You are on page 1of 193

Kamu

Sorumluluğunda
Sosyal Hizmet
Bedrettin Kesgin
Kamu Sorumluluğunda
Sosyal Hizmet
Bedrettin Kesgin

Sosyal politikanın dolayısıyla sosyal hizmetlerin en önemli aktörlerinden birisi de devlet-


tir. Sosyal hizmet uygulamalarında devlet, çok önemli görevleri yerine getirmiş ve getirmeye
devam etmektedir. Sosyal hizmetler konusunda devletin misyonu ve rolü ülkeden ülkeye
değişiklik gösterse de devlet bazen düzenleyici, bazen uygulayıcı, bazen de her ikisini birlikte
yürütebilmektedir.

Günümüzde toplumsal beklentileri karşılayacak ve bir nevi diğer paydaşlara da rol model
olacak kamu sosyal hizmetlerinin sunulmasına olan ihtiyaç da varlığını her geçen gün daha
fazla hissettirmektedir. Diğer yandan devletler bu uygulamaları küresel sürecin baskısıyla daha
fazla sorunsallaştırmaktadır. Oysa sosyal refah uygulamaları kısa vadeli maliyetli bir uğraş gibi
görünse de uzun vadede toplumsal kazanımları ifade eder. Bu hizmetler hem işgücü niteliği
anlamında hem de toplumsal adalet, huzur ve barış anlamında kazammdır.

Sosyal devlet uygulamalarının sorun olarak görülmesine hemen hemen tüm dünya ülke-
lerinde tanık olmaktayız. Özellikle son yıllarda karşılaşılan ekonomik kriz, özelleştirme, piyasa-
laşma ve yerelleşme at başı ilerleyen gelişmeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Kamu yönetimi
anlamında ve sosyal hizmetler bağlamında bazı sosyal nitelikli uygulamalar daha fazla yerel
yönetimlere devredilmeye çalışılmaktadır. Bu değişimin yerel yönetimler lehine önümüzdeki
yıllarda değişmeye devam edeceği de görülmektedir.

Aynı şekilde günümüz dünyasında refah uygulamaları, azalmayıp nitelik değiştirmekte


ve sorumlu kurumlar çeşitlenmektedir. Türkiye'de de aynı şekilde refah uygulamalarında çoklu
aktörler ve kurumlar devreye girmektedir. Merkezi yönetim yanında, yerel yönetimler, sivil top-
lum örgütleri, özel sektör, aile yanında, akraba ve komşuluk dayanışması, hemşehri oluşumları
Türkiye'deki sosyal refah sağlayan en önemli yapı ve kurumların başında gelmektedir. Kamu
sosyal sorumluluğu göz ardı edilerek ve kamu yönetimlerini dışarıda bırakarak sosyal sorun-
ların üstesinden gelinmesi mümkün gözükmemektedir. Yine de kamu yönetimleri yanında bu
birimlerin katkılarını almak ve bu birimleri yönetime dâhil etmek uygulamaların etkinliği ve
verimliliği yanında sürdürülebilir olması için de özel önemdedir.

A Ç 1 L 1 M K İ T A P
A l a / Köşkü Cad. Civan H a n No:6/3 Cağaloğlu - istanbul
Tel: ( 2 1 2 ) 5 2 0 9 8 9 0 Faks: ( 2 1 2 ) 5 2 7 0 6 7 7

www.kitappinari.com 9 ,„„„„
Dr. Bedrettin Kesgin

Lisans eğitimini istanbul Siyasal Bilgiler


Fakültesi Kamu Yönetimi'nde bitirdi.
Marmara Üniversitesi SBE Kamu Yönetimi
AB Mahalli İdareler Bilim Dalında hem yük-
sek lisansını hem de doktorasını bitirdi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı
Sağlık AŞ. de yönetici yardımcılığı yaptı.
2011 yılından buyana Yalova Üniversi-
t e s i n d e Yardımcı Doçent olarak görev yap-
maktadır.
Yalova Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü
Bölüm Bşk Yard. olarak görevine devam
etmektedir.
Kesgin'in şehirleşme, göç, yoksulluk, sos-
yal hizmetler, sosyal yardım ve sivil t o p l u m
alanlarında çalışmaları mevcuttur.
Yayınlanmış Eserleri:
Yoksulluğa Yerel Müdahale: Sosyal
Belediyecilik (2012)
Kamu Sorumluluğunda
Sosyal Hizmet

Dr. Bedrettin Kesgin

4
AÇ I L I MKi T A P
AÇILI M K İ T A P
Alay Köşkü Cad. Küçük Sok. Civan Han
No: 6/3 Cağaloğlu-istanbul
Tel: 0212 520 98 90 Faks: 0212 527 06 77
www.acilimkitap.com
bilgi@acilimkitap.com

Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet


Dr. Bedrettin Kesgin

Agılımkltap: 4 8

Sosyoloji: 21

Yayınevi Sertifika No: 22787

ISBN: 978-9944-105-40-8

Birinci Baskı: Aralık 2012


Kapak: Tekin Öztürk
İçdüzen: Ahmet Yanar

Baskı-Ciit: Çalış Ofset Matbaacılık Ltd. Şti


Davutpaşa Cad. No: 8 Topkap-İstanbul Tel: 0212 482 11 04
Matbaa Sertifika No: 12107

AÇIUMKİTAP pınar yayınları tic. ve san. a.ş'nin tescilli markası dır.


İÇİNDEKİLER

GİRİŞ 9

1. BÖLÜM
KAMU YÖNETİMİ VE TARTIŞMALARI
I. KAMU YÖNETİMİNDE ETKİNLİK VE VERİMLİLİK 19
II. KAMU YÖNETİMİ, TARTIŞMALARI VE
YENİ KAMU YÖNETİMİ 25
A. Kamu Hizmeti Kavramı 26
B. Yeni Kamu Yönetimi Anlayışı 30
Kamu Yönetimi İşleyişi 34
C. Kamu Yönetişimi 38
III. REFAH UYGULAMALARINDA
KAMU YÖNETİMLERİ 43
IV DEĞERLENDİRME: KAMU DEĞİŞİRKEN,
REFAH UYGULAMALARININ DURUMU 51

2. BÖLÜM
TÜRKİYE'DE MERKEZİ YÖNETİM VE HİZMET
I. OSMANLI'DAN GÜNÜMÜZE
MERKEZİ YÖNETİM VE SOSYAL HİZMET 63
Osmanlı'da Yönetim ve Sosyal Hizmet 64
II. Abdülhamit Dönemi Sosyal Uygulamaları 65
6 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

II. CUMHURİYET DÖNEMİNDE


MERKEZİ YÖNETİM VE SOSYAL HİZMET 69
A. Sosyal Hizmetler ve
Çocuk Esirgeme Kurumu (Shçek) 73
B. İş Kanunu 81
C. Sosyal Güvenlik ve Sgk 83
D. 2022 Sayılı Kanun 90
E. Yeşil Kart Uygulamaları 91
Kapsam 91
E Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Vakıfları ve Fonlan 93
Yakacak Yardımları 97
Gıda Yardımları 97
Barınma Yardımları 97
Nakit Yardımları 98
Tedavi Giderlerine Yönelik Yardımlar 98
Öğrenci İhtiyaç Yardımları 99
Şartlı Eğitim Yardımı 100
Özürlü İhtiyaç Yardımları 100
Özürlü Öğrencilerin Ücretsiz Taşınması 101
Özel Amaçlı Yardımlar 101
Afet Destekleri 101
Aşevi Faaliyetleri 102
G. Sosyal Yardım Bilgi Sistemi (Soybis) 102
H. Toplu Konut ve Toplu Konut İdaresi (Toki) 104
I. Sosyal Hizmet Alanında Son Dönem Yenilikleri 105
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Kurulması ..106
Alo 144 Sosyal Yardım Hattı 108
3. Alo 183 Aile, Kadın, Çocuk, Özürlü ve Sosyal Hiz-
met Danışma Hattı 110
4. Dul Kadınlara Nakit Ödemesi 111
5. Evde Bakım Hizmeüeri 112
6. Kadına Yönelik Şiddeti Önleme Çalışmaları; 114
7. Kadın Konukevleri 118
III. DEĞERLENDİRME;
MERKEZİ YÖNETİM VE SOSYAL HİZMET İLİŞKİSİ 123
İçindekiler 7

3. BÖLÜM
YEREL YÖNETİMLER VE SOSYAL HİZMET
I. AVRUPA YEREL ÖZERKLİK ŞARTI VE
ÖZERK YEREL YÖNETİMLER 133
II. YEREL YÖNETİMLERİN TARİHSEL GELİŞİMİ VE
TÜRKİYE'DE SOSYAL HİZMETİN KÖKENLERİNE KISA
BİR BAKIŞ: OSMANLI'DA YEREL YÖNETİM 137
Osmanlı'da Sosyal Hizmet Kurumlan:
Vakıf, Lonca ve Kadı 138
Tanzimat Dönemi'nde Belediyeler 143
Osmanlı'da İl Özel İdaresi 144
III. CUMHURİYET TARİHİNDE YEREL YÖNETİMLER. 147
A. Belediye Eski Yasaları (1580 ve 3030 S.) ve Sosyal Hiz-
met 147
OKUMA 1
1973 SONRASI TOPLUMCU BELEDİYECİLİK 151
B. Cumhuriyet Döneminde Köyler 157
IV GÜNÜMÜZDE BELEDİYELER VE SOSYAL HİZMET
(5216 VE 5393 SAYILI YASALAR) 159
A. 5216 Sayılı Kanuna Göre
Büyükşehir Belediyeleri ve Sosyal Hizmet 159
B. 5393 S. Kanuna Göre Belediyeler ve Sosyal Hizmet. 165
OKUMA 2: SOSYAL BELEDİYECİLİK 171
C. İl Özel İdareleri ve Sosyal Hizmet 174
DEĞERLENDİRME; YEREL YÖNETİMLER VE
SOSYAL HİZMET İLİŞKİSİ 177
SONUÇ: KAMU YÖNETİMİ VE
SOSYAL HİZMET TARTIŞMALARI 185

EKLER
EK 1 194
EK 2 195
EK 3 196
KAYNAKÇA 197
Kısaltmalar

AB: Avrupa Birliği


ABD: Amerika Birleşik Devletleri
SGK: Sosyal Güvenlik Kurumu
SHÇEK: Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu
IULA EMME: Uluslarararası Yerel Yönetimler Birliği
a.g.e. Adı Geçen Eser
DPT: Devlet Planlama Teşkilatı
DB: Dünya Bankası
IMF: Uluslararası Para Fonu
DTÖ: Dünya Ticaret Örgütü
BM: Birleşmiş Milletler
SSK: Sosyal Sigortalar Kurumu
BAĞ-KUR: Bağımsız Çalışanlar Kurumu
İLO: Uluslararası Çalışma Örgütü
T.C. Türkiye Cumhuriyeti
HEC: Himaye-i Ettal Cemiyeti, Çocuk Koruma Cemiyeti
s. Sayılı
K./k. Kanun
SYDV: Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı
SYDTF: Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Fonu
SYDGM: Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü
ANAP: Anavatan Partisi
BSYHP: Bütünleşik Sosyal Yardım Hizmet Projesi
ŞNT: Şartlı Nakit Transferi
MEB: Milli Eğitim Bakanlığı
SOYBİS: Sosyal Yardımlar Bilgi Sistemi
MERNİS: Merkezi Nüfus idaresi Sistemi
İŞKUR: Türkiye iş Kurumu
TOKİ: Toplu Konut idaresi
KHK: Kanun Hükmünde Kararname
ŞÖNİM: Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi
STÖ: Sivil Toplum Örgütü
GİRİŞ

Günümüzde birçok sosyal nitelikli çalışma değişim ve dönü-


şümle tanımlanmaya çalışılmaktadır. Kamu yönetimleri de bu
değişim ve dönüşümden etkilenmekte, yeni durum ve yapı-
lara karşı kendini uyarlamaya çalışmaktadır. Bunların en ba-
şında sosyal nitelikli olanlar gelmektedir. Kamu yönetimin-
deki değişimin yönü, biraz da devlet, piyasa-özel sektör ve sivil
toplum arasında refahın paylaşılmasına bağlıdır. Bu sınırların
nasıl olacağı toplumların kendi tarihsel tecrübesi, içinde bu-
lundukları sosyal ve siyasi yapılar tarafından belirlenmektedir.
Devlet sınırlan ve faaliyet alanlarını belirlemede küreselleşme,
ulus devlet yapısı ve yerel ilişkiler önemli göstergeler olmakta-
dır. Yeni liberalizm bu sınırlan belirlemede önemli bir kavram-
dır. Yeni liberalizm, devletin ya bu alandan tamamen çekilme-
sini ve özel sektör ile sivil topluma bu görevini terk etmesini
istemektedir ya da toplum içinde en dezavantajlı, en muhtaç
ve en mahrum kişilere karşı zorunlu ve sınırlı hizmetleri sun-
mayı önermektedir.1 Burada yine öncelik sivil toplum ve özel

1 Ûzdemir, refah devletinin zannedildiğinin aksine en yoksul ve muhtaç kişile-


rin lehine değil daha çok orta ve üstü gelir gurubuna hitap ettiğini belirtmek-
tedir. Teorik ve uygulama çalışmaları ile bunun kanıtlandığını belirtmektedir.
(Ûzdemir, 2 0 0 4 : 2 9 8 )
10 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

sektör olmaktayken, devlet sadece bu kesimlerin bıraktığı boş-


luğu doldurmada sorumlu olmaktadır.
Devletin sosyal boyutuyla en etkin olduğu refah devleti za-
manında "altın çağ olarak tanımlanan", refah devleti uygula-
maları dünyanın hemen hemen her yerinde küreselleşmeyle
birlikte terk edilmeye başlanmışür. Küreselleşme, piyasanın dü-
zensizleşmesi, yeni liberal-kapitalist partilerin iktidara gelmesi
gibi makro gelişmeler ve durumlar yarımda nüfusun yaşlanması,
yaşam sürelerinin uzaması gibi nedenler yaşlı nüfusunu arttır-
mış, doğumların da azalmasıyla sosyal güvenlik, sorun alanı
olarak ortaya çıkmaya başlamıştır. Böylece bağımlılık oranı art-
tıkça kamu yönetimleri de zaman içinde yeni önlemler ve ça-
reler üretme yoluna başvurmaya başlamışür.
Ayrıca kentleşme (kentleşme daha birçok köklü değişikler
yapmıştır) beraberinde bireyselleşmeyi getirmiş, böylece köy-
deki organik dayanışma terk edilmiş, geniş aile de yerini büyük
oranda çekirdek aileye bırakmıştır. Ailenin niteliğindeki yapı-
sal değişimler de "yeni durumlar" olarak, sosyal refahı etkile-
yen unsurlardan olmuştur. Böylece kamu yöneticileri yeni du-
rum ve sorunlarla yüzleşmek zorunda kalmıştır.
Dünyanın birçok ülkesinde önceleri gönüllü, yerel ve si-
vil toplum merkezli örgüdenen sosyal hizmetler, 19. yüzyıl-
dan sonra merkezi ve yerel yönetimlerin gündemine girmeye
başladı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında gerek merkezi yöne-
timler gerekse yerel yönetimlerle refahı sağlayan birim olarak
kamu yönetimleri ve devletler ortaya çıkmıştır. Sonrasında ise
Baü ülkelerinde küreselleşme süreci2 ile sosyal uygulamalar

2 Kapitalizm bütün sınırları zorlayarak dünyanın coğrafi sınırlarını kendi doğal


sınırları yaptı (Buğra, 2 0 0 3 : 16). Küreselleşme için birçok ifade, tanımlama
ve bakış açısı bulunmaktadır. Küreselleşmeye bakış açımız ideolojik tutum
ve tavırla, algılama ve anlayışla, olumlu-olumsuz etkilenme durumuna göre
değişmekte, çeşitlenmekte ve farklılaşmaktadır. Küreselleşmeye dönük olarak
bu kadar farklı ve yakın birçok isimlendirme ve anlamlandırmanın olması kü-
reselleşmeye ve devam eden bu sürece nereden ve nasıl bakıldığıyla yakından
ilişkilidir. Bununla beraber küreselleşmenin bir süreç olduğu ve aynı zamanda
kendi gelişimine uygun olarak köklü değişikliklere ve dönüşümlere neden
olduğu gerçeği genel olarak kabul görmektedir. Küreselleşme yazın dünya-
sında en başta yer alan kavramlardandır. Bu durum küreselleşmenin ne kadar
Giriş I 11

refah devletlerinde dahi "hak temelli" ya da "merkezi yönetim


merkezli" olmaktan çıkmıştır. Bunun yerine "gönüllü" "piyasa
temelli" "özel sektör" merkezli yapılar aktif olmuştur. Bu dö-
nüşüm sosyal hizmet ve sosyal yardım alanlarında birlikte gö-
rülmektedir. Bununla birlikte geçmiş yıllardan modern döneme,
modern dönemin başlangıcından refah devletine kadar, bu ta-
rihlerden de sonra başta gelişmiş ülkeler olmak üzere gelenek-
sel uygulamalar yanında dünyanın birçok yerinde kamunun
refah uygulamaları, gerçekliğini sürdürmüş ve sürdürmekte-
dir. Türkiye'de de aynı şekilde sosyal nitelikli hizmetlerde mer-
kezi yönetimlerin tarihsel süreçte aktif bir şekilde müdahil ol-
dukları görülmüştür.
Osmanlıda da sosyal nitelikli hizmetler vakıf, Lonca, gönüllü
ve mahalle eksenli yürütülürken, imparatorluğun son yıllarında
merkezi yönetimler sosyal hizmet ve sosyal yardım faaliyetleri
yürütmeye başladı. Cumhuriyet döneminde gelişme gösterse
de, Batı ülkelerinde görülen refah politikalarının yansımaları
Türkiye'de oldukça kısıtlı ve cılız bir şekilde görülmüştür.
Günümüzde ise Türkiye gibi ülkelerde sosyal hizmet ku-
rumları ve hizmetleri yeniden yapılanmakta, merkezi yönetim-
lerin bazı fonksiyonları yerel yönetimler yanında, sivil topluma
ve özel sektöre devredilmekteyken bazı fonksiyonlardan devlet
çekilmektedir. Kamu yönetimlerinin yetki alanına sivil toplum,
özel sektör gibi yapılar ciddi anlamda ortak olmaktadır. Bunun
yanında kamu yönetimlerinin gücünün, yetkisinin ve sorum-
luluğunun büyük oranda devam etmesine rağmen kamu yö-
netimlerinin rolü, misyonu ve sorumluluğu çok az çalışmaya
konu edilmektedir. Bunda ülkenin gerçek bir sosyal devlet
olamayışının etkisi büyüktür. Ayrıca diğer bazı nedenlerin ya-
nında kamunun gözden düşürülmeye çalışılması, buna karşın
özel sektörün ve piyasanın fetişleştirilmesi mantığı yatmaktadır.
Yine kamu yönetimleri insan hayatı ve insan davranışları üze-
rinde önemli etkisine rağmen kamu yönetimin sunduğu sosyal

etkili ve hızlı etki eden bir gerçeklik olduğunun en önemli göstergesidir. Aynı
zamanda küreselleşme zorunlu ve kaçınılmaz bir durum olarak da karşımıza
çıkmaktadır.
12 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

hizmetler Türkiye'de gereği gibi çalışmalara konu edilmemiştir.


Kamu yönetiminin kendisinin dahi müstakil bir ilim dalı ola-
rak kabul görmesi yenidir. Kaldı ki kamu yönetiminin toplum-
sal yaşama etkisi gereği gibi inceleme alanı bulsun.
Bunun yanında Türkiye'de kamu yönetimlerinin son on yıl-
dır sosyal hizmet ve sosyal yardım alanında artan bir etkinliği
vardır. Bu çelişki gibi dursa da kamu yönetimlerinin artan et-
kinliğinin piyasa güçleri ve sivil toplum aleyhine işlemediği gö-
rülmektedir.
Bu çalışma ile sosyal nitelikli kamu politikaları inceleme
imkânı bulacaktır. Yine çalışma ile modem devletin en önemli
göstergesi olan refah devleti uygulamalarının kamu yönetim-
leri için yani merkezi ve yerel yönetimler için "ne ifade ettiği"
Türkiye açısında ortaya konulacakür. Türkiye'deki sosyal uygu-
lamalar, kısa ve özet olarak tanımlanacakür. Burada sivil top-
lum, özel sektör ya da enformel kanallar vasıtasıyla yapılan hiz-
metlerden çok az bahsedilecektir. Büyük oranda bu hizmetlere
yeni kamu yönetimi ve refah yönetişimi bağlamında değinile-
cektir. Kurumsal sosyal hizmet ve sosyal yardımla ilgili olarak,
kamu yönetiminin (merkezi yönetim ve yerel yönetimler), yap-
tığı hizmetler yanında kısaca uygulamalara da değinilecektir.
Çalışma ile Türkiye'de merkezi yönetimin sosyal hizmet ve
sosyal yardım faaliyetlerinin tamamına değinmek çalışmanın
sınırlarını aşacağından, sadece belli başlı ve temel nitelikli sos-
yal hizmet ve sosyal yardımlar ile bu hizmetleri sağlayan ku-
ruluşlardan bahsedilecektir. Bunun için öncelikle Osmanlı'dan
tevarüs edilen merkezi yönetim mirasına bakmakta yarar umul-
maktadır. Tarihten günümüze gelen mirasla etkileşim kaçınıl-
maz olup, bu sosyal hizmet kapsamında da geçerlidir.
Çalışma ile merkezi yönetim uygulamaları içinde, İş Kanu-
nundan Sosyal Güvelik Kurumu'na (SGK), Yeşil Kart Kanunun-
dan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) ve
bu kurumun Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı içinde örgüt-
lenmesine kadar tarihsel sürece değinilecektir. Bakanlığın yeni
düzenlemeleri yamnda, sosyal hizmeüerde ve sosyal yardım hiz-
metlerinde yerelleşme ilişkine de vurgu yapılacaktır.
Girl; 13

Merkezi yönetimin çalışmaları yanında yerel yönetimler de


özellikle son yıllarda sosyal hizmet ve yoksulluğu önleme veya
etkisini azaltma politikalarında önemli bir aktör olarak karışı-
mıza çıkmaktadır. Yerel yönetimler demokrasi, katılım, yerel si-
yaset yanında özgürlük, verimlilik/etkinlik ya da sosyal adalet
işlevleri ile de ön plana çıkmaktadır. Son yıllara kadar daha çok
katılımcı demokrasi, sivil toplum ilişkileri, bireysel ve toplum-
sal özgürlüğe katkısı ile bu birimlerin kamu yönetimine katkı-
sından bahsedilmiştir. Bu çalışmayla daha çok kamu yönetim-
lerinin refaha katkısı merkeze alınacaktır.
Türkiye'de az da olsa kamunun yukarıda bahse konu edilen
çalışmalanna ek olarak sosyal adalete ya da yeniden paylaşıma
yönelik işlevleri de gündeme gelmeye başlamıştır. Gelişmiş bir
kısım ülkede sosyal adalete olan katkıları refah politikaları çer-
çevesinde değerlendirilirken, Türkiye örneklerinde bu birimler
daha çok, yoksul kesime yönelik hizmetleri sunmada "toplumsal
zorunluluk" tan ve toplum/seçmen baskısı ile hareket etmişler-
dir. Sosyal sınıf mücadeleleri sonucunda bu hizmetler üretilme-
miştir. Burada var olan "sosyal talep"in bazen sosyal çözümlerin
hızlandırılmasına ve kamu yönetimine rol verilmesinde politi-
kacıları motive eden bir unsur olarak ortaya çıkmasına yol aç-
maktadır. Bazen de sosyal talepler bu motiveyi zorlamaktadır.
Yine bu çalışmayla Türkiye'de yerel yönetimler, geçmişten
günümüze özellikle sosyal hizmetler merkezli ürettikleri po-
litikalar çerçevesinde, değerlendirilmeye tabi tutulacaktır. Bu
değerlendirme yapılırken hem mevzuat kaynaklı teorik düz-
lemden hareket edilecek hem de yapılan hizmetler uygulama
örnekleri üzerinden konu edilecektir. Böylece yerel yönetimle-
rin tarihten günümüze sağladığı sosyal hizmetlerin kısa bir çer-
çevesi sunulmuş olacaktır.
Yerel yönetimler dünyanın hemen hemen her tarafında ka-
musal fayda ve hizmet üreten en önemli birimlerdendir. Bazen
bu birimler, demokrasinin beşiği ve bu değerin ilk önce öğre-
nildiği birimler oldular, bazen de toplumun temel değerlerini
ifade etmede, ihtiyaçlarını ve beklentilerini karşılamada daha
öncelikli yönetimler olarak görüldüler. Yme yerel yönetimler
14 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

birçok boyutuyla günümüze kadar değerlendirilmişken, sosyal


hizmet ve sosyal yardım hizmetleriyle değerlendirmeleri göreli
olarak daha "yeni" olarak gündeme gelmektedir. Bunda biraz
da yerel yönetimlerin geçmişte daha çok "teknik beledi" hiz-
metleri sunan birimler olmalannın ya da böyle görülmelerinin
payı vardır. Ama artık belediyeler sosyal yardım ve sosyal hiz-
met üreten ve bu konuda epeyce mesafe kat etmiş birimlerden
olmalan nedeniyle, sosyal nitelikli çalışmaları eksenli değer-
lendirilmeyi hak etmektedirler. Küreselleşme süreci, yerel de-
mokrasiyi daha da vurgulamasına paralel olarak "yerindelik"
gibi anlayışları da ortaya çıkarmaktadır. Bu yerindelikle yere-
lin güçlendirildiğini söylemek daha gerçekçi olup, yakın gele-
cekte yerel yönetimlerin özellikle belediyelerin kentsel kamusal
hizmetlerin sunumunda çok önemli aktörlerden olmaya devam
edecekleri de açıktır.
Kamu yönetimlerinin özelde ise belediyelerin sosyal ada-
letçi uygulamalarının ve sosyal belediyecilik faaliyetlerinin 1980
yıllarından sonra biteceği düşünülmüştü. Birçok ülkede sosyal
uygulamalar piyasanın inisiyatifine terk edilirken, Türkiye'de
sosyal belediyecilik uygulamaları 1994 sonrası daha da artarak
belediyelerin gündemine gelmişti. Bu yüzden çalışmada sos-
yal hizmetler açısından önem arz eden 1973 sonrası beledi-
yeciliği "toplumcu belediyecilik" ile 1994 sonrası uygulamaya
konulan "sosyal belediyeciliğin" içeriği hakkında okuma par-
çalarını yerleştirmeyi uygun bulduk. Bu dönemler ve uygula-
malar hakkında kısa bilgi vererek sosyal hizmet açısından sos-
yal ve toplumcu belediye örneklerinin önemine değinildi. Bu
uygulamaların toplumsal destek görmesi ve daha sonra mer-
kezi hükümet uygulamalarına sosyal belediyecilik faaliyetleri-
nin ilham kaynağı oluşturması da ayrıca bu dönemi çalışmanın
önemini ortaya koymaktadır. Bununla birlikte yerel yönetim-
ler refahı arttırmaktan ziyade asgari yaşam desteği sağlamaya
yönelik olmalarından dolayı da sosyal hizmet açısından rolleri
hayati derecededir.
1. BÖLÜM
KAMU YÖNETİMİ VE TARTIŞMALARI

Refah devleti, modern ulus devlette güvenliğin tesis edilmesi ve


risklerin azaltılması yanında toplumun ve bireyin vatandaş te-
melinde en alt seviyede sosyal korumasını ifade eder. Yine re-
fah devleti, güvenliğin üretilmesi, belirsizliğin ortadan kaldırıl-
ması, yeniden dağıtım uygulamalarını hedefleyerek toplumsal
refahı ve barışı sağlamanın referansı olmuştur. Bu uygulama-
lar vatandaş temelli olarak tüm vatandaşlan kapsayan uygu-
lamalar olmuştur. Refah devleti, geleneksel yardım modelinin
kurumlara devredilmesi ile de belirsizliği ve bu alanda düzen-
sizliği ortadan kaldırmıştır.1 Merkezi yönetim de refah uygula-
maları için en önemli aktörlerden olmuştur.
Bu bölümde kamu yönetiminde yakın geçmişten günü-
müze kadar sürdürülen tartışmalara değinilecektir. Çünkü bu
1 Rosanvallon, dini toplumlarda, ianenin belirsizliğinin ancak devlet müdaha-
lesi ile ortadan kaldırıldığını belirtir (Rosanvallon, 2 0 0 4 : 2 4 ) . Bu ianeyi de
rastlantısal yardımlar olarak tanımlar. Böylece refah devletinde rastlantısal
yardımların yerini belirli, düzenli ve vatandaş temelli yardımlar almıştır. Böy-
lece modern devlet uygulamalarında ya da refah devletinde yardımseverliğin
ve korumanın belirsizliğinin yerini refah uygulamaları almıştır.
16 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

tartışmalar kamu yönetimin içeriğine yönelik olduğu kadar yö-


nelimi için de bize önemli göstergeler sunmaktadır.
Söz konusu tartışmaları ortaya çıkaran aynı zamanda diğer
birçok yapıyı derinden sarsan küreselleşme kavramı aynı za-
manda kamu yönetimlerine de önemli etkiler bırakmaktadır.
Küreselleşmeye eklenme beraberinde deregülasyon-düzensiz-
leştirme- özelleştirme, piyasalaşmayı getirmektedir. Ayrıca yeni
kamu yönetişimi ve refah yönetişimi ile devletin gittikçe sos-
yal refahı sivil toplum, özel sektör ve gönüllü kuruluşlara dev-
retme niyetinde olduğu kabul görmektedir. Kamu sektörü bu
süreçte daralırken ya da zayıflarken, kamu işletmeciliği man-
tığı ile de özel sektör işleyişi kamu yönetimine eklemlenmekte
ya da özel sektör işleyişi ve süreci kamu yönetimine uyarlan-
maktadır. Ayrıca bu küreselleşme sürecinde, devlet minimize
edilirken, yerel yönetim ve sivil toplum keşfedilmektedir. Yö-
netimler de gittikçe toplumsal ihtiyaçlara göre hareket etme ye-
rine küresel piyasanın taleplerine karşı duyarlı olmaktadırlar.
Günümüzde genel kabul gören refah devletinin krizde olu-
şuna yönelik birçok farklı yaklaşım mevcuttur. Bu yaklaşımla-
rın, büyük oranda ekonomik olduğu varsayılsa da ihmal edi-
lemeyecek kadar olayın/sorunun siyasi, ideolojik ve sosyolojik
boyutu da vardır. Bu, liberal ya da yeni liberalizmin tercihleri
ile belirlenmektedir. Çünkü liberal düşüncenin altında devlete
olumsuz anlamların yattığı gerçeği ve bunun uygulamalara
yansıması yer almaktadır. Devlete olumsuz anlamlar yüklen-
diğinde kamu yönetimlerinin ister merkezi isterse yerel bağla-
mında olsun topluma ve bireye katkısı artık çok fazla belirle-
yici olamamaktadır.
Kamu sorumluluğunu ve kamu hizmetlerini, kamu yöne-
timlerinin nasıl verimli ve etkin bir şekilde yerine getireceği hep
tartışmalara konu olmuştur. Bu tartışmalara kamunun sosyo-
ekonomik alandan çekilme istekleri de yoğun bir şekilde da-
hil olmaktadır. Günümüzde ise gittikçe piyasanın da baskısı
ile kamu yönetimleri verimli olmadıkları alandan çekilmekte,
Kamu Yönetimi ve Tartışmaları j 17

hizmetleri sunarken, bütçe ve maliyet sorunlarını göz ardı et-


medikleri görülmektedir.
Yine bu tartışmalara yeni kavramlar da eşlik etmektedir. Yö-
netilen kesimin, vatandaşın/talep edenlerin, sisteme aktif olarak
katılmamaları da hem demokratiklik hem de sistemin etkili bir
şekilde hizmet sunamaması gibi boyutlarıyla da kamu yönetim-
leri eleştirilmiştir. Bundan dolayı da yönetişim kavramı ortaya
atılmıştır. Bu kavrama yönelik şüpheci yaklaşanların yanında
kavramın tüm toplum kesimlerini yönetime dahil etmede gös-
terdiği başarıdan övgüyle bahseden kesimler de mevcuttur. Yö-
netişim kavramı da küreselleşme sürecinde ortaya çıkıp, daha
fazla tartışmalara konu edilmektedir.
I. KAMU Y Ö N E T İ M İ N D E
ETKİNLİK VE VERİMLİLİK

Etkinlik ve verimlilik tartışmaları kamu yönetimleri açısından


neo liberalizmin de etkisiyle gittikçe önem kazanmaktadır. Ve-
rimlik girdi-çıktı ilişkisinden hareketle belirlenirken, etkinlik
yönetimlerin amaçlarını gerçekleştirme ve amaçlara ulaşma de-
recesi ile belirlenmektedir.
Bir yandan sermayenin uçucu hale gelmesi nedeniyle kamu
hizmetlerini karşılayan vergilerin zora girmesi, diğer taraftan
dünyadaki ideolojik ve teknolojik gelişmeler, kamu yönetim-
lerine yeni değer yargılan ve paradigmaları sunmakta bazen de
dayatmaktadır.2 Bundan dolayı da son yıllarda kamu yönetim-
lerinin çerçevesi belirlenirken etkinlik ve verimlilik tartışmaları
da sıklıkla gündeme gelmektedir.
Küreselleşme sürecinde kamu yönetimi nitelik değiştirmekte,
idarelerin bazı alanlardan çekilmesi gereği üzerinde durulurken,
diğer bazı hizmet alanlarında aktif çalışıp etkin olması gereği

2 Kamu yönetimindeki bu değişim yeni liberal politika etkisiyle dünyanın bir-


çok yerinde gerçekleşmektedir. "Devleti küçültme ama fonksiyonunu arttır-
ma" yani etkin devlet olarak ifade edilen yeni yapıyla daha fazla verimlilik
hedeflenmektedir (Bilgiç, 2 0 0 8 : 2 7 ) .
20 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

dillendirilmektedir. Kamunun niteliği, yapısı, harcaması gibi ko-


nularda yeni durumlar ve yaklaşımlar getirilmektedir. Kamu yö-
netimlerinin özel sektör gibi etkinlik ve verimliliği hedef alına-
rak, daha "az devlet ama etkin devlet" prensibi bu süreçte daha
yüksek sesle ifade bulmaktadır.
Devletin içinde bulunduğu hantal yapının etkisiyle, devlet
verimsizlik ve bürokrasiyle değerlendirilmektedir. Bu olumsuz
çerçeveden hareket ederek, kamuda etkinlik ve verimlilik kav-
ramlarının bahse konu olan olumsuzluğu ortadan kaldırmada
işlev görebileceği belirtilmiştir. Ekonomik krizler ve diğer makro
ekonomik sorunlar devletin etkinliğine olan vurguyu arttırmış-
ür. Ayrıca bazı kamu hizmetlerinin özelleştirilmesinin de kamu-
nun etkinliğini arttıracağı kabul görmeye başlamıştır.
Etkinlik ve verimliliğin de küçük yapılarda söz konusu ola-
cağı, bunun içinde özelleştirme politikaları ile devletin küçül-
tülmesi ve asli fonksiyonlarına dönmesi gereği sıklıkla belirtil-
miştir. Hizmetlerin gereksinim duyduğu bütçe azaldıkça gittikçe
kamuda mali disiplin ve etkinlik gündeme gelmiştir. Böylece
etkin bir kamu hedeflenerek azalan kaynakların da en akıllıca
kullanılması sağlanabilecektir.
Ayrıca AB üyesi ülkelerin rol model olması ve AB'den
Türkiye'ye yönelik etkin kamu yönetimi yaklaşımının isten-
mesi de "kamu da etkinlik ve verimlilik" sürecini kolaylaştırıcı
bir unsur olmaktadır.
1980 sonrası tartışılmaya başlanan "kamunun etkinliği ve
verimliliği", kamu da temel ilke haline gelmiştir. Birçok mevzu-
atın oluşturulmasında kamuda etkinlik ve verimlilik ilkesinden
bahsedilmektedir. Bu ilke Türkiye kamu yönetimlerini belirle-
yen temel ilkelerden olmaktadır. Özel sektörün kaynak kulla-
nımının ve çalışma prensibinin kamuda da etkin olarak yer al-
ması kamu yönetiminde bizi etkinlik ve verimliğe götürmektedir.
Küreselleşmenin değer yargılarından olan etkinlik ve verimli-
lik kavramları her ne kadar kamu yönetimi çıkışlı olmasa da -iş-
letmelerin ve dolayısıyla özel sektörün işleyişinde kullanılır- son
Kamu Yönetimi ve Tartışmaları j 21

yıllarda kamu yönetimleri için tartışılan önemli kavramlardan


birisi olarak karşımızda durmaktadır.
Verimlilik ve etkinlik en temel tanımıyla girdi çıktı ilişkisin-
den harekede, kaynaklan en iyi şekilde ve verimli kullanmakur.3
Dolayısıyla rantabl ve verimli gözükmeyen hizmetler verimli-
lik sürecinde uygulama imkanına sahip olamamaktadır. Genel
anlamda verimlilik, bir organizasyonun mal ve hizmet üretir-
ken kaynaklarını nasıl kullandığı, ve daha da önemlisi ne kadar
iyi kullandığını ifade etmek için kullanılan bir kavramdır. Kay-
nakları kullanmanın en uygun ve en iyi düzeyini bulmak için,
kullanılan kaynaklar ile sağlanan fayda ya da ürünler arasında
oransal bir ilişkinin verimliliği merkez alarak en üst düzeyde
kurulması gerekir. Belli hizmet girdisi ile elde edilebilecek en
iyi sonucun elde edilmesi verimliliği vermektedir. Etkinlik de
bir örgütün stratejik plan ve amaçlanna uygun şekilde en iyi
sonucu aldığı bir durumu ifade eder. Burada hedeflenen strate-
jik hedeflere ve amaca ulaşmak merkeze alınır. Bu da işletme-
nin ya da kamunun hedefine en iyi şekilde ulaşmasını sağlar.
Etkinliğin açık gözle görülür bir nitelik arz etmesi ve so-
mut hedefe yöneldiği için ölçülmesi daha kolay olmaktadır.
Bundan dolayı da verimlilikten daha çok etkinlik kavramı ter-
cih edilmektedir. Bir hizmetin en iyi ve en etkin olması işlet-
menin ya da idarenin hedeflerine, planlarına ve programlarına
en fazla yaklaşmasıdır.
Kamu yönetimlerinde de stratejik plan, yatırım programı ve
bunlara bağlı olarak stratejik hedefler belirlenmektedir. Yeni ka-
bullerle, kamu yönetimlerinin etkin olması da bahsedilen stra-
tejik plana, programa, stratejik amaç ve hedeflere uygun olması
ve onları gerçekleştirmeyi kamu yönetimlerinin hedeflemesi ge-
rekmektedir. İdarelerin bu amaç ve hedefleri gerçekleştirmeye
yakın durdukları noktada yönetimin etkinliğinden bahsedilir.

3 En genel anlatımıyla, üretim sürecine sokulan çeşitli faktörlerle -girdiler- bu


sürecin sonunda elde edilen ürünler -çıktılar- arasındaki ilişkiyi ifade eder
(Yükçü ve Atağan, 2 0 0 9 : 1). Herhangi bir kamu hizmeti daha az maliyetle
yapıldığında verimlilikten bahsedilir. Belirtilen hedef ve amaçlarla stratejik
planlara yaklaşma ya da onları gerçekleştirme etkinliği v r '
22 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

Artık kamuoyunda ve parti yönetimlerinde gereksiz ve iyi


sonuç alınmayan ayrıca olumlu anlamda topluma dönüşü ol-
mayan hizmet kalemleri savurganlık ve israf olarak değerlendi-
rilmektedir. Kamu yönetimlerinin de gelişen yeni liberal anlayış
bağlamında daha fazla eleştirilere ya da en azından değerlen-
dirmelere tabi tutulması etkinlik ve verimlilik ilkelerini kamu
yönetimleri için hayati öneme yükseltmektedir.
Türkiye'de benzer şekilde bürokratik yapı da eleştirel bo-
yutuyla gündeme gelmektedir. Bürokrasinin kamu hizmetle-
rinde verimliliği ortadan kaldırdığı ve idarelerin etkin olması-
nın yolunun bu bürokrasiden kurtularak gerçekleşeceğini olan
inanç artmaktadır. Bundan dolayı da bir yandan iletişim ve ula-
şım araçlarındaki gelişmeler diğer taraftan toplumun beklenti-
leri bürokratik yapının azaltılmasında ciddi rol oynamaktadır.
Türkiye'de4 gerek merkezi yönetimlerin gerekse yerel yöne-
timlerin faaliyetleri değerlendirilirken mali boyutlu değerlen-
dirmeler, kaynak israfını vurgulama ve idareleri gereksiz yer-
lere yatırım ve harcama yapmakla suçlamalar baskın karakter
olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla da kamu yöneticilerini
daha disiplinli ve planlı hareket ettirme hedeflenerek, yöne-
timde etkinlik ve verimlilik hedefine ulaşmak istenmektedir.
Bu da ancak mali disiplinle mümkün görülmektedir. İdarede
en az kaynakla en üst düzeyde hizmet amaçlanmaktadır. Bu il-
keler yönetimlerde kıt olan kaynaklan bir strateji çerçevesinde
kullanmayı hedefine koyar (Özer, 2005: 376). Tüm bu ve ben-
zeri gelişmeler kamu yönetimin temel felsefesindeki değişikli-
ğin bir göstergesi olarak yorumlanabilir.
Etkinlik ve verimlilik ilkelerinin kamusal nitelikli sosyal
refah uygulamalanna etkisi kaçınılmazdır. Bunun neticesi ola-
rak kamu yönetimleri birçok hizmet alanından etkinliğin ve
verimliğin azlığı nedeniyle çekilmek istemektedir. Yeni yakla-
şıma uygun olarak devletler ister merkezi hükümet isterse yerel
yönetimler olsun refah alanında daha etkin ve verimli olmayı

4 Kamu yönetiminde etkinlik ilkesine 1 9 8 0 sonrası verimlilik ilkesi de eklen-


miştir.
Kamu Yönetimi ve Tartışmaları j 23

hedeflerine koymaktadır. Çünkü birçok hizmet alanı, kamu-


nun elinde verimli görülmeyip özel sektör ve sivil toplum faa-
liyeti ile daha verimli ve etkin sonuçlar alınacağı ön kabulden
hareketle belirlenmektedir. Konumuz açısından olaya yaklaştı-
ğımızda sosyal yardım ve sosyal hizmetler de verimlilik ve et-
kinlik kavramları bağlamında tanımlanmaya ya da bu kavram-
larla tartışılmaya başlanmıştır.
Hangi yönetimin ya da hangi yönetimlerin daha etkin ya da
verimli olduğu da bu tartışmalara eşlik etmektedir. Merkezi yö-
netime göre yerel yönetimlerin daha etkin ve verimli olduğu
bundan dolayı etkinlik ve verimlik amacına hizmet eden bu
birimlerin yetkilendirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Refah
sunumunda da aynı şekilde yerel yönetimlerin etkin oldukları
kabulünden dolayı yerel yönetimlerin sosyal refah uygulama-
larında önemli aktör olması kabulü vardır.
Yerel yönetimlerin etkinlik ve verimlilik ilkelerinde avan-
tajı yanında bu birimlerin daha az hiyerarşik, halka daha yakın,
katılıma daha fazla açık ve yerelini daha iyi bileceği anlayışın-
dan hareketle refah uygulamalannın bu birimlere devredilmesi
kamu işleyişi açısından gittikçe daha kabul gördüğü açıktır. Bu-
nun içinde yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve yetkilendiril-
mesi üzerinde durulmaktadır.
ıı. KAMU mim, TARTIŞMALARI VE
YENİ KAMU Y Ü N E T I N İ

•Kamu yönetimi değişim vedönüşüm geçirdikçe kavranüan da


tartışılma'kta ve bu tartışma konuları da değişim göstermekte-
dir. Artik;günümüz kamu yönetimleri eski tartışmalar yanında
''sonuç'odslklûık" /"yönetişini", "hes^p verdblMik", "sîçydam-
llik"„ "açMik", "vatandaş odaiklılık", "sürekli,gelişme",, "kalite",
'"standart",'-vatandaş memnuniyeti",,, "vizyon"., "misyoıı", "per-
formans ölçme ve değerlendirme" gibi yetvi kavra miada de-
ğerlendirilmekte ve adeta Ibu kavrattılar katnu yönetiırilem için
«oîlmazsa olmazlardan olmaktadır. Ayrıca birçdk »ilkede 'bu kav-
ramlar kamu yönetiminin teindi ilkeleri olmaktadır. Bu kavram-
sal çerçeve, .aynı -zamanda İkarnu yomöüiMleıiiınddki 'değişim ve
«dönüşümü ifade etmesi açısından <da manidardır.
"Kain» ;yönetiıriİ6tii insan illi^kil'erinden-doğduğu açitı birey-
sdl ve toplumsal değişimlere ayak oydurmak zorunda'kdlmakta,
bunun için dönemsel olarak kamu reformu tartışmaları gün-
4eme gelmektedir. 'Söz .konusu «Attım özellikle Tüı'kiye gibi
'kendi değer yargılarından,1 tercihlerinden hareket etmeden ve

3 Kamu jyönetimi, yapısı ve i|t<$t4i îFransajyÖnetimi öcntik sthtutrdk dluşturul-


muştur.
26 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

daha da önemlisi ihtiyaçlarını merkeze almadan kamu yöneti-


min yapısının ve işleyişinin belirlenmeye çalışıldığı ülkelerde bu
durum daha fazla ön plandadır. Kamu yönetimlerinin işleyişi
bir yandan toplumsal yapıya uyumlu hale getirilmeye çalışılır-
ken diğer yandan sürekli eksik yönler kalmaya devam ettiğin-
den bir reform bitmeden diğeri tartışılmaktadır. Son yıllardaki
reform ihtiyacı ya büyük oranda toplumsal değişimlerden ileri
gelmekte ya da bu değişiklikleri ve beklentileri yeni liberal an-
layış belirleyerek, kamu yönetimine şekil vermektedir. Böylece
kamuda reform tartışmaları bazen toplumsal ihtiyaçtan doğar-
ken, bazen de ulusal ve uluslararası güç odaklarının taleple-
rinden ya da dünyadaki meydana gelen köklü değişikliklerden
kaynaklanabilmektedir.
Yapısal değişiklikler ve dönüşümler büyük oranda kamu
hizmeti kavramını şekillendirmektedir. Dolayısıyla bu gibi de-
ğişim ve dönüşümler kamu hizmeti kavramını değişikliğe uğ-
ratırken yeni anlayışları da gündeme getirmektedir. Bahsedilen
değişimlerden en önemlilerinden birisi de kamu yönetiminde
1980 sonrası gündeme gelen ama son yıllarda etkisini daha fazla
gösteren ve daha yoğun olarak dillendirilen "yeni kamu yöne-
timi anlayışı"dır. Yeni kamu yönetiminin temel ilkeleri çerçe-
vesinde bu bölümde kamu hizmetinin yeni durumda uğradığı
değişiklikler belirlenecektir. Zor kavramlardan olan ve tam an-
lamıyla tanımı yapılamamış olan bu kavramı tanımlamak ya
da ayrıntılandırmak bu çalışmanın kapasitesini aşar. Burada
daha çok kamu hizmeti ile sosyal hizmet arasındaki paralellik-
ten bahsedilecektir.

A. KAMU HİZMETİ KAVRAMI

Toplumun ortak çıkannı ve menfaat birlikteliğini ifade eden


kamu hizmeti kavramı yeni liberal politikanın belirlemeciliğinde
yeniden şekil almaktadır. Bununla birlikte kamu hizmeti kav-
ramı paradigmaya göre değişebildiği gibi mekana göre de de-
ğişildik göstermektedir. Aynı şekilde kavram, makro ve mikro
boyutuyla farklı anlamlara uygun bir niteliğe sahiptir. Kamu
hizmeti kavramının kamu hizmetlerinin dayanak noktasını
Kamu Yönetimi ve Tartışmaları j 27

teşkil ettiği açıktır. Kamu hizmeti devleti, sosyal devlet yapan


ve onu vatandaşları için var eden en esaslı kavramdır. Bir nevi
hizmetin de, devletin de meşruiyet dayanağını oluşturmaktadır.
Kamu hizmeti birçok açıdan diğer hizmet alanlarından özel-
likle özel sektör manüğından uzak anlamlara sahiptir. Kamu hiz-
meüerinde kamu fiyatları bölünemez ve fiyatını ödeyemeyenler
bundan mahrum edilmezler. Kamusal nitelikli hizmetler, ücrete
konu edilebilir ama kâra göre şekillenmez. Özel sektörde kâr
temel hedef haline gelmişken, kamu hizmetinin sunumnda ise
temel saik kâr elde etmek olmayıp kamusal hizmettir.6 Kamu-
sal nitelikli malların ve hizmetlerin fiyatı da piyasa koşullarına
göre belirlenmeyip siyasal koşullar ve siyasi irade tarafından
belirlenir. Sosyal maliyet ve sosyal fayda bu fiyatı belirlemede
önemli göstergelerdendir. Onar'da kamu hizmetini, "devlet
veya diğer kamu tüzel kişileri tarafından veya bunların göze-
tim ve denetimi altında genel, kolektif ihtiyaçları karşılamak,
kamu yararını sağlamak için kamuya sunulmuş olan devamlı
ve muntazam faaliyetler" olarak görür. (Onar, 1996:13). Onar'a
göre, kamu hizmeti için ya devlet tarafından ya da kamu göze-
timi altına sunulan bir hizmetin varlığı gerekir. Kamu hizmeti
için ayrıca kamu yarannı sağlaması ve bu hizmetlerin de sü-
rekli olması gereği vardır. Kamu tarafından sağlanmasa da bu
hizmetlerin kamuya yönelmesi zorunludur. Dolayısıyla halkın
genelinin menfaatine ve yararına olmayan hizmetler kamu hiz-
meti olarak değerlendirilmez. Sürekliliğin esas olduğu gerçeğine
rağmen tüm kamu hizmetlerinin sürekli bir şekilde ve zamana
göre değişmeden yerine getirildiğini söylemek abartı olacaktır.
Bununla birlikte kamu hizmetlerinde kesintinin olmaması ar-
zulanır. Ayrıca kamu hizmetinin nesnel bir nitelikle, toplumda

6 Daha ayrıntılı bilgiler için bkz. Metin Gûnday, İdare Hukuku, 3. Basım, Anka-
ra, 1998 ve Şeref Gözübüyük, Yönetim Hukuku, 13. basım, Ankara, 1999.
Kamu yararı ve kamu hizmeti, özel fayda ve özel kârdan kamusal nitelikli hiz-
metleri ayıran ve kamu yönetimlerinin temel niteliğini belirten kavramlardan-
dır. Özel maldan faydalanmanın yolu fiyatının ödenmesidir. Serbest piyasaya
göre oluşan bu fiyatı ödemeyen bu hizmetten mahrum olur. Kamu hizmetleri
ise kamu yararına göre topluma sunulur. Kârın yerini de sosyal fayda almıştır
(Eryılmaz, 2 0 0 2 : 3 4 - 3 5 ) .
28 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

herhangi bir dışlama, ayrımcılık ve mahrumiyeti ifade etme-


mesi gerekmektedir.
Bununla birlikte kamu hizmetinin niteliği tartışmalara eşlik
ederken, bu kavram 1980 sonrası küresel değişim ve dönüşüme
paralel olarak değişim ve dönüşüm bağlamında kendi payına
düşeni almıştır. Bir yandan kamu hizmeti terk edilmeye çalı-
şılırken diğer taraftan kamu hizmetinin niteliğinde büyük de-
ğişiklikler meydana gelmektedir. Özellikle yeni kamu yönetim
anlayışı ile kamu hizmeüerinin kullanılageldiği şeklin dışında
yorumlanıp anlaşıldığı ve yer yer de kamu hizmet anlayışının
terk edildiği artık yadsınamaz bir gerçektir.
Ayrıca son yıllarda kamu hizmetinin kamu personeli ile yü-
rütülmediği görülmektedir. Geçmişte esas olanın kamu eliyle
yürütülmesiyken, günümüzde başka aktörler de bu hizmeti ye-
rine getirmektedir. Ayrıca sivil toplum, özel sektör gibi kuru-
luşlar da kamusal nitelikli hizmetleri yoğun bir şekilde sürdür-
mektedir. Kamu hizmetleri tüm bireylerin faydalanmasına açık
olmasına rağmen kamu hizmetinin gerçekleşmesi için tüm bi-
reylerin bu hizmetten yararlanması da gerekmez.
1980 sonrası özel hizmet sözleşmeleri ile kamu hizmetinin
sağlanması daha fazla yaygınlaşmaktadır. Kamu personeli ya-
nında kamu yönetimleri dış kaynak kullanımı ve özel hizmet
sözleşmesi ile bunu sağlayabilmektedir. Bununla kamu hizme-
tinin anlamını kaybedeceği, özel hizmete döneceği şeklinde
eleştiriler de vardır.
Yme de bu hizmetler toplumun geneline hitap eden ka-
musal nitelikte olduktan sonra bu hizmetin kamu eliyle ya da
özel sektör eliyle sağlanması çok fazla önem arz etmemekte-
dir. Kamu hizmetinin kamuya yönelik ve topluma yararlı ol-
ması gerekmektedir. En azından bu hizmet toplumun geneline
açık bir hizmet olmalıdır. Dolayısıyla hizmetin alanı ve faydası
belli kesim ya da toplulukla değil daha çok ülke geneline ya-
yılması ile belirlenir.
Kamu yönetimleri, kamu hizmeti ya da kamusal hizmet kav-
ranılan, içeriği ve kapsamı farkı kültür ve sistemlerde değişiklik
Kamu Yönetimi ve Tartışmaları j 29

gösterse de içinde toplum ve toplumun ortak menfaatleri var-


dır. Toplumun çıkarının ve menfaatinin öncelendiği bir içeriği
belirtir. Oysa kamu hizmetini dönüştüren ideoloji olarak libe-
ralizmde öncelikli olan bireyin çıkandır. Bireylerin menfaade-
rinin toplamı da kamusal çıkarlan ve zenginliği ifade edeceğin-
den harekede olumlanmışür. Bununla beraber kamunun sadece
bireylerin menfaatini ve çıkannı ifade etmediği ya da tek tek
bireylerin menfaatinin ortak zenginlik ve çıkan oluşturmadığı
geçmişten günümüze kadar görülmüş ve görülmeye devam et-
mektedir. Dolayısıyla kamu hizmeti bireylerin çıkarlannı aşan
anlamlara sahiptir. Kamu hizmeti de toplumda ortak ihtiyaç-
larla beraber işler ve ortak menfaatleri/yaran tanımlar. Kamu
hizmetleri ile belirtilen toplumun geneline hizmettir.
Geçmiş yıllarda refah uygulamalannda kamu hizmeti daha
çok kamu eliyle yürütülmüştür. Günümüzde ise bahsedildiği
gibi özel kesim, sivil toplum ve gönüllü kuruluşlarla bu alan
"ortak" bir faaliyet alanıdır. Refah ülkelerinde geçmişte kamu
hizmetinin daha yoğun sürdürülmesinin temelinde kamu hiz-
meti ile sosyal hizmet arasındaki paralellik yatmaktadır.
Sosyal hizmederin de kamu marifetiyle toplumsal huzursuz-
luktan önlemek, insanlann arasındaki sosyal ve ekonomik ada-
letsizlikleri azaltmak ve devletin/toplumun imkânlan ölçüsünde
insanlan refaha ulaştırmak gibi hedefleri vardır. Yani toplumsal
amaca hizmet etmesiyle sosyal hizmet, kamu hizmetini ifade
eder. Kamu hizmetinin sosyal boyutunu ifade eden de halkın
genel ve zaruri ihtiyaçlannı karşılamaya yönelik olmasıdır. So-
nuçta bu nitelikli hizmeder karşılıksız, bedelsiz, kimseyi mah-
rum bırakmadan ve eşit bir çerçevede sunulmaya çalışılır ve ka-
munun geneli hedeflenir.
Kamu hizmeti tartışmalan yanında bu hizmetleri kamu ku-
rum ve kuruluşlannın nasıl sunduğu da tartışılmaktadır. Bu yüz-
den kamu hizmetinden daha çok sunulan hizmetin vatandaşı
memnun edip etmediği tartışılmaktadır. Vatandaşlann ilgi, bilgi
ve beklentileri arttıkça kamu hizmetinin niteliği, içeriği ve su-
nulma tarzında da toplumsal nitelik aranmaktadır.
30 Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

B. YENİ KAMU YÖNETİMİ ANLAYIŞI

Kamu yönetiminde "yeni kamu yönetimi" kavramı işletme yö-


netiminde kullanılan kavram ve içeriğe uygun olarak bu birim-
lerde de işletme mantığının uygulanmasını ifade eder. Yaklaşıma
temel oluşturan görüşler ise;
• Yöneticilerden ne beklendiği açıkça belirtilmeli ve yöne-
ticiler yetkinlik alanında tam sorumlu olmalıdır,
• Yöneticilere verilen görevleri yerine getirmesi için idari
ve kaynak kullanımı için esneklik tanınmalı ve yöneti-
ciler, bu kaynak kullanımında yetkilendirilmelidir. Yet-
kiler de doğrudan sorumlulara devredilmeli ve yöneti-
cilere inisiyatif verilmelidir,
• Yöneticiler hem kaynaktan hem de bunların kullanım-
larından sorumlu olmalıdır,
• Yurttaşlara hizmet sunumunda seçim hakkı olmalıdır,
• Politika oluşturma görevleri ile doğrudan hizmet su-
numu ve hizmetleri düzenleme görevleri birbirinden
ayrılmalıdır. (Yılmaz, 2001: 6-7)
Yeni kamu yönetimi, kamu yönetimlerinin aynı özel sek-
tör ve piyasa gibi koşullarda ve şartlarda çalışması ile işleyişini
ifade eder. Özel sektörün çalışma esaslanndan olan kavram-
lardan etkinlik, verimlilik, kaynak kullanımı ve personel yö-
netimi vb. alanlarda daha başarılı olduğu kabulünden hareket
ederek, kamunun da aynı ilke ve standartlarla çalışması gereği
üzerinde durulur. Yeni kamu yönetiminde sadece özel sektör
çalışmalarım örnek alma yoktur, aynı zamanda kamunun kü-
çültülmesi gereği de vardır. Özellikle özelleştirmelerle bunun
sağlanması hedeflenir.
Owen ve Schultze, 1930'lardaki ekonomik krizin refah dev-
letini oluşturduğunu, günümüzdeki refah devleti krizinin ise li-
beralizmi zorladığını ve liberalizmi hakim unsur olarak ortaya
çıkardığını belirtir. Böylece refah devleti uygulamalarında dev-
letin sorunları çözmedeki gücü benimsenmişken, günümüzde
devletin bizatihi kendisi sorun olarak düşünülmektedir. (Ak-
taran, Rasanvallon, 2004: 48, 51).
Kamu Yönetimi ve Tartışmaları j 31

