevzuatının değişticilerek tek parti döneminin sona
ermesini sağlayan düzenlernelerin yapılması bu adırnlardand.ır.
Daha çok fen bilimleri alanında eğitim almış olmasına rağmen
çocukluğundan itibaren aldığı dini eğitim ve sosyal bilimler alanın­
daki çalışmaları sebebiyle eserl~rinin çoğu dini ve tarihi konularla il-
gilidir. Başlıca eserleri şunlardır:
1. Fennin En Son Keffiyatından Telsiz Telgraf, Esir, Mevcat-1 Esi-
ri.Y.Jie, Röntgen, Radyum, İyotlar, Elektronlar (İstanbul 1328).
Eğitimini aldığı fen bilimleri alanında ortaya çıkan keşifleri
anlattığı bir eserdir. Müellifın bu alanda yazdığı tek eserdir.

2. Huriifattan Hakikata (İstanbul 1332). Sebilürreşad'daki bazı


yazılarını da ihtiva eden bu eserde müellif, İslam'ın ilerlemeye
engel olmadığını, sonradan dine giren hurafelerden dinin te-
mizlenmesi gerektiğini ifade eder.
3. Tarih-i Edyan (İstanbul 1338).
4. Maziden .Atiye (İstanbul 1339). Ttirk tarihine ait yazılarının
yer aldığı bu eserde Ziya Gökalp'in de etkisiyle kurtuluşu İs­
larnlaşmak, muasırlaşmak ve Ttirkleşmek'te bulduğunu açık­
lamaktadır.

5. Zulmetten Nura (İstanbul 1341). Mehmed Akif'in de övgü-


sünü alan ve Sebilürreşad'daki yazılarından oluşan bu eser,
İslam aleminin fikri çöküşünün sebepleri ve kurtuluş yolları
256 BiR DiN AYDINI PROFiLi M. ŞEMSffiiN GÜNALTAY

üzerinde durmaktadır. Halk nezdinde de geniş ilgi gören bu


eser ayru zamanda çalışmamızda ele aldığuruz konu için te-
mel kaynak niteliğindedir.
6. İslam'da Tarih ve Müverrihler (İstanbul 1339-1341).
7. Felsefe-i U/iz (İstanbul1339-1341).

2 . Şe msettin Günaltay'ın Fıkıh Anlayı şı

2.1. Fıkıh Kavramının Tanımı

Fıkıh, insanların
R.abbiyle, birbirleriyle ve toplumla olan münase-
bederini düzenleyen hükümleri vazetmesi itibariyle İslami ilimler içinde
tarih b9yunca çok önemli bir yer tutmuş ve günümüzde de bu önemini
devam ettirrnektedir. Bu nedenle fikıh, Günaltay gibi toplumsal sorun-
lara çözümler önerme gayretinde olan bütün Müslüman ilim adamla-
rının müstağni kalamayacağı bir alan olma özelliğini sürdürmektedir.

İlim ehlinin fıkıh anlayışı, önerdiği çözümler açısından temel


niteliğindedir. Günaltay'a göre fıkıh,_ "nefsin kendisi içinfaydalı ve za-
rarlı şeyleri bilmesi" anlamındadır. 64 Bu tanım, bilindiği üzere, fıkıh
usulü kaynaklarında daha çok Hanefilerin fıkıh tarifi olarak zikre-
dilmektedir. Ebu Hanife'ye isnad edilen bu tarif, kapsamının fıkhı
aşacak, içine akaid ve ahlak alanını da alacak kadar geniş olduğu için
sonraki Hanefi fakililer tarafından bazı kayıtlar konulmak suretiyle
sadece fıkıh alanını ihtiva edecek şekilde daraltılmıştır. 65
Günaltay'ın fikhın tanımı olarak benimsediği bu anlayışta, esas
itibariyle fıkıh alanını aşan bir yaklaşım problemi olduğunu ifade et-

64 M. Şemsettin Günaltay, Zulmetten N ura, Furkan yay., İstanbul1996, s.344.


65 Ebu Hanife'ye is nad edilen tanımın aslı '-r.L- \...J 4J \... ._,...4;.)1 <.i_,... şeklin,dedir. Bu
taruma sonraki Hanefiler tarafindan 'j.,..;. kaydı konularak akaid ve ahlak alanının
tanım dışında kalması ve sadece fikıh alanını içerecek şekle getirilmesi sağlanmıştır.
Bkz. Vehbe Zuhayli, el-Fıkhu'l-İslami, c.l, s.
M. ŞEMSETTiN GÜNALTAY'DA iSLAMi BiLiMLER 257

rnek mümkündür. Fakat bu problemin ötesinde başka bir problem


vardır ki, o da, İmam Ebu Hanife gibi fikıh ilminin öncüsü bir zat
tarafindan, bu ilmin kuruluş aşamalarında yapılmış olması hasebiyle,
fıkhı bir ilmi disiplinden çok, bireysel bir çaba anlamına gelecek bir
yaklaşım olarak tanımlanmış olmasıdır. Sonraki bazı fıkıh aliriılerince
bu tanım tatmin edici bulunmamış olsa gerek ki, İmam Şafii'nin yap-
tığı gibi, daha teknik tanımlar yapılmaya çalışılmıştır. Bu nedenle fİ­
kıh usulü kaynaklarında Ebu Hanife'nin tanımından ziyade Şafıi'nin
tanımı tercihe şayan görülmüştür. 66

