You are on page 1of 96

ADEM EFE

ALİ SEYYAR
M. NACİ KULA
SAADETTİN Ö Z D E M İ R
SAFFET SANCAKLI
ÜZEYİROK
YUSUF KÜÇÜKDAĞ
ZEICİ TAN

MANEVİ
SOSYAL
HİZMETLER


RAĞBET
MANEVİ
SOSYAL HİZMETLER
Dünyada sosyal bilimlerde ve buna bağlı olarak sosyal
hizmetlerde meydana gelen hızlı ve çok boyutlu
gelişmeler karşısında memleketimizin sosyal bilimcileri,
bu gelişmeleri ya çok geriden takip etmekte, ya da
bunları hiç görmezlikten gelmektedir. Meselâ bizde
sosyal hizmetlerin maneviyatla ilişkisi, uygulama boyutu
bir yana, genelde akademik bir merak dahî
uyandırmamaktadır. Dolayısıyla sosyal hizmet alanında
maneviyatı ve manevî yaklaşımları dikkate alan akademik
çalışmaların sayısı da çok sınırlı kalmaktadır. Hâlbuki
gelişmiş bütün ülkelerde manevî yaklaşımlar ve açılımlar,
bütüncül sosyal hizmet uygulamalarının vazgeçilmez
bir parçasıdır.

Hızlı bir değişim sürecinde olan memleketimizde ortaya


çıkan toplumsal sorunları giderme anlamında çok yönlü
sosyal hizmet türlerine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu alanda
ihtiyaca binaen veya şartların bir gereği olarak ortaya
çıkan manevî sosyal hizmetler, önemli bir boşluğu
dolduracak niteliktedir.

işte kitabımızda yer alan sekiz değerli bilim adamımız,


maneviyat ve sosyal hizmetler arasındaki kopukluğu
ortadan kaldırmaya yönelik bir misyonunun
sorumluluğunu üstlenmişlerdir. Kitapta "Manevî Sosyal
Hizmetlerin Çerçevesi" tanıtıldıktan sonra bakıma
muhtaçlara, özürlülere, yaşlılara, çocuk ve gençlere
dönük manevî sosyal hizmetlerle ilgili toplam on dört
makale yer almaktadır.
Erciyes Üniversitesi Kadir Has
Merkez Kütüphanesi
BP 63.T8/M.313 2008
Illlllllllllllllllllllllllllllllll
*068270*

ö DU O4 U 4 U b ö

RAĞBET
YAYINLARI
R A Ğ B E T Y A Y I N L A R

Manevî Sosyal Hizmetler

Heyet

İstanbul, 2008

ISBN: 978-605-4074-06-8

Kültür ve Turizm Bakanlığı Sertifika No: 0108-34-009912

Yayınevi Editörü
Hasan Lütfı Ramazanoğlu

Sayfa Düzeni
Osman Arpaçukuru

Kapak Tasarımı
Abdiisselam Ferşatoğlu

Baskı - Cilt
Kilim Matbaacılık

RAĞBET YAYINLARI
Çatalçeşme Sok. No: 46 Yücer Han Kat: 3 Daire: 10
CAĞALOĞLU - İSTANBUL
Telefon: 0212 528 85 19 Faks: 0212 528 85 20
www.ragbetyayinlari.com
Manevî Sosyal
Hizmetler

Editör
Ali SEYYAR

Yazarlar

Adem EFE Saffet SANCAKLI


Ali SEYYAR Üzeyir OK
M. Naci KULA Yusuf KÜÇÜKDAĞ
Saadettin ÖZDEMİR Zeki TAN

Manevi sosyal hizmetler

BP 63.T8/M.313 2008

T.C.
İRCIYES Ö n N c R S "
Küt. Dök, Daire 8&K.

RAĞBET
İÇİNDEKİLER

GİRİŞ 7

I. B Ö L Ü M
MANEVÎ S O S Y A L HİZMETLERİN Ç E R Ç E V E S İ

İslâmî Değerler Açısından Manevî Sosyat , iizmetler


Ali Seyyar 13
AB Sürecinde Türkiye'de Dinî Sosyal Hizmetlerin Önemi
(Türkiye-Almanya- Örneği)
Ali Seyyar; Saadettin Özdemir 53
Cumhuriyet'ten Önce Dezavantajlı Sosyal Gruplara
Yönelik Manevî Sosyal Hizmetler
Yusuf K ü ç ü k d a ğ 83

II. B Ö L Ü M
BAKIMA MUHTAÇLARA D Ö N Ü K MANEVÎ
S O S Y A L HİZMETLER

İnanç Bakım ve Danışmanlığı: Bir Model Geliştirme Denemesi


Üzeyir O k 103

Bakıma Muhtaç Kişilere Dönük Manevî Bakım Uygulamaları


Ali Seyyar 141

III. B Ö L Ü M
Ö Z Ü R L Ü L E R E D Ö N Ü K MANEVÎ S O S Y A L HİZMETLER

Hz. Peygamber'in Engellilere Karşı Bakış Açısının Tespiti


Saffet Sancaklı 179
Engelli Birey ve Ailelerinin Sorunları, Toplumdan
Beklentileri ve Din
Adem Efe 219

Bedensel Engellilere Yönelik Tutumlar İle Dinî Tutumlar


Arasındaki İlişki
M. Naci Kula 259

Engellilere Verilecek Tebliğ ve İrşat Hizmeti


M. Naci Kula 299

Engelli Birey ve Ailesinin Sosyal Uyumunda "Yaratılanı


Hoş Gör Yaratandan Ötürü" Anlayışının Rolü
M. Naci Kula 339

IV. B Ö L Ü M
YAŞLILARA D Ö N Ü K MANEVÎ S O S Y A L HİZMETLER

Hadislerde "Yaşlılık Olgusunun" Değerlendirilişi


Saffet Sancaklı 379

Yaşlıların Hayat Kalitesini Artırmaya Yönelik Dinî


Sosyaî Hizmetler
Zeki Tan 417

V. B Ö L Ü M
Ç O C U K VE G E N Ç L E R E D Ö N Ü K MANEVÎ
S O S Y A L HİZMETLER

Hz. Peygamber'in Çocuklara Verdiği Değer Bağlamında


Sokak Çocukları Sorununa Genel Bir Bakış
Saffet Sancaklı 465

Gençlerde Izdırap Tecrübesine Bağlı Dinî Krizle Başa


Çıkmaya Yönelik Öneriler
Naci Kula 507
GİRİŞ

Dünyada sosyal bilimlerde ve buna bağlı olarak sosyal hiz-


metlerde meydana gelen hızlı ve çok boyutlu gelişmeler karşısın-
da memleketimizin sosyal bilimcileri, bu gelişmeleri ya çok geri-
den takip etmekte, ya da bunları hiç görmezlikten gelmektedir.
Meselâ bizde sosyal hizmetlerin maneviyatla ilişkisi, uygulama
boyutu bir yana, genelde akademik bir merak dahî uyandır-
mamaktadır. Dolayısıyla sosyal hizmet alanında maneviyatı ve
manevî yaklaşımları dikkate alan akademik çalışmaların sayısı da
çok sınırlı kalmaktadır. Hâlbuki gelişmiş bütün ülkelerde manevî
yaklaşımlar ve açılımlar, bütüncül sosyal hizmet uygulamalarının
vazgeçilmez bir parçasıdır.

Hızlı bir değişim sürecinde olan memleketimizde ortaya çı-


kan toplumsal sorunları giderme anlamında çok yönlü sosyal
hizmet türlerine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu alanda ihtiyaca bi-
naen veya şartların bir gereği olarak ortaya çıkan manevî sosyal
hizmetler,1 önemli bir boşluğu dolduracak niteliktedir. Maneviyat
odaklı sosyal hizmetler, sosyal ve çevresel şartlardan kaynakla-
nan dinî ihtiyaçları dikkate aldığı gibi, dinî içerik taşımayan ko-
nuları da içermektedir. Nitekim değerli din psikologu Yrd. Doç.
Dr. Üzeyir Ok, "İslamî Araştırmalar Dergisindeki bir makalesin-

1 Manevî sosyal hizmetler, İngiliz literatüründe "Spritual social work"; "Pasto-


ral work" veya "Cure of souls" olarak ifade edilmektedir. Alman dilinde ise
"Seelsorgerische Dienste"; "Seelssorge" veya "Seelsorgerische Sozialarbeit"
kavramları kullanılmaktadır.
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

de maneviyatın zengin kavramsal dünyasını, ciddî ve evrensel bir


tahlille bizlere tanıtmaktadır:

"Din" kelimesi bugün "kurumlaşmış" "yerleşik" "birikerek


çoğalmış" ve "geleneksel" değer sistemlerini isimlendirmek için
kullanılan bir kavramdır. Oysa din psikologları, alanın sadece
kurumsal bir dine mensup kişilerin psikolojilerini değil [ki genel-
likle insanlar Batı Avrupa'dakinden farklı düzeyde Türkiye'de
maneviyatlarını geleneksel bir dinle (ki bu genellikle İslâm'dır)
isimlendirirler] aynı zamanda kurumsal dinden ayrılan (decon-
verts) ya da tamamen kurumsal bir geleneğin dışında maneviyat
(spirituality) geliştiren bireylerin (sayıları az da olsa) "inanç"larını
ya da değer yönelimlerini de kapsadığını iddia ederler. Bu yüz-
den akla, alanın isminde geçen "din" kelimesinin daha kapsamlı
bir isimle değiştirilmesi düşüncesi gelmektedir. Din kelimesinden
daha genel bir kavram olan "inanç psikolojisi" ya da "mâne-
vi-yat psikolojisi" isimleri önerilebilir. (Birincisinin "iman" olarak
algılanması halinde kurumsal dinlere özgü bir kavram olarak al-
gılanacak olmasından dolayı) Özellikle ikincisi baz alındığında,
kurumsal bir gelenek içinde veya dışında olsun bireyin anlam-
yapmalarında (veya anlam-oluşturmalarında) yer alan zihinsel,
davranışsal ve ilişkisel her eylem bu kelimenin içeriğine dâhil
olmuş olacaktır. Böylelikle din psikolojisi ismi anlam yapmanın/
maneviyatın belirli bir biçimini (yani kurumsal dinlere bağlı ola-
rak anlam-yapmayı) dayatma durumunda kalmayabilir.

Ne inanç (faith) kelimesi, ne de bazen maneviyat diye ter-


cüme edilen ruhsallık (spirituality) kelimesi genel olarak anlam-
yapma diye isimlendirilen eylemi tam olarak tanımlar. Çünkü bu
kelimelerin anlamları geleneksel anlamda dinseldir. Maneviyat
kelimesi her ne kadar günlük dilde bazıları için İslam'a özgü bir
kavram olarak algılansa ya da gözükse de etimolojik geçmişi dik-
kate alındığında onun kuramsal olarak İslâmî olmadığı görülür.
Yaygın olarak kullanılabilir Türkçe bir karşılığı olmayan, bu ke-
limenin Arapça kökü ma'nan'dır ve bunun türevleri de manevî
GİRİŞ 9

ve maneviyattır. Mana sözlükte duyu, anlam, önemseme, kav-


ram, fikir, düşünce gibi soyut kelimelerle tanımlanmıştır. Bununla
uyumlu olarak manevî kelimesinin "anlamla, düşünceyle, soyut,
zihinsel (madai olanın karşıtı olarak) olanla ilgili" gibi anlamlan
bulunmaktadır. Kelimenin maneviyat türevinin ise ideal, maddî
olmayan şeyler gibi içerikleri vardır. Kelimenin eylem kipi olan
a'nâ "zihinde bir şey edinmek" anlamına gelmektedir. Böylece
bireyin zihniyle dış dünya arasındaki ilişki ve etkileşime vurgu
yapılmış olmaktadır".

Haddizatında sosyal hizmetler, sosyal politikaların maddî


olmayan boyutunu temsil etmesi hasebiyle ayrıca vurgulanma-
sına gerek kalmayacak kadar manevîdir. Çünkü maddî olmayan
her şey, aslında manevîdir. İnsanların zihnen düşünmeleri, kal-
ben duygulanmaları, vicdanen rahatsız olmaları, içten sevme-
leri, kendilerini yalnız hissetmeleri gibi bütün içsel olgular, hep
manevîdir. Sosyal hizmetlerin ana hedeflerinden birisi olan kişi-
nin mutluluğu (huzuru) bile manevî ihtiyaçların karşılanması ile
mümkündür. Bu yönüyle manevî sosyal hizmetler, insanı manevî
varlığı ile birlikte bir bütün olarak gören ve onu sosyal hayatta
huzur içinde yaşamasını sağlamak isteyen bir hizmet türüdür.

Prof. Dr. Faruk Beşer'e göre "İnsanın maddî tarafı kadar


da manevî tarafı vardır, hükmü en azından eksiktir. Çünkü in-
sanın manevî yönü diğerine göre çok daha büyüktür. O halde
manevî ihtiyaçları hesaba katmayan bir ideoloji, bir ekonomik
ya da siyasî sistem de eksiktir". Bu tespit doğrultusunda manevi-
yat içermeyen, manevî ihtiyaçları dikkate almayan sosyal hizmet
uygulamaları da etkinlik elde etmek açısından yetersiz kalacaktır.

Her toplum, maneviyata yüklediği anlama uygun olarak


kendi millî değerleri ekseninde sosyal hizmet uygulamalarını ger-
çekleştirmektedir. İslâm dinine mensup olan Türk toplumunun
ekseriyeti, maneviyat ile din (İslâm) arasında genelde doğrudan
bir ilişki kurmaktadır. Dolayısıyla "Dinî" veya "Manevî Sosyal
Hizmetler" kavramı da İlahiyat Fakültelerine bağlı birçok öğretim
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

üyesi tarafından benimsenmektedir. Bundan dolayıdır ki sosyal


yapımızın özelliklerini ve değerlerini dikkate alan manevî sosyal
hizmetler modelimiz, hem dinî inançlarımızı, hem de kişilerin özel
manevî ihtiyaçlarını dikkate almaktadır. Diğer yandan manevî
sosyal hizmetler modelimiz, sosyal hizmetlere muhtaç sosyal ke-
simlerden başlayarak, toplumun bütün üyelerinin değişik sosyal
ve manevî risklerden korunmalarını önemsemektedir. Kişisel
gelişimi, sosyal dayanışmayı ve toplumsal ilerlemeyi harekete
geçiren ve-fakat kişilerin manevî ihtiyaçlarını ihmal etmeyen bir
anlayış doğrultusunda uygulanması gereken sosyal hizmetlerin
teorik ve akademik çerçevesi, manevî ve sosyal bilimlerin temsil-
cileri tarafından oluşturulması gerekmektedir.

İşte kitabımızda yer alan değerli bilim adamlarımız, böyle


bir misyonunun sorumluluğunu üstlenerek, bilimler arası bir yak-
laşımla sosyal hizmetlerin manevî açılımını bizlere kazandırmış
oldular. Akademik çalışmalarıyla maneviyat ve sosyal hizmetler
arasındaki kopukluğu ortadan kaldıran Adem Efe, M. Naci Kula,
Saadettin Özdemir, Saffet Sancaklı, Üzeyir Ok, Yusuf Küçükdağ
ve Zeki Tan hocalarıma kalbî teşekkürlerimi iletirim. Kitapta yer
alan 14 makalenin, sosyal hizmetlerin disipliner arası yapısına
uygun, bütüncül ve dinamik bir zemin oluşturmasını temenni
ediyorum.

Prof. Dr. Ali Seyyar

Eylül 2008
I. BÖLÜM

MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN


ÇERÇEVESİ
İSLÂMÎ DEĞERLER AÇISINDAN
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER

Ali Seyyar*

1. Manevî Sosyal Hizmetlerin Mahiyeti

Arapça bir sıfat olan manevî kelimesi; "duyu organları ol-


m.ık'iizın (manevî) kalp (gönül) ile kavranıp bilinen şeye ait olan"
nnl.unını taşımaktadır. Dolayısıyla manevî, mana cihetiyle, ma-
ıim .ı, maddî olmayan, ruhanî, ruhça ve(ya) mücerret (soyut) an-
hml.nına gelmektedir. Tabiri diğerle manevî, maneviyatla veya
lıı.ınçla ilgili olup, maddî olmayan, mânâya, ruha ve gönüle ait
i >1.111 her şey olarak da ifade edilebilir.

Manevî, maneviyatla ilgili olduğuna göre maneviyatın ka-


• i,unsal açılımını da yapmakta fayda vardır. Maneviyat, manevî-
rulr..ıl hayatla ilgili, maddî olmayan bütün manevî varlıklar ve
kavramları ifade etmektedir. Mesela, akıl, zekâ, bilgi, inanç, ye-
tanek (meleke) ve lezzet gibi kavramlar manevîdir. Maneviyat,
gonİJj anlamda din (İslâm) ve dinî (metafizik) öğretiler şeklinde
tanımlanabilir. İnsanın sahip olduğu tüm duygu, düşünce ve ma-
nevi haslet ve duyguların bütünüdür maneviyat. Bu yönüyle de
maneviyat; içten hükümlü olmayı, hiçbir etki ve dış tesir altında
l-ılmadan, vicdan emirlerine göre, özgürce yaşamayı temin eden
H, dıinya kuvvetidir.

* I 'mi. Dr.; Sakarya Üniversitesi; İİBF; Öğretim Üyesi


İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

Maneviyat, vahiy kaynaklarından esinlenme sonucunda


inancı güçlendiren her türlü düşünce, yaklaşım ve faaliyetlerdir.
Bu yönüyle maneviyat, kesin karar, müspet inanç, hakikati bul-
ma ümidinin taşıyan tefekkür ve gerçek fıtrî sevgi gibi iç dünya
besinlerinden oluşan bir güçtür. Bu manevî gür sayesinde bir
insan, zor durumda dahî olsa, elde ettiği üstün moral gücüyle
zorluklara karşı direnme becerisi gösterebilir. Bu bakımdan bir
insanın maneviyatının güçlü olması demek, Yaratan'a, kadere,
ahirete ve gayba imanı güçlü olan kimse demektir. Bir kimsenin
zorluklara karşı koyma, engellerle mücadele etme ve(ya) moral
gücünün inanç ile ilgisi bu bağlamda ortaya çıkmaktadır. Bu yö-
nüyle maneviyat, insanlık için sağlam bir rehber ve insan ruhu-
nun gıdasıdır.

Maneviyat çalışmalarıyla tanınan Alman Bilim Adamı Ha-


rald VValach, maneviyatın metafizik tecrübeye dayanan bir id-
rak, şahsî benliği aşan, onun üzerinde olan bir gerçek olduğunu
söyler.2

ICF'ye göre maneviyat, kurumsallaşmış din dışındaki ruhanî


etkinlik veya olaylara katılımdır (ICF; d9301). Dolayısıyla Batı
tarzı bir bakışta maneviyatta mutlak anlamda (kurumsal-resmî)
dinî bir unsurun bulunması gerekmemektedir. Manevî bakımla
ilgilenen bazı Batı'lı bilim adamları bu yaklaşımı destekleyerek,
maneviyatı "kişinin, materyalin ötesinde ilişkili olduğu her şey
ve bunların temel anlamlarına ilişkin içsel kaynaklarının toplamı"
biçiminde tanımlarlar.3

Ancak din ve dinî duygular, maneviyatın büsbütün dışında


olduğu da düşünülmemelidir. Nitekim ICF, gerekli gördüğü yer-
lerde maneviyatı din ile birlikte değerlendirme ihtiyacı duymuş
ve "Din ve Maneviyat" tanımını, "ruhanî değerler ve ilahî güç-

2 VValach H: Spiritualitât als Ressource. Chancen und Probleme eines neuen


Forschungsfeldes. EZW-Texte 181; 2005. s. 17.
3 Ergül Şafak. Bayık A (2004) Hemşirelik-ve Manevi Bakım, Cumhuriyet Üni-
versitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, Cilt: 8, Sayı: 1, s. 42.
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 15

lcrle bağlantı kurmak, mana bulmak ve kendini gerçekleştirmek


için dinî veya manevî etkinliklere, düzenlemelere ve uygulamala-
ra katılmak" şeklinde yapmıştır. Camiye gitmek; dinî amaçla dua
ütmek veya ilahi okumak ve ruhanî düşüncelere dalmak gibi dinî
ve manevî etkinlikler bu kapsamda düşünülebilir (ICF d930). 4

Manevî sosyal hizmetler veya sosyal hizmetlerde manevî ça-


lışma ise, sosyal hizmet faaliyetlerinin, manevî insan modeline5
bağlı kalarak, millî ve manevî değerlere6 uygun bir biçimde uy-

4 W H O and Classification ASaTT: ICF: International Classification of Functi-


oning, Disability and Health; Assessment, Classification and Epidemiology
Group: WHO: Submitted 2001.
5 Manevî İnsan Modeli, insanın ruha (nefse) bağlı manevî kaynaklara (haslet-
lere) sahip olduğu temelinden hareketle insanın Yaratan tarafından yaratıl-
mış en şerefli yaratık (eşrefi mahlûk) olduğu tezine dayanan bir modeldir. Bu
model çerçevesinde ruh ve nefis arasındaki ilişki, nefis terbiyesi ve manevî
makamlar, nefisle mücadelede ve manevî tekâmülde bireysel yöntemler,
nefis ve benlik (Ene) arasındaki ilişkiler irdelenmektedir. Manevî İnsan Mo-
delinde ruh ve manevî kaynakları, kişinin manevî tekâmülü için önemli va-
sıtalardır. Kalp (Gönül), (Ön) Sezgi, Keşf, Fetanet, Basiret ve Feraset, İlham,
Rüya, Vicdan, İrade, Şuur (Bilinç), İtikat (İman), Akıl ve bu bağlamda Zihin,
Hayal (Tahayyül), Tasavvur, İdrak (Taâkkul; Algılama) gibi ruhî fonksiyonlar,
Manevî İnsan Konseptinin inceleme konularıdır. Bkz. Seyyar, Ali; Sosyal
Hizmetlerde Manevî Bakım: Şefkatli Eller Yayınları; Ankara; 2007.
6 Manevî değerler, bir sosyal grubun mensuplarının, sırf başkaları tarafından
tasdik edildiği için değil, kendi idrak ve anlayışıyla doğruluğunu tasdik ettik-
leri için, anlaşma hâlinde olduklan ve sübjektif olarak da değer takdir ettikleri
kıymet hükümleridir. Evrensel ahlakî değerlerin yanında her milletin kendi
iç dinamiklerine bağlı olarak benimsediği sosyo-kültürel değerlerin toplamı,
toplumsal boyutuyla manevî değerlerin bir dış yansımasıdır. Maddî değer-
lere göre daha köklü ve kalıcı olan manevî değerlerin temelinde umumî
manada din ve inançla ilgili duygu ve düşünceler yatmaktadır. Daha somut
bir ifadeyle, din ve vicdan hürriyeti gibi teme! insan haklan bağlamında
değerlendirebileceğimiz evrensel değerler aynı zamanda manevî değerlerin
de bir parçasıdır. Kişisel ve toplumsal boyutuyla manevî değerler, insanların
sosyal barış içinde temel değerler etrafında birlik içinde yaşamalarını sağla-
dığı için, sosyal sermaye oluşumuna da katkı sağlamaktadır. İstikrar ve gü-
ven içinde manevî değerlerini rahatlıkla yaşayabilen insanların haricî sosyal
ve manevî faydaları da yüksek olacaktır. Maneviyatı yüksek olan insanlar,
örneğin nihilistlere göre da inançlı, aktif, enerjik, güçlü, azimli, kararlı, iddi-
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

gulanmasıdır. Bir başka deyişle manevî sosyal hizmetler, sosyal


hizmet anlayışını kişilerin başta ruh olmak üzere kalp, vicdan, akıl
ve irade gibi manevî haslet ve kaynaklarına yönelerek biçimlen-
dirmek istemektedir. Hem manen (ruhen), hem de maddeten in-
sanın saadetini ve huzurunu temin etmeyi çalışan sosyal hizmet
uygulamaları olarak manevî çalışma, kişilerin sosyal bilinçlenme-
leri ve topluma uyumları için, üstün karakter geliştirmeye yönelik
sosyal ve manevî eğitimi esas alan bir uygulama biçimidir.

Manevî ve psiko-sosyal yönden mutluluk içinde yaşayabil-


mek için, eşya ve hadiselerin gerçek manasını anlamak ve bilmek
gerekir. Bunun için de, dünyaya, yaratılana ve hadiselere mana-
yı harfi gözü ile bakmak ve sevmek gerekir. Mana boyutuyla bü-
tüncül bakışı yakalayabilmiş bir kişi, "ne kadar güzeldir" yerine
"ne kadar güzel yapılmıştır" demek suretiyle gerçek şükrü ifa et-
miş olmaktadır. Ismî (madde boyutlu) bakışta, daha çok dünyevî
şartlar geçerli iken, hadiselere harfi (mânâ boyutlu) yaklaşımda
ise manevî değerler ve Allah rızası geçerlidir. Mana-yı harfi bakı-
şı, kişinin manevî dengesini ve iç barışını sağlamasının ötesinde
toplumda sosyal barışı, dayanışmayı, birliği ve dolayısıyla adaleti
tesis edeceğinden, sosyal hizmet uygulamalarına mana-yı harfi
yaklaşımını kazandırmak gerekir.

Aksi takdirde sosyal ve manevî risk kapsamında olan sosyal


gruplar, sözlerde, hadiselerde veya eşyada herhangi bir mana
görememe veya keşfedememesi durumunda daha çok manevî
boşluk içine itilecek, değişik türde sapma eğilimine girecek ve
toplumdan uzaklaşacaktır. Karmaşık ve modern toplumların
günlük hayatında, özellikle ahlâkî değerlerden ve ideallerden
mahrum olarak yaşayan insanların (gençlerin) neden ve hangi

alı ve sabırlı olur. Yılmayan, karşısına çıkan her engeli aşmak için hayatın
her türlü şartlarıyla mücadele eden, bu mümkün değilse engellerle birlikte
yaşamayı kabul eden maneviyat odaklı insanlar, geniş görüşlü, ferah yürekli
ve uyumlu hasletleriyle hem kendileriyle, hem de toplumla barışık olabile-
ceklerdir.
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 17

gaye için böyle bir toplumda yaşadığını kendi kendine sormaya


başlamalarıyla ortaya çıkan psiko-sosyal yabancılaşma sendro-
mu, ancak mana odaklı sosyal hizmet uygulamalarıyla ortadan
kaldırılabilir.

2. Manevî Sosyal Hizmetlerin Temel Hedefleri

Manevî çalışmanın genel gayesi, kalpleri manevî, akılları ise


pozitif bilimlerle aydınlanmış, fıtrî vasıflara ve ahlâkî değerlere
göre hayatını tanzim edebilen, ruhu ile barışık mutlu fertler ye-
tiştirmektir. Manevî sosyal hizmetlerin temel hedefi, sosyal hiz-
metlere ihtiyaç duyan kişinin sadece dünyada değil, ahirette de
mutlu olmasını sağlamaktır.

Manevî sosyal hizmetler, manevî hastalıklara ve rahatsızlık-


7
lara yakalanmış, kendini manen iyi hissetmeyen, inanç ve dü-
şüncede sapkınlıklar içinde olan kişilerin yeniden eski ruh sağlık-
larına kavuşmalarına yönelik manevî telkin ve terapi yöntemleri
geliştirir.

7 Kalp hastalıkları (Maraz-ı Kalbî) olarak da bilinen manevî hastalıklar, nef-


saniyete düşkünlükten ve buna binaen ahlâkî-manevî suçlar (günahlar)
işlemekten dolayı kişinin düşünce, tutum ve davranışlarında meydana ge-
len ahlâkî bozulmalardır. Manevî hastalıklar, tövbe ve istiğfar etmemenin
bir sonucu olarak işlenen günahların kalbi manen lekelemesinden sonra
küfre (isyana, inkâra) giden yolların açılmasını kadar varan tehlikeli ruhî
musibetlerdir. Manevî hastalıklar, dünya ve ahiret hayatımızı tehdit eden
rahatsızlıklar, imanı zedeleyen, iman •ur'mu alan, küfre ve(ya) şirke yol
açabilen ve ibadet gibi salih ameller ifa etmeyi engelleyen kalp ve ruh ya-
ralarıdır. Manevî hastalıklar, nefis mekanizmasını kontrol altında tutamama
sonucunda kalbe giren yanlış itikatlar (inançlar) ile ortaya çıkar ve insanın
hakikati, doğruyu ve gerçeği görmesine mâni olur. Bedene gelen maddî
hastalıklardan ziyade ruhu yaralayan manevî hastalıkları, gerçek bir musi-
bet olarak telakki eden birçok İslâm âlimi, manevî hastalıkları, kendi içinde
birkaç bölüme ayırmışlardır. Bunlardan en önemlilerini tespit edelim: a) Kü-
für (İnançsızlık) Hastalalığı: b) Nifak (Münafıklık) Hastalığı: c) Günah İşleme
Hastalığı:
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

Gâye, kişinin manevî risklerden8 uzak durmasının yanında


manevî temizlik içinde bulunmasını ve böylece iç huzura kavuş-
masını sağlamaktır. Diğer taraftan manevî rahatsızlıkları olan
sosyal sorunlu kişileri de menavî rehabilitasyon yöntemleriyle
yeniden toplum hayatına kazandırmaktır.