Bu liberal anlayışın kamu yönetimlerine etkisi de güçlü bir


şekilde kendini göstermekte, liberalizm de yeni kamu yönetimini
açıklamada önemli oranda ideolojik çerçeveyi belirlemektedir.
Böylece kamu yönetimlerini değiştiren ve dönüştüren kavram-
ların başında liberalizm ve onun kavramsal içeriği gelmektedir.
Küreselleşme, teknolojik gelişme ve ulaşım imkânlan yanında
ideolojik ve kültürel yaklaşımlar da kamu yönetimlerini ciddi
değişim ve dönüşümlere uğratan unsurlardandır. Bu gelişmeler
büyük oranda kamu yönetimlerini yeni duruma uyarlanmaya
zorlamaktadır. Dolayısıyla kamu yönetiminin yapısı, örgüdenişi
ve işleyişi de değişmektedir (Kartal, 2011: 1). Bu duruma uyar-
lanma yeni kamu yönetimi anlayışı ile mümkün olmaktadır.
Yeni kamu yönetimi kamuda verimliliği, yönetişimi, katı-
lımcılığı, şeffaflığı esas alan bir değişimi ifade eder. Bu deği-
şime kamu işletmeciliği de (Public Management) denilmekte-
dir. (Eryılmaz, 1999). Kamunun hizmet sunan bir aygıt haline
gelmesi durumu, özellikle liberaller tarafından devletin hantal-
laştığı gerekçesi ile eleştirilmiştir. Ayrıca kamu hizmet sunumu
piyasaya müdahale olarak görülerek, bireyin de özgürlüğünü
engellediği düşüncesi ile devletin refah ve benzeri uygulama-
ları bu süreçte eleştirilere konu olmuştur.
1945 sonrası devletin kamu hizmeti ile aktif bir konumda
olması, kamu hizmeti alanını genişletmiş, bunun sonucunda
devlet birçok alanda temel/kamusal ve sosyal nitelikli hizmet
sağlayıcısı olmuştur. Refah devletinin etkinliği 1973 petrol kri-
zine kadar varlığını sürdürürken, krizin temel sebebinin kamu
yönetimleri olarak görülmesine paralel olarak sosyal politika-
larda serbest piyasayı önceleyen bir anlayış kamu yönetimine
de hâkim olmaya başladı. Sosyal adalet, sosyal güvenlik, sos-
yal devlet, sosyal hizmet ve eşitlik gibi kavramlar da bu sü-
reçte değişim ve dönüşüm içine girdi. Aksoy'un belirttiği gibi,
kamu faaliyet alanının özellikle ekonomik olanlarının özelleşti-
rilmesi ve piyasa güçlerine terk edilmeye başlanması, daraltılan
kamu faaliyetlerinin kamu işletmeciliği anlayışıyla sürdürülmeye
32 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

çalışılmasıyla "kamu" ve "kamu hizmeti" de dönüşüme uğra-


yamaya başlamıştır. (Aksoy, 1998: 10-11)
1980 sonrası İngiltere ve ABD öncülüğünde devletin hiz-
met alanlarından çekilmesi, özelleştirme, deregülasyon ve hü-
kümet harcamalannı kısma gibi ilke ve uygulamalar devreye
sokuldu. Liberal ülkelerin bu uygulamaları birçok ülkede kar-
şılık buldu. Böylece bir kısım faaliyet alanından kamu çekilir-
ken, elinde tuttuğu alanlarda ise piyasa çalışma ilkelerini dev-
reye sokmaya başladı. Küreselleşme ile bu süreç dalga dalga
birçok ülkeye yayıldı. İletişim ve ulaşım teknolojisi de bu ge-
lişmelerin hızlı bir şekilde diğer ülkelere yayılmasını kolaylaştı-
ran bir unsur oldu. Devletlerin uluslararasılaşması da devletle-
rarası rekabeti arttırdı. Bir yandan sermaye akışkanlığını kendi
lehine çevirmeye çalışırken, diğer yandan teknolojik gelişmeyi
ve yeniliği sağlama hedefini yakalama mücadelesine girişti. Bu
da devleti belli alanlardan çekip sahip olduğu alanlarda ise güçlü
bir aktör yapma hedefine yöneltti.
Küreselleşme süreci kamu işletmeciliğine önemli katkılar
sunmaktadır. Bu süreç eskiyi demode yapmakta ve yeni sü-
rece, mevcut yapıların ve işleyişlerin de uymasını zorlamakta-
dır. Kamu yönetimleri de bu süreçten paylarına düşeni almakta,
toplumun beklentileri artmakta, kalite yaklaşımları değişmekte,
sorgulama ve yönetimden hesap sorma da beraberinde gelmek-
tedir. Toplum, artık kamu yöneticilerinden nitelikli kamu hiz-
meti beklerken, bu durumun nitelikli kamu hizmederinin uy-
gulamasına olumlu katkıları olmaktadır. Dolayısıyla özel sektör
mantığının kamuya etkisini tek boyutuyla değerlendirmek ye-
rine çok boyudu konuya yaklaşmak faydalıdır. Bu süreç bir yan-
dan kamu yönetimini ve kamu hizmet alanlarını daraltırken,
diğer taraftan kamu yönetiminde israf, hantallık, verimsizliğin
terk edilmeye çalışılması, etkinlik ve kalite yaklaşımlarının gel-
mesi olumlu olarak görülebilir.
Bu tartışmalar neticesinde kamusal nitelik gösteren hizmet-
lerin kim tarafından, nasıl sağlanacağı kadar, kamu yönetimleri-
nin bütçesinin nasıl oluşturulacağı da tartışmalara eşlik etmiştir.
Kamu Yönetimi ve Tartışmaları j 33

Gittikçe bütçe baskısı altına giren yönetimler, sisteme yeni pay-


daşlar dâhil ederken, diğer taraftan hizmet önceliğine göre hiz-
metlerin bazılarını sürdürürken diğerlerinden devlet çekilmek-
tedir. Özellikle merkezi yönetim birçok hizmeti yerel yönetim,
özel sektör ya da sivil topluma devrederken, diğer birçok hiz-
met alanlarından çekilmektedir.
Kamu yönetiminde en büyük değişim şüphesiz merkezi yö-
netim alanında yaşanmaktadır. Devletler bir yandan yetkilerini
yerinden yönetimlere -yerel yönetimlere, meslek kuruluşlarına
ve hizmet yönünden yerel birimlere- devrederken, diğer yan-
dan ise piyasa ilişkilerine devrederek özelleştirmeler yapılmakta
ve kamu hizmetleri taşeron firmalar aracılığı ile yürütülmekte-
dir. Dolayısıyla refah devletiyle ortaya çıkan ve merkezi yöne-
timleri ya da yerel yönetimleri kamu hizmetlerini sağlamada te-
mel aktör yapan bu yapı, değişim ve dönüşüm geçirmektedir.
Bu daha çok 1980 sonrası gerçekleşen özünde ise liberal dev-
let felsefesine/yeni sağ kamu yönetimine dayanan bir anlayışı
barındırmaktadır. Dolayısıyla yeni kamu yönetimi,
• Adem-i merkeziyetçi bir düşünce ve hizmetlerde yerin-
delik (subsidiarity)
• Piyasa imkanlarından artan oranda yararlanma
• Vatandaşı müşteri görme,
• Esnek örgütlenme
• Girişimci ve işletmeci anlayış bu dönemin temel ilke-
lerini ve çalışma çerçevesini belirtmektedir (Eryılmaz,
2002: 25, 1999: 25). 7

7 Greer ( 1 9 9 4 ) , yöneticilere önemli görevler veren bu sistemde yönetimde es-


neklik getirilmiştir. Ancak verilen görevler bu şekilde verimli ve etkin bir şe-
kilde yerine getirecektir. Bu anlayışla yetkilerde yerelleşme savunulmuştur.
Halka hizmet sunan birimlerin doğrudan bu yetkileri kullanması istenmiştir.
Politika üretme ve onu uygulamanın arası açılmıştır ve ikisi ayrı bir süreç ola-
rak kabul edilmiştir. Politikayı kamu üretirken, politika sunumu büyük oran-
da özel sektöre bırakılmıştır. Tek yönlü yönetim yerine karşılıklı etkileşim ve
belirlemecilikle yönetimin sürdürülmesinin önemi vurgulanmıştır. Yukardan
ya da tek taraflı yönetim olumsuzlanmıştır. Kamu yönetimleri yanında, sivil
toplumun ve özel sektörün siyasal ve yönetsel sisteme dahil olduğu yapı işler-
lik kazanmaktadır.
34 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

Hood'a göre, profesyonel yönetim, performans ölçümü, çık-


tıların kontrolü, kamu sektörünün küçük birimlere bölünmesi,
rekabete yönelik, disiplinli ve tutumlu olma aynca hiyerarşik
ilişkinin yerini sözleşme ya da sözleşme benzeri ilişkilere bı-
rakma ve hiyerarşik bürokrasinin yerini özerk, yalın ve yatay
örgütlenmenin alması bu dönemin yapısal özellikleri olmakta-
dır. (Hood'dan aktaran Songür, 2011: 194-195).
Devletin piyasa koşullarına göre görev ve sorumlulukla-
rını yerine getirirken piyasanın genel işleyişine zarar verme-
mesi gerektiği düşüncesi kamu yöneticileri tarafından da büyük
oranda 1980 sonrası kabul gördü. Kamu yönetimdeki reform-
lar da kamu yönetiminin daha fazla işletme anlayışına yaklaştı-
nlması amacına hizmet etmektedir. Devlet ise olumsuzluklarla
anılmıştır. Burada devletin her türlü müdahalesine karşı durul-
muştur. Ayrıca "devlet çözüm değil sorundur", "toplum diye
bir şey yoktur yalnız aileler vardır", "piyasa her şeyi çözer" söz-
leri de (Aktaran, Buğra, 2010: 78) liberal yaklaşımı özetlemek-
tedir. Devlete sorumluluk yükleme yerine bireylerin kendi ça-
bası ve sorumluluğuna indirgenen bir soysal uygulama vardır.
Bireyler ya çalışarak geçimlerini kazanırlar ya da tembel, mis-
kin ve verimsiz olduklan şeklinde eleştirilerek sosyal hizmet ve
sosyal yardıma hak kazanmazlar.

Kamu Yönetimi İşleyişi

Eski Yönetim Tarzı Yeni Yönetim Tarzı


Weber'in Bürokrasi
Dar merkez
Modeline Dayalı

Aşırı kuralcı Geniş-yatay çevre


Yapı Katı hiyerarşik Yumuşak hiyerarşi

Esnek örgüt yapısı,


Merkeziyetçi
adem-i merkeziyetçi
Kamu Yönetimi ve Tartışmaları j 35

Hizmet devleti Minimal devlet


Kamunun
faaliyet Hizmet sorumluluğu
Devlet, yoğun kamusal
ile hizmet üretimi ve
alam mal ve hizmet üreticisi
sunumu ayrılmıştır

Ekip ve görev anlayışı


var
Girdi çıktı ilişkisine
Merkezde birçok kademe
bakılır
var Ayrıntılı denetim ve
Etkinlik ve verimlilik
gözetim mevcut
ilkeleri göz önüne alınır
Performans hedefleri ve
değerlemesi

Denetimde mali ve Maliyetler göz önüne


Sistem
hukuki ilkeler alınır

Müşteri ve vatandaş
Bürokrasi ve siyaset odaklı, kamuya karşı
merkezli sorumluluk,
Yönetişim

Hizmetlerde nicelik Hizmetlerde nitelik

İşletmeci ve girişimci
Bürokrat yönetici tipi
yönetici tipi
Kaynak: Eryılmaz, 2002: 24.

Devlet tartışmalarında devletin özellikle ekonomik hayata


müdahale etmemesi gereği üzerinden hareket edilmektedir.
Eğer müdahale ederse bunun başta finansman sorunu olmak
üzere, etkinlik ve verimlilik gibi birçok sorunu beraberinde ge-
tireceği ifade edilmiştir.8
Küreselleşmenin özellikle küresel boyutlu şirketler ve finans
sektörünün kârım katlaması, buna karşın kamu yönetimlerinin
refah uygulamalarına yeterli finansman desteğini sağlamakta
zorlanması, bütçelerinin açık vermesi, borçlanma ve sosyal gü-
venlik açıklan gibi yapısal ve temel sorunlar neticesinde işletme

8 Osman Yılmaz, Kamu Yönetimi Reformu: Genel Eğilimler ve Olke Deneyim-


leri, İktisadi ve Sektörler ve Koordinasyon Genel Müd. Hukuki tedbirler ve
Kurumsal Düzenlemeler Daire Bşk. DPT, Ankara, 2 0 1 1 .
36 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

yönetimin yönetim konusunda daha başanlı olduğu, bunun ya-


nında kamu yönetimlerinin başarısızlıkla tanımlanmaya başla-
dığını belirtmek gerekir. Bu yüzden de kamu yönetimleri git-
tikçe işletme yönetimine yaklaştırıldı ve bu yönetimler piyasa
koşullarına uyarlanmaya çalışıldı. Devleti zayıflatma, özel sek-
tör ve piyasanın etkinliğini arttırma temel söylemlerden oldu.
Kamu işletmeciliği ile devletin küçültülmesi ve etkin ve verimli
bir yönetimle başanlı sonuçlara ulaşılacağı kabul gördü. Yöne-
tim tekniği bağlamında değerlendirildiğinde kamu işletmeciliği
yerelleşmeyi de destekleyici ve geliştirici bir süreci kapsamak-
tadır. Böylece merkezi yönetim yetki, görev ve sorumluluklar-
dan önemli bir kısmını bir yandan kendi taşra birimlerine akta-
nrken, bir kısmını da yerel yönetimlere devretmeyle yüklerinin
en azından bir kısmından kurtulmaktadır.
Küreselleşmeyle kamu yönetimlerinde örgütlenme ve işle-
yiş de değişmekte ve kamu yönetimleri bu duruma göre şekil-
lenmektedir. Daha önce bahse konu olan taşeronlaşma, özel-
leştirme ve kamunun zayıflatılması süreçlerinden belediyeler
de etkilenmekte ve benzer eğilimleri güçlendirici, destekleyici
politikalar üretilmekte ve uygulanmaktadır. Kamu yönetim-
lerinde performans yönetimi, stratejik yönetim ve mali kont-
rol bu amaca hizmet etmesi amacıyla önceleri daha çok libe-
ral ülkelerde daha sonra ise diğer birçok ülkede benzer şekilde
kamu yönetimlerinin işleyişinde önemli kavramlardan oldular.
Böylece son yirmi yıllık gelişmeler sonucu, Türkiye'de de
"yeni kamu yönetimi anlayışı" çerçevesinde "kamu yaran" ve
"kamu hizmeti" kavranılan önemli değişimlere ve dönüşümlere
uğramış, Anayasa'da belirlenen "sosyal hukuk devleti" içeriğinde
önem taşıyan bu kavramlar yerine, "piyasa modeli"nde geçerli-
liği savunulan, özelleştirilmiş kamu hizmeti, rekabet, müşteri,
performans gibi kavram ve tanımlar ön plana çıkanlmıştır (Al-
taban ve Duyguluer, 2004).
Bununla beraber kamu yönetimlerinin işleyişi tam anla-
mıyla yeni durum ve şekillere göre belirlenmemekte, kamu
yönetimleri geleneksel durumlan ve gerçekleri de kendi içinde
Kamu Yönetimi ve Tartışmaları j 37

banndırmaktadır. Türkiye gibi ülkeler içinse bu durum daha bir


gerçek durmaktadır. Böyle olmasına rağmen gittikçe yeni kamu
yönetimi bu gelişmelere paralel olarak yaygınlık kazanmakta ve
kamu genel niteliği olarak görünüm kazanmaya devam etmek-
tedir. Kamu hizmetlerini sunmada piyasanın rol model olması
ve piyasanın işleyişinin benimsenmesi beraberinde rekabet, so-
nuç odaklılık, verimlilik, girişimcilik ve açıklık gibi ilkeler sis-
teme dâhil olmaktadır. (Al, 2002: 238-239).
Türkiye'de de kamu yönetimlerini çok yönlü bir şekilde ve
çok boyutlu etkisi altına alan yeniden yapılanma süreci, devle-
tin geleneksel rolleri ve işleyişi ile birlikte kurumsal, bürokra-
tik yapısı ile devlet toplum ilişkilerini yeniden tanımlayıp belir-
lemektedir. Bu süreçte merkezi yapı özellikle etkilenirken, katı
hiyerarşik yapı da yerini çoklu etkileşim altında çok merkezli
ağsal ilişkiye bırakmaktadır. Performans değerlemelerin önem
kazandığı, devletin denetimi yerine çoklu aktörlerin özellikle
özel sektör, sivil toplum ve vatandaş denetimine kadar kamunun
açıldığı bir gerçekliği göstermektedir. Kamu yönetimindeki bu
değişime çok boyutlu ve çok yönlü yaklaşıldığında yapılanma
sürecinin olumlu9 ve olumsuz yönleri ile karşılaşıldığı görüle-
cektir. Çoklu aktörleri sisteme dahil etmede ve denetimi de top-
lumsal denetime açmada sağlanan avantajların, kamusal olanın
yerini özel olana bırakması ve özellikle merkezin sunduğu sos-
yal nitelikli hizmetlerden çekilme vb. gibi durumlar ise sürece
yaklaşımda şüpheyi beraberinde getirmektedir.
Kamunun bazı hizmet kollan özelleştirilmeye, bazılan daral-
tılmaya çalışılırken bazı yetkiler ise paylaştınlmak suretiyle ka-
muda daralma söz konusudur. (Tutum, 1995: 138). Dolayısıyla
bu değişim ve dönüşüm içinde toplumu da en fazla etkileyenlerin

9 "Öncelikli olarak, kamu örgütleri artan etkinliği ve üretkenliği daha fazla vur-
gulayarak maliyetleri ve rasyonelliği ön planda tutmaya başlamışlardır. İkinci
olarak, kamu yönetimleri hizmetten yararlananlara daha fazla yanıt verir bir
anlayışı benimseme eğilimine girmişlerdir. Üçüncü olarak, kamu görevlileri-
nin geleneksel yetkilerinde kısıntıya gidilerek daha profesyonel bir anlayışla
hesap verebilirlik ön plana çıkarılmıştır. Son olarak da daha esnek bir yapıyla
daha yenilikçi ve olasılıklara kolayca adapte olabilecek bir dinamizm yakalan-
maya çalışılmıştır" (Balcı, 2 0 0 8 : 1 6 7 ) .
38 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

başında sosyal yardım ve sosyal hizmet uygulamaları gelmekte-


dir. Sosyal hizmetler de diğer alanlar gibi bireyselleşmeye, özel-
leştirilmeye ve piyasalaşmaya muhatap olmaktadır. Sivil toplum,
piyasa ve yerel yönetimler bu ilişkide gittikçe öne çıkan aktör-
ler olmaktadır. Şüphesiz bunun sosyo-ekonomik birçok etkisi
ve sonucu olacaktır. Bu bağlamda yeni kamu yönetimi anlayışı
çerçevesinde özel sektörün ve sivil toplumun sosyal hizmet ala-
nında daha etkin olduğu vurgulanmıştır.
Küreselleşmenin refah devletini sorgulaması ve aşındırması
sonucunda yeni toplumsal uzlaşma ve sözleşme ihtiyacının or-
taya çıküğı görülmektedir. Rosanvallon, yeni durumu açıklar-
ken, eski uzlaşmanın kolektif hizmet-devlet-ticari olmayan-eşit-
lik denklemi yanındaki bu denklem refah devleti döneminin
çözümlemesi idi, özel hizmet-pazar-kâr-eşitlik fikrinin çatışma
içinde olduğunu belirtmiştir. Liberaller, bir takım kamu hiz-
metlerini yeniden tasarlayarak onları halka daha yakın kurum-
ların yetki ve denetimine vermenin de yönetim-halk yakınlaş-
ması için gereğini ortaya koymaktadır. Yine liberalleler, kamusal
hizmetlerin kamusal yapılanmalara ve özel kesime transfer edil-
mesi gereği üzerinde dururlar. Böylece vakıflar, dernekler, özel
sektör bu alanda yetkilendirilmiştir. Rosanvallon'a göre, bu sa-
yede, devlet talebinin azaltılması, dayanışmanın yeniden top-
luma benimsetilmesi ve daha fazla toplumsallık görünümünün
yaratılması sağlanmış olur (Rosanvallon, 2004: 93-94). Liberal-
lere göre bu durum etkinlik ve verimlilik yanında, birlikte yö-
netimin de kapısını aralar.

C. KAMU YÖNETİŞİMİ

Yönetişim, siyasal sistemin idaresinde hükümet ile toplum ara-


sında karşılıklı etkileşim, ortak çalışma, karar almada paydaş
olma koşullarına dayanır (IULA, 2002: 12). Yönetişim, kamu
yönetimi, özel sektör, sivil toplum örgütlerini içine alan komp-
leks yapı içerisinde, karşılıklı etkileşim ve iletişim içinde ola-
rak hep birlikte, tüm kesimlerin yönetime dahil olmasını ifade
eder, iyi kamu yönetişimi de bunun gelişmekte olan ülkelere
Kamu Yönetimi ve Tartışmaları j 39

uyarlanmasıdır (Eryılmaz, 2002: 28-29). Gelişmekte olan ül-


kelerde özellikle belli başlı, çok temel idari sorunların çözül-
memesi nedeniyle bu sorunun çözümünde "iyi yönetişim"in
olması gereği ifade edilmiştir. Yönetişim, kamu yönetimlerini-
merkezi ve yerel yönetimlerin yanında- toplum temsilcilerini,
sivil toplumu, özel sektörü ve meslek odalannı sisteme dahil
etme sürecidir. Yönetilen ve yönetilenlerin etkileşim ve payla-
şım içerisinde "birlikte yönetimfni ifade eder.
Yönetişim, yukardan yönetim yerine aşağıdan yukarıya, yu-
karıdan aşağıya doğru ve çok yönlü etkileşimi ifade eder. Sivil
toplumun ve özel sektörün politika oluşturmadan toplumsal
ve kurumsal denetime kadar yönetimin her aşamasında aktif
olması yönetişim mantığında kabul görür. Kamu yönetiminde
yönetişimin meşruiyet sağlaması hukukun üstünlüğü, hesap
verme sorumluluğu, saydamlık ve etkinlik ile gönüllülük kav-
ramları üzerine bina edilmiştir (Yılmaz, 2001: 7).
Geçmişten günümüze yöneten ile yönetilen ilişkilerin ne
olduğu hep tartışma konusu olmuştur. Demokratik temsilin
günümüzde geldiği noktadan hareketle bir kısım sorunlar ba-
rındırdığı çok açıktır. Yönetişim mantığında bu sorunların en
azından bir kısmını ortadan kaldırma iddiası vardır. Yine yö-
netişim mantığında yönetilen-yöneten ayrımını en aza indirme
ya da ortadan kaldırma hedefi vardır. Burada yöneten ve yöne-
tilen arasında ilişkiyi dikey ilişki olmaktan çıkartıp, yatay et-
kileşimle sürdürme ve yürütme hedeflenmektedir. Yönetişimle
çok yapılı ve çok boyutlu aynı zamanda daha çok hiyerarşik
görünüm arz eden bu ilişki yerine planlama, karar alma ve uy-
gulamada halkın aktif olduğu bir yönetim tarzı amaçlanır. Ve
bu ayrımın ortaya çıkardığı yapıyı ortadan kaldırarak, her iki
tarafında özerk olduğu ve eşit paydaşlar olarak kabul edilmesi
gereği üzerinde durulur. Ayrıca bu yönetim mantığında top-
lumu yönetilen yerine yöneten konumuna geçirme iddiası var-
dır (Aslan, 2005: 145).
Yönetişim olarak adlandırılan bu yeni yaklaşımda devlet,
politika belirlemede diğer aktörlerle birlikte yer almaktadır
40 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

(Aksoy, 2004: 34). Ayrıca devletin bu rolü katı ve merkezi ol-


mak yerine karşılıklı ve birlikte yatay bir şekilde ve karşılıklı
etkileşim içindedir. Yönetimlere yüklenen güncel anlamların
da etkili olduğu politika oluşturmada geçmişte olduğu gibi yal-
nızca tek bir birimin kendi inisiyatifi ve yetkileri belirleyicili-
ğinde yürütülen yönetim anlayışı günümüz itibarı ile geçerli-
liğini yitirmiştir. Yeni yönetim anlayışı, çoklu aktörlerin çoklu
ortamlarda, çoklu etkileşimlerini ifade etmektedir. Foster, dev-
letin yeni sorumluluklarını yerine getirirken tek başına bunu
başaramayacağını dolayısıyla başka bir takım birimlere gerek-
sinim olduğunu belirterek, bununla kurumsal değişim strate-
jisinin hayata geçirildiğini hem yukardan aşağıya, hem de aşa-
ğıdan yukarıya doğru faaliyetlerin birleşimi olarak yönetişime
gereksinim olduğunu ifade eder (Aktaran, Jessop; 2005: 391).
Devlet, eşitler arasında birinciliğe sahip olmasına rağmen yine
de eşitler arasında bir ilişkiye doğru bir eğilim olduğu gözlen-
mektedir. Jessop (2005: 394), devletin "merkez-yerel" karar
alma ve uygulama gücündeki kaybına rağmen, güç ve kaynak-
lan harekete geçirerek yönlendirme üstünlüğü ve avantajına sa-
hip olduğunu bildirir.
Yönetişim mantığında kamuoyunu yakından ilgilendiren
konularda, toplumsal, ekonomik ve siyasal olaylarda ve uy-
gulamalarda hükümetin iktidar kullanımı bu etkileşimin oda-
ğında yer almaktadır. Böylece vatandaşlann katılımlannm sağ-
lanarak alındığı bu kararlan uygulaması ve o karara uymalan
da kolay olacaktır (IULA, 2002: 14-19). Günümüzde yönetimi
paylaşan kurumlar göreli olarak homojen ve tek tip değil daha
karmaşık ve çok boyutlu olmuştur. Artık ulus-devletin kendi
sınırlannda tek ve mutlak egemen güç olma vasfının zayıfla-
masına denk olarak yeni yerel, ulusal, bölgesel ve küresel ak-
törler işin içine girmekte, aktif olarak ulus-devletin egemen yö-
netimi paylaşılmaktadır.
Yönetişim mantığında kamu yine önemli bir misyona sahip
olmakla beraber, yetkilerini piyasa ve toplum güçleri ile pay-
laşmaktadır. Yani yönetim alanı çoklu aktörlerin etkileşim ve
Kamu Yönetimi ve Tartışmaları j 41

etkinlik alanına açılmaktadır. Kamu yönetimleri de bu süreçte


elindeki yetki ve kaynaklan paylaşırken, denetim ve koordinas-
yon görevi ile ön plana çıkmaktadır.
Devletin sosyal uygulamalannı da benzer şekilde yöneti-
şim mantığı içinde değerlendirme çabalan vardır. Bu modelde
örneğin yoksulluk ya da yaşlı refahı uygulamalan artık tek ta-
raflı kamu yönetiminin merkezi rolü ile sürdürülmesinin yan-
lışlığı üzerinde durulmaktadır. Yoksullann hem bireysel olarak
hem de daha çok sivil toplum aracılığı ile yönetime önemli ak-
tör olarak katılması hedefi vardır. Yine yönetişim mantığı aynı
şekilde özürlüler, gençler, kadınlar, yaşlılar ve toplumun diğer
üyelerine yönelik hizmetleri kamu yöneticilerinin merkezden
belirlemesi ile değil de karşılıklı etkileşim ile yürütülmesi gereği
üzerinde durulur. Bu da refah yönetişimini belirler.
Buğra'ya göre, liberal anlayışın uygulaması olarak ortaya çı-
kan yönetişim 1990'larda ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte,
devletin yanında yönetişimle10 birlikte sosyal hizmetler ve sos-
yal yardımlar alanında özel sektör, sivil toplum, akrabalık ya
da akrabalık benzeri yapılann yani "gönüllülük" gibi aktörle-
rin gücü ve misyonu artmıştır. (Buğra, 2010: 222)
Uygulamadan kaynaklı sorunlar olmakla beraber, sisteme
toplumun tüm kesimlerini dahil etme çabası özellikle sosyal
hizmet açısından olumlu bir katkı sağlayacaktır. Özellikle de-
zavantajı kesimin, yoksullann ve özürlülerin, siyasal sisteme
dahil olmakta zorlandıklan kabul edildiğinde bunun ne kadar
önem arz ettiği ortaya çıkar. Bu kesimlerin ise özellikle kendi-
lerini ilgilendiren kamu faaliyetlerine ve hizmetlerine dahil ol-
malan sistemin olumlu yönlerini ifade eder.

10 Vatandaş liberalizmde müşteri olarak görülmektedir. Bauman'ın belirttiği gibi


( 2 0 0 0 : 1 6 5 ) müşteri sadece tüketici olduğundan yalnız korunma talebinde
bulunacak, devlete katılım talepleri de azalmış olacaktır. Vatandaşın müşteri
görülmesiyle yalnız seçim zamanlarında, kendi önlerine konulmuş adaylar
arasında seçim yapma zorunluluğuna itilen insanlar "seçimde" dahi özgürce
seçemeyen edilgen, pasif bireyler derecesine düşürülmüş olur. Politika üret-
mede vatandaşın katılması ise bu süreçte daha da zorlaşmaktadır.
III. REFAH UYGULAMALARINDA
KAMU YÖNETİMLERİ

Modern devlet meşruluk sorununu ve vatandaşların bağlılığını


refah uygulamaları ile sağlamıştır. Bu anlamıyla toplum sözleş-
mesidir. Günümüzde ise terk edilmeye çalışılan bu uygulama-
ların ve hakların geriye doğru çekilmesi ve bunlardan vazgeçil-
mesi biraz da bu yüzden toplumdan destek görmezken, diğer
taraftan güçlü dirençlerle karşılaşmaktadır. Refah uygulamalan
bireyi ve toplumu rahatlatan ve güven sağlayan uygulamalar
olarak kabul görmüştür. Bireyi diğer bireylerin ve toplumların
insiyatifine bırakmayan refah devleti bu boyutuyla güven sağ-
ladı, bununla birlikte birçok eleştirilere de konu edildi. Birey,
aile ve topluma yönelik ciddi zararları da olduğu gereksiyle özel-
likle liberaller ve muhafazakârlar tarafından eleştirilere muhatap
oldu. Dikey dayanışmayı, ailevi ve toplumsal ilişkileri zedelediği
ve toplumun geleneksel değerlerini söndürdüğü ifade edildi.
Refah devleti en genel anlamı ile toplumsal refahı sağlaya-
nın devlet olduğunun kabulüne dayanır. Burada devlet en te-
mel hizmet sağlayan birimdir. Sosyal refahın sağlanması ama-
cıyla ekonomik ve sosyal olarak devlet müdahalede bulunur.
44 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

Refah devletinin ortaya çıkmasından önce "gece bekçisi"


devlet, "jandarma" devlet, "seyirci" devlet tanımları ve uygula-
maları klasik liberal uygulamalarla" temel sosyal ve ekonomik
alana müdahil olmamıştı. Devletin gerek merkezi yönetimleri
gerekse yerel yönetimleri ile sosyal sorumluluk almadığı bu an-
layışta yönetimler, daha çok sınır güvenliği,12 adalet, temel alt
yapı hizmetleri ile sınırlı hizmetleri sunmuştu. 19. ve 20. yüzyıl
içinde devletin görevlerini ve dolayısıyla devlet, toplum ve bi-
rey ilişkilerini büyük oradan klasik liberalizm belirlemiştir. Bu
liberalizm türünde, devletin klasik anlamı ile güvenliği, adaleti,
kısmen eğitimi ve ülke savunmasını sağlaması gereğinden ha-
reketle mümkün oldukça devletin sosyal hayata müdahale et-
memesi üzerinde durulur. Ekonomik ve sosyal alanda piyasa-
nın kendi kendini düzenleyebileceği gerekçesiyle toplumsal ve
ekonomik alanlar piyasanın insiyatifine bırakılmıştır.
İkinci Dünya Savaşından hemen önce yaşanan ekonomik kri-
zin etkisi ile bu klasik liberalizm dönemi eleştirilere konu edil-
miştir. Toplumsal desteği de kalmayan bu dönem özellikle sa-
vaş koşullan ile birlikte terk edilmiştir. Artık devletin toplumsal

11 Esasında klasik liberalizm uygulamadan ziyade uygulama içinde olmamakla


özdeşleştirilebilir. Çünkü klasik liberalizm, toplumsal refaha bireylerin tek
tek refahının toplamından baktığı için, burada yapılması gerekenin de birey-
lerin tek tek refahının maksimize edilerek toplumsal refahın arttırılmasıdır.
Bu da devleti müdahale etmekten men etmektedir. Bentham, "Sponte Açta"
kavramı ile bireysel edimlerin sonucunda kendiliğinden ve hiçbir dış etken
olmadan kolektif zenginliğin artacağını ya da uygun bir nüfus seviyesi ile
refahın dengeleneceğini belirtir. Sponte Acta'yı yöneten pazann kendisidir.
Zenginliği arttırmak için hükümet hiçbir şey yapmamalıdır ve hiçbir girişi-
me dâhil olmamalıdır. Hükümetin yapması gereken şey de "sakin" olmaktır
(Bentham'dan Aktaran Rosanvallon, 2 0 0 4 : 5 9 ) .
Ayrıca liberallere göre insanlar devletten ekmek almaya alışmamalıdır. Yok-
sa en ufak bir krizde onlara uzatılan el yine onlar tarafından ısırılır. Serbest
sözleşmenin belirlediği devlet ve piyasa ilişkileri gereği devletin hiçbir alanda
hiçbir müdahalesinin olmaması gerekir. Bundan dolayı da muhafazakârlarda
kamusal refahın, kamusal zenginliğin ve paylaşımın Loncalar ve diğer sivil
mekanizmalar tarafında yerine getirilmesi savunulur.
12 Çünkü onlara göre, bireylerin tek başına yapacakları tek alanın güvenlik ol-
duğu gerçeğinden hareketle devletin sadece klasik anlamda sınır ve devlet
güvenliğini sağlaması gerektiği kabul edilir. Liberallerin yaklaşımları için bkz.
Rosanvallon a.g.e. 2 0 0 4 .
Kamu Yönetimi ve Tartışmaları j 45

duruma ve eşitsizliklere müdahil olması gereği, ekonomik ve


toplumsal yaşama toplum lehinde şekil verme gereği kendini
iyiden iyiye hissettirmişti. Bu yeni duruma yol açan süreç yeni
bir devlet tipi olarak ortaya çıktı. Bu da refah devletidir.
Liberal düşüncenin tersine ekonomik ve sosyal yaşamın top-
lumsal ihtiyaçlar çerçevesinde örgüdenmesi gerektiği ve devletin
ekonomik ve sosyal hayata müdahalesi de bu anlamda mümkün
olmuştur. Polanyi'nin (Polanyi, 2011) de belirttiği gibi toplum
ekonomi için değil, ekonomi toplum için düşünülmeye baş-
landı. Toplumsal destek görülünce refah uygulamaları daha da
kolaylaşmış oldu. Bu dönemde devletin de müdahalesi ile dev-
letin sosyal görevlerinde artış olmuş, bunun sonucu olarak dev-
letin rol ve kapasitesi genişlemiştir. Böylece bu yüzyıl, tarihsel
olarak devletin yapısal ve işlevsel açıdan değişim ve dönüşü-
müne tanıklık ettiği yüzyıl olmuştur. Bu yıllarda devletin ka-
musal sorumluluğu artmış, kurumlan büyümüş ve sosyal nite-
likli hizmetlerde gözle görülür artışlar olmuştur. İkinci Dünya
Savaşı sonrası Avrupa'nın yeniden inşası ve sosyal boyutuyla
toplumun tekrar ayağa kalkması gereği ve buna benzer neden-
lerden dolayı refah uygulamalannda kamu yönetimleri önemli
roller üstlenmiştir. Bu kamu uygulamalan, devletlerin tarihsel
gerçeklerine göre bazen merkezi yönetimlerin ağırlığında bazen
de yerel yönetimlerin baskın rollerinde yerine getirildi.
Refah devleti ekonomiye yoğun bir şekilde müdahale etme-
siyle tanınır. Bu ekonomik müdahale ile sosyal sorunlara çö-
züm bulmaya çalışır. Artan refahın dağıtım kanallan ile top-
luma yansıtılması hedeflenir. Özellikle eğitim, sağlık, sosyal
güvenlik, emeklilik, konut, istihdam ve sosyal hizmetleri içe-
recek şekilde devlet müdahalesi yapılmıştır. Devlet müdahale
ederken, piyasanın serbest bir şekilde işlemesi ya da özel mül-
kiyeti kaldınp bunu kamu mülkiyetine geçirme gibi bir uygu-
lama yapılmamıştır. Refah uygulamalan, piyasa düzeninde uy-
gulama alanı bulan ama piyasanın kendi kendini düzenlemesine
ve yönetmesine de sınırlar koyan bir süreci ifade eder. Piyasayı
46 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

düzenleyen ve geliri yeniden dağıtma özellikleri ile refah dev-


letleri uygulama alam bulmuştur. (Koray, 2005 ve Göze, 1995).
Refah devletinin en belirgin özelliği devletin kurumları ile
sosyal ve ekonomik hayata müdahale etmesi olmuştur. Bu du-
rum kamu bütçelerini zorlayana kadar devam etmiştir (Ketti,
1998). Böylece devlet sosyo-ekonomik hayatta önemli bir ak-
tör olarak yerini almışür. "Baba devlet", "hizmet devleti" "refah
devleti" gibi kavramlarla ifade edilen bu dönem kamu yönetim-
leri için önemli sosyal sorumlulukların olduğu bir dönemdir.
Konumuz açısında özellikle refah devleti uygulama örnekleri
önem kazanmaktadır. Çünkü bu dönemde temel aktör olarak
kamu yönetimleri sisteme dahil olmuştur. Devletin gerek mer-
kezi yönetimleri gerekse yerel yönetimleri açısından refah uy-
gulamaları döneminde sosyal yardım ve sosyal hizmet uygu-
lamalarının toplumsallaştığı ve kitlelere yayıldığı kadar hiçbir
dönem ve tarihsel süreçte bu durum yaşanmamıştır denilebilir.
Devletin sosyal sorunlarının çözümünde aktif olması bü-
yük oranda ilk defa sanayi dönemine denk gelmiştir. İlk ön-
celeri emek ve sermaye ilişkisini düzenleme ve büyük oranda
emeği kontrol altında tutmak amaçlanmışken, İkinci Dünya
Savaşı'ndan sonra devlet temel refah sağlayıcı olmuştur. Dev-
letin bu yıllarda sağladığı hizmetler, hem bu hizmetlerin sis-
tematik olması hem de kapsam alanı olarak diğer dönemlerle
kıyaslanmayacak bir niteliğe sahip olmasıyla daha fazla dikkat
çeker. Bu yıllarda geleneksel sosyal hizmet sağlayıcısı olan ku-
rumlarla kıyaslandığında devlet, -aile, sivil toplum ve piyasa-
bunlarla karşılaşünlmayacak kadar sosyal nitelikli uygulamalar
içinde olmuştur. Yine refah uygulamalarında kamu kaynaklan
toplum refahını sağlama ve kamu kaynaklannı topluma yayma
hedefine yönelmiştir.
Önceleri işçi sınıfının haklannı genişletme ve koruma ama-
cıyla ortaya çıkan bu uygulamalar zamanla tüm sosyal sorun-
lan kapsayacak şekilde genişletilmiştir.13 Ekonomik yapının

13 Devletin zaman içerisinde görev ve sorumlulukları artmış, devlet birçok mal


ve hizmet üretimine girişmiştir. Refah uygulamaları devlet hizmetleri olarak
birçok ülkede kendini hissettirmiştir. İstihdam, kalkınma, yoksulluğu azalt-
Kamu Yönetimi ve Tartışmaları j 47

iyileşmesi, yokluğun ve krizlerin bitmesiyle refah uygulama-


ları kapsamını arttırmıştır. Artan refah ve ekonomik iyileşme
de toplumsal refahı desteklemeyi kolaylaştırmıştır.
Refah devleti uygulamaları merkezi yönetimlere önemli rol
ve görevler verirken, yerel yönetimler de bu uygulamalarda git-
tikçe ön plana çıkmıştır. Özellikle İngiltere ve İskandinav ülke-
lerinde bu durum daha gerçektir. Daha çok merkezi yönetimi
aktör yapan bu süreç, yerel yönetimlerin de sosyal nitelikli uy-
gulamalarının önünün açılmasına ön ayak olmuştur. Bundan
dolayı da bu dönem kamu yönetimleri için önemli bir tecrübe
olarak önümüzde durmaktadır. Refah devleti uygulamalan ile
sosyal uygulama sepeti genişlemiş, yerel yönetimler de refahın
uygulanmasında temel bir birim olmuştur. Geleneksel olarak
adem-i merkeziyetçi birçok ülkede zaten refah uygulamalan
vardı (Ersöz; 2004: 31).
1973 dönemi sonrasında başlayan kriz, devletleri sosyal so-
rumluluk alanından çekilmeye zorlamış, liberallerin de bu dö-
nemden sonra iktidara gelmesiyle süreç hızlanmıştır. Günü-
müzde ise ne eski klasik dönemdeki gibi devletin "sorumsuz"
olduğu bir gerçeklik ne de "refah'm temel olarak devlet tara-
fından sunulduğu bir örnek geçerlilik kazanmaktadır. Yine gü-
nümüzde refah karması olarak tanımlanan merkezi yönetim-
lerin yanında yerel yönetimlerin de sosyal sorumlulukta aktif
olduğu, bunlann yanında sivil toplum ve özel sektörün sosyal
alana temel aktör olarak girdiği bir gerçeklikten bahsetmekteyiz.
Aynca refah uygulamasında ya da sosyal sorumluluklar açı-
sından hem kamu yönetimlerinin hem de diğer kurumsal ya-
pılann geçiş döneminde olduğu görülmektedir. Bu sürecin her
ne kadar yeni liberal dönem olduğu söylense de bu klasik li-
berallerin uygulamalan ile kıyaslanabilecek bir süreç değildir.
En azından bazı ülkeler açısından bu durum daha bir gerçek
durmaktadır. Refah devletleri sosyal demokrat modelde olma-
sına rağmen, Rosanvallon, refah devleti ile sosyal demokrat

mak, enflasyonla mücadele ve sosyal sorunlarla mücadele etme gereği du-


yulmuştur. Bu durum devletin küçültülmesi gereğinin uygulamaya geçildiği
1 9 8 0 tarihine kadar devam etmiştir.
48 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

krizinin kol kola ilerlediğini belirterek, bunun nedenini de sos-


yal demokratların refah uygulamalarını aşın devletçi bir daya-
nışma anlayışı içine hapsetmeleri çerçevesinde görür (Rosan-
vallon, 2004: 11).
Yine bu değişimin ve geçiş sürecinin tek bir gerçeklik ola-
rak her yerde aynı şekilde sonuçlandığı kabul etmek yanılmasa
olur. Çünkü her ülkenin ve her toplumun farklı deneyimleri
ve uygulamalan ortaya çıkmaktadır. Budan dolayı da her ülke-
nin tarihsel tecrübesi yanında günümüzde karşılaştığı gerçek-
liği de ayn ayn incelemek önem kazanmaktadır. Türkiye tec-
rübesi de bu anlamda önemlidir. Türkiye, tarihsel tecrübesi
yanında, günümüz uygulaması ile diğer birçok ülkeden farklı-
lık göstermektedir.
Sosyal politika uygulamalannın kamu yönetimleri arasında
paylaşılması bazı tarihsel ve güncel kriterlere göre belirlenir. Ye-
rel yönetimlerin de sosyal uygulamalarda politika üretmesi ve
uygulaması, yerel yönetimlerin etkinliğine, ülkenin sosyal po-
litika uygulamada yerel yönetimlerine verdiği role, sosyal poli-
tika alanında yaşanan değişimlere, yerel yönetimlerin kamu yö-
netimleri içindeki konumlanna, merkez-yerel ilişkilerine bağlı
(Ersöz, 2004) olmanın yanında diğer birçok etkene bağlı ola-
rak değişebilmektedir.
Türkiye'nin küreselleşmeden nasıl etkilediği başka bir ça-
lışmanın konusu olabilir. Lakin bu süreçte, gerek merkezi yö-
netimleri gerekse yerel yönetimleri ile kamu yönetimin etkin-
liğinin azalmadığını bilakis arttığını söylemek abartı olmaz.
Çalışmanın daha sonraki kısımlannda görülebileceği gibi sos-
yal alanda yeni birçok düzenleme gündeme gelmekte ve uygu-
lama imkânı bulmaktadır. Hem kamu yönetimleri hem de si-
vil toplum ve özel sektörün sosyal hizmetler ve sosyal yardım
konulannda sürekli artan bir etkinliği görülmektedir. Dolayı-
sıyla devletin sosyal refahı terk etmesi gerektiği yönündeki tüm
baskılara rağmen Türkiye, devlet sosyal uygulamalanndan çe-
kilmeyip bilakis bunu arttırmıştır. Aynı şekilde Türkiye'de di-
ğer kurumlann faaliyetini genişlettiği gözden kaçmamaktadır.
Kamu Yönetimi ve Tartışmaları j 49

En başta sivil toplum ve özel sektör ve enformel sektör sosyal


alanda faaliyetini sürdürmektedir.
Merkezi yönetimlerin birçok hizmeti uygulamaya koymaları,
eskiden gerçekleştirilmeyen birçok hizmet alanı bugün kamu
yönetimlerinin yetki alanında görülmektedir. Bunda biraz da
sosyal hizmetler konusunda ciddi bir boşluk, ihtiyaç ve seçmen
baskısının olması yanında sivil toplum ve özel sektörün de yete-
rince sosyal sorumluluk almamasının getirdiği sonuçlar vardır.
Özellikle yerel yönetimlerin sosyal hizmederde önemli ak-
tör olduğu görülmektedir. Yeni kamu yönetimi anlayışında ye-
rel yönetimlere önemli görevler verilmektedir. Yerel yönetimle-
rin halka yakın olmalan nedeniyle kamusal nitelikli hizmederi
daha iyi, etkin ve verimli sunacaklan kabul edilmiştir. Bununla
birlikte yerel yönetimlerin yeni liberalleşme, yani piyasalaşma,
özelleştirme gibi uygulamalara giden yolda ara istasyon olarak
değerlendirildiği yüksek sesle ifade edilmektedir. Dolayısıyla
bu süreçte yerel yönetimlerin, sürece yeni liberal politikanın
uygulanmasında aracı rolü ile katkı sunduğu belirtilerek eleş-
tirilmektedirler.
Gerçekten dünyanın birçok yerinde kamu hizmetleri önce
yerel yönetimlere ardından özel sektöre ya da aracı kurumlara
devredilmektedir. Böylece kamu hizmetleri özel sektöre ve si-
vil topluma devredilirken, yerel yönetimler de bu süreci kolay-
laştıran bir unsur olarak görülmektedir.
Bununla birlikte yönetim mantığı, yaşadığımız çağda tek bo-
yutlu bir yaklaşım yerine toplumsallaşma, yerelleşme ve özerk-
leşme dinamiklerinin birlikte devreye sokulduğu bir dönem
olmasıyla açığa çıkmaktadır. Böylece yeni liberal dönemde bü-
yük ekipmanlarla, büyük yönetimlerin bürokratik yapılannın
rasyonalize edilmesi ve bu yükten kurtarılması gerektiği kabul
görerek, yönetimi sadeleştirme ve iyileştirme yapılması gerek-
tiği belirtilir. Böylece kamu refah uygulamalan açısından olaya
yaklaştığımızda, refah uygulamalan geçmişte merkezi idare ta-
rafından yerine getirilirken, bürokrasiden kaçınma amacıyla ye-
rel yönetimlere aktanldığı da görülmekte ve yerel yönetimler
refahı sunmada önemli aktörler olmaktadır. (John, 2001: 94).
50 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet
IV. DEĞERLENDİRME:
KAMU DEĞİŞİRKEN, REFAH UYGULAMALARININ
DURUMU

Sosyal hizmetler, öncelikli olarak herhangi bir sebeple sosyal


veya ekonomik muhtaçlıklarla karşılaşan kişileri hedef alır. Bu
kişilere ve ailelere sosyal ve ekonomik fayda sağlamak, maddi
ve manevi destek olmak, insan şahsiyetine, haysiyetine, şeref
ve onuruna uygun yaşayış düzeyinin gerçekleşmesine katkı
sağlamak amacını gerçekleştirmek için yürütülen faaliyetleri
ifade eder. Çalışma alanında özellikle kadınlar, çocuklar, yaşlı-
lar, özürlüler, yoksullar, sığınmacılar ve göçmenler, uyuşturucu
bağımlıları, alkolikler gibi çok çeşitli toplumsal kesim ve daha
çok sorunlu bireyler vardır.
İnsanların sağlık ve iyilik halinin geliştirilmesinde ve iyi-
leştirilmesinde, insanların daha yeterli hale gelmesinde, aile
bağlarını güçlendirerek, bireyin hem kendi aralarında hem de
grup ve toplumsal bağlarının daha işlevsel olması için sosyal
hizmetler alanı uğraş içindedir. Sosyal hizmet sosyal güvenli-
ğin alt dalıdır ve toplumsal refahı ve uyumu hedefler (Tomam-
bay, 2001: 27). Sosyal hizmet özellikle, toplum içinde özellikli
52 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

kesime fiziksel, sosyal, psikolojik ve kültürel olarak kendi ayak-


lan üstünde durmayı, topluma katılmayı ve refahını yükselt-
meyi hedefler. Bu amaç içinde kamunun sağladığı sosyal hiz-
metler önemli bir role sahiptir.
Refah uygulamalan dönemsel durumlardan, krizlerden ve
toplumsal beklentilerden etkilendiği gibi seçmen baskısından
ve ideolojik yaklaşımlardan da etkilenmekte ve bu süreç, çoklu
yapılar tarafından belirlenmektedir. Sosyal hizmet ve yardım
alanı refah uygulamalannın altın çağında kapsamını genişlet-
miş ve devletlere refah sağlamada önemli görevler vermiştir.
Bunda Avrupa'nın sosyal ve fiziki olarak yıkılmışlığının etkisi
kadar, genişleyen ve büyüyen ekonomi ile ideolojik/toplumsal
yapının etkisi de vardır. Şüphesiz bu durum refah politikalan-
nın uygulanmasını kolaylaştırmıştır.
Refah uygulamalan 1980 tarihine kadar sürmüş, bu tarihten
sonrası ise refah uygulamalan yavaş yavaş terk edilmeye baş-
lanmıştır. Bu tarihlerde devletin ekonomik, sosyal ve kültürel
alanlardan çekilmesi ve devletin tüm alanlarda küçülmesi gerek-
tiğine yönelik söylemler devlet uygulamalanna hâkim olmaya
başlamıştı. İletişim ve ulaşımın dünyasallaşması ile birlikte tüm
devletlerin benzer uygulamaya kapı araladığını belirtebiliriz.
Ekonomik krizlerin de hızlandırdığı refahta bu geriye doğru
gidiş kendini daha fazla göstermektedir. Bu geriye doğru gidiş
konusunda muhafazakârlar ve liberal partiler daha istekliyken,
sosyal demokrat partiler daha az istekli görünmektedir. Bununla
birlikte bu geriye doğru gidiş bazen de sosyal demokrat iktidar-
larla mümkün olmaktadır.
Küreselleşme süreci ulus devleti çözerek modem devleti
şekillendirmektedir. Devletin refah alanından çekilmesi gerek-
tiği tezi aynı zamanda devletin sosyal rolünü de sorunlaştıran
bir yaklaşımdır. Devlet diğer tüm alanlarda olduğu gibi sosyal
uygulamalardan da çekilmesi, bu görüşler tarafından savunul-
maktadır. Ulus devletin çözülmesi ve refah devletinin uygula-
malanndan geri çekilmesi dünya çapında bir gerçekliği ifade
etmesine rağmen, bu durum her ülkede aynı hızda ve nitelikte
Kamu Yönetimi ve Tartışmaları j 53

gelişmemektedir. Bununla birlikte refah devletlerinin sağladığı


dağıtıcı uygulamaların sorun oluşturduğu ve başansız olduğu
sürekli dile getirilmektedir.
Küreselleşmenin ve dolayısıyla ulus devletin zayıflamasının14
derecesi ülkeden ülkeye değiştiği gibi, küreselleşmenin etkisi
de bölgeden bölgeye değişiklik göstermektedir. Nasıl ki farklı
refah devleti ya da refah rejimlerinden bahsediyorsak, aynı şe-
kilde farklı küreselleşmelerden ve farklı etkilerinden bahsetmek
durumundayız. Bundan dolayı küreselleşmenin sosyal sonuç-
ları ve kamu yönetimlerine etkisi de her toplumda ve ülkede
farklılık gösterecektir. Küreselleşmeyle birlikte kamu hizmet-
leri etkinlik ve verimlilik ilkeleri bağlamında eleştirilere konu
edilmekte ve devletin birçok hizmet kalemini terk etmesi ge-
rektiği vurgulanmaktadır.
Özü itibari ile ya da niteliği gereği sosyal hizmet ve sosyal
yardımlar diğer hizmet kalemlerinden farklılık arz edecek bir
gerçekliğe sahiptir. Unutulmamalıdır ki, sosyal hizmetin konusu
bizatihi insandır. Yine bu hizmeüer salt maddi ya da mali bo-
yutuyla değerlendirilebilecek ya da kâr getirmesi beklenilecek
hizmetlerden değildir. İşletme mantığı ile kârlılık ya da maliyeti
azaltma hesabı yapılması bu hizmetlerin amacı dışında değer-
lendirilmesine neden olur. Çünkü sosyal hizmet ve sosyal yar-
dım uygulamalannda sosyal politikaların yokluğunda bu du-
rum daha büyük toplumsal maliyetlere yol açmaktadır.
Özellikle küreselleşmenin sosyal etkilerinin çok tartışıldığı
günümüzde sosyal uygulamalar alanında küreselleşme, sürece
yeni aktörler ve güçler dâhil etmektedir. Bunlann başında sivil

14 Küreselleşmenin etkisinin görülmeye başlandığı zamandan beri ulus devletin


çözüldüğü, bittiği ya da öldüğü şeklinde görüş ve düşünceler ifade edilmekte-
dir. Ulus devletin öldüğü görüşü aşırı bir görüştür. Devletlerin öldüğüne dair
herhangi bir iz ya da işaret yoktur. Bununla birlikte ulus devletin zayıfladığı
ya da ulus devletin farklılaştığını söyleyebiliriz. Bundan dolayı küreselleşme
her ülkede farklılık arz etmekte, her devlet de küreselleşmeye farklı karşılık
vermektedir. Yine bu yüzden ulus devlet bazı sosyal hizmet ve sosyal yardım
alanlarından çekilirken bazı alanlarda ise ulus devletin etkinliği artabilmek-
tedir. Kamu yönetimleri belli sosyal hizmet alanlarından çekilmektedir, fakat
rol aldığı alanlarda etkinliklerini de arttırmaktadır.
54 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

toplum, özel sektör ve yerel yönetimler gelmektedir. Sürecin ye-


rel yönetimler üzerindeki etkisine sonraki konularda değinile-
cektir. Bu süreçte özellikle sivil toplum ve özel sektörün artan
ve gelişen sosyal çalışmalarının olduğu gözden kaçmamaktadır.
Aynı şekilde sosyal hizmetlerin sunumundaki değişiklikler de
belirgin olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca hak temelli sos-
yal uygulamalar yerini kişisel sorumluluğa, piyasa ilişkilerine,
özel sektöre, sivil topluma, enformel yapılanmalara bırakmak-
tadır. Kamu yönetimlerinin sadece piyasa başarısızlıklarında,
sivil toplumun yetişemediği zamanlarda ve kriz dönemlerinde
yani diğer kurumların yeterli olmadığı zamanlarda ve acil du-
rumlarda devreye girmesi istenmektedir.
Geçmişte refah devleti bireylerle, toplumun ve devletin söz-
leşmesine dayalı olarak işledi. Bireyleri ve grupları yalnızca pi-
yasanın inisiyatifine bırakmayan bu sistem çözüldükçe yerine
nasıl bir düzen ya da düzenlemenin geçeceği ise merak konu-
sudur. Her ne kadar sivil toplum ve özel sektör "gönüllü" bir
şekilde sistemde yerini alsa da bunun her ülkede farklı yan-
sımaları olmaktadır. Kriz dönemlerinde, gönüllü yapıların da
krize girdiği bu durumlarda özellikle devletin refah aktörü ola-
rak devreye sokulduğu görülmektedir. Kriz dönemlerinin ha-
ricinde birey, toplum ve devlet arasındaki ilişkilerin ve sözleş-
menin nasıl oluşturulacağı ise daha çok kamu yönetişimi ile de
bağlanülı olarak refah yönetişimi ile bunun nasıl olacağı şek-
liyle tartışılmaktadır. Burada da her ülke ve toplum refah yöne-
tişimini kendi yapısına göre kendisi uyarlamaktadır.
Daha önce de belirtildiği gibi devletin olumsuzluklarla anıl-
ması nedeniyle zamanla görevlerinin bir kısmını merkezden ye-
rele doğru aktarırken, sivil toplum ve özel sektör hizmet su-
numunda öne çıktı. Bu gelişim ve dönüşüm her ülkenin kendi
tecrübesine göre şekillenerek farklılık gösterirken, Türkiye'de
de bu durum farklı işlemektedir.
Refah devlederi ile kıyaslanmayacak kadar zayıf ve güçsüz
refah uygulamalarına sahip olan Türkiye'de son yıllarda devle-
tin kurum ve kuruluşları ile sosyal uygulamaların içinde daha
Kamu Yönetimi ve Tartışmaları j 55

fazla yer aldığı görülmektedir. Bunun sebebinden ziyade olguyu


ortaya koyma açısından, bu gelişmelerin toplumda açık bir şe-
kilde görüldüğü gözden kaçmamaktadır. Genel sağlık hizmederi
yanında sosyal hizmetlerin ve sosyal yardım alanının sürekli de-
vingenlik ve gelişim içinde olduğu görülmektedir. Sonraki bö-
lümde bu hizmetlerin merkezi ve yerel yönetim tarafından su-
nulanları çalışmaya konu edilecekür.
2. B İ L İ M
TÜRKİYE'DE MERKEZİ YÖNETİM VE
HİZMET