Ebu Hanife'nin tanımını esas alan Günaltay, tanırnda geçen "le-


hine ve aleyhine olan şeyler" ifadesinin Ttirkçe karşılıgı olarak "fayda-
lı ve zararlı şeyler" kelimelerini seçmesi, kanaatimizce problemlidir. ·
Esasen fikıh ilminin ortaya koyduğu hüküm ve kaideleri, fayda ve
zarar kavramları açısından ele almak, bu disiplinin sınırları dışına
çıkmak olur. Tanımdaki ifadeleri daha hukuki sayılabilecek şekilde
karşılamak mümkündür. "Lehine olan" ifadesi, hukukta hak ve yetki
anlamına, "aleyhine olan" da sorumluluk, görev ve borç anlamına gel-
mektedir. Böylesi bir yaklaşımın, günümüz hukuk anlayışı bakımın­
dan da daha isabetli olduğunu söylemek mümkündür. 67 Fayda-zarar
merkezli yaklaşırnların ise daha çok modernist İslamcıların benimse-
diği makasıd içtihadını esas aldığı söylenebilir.

2.2. Şer'i Deliller

Şer'i deliller, dinde ortaya konan hükümlerin dayanakları anla-


mındadır. Meşru bir dayanağı olmayan hiçbir hüküm şer'i hüküm
olarak nitelendirilemez. İslam hukukçularının kullandığı çeşitli de-
liller bulunmakta olup bunların bir kısmı bütün fakililer tarafindan

66 İmam Şafii'nin ranımı kaynaklarda ~ı ~_,.:.ıı rl5:.:.-)14 ~ı ~b\lı ı.r ~ı


~1 şeklinde zikredilmekredir. Bkz. Vehbe Zuhayli, el-Fıkhu'l-İslami, c.l, s.

67 Bkz. Ahmer Yaman-Halit Çalış, İslam Hukuk"Una Giriş, Marmara Ün. İlahiyar
Fak. Vak.fi yay. 3. Baskı, İstanbul 2012, s.17.
258 BiR DiN AYDIN! PROFiLi M. ŞEMSETTiN GÜNALTAY

benimsenen, meşruiyetinde icma edilen delillerdir. Bir kısmı ise meş­


ruiyetinde ihtilaf edilen delillerdir. Günaltay'a göre müçtehidin fer'i
hükümleri ortaya koyarken dayandığı şer'i deliller, kitap, sünnet, icma
ve kıyastan ibarettir.68 Bununla beraber bu ifade Günaltay'ın diğer
şer'i delilleri benimsemediği anlamına gelmez. Mesela "Hanefilerin
çokça başvurduğu istihsan delilini, meşru menfaatin temini hususun-
da zlihur edebilecek problemleri hertaraf etmel,< -maksa<fuıa dayalı"
olarak telakki ettiği için, zımnen günümüz içtihat faaliyetleri için de
uygun bir delil niteliğinde görmektedir.69

Günaltay'ın şer'i deliller iÇinde sünnete yaklaşımı dikkat çeki-


cidir. Sahih İslam'ı zedeleyen hurafelerintemel kaynaklarından biri
olarak gördüğü mevzu hadisiere karşı sahih hadisiere vurgu yapması,
doğru bir akidenin ortaya konması bakımından olduğu kadar fikıh
açısından da önemlidir.70

Günaltay, şer'i deliller içinde kıyas ve istihsan gibi akli olanları


ön plana çıkarmakta, nakille akıl çeliştiğinde aklı esas almanın gerek-
liliğini ifade etmektedir.71

Şer'i deliller hususunda Günaltay'ın ortaya koyduğu yaklaşımın


usuleillerin çoğunluğu tarafindan benimsenen yaklaşıma uygun oldu-
ğu söylenebilir.

2.3. ictihat Kavramı

içtihat kelimesi Arapça c-h-d (*) kökünden türemiş, ifti'al


babında bir masdardır. Sözlükte meşakkatli bir işi gerçekleştirmek
uğruna olanca gayreti göstermek, çalışmak manasma gelen bu keli-
menin ıstılah anlamı, fer'i bir meselenin hükmünü şer'i delillere da-

68 Günal!ay, Zulmerten N ura, s.346.


69 Gün altay, Zulmerten N ura, s.345.
70 Günaltay, H urafartan H akikate, M arifet yay., Sivas, s.34, 247-261.
71 Günaltay, Zulmerten N ura, s.81.
M. ŞEMSffiiN GÜNALTAY'DA iSLAMi BiLiMLER 259

yanarak ve bütün gücü sarf ederek ortaya koymaktır. 72 Bu anlamda


içtihat, fikhın akli yönünü ifade etmektedir ve bir yönüyle fikıhla aynı
anlama gelmektedir. Usuleillerin de işaret ettiği gibi müçtehidin diğer
ismi fakihdir. 73 Bu nedenle Günaltay'ın içtihat hakkındaki görüşleri
aynı zamanda fıkıh anlayışını ifade etmektedir.