Manevî sosyal hizmetler, kişilerin sosyal bilinçlenmeleri ve


topluma uyumları için, güzel ahlâk ve üstün karakter geliştirme-
ye yönelik sosyal ahlâk eğitim programlarını esas alır. Maneviyat
odaklı sosyal hizmetler, yalnızca dinî konuları içermekle kalmaz,
aynı zamanda psiko-sosyal eğitim ve destek kapsamında kültür,
mantık, sağlık ve etkili iletişim gibi kişisel gelişim alanına girebile-
cek birçok pedagojik destek unsuru da benimser.

İnsanın potansiyel istidatlarını ve manevî kaynaklarını koru-


ma ve geliştirme üzerine odaklanan genelde manevî sosyal hiz-
met özelde manevî bakım modelinin odağında, insan ve manevî
dünyası arasındaki etkileşim vardır. Manevî sosyal hizmetlerin
genel gayesi bu yüzden şu şekilde ifade edilebilir:

8 Manevî riskler, nefsin değişik tuzaklarına düşme ve nefsin emrettiklerini


sürekli ve tereddütsüz olarak yerine getirme ihtimalleridir. Manevî eğitim
almama veya nefis terbiyesi mekanizmalarını işletmeme sonucunda ortaya
çıkabilecek manevî riskler, iman, ibadet gibi dinî esaslarla ilgili olarak zih-
ne giren şüphelerin bütünüdür. Nefs-i emmarenin telkinleriyle dine uyma-
yan kötü davranışlarla birlikte kalbî tembelliğin yol açtığı belirli derecedeki
inançsızlığın vicdanî duygulan belirli oranda tahrip etmesi ve maneviyatı
sarsmasıdtr. Sürekli günah işlemenin bir sonucu olarak kişinin kalbinde
imana, hakikate ve vazife-i ubudiyete (kulluk görevlerine) yönelik olarak
inkâr arzuları uyanabilir. Bunlar da manevî risklerin en büyükleridir. Her bir
manevî risk, aynı zamanda başka sosyal risklere de yol açabilir ve toplum-
sal dengeyi bozabilir. Mesela son Peygamber, manevî bir riskin tahakkukun
(günahın) haricî yansımaları itibariyle muhtemel manevî ve sosyal sonuçla-
rına şu hadislerinde işaret eder: "Günah, yalnız işleyen için değil, başkaları
için de kötülüktür. Onu ayıplarsa kendisinin de başına gelir. Gıybet ederse
günahkâr olur. Rıza gösterirse ortak olur". Câmiü-s-Sağir; C. 3; Yeni Asya
Neşriyatı; İstanbul; 2002; No: 2229.
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 18

I ) İnsanların sosyal hayatlarını da etkileyen manevî sorun-


•tthııı çözümünde manevî kapasitelerini geliştirmek.

) İnsanlara manevî açılımlar tanıyan inanç sistemleri ile


llaOİnıılıli olmalarını sağlamak.
,! ) İnanç sistemlerinin insanlar üzerinde daha etkili olması
Boiıılf zemin ve kurumsal yapı oluşturmak.

•I ) Manevî sosyal hizmetler ruhuna uygun değişik sosyal


ytt il ıl.u.ı yönelik politikaların geliştirilmesine ve uygulanmasına
jifitl'i „Kil<ımak. (Mesela, bakıma muhtaçlara manevî bakım mo-
tifli ui'li'jtirmek ve uygulamak).

' m ••.yal ahlâk açısından (koruyucu) manevî sosyal hizmetle-


ıiıı ıılli*u hedefleri şunlardır:

.1) Kişinin, manevî risklere karşı sürekli olarak teyakkuz


Hâlimle olmasını sağlamak.

Iı) Kişinin manevî hastalıklardan uzak kalmasını sağlamak


bunlara yakalanmasını önlemek.

e) Hayatı boyunca ahlâkî görüşlerinde, tutum ve davra-


tıi l.ııında sağlam bir istikrar gösteren, güzel ahlâk ilkelerine ve
hım ı<'vi değerlere bağlı insanlar yetiştirmektir.

d) İnsanların, kendi ruh âlemleriyle ve içinde yaşadıkları


i''] >himla barışık olmalarına ve ruhen mutlu olmalarına yardımcı
Vf (lı ".tekçi olmaktır.

e) İnsanın, manevî temizlik içinde bulunmasını sağlamak.


Nilıı, insanın kötü huylardan ve kalbinin her türlü bozuk inanç
\n' düşüncelerden uzak kalmasına yardımcı olmak.

I) Bilgilendirmeye dayanan eğitimin yanında, duygu ve vic-


• Inıun oluşturduğu "iç kontrol" sayesinde bir insanın, davranışla-
1 mı ahlâkî ve manevî değerlere göre tanzim edebilmesinin zemini
• ıhişlurmak.
g) Kişiyi, ahlâkî ve manevî sorumluluk üstlenebilecek konu-
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

ma getirmek. Yani insanın, elde ettiği ahlâkî ve manevî bilgi sa-


yesinde iyiyle kötüyü birbirinden ayırt edebilecek ölçülere sahip
olmasını ve neticede ahlâkî davranışın, alışkanlık hâle gelmesini
sağlamak.

h) Kişide ahlâkî ve manevî şuur oluşturmak. Yani kişi, ken-


di benliğinin özelliklerini bilmelidir. Hür iradesiyle yaptığı şeyin
manevî sorumluluğunu taşıyabilecek güç ve bilince erişmelidir.
Öğretilmiş davranış kalıpları, benimsenerek ve şuurlu bir biçimde
uygulanmalıdır.

i) Sosyal çevresindeki bütün insanları seven, sayan, özü,


sözü doğru, Yaratanın rızasını ve O'nun hoşnutluğunu kazanma
ümidiyle korunmaya muhtaç insanlara gönülden yardımda bu-
lunan, aklını iyi yönde kullanabilen, iyi karakterli ve güzel alış-
kanlıklara sahip "iyi insan" veya "güzel insan" kategorisine giren
üstün şahsiyetler yetiştirmek.

Toplumsal boyutuyla manevî sosyal hizmetlerin hedefleri


şunlardır:

1.) Özellikle maneviyat kökenli sosyal sorunlu insanların


manevî ve sosyal problemlerini çözme ve baş etme kapasitele-
rini geliştirmek.

2.) İnsan potansiyelini ve manevî kaynağını geliştirmek


maksadıyla topluma manevî-dinî hizmetler sunan kurum ve sis-
temlerle insanları tanıştırmak ve bu sistemlerin etkili ve insancıl
çalışmasını geliştirmek.

3.) İnsan ve maneviyat odaklı sosyal politikaların ve hizmet-


lerin günlük hayatta uygulanmasına, geliştirilmesine ve işletilme-
sine katkı vermek.

4.) Özellikle yabancılar, azınlıklar, göçmenler, yaşlılar, özür-


lüler, kronik hastalar gibi dezavantajlı sosyal kesimlerin sosyal
çevreye tam uyum konusundaki güçlüklerini yenebilmeleri, şah-
siyetlerini geliştirebilmeleri ve engelleri aşabilmeleri için, sosyal
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 20

hiiHit t (lestek programlan kapsamında manevî dayanışma ru-


h t u m ı jcliştirmek

Ni'tice itibariyle manevî sosyal hizmetlerin asıl gayesi, sa-


J|tH' dezavantajlı sosyal grupların değil bütün insanların manevî
^ikiciden uzak durarak, günahlardan sakınarak ve manevî te-
mi.-lıl. içinde bulunarak, mutluluklarını elde edebilmelerini daha
t |ı »îı usu manevî huzura kavuşmalarını sağlamaktır. Manevî hu-
(lıı, Allah'ı anmanın, O'nun emirlerini yerine getirmenin ve aklî
ni.'l.,mi/maları kullanarak tefekkür etmenin sonucunda insanın
Mlhınde meydana gelen bir rahatlıktır. Kalbin, Yaratan'ı anmak
itil el iyle manevî haz almasıdır. Bu yönüyle gerçek mutluluk,
ttın.mî bir cevher vasfını koruyarak, ruhun emrine girmiş olan
katilin, ruhlar âlemi yoluyla aldığı feyizleri bedene ve cisme ta-
lini,ısı ve orada da huzur ve saadet esintileri meydana getirme-
lidir.

Manevi huzur, Hak hoşnutluğunu hedefleyen her türlü plan,


plo|(> ve(ya) uygulama neticesinde ruhta meydana gelen inşirah
(k.ılp ferahlaması) ve inbisat (gönül açıklığı) merkezli duygular-
ın Kişinin, yaratılışın (fıtratın) gayesine uygun olarak yaşaması,
imanını güzel ahlâkla derinleştirmesi, ibadetlerini ihsan şuuruyla
tıklandırması ile ruhunda âdeta bir şölen havası hissetmesidir.
Çok defa kişi farkına varmasa da bu hâl, nuraniyete inkılâp ede-
fek Allah'ın bir lütfü olarak bütün ruh ufkunu sarar ve insanın
metafizik derinliklerinde değişik şekilde yankılanmaya başlar.

Manevî huzurun temininde akıl ile kalp (gönül) önemli birer


manevî kaynaktır. Akıl-kalp etkileşimi, fıtrî asliyetleriyle ancak or-
l.ıya çıktığı için, hayat zevk-i selim yaşanır ve kişi gerçek anlamda
nnıtlu olur. Bu durumda kişi, bütün zorluklara ve acılara rağmen
Viişama zevkini tadabilecektir. Çünkü insan, manevî gücüyle,
ı Inyanma, sabretme ve mücadele etme rezervlerini kaybetmeyip
hep ümit var olacaktır. Maneviyat olmadan değil olumsuz gibi
görünen şeyler, olumlu olarak algılanan başarılar, sevinçler ve
.•enginlikler dahî taşınamaz hâle gelir.
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

Manevî sosyal hizmetlerin temel gayesi, manevî telkin yön-


temleriyle (bakıma muhtaç) kişilerin temel manevî ihtiyaçlarını
karşılamak ve bu yolla huzurlu (gerçekten mutlu) olmalarını sağ-
lamaktır. Bunun için de kişilerin manevî gelişimlerinin sürekli ola-
rak taze tutulması gerekmektedir. Manevî gelişimle kişinin, hem
maddî (meslekî), hem de manevî yönden gelişmesi sağlanmak-
tadır. Fıtrat eksenli sağlıklı bir karakter eğitimi sürecinde kişiye,
fizikî imajından ziyade manevî alanda kendisini sürekli olarak ye-
nilemesi ve fert olmanın ötesinde şahsiyet sahibi olma şuuıu ve-
rilmek istenmektedir. Kişilerin sürekli olarak manevî gayret içinde
olmaları, toplumsal gelişme için de olumlu bir işarettir. Kişisel
gelişimlerini, manevî değerler ekseninde gerçekleştirme azmin-
de olan şahsiyetler, düşüncelerini ve çabalarını, vicdana ve akla
göre biçimlendirirler.

Manevî temizliğin ve bağın kalıcı olmasını temin etmek


isteyen (koruyucu) manevî sosyal hizmetler, bir taraftan kişile-
ri manevî hastalıklardan uzak tutmak isterken, bir taraftan da
manevî yönden güçlü olmalarına yönelik manevî eğitim prog-
ramları sunmaktadır. Kısacası (koruyucu) manevî sosyal hizmet-
ler, değişik manevî eğitim ve gelişim programlarıyla kişinin İnsan-ı
Kâmil seviyesinde bir şahsiyet olması hedeflenmektedir.

Kişinin manevî risklerden uzak durarak, manevî temizlik ve


gelişim içinde bulunarak, iç huzura kavuşması, (koruyucu) manevî
sosyal hizmetlerin ana gayesidir. Bir insanın manevî temizliği,
kalb temizliği; kalbini her türlü bozuk inanç ve düşüncelerden ve
kötü huylardan arındırılması ile mümkündür. Bunun için (koru-
yucu) manevî sosyal hizmetler, manevî risklerin ortaya çıkmasını
önleyerek, manevî hastalıkların ve zararların oluşmasına engel
olmaktadır.

Manevî hastalıklar, nefsaniyete düşkünlükten ve buna bina-


en ahlâkî-manevî suçlar (günahlar) işlemekten dolayı kişinin dü-
şünce, tutum ve davran ışlarındaki ahlâkî bozulmalar sonucunda
ortaya çıkmaktadır. Manevî zararların, kişinin şahsiyeti ve yaşa-
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 23

pm ini . ı üzerindeki olumsuz ve kalıcı etkiler bırakması, manevî


lillnluımın kalıcılığını gösterir. Manevî hastalık, netice itibariyle
Jlfljlif (|cl(»n yanlış itikat (inanç); insanın doğruyu, gerçeği gör-
iı - mâni olan perde; itikâdî bozukluk ve düşüncedir. Kalbin,
(ılınll.ıiı uzaklaşması ve Yaratandan başka şeylere bağlanması,
p i l ı c v î /ararların başlangıcıdır. Manevî zararlar, manevî riskle-
rin Inhıikkuku sonucunda kişinin kalbinde (manevî dünyasında)
hna gelen olumsuz değişmelerdir. Manevî değerlere aykırı
hrm'İM'I etmenin ve kötülüğe eğilimli olan nefis mekanizmasını
lınu İM'li! geçirmenin sonucunda kişi, maddî ve manevî ziyana
yğınn ı, ısı hâlinde, manevî rehabilitasyon hizmetleri ile yeniden
pRiıcvi yönden sağlıklı hayatına kavuşabilir.

3. Manevî Sosyal Hizmetlerde Manevî İnsan Modeli

İnsan, madde ve ruh planında yaratılmış Cenab-ı Hakkın


Viı • jiı/cl harikası olması hasebiyle hem maddî, hem de manevî
İhtiyaçları olan bir varlıktır. Manevî sosyal hizmetler, model ola-
ı4. insan fıtratı tezine dayanmaktadır. Fıtrî insan modelinde kalp,
n) ıl -.'e vicdan gibi manevî potansiyel yeteneklerin önemi büyük-
Itiı löpluma faydalı bir insan olabilmek, sosyal ve manevî risk-
U'Mİnn korunabilmek için, insan fıtratının vahyin ışığında inkişaf
ettitilmesi gerekir. Kalp (gönül), hem sınırsız muhabbete mekân,
lifin de Yaratan'a manevî irtibat sağlamak açısından bir santral
• .I. lıi()undan bütün manevî yeteneklerin içinde önceliğe sahiptir.

Diğer taraftan insanın topluma kazandırılabilmesi, kişinin


tıınnevî risklerin yol açabileceği zararlardan korunabilmesine
bnçîlıdır. Bunun için manevî zaafların ve risklerin dikkate alın-
lı ı.v.ı gerekir. Mesela, insanda imtihan vesilesi ile bulunan ve da-
lı n.ı kötülüğü teşvik eden nefis ve şeytan, kişinin maneviyatını
manevî gelişimini riske sokabilir. Bu risklere karşı tedbirli ol-
ııı.ıyan ve manevî zaaflarını tedavi etmeyenler kolaylıkla manevî
ve sosyal sapmalara girmekle hem bu dünyada hem de ahirette
-.ıkıntı çekebilirler. Bu zaaflarını aklî süreçte düşünerek fark eden
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

ve imanın gücüyle manevî risk taşıyan düşünce, tutum ve dav-


ranışlardan sakınanlar, her iki cihanda da Yaratan'ın lütfüyle sa-
adete ulaşabilir.

İnsan, hem fıtrî potansiyel yeteneklerini inkişaf ettirmek hem


de manevî zaaflarını gidermek için, Yaratana daima muhtaçtır.
Allah rızasını kazanmak için yapılan ibadetler, dualar ve hayırlı
faaliyetler manevî irtibatı daimî kılan araçlardır. Fıtrî insan mode-
li tamamıyla manevî bir temele dayanmaktadır. Pozitif sosyal hiz-
metlerin felsefesi ise genelde sadece akla dayanır ve insanların
ürettiği fikirlerden oluşur. Aklı esas alan pozitif sosyal hizmetler,
gerek teorik planda, gerekse uygulamalarda kalp, ruh, vicdan
gibi manevî unsurları çoğu zaman görmezlikten gelir.

Manevî sosyal hizmetlerin amacı, kalbi kumandan yapıp aklı


fıtrata uygun bir biçimde işletmek ve ruhu sürekli aydınlatmaktır.
Manevî sosyal hizmetler, nefsi birer hizmetkâr kabul eder ve diğer
manevî latifeleri işleterek, insanı kemal bir noktaya taşıyıp, toplu-
mun faydalı bir ferdi haline getirmek ister.

Maneviyatın önemini fark edemeyen pozitif sosyal hizmet-


ler ise, materyalist yöntemlerle gayri ihtiyari olarak nefsin teh-
likelerini tam olarak göremediği ve gerekli tedbirlere müracaat
etmediği için, ruhu, zararlı nefsanî isteklerden koruyamayabilir.
Netice itibariyle, insanı nefsine esir olmaktan kurtaramadığı veya
bu yönde herhangi bir çabası olmadığı için, sosyal rehabilitasyon
hizmetleri de etkisiz kalabilir. Sosyal rehabilitasyon kapsamına
giren insanlar, sonuçta manen mutlu olamadıkları için, sosyal
hayata da katkıları sınırlı kalır.

M.mevî bir konsept içermeyen sosyal rehabilitasyon hizmet-


leri, öncelikli olarak kişilerin toplumsal davranış kalıplarına, re-
fahlarına ve cismanî arzularına önem vererek, bu şekilde kişilerin
adaptasyonunu ve mutluluğunu sağlamak istemektedir. Manevî
sosyal hizmetler ise buna ilaveten kişilerin manevî mutluluğunu
da esas alarak, kişilerin ruh dünyalarına hitap etmektedir. Manevî
sosyal hizmetlerin üstünlüğü, maddî imkânlardan kısmen veya
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 24

•Munüyle mahrum olanları bile manen mutlu edebilmesidir,


pn. Mil sosyal hizmet uygulamalarında manevî değerler hesaba
patılınadan ve fıtratın mahiyetine inilmeden insanın mutlu olma-
•mn çaba gösterilmektedir.

I lıt insan, yaratılış itibariyle şerefli bir fıtrata sahip olduğu


||İn, hak ölçülerine her zaman yakın olarak huzurlu olmak ister.
Onun için doğruyu arayan ve aklını kullanan insan, maneviyatla
R@t zaman karşı karşıya gelme şansını yakalayabilir. Aslında ki-
l i n i n arayışı, hak ve hakikat bulmaya yöneliktir. Manevî sosyal

hikmetler, kişinin daha erken yaşlarda hakkı bulma noktasında


W (|ı'rçek saadete erişmede yardımcı olur. Kişinin batıla ünsiyet
¥Iıııı'ilen ve manevî saplantılara uğramadan önce hak ile ünsiyet
etmesini ve manevî terakki içinde gelişmesini sağlayan koruyucu
tnanevî hizmetlerine bundan dolayı ihtiyaç vardır. Diğer taraftan
h.-tkl.ın uzak kalarak manevî saplantılar içinde huzursuz bir hayat
Uüşoyanlara da manevî rehberlik ve rehabilitasyon hizmetleri-
nin sunulması elzemdir. (Koruyucu) manevî sosyal hizmetlerin
ı-ıı büyük enstrümanları arasında kişilerin ruhlarına, kalplerine,
"iı ilanlarına, iradelerine ve akıllarına hitap eden manevî telkin
ıiıtemleri gelir.

3.1. Fıtrî (İnsanî) Boyutuyla Evrensel Üst Kimlik

Fıtrat ekseninde insanı tahlil ettiğimizde, bazı mizaç ve şah-


siyi'I nüanslarını dikkate almazsak, insanların yaratılış özellikleri
masından aslında hep aynı olduklarını söyleyebiliriz. Kişi, kendi
şahsiyetini ve manevî kimliğini, temel fıtrî hasletlerine ve içinde
yaşadığı sosyo-kültürel çevreye göre, zamanla şekillendirir. Kişi,
netice itibariyle hangi mesleği, hangi dini, hangi inanç sistemi se-
u'isc seçsin, fıtrî boyutuyla (ruh, nefis, akıl, irade vb) her zaman
• ıt t.ık özellikler taşıyacaktır. Hangi kültürün insanı olursa olsun,
kişi sevdiklerini kaybettiğinde üzülecek, evlendiğinde sevinecek,
hastalandığında endişelere kapılacak ve sağlığın büyük bir ni-
met olduğunu fark edecek. Korktuğu ve heyecan duyduğu anlar
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

olacak, kızdığı ve yumuşak olduğu yönlen olacaktır. Bütün bu


hasletler, herkeste vardır. Çünkü herkes, aynı Yaratan tarafından
aynı fıtrî ve ruhî özellikleriyle yaratılmışlardır.

3.2. Millî (Dinî) Boyutuyla Alt Kimlik

Her insan, hangi etnik kökene sahip olursa olsun, hangi dili
konuşursa konuşsun aldığı inanç terbiyesi gereğince kendini bir
millete (dine) ve bunun sosyo-kültürel yansıması olarak bir me-
deniyete bağlı hisseder. Bütün bu farklı hasletlerine rağmen her
insan, yine de küresel üst kimliğinin bir parçasıdır. Aynı dini ve
medeniyeti paylaşmayan alt kimlikler, belki bir kimlik münasebe-
ti içinde kendilerini görmeyebilirler, ancak insanî (tarihî; genetik)
boyutuyla insanlar, ilk insan ve ilk Peygamber Hz. Âdem'in ev-
latları, fıtrî boyutuyla aynı iç dünyalara sahip olmaları açısından
küresel ailenin fertleri sayılırlar.

Fıtrat şuurunu kavrayan her insan, sadece kendi milletinden


(dininden) olan ve dolayısı ile kendi alt kimliğine bağlı olan in-
sanlara değer vermekle kalmaz, farklı din, kültür, ırk ve dillerin
mensuplarına da şefkat ellerini uzatır. Bu hoşgörüyü sergileme-
yenler, fıtrî sapmaların kıskacı altında mensup oldukları kendi alt
kimlik temsilcilerine de manen zarar vermeye başlarlar. Çünkü
ifrat ve nefsî taassubun sınır yoktur. Hayatın bütünlüğünü koru-
mak, küresel fıtratın insanî güzelliklerini korumakla mümkündür.

4. Manevî Sosyal Hizmetlerin İnsan ve Toplum


Bilimlerindeki Yeri

Bir bilim ve meslek dalı olarak sosyal hizmetler, sosyal risk


alanına giren birey ve gruplarla ilgilendiği için, hem insan, hem
de toplum bilimlerinin bir parçasıdır. Multi disiplinli bir alan olan
manevî sosyal hizmetler ise, zikredilen sosyal bilimlerin yanında
maneviyatın ve manevî bilimlerin de bir parçasıdır.

Bu çerçevede insan ve sosyal bilimlerin yanında davranış


MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 26

IjftlİK>i11i11 tanımlarını yapmakta ve özelliklerini kısaca bilmekte


iiİm - Tinin İnsan bilimleri, araştırma ve inceleme konusu ola-
ntifliu ele alan bilim dallarıdır. Kapsamına giren en önemli bi-
dnllnıi -.unlardır: 1.) Antropoloji. 2.) Davranış Bilimleri (İnsan
•ıjM) .! ) Tıp. 4.) İnsan Biyolojisi. 5.) Psikoloji Bilimleri. 6.)
fi'nl) l'. dagoji. 7.) Sosyoloji. 8.) (Sosyal) Bakım Bilimleri. 9.)
iel> |i (Kultürel Antropoloji; Budun Bilim). 10.) Kognitif Bilim.
Ifniolnjl 12.) Sosyal Siyaset.

fimyıl (toplumsal) bilimlerle ilgili olarak birçok tanım ya-


lılîiıiğin Hanlardan önemli olduğunu düşündüğüm bazılarını
akıttı i'.ıerum:
I ı ) Sosyal (toplumsal) bilimler, insan ve toplumla ilgili ko-
lulaiıta bilimsel yöntemlerle araştırma ve inceleme yapan bilim
.i-=.linndıt

[ I.) insan ve toplum ile ilgili konularda ilmî yaklaşımlarla


§fB|lımı.ı ve incelemeler yapan bilim dallarını ifade eden bütün-
l ü ! Iılı kavramdır.

• ) Toplumların oluşum ve gelişim sürerleri ile insanların


ışy.ıl I ^yatlarını ve sosyal hayattan kaynaklanan olguları çeşitli
^fthk'iiyle araştırma konusu yapan bilimlerin bütünüdür.

• t) Belli bir medeniyet merhalesinden sonra, medeniyetin


kültür potası içerisinde eriyip, yeni bir biçim kazanarak ve sis-
!( nık .erek ortaya çıkan sosyal bilgilerin bütünüdür.

e) Manevî bilimlerin sosyal yönüyle geliştirilmiş bilim dalla-


nıl ır.

I) İnsanların toplumsal hayatının etkinliklerini teorik boyut-


Imıyl.ı ve ampirik (deneye dayalı) vasıtalarla inceleyen bilim dal-
I filidir,

<l) Gerek (sosyal) sistemlerin ve kurumların sosyal ağlarını,


ileli-,un yapısını ve işlevliklerini gerekse insanlar arası sosyal ilişki-
U-nn etkileşim ve davranış boyutunu inceleyen bilim dallarıdır.
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

h) Fen ve tabiat (pozitif) bilimlerinden (tıp, fizik, kimya, ast-


ronomi, matematik, jeoloji vb.) farklı olarak, insanların oluştur-
duğu sosyal hayatın, sosyal hadiselerin, sosyal birliğin ve genel
anlamda sosyal dünyanın mânâ ve ehemmiyetini, sosyal teoriler
çerçevesinde sistemli bir biçimde inceleyen ve açıklayan davra-
nış bilimleridir.

Diğer taraftan davranış bilimleri de toplum içinde veya tek


fert olarak insan davranışlarını, sosyolojik düşünce ve bir bü-
tünlük içinde inceleyen sosyal bilimlerdir. Başka bir tanıma göre,
davranış bilimleri, sosyal psikoloji, sosyoloji ve sosyal antropo-
loji başta olmak üzere, insan ve hayvan davranışlarını (etoloji)
farklı gayelerle, değişik vasıtalar kullanarak ve farklı boyutlarıyla
incelemeyi konu edinen bilimlerdir. Davranış bilimlerinin temel
esasları, kısaca şunlardır:

1.) Davranış Bilimleri; davranışları, determinizm (gerekirci-


lik) çerçevesinde, yani sebep-netice münasebetleri açısından ele
alır. Bir başka ifadeyle, davranışların meydana geliş şeklini, deği-
şimini, sebeplerini ve devamını inceler ve değerlendirir.

2.) Araştırmalarda bilimsel metotlar uygulanır (gözlem, de-


ney, görüşme, test, tümevarım, tümdengelim).

Görüldüğü gibi, sosyal bilimler, çoğu zaman davranış bilim-


leri ile aynı anlamda kullanılmaktadır. Ancak sosyal bilimlerin
daha çok davranışlarına yönelik alanlarını inceleyen davranış
bilimleri, sosyal bilimlere göre daha deneysel bir yaklaşımı ifade
etmektedir.

Sosyal bilimleri, iki ana grupta tasnif edebiliriz:

1.) Tam Anlamıyla (Dolaysız) Sosyal Bilim Dalları: İktisat, si-


yaset, tarih ve hukuk gibi ilk dönemlerde felsefe-din bilimi içinde
yer alan klâsik sosyal bilimler ve aydınlanma çağıyla birlikte her
biri felsefeden ayrılarak özerklik kazanan ve sosyal gerçekliğin
değişik boyutları ile ilgilenen modern sosyal bilimler. Örn.: Sos-
yoloji; Teorik ve Uygulamalı Siyaset (Sosyal Politika ve Sosyal
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 28

| İiiiı ifllı 'i); (Sosyal) Tarih; (Sosyal) Psikoloji; (Sosyal) Ekonomi;


• J t y . ı ! ) I lukuk; Arkeoloji; Antropoloji; Etnoloji; (Sosyal) Antro-
plnji; Beden Eğitimi (Spor Bilimleri); Demografi; işletmecilik;
[|Hi un F.v İdaresi; Sosyal Coğrafya.

'.' ) Yarı Sosyal Bilimler veya Sosyal Etkileri Olan (Dolay-


H İosyal Bilim Dalları: Etik; Pedagoji; Sosyal Pedagoji; Sosyal
ighİV'il, l:elsefe; Çalışma Psikolojisi; Sosyal Patoloji; Lengüistik
{tîll İnlimi); Sanat; Gerontoloji (Yaşlılar Bilimi); Hukuk; Edebiyat;
timml l-stetik.