Mtodferai! diştenim! bagJMiğı taniİMe» beri devlfeü eıu önemli' sos*


yal) Hizmetî sunantouııtlkşjkwmıbaşmdk gelmekledir. Seçmişte
merkezi' yönetimimi devletle ®zd eş]feştiiiüllrn esin m altında büyük
©rarod&ıbuıyötoetttMİl^
liikırıetii sunınasıiMtiı öıtemlSi paylı vaııdia İster boMıfe dönemi is-
tense dfe tefe döııemii ©teunj merikzai yömetıimterinı sosyali nitelikli
sosyal llMizııi'gtlfemisııtndkğU'göiıftlhıdMfedlb. Ö r f l M e tofe dönem*
teuin dİE sivili tepilmiş özeli selUö'r ffigtelMi azalirken merkezi; y/b*
netim i İten dkrınmdk sosyali sorunlara karşı dkvreye girmektedir.
Merkezdim yönetimini avantajjbnn ve dfezavantajjbım vardır.
iLitealI dfeiMokrasiiaihı geliştiği töpltamfeırdfc v.e fedferall ülke-
lteıxîb kamu yetkilimi dkhaı çok merkezdi® toplbnmak yeniheye-
uelfe-ataawlbıışOn Bunun eıı bariz ©imteğii, İngiltere, AB!D)„İlsveç
gibi ülketendiiı llMten devtetta yanında, birlSğpıİ geç tamamla-
mış,,birçok ülkedfe meııkeziyetiçii yapn ağır basmaktadir. Merkez-
dfen yönetiini.Mzmedlîiıin birlik ve Müünlük içpdiî yüııütftltaesii
içjhı geneMi görülinüştıür. Aynıca bölğelbr anasında dfengeli bir
58 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

gelişmeye ve büyümeye merkezi yönetimlerin daha fazla katkı


sağlayabileceği kabul edilmiştir. Çünkü merkezi yönetim makro
anlamda hem gelir boyutuyla hem de plan yapma anlamında
imkâna sahip olduğu için bölgeler arası dengeyi gözetleyebilir.
Yine bu birimler, bölgeler arası çıkar grupları yerine tüm ül-
kenin çıkarlarını ön plana çıkarabilme imkânına sahiptir. Per-
sonel alımı ve çalışanlara aktive edilmesi ve bunlara kişisel-
likten uzak bir şekilde istihdam edilmesi ve hizmetlerin de bu
mantıkla yürütülmesi nedeniyle bu durum kamu hizmetlerine
olumlu yansıyabilir. Dolayısıyla bu birimlerin tarafsız ve kayır-
macı olmayan bir hizmeti sunma ihtimali ve imkânı daha faz-
ladır. Personelin de yerel etkilerden uzak, merkezi yönetimin
etkisine daha fazla açık olduğu için kamu hizmetlerine bunun
yansıması daha kabul edilebilir olduğu benimsenmiştir. Kamu
yönetiminde birlik ve bütünlük içinde merkezin personeli, büt-
çesi, kaynaklan ve kararlanyla hizmetler bir disiplin ve hiye-
rarşi içinde yürütülür.
Merkezi yönetimin sakıncalanndan ise artık yaşadığımız li-
beral demokrasi ile merkeziyetçiliğin birlikte düşünülemeye-
ceği genel kabul görmektedir. Merkezi yönetim en nihayetinde
halka uzak bir yönetimi ifade eder. Halkın taleplerinin mer-
keze taşmılması, demokratiklik ve katılım gibi ilkeler gereği
bunlara bu yönetimlerde gittikçe daha zor gerçekleşeceği ka-
bul edilmektedir. Birçok ülkede yerel ya da bölgesel ihtiyaçlar
daha çok merkezden planlanıp, uygulanmaktadır. Bu durum
hizmetlerin halkın ihtiyaçlanna uygun olmasına engel teşkil
etmesine yol açabilmekte, aynca merkezden planlama ve uy-
gulama hizmet süresinin gecikmesine, bürokrasi ve hantallığa
neden olabilmektedir.
Merkezi yönetimin güçlü olduğu örneklerde hem kamu
politikalan hem de bu hizmetlerin uygulanması merkezi ola-
rak gerçekleştirilmektedir (Eryılmaz, 2002: 59-60). Merkezin
taşra örgütleri ile merkezi kamu politikalan en ücra yerlere
kadar nüfuz etme imkânına sahiptir. Özellikle kamu hizmet-
lerinin planlanması ve uyarlanması merkezden planlanırken,
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hizmet 59

uygulama hem merkezi yönetim hem de bu birimin taşra ör-


gütlenmesi ile mümkün olmaktadır. Bununla birlikte taşranın
kamu politikası üretmesi söz konusu olmadığı gibi, kendi ini-
siyatifiyle kamu politikasını tercih etmesi söz konusu değildir.
Merkezi yönetimin görev ve talimatları ile hareket ederlerken
bu birimlerde mali ve idari özerklik söz konusu değildir. Per-
soneli seçme ve görevlerini belirleme hep merkezi yönetim ta-
rafından belirlenir.
Merkezi yönetimin de aktif uygulamaya sahip olduğu sosyal
hizmetlerin, günümüzde sadece yoksullara ve alt gelir grupla-
rına hizmet götürme görevi ile sınırlı olmadığı görülmektedir.
Gelir dağılımının düzenlenmesi ve eşitsizliklerin giderilmesin-
den sosyal adaletin sağlanmasına, sosyal sermayenin geliştiril-
mesinden insan kaynaklarında niteliğin artünlması ve yaşam ka-
litesinin yükseltilmesine kadar sosyal hizmet önemli görevlere
sahiptir. Ayrıca sosyal hizmetler, bir yandan sosyal hizmetlerin
iyi örneklerini yaygınlaştınrken, diğer taraftan yerel topluluk-
ların kalkınmasını da sağlamış olur. Sosyal hizmeüerin bu rol
ve işlevleri, dinamik bir yaklaşımla koruyucu-önleyici hizmet-
ler başta olmak üzere, iyileştirici-rehabilite edici, geliştirici bir
boyutta olduğu kabul görmektedir. Bu yüzden sosyal hizmet
toplum içinde kamu yönetimlerinin, özel sektörün ve sivil top-
lum örgütlerinin uğraş alanıdır. Merkezi yönetim de toplumun
ve bireylerin ihtiyaç duyduğu bu hizmetleri sunma konusunda
aktif görev ve sorumluluk almış ve almaya devam etmektedir.
Sosyal sorumluluk, Türkiye'de 1961 tarihinde anayasa metni
olarak kamu yönetimlerinin işleyişinde ve hizmetlerinde temel
sorumluluk alanlarından olmuştur. Anayasasında sosyal devlet
vurgusunun yapıldığı Türkiye'de, Anayasa'nm 61.maddesi ile
devlete bu konuda sorumluluk yüklenmektedir.1

1 Bu maddeyle "herkesin, sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu ve devletin


bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alacağı ve teşkilatını kuracağı" ifa-
desiyle devlete görev ve sorumluluk verilmiştir. Yine b fıkrası 61. madde ise
" sosyal güvenlik açısından özel olarak korunması gerekenleri belirtir. Buna
göre,
"Devlet, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur
ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar.
60 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

Anayasa devletin, özel olarak korunması gereken bu kesim-


lere yönelik, sorumluluğunu belirtmiştir. Devlet gerek kamu
yönetimleri işleyişi içinde, gerek sosyal hizmetleriyle gerekse
sosyal yardımlarla bu sorumluluğu yerine getirmektedir. Ana-
yasa ve yasalar yanında, Avrupa Sosyal Şartı'da, "çocukların,
gençlerin, kadınların, ailenin ve özürlülerin korunması gerek-
tiğini, yeterli kaynaklardan yoksun herkesin yardıma sahip ol-
duğunu, tarafların bu koşullara ulaşmayı temel politika olarak
seçtiklerini belirtir.
Kamu yönetimlerinin temel amacı ve görevi kamu hizmetini
gerçekleştirmektir. Kamu hizmeti, kamu yönetiminin işleyişini
ve amacını ortaya koyan temel bir prensiptir. Kamu yönetimi-
nin en önemli yapısını oluşturan merkezi yönetim sürekli ola-
rak sisteme giren yeni paydaşlarla sosyal ya da kamusal nitelikli
hizmetleri paylaşmakta iken diğer taraftan kendisi de değişim
ve dönüşüm sürecini yaşamaktadır. Günümüzde ise kamu yö-
netimi değişim içindeyken, kamu yönetimi de merkezi yöne-
tim ve yerel yönetim ilişkileri bağlamında da değişim içine gir-
mektedir. Merkezi yönetimin birçok durumda, eskiye nazaran
hizmet alanı biraz daralsa da kamunun sağladığı hizmeder açı-
sından önemli bir aktör olmaya devam ettiği görülmektedir.
Çalışma ile merkezi yönetimin sağladığı sosyal hizmetin
kavramsal çerçevesi belirlendikten sonra Osmanlıdan miras ka-
lan merkezi yönetim anlayışının izi sürülecektir. Sonrasında ise
Cumhuriyet döneminden günümüze kadar yapılan sosyal ni-
telikli düzenlemeler toplumum dezavantajlı kesimleri merkezli
incelenecektir. Özürlüler, yaşlılar, çocuklar, kadınlar ve yoksul-
lar merkezli yapılan uyarlama ve uygulamalara değinilecektir.
SHÇEK, İş Kanunu, 2022, Yeşil Kart Kanunu, Sosyal Yardım-
laşma ve Dayanışma Vakıfları ve benzer nitelikli uygulamalar

Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı


tedbirleri alır.
Yaşlılar, Devletçe korunur. Yaşlılara Devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar
ve kolaylıklar kanunla düzenlenir.
Devlet, korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması için her türlü
tedbiri alır.
Bu amaçlarla gerekli teşkilat ve tesisleri kurar veya kurdurur".
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hizmet 61

merkezi yönetimin sosyal nitelikli hizmetleri bağlamında ince-


lenecektir. Çalışmada mevzuat bilgisi yanında uygulamaların
toplumsal fayda boyutuna da vurgu yapılarak analizler yapıla-
caktır. Daha sonra ise merkezi yönetimin daha çok sosyal hiz-
met ve az da olsa sosyal yardım çalışmalarının genel bir değer-
lendirilmesi yapılacaktır.
Daha önce de bahse konu edildiği gibi kamu yönetimlerinin
sosyal nitelikli hizmetleri eskiden beri varlığını sürdürmekle be-
raber küreselleşme ile birlikte diğer aktörler de bu alanda artan
bir oranda faaliyet göstermektedir. Piyasa güçleri, sivil toplum
örgütleri, aile ve akrabalık ile hemşehri dayanışmaları bunlara
örnek verilebilir.
Türkiye'de ise geçmişte merkezi hükümetin çok daha fazla
aktif olduğu sosyal hizmetler alanında bazı görevlerini yerel yö-
netimlere ya da diğer aktörlere devretmesine rağmen merkezi
hükümetin bu alanda önemli yetki, görev ve sorumluluğu yer
almaktadır. Merkezi yönetimin etkinliğini ve hizmeüerini di-
ğer birimlerle birlikte sürdürmesine rağmen bu birimin sos-
yal hizmet ve sosyal yardım faaliyetlerinde en azından Türkiye
açısından önemi daha da artmaktadır. Bu arüş kamu yönetim-
lerinde gerek merkezi yönetimleriyle gerekse yerel yönetim-
leri boyutuyla gerçekleşmektedir. Bunu son dönem uygula-
malarında açıkça görmekteyiz. Bu artışın birçok nedeni vardır.
Bunlan teker teker incelemek bu çalışmanın kapsamını aşan
niteliğe sahiptir. Yme de çalışmada kısaca bunlara değinmekte
fayda umulmaktadır. Bu değinmeleri anlamlı kılmanın yolu da
bu hizmetlerin tarihsel kökenine inmek ve bu hizmetlerin ta-
rihsel süreçte yaşadığı gerçeklere ve yaşadıkları değişimlere de-
ğinmekten geçer. Dolayısıyla Osmanlı'dan alınan mirası ortaya
koymak, Türkiye'nin içinde bulunduğu sosyal gerçekliği anla-
mamızı daha da kolaylaştıracaktır.

Türkiye merkezi yönetim sosyal hizmetleri büyük oranda


Osmanlı İmparatorluğu'ndan miras kalmıştır. Ulus devlet ilk
dönem tecrübeleri ile zenginliği paylaşma ve yoksulluğun ma-
liyetini yayma ile ifadelendirilebilecek politika araçları ile yeni
62 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

ulus devlet bilinci ve kimliğini oluşturmayı hedef olarak seçti.


Cumhuriyetin ilk yıllarında dünyayı sarsan liberalizm akımının
krize girmesiyle ulus devletin de çok fazla yapacağı uygulama
yoktu. Yeni ulus devlet dış gelişmelere açık bir biçimde kendini
uyarlama yoluna gitti. Bunun için kendi dar ve kısıtlı imkânları
el verdiği müddetçe, merkezi hükümet yoksulluğu kontrol al-
tına alma hedefine yöneldi. Buna karşı en riskli gruplara karşı
sosyal yardım ve sosyal hizmet faaliyetlerini götürerek özel-
likle kriz dönemlerinde sosyal güvenlik aracı olarak düşünüldü.
1960'lı yıllarda başlatılan planlı kalkınma sürecinde, demok-
ratik bir toplum yapısı ve görece kapalı karma ekonomi düzeni
içinde devlet ekonomik hayata geniş anlamda müdahale etmiş-
tir. Bu müdahale yönü daha çok sermaye birikimini hızlandır-
mayı teşvik edici politikalarla özel kesimi güçlendirmeye, hızlı
sanayileşmeye, nüfus artışı ve kentleşmeye bağlı olarak ortaya
çıkan alt yapı ve üst yapı ihtiyaçlarını karşılamaya ağırlık veri-
lerek yapılmıştır. (DPT, 2005).
Bu bölümde merkezi yönetimin sağladığı hizmetlerde önemli
görülen "mevzuat" konusu bazen ayrmtılandınlacaktır. Mev-
zuat sürekli değişim içinde olsa bu değinmeye gerek vardır. En
azından bundan sonra mevzuatların tarihsel ve sosyolojik te-
mellerini sorgulama imkânına hizmet edecektir. Çünkü mev-
zuat hem bağlayıcıdır, hem de toplumsal gerçekliği ifade etmesi
açısından önemdedir. Ayrıca kitaptan faydalanacaklara yol gös-
termesi açısından da önemlidir.
I.

MERKEZİ YÖNETİM VE SOSYAL HİZMET

Osmanlı döneminde aile, meslek kuruluşları (Ahilik, Loncalar


vb.) ve vakıflar olmuştur. Devlet yerine bu kuruluşların görev
aldığı sosyal refah alanı özellikle vakıfların rolü ile sürdürül-
müştür. Burada ailevi ve mesleki dayanışma devletin olmadığı
yerde etkinlik kazanmıştır. Bu meslek gruplan zor durumda ka-
lan üyelerinin ihtiyaçlarını karşılayarak sosyal yardımlaşmayı
mümkün kılmıştır. Vakıflar ise muhtaç insanların ihtiyaçlarına
odaklanarak onlara temel gıdadan barınmaya ve sağlığa kadar
hizmet sundular. Yme kimsesiz yaşlılar ve sahipsiz çocuklara
kadar birçok temel hizmetleri vakıflar sağladı.
Daha sonra 19. yüzyılda artan Batılılaşma ve merkezileşme
ile birlikte merkezi yönetimin sosyal uygulamalan devreye girdi
(Özbek, 2002). Bu yıllarda devletin merkezi yönetimi, özellikle
vakıflann bir kısım hizmetlerini yerine getirmeye başladı. Dev-
letin yetersiz ve sınırlı müdahalesi Cumhuriyet yıllannda da de-
vam etti. Geleneksel yapıdan modern devlet uygulamalanna ge-
çene kadar bu yapı varlığını sürdürmüştür.
Cumhuriyet yıllannda, Belediye Kanunu, Çocuk Esirgeme
Kurumu, Hıfzısıhha Kanunu, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı
64 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

gibi uygulamalar ve çabalar görülmektedir. Bir yandan merkezi


yönetim bu alanda sınırlı bir şekilde yetkilendirilirken, diğer
yandan yerel yönetimler kendi görev alanlarda sınırlı sorumlu-
luklar almaya başladı. Cumhuriyetin ilk yıllarında mahrumiyet
ve zorluklar içinde olan devletin bu sınırlılıkları, sosyal hizmet
ve sosyal yardım alanında da görüldü. Yme de merkezi yöne-
tim ve yerel yönetimlerin bu alanda birlikte sorumlulukları gü-
nümüze kadar varlığını sürdürmüştür.
Bu bölümde geçmişten günümüze merkezi yönetimin sos-
yal sorumlulukları değerlendirilirken Osmanlı dönemi ve gü-
nümüzden ayn ayn bahsedilecektir. Hiç şüphesiz Osmanlı tec-
rübesi Cumhuriyet'e birçok uygulamayı devrederken, merkezi
yönetim Osmanlı'dan Cumhuriyet'e gittikçe artan oranda sosyal
hizmet faaliyetlerini yürütür olmuştur. Bu anlamda 1961 Ana-
yasası sonrası dönüm noktası iken, 1980'li yıllar küreselleşme-
nin etkilerinin görülmeye başlandığı dönemden başlayarak son
yıllarda sosyal hizmet ve sosyal politika alanında önemli deği-
şim ve dönümler de yaşanmaktadır.

O S M A N L I ' D A YÖNETİM VE SOSYAL HİZMET

Osmanlı'da sosyal uygulamalar merkezileşmenin ve Batılılaş-


manın başladığı tarihlere kadar (geleneksel dönem) yerel nite-
likte görüldü. Yine bu dönemde hizmetler merkez ya da yerel
yönetim eliyle olmaktan ziyade sivil inisiyatiflerle yürütülmek-
teydi. Vakıf sistemi, Lonca ve Ahilik teşkilatı ile imaretler başlıca
sosyal nitelikli hizmet sunan birimlerin başında gelmekteydi.
Vakıf, özellikle varlıklı ve yönetici kişileri "hayr" yapmaya iten
bir gerçekliğe sahipti. Vakıf hizmetleri ile birçok sosyal içerikli
hizmet topluma sunuluyordu.2
Merkezi yönetimin sosyal hizmet ve sosyal yardım uygula-
malan ise özellikle II. Abdülhamit dönemine denk gelmiştir.
Bunda biraz yoksulların kontrol ve denetim akına alınması3 fakat

2 Merkezi yönetimin hizmet alanına girmeyen sosyal hizmetler nedeniyle


Osmanlı'nın son dönemlerine kadar olan bu dönem inceleme dışı bırakılmış-
tır.
3 Tarihçilerin bahsettiği gibi II. Abdülhamit çok kuşkucu bir padişahtı. Bunun
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 65

daha çok geleneksel uygulamaların bozulmasının etkisi vardır.


Bu dönemde vakıf sistemi yanında, Lonca teşkilan ve Ahilik gibi
sosyal ve mesleki dayanışma etkisini kaybetmeye başlamıştı.
Osmanlının son yıllarında savaş sonucu esirler, muhacirler
ve kimsesizler Osmanlı topraklarında gözle görülür bir şekilde
artmıştı. Bu ve benzeri durumlara karşı merkezi hükümetin bir
dizi önlemi yürürlüğe girdi. Osmanlı yönetimi sosyal yardıma
ve sosyal hizmete muhatap olarak en alttaki yoksulları gördü.
Yoksullan ve sosyal hizmete muhtaç olanlan Osmanlı hak eden-
ler ve hak etmeyenler şeklinde bir tasnife tabi tutmuştu. Çalışa-
bilecek olanların sosyal yardımı hak etmediği Osmanlıda genel
kabul gördü. Toplumda özellikle çalışabilecek olanların dilen-
meleri ve boş dolaşmalan hoş karşılanmazdı. Daha çok çalışa-
mayacak olanların, çocukların ve kimsesiz kadınların dilenme-
leri ve sosyal yardım almalarına olumlu bakılırdı.

II. ABDÜLHAMİT DÖNEMİ SOSYAL UYGULAMALARI

II. Abdülhamit, Osmanlı döneminde sosyal yardım ve sosyal


hizmet alanında sembol bir padişah olması nedeniyle o dö-
nemden kısaca bahsetmekte yarar vardır. Bu dönemde en çok
İstanbul'da oturanlar bundan faydalansa da sosyal hizmet nite-
liğinde birçok hizmet diğer vilayederde de yapılmıştır. Özellikle
toplum sağlığı, çocuklara yönelik hizmetler ile sosyal yardım
alanında artan bir oranda hizmet sunulduğu görülmektedir.4
Bu kurumların başında Darülacezeler gelmektedir. 1896 yı-
lında tamamlanarak bin kişiye hizmet eden bu kurum hizmet
etmek amaçlı açılmış ve başkentin ilk sosyal refah kurumu pa-
dişahın da en önemli sosyal nitelikli hizmeti olarak görülmüş-
tür. 1899 yılında Hamidiye Etfal Hastanesi çocuklara hizmet
etmesi için açılmış ve özellikle başkente gelen muhacir ve kim-
sesiz çocukların barınmasını hedeflemiştir. 1903 yılında ise üç
yüz yetime hizmet sunması amacıyla Darülhayr-ı Âlî hizmete

yanında Osmanlı topraklarının birçok komplonun ve gûç-iktidar paylaşımı-


nın merkezinde olması nedeniyle yoksulların manipülasyona uğramaması ve
bu kesimin kullanılmaması için sosyal önlemler alınmıştı.
4 Bkz. Özbek, 2 0 0 2 : 196.
66 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

girmiştir. Darülhayr-ı Âlî'de bakılan çocuk sayısı zamanla 400'e


kadar ulaşmıştır. Kurum 22 Ağustos 1909 yılında kapatılmış-
tır. Meşrutiyet döneminde Dar'ül Eytamlar açılmış ve bu ku-
rum ilk mektep olması yanında, kimsesiz Müslüman sokak ço-
cuklar için de bir tür yetimhane görevini görmüştür. Kimsesiz
ve yetim çocuklar için sanayi mektepleri de bu dönemde açıl-
mıştır (Özbek, 2002: 195, 196, 237). Modern anlamda ve ku-
rumsal boyutuyla sosyal refah kurumlan da II. Abdülhamit dö-
neminde yapılmaya başlanmıştır. Bebek sağlığı için Darülaceze
Irzahane'si açılmışür. Bununla dört yaş alündaki kimsesiz çocuk-
lara hizmet edilmesi hedeflenmiştir. Osmanlı'nın son dönemle-
rinde ise 1911 tarihinde Hilal-i Ahmer Cemiyeti kurularak ya-
ralı askerlere yardım etmek ve bu kurumun sağlık konusunda
askerlere yardımcı olmak gibi amaçlan vardı. Savaş ortamında
sosyal yardım ve sosyal hizmet, vatanseverlik ve milliyetçi duy-
gularla desteklenmiştir.

Osmanlı' da sosyal hizmetler çocuklar, sahipsiz ve yetimlerle


muhacirlere yönelik uygulanırken, sosyal yardım daha çok ça-
lışamayacak kadar, zayıf, güçsüz, kimsesiz ve yetimlere yöne-
lik olarak uygulama alanı bulmuştur. Diğer çalışabilecek mis-
kin ve fakirlerin istihdam edilmeleri salık verilmiş, dilenmeleri
de yasaklanmıştır. Çalışabilecek güçte olan üretken nüfusun di-
lenmesi yasaklanarak, üretime ve çalışmaya vurgu yapılmıştır.
Osmanlı Devletinde sanayileşme hareketleri ve işçi sınıfı-
nın doğuşu Avrupa ya oranla çok geç başladığından Osmanlı-
lar modern anlamda bir sosyal güvenlik sistemine oldukça geç
kavuşmuşlardır. 19. yüzyılda Darülaceze (düşkünler yurdu),
Darüşşafaka (yoksul, öksüz ve yetimler için okul) gibi kurum-
lanıl kurulmaya başlamasıyla birlikte Loncalann yardımlaşma
sandıklan yıkılmaya yüz tutmuş, yine de yüzyılın sonuna ka-
dar bu sandıklann varlıklan sürdürülmüştür.
Osmanlıda Tekaüt Sandığı (emekli) ve Teavün (yardımlaşma)
Sandıklan ile Tanzimat sonrasında işçilerle ilgili sınırlı kapsamda
sosyal politika düzenlemelerinin yer aldığı 1865 tarihli Dilaver
Paşa Nizamnamesi sosyal güvenlik alanında oluşturulan önemli
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 67

düzenlemelerdendir. Ayrıca, 1866 tarihinde Askeri Tekaüt San-


dığı ve .1.881 tarihinde Sivil Memurlar Emekli Sandığı kurul-
muştur.5 Diğer taraftan, 1876 tarihli Kanun-i Esasi ve 1908'de
tekrar yürürlüğe giren Kanun-i Esasi'nin getirmiş olduğu en
önemli yenilik ve düzenlemeler temel hak ve hürriyetlere iliş-
kin olmuş, anılan kanunlarda ekonomik ve sosyal haklara ise
değinilmemiş tir.
1921 yılında 151 sayılı Ereğli Maden Amelesinin Hukukuna
Müteallik Kanun ile kurulan Amele Birliği, ülkemizin kanun
ile kurulan ve üyeliği zorunlu olan ilk sosyal güvenlik kuru-
luşudur. Yeni devletin ilk Anayasası olan 1921 tarihli Teşkilatı
Esasiye Kanunu devletin içinde bulunduğu dönemin ekono-
mik, sosyal ve siyasi durumu nedeniyle hak ve özgürlüklere
yer verememiştir. 1924 Anayasasında ise temel hak ve hürriyet-
lerden kişinin hak ve özgürlükleri sıralanmış olup, diğer eko-
nomik ve sosyal hak ve özgürlükler ile siyasi hak ve özgürlük-
lerden bahsedilmemiştir.

5 http://www.ssk.gov.tr/wps/portal/lr/kurumsaI/tarihce erişim tarihi; 1 2 . 0 4 . 2 0 1 2


II. CUMHURİYET DÜNEMINDE
MERKEZİ YÖNETİM VE SOSYAL HİZMET

Cumhuriyetin ilk yıllarında kuruluş felsefesine de uygun ola-


rak yoksul, yıpranmış ülke vurgusuyla yoksulluğun kabul edil-
diği ve kanıksandığı ortam mevcuttur. Yoksul kesim köylü ola-
rak görülürken,6 bundan dolayı da köy ve köylülük sürekli
eleştirilmiş ve bu kesimler şehir merkezlerinden uzak tutul-
muştur. Buğra'nm da belirttiği gibi Cumhuriyet döneminde
"yoksul köyündeki köylü" olarak görülmüştür. Kent merkez-
lerindeyse sokak çocukları ya da çalışan çocuklar merkezli so-
runlara yaklaşılmıştır.
Sonraki yıllara gelinince yoksullukla mücadele, patronaj
ilişkilere ve enformel ilişkilerle basit nitelikli kamu müdahale-
sine bağlıydı (Buğra, 2010: 158). Çok partili yaşama geçildik-
ten sonra ise yine kişisel ilişkiler ağırlıklı yürüyen bir yapı mev-
cuttu. Özellikle çalışanların durumlarında iyileşme daha çok
6 Bu konuda Menderes'in yaklaşımı olayı özetler mahiyettedir. Menderes "bi-
zim memleketimizde sosyal adalet, başka memleketlerde olduğu gibi bir ame-
le davası olmaktan çok, daha fazla bir çiftçi ve köy davasıdır" Avcıoğlu'ndan
aktaran Buğra ( 2 0 1 0 : 165).
70 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

sosyal, siyasi mücadeleler sonucunda sendikalann çabalarının


eşlik etmesi ile söz konusu olmuştur.
Cumhuriyet döneminin başlangıcından günümüze kadar
olan dönem bu başlık altında incelenecektir. Bu dönem Osman-
lıdan alman mirasın etkisindedir. Yine bu yıllarda sınırlı sosyal
hizmetlerin genellikle yerel yönetimler ile gönüllü kuruluşlara
bırakıldığı, merkezi yönetimin bu alanda işlevinin en alt sevi-
yede tutulduğu görülmektedir. Cumhuriyetin ilk yıllarında bir
yandan yerel yönetimler diğer yandan sivil toplum eliyle yapı-
lan sosyal hizmetlere gittikçe artan oranda merkezi yönetimin
marifeti de eklenmiştir. Bu tarihlerde sosyal sigortaya benze-
yen, kapsamı çok sınırlı olmasına rağmen oldukça fazla sayıda
emeklilik ve yardımlaşma sandıklarının kuruluşlarını öngören
kanunlar çıkarılmıştır.
Daha sonra ise özellikle 1961 Anayasa'sı ve o yıllardaki sen-
dikal mücadeleler ve sosyal güvenlikle sosyal refaha olan vur-
gunun artması sonucunda siyasilerin de oy devşirme yarışı ve
bu kesimin popülizm yapmalarına imkan ve fırsat veren çok
partili yaşam mücadelesi de bu yıllarda artan oranda sosyal içe-
rikli düzenlemeyi gündeme getirmiştir.
1959 yılında Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'na bağlı olarak
Sosyal Hizmetler Enstitüsü kurulmuştur. Bu birimin görevleri;
Yoksulluğun nedenleri ve bunlara sunulacak sosyal hizmetin
biçim ve çeşidim araştırmak; bireylerin sosyal uyumsuzluklanm
gidererek toplum kalkınmasına yönlendirmek,
Çocuklann bakılmasına, korun.nasına ve yetiştirilmesine iliş-
kin sosyal hizmet programlanm yapmak ve ilgili kamu kuruluş-
lanyla hayır derneklerine bildirmek,
Çocuklann, gençlerin ve yetişkinlerin, sağlık bakımı, tedavi
ve korunmalanyla ilgili olan sosyal, psikolojik, pedagojik ve eko-
nomik konulara ait bilgi ve görüşlerini ilgili makam, kuruluş ve
işletmelere bildirmek,
Kamu ve özel rehabilitasyon kurumlannı denetlemek ve ça-
lışma programlanm hazırlamalanna ve işbirliği yapmalanna yar-
dımcı olmak,
Bu alanda çalışan kuruluşlar arasında işbirliğini geliştirme ola-
naklannı araştırmak,
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 71

Hayır ve yardım derneklerinin sosyal hizmeder alanındaki ça-


lışmaları arasında eşgüdümü, işbirliğini, uyumlu çalışmayı sağla-
mak; bütçelerinin verimli kullanılması için görüş bildirmek,
Ülkemizde ve yabancı ülkelerde sosyal hizmetler konusunda
mevzuatın incelenmesi, bilgi toplamak, araştırmalar yapmak yo-
luyla ülkemizde bir sosyal hizmet mevzuatı hazırlanmasının da-
yanaklarım oluşturmak olarak tespit edilmiştir.

25 Nisan 1963 yılında Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü


kurulmuştur. 3017 sayılı Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Ku-
ruluş ve Personel Yasası'na eklenen bir maddeyle, Genel Mü-
dürlük, şöyle tanımlanmıştır: "Her türlü sosyal yardım ve sosyal
güvenlik hizmetlerini düzenlemek, korumaya muhtaç çocuk-
larla sakatlar ve ihtiyarlann, bakım, yetiştirilme ve rehabilitasyo-
nunu ve çalışma gücünden yoksun fakir kimselerin sosyal gü-
venliğini sağlamak ve Sosyal Hizmetler Enstitüsü'nün idari ve
bilimsel işlerini kovalama ve denetimini yapmakla görevlidir."
Gerek Enstitünün ve gerekse Genel Müdürlüğün kuruluşları,
sağlık hizmeüerinin sosyalleştirilmesi düşüncesinin oluştuğu ve
uygulamaya konulduğu dönemi kapsamaktadır. Bu yaklaşımın
temelini, Dünya Sağlık Örgütü ile Sağlık Hizmetlerinin Sosyal-
leştirilmesi Hakkında Kanun (6 Ocak 1961 / 224) tarafından
öngörülen sağlık tanımı oluşturmaktadır.7
Cumhuriyet döneminde emek piyasasında da bir kısım ge-
lişmeler yaşandı. Türkiye 1932 yılında ILO'ya üye oldu. Bu söz-
leşmenin gereği olarak 1936 yılında ilk ciddi girişim olarak İş
Kanunu çıkartılmıştır. İş Kanunu'na göre, merkezi hüküme-
tin müdahalesi çalışma hayatında kabul edilmiş, bu koşulların
toplum yararına olacağı benimsenmiştir. Bu düzenlemeyle İk-
tisat Kongresi ile hedeflenen liberal açılımların çok fazla uzun
ömürlü olmadığı adeta kanıtlanmıştır.
Modern dönemden İkinci Dünya Savaşı'na kadar sosyal po-
litikada büyük oranda çalışan kesime dönüktü ve bu kesime
emeklilik ve sağlık hizmetleri veriliyordu. İlk defa 1930 tari-
hinde 1685 Sayılı Yasa ile yürürlüğe giren Emekli Sandığı'ndan

7 Tanım şöyledir: "Sağlık, yalnızca hastalık ve maluliyetin yokluğu olmayıp,


bedenen, ruhen ve sosyal bakımdan tam iyilik halidir."
72 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

sadece memurların yararlanmasından dolayı bu yasa sınırlı ve


kısıtlı kalmıştır. SSK ise, 1936 yılında 3008 Sayılı Yasa ile ku-
rulmuştur. Önceleri iş kazalan, meslek hastalıkları ve analık si-
gortası olarak düşünülmüş daha sonra kapsamı genişletilmiştir.
BAĞ-KUR 1971'de 1479 Sayılı Yasa ile bağımsız ve kendi he-
sabına çalışan kesimi kapsayacak şekilde ortaya koyulmuştur.
İşsizlik sigortası 1998'den sonra yürürlüğe girdi. Sosyal yar-
dımlar ise işçilere verilen haklardan çok sonra gündeme gel-
miştir (Buğra ve Sınmazdemir, 2007: 10). Kişilerin ekonomik
durumlarını dikkate alan sosyal yardımlar 1976'da emekliliğe
sahip olamayan ve yaş olarak da 65 yaşını aşmış yoksul kesime
ve çalışamayacak kadar engellilere aylık bağlanmasını yasalaş-
tıran 2022 sayılı Kanun ile yürürlüğe girmiştir.
Merkezi hükümetin sınırlı sosyal güvenlik imkânları ya-
nında geleneksel olarak Türkiye yoksullukla köylülüğü koru-
yarak mücadele etmiştir. Köy, bağımlı nüfusu bir bakıma ko-
ruma görevi yaparak açlık sorunu ile baş etmiştir. 1980 öncesi
yoksullukla bahşetme stratejileri kurallı iken günümüz itibariyle
bu imkânların bir kısmı varlığını koruyamamaktadır. Tarımın
vergi dışı bırakılması, teşvikler ve küçük toprak sahipliğini teş-
vik etme politikaları ile özellikle kır kaynaklı yoksullukla mü-
cadele etmede uygulamaya konulan politika araçları bir nevi
kırsal göçü engellemeyi de hedeflemekteydi.
1982 Anayasasının 61. maddesi sosyal hizmetler alanına gi-
ren grupları açık bir şekilde belirleyerek, bu hükmü doğrultu-
sunda hazırlanan 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esir-
geme Kurumu Kanunu ile sosyal hizmetlere ilişkin faaliyetlere
devletin denetim ve gözetiminde halkın gönüllü katkı ve ka-
tılımı da sağlanarak bir bütünlük içinde yürütülmesi esası ge-
tirilmiştir. Yine kurum 'ekonomik ve sosyal yoksunluk içinde
olan özel ihtiyaç gruplarının (aile, çocuk, sakat, muhtaç yaşlı
ve diğer kişiler) ihtiyaçlarının karşılanmasını, çeşitli sorunla-
rın önlenmesi ve çözümlenmesine yardımcı olunmasını, hayat
standartlarının iyileştirilmesini amaçlayan sistemli ve programlı
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 73

hizmetler bütünü olarak mahalli ve ulusal düzeyde planlama,


yönetim ve denetleme' görevini üstlenmiştir.
Söz konusu Kanunun 4'üncü maddesinin (c) bendinde
'muhtaç yaşlı; sosyal veya ekonomik yönden yoksunluk içinde
olup, korunmaya, bakıma ve yardıma muhtaç yaşlı statüsün-
deki' birey, (e) bendinde ise 'huzurevleri; muhtaç yaşlı kişileri
huzurlu bir ortamda korumak ve bakmak, sosyal ve psikolojik
ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kurulan yatılı sosyal hizmet
kuruluşu' olarak tanımlanmaktadır. Böylece parçalı sosyal uy-
gulamalar zamanla kapsamını genişletmiştir.

A. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK)

SHÇEK (Sosyal Hizmet ve Çocuk Esirgeme Kurumu) Cumhuriyet'in


ilk yıllarından yakın zamana kadar, önce sivil sonra resmi kim-
liği ile devletin en önemli sosyal nitelikli hizmet sunan kurum-
larının başında varlık göstermiştir. Özellikle çocuklara ve yaş-
lılara yönelik hizmet sunumunda önemli aktör olan SHÇEK,
uzmanlaşmasını sağlayarak tüm Türkiye'de kısa sürede örgüt-
lenmiştir. Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu başlangıçta gö-
nüllü bir örgütlenmeydi. Daha önce bahsedildiği gibi çocuk-
lara yönelik olarak kurulan "Darülhayr-ı Âlî" 1903 tarihinde
oluşturulmuştu. Daha sonra Meşrutiyet döneminde İttihat ve
Terakki'nin destekleriyle kimsesiz çocuklar sorununa çözüm
amacıyla "Darüleytam" merkezleri açılmıştır. Bu iki kurumun
da yetersizlikleri nedeniyle kapanmaları sonucunda yeni ara-
yışlara girilmiş ve 1917 tarihli İstanbul Himaye-i Etial Cemi-
yeti (HEC) meydana getirilmiştir.
Osmanlının, son dönemlerindeki savaşlar sonrasında, er-
kek nüfusu hızla azalmış, parçalı aileler artmış, işsizlik ve eko-
nomik nedenli sorunlarla korunmaya muhtaç çocuk sorunu
da kendini daha fazla hissettirmişti. Öncelikle bu sorunlara
çözüm üretmek amacıyla HEC oluşturulmuştu.8 Himaye-i Et-
fal Cemiyet-i Umumiyesi Nizamname-i Esasisi'nde kurumun

8 Ayrıntılı için bkz. Okay, Cüneyd ( 1 9 9 9 ) , Belgelerle Himaye-i Etfal Cemiyeti


1 9 1 7 - 1 9 2 3 , Şule Yayınları İstanbul ve www.shcek.gov.tr.
74 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

faaliyetleri olarak; fakir ve hasta çocukların tedavi edilmelerinin


sağlanması, çocukların zararlı maddelerden korunması, onlara
eziyet edilmemesi, okul tatil zamanı boş vakitlerinin değerlen-
dirilmesinin sağlanması, hizmetçi, besleme ve evlatlıklara kötü
muamele edilmemesi yine bu çocuklara kütüphane kurulması
ve oyun alanlan ihdas edilmesi gibi hükümler getirildi. Tüm
bu görevlerinden dolayı kurum kamuya yararlı bir dernek ni-
teliği kazandı. Daha sonra çocuklara yönelik açılan yurtta ba-
kım ve koruma hizmeti verilerek, beceri ve nitelik kazandırma
amacıyla kurslar açılıp, dersler verildi.
I. Dünya Savaşı'nın bütün şiddetiyle sürdüğü bir dönemde
28 Kasım 1917'de savaş bölgesinden toplanan çocuklar için Fi-
ruz Ağa'da "Çocuk Misafirhanesi" açılmış, 100 kapasiteli olarak
açılan misafirhaneye çok sayıda çocuk gelmesi üzerine evlatlık,
çıraklık uygulamaları yapılmış, ailelerin yanına öğrenci yerleş-
tirmeleri başlanmıştır. Misafirhanede 1917-1922 yılları arasında
2.027 çocuğa bakım ve koruma hizmeti verilmiştir. Himaye-i
Etfal Cemiyeti çocukları çiftçilik ve hayvancılığa yönlendirmek
amacıyla Kalender'de "Ziraat Yurdu" açmıştır. Açılan bu yurtta
çocuklara yatak yapmak, yemek pişirmek, çamaşır yıkamak, ge-
nel temizlik, hayvan yemlemek, tımar etmek, saman çekmek,
gübre kaldırmak, çift sürmek, harman dövmek, meyve buda-
mak, tohum atmak, yağ yapmak gibi işler öğretilmiştir.
1923 tarihinde Ankara Himaye-i Etfal Cemiyeti'nin kurulup
güçlenmesi nedeniyle İstanbul HEC çalışmalarına son verdi. İs-
tanbul dışını da hitap edecek bir kurum olarak Himaye-i Etfal
Cemiyeti oluşturulmuştur, cemiyetin görevleri;
Çocuklara eziyet edilmemesi,
• Anne ve babaları dâhil, hiç kimse tarafından, çocukla-
rın bedeni ve ruhsal durumlarını tehlikeye düşürecek
hizmetlerin gördürülmemesi,
• Fakir, hasta çocukların tedavilerinin sağlanması,
• Çocukların tütün ve bağımlılık yaratacak maddelerden
korunması,
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 75

• Okulların tatil zamanlarında fakir çocuklann kırlara ve


yazlıklara gönderilmesinin sağlanması,
• Hizmetçi, besleme ve evlatlıklara kötü muamele edil-
memesi,
• Himaye-i Etfal'e ilişkin kütüphane kurulması,
• Anne ve babalan tarafından terbiye edilemeyen veya
mahkûm olan çocuklar için ıslahhaneler kurulması,
• Çocuklann sağlıklı bir şekilde yetiştirtmeleri için oyun
alanlannın kurulması,
Himaye-i Etfal çocuklar ile uğraşan uluslararası kuruluşlarla
bağlantı olarak kurulması belirlenmişti. Kurum, ikinci çalışma-
sını anne-çocuk sağlığına yönelik olarak başlatmıştır. Şehza-
debaşı, Kadıköy, Bakırköy ve daha sonra Üsküdar semtlerinde
açılan "Dispanser"ler ile hastalan muayene ederek, ücretsiz ilaç
dağıtımına başlanmışür. İstanbul Himaye-i Etfal Cemiyeti ça-
lışmalannı yürütürken, 30 Haziran 1921 tarihinde, Büyük Mil-
let Meclisi'nin bazı üyelerinin de girişimiyle Ankara'da yeni bir
Himaye-i Etfal Cemiyeti kurulur. 1917 yılında İstanbul'da ku-
rulan Himaye-i Etfal Cemiyeti 1923 yılındaki genel kurulun-
dan sonra, yeni bir genel kurul yapmayarak tarihe kanşmıştır.
Korunmaya muhtaç çocuklann korunup bakılması ve ye-
tiştirilmesine yönelik 1949 yılında çıkanlan özel bir kanunla
bu görev Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı ile Millî Eğitim Ba-
kanlığı arasında pay edilmiştir. 1957 yılında ise yürürlüğe gi-
ren 6972 Sayılı Kanunla bu sistem değiştirilmiş, korunmaya
muhtaç çocuklann korunması, bakılması ve yetiştirilmesi gö-
revi illerde kurulan ve yerel nitelikli olan Korunmaya Muhtaç
Çocuklan Koruma Birliklerine verilmiş, Sağlık ve Sosyal Yar-
dım Bakanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığının bu birliklere per-
sonel ve parasal açıdan yardımda bulunması öngörülmüştür.
1959 yılında ise 7355 Sayılı Sosyal Hizmetler Enstitüsü Kurul-
masına Dair Kanunla tüm alanlarda sosyal hizmetlere öneriler
getirmek, bu alanda eğitim ve araştırma yapmak amacıyla Sos-
yal Hizmet Enstitüsü kurulmuştur. Bu kanunla sosyal hizmetler
alanında profesyonel elemanlar yetiştirmek üzere 1961 yılında
76 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

bugün Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu


olarak işlevini sürdüren Sosyal Hizmetler Akademisi açılmış ve
sosyal hizmet eğitimi verilmeye başlanmıştır.
1963 yılında ise 225 Sayılı Kanunla Sağlık ve Sosyal Yardım
Bakanlığı bünyesinde her türlü sosyal yardım ve sosyal hizmet-
leri düzenlemek, yürütmek amacıyla Sosyal Hizmetler Genel
Müdürlüğü kurulmuştur. Cemiyet, 1980 darbe dönemine kadar
çalışmalarını sürdürmüş, fakat bu darbeden sonra tüm şubeleri
kapatılmıştır. 1983 tarihinde ise 2828 sayılı Yasa ile Sosyal Hiz-
meder ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu kabul edilerek, ku-
rumun amacı olarak; "korunmaya, bakıma veya yardıma muh-
taç aile, çocuk, özürlü, yaşlı ve diğer kişilere götürülen sosyal
hizmetleri yürütmek olarak belirlendi". Yine bu yasanın teşki-
latın kuruluş, görev, yetki ve sorumluluklar ile faaliyet ve ge-
lirlerine ait esas ve usulleri düzenleyeceği belirtildi (Madde 1).
Ayrıca sosyal hizmetlerle ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşları
için bu düzenlemenin bağlayıcı olduğu beyan edildi.
Kurulduğu günden günümüze kadar bu kurum çocuklara,
muhtaçlara, yoksullara, özürlülere ve yaşlılara yönelik kurum-
sal anlamda birçok uygulama içinde olmuştur. SHÇEK düzen-
lemesiyle çocuklara yönelik sosyal hizmette merkezi devletin
tekçi bir anlayışla bu alana hâkim olması ise sürekli eleştiril-
miştir.9 Buna rağmen SHÇEK önemli aktör olmaya devam et-

9 2 8 2 8 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu madde 3 ile temel tanımlar yapılmış-


tır. Bu Kanunun adı "Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu"
iken, 3/6/2011 tarihli ve 6 3 3 sayılı KHK'nin 3 5 inci maddesiyle metne işlen-
diği şekilde değiştirilmiştir. Sosyal Hizmetler Kurumu olarak belirlenmiştir.
Buna göre;
b) "Korunmaya Muhtaç Çocuk"; beden, ruh ve ahlak gelişimleri veya şahsi
güvenlikleri tehlikede olup;
1. Ana veya babasız, ana ve babasız,
2. Ana veya babası veya her ikisi de belli olmayan,
3. Ana ve babası veya her ikisi tarafından terk edilen,
4. Ana veya babası tarafından ihmal edilip; fuhuş, dilencilik, alkollü içkileri
veya uyuşturucu maddeleri kullanma gibi her türlü sosyal tehlikelere ve kötü
alışkanlıklara karşı savunmasız bırakılan ve başıboşluğa sürüklenen çocuğu,
c) (Değişik: 30/5/1997 - KHK - 572/5 md.) "Özürlü", doğuştan veya sonra-
dan herhangi bir hastalık veya kaza sonucu bedensel, zihinsel, ruhsal, duy-
gusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle normal
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 77

yaşamın gereklerine uymama durumunda olup; korunma, bakım, rehabilitas-


yon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyacı olan kişiyi,
e) "Muhtaç Yaşlı"; sosyal veya ekonomik yönden yoksunluk içinde olup ko-
runmaya, bakıma ve yardıma muhtaç yaşlı statüsündeki kişiyi,(1)
1. "Çocuk Yuvaları"; 0 - 1 2 yaş arası korunmaya muhtaç çocuklarla gerekti-
ğinde 12 yaşını dolduran kız çocuklarının, bedensel, eğitsel, psiko sosyal ge-
lişimlerini, sağlıklı bir kişilik veya iyi alışkanlıklar kazanmalarını sağlamakla
görevli ve yükümlü yatılı sosyal hizmet kuruluşlarını,
2. "Yetiştirme Yurtlan"; 13 - 18 yaş arası korunmaya muhtaç çocukları koru-
mak, bakmak ve bir iş veya meslek sahibi edilmeleri ve topluma yararlı kişiler
olarak yetişmelerini sağlamakla görevli ve yükümlü olan yatılı sosyal hizmet
kuruluşlarını,
3. "Kreş ve Gündüz Bakımevleri"; 0 - 6 yaş grubundaki çocukların bakımları-
nı gerçekleştirmek, bedensel ve ruhsal sağlıklarını korumak ve geliştirmek ve
bu çocuklara temel değer ve alışkanlıkları kazandırmak amacıyla kurulan ve
yatılı olmayan sosyal hizmet kuruluşlarını,
4. "Huzurevleri"; muhtaç yaşlı kişileri huzurlu bir ortamda korumak ve bak-
mak, sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kurulan yatılı sos-
yal hizmet kuruluşlarını, 12. (Ek: 1/2/2007-5579/1 md.) "Yaşlı Hizmet Mer-
kezi"; Yaşlı bireylerin yaşam kalitesinin artırılması amacıyla gündüzlü bakım
ve evde bakım hizmeti sunmak üzere açılan ve faaliyet gösteren yaşlı hizmet
merkezini, Huzurevi ise:
6 0 yaş ve üzerindeki yaşlı kişileri huzurlu bir ortamda korumak, bakmak ve
bu kişilerin sosyal ve psikolojik gereksinimlerini karşılamak amacıyla kuru-
lan yatılı sosyal hizmet kuruluşudur. Huzurevlerinde yaşlıların günlük ya-
şamlarını idame ettirmeleri için düzenlenen yaşlı odaları, dinlenme salonları,
oturma birimleri, yemek salonu, kafeterya, ibadet yeri, uğraşı odaları, kuaför,
terzi, kütüphane, revir vb. ortak kullanım alanları bulunur.
Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi: Yaşlı kişilerin yaşamlarını sağlık, hu-
zur ve güven içinde sürdürmeleri amacıyla kendi kendilerini idare edebilecek
şekilde rehabilitasyonlarının sağlandığı, tedavisi mümkün olmayanların ise
sürekli olarak özel bakım altına alındığı yatılı sosyal hizmet kuruluşudur.

Ç o c u k Evleri
Çocuğun yüksek yararı açısından gerekli olan 'Çocuk Evleri' ile; her ilin sos-
yal-kültürel ve fiziksel yapısı, çocuk yetiştirmeye uygun bölgelerinde, terci-
hen il merkezinde, okullara ve hastanelere yakın bağış olarak alınan ve özel-
likle lojman olarak kullanılan apartman dairesi veya müstakil dairelerde 0 - 1 8
yaş grubu 6 - 8 çocuğun bir ev ortamı yaratılarak korunma ve bakım altına
alınan çocuklara! bedensel ve psiko-sosyal gelişimlerinin, eğitimlerinin ve bir
meslek sahibi olarak topluma yararlı kişiler olarak yetiştirilmelerinin sağla-
ması hedeflenmiştir.
İlk çocuk evi Ankara İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne bağlı Çevre Eğitim
Sağlık Sosyal Yardımlaşma Vakfı ile işbirliği protokolü ile 2 0 0 0 yılında Ankara
İlinde açılmıştır.
Uygulamanın son derece başarılı olması, sağlıklı, kendine güvenli, kendisiyle
78 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

miştir. Zamanla çocuklara hizmetin niteliği artmış ve bu alanda


yeni uygulama alanlan oluşturulmuştur. Sevgi evleri, çocuk ev-
leri yanında diğer alternatifler üretilmeye başlanmıştır.
Sevgi evleri, korunmaya muhtaç çocuğu aile içinde kalma-
sını hedefleyerek korumaya çalışmaktadır. Çocuklar öncelikli
olarak ayni ve maddi yardımlarla, koruyucu aile ve evlat edinme
gibi koruma alternatifleri ile hareket eder. Tüm bu tedbirlerden
işe yaramazsa kurum devreye girmektedir. Türkiye'de ilk ko-
ruyucu aile uygulaması 1949 yılında yapılmıştır. Hizmetin ge-
niş olarak uygulanmasına ise 1952 yılında başlanılmıştır. Çe-
şitli nedenlerle öz ailesi yanında bakılamayan çocuklann, kısa
veya uzun süreli olarak bakımlannı üstlenen aile ya da kişile-
rin yanında, devlet denetiminde yetiştirilmeleri olarak tanım-
lanmaktadır. BM Çocuk Haklan Sözleşmesinde; çocuğun önce-
likle ailesi yanında, bu mümkün olmadığı takdirde uygun bir
aile ortamı içinde yaşamını sürdürmesi ve gelişmesi hakkına
özel bir yer verilmektedir.10
Bununla birlikte çocuklar için düzenlenen "Çocuk Koruma
Kanunu" esasında çocuklan korumaktan uzaktır. Çünkü bu ka-
nun çocuklan koruma odaklı olmak yerine ergen odaklı ve ce-
zayı merkeze almaktadır.
Koruyucu Aile Hizmeti, Koruyucu Aile Yönetmeliği ile sür-
dürülmektedir. Korumaya muhtaç çocuklar İl Müdürlüğünde
oluşturulan Koruyucu Aile Komisyonunca uygun görülen ço-
cuk koruyucu aile yanına yerleştirilir. Madde 7 ile kuruluşlann,
her ay koruyucu aileye yerleştirilebilecek çocuklann ad ve so-
yadını, doğum yeri, doğum tarihleri ve korunma kararlan ne-
denlerini kapsayan liste ile birlikte sağlık durumu, psiko-sos-
yal ve fiziksel gelişmelerini gösteren sosyal inceleme raporunu
İl Müdürlüğüne göndermeleri zorunludur. Koruyucu Ailenin
Seçimi Madde 8 ile düzenlenmiştir. Buna göre, Türkiye Cum-
huriyeti vatandaşı olup, Türkiye'de sürekli ikamet eden, en az

barışık çocukların yetişmesi sonucu bu hizmet 2 0 0 5 yılı içerisinde yaygınlaş-


tırılmaya başlamıştır.
http://www.shcek.gov.tr/sevgi-evleri-cocuk-evleri.aspx
10 http://www.shcek.gov.tr/koruyucu-aile-hizmetleri.aspx.
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 79

ilkokul mezunu, 25-50 yaş arasındaki kişiler, evli iseler eşleriyle


birlikte, koruyucu aile olmak üzere il müdürlüklerine başvu-
rabilirler. Çocuğun velayet sorumluluğunu taşıyan kişiler, aynı
çocuğun koruyucu ailesi olamazlar.
Akrabalann ya da belli bir süredir devam eden ana-baba-
çocuk ilişkisinin kurulduğu ailelerin koruyucu aile olmak iste-
mesi halinde, yapılacak sosyal inceleme sonucuna göre bunlar-
dan yaş ve eğitim koşulu aranmayabilir. Koruyucu aile adaylan
ve çocuk arasında, ana-baba-çocuk ilişkisinin kurulması ve bi-
rebir ilişki sağlanması esaslan çerçevesinde, aday ailenin yaşı
değerlendirilir.
Koruyucu aile olmak üzere İl Müdürlüklerine başvuran ki-
şilere koruyucu aile hizmetinin esasları ve işleyişi ile koruyucu
aileye yerleştirilecek çocukların özellikleri hakkında bilgi verile-
rek ilk görüşme yapılır. İlk görüşme formu doldurulur ve mü-
racaatçının yazılı başvurusu alınır.11
Madde 9'a göre, başvurusu kabul edilenler hakkında sosyal
inceleme yapılır ve bu inceleme ve değerlendirmeler "koruyucu
aile komisyonu"na iletilir. Bu komisyon madde 10'a göre, İl Mü-
dürü başkanlığında, Aile ve Çocuk Hizmetleri Şube Müdürü,
bulunmadığı illerde ise bu hizmetlerden sorumlu sosyal çalış-
macı ve aile ile ilgili mesleki çalışmalan yürüten sosyal çalışma-
cıdan oluşur. Bu komisyon değerlendirmesinden sonra çocuk

11 Başvurudan sonra şu belgeler istenir:


a) Fotoğraf,
b) Nüfus cüzdanı örneği,
c) Öğrenim durumunu gösterir belge,
ç) Evliler için evlenme cüzdanı örneği,
d) İkametgâh belgesi,
e) İş ve gelir durumunu gösteren onaylı belge,
f) Adli sicil raporu,
g) Koruyucu aile olacak kişilerin çocuğun bakımını, psiko-sosyal gelişimini
ve eğitimini etkileyecek ya da çocuğa zarar verecek düzeyde fiziksel engeli,
ruhsal rahatsızlığı ve bulaşıcı hastalığının olmadığını gösterir rapor istenir.
Sosyal çalışmacı, gerekli görmesi halinde kişinin sağlığına, devam eden has-
talığına veya bağımlılığına ilişkin ayrıntılı rapor da isteyebilir. Kişilerin evli
olması halinde her iki eş için de aynı belgeler istenir. Aile ile birlikte yaşayan
kişiler varsa, adli sicil raporu ve ruhsal rahatsızlığı ile bulaşıcı hastalığı bulun-
madığına dair rapor bu kişilerden de istenir."
80 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

aileye verilebilir. İl Müdürlükleri ile yanına çocuk yerleştirilen


koruyucu aile arasında, örneğin Genel Müdürlükçe hazırlana-
cak bir sözleşme imzalanır. Sözleşmenin valilikçe onayından
sonra çocuk bir tutanakla aileye teslim edilir. Koruyucu aile;
a) Yanına yerleştirilen çocuğun öncelikle fiziksel ve psiko-
sosyal gelişiminin sağlıklı olabilmesi için gerekli koşullan sağ-
lamakla,
b) Çocuğun yeteneklerinin ve becerilerinin el verdiği ölçüde
öncelikle eğitim ve öğretimi ya da meslek sahibi edindirilmesi
için gerekli çabayı göstermekle,
c) Çocuğun varsa öz ailesi ve akrabalan ile uygun görülen
şekil ve zamanda görüşmesini sağlamakla,
d) Koruyucu aileye ve yerleştirilen çocuklara ilişkin olarak
mesleki çalışmalan yürüten sosyal çalışmacılara gerekli koşul-
lan hazırlamakla,
e) Adres ve ikametgâh değişikliklerini, bu değişiklik gerçek-
leşmeden önce İl Müdürlüğüne bildirmekle yükümlüdür. Aksi
bir durum söz konusu olduğunda koruyucu ailesi statüsü geri
alınarak bu aileye bir daha çocuk verilemez. Bu çocuklara ay-
nca ayni ve nakdi yardımlar da yapılmaktadır.
Özellikle çocuk ve yaşlılara hizmet sunmak için oluşturu-
lan ve 2011 yılına kadar da işleyişi sürdüren kurum, bu tarihte
sonra Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı Çocuk Hizmet-
leri Genel Müdürlüğü olarak görevini sürdürmektedir. SHÇEK
özellikle çocuk alanında uzmanlaşmaya gitmiştir. SHÇEK, farklı
yaş gruplan oluşturarak onlara uygun hizmet modellerini ha-
yata geçirmektedir.