İçtihat"kavramı Kur'an'da bulunmamaktadır. Fakat bazı hadisler-


de ıstılahi manasma yakın bir kullanım dikkat çeker. Bunların başın­
da meşhur Muaz hadisiyle hakimin içtihadında hata etmesi halirıde
bir sevap, isabet etmesi halinde ise on sevap verileeeğim ifade eden
hadis gelmektedir.i4 ·

Günaltay'ın fıkıh anlayışında içtihat kavramı merkezi bir ko-


numa sahiptir. Zulmetten Nura adlı eserinin daha çok fikıhla ilgili
konuları ele aldığı son dört makalesinirı başlıkları içtihat kavramıru
taşımaktadır.

Günaltay, içtihat kavramını, usul kitaplarındaki taruma uygun


olarak, "fer'i bir şer'i hükmü, delilinden istinbat hususunda bütün gücünü
harcamak" şeklirıde tanımlamaktadır. Müçtehit de bu yolda çalışacak
zattır. Müçtehit kat'! deliller ile sabit olmayan fer'i hükümleri kitap,
sünnet, icma ve kıyastan ibaret olan şer'i deliliere uygun olarak çöz-
meye çalışır, şeriatın esaslarını, umumi prensiplerini derinlemesine
araştırır, gücü ve takari yettiği kadar istiksa-yı nazar ve imal-i :6kr
eder, ondan sonra --zamanın doğurduğu bir ihtiyacın giderilmesi için-
bir hüküm verir, bir nizarn koyar. 75
Günaltay içtihadın gerekliliğini bazı akli ve nakli delillerle te-
mellendirir. Akli gerekçelerin başında şeriatın, insanların menfaatini

72 Zekiyyüddin Şa'ban, İslam Hukuk İlıninin Esasları (Usulü'l-Fıkh), Terc. İbrahim


Kafi Dönmez, Ttirkiye Diyanet Vakfı yay., 1. Baskı, Ankara 1990, s.373.
73 Şa'ban, age., s.373.

74 Bkz. Ebu Davud, Akdiye 11, (3592, 3593); Tirmizi, Ahkiıın 3, (1327, 1328).
75 Günaltay, Zulmetten Nura, s.346.
260 BiR DiN AYOINI PROFili M. ŞEMSETTiN GÜNALTAY

temin etme esası üzerine kurulu olmasını zikreder. Buna göre, zama-
nın ve mekanın değişmesiyle önceden vazedilmiş hüküm adaleti te-
min edemez ve umumi maslahatların elde edilmesi için yeterli olmaz
ve de şer'an o hükmün değişmesi zaruret halini alırsa yahut zaman ve
mekan yeni bir hüküm isterse bu ihtiyacı karşılamak artık kesin bir
gereklilik arzeder. 76 Çünkü devirde~ devire ihtiy~çlar ve muameleler
çeşitlerup genişlemektedir. Bu nedenle her asırcia içtihada kesin lü-
zum vardır.
İçtihadın gerekliliğine dair Hz. Peygamber (sav)'den nakledilen,
müçtehidin içtihadında hata yapması halinde bir sevap, isabet etmesi
durumunda on sevap alacağına dair rivayet,77 Günaltay'a göre çok
sarih bir delildir. 78
Bir diğer nakli delil de meşhur Muaz hadisidir. Yemen'e görev-
lendirilen Muaz b. Cebel (ra) ile Hz. Peygamber arasında geçen ko-
nuşmada "ne ile hükmedeceği" sorusuna cevaben '~ah' ın kitabıyla,
onda yoksa resulünün sünnetiyle, onda da yoksa rey ve içtihadımla"
demiş olması, içtihadın gerekliliğine açık bir delildir. 79

Hz. Ömer'in Ebu Musa el-Eş'ari'yi görevlendirirken, Allah'ın


kitabı ve Hz. Peygamber'in sünnetinde açık bir hüküm bularnazsa
içtihada devam etmesini emretmiş olması da Günaltay'ın zikrettiği
bir başka delildir.80

76 Günaltay, Zulmetten Nura, s. 346.


77 Hadis Kütüb-ü Sitte'nin hemen hepsinde yer almaktadır. Bu kaynaklarda içtihat-
ta isabet edilmesi halinde iki ecir vardır, denilmektedir. Bazı kaynaklarda ise on
ecir şeklinde geçmektedir. İki Bkz. Buhari, İtisam 21; Müslim, Akdiye 15, (1716);
Ebu Davud, Akdiye 2, (3574); Tirmizi, Ahkam 2, (1326); Nesai, Kaza 3, (8, 224);
Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6755; Daralmtni, 4513; Taberani, ei-Mu'cemü'l-Kebir,
1541.
78 Günaltay, Zulmetten Nura, s. 347.
79 Günaltay, Zulmetten Nura, s. 347.
80 Günaltay, Zulmetten N ura, s. 348. Ayrıca bkz. Abdüsselam An, "Hz. Ömer'in Ebu
M. ŞEMSETTiN GÜNALTAY'DA iSLAMi BiLiMLER 261