I lef bir bilim dalı, insan şahsiyet ve davranışlarını, kendi


hi=. U ll< rine uygun olarak ele almakta ve buna göre bir sonuç
llnmv.ı gayret göstermektedir. Mesela;

.1) Sosyal Antropoloji, insan davranışlarını, sosyal, kültürel


V' 1 < ıııı.jfi çevreyi de dikkate alarak, günümüze kadar gelmiş geç-
inh lı ıplumların davranışlarını mukayese ederek inceler;

lı) Sosyoloji, insan davranışlarının daha çok grup bazında


)(ısyal teşkilâtlanma biçimlerini inceler;

e) Sosyal Psikoloji, tek bir insanın davranışını, ruhî boyutuy-


ln Inniler;
d) (Manevî) Sosyal Hizmetler ise, insanların (manevî ve
İOiynl kökenli) davranış bozukluklarını ve sapmalarını önlemek
W i|id(!rmek için, kişi veya belirli bir gruba uygun koruyucu ve
müdahaleci maneviyat destekli sosyal uyum ve rehabilitasyon
I ti ot |r.imlan hazırlar ve uygular. Sosyal hizmetlerde manevî (dinî)
uuı [ulamaları esas alan "Manevî Sosyal Hizmetler" ve bunun
o/cl bir kolu olan "Manevî Bakım" biliminin kapsamı, amacı
VB yöntemleri, bilimsel olmakla beraber vahiy kökenlidir. Gerek
"Manevî Sosyal Hizmetler", gerekse "Manevî Bakım "m temelin-
1 1 lin ve insan olduğu için, disiplinler arası bir bilim dalıdır. Yani
İl.-ılııyat (manevî bilimler) ve sosyal bilimlerin karışımından oluş-
muştur. "Manevî Sosyal Hizmetler" ve "Manevî Bakım" oluşu-
munun, sosyal bilimlerin mi yoksa İlahiyat'ın uhdesinde olması
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

meselesine gelince. Maneviyat odaklı hizmetler, dinî değerlerin


ekseninde yürütüldüğü ve dolayısıyla normatif oldukları için,
"Manevî Sosyal Hizmetler" ve "Manevî Bakım" biliminin İlahiyat
biliminin bir alt dalı olarak görülebilir.

Hangi dine mensup olurlarsa olsunlar manevî sosyal hizmet


uzmanları ve manevî terapistler, kendilerine ait dinî inançlarını
savunurlar ve bu yönde de aynı inancı paylaşan muhatapları-
na telkinlerde bulunurlar. Seküler sosyal hizmetler eğitimi almış
elemanlar ise değer yargılarına dayanan hizmetlerde bulunmak
mecburiyetinde değildirler. Maneviyatı esas alan, uygulamalarını
bu çerçevede düzenlemesiyle normatif olan Manevî Sosyal Hiz-
metler (Manevî Bakım) ile pozitivist ve ampirik olan din ve sosyal
bilimleri (din psikolojisi, din sosyolojisi ve sosyal hizmetler) bu
yönüyle birbirleriyle karıştırmamak gerekir.

5. Manevî Sosyal Hizmetler ve Modern Sosyal


Bilimlerde R u h Telakkisi

Kuran'da "insan" çoğulu "nas" ve yine aynı kökten gelen


"ins, ünâs, enasî, insî" kelimeleri; 66 insan, 240 nas, 18 ins, 5
ünâs, 1 enasî, 1 insî olmak üzere toplam 331 defa zikredilmekte-
dir. Kuran'da, "insan" lafzının geçtiği ayetlerde genellikle insanın
yaratılışı, çeşitli karakterleri, onların birbiriyle ve diğer varlıklarla
olan münasebetleri, Allah yoluna davet vs. gibi hususlar ana hat-
larıyla söz konusu edilmektedir.

İslâm'a göre insan, varlıklar âleminde "ahsen-i takvim" üze-


re, yani Allah tarafından en güzel şekil ve kabiliyette, çok şerefli
ve üstün meziyetlerle yaratılmış âdemoğludur. Bu yönüyle insan,
"eşref-i mahluk"tur. Yani yaratılmışların en şereflisidir. Allah, insa-
nı cismî boyutuyla topraktan, manevî boyutuyla da kendinden
bahşettiği bir nur ile yaratmıştır. İnsanın vücudu, gördüğümüz
maddî âlemin unsurlarından yaratılmıştır. Fakat, ruhî ve manevî
yönü, görünmeyen gayb âleminin hazineleri, nimetleri ve güzel-
likleri ile bezenmiştir. Bu yönüyle insan, Yaratanın aynasıdır. Bir
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 30

|<n ifn< leyle insan, "Mazhar-ı Hak"tır. Yani, Allah'ın yansıdığı


•lıhlıı insanın kalbi, gönlü ve(ya) ruhu da "Nazargâh-ı Ilahi"dir,
Mü j >ı AIMh'ın baktığı yerdir.

lir..ııı, bir yönüyle, görünen diğer varlıklar gibi, yeryüzüne


• tıiı ' ,11lık olduğu kadar, bir ruh, manevî kalp taşıması hase-
l|e : ayni zamanda ahirete ait bir varlıktır. Bünyesinde manevî
)| Uİvı İm hazine taşımakta olan insan, bu özelliklerinden dolayı
•rift'lullah seviyesine erişmesi mümkündür. Yani insan, yaratı-
•llııı tanıyabilir, Ona karşı beslediği sevgi ve bağlılığın bir ifadesi
•jinl-. Yaratana kulluk vazifesini yerine getirebilir. Ruh, akıl ve
mİnıt gibi manevî kaynaklara sahip olan insan, dünyeviliği aşa-
^j|<l(r;i ,111dan itibaren aslında hep Yaratan'a açıktır, O'nu arama
jHtlyriı ini ve O'nunla manen birlikte olma arzusunu her zaman
piynı
Yaratanın bir kulu olmasına karşılık insana, dünyanın efen-
diliği, Allah'ın halifeliği (temsilciliği) verilmiştir. Çünkü sadece in-
iBiı, ilahî sıfatların üzerinde tecelli ettiği en şerefli varlıktır. İnsanın
ve mükemmelliği, genelde hem cisimde, hem de ruhtadır,
n c t ı k , cisimdeki mükemmellik bütün insanlarda mevcut iken,
İt, âlemdeki güzellik ve şeref sadece Yaratan'mı bilen, ona iman
p l i h inançlı ve takva sahibi kişilerde bulunmaktadır. Bir başka
Haileyle, yaradılış gayesinden uzaklaşan, kalbini inkâra yönlen-
dlts'iı ve gönül gözünü kör eden aynı insan, nefsî emmare (in-
pim, lıissî zevk ve lezzete sevk eden nefis ve şehvet) boyutuyla
Hayvanlardan farkı olmaz. Eskilerin tabiriyle hayvan-ı natık, yani
s
kt>mr.,an hayvan"dan farkı olmayan böyle bir insan tipi, mane-
vk'nllan, hikmetten ve hakikatten uzaklaştıkça, gaflet çukurlarına
yuvarlanır ve hayvanlardan dahî daha aşağı bir derekelere düşer
{r'.li'l 1 safilin).

C lörüldüğü üzere İslâm dini, insanı Allah'ın bir yaratığı olarak


gl 'iıui'kle birlikte insanı bir bütünlük içinde ele almaktadır. İnsan,
I Mı ladene sahip olması dolayısıyla dünyevî, yani tıbbî, sosyal ve
eki 11 lomik yönleriyle maddî bir varlıktır. Diğer yönden insanın bir
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

de içyüzü vardır. Onu gözle değil, ruhla, gönülle, akılla anlamak


ve idrak etmek mümkündür. Şehadet âleminde görünür yüzüyle
maddî bir varlık olan insan, meta fizik âlemde gözle görülmeyen
ama varlığını kabul ettiğimiz meleklerin sıfatına benzer bir şekilde
yaratılmış manevî bir varlıktır.

insana hayat veren, insanı, düşünen, anlayan, idrak eden bir


şahıs hâline getiren, nuranî bir varlık, latif bir cisim veya cevher
olan ruh, bedenden farklı olarak fâni değil ebedîdir. Yaratanın,
kendi özünden (ruhundan) insanlığa üflenmiş ve O'nun emrinde
olan, insanın ölümü hâlinde bile yaşamaya devam eden, hayat
sahibi ulvî (yüce) bir varlıktır. Kuran-ı Kerim'de bu hususta şöyle
buyrulmaktadır:

"Bir zaman Rabb'in meleklere demişti ki; "Ben kupkuru


çamurdan, değişken balçıktan bir insan yaratacağım! Onu dü-
zenleyip (insan şekline koyduğum) ve ona ruhumdan üflediğim
zaman, hemen ona secdeye kapanın!"

Buradaki üfleme belki de semboliktir. Gerçekte bir üfürme


veya üfürülme durumu, bizim anladığımız mânâda değildir. Bu-
rada insana can verilişi, daha çok temsilî olarak anlatılmaktadır.
Üfürme olgusunun ifade edildiği kavram olan "nefh", rüzgârın
bir cismin içindeki boşluğa nüfuz etmesi, sızmasıdır. Ruh, hava
gibi hassas, ince bir varlıktır. Ruhun soyut bir öz olduğu da söy-
lenebilir. Ayette geçen üfürme olgusu, nefs-i nâtıka'nın (insan ru-
hunun) bedene yerleşmesidir. Yüce Allah, insanı şereflendirmek
ve ona verdiği kıymeti göstermek için, onun ruhunu kendi zatına
nispet etmiştir. Bir başka ifadeyle, yaratılan Yaratana, sahip olu-
nan sahip olana izafe edilmiştir. Allah, insana ilâhî özelliklerin bir
tezahürünü (yansımasını) vermiştir. Bu şekilde insan, bedenî bir
varlık olmanın ötesinde ruh taşıyan bir varlık olmakla, hayatiyet
bulabilmiştir.

Allah, çok hususî ve bizim belki de tam olarak idrak ede-


meyeceğimiz bir şekilde ruhu zatına nispet etmekle insan, eşref-i
mahlûk sıfatını kazanmıştır. Bu nispet (aidiyet), insana şeref ve
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 32

ptll<< .ıllı'tme maksadını güder. Sahip olunan sahip olana


Idllıııişlir, çünkü bütün ruhların sahibi yalnız Allah'tır. Uf-
n fuh, Allah'ın emrinde olup, insan, onun iç yüzünü bilme
piunn l.ım olarak sahip değildir. İnsanın ruh konusundaki bü-
fe ioteıı çok yetersizdir. İnsanın duyu organları bu hususta
İyisin yetersiz kaldığı için, bu konuda iş, daha çok soyut ve
pâlbî ve zihnî yorumlara düşmektedir. Gerçi duyularımız, in-
ıinİ4İ n ılıi tezahürleri inkâr etmemektedir, fakat itiraf edilmeli-
I, in ..m, bu tezahürlerin iç yüzünü, mahiyetini, niteliğini ve
Sksi'." ınlannı tam olarak kavrayıp, henüz ilmî yönleriyle açıkla-
Bflnııı.ıktadır. İlmen açıklanamayan yönleriyle ruh, gaybtir.

[ Hnlı hakkında son Peygambere de bir sual sorulmuştur.


Ujnmlıer, hemen cevap vermemiş ve konuyu Allah'a hava-
ptmi'.tit. E3unun üzerine bir âyet inmiştir: "Sana ruhtan sorar-
I Pp ki Ruh, Rabbimin emrindedir. Size o ilimden az bir şey
Hilıtıi'jür" (İsra; 46/85). Manevî ilimlerin özü olan ruh bilimi
•ikkıtula Yaratan tarafından verilen az bilginin bütününe yakın
tylkıf "l.ılıilen insan, bu doğrultuda ve bu çerçevede elde ettiği
lijlyileıi yeterli görmelidir. Aklî ve idrakî sınırları zorlayan alanla-
fin plfçhul yönlerini gayb olarak bilmeli ve bu raddeden sonra
•Ktotı'ın kudretine teslim olarak ruhî ve kalbî mekanizmalarıyla
Meni tıı.ınevî keşiflere çıkmalıdır.

'. i il andaki âyeti tefsir eden birçok İslam âlimi, ilmî ve manevî
Şgyıetm sonunda ruhu, insanın anlayabileceği bir şekilde tanım-
ianıny.ı ve izah etmeye çaba göstermişlerdir. Mesela Bediüzza-
ttifin ' >,ıid Nursi, ruhun tanımını şu şekilde yapar: "Ruh, zîhayat,
ifşuııı, nuranî, vücudu haricî giydirilmiş, câmî, hakikâttar, külliyat
p i b eimeye müstaid (istidatlı) bir kanun-u emrîdir".9

S.ıid Nursi'nin tanımından yola çıkarak ruhun özelliklerini


• k i l ana başlıkta toplamak mümkündür:

I ) Ruh, her şeyden önce İsra süresindeki 85. ayette de ifade

I U'cliüzzaman Said Nursi; Sözler; s. 478.


İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

edildiği üzere, Yaratan'm yüce emrinden (makamından) gelmiş


mükemmel bir kanundur (kanun-u emrî). Kanun, ilahî menşeli
olmasından dolayı, büyük bir hakikatin çekirdeği, özel fıtrî bir
mevhibe ve gizli meziyetler içeren zengin bir programdır. Allah,
ruhu "Kün" (Ol) emrine ait âlemden göndermiştir. Kuran'da, son
Peygamber'e ruh anlatılırken, "Ruh Rabbimin emrindendir, de"
(İsra, 17/85) ifadesi içinde "Rabbî" denilip, "Rabbü'l-âlemîn" de-
nilmemiş olması, onun Halk Alemi'ne ait olmayıp, Emir Alemi'ne
ait olduğunun delillerindendir. Nasıl ki herkesçe kabul edilen ve
fakat görmemiz mümkün olmayan itme-çekme ve yerçekimi gibi
kanunlar, madde âlemini etkiler buna benzer ruh da bu kanunî
özellikleriyle bedeni etkiler. Ancak, diğer kanunlarda şuur ve id-
rak bulunmamasına karşılık, insan ruhu, şuur, idrak ve vicdan
sahibidir.

2.) Ruh, ebedî boyutu olan zîhayattır, yani hayat sahibidir.


Ruh, maddî ölçülere girmeyen ve ilmî kanunların hâkim olduğu
âlemin ve sistemin bir ferdidir.

3.) Ruh, zîşuurdur, yani kendine has bir şuura sahiptir. Ka-
nunlardan farklı olarak şuurlu, yani kendi varlığını ve diğer var-
lıkları bilen bir varlıktır.

4.) Ruh, nurdan yaratılmış nuranî bir varlıktır. Belki de şuu-


ru ve nuraniyeti sayesinde sadece beyin değil bütün organizma
canlı tutulur ve bedendeki değişik fizyolojik ve biyokimyasal ku-
rallar aksatılmadan işletilir.10

5.) Ruha, bir bütünlük içinde haricî bir kimlik ve mahiyet


verilmiştir (vücudu haricî). Buna göre her insan, kendine has
özelliklere sahiptir.

6.) Ruh, câmîdir, yani bu ilahî emrin alan ve kapsamı çok


büyük ve derindir. Ruhun bünyesinde sayısız duygular ve latife-

10 Beynin ve bütün bedenin çalıştırılmasını sağlayan ruh hakkında aklî ve


mantıkî izahlar içeren daha çok bilgi edinmek için, bkz. Özcankaya, Rama-
zan; Ruh: İçimizdeki Biz; Hayat Yayınları; İstanbul; 1999.
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 34

kaynaklar) mevcuttur. Bundan ötürü de Yaratan'm


ih yii.'i'l ı•.imlerine mazhar olabilir. Ruh, bütünlük yönüyle,
ife Âlem (jil)idir, cismaniyetle (bedenle) birleştiğinde kâinatın
İbü "v fihristi mahiyetindedir.

f I Isı ılı, hakikattir. Başka bir ifadeyle ruhun varlığı, direkt


İril' Allah'ın emrine dayanır. O'nun iradesinin bir sonucu ola-
yniniılduji için, hayal ve mitolojik bir unsur olmaktan ziyade,
pyt tin ı ılsa, hakikî (gerçek) bir varlıktır.

P ı Ruh, külliyet kesbetmeye yatkın bir şekilde yaratılmıştır.


Ym.ıtan'ına müteveccih ve bağlı olduğu için, manevî keşif
•Mhıyla bütünüyle açılmaya müsaittir. Fıtratına uygun olarak
l i u l <ı< nevlerini tam bir ihlâsla ifa etmede azamî dikkat gös-
Ifı her insan, ruhun saflığı, berraklığı ve yukarıda saydığımız
pljihle tiyle ya rüya yoluyla ya da başka manevî hallerle gaybî
M e t e yönelebilir, kendini ve maddî varlığını manen aşabilir.

< H iıüldüğü gibi, ruh, sahip olduğu maddî ve manevî has-


•İfiyle .ıklımızm almadığı birçok önemli işler görür. Şuuruyla
|ltf şeyi l.ırk eder, aklıyla anlar, vicdanıyla tartar, iç muhasebe ile
H f a ı verir, hayaliyle plânlar yapar, hafızasıyla bilgileri en ayrın-
•atn varıncaya kadar saklar, kalbiyle sever, kısacası tesirleri ile
bgıit'nııı her yerinde (ve isterse başka mekânlarda da) bulunan
•|ti n çok fonksiyonları olan bir varlıktır.

r lodern sosyal bilimler ve bu bağlamda Psikolojinin ruha


•flhejiuı nle almadan önce bazı temel bilgilerin verilmesi yerinde
«cnklır. "Psyche" (ruh, nefes, zihin) ve "logos" (bilgi, düzenli
l||l kelimelerinden meydana gelen psikoloji, etimolojik olarak
ruh bllijisi veya bilimi anlamına gelmektedir. İnsanın duygu ve
H p R C e dünyasını belirleyen süreç ile insan davranışlarının ruhî
fltııal'.lnn çok zihnî kökenlerini, çeşitli davranış kalıpları arasın-
B k ) çok yönlü münasebet ve bağlantıları inceleyen pozitivist ve
§#l ııleı bir disiplindir.

İlk dönemlerde ruhun bilimi olarak tanımlanan psikoloji;


İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

sonraları aklın doğası konusundaki felsefî sorunları ilgi alanının


dışında bırakacak biçimde düşünmeyi bir davranış çeşidi olarak
kabul eden bir tutum ve davranışlar bilimi hâline dönüşmüştür
Bugün görülmeyen bir cevher olarak kabul edilen ruh, psikoloji
nin dışına itilmiştir. Modern psikolojinin konusu daha çok insanın
gözlenebilen faaliyetleri ve içinde bulunduğu duruma göre yaptı
ğı davranışlardır. Prof. Dr. Sabri Özbaydar'ın da tespit ettiği gibi,
ruhun dolayısıyla ahiretin varlığı veya yokluğu bilimsel olarak
tartışılmadığı için, insan öldükten sonra yaşayıp yaşamayacağı
da psikoloji biliminin dışındadır.11

İnsan davranışlarının tanımını yapmak, davranışların sebep-


lerini çözmek, davranışları anlamak ve açıklamak, davranışları
tahminî olarak önceden kestirebilmek ve davranışları kontrol al-
tında tutabilmek gibi hedefler seçen Psikoloji, bu yönüyle daha
çok bir davranış bilimi olarak kabul edilebilir. Seçtiği araştırma
metotlarının özellikleri de pozitivist bilimlerde uygulanan teknik-
lerle paralellik arz etmektedir. Mesela, modern Psikoloji, müşahe-
de (gözlem), mülakat, test, deneysel araştırma, biyografi (tek bir
kişinin öz geçmişi-hayat hikâyesi) ve laboratuar (günlük hayatta-
ki deneylerin veya yeni bir hadiseyi doğurabilecek değişkenlerin
kontrol altında tutulması) araçları kullandığı hâlde ilâhî kaynak-
ları referans almamaktadır. (Bkz. Tablo 1)

Pozitivist bilimler, manevî bilimlere göre ruhun mahiyeti


hakkında kesin ve doğru bilgilere sahip değildir. Yaratanın em-
rinde olan ruh hakkında zaten az bilgi verilmiştir, akıl ve idrak da
ruhun özünü kavrayacak kapasite değildir.12 Allah da bunun için
ruhun mahiyetine yönelik olarak sınırlı bir bilgi vermekle beraber
ruhun fonksiyonları ve tezahürleri hakkında geniş bilgi toplama-
ya izin vermiştir. Müslüman âlimler de bu yönde çok enteresan

11 Saygılı, Sefa; Beyin ve Ruh; Tür-Dav Yayınları; İstanbul; 2001; s. 12.


12 Kuran'm beyanı, ruh konusunun akla kapalı olduğunu gösterir. "Bir de
sana rıh hakkında soru sorarlar. De ki: Ruh Rabbim'in emrindedir. O'nun
bileceği işlerdendir. Size sadece az bir ilim verilmiştir" (İsra; 17/85).
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 37

Işulrtı elde etmişlerdir. Ve en önemlisi, pozitivist bilim adamla-


İ m yrtpİKji gibi, ruhu, zihinle veya akılla karıştırmamışlardır.

Biyoloji temelli yaklaşımlarıyla bazı pozitivist ve materyalist


m I,unları, bu karışıklıktan dolayı davranış bozukluklarının
IfİnlriVisıyla akıl-zihin hastalıklarının sebebinin (bizim tasavvur
İğimi.' ilahî menşeli ruha tam inanmadıkları hâlde paradok-
• elm.ık) ruh olduğunu iddia ederler. Bir yanılsama olarak da
l ( i i ı Mİıatsızlıkları ruhsal özürlülük olarak tarif ederler. Hâlbuki
İt, Ali.ıh tarafından insanın bedenine üflenmiş ilahî bir kaynak-
: Mıılı. <ıkıl, his, şuur, irade ve vicdan gibi manevî kaynaklardan
• h ı m u olmadığı gibi bunlar aracılığı ile bütün manevî fonksi-
lllnıinı ifa eder. Durum bundan ibaret olduğu hâlde, ruhun
iah.ıli'inulan veya hastalığından bahsedilemez.

I Davranış bozukluğu gibi ortaya çıkan anormal durumun


Hıghi d,ıha çok ruhî fonksiyonlarda aranmalıdır. Mesela beyin-
| ruha veya ruhtan beyne bilgi iletilmesinin önünde beyin-
il vi'v.ı bedendeki herhangi bir maddî veya manevî arizadan
•fynnık veya nefsanî) kaynaklanan engeller söz konusu olabilir.
I t ı h , hu gibi durumlarda akıl ve iradeye dayanan sinyallerini
» I H ' .ıktaramaz veya beyin bunları sağlıklı bir şekilde alamaz,
peyin, bu durumda gerekli işlemleri sağlıklı olarak yapamaz,
^ p ö m bu tahlil sonucunda bu gibi zihnî arızaların, ruhtan değil,
(Uh U'den münasebetinin sağlıklı kurulması önünde engel teşkil
pten beyindeki problemlerden kaynaklandığını söyleyebiliriz. O
^âh U' ı Lıvranış bozukluklara (aklî ve iradî olmayan davranışlara)
al nı,.ın rahatsızlığın adı "beyin hastalığı-hasarı" veya "zihinsel
jpiiılrılük" olarak tanımlanabilir.13 (Bkz. Tablo 1).

P • lönılllü, Ö. Said; Akıl ve İrade Ruhumuzda; Sızıntı; Sayı: 317; Haziran


aoo;., s. 238.
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

Tablo 1: Akıl-Ruh Ekseninde Seküler (Pozitivist)


Bilimler ve Manevî Bilimler (ilahiyat)

Seküler Bilimler (Psikoloji) Manevî Bilimler İlahiyat)

Görünmeyen bir öz olarak ta- Bütün teorik yaklaşımlar ruhun •


Ruhun Varlığı savvur edilen ruhun varlığı veya varlığı ve fonksiyonları üzerin- 1
yokluğu tartışılmaz. den kurulur.
Ruh, beynin veya sinir sistemi- Beyin (akıl, zihin), ruhun bir ]
Ruh-Beyin nin bir fonksiyonudur. Ruhsal âleti, bir fonksiyonudur. Zihin 1
(Zihin) İlişkisi olaylar, zihinsel olaylardır ve dâhil, bütün manevî (ruhî)
organizmanın tepkileridir. olaylar, ruh kaynaklıdır.
Bu gibi hastalıklar, ruhtan ziya- •
de ruhun bir fonksiyonu olan
Akıl (zihin) ve ruh fonksiyonları
Ruh-Akıl akıldan veya aklî mekanizmalar- I
karıştınldıklan için, akıl hastalık-
Hastalıkları daki (süreçlerdeki) arızalardan I
ları (zihinsel özürlülükler) ruhsal
İlişkisi meydana geldiği için, akıl
hastalıklar olarak algılanır.
hastalıkları (zihinsel özürlülükler) 1
olarak ifade edilebilir.
İnsan, öldükten sonra ruhu ile İnsan, ölüp maddî özelliğini
Ruh-Ahiret ahirette yaşayıp yaşamadığı kaybettikten sonra da ruhu
İlişkisi konusu işlenmez. Ölüm sonrası sayesinde ahirette ebedî olarak 1
hayat, konu dışındadır. yaşar.
Akim Akıl, pozitif bilimler, sosyal so- Akıl, maddî-manevî bilimler,
Beslenme rumluluk duygusu ve toplumsal ruhî kaynaklar (vicdan, kalp) ve fl
Kaynaklan değerlerle aydınlanır. manevî değerlerle aydınlanır.

6. Manevî Sosyal Hizmetler ile Pozitivist Sosyal


Hizmetler Mukayesesi

Pozitivist (Profan-Dünyevî) ve manevî sosyal hizmetlerin içe-


riği ve kapsamı birbirinden şöyle ayrılabilir.

a) Pozitivist bilimler, olgusal gerçekliklerden hareketle bilgi


elde edip, eşyanın ve maddî varlıkların mahiyetini araştırır. Po-
zitivist sosyal hizmet anlayışında ve uygulamasında maneviyat,
insanın haleti ruhiyesi ve psişik hallerinden oluşmaktadır. Pozi-
tif bilimlere dayanan statükocu sosyal hizmetler, fizikî âlem ve
varlıkların yanında kişilerin tutum ve davranışların üzerinde yo-
ğunlaşıp, davranışların toplumsal normlara göre değiştirilmesini
amaçlamaktadır.
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 38

• Manevî bilimler ise, olgusal gerçekliklerin ötesine giderek,


Iffin >•,uîık sebebini ve hikmetini araştırır. Manevî bilimle-
HypiMiı sosyal hizmetler anlayışında, hem fizik ötesi âleme,
f^ ile l'.hmin fıtratına ve ruhuna yönelme vardır. Manevî sosyal
nlvr, hem insanın manevî hallerine yönelir, hem toplumsal
IM 1 ı bunların oluşumuna katkı sağlayan manevî değerlerin
(MIniM.lı ilgilenir, hem de kişinin ahiretini düşünerek, manevî
«I««ılil. (jorevlerini üstlenir. Kişinin manevî kaynaklarının gün
j|ınn ı,il .artarak, tutum ve davranışlarında tabiî bir değişimin
p b edilmesine yönelik hizmetlerde bulunur.
İn 1>Io 2: Temel Değerler İtibariyle Seküler (Pozitivist) ve
Manevî Sosyal Hizmetler

Şekiller Sosyal Manevî


Hizmetler Sosyal Hizmetler
İnsan ve insanın gözlenebilen
İnsan ve insanın gözlenebilen ve iç alemindeki gözlenemeyen
Ntmus!!
faaliyetleri (davranışları). (fakat idrak edilebilen) bütün
faaliyetleri.
İnsan ruhunu ve zihin (akıl) dâhil
hiliıır.rl İnsan zihnini ve sosyal davranış- bütün ruhî (manevî) kaynakları
iU.Mletl larını anlamak. ve bu çerçevede insan davranış-
larını anlamak.
Sosyal ve manevî uyum yoluyla
Sosyal uyum yoluyla kişilerin
8myal kişilerin dünyevî ve uhrevî
dünyevî mutluluğuna yardımcı
Mifliflirl saadetleri (manevî huzurları) için
olmak.
yardımcı olmak.

Marifetullah (Allah'ı bilme) ve


Kııtsrtl Hümanizm ekseninde insan ve
muhabetullah (Allah'ı sevme) ek-
IU.I,.İleri toplum sevgisi.
seninde insan ve toplum sevgisi.