B. İŞ KANUNU

Osmanlıdan sonra yeni ulus devletin temellerinin atıldığı ta-


rihlere, bu tarihten 1960'lı yıllara kadar devletin ekonomik ve
sosyal hayata etkisinden çok işçi, işveren ilişkileri bağlamının
ötesinde çalışma yaşamı ve bu alandaki sosyal haklar çok fazla
tartışılmamıştır.
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 81

Osmanlıda sanayi ile ilgili ilk yasa Ereğli kömür havzası için
çıkartılan 1865 tarihli "Dilaver Paşa Nizamnamesi" olmuştur.
Burada işçileri ya da haklarını korumaktan ziyade kömür ar-
zını artırmak ve üretimi çoğaltmak hedeflenmiştir. Yine Ereğli
kömür havzası için çıkartılan "Maadin Nizamnamesi" ile iş ka-
zalarına karşı alınması gereken önlemlerle zorunlu çalışmanın
yasaklanması hedeflenmiştir (Talaş, 1967). 1921 tarihli 151 sa-
yılı Ereğli Havzası Maden İşçilerinin Hukukuna Mütedair Ka-
nun, cumhuriyetin işçileri az da olsa korumaya yönelik ilk ka-
nunudur (Koray; 2005: 158). 1925 yılında işçilere hafta tatili,
1930 Hıfzısıhha Kanunu ve 1580 sayılı Belediye Kanunu çıkar-
tılmıştır. İlk kanunda kadın ve çocuk işçilerin sağlığını ve ça-
lışma koşullannın iyileştirme amaçlanmışken, ikinci yasa ile be-
lediyelere sosyal nitelikli görevleri verilmiştir. Bununla birlikte
gelişmiş batı ülkelerinin aksine işçi ve çalışanların çalışma ko-
şullan ile yeterince ilgilendiği söylenemez.
Cumhuriyetin ilk yıllannda yeni ekonomik düzenin felsefi
ve ideolojik temelim oluşturmak amacıyla toplanan İzmir İk-
tisat Kongresi liberal özellikler taşıyan bir çerçeveye sahipti.
1932 yılında liberal ekonomi terk edilerek devletçilik ilkesi be-
nimsenmiştir. Sanayileşme sürecinde, iş ve sosyal güvenlik ye-
rine iş piyasasında süreklilik hedeflenmiştir. Cumhuriyet döne-
minde sınıfsız, korporatist bir toplum anlayışına uygun olarak
(Köker, 1992) totalci ve otoriter anlayış kendisini çalışma ya-
şamında da göstermiştir. Aynca Avrupa ülkelerinde faşizmin
iktidara gelmesinin yarattığı ortamda çalışma yaşamı sıkı de-
netim altına alınmıştır. İşçilerin toplu eylemleri yasaklanmış-
tır (Timur, 1993: 91). 1960'lara kadar iş yaşamı paternalist ve
devletin güdümünde belirlenmiştir. Bu yıllarda hem iş ve işçi
sosyal güvenliği hem de çalışma yaşamının düzenlenmesinde
yalnızca merkezi yönetim vardır. Merkezi yönetimin de bu alan-
larda rolü sınırlı ve kısıtlayıcı hükümlerle birlikte yürümüştür
(Koray, 2005: 163-164).
1932 yılında İLO'ya (Uluslararası Çalışma Örgütü) katılan
Türkiye uluslararası yükümlülük altına girmiştir. 1936 yılında
82 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

yürürlüğe giren ve çalışma yaşamının birçok sorunlarını kap-


sayan 3008 sayılı İş Yasası ile ülkemizde ilk kez iş sağlığı ve iş
güvenliği konusunda ayrıntılı ve sistemli bir düzenlemeye gi-
dilmiştir. 3008 sayılı İş Yasası 8 Haziran 1936 tarihinde kabul
edilmiş, 16 Haziran 1937 tarihinde yürürlüğe girmiş ve 1967
yılma kadar uygulamada kalmıştır. Oysa bu kanun 1924 tari-
hinde hazırlanmış ve Meclis'e sunulmuştu. 1926 yılında ise hü-
kümet kanun tasansını geri çekmiştir. O dönemin ekonomik,
siyasi ve ideolojik ortamı bu yasanın çıkmasını engellemiştir.
Otoriter ve işveren merkezli bir çalışma sistemi getiren yasa gü-
nün gereksinimlerine yanıt veremez duruma gelen 3008 sayılı
İş Yasasının yerine 1967 yılında 931 sayılı İş Yasası çıkarılmıştır.
931 sayılı İş Yasasının Anayasa Mahkemesi tarafından usul
yönünden bozulması üzerine hemen hiçbir değişiklik yapılma-
dan 1971 yılında 1475 sayılı İş Yasası yürürlüğe konulmuştur.
İş sağlığı ve iş güvenliği yönünden 1475 sayılı İş Yasası ve ona
uygun olarak çıkarılan tüzük ve yönetmeliklerle çağdaş ve ge-
niş anlamda ayrıntılı düzenlemeler getirilmiştir. 1475 sayılı İş
Yasası 10 bölümden ve 112 maddeden oluşmuştur. Bu bölüm-
ler sırası ile genel hükümler, hizmet akdi, ücret, işin düzenlen-
mesi, işçi sağlığı ve iş güvenliği, iş ve işçi bulma, iş yaşamının
denetimi ve teftişi, sosyal sigortalar, ceza hükümleri ve son hü-
kümler olarak düzenlenmiştir.
İkinci Dünya Savaşı sonucunda refah uygulamalan özellikle
gelişmiş ülkelerde görülmemiş bir ivme kazanmıştı. Türkiye'de
ise hem gelişmiş ülkelerin ortaya koyduğu gelişmeyi az da olsa
takip etme dürtüsü varken, diğer taraftan sol hareketlerle müca-
dele anlamında bir dizi önleme gidiliyordu. Sosyal politika bo-
yutuyla bu dönemde en önemli gelişmelerden birisi de hiç şüp-
hesiz 1945 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanhğı'nın
kurulmasıdır. Yme aynı tarihte İş Kazalanyla Meslek Hastalık-
lan ve Analık Sigortası Hakkında Kanun yürürlüğe girdi. Günü-
müzde işçilerin çalışma şartlanm, izin ve sosyal haklannı 2003
tarihli 4857 İş Kanunu düzenlemektedir.
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 83

1955 yılında Hastaneler Talimatnamesi, tedavi hizmetleri-


nin hak olarak sigortalılara ulaştırılmasını belirtirken, yoksul-
lar içinse fakirlik kâğıdı alma şartına bağlıyordu. Yoksul kağıdı
alamayanlar ya da olmayanlar içinse başhekim inisiyatif kulla-
narak tedavilerini sağlayabiliyordu. Sağlık hizmetlerinin parayla
ilişkilendirilmesi toplumsal tarihte çok tanık olunan bir durum
değildir. Sağlık sosyal hizmet alanı bu yüzden yoksul kesimi
de içerecek bir şekilde düzenlenmişti.12 1946 yılında İş ve İşçi
Bulma Kurumu, 1947'de ise Sendikalar Kanunu çıkartılmıştır.
Önce 1961 Anayasası sonra ise 1982 Anayasa'sı ile sosyal dev-
let ilkesi ifade buldu. Anayasa ilkesine rağmen sosyal devlet il-
kesinin ne kadar uygulamada olduğu tartışmalıdır.
İş piyasasında da değişim yaşanmaktadır. Devleti küçült-
mek, kamu personelinin azaltılması hedeflenirken, devletin is-
tihdam piyasasında yer alması eleştirilmektedir. Sözleşmeli ça-
lışma, esnek ücret ve nisbi zamanlı çalışma şartları kamuya da
uyarlanmaktadır. Buna rağmen Türkiye'de liberallerin ifade et-
tikleri gibi devletin bu alandan çekilmediği ve kamu personel
sayısının da liberallerin bahsettiği gibi azalmadığı açıktır.

C. SOSYAL GÜVENLİK VE SEK

Sosyal güvenlik, "pirim gibi özel bir ödeme olmadan, devletin


sosyal politikalan kapsamında kamu bütçesinden ayrılan kay-
naklarla ve tüm bireylere yönelik sunulan bir sosyal dayanışma
niteliğinde olması sebebiyle de 'sosyal' niteliği, devlet garanti-
sinde sosyal güvenlik sağlamak amacıyla ve sigortadan daha
güçlü bir kaynak ve kapsam içinde verilmesi sebebiyle 'güven-
lik' nitelemeleriyle vurgulanan bir diğer güvence türüdür". Sağ-
lık Sosyal Güvenliği ise, "kişilerin ihtiyaçları olabilecek kişiye
yönelik koruyucu, geliştirici ve tedavi edici tüm sağlık hizmet-
lerinin, pirim gibi özel bir ödeme olmadan, kamu bütçesin-
den ayrılan kaynaklarla ve sosyal politikalan uyannca devlet

12 Ayrıntı için bkz. Günal, A ( 2 0 0 8 ) , Helath Services İn Republican Turkey;


An Analysis of The Socialization of Helath Services In Republican Historical
Context, Yayınlanmamış Doktora T. Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü.
İstanbul.
84 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

tarafından verileceğini içeren devlet güvencesidir" (Sargutan,


2006: 54). Bu anlamda sosyal güvenlik tanımlarında da görül-
düğü gibi sosyal güvenlik temel uygulayıcı olarak devleti temel
kurum olarak kabul etmektedir.
Uluslararası Çalışma Örgütüne göre "sosyal güvenlik; toplu-
mun hastalık, analık, iş kazası, meslek hastalığı, işsizlik, sakat-
lık, yaşlılık ve ölüm nedeniyle kazancın kesilmesi ya da büyük
ölçüde azalmasının yol açacağı ekonomik ve sosyal sıkıntılara
karşı, bir dizi kamusal önlem aracılığıyla üyeleri için sağladığı
koruma ile sağlık hizmetleri ve çocuklu aileler için yapılan ço-
cuk yardımlarıdır" (Demirbilek, 2005: 20). Görüldüğü gibi sos-
yal güvenlik sadece sağlık alanını kapsamamakta, sağlığı olum-
suz etkileyebilecek faktörlerin de ortadan kaldınlmasına yönelik
faaliyetleri de içermektedir. Nitekim "sağlık sistemleri, yalnızca
insanların sağlığını yükseltme sorumluluğuna değil, aynı za-
manda da onlan hastalığın finansal risklerine karşı korumak
ve onlan saygınlıkla tedavi etmek sorumluluklanna da sahip-
tirler" (Uğurluoğlu- Çelik, 2005: 7). Sonuç olarak sağlık poli-
tikalannın hizmet sunumun yanında sunulan hizmetin kalite-
sinin de ön plana çıktığı görülmektedir
1936 tarihli ve 3008 sayılı İş Kanunu ile ilk kez Türkiye'de
sosyal sigortalann kuruluşu ve sosyal sigortalara ilişkin temel il-
keler öngörülmüştür. Ancak daha önce de bahsedildiği gibi ka-
nunda bahse konu olan düzenleme İkinci Dünya Savaşı nede-
niyle 1945 yılına kadar oluşturulamamıştır. Sosyal sigorta kollan
ile ilgili ilk kanun, 1945 tarihli ve 4772 sayılı İş Kazalan, Mes-
lek Hastalıklan ve Analık Sigortalan Kanunudur. Bu Kanunun
yürürlüğe girmesi ile İş Kazalan, Meslek Hastalıklan ve Analık
Sigortası uygulanmaya başlamıştır. Bahse konu olan kanuna pa-
ralel olarak 1945 tarihinde 4792 sayılı İşçi Sigortalan Kurumu
Kanunu çıkanlmıştır. Bu Kanunun 1946 tarihinde yürürlüğe
girmesiyle İşçi Sigortalan Kurumu kurularak 1945 yılına ka-
dar kurulan çok sayıdaki sandığın da birleştirilmesi sağlanmış-
tır. İşçi Sigortalan Kurumu kurulduğu yıl, ilk önce 4772 sayılı
İş Kazalan, Meslek Hastalıklan ve Analık Sigortalan Kanunu
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 85

kapsama alınmıştır. Sonrasında ise, 1950 yılında 5417 sayılı İh-


tiyarlık Sigortası Kanunu, 1951'de 5502 sayılı Hastalık ve Ana-
lık Sigortası Kanunu ve 1957'de de 6900 sayılı Maluliyet, İhti-
yarlık ve Ölüm Sigortası Kanunu kabul edilmiştir.13 Sonrasında
ise 1961 Anayasası devreye girmiştir. Bu anayasayla, kavram
olarak "sosyal güvenlik" ilk kez gündeme gelmiştir. 1961 Ana-
yasasının sosyal güvenlikle ilgili 48. maddesine benzer hükme
yürürlükteki 1982 Anayasasının "sosyal güvenlik" başlıklı 60.
maddesinde de yer verilmiştir. Sosyal güvenlik alanında dev-
lete önemli görevler yüklenmiştir. Sosyal güvenlik böylece bi-
reyleri, karşılaşılabilecek risklere karşı korumak amacıyla geliş-
tirilen güvenceler sistemi olarak kabul edilmiştir.
Kalkınma planları, sosyal güvenlikle ilgili birbirine benzer
hükümler ihtiva etmiş, hatta günümüzde yeni ve çok önemli
olarak sunulan bazı düzenlemeler uzun süreden beri kalkınma
planlarında yer almıştır. Örneğin, sigortalıların özel yararları ve
durumları göz önünde bulundurulmak şartı ile sosyal güvenlik
kurumlarının tek çatı altında birleştirilmesi fikrine ilk kez Bi-
rinci Beş Yıllık Kalkınma Planında (1963-1967) yer verilmiş ve
devletin sosyal politikası olarak kamuoyuna açıklanmıştır. Ta-
rihsel süreç içerisinde, işçi statüsünde çalışanlara ilişkin sigorta
kollarına ait çeşidi kanunlara dağılmış bulunan düzenlemeler,
sosyal güvenlikle ilgili özel hükümler içeren 1961 Anayasasının
yürürlüğe girmesini takiben yeniden gözden geçirilerek, 1964
tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununda birleştirilmiş-
tir. 1965 tarihinde yürürlüğe giren bu Kanunla, İşçi Sigortalan
Kurumu, Sosyal Sigortalar Kurumu adını almış, işçi statüsünde
çalışanlann sosyal güvenlikleri alanında yeni haklar getirilmiştir.
1949 tarihinde kabul edilen ve 1950 tarihinde yürürlüğe
giren 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu ile sayılan l l ' i
bulan mevcut emeklilik sandıklan ortadan kaldınlmış, çalışan-
lardan ve işverenlerden prim alınması ilkesine dayalı, modern
anlamda bütüncül bir sosyal güvenlik yapısı oluşturulmuştur.

13 http://www.ssk.gov.tr/wps/portal/tr/kurumsal/tarihce erişim tarihi; 1 2 . 0 4 . 2 0 1 2


86 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

Bu yapının tek elden yürütülmesi için de T.C. Emekli Sandığı


Genel Müdürlüğü kurulmuştur.
Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kurumu (Bağ-Kur) 1971 tarihli ve 1479 sayılı Ka-
nun ile kurulmuş olup, Kanunun sigortalılıkla ilgili hüküm-
leri 1972 tarihinde uygulamaya konulmuş, 1986 tarihinden
itibaren de bu Kanuna tabi sigortalılara sağlık sigortası yardım-
ları verilmeye başlanmıştır. 1977 tarihli ve 2108 sayılı Muhtar
Ödenek ve Sosyal Güvenlik Yasasıyla köy ve mahalle muhtar-
larının Bağ-Kur kapsamında zorunlu sigortalı olmaları sağlan-
mıştır. 1979 tarihli ve 2229 sayılı Kanunla herhangi bir sosyal
güvenlik kuruluşuna tabi olmayan Türk vatandaşlarıyla ev ka-
dınlarına Bağ-Kur kapsamında isteğe bağlı sigortalı olma hakkı
verilmiştir. Bu sigortalıların da zorunlu sigortalılarla aynı hak
ve mükellefiyetlere tabi olması öngörülmüştür.
1983 yılında 2925 sayılı Tanm İşçileri Sosyal Sigortalar Ka-
nunu ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalı-
şanlar Sosyal Sigortalar Kanunu kabul edilerek tanm kesiminde
çalışanlann sosyal güvenliklerinin sağlanmasına dönük önemli
düzenlemeler yapılmıştır.
Ülkemizde; hizmet akdiyle çalışanlann 506, kendi nam ve
hesabına çalışanlann 1479, devlet memuru olarak çalışanlann
5434, tanmda hizmet akdiyle çalışanlann 2925, tanmda kendi
nam ve hesabına çalışanlann 2926 sayılı kanunlara tabi olarak
sosyal güvenlikleri sağlanmaktaydı. Diğer bir deyişle, sigortalı-
lann sosyal güvenlik haklan 5 ayn yasa ile düzenlenmişti. Ay-
nca, 506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesindeki sandıklara
tabi olanlar da kendi vakıf senetlerine göre sosyal güvenliklerini
sağlamaktaydı. Ancak, bu tarz bir sosyal güvenlik sistemi farklı
sosyal güvenlik kanunlanna tabi olarak çalışanlann hak ve yü-
kümlülükleri arasındaki norm ve standart birliğini bozmaktaydı.
Söz konusu norm birliğinin sağlanması ve sürdürülebilir bir
sosyal güvenlik sistemi oluşturulması amacıyla sosyal güvenlik
reformu yapılması gerekli görülmüştü. Bu doğrultuda, yukanda
tarihsel süreçleri özedenen Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı,
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 87

T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü ve Bağ-Kur Genel Mü-


dürlüğünü aynı çatı altında toplayan Sosyal Güvenlik Kurumu
Başkanlığı, 2006 tarihli ve 26173 sayılı Resmi Gazetede yayım-
lanarak yürürlüğe giren 5502 sayılı Kanunla kurulmuştur. Bu
reformla sigorta hak ve yükümlülüklerinin eşitlendiği, mali ola-
rak sürdürülebilir tek bir emeklilik ve sağlık sigortası sistemi-
nin kurulması öngörülmüştür.
Reform ile aynı zamanda nüfusun tamamına eşit, kolay ula-
şılabilir ve kaliteli sağlık hizmeti sunumunu amaçlayan genel
sağlık sigortası sisteminin oluşturulması hedeflenmiştir. Bu iti-
barla, 2006 tarihinde 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağ-
lık Sigortası Kanunu kabul edilmiş, 2007 tarihinde de yürür-
lüğe girmesi öngörülmüştür. Ancak 5510 sayılı Kanununun
bazı maddelerinin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi, ka-
nuna ek ve değişiklik getiren mevzuatın çıkarılması gibi neden-
lerle yürürlük tarihi; önce 2007 tarihine, sonra 2008 tarihine
ertelenmiş ve nihayet 5510 sayılı Kanun 2008 tarihinde tüm
hükümleri ile yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Kanun ile sosyal
sigortalar alanında birçok konuda norm ve standart birliği sağ-
lanmış ve uygulamaya geçirilmiştir. Dağınık bir halde yürütü-
len sosyal yardımların merkezi olarak izlenebildiği ve objektif
yararlanma ölçütlerine dayalı bir sosyal yardımlar sisteminin
oluşturulması hedeflenmiştir. Vatandaşların kolay, hızlı ve ka-
liteli hizmet alabilmelerini sağlamak amacıyla e-devlet uygula-
masına geçilmiştir.14
1970'lerde kendi hesabına çalışanlar için kurulan Bağ-Kur,
1949 yılında Emekli Sandığı, 1946 da kurulan İşçi Sigortalan
Kurumu da yeni düzenlemeyle SGK'ya (Sosyal Güvenlik Ku-
rumu) aktanlmıştır. Kamu görevlileri için sosyal sigorta kapsa-
mında faaliyet göstermek üzere Maliye Bakanlığına bağlı olarak
kurularak tüzel kişilik kazanmıştır. Kurum esas faaliyetleri ya-
nında yaşlı ve özürlü olanlara yönelik yardım faaliyetlerini de
üstlenmiş, muhtaçlık tespitinde Maliye Bakanlığı ve Emekli San-
dığı yetkili olmuştur. 2022 sayılı 65 yaşını doldurmuş muhtaç,

14 http://www.ssk.gov.tr/wps/portal/tr/kurumsal/tarihce erişim tarihi; 1 2 . 0 4 . 2 0 1 2


88 Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet
ı

güçsüz ve kimsesiz vatandaşlara aylık bağlanması kanunun uy-


gulama yönetmeliğine 7. maddesine göre; Bakanlık ve sandık
bilgi istemeye yetkili kılınmıştır. Bu sandıklara verilmiş görev-
ler artık SGK tarafından yerine getirilecektir. Böylece özürlü-
lere ve yaşlılara yönelik yardımlar değişmezken sadece kurum
değişikliğe uğramıştır.
Sosyal Güvenlik Kurumu 2006 tarih ve 5502 sayılı Kanunla
kurulmuştur. İlgi kanun ile SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı
tarafından yürütülen sosyal güvenlik hizmetlerinin tek çatı al-
tında toplanması hedeflenmiş ve bu kurumların kadroları, mal
varlıkları ile yetkileri Sosyal Güvenlik Kurumüna devredilmiş-
tir. Kanunda SGK'mn kamu tüzel kişiliğine haiz, idarî ve malî
açıdan özerk ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın ilgili
kuruluşu olduğu belirtilmektedir. SGK'mn temel amacı; sosyal
sigortacılık ilkelerine dayalı, etkin, adil, kolay erişilebilir, aktü-
eryal ve malî açıdan sürdürülebilir, çağdaş standartlarda sosyal
güvenlik sisteminin yürütülmesi olarak belirtilmiştir.
Burada en dikkati çeken madde genel sağlık sigortasını dü-
zenleyen maddedir. Buna göre; genel sağlık sigortalısı sayılan-
lar; madde 60-(Değişik: 17/4/2008-5754/38 md.) ikametgahı
Türkiye'de olan kişilerden; c bendine göre;
1) Harcamalan, taşınır ve taşınmazlan ile bunlardan doğan hak-
lan da dikkate alınarak, kurumca belirlenecek test yöntemleri ve ve-
riler kullanılarak tespit edilecek aile içindeki geliri kişi başına düşen
aylık tutan asgari ücretin üçte birinden az olan vatandaşlar,
2) Vatansızlar ve sığınmacılar,
3) 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç,
Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlanna Aylık Bağlanması Hakkında
Kanun hükümlerine göre aylık alan kişiler,
4) 24/2/1968 tarihli ve 1005 sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bu-
lunanlara Vatani Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında
Kanun hükümlerine göre şeref aylığı alan kişiler,
5) 28/5/1986 tarihli ve 3292 sayılı Vatani Hizmet Tertibi Aylıklan-
mn Bağlanması Hakkında Kanun hükümlerine göre aylık alan kişiler,
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 89

6) 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağ-


lanması Hakkında Kanun hükümlerine göre aylık alan kişiler,
7) 24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esir-
geme Kurumu Kanunu hükümlerine göre korunma, bakım ve reha-
bilitasyon hizmetlerinden ücretsiz faydalanan kişiler,
8) Harp malûllüğü aylığı alanlar ile Terörle Mücadele Kanunu
kapsamında aylık alanlar,
9) 18/3/1924 tarihli ve 442 sayılı Köy Kanununun 74 üncü mad-
desinin ikinci fıkrasına göre görevlendirilen kişiler ile aynı Kanunun
ek 16 ncı maddesine göre aylık alan kişiler,
10) 11/10/1983 tarihli ve 2913 sayılı Dünya Olimpiyat ve Avrupa
Şampiyonluğu Kazanmış Sporculara ve Bunlann Ailelerine Aylık Bağ-
lanması Hakkında Kanun hükümlerine göre aylık alan kişiler,
d) Mütekabiliyet esası da dikkate alınmak şartıyla, oturma izni al-
mış yabancı ülke vatandaşlanndan yabancı bir ülke mevzuatı kapsa-
mında sigortalı olmayan kişiler,
e) 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı Kanun gereğince işsizlik öde-
neği ve ilgili kanunlan gereğince kısa çalışma ödeneğinden yararlan-
dınlan kişiler,
0 Bu Kanun veya bu Kanundan önce yürürlükte bulunan sosyal
güvenlik kanunlanna göre gelir veya aylık alan kişiler,
g) Yukarıdaki bentlerin dışında kalan ve başka bir ülkede sağlık
sigortasından yararlanma hakkı bulunmayan vatandaşlar, genel sağ-
lık sigortalısı sayılır" hükmü çerçevesinde genel sağlık sigortası kap-
samına dâhil edildiler.
Ekonomik krizler, nüfusun yaşlanması gibi sorunların da
eşlik etmesiyle emeklilik yaşı katkı payının uzatılması yolu ile
gelişmiş birçok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de yükseltilmiş-
tir. SSK, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur'un SGK altında toplanarak
birleştirilmesi sosyal güvenlik içinde çok başlılığa da bir son
verme olarak görülebilir. Yine bu düzenleme ile yoksulların
ihtiyaç durumları belirlendikten sonra sosyal güvenlik şemsi-
yesi altına dahil edilerek genel sağlığın uygulama alanı bulması
son derece olumlu bir gelişmedir. Genel sağlıkla ebeveynlerin
katkı payına bakılmaksızın 18 yaşında nüfusun kapsam altına
90 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

alınması da çocuk sağlık güvencesi için çok önemli bir adım-


dır. Bu durum genç nüfusa sahip ülke içinde çocuk yoksullu-
ğuna yönelik olumlu bir gelişmedir.

D. 2 0 2 2 SAYILI KANUN

Muhtaç ve kimsesiz yaşlı ile yoksul özürlülere yönelik 1976 ta-


rihinde yürürlüğe giren "65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz
ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında
Kanun" kanun numarasından dolayı halk arasında 2022 sayılı
Kanun olarak anılmaktadır. 65 yaşını doldurmuş, kendisine ka-
nunen bakmakla mükellef kimsesi bulunmayan, sosyal güvenlik
kuruluşlarının herhangi birisinden her ne nam alünda olursa ol-
sun bir gelir veya aylık hakkından yararlanmayan, nafaka bağ-
lanmamış veya bağlanması mümkün olmayan, mahkeme kara-
rıyla veya doğrudan doğruya kanunla bağlanmış herhangi bir
devamlı gelire sahip bulunmayan ve muhtaçlığını, İl veya İlçe
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarından alacakları bel-
gelerle kanıtlayan Türk vatandaşlanna hayatta bulundukları sü-
rece, bunlara da aylık bağlanır (Madde 1).
5378 sayılı yasa Ek Madde 1 ile 65 yaşını doldurmamış ol-
makla birlikte; başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam
ettiremeyecek şekilde özürlü olduklarını tam teşekküllü hasta-
nelerden alacakları sağlık kurulu raporu ile kanıtlayan, 18 ya-
şını dolduran ve kanunen bakmakla mükellef kimsesi bulunma-
yan özürlüleri bağımlılıktan kurtarmayı hedefler. Yaşlılar içinse
sosyal emeklilik hedeflenmiştir. Daha sonra 2011 yılında yok-
sul ve sosyal güvenceden yoksun silikozis hastalığı nedeniyle
meslekte kazanma gücünü en az % 15 kaybettiğine Sosyal Gü-
venlik Kurumu Sağlık Kurulunca meslek hastalıkları tespit hü-
kümleri çerçevesinde karar verilen kişilere, bu maddede belir-
tilen şartlan sağlamalan halinde aşağıda belirtilen esaslara göre
Sosyal Güvenlik Kurumunca aylık bağlanır.
2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimse-
siz Türk Vatandaşlanna Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna göre
yapılan aylık ödemeleriyle ilgili olarak en çok şikayet konusu
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 91

olan husus, başvurudan aylık bağlanana kadar geçen sürenin


çok uzun olması, çok sayıda prosedür bulunması olarak karşı-
mıza çıkmaktadır. Ayrıca aylık bağlanan bu kişilerin durumla-
rının izlenmesi ve usulsüzlüklerin ortadan kaldırılması gerekir.

E. YEŞİL KART UYGULAMALARI

Yeşil Kart uygulaması ortaya çıkmadan önce hastane ücretlerini


ödemeyen bazı vatandaşlar hastanelerde rehin kalmaya başlamış-
lardı. Bu kanunla kamuoyunda rahatsızlık oluşturan bu duruma
çözüm amaçlı "ödeme gücü olmayan" yoksul vatandaşların sağ-
lık giderlerinin devlet tarafından ödenmesi sağlandı. Sosyal gü-
vencesi olmayan ve sosyal güvenlik kurumlarında kaydı olma-
yan vatandaşlar kapsam altına alındı. Aynca bu vatandaşların
gelirlerinin asgari ücretin 1/3'ünden az olması şarta bağlandı.
1992 Yılında 3816 sayılı "Ödeme Gücü Olmayan Vatandaş-
ların Tedavi Giderlerinin Yeşil Kart Verilerek Devlet Tarafından
Karşılanması Hakkında" kanunla yoksullara yeşil kart verilerek
tedavileri devlet tarafından sağlanmışü. Bu Kanunun amacı, hiç-
bir sosyal güvenlik kurumunun güvencesi altında olmayan ve
sağlık hizmederi giderlerini karşılayacak durumda bulunmayan
Türk vatandaşlarının bu giderlerinin devlet tarafından karşılan-
ması esası getirtilmiştir (Madde 1)

Kapsam

Madde 2 - Bu Kanun; 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin bi-


rinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı olmakla birlikte, 4857
sayılı Kanunun 13 ve 14 üncü maddelerine göre kısmi süreli veya
çağn üzerine çalışanlar ile bu Kanuna göre ev hizmetlerinde ay içe-
risinde 30 günden az çalışan sigortalılar hariç hiçbir sosyal güvenlik
kurumunun güvencesi altında bulunmayan ve bu Kanunun öngör-
düğü usûl ve esaslar çerçevesinde belirlenecek aile içindeki kişi başına
düşen gelir payının aylık tutan 4857 sayılı İş Kanununa göre belirle-
nen brüt asgari ücretin 1/3 ünden az olan ve Türkiye'de ikamet eden
Türk vatandaşlanmn; 5510 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde sağ-
lanacak sağlık yardımlanm kapsar.
92 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

Yeşil Kart almaya hak kazananlara 18 yaşını doldurmamış


çocuklar da dâhil başvuru tarihi esas alınarak yeşil kart düzen-
lenir. Ancak bu kişilerin Yeşil Kart veren birimlere başvuru ta-
rihinden önceki bir tarihte acil haller nedeniyle sağlık hizmeti
sunucusuna başvurması halinde, Yeşil Kart veren birimlere baş-
vuru tarihinden önceki doksan günü geçmemesi kaydıyla sağ-
lık hizmet sunucusuna başvurduğu tarih itibariyle Yeşil Kart
düzenlenir.
Ancak, herhangi bir sağlık güvencesi altında olanlara bağımlı
olarak sağlık hizmetlerinden yararlanması gerekenler, silâh al-
tında bulunanlar bu kanun kapsamı dışındadır.
Ayrıca, hane halkı arasında genel sağlık sigortalısının bak-
makla yükümlü olduğu kişi kapsamında olmayan birisinin bu-
lunması halinde, bu Kanunun öngördüğü usûl ve esaslar çerçe-
vesinde belirlenecek aile içindeki kişi başına düşen gelir payının
aylık tutan dikkate alınarak bu kanun kapsamında değerlendirilir.
Birinci fıkradaki miktan üç katına kadar artırmaya Bakanlar
Kurulu yetkilidir. Bu nedenle 5510 sayılı Kanunun 106. madde-
sinin son fıkrası ve geçici 12. maddesi gereğince Yeşil Kart uy-
gulamasının sona ermesi, bu kapsamdakiler de dahil herkesin
genel sağlık sigortası kapsamına alınması öngörülmüştü. 5510
sayılı Kanunun 60. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin
(1) numaralı alt bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sa-
yılacaklar ve artık bunlann da sağlık giderlerini Sosyal Güven-
lik Kurumu karşılayacaktır. Bu yasa en yoksula dönük sağlık
uygulamasıdır. İlk zamanlar bu uygulama geçici olarak tasar-
landı. İhtiyaç tespitine dayanan bu uygulama ile o güne kadar
hastanelerde yoksulluk belgesi ile uğraşan yoksul kesim formel
nitelikli ve önceki uygulamaya göre hak kavramına daha yakın
bir uygulamayı devreye sokmuştu (Buğra, 2010: 215).
Daha önce yoksul hastalann kapı kapı dolaşarak kişisel iliş-
kileri ya da yakın kimselerin devreye girmesi ile hastanelerde
rehin olmakta kurtuluyor ya da yoksul kâğıdı almak duru-
munda kalıyordu. Yeşil Kart uygulaması gerçekte yoksullara yö-
nelik gelir transferi olması yanında devletin yoksulu resmi yolla
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 93

tescillediği bir durum oluşturmuştu. Bundan dolayı da zengin


ve yoksul ayrımında Yeşil Kart önemli bir gösterge olarak ka-
bul edilmişti. Sistem, yoksulların dışlanmasına yol açması ve
sürdürülebilir görülmemesi açılarından ciddi eleştiriler de al-
mıştı. Toplumda özellikle medyada suistimal haberlerinin or-
taya çıkmasıyla toplumda Yeşil Karta karşı olumsuz bir algı da
oluşmaya başlamıştı. Yeşil Kartın bu ve benzeri nedenlerle ta-
rihe karışması savunulmuştu.
Daha sonra çıkartılan 5510 sayılı kanun ile Yeşil Kart ta-
rihe karışmıştır. Yeşil Kart kapsamında kurumdan hizmet alan-
lar yeni düzenlemeyle genel sağlık sigortalısı olarak hizmet al-
maya devam edeceklerdir.

F. SOSYAL Y A R D I M L A Ş M A VE DAYANIŞMA VAKIFLARI VE FONLARI

Yoksulluğun artması ve daha da görünür hale gelmesiyle bir-


likte sosyal yardım harcamaları anarken bu yardımlann gerçek
ihtiyaç sahiplerine ulaşıp ulaşmadığı, yardımlann yapılış şekli
önemli tartışmalar yaratmaktadır. Sosyal olandan anlaşılanın
iyice bulanıklaştığı 1980 sonrası dönemde Yardımlaşma ve Da-
yanışma Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Türkiye'de sosyal yar-
dımın bir "hak" ve yoksulluğun önlenmesinde önemli bir araç
olarak değil, sosyal yardımlaşma ve dayanışma yoluyla hayırse-
verlikle çözülebilecek bir sorun olarak görülüp, bu alanda fa-
aliyet yürüten en kapsamlı kurumun adından anlaşılmaktadır.
Boratav, Özal döneminde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Teşvik Fonu (SYDTF)'nun kuruluşundaki amacın kentli yeni
yoksullann ekonomik sorunlannın çözümünü işgücü piyasası-
nın dışına taşımak, böylelikle de onlann sınıf tabanlı ekonomik
taleplere yönelmesini önlemek, onlardan ANAP tabanlı bir seç-
men kitlesi yaratmak olduğunu dile getirmiştir (Boratav, 1997:
165). Fonlann bu dönemde bütçe dışı para-kaynak kullanımının
bir yolu durumuna gelmesi ve Meclis ya da bürokratik deneti-
min dışında bırakılması bu düşünceyi desteklemektedir (Gül,
2004: 298). Ancak SYDTF 90'lann sonlannda biraz da sosyal
padama riskinin büyümesiyle, yoksullukla mücadelede daha
94 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

etkin bir rol üstlenmişti. Küreselleşme, gelir dağılımında kutup-


laşmanın artması ve "düzenli ve sürekli iş"in olanaksız duruma
gelmeye başlaması, formel işgücü piyasasına dayanan sosyal po-
litikaların yetersiz duruma düşmesi, SYDTFnin önemini artır-
maktadır. Yme de SYDTFnin, gerek örgüdenmesi gerekse etkin-
likleri açısından sistematik bir yardım kurumu olmaktan çok,
geçici, kısa süreli yardımlar yapan bir kurum kimliğinde oldu-
ğunu belirtmek gerekir. SYDTFde toplanan kaynakların ihtiyaç
sahiplerine ulaştırılması, il ve ilçelerde kurulan Vakıflar Genel
Müdürlüğü tarafından denetlenen, başkanlıklarını vali ve kay-
makamın yaptığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları ka-
nalıyla gerçekleştirilmektedir.13 Fonun gelirleri arasında gittikçe
önemli olacağı varsayılan bağışların kamu dışındaki önemli ge-
lir kalemi olarak düşünülmesi "gönüllülük" üzerine olan vur-
guyu tanımlamaktadır. Fonun bir başka en önemli özelliği de
Meclisin denetimi dışında olması. Bürokratik olması yanında
yerele inisiyatif vermeyi hedefleyen bu yaklaşımla merkeziyet-
çiliğin de azaltılması amaçlanmıştı. Fonun esnekliği, vakıfların

15 Merkezde toplanan fonların birimlere dağıtılması ise idari takdire kalmış-


tır ve sürekliliği ya da düzenliliği yoktur. Mülkî idare amirleri vakfın tabii
başkanı olup, bu vakıfların mütevelli heyetlerini illerde (Değişik ikinci fıkra:
1/12/2004 - 5263/19 md.), belediye başkanı, defterdar, il millî eğitim müdü-
rü, il sağlık müdürü, il tarım müdürü, il sosyal hizmetler ve çocuk esirgeme
kurumu müdürü ve il müftüsü; ilçelerde belediye başkanı, mal müdürü, ilçe
millî eğitim müdürü, Sağlık Bakanlığının ilçe üst görevlisi, varsa ilçe tarım
müdürü ve ilçe müftüsü vakfın mütevelli heyetini oluşturur.
Ayrıca her faaliyet dönemi için, il dahilindeki köy ve mahalle muhtarlarının
valinin çağrısı üzerine yapacağı toplantıya katılanların salt çoğunluğuyla
kendi aralarından seçecekleri birer muhtar üye ile ilde kurulan ve bu Ka-
nunda belirtilen amaçlara yönelik faaliyette bulunan sivil toplum kuruluşla-
rının yöneticilerinin kendi aralarından seçecekleri iki temsilci ve hayırsever
vatandaşlar arasından il genel meclisinin seçeceği iki kişi; ilçe dahilindeki
köy ve mahalle muhtarlarının kaymakamın çağrısı üzerine yapacağı toplan-
tıya katılanların salt çoğunluğu ile kendi aralarından seçecekleri birer üye ile
ilçede kurulu ve bu Kanunda belirtilen amaçlara yönelik faaliyette bulunan
sivil toplum kuruluşlarının yöneticilerinin kendi aralanndan seçecekleri bir
temsilci ve hayırsever vatandaşlar arasından il genel meclisinin seçeceği iki
kişi mütevelli heyetinde görev alırlar. İl veya ilçede bu Kanunda belirtilen
amaçlara yönelik faaliyette bulunan sivil toplum kuruluşu olmaması halinde,
hayırsever vatandaşlar arasından il genel meclisinin seçeceği üçüncü bir kişi
daha mütevelli heyetinde görev yapar.
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 95

oluşumu ve vatandaş bağışı da geleneksel sosyal yardım anla-


yışının tezahürü olmuştu.16
1986 tarihli 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı
Teşvik Kanunu vakıfların çalışma esaslarını ve mali yapısını
oluşturmuştur. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Mü-
dürlüğü (SYDGM) Önceleri Başbakanlığa bağlı olarak görevini
sürdürürken, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kurulma-
sıyla bu bakanlığa bağlanmıştır. Genel Müdürlüğün kurulması,
teşkilâü, görev ve yetkilerine ilişkin usul ve esaslan düzenlemek
amacıyla 5263 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel
Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun çıkarılmış-
tır. SYDGM'nin temel mali kaynağını Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Fonu (SYDF) oluşturmaktadır.
Fon'daki mali kaynaklarının nasıl dağıtılacağına ise Fon Ku-
rulu karar vermektedir. Yasada ayda bir kez toplanması ön gö-
rülen bu kurul, Başbakan tarafından görevlendirilen bir Devlet
Bakanı, SYDGM Genel Müdürü, Başbakanlık Müsteşarı, İçiş-
leri Bakanlığı Müsteşarı, Sağlık Bakanlığı Müsteşarı ve Vakıflar
Genel Müdüründen oluşmaktadır. Uygulamaya bakıldığında da
Kurul'un en az her iki ayda bir, her bir kurul üyesinin katıldığı
toplanülar gerçekleştirdiği ve bugüne kadar hep oybirliği ile ka-
rar aldığı görülmektedir. Fon Kurulu'nun fon kaynaklarının na-
sıl dağıtılacağına dair karar verici organ olması dolayısıyla, mer-
kezi devlet üzerinden yürütülen sosyal yardımlar konusunda
en yetkili karar alıcı mercii olduğu söylenebilir. Kurul karar-
lan doğrultusunda uygulamalan gerçekleştirmekle yetkili ve
bu alanda sorumlu kuruluş ise SYDGM'dir. Vakıflar sosyal yar-
dım, sağlık yardımı, eğitim yardımlan, sıcak yemek dağıtımı,
acil yardımlar, sosyal riski azaltma projeleri kapsamında yürü-
tülen faaliyetler, şartlı yardım transferleri, toplum yaranna ça-
lışmalar için geçici istihdam projeleri vb. çalışmalan mevcuttur.
3294 s. Kanunun temel amacı; Madde 1- (Değişik: 16/6/1989
- 3582/1 md.) fakra zaruret içinde ve muhtaç durumda bulunan

16 Bu konudaki meclis tutanakları ile milletvekillerinin aralarındaki diyaloga


geniş bakmak için bkz. Buğra, 2 0 1 0 .
96 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

vatandaşlar ile gerektiğinde her ne surede olursa olsun Türkiye'ye


kabul edilmiş veya gelmiş olan kişilere yardım etmek, sosyal
adaleti pekiştiriri tedbirler alarak gelir dağılımının adilane bir
şekilde tevzi edilmesini sağlamak, sosyal yardımlaşma ve daya-
nışmayı teşvik etmektir." Şeklinde ifade edilmiştir. Kapsamı ise;
Madde 2- Fakr-ü zaruret içinde ve muhtaç durumda bulunan
kanunla kurulu sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olmayan ve
bu kuruluşlardan aylık ve gelir almayan vatandaşlar ile geçici
olarak küçük bir yardım veya eğitim ve öğretim imkanı sağlan-
ması halinde topluma faydalı hale getirilecek, üretken duruma
geçirilebilecek kişiler bu Kanun kapsamı içindedir.
( E k fıkra: 30/05/1997 - KHK- 572/17 md. ; Değişik
fıkra: 17/04/2008-5754 S.K./77. mad) Ancak, 5510 sayılı Sos-
yal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 60. madde-
sinin birinci fıkrasının (c) bendinde sayılan genel sağlık sigor-
talısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 5510 sayılı Kanun
gereği ödedikleri katılım paylan bu Kanun kapsamındadır. An-
cak yıl içinde ödenen tutarlar, takip eden yılda Hazine tarafın-
dan Fona geri ödenir.
Gelir tespiti'nde, aile bireylerinin harcamalan, taşınır ve ta-
şınmazlan ile bunlardan doğan haklan da dikkate alınarak aile
içinde kişi başına düşen gelirin aylık tutan tespit edilecektir. Ge-
lir tespit yönteminde, Bütünleşik Sosyal Yardım Hizmet Projesi
(BSYHP) üzerinden puanlama formülü esasına göre belirlene-
cek hane geliri ve kişi başına düşen gelir kullanılacaktır. Puan-
lamada haneye ilişkin veriler, BSYHP'den ve hane ziyaretinden
elde edilen bilgilerden oluşacak olup, aile içinde kişi başına dü-
şen gelirin aylık tutamım tespitinde, puanlama formülünün ge-
lir, harcama ve servet verileri dikkate alınarak geliştirilen gelir
tespit ölçütleri kullanılacaktır. Gelir tespiti yöntemi olarak kul-
lanılacak puanlama sistemi ile yardımlar yapılmaktadır. Aynca
yakacak yardımı, giyecek yardımı, yiyecek yardımı, sağlık yar-
dımı, eğitim yardımı, nakdi yardımlar, afet yardımlan, bannma
yardımlan, özürlülere yardımlar, eğitim yardımlan, sağlık yar-
dımlan gibi yardımlar sunmaktadır. Yasanın hedef kitlesinde
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 97

bulunan yoksul vatandaşların temel ihtiyaçlarının karşılanma-


sına yönelik doğrudan yapılan sosyal yardımlann yanı sıra, proje
bazında Gelir Getirici Projeler, İstihdam Amaçlı Eğitim Projeleri
ve İşbirliğine Dayalı Sosyal Yardım/Hizmet projelerine destek
sağlanmaktadır. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarinca
(SYDV) şu yardımlar yapılabilmektedir;

Yakacak Y a r d ı m l a r ı

Yakacak yardımlan kapsamında, Türkiye Kömür İşletmelerin-


den sağlanan kömür, ihtiyaç sahibi aileye SYDVler aracılığıyla
dağıtılmaktadır. Kömürün illere kadar ulaştınlması Eneıji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından sağlanmakta, ilçelere ve
köylere dağıtımı ise Sosyal yardım türleri için bu başlık altında
kullanılan sınıflandırma SYDGM'ye aittir. Valiliklerin sorumlu-
luğunda olmak üzere SYDVler tarafından gerçekleştirilmekte,
dağıtım sürecinde oluşan nakliye ve hamaliye gideri SYDTF
kaynaklanndan SYDVlere aktanlmaktadır.

Gıda Y a r d ı m l a r ı

Gıda yardımlan kapsamında, gıda paketi veya gıda çeki veril-


mesi ya da yardımı alacak kişilere gıda ürünü almalan amacıyla
nakit ödeme yapılması şeklinde olmaktadır. Gıda yardımının ne
şekilde yapılacağına SYDVler karar vermektedirler. Gıda yar-
dımı tutarlan SYDGM tarafından gönderilen periyodik yardım
tutarlanndan karşılanmaktadır.

Barınma Y a r d ı m l a r ı

Oturulmayacak kadar eski, bakımsız ve sağlıksız evlerde yaşayan


muhtaç vatandaşlara evlerinin bakım ve onanmı için SYDVler
tarafından parasal destek verilmekte veya mal ve hizmet sağ-
lanmaktadır. Bu amaçla verilen yardımlar ister para ister mal
ve hizmet şeklinde olsun, aynı niteliktedir. Bannma yardımla-
nnı SYDVler kendilerine gönderilen periyodik paylardan karşı-
lamakta, periyodik payı aşan kısımlar için SYDGM'den ek kay-
nak talep etmektedirler.
98 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

Nakil Y a r d ı m l a r ı

Nakit yardımları; muhtaç durumdaki kişilere bir defaya mah-


sus veya belli aralıklarla düzenli olarak verilen nakit yardım-
larıdır. SYDGM, SYDVlere belli bir formüle göre belirlenen ve
her ay gönderilen tutarları periyodik yardım olarak tanımla-
maktadır (bazen de periyodik pay ifadesi kullanılmaktadır).
SYDVler, personel ve kira gibi masraflannın yanı sıra gıda, sağ-
lık, doğal afet yardımları gibi çeşitli yardımları bu tutarlardan
karşılamaktadırlar.
Periyodik nakit yardımlar, ekonomik ve sosyal yoksunluk
içindeki kişilere yapılmaktadır. Bu yardımlarda Türk vatandaşı
olma koşulu bulunmamakta ve Türkiye'de ikamet eden yabancı
uyruklu ihtiyaç sahiplerine de periyodik yardım verilebilmek-
tedir. Bununla birlikte, büyük şehirlerdeki mültecilere yapılan
yardımların periyodik niteliği kazanmamasına özen gösteril-
diği ifade edilmektedir.

Tedavi Giderlerine Yönelik Yardımlar

Sosyal güvencesi olmayan ve Yeşil Kart almaya hak kazanama-


yan kişilerin ödeme güçlerini aşan tedavi giderleri SYDVler ta-
rafından karşılanmaktadır. Tedavi giderlerinin karşılanabilmesi
için kişinin vatandaş olması koşulu aranmamakta, tedavi gide-
rini karşılayamayacak durumda olması yeterli görülmektedir.
Bazı durumlarda Yeşil Kart uygulaması kapsamında Sağlık Ba-
kanlığı tarafından karşılanmayan tedavi giderleri, SYDV müte-
velli heyetinin onayı ile karşılanabilmekteydi. SYDVlerin te-
davi giderlerinin karşılanmasına yönelik yardımları, SYDGM
tarafından gönderilen periyodik paylardan karşılanmaktadır.
Şartlı sağlık yardımı Şartlı Nakit Transferi (ŞNT) programı
kapsamında, maddi imkansızlık içindeki ailelerin 0-6 yaş gru-
bundaki çocuklarını düzenli olarak sağlık ocaklannda sağlık
kontrolüne götürmeleri şartıyla anneye, eğer anne yoksa ba-
baya her ay nakdi yardım yapılmaktadır. Şartlı sağlık yardım-
ları 2004 yılının sonuna kadar yalnızca 0-6 yaş grubundaki ço-
cuklar için verilmiş, 2005 yılından itibaren ise gebe kadınlara
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 99

ve doğum yapan kadınlara da verilmeye başlanmıştır. Sağlık


kontrolüne götürme konusunda belirlenmiş olan zaman ara-
lığı çocuğun yaşına göre değişmektedir. 0 - 6 ay arasındaki be-
beklerin her ay, 6 -12 ay arasındaki bebeklerin 2 ayda bir, 12
aydan 6 yaşa kadar olan çocuklann ise 6 ayda bir sağlık kont-
rolüne götürülmesi gerekmektedir. Gebe kadmlann da doğum
tarihine kadar 2 defa sağlık kontrolüne gitmeleri gerekmekte-
dir. Yardım tutarlan anne ya da anne yoksa baba adına açılan
banka hesaplanna yatınlmaktadır. Sağlık yardımı, sağlık kont-
rollerinin yaptınlmasından sonraki ödeme döneminde yatınl-
maktadır. Ödeme dönemleri; bebek 12 aylık olana kadar 2 ayda
bir, 12 aydan 6 yaşa kadar da 6 ayda bir olarak belirlenmiştir.
Gebe kadınlara da gebelik süresince gittikleri 2 sağlık kontrolü
için toplam bir ödeme, doğum hastanede gerçekleşirse bir de-
faya mahsus olmak bir ödeme, aynca doğumdan sonraki 2 ay
için de bir ödeme yapılmaktadır.

Öğrenci İhtiyaç Yandım lapı

Eğitim materyali yardımlan adı altında, her öğretim yılının ba-


şında, dar gelirli ailelerin ilköğretime veya ortaöğretime giden
çocuklannın kırtasiye, önlük, ayakkabı gibi temel okul ihtiyaç-
lan SYDVler tarafından karşılanmaktadır. Eğitim materyali pa-
ketleri SYDVler tarafından belirlenmektedir. SYDVler 15 binin
altında materyal alacak iseler açık ihale yöntemini kullanmak-
tadırlar. Bu yardımlar SYDVnin inisiyatifine göre nakdi olarak
da verilebilmektedir. Eğitim materyali yardımlan, SYDVlere eği-
tim-öğretim yılının başında, periyodik pay dağıtım esaslanna
göre gönderilmektedir. Eğitim materyali yardımlan için gönde-
rilen tutarlar periyodik paylann dışındadır.

Şartlı Eğitim Yardımı

Şartlı Nakit Transferi programı kapsamında, imkânsızlıklar ne-


deniyle çocuklannı okula gönderemeyen ailelerin çocuklannın
okula düzenli olarak devam etmeleri şartıyla 2 ayda bir nakit
yardımı yapılmaktadır. Şartlı nakit transferi kapsamında verilen
eğitim yardımı tutarlan 2004 yılı sonuna kadar çocuk sayısına
100 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

göre azaltılarak verilmiştir. Buna göre; 1. çocuğa 2. çocuktan


daha fazla, 2.çocuğa da 3. ve üzeri çocuklardan daha fazla yar-
dım verilmiş ve üzeri çocuklar için yardım miktarı sabitlenmiş-
tir. 2005 yılından itibaren ise bu uygulamaya son verilmiş, yar-
dım miktarının çocuğun cinsiyetine ve eğitim seviyesine göre
belirlenmesi uygulamasına geçilmiştir. Şartlı eğitim yardımların-
dan, ilk ve orta öğrenime devam eden öğrencilerin aileleri ya-
rarlanmaktadır. İlköğretime ( 1 - 8 . sınıf arası) devam eden kız
çocuklara ilköğretime devam eden erkek çocuklardan daha yük-
sek tutarda bir aylık verilmektedir. Ortaöğretime devam eden
çocuklara verilen aylıklar ilköğretime devam eden çocuklann-
kinden yüksektir. İlköğretimde olduğu gibi, ortaöğretim (8 - 1 2 .
sınıf arası) için de kız çocuklarına verilen aylık tutarı, erkek ço-
cuklara verilenden yüksektir. Eğitim yardımlarından yararlan-
maya devam edilebilmesi için öğrencinin okula devamsızlığı-
nın, okulun açık olduğu gün sayısının yüzde 20'sini aşmaması,
başka bir ifadeyle öğrencinin iki ay arka arkaya 4 gün ve üzeri
devamsızlık yapmaması gerekmektedir. Yardımlar anne adına,
anne yoksa baba adına açılacak banka hesaplanna 2 ayda bir 2
aylık toplam tutar olarak yatırılmaktadır.

Öziirlii İhtiyaç Y a r d ı m l a r ı

Muhtaç durumdaki özürlü vatandaşların yardımcı tıbbi araç-


gereç ihtiyaçları (el-ayak protezleri, özürlü arabası, işitme ci-
hazı gibi) SYDVler tarafından karşılanmaktadır. Sosyal güven-
lik kuruluşlarına tabi olan veya bu kuruluşlardan aylık ve gelir
alan kişilerin kurumlan tarafından karşılanmayan tedavi gider-
leri ile fonksiyon kazandıncı ortopedik ve diğer yardımcı araç
ve gereçler de SYDVler tarafından karşılanmaktadır. SYDVler
bu yardımlan kendilerine gönderilen periyodik paylardan karşı-
lamakta, periyodik payı aşan kısımlar için SYDGM'den ek kay-
nak talep etmektedirler.

Özürlü Ö ğ r e n c i l e r i n Ücretsiz Taşınması

SYDGM, MEB ve Özürlüler İdaresi Başkanlığının işbirliği ile


özel eğitime ihtiyaç duyan özürlü öğrencilerin okullarına ücretsiz
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 101

olarak ulaşımları sağlanmaktadır. Bu uygulama 2004-2005 öğ-


retim yılında sadece zihinsel engelli ve otistik özür gruplarını
kapsayacak şekilde yürütülmekte iken, 2005-2006 öğretim yı-
lında tüm özür gruplarındaki özürlü öğrenciler uygulama kap-
samına dahil edilmiştir.

Özel Amaçlı Y a r d ı m l a r

Bu başlık altında yer alan yardımlar, aşevlerinde verilen sıcak


yemekler dışında, arızi durumlarda yapılan yardımlar olup, dü-
zenlilik göstermemektedir. Özel amaçlı yardımlar, aşevi masraf-
ları da dahil olmak üzere, SYDGM tarafından SYDVlere gönde-
rilen periyodik yardım tutarlarından karşılanmakta, bu tutarların
yeterli gelmediği durumlarda SYDVler SYDGM'den ek kaynak
talep etmektedirler.