Hz. Peygamber'in vefatından sonra sahabenin büyükleri~ ala-


bildiğine içtihada devam etmiş olması da bir başka dayanaktır. Başta
raşit halifeler olmak üzere, Hz. Aişe, Talha, Zübeyr, Abdullah İbni
Abbas, Abdullah İbni Ömer, Zeyd b. Sabit, Abdullah İbni Mes'ud
.içtihat eden meşhur sahabilerdendir. Sahabe devrinden sonraki de-
virlerde ortaya çıkan mezhep irnamlarıyla, onların dışında kalari rp.üç-
tehit imamlar sahabenin açtığı yolu takip etmişlerdir. 81
Günaltay'a göre şer'i hükümler; itik.adlar, ibadeder, melekeler ve
muameleler şeklinde dört kısma ayrılmaktadır. İtik.ad, ibadet ve me-
leke alanlarında içtihadın bir dalıli söz konusu değildir. Ancak mua-
melat alanında içtihadın rolü vardır. 82
İtik.adi hükümlerde içtihat cari değildir. Bu alanla ilgili hükümler
akli delillerle kesin olarak sabit olmuş, Kur'an naslarıyla da teyid bu-
yurulmuştur. Binaen aleyh bunların teslim ve kabulü zaruridir. 83

İbadederle alakalı hükümlere gelince; burada da şariin koyduğu


hükümler değişmezdir. Çünkü ibadederle ilgili hükümler şan tara-
findan tamamlanmıştır. İbadetin icrası için şer'i teklif, bir de ruhani
lezzet kafi olduğundan ibadederin zaman ve mekan itibariyle değiş­
mesi icap etmez.84

Melekeler kısmı, yasaklar ve haramlardan, şerler ve çirkin şey­


lerden men ve sakınciırma hükümlerini, ahlaki fazileder kazandırma­
ya teşvik esaslarıru ihtiva etmektedir. Bu alanda içtihadın olmaması,
ilerlemeye ve gelişmeye engel teşkil etmez. Bunlar tamamen uhrevi
bir mahiyet taşır. Bunların değişmez olması ümmet arasında bir vah-

Musa el-Eşari'yc Gönderdiği Meknıbun Yargılama Hukuku Açısından Analizi",


İslam Hukuku Araştırmalan Dergisi, 2003, sayı 2, s.85-99.
81 Günaltay, Zulmetten N ura, s.348.
82 Günalray, Zulmetten N ura, s.349
83 Günaltay, Zulmetten Nura, s.350.
84 Günalray, Zulmetten N ura, s.350.
262 BiR DiN AYDIN! PROFili M. ŞEMSETTiN GÜNALTAY

dete vesile olacak, fertlerin aynı ahlaki faziletler ile vasıfl.anmalarını


temin edecektir.85
Günaltay'a göre, içtihadın en çok söz konusu olduğu alan, dün-
yevi muamelat kısmıdır. Çünkü dünyevi muamelat, örf, adet, zaman
ve mekan farklılığı, asri ve medeni ihtiyaçlara göre değişir. Bunlar
hakkında her asırcia o asrın ihtiyaçlarına, o yerin zorlarnalarına göre
içtihatlarda bulunmak icap eder. Çünkü muamelatın cüz'iyatını sı­
nırlamak mümkün değildir. İslam şeriatı, adaleti aramak, eşitliğe ria-
yet, zarar ve zırarı (zarara zararla karşılık vermeyi) def' gibi bir takım
yüksek esaslar koymuştur. Fukaha ve hukuk erbabı da bu esaslara göre
içtihatlarda bulunarak f~r'i hükümleri çıkarırlar. 86
İçtihadın rol oynadığı alanların tespitinde Günaltay'ın bu dört-
lü tasnifl, genel olarak fukahanın da benimsediği bir anlayışı yansıt­
maktadır. İtikadi, ahlaki ve arneli hükürnlerin ibadetle ilgili kısımları
genel kabule göre içtihada kapalıdır. Arneli hükürnlerin muamelatla
ilgili olanlar ise içtihadın rol oynadığı bir alandır.
Günaltay'ın fikıh anlayışındaki bazı problemlere işaret etmek
üzere içtihat ve müçtehit kavrarrılarına yüklediği anlarnın özellikleri-
ni anlamak ve bu kavramları istidlal ederken sarf ettiği açıklamaların
satır aralarına ve yaşadığı döneme bakmak gerekmektedir.