-Manevî Danışmanlık (Manevî


-Psiko-Sosyal Danışmanlık
Sm<,ları Telkinler)
-Sosyal Rehabilitasyon
-Manevî Rehabilitasyon

Vahye (Kuran ve Sünnet) ve


Bilgi
Pozitivist bilimlere dayanan müspet bilimlere dayanan bilgiler.
K.iynağı-
bilgiler. (Bilimsel bilgi) (Hikmete dayalı şuurî-bilinçli
Türü
bilgi)
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

Aslında pozitivist ve manevî bilimlerin sahası ayrı olmasına


rağmen bu iki eksende oluşan pozitivist ve manevî sosyal hiz-
metlerin gaye ve hedeflerinin yine de aynı olduğunu söylemek
mümkündür. Sadece niyet ve bakışın yanında yöntemler fark-
lıdır. Manevî bilimler, bilimsel araştırmalarla elde edilen bilgiyi,
Allah'a iman ve O'na yakın olmak için bir vasıta bilirken, poziti-
vist bilimler, bilimsel çalışmaları sadece bilgi olsun diye yapar.

Pozitivist bir bilim dalı olan seküler sosyal hizmetler, bilgi


kaynaklarını bilimsel bilgi ile sınırlı tuttuğu için (kapalı sistem),
uygulamaya dönük faaliyetleri de, maksadın hâsıl olmasına yet-
miyor. (Bkz. Tablo 3)

Manevî sosyal hizmetler ise, müspet bilimlerden yararlan-


dığı gibi vahiy kaynaklarına da müracaat edip hikmet dolu bil-
gilere kavuşur. Düalist ve açık sistem çerçevesinde zahiri batınla,
dünyayı ahiretle, bedeni ruhla, davranışları kişinin iç alemiyle
birleştirmek suretiyle elde edilen şuurî bilgiler, zihinlere bütün-
cül bir perspektif kazandırır. Maneviyat ve gayb ile ilgili konu-
lar (Allah'ın zatı, ruhun mahiyeti, manevî âlemler vb.) hakkında
beşerî meleke, akıl ve diğer zihnî imkânlarla sınırlı bir şekilde bilgi
sahibi olunur. Şuurî bilgi ise, gayb (metafizik) konusunda her za-
man açık ve somut bilgi vermese de imana, kalbe ve hatta akla
mesnet ve takviye teşkil edecek çok boyutlu fikir ve kanaat sağla-
ması açısından önemli bir kazanımdır. 14. (Bkz. Tablo 3)

Manevî bilimler, pozitivist (bilimsel) bilim yoluyla sadece in-


sanın bu dünyada elde edeceği mutluluğu ya da huzuru amaç
edinmez, bunun ötesinde Allah'ın rızasını ve ahiret hayatını ka-
zanma gayelerini de güder.

Pozitivist bilimler ekseninde uygulanan sosyal hizmetlerde


öteki âlem kaygısı güdülmediğinden amaç, sadece bu dünya ile
sınırlıdır. Ancak meseleye İslâm dini zaviyesinden bakacak olur-
sak ister pozitivist bilimler, isterse manevî bilimlerler olsun ara-

14 Bulaç, Ali; "Başka Bilim, Başka Dünya"; Zaman Gazetesi; 02.04.2005.


MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 40

tin i|.ıye ve hedef açısından kesin bir ayrım yoktur. Çünkü


idini, hem pozitivist (bilimsel) bilim çalışmaları kapsammda-
(fMvnl hizmetler, hem de dinî bilimler ekseninde manevî sos-
hi.-ıni'lleri aynı derecede önemsemektedir. Kişinin dünyevî ve
.««adeti için, insanın lehine ve menfaatine olan her türlü
s
mi='*I ve manevî bilgi ve verilere ihtiyaç vardır.
Dünyevî boyutuyla bilgiden ve sosyal hizmetten maksat
ttııı hem ruhen, hem de maddeten saadetini temin etmek
(U'i iki yaklaşım da zaten bunu hedeflemektedir. Demek ki
P ' a göre pozitivist bilimlerle manevî bilimler, içerik açısından
İ n l i olanları konu edinmiş olsalar da dünyevî gaye ve hedef
"Unda aynı amaca yöneliktirler. Ancak meseleye daha geniş
} boyutta özellikle metafizik ve uhrevî boyutuyla baktığımızda,
sn. "i sosyal hizmetlerin amacı, kişinin sadece dünyada değil,
B e t t e de gerçek ve kalıcı mutluluğa erişmesidir.

Manevî sosyal hizmetler, tıpkı profan sosyal hizmetler uygu-


n u n ! . m gibi, profesyonelce hizmet sunar. Ancak, hizmet yakla-
l i f t ve anlayışında uhrevî unsurları ihmal etmez. Acıları paylaş-
» n , ı>',iko-sosyal dertlere çare bulma (sosyal rehabilitasyon) ve
muhl'-mel sıkıntıların önünü keserek (koruyucu sosyal hizmet-
le!), Inınların yerine şahsî (kişisel) ve içtimaî (sosyal) barış, huzur,
hutluluk, saadet, sevinç ve neşe ikâme etmek, gerek manevî, ge-
h ! • • profan (dünyevî) sosyal hizmet uygulamalarının müşterek
Bifekt't noktalarıdır.

Manevî sosyal hizmetler, bunun ötesinde bütün insanların


elli,lı saadeti kazanmaları için, kişilerin manevî dünyalarına
tin İni,ip eder. Buna göre, insanların geçici dünya hayatıyla il-
yili I'.ı/ı psiko-sosyal ve ekonomik sıkıntılarını giderme, burada
hu *uı içinde yaşamalarını sağlama, sevgi ve muhabbet besleme,
n. mı.ı ve yardım etme gibi hususlar, sosyal hizmetlerin sadece bir
ynnıııı teşkil eder. Gerçek sosyal hizmet anlayışının tam ve olgun
lıflii hu (bütüncül sosyal hizmetler), insanları ahirette de ebedî
K n i u z ) bir mutluluğa kavuşturmak için, dünyevî sosyal çalış-
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

malarda da manevî destek hizmetlerini ortaya koymakla gerçek


leşir. Bu açıdan manevî sosyal hizmetler, kişilerin hem dünyevî
hem de uhrevî mutluluğunu sağlama amacını güder. Kişilerin
sonsuz saadet diyarına sağ salim varana kadar dünyada sosyo
ekonomik ve manevî yönden güçlü ve sağlıklı olmanın yanında
sırât-ı müstakîm (manen doğru yol) üzere bulunmaları yönünde
gayret gösterir.

Pozitivist sosyal hizmetler, manevî unsurlardan sadece aklı


ön plânda tutar. Felsefesi çoğunlukla akla dayanır ve insanların
ürettiği fikirlerden oluşur. Kalbî ve vicdanî duyguları, önemse-
mez. Önemsemediği için, muhatapları akıllarını kalbî ve vicdanî
istikamette kullanmasını öğrenemedikleri için, nefislerine yöne-
lirler ve farkına varmadan ruhlarını ona hizmetkâr yaparlar. Şey-
tanın yardımıyla da kişileri, nefislerine esir ederler. Nefislerine
göre yaşayanlar, hayatın sadece dünyevî yönünü gördükleri için,
maddeperest ve dünyaperver olurlar. Pozitivist sosyal hizmetler,
kişilerin yaşadıkları olayların perde arkasındaki kaderi görmez ve
her şeyi sağır, kör, şuursuz bir tabiata verir.

Oysa manevî sosyal hizmetler, kalbin ve vicdanın kuman-


dan yapılmasını, bu yolla aklın işletilmesini ve ruhun aydınlatıl-
masını savunur. Nefsi birer hizmetkâr kabul eder ve diğer manevî
latifeleri işleterek, insanı manevî bir hayata mazhar kılmak ister.
Manevî sosyal hizmetler, kâinatın ustasını bildirir, O'nun hikmet
ve kudret dolu eserlerini gösterir. Ruhuna, vicdanına, kalbine ve
dolayısıyla Yaratan'a manen kulak verilmesini öğütler. Bu öğüt-
leri esas alan herkes, zahiren kötü gibi görünen şeyleri dahî, ilahî
bir nimet olarak algılar ve gerçek saadete ulaşır.

7. Manevî Sosyal Hizmetler ile Mistisizm


(Spiritisızm) Mukayesesi

Kutsalın doğrudan tecrübesi anlamında yeni dinî hareketler-


de sıkça görülen mistisizm, genel anlamda ruhun aşkla Tanrı'ya
veya mutlak varlığa bağlanması hâlidir. Mistik akımlar, keşif, sez-
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 43

İ vsy.ı ilham yoluyla Tanrıyla, kutsalla veya manevî âlemle doğ-


Uılmı iletişim kurarak, hakikate ulaşmayı ve ruhen aydınlanmayı
Ifımı l.ıtlnr. Tanrıyla kurulan ilişkiler mahremlik ve gizlilik ekse-
»>'!>' ı i'ieyan ettiği için, dış dünyadan soyutlanma esastır. 15

• Çeşitli formlar altında birçok dinin, mezhebin (Yahudi-


|, K.nlıbalah) ve Uzak Doğu felsefelerinin (Budizm, Hinduizm,
^bun, Mrditasyon, Nefes alma egzersizleri, Ayurveda tıbbı vb.)
İyini iı'ki mistik programlar, İslâm dininin ve sosyal bilimlerin
•ffU'l kaynaklarından esinlenerek düalist bir yaklaşımla oluş-
itınıl.ıiı manevî sosyal hizmetlerin programlarından temelde
laummen farklıdır. Gerçi her iki programda da ruh-nefis-beden
mu-İ mizmaları kullanılarak kişinin maddî-manevî rahatlaması
sBpInıur. Ancak gerek niyet, gaye ve yöntemler açısından her iki
Bfü§râmın özellikleri birbiriyle örtüşmez.

Mistik programların içeriğinde Allah'a ve toplumun üyeleri-


ne lı.u-.ı sorumluluklar, insanın düşünce, duygu ve davranışlarını
Ipııı ini edici ilâhî değerler sistemi ve bu bağlamda Allah ile kul
BinMtıdaki manevî bağı kuvvetlendirecek ibadet türleri (namaz,
illin, istiğfar, tevekkül, teslimiyet, sabır, şükür vb.) yer almaz.

M.ınevî sosyal hizmetler, manevî kaynakların geliştirilmesi-


ni, sndıîce ruhî.haz sağlamak için değil, Allah'a yaklaştıran bir
mm, olduğu için önemser.16 Gayesi, muhataplarına marifetullah
(Alini ı * i tanımak), muhabettullah (Allah'ı sevmek) ve ibadetullah
1
l! ılı'.ı ibadet etmek) yollarını göstermek ve manevî-ahlâkî-
§» ayni sorumluluk içinde Allah'ın rızasına uygun bir hayat yaşa-
ııı ıl.Hma yardımcı olmaktır. Maneviyatın güzel ahlâk anlayışını,

I", Isırman; Mehmet Ali; Din Sosyolojisi Terimleri Sözlüğü; Rağbet yayınları;
I'.tanbul; 2004; ss. 153-154.
İti Allah rızasına uygun bir hayat yaşayan her Müslümanın kalbî hayatında
manevî haz türünden bazı güzel hâller geçebilir. Bunlar, manevî kaynakları
ı loğru ve yerinde kullanmanın tabiî sonuçları veya manevî yolculukların
(ibadetlerin) yan tesirleri veya ilahî ikramlardır. Bunlar bizatihi istenmez
,ııırak gayri ihtiyari olarak verildiğinde de Allah'a şükredilir.
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

hâllere ve tavırlara taşımak isteyen manevî sosyal hizmetler, kişi-


nin dünyevî ve uhrevî görevlerini aynı değerde önemsemesini ve
hayata bütüncül bir şekilde bakmasını sağlar.

Diğer mistik öğretilerde ise, gaye, manevî kaynakları ve ruhî


melekeleri kendi zâtı adına inkişaf ettirmek ve birtakım metafi-
zik güçleri kullanabilir hâle getirmektir. Mistik hizmetlerde hedef,
insanları madde âleminden, cinlerin ve bazı ruhanî varlıkların
yaşadığı âlem-i misalle manevî irtibat sağlamak ve o âlemin bazı
olağanüstü hâllerini ve zevklerini onlara yaşatmaktır.17

insanlar, fıtraten eşit yaratıldıkları için, manevî kaynaklarını


belli egzersizlerle aktif hâle getirebilirler. Allah'ın Rahman sıfatı-
nın bir gereği olarak madde ötesi harikuladelikler de yaşayabilir-
ler. Ancak, bazı metafizik hâllerin yaşanmış olması, insanı tevhidî
bir çizgide mutlak anlamda Allah'a götüreceğine bir işaret değil-
dir. İnsan-kâinat-Yaratan münasebetini bütüncül bir perspektiften
ele almayan mistik akımlar, kişilerin imanlarını kuvvetlendirecek
yöntemler sunmak yerine günlük hayatın ruhî ve zihnî sıkıntı-
larından kısmî ve geçici uzaklaştıran bazı kolektif veya bireysel
ritüeller tertiplerler.

İlahî kaynaklara dayanan manevî sosyal hizmetler, felsefi,


hümanist ve spritüel bakım modellerinden farklı olarak insanı,
nefsî zaafları ile birlikte manevî ve fıtrî boyutlarıyla ele alır. Manevî
sosyal hizmetler, insana "acz" ve fakr" yönleriyle kul olduğunu
hatırlatıp, potansiyel kalbî ve vicdanî yetenekleri ve fakat nefsî
zaafları sebebiyle ilahî bir Kudret'e olan ihtiyacını bildirir ve onu,
Yaratan'ı ile daimî irtibata davet eder. İster zengin, ister yoksul,
ister sağlıklı, ister hasta, kim olursa olsun kimse, kendi başına
Yarataridan kopuk olarak mutlu olamaz. Manevî huzur, Allah'a
inanmak ve O'na kullukla mümkündür.

17 Ferda, Fatih ve Aydm, Selim; İslâm ve Mistik Öğretiler; Sızıntı; Sayı: 312;
Ocak 2005; s. 580.
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 44

i Mnııcvî Sosyal Hizmet Uygulayıcılarına


püyeıı Görevler

-pişinin bedenî ve sosyal sağlığının yanında ruh sağlığının da


^ • î n i ı v i i , onun tam bir iyilik hâlinde olması açısından önemli-
nı.ılist ve seküler bir anlayışa dayalı sosyal hizmet uygu-
llstıncl.ı kişilerin ruh sağlığı ile ilgilenen uzmanların başında
Kptıİ'il: ve psikologlar gelmektedir. Bunun yanında sosyal
K m u?inanları da tıbbî sosyal hizmet çalışmaları kapsamında
• j p r ı n psikolojik sorunlarının çözümünde yardımcı olmakta-
rfltİHI
Rıılıı sorunlar yaşayan ve(ya) manevî risklerin tuzağına
• i ı ı m kişilerin sosyal ve manevî rehabilitasyonlarıyla ilahiyat
|en!i in.ıııevî terapistlerin (sosyal ilahiyatçıların) de ilgilenme-
I fnuuıl.un hatta elzemdir.18 Sosyal hizmetlerden beklenilenle-
letİıiıı bir şekilde ortaya çıkması arzu ediliyorsa, bütüncül bir
Byişn dayalı sosyal hizmet uygulamaları kapsamında manevî
• § | ı i yı mtemlerine de yer verilmelidir.

I m Mı disiplinlerden gelen uzmanlar, sosyal hizmetler alanm-


İ | ıjpfjişik fakat birbirini tamamlayan yaklaşımlarla karşılıklı fikir
H Vifişinde bulunarak, sosyal hizmet verdikleri kişilerin sorun-
inun ı İnha etkin çözümler bulabilirler. Sosyal hizmetlere muhtaç
ütün Kışı ve ailelerin güvenini kazanmış sosyal hizmet uzmanın
İİMt-m fa/la disipline ait bilgi ve tecrübelere sahip olması ve bun-
«11 n/ütnseyerek çalışma alanında uygulayabilmesi, şüphesiz
Ijfmt'll.'rin etkinliğini önemli derecede artıracaktır.

I )ı ılayısıyla bir ilahiyat uzmanının (din görevlisinin-manevî


einpislıu) sosyal hizmet alanlarında davranış (psiko-sosyal)

E Mnıırvî Terapist (Sosyal İlahiyatçı), sosyal, manevî ve tıbbî (psikolojik veya


(imI-.u somatik) sorunları olan kişilere ilahî-manevî destek hizmetleriyle ye-
nil İpti sağlıklarına ve manevî huzura kavuşmalarına yardımcı olan sosyal
ve manevî bilimler alanlarında multi-disipliner eğitim almış olan uzman
İlahiyatçıdır. Bkz. Seyyar, Ali; Sosyal Hizmetlerde Bakım Terimleri: Manevî
leıapist.
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

odaklı modelleri bilmesi ve uygulaması ne kadar önemli ise, sos-


yal hizmet uzmanının da manevî odaklı yaklaşım modellerini öğ-
renmesi ve hizmet programına koyması da o kadar elzemdir.

8.1. Manevî İhtiyaçların Tespiti ve Manevî Sosyal


Hizmet Plânının Oluşturulması

İnançsal (dinî) telkinlerle ve itikatla tedavi sürecinde manevî


sosyal hizmet aktörleri, aktif olarak görevlerini ifa etmeden önce
kişilerin manevî ihtiyaçlarını tespit etmelidirler.

Manevî ihtiyaçlar, kişinin, Yaratan'ıyla dinamik ilişkisini sür-


dürmesi için gerekli olan temel gereksinimlerdir. Kişinin manevî
kaynaklarını harekete geçirmesine yardımcı olan ihtiyaçların ba-
şında gelen istekler şunlardır: a) Ferdin umut besleme ihtiyacı,
b) Hayatın anlamı ve amacına yönelik cevapların bulunması, c)
Sevgi ve ait olma ihtiyacı, d) ibadet etme isteği, e) Hastalığın
hikmetini anlama ihtiyacı, f) Ölüm sonrası sorulara tatmin edi-
ci bir şekilde cevap verilmesi ve ahiret ile kaygıların giderilmesi
ihtiyacı.

Manevî ihtiyaçlar, fiziksel gereksinimlere göre daha soyut ve


karmaşık olduğu için, ölçümü nispeten güçtür. Bununla birlikte
kişilerin manevî ihtiyaçlarının tanımlanması ve bu ihtiyacı kar-
şılayacak uygun bir bakımın sağlanması, kişinin mutluluğu için
önemlidir. Bunun için, ilk önce maneviyatın doğası ve bütün fert-
ler tarafından nasıl ifade edildiği konusu aydınlatılmalıdır. Çünkü
sağlık için manevî ihtiyaçlar, vücudu oluşturan fiziksel organlar
kadar önemli bir unsurdur, hepimizin gözlemlediği fiziksel durum,
zihnimizi ve ruhumuzu etkileyebilir. 19

Manevî ihtiyaçlar, tüm insanlar için önemlidir. İnsanlar, bu


ihtiyaçları, beşerî münasebetler yoluyla veya Yaratan'larına yö-
nelerek giderirler. Bakıcı personelin bütün insanları bu bakış açı-

19 Ergül Şafak, Bayık A (2004) Hemşirelik ve Manevi Bakım, Cumhuriyet


Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, cilt:8, Sayı:l, s. 39-40.
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 46

•ğtsılmdirmesi, kişilerin sağlığını bütüncül olarak sağlama


• î t i .ıııemlidir. Renetzky'e göre maneviyat ile ilgili ihtiyaç
0
ti ll.jtll

l i lnv.it, acı çekme ve ölüm kavramlarının anlamı, amacı


pin>'"i <jüç bulma ihtiyacı: İnsan, yaşamak için bir sebebe
M |lı ıv.ıt ve eğer bu varsa kişi, hayata olumlu bakar ve yaşa-
İileı ()lümün, yokluk olmadığını idrak eden insan ise, ölüm
•fitin hazırlık yapar.

•i I I Inyata ümit bağlama ihtiyacı: İnsanların yaşama umudu


JliıI.ıı büyükse, hastalığı yenme şansları da o oranda artar.
)pik lı.-v.talık durumlarında ise hayata, uhrevî bir boyut ka-
^itılm.ık, ölümden sonra da hastalıksız bir hayatın devamına
Iflik İnanç geliştirilir ve kişilerin umudu korunur. Umut; dav-
î h ı m cn temel motivasyon kaynağı ve hayata dair en etkili
^ ^ • i t (k'leceğini biçimlendirmek, umut sayesinde ancak olur.

i ) Ki ,inin iç dünyasında Yaratan'a inanma ve O'na güven


^ t ı t a ıl ıliyacı. Aklî mekanizmalarını fıtrat ekseninde kullananlar,
• i i musibet ile karşılaşırlarsa karşılaşsınlar, her şeyin Allah'tan
•jifllnr inanırlar ve tevekkül, teslimiyet, sabır ve şükür içinde
Hanim mı korurlar.

• Alınan bilim adamları Weber ve Frick, hastaların manevî ih-


•|lmının belirlenmesine dönük olarak (hekimlerin de uygula-
'M)< ı''|i) bir soru formatı hazırlamışlardır.21

n) I lastanın maneviyata bakışı nasıl ve inancı var mıdır?

10 I Ustanın özel hayatında bu inancın yeri ve etkileri neler-

İfVV.11', Ali; Sosyal Hizmetlerde Bakım Terimleri (Ansiklopedik Sözlük);


i Şellı.ıtlı Eller Yayınları; Ankara; 2007: Manevî İhtiyaçlar.
I Wt?bci' S, Frick E.; Zur Bedeutung der Spiritualitât von Patienten und Bet-
reut'in in der Onkologie; Manual Psychoonkologie; München; 2002;.ss.
İlin 109
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

c) Hasta, herhangi bir dinî cemaate mensup mudur vey


mensup olmak ister mi?

d) Hekimin rolü: Hekim, hastanın manevî beklentileri veya'


sorunlarıyla nasıl ilgilenebilir?

Christina Puchalski, manevî ihtiyaçların tespitinin yanındii


manevî kaynakların da ortaya çıkmasını sağlayan kapsamlı biı
soru formatı hazırlamıştır: 22

a) Kime bel bağlayarak, ümit var oluyorsunuz? Gücünüzü


nerden alıyorsunuz?

b)Hayatınıza bir mana kazandıracak bir şey var mıdır?

c) İmana dair hangi inançlar sizin için önemlidir?

d) Kendinizi manevî insan olarak mı yoksa dindar insan ola-


rak mı görüyorsunuz? 23

Bakım aktörleri, manevî bakım hizmetlerini etkin bir şekil-


de yürütebilmeleri için, plânlı ve sistemli bir şekilde hareket et-
melidirler. Bunun için de kendileri manevî sosyal hizmet plânı
hazırlamalıdırlar. Manevî sosyal hizmet plânı, kişinin fizikî ve
psiko-sosyal sorunlarının yanında özel manevî ihtiyaçlarını be-
lirleme ve bu ihtiyaçlarının giderilmesinde manevî insan modeli
ekseninde oluşturulan bir plândır. Kişiye sunulacak manevî sos-
yal hizmet programının içeriği ve sıklığını detaylı anlatan bu yazılı
plân, manevî sosyal hizmetler verilmeden önce hazırlanır. Ha-

22 Puchalski C, Romer AL; Taking a spiritual history allows clinicians to un-


derstand patients more fully; J Palliative Med 3; 2000; ss. 129-137.
23 Bu sorudaki manevî ile dindar kavramları, birçok okuyucumuz için belki
aynı anlam taşıyabilir. Ancak, buradaki ince ayırım, tıpkı ICF'nin tanım-
lamalarında da görüldüğü gibi, maneviyatın, mutlak olarak dinle bağlan-
tısının olmadığı yönündedir. Buna göre, bir insan, manevî değerleri be-
nimseyebilir, ama dindar, yani herhangi bir dine mensup olmayabilir. Batı
Dünyası'nm pozitivist aydınları, her ne kadar bu ayrımı yapıyorsa da, biz
kitabımızda ve özellikle manevî bakım modelinde maneviyat ile dini ve
dolayısıyla "manevî" ile "dindar"ı eşanlamlı tutuyoruz.
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 48

k İifhflsında atılacak adımların birbirleriyle ilişkisi aşağıdaki


ya göredir:

î ) Kişinin manevî ihtiyaçlarının belirlenebilmesi için, kişi


UiMHİn manevî sorun ve potansiyelleri ekseninde bilgi top-
lîiik v.ıiıi kişinin maneviyatı (manevî durumu veya boyutu)
İlgili lulgi edinmek vr değerlendirmek. Bu bilgiler, öncelikle
• g h fide edilir. Bu mümkün değilse aile fertlerinden yardım
:hel.iln (Mesela: a) Manevî sorun: Kişide ölüm korkusu mev-
l|tl!i, b) Manevî potansiyel: Kişi, inançlıdır ve ahiretin varlığına
sııinnl.ı.ulır; Manevî İhtiyaç: Ölüme olumlu bakma ihtiyacı).

't j Kişisel manevî sorunlara ve sıkıntılara göre teşhisin ko-


b|n (Cienel Teşhis: Manevi sıkıntı mevcuttur. Kişi, ölüm ötesi
İtelim bilmediği için ve günahlarının da çok olduğunu düşün-
B ü (1,111, cehenneme gideceğini düşünmekte ve korkmaktadır).

I• ) Manevî sosyal hizmet hedeflerinin belirlenmesi. (Hedef:


pjtim l.ı ulaısunu gidermek ve kişiye ümit aşılamak).

t >\ ) Manevî sosyal hizmet programı kapsamında manevî tel-


Mü yöntemlerinin belirlenmesi. (Uygun yöntemler: a) Allah'ın
mııu'tlnin genişliğini anlatmak; b) Tövbenin önemini vurgula-
-i 1) Allah'tan ümit kesmemenin manevî faydalarını göster-
Miük vd)

' 1 ) Manevî sosyal hizmet programının aktif olarak uygulan-


ItPtsı (I İygun görülen spesifik telkinleri, belirli bir süre için ikna
lih i Inilı bir dille iletmek).
f
6 ) Uygulanan manevî sosyal hizmetlerinin etkinliğinin de-
•flindiıfilmesi. (Kişideki düşünce değişikliğini, hâl ve hareketle-
n i l (fspit etmek ve değerlendirmek).

/ ) Klkinlik neticelerine göre, plânın (yeniden) gözden geçi-


• ı ı ı t sl ve gerektiğinde yeni teselli araçlarına başvurulması. (Tel-
(«iniltin etkisiz kalması durumunda teskin edici yeni tavsiyelerde
bulunmak veya farklı uygulamalara geçmek).
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

Manevî sosyal hizmet uygulamalarında aktörlere (hekim


sağlık elemanı, sosyal hizmet uzmanı, manevî terapist, bakıcı
personel, hemşire vb) düşen ilkesel görevler kısaca şunlardır:24

1.) Manevî ihtiyaçlara yönelik teşhis yapılırken (manevî sos-


yal hizmet plânını oluştururken), mevcut ve muhtemel bedenî
problemler kadar kişinin manevî kaynakları aracılıyla psiko
sosyal gücünü tespit etmek.

2.) Kişinin manevî kaynaklarını telkin ve destek yöntemleriy-


le harekete geçirmek.

3.) Kişinin dünya görüşünü ve bakış açısını değiştirmek veya


inançlarından döndürmekten ziyade kişinin ifade ettiği manevî
ihtiyaçlarına cevap veren çabalarda bulunmak.

4.) İhtiyaç doğrultusunda sunulan manevî sosyal hizmetler,


aktörler ve kişiler arasında güvenilir, samimî ve duyarlı bir ilişki
üzerine kurulmalıdır.

5.) Manevî sosyal hizmetler, kişinin sosyal ve manevî kay-


naklarını dikkate alan ve dinî uygulamalara da imkân tanıyan bir
şekilde plânlanmalıdır.

6.) Aktörler, manevî sosyal hizmet plânında uygulamaya


dönük unsurlarının yazılı olarak yer almasının önemini bilme-
lidirler.