Alet Destekleri

Umumi hayatı etkilemesi dolayısıyla doğal afet kapsamında de-


ğerlendirilen deprem, sel, yangın gibi afeder sonucunda mağdur
olan kişilerin zararları karşılanmaktaydı. Umumi hayatı etkile-
meyen yangın, su baskını gibi münferit olaylar dolayısıyla za-
rar gören kişilere ise SYDVler destek vermektedirler. SYDVler
zarar gören kişinin belli bir ihtiyacının karşılanması amacıyla
para, mal veya hizmet sağlıyorlarsa verilen yardım ayni nitelik-
tedir. SYDVler afet desteklerini öncelikle periyodik paylanndan
karşılamakta, periyodik payı aşan kısımlar için SYDGM'den ek
kaynak talep etmektedirler.

Aşevi Faaliyetleri

Bazı SYDVler aşevi açarak muhtaç kişilere günlük sıcak yemek


hizmeti sunmaktadırlar. SYDVlerin aşevi açmak için SYDGM'den
izin almaları gerekmemekte, Mütevelli Heyetinin kararı ve Kay-
makamın onayı ile SYDVler aşevi açabilmektedirler. Muhtaç
kişilere sıcak yemek verilmesi, aynî nitelikli bir sosyal yardım-
dır. SYDVler genellikle kendilerinde dosyası bulunan kişilere
sıcak yemek vermektedirler. Bazı SYDVler evlere yemek dağı-
tımı da yapmaktadır.
102 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

SYDTF kaynaklan ile yürütmekte olan sosyal yardım prog-


ramlannda, sosyal yardımlann kişiye en yakın noktada yani
mahallinde ve esnek bir anlayışla yapılması amaçlanmaktadır.
SYDGM ile SYDVler geniş nüfus kesimine yönelik çok çeşitli
sosyal yardım ve proje destek programlan yürütmektedirler. Ol-
dukça geniş kapsamlı olmalan ve tüm ülke çapında yaygın bir
teşkilata sahip olması nedeniyle, SYDTF kaynaklan ile yürü-
tülmekte olan sosyal yardım programlannın, Türkiye'deki sos-
yal yardımlann temelini oluşturduğu söylenebilir. (Hacımah-
mutoğlu, 2009)

G. SOSYAL YARDIM BİLGİ S İ S T E M İ (SOYBİS)

Yoksullara ve dezavantajlı gruplara yönelik yapılan uygulama-


lar açısından önem arz eden Sosyal Yardım Bilgi Sistemi'nden
de (SOYBİS) burada bahsetmek gerekir. Türkiye'de sosyal uy-
gulamalar açısında büyük bir ihtiyaç olan bu sistem sayesinde
bazı sorunlann üstesinden gelinebilecektir.
Geçmişten günümüze yoksul kesime yönelik uygulamala-
nn en fazla eleştirilen yönlerinden bir tanesi de sosyal yardım
tekrarlannın yaşanması ve bilgi ile belgelerin kayıtlannın tutu-
lamamasına yönelik yapılan eleştirilerdir. Bu eleştirileri ortadan
kaldırmak, hizmet tekranm engellemek ve bürokrasiyi ortadan
kaldırarak süreci hızlandırma amacıyla SOYBİS oluşturulmuştur.
"Tek Adımda Hizmetten Tek Tuşta Hizmet Dönemine Geçiş"
sloganıyla işlerlik kazanan bu sisteme göre muhtaç tespitinde
de kolaylık sağlanması hedeflenmiş ve mükenerlerin önüne
geçilmesi amaçlanmıştır. Sosyal Yardım Bilgi Sistemi (SOY-
BİS), sosyal yardım başvurusu yapan vatandaşlanmızın muh-
taçhklannı ve kişisel verilerini merkezi veri tabanlanndan te-
min/tespit etme ve mükener yardımlann önlenmesine yönelik
olarak kurumlar arası (online) veri paylaşımını sağlama ama-
cıyla SYDGM tarafından 6 aylık çalışma ile hayata geçirilmiş
bir e-Devlet uygulamasıdır.17

17 http://www.sydgm.gov.tr
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 103

Sosyal Yardım Bilgi Sistemi vasıtasıyla sosyal yardım başvu-


rusu yapan vatandaşların online olarak TC Kimlik Numaralan
vasıtasıyla bilgilerine ulaşılır.18 Sistemde kişilerin mahremiyeti
ve verilerin güvenliği içinde önlem alınmışür. Bu amaç için:
Sosyal yardım başvurusu yapan vatandaşlardan ilgili sor-
gulamalara! yapılabilmesi için rıza içeren dilekçe alınmaktadır
ve tüm son kullanıcılann bireysel kullanıcı adı ve şifreleri bu-
lunmaktadır.
Sistemden hangi tarihte ve hangi bilgilerle hangi kullanıcı
tarafından sorgulama yapıldığı veri tabanında kayıt altına alın-
maktadır,
Bütün sorgular sorgunun kim tarafından ne zaman ve hangi
bilgilerle sorgulandığını gösteren barkotlarla kayıt altına alın-
maktadır,
Vakıflarla Genel Müdürlüğü arasında oluşturulan Sanal Özel
Ağ omurga sayesinde söz konusu uygulamaya Vakıflarda bulu-
nan bilgisayarlar dışında erişim yapılamamaktadır,
Genel Müdürlük üzerinden sağlanan veri akışı uluslar arası
standartlara göre şifrelenmekte ve bu sayede söz konusu verile-
rin üçüncü şahıslar tarafından elde edilmesi engellenmektedir.

18 İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü MERNİS veri


tabanından adres bilgileri, nüfus-aile-kişi kayıt bilgileri,
İŞKUR veri tabanından kişinin IŞKUR'a kaydının olup olmadığı, İşsizlik Si-
gortası, Kısa Çalışma Ödeneği ve İş Kaybı Tazminatı alıp almadığına ilişkin
bilgileri,
Vakıflar Genel Müdürlüğü veri tabanından kişinin Muhtaç Aylığı alıp almadı-
ğına ilişkin bilgileri,
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü veri tabanın-
dan kişinin Evde Bakım Aylığı alıp almadığına ilişkin bilgileri.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü veri tabanlarından kişi-
nin Şartlı Nakit Transferi, Gelir Getirici Proje ve Diğer Yardımlardan yararla-
nıp yararlanmadığına ilişkin bilgileri,
Sosyal Güvenlik Kurumu veritabanından kişinin Sosyal Güvencesinin olup
olmadığı, sağlık hizmetlerinden yararlanıp yararlanmadığı ve 2 0 2 2 sayılı Ka-
nuna göre Maaş (yardım) alıp almadığına ilişkin bilgileri,
Gelir İdaresi Başkanlığı veri tabanından kişinin Vergi Mükellefiyeti ve üzerine
kayıtlı aracı olup olmadığına ilişkin bilgileri,
H. TOPLU KOMOT VE TOPLO KONUT İDARESİ (TOKI)

Son yıllarda Toplu Konut uygulamalan önemli uygulamalara


sahip olmaktadır. Anayasanın 57. maddesine göre konut bir
haktır. "Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlanm gö-
zeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak
tedbirler alır, aynca toplu konut teşebbüslerini destekler" ifa-
desine yer verilmiştir." Toplumsal konut ihtiyacının karşılan-
ması için oluşturulan TOKİ, yüz binlerce konut üretmektedir.
Bu konutlann yoksul ve muhtaç kesimlere yönelik olduğu tar-
tışma götürse de tüm özelleştirme programına rağmen devlet
eliyle konut üretilmiştir. Geray'ın da belirttiği gibi "Dar gelirliler
için düşünülen konutlar, genellikle 45-60 metrekarelik küçük ko-
nutlardır. Hane halkı büyüklüğü ve biriktirim düzeyi dikkate alın-
maksızın, konutun küçük ölçekli olması yoluyla dar gelirlinin ko-
nut gereksinimi karşılama yoluna gidilmesi gerçekçi bir yaklaşım
değildir Söz konusu hane halkları için başka destekleme yöntem-
leri geliştirilmelidir"(Geray, 2007). Özel sektörün bu alanda yü-
rüttüğü çalışmalar 1980 sonrası sürekli artsa da, kamunun da
TOKİ İle birlikte konut üretimi artmıştır.
1984 yılında dar gelirli aileler için konut üretilmesi amacıyla
kurulan TOKİ, dar gelirü ailelere yönelik ürettiği sosyal konut-
lar haricinde dar gelirli ailelere dönük çok fazla konut üretme-
mektedir. Orta gelir gruplanna hitap eden TOKİ'nin ürettiği ko-
nutlar tek tip, yeterli alandan yoksun, tasanmdan, estetikten,
genişlik ve dar gelirliler için uygunluktan uzaktır. Günümüzde
kentsel dönüşüm projelerinden de sorumlu olması, yakın bir
gelecekte TOKİ'yi Türkiye'nin şehirleşmesi ve mimarisinden
sorumlu çok temel bir birim haline getirdiği görülmektedir.
Türkiye'de konut üretiminde etkin olan TOKİ'nin hükü-
met programlanna19 uygun konut üretmesi gerekirken, üreti-
len konutlann büyük bir kısmının bu hedeflerin uzağında ol-
duğu açık bir gerçektir. Hükümet programlannda, toplumun
medeniyet dairesindeki konumunun üretilen konut bağlamında

19 T.C. 60. Hükümet Programı http://www.belgenet.com/hukumet/prog-


ram/59-3.html, ( 1 5 . 1 2 . 2 0 1 1 )
değerlendirileceği, ayrıca konut ve daha geniş anlamda teknik
meselenin ötesine taşan anlamlar içerdiğini ve yaşanabilir kent-
leşmenin hükümetin temel öncelikleri olduğu vurgulandı. Ay-
rıca şehirlerin sağlıklı ve temel alt yapısı tamamlanmış, çevre
güvenliği taşıyan mekânları olması için gerekli çabanın göste-
rileceği vurgusu yer almaktadır. Oysa küreselleşmenin etkisi ile
kamu hizmederinin sosyal boyutunun aşınması ve hizmetlerin
piyasalaşması ile birlikte, yaşanabilir ve sosyalleşmeye imkân
tanıyan konutlar maddi ilişkiler ve güce indirgenmekte bu da
maddi gücü olanın bu hizmedere ulaşmasına neden olmaktadır.

I. SOSYAL HİZMET ALANINDA SON DÖNEM YENİLİKLERİ

Son yıllarda artan bir şekilde sosyal hizmet uygulamaları dev-


reye girmektedir. Sosyal hizmet gereksiniminin artmasında en
büyük neden yapısal sorunlardır. Bunun başında piyasa dü-
zensizlikleri, ulus devletin niteliğini değiştiren küreselleşme,
ailede meydana gelen değişikliklerle, çekirdek ailenin yerini
geniş ailenin alması, tekli ebeveynler, çoklu ebeveynler, yalnız
yaşam, boşanmalar, şehirleşme ve bireyselleşme yanında bir-
çok nedenle sosyal hizmet ve sosyal yardımların niteliği de de-
ğişmektedir. Bunun yanında bu hizmetlerin ve sosyal yardımın
miktarını ve kimler tarafından yerine getirileceği gibi soru ve
sorunları belirlemede bu değişimlerin büyük payı bulunmakta-
dır. Kamu yönetimleri de bu yeni durumlara karşı kendini ye-
niden konumlandırmakta, yeni durumlara uygun yeni düzen-
lemeler yapmaktadır.
Bunlann başında da Türkiye'de Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı'nın kurulması gelmektedir. KHK ile bakanlık teşkila-
tının niteliği, çalışma esasları ve sorumluluğu belirtilmiştir. Şu
anda Bakanlığın sorumluluğunda olan hizmetlerin çoğu daha
önce başbakanlığa ya da devlet bakanlığına bağlı olarak örgüt-
lenmişti. Bu düzenlemeyle bu görevler merkezi hükümetin so-
rumluluğunda tek bir bakanlık altında toplanmıştır.
Soysal hizmet alanı bireyler ve toplum yanında siyasiler ve
dolayısıyla bürokratlar için de önemli olmasına paralel olarak
106 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

bu alanda yeni düzenlemeler dikkat çekmektedir. Bu yeni dü-


zenlemeler de göstermektedir ki sosyal hizmet alanı aktif bir
alanı ifade etmektedir. Toplumsal sorunlar her ne kadar hukuki
ve idari çözümlerin önünden gitse de bu tarz yeni uygulama-
lara her zaman ihtiyaç duyulmaktadır.
Bununla birlikte sorun ortaya çıktıktan sonra soruna çözüm
üretmek daha da zorlaşmaktadır. Ayrıca çözümü sonra üretmek
bireysel ve toplumsal maliyet açısından çok daha yüksektir. Bu-
nun için esas olanın koruyucu-önleyici sosyal hizmetlerin var-
lığıdır. Koruyucu hizmetlerle birçok sorun oluşmadan ortadan
kaldınlabilmektedir. Ne kadar erken müdahale edilirse sorun-
ların büyümesi o kadar engellenmiş olacaktır. Bu anlamda Ba-
kanlığa verilen koruyucu, önleyici hizmetler de dikkat çekicidir.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınla Kurulması

Haziran 2011 tarihinde yayınlanan KHK ile "Aile ve Sosyal Po-


litika BakanlığTmn kurulması kararlaştırılmış; böylece "Kadın
ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı" bakanlar kurulu listesin-
den çıkanlmışür. Sosyal hizmetler ve sosyal yardımlar alanında
hizmet sunan kurum ve kuruluşların dağınık oluşu, parçacı ni-
telik göstermesi ve bu kurumlar arasında koordinasyon eksik-
liği ile hizmet standartlarının olmayışı her zaman eleştirilmişti.
İcracı bakanlığın kurulması bu eksikliği ve boşluğu doldurma
amacına hizmet etmesi için oluşturulmuştur.
KHK ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Ge-
nel Müdürlüğü kapatılmıştır. Kurumun işlevlerinin, önceki ya-
pıda mevcut olan daire başkanlıklarının genel müdürlük olarak
yeniden yapılandırılmasıyla Bakanlığa bağlanarak sürdürülmesi
karalaştırılmıştır. Kurumun ana hizmet alanlarından sadece
Gençlik Hizmetleri yeni düzenlemede yer almayarak Gençlik
ve Spor Bakanlığına bağlanmıştır. Gençlik hizmetlerinden sos-
yal boyutlu olanlar ise Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğüne
bağlı olarak yürütülmektedir.
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü kapaülarak, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığına bağlı bir genel müdürlük olarak tekrar
kurulmuştur. Aile ve Sosyal Araştırmalar Kurumu kapatılarak,
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 107

kanunu ortadan kaldırılmış, işlevlerini yeni kurulan Aile ve


Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğünün yerine getirmesi ön-
görülmüştür. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdür-
lüğü kapatılarak, işlevlerini yeni kurulan Sosyal Yardımlar Ge-
nel Müdürlüğünün yerine getirmesi benimsenmiştir. Özürlüler
İdaresi Başkanlığı kapatılarak, kanunu ortadan kaldırılmış, ka-
patılan SHÇEK'e bağlı Özürlüler ve Yaşlılar Daire başkanlıkla-
nyla birleştirilerek, işlevlerini yeni kurulan Özürlü ve Yaşlı Hiz-
metleri Genel Müdürlüğünün yerine getirmesi öngörülmüştür.
Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı Primsiz Ödemeler Genel Mü-
dürlüğü kapatılmış, personeli SGK'da kalmıştır. Şehit Yakınları
ve Gaziler Dairesi Başkanlığı kurularak Bakanlığa bağlanmıştır.
Bakanlık bünyesinde merkez teşkilatında 14 hizmet birimi
kurulmuş olup, bunlardan 5'i doğrudan sosyal hizmet ve sos-
yal yardımlarla ilgili olup genel müdürlük düzeyindedir: Aile
ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Çocuk Hizmetleri
Genel Müdürlüğü, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Özürlü
ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Sosyal Yardımlar Genel
Müdürlüğü. Şehit ve Gazi yakınları ile ilgili çalışmaları yürü-
tecek olan birim Daire Başkanlığı olarak kurulacaktır (Madde
6). Bu icracı genel müdürlükler görevlerinin yerine getirirken,
"Sosyal Yardımlar Bilgi Sistemi Veri Tabanı"ndan yararlanması
ifade bulmuştur. Böylece yıllarca yoksulun neye göre tespit edil-
diği eleştirilerine karşı ya da bu tespitte kayırmacı bir durumun
ortaya çıkağına yönelik eleştirileri ortadan kaldırılmayı hedef-
leyen bir düzenleme yapılmıştır. Yoksulun ya da hizmet talep
edenin gerçek durumu tespit etme bilimsel ve teknik veriler eş-
liğinde gerçekleştirilecektir.
Bakanlık; görevlerini tanımlarken, aileyi merkeze almış-
tır.20 Toplumda artan aile sorunlarına, aile parçalanmaları ve

20 KHK, 2/b ile "Sosyal ve kültürel dokudaki aşınmalara karşı aile yapısının ve
değerlerinin korunarak gelecek nesillere sağlıklı biçimde aktarılmasını sağ-
lamak üzere; ulusal politika ve stratejilerin belirlenmesini koordine etmek,
aile bütünlüğünün korunması ve aile refahının artırılmasına yönelik sosyal
hizmet ve yardım faaliyetlerini yürütmek, bu alanda ilgili kamu kurum ve
kuruluştan ile gönüllü kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyonu sağla-
mak. g) Öncelikle çocuğun aile içinde yetiştirilmesi ve desteklenmesi amacıy-
108 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

dağılmalarına karşı bir önlem olarak aileyi bütün olarak değer-


lendirmiştir. Daha önce kadın ve aileden sorumlu olan devlet
bakanlığı, yeni Bakanlıkta aileyi merkeze alarak sorunlara yak-
laşmış, çocuklan, kadınları, yaşlıları ve özürlüleri de bu kap-
samda değerlendirmiştir. Bu durum eleştirilere konu olmuşsa
da sosyal hizmete bütüncül ve aile temelli yaklaşım kendini
göstermiştir.21 Böylece bu düzenlemeyle tek tek bireylere yak-
laşmak yerine ailenin bir parçası olarak yaklaşılmıştır. Bu da
muhafazakâr anlayış için tutarlı bir durumdur.
Bu düzenlemeyle de ortaya çıkan ve önemli bir vurgu ha-
line gelen aile değerlerine vurgu boşuna değildir. Muhafazakâr
anlayışın sosyal politikalar açısından en önemli vurgularından
bir tanesi de aileye dönük olanıdır. Zaten daha önce kısmen
bahsedilen güney/Akdeniz refah uygulamalarında aile gelenek-
sel olarak sosyal yardım ve sosyal hizmet sunan birimlerdendir.

A L 0 1 4 4 Sosyal Yardım Hattı

Yoksul vatandaşlar için oluşturulan bu hat ile yoksullar, sabit


hadardan ücretsiz olarak Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünü
arayabilmektedir. "Alo 144 Sosyal Yardım Hatü" 2009 tarihinde
oluşturulmuştur.
Alo Sosyal Yardım Hattı ile vatandaşlar, sadece 144'ü tuşla-
yarak ücretsiz bir şekilde SYGM'ye ulaşmakta ve karşılarında
çağrı destek personelini bulmaktadır. Çağrı destek personeli va-
tandaşın talebini dinledikten sonra gerekli bilgilendirmelerde
bulunmaktadır. Şayet iletilen talep mahalli Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Vakfını ilgilendiriyorsa, çağrı destek personeli

la aileyi eğitim, danışmanlık ve sosyal yardımlarla güçlendirmek; korunmaya,


bakıma ve yardıma muhtaç çocuk, kadın, özürlü ve yaşlıların tespiti, bunların
korunması, bakımı, yetiştirilmesi ve rehabilitasyonlarını sağlamak üzere ge-
rekli hizmetleri yürütmek, bu hizmetler için gündüzlü ve yatılı sosyal hizmet
kuruluştan kurmak ve işletmek.
ğ) Ailenin bütünlüğünü korumak, parçalanmış ailelerin korunmaya, yardıma
ve bakıma muhtaç fertleriyle çocuklarına her türlü maddi, manevi ve sosyal
destek sağlamak; bu amaçla gerekli planlamaları yapmak, eğitim faaliyetlerin-
de bulunmak.
21 Sosyal demokratlar sorunları kadın üzerinden tanımlama önemli görülürken,
muhafazakârlar sorunları büyük oranda aile üzerinden tanımlamaktadır.
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 109

vatandaşı doğrudan ilgili SYD Vakfına IP sistem (SYGM ve SYD


Vakıflan arasında kurulmuş bulunan ücretsiz network ağı) üze-
rinden aktarmaktadır.
Alo Sosyal Yardım Hattı ile vatandaşların; sosyal yardımlar
ve proje destekleri konusunda ilk ağızdan profesyonel bir şe-
kilde bilgilendirilmesi ve taleplerinin durumu hakkında bilgi
alınması sağlanmaktadır.
Alo Sosyal Yardım Hattının hizmete girmesiyle birlikte,
SYGM'nin yürütmüş olduğu yardım ve proje uygulamalan ko-
nusunda vatandaşlardan gelen soru, şikâyet ve öneriler değer-
lendirilerek tıkanan noktalar tespit edilmekte ve bu tespitten
sonra sorunlara müdahale edilmektedir.22
Dünyanın birçok ülkesinde yoksul kesimin kendilerine hiz-
met vermesi için oluşturulan sistem yanında diğer uygulama-
lara da ulaşmada sorunlar yaşanabilmektedir. Çünkü bu kesi-
min sahip olduğu imkânlann yetersizliği yanında, eğitim ve
ulaşım kaynaklanna sahiplikte de sorunlar yaşanmaktadır. Bu
da onlann sisteme ve diğer uygulamalara ulaşmalannı zorlaş-
tırmaktadır. Bu sorunlan ortadan kaldırmaya yönelik çözüm
adımı olarak yoksullann haberdar edilmesi ve bu sistemi so-
runsuz bir şekilde kullanmalan önem kazanmaktadır. Bununla
birlikte iletişim araçlannın kullanılması ve yoksullann, sahip
olduklan haklardan uzmanlar aracılığı ile haberdar edilmeleri
gereksiz bürokrasiyi ve yoksullann kapı kapı dolaşmasını en-
gelleyerek zaman ve para israfı da önlenmiş olur.

3. A L 0 1 8 3 Aile, Kadın, Çocuk, ÖziiMii Ve Sosyal Hizmet Danışma Hattı

Bu sistemle özürlü, istismara uğrayan veya uğrama riski taşıyan


ve desteğe gereksinimi olan kadınlara ve çocuklara yönelik psi-
kolojik, hukuki ve ekonomik alanda danışmanlık ve rehberlik
hizmetleri sunmak hedeflenmektedir. Aynca yararlanabilecek-
leri sosyal hizmet kuruluşlan konusunda bilgilendirilerek ge-
reksinim duyduklan hizmet türüne en kısa zamanda ulaşma-
lannı sağlamak amacının gerçekleştirilmesi beklenmektedir. Bu

22 www.sosyalyardimlar.gov.tr
110 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

hat ve çalışma, kadın ve çocuğa yönelik istismarın önlenmesi,


kadınların toplumda statülerinin yükseltilmesi, çocukların yük-
sek yararının gözetilmesi hedefine ulaşılabilmesi için ücretsiz
hizmet vermeyi hedeflemektedir.
Çalışma şekli, çağrı yapan herkes dinlenilerek, ihtiyaç duy-
duğu hizmet türü tespit edilmekte, hizmederle ilgili danışman-
lık ve rehberlik hizmetleri sunulmakta, mevcut veri kayıtlan,
internet vb. taranarak kurum dışında hizmet alabileceği birim-
lerin iletişim bilgileri verilmektedir. Bu sistemle 2007 tarihin-
den iübaren yapılan görüşmeler kayıt altına alınmaktadır. 7 gün
24 saat esasına göre 81 iiden yapılan telefon çağnlanna cevap
verilmektedir. Bu çağnlar içerisinde acil müdahaleyi gerektiren
vakalar da bulunabilmektedir. Bu vakalarda söz konusu olan il-
gisine göre o ildeki Emniyet, Jandarma ve İl Sosyal Hizmeder
Müdürlüğünde görevli Acil Müdahale Ekip Sorumlusu ile irti-
bata geçilmektedir.23
Yine bu hatta sosyal hakların tanıtılması, ulaşünlması ve yay-
gmlaştınlması açılanndan faydalıdır denilebilir. Sosyal hizmet
ve sosyal yardım alanının çok çeşitli olması ve çok farklı ku-
rum ve kuruluşlann bu alanda etkin olmasıyla zihinlerde kar-
maşa yaşanmaktadır. Bu hat çalışması, bunu engelleyecek bir
uygulama olarak görülebilir. Aynca vatandaştan yönlendirmeyi
de içermesi sosyal hizmet talep edenlerin zaman kaybım da or-
tadan kaldırabilecek bir düzenlemedir. Uygulamanın yaygınlaş-
tırması, özellikle hedef guruplann bu uygulamadan haberdar
edilmesi önem arz etmektedir.

4. Dul Kadınlara Nakit Ödemesi

Eşi vefat eden, dul kadına, yönelik uygulama ile kadmlann mağ-
duriyetini az da olsa giderme amaçlanmaktadır. Burada esas un-
sur kadının kocasının ölmüş olması ve kadının sonradan evlen-
memiş olmasıdır. Mevzuatın kapsamına girmek için;
Eşi vefat ettiği için dul kalan ve ölen eş adına en az 1800
gün primi bildirilmemiş veya 4/a kapsamında (SSK) sigortalı

23 www.aile.gov.tr.
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 111

sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan


beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün prim ödemesi bulun-
madığı için eşinden dolayı ölüm aylığı alamayan dul kadınlar,
Muhtaç durumda bulunmak (geliri 250 TUnin altında ol-
mak) -Sigortalı bir işte çalışmamak veya kendi ya da anne- ba-
bası üzerinden aylık almamak ya da aylık alıyor ise aylık mik-
tarının muhtaçlık sınırı olan 250 TEnin altında olmak, şartıyla
iki ayda bir 500 TL aylık almaya hak kazanacaklardır.
Bu durumdaki kişiler ayrıca doğrudan genel sağlık sigorta-
lısı sayılacaklar ve ilave prim ödemeksizin sağlık yardımlarını
alacak. Diğer bir ifade ile aynı zamanda sağlık güvencesine de
kavuşmuş olacaktır. Bir başkası ile birlikte olduğu ya da ev-
lendiği tespit edilen kadının verilen nakit desteği kesilmekte-
dir. Ayrıca gelir de, nakit desteği sağlanan sınır aşıldığında na-
kit desteği kesilmektedir.
2022 sayılı Kanun kapsamında 65 Yaş Aylığı alanlar bu des-
teği almak isterlerse 65 yaş aylığı kesilecektir. 65 Yaş Aylığı alan
kişilerin bu maaşın kesilmesi ve yerine dul maaşı ödenmesi için
yazık başvuru yapmaları gerekmektedir.
Dul maaşı talep eden kadınlar aynı zamanda bir başka özür-
lüye baktığı için maaş alan kişi durumunda ise kendisine dul
maaşı bağlanmayacaktır. Ancak dul maaşı talebinde bulunan
kişi özürlü ise ve kendisinin bakımını üstlenen yakımna (ge-
lini, kızı, komşusu vs.) özürlü bakım aylığı ödeniyor ise bu du-
rum dul özürlüye maaş bağlanmasına engel olmayacakür. Yani
özürlü dul kadın, dul maaşı, buna bakan kişi ise özürlüye ba-
kım maaşı alabilecektir.
Kadınlar dünyanın birçok yerinde toplum içinde dezavantajlı
kesimi oluşturmaktadır. Özellikle eşi vefat eden kadının daha
fazla muhtaçlık içinde olduğu göz önünde bulundurulursa, uy-
gulamanın yeterli olmasa da çok büyük bir ihtiyacı karşıladığı
göz önünde bulundurulmalıdır.

5. Evde Bakım Hizmetleri

Evde bakım hizmederi, özürlü bireylerin ev ortamında bakımla-


nnm yapılmasıdır. Koruyucu, tedavi edici ve destek hizmetleri
112 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

ile sosyal ihtiyaçlarını kapsamaktadır. Kronik hastalar, özürlü-


ler ve daha çok yaşlılar bu hizmetlerden yararlanmaktadır. Evde
bakım hizmederi hem verimlilik/etkinlik hem de bakıma muh-
taç olan bireyin kendini daha iyi hissetmesi açısından daha ya-
rarlı kabul edilmektedir.
Evde bakım hizmetleri aile değerleri açısından de önemli
bir düzenleme olarak görülmektedir. Evde bakım hizmetleri-
nin, hizmetten memnun kalınmasıyla yaygınlaştığını söyleye-
biliriz. Muhtaç özürlünün kim ya da kimler olduğunu ise yasa
tanımlamaktadır.24
Evde bakım hizmederi 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Ka-
nun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapıl-
ması Hakkında Kanunun 30. maddesi ile 2828 sayılı SHÇEK
Kanunu'na eklenen Ek 7. Maddede ile belirlenmiştir. "Sosyal
güvenlik kurumlarına tâbi olmayan, bakıma muhtaç özürlü-
lerden ailesini kaybetmiş olanlar ile ailesi ekonomik veya sos-
yal yoksunluk içerisinde bulunanlara bakım hizmetinin resmî
veya özel bakım kurumlarında ya da ikametlerinde verilmesi
sağlanır..." hükmü getirilmiştir.
Geçmişte bakıma muhtaç özürlünün kendisinin veya ailesi-
nin herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tâbi olması, bakım
hizmetinden faydalanmasına engel teşkil etmekteydi. Özürlü bi-
reyler için bu engelin kaldırılması ve eşitliğin sağlanması ama-
cıyla 2007 tarih 5579 sayılı Sosyal Hizmeder ve Çocuk Esirgeme
Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun
2. Maddesi ile 2828 sayılı Kanunun Ek 7. Maddesi değiştiril-
miştir.25 Bu değişiklikle sosyal güvenlik kurumlarına tâbi olsun

24 2 8 2 8 s. Sosyal Hizmet Kanunu 3. madde d) (Ek: 1/7/2005-5378/26 md.) "Ba-


kıma Muhtaç Özürlü"; özürlülük sınıflandırmasına göre resmî sağlık kurulu
raporu ile ağır özürlü olduğu belgelendirilenlerden, günlük hayatın alışılmış,
tekrar eden gereklerim önemli ölçüde yerine getirememesi nedeniyle hayatını
başkasının yardımı ve bakımı olmadan devam ettiremeyecek derecede düşkün
olan kişiyi" ifade eder. Ayrıca "Bakıma muhtaç özürlülere sunulacak bakım
hizmetinin karşılığı olarak belirlenecek kişi başına aylık bakım ücreti tutarı,
iki aylık net asgari ücretten fazla olamaz".
25 "Her ne ad altında olursa olsun her türlü gelirleri toplamı esas alınmak su-
retiyle; kendilerine ait veya bakmakla yükümlü olduğu birey sayısına göre
kendilerine düşen ortalama aylık gelir tutarı bir aylık net asgari ücret tutarı-
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 113

veya olmasın kendilerine ait veya bakmakla yükümlü olduğu


birey sayısına göre kendilerine düşen ortalama aylık gelir tutan
bir aylık net asgari ücret tutannın 2/3'ünden daha az olan ba-
kıma muhtaç özürlülerin de 2828 sayılı Kanunun Ek 7. Mad-
desi kapsamında bakım hizmetinden faydalanmalan mümkün
olmuştur. Bakım aylığı almak için şu şartlar gereklidir;
Her ne ad altında olursa olsun her türlü gelirleri toplamı
esas alınmak suretiyle kendilerine ait veya bakmakla yükümlü
olduğu birey sayısına göre kendisine düşen ortalama aylık ge-
lir tutannın, bir aylık net asgari ücret tutannm 2/3'ünden daha
az olduğu bakım raporu ile tespit edilmesi,
Özürlü bireyin heyet raporu veren hastanelerden alacağı
özürlü sağlık kurul raporunda ağır özürlü olarak kabul edilmesi,
Özürlü bireyin başkasının yardımı olmadan hayatını devam
ettiremeyecek şekilde bakıma muhtaç olması gerekli olduğu-
nun bakım heyeti raporu ile tespit edilmesi,
Özürlü bireye ya da bakıma muhtaç kişiye evde bakım hiz-
metlerinin sağlanmasının önünün açılmasıyla, özürlü bakıma
muhtaç kişi aile ortamında kalmış olmaktadır. Kurum bakımı
kişinin bakımım üstenecek kişinin olmaması durumunda müm-
kün olabilmektedir.
Şartlar yerine getirildiğini ise evde bakım aylığı alınması ki-
şinin ev ortamından ve ailesinden uzaklaşmamış olması bu ki-
şinin büyük oradan kendini daha iyi hissetmesine yol açabil-
mektedir. Aynca aile ortamında bakımı yapılan muhtaç özürlü
bireyin ailenin gözü önünde olması da birçok aile için büyük
bir kolaylık imkânı sunmaktadır. Bununla birlikte bakım yapa-
cak bir kişi olmadığında ya da kişinin bunu tercih etmediğini
zaman alternatif olarak kurum bakımının sunulması da müm-
kün olmaktadır.

nın 2/3'ünden daha az olan bakıma muhtaç özürlülere resmî veya özel bakım
merkezlerinde ya da ikametgâhlarında bakım hizmeti verilmesi sağlanır."
114 Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

8. Kadına Yönelik Şiddeti Önleme Çalışmaları;

//#/#, Elektronik ûeslek Bulunu


Kadına yönelik şiddeti engellemeye yönelik son yıllarda artan
uygulamalar göze çarpmaktadır. Bunların başında "Elektronik
Destek Butonu" ve "ŞÖNİM: Mağdur İçin Tek Kapı" projesi
gelmektedir. 'Elektronik Destek Butonu" Aile ve Sosyal Politi-
kalar Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve bir operatör arasında işbir-
liğine dayalı olarak, Adalet Bakanlığı'nın ortak olduğu bir ze-
minde yürütülmektedir.
ŞONİM Şiddeti İzleme Merkezinde 7 gün 24 saat esaslı ça-
lışma ile vakayı hızlı bir şekilde sonlandırma hedefi vardır. Ve-
rileri hızlı girmek, takibini ve sonuçlarını izlemek hedefi de var-
dır. Merkezde şiddet gören kadınların ihtiyaç halinde güvenlik
butonuna basarak emniyet birimiyle irtibata geçmelerini sağla-
yan "Güvenlik Butonu" mevcuttur.
Mahkeme kararıyla, şiddete maruz kalan kadınlara verilecek
olan cihaz, kadınların ihtiyaç duydukları anda butona basma-
ları ile GPS uydularından aldığı son konum bilgisini 155 Po-
lis İhbar Merkezi'ne iletecektir. Polis, çift yönlü başlatılan ko-
nuşma ile mağduriyeti gidermek üzere, gereken acil önlemleri
alarak seri müdahalede bulunabilecektir.26
2012 tarihli 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı
Şiddetin Önlenmesine dair kanun "şiddete uğrayan veya şiddete
uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireyle-
rinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korun-
ması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alına-
cak tedbirlere ilişkin usul ve esaslan düzenlemektir". Burada
şu tedbirler alınabilir:
a) Kendisine ve gerekiyorsa beraberindeki çocuklara, bulun-
duğu yerde veya başka bir yerde uygun barınma yeri sağlanması.

26 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bu amaçlı pilot iller tespit ederek çalış-
malarına başlamıştır. Böylece sorunları en aza indirme ve anında müdahale
yöntemleri devreye konulmaktadır, http://www.aile.gov.tr
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 115

b) Diğer kanunlar kapsamında yapılacak yardımlar saldı kal-


mak üzere, geçici maddi yardım yapılması,
c) Psikolojik, meslekî, hukuk! ve sosyal bakımdan rehber-
lik ve danışmanlık hizmeti verilmesi,
ç) Hayatî tehlikesinin bulunması hâlinde, ilgilinin talebi üze-
rine veya resen geçici koruma altına alınması.
d) Gerekli olması hâlinde, korunan kişinin çocukları varsa
çalışma yaşamına katılımını desteklemek üzere dört ay, kişinin
çalışması hâlinde ise iki aylık süre ile sınırlı olmak kaydıyla, on
altı yaşından büyükler için her yıl belirlenen aylık net asgari
ücret tutarının yansını geçmemek ve belgelendirilmek kaydıyla
Bakanlık bütçesinin ilgili tertibinden karşılanmak suretiyle kreş
imkânının sağlanması.
Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde birinci fıkranın (a)
ve (ç) bentlerinde yer alan tedbirler, ilgili kolluk amirlerince de
alınabilir. Kolluk amiri evrakı en geç karann alındığı tarihi ta-
kip eden ilk işgünü içinde mülkî amirin onayına sunar. Mülkî
amir tarafından kırk sekiz saat içinde onaylanmayan tedbir-
ler kendiliğinden kalkar. Yasa maddesi ile hâkim mağdurun
işyerini değiştirmesine, evlilere yönelik ayn yerleşim belirlen-
mesine, korunan kişinin talebi ile tapu kütüğüne aile konutu
şerhi konulmasına, hayati tehlike durumunda kimlik ve ilgili
diğer belgelerin değiştirilmesine karar verme yetkisine sahiptir.
Bu önlemlerden birisi ya da birkaçına karar verebilen hakimin,
korunması gereken kadının kimliğini dahi değiştirilebilmesine
hükmetme yetkisine sahip olması açısından ileri bir uygulama
olduğu göze çarpmaktadır. Yme hakim tarafından önleyici ted-
birler de verilebilmektedir.27 Bu önleyici tedbirlerin de aynı şe-

27 Kanun Madde 5- ( 1 ) Şiddet uygulayanlarla ilgili olarak aşağıdaki önleyici


tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere hâkim
tarafından karar verilebilir:
a) Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya
küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması.
b) Müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müş-
terek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi.
c ) Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yak-
laşmaması.
116 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

kilde birçok ileri uygulamayı kapsadığı görülmektedir. Şiddet ya


da şiddet tehlikesi altında bulunma durumunu ihbar etme gö-
revini yasa herkese görev olarak verirken, kamu görevlisine ise
zorunluluk olarak yüklemektedir. Koruyucu tedbir en fazla altı
aylığına verilmekte gerekli durumlarda bu süre uzatılmaktadır.
Gerek tedbir gerekse kararın tebliğ ve uygulanmasını "derhal
yerine getirme" şartına bağlandığını söyleyebiliriz. Vakit geçiril-
meden uygulanması isteği, zaman geçirmenin hayati tehlikeye
kadar varan sonuçlar ortaya çıkarması ile ilgilidir.

ç) Çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa,
kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya
da tümüyle kaldırılması.
d) Gerekli görülmesi hâlinde korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile ya-
kınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak
üzere çocuklarına yaklaşmaması.
e) Korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesi.
0 Korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesi,
g) Bulundurulması veya taşınmasına kanunen izin verilen silahlan kolluğa
teslim etmesi.
ğ) Silah taşıması zorunlu olan bir kamu görevi ifa etse bile bu görevi nedeniyle
zimmetinde bulunan silahı kurumuna teslim etmesi.
( 2 ) Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde birinci fıkranın (a), (b), (c) ve
(d) bentlerinde yer alan tedbirler, ilgili kolluk amirlerince de alınabilir. Kol-
luk amiri evrakı en geç kararın alındığı tarihi takip eden ilk işgünü içinde
hâkimin onayına sunar. Hâkim tarafından yirmidört saat içinde onaylanma-
yan tedbirler kendiliğinden kalkar.
( 3 ) Bu Kanunda belirtilen tedbirlerle birlikte hâkim, 3/7/2005 tarihli ve 5 3 9 5
sayılı Çocuk Koruma Kanununda yer alan koruyucu ve destekleyici tedbirler
ile 4 7 2 1 sayılı Kanun hükümlerine göre velayet, kayyım, nafaka ve kişisel
ilişki kurulması hususlarında karar vermeye yetkilidir.
( 4 ) Şiddet uygulayan, aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan yahut katkıda
bulunan kişi ise 4 7 2 1 sayılı Kanun hükümlerine göre nafakaya hükmedilme-
miş olması kaydıyla hâkim, şiddet mağdurunun yaşam düzeyini göz önünde
bulundurarak talep edilmese dahi tedbir nafakasına hükmedebilir.
Madde 8 ( 3 ) bendi ile Koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için, şiddetin uy-
gulandığı hususunda delil veya belge aranmaz. Önleyici tedbir kararı, gecikti-
rilmeksizin verilir. Bu kararın verilmesi, bu Kanunun amacını gerçekleştirme-
yi tehlikeye sokabilecek şekilde geciktirilemez.
( 4 ) Tedbir karan, korunan kişiye ve şiddet uygulayana tefhim veya tebliğ
edilir. Tedbir talebinin reddine ilişkin karar ise sadece korunan kişiye tebliğ
edilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde ilgili kolluk birimi tarafından
verilen tedbir kararı şiddet uygulayana bir tutanakla derhâl tebliğ edilir.
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 117

Ayrıca kolluk görevlilerinin nitelikli personelden seçilme yo-


luna gidilmesi de -madde 11- uygulamadan kaynaklı sorunları
çözmede önemli bir avantaj oluşturacaktır. Yasa, şiddet önleme
ve izleme merkezlerinin kurulmasını şart koşarak, bu merke-
zin 7 gün 24 saat esaslı çalışacağını belirtmiştir. Kurulan mer-
kezin şiddetin önlenmesi ile koruyucu ve önleyici tedbirlerin
etkin olarak uygulanmasına yönelik izleme çalışmalarını yapa-
cağı ve destek hizmetlerini sağlayacağı belirtilmiştir.28

28 ( 2 ) Korunan kişilerle ilgili olarak şiddet önleme ve izleme merkezleri tarafın-


dan verilecek destek hizmetleri şunlardır:
a) Kişiye hakları, destek alabilecekleri kurumlar, iş bulma ve benzeri konu-
larda rehberlik etmek ve meslek edindirme kurslarına katılmasına yönelik
faaliyetlerde bulunmak.
b) Verilen tedbir kararıyla ulaşılmak istenen amacın gerçekleşmesine yönelik
önerilerde bulunmak ve yardımlar yapmak.
c) Tedbir kararlarının uygulanmasının sonuçlarını ve kişiler üzerindeki etki-
lerini izlemek.
ç ) Psiko-sosyal ve ekonomik sorunların çözümünde yardım ve danışmanlık
yapmak.
d) Hâkimin isteği üzerine; kişinin geçmişi, ailesi, çevresi, eğitimi, kişisel,
sosyal, ekonomik ve psikolojik durumu hakkında ayrıntılı sosyal araştırma
raporu hazırlayıp sunmak.
e) İlgili merci tarafından istenilmesi hâlinde, tedbirlerin uygulanmasının so-
nuçları ve ilgililer üzerindeki etkilerine dair rapor hazırlamak.
0 29/5/1986 tarihli ve 3 2 9 4 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teş-
vik Kanunu hükümleri uyarınca maddi destek sağlanması konusunda gerekli
rehberliği yapmak.
( 3 ) Şiddet uygulayanla ilgili olarak şiddet önleme ve izleme merkezleri tara-
fından verilecek destek hizmetleri şunlardır:
a) Hâkimin isteği üzerine; kişinin geçmişi, ailesi, çevresi, eğitimi, kişisel, sos-
yal, ekonomik ve psikolojik durumu ile diğer kişiler ve toplum açısından ta-
şıdığı risk hakkında ayrıntılı sosyal araştırma raporu hazırlayıp sunmak.
b) İlgili makam veya merci tarafından istenilmesi hâlinde, tedbirlerin uygu-
lanmasının sonuçları ve ilgililer üzerindeki etkilerine dair rapor hazırlamak.
c ) Teşvik edici, aydınlatıcı ve yol gösterici mahiyette olmak üzere kişinin;
1) Öfke kontrolü, stresle başa çıkma, şiddeti önlemeye yönelik farkındalık
sağlayarak tutum ve davranış değiştirmeyi hedefleyen eğitim ve rehabilitas-
yon programlarına katılmasına,
2) Alkol, uyuşturucu, uçucu veya uyancı madde bağımlılığının ya da ruhsal
bozukluğunun olması hâlinde, bir sağlık kuruluşunda muayene veya tedavi
olmasına,
3 ) Meslek edindirme kurslarına katılmasına, yönelik faaliyetlerde bulunmak.
4 ) Şiddet mağduru ile şiddet uygulayana yönelik hizmetler, zorunlu hâller
dışında farklı birimlerde sunulur.
118 Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet
ı

Korunan kişiye geçici olarak maddi yardım da yapılmakta-


dır. Madde 17 "... onaltı yaşından büyükler için her yıl belir-
lenen aylık net asgari ücret tutarının otuzda birine kadar gün-
lük ödeme yapılır. Korunan kişinin birden fazla olması hâlinde,
ilave her bir kişi için bu tutarın yüzde yirmisi oranında ayrıca
ödeme yapılır. Ancak, ödenecek tutar hiçbir şekilde belirlenen
günlük ödeme tutarının bir buçuk kaünı geçemez. Korunan ki-
şilere bannma yeri sağlanması hâlinde bu fıkrada belirlenen tu-
tarlar yüzde elli oranında azaltılarak uygulanır". Ayrıca Bakan-
lığın, gerekli görmesi hâlinde kadın, çocuk ve aile bireylerine
yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla
açılan idarî, cezaî, hukukî her tür davaya ve çekişmesiz yargıya
katılabileceği hükme bağlanmıştır (Madde 20-2-).
İnsan için yüz kızartıcı olan şiddeü, toplumun gündemin-
den uzaklaştırma ve bu konuda sıfır tolerans izleme metodunu
benimseyen Bakanlık, şiddeti önlemeye, koruyucu tedbirler ve
cezalandırma konulannda her türlü tedbiri alma yoluna git-
mektedir.

7. Kadın Konukevleri

Kadına yönelik ileri uygulamalara rağmen kadınların yaşadık-


ları sorunlar hem hacim olarak hem de nitelik olarak daha
kapsamlı olmaya devam etmektedir. Daha önce belirtildiği gibi
bunlann en başında kadına yönelik şiddet gelmektedir. Kadın
Konukevleri, kadına yönelik şiddette kadını koruma ve geçici
olarak barındırma başta olmak üzere kurumda bazı hizmetleri
sunmaktadır. Kadına yönelik bireysel, ailevi ve toplumsal şiddet
varlığını sürdürdükçe kadının değerlerinin aşınması da devam
edecektir. Yme bu şiddet kadının bireysel ve toplumsal işlevle-
rinin aşındınlmasının yanında kadının onurlu bir şekilde sos-
yal hayata kaülmasmın en büyük engellerindendir. Kadınların
birçoğu karşılaştıkları bu ve benzer sorunlarla baş edebilme be-
cerilerine de sahip olmadıkları için içinde bulundukları soruna
yönelik çözüm adımlarını bu durum daha da zorlaşmaktadır.
Oysa birçok ulusal ya da uluslararası sözleşme, protokolünde
kadınların yaşadıklan sorunlann çözümünü ortaya koymaktadır.
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 119

Kadın konukevleri kadına yönelik şiddetin getirdiği sonuç-


lan hafifletmek adına kısa süreliğine müdahale metodudur.
Mevzuattan kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmek için
SHÇEK kadın konukevleri, kadını korumak, geçici bir süre ba-
nndırmak gibi ihtiyaçlannı karşılamak için kurulmuştur. Fizik-
sel, cinsel, duygusal ve ekonomik şiddete uğrayan kadınlann
psikososyal ve ekonomik sorunlannın çözümlenmesi sırasında
varsa çocuklanyla birlikte ihtiyaçlannı karşılamak amacıyla ge-
çici bir süre kalabilecekleri yatılı sosyal hizmet kuruluşlan olan
kadın konukevleri; 1998 tarih ve 23400 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunan "Sosyal Hizmetler ve
Çocuk Esirgeme Kurumu'na Bağlı Kadın Konukevleri Yönet-
meliği" uyannca hizmet vermektedir.
Kadın konukevlerinden; eşler arası anlaşmazlıklar nede-
niyle evini terk eden ya da eşleri tarafından terk edilen ve bu
sebeple yardıma ihtiyaç duyan kadınlar, fiziksel, cinsel, duygu-
sal ve ekonomik şiddete uğrayan kadınlar, boşanma ya da eşin
ölümü nedeniyle ekonomik ve sosyal yoksunluk içine düşmüş
kadınlar, istenmeyen evliliklere zorlanan kadınlar, evlilik dışı
hamile ya da çocuk sahibi olan ve bu nedenle ailesi tarafından
kabul edilmeyen kadınlar, daha önce uyuşturucu, alkol bağım-
lılığı olup, bu konuda tedavi görmüş ve alışkanlıklannı terk et-
miş kadınlar, cezaevinden yeni çıkmış olup, yardım ve desteğe
ihtiyacı olan kadınlar ile kontrolleri dışında oluşan çevre ko-
şullan nedeniyle ekonomik ve sosyal yoksunluk içine düşmüş
kadınlar yararlanmaktadır.
Kadın konukevleri ile amaç kadınlara öncelikle can güven-
liği, kendini toparlamak için zaman ve hayadanna daha uzun
vadeli ve geniş açıdan bakabilmeleri için ihtiyaç duyduklan em-
niyetli bir ortam sağlamaktır. Kadına yönelik şiddeti engelleme
adına yapılan bu hizmet için, kadın konukevlerinin adres ve di-
ğer iletişim bilgileri gizli tutulmak zorundadır.
Kadın konukevlerinde; kadınlar arasında sınıf, etnik kö-
ken, din, mezhep, dil, meslek, medeni hal, siyasi düşünce vb.
ayranlar gözetmemek, sığmaklara! adreslerinin ve hizmet alan
120 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

kadınlar hakkındaki bilgilerin gizliliği, şiddetsizlik, kendi ka-


derini tayin, hizmetlerin kadın personel tarafından yürütülmesi
gibi kadın sığmaklarının evrensel ilkeleri göz önünde bulundu-
rulması gerekmektedir.
Gizlilik ilkesi uyarınca, kadın konukevlerine girmek üzere
yapılan başvurular, İl Sosyal Hizmetler Müdürlüklerince de-
ğerlendirilmektedir. İl müdürlüklerinde görevli sosyal çalış-
macılar tarafından düzenlenen sosyal inceleme raporları, kadı-
nın ikametgâhına gidilerek değil, beyanı esas alınarak yapılan
mülakat ve varsa dosya incelemelerine dayanılarak hazırlan-
makta, bulunduğu ilde kadın konukevi bulunması ve kalma-
sında bir sakınca olmaması halinde hemen, aksi halde SHÇEK
Genel Müdürlüğü aracılığı ve gerekli görülmesi halinde il em-
niyet müdürlükleri işbirliği ile uygun görülen başka bir ildeki
kadın konukevlerine güvenli bir biçimde gönderilmesi sağlan-
maktadır. Kadın konukevlerinde; kadınların durumlarının, ai-
leleri ya da eşleri ile olan anlaşmazlıklarının incelenmesi ve
sorunlarının giderilmesine yönelik mesleki çalışmalar yapıl-
maktadır. Bu çalışmalarla;
Şiddete uğrayan kadınlarda şiddet sonucu ortaya çıkan umut-
suzluk, değersizlik, suçluluk, utanç ve korku gibi duyguların
aşılması, özgüven ve özsaygının yeniden yapılanması, yeni ya-
şam seçeneklerini sağlıklı biçimde belirleyebilmeleri yönünde
psikolojik destek sağlanması,
Barolar ile işbirliği yapılarak hukuksal rehberlik ve danışmanlık
sağlanması,
Kendilerine yeterli olabilecekleri bir iş ve meslek edindirmelerinde
gerekli önlemlerin alınması, (Bu çalışmalar kapsamında; kadınların
daha kolay ve daha iyi işler bulabilmeleri ve sosyo-ekonomik düzeyle-
rinin yükseltilmesine yönelik yaygın eğitim, işgücü eğitimi ve benzeri
eğitim olanaklan sağlayan kurum ve kuruluşlardan haberdar edilerek
yönlendirilmeleri ve gerekli görülen kamu ve sivil toplum kuruluşlan
ile işbirliği sağlanması yer almaktadır.)
Aile veya eşle bir araya gelmeyi tercih etmeleri durumunda, il mü-
dürlükleri, aile danışma merkezleri ve toplum merkezleri işbirliği de
T ü r k i y e ' d e M e r k e z i Yönetim v e Hızım®! 1121

sağlanarak, ailenin şiddet içermeyen bir ortam haline gelmesi ve ço-


cukların şiddetten uzak, sağlıklı bir ortamda yetişmesi için aile iliş-
kilerinin sağlıklı sürdürülmesinin sağlanması ve izleme faaliyetleri-
nin sürdürülmesi,
Bu çalışmaların yanı sıra ortaya çıkabilecek değişik sorunlar kar-
şısında dinamik biı yaklaşımla şiddet kurbanlarına gereken tüm hiz-
metlerin çok disiplinli ekip çalışması anlayışıyla sunulması, hedef-
lenmektedir.29
Kadın konukevi çalışması aynı zamanda belediyelere veri-
len :fei|!göK\a4eij|anırtaliiMkfed«t 5393 sayılı Belediye Kanunu
madde 14. maddenin a bendinde belediyenin görev ve sorum-
1 tıklarını belirtilerek kadın konuk evlerinin açmanın belediye-
lerin görevi olduğu kâbul edilmiştir. Burada uygulama için nü-
fus alt sınırı ı buluMımaklachr. Yasa ile "Büyükşehir belediyeleri
ile nüfusu 100.000'i geçen belediyeler, kadınlar ve çocuklar için
koruma evleri açar" ifadesi yer almaktadır. Bu yasa metnin yap-
tırımı olmadığı için belediyelerin bu konuyu ağırdan aldığı ve
gerekli çabayı göstermediği gözden kaçmamaktadır.