Yukarıda da geçtiği üzere, Günaltay'a göre içtihadın söz konu-


su olabileceği alan, muamelat alanıdır. Fakat bu alanın ne kadarının
içtihada açık olduğu hususunda açık bir ifadesi bulunmamaktadır. İç­
tihadın gerekliliğini temellendirme aşamasında söylediği ifadeler, bu
alanın mutlak olarak içtihada açık olduğu şeklinde anlaşılınaya mü-
saittir ve kanaatimizce bu kasdedilmektedir. Günaltay'ın şu ifadeleri
bizim kanaatimizi dest~kler niteliktedir: "Şeriat dünya ve ahiret işinde
insanların menfaatlerini temin esası üzere kurulu olduğundan bir hüküm

85 Günaltay, Zulmetren Nura, s.350-351.


86 Günaltay, Zulmetren N ura, s.351.
M. ŞEMSETii N GÜNALTAY'D,tı. iSLAMi BiLiMLER 263

ki -zamanın ve mekanın değijmesiyle- adaleti temin edemez 'Ve umumi


maslahatların teminine kafi gelemez, o hükmün değijtirilmesi jer'an bir
zaruret kazanır, yahut zaman ve mekan yeni bir hüküm ister, o hükmün
verilmesi, o ihtiyacın giderilmesi kesin bir gereklilik altına girer. ''8 7 Hal-
buki fukaha nezdinde kabul gören genel anlayışa göre naslarla açıkça
düzenlenmiş bir mesele prensip olarak içtihada kapalıdır. Mecelle bu
·esası, "mevrid-i nasda içtihada mesağyoktur" (madde 13) şeklinde ifa-
de etmektedir. Günaltay'ın ifadelerinden, hakkında n as bulunsa bile
muamelata dair konularda ihtiyaç hasıl oldukça yeni içtihadarın yapı­
labilmesi mümkün hatta zaruri olduğu anlaşılmaktadır. Muamelatta
içtihada böylesine geniş bir alan açan Günaltay'ın Hz. Ömer (ra)'in
devrini ve uygulamalarını sıkça dile getirip öne çıkarması da bu kana-
atimizi destekler mahiyettedir.
Hz. Ömer'in bazı içtihat ve uygulamalarının, kimi fıkıhçılar ta-
rafindan, yeri geldiğinde nasla sabit hükürnlerin de değişebileceği
şeklinde yorurnlanması, öyle anlaşılıyor ki, Günaltay için de geçer-
lidir. Bu uygulamalara örnek olarak, İslam'ın izzet bulması sebebiyle
müellefe-i kuluba artık zekat verilmemesi, Irak'ın fethinden sonra
Sevad arazisinin gaziler arasında ganimet payı olarak taksim edilme-
yip sahipleri elinde bırakılarak haraç alınması, kıcl.ık zamanı hırsızlık
yapan şahsa had cezasının uygulanmaması zikredilebilir. Naslarla sa-
bit hükümlere aykırı gibi görünen bu içtihat ve uygulamalar esasında
ilk anda anlaşıldığı gibi bir nitelikte değildir. 88

87 Günaltay, Zulmetten Nura, s.346.


88 Bkz. MUhsin Koçak, "Ömer", DİA, c. 34, s. 51 vd.; Saffet Köse, "Hz. Ömer'in
Bazı Uygulamaları Bağlamında Alıkanun Değişmesi Tartışmalarına Bir Bakış",
İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, Nisan 2006, sayı 7, s. 13-50; Orhan Çeker,
"Prof. Dr. Saffet Köse'nin 'Hz. Ömer'in Bazı Uygulama!arı Bağlamında Ahkimıın
Değişmesi Tartışma/arına Bir Bakı/ Başlıklı Makalesi Üzerine Bazı Mülahazalar",
İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, Nisan 2006, sayı 7, s. 51-54; Mehmet Öztürk,
"Hz Ömer'in İçtihatliırının Fıkhi İlkelerdeki Karşılığına Kısa Bakışlar", Amasya
Ün. İlahiyat Fak. Dergisi, 2014, sayı 2, s. 75-103.
264 BiR DiN AYOINI PROFiLi M. ŞEMSmiN GÜNALTAY