Manevî sosyal hizmetler alanında aktif görev alan aktörler,


kişiye, ailesine ve topluma manevî danışmanlık ve rehberlik hiz-
metlerinde bulunabilmelidir. Zaten aktörlerin görevleri, kişilere
manevî tekâmül yollarını göstermek ve manevî kaynak ve haslet-
lerini doğru yolda kullanmalarına yardımcı olmaktır. Bunun için,
kişinin iç temizliği, kalb temizliği; kalbini her türlü bozuk inanç
ve düşüncelerden ve kötü huylardan arındırılmasına destekçi
olunmalıdır. Manevî sosyal hizmetler alanında çalışmak isteyen

24 Ergül Şafak, Bayık A (2004) Hemşirelik ve Manevi Bakım, Cumhuriyet


Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, Cilt: 8, Sayı: 1, 44.
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 50

(ftılı meslekî bilgilerinin yanında ileri seviyede ahlâkî ve


V«9iH-ırınm bulunması şarttır. Özellikle bu hizmette şefkat
jsn m ıl', önemlidir. Sabırsız, katı kalpli, acımasız ve duygu-
ijfjisf. manevî sosyal hizmetler alanında çalışmamalıdır. Bu
Mg Bfnli'syonel olarak çalışacak kişi, sosyal ve manevî hiz-
'§f# ilıiıu.u; duyan insanların yanında sadece muhataplarına
pillıiıı personele ve ziyaretçilere karşı şefkatli ve hoşgörülü
jı.ln Yııııi, herkese karşı sâfi ve ivazsız (karşılıksız) sevgi bes-
illfiu Ih lıı

pintin için, acıma, merhamet etme, ilgi gösterme, başka-


| (leıllrrine ortak olma, kederlerini paylaşma, yardımları-
Bj • mazlumların, mağdurların maruz kaldıkları sıkıntıları
• M i n e ve bir anne içtenliğiyle onların üzerine titreme, her-
I .ııı.ıt germe ve sevgi duygu ve hasletlere sahip olmalı-
l ı n n n yanında muhataplarına sadece dünyevî bir sevgi ve
^ İle v.ıklaşmamalı; her fırsatta dikkatleri âhiretin yamaçla-
•Vlı meli ve şefkat hislerini, insanlığın ebedî mutluluğu için
•hiflldlr. Şefkatle mamur bir kalbin sahibi olması gereken
İVİ Sosyal hizmet uzmanları, Yaratan'ın rahmâniyet gölge-
•Jtıulıl.K insanlara hep incelerden ince davranmalı ve bütün
j^lleiını bu anlayışa göre ayarlamalıdır.
ÂB SÜRECİNDE TÜRKİYE'DE MANEVÎ
SOSYAL HİZMETLERİN ÖNEMİ
(TÜRKİYE-ALMANYA-ÖRNEĞİ)*

Ali Seyyar*, Saadettin Özdemir*

< .İRİŞ

luıkiye'de sosyal hizmet sisteminin eksikliklerinin ve yeter-


mİPtinin olduğu konuyla az çok ilgilenen herkes tarafından
liıu'M bir gerçektir. Bu yetersizliklerin başında, personelin ni-
:)• Ve niceliği, ekonomik nedenler, toplumun konuyla ilgili bi-
î|üi liı'ıi, sosyal hizmet veren kurumlar arasındaki organizasyon
liuMnğu gelmektedir. Diğer taraftan eksikliklerden birisi, belki
• ı i i memlisi, "Sosyal Hizmet Uzmanı" yetiştiren yükseköğre-
1 pfı m jiamlarmın yetersizliğidir. Sosyal hizmetler eğitimi, belirli
M t , «ilan ve türlerine yoğunlaşamadığı için, kendi içinde uz-
ıiiıla .111<ı sürecine girememiştir.

I Inn sayıca, hem de belirli uzman alanlarına yönelik spesi-


« • ! • ' i ı a n ı m a sahip sosyal hizmet uzmanları yetiştiremediğimiz
iı|, buyıin, kanun ve yönetmelikler emretmesine rağmen, bir
(= l ımim ve(ya) alanda25 Sosyal Hizmet Uzmanı bulunma-
-

• I Hynnat İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Dairesi; I. Din Hizmetleri Sempoz-


I MIH ılı (Bugünü ve Geleceği); Ankara-Kızılcahamam; 03-04 Kasım 2007.
I Pitıl Dr.; Sakarya Üniversitesi; İİBF Öğretim Üyesi.
Vıd I iıjç Dr., S.Demirel Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi., Öğretim Üyesi
Hu kurum alanlar başlıca şunlardır; SHÇEK 'e bağlı kuruluşlar, hastaneler,
I ı • • a v l e r i , ıslahevleri, her türlü özür grubuna hizmet veren dernek ve ku-
fUhı^l'Vr, Üniversiteler, çocuk mahkemeleri, çocuk merkezleri, Aile Araştır-
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

maktadır. Kurum ve kuruluşlar istediği halde yetişmiş elemanın


bulunamayışı sebebiyle, kadrolarında nitelikli personel istihdam
edememektedirler.

Ülkemizde sosyal hizmetler alanındaki yapılanmayı, AB ül


keleri veya özellikle Almanya bağlamında karşılaştırdığımızda biı
takım farklılıkların olduğu hemen anlaşılacaktır. Bu farklılığı, iki
açıdan kategorize edebiliriz. İlk olarak Batı'da bizden farklı ola
rak hizmet verenler anlamında bir farklılık vardır. O du ülkemiz
de Dinî (Manevî) Sosyal Hizmet verecek elemanların olmayışı,
daha doğrusu bu veya buna benzer adla görevi tanımlanmış biı
meslek dalının ve erbabının bulunmayışıdır. İkinci olarak ise, Al
manya gibi bazı AB ülkelerinde Teoloji Fakültelerine veya Meslek
Yüksek Okullarına bağlı olarak (Dinî) Sosyal Hizmetler eğitim ve
öğretimi veren bir bölümün (dersin) Türkiye'de İlahiyat Fakülte-
lerinde veya Sosyal Hizmetler Bölümünde şimdiye kadar açılma-
mış olmasıdır.

AB ile müzakerelerin yapıldığı, uyumla ilgili hususların tar


tışıldığı bir dönemde AB ülkelerindeki uygulanmakta olan ve
ülkemizde de insanımızın manevî sağlığı açısından faydalı olan
güzelliklerin, değişikliklerin ve çağdaş uygulamaların vatandaş-
larımızın hizmetine sunulması, doğal bir sosyal hakkın kendisine
verilmesi olacaktır.

Tebliğimiz de öncelikle AB ülkelerinde ve Almanya'daki fiili


durumdan bahsettikten sonra Türkiye'de "Dini Soysa Hizmet-
ler Uzmanı"na (Sosyal İlahiyatçı'ya) ihtiyaç duyulan bazı örnek
alanların uygulama durumunu ortaya koyacağız. Tebliğimizde
bu farklılıkları doğru okuyup yorumlamak ve ülkemiz insanı için
bilimsel temelleri ve nitelikleri olan objektif bir çözüm önerisi
sunmak öncelikli hedefimiz olacaktır.

ma Kurumu, yerel yönetimler, Kızılay, Iş-Kur, Kamu ve özel sanayi kuruluş-1


lan; Bakım merkezleri, Huzurevleri; Rehabilitasyon merkezleri; Korumalı
işyerleri, Meslekî rehabilitasyon merkezi; Aile Danışma Merkezleri vb.
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 55

I. AB Ülkelerinde Sosyal Hizmetler ve Kurumsal


Yapısı

1.1. Sosyal Hizmetlerin Kavramsal Boyutu

ı Sosyal hizmetler, "kişi, grup ve toplulukların yapı ve şartla-


1.ur im doğan ya da kendi denetimleri dışında meydana gelen
İm I. ııi, zihnî ve ruhî eksikliği, fakirlik ve eşitsizliği gidermek veya
pnlhııak, toplumun değişen şartlarından doğan sosyal sorunları
pilimlemek, insan kaynaklarını geliştirmek, hayat standartları
•ilf.lıı mek ve yükseltmek, fertlerin birbirleriyle ve sosyal çevresi
Ş Uyum sağlamasını kolaylaştırmak maksadıyla insan şeref ve
•py.ıyetine yaraşır eğitim, danışmanlık, bakım, tıbbî ve psiko-
Hısy.ıl rehabilitasyon alanlarında devlet veya gönüllü-özel kuru-
Hşlnı tarafından sistemli bir şekilde ifa edilen hizmet programla-
IflHitt bütünüdür".26

, 'iosyal hizmetlerin görev alanına aşağıdaki faaliyetler gir-


. {nakildin27

• Kişilerin, içinde yaşadıkları sosyal ortamda yeniden aktif


•bilmeleri için, maddî ve psiko-sosyal yönden desteklenmesi.

• Olumsuz hayat şartlarının ve engellerin kişilerin kendi gay-


Marlyle ortadan kaldırabilmeleri ve inisiyatif sahibi olmaları yö-
HltKİr örgütsel destekle bulunmak, gruplar oluşturmak.

• • Sosyal çevreyi daha duyarlı hâle getirmek ve akrabalık


•yn kı nnşuluk ilişkilerini geliştirerek ortak sosyal sorumluluk şu-
i yaygınlaştırmak.

I * Sosyal hizmet alanlarını ve mesleklerini, ihtiyaca binaen


Hk'h a .ırtırmak, toplam kalite anlayışı çerçevesinde vatandaşa

IjevV'ir; Ali; Sosyal Siyaset Terimleri; Beta Yayınları; İstanbul; 2002; s.


518,
• pBUe*r, R.; Personenbezogene Soziaidienste; Begriff, Qualitaet und Zu-
ktınll, Wiesbaden; 2002; ss. 25-45.
T. O.
«RCTYES ÜNİVERSİTESİ
Mitfr rvsifc, m..:— r>.
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

ve özellikle sosyal hizmetlere ihtiyaç duyanlara etkili bir şekilde


ulaştırmak, denetimin sağlanması ile ilgili kanunî çerçeve oluş-
turmak.

• Sosyal hizmetler alanında yetkili ve etkili olabilecek kişi,


kurum ve kuruluşlar arasında işbirliğinin temini. Sivil toplum
örgütlerinin ve gönüllülerin sosyal faaliyetlerinin desteklenmesi
yönünde siyasî, kültürel ve kanunî destek.

• Kişilerin spesifik veya karmaşık sorunların çözümü, bazen


tek bir sosyal hizmet uzmanı tarafından sağlanamayacağından
sosyal çalışmaların bilim ve meslekler arası işbirliği çerçevesinde
yürütülmesi gerekmektedir.

Sosyal hizmetler, hangi sosyal alanda veya hangi sosyal


gruba yönelik faaliyetlerde bulunursa bulunsun, sorunlu veya
ileride sorunlu olabilecek kişilerdeki göz ardı edilmiş potansiyel
güç ve imkânlarını ortaya çıkarmaktadır. Psiko-sosyal sorunun
çeşidi ve boyutu ne olursa olsun, fıtrî kabiliyetlerin bütünüyle
kaybolamayacağından yola çıkarak, insanların kabiliyetlerini,
maneviyatlarını ve ümitlerini canlı tutmak, sosyal hizmetlerin ka-
rakteristik hususiyetlerindendir. Sosyal hizmetlerin başarısı, sos-
yal hizmetlere bizzat ihtiyaç duyan kişinin gizli potansiyellerinde
saklıdır. Bunları gün ışığına çıkartmak, sosyal bakım uzmanın da
ihtisas alanıdır.28

Avrupa'da sosyal hizmetler bilim ve mesleğinin, ana hatla-


rıyla üç özelliği vardır:29

• Sosyal hizmetler uzmanı (sosyal çalışmacı veya sosyal pe-


dagog) psikolojik ve sosyo-ekonomik sorunlarla karşı karşıya
gelmiş olan kişilere danışmanlık hizmetleri çerçevesinde bilgiler
sunar, sosyal hayata ait değişik alternatifler göstermekte ve kişile-

28 Mühlum, A.; Zur Notvvendigkeit und Programmatik einer Sozialarbeitsvvis-


senschaft. In: VVendt, W.R. (Hrsg.): Sozial und wissenschaftlich arbeiten.
Freiburg i. Br.; 1994; ss. 42-50.
29 www. job-future.de (Erişim: 26.09.07)
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 55

•İçrekleri için sağlıklı bir şekilde karar almalarına destekçi ol-


ktndn Sosyal çalışmacı bunun yanında özellikle psiko-sosyal
|jltım ihtiyaç duyan kişilerin günlük hayattaki sorunlarını
bii Ikî çözebilmeleri için, özellikle bunalım ve kriz anlarında
iıinlı.ılede, inisiyatif sahibi olmaları yönde motive edici telkin-
I v«' netice itibariyle kişinin psiko-sosyal rehabilitasyonuna
kı<h bulunmaktadır.

• Kişilerin özel sorun, konum ve ihtiyaçlarına göre, mevcut


inini düzenlemeler ekseninde gerekli girişimlerde bulunulmak-
ıi I lurıtma göre kişiye aynî ve nakdî yardım yapılmakta ve
taktiğinde başka kurumlardan profesyonel anlamda psiko-
ynl destek almaları için yönlendirilmektedir.

• I lizmetlerin etkin, rasyonel ve plânlı bir şekilde yürütüle-


lim ı için, kurumlar arasında işbirliği sağlanmaktadır. Sosyal
•ilciler uzmanı, bu görevi yerine getirirken, organizasyonel
BuUsiyle koordinatör olarak aktif rol almakta ve sosyal hiz-
piHi' muhtaç kişi ile sosyal kurumlar arasında köprü vazifesini
"fliu'î.ledir. Sosyal çalışmacının, bu görevi layıkıyla yerine ge-
dilmesi için, "Sosyal Yönetim" bilgileri ile donatılması gerek-
•t&dir.

i V AB Ülkelerinde Sosyal Hizmetlerin Kurumsal


| llnvutu ve D i n î Kurumların R o l ü

I Ali lilkelerinde sosyal hizmetler uygulamalarının kurumsal


I Miıi.mizasyonel yapının özellikleri, birbirinden çok farklıdır,
• y ııye olan ülkelerin her birisi, bir diğerinden farklı olarak,
H r l i siyasî, kültürel, sosyal, tarihî ve dinî parametrelerine bağlı
hini', sosyal politika (sosyal güvenlik) ve bu çerçevede sosyal
Bfflelk'r sistemlerini geliştirmişlerdir.

Hu I iaşka ifadeyle, tarihî süreç içinde oluşan kendine has bir


|iH§. <. kültürel yapının etkisiyle ülkelerin sosyal hizmet anlayışın-
p k l farklılıklardan dolayı da farklı sosyal sistemler oluşmuştur.
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

Örneğin, bazı AB ülkelerinde sosyal hizmetler, kamusal kurum


lar tarafından sunulurken, bazılarında ise tamamen Sivil Toplum
Örgütleri (STÖ) 'ne bırakılmıştır. Bazı ülkelerde ise orta yol tercih
edilerek, sosyal hizmetler sunumunda karmaşık sistemler mey
dana gelmiştir. Ancak, STÖ ve ticarî maksatlı sosyal kuruluşlara
yer verildiği sosyal hizmet sistemlerinde devlet himayesinin ya>
nmda denetim de sistemin önemli bir parçasıdır.

AB'nin sosyal hizmetler sistemini tahlil ederken, birbirinden


farklı üç oluşumun veya modelinin ortaya çıkmış olduğunu tespit
edebiliriz:30

a) İskandinav Modeli

Bu ülkelerde sosyal hizmetler ve bakım uygulamaları, daha


çok devlet ve mahallî idareler tarafından yürütülmektedir. STK,
bu çerçevede lobi faaliyetlerinin yanında sisteme destek verici bir
rol üstlenmektedir.

b) Anglo-Sakson Modeli

Sosyal hizmetler alanında profesyonel katkılarda bulunabi-


len ve amme menfaatine uygun hizmetlerde bulunan STK, sos-
yal sistem içinde yer almakta ve özellikle sistem içindeki boşluk-
ları ve eksikleri tamamlama açısından önemli bir fonksiyon icra
etmektedirler.

c) Korporatif Model (Almanya, Avusturya, Benelüks


Ülkeleri, italya O l u ş u m u )

STK, plânlı ve sistemli bir şekilde kamusal refah politikala-


rı ve sosyal hizmetler uygulamalarına sürekli olarak dâhil edil-
mektedir. Bunun neticesi olarak, STK ve özellikle dinî kurum-
ların, sosyal koruma programlarının içindeki payı hayli yüksek

30 Führ, Axet; Europaeische Konferenz der sozialen Dienste; Barcelona;


05.-07.06.2002; ve www.socialeurope.com (Erişim: 28.09.07).
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 57

fhnlti.ı ve sosyal sistemin vazgeçilmez bir parçası hâline gel-


•Ni'iİn. Örneğin Almanya'da Evangelik Kilisesine bağlı olarak
^jplk'fl gösteren "Diakonische Werk", kendine ait hastane, yaşlı
K h n ı merkezi, huzur evi, rehabilitasyon merkezi, aile danışma
•tîuvı gibi bir çok sosyal kuruluşta 400 bin üzerinde personel
» ş t i ı maktadır. STK, sadece kurumsal sosyal hizmetlerin sunu-
•Hihıln değil, sosyal hizmetler ve sosyal bakım eğitimi alanında
p ) önemli bir yer almaktadır.31

Al i nin kendi içinde farklı sosyal politikalar ve sosyal hizmet-


li uygulaması, aslında sosyal dayanışma, sosyal yardımlaşma,
Insyal '.orumluluk, sosyal ahlâk, sosyal pedagoji (halk eğitimi
• y n ) insan terbiyesi) gibi sosyal konu ve alanların millî bir nite-
• Imu lığının bir işaretidir. Tanımlama ve ifade ediliş biçimlerinin
•gtıııi'1,1 psiko-sosyal ihtiyaçların, ülkelere göre değişiklik arz et-
ti >. AB'deki sosyal hizmet uygulamalarının monolitik ve yek-
£ niılayışından uzak bir şekilde gelişmesine sebebiyet vermiş
HJufjunu söyleyebiliriz.

'.ı-.lemlerdeki farklılıklara rağmen, AB ülkelerinin sosyal hiz-


•Ifilrı ile ilgili temel stratejik hedefler (vizyon), görevler (misyon),
•Aksiyonlar, kalite anlayışı gibi kriterler noktasında benzerlikler
•yliiıuıı.ıktadır. Sosyal hizmetler alanında karşılaştıkları sorunlar
•t! hemen hemen aynı olmaktadır. Demografik değişimin bir so-
lu ı < ıharak toplum içinde artan yaşlı nüfus, sosyal yapının ve
İfelhl.l'' aile yapısının değişmesi, buna paralel olarak evlenme
İtenin! ıtıın azalması, "single" hayatını tercih edenlerin sayısın-
u k i nılr., artan boşanmalar, madde bağımlısı, işsizlik, gizli yok-
lUİluk ve ahlâkî sapmalar gibi sorunlar, sosyal hizmetlerin üzerin-
den pelmesi gereken konulardır.

İeyvnr, Ali; Teorik ve Pratik Boyutuyla Sosyal Bakım; II. Baskı; Şefkatli
i h i n Yayınları; Ankara; s. 89.
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

2. Almanya'da (Dinî) Sosyal Hizmetler Eğitimi ve


Kurumsal Yapısı

2.1. Örgün Eğitim K a p s a m ı n d a Sosyal Hizmetler

Almanya'da örgün eğitim düzeyinde sosyal hizmetler eğiti


mi, genelde 9 yıllık temel eğitimi tamamlandıktan sonra değişik
isimler altında faaliyet gösteren 3 yıllık meslek okullarında veril-
mektedir. Sosyal içerikli meslekî eğitim, hem devlete ait meslek
okullarında, hem de kiliselerin ve dinî cemaatlerin özel eğitim
kurumlarında sağlanmaktadır. Almanya'da sosyal hizmetler kap-
samına giren bilim dallarının eğitimi, diğer meslekî eğitim prog-
ramlarından farklı olarak, resmî devlet okullarından ziyâde Özel
Sosyal-Sağlık-Teolojik Eğitim Kurumlan aracılığı ile yürütülmek-
tedir. Bir başka ifadeyle, sosyal hizmetler için ihtiyaç duyulan ara
elemanların meslekî eğitimi, ağırlıklı olarak dinî kuruluşlar ara-
cılığı ile gerçekleştirilmektedir. Eğitim için yapılan masrafların fi-
nansmanı ise, Sivil Toplum Kuruluşlarının kendi kaynaklarından
ve devletin teşviklerinden sağlanmaktadır.32

2.2. Yüksek Eğitim K a p s a m ı n d a Sosyal Hizmetler

Sosyal hizmetler yüksek eğitiminin sivil-resmî örgütsel yapısı


ve dağılımı, yine sosyal nitelikli örgün eğitimine benzer nitelikler
taşımaktadır. Almanya'da sosyal hizmetler yüksek eğitimi, hem
(Özel) Meslek Yüksek Okullarında, hem de (Özel) Üniversiteler-
de verilmektedir. Almanya'da sosyal hizmetler, genelde Sosyal
Çalışma ve Sosyal Pedagoji şeklinde iki ana dala ayrılmaktadır.
1980 yılından beri sosyal hizmetler alanında yüksek eğitim gör-
mek isteyen öğrenciler, Sosyal Pedagoji ile Sosyal Çalışma bilim
dalları arasında tercih yapabilmektedir. Sosyal pedagoji, yaşlılar,
kadınlar, aileler, özürlüler ve yabancılar gibi değişik sosyal kesim-
lerin eğitimleri ile ilgilenirken, Sosyal Çalışma, kişilerin daha çok
psiko-sosyal ve meslekî uyumları üzerinde yoğunlaşmaktadır.

32 Seyyar, Teorik ve Pratik Boyutuyla Sosyal Bakım; s. 90.


MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 59

M i w . i l Çalışma, genelde üniversitelerde okutulan sosyal pe-


c bilimi ile yakından ilişkili olduğu için, bazı Meslek Yüksek
•(»nı h 1.1 Sosyal Çalışma (Sozialarbeit) ile Sosyal Pedagoji,
jfed llıli'likli Çalışma" (Soziale Arbeit) çatısı altında birlikte
Bılın.ıkladır. Her iki bilim dalının birleştirilmesinin yanında,
İ j|»i I'ilıın dalından sadece birisini tercih eden öğrencilere ih-
Brihi.i .ilanlarına göre diğer sosyal bilim dallarının dersleri
} Umulmaktadır. Örneğin, Sosyal Tıp veya Özel Eğitim gibi bi-
SfMl.ııını da okuyan öğrenciler, hasta, yaşlı ve(ya) özürlülere
pül> lıbbî ve psiko-sosyal rehabilitasyon ve bakım hizmetleri
HfiMu tuiumlarda görev alabilmektedirler.33

I Diplomalı sosyal çalışmacı veya eğitimci olabilmek için, ge-


i| ' 'l yıllık Meslek Yüksek Okullarında okumak gerekmektedir.
I lisnnsln antropoloji, teoloji, psikoloji, sosyoloji, sosyal psiko-
İ |t»sy,ı| siyaset, tıp, iktisat, pedagoji, kamu yönetimi, siyaset,
p l hukuk gibi dersler verilmektedir. Ana lisans dersleri ise
pjhli ı >l.ırak sosyal hizmet uzmanlık alanlarına yönelik olmak-
l^lt Netice itibariyle örencilere iştigal alanlarına göre davranış
piuli'iı ile ilgili uygun teknik ve stratejiler gösterilmekte, sosyal
•Bl e| l''im toplumsal, estetik, ahlâkî, hukukî ve dinî boyut ve
pisnıı.ıl.ırı ile ilgili temel bilgi ve tecrübeler aktarılmaktadır. Eği-
•itı.nvcsinde meslekî tecrübe kazanabilmek için, bir yıl pratik
ptn>' du yer verilmektedir. Genelde 3. ve 6. sömestride her-
H|i (ılı sosyal kurumda veya alanda stajyerlik yapılmaktadır.34

f İt .lı k Yüksek Okullarının sayısal zenginliği ve bununla ilgili


J i k ııu•/un ettiği öğrenci sayısı açısından daha gelişmiş oldu-
^hıı söylemek mümkündür. Almanya'da 180 üzerinde Meslek
• t k 1 'kulunda sosyal hizmetler kapsamında değerlendirilen
•İflk bilim dallarının eğitimi verilmektedir. Başta Sosyal Ça-

I f^rleı. Mırlıael; Soziale Arbeit - Ein Lehr- und Arbeitsbuch zu Geschich-


lş, Aııhı.ıben und Theorien. Weinheim und München: Juventa; 1994; ss.
in 10
I iMiromodule.com (Erişim: 28.09.07).
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

lışma ve Sosyal Pedagoji olmak üzere Serbest Zaman, Sağlık ve


Sosyal Hizmetler, Geragoji (Yaşlılar Eğitimi), Özel Eğitim35 ve
Rehabilitasyon, Kültür ve Medya Pedagojisi, Sosyal İlahiyat,
Sosyal Hukuk ve Sosyal Yönetim37 gibi bölümlerde veya ana bi-
lim dallarında genelde 4 eğitim yılı üzerinden uygulama ağırlıklı
dersler verilmektedir. Diğer taraftan 14 üniversitede de lisans ve
yüksek lisans seviyesinde sosyal hizmetlerle ilişkisi olan meslek
alanlarında sürekli olarak eğitim programları açılmaktadır.

Sosyal Hizmetler Yüksek Okullarında daha çok sosyo-psiko


lojik sorunların pratik çözümüne yönelik uygulamalı dersler ve-
rilirken, Üniversitelerde ağırlıklı olarak teorik, sosyal pedagojik,
idarî ve hukukî konulara ağırlık verilmektedir. Üniversitedeki sos-
yal hizmetler eğitimi, Meslek Yüksek Okullarından farklı olarak
daha çok idarî, pedagojik, hukukî konulara ağırlık vermektedir.
Diğer taraftan sosyal pedagoji ile ilgili akademik dersler, ağırlıklı
olarak örgün eğitimin dışındaki alanlara yöneliktir. Örneğin halk
eğitimi, çocuk terbiyesi (Pedagoji), yetişkinler eğitimi (Androgo-
ji) ve yaşlılar eğitimi (Geragoji) üniversitelerde önemli bir yere
sahiptir.

Almanya'da 1985-1995 döneminde meslek yüksek okulla-


rından her yıl mezun olan sosyal hizmet uzmanlarının (sosyal pe-
dagog ve(ya) sosyal çalışmacı) sayısı, ortalama olarak 53 binden

35 Özel Eğitim, bedenî, aklî, ruhî ve(ya) hissî gelişimi ağır şartlar altında an-
cak sağlanabilen kişilerin psiko-sosyal sorunlarıyla ilgilenen bir bilim da-
lıdır. Kişinin şahsî özellikleri ön plânda tutulduğu gibi, aile, sosyal ortam
gibi çevresel faktörler de dikkate alınmaktadır. Özürlü pedagogları, özürlü
çocuk ve yetişkinlerin eğitimini sağlayan özel ana okullarda, özel okullarda,
korumalı işyerlerinde, hastanelerin çocuk psikiyatri bölümlerinde, rehabili-
tasyon merkezlerinde görev almaktadırlar.
36 Sosyal İlahiyat, din bilimleri (Din Psikolojisi, Mukaddes Kitaplar; Din
Ahlâkı; Maneviyat vb) yanında sosyal hizmetler ile ilgili temel konulan içe-
ren bir bilim dalıdır.
37 Sosyal Yönetim, sosyal hizmetler sunan kurumların yönetim ve organizas-
yonu, insan kaynaklan yönetimi, finansman ve proje yönetimi ile konulara
ağırlık veren bir bilim dalıdır.
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 61

feitıs! çıkmıştır. Böylece 10 yıl içinde bu sayı, hemen hemen


kullanmıştır. 2000 yılında sosyal hizmet alanında tam veya
I yun olarak çalışan meslek uzmanlarının sayısı ise 125 bin
fcdndır.38

•ynlordan yaklaşık olarak sadece 6 bini, üniversitelerden


sın olan sosyal hizmet uzmanlarıdır. Esnek çalışma im-
Ih»inin artması ile birlikte sosyal hizmetler alanında part-time
Ihlmın oranı son 15 yılda % 23'ten % 35'e yükselmiştir,
m Yııksek Okullarından mezun olan ve aktif olarak çalışan
I I İn 'met uzmanlarının yaş gruplarına göre dağılımı şu şekil-
li (Yıl: 2000): a) 50 yaş ve üzeri: % 14; b) 40-50 yaş % 41; c)
W ynv % 35; d) 30 yaş ve aşağısı: % 10. Almanya İş Bulma
T IM i it M n iti kayıtlarına göre, 1994 yılından beri işsiz sosyal hiz-
I yinnnlannın sayısı ise 7 bindir.39

f î i Almanya'da Dinî Sosyal Hizmetler


(Klıchlîche Sozialarbeit)

•otsyal İlahiyat, ilahiyat (din eğitimi) ve sosyal hizmetler


h i "'dagoji ve sosyal çalışma) bilimlerinden oluşan bir bilim
lıesk'k dalıdır. Sosyal İlahiyatçı öğrenciler, sosyal hizmet uz-
• i r i n a verilen temel dersleri almak mecburiyetinde oldukları
li fiiu pedagojisi, psikolojisi ve ahlâkı gibi konular hakkında
lıilıjl Mİıibi olmaktadırlar.

f '• • • .ıl İlahiyatçı olarak yetiştirilen öğrenciler, eğitimleri so-


l l a hmıl dinî eğitim, hem de sosyal pedagoji ve sosyal ça-
h nlnnında kalifiyeli eleman olarak çalışabilmektedir. Sosyal
llyntı.ılıii', gerek kiliselere ait sosyal kurumlarda, gerekse dev-
I i|ffll'jiksosyal hizmet kurumlarında ya sosyal hizmet uzmanı
.(İh mlıimı (ilahiyatçı) olarak veya her iki fonksiyonu birlikte

•pttltiisı has Bundesamt (STBA), Fachserie 11, Reihs 4.2 Prüfungen an


İM,u İm İmlen 2001, VViesbaden; 2002.
l^üi'Vriı. İrorik ve Pratik Boyutuyla Sosyal Bakım; s. 94.
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

üstlenerek sosyal ilahiyatçı (Seelsorger) unvanıyla görev alabil


mektedir.