29 www.kaclininstatiisu.gov.tr/trAıtml/204/Kadin+Konukevlerı
mum fi m e t s ı v e s o s y a l mu ilişkisi

•Soşydl jpdlitlkantn ddlayı&ıyla sosydl temellerin >en «ömenili dk~


itörlerinden birisi ile devlettir. Sosydl 'hizmet uygıllamdlarmda
devlet, ıçcik onenili görenleri yetiine getiıuniş ve yetiine geüir-
ımuktedir. Devleti işin içine dâhil etmeden sosyal hikmet uygu-
llamdlatjını yapmak çdk müniküıı görülmemektedir. HDevfletiin
iMttisyonu ve rdlû CÜkeden ıCilkeye değişiklik gösterse <de sosydl
iiniizmeı!lerde deflet 'bazen (düzerileyiöi îbazen miygn%)itoı Ibazeıı
ile 'her itkisini de yürütebilmektedir.
TFftıJk^'de defletin sosydl refdh ntiygıdamdlamnda ıwM ve iiş-
'levseltigi azalmayıp aksine artmdktadır. Qysa dünyanın birçdk
bölgesinde göliştnetiin bunun tersine imlediği söylenebilir. Yeni
Hlberdl luygdlamdlar ve pdlitikalar deVletletiin rölletiini tarttştıır-
ı makta ve sımdandlınmdktadır. Buna rağmen, deflet, Türkiye'de
de çdk 'boyutlu ve <çdklıı .politik müdahaldlet'le sosydl hizmet
luygdlamasmı yerine gedilmektedir. ©eVleiin eğitimden sağlığa
sosydl yardıma 'kadar birçdk dlanda ıtıiygtilamdları aMmdktadır.
Tüı!k|ye'de özdllikle sonullarda sosyal îhizmeüer ve ,yardım-
'larla ilgili Ikomilarda çdk önemli yenilikler -ve ilerlemeler sağ-
'lanmdkla birlikte özellikle !kuramsdl altyapıdaki dağınıklığın
124 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

getirdiği zayıflığın ve bu hizmetlerle yardımların hak niteliğinde


olmayıp daha çok günü kurtarmaya yönelik olduğuna dair kay-
gılar da varlığını korumaktadır. Sosyal yardım ve sosyal hizmet
sağlayan bu kurumların arasında birlik ve hizmet standardının
yokluğu, sorunu daha da büyütmektedir. Sonuç olarak, sosyal
hizmetler ve sosyal yardımlarla ilgili olarak son yıllarda çok
büyük kamu kaynakları ayrılmakta, toplumda sosyal hizmet
ve yardım ihtiyacı taşıyan çok sayıda vatandaşa önceki yıllarda
görülmeyen hizmetler sunulmaktadır. Ancak sosyal hizmet ve
sosyal yardımında stratejinin, eşgüdümün ve esaslı politikanın
yokluğu bu hizmetlerin başarı ihtimalini azaltmaktadır.
Yine Türkiye'de sosyal hizmetlere ilişkin çok fazla sayıda
kanun ve ikincil mevzuat bulunmaktadır. Bunların bir kısmı
sosyal hizmetlere ilişkin özel kanun ve hükümlerken, diğerleri
çeşitli kanunlar içinde yer alan özel hükümlerle taahhüt edil-
miş sosyal hizmetleri içermektedir. Bu durum uygulamada so-
runlara yol açmakta, kurumlar arasında çok başlılığı ve hizmet
tekrarlarını gündeme getirmektedir. Aynı şekilde sosyal hizmet-
ler ve yardımlardan yararlanacak ihtiyaç sahiplerinin, bu alanda
hizmet veren çok sayıdaki kurum tarafından (Sosyal Hizmet-
ler Kanunu, Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel
Müdürlüğü, il özel idareleri, belediyeler ve STÖ'ler vb.) farklı
şekilde tanımlanması ve bunlar arasında koordinasyon eksik-
liği, ulusal ölçekte genel geçer hizmet kriterinin ve uygulama
standartlarının da olmaması, hedef gruba ya hiç hizmet sunula-
maması ya da aynı kişilere birden fazla kurumca aynı nitelikte
yardım ve hizmetin sunulması sonucuna yol açabilmektedir.
Geleneksel aile yapısının değişmesi ve kenüeşme, sosyal yar-
dımlaşma kültürüne dayalı hizmetleri yetersiz ve etkisiz hale
getirmektedir. Gelecek yıllarda merkezi yönetimin yetkilerini
devredeceği, sivil toplum, piyasalaşma, yerelleşme eğiliminin
artacağını kestirmek güç değildir. Yeni kamu yönetimi ile ifade
edilen merkezi yönetimin yetkilerini devretmesinde, sosyal po-
litika alanı da kendi payına düşeni alacak gibi görünmektedir.
Bakanlıkların taşra teşkilaüarında sürdürdükleri bazı hizmetleri
Türkiye'de Merkezi Yönetim ve Hızım®! 125

yerel yönetimlere özellikle belediyelere devrettiklerini görmek-


teyiz. Bu da bahse konu olan gelişmenin ne kadar hızlı ilerle-
diğini göstermektedir.
Toplumda bazı gruplar başta sağlık, eğitim, barınma hiz-
metleri olmak üzere, kültürel ve sosyal olanaklardan dışlan-
maya maruz kalmaktadır. Bu gruplar, özellikle tanm sektörü ile
geçici ve güvencesi olmayan işlerde çalışanlar, eğitimsiz birey-
ler, kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve özürlüler olup, aynı zamanda
yoksulluk riskiyle en fazla karşı karşıya gelen kesimlerdir. Yme
özürlülerin işgücüne katılma oranı, ülkemizdeki mevcut sos-
yal yaşam alanlarının özürlülerin hareket edebilirliklerini kısıt-
laması, iş yerlerinde uygun ortamın yaraülamaması ve özürlü iş
gücüne olan talebin sınırlı olmasından dolayı düşük olmakta ve
bu alanda yoksullukla daha sık karşılaşılmaktadır. Bunu engel-
lemenin yolu, insanların yeniden üretime katılmasını destekle-
yen, imkân oluşturup buna göre teşvik eden, istihdam artırıcı
sosyal hizmet ve yardımların artırılması, sosyal yardımların ba-
ğımlılık yaratmaması amacıyla yardımlar ile eğitim, kalkınma ve
istihdam arasında bir bağ kurulması gerekmektedir. Aksi tak-
dirde yardımlar sürdürülebilir olmaktan çıkabilmektedir.
Geçmiş yıllarda Türkiye'de sosyal politika, hem politika üre-
tenlerin hem de halkın gündeminde çok yoğun olarak yer alan
bir konu değildi. Günümüzde ise hem seçmen kesiminin, top-
lumsal tabanların ve halkın, hem de politika üretenlerin ve bü-
rokratların ana gündem maddelerinden birisi de sosyal hizmet
ve sosyal yardımlar olmaktadır. Bundan dolayı da gerek mer-
kezi yönetimler gerekse yerel yönetimler için sosyal uygula-
malar önemli bir alan oluşturmaktadır. Yine son yıllarda artan
sosyal hizmet ve yardım mevzuaü da bu alanın ne kadar aktif
ve devingen olduğunu göstermesi açısından manidardır. Bu da
göstermektedir ki toplumsal talep arttıkça mevzuat da genişle-
mekte, bununla birlikte mevzuatın genişlemesine rağmen tüm
talepleri ifade etmesi açısından bu alanda yine de sıkıntılar ve
sorunlar yaşanmaktadır.
3. eiLüım
YEREL YÖNETİMLER VE SOSYAL HİZMET

Y6Mİ) yönetimler birçök hizmet boyu»iuy;la tarih (fen günümüze


dfeğçrlendirilliîiştin Bunların liçjtetdfe sosyal boyutilti hizmetlerde
ayım şekilde yerel1 yönetimlerini gündeminde olinuş ve ©Hataya
devam etmektedir. Yferel yönetimlerin bu alanda etkinliğini be^-
Hrlbyen birçök unsur bulunmaktadır. Bunlardan çalışma içinde
zaman zaman bahsedilecektin Söz konusu unsurlardan olan
kentleşme,.,özellikle belediyeleri önemli aktör yapmıştın Dolaylı-
sıyla yerel yönetimlerin en önemli kurumu olân belediyeler için
kentleşme önemli bir aşamayn ifade etmektedir. Ktentleşme art-
tıkça belediyeler güçlenmiş veyeıel birimler kendi mekânında
en önemli aktörlerden olmuştun Yine kentleşmenin artması aynı
şekilde sosyal uygulamalara olta talebi'de arttırmıştın
Sanayii kapitalizmi' ile kentsel mekânlar ve kentleşme hayati
öneme sahip olmuştun Sanayileşme sürecinden günümüze kent-
ler sürekli gelişmektedir. Lefebvre'nin de ortaya? koyduğu gibi,
kapitalizm gelişmesini kent mekânım keşfetmesine borçludur
(Aktaran, Şen gül, 2001: 10)1 Kapitalizm aynı zamanda kentleri
ol&ğanüstü şişirmiştin Bunda kapitalizmin kendisinin kentleri
mekân seçmesinin büyük rolü vardın Ayrıca kapitalizm mekân
128 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

seçtiği yeri de büyütmüş, geliştirmiş ve çekim merkezi haline


getirmiştir. Kenüer bu anlamda hizmederin, tüketimin, üretimin
ve yönetimin, birikimin, dolaşımın, değişimin olduğu gibi bilgi
ve enformasyonun da merkezleridir. Bunun için kentler ekono-
mik, sosyal ve siyasi olarak da merkezi rol üstlenmiştir. Dünya
nüfusu artan oranda kentlerde toplanmaktadır. Dolayısıyla bu
artış yerel yönetimlerin yetkinliğini artüracak bir gelişmedir.
Sermaye birikimi kendeşmeyi arttırdıkça (Harvey, 2002: 160)
patlama noktasında "kentsel şişme"/kentsel artış en fazla geliş-
mekte olan ülke kentlerini etkilemektedir. Bu durumda kentsel
merkezlerin işlevlerinin ve merkezi rollerinin artacağını söyle-
mek abartı olmaz. Sermaye küreselleşirken ve siyasileşirken, di-
ğer taraftan sınır tanımaz (delocalization) hale gelen (Castells,
1997: 48) sermaye kentleri tarihte olmadığı kadar da önemli
konuma yükseltmiştir.
Kentsel büyüme, aynı zamanda diğer taraftan kenderi mekân
tutan insanların sorunlarını da büyütmüştür. Artan bu sorun-
lara karşı yerel yönetimlerin de yetki, görev ve sorumluluk-
ları artmıştır.
Kentsel mekânda daha fazla söz sahibi olan yerel yönetim-
lerin, hem Türkiye de hem de dünyada yetkileri arttırılarak bu
birimler yeni yetki, görev sorumluluklara sahip olmaktadır.
Vatandaşlara en yakın kurum olması yanında bu birimler va-
tandaşın doğumundan ölümüne kadar tüm hayatını ilgilendi-
ren kararlarda söz sahibidir. Aynı zamanda sosyal hizmetler ve
sosyal yardımlar konusunda da yerel yönetimler temel hizmet
sağlayan birimlerden olmuştur. Böylece özellikle belediyelerin
hem mevzuattan kaynaklı hem de toplumsal taleplerin yönlen-
dirmesi ile sosyal uygulamalarını arttırdıkları görülmektedir.
Bununla birlikte yerel yönetimlerinin gelişmişliği, önemi ve
sosyal nitelikli hizmet sunması ülkeden ülkeye değişiklik gös-
termektedir. Özellikle İngiltere, İsveç gibi ülkelerde yerel yöne-
timler çok güçlü iken, diğer birçok ülkede ancak, küreselleş-
menin etkilerinin görülmeye başladığı 1980 tarihinden sonra
yerele yönelik ciddi anlamda vurgu yapılmaya başlanmıştır.
Yerel Yönetimler ve Sosyal Hizmet 1129

Yerelleşmenin ve yerindeleşmenin etkisinin arttığını ve bu eğili-


min yakın bir zamanda sona ermeyeceği gerçeğinden harekede,
yerel yönetimlerin yapakları çalışmaların özellikle sosyal amaçlı
olanların tartışmalara konu edilmesi ve bu sosyal nitelikli hiz-
metlerin etkinlik ve verimlilikleriyle daha fazla gündeme geti-
rilmesi gerekmektedir.
Yerel yönetimlerin diğer birçok işlevi1 yanında en önemli
görevlerinden bir tanesi de refahın dağıtımı ile ilgili hizmetle-
ridir. Bu birimler gelirin yeniden dağıtımında özellikle yoksul-
lar ve diğer dezavantajlı kişi ya da kişilere yönelik uygulama
içinde olmaktadır. Sosyal nitelikli hizmetler gelir dağılımının
dezavantajlı kişi ya da kişiler lehine yerel yönetimler tarafın-
dan yerine getirilmesini sağlamaktadır.
Günümüzde gittikçe temel hizmet sunan kamu yönetimi bi-
rimlerinin merkezden daha çok yerel yönetim olduğu genel ka-
bul görmektedir. Yerel yönetimler bazı durumlarda merkezden
daha önemli aktör olarak sosyal nitelikli hizmetler sunmakta-
dır. Zaten bu birimler hizmet ölçeği olarak birçok birimin ya-
nında yer yer hizmet miktarı olarak merkezi yönetimin bazı
hizmetlerini de geride bırakabilmektedir.
Bununla birlikte yerel yönetimlerin geçmişten günümüze
üretilen ve tartışılan yazınına bakılırsa belediyelerin sosyal ni-
telikli çalışmaları hep parantez içinde, dipnot olarak ya da kü-
çük başlık olarak ifade edilmekteydi. Günümüzde ise bu du-
rumun değiştiğini söyleyebiliriz. Artık "yerel yönetim sosyal
sorunlar" ve "yerel yönetim sosyal çözümler" merkezli değer-
lendirmeler gün geçtikçe artmaktadır. Belediyelerin sosyal alanda
yaptıkları çalışmalar zaten hem vatandaş gündeminde yer bul-
makta hem de belediyelerin artan yetkileriyle yerel sosyal hiz-
met güçlendirilmektedir.
Günümüzde özellikle yeni liberalizmin etkisiyle daha çok ka-
musal hizmetler yerel yönetime devredilirken2, yerel yönetimler

1 Yerel yönetimlerin; gelirin dağıtımından, ekonomik istikrar sağlamaya; kay-


nak kullanımından, gelir getirici görevlerden kamu hizmetlerinin sağlanması-
na kadar birçok fonksiyonu vardır.
2 Bu devir her durumda ve şartta bu şekilde gerçekleşmemektedir. Esas hedefi
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

de kendi bölgelerinde etkinliklerini arttırma ve "yerel rekabet" te


ön plana çıkma çabasındadır. Bu hizmeüerin en başında sosyal
yardım ve sosyal hizmetler gelmektedir. Sosyal hizmetlerin ve
sosyal yardımın kim tarafından ve ne şekilde sunulacağı geç-
mişten günümüze önemli tartışmaların merkezinde yer almak-
tadır. Günümüz de artan bir ivme ile yerel yönetimlerin sos-
yal amaçlı yaptığı hizmetler çok önemli miktarlara ulaşmıştır.
Türkiye'de 1980 sonrasında artan işlevlere paralel olarak be-
lediye gelirlerinde de önemli iyileştirmeler olmasına rağmen bir-
çok sorun da devam etmektedir. 1980'li yıllardan beri yoğunla-
şan bir şekilde ekonomide özel sermayenin etkinliği artmakta,
kamu sektörünün ve ulusal devletin etkinliği azaldıkça, şehir-
lerin ekonomik olarak özerkliğinin gerçekleştiğinin belirtilme-
sine rağmen (Keyder, 1992, 82) idari olarak merkezi yönetimin
güçlü denetimi devam etmekte, aynı şekilde yerel yönetimler,
kendilerinin oranlannı toplumsal mutabakata göre belirleye-
cekleri vergilerden de mahrum kalmaktadır.
Türkiye'de de başta belediyeler olmak üzere yerel yönetim-
lerin sosyal harcamalan gün geçtikçe artmaktadır. Küreselleşen
dünyada yerel yönetimlerin kamu yönetimi aygıtının önemli
kurumlan haline geldiği ortadadır. Ülkenin altyapı ve kentsel
üstyapı ihtiyacını, diğer yandan eğitim, sağlık, konut gibi temel
sosyal politika hizmetleri gereksinimini ortaya çıkaran hızlı nü-
fus artışı, göç ve kentleşme başta olmak üzere, refah devleti an-
layışına yol açan Keynesyen ekonomi politikalan, küreselleşme
ve rekabetin yerel birimleri de etkilemesi kamu yönetimi işle-
yişini etkilemektedir. Aynca kamu kesimini de kapsayan yeni
yönetim paradigmalan ile AB'nin yerelleşme yaklaşımı yanında
yerel yönetimleri kamu yönetim aygıtı içinde etkin bir araç ha-
line getirmeyi amaçlayan uluslararası belgeler de özellikle ye-
rel yönetimleri güçlendirmektedir. Ancak, bu faktörler üze-
rinde ülkelerin yönetim sistemleri, tarihi ve kültürel özellikleri

liberalizmin devletin tüm kurum ve kuruluşlarıyla ekonomik ve sosyal ha-


yattan çekilmesidir. Yine de bu bazen yerelleşme, özelleşme ya da dış kaynak
kullanımı gibi sonuçlara yol açmaktadır.
Yerel Yönetimler ve Sosyal Hizmet 131

ile merkezi idare yerel yönetim ilişkisinin niteliği büyük öl-


çüde belirleyicidir.
Yerel yönetimlerde, 1980 sonrası başlayan bu ivme 2004 ve
2005 yıllarında çıkartılan yerel yönetim kanunları ile birlikte
artarak devam etmektedir. Daha önce de belirtildiği gibi yerel
yönetimler içinde özellikle Büyükşehir belediyelerinin görev, so-
rumluluk, kaynak, personel açılarından bazı durumlarda mer-
kezi yönetimlerin gücünü aşan bir niteliğe sahip olduğu görül-
mektedir. Ayrıca il özel idarelerinin de son dönemlerde sahip
oldukları yetkiler gözönüne alındığında bu birimlerin de geç-
mişte ihmal edilmişliklerine tezat bir şekilde kendi yetki ve gö-
rev alanında birçok sosyal hizmetin sorumluluğuna sahip oldu-
ğunu görmekteyiz. Köyler ise özellikle -belediye kurulmasının
artık 5.000 nüfus sınırına sahip olması nedeniyle- belli miktarda
nüfusa hizmet edecek olması nedeniyle daha önemli hale gel-
mektedir. Bununla birlikte ülke nüfusunun artık daha çok şe-
hirlerde yaşaması ve bu gelişmenin gelecekte de artarak varlığını
sürdürecek olmasından dolayı çalışmada köylerden ziyade daha
çok belediyeler ve il özel idareler merkezli bir anlatı yapılacaktır.
Türkiye'de yerel yönetim olarak belediyeler, il özel idareleri
ve köyler olmasından dolayı bu üç birimin tarihsel süreçten gü-
nümüze kısaca gelişim evrelerine değinilecektir. Çalışma ile ye-
rel yönetimlerin nitelikleri; yetkileri, görevleri, sorumluluk mer-
kezli uygulamalar tanımlandıktan sonra, Osmanlı döneminde
sahip oldukları konum ve yürüttükleri hizmetlere de değinile-
cektir. Özellikle Vakıflar, Loncalar, İmaret ve Kadılık merkezli
yaklaşım ortaya konulacakür. Bu birimlerin tarihsel rollerini bil-
meden günümüzün değerlendirilmesi eksik kalacakür. Ayrıca
Osmanlı'dan günümüze bu birimler birçok özelliklerini taşımış-
lardır. Aynı şekilde geçmişte yaptıkları görevlerle, sahip olduk-
lan yetkiler bilinmeden günümüze taşıdıkları değer de tam ola-
rak anlaşılmaz. Türkiye'de halihazırda sosyal uygulamaların bir
kısmının niteliği geçmişten miras olarak gelmektedir.
İlk bölümde daha çok yerel yönetimlerin adeta anayasası gibi
kabul gören Avrupa Yerel Özerklik Şartından bahsedilecektir.
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

Çünkü bu Şart yerel yönetimlerin yetki, görev ve sorumluluk-


ları ile kapsamı ve özerkliğinin çerçevesini belirleme anlamında
önemlidir. Ardından son dönem yerel yönetim mevzuatlarına
kadar geçen sürecin kısa analizi yapılacaktır. Sonrasında bele-
diyelerin, il özel idarelerinin mevcut durumu ile cari mevzu-
ata göre yetkileri, görevleri ve uygulamaları merkezli olarak
konu işlenecektir. Yerel yönetimlerin yetki ve görevleri sosyal
yardım ve sosyal hizmet merkezli belirtilecek ve özellikle be-
lediyelerde sosyal belediyecilik ile il özel idaresi mevzuatından
bahsedilecektir. Belediyelerin ve il özel idarelerinin uygulama-
larından örneklerle yaptıkları sosyal hizmetler belirtilecektir.
Çalışmanın sonunda ise yerel yönetimlerin sosyal hizmet ve
sosyal yardım çalışmalarının karşılaştırılması ve genel değer-
lendirilmesi yapılacaktır.
I. AVRUPA YEREL ÖZERKLİK ŞARTI VE
ÖZERK YEREL YÖNETİMLER

Yerel yönetimlerin adeta anayasası gibi görülebilecek Avrupa Ye-


rel Özerklik Şartı'nın yerel yönetimlerin yapısı, işleyişleri ve iliş-
kileri bağlamında kısaca incelenmesi gereklidir. Türkiye, taraf
ülkeler gibi Yerel Özerklik Şartı'nı imzalamıştır ve bu şart yerel
yönetimler için özellikle bağlayıcıdır. Şart, yerel yönetimlerin
özerklik şartını belirlemesi açısından da ayrıca özel önemde-
dir.3 Yerel yönetimlerin idari ve mali özerkliğinin yapısı sosyal
3 Gerçek özerklikten bahsetmek için yerel yönetimlerin;
Kesin karar alma yetkilerinin olması gerekir. Yerel yönetimlerin aldıkları ka-
rarlarının üst makam ya da makamlar tarafından onaya tabi olmamalıdır. Ger-
çek bir özerklik için kararlarda serbest olabilmelilerdir.
Organları bağımsız hareket edebilmelidir. Yerel yönetimlerde çalışan perso-
nelin merkezi idarenin belirleyiciliğinde oluşmamalıdır ve merkezi yönetim
bu konuda yerel yönetimlere karışmamalıdır. Aksi takdirde personel merkeze
daha duyarlı olacak ve merkeze tabi olabilecektir.
Yerel yönetimlerin organları seçimle iş başına gelmelidir. Merkezi yönetimlere
karşı özerkliği ifade edecek ve koruyacak en önemli unsurlardan bir tanesi de
bu organların halk tarafından seçimle oluşturulabilmesidir.
Mali özerklik gerçek özerkliği tamamlayan en önemli unsurlardandır. Yerel
yönetimleri merkezi yönetime bağlamayacak ve özerk hareket edebilme ka-
pasitesini sağlayacak mali özerkliktir. Yerel yönetimler bütçelerini dilekleri
yerlere ve bir kısmını kendilerinin belirleyecekleri mali özerkliğin sağlaması
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

yardım ve sosyal hizmetlerin niteliğini belirleyebilmektedir. Ye-


rel yönetimlerin idari ve mali açıdan güçlendirilmesi ve özerk-
lik ilkesine uygun olarak tanzim edilmesi şüphesiz bu birimleri
sosyal boyutlu hizmetler açısından da etkileyecektir.
Avrupa Yerel Özerlik Şartı merkezi yönetimleri sınırlandı-
rırken, yerel yönetimleri esas hizmet sunan birim olarak kabul
etmektedir. Geleneksel olarak İsveç ve İngiltere yerel yönetim-
lerin güçlü oldukları merkezleri ifade etmektedir. Bunun hari-
cinde Avrupa ve dünyanın geri kalanında da yerel yönetimlerin,
sistem içine güçlü bir şekilde girdikleri görülmektedir. Avrupa
Yerel Özerkliği de, son yıllarda merkezin güç kaybına uğrama-
sını bunun aksine yerel yönetimlerin güçlendiği gerçekliğini tes-
cil eden ya da bunun somut göstergesi olan düzenlemedir. Bu
güç dağılımı Avrupa Yerel Özerklik Şartı ile tescillenmiş oldu.
Avrupa, hem yatay hem de dikey güç dağılımına sahip olan
bir coğrafyayı temsil etmektedir. Hem bölgesel yönetimleri hem
de yerel yönetimleri yetkilendirerek bunu sağlamıştır. Merkezi
yönetim bir yandan yetkilerini taşra teşkilatlarına, yerel yöne-
timlere, bölgesel yönetimlere, diğer taraftan da Avrupa Birliğine
devretmektedir. Merkezi ulus devletten hem yukarıya doğru
hem de aşağıya doğru yetki devri gerçekleşmektedir.
Yerel yönetimlerin mali, idari özerklikleri için temel metin4
olan bu şartın amacı vatandaşlara en yakın idare olan ve vatan-
daşların günlük yaşamlarını etkileyen yerel yönetimlerin, hak-
larının garanti altına alınması için Avrupa ortak standartlarını
oluşturmaktır. Şart, özerk yerel yönetim ilkesinin üye ülkele-
rin mümkünse Anayasalannda ama her halükârda iç hukukla-
rında yer alması zorunluluğunu getirmektedir.
Yetkilerin yerele devredildiği bu Şart'ta yerindelik ilkesi temel
ilke haline getirilerek, esas yetkili birim olarak yerel birimleri

gerekmektedir.
4 Yerel toplulukların demokrasi pratiğinin gerçekleştiği ilk düzeyi olarak ta-
nımlayan antlaşma, alanında ilk olmaktadır. Avrupa Konseyi bünyesinde
oluşturulan bir uzmanlar komitesi tarafından hazırlanan Şart, 15 Ekim 1985
tarihinde üye ülkelerin imzasına açılmış ve 1 Eylül 1 9 8 8 tarihinde yürürlüğe
girmiştir.
Yerel Yönetimler ve Sosyal Hizmet 131

yani vatandaşa en yakın birimleri görme anlayışı vardır. Yerin-


delik (subsidiarity)3 olarak da bilinen bu ilke, kamu hizmet-
lerinin tercihen vatandaşa en yakın yönetim düzeyi tarafından
yerine getirilmesi esasına dayanmaktadır.
Yine Şart yerel yönetimlerin seçilmiş temsilcilerinin görevle-
rini özgürce yerine getirmeleri ve yerel topluluklann haklarının
korunması için bir dizi teminat da öngörmektedir. Yerel yöne-
timlerin sınırlarının mümkünse orada yaşayanların onayı olma-
dan değiştirilemeyeceği, yerel yönetimlerin denetiminin usul ve
esaslarının kanunla düzenleneceği ve mümkünse yargıya mü-
racaat imkânı tanınacağı, taraf devletlerin vatandaşlann kamu
hizmetlerine katılım hakkı, yerel topluluklann özerk yerel yö-
netim hakkı ile kendi yerel yönetimlerini seçimle oluşturma,
kendi yetki, idari yapı ve mali kaynaklanna sahip olma hakkı,
merkezi yönetim ya da diğer yönetim düzeylerinin işlemlerine
karşı yargıya başvurma hakkı gibi alanlarda anlaşmaya çekince
koyamayacaklan bu teminatlardan bazılandır.
Toplam 18 maddeden oluşan şartın önsözünde yerel ma-
kamlann demokratik rejimin temellerinden birisi olduğu; va-
tandaşlann kamu hizmetlerinin yürütülmesine katılma hakla-
nnın tüm üye ülkeler tarafından kabul edilen bir demokratik
ilke olduğu; katılma hakkının doğrudan kullanılabildiği yöne-
tim kademesinin yerel yönetimler olduğu; gerçek sorumluluk-
lara! verilmiş olduğu yerel yönetimlerin varlığının etkili ve va-
tandaşa yakın bir yönetim olduğu tespit edilmiştir. Bu şartla,
özerk yerel yönetimin değişik Avrupa ülkelerinde korunması ve
güçlendirilmesinin demokrasi ve yetki ve soramluluklann da-
ğıtılması ilkelerine dayanan Avrupa'nın inşasına da büyük bir
katkı yapacağı vurgulanmaktadır.

5 Avrupa Birliği için ise yerindelik ilkesi 1 9 9 2 Mastricht Anlaşmasının 3/b


maddesinde yer almaktadır. Buna göre "kendi hizmet yetkisi altında bulu-
nan alanlarda görevli olması, hizmette halka yakınlık ilkesidir. Avrupa Yerel
Yönetimler Özerklik Şartı ile bu mümkün olmuştur. Şartın 4. maddesinin 3.
fıkrasında "kamusal sorumluluklar -genellikle ve tercihen- vatandaşa en ya-
kın olan makamlar tarafından kullanılır" denilerek yerinden yönetim ve ye-
rindelik ilkesi tarif edilmektedir.
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nı Türkiye 1988'de imzalamış,


1991 tarih ve 20877 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 3723 sa-
yılı Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun ile onaylamış, 1992 tarih ve
21364 sayılı Resmi Gazete'de yayımlamış ve 1993 tarihinde yü-
rürlüğe koymuştur. Kamu yönetiminde yeniden yapılanma çalış-
maları kapsamında mahalli idarelerle ilgili olarak 2004 yılından
itibaren çıkarılan yeni mevzuat (5393 sayılı Belediye Kanunu,
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu, 5302 sayılı İl Özel
İdaresi Kanunu, 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanunu)
Şartta yer alan temel ilkeler ve standartlar göz önünde bulun-
durularak hazırlanmıştır denilebilir. Bir başka ifadeyle ülkemiz
yerel yönetim mevzuatının birkaç istisnası dışında Şarta uyu-
munu sağladığını ve Şarta konulan çekincelerden birçoğunu da
hukuken kaldırılabilir hale getirdiğini söylemek mümkündür.
II. YEREL YÖNETİMLERİN TARİHSEL GELİŞİMİ VE
TÜRKİYE'DE SOSYAL HİZMETİN KÖKENLERİNE
KISA RİR BAKIŞ:
O S M A N L I ' D A YEREL YÖNETİM

Bu bölümde yerel yönetimlerin tarihsel süreçte aldıkları konum


ve yürüttükleri hizmet merkezli olarak bu birimlerin analizleri
yapılacaktır. Osmanlı'da Batılılaşmanın başladığı tarihlere kadar
eyalet sistemi ve bir nevi "yerel yönetim sistemi" hâkimken bu
tarihten sonra yönetimde merkezileşme belirginlik kazanmıştır.
Osmanlının son dönemlerine kadar vakıflar, Loncaların ya-
nında, Ahilik sistemi ile yerel nitelikli hizmetleri sunmuştur.
Beledî nitelikli hizmetleri sunmak açısından ise özellikle Kadı'yı
zikretmekte fayda vardır. Sosyal nitelikli hizmetler aynı şekilde
yakın çevrenin ve "sivil" olanın görev ve sorumluluk alanında
görülüyordu.
Osmanlının klasik döneminde yoksullann bannma, yeme-
içme ihtiyaçlan için imarethaneler, yolculann konaklaması
için kervansaraylar gibi yapılar vakıflarca kurulmuş ve işle-
tilmiş, bundan başka günümüzde belediyelerin yürüttüğü
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

hizmetlerin çoğu vakıflar eliyle yürütülürken, II. Abdülha-


mit döneminde kurumsallaşma başlamıştır.
Osmanlı toplumunda önemli bir yere sahip olan hayırse-
verlik faaliyederinin yoksullara, kimsesizlere, yolda kalmış-
lara, yolculara vb. yönelik sağlanan bir niteliği vardı. Sosyal
yardım ve sosyal hizmeder daha çok hayırseverlik üzerin-
den işlenirdi.
Hayırseverlik tüm toplumlarda mevcut olan insani bir de-
ğerdir. İnsanların aileleri dışındaki kimselere yardım etmesi
değişik kültürlerce benimsenmiş olup, uzun bir geçmişe sa-
hiptir. İşte bu sosyal yardım faaliyederi daha çok hayırse-
verlik ve yardımlaşma güdüsünü harekete geçirerek, bunun
yansıması olan vakıflar eliyle sosyal nitelikli hizmetler yü-
rütülmüştür. Vakıfların etkinliğinin yavaş yavaş tükenmeye
başladığı Osmanlı'nın son dönemlerine doğru kamu yöne-
timleri de devreye girdi. Böylece sosyal nitelikli hizmetler,
özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası büyük ölçüde merkezi
ya da yerel yönetimlerin üstleneceği görevleri arasında ka-
bul edilmiştir.
Bu başlıkla Osmanlının klasik döneminden Baülılaşmaya ora-
dan da Cumhuriyete kadar olan dönemde yerel yönetimlerin
tarihi gelişiminden bahsedilecektir. Merkezi yönetimler yanında
günümüzde yerel yönetimlerin de Osmanlı örneklerinden ha-
rekede sahip olduğu birçok görev ve sorumluluk bu dönemde
kalmıştır. Günümüzü anlama açısından çalışmada bu dönemde
yerel yönetimlerin sahip olduğu değerler ile görev ve sorumlu-
luklar hakkında kısaca bilgi verilecektir. Çalışma daha çok yerel
yönetimlerin sosyal faaliyetleri ve görevleri merkezli olacaktır.

O S M A N L I ' D A SOSYAL HİZMET KURUMLARI: VAKIF, LONCA VE KADI

Sosyal nitelikli yardımlar ve hizmeder aile içi yapılan yardımlar,


dini yardımlar (zekât, fitre, sadaka) ve çeşitli meslek kuruluşla-
rının hizmederi (vakıflar, Loncalar, Ahilik teşkilatı, mahalle ya-
pılanması ve dini yardımlar) eksenli yapılan faaliyetler olarak
görülebilir. Bunlar modern anlamdaki kullanımlarıyla kamusal
Yerel Yönetimler ve Sosyal Hizmet 131

bir sorumluluğu değil, sivil bir sorumluluğu ifade ediyordu.


Dini anlayışın hâkim olduğu geleneksel yapıyla uyumlu bir şe-
kilde din, dayanışma ve yardımlaşmanın da ahlaki boyutunu
oluşturmuştur. Bu hizmetler mahalle bazlı uygulamalarla yürü-
tülürken, bu hizmetlerin toplumsal denetim boyutu da vardı.
Ahilik teşkilatı, esnafları, zanaatkârları ve isçileri bir araya
getiren yardımlaşma, dayanışma, sosyal kontrol üzerine inşa
edilmiş bir sistemdir. Sosyal düzenin sağlanmasında ve Osmanlı
devletinin kuruluşunda etkili olan Ahilik teşkilatı dinî, ahlakî,
sosyal ve ekonomik bir nitelik taşıyordu. Daha çok meslek ör-
gütlenmesi olan bu kurum, meslek sahiplerinin güven, doğru-
luk, yardımlaşma, dayanışma gibi değerlere bağlılıklanyla yü-
rütülürdü.
Osmanlı'da Ahilik de bir sanat ve meslek kuruluşu olarak
sosyal nitelikli hizmetleri en azından üyelerine yönelik sürdü-
rürdü. Muhtaçlara yardım, yolda kalmış ve zulüm görenlere
karşı hizmet sunarlardı. Osmanlı devletinin kurulmasında da
rol oynayan bu dinsel ve sosyal nitelikli kurum, hayırseverlik
niteliği ile toplumsallaşarak, yoksula, yabancıya, yolda olana,
zulüm görene yardımlar yapmıştır.
Osmanlı'da bir yandan vakıf, Lonca, Ahilik teşkilatı gibi ku-
rumlarla sosyal nitelikli hizmet sunulurken, diğer taraftan sa-
daka ve zekât gibi dinin emrettiği sosyal ve mali nitelikli daya-
nışma harekete geçirilmiştir.
Lonca teşkilatı da esnaf birlikleriydi. Her esnaf muhakkak
bir Loncaya kayıtlı olur, Loncasının koruması ve denetimi al-
tında bulunurdu. Loncalar ise esnaf arasındaki haksız rekabeti
önlemek, esnaf ile devlet arasındaki ilişkileri düzenlemek gibi
bir kısım temel görevlere sahipti.
Osmanlı'da "Orta Sandığı" ya da "Teavün Sandığı" ismiyle
anılan yardımlaşma sandıkları çağının ilk örneklerindendir. Bu
sandıklar özellikle çalışamayan üyelerine destek olarak sosyal
güvenlik işlevi görmüş ve dayanışma duygularını geliştirmiş-
tir. Bu sandıklar aracılığıyla üyelerin ailelerine de çeşidi yar-
dımlar götürülürdü. Yani Lonca teşkilatı özellikle bir meslek
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

dayanışmasını ifade ederdi. Bir nevi sosyal güvenlik misyo-


nuna sahipti.
Osmanlı devletinde sosyal güvenlik sisteminin gelişimi Batı
ülkelerindeki gelişimden farklı bir seyir izlemiştir. Batıda sosyal
güvenlik sistemleri, sanayileşmeye bağlı ve sanayileşmenin or-
taya çıkardığı işçi sınıfının sorunlanna çözüm bulmak için ortaya
çıkmıştır. Osmanlı İmparatorluğu ise sanayileşmeyi yaşamamış
ve işçi sınıfının sorunlarıyla karşı karşıya çok fazla kalmamıştır.
Bu sebeple Batı tarzı bir sosyal güvenlik anlayışı oluşmamıştı.
Osmanlı'da sosyal hizmet açısından önemli bir başka birim
Kadı'ydı. Kadı Osmanlı klasik döneminde şehrin idaresi ve yargı
görevine sahipti. Hem şehrin merkezinin hem de çevredeki
köy ve nahiyelerin idaresi Kadı'daydı. (Ortaylı, 1985), Sosyal
nitelikli hizmetlerin çok azını yerine getiren Kadı'nın bıraktığı
boşluğu ise Kadı'nm denetiminde olan vakıflar yerine getirirdi.
Vakıf sistemi ise;6 her vakıf, vakfedenin toplumsal bir ama-
cına yönelik "gönüllü zenginlik transferi"dir. Vakıflarla bu zengin
bireyler, gönüllü ve âdem-i merkeziyetçi yapı içinde bir şekilde
toplumsal amaçlan gerçekleştirmiştir. Vakıf, Kadı'dan alman bir
onayla kurulmuş olurdu. Vakıf karan bu yüzden merkezi bü-
rokratik bir engelle karşılaşmıyordu. Vakfetmenin dini motivas-
yon yanında, mülkiyet haklannı koruma işlevi de vardı. Özel-
likle yetkili ve etkili kişiler miras bırakamadıklan için ellerinde
tuttuklan mallan vakfederek, böylece vakıf yönetimlerinde ço-
cuklannın ve diğer yakmlannın söz sahibi olmasını kolaylaş-
tırmaktaydı. Vakıf sistemi ile gelirin yeniden dağıtılması sağla-
nırdı. Vakıflann kendi finansman kaynaklan ile devlete ya da
zenginlere muhtaç olmadan yoksullann ücretsiz hizmet alma-

6 Bir sosyal yardım ve dayanışma örneği olarak vakıfların türleri olarak: sağlık
hizmetleri, bayındırlık hizmetleri, askeri amaçları gerçekleştirmek amaçlı va-
kıflar, eğitim ve kültür amaçlı vakıflar yanında beledi hizmetler ve şehircilik
faaliyetlerini yerine getirmek amaçlı birçok vakıf kurulmuştur. Eryılmaz'ın da
belirtti gibi Batı'da krallar şato yaptırırken, Osmanlı Padişahları başta olmak
üzere yöneticilerinin vakıf yaptırmaları, toplumsal sorumluluk ve kazançta
toplumun payının olduğu düşüncesini yansıtması açısından manidardır. (Er-
yılmaz, 2 0 0 2 : 1 7 4 )
Yerel Yönetimler ve Sosyal Hizmet 131

larına neden olmuştur. Osman Ergin'in de belirttiği gibi (Ergin,


1977) yoksullar bu hizmetlerden emeksiz, zahmetsiz ve ücret-
siz yararlanıyorlardı.
Klasik dönem boyunca, Osmanlı elideri tam anlamıyla mül-
kiyet hakkına sahip olamadığı için "özel mülkiyetin yokluğu"
nedeniyle müsadere tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktaydılar.
Bu müsadere tehlikesi 1830'larda Tanzimat reformları ile sona
erene kadar sürmüştür. O zamana kadar yönetici zengin, mül-
künü ancak vakfa dönüştürerek, yani Allah'ın mülkiyetine geçi-
rerek koruyabilirdi. Ayrıca vakfetme vakfedene toplumsal prestij
de kazandırıyordu. On dokuzuncu yüzyıla kadar vakıf kurmak
hayr ve yardım yapmanın en etkili yolu olmuştu. Padişahlar
ve hanedan mensupları bu vakıflara kaynaklan aktararak bü-
yük oranda vakfın bütçesini oluşturmuşlardı. Bu yapı on do-
kuzuncu yüzyılda aruk vakıf ve imaret çevresinde sürdürülen
sosyal refah uygulamalannın işlevlerini önemli ölçüde kaybet-
mesine kadar sürdü (Özbek, 2002: 53, 154). Bu tarihten soma
ise bazı sosyal nitelikli hizmetler devlet kurumlannın sorum-
luluğunda görülmeye başlamıştır.
Sonuç olarak bu dönemin temel yerel ve sosyal nitelikli hiz-
metleri vakıflar eli ile yerine getiriliyordu. Ergin'de Batılı an-
lamda beledî hizmetlerin vakıflarca yerine getirildiğini belirt-
miştir (Ergin, 1922). Vakıflar, acezeler, fakirler, çocuklar, gibi
özellikle düşkün kimselere karşı bir nevi sosyal hizmet göre-
vini yerine getirmekteydi. Aydın'ın da belirttiği gibi sağlık, sos-
yal yardım ve şehircilik faaliyederi ve bayındırlık faaliyetlerini
bu vakıflar yerine getirirdi (Aydın, 1999: 253).
Osmanlı'da önemli bir yere sahip olan imaretlerde fakirlere
her öğün ekmek, yemek veriliyordu. Aynca fakir olarak tanın-
mış ailelere nakdî yardım da yapılıyordu. İmareder günümüzde
daha çok aşevlerinin misyonuna sahipti. Aynca aşevi hizmet-
leri yanında Bîmarhane (Daruşşifa) sağlık hizmetleri sunan bi-
rimlerdi. Yine bu dönemde yerel topluluğu koruyan ve daya-
nışma göstermek amacıyla her mahallenin sosyo-ekonomik
gücü oranında uyguladığı ve çocuklan da koruyan Avarız Akçesi
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

Sandıklan uygulaması cumhuriyet dönemine oradan da yakın


zamana kadar varlığını sürdürmüştür. (1580 s. Yasa 110/6 ve
442 s. Köy Kanunu 17/5)
Osmanlı geniş bir coğrafyada hüküm sürdüğü için yöneti-
minde geniş bir desantralizasyon yani "yetkilerin yerelde" ol-
duğu bir sistem vardı. Eyalet sisteminde eyaletler kendi içinde
bir "otonomiye" sahipti. Beylerbeyi ve Sancakbeyleri de Eyalet
yönetiminde yer alırken, birçok görev ve sorumluluğa sahip ol-
muştur. Ama esas şehir yönetiminde Kadı'lar söz sahibi olmuş-
tur. Bunlar merkezi yönetim tarafından atanarak idari, askeri
işler yanında mali işlerle de görevliydiler. Bunlar hukuki, adli,
şehir ve kasabalann güvenlik, asayiş ve belediye hizmetleri gibi
hizmetleri görmekteydi (Eryılmaz, 2002: 172).
Kaza dâhilindeki yapıda en önemli görev Kadı'nmdı. Buna
rağmen Ortaylı (1985: 17) Kadı'nın bu kadar yetkilendirilme-
sini, merkezi bürokrasinin teknik nedenlerden dolayı yürüte-
meyeceği bazı hizmetleri mahalli nitelikli idarelere bırakma-
sını tutarlı bir adem-i merkeziyetçilik olarak görmez. Aynca
Osmanlı mahalli idaresinin tüzel kişiliğinin olmaması ve kenti
yönetmesinin söz konusu olmaması nedeniyle bu yapılan da
yerel yönetim birimi olarak görmez. Yine Ortaylı, zenginleşen
ticaret erbabının ve Loncalann kanşıklıklarda kentte daha fazla
söz sahibi olmasıyla güçlendiklerini belirtir. Tüm bunlarla be-
raber merkezin yereli tanıması ve siyasal katılma hakkı Tan-
zimat döneminde gerçekleşti (Ortaylı, 1985: 19 ve 1990: 69).
Tanzimat belediyeciliği eskisi ile yeni olanın sentez olarak
harmanlandığı bir gerçekliği ifade ediyordu. Tanzimat öncesi
dönemde şehir hizmetlerini sunan bazı birimlerin kaldınlmış
olmasının da modern belediyeciliğe geçişte etkisi vardır. Ka-
dılığın fonksiyonlanmn azaltılması yanında Yeniçeriler Ocağı-
nın ortadan kaldınlmasının da yereli güçlendirdiği belirtilmiş-
tir. İhtisap Nezareti ve Evkaf Nazırlığı gibi yeni yerel nitelikli
birimlerin oluşturulmasında Batı ile sosyal ilişkilerin gelişme-
sinin izleri görülmüştür. Çünkü bu ülkelerle ilişkiler geliştikçe
Batının kurumlan ve nizamlan örnek alınmaya başlanmıştır.
Yerel Yönetimler ve Sosyal Hizmet 131

Savaş sonrası Kırım bölgesinden gelen göçmenlerin İstanbul'a


yerleşmeleri bu göçmenlerin şehir hizmetlerine gereksinim gös-
termeleri de belediyelere olan gereksinimi arttırmıştır (Bkz. Or-
taylı, a.g.e.).
Osmanlı'nın son yıllarında Daruşşafaka, Kızılay, Himaye-i Et-
fal Cemiyeti, Sadaka Taşı uygulaması ve Darüleytamlar/yetimler
yurdu daha çok savaş sonrası yetim ve sahipsiz kalan çocuk-
lara sahip çıkarak sosyal hizmet sunan müesseseler olmuştur.

TANZİMAT DÖNEMİ NDE BELEDİYELER

Osmanlı'da belediye anlamında Şehremaneti, Kınm savaşı sonu-


cunda gelen göçmenlere hizmet sunmak amacını da içerisinde
barındırarak 1855 yılında İstanbul'da kuruldu. Bu birimlerin
organlarından olan şehremini, şehir meclisi merkezden atanı-
yordu. 1857 yılında İstanbul on dört bölgeye ayrılmasına rağ-
men Paris modelinin esas alındığı, Galata-Beyoğlu'nu kapsayan
Altıncı Daire hariç hiçbirisinde gerçek örgüdenme olamadı. Per-
sonel ve kaynak aktarılan bu birim bu tarihlerden sonra yavaş
yavaş yerel yönetim olarak var olmaya başlamıştır. Zamanla di-
ğer daireler kapanırken paranın, refah kesiminin ve bankerle-
rin olduğu Altıncı Daire yaşamaya devam etti. Daire müdürü ve
meclis üyeleri tayinle geldiler. 1877 tarihli Dersaadet Kanunu
ile bu dairenin ayrıcalıkları kaldırıldı ve 20 daireden birisi oldu.
Tanzimat'a kadar özü itibariyle ferdiyetçi ve cemaatçi ilişkiler
şeklinde sürdürülen beledî hizmetler bu tarihten sonra cemi-
yet sistemine bırakılmıştır. (Ergin'den aktaran Alada, 1990:119)
Osmanlı'nın Batılılaşma döneminde belediyelerin temel gö-
revleri şehrin ekonomik hayatını düzenleyen fiyat kontrolü ve
temizlikle ilgili yasaklar koymaktı. Bazı imar faaliyetleri de bu
kapsamda sayılabilir. Bayındırlık hizmetleri ise yavaş da olsa
bir gelişme seyri izliyordu (Ortaylı, 1985: 177). Sosyal nitelikli
hizmetlerle bağlantılı olarak, ilk hizmet sağlık alanında olmuş-
tur. Özellikle göçle ve ticarede gelen bulaşıcı hastalıklara karşı
önlemler bu dönemde sıkı uygulama alanı buluyordu. 1868 ta-
rihli Dersaadet İdare-i Belediye Nizamnamesi, belde dahilindeki
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

yoksulların korunması görevini şehremanetine bırakmışür. 1877


tarihli kanun ve vilayet belediye kanununda aynı görevler de-
vam etmiştir.
Sonuç olarak denilebilir ki daha önce de belirtildiği gibi bu
dönemde sosyal hizmet ve sosyal yardım vakıflar aracılığı ile
yapılırken, Batılılaşma ile birlikte bu nitelikli hizmetlerde bele-
diyeler de ilk hizmetleri sunmaya başlamıştı. Zaten klasik dö-
nemde şehir hizmetleri vakıflar, sandıklar ve Loncalar eliyle ve
daha çok yerelin inisiyatifi ile yürütülüyordu. On dokuzuncu
yüzyıldan itibaren yerel yönetimlerin özellikle yoksullara yö-
nelik hizmetlerde sorumlu olduğu görülmektedir. Bu yıllardaki
düzenlemelerle Özbek'in de ifade ettiği gibi yoksullara yardım
devletin görevleri arasında sayılmış ve özellikle yerel yönetim-
lere bu anlamda görevler verilmiştir (Özbek, 2002: 64). Yoksu-
lara nakdi yardım verilmesi ve bunun kabul edilmesi benimse-
nerek, bu hizmetlerin yönetimin görevlerinden kabul görmesi
bu döneme denk gelmiştir.

O S M A N L I ' D A İL ÖZEL İDARESİ

İl özel idareleri, Osmanlı döneminde 1864 tarihli Vilayet Ni-


zamnamesi ile kurularak il, genel ve özel olarak iki idareye ay-
rıldı. 1871 tarihli İdare-i Umumiye-i Nizamnamesi bu yöne-
timleri danışma meclisi olarak öngörmüştü. 1913 tarihli İdare-i
Umumiye-i Vilayet Kanun-u Muvakkati ise özel idarenin organ-
larını, görev ve yetkilerini düzenlemiştir. Buna göre; hastane,
düşkün evleri, yetim çocuklar için yuvalar, tımarhane ve hayır
kurumları açmak il özel idaresinin sosyal sorumluluk çerçeve-
sinde hizmet götürdüğü görevleri olmuştur. 1876 tarihli Kanun-i
Esasiye'de, illerin yetki genişliği ve görev ayrımına göre yürü-
tülmesini benimsemiştir. Bu yapı 1921 Anayasası hariç günü-
müze kadar varlığını korumuştur. (Keleş, 2006: 139). Bu ka-
nun göz önüne alındığında, il özel idareleri, kuruluş kanunu
bakımından, Osmanlı yönetiminden günümüze kadar gelebil-
meyi başarmış tek mahalli idare birimidir. İl özel idareleri tarih-
sel özelliği yanında birçok sorumluluğun sahibi kurum olarak
Yerel Yönetimler ve Sosyal Hizmet 131

dikkat çeker. Örneğin 1950 öncesine kadar eğitim hizmederi ve


ulaşım/yollar bu birimler tarafından yapılmakta hatta öğretmen
maaşları dahi bu kurum aracılığıyla ödenmekteydi.
Kurulduğu günden günümüze kadar bayındırlık hizmet-
lerinden tarım ve hayvancılığa, öğretim hizmetlerinden sos-
yal hizmetlere kadar birçok hizmet alanı il özel idaresinin gö-
revleri arasından sayılmıştır. Yoksul kesime yönelik hizmetler
de bu birimlerin temel görevlerinden olduğu kabul edilmiştir.
İl özel idarelerinin de görev ve yetkilerinin ilk olarak tanım-
landığı kanun olan 1913 tarihli Kanun ile il özel idarelerine
sağlık ve sosyal yardım, eğitim ve öğretim, bayındırlık, tarım
ve hayvancılık, iktisat ve ticaret alanlarında yetki ve sorumlu-
luklar verilmiştir.
III. C V M U R I Y E T T A R İ H İ M E
YEREL Y İ İ E T İ I İ İ E 1

Bü başlik allında Cumhuriyet döneminde daha çok belediye-


lerin sosyal' nitelikli görevlerine vurgu yapılacaktır. Köylerden
ise özeti olarak bahsedilecektir. İl özel' idaresinin durumunda
Cumhuriyet'lfe birlikte önemli değişiklik olmamıştır. Bu birim-
lerin sosyal nitelikli' görevleri! ise daha' sonraki! bölümlerde ince-
lenecektin Belediyelfer açısından bu başlik altında 2004?li' yıllara
kadar olan dönem ifade edilmiş olacaktır. Çünkü bu tarihten
sonra yeni! tarihli Belediye Kanunu ve yeni! tarihli Büyükşehir
Kanunu yürürlüğe girmiştir. Bu kanunlar kapsamında bu bi-
ri nılerhı yetki, görev ve sorumlulukları daha sonra ayım bir baş-
lik altında zikredilecektir.

A. BELEDİYE ESKİ YASALARI ( 1 5 0 0 VE 3 0 3 0 S. II Alt İMİ. Ali) VE SOSY/IL HİZMET

Türkiye'de modern belediyeciliğin doğmasına ekonomik ve si-


yasi nedenler yanında, göçle gelen nüfusa hizmet sunuhnası
ve savaş]kr sonucunda birçok temel1 ihtiyacın karşılanması gibi
birçok neden 'sayılabilir. Özellikle kıyı bölgelerde limanların ti»-
caretle beraber önem kazanması belediyeciliği geliştirmiştin Ii>
man ticareti şehir nizamını ve hizmetlerini gerektiriyordu. Bu
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

gelişmeler Osmanlı belediyecilik sisteminin varlık nedenlerini


ortaya koyuyordu. Cumhuriyetin ilanından sonra 1930 tari-
hinde yürürlüğü giren 1580 sayılı Yasa ile ilk defa kamu kuru-
luşu olan belediyelere bakıma muhtaç kişilerin (yaşlıların) ko-
runması, yaşlı evleri yapma ve yönetme yükümlülüğü getirilmesi
üzerine, değişik illerde aceze evleri, güçsüzler yurdu, düşkünler
evi ve huzurevi adı altında yaülı yaşlı kuruluşlan açılmışür. Aynı
zamanda çeşitli dernekler, azınlıklar ve gerçek kişiler de yaşlı-
lara hizmet vermek amacıyla yatılı yaşlı kuruluşlan açmışlardır.
Türkiye Cumhuriyeti'nde belediyecilik önemli bir evrim ge-
çirmişse de ilk oluşum yıllanndaki yapısal özellikler genelde ko-
runmuştur. Cumhuriyet dönemindeki belediyecilik sistemi, esas
itibariyle 1930'lu yıllann başında çıkanlan bir dizi kanunla be-
lirlenmiştir. Cumhuriyetin ilanından 1930 yılına kadar geçen
dönemde Osmanlı sistemi genel olarak korunmuş ve buna ila-
veten belediyelerin mali yönden güçlendirilmesi şeklinde bazı
kararlar alınmışsa da kısa bir zaman sonra yapılan yasa değişik-
likleriyle belediyelerin mali imkânlannm azaltılmaya çalışıldığı
ve bunlann merkezi hükümete aktanldığı görülmektedir. Yeni
Cumhuriyet'le birlikte belediyelerin temel kanunu olan 1580
sayılı Yasa 1930 tarihinde kabul edilmiş ve bu yasada belediye-
lere verilen birçok hizmet sıralanmıştır.
Bu dönemde çıkartılmış olan en önemli kanun olan 1580
sayılı Belediye Kanununun hazırlanmasında beş ana ilke esas
alınmıştır. "Eşitlik" ilkesi, "serbestlik" ilkesi, "denetimin gerek-
liliği", "tek dereceli seçim" ve belediyelerin "hizmet alanlannın
genişletilmesi" esası getirilmiştir. Bu kanunla belediyelere bir-
çok alanda görevler verilmiş, belediyelerin büyüklüklerine göre
de farklılaşma sağlamak için bu görevleri "zorunlu" ve "isteğe
bağlı" görevler olarak ikiye ayırmıştır. İlerleyen tarihlerde 1580
sayılı yasada birçok değişiklikler yapılmıştır.
Ülkemizde tek parti döneminde kabul edilen 1580 sayılı
Belediye Kanununda toplam 76 maddede (eklerle birlikte 82
madde) belediyelerin görevlerini tek tek saymıştır. Bu 76 (ek-
lerle birlikte 82 madde) madde içinde belediyelerin karşılaması
Yerel Yönetimler ve Sosyal Hizmet 131

gereken "sosyal hizmet" alanlan ve alınacak tedbirler de yer al-


maktaydı. Bunlar; belediye vazifelerini öngören 15. maddede be-
lirtilmiştir. Bu sorumlulukları şu şekilde sıralayabiliriz:
Bırakılmış ve bulunmuş çocuklan, delileri, kazaya ve afete
uğrayanları koruyup gözetmek. (15.18)
Fakir ailelerin ikiz çocuklanna alelumun öksüz, fakir, kim-
sesiz çocuklara para, hekim, ilaç, yeme, içme, giyecek, bannma,
tahsil, terbiye cihetlerinden yardım etmek. Fakir hastalara mec-
canen7 bakmak, ilaç vermek, fakir cenazelerini meccanen kal-
dırmak, alil, işten aciz olup da bakacak kimsesi olmayanlara
bakmak. (15.34)
Yetimhane yapmak. (15.45)
Yersiz, yurtsuzlara iş bulmak, bunlardan garip olup çalışa-
mayacakları memleketlerine göndermek, kimsesiz kadın ve ço-
cuklan korumak. (15.48)
Ucuz belediye meskenleri yapmak. (15.68)
Fakirler için yatı evleri yapmak ve idare etmek. (15.69)
Muhtacin için iane sandıklan tesis ve idare etmek. (15.71)
Özürlülerin ulaşım ile sosyal ve kültürel amaçlı hizmetler-
den ücret almamak veya indirimli tarife uygulamak, belediyeye
ait ve belediye tarafından işletilen veya kiraya verilen büfeler,
otoparklar gibi işyerlerinin özürlüler tarafından işletilmesi ko-
nusunda kolaylık sağlamak. (15.81)
Halk için kütüphane ve okuma salonlan açmak.(15.33)
Gençler için mahallin ihtiyacıyla mütenasip stadyumlar te-
sis etmek ve işletmek. (15.54)
Belediye tiyatrosu, sineması, halk müzeleri, hayvanat ve ne-
batad bahçeleri yapmak ve idame etmek ve yaptınp işletmek.
(15.59)
Genç ve yetişkin özürlüler için meslek ve beceri kazandırma
kurslan, iş eğitim merkezleri açmak. (15.80)
1580 sayılı yasa belediyeleri merkezi hükümetin bir uzantısı
olarak kabul etmektedir. Böylece her şeyi merkezi yönetimin
denetimi ve kontrolü altında tutma mantığının bir yansıması

7 Meccanen: Ücretsiz anlamında kullanılmaktadır.


130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

kaçınılmaz olmuştur. Bu dönemde belediyeler karar alma süreç-


lerinde kaynak ve yetki kullanımlarında ve hatta haberleşmele-
rinde merkezi yönetimin sıkı bir kontrolü altındaydılar. Yine de
belediyelere Batılı anlamda diğer hizmeüer yanında sosyal ni-
telikli hizmetlerin de görev olarak verildiği görülmektedir. Bu-
rada sosyal hizmetler liste usulü ile böylece kendilerine verilen
ve belediyelerden istenilen görevler liste halinde teker teker sa-
yılmıştır. Ayrıca bu Belediye Yasası ile belediyelere ilk defa bu
kapsamda sorumluluk yüklenmiştir. 1930 şartlarında bu kanu-
nun ileriyi gören bir anlayışla hazırlandığı göze çarpmaktadır.
Daha sonra 1984 yılında 3030 sayılı KHK ile Büyükşehir be-
lediyeleri kurulmuştur. Bu düzenlemede sosyal nitelikli hizmet-
ler göze çarpmazken, zaten Büyükşehir belediyeleri hem 3030
sayılı düzenleme ile hem de 1580 sayılı Yasa ile yetkili olduk-
ları için bu çalışmaları bu tarihten sonra da yerine getirdiler.
O Kil UN A 1
1 0 7 3 SONHASI TOPLUMCU BELEDİYECİLİK