Günaltay'ın fikıh ve içtihat anlayışını, konuyla ilgili görüşlerini


kaleme aldığı dönemdeki fıkri akımlar açısından da ele almak ge-
rekmektedir. Söz konusu görüşlerin bulunduğu Zulmetten Nura adlı
eserin ilk baskısının 1916 yılında yapılmış olmasından har~kede bu
yıllarda Osmanlı toplumunda İslarncılık, Ttirkçülük ve Batıcılık şek­
linde üç ana akımdan söz etmek mümkündür. Günaltay, yazılarını
yayınlama imkanı bulduğu Sebilürreşad, Sırat-ı Müstakim gibi yayın
organları ve buralarda yazan Mehmet Akif gibi İslarncılığıyla bilinen
şahsiyerlere yakınlığı sebebiyle İslamcılık cereyanına daha yakın dur-
sa bile diğer akımlara karşı çok mesafeli olduğu da söylenemez. Aynı
yıllarda Ttirk Ocağı'ında verdiği ders ve konferanslar, O'nun Türk-
çülük akımına da yakın olduğunu göstermektedir. Nitekim Cumhu-
riyet sonrası yeni kurulan devletin bu üç akımdan da istifade etmesi
gerektiği yönündeki fikirleri, nevi şahsına münhasır bir anlayışa sahip
olduğunu gösterir. O dönem her akım toplumun karşı karşıya kaldı­
ğı çöküşten kurtuluşun çareleri üzerinde durmakta, bir takım çözüm
önerileri getirmektedir. Fıkıh ve içtihat kavramları da bu tartışmala­
rın merkezinde yer almaktadır. Özellikle toplumun gerilemesinde di-
nin gerektiği kadar yenilenmemiş olması bu üç akımın paylaştığı bir
fikirdir. Fakat bu sorunun çözümüne yönelik ortaya konulan öneriler
ciddi farklılıklar taşır.
Batıcılık ak.ımırun başını
çeken Abdullah Cevdet ve arkadaşları­
nın çıkardığı ve uzun bir dönem yayın i.mkanı bulan içtihat adlı dergi,
ismiyle dikkat çekicidir. Ancak savunduğu fıkirler isminin çağrıştır:..
dığı İstikametten çok farklı olup materyalist ve pozitivist bir dünya
görüşünü savunmakta, dinin ıslahı şöyle dursun, tamamen terkedil-
mesini müdafaa etmektedir.89
Ttirkçülük akımının başını çeken Ziya Gökalp ve arkadaşları ise
dinin toplumdaki olumlu rolünü kabul etmekle birlikte, diru-~

89 Bkz. M. Şiik.rii Hanioğlu, "Abdullah Cevdetn, DİA, c.l, s.90-93.


M. ŞEMSmiN GÜNALTAY'DA iSLAMi BiLiMLER 265

hükürnlerin vazedilmesinde öncelikli olarak nasların esas alınması


yerine, dinin esasen marufu emretmesi hasebiyle, örfiin, toplumsal
çıkarın öncelikli bir konuma sahip olmasını savunmakta, buna uygun
bir fıkıh usulü teklif etmektedir.90
İslamcıların fıkıh anlayışında da toplumsal ihtiyaçlar önemli bir
yer tutmaktaclır. Osmanlı Devleti'nde Mecelle-i Ahlcim-ıAdliye ile
İslam fikhının muamelata ilişkin hükümlerinin büyük bir kısmının
tedvin edilerek batılı bir kanun formunda yürürlüğe
girmesinin ar-
dından başlayan tartışmalar, Günaltay'ın adı geçen eseri yayınladığı
tarihlere kadar ciddi bir mesafe almış, 1917'de yürürlüğe girecek olan
Hukuk-u Aile Kararnamesi'nde kendini açıkça göstermiştir. Mecelle,
tedvin edilirken zamanın katı mezhepçiliğinden sadece Hanefi mez-
hebinin tercihe şayan görülen hükümlerini esas almış, fakat tadilat
komisyonlarında zamanla ortaya çıkan ve "toplumsal ihtiyacın" zorla-
dığı kimi hükümler farklı mezheplerin hükün:ılerinden yararlanmak
suretiyle değişikliğe uğramıştır. Hukuk-u Aile Kararnamesi'nde ise
artık sadece tek mezhebe bağlı kalmak yerine toplumsal ihtiyaca ve
şardara en uygun görülen diğer mezheplerin hükümlerinden de is-
tifade yoluna gidilmiştir. 91 Günaltay'ın fıkıh ve ihtiyaç alanındaki
fikirlerinin esasen bu döneinin atmosferini yansıttığı söylenebilir.
Cumhuriyetin kurucularının yeni devlet için tercih ettiği Türk-
çü-Batıcı çizginin içinde uzun bir dönem siyaset yapma ve üst nok-
talara kadar gelme imk.arı.ı bulan Günaltay, bu dönemde çıkarılan ve
çoğu batıdan iktihas edilen kanunlar hakkında ne düşündüğünü net
olarak bilmiyoruz. Katı bir İslamcılık anlayışını benimseyip Mehmet
Akif gibi iktidar muhitinin dışında kalmaktansa bazı olumsuzlukları
sineye çekip içeride kalarak bir şeyler yapmayı tercih etmiş olması

90 Bkz. Süleyman Hayri Bolay, "Gökalp, Ziya", DİA, c.l4, s.130.


91 M. Akif Aydın, T"urk Hukuk Tarihi, İstanbul 2005, 5. Baskı, s.459-460; Mehmet
Gayretli, Osmanlı Devleti'nde Kanuniaştırma Çalışmaları, İstanbul 2015, s.281,
300,316.
266 BiR DiN AYDINI PROFiLi M. ŞEMSffiiN GÜNALTAY

muhtemeldir. Bununla birlikte O'nun muamelat alanında içtihadı


en geniş şekliyle savunuyor olması sebebiyle, batıdan iktihas edilerek
yürürlüğe sokulan kanunlara karşı daha geniş bir hoşgörü ve kabul-
le yaklaştığını söylemek çok yanlış olmayacaktır. Hayatı boyunca tek
parti döneminde ve sonrasında siyasi kulvarını hiç değiştirmemiş ol-
ması da bunu destekler niteliktedir.