Özellikle ölümcül bir hastalığa yakalanmış hasta ve hastJ


yakınları ile ilgilenmek, onlara "ölüme refakat hizmetleri" kapsJ
mmda manevî telkin ve destek hizmetleri vermek, intihara meyil
li kişilerin manevî dünyalarını tamir etmek, aile içi şiddete marulj
kalmış aile fertlerine manevî destekli psiko-sosyal yardımlarda
bulunmak, modern hayat ile örf ve gelenekler arasında kalmış v J
manevî boşluklara itilmiş gençlerin sorunlarına çözüm üretmek,
hapishanede yatmakta olan mahkumların manevî ihtiyaçlarım
karşılamak ve genelde dinî yönden sapma gösteren ve bunaJ
lımlara girmiş kişilere manevî rehabilitasyon hizmetleri sunmak
Sosyal İlahiyatçıların görev alanlarına girmektedir.40

2.4. A l m a n y a ' d a Dinî Sosyal Hizmetler Eğitimi

Sosyal İlahiyat eğitimi, meslek liseleri ve üniversitelerin ya-


nında kilise ve dinî cemaatlere ait olan 4 yıllık Meslek (Teoloji)
Yüksek Okullarında verilmektedir. Bu okullarla kayıt yaptırabil
mek için, genelde 10 yıllık örgün eğitimin dışında sosyal veya,
dinî hizmetler alanında en az bir yıl gönüllü veya görevli olarak
çalışma şartı aranmaktadır. Herhangi bir mezhebe bağlı meslek
yüksek okulunda okuyabilmek için, bu okulun resmen temsil et-
tiği inan. Sistemin bür üyesi olma şartı aranmamakla beraber
genel anlamda okulun Hırisityan manevî görüşlerine yakın olma
şartı aranmaktadır.

Almanya'da gerek evangelik, gerekse katolik kiliseye bağlı


50'nin üzerinde İlahiyat Fakültesi vardır. Bunun yanında yine
değişik Hıristiyan mezheplerine bağlı toplam 31 meslek yüksek
okulu bulunmaktadır. Dinî meslek yüksek okulların 18'inde dört
yıllık dinî sosyal hizmetler bölümü yer almaktadır. Bu bölümlerde
öğrenciler, genelde farklı dönemlerde belirli bir süre için (genelde

40 Seyyar, Teorik ve Pratik Boyutuyla Sosyal Bakım; s. 99.


MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 65

bil) losyal alanda pratik olarak faaliyetlerde bulunmakta ve


İıtı sı ıiıunda bir tez hazırlamak mecburiyetindedirler.41

i'im sosyal hizmetler bölümlerine sahip olan meslek yük-


•I ııllarındaki ana ve seçimlik derslerde okulun hedef kitle-
b Piihacı doğrultusunda bazı farklılıklar bulunmakla beraber
Tfekltt aşağıdaki dersler verilmektedir: 1.) Hukukun temelleri;
Hayal siyaset; 3.) Sosyal hizmetler; 4.) Sosyal çalışma yön-
len. !>.) Sosyal hizmet kurumlarında dinî sosyal hizmetler; 6.)
!ıl hizmetlerinde (hastanelerde) dinî sosyal hizmetler; 7.) Or-
?! dini sosyal hizmetler; 8.) Okullarda dinî sosyal hizmetler
Mttilik ve Danışmanlık Hizmetleri); 9.) Hapishanelerde dinî
al hı.'.metler; 10.) Sosyal psikoloji; 11.) Sosyal pedagoji; 12.)
nl p.ıtoloji; 13.) Sosyal tıp; 14.) Yabancı dil; 15.) Sosyoloji;
IjeİM'fe; 17.) Ahlâk; 18.) Hıristiyanlığın Temelleri; 19.) Etnik
İİtti ı'inlıklar; 20.) İktisat; 21.) Demografi; 22.) Dezavantajlı
• i t (Özürlüler, yaşlılar, hastalar vb.); 23.) Gerontoloji (Yaş-
I'illini); 24.) Özel Eğitim; 25.) Sosyal Bakım; 26.) Manevî
İM

Almanya'da yaklaşık olarak 35 bin sosyal ilahiyatçı (Seelsor-


I deni'jik sosyal alanlarda "dinî sosyal hizmetler" adı altında
İı- I <|i dermektedir. Bunlardan % 40'i meslek liselerinden, %
II Mt-'.lrk Yüksek Okullarından ve % 27'si ise Üniversitelerden
ııitlur.42

M Hııaya kadar vermiş olduğumuz bilgilerin AB üyesi bazı


bt özellikle Almanya'da genel olarak sosyal hizmetler,
|tb ile dinî sosyal hizmetlerle ilgili bir bakış açısı vermesi ve
!•>' • ıl<'ki dinî sosyal hizmetlerin gayesi ve hukukî dayanakla-
İh 'I' 'i|iu ve net olarak anlaşılması açısından önemli olduğunu
İnmekteyiz. Yine bu bilgilerden hareketle; Türkiye'de İlahiyat
Ûlteleılnde "Dinî Sosyal Hizmetler Bölümü"ne ve bu bölüm

: b,ludis-online.de/Studinfo/studienfach. (Erişim: 28.09.0/)


h.'lftlgten- und Arbeitslosenstatistik der BA, 2003; Nr. 89.
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

mezunu "Dinî Sosyal Hizmetler Uzmanı'na (Sosyal İlahiyatçı'ya!


olan ihtiyaç, objektif olarak değerlendirilebileceği kanaatindeyi;
Diğer taraftan AB üyesi ülkeler ve Almanya'da sosyal hizmeil
rin bir ayağını oluşturan dinî sosyal hizmetlerin ülkemiz insanın
da sunulması, bu hizmetlerden yararlanma imkânı sağlanması!
insan hakları ve sosyal haklar çerçevesinde gayet doğal bir hali
olduğunu düşünüyoruz. Batı'daki insanların manevî rehabilitaM
yon amacıyla faydalandıkları imkânlardan ülkemiz insanın d<ı
yararlanması ne kadar doğal olduğu gerçeğinin herkes tarafın
dan kabul edilebileceğini düşünüyoruz

3. Türkiye'de Sosyal Hizmetlerde Dinî Yaklaşımlar

3.1. Dinî Sosyal Hizmetlerin Kavramsal Açılımı

Dinî veya manevî sosyal hizmetler; sosyal hizmet alanların


da ortaya çıkan dinî içerikli problemlerin çözümünde gerçekleşen
danışmanlık ve rehberlik faaliyetidir. Bir başka ifadeyle sosyal
hizmet sürecinde, sosyal hizmetten yararlanan kişilerin (hastaki
rın, tutuklu ve mahkûmların, SHÇEK Kuruluşlarında barınanla-
rın)ihtiyaç duydukları ve dinî sosyal hizmetler alanında uzmanlık
ve formasyona dayalı olarak verilecek olan hizmetlerdir.

Dinî sosyal hizmetler; sosyal hizmet anlayışını, kişilerin maJ


nevi duygu ve düşüncelerine yönelerek biçimlendirme isteğidiı
Hem manen hem maddeten insanın mutluluğunu hedefleyen
sosyal hizmet uygulamaları manevi çalışma kişilerin sosyal bi
linçlenmeleri ve topluma uyumları için üstün karakter geliştir-
meye yönelik sosyal ve manevi eğitimi esas alan bir uygulama
biçimidir.43

İnsanın hem maddi hem de manevi dünyasının sağlıklı


olabilmesi, huzur ve refaha kavuşabilmesi için; bedeni ve ruhi

43 Ali Seyyar, Sosyal Hizmetlerde Manevi Bakım, Şefkat Elleri Yayınları, An-I
kara; 2007; s. 133.
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 65

Mk'n'.l.irinin karşılanması, sorunlarının çözümlenmesi gerekir,


ştunl hizmete muhtaç insanların dinî kaynaklı problemlerinin
uıiımı sadece dinî bilgi sahibi olmakla ortadan kaldırılabilecek
inil ıı Lssit bir iş (uğraş) değildir. Çünkü bu alanda çözüm ürete-
ilint'li için, rehberlik yapacak kişinin hem sosyal hizmet alanın-
a tırılı de ilahiyat alanında uzmanlık bilgi ve becerisine sahip
Im'h .i gerekir. Mevcut durumun konuyla ilgili bir çözüm üret-
İRıilOİ ortadadır. Sorunun pansuman tedbirlerle giderilebilmesi
mümkün görülmemektedir. Probleme katkı ve kalıcı çözüm
|in'i ek yollar aranmalıdır.

Iıiıkiye'de İlahiyat Fakültelerinde halen yürürlükteki olan


|mn göre alınan eğitim sonucu sosyal hizmet alanları olan has-
ıe, hapishane ve diğer sosyal hizmet kurumları için bir formas-
t• verilmemektedir. Okullardaki din eğitimiyle, camideki farklı,
pİHIii'deki hastanın psikolojisiyle, hapishanedeki mahkûmun
ılı)Jisi birbirinden tamamen farklıdır. Bütün bunlar özel uz-
liMiılıl-, ve eğitimi gerektirmektedir. Ülkemizde bu hizmetler ma-
p l gönüllülük ve kişisel beceriler gibi isteklere bırakılmıştır.
mlİMikı Batı'da bu hizmetler Kiliseye bağlı ve kilisenin özel uğra-
Iftlnnı içerisine girmektedir.44

B 7. Dinî Sosyal Hizmetlerin Kanunî Dayanağı

' •< ısyal yansımaları olan manevî ihtiyaçların karşılanması ve


•İlit't'i sorunların çözümlenmesi, manevî sosyal hizmetler ala-
|fl i|iı inekle beraber insanlar açısından da bir haktır. Manevî
lunl hizmetler, meslekî faaliyetlerini sadece insanların buna ih-
•>' 11 Jı luğu için değil, insanların hakkı olduğu için gerçekleştirir.
sosyal hizmet mesleğinin ilgisine ve müdahale alanına
• h h' i mesele, aslında hak kavramı temelinde değerlendirile-
Rİİı lir -mların sosyal hayatta karşılaşabildikleri manevî sorun-

I t İmal Tosun, Din Eğitimi Bilimine Giriş, Pegeme A Yayındık, Ankara;


/un,', s. 162.
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

larının çözümüne dönük kanunî düzenlemeler de bu gerekçe il


yapılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (1982)'nın "Başlangıç" kh


mında insanların sadece maddî boyutuyla değil, manevî yöndei
de geliştirilmesi yönünde temel bir açıklama yapılmaktadır. "Hc
Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerdeı
eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak, millî kültür, mc
deniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme v«
maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisini
doğuştan sahip olduğu" ifadesi, insanların manevî gelişimlerini!
devletçe desteklenmesinin gereken bir hak olduğu açıkça kabul
etmektedir.

"Devletin Temel Amaç ve Görevleri" kısmında kişilerin ma


nevî gelişimine dönük daha somut bir açıklama yapılmaktadır
"Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığın
ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demok
rasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğu
nu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk
devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan
siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî
ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışmaktır".45

Buna göre kişilerin manevî gelişimine yönelik şartları hazır-


lamak ve buna uygun manevî sosyal hizmet programları belir
lemek ve uygulamak anayasal bir görevdir. Bir başka ifadeyle
sosyal devlet, vatandaşlarının manevî yönden huzur içinde yaşa
yabilmeleri yönünde bütün tedbirleri almak mecburiyetindedir.

Anayasanın bir başka yerinde "Herkes, yaşama, maddî


ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir
denilerek,46 bir yönüyle manevî bir varlık olan insanın bu bo

45 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası; 1982; m. 5.


46 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası; 1982; m. 17.
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 69

İtlim vurgu yapıldığı gibi, kişiye manevî yönden kendini hem


|ynı.ı, hem de geliştirme hakkı verilmektedir. Dolayısıyla kişi,
hayatın zorlukları karşısında özellikle kendini manevî yön-
lıo'jluk içinde hissetmesi hâlinde, kısacası manevî sosyal
tere ihtiyaç duyması durumunda manevî yönden kendini
llıı.| ve geliştirme adına sosyal devletten bu gibi hizmetleri
H* Hine hakkına sahiptir.

IÇEK Kanunu ise sosyal çalışma eksenindeki amacını;


Utmaya, bakıma veya yardıma muhtaç aile, çocuk, özürlü,
|ı ve diğer kişilere sosyal hizmetler götürmek şeklinde belirt-
r. Sosyal hizmetleri ise "Kişi ve ailelerin kendi bünye ve
şartlarından doğan veya kontrolleri dışında oluşan maddî,
3<M ve sosyal yoksunluklarının giderilmesine ve ihtiyaçlarının
Jıinnmasına, sosyal sorunlarının önlenmesi ve çözümlenme-
ydi dımcı olunmasını ve hayat standartlarının iyileştirilme-
l i yükseltilmesini amaçlayan sistemli ve programlı hizmetler
Itlıilıü" olarak tanımlamaktadır. Bir başka ifadeyle, manevî
lUtıluk içinde bulunan insanlara manevî rehabilitasyon odak-
,'nl hizmetler götürmek suretiyle bu yoksunluğun giderilmesi
alınmıştır.

Mlı.l.K, "Ailenin bütünlüğünü korumak, parçalanmış ai-


Jİh 1',olunmaya, yardıma ve bakıma muhtaç fertleriyle ço-
t ııı.ı her türlü maddî, manevî ve sosyal destek sağlamak;
Mm.i..la gerekli planlamaları yapmak, eğitim faaliyetlerinde
üntml.' görevini de üstlenmektedir.47 Buna göre, ailenin bü-
İğiiniı sağlayabilmek için, sosyo-ekonomik desteği yanında
(Vi di şlek programlarının da hazırlanması ve uygulanması
İfFfltskiedir.

i )İQt*ı taraftan "Kurumca yürütülmekte olan sosyal hizmet

jun i inılh ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu


t i ••.mu m. 9; k: Ek: 24/1/1989 - KHK - 356/2 md.; Mülga: 6/12/1989 -
İ H I ! ' 396/28 md.; Ek: 14/3/1991 - 3703/2 md..
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

faaliyetlerine gerçek ve tüzel kişilerin her türlü maddî ve manevi


katkı ve katılımın sağlanması"48 da teşvik edilmektedir. Dol.ı^
yısıyla gerçek ve tüzel kişilerin, yani sivil toplumun temsilcileri
dâhil herkes gönüllü olarak kurumsal sosyal hizmetlere her türlıl
manevî destekte bulunabilir. Manevî boyutlu sivil destek hizmet
leri, sosyal hizmetlerin etkisini ve kalitesini artıracağı için, devlel,
kişilerin yapacağı bu gibi manevî destek çalışmalarını bir teşvil
politikası olarak ayrıca ödüllendirmektedir.49

Diğer taraftan 2828 sayllı SHÇEK Kanununun genel esas-


lara ilişkin 4. maddesinin k fıkrasında "Korunmaya muhtaç ço-
cukların Türk örf, âdet ve milli ahlâkına sahip, kendisine güve-
nen, insan sevgi ve saygısıyla dolu, Atatürkçü düşünce ve Ata-
türk ilke ve inkılaplarına uygun olarak yetiştirilmeleri, bir iş ve
meslek sahibi yapılmaları, koruma kararı kalktıktan sonra da
toplum içinde izlenmeleri ve imkanlar ölçüsünde desteklenme-
leri esastır"50denilmektedir. Türk örf, âdet, inaç, milli ahlâkı ve
dinin birbirinden farklı olarak düşünülmesi mümkün değildir.
Çocukların, gençlerin, yaşlıların ve rehabilitasyon hizmetinden
yararlanan diğer insanların kanunda belirtildiği şekliyle yetişti-
rilebilmeleri, ancak uzman kişilerce verilecek din hizmeti ve dinî
içerikli ihtiyaçlarının karşılanmasıyla olabilecektir.51

48 1983 tarih ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu


Kanunu; m. 36.
49 Dinî Sosyal Hizmetlerin Kanuni Dayanağı başlığı altında buraya kadar ve-
rilen bilgiler Ali Seyyar'ın Sosyal Hizmetlerde Manevi Bakım; Şefkat Elleri
yayınları Ankara 2007 s.133-136 dan aynen alınmıştır. Ayrıca bkz; Din
Eğitiminin Hukuki Dayanaklarıyla ilgili olarak: Tosun, Din Eğitimi Bilimine :
Giriş, ss. 94-98; S. Hayri Bolay-Mümtaz'er Törköne, Din Eğitimi Raporu,
DİB yayınları, Ankara 1995. ss. 95-111.
50 SHÇEK Kanunu; No: 2828, 27 Mayıs 1983, Sayı: 18059, s. 21.
51 Saadettin Özdemir, Korunmaya Muhtaç Gençlerin Din Öğretimi İhtiyaçla-
rı, İsparta 2002, s.49; Saadettin Özdemir, "Sosyal Hizmetlerde Çocuk ve '
Gençlerin Eğitim Hakları", Birinci Sosyal Hizmetler Şurası, SHÇEK Yayın-
ları, Ankara 2004, ss. 309-317.
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 69

İSI i Dinî Sosyal Hizmetlerin Gayesi

IfltMÎ '.osyal hizmetler; sosyal hizmet götürülen veya bu hiz-


| isleyen hedef kitlenin maddi-manevi olarak huzur ve mut-
İfunfl katkı yapmayı, acıları hafifletmeyi yaraları sarmayı ve
:iwl n 'habilitasyonu hedeflemektedir.

1 1 i ı ıevi çalışmayla, fertlerin iç dünyalarında oluşan tah-


jjlh, lılrata uygun ve ahlaki değerlere göre tamir edilme-
bijinin kendisiyle ve toplumla barışık yaşaması, karşılaştığı
ilamlı 'i le başa çıkmayı becerebilmesi çıkmayı becerebilmesi
W § ilmektedir.52

İ Muı sosyal hizmetler; fertlere ve topluma, her zaman ve ze-


rle l. ıplumun bilinçlenmesini, sağlıklı ve mutlu olmasını, ruhi
pİAlıla karşılaşılan problemlerin çözümlenmesini, manevi
İm. k.ıtşı uyanık olunmasını, tutarlı tutum ve davranış geliştir-
in! I işinin kendisiyle ve toplumla barışık olmasını, hurafe ve
iıınıiı. ve bilgilerden uzak durmasını, benliğini ve iradesini
şiiımı".ini, toplum kaynaklı problemleri çözebilme yeteneği
ph n nü sağlar53

l 1 I Iastanelerde Dinî Sosyal Hizmetler

inil iye'de hastanelerde yatarak tedavi gören hastalara yö-


t ınnnevî bakım veya din hizmetleriyle ilgili uygulamaların
•Şf) yeni ve kısa bir geçmişi vardır. Hastanelerde din ve mo-
fcbıiH İİeri, ilk olarak 1994 yılında Sağlık Bakanlığı bütçe gö-
neU ıı '.ırasında, Bütçe-plan komisyonunda gündeme gelmiş-
pBİın sınıra Sağlık Bakanlığı, II Sağlık Müdürlüklerine vermiş
ItıpH talimatlarda, müftülüklerle işbirliği sağlanarak yapılacak
• • iıimele yardımcı olunması istenmiştir. Bu yazışmalardan
ita | »İM Başkanlığı 19.01.1995 tarihinde il müftülüklerine

r §>yynı, Sosyal Hizmetlerde Manevi Bakım, s. 136.


•isyi'nı. Sosyal Hizmetlerde Manevi Bakım, ss. 136-139
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

gönderdiği yazıyla uygulamayı başlatmıştır. Ayrıca gönderilen


yazıda uygulamayla ilgili detaylara da yer verilmiştir.54

Hastanelerdeki din ve moral hizmetleriyle ilgili uygulama


daha yürürlüğe girer girmez, çoğu haksız ve mesnetsiz birçok
eleştiri almıştır. Yapılan eleştiriler arasında haklı olan eleştirileı
de vardır, ancak bunlar zamanla aşılabilecek ve ilerleyen süreçta
giderilebilecek aksaklıklar olarak düşünülebilir.55

Hastanelerdeki din ve moral hizmetleri uygulaması, Ankara


Tabip Odası Başkanının 12.12.1995 tarihinde (yürürlüğe girdik
ten yaklaşık 11 ay sonra) Danıştay'a açtığı davada, Danıştay Be-
şinci Dairesi, uygulamanın iptali ve yürürlüğün durdurulmasıyla
ilgili bir karar vermiştir. Bunun üzerine Sağlık Bakanlığı 7.06.1996
tarihinde 9129 sayılı bir genelgeyle, hastanelerde başlatılan din
ve moral hizmetlerinin sona erdirildiğini valiliklere bildirmiştir ve
uygulama resmen sona ermiştir.56

Hastanelerde kısa süreli yürürlükte kalan din ve moral hiz


metlerinin uygulamadan kaldırılmasının gerekçeleri oldukça
zayıftır. Bunlar, ya siyasî endişelerin, ideolojik ortama çekilmek
istenmesi veya kişisel nedenlerden ötürü karşı çıkmalar olup, hiç
bir şekilde bilimsel ve insanî bir temeli yoktur. Çünkü din ve mo
rai hizmetleriyle ilgili o dönem yazılı basına baktığımızda, bu tür
yanlı kanaatlerin olduğu çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır.57

Hastanelerde kısa bir süre uygulanan din ve moral hizmetle


ri, hasta yakınları, hastalar, hemşireler ve diğer hastane personeli

54 Nurullah Altaş, "Hastanelerde Dinî Danışmanlık Hizmetleri (Türkiye Uy-


gulaması Üzerine Deneysel Bir Araştırma)" AU İlahiyat Fakültesi Dergisi,
Ankara Ünv. Basımevi, Ankara 1999, s. 599.
55 Altaş, Hastanelerde Dinî Danışmanlık Hizmetleri s. 600.
56 Altaş, Hastanelerde Dinî Danışmanlık Hizmetleri s. 600.
57 Mehmet Altmok, Cumhuriyet Gazetesi, 8.9.1995, s. 2; Doktorlar Hastane
İmamına Karşı, Milliyet Gazetesi, 23.7.1995, s.14. (Bu bilgiler Altaş, Has-
Innrlruli! Dinî Danışmanlık Hizmetleri s. 600"den naklen aktarılmıştır.)
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 71

ıhmayı yapan görevliler tarafından olumlu karşılanırken58,


n ı loktorlar tarafından, farklı gerekçelerden ötürü ihtiyatla
ttılliştir.59
n-.|,melerde din ve moral hizmeti veren görevliler hiçbir
ıcylc ilgili) formasyona sahip olmadan bu görevlere atan-
ıln I latta bazı yerlerde atanan görevliler Fakülte mezunu
tılmnyıp imam, müezzin, kayyım gibi görevlilerdir.60

H fi Cezaevlerinde Dinî Sosyal Hizmetler

İnil iye'de cezaevlerinde manevî rehabilitasyon amaçlı din


letleıı, 1950'lerde başlamış ve değişik aşamalardan geçerek
'mu,-e kadar gelmiştir. Zaman zaman aksamalar olsa da, uy-
fllnı l.ı bir devamlılığın olduğu görülmektedir. Adalet Bakanlı-
I )ll '.'ıî gönderdiği 05.08.1950 tarih ve 17565 sayılı yazısı ile
yrtiı DİB ve Adalet Bakanlığı işbirliği61, 15 Mayıs 2001 tari-
e yııulrlüğe giren ve bugün hâlâ yürürlükte olan protokolle
lehlini almış ve uygulama buna göre yapılmaktadır.62

A'İnlet Bakanlığı ile DİB arasında yapılan yazışmalardan,


vleıiııde yapılmak istenen dinî sosyal hizmetlerle, manevî
tıilil.tsyonun amaçlandığı görülmektedir. Şöyle ki, vaizlerin
«fji irşad ve tebliğ göreviyle, mahkumların işlemiş oldukları
Iniı pişmanlık duymaları, topluma kazandırıldıktan sonra
ı -ıiic işleyerek cezaevine geri dönmemeleri ve iyi bir insan,
ı vnlandaş olabilmelerinin sağlanması, suçu meslek haline
iııeleıınin engellenmesi amaçlanmıştır.

ı e/,»evlerinde görev yapacak olan DİB görevlileri genelde


leı m,ısından seçilmektedir. Vaizlerin olmadığı yerlerde ise;

Alla-,. I lastanelerde Dinî Danışmanlık Hizmetleri; ss. 616-640.


ftUn-ı I lastanelerde Dinî Danışmanlık Hizmetleri; ss. 641-653.
Alin;.. I lastanelerde Dinî Danışmanlık Hizmetleri; ss. 615, 616.
ı |eni| bilgi için Bkz: Şuayip Ozdemir, Cezaevlerinde Din Eğitimi, Arı Sanat
yayınlan, İstanbul 2006, s. 43-52.
ppj.6dalet.gov.tr. 25.09.2007
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

il veya ilçe müftüleri bu görevi yerine getirmektedirler. Görevleri


ise kanunla düzenlenmektedir.63 Cezaevinde görev yapan vaizle
re 'Cezaevi Vaizi' denilmektedir.64

Cezaevlerinde görev yapan vaizlerin 1950 yılından 2000


yılına kadar düzenli bir seminer veya kurs programına tabi tutul
madıkları görülmektedir. Ancak 18 Temmuz 2001 ve 30 Temmuz
2001 tarihleri arasında 142 DÎB görevlisi 3 günlük süre ile cezaev
lerindeki mahkûmların eğitim ve rehabilitasyonuna yönelik kurs
görmüşlerdir.65 Bir diğer hizmet içi eğitim etkinliği, 17-20 Aralık
2002 tarihleri arsında Manisa Saruhanlı Mütevelli Eğitim Merke
zinde 26 cezaevi vaizine yönelik bir etkinlik düzenlenmiştir.66 Son
olarak ise Antalya Gebizli Eğitim Merkezinde Cezaevi Vaizlerine
yönelik Nisan 2007 tarihli 3 günlük bir seminer düzenlenmiştir.

Cezaevinde görev yapan ve Cezaevi Vaizi olarak adlandı


rılan vaizler eğitim durumları itibariyle İlahiyat Fakültesi (veya
Yüksek İslâm Enstitüsü ve İslâmî İlimler Fakültesi) mezunudur-
lar. Fakültelerdeki dersler itibariyle cezaevini tanıtıcı herhangi bir
ders almamaktadırlar.67

Özel eğitim olarak almış oldukları eğitim, sadece yukarıda


sözünü etmiş olduğumuz kısa süreli kurs ve seminerlerdir.

63 02.08.1983 tarih ve 83,6920 sayılı kanun, madde 36/A+B.


64 Özdemir, Cezaevlerinde Din Eğitimi, s. 51.
65 Özdemir, Cezaevlerinde Din Eğitimi, s. 54.
66 Özdemir, Cezaevlerinde Din Eğitimi, s. 54.
67 İlahiyat Fakültesi programları incelendiğinde sadece SDU İlahiyat Fakül-
tesinde 5. yarıyılda yer alan "Sosyal Kurumlarda Din Hizmetleri" adıyla
okutulmakta olup diğer fakülte programlarında henüz yer almamaktadır.
Yine Sosyal Bilimler Enstitüsünde de "Sosyal Hizmetlerde Din Hizmetle-
ri" adıyla 2 kredilik bir ders bulunmaktadır. Bkz; http://ilahiyat.sdu.edu.tr/
ders3.php
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 73

i 6. S H Ç E K ' e Bağlı Kuruluşlarda Dinî Sosyal


I İl/metler

II u kiye'de Sosyal Hizmetlerin devlet eliyle, vatandaşına


İİBŞİıfjı en önemli ve en organize kuruluş SHÇEK'tir. SHÇEK'in
Ijıtıu'l .ilanları içerisinde, Çocuk Yuvaları (0-12 yaş arası), Yetiş-
luı.< Yurtları (12-18 yaş arası), Rehabilitasyon Merkezleri68 ve
P'iıiM.'vleri gibi önemli kuruluşlar bulunmaktadır. Buralarda ba-
litın.ıktn olan ihtiyaç sahibi kişilere maddî ve manevî ihtiyaçla-
rın knı jilanması adına bir takım hizmetlerin verildiği muhakkaktır,
j p i burada konumuz dışında kaldığı için, giyinme, barınma, bes-
fcftlP, sağlık, psikolojik v.b. nedenlerden ötürü yaşanan prob-
fcnık'H', verilen hizmetlere ve çözüm yollarıyla ilgili konulara
İM1'mıcyeceğiz. Bizim üzerinde duracağımız husus, kurumlarda
Bsıminakta olan çocuk, genç, yaşlı, engelli insanlarımızın din
•metleriyle ilgili ihtiyaçlarının karşılanıp karşılanmadığı, kimler
İpiniından karşılandığı veya problemlerinin ne olduğudur.