Türkiye'de de "beledî sosyalizme" benzer şekilde 4973 yıllarda


"toplumcu belediye", "demokratik belediyecilik", "sosyalist bele-
diyecilik" "yeni belediyecilik" gibi isimlerle adlandırılan beledi-
yecilik akımı geliştirilmiştir. 1930-1950'li yıllarda dar şehirleşme
yanında sınırlı toplumsal dönüşümün gözlendiği, lıiyerarşik-bü-
rdkratik belediyeciliğin hâkim olduğu yıllardır. 1950 sonrasında
hızlı bir şehirleşmenin başladığı yıllarla beraber köklü değişim
ve dönüşümler de yaşanmıştır
1973 mahalli seçimleri, Türkiye için özellikle yerel yönetim-
ler için dönüm noktası olmuştur. Bu yıllarda yerel ve ulusal dü-
zeyde farklı siyasal görüşlere sahip parti ve politikacıların siya-
set sahnesinde yer almasının getirdiği siyasal farklılaşma ortamı
içerisinde yerel yönetimlerin mali açıdan güçlendirilmesi gereği
üzerinde duruldu. Ayrıca vesayet denetiminin azaltılarak yerel
özgürlüğün ve özerkliğin önünün açılması sürekli gündemde tu-
tuldu. Bununla yerel inisiyatiflerin önünün açılması hedeflendi.
Çeşitli noktalardan kıpırdanmalarla başlayan yeni belediye-
cilik hareketi belli kazananlarla "yeni belediyeciliğin manifes-
tosu" diyebileceğimiz ilkeler oluşturdu. Bu yeni anlayışın temel
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

dinamikleri şunlardır; demokratik -katılımcı belediye, üretici


belediye, tüketimi düzenleyici belediye, kaynak yaratıcı özerk
belediye, birlikçi- bütünlükçü belediye.
Üretici yerel yönetim; Belediyeleri, bugüne dek içine hapse-
dildikleri pasif hizmet anlayışından, aktif, girişimci ve üretimci
anlayışa kavuşturacak bu ilkenin, demokratik belediyecilik dü-
şüncesi bağlamında, yerel yönetimlerin "aracı-edilgen" bir du-
rumdan kurtulmaları ve özellikle akçal bakımdan kendi ayak-
ları üzerinde durabilir hale gelmelerini hedefler. Bu yönüyle
de bu anlayışın, yerel yönetim tarihi içinde oldukça önemli bir
yeri vardır. Sosyal nitelikli hizmetler bağlamında belediyelerin
arsa ve konut üretmeleri, kentsel randan toplum yaranna kul-
lanabilmelerinin gereğinden bahsedildi. Bu düşünceden yola çı-
kılarak, belediyelerin o dönemde toplu konut yapımına başla-
dıklan görülmüştür (Çukurçayır, 2008: 32). Rant eğer topluma
yansımazsa sosyal maliyet, toplumun büyük kısmına, kazanç
ve rant ise toplumun sadece çok küçük bir kısmına yansıtıl-
mış olur. Toplum ve kamu yönetimleri tarafından üretilen ran-
tın da aynı şekilde topluma yansıması bu dönemde ilke olarak
benimsenmiştir.
Tüketimi düzenleyici belediye olarak tanınan bu hizmet il-
kesi ile yerel yönetimin bakışını ve ilgi açısını, yönetmekle yü-
kümlü olduğu belediye sınırlan dışına taşırmaktadır. Tüketi-
min belediyeler tarafından etkin bir düzenlemeyle ve denetime
bağlanması bir yandan şehirlerde yaşayan halkın yaşamını ko-
laylaştıncı, alım gücünü artıncı katkılar sağlarken, diğer taraf-
tan kırsal alanlardaki üreticilerin ürünlerinin değerlendirilme-
sine imkân sağlamış oldu. Belediyelerin vesilesiyle ayncalıklı
hizmet alanlan yaratılması önlenerek, tüketimin aracısız, sağ-
lıklı ve ucuz olması için kooperatifler kurulması da hedeflendi.
(Erim, 1990: 387).
Birlikçi- bütünlükçü belediye ilkesi ise belediyelerin kendi
aralannda işbirliği yapmalan, ortak çözümler aramalan ve daya-
nışmalannı sağlayan bir ilkedir. Birlik ve bütünlük, başanlı bir
belediyecilik için zorunluluktur. Zira ülke hızlı bir şehirleşme
Yerel Yönetimler ve Sosyal Hizmet 131

süreci içinde olmuştur. Bu durumun ortaya çıkardığı sorunları


belediyelerin kısıtlı imkânları ile çözmeleri mümkün değildir,
ayrıca bunun ötesinde tek tek her birimin kendi yaklaşımları ve
uygulamaları kaynak israfına yol açacaktır. Bu ilkeyle de karşı-
laşılan ortak sorunlar birlikte girişilecek bir "belediye hareketi"
ile yani birlikçi-bütünlükçü anlayışla sorunlar çözüme kavuş-
turulacaktır. (Erim, 387: 1990).
Kaynak yaraücı belediye ilkesi ise belediyeleri zorunlu olarak
kaynak üretmeye teşvik etmiştir. Zira belediyelerin yukarıdaki
ilkeleri uygulayabilmeleri için kaynağa ihtiyaçları vardı. Günün
büyük sorunlarından biri olan kaynak kıtlığı çemberini kırabil-
mek için belediyeler, kendi başlarına uygulayacakları bir "fiyat
mekanizması" ile kentte ve çevresinde oluşan rantların topluma
veya kamuya döndürülmesi ile "mahalli yönetim sektörü" an-
lamında bir halk katılımı ile kredi almada tanınacak öncelikler
ve kolaylıklarla bunu sağlamayı hedefledi. Ayrıca belediyeler,
kendilerine terk edilebilecek belirli vergilendirme yetkileriyle
kaynak yaratabilecek konuma gelmiştir. (Erim, 1990: 387).
Toplumcu belediyecilik anlayışı belediye hizmetlerinin ru-
hunda vardır. Bu anlayışla belediyecilikte sosyal adalet, halk
katmanlarının karar alma süreçlerine dâhil edilmesi ve vesayet
sorununu aşmak için "yerel yönetim değil, yerel hükümet" il-
kesini benimsemiştir. (Çukurçayır, 2008: 31) Batı ülkelerinde
1945'lerde gelişen toplumcu belediyecilik, Türkiye'de 1973 yı-
lında kapsamlı bir şekilde ortaya konulmuştur. Yerel yönetim
ve demokrasi ilişkisi en gerçekçi ve sağlam şekilde bu yıllarda
ortaya konulmuştur. Yine bu yıllarda toplumcu belediye ve ye-
rel yönetim/demokrasi ilişkisi toplumsal olarak kabul görmüş
ve benimsenmiştir. 1973'lü yıllarda ortaya çıkan toplumcu be-
lediyecilik deneyimi, bir yandan katılımcılık, diğer yandan et-
kinlik ve verimlilik ilkelerinin birlikte işlevselleştiği ve birlikte
yürütüldüğü belediyecilik örnekleridir.
Konut alanından (İzmit Yeniyerleşme'ler, Ankara Batıkent),
halk pazarlarına, tanzim satış yerleri, ekmek fabrikaları, mesleki
eğitim, kültür merkezlerine kadar birçok ilk ve öncü uygulama
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

örnekleri bu dönemde ortaya konulmuştur. Düzenleyici ve yön-


lendirici kooperatifler, şirketler, mahalle kurulları vb. katılımı
sağlayıcı anlayışın ve üretici belediye anlayışının sonuçlandır.8
Belediyeler bu alanlarda daha önce görülmediği şekilde beledî
hizmetler üretmiştir. Türkiye'de de "beledî sosyalizmi", "top-
lumcu belediyecilik" tecrübelerinin ile başlayan sosyal beledi-
yecilik anlayışı zaten belediyelerin sosyal alanda nitelikli işler
yapmasına neden olmuştu. Türkiye'de belediyelerin en kap-
samlı sosyal uygulamalan, "toplumcu belediye" anlayışı ile or-
taya çıkmıştır. Burada temel amaç, yerel nitelikli hizmetlerin
yerel yönetimlerce yerine getirilmesinde merkezi yönetim yü-
künün en aza indirilmesi düşüncesidir.9 Bu da üretici, kaynak
yaratıcı, birlikçi, çalışanlan kollayan ve koruyan belediye gibi
ilkeler bu anlayışı belirlemiştir.
Sonuç olarak bu anlayışlar; "geniş halk yığmlannın çıkar-
lanna öncelik tanıyan demokratik belediye, halkın bütün dü-
zeylerde kararlann alınmasına, yürütülmesine ve denetlemesine
katıldığı, kamu mal ve hizmetlerini doğrudan üreten, kentlerde
oluşan tekelci ve kurumsal randan kıran ve bunlan topluma
aktaran, kentsel tüketimin aracısız, ucuz ve sağlıklı yapılabil-
mesini sağlayan ve kaynak yaratabilme olanaklannı genişleten,
üretici, tüketiciyi koruyucu ve kaynak sağlayıcı belediyeyi he-
deflenmiştir.
Belediyeler arasında işbirliğini geliştiren, ortaklaşa çözüm
arama ve dayanışmadan yana, belediyecilik hareketini genel
ülke sorunlanndan ve geniş halk yığınlannm hareketinden so-
yudamayan birlikçi ve bütüncül belediyeyi" ifade eder.10
Alada, bu dönemde merkez-yerel çekişmesine paralel ola-
rak yerel kesimin, 1961 Anayasasının getirdiği ekonomik, sos-
yal ve siyasal haklar temelinde örgütlenmiş örgütlü kesimin,

8 Selahattin Yıldırım, Yerel Yönetim ve Demokrasi, Türk Belediyeciliğinde 6 0


Yıl, 1ULA-EMME, Ankara, 1 9 9 0 , s. 2 7 - 2 8 .
9 Ruşen Keleş, Yerinden Yönetim ve Siyaset, Cem Yayınları, İstanbul, 2 0 0 0 ,
s.37.
10 MBB, Belediyeler ve Kent Sorunları Dergisi, S.20-25, 1977, s. 14.
Yerel Yönetimler ve Sosyal Hizmet 131

özellikle emek kesiminin talepkâr olduğunu belirtir.11 Bunun


sonucunda ise merkezi yönetimlerin vesayeti altında kısıdan-
mış, sıkıştırılmış olan yerel yönetimler, alttan gelen örgüdü ta-
leplerin desteği ile güçlenmiş ve yerel halkın birçok gereksini-
mini karşılar olmuştur.
Kentsel hizmederin, aracısız, ucuz vasıtalarla ve amaçlanan
hedeflere uygun şekilde vatandaşa ulaştınlması bu yıllarda hedef-
lendi. 1990'lı yıllarda ortaya çıkan sosyal belediyecilik anlayışı-
nın temeli esasen bu dönemin toplumcu belediyecilik deneyimi
ile bir dereceye kadar paralellik arz etmektedir (Kesgin, 2012).
Toplumcu belediye, yerel kamu randarından yalnız rant ya-
ratıcıların değil tüm toplum kesiminin yararlanması gereğine
dayanır. Bu görüşe göre, belediye kaynak üretici ve yaratıcı ol-
malıdır (Keleş, 2000). Bu anlayışa göre;
Yönetsel açıdan eşidikçi, demokratik ve katılımcı bir yapıya
ve anlayışa sahip olmalıdır.
Öncelikle rantı değil, nitelikli, yeterli ve eşit hizmet üreti-
mini amaçlamalıdır. Kente dair değerlere, kentsel tarihi dokuya
ve çevreye yönelik zararları, kente karşı suç olarak görüp, ge-
reğini yapmalıdır.
Kamu yaran taşımayan yatınm ve harcamalar yapmamalıdır.
Her aşamada, yönetimin her kademesinde açıklık ve dene-
timi esas almalıdır.
Kentte yaşayanlan "müşteri" değil, yurttaş olarak gören bir
bakış açısıyla, yerel kamusal hizmetlerden eşidik ve hakçalık
temelinde her kesimin yararlanmasını sağlamalıdır.
Koruyucu sağlık hizmetlerini temel alan, parasız sağlık ve
sosyal hizmet uygulamalannı hayata geçirmelidir.
Özellikle emekçi sınıflann yaşadığı bölgelerde, kentsel dönü-
şümün siyasal ve sosyal bir dönüşüm olması gereğinden hare-
kede, bu bölgelerde kültür ve dayanışma evleri oluşturulmalıdır.
Yaşlılar için özel programlar geliştirmeli, sağlıklı yaşlanma-
nın koşullannı yaratmalıdır.

11 Adalet Alada, Dünden Bugüne Türkiye'de Yerel Yönetimler ve Seçimler Üzeri-


ne Notlar, Kent Gündemi, Ocak 2 0 0 4 , s.26.
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

Engelliler için, sağlığın sosyal belirleyicilerinden hareketle,


toplumcu bir bakış açısıyla sosyal hizmet uygulamalarını ge-
liştirilmeli, bu noktada belediyeler ortamındaki proje, uygu-
lama ve hizmetlerde engelliler için pozitif ayrımcılık yapmalıdır.
Özelleştirme uygulamalanna karşı, planlı ve kamusal yaran
öne çıkaran çalışmalara ağırlık vermelidir.
Sağlıklı bir kent ortamı için, uluslar arası dayanışmayı ön-
gören proje ve uygulamalan temel almalıdır.
Belediye Meclisleri ile eşgüdüm içinde çalışacak, kent kon-
seyleri gibi yapılan oluşturulmalıdır.
Bu belediyecilik anlayışının temel felsefesini oluşturmuştur.
(Yıldınm, 1990 ve Erim, 1990)
Yıldmmın da (Yıldınm, 1990: 25) belirttiği gibi yerel yöne-
timler "toplumcu belediyeciliğe" kadar merkeziyetçi, içe dönük,
edilgen bir yapıyı ifade ediyordu. Bu durum onlann aldığı ta-
rihsel mirasa da uygundur.
1980 yıllanndan önce özellikle merkezi hükümetler piyasa
ilişkileri ile refah uygulamalan arasında dengeli dağılımı sağ-
lamış, merkezi yönetimler piyasa içinde farklı gruplann çıkar-
lannı uzlaştırarak meşruiyet sağlamıştır. Bu tarihten sonra ise,
"uzlaşma alanı" sürekli daraltılmış refahı kitlelere yayma kay-
gısı yerini özel çıkar gruplannın servetini attırma politikasına
bırakmıştır (İslamoğlu, 2002: 20-21).
1980'li yıllardan sonra kenderin de girişimci ve işletmeci
yönü keşfedildi. Kentler uluslararası sermaye hareketlerini
kendi mekânına çekebilmek için kıyasıya yanşa girdiler.12 Or-
tak tüketime konu olan kentsel hizmetlerin önemi ikincilleşir-
ken bunun yerine yerel güçler sermaye hareketlerinin akışın-
dan yararlanmak ve akışı kendi mekânına doğru çekmek için
var güçleri ile rekabete girişmeleri sonucunda sosyal olana daha

12 Şengül (2001) Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kentleşmeyi; I. Dönem u/us dev-


letin kentleşmesi süreci (1923-1950), 11. Dönem emek gücünün kentleşmesi
(1950-1980) , III. Dönem ise, sermayenin kentleşmesi (1980 sonrasında) ola-
rak görmektedir. Gerçekten finans kapitalin özellikle küresel kent merkezleri-
ni ve diğer büyük şehirleri kendisi için mekânlar olarak seçtiklerini görmekte-
yiz.
Yerel Yönetimler ve Sosyal Hizmet 131

az önem verilmeye başlandı. Merkezi yönetimin azalan işlevine


denk olarak kentler daha çok ekonomik işlevleri ile öne çık-
maya başladı. Sermaye kesimine sağladığı fırsadarla kentler çe-
kiciliklerini arttırma yarışma girdiler.

B. CUMHURİYET DÖNEMİNDE KÖYLER

1924 tarihli Köy Kanunu Cumhuriyetin ilk yerel yönetim ka-


nunudur. Bu tarihte köy muhtarlıklanna tüzel kişilik verilmiştir.
Köylere de Köy Kanunu bağlamında sosyal ve sağlık görevleri
ile sosyal yardım görevleri verilmiştir (Keleş, 2000). Özellikle
isteğe bağlı görevler kısmında sosyal nitelikli işler ağır basmak-
tadır. Madde 14 ile köye, "köyde bir çamaşırlık yapmak, hamam
yapmak, pazar ve çarşı yerleri yapmak, köyün ihtiyacını kendi
içinde karşılamak ve belli meslek dallarını geliştirmek" gibi gö-
revler verilmiştir. Köyde sağlık işlerine bakmak üzere bir sağlık
korucusu bulundurmak, yok ise vilayet veya kaza merkezinde
açılacak sağlık derslerine adam göndererek yetiştirmek suretiyle
köyde istihdam etmek gibi işler verilmiştir.
Köyün nüfusu için üst sınır 2.000'di. Belediye Yasası 5393/4
bu sınırı belirlerken üst sının arttırmıştır. Bir yerin belediye ol-
ması için 5.000 nüfus alt sınır getirilmesiyle köy standardı art-
mıştır. Bundan dolayı köy nüfusunun artacağını söyleyebiliriz.
Böylece köylerin kapsam alanı ve hükmettiği nüfus alanı da
artmış olacaktır. Bununla birlikte kentleşmenin artacağı gerçe-
ğinden hareketle köylerin önemi sürekli azalmaktadır. Bu bağ-
lamda köylerin hizmetlerinden ziyade belediye mekanındaki
uygulamalar önem kazanmaktadır.
IV. GİİIUİMİİZDE BELEDİYELER VE İ M YAL
İ İ I I E ! f K 1 l 1E ."SMiaYllYASIllIÖ

Bu bölümde uygulanmakta olan son dönem'belediye yasaları


çerçevesinde Bıtyükşehiı belediyeleri İle diğer belediyelerin sos-
yal hizmet ve sosyal yardım görevlerine değinilecektir. Burada
kanurilarm verdiği göreVler yanında belediyelerin uygulamala-
rından da bahsedilecektir.

A. 5 2 1 0 SAVIL! K A M I N A GÖRE BÜYÜKŞEIİİR BELEDİYELERİ VE SOSYAL HİZMET

5216'SayılıBüytlkşehir Bdediyesi Kanunu, I0i07.2004 tarihinde


kabul edilmiş ve 25531 sayılı resmi gazete ile 23,07.2004 tari-
hinde İlan edilereik yürürlüğe girmiştir. Türkiye'de belediyelerin
sosyal hizmet ve sosyal yardım ala mndaki hizmetlerinden yarar-
lanarilar arasında, kadırilar, yaşlılar, engelliler, çocuklar, gençler,
yoksullar ve tqpilumdaki diğer kesimler yer almaktadır. Kanu-
nun 7. maddesi ıl. fıkrasının v bendiyle Büyükşehir belediyeleri:
"Sağlik merkepleri, hastaneler, gezici sağlık üniteleri ile yetişMim-
ler, yaşlilar, engelliler, kadınlar, gençler ve çocuklara yönelik
her türlü sosyal ve kültürel hizmetleri yürütmek, geliştirmek
ve bu amaçla sosyal tesirler kurmak, meslek ve beceri kazandırma
kursları açmak, imletmek ve işlettirmek; bu hizmetleri yürütürken
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

üniversiteler, yüksek okullar, meslek liseleri, kamu kuruluşlan ve si-


vil toplum örgütleri ile işbirliği yapmak",
7. maddenin 2. fıkrasının d bendiyle de, Büyükşehir ilçe ve ilk ka-
deme belediyelerine; "Birinci fıkrada belirtilen hizmetlerden; "...yaşlı-
lar, özürlüler, kadınlar, gençler ve çocuklara yönelik sosyal ve
kültürel hizmetler sunmak; mesleki eğitim ve beceri kursları
açmak..." görev, yetki ve sorumluluğu verilmiştir. Büyükşehir bele-
diyelerinin sosyal hizmet ve yardım nitelikli görevleri de maddenin
7. madde (n) bendinde "Gerektiğinde mabet 13 , sağlık, eğitim
ve kültür hizmetleri için bina ve tesisler yapmak, kamu ku-
rum ve kuruluşlarına ait bu hizmetlerle ilgili bina ve tesisle-
rin her türlü bakımını, onarımım yapmak ve gerekli malzeme
desteğini sağlamak,
Kanun'un 24. maddesinin (j) fıkrasında dar gelirli, yoksul,
muhtaç ve kimsesizler ile özürlülere yapılacak sosyal hizmet
ve yardımlar belediye bütçesinden yapılacak giderler arasında
sayılmıştır.
5216 Sayılı Kanunun ilçe ve ilk kademe belediyelerinin görev ve
yetkilerinin sayıldığı kısımda " Birinci fıkrada belirtilen hizmetlerden
775 sayılı Gecekondu Kanununda belediyelere verilen yetkileri kul-
lanmak, otopark, spor, dinlenme ve eğlence yerleri ile parklan yap-
mak; yaşlılar, özürlüler, kadınlar, gençler ve çocuklara yönelik
sosyal ve kültürel hizmetler sunmak; mesleki eğitim ve beceri
kursları açmak; sağlık, eğitim, kültür tesis ve binalarının ya-
pım, bakım ve onarımı ile kültür ve tabiat varlıklan ve tarihî do-
kuyu korumak; kent tarihi bakımından önem taşıyan mekânlann ve
işlevlerinin geliştirilmesine ilişkin hizmeder yapmak"14 (5216/7/c,v,d)
görevleri arasında sayılmıştır.
Bütçede yoksul ve muhtaçlar için ayrılan ödeneği kullan-
mak, özürlülerle ilgili faaliyetlere destek olmak üzere özürlü

13 ( 3 ) 12/11/2012 tarihli ve 6 3 6 0 sayılı Kanunun 7 nci maddesiyle, bu bentte


yer alan "Gerektiğinde" ibaresinden sonra gelmek üzere "mabetler ile" ibaresi
eklenmiştir.
14 ( 1 ) 3/7/2005 tarihli ve 5 3 9 3 sayılı Kanunun 8 5 inci maddesiyle bu bende,
"belirtilen hizmetlerden" ibaresinden sonra gelmek üzere " 7 7 5 sayılı Gece-
kondu Kanununda belediyelere verilen yetkileri kullanmak," ibaresi eklenmiş
ve metne işlenmiştir.
Yerel Yönetimler ve Sosyal Hizmet 131

merkezleri oluşturmak."(5216/18/m) da Büyükşehir Belediye baş-


kanının görevleri arasında sayılmıştır. Ek Madde 1- (Ek: 1/7/2005-
5 3 7 8 / 4 0 md.)
Büyükşehir belediyelerinde özürlülerle ilgili bilgilendirme,
bilinçlendirme, yönlendirme, danışmanlık, sosyal ve mesleki re-
habilitasyon hizmetleri vermek üzere özürlü hizmet birimleri
oluşturulur. Bu birimler, faaliyetlerini özürlülere hizmet ama-
cıyla kurulmuş vakıf, dernek ve bunlann üst kuruluşlarıyla iş-
birliği hâlinde sürdürürler.
Belediye Kanunu, belediyelerin yerel halkın ihtiyacı olan hiz-
metlerin ya belediye tarafından yapılmasını ya da yapılmasının
sağlanmasını düzenlediği görülmektedir. Bu arada hizmetlerin
yerine getirilmesinde önceliğin "belediyenin mali durumu ve
hizmetin ivediliği" dikkate alınarak belirleneceği yasada vur-
gulanmaktadır.
Bu düzenleme ile 1580 sayılı yasada sadece "liste ilkesi" uy-
gulanırken, yeni düzenleme ile belediyelerin görevlerinin belir-
lenmesinde "genel yetki ilkesi"nden yararlanılabilecektir" (Er-
yılmaz, 2002: 136-137). Ayrıca hizmet sunumunda da özürlü,
yaşlı, düşkün ve dar gelirlilerin durumuna uygun yöntemler
uygulanacağı da yasada belirtilmektedir.
5216 sayılı Kanundaki bu düzenleme Büyükşehir belediye-
lerine özellikle çocuklara, gençlere, engellilere ve yaşlılara yö-
nelik sosyal yardım ve sosyal hizmet uygulamalarında aktif rol
oynamalarına imkân vermiştir. Bu yasa, sosyal yardım ve sos-
yal hizmet alanında merkezi hükümet dışında da Büyükşehir
belediyelerini ciddi bir uygulayıcı haline getirmiştir. Belediyeler
bu amaçlan gerçekleştirmek için birçok hizmeti devreye sok-
muştur. Büyükşehir belediyeleri çocuklara, gençlere, kadınlara,
yaşlılara, engellilere, yoksullara ve risk gruplanna karşı birçok
hizmeti sunmaktadır. Kreşler, yuvalar, yaygın eğitim hizmetleri,
gençlik merkezleri, meslek edindirme kurslan, eğitim ve da-
nışmalık hizmetleri, koruyucu hekimlik eğitimi ve hizmetleri,

15 Genel yetki, kanunlarla belediyelere yasaklanmayan tüm hizmetleri sürdüre-


bilirken; yeki ilkesi ile belediyeler ancak yasama organının açıkça yetkilendir-
diği faaliyetleri yapabilmektedir.
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

kadın sığınma evleri, güçsüzler yurdu, huzur evleri, özürlüler


için temel eğitim de dâhil olmak üzere eğitim faaliyetleri, mes-
lek edindirme ve beceri kazandırma çalışmaları, hobi ve eğ-
lence faaliyetleri, özürlüler merkezi, risk altında olan gruplara
yönelik- tinerci çocuklar, sokak çocuklan, sokakta çalışan ço-
cuklar- psikolojik destek ve meslek edindirme kursları vb. bir-
çok faaliyet sağlamak ve birim oluşturmak belediyelerin sosyal
nitelikli hizmetlerini oluşturmaktadır. Belediyelere sosyal nite-
likli verilen görevler yanında, bu birimler kendi ihtiyaçlanna
göre bu hizmetleri çeşitlendirmekte ve araziye uyarlamaktadır.
Belediyelerin istihdama yönelik görevlerini ifade eden mes-
lek edindirme kursları açma görevi vererek yerel ya da ulusal
istihdama katkı sağlamaktadır. Meslek ve beceri kazandırma
kurslan hem toplumsal katılımı sağlamada hem de nitelik ka-
zandırmada önemli bir işlev görmektedir. Meslek ve beceri ka-
zandırma bağlamında bu kurslardan daha çok çalışmayan ka-
dınlar, işsizler ve öğrenciler hizmet almaktadır.
Belediyeler, kendi sınırlan içerisinde yaşayan birey, aile ve
topluluklann üç ayn kaynaktan gelen sorunlanyla yakından il-
gilenmek durumundadır: Temelde toplumsal sistemin işleyişin-
den ve yapısından kaynaklanan ve özellikle büyük şehirlerde
acil müdahaleyi gerektirecek boyutlara ulaşan yoksulluk, işsiz-
lik, dilencilik, suçluluk ve benzeri sorunlar; belediyelerin kendi
hizmet alanlan içinde meydana gelen afetlerden dolayı zarar gö-
ren birey ve ailelerin karşılaştıktan sorunlar ve insanın doğuş-
tan ya da sonradan gelen ve çevresel koşullann da etkisiyle so-
mutlaşan çocuk, yaşlı ve engellilerin karşılaştıklan sorunlardır.
Günümüzde "sosyal belediyecilik" olarak adlandırdığımız
uygulamalar, işte bu üç kaynaktan gelen sorunlann çözümüne
ilişkin çabalara ilişkin olup, temelde sosyal hizmetler ve sosyal
yardımlardan oluşmaktadır. Belediyelerce sunulan sosyal hiz-
metlerin çeşitleri, yoğunluğu, kalite ve etkinliği belediyelerin
büyüklüğüne, sahip olduğu kaynak ve nitelikli personel duru-
muna, hizmet sunulan toplumun gelişmişlik düzeyine, yapı ve

J
Yerel Yönetimler ve Sosyal Hizmet 131

özelliklerine göre değişmekle birlikte, bu hizmetlerin başlıca-


ları hizmetlerden yararlanan gruplara göre şöyle özetlenebilir:
Çocuklara yönelik olarak; eğitime katkıda bulunulması, ye-
terli beslenmeye yönelik katkı sağlanması, sokak çocuklannın
rehabilitasyonu için çalışmalar yapmak, kreş hizmetleri, koru-
yucu sağlık hizmetleri ve çeşitli sosyal-kültürel faaliyetler ger-
çekleştirilmesi,
Gençlere yönelik olarak; kötü alışkanlıklar ve madde bağım-
lılığının önlenmesi, meslek edindirme eğitimi, iş edindirme ça-
lışmalan, gençlik merkezleri kurulması, eğlence ve spor alanlan
yapılması, çeşitli sosyal-kültürel faaliyetler gerçekleştirilmesi,
Yaşlılara yönelik olarak; kurum bakımı, sağlık yardımı, tek-
nik malzeme sağlanması ve ihtiyaca yönelik mekânsal düzen-
lemeler, gıda, giyim, yakacak ve ulaşım hizmetlerinden yarar-
lanmaya yönelik ayni ve nakdi yardımlar, çeşitli sosyal-kültürel
faaliyetler gerçekleştirilmesi,
Özürlülere yönelik olarak; fizik tedavi ve rehabilitasyon
merkezlerinde tedavi ve bakım hizmetleri, günlük yaşamı ko-
laylaştırmaya yönelik mekansal düzenlemeler, teknik malzeme
yardımı, gıda, giyim, yakacak ve ulaşım hizmetlerinden yarar-
lanmaya yönelik ayni ve nakdi yardımlar, meslek ve iş edin-
dirme kurslan, çeşitli sosyal-kültürel faaliyetler,
Yetişkinlere ve muhtaç ailelere yönelik olarak; ayni ve nakdi
yardımlar, fakir ve çok çocuklu aileleri desteklemeye yönelik yar-
dımlar, aile eğitim merkezleri yapımı gibi hizmetler, sayılabilir.
Bununla beraber, bazı hizmetler de doğası gereği birden
fazla toplumsal kesimin aynı anda yararlanacağı hizmetler ola-
bilmektedir. Örneğin, "meslek ve beceri kazandırma" kurslan;
toplumun çalışmayan, çalışamayan veya çalışıp da bir meslek
veya sanatı öğrenmek isteyen kesimlerinin tümüne birden hiz-
met vermektedir.
Bu bağlamda ev hanımlan, genç kızlar, işsiz gençler ve engel-
liler bu tür etkinliklere katılıp bir meslek veya beceri kazanabil-
mektedir. Bu kurslara devam edenler hem yeni mesleklerinden
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

gelir elde edebilmekte, hem de yeni bir sosyal çevreye katılıp


sosyalleşebilmektedirler.
Büyükşehir belediyeleri için 5216 sayılı kanununa ve 5378
sayılı kanunla eklenen "Ek madde 1" ile özürlülerle ilgili bilgi-
lendirme, bilinçlendirme, yönlendirme, danışmanlık, sosyal ve
mesleki rehabilitasyon hizmetleri vermek üzere özürlü hizmet
birimleri oluşturulması, bu birimlerin faaliyetlerini, özürlülere
hizmet amacıyla kurulmuş vakıf, dernek ve bunlann üst kuru-
luşlarıyla işbirliği halinde sürdürmeleri öngörülmüştür. Bu çer-
çevede "Büyükşehir Belediyeleri Özürlü Hizmet Birimleri Yönet-
meliği" 2006 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir. Ayrıca 5378 sayılı Özürlüler Kanunu ile Büyükşehir
belediyeleri ve belediyeler, şehir içinde kendilerine sunulan ya
da denetimlerinde olan toplu taşıma hizmetlerinin özürlülerin
erişilebilirliğine uygun olması için gereken tedbirleri 2012 yı-
lına kadar almakla ve mevcut özel ve kamu toplu taşıma araç-
larını özürlüler için erişilebilir durumuna getirmekle görevlen-
dirilmişti. Bu süre üç yıllığına uzatılmıştır.
Bu yasalar belediye faaliyeti olarak görülen sosyal yardım
ve sosyal hizmetler de sivil toplum örgütlerinin ve özel sektö-
rün katkısını almaya yönelik düzenlemelerdir. Bu düzenleme-
lerle hem kamunun bu tür hizmetlerde yükünü azaltmak hem
de siyasal ve sosyal katılım ilkelerini devreye koyma hedefini
içermektedir.
Büyükşehir belediyeleri sosyal hizmet konusunda diğer be-
lediyelere göre daha kapsamlı ve daha büyük hizmetleri sun-
maktadır. Ayrıca diğer kendi sınırlarında tüm il sınırına hitap
eden çalışmalar yaparken, diğer taraftan kendi sınırlan içinde
koordinasyon ve eşgüdümü yerine getirmektedir. Böylece Bü-
yükşehir belediyeleri ilçe ve diğer belediyelere göre daha geniş
ve kapsamlı sosyal sorumluluklan yerine getirmektedir. Ay-
nca sorunlann kökenine inip, koruyucu önleyici hizmetleri de
daha kolay ve kapsamlı bir şekilde yerine getirmektedir. Böy-
lece belediyeler çocuklann, kadınlann, gençlerin, engellilerin
Yerel Yönetimler ve Sosyal Hizmet 131

ve yaşlıların ve ailenin sosyal sorunlarının kökenine inip, on-


ları önleme ya da hafifletmeyi sağlayabilir.

B. 5 3 9 3 S. KANUNA GÜRE BELEDİYELER VE SOSYAL HİZMET

Büyükşehir dışındaki belediyelerin yetki, görev ve sorumluluk-


larını belirleyen bu yasa aynı zamanda Büyükşehir belediyeleri
için de 5216 sayılı Yasa'da belirtilmeyen konularda uymak zo-
runda olan mevzuat olması nedeniyle önemlidir.
5393 Sayılı Belediye Kanunu, 03.07.2005 tarihinde kabul
edilmiş ve 25874 sayılı resmi gazete ile 13.07.2005 tarihinde
yayımlanarak yürürlüğe gitmiştir. Kanunun 3. bölümünde, be-
lediyelerin görev, yetki ve sorumluluklan düzenlenmiştir. Kanu-
nun 14. Maddesinde belediyelerin görevleri düzenlenmektedir.
Mahalli müşterek nitelikte olmak şartıyla, belediyeler sos-
yal hizmet ve yardım, meslek ve beceri kazandırma hizmetle-
rini yapma veya yaptırma, Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu
100.000'i geçen belediyeler için kadınlar ve çocuklar için ko-
ruma evleri açma (madde 14/a),16

16 6 3 6 0 s. Kanunun kitap yayınladığı tarihte, Cumhurbaşkanı tarafından onay-


lanmış ve Resmi Gazetede yayınlanmıştı. Yine de muhalefet Anayasa Mahke-
mesine iptal davası açmıştı. Bu yüzden metin de işlenmeyip, dipnota atılmış-
tır.
Belediyenin görev ve sorumlulukları
5 3 9 3 s. Kanun Madde 14- (Mülga son cümle: 12/11/2012-6360/17 md.) (...)
(Ek cümleler: 12/11/2012-6360/17 md.) Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu
100.000'in üzerindeki belediyeler, kadınlar ve çocuklar için konukevleri aç-
mak zorundadır. Diğer belediyeler de mali durumları ve hizmet önceliklerini
değerlendirerek kadınlar ve çocuklar için konukevleri açabilirler, b) (...)
( 1 ) Devlete ait her derecedeki okul binalarının inşaatı ile bakım ve onarımını
yapabilir veya yaptırabilir, her türlü araç, gereç ve malzeme ihtiyaçlarını kar-
şılayabilir; sağlıkla ilgili her türlü tesisi açabilir ve işletebilir; mabetlerin yapı-
mı, bakımı, onarımını yapabilir; kültür ve tabiat varlıkları ile tarihî dokunun
ve kent tarihi bakımından önem taşıyan mekânların ve işlevlerinin korunma-
sını sağlayabilir; bu amaçla bakım ve onarımını yapabilir, korunması müm-
kün olmayanları aslına uygun olarak yeniden inşa edebilir. (Değişik ikinci
cümle: 12/11/2012-6360/17 md.) Gerektiğinde, sporu teşvik etmek amacıyla
gençlere spor malzemesi verir, amatör spor kulüplerine ayni ve nakdî yardım
yapar ve gerekli desteği sağlar, her türlü amatör spor karşılaşmaları düzenler,
yurt içi ve yurt dışı müsabakalarda üstün başarı gösteren veya derece alan
öğrencilere, sporculara, teknik yöneticilere ve antrenörlere belediye meclisi
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

Bu madde ile yerel ve ortak kamusal nitelikli sosyal yardım


ve sosyal hizmetler yanında beceri kazandırma hizmetlerini de
yapacağı hükme bağlanmıştır. Yine bu madde ile sosyal hiz-
met için önemli gruplardan olan çocuklar ve kadınlar için ko-
ruma evlerinin açılması özellikle kent merkezlerinde zorunlu
kılınmıştır.
Büyükşehir ve nüfusu yüz bini geçen kent merkezleri için
bu merkezleri zorunlu olarak gören yasa aksi durumu hükme
bağlamadığı için özellikle Büyükşehir belediyeleri dışında nü-
fusu yüz bini geçen belediyeler için koruma evlerinin yetersiz
olduğu ya da açılmadığı görülmektedir. Kadınlar ve çocuklar
için koruma evlerinin bahse konu olan merkezlerde kurulması
için yasanın yaptırım gücüne sahip olması gerekir.
Hizmet sunumunda engelli, yaşlı, düşkün ve dar gelirlilerin
durumuna uygun yöntemler uygulama ve Belediye hizmetle-
rinin, vatandaşlara en yakın yerlerde ve en uygun yöntemlerle
sunulması (madde 14/b), bir görev olarak verilmektedir. Bu da
yerel sosyal hizmetlerin niteliğini gösterme açısından önemli
bir düzenlemedir. Yerel yönetimlerin de en büyük avantajı olan
"halka yakınlık" ve onlara uygun uygulama yapılması halkın
da bu hizmetlere ulaşmasını kolaylaştıracak bir düzenlemedir.
Sosyal hizmetin ana hedef guruplarından olan engelli, yaşlı ve
yoksullara yönelik olarak bu kesimlerin kendi talepleri ve ih-
tiyaçlarına uygun olarak hizmet sunumunu esas alan bu fıkra
aynı zamanda bu hizmetlerin vatandaşlara en yakın yerde ve uy-
gun metodarla yapılmasını hükme bağlamıştır. Yerel yönetimler

karanyla ödül verebilir. Gıda bankacılığı yapabilir.


( 2 ) (Ek fıkra: 12/11/2012-6360/17 md.) Belediyelerin birinci fıkranın (b)
bendi uyarınca, sporu teşvik amacıyla yapacakları nakdî yardım bir önceki
yıl genel bütçe vergi gelirlerinden belediyeleri için tahakkuk eden miktarın
binde yedisini geçemez. (İptal ikinci fıkra: Anayasa Mahkemesi'nin 24/1/2007
tarihli ve E. 2005/95, K. 2007/5 sayılı Kararı ile. ) Hizmetlerin yerine getiril-
mesinde öncelik sırası, belediyenin malî durumu ve hizmetin ivediliği dikkate
alınarak belirlenir. Belediye hizmetleri, vatandaşlara en yakın yerlerde ve en
uygun yöntemlerle sunulur. Hizmet sunumunda özürlü, yaşlı, düşkün ve dar
gelirlilerin durumuna uygun yöntemler uygulanır.
Belediye meclisinin kararı ile mücavir alanlara da belediye hizmetleri götürü-
lebilir.
Yerel Yönetimler ve Sosyal Hizmet 131

vatandaşlara yakın kurumlardandır. Ayrıca bu madde, hizmeti


vatandaşın ayağına kadar götürmeyi de içerir. Bunun için be-
lediyeler özellikle "belediyeye ulaşma" sorunu yaşayan engelli,
yaşlı ve hastalar için sosyal hizmetleri bu kesimin daha da ya-
kınına götürmektedir. Evde bakım hizmetleri bu bağlamda de-
ğerlendirilmesi gereken hizmetlerdendir.
Ayrıca kanunun diğer maddelerinde sosyal hizmetlere ve
yardımlara ilişkin düzenlemeler yapılmıştır:
Bütçede yoksul ve muhtaçlar için ayrılan ödeneği kullanmak,
özürlülere yönelik hizmetleri yürütmek ve özürlüler merkezini
oluşturmak (madde 38/n),
Dar gelirli, yoksul, muhtaç ve kimsesizler ile özürlülere ya-
pılacak sosyal hizmet ve yardımlar belediye giderleri arasmda
yer alması (madde 60/i),
Sosyo-kültürel, sanatsal ve bilimsel etkinlikler için yapılan gi-
derler belediye giderleri arasında yer alması (madde 60/n),
Belediye ve mücavir alan sınırlan içinde kendisine, eşine veya
on sekiz yaşından küçük çocuklanna ait konum olmayan dar
gelirli kişiler ile afete maruz kalanlara arsa tahsisi yapabilmesi
(madde 69),
Belediyeler görev ve sorumluluklan alanına giren konularda,
(madde 75/c, a ve b),
Çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, say-
damlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yöne-
tim ilkelerini hayata geçirilmesi (madde 76),
Sağlık, eğitim, sosyal hizmet ve yardım hizmetleriyle, yaşlı-
lara, kadın ve çocuklara, özürlülere, yoksul ve düşkünlere yö-
nelik hizmetlerin yapılmasında beldede dayanışma ve katılımı
sağlamak, hizmetlerde etkinlik, tasarruf ve verimliliği arttırmak
amacıyla gönüllü kişilerin katılımına yönelik programlar uygu-
lanması (madde 77).
Böylece Belediye Yasası'nda belediyelere sosyal hizmet ve sos-
yal yardım niteliğinde önemli hizmetler verildiği görülmekte-
dir. Çocuk Merkezleri, Kadın Danışma Merkezi ve Sığınma Evi,
Gençlik Konukevi, aşevleri, afet yardımlan, Engelli Danışma
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

Merkezleri, Kültür Sanat ve Sosyal İşler, evlendirme, halk eğitim


kursları, gıda yardımları, sağlık hizmetleri, giysi, eşya ve mef-
ruşat yardımları, ayni ve nakdi yardımlar, gibi hizmetleri bele-
diyeler, kendi sorumluluk alanlarında yürütmektedir.
Yaşlıların kentin gündelik yaşamından soyutlanmadan yaşa-
yabilmesi için yerel yönetimlerin sağlayacakları başlıca hizmetler
şunlardır; fiziksel erişebilirliğin sağlanması, barınma ve dolaylı
gelir desteği, evde bakım hizmetleri, sağlık hizmetleri, gündelik
yaşama katılım organizasyonu yapmak ve huzurevleri açmak.
Büyükşehir belediyeleri muhtaç yaşlılar için kendi bünye-
sinde yaşlı hizmet birimi açarak, yardıma muhtaç yaşlılar için
ücretsiz muayene ve ilaç yardımı, gıda, yakacak, ücretsiz veya
indirimli ulaşım kartlarından yararlanmalarını ve evde bakım
gibi zaruri ihtiyaçları karşılamakla beraber; yaşlılara yönelik
boş zaman uğraşları, geziler, kamplar ve çeşitli sosyal etkinlik-
lerin düzenlenmesi gibi organizasyonlar düzenleyebilir. Bakıma
muhtaç yaşlılara da evde bakım hizmetleri verir.
Daha önce de belirtildiği gibi 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun
14. maddesinde ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu-
nun 7. maddesinde sosyal hizmet ve yardım hizmetlerini yap-
mak veya yaptırmak belediyelerin görevleri arasında sayılmak-
tadır. Belediyeler bu yetkiye dayanarak bir kısım hizmetleri ya
da sosyal hizmetlerin tamamını piyasaya gördürülebilir. Çünkü
yasa sadece yapma yükümlülüğü değil, yaptırabilme seçeneğini
de sunmaktadır. Bundan dolayı belediyeler gittikçe piyasa eli ile
sosyal nitelikli hizmetleri yerine getirmektedir.
Kent Konseyi Yönetmeliği'nin amaçlarını belirleyen 1. mad-
desinde Konsey, "sosyal yardımlaşma ve dayanışma" ilkelerini
hayata geçirmeye çalışmakla görevlendirilmektedir. Konseyin 6.
maddesinin ğ bendinde bu konu daha ayrıntılı bir şekilde ifade
bulmaktadır. "Çocukların, gençlerin, kadınların ve engellile-
rin toplumsal yaşamdaki etkinliklerini arttırmak ve yerel karar
alma mekanizmalarında aktif rol almalarını sağlamak" konse-
yin temel görevlerindendir. Konseyin "çalışma ilkelerini" be-
lirleyen 7. maddenin c bendinde de yine "sosyal yardımlaşma
Yerel Yönetimler ve Sosyal Hizmet 131

ve dayanışma" temel ilkeler olarak belirlenmektedir. Özellikle


Büyükşehir belediyelerinin daha eşgüdümlü bir çalışma ger-
çekleştirebilmek için doğrudan engelli bireylere yönelik hiz-
met vermek üzere merkezler kurdukları görülmektedir. Burada
toplumsal yardımlaşma ve dayanışmaya önemli bir atıf vardır.
Geleneksel ve muhafazakâr toplumlarda sosyal hizmetin ve
sosyal yardımın dayandığı en temel yapı aile ve yakın toplum-
sal çevredir. "Akrabamsı ilişkiler" olarak nitelendirilebilecek bu
yapılar sosyal yardımlaşma ve dayanışma için olmazsa olmaz-
lardandır. Bunun nasıl sağlanacağına yönelik bir hüküm olma-
masına rağmen genel bir ilke olarak belediyelerin bu amaçla
yaptıkları çalışmalar için hareket noktası "yardımlaşma ve
dayanışma"nm teşvik edilmesidir.
Yerel yönetimlerin demokratik katılımın ilk basamakları ol-
duğu ve yerel sosyal ihtiyacı karşılayan temel birimlerden olduk-
ları düşünüldüğünde engellilere hizmet sunmada belediyelerin
gittikçe önem arz etmekte olduklan görülebilir. Yerel yönetimle-
rin özellikle belediyelerin 5378 sayılı Özürlü Yasası bağlamında
ve diğer mevzuatlarla engelli haklarını geliştirme ve engellileri
sosyal yaşama dâhil etme konusunda yapacaklan da özel önem
arz etmektedir. Belediyelere fiziki mekânı engelli lehine düzen-
leme sorumluluğu veren ve bu konuyu takvime bağlayan 5378
sayılı Kanun bağlamında, engellilerin ulaşım haklan, istihdam
imkânlan ile bireysel, sosyal ve ekonomik dışlanma ihtimalleri
arasında yerel yönetimlerin sorumluluklan, yerel sosyal poli-
tika açılanndan önem kazanmaktadır.17
Belediyeler gün geçtikçe merkezi hükümetlerin yanında te-
mel olarak engelli lehine sosyal politikalan uygulayan birim-
ler olmakta, bu bağlamda gelecekte yerel yönetimlerin, engelli-
lere dönük bu politikalan planlama, denetleme ve uygulamada
daha da önemli aktör olacağı görülmektedir. Aynca hizmetlerin

17 Temmuz 2012'e kadar belediyelere sorumluluk yükleyen bu düzenleme ile


fiziki mekanın bu birimler tarafından engellilerin kullanımına hazır hale geti-
rilmesi istendi. Uzatılması beklenen bu süre 2 0 1 2 yılında tekrar üç yıl uzatıl-
dı.
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

doğrudan engellinin bulunduğu yere götürülmesi de büyük


önem taşımaktadır.
Yine ulaşım sorunları ve engellinin hareket yeteneğindeki
kısıtlılık nedeniyle, sosyal ve ekonomik hayata katılmaları zor-
laşmaktadır. Bu engeller var oldukça bu insanların sosyal statü
geliştirmeleri daha zor olacaktır. Kentsel düzenlemeler, alt ge-
çitler üst geçitler, bina düzenlemeleri ve yollara uyancı işaret-
ler konulması ve kaldırımların bu insanların kullanabileceği şe-
kilde düzenlenmesi gerekmektedir.
Belediyelerin ve il özel idarelerinin imkân ve şartlarının art-
masına rağmen yeterince bu hizmedere dönük kaynak aktarıl-
dığı söylenemez. Çünkü bu birimlerin sosyal yardım ve sos-
yal hizmet nitelikli hizmet sunmaları bütçeden ayrılan ve daha
önceden belirlenen miktar ve paylar üzerinden belirlenir. Mer-
kezi hükümete göre yerel yönetimlerin bütçelerinde daha ön-
ceden belirlenmeyen ve gösterilmeyen parayı kullanmalan söz
konusu olamamaktadır. Merkezi hükümet ise önce harcamayı
sonra onun bütçesini oluşturmaktadır.
Sosyal'belediyedliğin işlevlerini; sosyalleştirme, sosyal kontrol ve
rehabilitasyon; yörilendirtne, kılavuzluk ve rehberlik etme; yar-
dım etme, dar gdidiyi ve mağduru gözetme ile sosyal yatırım
şeklinde.gruplandırmak mümkündür.
Sosyalleştirme, sosyal kontrol ve rehabilitasyon; kişinin top-
lııtnda genelde yaşadığı kültürel ve sosyal ortamın kendisinden
'beklediği şekilde davranmasını ve diğer bireylerle uyum içinde
yaşamasını öğrenme sürecidir. Bu ardamda belediyeler birerlerin
iteıplurn İçerisinde nasıl davranmıiları gerektiğine yönelik eğitici
ve entegrasyon sürecine ortam hazırlayıcı fonksiyonlar üstlene-
bilir. Psiko-soşyd ölardkitqpluma tanı uyum ve tqfilııma katilim
önündeki en büyük engeldlan ekonomik engelleni de ortadan
'kdldımıa çabasını ve ımılhtaçlik 'içinde dlan birerleri de destek-
iletne çtibasını ifade eder. Toplumsal entegrasyona dötıük müca-
delede'belediyeler önemli'faaliyeüer içinde dl maktadır. Buda sos-
yal belediyeciliğin I faaliyet alanını ifade eder.
Belediyelerin yörilendirme, kılavuzluk ve rehberlik ettneifonk-
siyorilat'inı kendi bünyesindeki danışmanlık merkezleriyle açık-
layabiliriz. Halkın soruıilarını nasıl, hangi yollarla çözmeleri hu-
susunda halka ;ydl gösterme arnaçih hizmetleri de danışmanlık
metodu 4le yapabilir. B«4anışmalikve'reHberlik!heim'belediyenin
172 Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet
ı

faaliyet alanlarında olabilir hem de bireylerin ihtiyaç duydukları


diğer konularda olabilir. Bireylere gereği gibi kılavuzluk eden be-
lediye bireysel ve toplumsal ihtiyacı karşılamış olur.
Belediyelerin yardım etme, gözetme fonksiyonlan da son dö-
nem popülerlik kazanan işlevlerindendir. Türkiye'de belediyeler
geçmişten günümüze yoksul ve muhtaçlara yönelik sosyal hiz-
met ve sosyal yardım faaliyetleri içinde olmuştur ve olmaktadır.
Ama son yıllarda belediyelerin bu rolleri daha fazla ön plana çık-
maktadır. Yerel halkın fakir ve muhtaçlannm sosyo-ekonomik
durumlarını izlemek, kendi kendine yetemeyenlerin ihtiyaçla-
rını belirlemek amacıyla envanter çalışmalan da yapılabilmekte-
dir. Muhtaçlık kriterleri ile tespit edilen yoksullara yönelik birçok
uygulama içinde olunmaktadır. Envanter çalışması neticesinde
asgari yaşam sınırında olan aileler belirlenir, gerekli sosyal in-
celeme neticesinde ihtiyaçları doğrultusunda onlara gerekli sos-
yal yardımlar sağlanmaktadır. Böylece belediyeler sosyal hizmet
ve sosyal yardım konulannda en önemli aktörler haline gelmek-
tedir. Yasalann bu nitelikli hizmetlere yönelik ifadelerini beledi-
yeler de sonuna kadar açmış ve bunlan kullanmışlar ve böylece
belediyeler kendi yerellerinde sosyal nitelikli hizmet sağlayan en
temel kurumlardan biri haline gelmiştir. Önceleri belediyelerin
sosyal nitelikli faaliyetler konusunda biraz pasif, biraz çekingen
tavırlanna merkezi iktidarlann itirazlar ve katı denetimleri de ek-
lenince belediyeler bu alanda çok fazla faaliyet içinde olamamıştı.
1994 sonrasında ise belediye yöneticileri biraz da taban baskısıyla
sosyal belediyecilik uygulamalarını daha da ön plana çıkardılar.
Belediyeler halka yönelik sosyalizasyon, danışmanlık, sosyal
yardım konulan dışında halkın istihdamına yönelik yatmmlarla
da görevlendirilmiştir. Bölgede istihdam ortamı oluşturacak ya-
tıranlar yoluyla yerel halkın istihdamını kolaylaştıncı birtakım
çalışmalan gerçekleştirebilmektedirler. Sosyal istihdam ve ye-
rel kalkınma belediyelerce de anılır olmaktadır. Belediye yöneti-
cileri tıpkı merkezi yönetim gibi kendi yerel mekânında işsizliği
kendi sorunlan olarak görme eğilimindedir. Bu biraz sosyal so-
rumluluktan, biraz da seçmen baskısından kaynaklı işlemektedir.
Günümüzde kentlerde artan işsizlik, yoksulluk gibi sorun-
lara karşı belediyeler aktif olmaktadır. Belediyeler özellikle göçle
Yerel Yönetimler ve Sosyal Hizmet 131

kente gelen ve iş piyasasına girmede önemli olan vasıflara sahip


olamayan "yeni kenttaşlar"ın da temel ihtiyaçlannı karşılamada
önemli aktör olarak devreye girmektedir. Bir yandan yerelleşme
diğer yandan sosyal devlet tecrübeleri yerel yönetimlerden sos-
yal refah beklentilerini arttırmıştır. Bu da refah belediyeciliğinin
toplumsal talep boyutunu gösterir.
Bununla beraber günümüzde kentler, yığılmış devasa sorun-
larla mücadeleye devam etmektedir. Özellikle sanayileşmiş kent-
ler ve bu kentlerde oluşan gecekondular önemli birçok soruna
da kaynaklık etmiştir. Sanayi sonrasını yaşayan metropol kent-
lerin bir zamanlar merkezindeki sanayi fonksiyonlan, merkezi iş
alanını (MİA) terk ettikçe bu mekanlar göçmenlerin ve yoksulla-
rın yerleştikleri çöküntü alanı olmuştur.18 Böylece, kentler zen-
ginlikle/yoksulluğun, prestijli alanlarla/çöküntü mekânın birlikte
yer aldığı, kutuplaşmalara şahit olmuştur. Diğer ülke kentlerin-
den farklı olarak Türkiye'de bu sorunlara ek olarak 1990 sonrası
zorunlu göç sorunu da eklenince kentler eski-yeni yoksulluğun
tüm boyutları ile karşılaşmıştır.19
Bu noktadan hareketle yoksullara dönük sosyal hizmetleri
ve sosyal yardımı, halka en yakın ve halkın en rahat ulaştığı ku-
rum olan yerel yönetimler sağlamak zorunda kaldı. Göç ve kriz
dönemlerinde daha fazla keskinleşen yoksulluğa karşı belediye-
ler de kayıtsız, vurdumduymaz kalamazlardı. Belediyeler kendi
mekânlarında zorunlu olarak sosyal belediyecilik uygulamalanna
başladılar. Bu uygulamalar yasalann yüklediği görevden ziyade
daha çok fiili durum sonucunda gerçekleşti. Böylece küreselleş-
menin ortaya çıkardığı paradoksla birlikte sosyal olan zayıfla-
dıkça, sosyal olana ihtiyaç ve vurgu da yine bu dönemde arttı.
Toplumcu belediyecilik anlayışı ile tecrübe kazanan belediye-
ler, küreselleşmenin yoksullar aleyhine gelişen etkisini azaltma
konusunda "sosyal belediyeciliği" devreye koydu. Sosyal beledi-
yecilik, küreselleşmenin belediyelere sağladığı avantajın, yoksul-
lar lehine kullanılarak, yoksullar için refah sağlanmasıdır.