Bu dönem İslamcıların önemli bir esin kaynağı Muhammed Ab-


duh ve Cemaleddin Mgani ikilisinin ortaya koyduğu yenilikçi fikir-
lerdir. Günaltay'ın eserlerinde özellikle Abduh'a yaptığı atıflar onun
fıkirlerinden ne denli etkilendiğini göstermektedir.92 İçtihadı savun-
mak adına taklidi ve taklitçiliği eleştirirken ortaya koyduğu yaklaşım
da kanaati.mizce, dönemin problemli bakış açısını yansıtmaktadır.
Günaltay'a göre içtihat her zaman için zaruridir ve farzdır. Bu
nedenle içtihat kapısının kapalı olması im.k.ansızdır. İslam'ın ruhuna
ve akla en uygun olan budur. İslam'ın ilk dört asrı bu anlayışa uygun
bir atmosferi yansıtmaktadır. Dört mezhep imarnlarının dışında baş­
ka müçtehit imarnların da bulunması buna en güzel örnektir. Fakat
bu asırdan sonra içtihat kapısının kapanmış olduğu iddia edilerek kör
bir taklit dönemi başlamış, içtihat yeteneğine sahip büyük alimler
baskı altına alınmış, yenilik ruhu kaybolmuş, bu da zamanla İslam
dünyasının ilerlemesinemani olmuştur. 93

Günaltay'ın dile getirdiği ve günümüzde bile pek çok İslam hu-


kuk tarihçisinin benimsediği bu anlayış genel olarak doğru görülse
dahi, bu anlayışın bazı eksik ve hatalı tarafları bulunduğu aşikardır.
Bu anlayış teorik olarak toplumun ihtiyaçları bakırnından iÇtiha-
dm gerekliliğini savunurken, toplumun hukuk emniyeti gibi başka
ihtiyaçlarını göz ardı etmektedir. Kaldı ki batıda da hukuk tarihine

92 Günaltay, Zulrnenen Nura, s.325, 328, 339. Ayrıca bkz. Bayram Ali Çetinkaya,
!urkiye'nin Modernleşme Sürecinde Şemsettin Günaltay, Ankar.ı 2003, s.69-71.
93 Günalıtay, Zulrnenen N ura, s.352-357.
M. ŞEMSETiiN GÜNALTAY'DA iSLAMi BiLiMLER 267

bakıldığında hukuk ekallerinin belirli bir oluşum evresinden sonra


bizdeki fikıh mezheplerine.benz:er yapıya büründüğü gö~ektedir.
Batıda hukukun katı skolastik yapısından kurtulup aklı ve toplumsal
ihtiyacı öneeleyen yenilikçi bir yapıya kavuşması, sanayi devriminin
başladığı 18. Asırdan itibaren mümkün olabilmiştir. Bu da toplumla-
nn İli.speten daha dingin olduğu, toplumsal değişirnin hızlı olmadığı
dönemlerde, göze çarpacak şekilde bir içtihat değişikliğine ihtiyaç
duymadığı şeklinde açıklanabilir. Ayrıca taklit anlayışının daha ön
planda olduğu dönemlerde dahi pek çok yeni mesele ortaya çıkmış,
toplumun ihtiyaçları doğrultusunda içtihaclar yapılarak çözüme ka-
vuşturulmuştur. Mesela Osmanlı'da para vakıfl.arı, icareteynli vakıflar
buna örnek olarak zikredilebilir.

Günaltay, toplumun ihtiyaç duyacağı içtihatların üretilmesi hu-


susunda bunu yapabilecek kimseler için kimi usul kitaplarında zikre-
dilen çok katı kriterler aramaz. Yeni içtihadarın ortaya konmasında
gerekli uzmanlıkların tek kişide bulunmasının gerekli olmadığını
ifade ederek kişisel içtihadarın yerine heyet çalışmalarının ve bu he-
yerlerin ortaya kayacağı içtihadarın önemine dikkat çeker. Oluştu­
rulacak bir heyette farklı alarılarda uzman ola~arın ortaya kayacağı
kolektif çabayla toplumun ihtiyaç duyduğu çpzürrılere ulaşılabilir. Bu
tür heyetierin içtihadarı bireysel içtihadardan daha değerlidir. 94
Günaltay, teklif ettiği bu toplu içtihat faaliyeti için de şeyhülis­
lamlık m~ını uygun bir adres ol~ak görmektedir. İslam dünyası­
nın muhtelif bölgelerinden oluşturulacak bir heyet Bab-ı M eşihat'ta
toplanarak İslam hilafeti adına çalışmalara başlamalıdır. Vaktiyle
oluşturulan Mecelle heyeti, bunun ilk uygulaması olarak sayılabilir. 95
Günaltay Osmanlı döneminde yazdığı bu düşüncelerini, Cumhuriyet
döneminden sonra önemli bir ölçüde değiştirmiş, bu heyetin yerine