' .1 IÇEK'e bağlı kuruluşlarda din hizmetlerinin formal olarak


•pıllditjini söyleyebilmek mümkün değildir. Din hizmetlerinin
» i l m e s i bir tarafa, böyle bir ihtiyacın olup-olmadığı dahi ciddi
Bsmk tartışılmamıştır. Bunun sonucu olarak SHÇEK'e bağlı ku-
fy|ııhlarda din hizmetleriyle ilgili hiçbir somut adımın atılmadığı
ptke-, tarafından bilinmektedir. Ancak konuyla ilgili ilk adım Di-
Ijdtu'l İşleri Başkanlığının 27.07.1985 tarih ve 12.1/166/857 sayı
s /-I Nolu genelgesiyle atılmıştır. Adı geçen ve "İRŞAT" hizmet-
l i in i konu edinen genelgede (3. madde) bu hususa değinilmiş ve
| Huiftülükleriyle SHÇEK İl Müdürlüğü yetkililerinin iş birliği ve
•hnvlyla dersler ve konferanslar verileceği vurgulanmıştır.69 An-

•Sııgellilerin rehabilitasyon hizmetinde dinin yeri ve önemiyle ilgili olarak


tık/; Hüseyin Certel, "Din Psikolojisi Açısından Engelliler ve Din" tabula
fasn, Yıl:5, Sayı:13, Konya 2005, ss. 253-260.
I I >|n Şurası Tebliğ ve Müzakereler, kitabında Başkanlık görüşünün belir-
tildiği kısımda DİB'in irşat faaliyeti yapacağı yerler arasında Hasteneler,
• ('ıvacvleri ve Çocuk Islahevleri sayılmaktadır. 1 Din Şurası Tebliğ ve Müza-
lıcreler, 1-5 Kasım 1993 DİB yayınları, I-Il, Ankara 1995,1, s. 63.
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

cak burada şunu söyleyebiliriz, 74 nolu genelgenin uygulanması


siyasî iktidarlara göre değişmiştir.70 SHÇEK'e 27 Mayıs 1983 ve
18059 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan kanuna göre verilen 67
adet Din Hizmetleri Sınıfına ait kadro, bazen (siyasi iktidarların
durumuna göre) Çocuk Yuvaları ve Yetiştirme Yurtlarında veya
huzurevlerinde kullanılmıştır.71 Genel olarak ise Huzurevlerinde
ki din hizmetleriyle ilgili uygulamaya pek müdahale edilmemiş
(Müftülük Huzurevi işbirliğiyle) uygulama süreklilik arz etmiştir
Dolayısıyla SHÇEK ye bağlı kuruluşlarda da planlı, düzenli ve
bilimsel temellere dayalı hiçbir uygulamanın olmadığı bilinen bir
gerçektir. Bu kurumlarda din hizmeti verilmemesinin de hiçbir
bilimsel temeli, gerekçesi veya dayandığı bir araştırma da zaten
yoktur.

Diğer taraftan zaman zaman farklı şekillerde uygulanan din


hizmetlerinin kimin tarafından ve nasıl bir plan çerçevesinde uy
gulanacağıyla ilgili hiçbir açık düzenleme yoktur. Bütün uygula
ma yetkililerin kişisel tecrübe, deneyim ve bilgisine bırakılmıştır
Oysa Sosyal Hizmetler, uzmanlığı gerektiren bir alan olduğu gibi
Dinî Sosyal Hizmetler de uzmanlığı gerektiren ayrı bir alandır
Şu halde SHÇEK'ye bağlı kuruluşlarda din hizmeti verebilmek
için böyle bir uzmanlık bilgisinin ve deneyiminin gerekliliği
muhakkaktır.72

Yapılan araştırmalar; SHÇEK'ye bağlı kuruluşlarda ciddi


boyutta dinî sosyal hizmetlere ihtiyaç duyulduğunu ve bu ih-
tiyacın karşılanmasının ülkemiz için iyi bir insan ve iyi bir va-

70 Hatta bu genelge bir siyasi partinin itirazları sonucu SHÇEK de uygula-


namamıştır. S. Hayri Bolay-Mümtaz'er Törköne, Din Eğitimi Raporu, ss.
115-116.
71 Özdemir, Korunmaya Muhtaç Gençlerin Din Öğretimi İhtiyaçları, ss.
149-153.
72 Konuyla ilgili daha önce yapılan araştırmada Yetiştirme Yurtlarında din
hizmeti verecek, Sosyal Hizmet Uzmanı statüsünde bir görevlinin olması
nerektiği önerilmişti. Özdemir, Korunmaya Muhtaç Gençlerin Din Öğreti-
mi İhtivaları, s. 199.
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 75

M ı İn-, yetiştirmeye önemli katkılarının olacağı gerçeğini ortaya


» ı ıı.il.ladır.73 Çünkü insanın maddi tüm ihtiyaçlarının karşılan-
fi • mutluluğu, huzuru için yeterli değildir. Aynı zamanda onun
[m,; İhtiyaçlarının da karşılanması, içinde bulunduğu bir takım
I I I H I I M I , hıklardan arındırılması gerekmektedir.Ancak söz konu-
la ihliyucı karşılayabilmek için hizmet verecek yetişmiş uzman
lt»ii)lr.ı ciddi boyuttadır.74 Bu da İlahiyat temel alanında eğitim
•fyıek, söz konusu fakültede açılacak ilgili bölümde sosyal hiz-
• I Biileğinin gerektirdiği formasyon bilgileriyle Lisans eğitimi
M a u n l a alacağı derslerle veya ilgili bölüm açılıncaya kadar Li-
H s fflitimi sonrasında alacağı hizmet içi eğitim kurslarıyla des-
pİFiııııi', kişiler tarafından karşılanabilir. Şöyle ki; SHÇEK'ye
Bağlı huıuluşlarda barınmakta olan insanlar, buralara bir takım
M u IMI,Ilıklardan sonra gelmişlerdir. Yani sosyal korunmaya ih-
H t duydukları için bu kurumlara alınmaktadırlar. İşte bu sos-
• hı rlıma hizmetleri sağlanırken, manevî destek hizmetlerinin
^ • u i t ı ı a n aracılığıyla verilmesi, önemsenmesi gereken bir du-
W : iuı İnsanın bir manevî varlık olduğu, manevî ihtiyaçlarının
•pfihTiıınası halinde insanın sosyal hayata uyum sağlayabileceği
pHilıılfnamalıdır.

S( )NUÇ VE Ö N E R İ L E R

'.. ısyal Hizmetler, toplumda fertlerin kendi iradeleri dışında


İtan nedenlerle korumaya muhtaç duruma düşmeleri halinde
lleıe '.ağlanan profesyonel kamusal ve(ya) sivil (dinî) kuruluş-
flh 'Ve| destek hizmetleridir. Muhtaçlık, maddî, sosyo-kültürel,
"dem veya ruhî (manevî) bir eksiklikten kaynaklanabilir. Bu
• liiiHİaki kişilere (müşterilere) verilecek sosyal hizmetlerde ül-
phİiı p n e l durumu, kişinin hayat standardı, maddî ve manevî
ptlı n.Jniı göz önünde bulundurulur.

ı li.leınir, Korunmaya Muhtaç Gençlerin Din Öğretimi İhtiyaçları, s. 149;


ı Irhfliı Demir, Yetiştirme Yurdu Gençliği ve Din Eğitimi, Düşünce Kitabevi,
Istaıflbul; 2004.
Iiışıin, Din Eğitimi Bilimine Giriş, s.164.
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

Genelde sosyal hizmetlerin amatörce yapılmasının ve başd


rılı olabilme şansının yok denecek kadar az olduğu herkes taralın*
dan bilinen bir gerçektir Maneviyat ekseninde bir sosyal hizmrt
anlayışını da genel sosyal hizmet faaliyetleri çerçevesinde gerçek*
leştirebilmek için, bu alanda görev alacak kişilere sosyal hizmeti
eğitiminin yanında ilahiyat (maneviyat) eğitiminin de verilmesi]
şarttır.. Bu noktadan hareketle; "Dinî Sosyal Hizmetler"inin gÖ«
nüllülük esasına dayalı olarak veya rast gele bir kişinin görevlen*
dirilmesiyle çözümlenmesi mümkün değildir.

Buradan hareketle AB'ye giriş sürecinde Batı'da özellikle


de Almanya'daki bazı uygulamaları örnek alarak bir eksikliğin
giderilmesi, ülkemiz şartları göz önünde bulundurularak bir en
tegrasyonun gerçekleştirilmesi, sosyal hizmet faaliyetlerinin daha
etkin ve verimli çözüme yönelik olabilmesi için, biz tebliğimizde 1
şu hususların bir an önce gerçekleştirilmesini öneriyoruz.

1. Öncelikle Hastanelerde, Huzurevlerinde ve Bakım Mer-


kezlerinde "Dinî Sosyal Hizmetler" verecek uzman görevliler için
kadro ihdas edilmelidir. (Cenaze yıkayan görevli kastedilmemek-
tedir.) I

2. Müftülük kadrolarında bulunan Cezaevi Vaizlerinin Ada-


let Bakanlığı kadrolarına aktarılması ve Cezaevinin kadrolu Vaizi i
olması sağlanmalıdır.

3. SHÇEK'ye bağlı kuruluşların her birinde en az bir "Dinî


(Manevî) Sosyal Hizmetler Uzmanı" ("Sosyal İlahiyatçı") bulun-
malıdır. Bu unvan altında görev alacak uzmanlar, sosyal hizmet |
uzmanlarının meslekî statüleri ile eşit konumda olmalıdırlar. Sos-
yal hizmet uzmanlarının görev alabildiği bütün alanlarda "dinî
sosyal hizmet uzmanları" da resmen görev alabilmelidirler.

4. Dinî sosyal hizmetler, müşteri (talep eden) açısından bir


sosyal hak olarak değerlendirilmelidir. Bununla birlikte dinî sos-
yal hizmetler, ancak isteğe bağlı olarak sunulan bir hizmet olmalı,
vnnl bu hizmetin sunulduğu kurumlarda(ki??) herkese zorunlu
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 77

wik verilmemelidir. (Farklı din mensuplarına kendi dinlerine


»e lıi. met alma imkânı sağlanmalıdır.)

I f ı Sosyal Hizmet Kurumlarında görevlendirilecek İlahiyat


ifctilit ı mezunu görevliler seçildikten sonra (mevcut durumda)
htıtlnl .1 bir hizmet içi eğitimden geçirilmelidir. Bu hizmet içi eği-
ti programında müfredatın içeriği, kurumun ve müşterilerinin
|||i) li fine göre belirlenmelidir.

I f ı Sosyal Hizmetler alanında görev yapacak "Dinî Sosyal


lımt'lli'i Uzmanları" (Sosyal İlahiyatçılar), İlahiyat Fakültelerine
lijlı ı 'l.ırak açılacak olan "Dinî Sosyal Hizmetler Bölümü" me-
n i m ı .itasından seçilmelidir.

1 il.ılıiyat Fakültelerine bağlı olarak açılacak olan dört yıllık


^ B l İ 1 ıcısyal Hizmetler Bölümü"nde İlahiyat temel eğitimi yanın-
H ( >ıy,ıl Hizmet mesleğine hazırlayıcı teorik derslerin yanında
I ıı/metler alanlarına yönelik staj imkânları da sunulmalı-
'

İ H AB katılım sürecinde AB ülkelerinde uygulandığı şekliyle


» İ t i Mi'.yal hizmet alanları kapsamında olan müşterilerin spe-
• K ısyal ve manevî ihtiyaçları birlikte değerlendirilmeli, bu ih-
•flfirın bir bütünlük içinde karşılanmasına yönelik Dinî Sosyal
•iiıdl.'iin temel esasları, bir model ekseninde millî kültürümü-
Büyutın bir şekilde belirlenmelidir.

Açılmasını önerdiğimiz "Dinî Sosyal Hizmetler Bölümü",


Imiu'l Vakfının açacağı Vakıf Üniversitesi bünyesinde faaliyet
MiH'ı ek İlahiyat Fakültesinin bir bölümü olarak da eğitim-
Hbİİim hizmeti verebilir. Ayrıca DİB'in bünyesinde olan değişik
• M kurumlarda (İstanbul'da bulunan 29 Mayıs Hastanesi gibi)
• t i ' ,ı ısyal Hizmet" faaliyetleri bir pilot projesi olarak başlatıla-
j t I Mr edilecek olumlu uygulama sonuçları, SHÇEK'nin ve
§#l «»'ktörün sosyal kurum ve kuruluşlarında da tatbik edilerek,
•ulftlıia alanı yaygınlaştırılmalıdır.
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

KAYNAKLAR

ALTAŞ, Nurullah, "Hastanelerde Dinî Danışmanlık Hizıı


leri (Türkiye Uygulaması Üzerine Deneysel Bir Araştırma)"
İlahiyat Fakültesi Dergisi, Ankara Ünv. Basımevi, Ankara 1999,

BAUER, R.; Personenbezogene Sozialdienste; Begriff, Qn


litaet und Zukunft; VViesbaden; 2002.

BESCHÂFTİGTEN- UND ARBEİTSLOSENSTATİSTİK İl.


BA, 2003; Nr. 89.

BOLAY, S. Hayri - TÖRKÖNE, Mümtaz'er Din Eğitimi R


poru, DİB Yayınları, Ankara 1995.

DEMİR, Orhan, Yetiştirme Yurdu Gençliği ve Din Eğitini


Düşünce Kitabevi, İstanbul 2004.

CERTEL, Hüseyin, "Din Psikolojisi Açısından Engelliler vd


Din" tabula rasa, Yıl:5, Sayı: 13, Konya 2005.

I. DİN ŞURASİ TEBLİĞ VE MÜZAKERELER, 1-5 Kasnı.


1993 DİB Yayınları, I-Il, Ankara 1995.

FÜHR, Axel; Europaeische Konferenz der sozialen Dienste;,


Barcelona; 05.-07.06.2002; ve www.socialeurope.com (Erişim
28.09.07).

ERLER, Michael; Soziale Arbeit - Ein Lehr- und Arbeitsbuch


zu Geschichte, Aufgaben und Theorien. VVeinheim und Münc-
hen: Juventa; 1994

MÜHLUM, A.; Zur Notwendigkeit und Programmatik eineı


Sozialarbeitswissenschaft. In: Wendt, W.R. (Hrsg.): Sozial und
wissenschaftlich arbeiten. Freiburg i. Br.; 1994.

SEYYAR, Ali; Sosyal Siyaset Terimleri; Beta Yayınları; İstan-


bul; 2002.

SEYYAR, Ali; Teorik ve Pratik Boyutuyla Sosyal Bakım; II.


Baskı; Şefkatli Elier Yayanları; Ankara 2007.
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 79

H| S' VAR, Ali, Sosyal Hizmetlerde Manevi Bakım, Şefkat El-


Vaylııları, Ankara 2007.

ITATİSTİSCHES BUNDESAMT (STBA), Fachserie 11, Rei-


=1 l*rüfungen an Hochschulen 2001, Wiesbaden; 2002.

I' 'SUN, Cemal, Din Eğitimi Bilimine Giriş, Pegem A Ya-


>İık Ankara 2002

Û/DEMİR, Saadettin Korunmaya Muhtaç Gençlerin Din


ellini İhtiyaçları, İsparta 2002.
( VI )l '.MİR, Saadettin, "Sosyal Hizmetlerde Çocuk ve Genç-
• I ((itim Hakları", Birinci Sosyal Hizmetler Şurası, SHÇEK
Hilmi, Ankara 2004.

BEDEMİR, Şuayip, Cezaevlerinde Din Eğitimi, Arı Sanat


İfllnıı, İstanbul 2006.
IIÇEK Kanunu No: 2828, 27 Mayıs 1983, sayı: 18059.

Aıınyasa ve Kanunlar

I ıiıkiye Cumhuriyeti Anayasası; 1982

İ9H3 tarih ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirge-


Kıııumu Kanunu; m. 9; k: Ek: 24/1/1989 - KHK - 356/2 md.;
A n : 6/12/1989 - KHK - 396/28 md.; Ek: 14/3/1991 - 3703/2

Intrrnet Kaynakları

Www. adalet. gov.tr.


UfWW. euromodule.com (Erişim: 28.09.07).
i.Ilp//ilahiyat.sdu.edu.tr/ders3.php (Erişim: )
u u vv job-future.de (Erişim: 26.09.07)
'< '"W.studis-online.de/StudInfo/studienfach.(Erişim:28.09.
CUMHURİYETTEN ONCE DEZAVANTAJLI
SOSYAL GRUPLARA YÖNELİK MANEVÎ
SOSYAL HİZMETLER*

Yusuf Küçükdağ*

giriş
Tarihin hemen her devrinde dezavantajlı olarak kabul edilen
bhi]('1İİ insanlar mevcut olmuş; semavî dinler bunlara yönelik po-
|jt!İ kurallar koyarak toplumdaki diğer bireylerle birlikte yaşarna-
İm ııın alt yapı oluşturmuştur. Buna rağmen engelliler, toplumların
pültıiı seviyelerine göre farklı muamelelere maruz kalmışlardır.

İ'.lâm âleminde, daha Hz. Peygamber zamanından itibaren


.avantajlılar, ikinci sınıf insan gibi algılanmamış; toplumda iş
•ai'.ıbilecek durumda olanlar, devlet işleriyle eğitim sektöründe
•tilıd.ım edilmişlerdir. Daha sonra kurulan İslâm devletleri
•u ı ırkilere olumlu yaklaşmışlar, iş yapamayacak durumda
••Hint tedavi edilerek topluma kazandırılmaya çalışılmıştır. Orta
I »; Lt tımarhanelerin, yetimhanelerin ve kadın sığınma evleri-
l-jî' I*l|m-Türk devletlerinde kurulmasının temelinde insana ve
Iı#fıı1 ığlığına verilen değerde aramak gerekir. Bu çalışmada

Sempozyum Sunumu. "Cumhuriyet'ten Önce Dezavantajlı Gruplarla İlgili


I I jyyulfimalara Dair Bazı Tespitler".
I r.-f Dı . Selçuk Üniversitesi; Eğitim Fakültesi.
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

Cumhuriyet'ten önce dezavantajlılarla ilgili kurumsal yapılanma-


larla uygulamalar, belgeler ışığında incelenecektir.

I. Anadolu Selçukluları İle Osmanlılar'da


Engellilere Yönelik Hizmet Veren Kurumlar

Türkler, dezavantajlılar arasında sayılan akıl hastalarını top.


luma kazandırmak için İslâmiyet'in kabulünden hemen sonmj
bimarhaneler yapmışlar; çağına göre oldukça modern usuller*
le buralarda zihinsel özürlüleri tedavi etme yönüne gitmişlerdir,
Türk asıllı Tolun oğlu Ahmed'in 872'de Mısır Fustat'ta yaptırdığı
bimarhane, akıl hastaları ile birlikte diğer hastalara hizmet v<^
recek şekilde düzenlenmiştir. Selçuklular döneminde özellikli'
Anadolu Selçuklularında büyük şehirlerin çoğunda bimarha^
neler inşa ettirilmiş olup bunların bir kısmı Osmanlı döneminde
dârüşşifa ve bimarhane adı altında sağlık kuruluşu olarak kullaJ
nılmıştır (Terzioğlu 1992, 163-178).

Anadolu Selçuklularının başkenti Konya'da, hem dârüşşifftj


hem de bimarhane, ayrı binalarda hizmet veriyordu. Her ikisi
de Osmanlı döneminde faal olup, dârüşşifada akıl hastaları ile
cüzamlılar dışındaki hastalar tedavi ediliyordu (Küçükdağ 2004,
423-442). Bimarhane ise, sokaklarda başıboş gezmemeleri, kenı
dilerine veya başkalarına zarar vermemeleri için akıl hastalarının
zorunlu olarak yatırılıp ilaçla tedavi edildikleri sağlık kuruluşu idi
(KŞS, no. 51, 54).

Anadolu'nun değişik yerlerinde daha Selçuklular zamanın»


da açılmaya başlayan cüzamhanelerin Osmanlı döneminde biı
yük şehirlerde yenileri inşa edildiği için sayıları artmıştır (Yıldırım
2005, 185-186). Konya'da I. Alaeddin Keykubad tarafından
yaptırılan miskinler tekkesi, cüzamhane olarak Osmanlı döne-
minde Sırçalı Sultan Zâviyesi adıyla hizmet vermeyi sürdürmüş-
tür (Küçükdağ 2004, 243-450).

Cüzam hastalığı, eskiden bulaşıcı kabul edilir, cüzam olan


MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 82

n ı ı ı kesinlikle dışarıda gezmesine izin verilmez, miskinler tek-


• adı verilen sağlık yurdunda zorunlu olarak tecrit edilirlerdi,
•n/.ımlı olduğu iddia edilenler, doktor nezaretinde tedavi edilip
l ı m unu belirlendikten sonra mahkemece cüzamhaneye alınıp
•ılımayacaklarına karar verilirdi (Küçükdağ 2004, 243-450).

II. O s m a n l ı D ö n e m i n d e Dezavantajlılarla İlgili


Uygulamalar

I Çocukların Korunmaları

Diğer canlılardan farklı olarak insan yavrusunun sağlıklı ye-


n i i M için belli bir yaşa ulaşıncaya kadar ebeveynlerce yapıl-
« M l gereken işler vardır. Anne-baba sağ olduğu ve yuvada işler
Bîyuı) gittiği sürece bu, hayatın doğal akışı içinde kendiliğinden
•licı gider. Arızî bir durum söz konusu olduğunda Osmanlı Dev-
• l i yi'tekli önlemleri alırdı. Aşağıda çocukların mağduriyetlerini
Bfılenn'k için alman tedbirler incelenecektir.

n Yetim ve Ö k s ü z Çocukların Korunmasında


titizlik Gösterilmesi

[ Yetimlerin ihtiyaçlarının karşılanması ve eğitimlerinin veril-


| ' için baba tarafından akrabası olan en uygun kişi çocuğa
tnyin edilirdi. Ancak bu işi yapacak kişide birtakım şartlar
İmi. ihtiyar ve bunamışlara çocuk teslim edilmezdi. Konya'nın
ylı.ıiımed Mahallesi sakinlerinden Ahmed Efendi kızı Ayşe,
Jpüsı Kccep oğlu Halil Çavuş vefat edince küçük oğlu Ahmed'e
tifv.ınm yakınlarından birinin vasi olarak tayin edilmesini ta-
I etmiş; ancak çocuğun tek vasi adayı durumundaki dedesi
l e p in yetmiş yaşını geçmiş, bunak ve kendi işini bile yapa-
Hyn< âk durumda bulunduğu için annesi olarak vasiliği kabul
•Mfllni bildirince hakim, 5 Muharrem 1336/21 Ekim 1917
nilıiıi'le Ayşe Hatun'u rüşte ermesine kadar oğluna vasi tayin
Ehiıli. (1916-1921 KŞS, 48-50).
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER -I

Öksüz kalan bir çocuğun vasiliğini yapacak akrabası bulu


mazsa onun malını muhafaza ile eğitiminden oturduğu mal m!'
komşularının tamamı sorumlu idi. Bu durumda çocukla ilgili
lerin düzenli yürütülmesi için mahalle halkından birisi vasi olafi
görevlendirilirdi. 18 Safer 1131/10 Ocak 1719 tarihli KŞS ka|l
na göre, Konya'nın Sarıhasan Mahallesi'nden Hasan kızı Cenn
Hatun, aynı mahalleden olup vefat eden Mevlüd oğlu Ali'ni^
küçük oğlu Ahmed'in vasiliğini yürütüyordu (KŞS, no.49, 16)

Vasi tayini ile işlem sonra ermezdi. Çocuğa ayrılan nafal .ı


nın yerli yerince harcanıp harcanmadığı, eğitimiyle ilgilenip ll<|j
lenmediğini takip etmek için vasinin üzerine mahkemece bir da
"nâzır" atanırdı (KŞS, no. 49, 187). Nazır, herhangi bir yanlış u
gulama tespit ederse bunu mahkemeye bildirip gerekli önlemin
alınmasını sağlardı. Konya'nın Pürçeklü Mahallesi'nden Seyyid
Hacı Mehmed ölünce küçük kızı Emine'ye ağabeyi İbrahim vajl
tayin edilmiş; fakat kız kardeşinin malını kendi ihtiyaçları içirt
harcadığı nazır tarafından belirlenince vasilikten azledilerek ya
rine "mütedeyyine ve müstakime" olan kız kardeşi Şerife tayin
edilmiştir (KŞS, no. 49, 84, 110, 183; nö.51, 55).

Temel ihtiyaçların karşılanması esas kabul edildiğinden


anne veya babanın ölümü durumunda mirasçı olarak çocuğa
kalan mal veya paradan günün şartlarına göre zaruri ihtiyaçları
nın karşılanması maksadıyla "nafaka" tahsisi yönüne gidilir ve
bu durum, mahkemece tescil edilirdi (KŞS, no. 49, 22; no.46,
21, 110, 128). Şayet anne-babadan nafaka tahsis edecek kan
dar miras kalmamışsa en yakın akrabasından başlamak üzere
müteselsilen nafaka alınarak ihtiyaçlarının karşılanması yönüne .
gidilirdi. Konya'nın Yanıkcami Mahallesi'nden Hacı Musa kızı
Fatma Ana, kocası Ali ölünce, kızları altı yaşında Feride ile dört
yaşında Zekiye'nin "as/â mâlları olmayup nafakaya eşedd ihtiyâç
ile muhtâceler olup" çaresiz kalınca, 19 Zilkade 1335/6 Eylül
1917'de mahkemeye başvurarak kızlarının dedesi Kara Mustafa
üzerine çocukların ihtiyacını karşılayacak miktarda nafaka takdir
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 87

jjfımfT.ını talep etmiştir. Kara Mustafa, söylenenin doğru oldu-


fm knbul edince hakim, iki kız torunu için ayda onbeşerden
l i i ı l otuz kuruş nafaka vermesini kararlaştırmıştır (1916-1921
İ, 'IH).
YHımin ihtiyacını karşılama hususunda sıkıntı yaşanması
Hjmunda dede, nine gibi yakını bulunmazsa amca, hala gibi
ıiri derecede akrabasına nafaka verme zorunluluğu getirilirdi,
hvn'nın Pürçeklü Mahallesi'nden Abdullah kızı Cemile, kocası
Ihiııı oğlu Mehmed para veya mal cinsinden hiçbir şey bırak-
piırin ölünce küçük oğulları Musa ve Ömer'e nafaka verecek
ıı nl.ıı ı İbrahim oğlu Hacı Mahmud'dan başka kimse bulunma-
jih'htı nafaka davası açmış; elindeki fetvaya göre anne olarak
M h l iki, amcaları İbrahim'in ise dört akçe nafaka vermesine
)MiT) 20 Zilkade 1135/22 Ağustos 1723 tarihinde karar vermiş-
KSS, no. 49, 61).

i- Sokağa Terk Edilen Çocukların Korumaya


Alınması

Bukağa terk edilen çocuklar hiçbir zaman başıboş kalmaz,


bulan kişi ebeveyni ortaya çıkıncaya kadar bakımını üstle-
jhli Konya'nın Müşkli Mahallesi sakinlerinden Hacı Abdi kızı
•imli, 4 Zilkade 1114/22 Mart 1703 günü Konya mahkemesi-
•İfvuruda bulunarak sokakta bulduğu tahminen bir yaşındaki
A l ' y a nafaka takdir edilmesini talep etmiş; hâkim, adı geçen
~|(ik kızın "nafaka ve kisvesine ve şâir havâyic-i zarûriyyesine"
"i' Riıtnak üzere gündelik onar akçe takdir etmiştir (KŞS, no.40,
i il

Vııkarıdakine benzer başka olayları burada sıralamak müm-


Hfııluı Konya'nın Çiftemerdiven Mahallesi'nden Abdullah kızı
•Otitnin&n, 27 Şaban 1128/16 Ağustos 1716 tarihinde mah-
phitiyf' müracaat ederek tahminen iki yaşında olan Şerife'yi
pyhnhıned Hamamı kapısı önünde bulup kaybolmaması için
p ı n n v '.ine aldığını ve bundan sonra sağlıklı bir şekilde himaye
İlli MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER - I

ve terbiye edebilmesi için ona yeter miktarda nafaka tahsis edil


ınesini talep ettiğini bildirince hakim, küçük Şerife için her gün 1
onar akçe nafaka takdir etmiştir (KŞS, no. 42, 76). Buna benzer I
bir başka kayıt 25 Cemaziyelâhir 1125/21 Mayıs 1713 tarihli
dir. Konya'nın Aksinne Mahallesi'nden Şaban kızı Fatma, bir
yaşında olan Mustafa'yı hamam kapısında bulduğunu, "hacr ve
/<v/>/ye"sini yani himaye ve eğitimini üzerine aldığını; bunun için
nafaka talep ettiğini bildirince hakim, Mustafa'ya günde altışaı
.ıkçe nafaka farz ve takdir etmiştir (KŞS, no. 46, 159).