18 Charles Madge - Willmott Peter, Inner City Poverty in Paris and London,
Reports of The lnstitute of Community Studies, London, 1981.
19 Bedrettin Kesgin, Çalışma Yaşamında Değişen Yoksulluk: Çalışan Yoksullar, İş
Ahlakı Dergisi, C. 4, S.7, 2 0 1 1 , s. 6 5 - 7 5 .
174 Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

G. İL ÖZEL İDARELERİ VE SOSYAL HİZMET

5302 Sayılı İl Özel İdaresi Kanunu 22.02.2005 tarihinde kabul


edilerek 25745 sayılı resmi gazete ile 04.03.2005 tarihinde yü-
rürlüğe girmiştir. Kanun il özel idarelerinin sosyal nitelikli gö-
revlerini artırmıştır.
Mahalli müşterek nitelikte olmak şartıyla, il sınırlan içe-
risinde, sosyal hizmet ve yardımlarda bulunma, yoksullara
mikro kredi sağlama, çocuk yuvalannın ve yetiştirme yurtla-
nnın yapım, bakım ve onanm ile diğer ihtiyaçlann karşılan-
ması (madde 6/ a),
Bu madde belediyeler gibi il özel idarelerine de sosyal hizmet
ve sosyal yardım görevi vermektedir. Aynca belediye yasalann-
dan farklı olarak yoksullara mikro kredi verilmesi belirtilmek-
tedir. Bu yerel birimin de sosyal hizmette yetkilendirilmesiyle,
sosyal hizmet ve sosyal yardımlarda subsidiarity "yerindelik" il-
kesinin il özel idaresi yetkinliğini hayata geçirdiğini görmekte-
yiz. Bu görevlerin il özel idaresine verilmesi de bu birimin sos-
yal yardım ve sosyal hizmette gittikçe artan rolünü göstermesi
açısından önemlidir.
Hizmetlerin vatandaşlara en yakın yerlerde ve en uygun
yöntemlerle sunulması; hizmet sunumunda özürlü, yaşlı, düş-
kün ve dar gelirlilerin durumuna uygun yöntemler uygulan-
ması (madde 6/b) hedeflenmiştir.
Belediye yasalannda olduğu gibi İl Özel İdaresi kanununda
da aynı şekilde "yerindelik" ilkesine vurgu yapılmıştır. Sosyal
yardım ve sosyal hizmetlerin yerele devredilmesine paralel ola-
rak yerel yönetimlerin güçlü yönlerinden olan hizmetin talep
eksenli yürütülmesi de gündeme gelmiştir. Böylece halka ya-
kın olan il özel idaresinin hizmet sunduğu kesimlerin istekleri
ve ihtiyaçlan yönünde hizmetin sunulmasının gereği de vur-
gulanmıştır.
Eğitim, kültür ve sosyal hizmetler, imar ve bayındırlık,
çevre ve sağlık ihtisas komisyonlannın kurulması (madde 16),
İl özel idaresi bütçesinde yoksul ve muhtaçlar için aynlan
ödeneğin kullanılması (madde 30/n),
Yerel Yönetimler ve Sosyal Hizmet 131

Yoksul, muhtaç ve kimsesizler ile özürlülere yapılacak sos-


yal hizmet ve yardımların il özel idaresi giderleri arasında yer
alması (madde 43/h),
İl özel idaresi sağlık, eğitim, spor, çevre, trafik ve kültür hiz-
metleriyle yaşlılara, kadın ve çocuklara, özürlülere, yoksul ve
düşkünlere yönelik hizmetlerin yapılmasında ilde dayanışma
ve katılımı sağlamak, hizmetlerde etkinlik, tasarruf ve verim-
liliği artırmak amacıyla gönüllü kişilerin katılımına yönelik
programlar uygulamak (madde 65).
Hizmetlerin diğer mahallî idareler ve kamu kuruluşları ara-
sında bütünlük ve uyum içinde yürütülmesine yönelik koordi-
nasyon o ilin valisi tarafından sağlanır. İl özel idaresi, hizmetleri
ile ilgili olarak, halkın görüş ve düşüncelerini belirlemek ama-
cıyla kamuoyu yoklaması ve araştırması yapabilir.
İl özel idareleri, sosyal refahın geliştirilmesi, yoksullukla mü-
cadele ve muhtaç durumda olanlara sosyal koruma sağlanma-
sına yönelik olarak çeşitli sosyal hizmet ve yardım faaliyetleri
yürütmektedir. Bu kapsamda, yaşlılar, kadınlar, engelliler, ço-
cuklar, kimsesizler ve muhtaç ailelere çeşitli sosyal hizmet ve
yardımlar yapmaktadırlar. Bu hizmet ve yardımların biçimi ve
niteliği iller itibariyle değişmektedir. Bu gibi hizmetler doğru-
dan il özel idareleri tarafından yapılabildiği gibi ildeki sosyal
hizmet ve yardım kuruluşlarının desteklenmesi, ihtiyaç duyu-
lan yatırımların yapılması, kaynak sağlanması veya hizmetlerin
birlikte yürütülmesi şeklinde olabilmektedir.
Diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait yapım, bakım, ona-
rım ve taşıma işlerini bedelli veya bedelsiz üstlenebilir veya bu
kuruluşlar ile ortak hizmet projeleri gerçekleştirebilir ve bu
amaçla gerekli kaynak aktarımında bulunabilir. Bu takdirde iş,
işin yapımını üstlenen kuruluşun tâbi olduğu mevzuat hüküm-
lerine göre sonuçlandmlır.(5302/64/a)
Uzun yıllar il özel idarelerinin etkin olmaması çeşitli yönler-
den tartışılmıştır. 5302 sayılı Yasa ile il özel idarelerinin seçilmiş
organlarının etkinliği arttırılırken valinin meclis üzerindeki et-
kinliği zayıflatılmıştır. Ayrıca il özel idareleri sosyal yardım ve
176 Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

sosyal hizmet konularında önemli kurumlardan birisi haline


gelmiştir. Bundan sonra bu eğilimin devam edeceği anlaşılmak-
tadır. Bu hizmetlerde yerelleşme bir yandan belediyelere diğer
yandan il özel idarelerine yönelik sürmektedir.
DEĞERLENDİRME;
YEREL YÖNETİMLER VE SOSYAL HİZMET İLİŞKİSİ

İkinci Dünya Savaşı sonrası gelişmiş ülkelerde yaygınlaşan ve


gelişen refah uygulamalarından yerel yönetimler de paylarına
düşeni almıştır. Bu süreçte merkezi yönetimlerin refah uygu-
lamalan artarken yerel birimler de kendi yerelinde sosyal hiz-
metleri sunan önemli aktörler olarak belirmiştir. Birçok gelişmiş
ülkede yerel yönetimler refah sisteminin tamamlayıcı unsuru
olmuştur. Günümüzde ise merkezi yönetimlerin hizmet ka-
lemleri dünyanın birçok yerinde azalırken, yerel yönetimlerin
hizmetleri ise ülkelere göre farklılık göstermekle beraber, aynı
şekilde azalmayıp artabilmekte aynca halkın sosyal taleplerini
karşılamada önemli birimlerden olmaktadır.
Yme Sosyal hizmetler birçok ülkede merkezi olarak planla-
nırken, uygulanması daha çok yerel olarak sürdürülmüştür. Ay-
nca geçmişten günümüze merkezi yönetim, ulusal politika ve
stratejiler üretirken, uygulama kısmında yerel yönetimler önemli
aktör olarak var olmuştur. Bununla birlikte yerel yönetimler de
her ne kadar kendi sınırlannda ve yetki alanında olsa da yerel
politika, strateji belirleyerek hedefler koymaktadır. Eğitim, sağ-
lık, sosyal güvenlik, sosyal yardım ve sosyal hizmet konularında
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

önemli gelişmelerin olduğu refah devletinden sonra yerel yöne-


timler sosyal hizmetlerin uygulama alanında güçlü bir şekilde
yer aldılar ve başarılı bir şekilde bu hizmetleri yerine getirdiler
(Oppenheimer, 1997).
Yerel yönetimler dünyanın birçok yerinde sosyal refahı sağ-
lamada önemli görevlere sahiptir. Bununla birlikte yerel yöne-
timlerin görev, yetki ve sorumlulukları sosyal uygulamalar bağ-
lamında artmakta iken, ülkeden ülkeye, bölgeden bölgeye de
farklılıklar oluşmaktadır. Bunda refah uygulamalan, yönetim bi-
çimleri, tarihsel ve sosyolojik yapılannın gerçekliği kadar, ula-
şım ve iletişim teknolojilerinin de etkisi vardır. Bu gelişen tek-
noloji kamu yönetimleri için de merkezi yönetimlerin sahip
olduğu yetki ve görevleri yerele devretmesini kolaylaştırmıştır.
Bununla merkez hantallıktan kurtulmakta, diğer taraftan diğer
önemli gördüğü sorunlara ve hizmetlere odaklanmaktadır. Bun-
lar da büyük oranda yerelin smınnı ve gücünü aşan sorunlar
ve hizmetler olmaktadır.
Batı ülkelerinde merkezi yönetimlerin refah hizmetlerinin
önemli tamamlayıcısı olan yerel yönetimler, Türkiye için ta-
mamlayıcı değil, daha çok teknik ve klasik anlamında beledî
hizmetleri gören ikincil hizmet örgütleri olarak işlev görmüş-
tür. Yine de 1973 yıllannda yerel alternatiflerin ortaya çıkması
ve daha sonra 1990 sonrasında artan sosyal belediyecilik uy-
gulamalan belediyelerin de toplumsal hizmetlerde artan işlev-
lerini göstermektedir. Belediyelerin artan hizmet sunumlan ya-
nında bu birimlere kaynak ve yetki aktanmlan da sürmektedir.
Mevcut yasalarda da görüleceği gibi belediyelerin artan ekono-
mik güçleri yanında sosyal hizmetleri sağlamaya dönük işlev-
leri önemle vurgulanmaya başlandı.
Merkezi yönetimlerden yerel yönetimlere doğru yetki, gö-
rev, kaynak aktanm süreci devam etmektedir. Bunlar arasında
belediyenin sosyal görevlerine dönük olarak artan yetki ve gö-
rev vurgusu vardır. Bu durum göstermektedir ki belediyeler ar-
tık daha önceden olduğu gibi yalnızca klasik belediyecilik hiz-
metlerini sağlayan birimler olarak görülmüyor, bu yönetimler
Yerel Yönetimler ve Sosyal Hizmet 131

kentte kentsel nitelikteki birçok hizmetlerin temel sağlayıcısı


konumuna yükselmektedirler. Liberalleşme süreci20 de önemli
ölçüde yerel yönetimlerin yetkilerinin artmasına neden olmuş-
tur. Çünkü yetkilerini devretmek isteyen merkezi yönetimlerin
ilk etapta akıllarına daha çok yerel yönetimler gelmektedir. Bu-
nunla birlikte yerel-merkez ilişkileri yanında kamu yönetimle-
rinin sağladığı refahın merkezi yönetimleri ile yerel yönetim-
ler bağlamında nasıl paylaştırılacağını, yerel, ulusal ve küresel
müzakereler belirleyecektir. Yine de bu durum toplumdan top-
luma, ülkeden ülkeye de değişiklik gösterecektir. Ayrıca yerel
yönetimler halka yakın kurumlar olarak toplumun sosyal ta-
leplerini de görev ve sorumlulukları bağlamında karşılamaya
devam edecektir.
Türkiye'de dünyadaki gelişmelere paralel olarak yerel yöne-
timlerin yetkilendirildiği ve güçlendiği açıktır. Kentsel yoksul-
lukla ve diğer kentsel sorunlarla mücadelede en temel birimle-
rin başında belediyeler gelmektedir. Belediyeler hem yetki hem
de kaynak açısından güçlenmelerine rağmen geleneksel kamu
yönetim sorunlarını da idari yapılarında barındırmaktadır. Bu
yüzden belediye reformları tam anlamı ile istenilen sonuca hiz-
met etmemektedir. Öncelikle ülkemizde kamu kaynaklarının
büyük bir bölümünün merkezi idare tarafından kullanılmakta
olduğu ve yerel yönetimlere, anayasal bir güvence bulunmasına
rağmen, hizmetleriyle orantılı kaynak verilmediği herkesçe ma-
lumdur. Köyler, temel kentsel hizmetleri dahi karşılayabilecek
gelir ve personelden yoksun ve doğrudan merkezi idarenin ta-
sarrufuna açık olarak faaliyetlerini sürdürmek durumunda kal-
dıklarından, yasal ve idari etkinlikleri zayıflamış ve belediyeler
yerel yönetim sisteminin temel kuruluşu haline gelmiştir. Sos-
yal hizmetlerin sunumunda kolaylık sağlaması açısından yerel
yönetimleri güçlendirmek ve mali-idari özerklik sağlamak da
gerekmektedir.

20 Gerçekte liberalleşme hem merkezi yönetim hem de yerel yönetim bağlamın-


da devletin yetkilerinden kurtulmasıdır. Bununla birlikte merkez yetkilerin-
den kurtulurken bunu yalnızca piyasa ya da özel sektör ve sivil toplumla değil
aynı zamanda yerel yönetimlerle de paylaşmaktadır.
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

Gün geçtikçe yerel yönetimler için etkinlik, verimlilik ve de-


mokrasiden başka özgürlük, özerklik ve yeniden paylaşım il-
kelerine uygun yönetim kademelenmesine vurgu yapılmakta,
yerel yönetimler merkezi idare kadar olmasa da- yeniden dağı-
tım ve paylaşımda önemli işlevler yüklenmektedir (Eryılmaz,
2002: 123-124).
Türkiye'de sosyal hizmetlerin ve sosyal yardım faaliyetle-
rinin en azından bir kısmında belediyelerin söz sahibi olması
yeni bir durum değildir. Osmanlı döneminden günümüze yerel
birimler hem yönetim anlamında hem de sivil toplum örgüt-
lenmesi anlamında sosyal içerikli hizmetler sunmuşlardır. Bu
sürecin yerelleşme lehine daha fazla artacağını kestirmek güç
olmasa gerek. Bu tüm dünyadaki yerelleşme ve yerindeleşme
(subsidiarity) ilkesi ile uyumlu bir gelişmeyi ifade etmektedir.
Bu yerelleşme sosyal alanda da yaşanmakta, sosyal belediyeci-
lik faaliyetleri belediyelerin en fazla önemsedikleri hizmetlerin
başında gelmektedir. Merkezi yönetimler yetkilerini gittikçe ye-
rel yönetimlerle paylaşmaktadır. Bu durumu yerel yönetimle-
rin yasalarında açıkça görmekteyiz. Hizmetlerin çocuklara, ka-
dınlara, yaşlılara, engellilere vb. uygun metotlara ve bunlann
talepleri göz önünde bulundurularak yapılması gereği ifadeleri
yasalarda yer almaktadır.
Zaten desantralizasyon ilkesi ile birçok görev, yetki ve so-
rumluluk ile bunlan planlama, projeleme ve uygulama merkezi
yönetimden yerel yönetimlere geçmiştir. Bu yönetim ilkesi ile
yerel yönetim birimlerinin de güçlenmesi hedeflenmiştir. Sosyal
hizmetler büyük oranda refah uygulamalan döneminde mer-
kezi yönetimin görevleri arasında görülürken bugün bazı refah
uygulamalan yerel yönetimlerce görülmektedir.
Toplumun talepleri, örgütlü olması ve geriye doğru gidişlere
direnç göstermesi de bu politikalan belirlemede önemli roller
üstlenmektedir. Refah uygulamalan bu anlamda bir müzakere ve
karşılıklı mücadele sürecidir. Bu direnci gösterebilecek en önemli
unsur da toplumun örgütlenmesi ve sosyal uygulamalarda ge-
riye doğru gidişe direnebilecek örgütsel bir yapının varlığıdır.
Yerel Yönetimler ve Sosyal Hizmet 131

Sosyal uygulamaların kesilmesine yönelik direncin varlığı


siyasileri de devletin bu alandan çekilmesi konusunda engelle-
yebilmekte, en azından yöneticileri bu konuda daha fazla ile-
riye gitmemesi konusunda zorlayabilmektedir. Buğra'nın da
belirttiği gibi refah uygulamalarının gelişimi ve toplumsal ta-
banda sahip olduğu toplumsal destek, sosyal haklardaki dönü-
şümü ve geriye gidişe yönelik çabalan etkisiz yapabilmektedir
(Buğra, 2010: 77).
Bu olumlu gelişmelere rağmen sosyal hizmet ve sosyal yar-
dımlarda sorunlar da görmemezlikten gelinemez. Yerel yöne-
tim kuruluşlannın sosyal hizmetler ve yardımlar konusunda
standart bir yaklaşım ve uygulama birliği bulunmamaktadır.
Bu hirlik belki bir dereceye kadar "mahal" farklılığından ve ih-
tiyaçlann yerele uygun olarak belirlenmesinden kaynaklı olabi-
lir. Aynca tüm beldelerin ve kentlerin ihtiyaçlannın aynı olma-
dığından hareketle her yerde genel geçer bir standardın varlığı
yönetimleri sıkıntıya sokabilirdi.
Gelişmiş büyük şehirle nüfusu yeni 5 bini aşmış bir belde-
nin ihtiyaçlan elbette aynı olmayacaktır. Ama bu durum yöne-
timleri keyfi, rastgele ve belli standarttan uzak uygulamalara
sevk etmemelidir. Çünkü insan ihtiyaçlan tam anlamıyla aynı
olmadığı gibi çoğu zamanda/mekanda benzerlikler göstermek-
tedir. Bunun için sunulan hizmetler ve yapılan yardımlar her bir
idareye göre farklılık göstermesinden ziyade belli ilke ve stan-
dartlara sahip olması daha fazla tercihe şayandır.
Yerel yönetimler bu hizmetleri sunarken genellikle mali sı-
nırlılıklar ve zorluklar içinde kalmaktadır. Bu yüzden sosyal hiz-
met ve sosyal yardıma aynlmış bu kaynaklann etkin ve verimli
kullanılması gerekir. Söz konusu kaynaklann sosyal yardımlar
ve sosyal hizmete muhtaç olan kesim yerine bunlan talep et-
meyen ve ihtiyacı olmayan kişilere sağlanmış olması büyük bir
kaynak israfını da beraberinde getirecektir.
Yerel yönetim yasalannda belirtilen gönüllü katılım bu bi-
rimlerin daha önceki uygulamalannda söz konusu olmuştu.
Özellikle sosyal yardım hizmetlerinin sürdürülmesinde yerel
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

yönetimlerin sınırları içindeki esnaf ve ticaret erbabının ciddi


katkıları olmaktadır. Yme belediyeler yardımlaşma potansiyelini
sinerjiye dönüştürmede tecrübe kazanmışlardır. Kendi zengin-
lerini harekete geçirebilen belediyeler daha fazla muhtaca ulaş-
makta ve toplumsal dayanışma sağlanmış olmaktadır. Bu gö-
nüllü katılım, yoksulun tespitinde ve sosyal hizmet ihtiyacının
belirlenmesinde de devreye konulabilmelidir. Yoksul bireyleri
ve aileleri tespit etmek çok kolay değildir. Bireylerin durumları
ancak derinlemesine bir inceleme ve sürekli bir takiple müm-
kün olabilecektir. Bunu da en iyi sağlayan özellikle belediye-
ler olacaktır. Belediyeler, hemşehri derneklerini, esnaf ve kom-
şuluk ilişkileri gibi enformel uygulamalarını, sanayi ve ticaret
odalarını ve mahalle birliklerini sosyal refah sistemine dahil et-
mede avantajlara sahiptir.
Dezavantajlı kesimlerin sorunlan ve taleplerinde de bu
imkânlar kullanılabilir. Çünkü Türkiye şartlarında resmi bel-
geler ve bilgiler her zaman işe yaramayabilmektedir. Gerçek
muhtacı tespit etmek ancak iyi organize olmayla mümkündür.
Bunu da belediyeler sağlayabilirler. Bunun için kentin sosyal ha-
ritalan çıkartılabilir. Ne tür yardımlar ve hizmetler hangi semt-
lerden talep edildiği tespit edilebilir. Ya da bu haritalarla sosyal
kent analizi yapılabilir.
Yerel yönetimler hizmet ettiği kesime rehberlik, yapabileceği
gibi özellikle sosyal haklann tanıtımı ve bilgilendirilmesi konu-
sunda danışmanlık ve yönlendirme hizmetlerini de sağlayabi-
lirler. Belediyeler aynca sağlık alanında "koruyucu hekimliğe"
destek olabilir, ana ve çocuk sağlığını koruyarak, engelli ve yaş-
lılara yönelik önleyici/koruyucu sağlık hizmetleri sunabilirler.
Aynca belediyeler kentleşmeye bağlı olarak artan bireysel-
leşme ve yalnızlaşmaya karşı gönüllü katılımı sağlayabilir ve
dayanışma kültürünü yaygınlaştırabilirler. Zira bireyselleşme-
nin artması aynı zamanda dayanışma kültürünün ve yardım-
laşmanın azalmasına yol açabilecek değişimlerdendir. Kentteki
yardımlaşma ve dayanışma potansiyelini en iyi harekete geçire-
cek kurumlann başında yerel yönetimler gelmektedir. Bundan
Yerel Yönetimler ve Sosyal Hizmet 131

dolayı yerel yönetimler kentteki yardımlaşma ve dayanışma ru-


hunu harekete geçirerek birçok sosyal sorunu kaynağında ön-
leyebilme imkânına sahiptir.
Vatandaşların siyasal sisteme katılmaları öncelikle halka ya-
kın birimler olduğu için yerel yönetimlerden başlamaktadır. Bu
birimler sorunların başladığı ve öncelikli olarak bireylerin çö-
züm aradıkları kurumlardır. Yerel yönetimler sosyal sorunların
tartışıldığı, çözümlerin üretildiği ve bunlar yapılırken vatandaş
katılımını sağlayan en önemli kurumlardandır.
Günümüzde yerel refah sağlamada ciddi sorunlar da gün
yüzüne çıkmaktadır. Bunlann başında gelen en önemli so-
run, koordinasyonun ya da yönetişimin yokluğu sonınudur.
Yönetişimle kurumlar arası ortak standart belirlenebilir. Hiz-
met standardının yokluğu ve kurumlar arası eşgüdüm ve bir-
likte çalışma imkânının olmaması nedeniyle hizmetlerde tek-
rarlar olabilmekte, bu durum zaman, kaynak, personel israfına
yol açmaktadır. Bu bakımdan merkezi yönetimin yanında yerel
yönetimin de sosyal hizmet alanını geliştirdiği Türkiye'de eşgü-
düm daha da önemli hale gelmektedir. Zira merkezi yönetim,
valilik, belediye ve il özel idaresi bazen ayn ayn sosyal hizmet
sunmakta, bu da büyük bir kaynak israfını ve zaman kaybını
ifade etmektedir.
Türkiye gibi ülkelerde sosyal politika uygulamalan siyasi
parti ve iktidara göre çok fazla değişiklik gösterebilmektedir.
Bundan dolayı da sosyal kazanımlar bir anda sona erdirilebil-
mektedir. Bu anlamda sosyal uygulamalannın sürdürülebilir
olması önemlidir.
Sosyal uygulamalarda, vatandaşlann toplumsal baskı grubu
olarak aktör olmasının refah politikalannı uygulamayı kolay-
laştırdığı gibi bu toplumsal aktörlerin yokluğu da sosyal refah
uygulamalanndan kolayca vazgeçilmesini kolaylaştırmaktadır.
Yine de uygulamalann ortadan kaldmlmasına yönelik toplum-
sal direncin varlığı bu uygulamalann ortadan kalkmasını engel-
leyebilmektedir. Avrupa ülkelerinde bu direnç güçlü iken Tür-
kiye için aynı durumun söz konusu olduğunu söylemek zordur.
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

Türkiye'de sosyal uygulamaların kamunun yetkisinden ve dene-


timinden çıkmasını isteyen gruplar ve aktörler çok daha güçlü
durmaktadır. Dolayısıyla sosyal uygulamaların ileriye doğru
müdahalesi toplumsal tabandan destek bulacakken, güç odak-
lan ve önemli aktörler buna pek fazla taraf olmayacaktır. On-
lann karşı koymalan ise refah uygulamalannm her zaman ileri
doğru gelişmesini zorlaştıracaktır.
8 O f lif:
KAMU Y Ö N E T İ M İ V H f l S Y A L HİZMET
TARTIŞMALARI

dünümüzde sosyal devlet uygulamalarının zayıflamasına he-


men hemen tüm dünya ülkelerinde tanık dlmaktayız. Özellikle
son yıllarda., karşılaşılan ekonomik kriz, özelleştirme, piyasa-
laşına ve yerelleşme at başı ilerleyen gelişmeler olarak karşı-
mıza çıkmaktadır.
Yaşadığımız çağdaki tüm dönüşümler küreselleşme île açık-
lanmaktadır. Küreselleşme sürecinde ulus devletlerle beraber si-
yasete yeni aktörlerin girdiğini, çok uluslu şirketlerin hükümetler
üzerinde güçlerini artırdıklarını ve bu şirketlerin ulus sınırlarını
aşarak ulıtslararasılaştiklarını görmekteyiz. Sadece çdk uluslu
şirketler değil, bölgesel ve Uluslararası diğer kurumların da et-
kin olarak siyaset alanına ve dolayısıyla kamu yönetimi alanına
katılım sağladıkları ve belirleyici 'kotııuna yükseldikleri açıktır.
'Özellikle Birleşmiş Milletler (BM) ve Dünya Bankası (DB) gibi
Uluslararası örgütlenmeler küreselleşme sürecinde uluslararası
toplumda artan öneme ve fonksiyona sahip olmaktadır. Payla-
şım ve birlikte yönetim sloganları ile yönetim sistemlerine giren
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

bu ulus üstü yapıların da kamu yönetimde rolleri artmaktadır.


Dolayısıyla bu küresel süreçte, yönetimin her kademesinde or-
takçılar/ "paydaşlar" artmış, ulus devlet tek hâkim unsur ol-
maktan uzaklaşmıştır.
Devletin alanı olarak ifade edilen, toplumu bütün olarak
kapsayan politikalar daha kaygan bir zeminde ortaya konul-
maya, daha esnek uygulamaya ve dış olaylara daha hassas ve
bağımlı olmaya başlamıştır. Günümüzde dış gelişmelerle, iç
talepler arasında kırılgan ve değişken dengeler oluşmaktadır.
Böyle bir ortamda siyaset yapma imkânı daha da kısıtlı olacak
ve bu durum eski ulus devletin vatandaş eksenli ve toplum
merkezli niteliğinden uzaklaşma ihtimalini ortaya çıkaracaktır.
Zira küresel süreçte yerel taleplerle, küresel baskılar arasında
kalan ulus devletlerin karar mekanizmaları zayıfladı. Bu zayıf-
lığa denk olarak değişken dengeleri gözetmek ve takip etme
zorunluluğu da doğdu.
Geleceğin ön görülmesinin zorluğu uygulanan politikaların
sonuçlarının takip edilmesini de gittikçe zorlaştırmaktadır. Bu
süreci iyi takip eden ve avantajlardan yararlanan, planını gele-
ceğin belirsizliğini ve dezavantajlarını azaltmaya dönük politi-
kalar üreten ülkeler bu süreçten kârlı çıkmakta, diğer birçok
ülke ise gelişmelerin olumsuz sonuçlan altında ezilmekte ve ça-
resiz bir şekilde kendilerini sürükleyici akışa bırakmaktadırlar.
Küreselleşmenin ulus devleti zayıflattığı gerçeği yanında ulus
devletin hâlâ esas kurum olma işlevi kaybolmamıştır. Aynı şe-
kilde kamu yönetimleri de hem sosyal anlamda hem de diğer
hizmet alanlannda her şeye rağmen bu süreçte en önemli hiz-
met eden kurumlann başında gelmeye devam etmektedir. Ay-
nca her şeye rağmen sosyal politika araçlan ile toplumsallaşma-
nın ve sosyal refahın uygulayıcısı olan kamu yönetimlerinin bu
alanda önemli aktör olmaya devam edecekleri de görülmektedir.
Küreselleşme sürecinde devletin konumu ve pozisyonu tar-
tışmaya açılarak, eski dönemde devletin egemenlik sınırlanm
belirleyen birçok konu artık devletin düzenleyiciliğinden pi-
yasa rekabetine terk edilmeye başlandı. Ulus-devlet artık ulusu
Yerel Yönetimler ve Sosyal Hizmet 131

yönetmede tek ortak olmaktan çıkarak, çoklu aktörler bu sü-


reçte bir araya gelerek karşılıklı etkileşim içine girmektedir.
Sassen'in (1998) de ifade ettiği gibi yeni dönemde, finans, hiz-
met sektörü, istihdam alanlannda devlet merkezli düzenleme
yerini piyasa merkezli düzenlemelere bıraktı. Deregulasyon ve
daha az devlet liberal ekonominin temel sloganı olmuş, buna
uygun düzenlemeler de sermaye kesiminin taleplerine uygun
olmaya devam etmektedir. Sınır tanımayan sermaye kârlı ya-
tırım peşinde koşarken, kendisi için daha uygun mekânlar ve
ortamlar yaratmıştır. Hiç şüphesiz sosyal politikalar da bundan
etkilenmektedir.
Sosyal politikanın, toplumun geneli için "gerekli ve zorunlu"
uygulamaları ifade ettiğini hemen hemen her kesim kabul et-
mektedir. Çünkü sosyal politika ya da daha dar anlamda sos-
yal hizmet toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaç duyduğu bir uy-
gulamadır. Sosyal hizmet yalnızca dezavantajlı kesimi muhatap
alan bir faaliyet olmadığı için de tüm toplum kesimlerine yö-
nelik bir boyutu ifade etmektedir.
Sosyal hizmetin kim ya da kimler tarafından yürütüleceği
ve nasıl sürdürülüp bu hizmetlerin nasıl denetleneceği sorunu
önemli sorunlar olarak görülmektedir. Bu sorunun cevabı da
soruna yaklaşım yanında, ideolojik, kültürel ve tarihsel süreç-
ler tarafından belirlenmektedir. Sosyal nitelikli hizmetleri dev-
let, özel sektör ve sivil toplum birlikteliğinde hangi kurumun
ya da kurumların öncülüğünde olmasını, sistemler ve ideoloji-
ler arasında tartışma belirlemektedir. Bu eğilim tarihsel tecrübe
yanında ülkelerin kültürel, ideolojik eğilimleri ve vatandaş ile
devlet ilişkilerinden de doğmaktadır. Hangi kurumların bu hiz-
metleri yapacağı ya da yapması gereği tartışmaları yanında dev-
letin hangi kurum ya da kurumlarının bu hizmetleri sunması
gereği de tartışmalıdır.
Bu çalışma ile daha çok ister merkezi yönetim olsun isterse
yerel yönetim olsun kamu yönetimlerinin bu alanda etkinliğine
ve uygulamalarına vurgu yapılmıştır. Yoksa soruna yaklaşımlar
bu çalışma alanının kapsamında çok fazla yer almamıştır. Yine
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

çalışma ile hem kamu yönetimleri için hem de özel sektör ça-
lışmaları için önem arz eden, gerek merkezi yönetimin gerekse
yerel yönetimin sosyal hizmet mevzuatından söz edilmiştir.
Mevzuat, toplumsal değişim ve dönüşüme paralel olarak deği-
şim içinde olsa da özellikle kamu yönetimleri için yetki, görev
ve sorumluluk çerçevesini belirlemektedir. Sosyal hizmetin ar-
tan önemine denk olarak bu alanda mevzuat da genişlemek-
tedir. Sonuç olarak mevzuat da toplumsal yapıdaki gelişmeyle
uyumlu olarak değişmek zorunda kalmaktadır.
Devletlerin sosyal çalışmaları liberaller tarafından olumsuz-
lukla anıldıkça, bu hizmetleri en azından bazı ülkeler sorunsal-
laşürmaktadır. Devletin her türlü müdahalesine bu yüzden karşı
durulmuştur. Oysa Rosanvallon'un da vurguladığı gibi devletin
her durumda ve her şartta müdahalesinin yanlış olmadığı refah
devleti uygulamalarında görülmüştür. Siyasi olmanın yanında
ekonomik olarak da bireylerin ve toplumun güç kazanmasında
refah devletlerinin olumlu sonuçlan görülmüştür. Bundan do-
layı da Rosanvallon, retah devletinin koruyucu misyonunu ve
önemini liberallerin anlamakta zorladıklannı ifade eder. (Ro-
sanvallon, 2004: 65)
Pazann her durumda adaleti sağlayamadığı artık kabul gör-
müştür. Herhangi bir emek ve çaba göstermeden kısa sürede bü-
yük kazançlar sağlayanlar ile çok çalışmasına ve bunda başanlı
olmasına rağmen çok az kazananlar da göstermektedir ki piyasa
ve pazar anlayışı tek başına adaleti sağlayamamaktadır. Devletin
birey ve toplum lehine müdahalesinin bireyi ve toplumu güç-
lendirmeye yönelik yönü vardır. Kamu yönetimleri nasıl kriz
dönemlerinde ekonomiye müdahale ediyorsa, bu yönetimler
vatandaşı güçlendirmek, en azından dezavantajlı kesimi sosyo
ekonomik yapıya dâhil etmek ve ekonomik büyümeden ve sos-
yal gelişmeden pay sahibi kılmak için de müdahale etmelidir.
Kamunun daraltılma isteği ve liberalizmin kamuya yönelik
söylemleri bu sosyal hizmetlerin etkin ve verimli kullanılması
gereğini daha fazla gündeme getirmektedir. Kamu yönetimi
anlamında ve sosyal hizmetler bağlamında bazı sosyal nitelikli
uygulamalann yerel yönetimlere devredilmesinde etkinlik ve
Yerel Yönetimler ve Sosyal Hizmet 131

verimlilik söz konusu olabilir. Bununla birlikte merkezi yöneti-


min sosyal sorumluluklannı piyasalaşma ve devletin sosyal nite-
liğinin zayıflatılmasma hizmet edecek şekilde yerel yönetimlere
devredilmesi sosyal politikalar açısında sorunlar oluşturma po-
tansiyeline sahiptir. Burada yerelleşmenin piyasalaşmaya giden
yolda bir araç işlevi görmesi yerine sosyal sorumluluklann ve
sosyal hizmet ile yardımların hangi birim altında ve sorumlulu-
ğunda ne kadar verimli ve etkin olduğunun ortaya çıkarılması
gerekir. Yoksa merkezi hükümetin bazı sosyal uygulamalarda
daha başanlı olacağı açıkken, bunun aksinin de doğru olabile-
ceği kabul görmektedir. Aksine bir kısmı uygulamada ise yerel
yönetimler daha verimli ve etkin olabilmektedir.
Merkezi yönetim daha çok genel geçer standartlar ve ilke-
leri belirlerken, yerel yönetimler bu ilke ve standartların önemli
uygulama ayağını oluşturulabilir. Nitekim merkezi yönetimle-
rin sosyal uygulamalan daha makro düzeyde iken yerel yöne-
timlerin uygulamalan, daha yerel sınırlı ve mikro kalmaktadır.
Zaman zaman devletin merkezi yönetimleri sosyal uygu-
lamalarda merkezi rol üstlenirken, bazen de yerel yönetimler
daha önemli görev ve sorumluluklar üstlenmektedir. Özellikle
yeni liberal süreç merkezi yönetimin görevlerinde büyük bir
aşınma oluştururken, merkezi devlet görevlerini yerel birimlere
devretmekte, bununla kendi yükünü de hafifletmektedir. Gü-
nümüzde alt birimler sosyal hizmet alanında güçlü ve önemli
bir aktör olarak sistemde yerini almıştır. Türkiye açısından da
benzer durumla, 1980 sonrası başlayan yerelleşme süreci hali-
hazırda devamlılığını sürdürmekte, özellikle Büyükşehir bele-
diyeleri sosyal hizmet uygulamalan açısından güçlendirilmiş,
yetkilendirilmiş ve sorumluluklannı arttırmış bir birim olarak
yerel kurumlann başında gelmektedir. Türkiye'de merkezi hü-
kümetin bütçeleri tüm yerelleşme çabalanna rağmen azalma-
yıp artmaktadır. Sosyal harcamalar dünyanın birçok yerinde
olduğu gibi (Ek 1, Ek 2) özellikle Türkiye'de de artmaktadır.
Bununla birlikte merkezi yönetimin yanında, yerel yönetim, si-
vil toplum, özel sektör ve enformel yapılar da refah sunmak-
tadır. Sosyal bütçenin sının ve sosyal sorunlann kapsamının
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

genişliği kaçınılmaz olarak kaynakların etkin ve verimli kulla-


nılmasını zorunlu kılmaktadır. Zira strateji yokluğuna ve kay-
nak israfına bu alanda tahammül zordur. Çünkü sosyal hizmet
alanının olumsuz sonuçlara yol açacak uygulamaları tolere et-
mesi gittikçe güçleşmektedir. Her kaynak israfının daha büyük
ve kapsamı geniş maliyete yol açacağı akıldan çıkarılmamalı-
dır. Türkiye'de devletin refah uygulamalarının artışı da aynca
bu kaynaklann verimli ve etkin kullanılmasının gereği üzerinde
bir baskı yapmaktadır. Bu politikalann yürütülmesi bütçe üze-
rinde önemli baskı aracı oluşturmaktadır.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra uygulanan refah politika-
lan ile yönetimin etkinliği ve yetkisi çok genişledi. Bu durum
1970'lere kadar sürdü, bu tarihten sonra kamu yönetimi alanı
özel sektör lehine daraltıldı. Refah devleti uygulamalan kendi-
sini yerel ölçekte "refah belediyesi" olarak üretmiş, daha sonra
"yeni sürece" uygun olarak yerel yönetim alanı da liberal ge-
lişmelerle paralellik arz ederek piyasa şartlanna uygun olarak
dönüşüm ve değişim içine girmeye başladı.
1980 sonrası refah belediyeciliği liberaller tarafından eleşti-
rilmiş, kamunun dengesinin bozulmasının, sivil toplumun iş-
levsiz kalmasının faturası refah devletine kesilmiş, girişimciliğin
ve yaratıcılığın öldürüldüğü gerekçesiyle ve kamuya bağımlı-
lık yaptığı ifade edilerek refah belediyeciliğine karşı çıkılmış-
tır. Bununla birlikte yaşadığımız dönemde ne tek başına dev-
letin ne de özel sektörün ya da sivil toplumun sosyal sorunlan
bir başına çözmesi ya da sosyal refahı arttırması kabul görmek-
tedir. Artık birlikte etkinlik ve katılım refah uygulamalannda
öne çıkmaktadır.
Toplumsal baskı, seçmen davranışlannı etkileme, biraz po-
pülizm, biraz özel sektör ve sivil toplumun gelişmemesi gibi so-
runlar kamunun etkinlik alanını genişletmektedir. Toplumun
geneli sosyal politika kazanımlanndan ve refah uygulamalann-
dan vazgeçilmesini istememektedir. Sosyal refah uygulamalan
kısa vadeli maliyetli bir uğraş gibi görünse de uzun vadede top-
lumsal kazanından ifade eder. Bu kazanım hem işgücünün nite-
liği anlamında hem de toplumsal huzur ve refahı anlamındadır.
Yerel Yönetimler ve Sosyal Hizmet 131

Türkiye'de partiler arası rekabetin sosyal hizmetin ve sosyal


yardımın gelişmesine yol açtığı görülmektedir. Partilerin yap-
tıkları uygulamalar diğer partiler tarafından da örnek alınmak-
tadır. Aksi durumda muhalif parti sosyal uygulama konusunda
yetersiz partilerin aleyhine bu durumu sonunu kadar kullan-
makta ve böylece oy devşirilmektedir. Siyasi partiler ise bu du-
ruma düşmek istemedikleri için bu refah uygulamalarını geniş-
letmek yoluna gitmektedir.
Devletin yapmayı ya da yapmamayı tercih ettiği her şey
(Dye'den aktaran Akdoğan, 2011: 77) kamu politikalarını oluş-
turmakta, böylece kamu uygulamalan, tercihleri, alternatifleri
kamu politikalannı belirlemektedir. Sosyal hizmet alanındaki
uygulama tercihleri ya da uygulamadan vazgeçmeler de kamu
tercihini ve politikasını oluşturmaktadır.
Daha önce de belirtildiği gibi kamu politikalan toplumun
genel menfaati yanında toplumun genelini kapsamaktadır. Bu
da kamu politikalannı diğerlerinden ayıran en önemli özellik-
tir. Özel sektör ve sivil toplum bu alanda sınırlama yapabilme
iradesine sahipken, kamunun dışlama ve dışanda bırakma gibi
uygulaması kamu politikası ile çelişir.
Günümüzde refah uygulamalannın azalmayıp nitelik de-
ğiştirdiği ve bu alanda sorumlu kurumlan çeşitlendirdiği gö-
rülmektedir. Türkiye'de de aynı şekilde refah uygulamalannda
çoklu aktörler ve kurumlann olduğu görülmektedir. Merkezi
yönetim yanında, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri, özel
sektör, aile, akraba ve komşuluk dayanışması, hemşehri olu-
şundan Türkiye'deki sosyal refah sağlayan en önemli yapı ve
kurumlann başında gelmektedir.
Türkiye'de geçmiş yıllarda yerel yönetimler genelde mer-
kezi yönetimin belirlediği şekilde ve belirlediği kadan ile hiz-
met sunmuştur. Bu da daha çok temel teknik kentsel hizmetler
şeklinde uygulamaya yansımıştır. Günümüzde ise sosyal yar-
dımdan eğitim ve sağlığa, konuttan ve meslek edinmeden is-
tihdama kadar yerel yönetimler faaliyette bulunmaktadır. Yerel
yönetimlerin lehine dönük olarak gelişen süreç dünyadaki ye-
relci eğilimle benzerlik göstermektedir.
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

Türkiye'de merkezi yönetimle yerel yönetimler arasında ke-


sin çizgilerle belirlenmiş bir görev ayırımı yapılamamıştır. Çoğu
zaman merkezi yönetim görevleri ile yerel yönetim görevleri
birbirine karışmış, aynı kentsel alan içerisinde aynı hizmetler,
hem merkezi yönetim hem de yerel yönetim birimlerince ara-
larında bir koordinasyon sağlanamadan, birbirinden kopuk bir
biçimde yerine getirilmeye çalışılmıştır.
Bununla birlikte Büyükşehir ile ilçe belediyeleri arasında di-
key ilişkilerin yerine yatay ve demokratik ilişkilerin güçlendiril-
mesinin gereği açıktır. Yerel yönetimlerin tek başlanna yetki, gö-
rev ve sorumluluklannı geliştirmek demokratikleşmeye hizmet
etmez. Merkezi yönetim yetkilerini yerele aktanrken, diğer taraf-
tan yerel yönetimlerin de demokratikleştirilmesi gerekmektedir.
İster merkezi hükümetler eliyle olsun isterse yerel yönetim-
lerle gerçekleşsin sosyal devlet olmanın gereği olarak sosyal hiz-
metler kamu yönetimleri için olmazsa olmazlardandır. Sosyal
devletle; kamu yönetimleri sebebi her ne olursa olsun, hayatı-
nın belli dönemlerinde, her türden yardıma ihtiyaç duyan in-
sanlann ihtiyaçlannm giderilmesine yardımcı olmak durum-
dadır. Kendi mekân ve bölgelerinde insanlann huzur ve güven
içinde yaşamalanna, ekonomik ve sosyal anlamda, kendi ha-
yadan üzerinde söz sahibi olmalanna imkân sağlarken, sosyal
hizmet insanlann gelecekleri ile ilgili kararlar alıp uygulamala-
nna yardım etmeyi hedeflemelidir. Aynca dayanışma ve işbir-
liği içerisinde güçsüzün yanında olma ve sosyal adaletin ger-
çekleşmesine katkıda bulunma amaçlan kamu yönetimlerini
sosyal nitelikli sorumluluğa sokmaktadır.
EKLER
EK 1

Bazı ülkelerdeki sosyal harcamalardaki artış (Küsuratlar belirtilmemiştir.)

Toplam devlet harcamaları Sosyal harcamalar

Liberal ülkeler 1984 1997 Artış 1984 1997 Artış

ABD 33 31 -6 14 16 2

ingiltere 47 40 -6 21.1 21.6 0.5

Kanada 45 42 -2 16 16 0.7

Sosyal
demokratlar

Norveç 42 44 2 19 25 5

isveç 59 59 -0.2 30 33 3

Finlandiya 40 51 11 22 29 7

Korporatist
ülkeler

Almanya 47 48 0.7 23 26 3

Fransa 51 52 1 26 29 3

Kaynak: Peter Taylor -Googby'den Aktaran Özdemir, 334,2004.


Ekler 195

EK 2 .

Bazı Ülkelerin Sosyal Harcamaların Toplam Devlet Harcamalarının


İçindeki Payı (%)

1990 1998

Türkiye 26.3 25.7

ABD 43.4 53.8

AVRUPA TOPLULUĞU 1990 1998

Almanya 65.0 69.8

Finlandiya 60.8 55.3

Hollanda 64.6 63.9

ingiltere 52.8 57.5

İspanya 50.6 48.3

İsveç 61.8 53.2

Yunanistan 32.1 35.0

GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER 1990 1998

Arjantin 57.1 63.6

Meksika 30.6 48.1

Şili 63.9 71.3

Endonezya 13.2 26.2

Kore 27.8 27.8

Malezya 35.5 42.5

Kaynak: VVorld Bank, World Development Report; 2000/2001, Oxford üniversity


Press, 2001, London, s.300-301.
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

EK 3.

E s p i n g - A n d e r s e n ' i n Refah Rejimleri Tasnifi

Sosyal
Rejim Liberal Muhafazakâr
Demokrat

Almanya,
Belirgin örnekleri ABD, İngiltere İsveç
Fransa

Klasik ve Yeni Muhafazakâr Sosyalizm ve


Felsefesi
Liberalizm Sosyal Politika Marksizm

Dekomüdifikasyon
Düşük Orta Yüksek
(Metalaşmama)

Gereksinim
Sosyal Haklar Katkıya Dayalı Evrensel
Temelli

Transfer Kamu
Refah Önlemleri Karma Hizmetler
Ödemeleri Hizmetleri

Düz Oranlı Yeniden


Haklar Katkıya Dayalı
Ödenekler Dağıtım

Sosyal Politika Piyasa ve Devlet, Devlet,


Sağlayan Kurumlar Kalıntısal Mesleksel Evrensel

Kaynak: Ebbinghaus ve Manovv'dan aktaran Süleyman Özdemir, 2004, s.104.


KAYNAKÇA

Aksoy, Ş. (1998). Yeni Sağ. Kamu Yönetimi ve Yerel Yönetim: Eleştirel Bir Yaklaşım. ÇYY.
C7. S.1.
Aksoy, Şinasi (2004). "Kamu Yönetimi Nereye Gidiyor? Bir Durum Saptaması". II. Kamu Yö-
netimi Forumu Bildiriler Kitabı. Hacettepe Üniv. Ankara.
Al, Hamza (2002). Bilgi Toplumu ve Kamu Yönetiminde Paradigma Değişimi. Bilimadamı
Yayınları. Ankara.
Alada, Adalet (1990). Türk Belediyeciliğine Kronolojik Yaklaşım Türk Belediyeciliğinde 60.
yıl. IULA-EMME.
Alada, Adalet (2007). "Sosyal Hizmet Boyutunda Yerel Yönetimlerde Çocuk." Sosyal Hizme-
tin Yerel Yönetimlere Devri Hakkında Yasa Tasarısı (Ed. Celal Ülgen ve Çoşkun Ongun).
İstanbul Barosu Yayınları. İstanbul.
Alada, Alada (2004). Dünden Bugüne Türkiye'de Yerel Yönetimler ve Seçimler Üzerine Not-
lar. Kent Gündemi. Ocak 2004.
Altaban, Özcan ve Feridun Duyguluer (2005). "Kamu Yönetiminin Yeniden Yapılandırılması
ile İlgili Kanunlarda Son Durum". Mimarlık, s.26.
Altaban, 0. ve F. Duyguluer (2004). "Kamu Yönetiminin Yeniden Yapılandırılması Tasarıları
Üzerine Notlar". Mimarlık. Mayıs-Haziran.
Argun, Akdoğan (2011). Türkiye'de Kamu Politikası Disiplinin Tarihsel İzleri" Türkiye'de kamu
Yönetimi ve Kamu Politikalan. TODAİE. Ankara.
Arıcı, Kadir (2004). "Avrupa Birliğine Uyum Sürecinde Sosyal Hizmetlerin Yeniden Yapılan-
dırılması". I. Sosyal Hizmetler Şurası. SHÇEK Yayınları. Ankara.
Aslan, Onur E. (2005). Kamu Personel Rejimi. TODAİE. Ankara.
Aydın, M. Akif (1999). Türk Hukuk Tarihi. 3. basım. Hars Yayıncılık, istanbul.
Balcı, Asım (2008). "Kamu Yönetiminde Hesap Verebilirlik Anlayışı". Kamu Yönetiminde Çağ-
daş. Yaklaşımlar. A.Balcı. A.Nohutçu. N.K.Öztürk. B.Coşkun. (Ed.). Seçkin Yayınları. Ankara.
Bauman, Zygmunt. Siyaset Arayışı. Tuncay Birkan (Çev.) Metis, istanbul.
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

Bilgiç, Veysel (2008). "Yeni Kamu Yönetimi Anlayışı." Asım Balcı. A.Nohutgu. N.K.Öztürk.
B.Coşkun. (Ed.). Kamu Yönetiminde Çağdaş Yaklaşımlar. Seçkin Yayınları. Ankara.
Buğra, Ayşe (2010). Kapitalizm. Yoksulluk ve Türkiye'de Sosyal Politika, iletişim Yayın-
ları. istanbul.
Buğra, Ayşe ve N.Tolga Sınmazdemir. Yoksullukla Mücadelede insani ve Etkin Bir Yön-
tem; Nakit Gelir Desteği. Yayınlanmamış Rapor. B.Ü. Sosyal Politika Forumu, istanbul.
Castells, M (1997). Kent Sınıf iktidar. Asuman Erendil (Çev.) Bilim ve Sanat. Ankara.
Çengelci, Ethem (1996). Cumhuriyet Türkiyesi'nde Sosyal Hizmetlerin Örgütlenmesi.Se-
vinç Matbaacılık. Ankara.
Çukurçayır, M.Akif (2008). Yerel Siyaset. Okutan Yayınları, istanbul.
Da Costa. Alfredo Bruto (2003). "Minimum Guaranteed Income And Basic Income İn Por-
tugal". Minimum Income Schemes İn Europe. ILO. Geneva.
Dean, Mitchell (1991). The Constitution of Poverty. Routledge. Nevvyork. USA.
Demirbilek, S.(2005). Sosyal Güvenlik Sosyolojisi. Legal Yayınları, istanbul.
Donald F. KETTL (1998). Reinventing Government: A Fifth Year Report Card. Center fcrfljb-
lic Management. The Brookings Institution. Washington DC.
Emiroğlu, Metin (2004). Sosyal Hizmetler ve Sivil Toplum Kuruluşları Etkinliği. I. Sosyal
Hizmetler Şurası. SHEÇK Yayınları. 19-21 Nisan Ankara.
Erim, Aydan (1990). "1973-1980 Dönemi Belediyeciliği: izmit Örneği". Türk Belediyecili-
ğinde 60 Yıl. Ankara.
Ergin, Osman Nuri (1946). Türkiye'de Şehirciliğin Tarihi inkişafı, istanbul.
Ergin, Osman Nuri (1922). Mecelle-i Umur-i Belediye. Matbaa-i Osmaniye, istanbul.
Ergin, Osman (1997). Türk Tarihinde Evkaf, Belediyeler ve Patrikhaneler. Türkiye Basımevi,
istanbul.
Ersöz, Halis Yunus (2004). Sosyal Politika Perspektifinden Yerel Yönetimler. Filiz Kitabevi.
İstanbul.
Eryılmaz, Bilal (1999). "Yeni Kamu Yönetimi Anlayışının Yerel Yönetimler Üzerindeki Etki-
leri". Kent Yönetimi ve Çevre Politikaları. Cilt 2. İstanbul.
Eryılmaz, Bilal (2004). "Kamu Yönetiminde Değişim". II. Kamu Yönetimi Forumu. 7-8 Ekim.
Hacettepe Üniversitesi İİBF. Ankara.
Eryılmaz, Bilal (2002). Kamu Yönetimi. Erkam Matbaası, istanbul.
Esping-Andersen, Gosta (1990). The Three VVorlds of VVelfare Capitalism. Cambridge: Po-
licy Press.
Geray, Cevat (2007). Toplumsal Konut Yöneltisi Gereği Üzerine. Ankara Üniversitesi SBF
Yayını. (Yay: Berrin Ceylan Ataman). Cahit Talaş Anısına Güncel Sosyal Politika Tar-
tışmaları. Ankara.
Göymen, Korel (2004). "Yerel Kalkınma Önderi ve Paydaşı Olarak Belediyeler". Yerel Kalkınmada
Belediyelerin Rolü. Uluslararası Sempozyum. Pendik Belediyesi Kültür Yayını, istanbul.
Gözübüyük, Şeret (1999). Yönetim Hukuku. Onüçüncü Basım. Turhan Kitabevi Yayınları. Ankara.
Göze, Ayferi (1995). Siyasal Düşünceler ve Yönetimler. Beta Yayınları, istanbul.
Greer, Patricia (1994). Transforming Central Government. Open University Press. Bucking-
ham- Philadelphia.USA.
Gül, Songül Sallan (2004). Sosyal Devlet Bitti, Yaşasın Piyasa. Etik Yayınları, istanbul.
Kaynakça 1

Günal, A (2008). Health Services İn Republican Turkey; An Analysis of The Socialization


Health Services in Republican Historicak Context. Yayınlanmamış Doktora T. Boğaz
Üniversitesi Atatürk Enstitüsü.
Günday, Metin (1998). idare Hukuku. 3. Basım. Ankara.
Hacımahmutoğlu, Hande (2009). Türkiye'deki Sosyal Yardım Sisteminin Değerlendirilme
DPT. Ankara.
Halis, Muhsin ve Mehmet Tekinkuş (2003) 'Kamuda Performans Yönetimi'. A. Balcı. A. N
hutçu. N. K. Öztürk ve B. Coşkun (Editörler) Kamu Yönetiminde Çağdaş Yaklaşım!
Seçkin Yayıncılık. Ankara.
Harvey, David (2003). Post Modernliğin Durumu. Sungur Savran (Çev.) Metis. 3.Basım. istanb
Hood, Christopher (1991). "A Public Management For Ali Seasons?. Public Administı
tion. Vol.69. Spring-1991.
IULA (1991 ve 2002): Sürdürebilir Kalkınma ve Yönetişim BM Sürdürülebilir Kalkınma Dün
Zirvesi Türkiye Ulusal Raporu Tema III. istanbul: IULA EMME. 1991 ve 2002. Rapoı
Jessop, Bob (2005). Hegemonya. Post-Fordizm ve Küreselleşme Ekseninde Kapitalist De
let. Yarar Betül ve Alev Özkazanç (Der.) iletişim, istanbul.
Kartal, Filiz (2011). Türkiye'de Kamu Yönetimi ve Kamu Politikaları. TODAİE. Ankara.
Keleş, Ruşen (2000). Yerinden Yönetim ve Siyaset. Cem Yayınları, istanbul.
Keleş, Ruşen (2006). Yerinden Yönetim ve Siyaset. Cem Yayınları. 5. Basım. İstanbul.
Kesgin, Bedrettin (2012). Yoksulluğa Yerel Müdahale "Sosyal Belediyecilik" Karşılaştım
sında Eminönü ve Beşiktaş Belediyeleri Örnekleri. Ekin Yayınları. Bursa.
Kesgin, Bedrettin (2011). "Çalışma Yaşamında Değişen Yoksulluk: Çalışan Yoksullar".
Ahlakı Dergisi. C. 4. S.7.
Koray, Meryem (2005). Sosyal Politika, imge 2. Baskı, istanbul.
Köker, Levent (1992). Demokrasi Üzerine Yazılar. İmge. Ankara.
Madge, Charles- Willmott Peter (1981). Inner City Poverty in Paris and London. Reports
The Institute of Community Studies. London.
MBB (1977). Belediyeler ve Kent Sorunları Dergisi. S.20-25.
Okay, Cüneyd (1999). Belgelerle Himaye-i Etfal Cemiyeti 1917-1923. Şule Yayınları istanbı
Onar, S. S. (1996). idare Hukukunun Umumi Esasları. Cilt: 1 (3.Baskı). istanbul.
Oppenheimer, Franz (1997). Devlet. (Çev. Alaattin Şenel. Yavuz Sabuncu). Engin Yayı
ları. İstanbul.
Ortaylı, ilber (1990). Yerel Yönetim: Devraldığımız Miras. Türk Belediyeciliğinde 60 Y
IULA-EMME. İstanbul.
Ortaylı, ilber.(1985). Tanzimattan Cumhuriyete Yerel Yönetim Geleneği. Hil Yayınları, istanbı
Özbek, Nadir (2002). Osmanlı imparatorluğu'nda Sosyal Devlet, iletişim Yayınları, istanbı
Özdemir, Süleyman (2004). Küreselleşme Sürecinde Refah Devleti, istanbul Ticaret Ods
Yayını. Yayın No: 2004-69. istanbul.
Özel, Mehmet (2008). "Devletin işlevsel Dönüşüm Yönelimi Üzerine Etkileri". Devletin Dönı
şümü Ve Yeni Kamu Yönetimi. (Ed. Mehmet Özel ve Veysel Eren) Çizgi Kitabevi. Kony
Özer, M. Akif (2005). Yeni Kamu Yönetimi Teoriden Uygulamaya. Platin Yayınları. Ankara.
Polanyi, Kari (2011). Büyük Dönüşüm. (Çev: Ayşe Buğra), iletişim Yayınları. lO.Baskı istanb
Rosanvallon, Pierre (2004). Refah Devletinin Krizi. (çev. Burcu Şahinli). Dost Kitabevi. Ankar
Sargutan, E. (2006). Karşılaştırmalı Sağlık Sistemleri. Hacettepe Üniversitesi Yayınları. Ankar
Schelde, K. ve I. Proeller (2000). New Public Management. Verlag. Paul Haupt. Bern.
130 | Kamu Sorumluluğunda Sosyal Hizmet

Songür, Neşe (2011). Yeni Kamu işletmeciliği Yaklaşımı ve ilkeleri. Türkiye'de Kamu Yöne-
timi ve Politikaları (Ed. Filiz Kartal). TODAİE. Ankara.
Şengül, H. Tarık (2001). Kentsel Çelişki ve Siyaset- Kapitalist Kentleşme Süreçleri Üzerine
Yazılar. Demokrasi Kitaplığı, istanbul.
Talaş, C. (1967). Sosyal Politika. (Ankara. Sevinç Matbaası)
Timur, Taner (1993). Türk Devrimi ve Sonrasında, imge. Ankara.
Tomambay, ilhan (2001). "Türkiye'nin Sosyal Politika içinde Sosyal Hizmetlerin Durumu. HÜ.
Sosyal Hizmet Yüksekokulu. Sosyal Hizmet Sempozyumu 2000.2001.
Tutum, Cahit (1995). "Kamu Yönetiminde Yeniden Yapılanma". Yeni Türkiye. Yönetimde Ye-
niden Yapılanma Özel Sayısı. (Mayıs-Haziran). Yıl 1. Sayı 5.
Selahattin, Yıldırım (1990). Yerel Yönetim ve Demokrasi. Türk Belediyeciliğinde 60 Yıl. IULA-
EMME. Ankara.
Uğuroğlu, Ö-Çelik. Y. (2005). "Sağlık Sistemleri Performans Ölçümü Önemi ve Dünya Sağ-
lık Örgütü Yaklaşımı". Hacettepe Sağlık idaresi Dergisi. Cilt:8. Sayıl.
Yılmaz, Sibel (2006). Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının Yoksullukla Savaşım
Politikaları içindeki Yeri. Anadolu Üniv. SBE. Yüksek Lisans Tezi. Eskişehir.
Yükçü, Süleyman ve Gülşah, Atağan (2009). "Etkinlik Etkililik ve Verimlilik Kavramlarının Ya-
rattığı Karışıklık". Atatürk Üniversitesi İktisadi ve idari Bilimler Dergisi. Cilt. 23. Sayı: 4.
Yılmaz, Osman (2001). Kamu Yönetimi Reformu: Genel Eğilimler ve Ülke Deneyimleri.
DPT. Ankara.

VVorld Bank (2001). World Development Report; 2000/2001. Oxford University Press. 2. London.

YASALAR ve İNTERNET KAYNAKLARI


http://www.ssk.gov.tr/wps/portal/tr/kurumsal/tarihce erişim tarihi; 12.04.2012
http://www.shcek.gov.tr/sevgi-evleri-cocuk-evleri.aspx
www.kadininstatusu.gov.tr
4109 s. Asker Ailelerinden Muhtaç Olanlara Yardım Hakkında Kanun
5216 s. Büyükşehir Belediye Kanunu
5393 s. Belediye Kanunu
5302 s. il Özel idare Kanunu
www.shcek.gov.tr.
http://www.belgenet.com/hukumet/program/59-3.html
MEHTA. Dinesh. "Urbanization of Poverty".
http://ww2.unhabitat.org/mdg/documents/global/Vol6_No4_urbanization_of_poverty.doc
(23 Temmuz 2010).
www.sosyalyardimlar.gov.tr
http://www.sydgm.gov.tr
http://www.ssk.gov.tr/wps/portal/tr/kurumsalAarihce
http://www.aile.gov.tr

You might also like