94 Günaltay, Zulmetten Nura, s.358-360.


95 Günaltay, Zulmetten Nura, s. 358-360.
268 BiR DiN AYDIN! PROFiLi M. ŞEMSETiiN GÜNALTAY

Ttirkiye Büyük Millet Meclisi'ni ikame etmiştir. ilahiyat Fakültesi'ne


niçin fıkıh dersinin konulmadığını soran milletvekiline, "Hayata dair
kanunlarımızı TBMM yapmaktadır. Biz zaten fıkhı kaldırdık" şek­
linde cevap vermiştir. 96 Meclis'te yaptığı bir konuşmada da "Bizim
kabul edeceğimiz kanun/ar, bu memleketin ihtiyaçlarını bilen, yine bu
memleketin en güzide evlatlan olarak Büyük Millet Meclisi'ne gelen mil-
letvekillerinin tanzim edeceği kanunlardn:" demektedir. 97

Sonuç
Bu çalışmada yakın tarihimizin önemli bir şahsiyeri olan Şero­
settin Günaltay'ın fıkıh anlayışını ortaya koymaya çalıştık. Esasen
Günaltay' ın dile getirdiği fikıhla ilgili görüşler, yaşadığı dönemde pek
çok kimse tarafindan dile getirilmiştir. Geleneksel fıkıh anlayışının
en geniş sınırlarını dahi fazlasıyla aşan bu anlayış, sadece Osman-
lı coğrafyasına özgü değildir. Osmanlı dışında kalan İslam dünya-
sının değişik yerlerinde benzer fıkirleri savunan ve günümüzde de
bunu devam ettiren şahsiyetler mevcuttur. Tarihin uzun bir dönemi
dünyada hakim konumda bulunan bir medeniyerin mensuplarının
elindeki hakimiyeti kaybederken kaqılaştığı modern dünya ve onun
meydan okumalarına mukabil, sapma diye nitelendirilebilecek kadar
bazı farklı fıl<irlerin ortaya çıkması tabiidir. Bu arılayışların temelinde
moderniteyle çatışmak yerine uzlaşmayı tercih eden bir arılayış bu-
lunmaktadır.

Ttirkiye Cumhuriyeti gibi bir ulus devlet kurulurken, Günal-


tay'ın da benimsediği Ttirkleşmek, İslamlaşmak, Batılılaşmak fık­
riya:tı rejiminin şekillenmesinde etkili olmuştur. Fakat İslamlaşma
unsuru, geleneksel İslanı arılayışiarını redderek modernist bir İslam
anlayışı tercih edilmiştir. Cumhuriyet dönemi yöneticileri,. mevzuatı

96 A. Çağlar Deniz, a.g.e., 196 (Ahmet Taşgetiren, Yeni Şafak Gazetesi, 3 Kasım
2003'den naklen).
97 A. Çağlar Deniz, a.g.e., 197.
M. ŞEMSETTiN GÜNALTAY'DA iSLAMi BiLiMLER 269

oluştururken, kendilerini fıkıh geleneği ile sınırlı hissetmemişler, laik


devlet anlayışına uygun olarak bir yönet;im anlayışı ortaya koymuşlar­
dır. Bu modern ve laik yapının kurumları, toplurnun ihtiyaç duyacağı
her türlü kanun ve hük.mün ortaya konmasında yetkili görülmüş, bu
yapının ortaya koyacağı tercihler, Günaltay örneğinde olduğu üzere,
dinen de geçerli sayılmış, bir problem olarak görülmemiştir.
Günaltay'ın benimseyip savunduğu fikirler her ne kadar eleşti­
rilecek pek çok yön bulundursa da, yakın tarihimiz açısından top-
lum hayatıyla ilgili bazı olumlu yönleri bulunduğu da aşikardır. O
dönemde bütün dünyayı etkisi altına alan ateist-pozitivist anlayışın
Ttirk toplumunu tamamen esir alacak bir seviyeye ulaşmasını bir öl-
çüde engellemiştir. Bu nedenle Günaltay'ın çatışmacı bir İslamcılık
anlayışı yerine uzlaşmacı, modernist bir İslamcılık söylemini benim-
sernesi ve yeni yönetim kadrolarında sonuna kadar yer alması anlamlı
bir tercihtir. Bu sayede yeni devlette yapılmak istenen bazı projeler
başarısız olmuştur. Dini, toplumun hayatından tamamen çıkarmaya
kararlı bir anlayış kırılabilmiş, dini eğitime ve kamu hayatında dinin
görünür olmasına imkan tanınabilmiştir. Diyanet İşleri Başkarılığı
gibi kurumlar daha güçlü bir yapıya kavuşmuştur. Günaltay'ın öncü-
lük ettiği imam-hatip okullarının ve ilahiyat fakültelerinin açılması­
nın ardından dini tedrisat yeni bir ivme kazanmıştır.

You might also like