c) Ebeveynleri Sağ O l d u ğ u Halde Mağdur Olan


Çocuklarla İlgili Alınan Önlemler

Çocuğun mağduriyeti değişik nedenlerle anne ve baba-


sı hayatta iken de söz konusu olabilirdi. Bu durumda olanlar
kendi kaderlerine terk edilmez, durum mahkemeye bildirile-
rek hukukî yolla nafakaları sağlanırdı. Konya'nın Ahmeddede
Mahallesi'nden Abdülkadir kızı Zübeyde mahkemeye başvuruda
bulunarak askere giden kocası Ali Rıza'nın kendilerine hiçbir mal
ve para bırakmadığı; birbuçuk yaşındaki oğlu Rasih'in de "aslâ
mâlı olmayup nafakaya eşedd ihtiyâç ile muhtâc" olduğu, dede-
si Ahmed oğlu Nafiz Usta'dan başka "infâk idicek" kimsesi bu-
lunmadığından kocası askerden gelinceye kadar Nafiz Usta'nın
üzerine her ay ihtiyacını karşılayacak miktarda çocuğa nafaka
takdir edilmesini talep etmiştir. Hakim, 13 Rebiyülâhir 1337/16
Ocak 1919 tarihinden geçerli olmak üzere Nafiz Usta'nın,oğlu Ali
Rıza askerden gelinceye kadar torununa nafaka vermesine karar
vermiştir (1916-1921 KŞS, 122-123).

d. Çocukların Genel Ahlâka Aykırı Ortamlardan


Uzak Tutulması

İnsan sadece maddî gıda ile beslenen bir yaratık değildir. İyi
bir eğitim verilerek topluma yararlı hale getirilmesi'de gerekir.
Bunun için annesi bile olsa bulunduğu ortamın genel ahlâka uy-
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 86

•un . ılmadığı tespit edilirse çocuk onun elinden alınır; bir başka-
tibin yanına verilirdi. 15 Rebiyülâhir 1141/18 Kasım 1728 tarihli
• K*jS kaydına göre, Konya'nın Muin Mahallesi'nden Yunus
İğ!*' Mustafa, boşandığı karısı Osman kızı Fatma'nın iyi yolda
•hatlığından başka terbiyesi baba olarak kendi üzerinde bulu-
l a n büyük kızı Hatice ile birlikte oturmak istediğini, oysa kızı-
lın Annesinin evinde kalması durumunda kötü yola düşeceğini,
Uhdenle kendi evinde ikamet etmesini talep etmiştir. Mah-
lıiu'.lc hazır bulunan Fatma'nın komşuları, iddia edildiği gibi
mbure Fatma dellâke olup, olur olmaz yerde gezip mezbûre
Bftıu'cJan ahâli dahi emin olmamalarıyla fi'l-hakîka kızı mer-
I ladice'yi izlâl ihtimâli vardır" diye şahitlik edince hakim,
in.,i nın kızı Hatice'yi bundan sonra evinde iskân ettirmeme-
lim h.ıbası Mustafa'nın yanında kalmasına hükmetmiştir (KŞS,
Bil, 154).

e) Yetimler Babalarının Kadrosuna Atanır, İşsiz


I Kalmamaları Sağlanırdı

Yetim, iş yapamayacak kadar küçük olduğu için resmî görev-


İİ>i?n vefat eden babasının kadrosuna atanmaz; ancak mağdur
jltiH tnesi için onun adına "nâib"i o işi yürütür; belli bir yaşa
* - #ı»• .ı işin başına kendisi geçerdi. Seyyid Hacı Ahmed Necip
tuli, Konya'da bir Nakşbendî Zâviyesi açmış, şeyhliğine 1252
|H M'de Hafız Mehmed oğlu Seyyid Şeyh Mahmud Âgâh
Mi'yi atamış; ölümünden sonra ise bunun neslinden gelen-
İiı Şeyh olacağını vakfiyesinde belirtmiştir. XX. yüzyıl başların-
BU rnviyenin şeyhlik makamı boşalmış; Şeyh Mahmud Agâh
ı. li nin torunu İbrahim Sıdkı küçük yaşta olduğu için Abidin
ııil, "bi'n-niyâbe" şeyhliği devam ettirmiş; ancak İbrahim
rıi'jte erince, 1909'da bu kadroya atanmıştır (Küçükdağ
İ , 376).
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER

f. İhtiyaç D u r u m u n d a Yetimlere Konut İnşa Edilmı>«|

Devlet, yetimlerin zaruri ihtiyaçlarının karşılanmasını saf


lar; özellikle barınacakları konutun inşasını kamu binası gib|
kabul eder; vasinin konut inşası için yaptığı harcamanın gerçi'lf
olup olmadığını kadının başkanlığında bilirkişiye tespit ettirildi
Konya'da Ubeyd Mahallesi'nden Abdullah oğlu Şahin'in küçük
oğullan Mehmed ve Ali ile küçük kızı Emine'nin vasisi Derviş
İbrahim oğlu Derviş Mustafa, 27 C. evvel 1125/21 Haziran 171|
günü mahkemeye başvuruda bulunarak küçük çocuklarının b a
baları Şahin Bey'in sağlığında ev yaptırmaya başladığını, anca)
inşaat tamamlanmadan öldüğünü, yetimlerin oturacak bir evf
şiddetle ihtiyaçları olduğu için vasileri sıfatıyla kendisinin yarım
kalan evi tamamlattığını; ev için yaptığı masrafın mahkemeca
tespit edilmesini talep etmiştir. Konya Mahkemesi'nden Hacı İbJ
rahim Efendi oğlu Mevlânâ Mehmed Efendi başkanlığında üstal
mimarlardan Abdullah oğlu İvaz ve Agap oğlu Etyen ile bina ve
çatı işlerinden anlayan tarafsız bir grup Müslüman inşa edilen
eve gitmişler; yapılanlarla vasinin harcamalarını karşılaştırmışla),
beyanın doğru olduğunu tespit ederek durumu sicile kaydettiı
mişlerdir (KŞS, no.46, 133).

g) Gayrimüslim Çocuklarıyla İlgili Uygulamalar

Osmanlı Devleti'nde vatandaşların kimliğine bakılmaksızın


tüm mağdur çocukların sağlıklı bir ortamda yetişmesine dikkat
edilir; gayrimüslimlerin çocuklarına da aynen Müslümanlarınki
ler gibi muamele edilirdi. Yani babası veya annesi ölen gayrimüs-
lim çocuğuna kendi yakınlarından birisi vasi tayin edilir; veraset
yoluyla intikal eden mallarının muhafazası ile diğer işlerinin yü-
rütülmesi sağlanırdı. Konya'nın Âyinedar Mahallesi'nden Evhan
veled-i Hacir adlı zimmi ölünce küçük yaştaki oğlu Hacdor'a ha
kim, çocuğun annesi Esib kızı Sara isimli "Nasraniliğe''yi, "emme
ve müstakime ve vesayete ehil" olduğunu bir grup Müslüman
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 88

hnİM-r verince 2 Zilkade 1135/4 Ağustos 1723'te vasi tayin etmiş-


£ (KŞS, no. 49, 16).

2. Engellilere Pozitif Ayırımcılık Yapılması

Osmanlı Devleti'nde engellilerin sıkıntıya düşmemeleri için


kıitif ayrımcılığa gidilmiş, toplumda onurlu bireyler olarak ya-
şamları sağlanmıştır. Aşağıda engellilere yönelik pozitif ayırımcı-
lıkla ilgili bazı uygulamalar ortaya konacaktır.

<ı) Yaşlı ve Yaralılarla İlgili Uygulamalar

Doğuştan sağlam olsa bile insanoğlunun belli bir yaştan son-


|i algılaması düşer, buna bağlı olarak davranışlarında yavaşla-
ttın i', gücünde azalma ortaya çıkar. Bir an gelir, hayatını devam
ftliırnek için başkalarının desteğine ihtiyaç duyar. Bu nedenle
^işlılara da dezavantajlılar içinde yer vermek gerekir.

Anadolu'da yaşlılara hizmet, dinî bir vecibe olarak kabul


idil. liçji için ailede dede ve nineler saygınlık bakımından ilk sıra-
••-.1.1.1 yer alırlar. Orta yaşlılar ve gençler, onların çevrelerinde fırıl
» i l dönerek bir dediklerini iki etmezler; hemen tüm istekleri ve
•Miyarlarını vakit geçirmeden yerine getirirler. Bu genel anlayışa
Mjıııen çocuklarının ihmali sonucu anne ve babalar, yaşlılıkla-
fjjıdn .'aruri ihtiyaçlarını karşılayamayacak derecede muhtaç hale
bMıiliıler; bu durumda hukukî yolla ebeveyn, evlâtlarından na-
f|l«n isleyebilirlerdi. Konya'nın Kerimdede Mahallesi'nde sakin II-
B İm.. ısı eski savcısı Hüseyin Ağa oğlu Mustafa Kâmil Efendi, 2
H ı l ı a ı iı(rn 1340/5 Eylül 1321 günü Konya Şer'iyeMahkemesi'ne
Kiı a. a,atla, Yalvaç kazası Hükümet Tabibi Behçet Efendi'nin bü-
• ( < ı ıfjlu olduğunu, kendisinin 18 aydır memuriyette bulunmadı-
H ı . l mı başka emekli maaşı almadığını; hayatını devam ettirecek
Hlıiıin da mevcut olmadığını, maddî durumu iyi olduğu halde
H ı ı n ı ı n kendisini yedirip giydirmediğini, bu nedenle Behçet
ilen. li ı ı/erine aylık ihtiyaçlarını karşılayacak kadar nafaka takdir
•fiilini",ini talep etmiştir. Behçet Efendi'nin ekonomik durumu-
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER

nun iyi olduğu tanıkların şahadetiyle belirlenince hakim, Mustaf


Kâmil Efendi için oğlu üzerine aylık 1500 kuruş nafaka ve giysi
gideri farz ve takdir etmiştir (1916-1921 KŞS, 116-117).

Yaşlı ve özürlüler, normal insanlara göre devlet hizmetinin


yerine getirilmesinde ve vergi vermede avantajlı olurlardı. Nite
kim uzun süre askerlik görevinde bulunup ihtiyarlığından başka
savaşa gidemeyecek kadar yaralı olanlar geri hizmete alınırlaı,
sefere katılmayanlardan alınan örfî vergilerden muaf tutulurlaı
dı. 16 Şevval 1040/18 Mayıs 1631 tarihli bir Mühimme kaydı
na göre, Niğbolu'da 40 yıldır timara sahip olan Tursun adlı kişi,
daha önce tüm seferlere katılmış iken, "pîr ve ihtiyâr ve mecruh"
yani yaşlı ve yaralı olduğundan savaşlara katılamaz hale gelince
timarını başkasına devrederek Niğbolu Kalesi'nin muhafazasın
da görev almıştır. Merkeze gönderdiği arzuhalle, işinden çıkarıl
mış diğer hali vakti yerinde olan timar sahipleri ile birlikte sefere
ve hizmete zorlanmamasından başka kendisine "tekâlif-i şâkka"
teklif edilmemesini talep etmiş, padişah da onun isteklerini ay
nen kabul etmiştir (Mühimme, no. 85, hüküm: 455).

Sefere katılamayacak kadar yaşlı ve hasta olan eski idareci


ler, padiştan izin alarak yerine oğlunu gönderip yükümlülükten
kurtulabilirlerdi. Eski Temeşvar Beylerbeyisi olup Vodine kasa-
basında oturan Ahmed, pîr ve ihtiyâr olduğundan başka "nikris
zahmetine ve za'j-ı basara" yani damla ve az görme hastalık-
larına mübtelâ olduğu, ata binecek gücü bile bulunmadığından
sefere kendi yerine Dergâh-ı Muallâ müteferrikalarından oğlu
Mehmed'i yirmi cebelü ile göndermek isteyince; vilâyet halkı
buna karşı çıkmış; ancak padişah onun ileri sürdüğü mazereti
kabul edip 22 Şevval 1020/28 Aralık 1611 tarihli bir emr-i şerif
göndererek durumu kendisine ve dolayısıyla vilâyet halkına bil
dirmiştir (Mühimme, no. 85, hüküm: 474).
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 90

l>) Zihinsel Engelli O l m a m a k l a Birlikte Dengeleri


Kurmakta Zorluk Çekenlere Pozitif Ayırımcılık
Yapılması

P Zihinsel engelli olmamakla birlikte dengeleri kurmakta zor-


B! v'kenlere devlet iş bulur, mağdur etmek isteyenlere karşı on-
jşıı korur ve işlerine devam etmelerini sağlardı. II. Bayezid dö-
fcıııiııc ait bir kayda göre, Semendire Kalesi'nde hisar eri iken
p r son verilen Ahmed, merkezden gönderilen bir hükümle
Ij/nı yerde görevlendirilmiş; adı geçenle ilgili olarak yetkililere
Ba<li'.,ıh, evâhir-i Zilkade 906/20 Haziran 1501'de "biraz dîvâne
p<p tnahall-i merhamet olduğu sebebden... kadir olduğu hiz-
jftı. n Udüresiz, kadir olmadığı hizmeti teklîf itmeyesiz" uyarısında
bulunmuştur (906 Tarihli Ahkâm Defteri, 25).

Devlet, muhakemesi noksan kişilere iş ortamı hazırladı-


pııkııı başka onun özel durumunu istismar edenlerce aldatı-
ptnk /arara uğramalarını önler, gerekirse hukuk yoluyla hak-
pinııı .ılınmasını sağlardı. Eski veziriazam müteveffa Mehmed
•Ul'nın adamlarından Mustafa, "fakîrü'1-hâl...ve aklından dahi
biı ııılkdâr hiffeti" olduğundan Manisa kazasına bağlı Davudlu
•pahalında Divane Hacı diye tanınan, esas adı Mustafa olan
« i , (ıııun bu durumundan istifade ederek yerine hile ile timarını
psnııfuf etmiş; durum merkeze bildirilince, mahkemede yargıla-
Mtnk şimdiye kadar elde ettiği menfaatler tespit edilip timarın
• : '..ılıibi Mehmed Paşa'nın adamlarından Mustafa'ya veril-

Jlfii. 22 Rebiyülâhir 1040/28 Kasım 1630'da sancakbeyi vezir


ym I '.ışa ile Manisa kadısından istenmiştir (Mühimme, no. 85,
|likıiın 48).

c) Engellilerin Vergiden Muaf Olmaları

I /V.kerî sınıftan iken görevini yürütemeyecek kadar "ma'lûl"


BmıkiM görev verilmediği gibi örfî vergilerden de muaf tutulur-
jaıdı I ğer eski işini yürütürse kanun gereği şer'î ve örfî vergiler
phıtisinden alınırdı. Sipahi oğlu Yusuf, sipahilik yapamayacak
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER

kadar sakat olduğu için başvurusu üzerine Divan-ı Hümayun'daı


evahir-i Zilkalde/20 Temmuz 1501 tarihinde normal işini güc(J
nü yürütenlerden farklı bir şekilde "azebden ve cerahordan tu
sekbândan ve hisar yapmasından ve doğancıdan ve nüzül İn
hıhndan ve sürgünden ve kürekciden ve angaryadan fi'1-cünılt
mecmu' avarız ve tekâlif-i dîvâniyyeden mu'af ve müsellem ola
lar" şeklinde bir karar çıkmıştır. Ancak hükümde iş yapması du
rumunda uygulamanın değişeceğine "ra'iyyet yirin dutup zira'al
ide, kânun üzere öşrin ve rüsûmın ve ol yir içün lâzım olanın virc
denilerek işaret edilmiştir (906 Tarihli Ahkâm Defteri, 25).

Asker olan, ancak geri hizmette çalışan "müsellemler" yanı


yol işleri ile görevli olanlar, işlerinin başında bulundukları sürece
sefere katılmak zorunda idiler. Şayet işinin başında iken gücü
yetmeyecek durumda ise yerine bir başkasını gönderebilirlerdi
(Akgündüz 1992, 30). Müsellem olan, ancak sefere katılacak
gücü bulunmayan Eynebeyi adlı kişinin görevi başında bulun
masından dolayı yerine "bedel" olarak başka birini göndermesi
başvurusu üzerine evahir-i Zilhicce 906/19 Temmuz 1501 tarihli
hüccetle kabul edildiği bildirilmiştir (906 Tarihli Ahkâm Defteri
114).

Pozitif ayırımcılık sadece Müslüman engellilere uygulanmaz


sakat veya hasta zimmîler de bazı vergilerden muaf tutulurlardı
Osmanlı döneminde gayrimüslimlerden alınan cizye, herkesin
malî gücü dikkate alınarak belirlenir ve toplanırdı. Ancak sabi
pîr-i fanî ve iş yapma gücüne sahip olmayanlarla felç veya haya
tının çoğunluğunu yatalak hasta olarak geçirenlerden cizye alın
mazdı (KŞS, no.39, 265-266; no.47, 279; no.48, 281).

d) Görme Engellilere İş Verilmesi

Osmanlı toplumunda daha önce normal iş güç sahibi iken


sağlığını kaybedenler, kendi kaderine terk edilmez, hayatını devam
ettirmesi için gerekli alt yapı devlet tarafından oluşturulur, hatta
mümkün mertebe geçim standardı yükseltilirdi. Eskiden yeniçeri
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 95

;ı "göz/eri ma'lûl" olan Hacı adlı bir kişi, "dergâh-ı mu'allâ"ya


ıi padişaha arzuhal gönderince kendisine İstanbul'da Cami-i
niiıl Vakfı'ndan bir "akçacık" yevmiye verilmiş; ancak bunun
"•İline yetmediğini tekrar bir arzuhalle bildirmesi üzerine Ca-
i • îtdid mütevellisinden evail-i Zilhicce 906/20 Temmuz 1501
İllinde yazılan bir hükümle adı geçene bir akçe daha vermesi
mniştir (906 Tarihli Ahkâm Defteri, 65).

i Çaresiz Fakirlerin Himaye Edilmesi

< ' .inanlı Devleti, demokratik bir yapıya sahip olmamasına


Ren padişahlar, kendilerini "redyâ ve berâyâ" adı verilen
Ikın babası olarak görürler, tebaanın sıkıntıya düşmemesi için
M lı.uçarlardı. Bu nedenle Anadolu insanı devleti baba olarak
ilendirmiş; herhangi bir sıkıntıya düştüğünde onu yanında
tiiM-l; istemiştir.
1
)•ıııanlı Devleti'nde XVII. yüzyıla kadar hemen herkes bir
V'ni m ı ıak ve üretime katkıda bulunmak zorunda idi. Bununla
Ii!-!.- coğrafî olumsuzluklar, bazı yerlerde insanların üretmesi-
ingı'l teşkil ediyor; bunların zarurî ihtiyaçlarını karşılamala-
p||r mümkün olmuyordu. Hicaz bölgesi, otun bile bitmediği
I dutumunda olduğundan XX. yüzyılın başlarına kadar tari-
htmen her devrinde burada oturanlar fakr u zaruret içinde
Btnı|lar; bağlı bulundukları devletin yardımlarıyla hayatlarını
fHı iıı inişlerdir.

ı < ' .inanlı padişahları, dinî gayretleri sonucu Hicaz bölgesine


-I hiı ilgi göstermişler, burada oturanların sıkıntıya düşmeme-
I i',in diğer tebaaya göre, Hz. Peygamber'e hürmeten Hicaz
Ipimı'na farklı muamelede bulunmuşlar; "Surre-i Hümâyûn"
ı Altında hac mevsiminde Hicaz fukarasına külliyetli miktarda
İP ıf nıdererek karşılıksız olarak dağıtmışlardır.

«ınre, büyük törenlerle Recep ayında İstanbul'dan çıkarılır


Mm 1991), Anadolu ve Suriye'den geçen Surre Alayı'na yol-
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER

da, Osmanlı Devleti'nin hakim olduğu yederden gelen bağlı


ralarla (Mühimme, no.85, hüküm: 267) Haremeyn vakfı geliri
(Mühimme, no.85, hüküm: 359) de ilâve edilerek gittikçe a|
topluca Mekke ve Medine'ye götürülürdü. Mühürlü sandıkl.ıı
renle açılarak paralar oranın en ileri gelenlerinden en yoksulu
kadar herkese belli oranlarda dağıtılırdı.

4. İlim Adamlarına Hizmette Sınır K o n m a m a s ı

İlim, kazanılması zor bir konu olup, ancak sabır ve azim


çalışılarak elde edilir. Bu nedenle tarihin hemen her devrin^
ilim adamlarının sayısı az olmuştur. Büyük devletler ve devi'
adamları bunun için ilim adamlarına sahip çıkıp gerekli deg^
vermişlerdir.

Selçuklular ve bunların devamı olan Osmanlılar, ilim adaf


larından yararlandıkları sürece güçlenmişler, devirlerinde dıiny
nın en güçlü devletleri olmuşlardır. Nitekim Osmanlı devletinifl
kurucuları, Selçuklu ilim ve fikir adamları olup, daha başında»
itibaren Duraklama Dönemine kadar padişahlar onlardan yaı.v
lanmasını bilmiş, devletlerini yüceltmişlerdir. İlim adamının kol.ıy
yetişmediğinin farkında olan Osmanlı Devleti, devamsızlık ya|
madiği ve kanunlara aykırı harekette bulunmadığı sürece, ö|a
müne kadar görevlerine devam ettirmiştir. Bu nedenle Kurulup
ve Yükselme dönemlerinde ilim adamları hep işlerinin başında
iken vefat etmişlerdir. Beylik Döneminde kurucu ekibin başı™
da bulunan Edebalı, devlet adamı ve eğitimci olarak vefatına
kadar işinin başında bulunmuştur. Ondan sonra Tursun Fakihj
eğitim-öğretim işlerine bakmış, bu görevi ölümüne dek sürmH
tür. İznik'te kurulan ilk Osmanlı medresesinin müderrisi Davud i
Kayserî, İznik'te görevi başında vefat etmiştir (Küçükdağ 2004.
105-134). Yükselme Döneminde uzun süre müderrislik yaptıktan]
sonra şeyhülislâmlığa getirilen ünlü Türk düşünürü Zenbilli Alı
Cemalî Efendi (0.1525), ikinci görev olarak Sultan Bayezid Med
rçsesi müderrisliğini de yürütmüştür. Çok yaşlı ve iş göremeyecek
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 97

İüı Iı. ısta olmasına rağmen ölümüne kadar görevlerinden alın-


U; Kanunî, fetva işlerinin aksamaması için ulemadan Şeyh
•isddinzade Muhyiddin Mehmed (Ö. 1545)'i şeyhülislâm
flpkamı olarak atamıştır (Küçükdağ 1995, 51-81).

Medreselerin bozulmasına paralel olarak ilim adamlarının


||ls==nıde düşüş yaşanmış, bu yüzden XVII. yüzyılda sonucu
n n varan acı olaylar yaşanmıştır (Ilgürel 1989, 472). Bunun-
Kjfhl'.lı' Osmanlı Devleti'nde eğitim işleriyle uğraşanlar, iş ya-
Hj^ncnk ve öğrenciyi zaptedemeyecek kadar ihtiyar ve hasta
•lan dışında ölümlerine kadar görevleri başında kalmışlardır.
|)Utıl<ı ilgili ilginç bir örneğin burada aynen verilmesi yararlı
•İtin. Safer 1182/ Haziran 1768 tarihli bir Hurufat kaydına
ı "Kır-ili'inde Yarangömü kasabasında Evsat Mahallesi'nde
Iı Ynkub Dede'nin binâ ve kendi ta'mîr eylediği mektebde
İMıi ıı ini akçe ile mu'allim-i sıbyân olan Mustafa pîr ve alîl
p lu'ıillüm ve sıbyâna bir dürlü iktidârı olmamağla ref inden
m? kınail'e nâibi Seyyid Hacı Ahmed arzıyla tevcîh buyruldu."
BtJ. no. 1108, vr.1219).

b Yatalak Hastaların Bakımları

Tütk toplumunda yaşlılıkta hastalananlar, çoğu kez yatalak


IfİBi, bakıma muhtaç duruma düşerler. Bu durumda oğlu, kızı,
Hıİ !|il»i yakın çevreleri onların bakımlarını üstlenirler. Osmanlı
Bf Mitlide de durum pek farklı değildi. Ancak bir başkasının ba-
lıim muhtaç olan hastanın malından mahkemece belirlenecek
|ıtm.l,ı nafaka tayin edilir, zarurî ihtiyaçları bununla karşıla-
Hnsl'S bakıcısının işi kolaylaştırılmış olurdu. Konya'nın Şems
•Jesi'nden Aziziye Camii imamı müteveffa Sarı Hafızzade
i Almıed'in eşi Hatice, ihtiyar ve yatalak hasta olup kendi iş-
M) yıii'ütemediği için gelini Habibe Hanım'm başvurusu üzeri-
İHnliiın 19 Şevval 1338/6 Temmuz 1920 tarihinde Hatice'nin
•iiu-l.ııı "nafaka ve kisve-bahâ ve sair levâzım-ı zarûriyyesine
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLER

hare ve sarf için aylık üç bin kuruş takdir etmiştir (1916-19


KŞS, 137).

SONUÇ

Türkler, İslâmiyet'i kabul ettikten sonra dezavantajlılara y


nelik birçok kurum oluşturmuş, mağdur insanların buralard
yararlanmalarını sağlamışlardır. Anadolu Selçukluları ile Osın.ı
lılar da insan sağlığına önem vermişler; tesis ettikleri sağlık kın
luşlarında hastalan karşılıksız tedavi etmişlerdir.

Osmanlı toplumu, geleceğin teminatı kabul edilen çocukl


rı ihmal etmemişler; anne ve babası ölenlerle ebeveynlerine!
çeşitli nedenlerle ayrı kalanlar, mutlaka sıcak bir kucak bulmı
lar; sokakta başıboş kalmamışlardır. Osmanlı Devleti, o gün
imkânlar dâhilinde engellilere pozitif ayrımcılık yapmış; iş ya]
mayacak durumdaki ihtiyarlarla hastaları, anlayışsız bürokratla
ve hilebaz insanlara ezdirmemiştir. İş ortamı olmayan ve çarea
kalan fakirlere devlet, değişik şekillerde yardım elini uzatmıştı]

İlim adamlarının farkını daha Kuruluş Döneminde fark ed<


Osmanlı Devleti, onların bilgilerinden hayatlarının sonuna kad
yararlanmasını bilmiş; emekli ederek kenarda köşede boşa vaki
geçirmelerini istememiştir. Yukarıdaki örneklerden de anlaşılac
ğı üzere Osmanlı arşivlerinden ve kaynaklarından yararlananı
yapılacak bilimsel çalışmalarla günümüz dezavantajlılarına ı^ı
tutacak değişik uygulamalar tespit edilerek hayata geçirilebill
Avrupa Birliği'ne girme aşamasında Türkiye, Batı'ya bu saha<
örnek teşkil edecek alt yapı oluşturabilir.

KAYNAKÇA

AKGÜNDÜZ, Ahmed, Osmanlı Kanunnameleri ve Hukuk


Tahlilleri, V, İstanbul 1992.

ATALAR, Münir, Osmanlı Devleti'nde Surre-i Hümâyûn


Surre Alayları, Ankara 1991.
MANEVÎ SOSYAL HİZMETLERİN ÇERÇEVESİ 96

Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Mühime, no. 85.

II Beyazid Dönemine Ait 906/1501 Tarihli Ahkâm Defteri,


P§nİtma: 906 Tarihli Ahkam Defteri) (Yay. İlhan ŞAHİN-Feridun
İMİ CEN), İstanbul 1994.

i 1 RDOĞAN, Halil, "Katalogda Yer Almayan 1916-1921 Yıl-


l ı m , i Ait Bir Konya Şer'iye Sicilinin Transkripsiyonu",(Kısaltma:
p|f< 1921 KŞS), (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitü-
[l Intih Anabilim Dalı Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya
Jİ06,

İl,GÜREL, Mücteba, "IV. Murad," Doğuştan Günümüze


•ihmiK İslam Tarihi,"X., İstanbul 1989.

Konya Şer'iye Sicili, (Kısaltma: KŞS),no. 39, 42, 46, 47, 48,
m , fit.
KÜÇÜKDAĞ, Yusuf, ,11. Bayezid, Yavuz ve Kanuni Devirle-
pı.f. Cemâlî Ailesi, İstanbul 1995.

— Konya Şehri'nin Fizikî ve Sosyo-Ekonomik Yapısı,


M * lider, 1., Konya, 2004.
, Türk Tasavvuf Araştırmaları, Çizgi Yayınevi, Kon-
1005.

i I KZİOĞLU, Arslan, "Bîmâristan", Türkiye Diyanet Vakfı


||mi Ansiklopedisi, VI., İstanbul 1992.

I Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi, Defter (Kısaltma: VAD), no.


W, vı 1219.
VII DİRİM, Nuran, "Miskinler Tekkesi" Türkiye Diyanet Vakfı
•fil Ansiklopedisi,XXX., İstanbul 2005.

You might also like