You are on page 1of 32

MATESİS ELA YAZICI & ŞIMAL DURU AYBEK

BEATLES’IN GIZEMINI KÜÇÜK SEVIMLI


CAPGRAS SENDROMU
MATEMATIKLE ŞEYLERI NEDEN
ÇÖZMEK SEVIYORUZ?
İÇİNDEKİLER
Sol Basamak Etkisi 03
Küçük Sevimli Şeyleri Neden Seviyoruz?
17
Neden Dezenfektanlar Mikropların
05
Yalnızca % 99,9’unu Öldürür?
Eskİ Dilde Matematİk
19
Asla Unutmayan Adam 06 Nasıldı?

Nobel Matematik Ödülü Neden Emilie du Chatelet 21


08
Verilmiyor?
Beatles’ın Gizemini
24
Gama Fonksiyonu 10 Matematikle Çözmek

Capgras Sendromu 12 Eğlence! 26

Kaynakça 31
Tekinsiz Vadi 14

MATESİS | SAYFA 2
SOL BASAMAK
ETKISI:
Etiketlerin Sonunun 9 Rakamı İle
Bitmesinin Nedeni
Biraz dikkat ederseniz, ürün fiyat
etiketlerinin bir çoğunun 59,99, 29,99
veya 19,999 biçiminde olduğunu fark
edeceksiniz. Bu size basit bir pazarlama Psikolojik Fiyatlandırma ve Sol
tuzağı gibi gelebilir. Ancak, bu tuhaf Basamak Etkisi
olgunun arkasındaki sebep
düşündüğünüzden daha karmaşıktır. Psikolojik fiyatlandırma, ürünlerin
Örneğin evrenin 13.7 milyar yaşında fiyatlarıyla oynamalar yaparak alıcıda farklı
olduğunu söylediğimizde, tam olarak algılar oluşturulmasına verilen isimdir.
13.700.000.000 demek istemiyoruz. Kullanıcılarda oluşturulan psikolojik algılar
Sonucunda bunun altında ya da ile müşterilerin satın alma refleksi artar. Bu
üstünde birkaç milyon yıl daha var nedenle günlük yaşantımızda fark etmesek
olduğunu biliyoruz. Ancak bu devasa de bu strateji ile çok fazla karşı karşıya
sayıya insan ömrü gibi küçük bir şeyi kalıyoruz. Bu stratejilerden birisi de
eklemek onun anlamını fazla etiketlerinin son basamağının 9 ile
değiştirmez. Bunun için de muhtemel bitmesidir. Şaşırtıcı görünse de, bu tür
yaşantımız boyunca da evreni yaklaşık fiyatlandırma stratejileri, satışları artırmada
olarak 13,7 milyar yaşında kabul çok etkili olmuştur.Yuvarlak bir sayıdan 1
edeceğiz. çıkarma uygulaması da güçlü bir mesaj
taşır. Bir sayıyı okuduğumuzda, en soldaki
rakamdan en sağdaki rakama göre daha
fazla etkileniriz. 799 sayısı 800 sayısına çok
yakın olmasına rağmen okurken önce 7
sayısını gördüğümüz için ürünün fiyatının
daha az olduğunu düşünürüz. Ayrıca son
basamaklarda sıfır sayısının daha fazla
olması bu algıyı güçlendirir. Örneğin 2,99
etiketi olan bir ürünü 2 gibi algılarız. Bu algı
3,60 ile 3,59 arasındaki farktan daha
büyüktür çünkü en soldaki rakam en
önemli şeydir.
2008 yılında, Güney Brittany
MATESİS | SAYFA 3

Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, her biri 8


Euro’dan beş çeşit pizza sunan yerel bir
pizza restoranında bir çalışma yaptı.
Öncelikle pizzalardan birinin fiyatı 7,99
Euro’ya düşürüldü. Elbette tahmin
edeceğiniz gibi, bu pizzanın satış payı
toplamın üçte birinden birdenbire yarısına
yükseldi.
9 Sayısı Bazen En İyi Seçimi Hatırlanmasını
Yaptığımız Algısını İstemiyorsanız Sonda 9
Oluşturuyor Kullanın

Tüm bunlara rağmen son Dükkan sahiplerinin fiyatları 9


basamağın dokuz olması bazen bir veya 8 ile biten fiyatları kullanacak
ürünün ucuz ve basit olduğu biçimde ayarlamasının başka
anlamını da taşıyabiliyor. İşte bu nedenleri de vardır. Çalışmalar, 8
nedenle lüks bir restoran, ana ve 9 ile biten fiyatların
yemeği 52,99 liradan satmıyor. hatırlanmasının 0 ve 5 ile biten
Muayene başına 159.99 alan bir fiyatlardan çok daha zor
doktor güven vermiyor. Bu gibi olduğunu göstermektedir.
durumlarda da fiyatlar hem güvenilir Kısacası, bir fiyatın hatırlamasını
hem de daha elit hissettiren 53 ve istemiyorsanız, sonunda 8 veya 9
160 lira biçiminde oluşturuluyor. kullanın. Tersine, eğer
Kısacası 9 sayısı ile ilgili algılarımız, hatırlanmasını istiyorsanız, 4,98
kültürel ve psikolojik faktörlerin bir yerine 5 kullanın.
karışımı biçiminde varlığını
gösteriyor. MATESİS | SAYFA 4
Neden Dezenfektanlar Mikropların Yalnızca % 99,9’unu Öldürür?
gümüş iyonları, iyot, asitler veya alkol gibi
aktif bileşenleri içerebilir – bunların her
biri farklı patojen türleri üzerinde etkili
olabilir.
Bazı formülasyon türleri, grip ve soğuk
algınlığı gibi virüslere karşı daha etkilidir.
Diğerleri, gıda hazırlama alanlarında ve
çevresinde yaygın olarak bulunan
bakterilere karşı etkilidir. Diğerleri,
antibiyotiğe dirençli organizmalara karşı
geniş bir etki yelpazesine sahiptir. Yani
“Tek kullanımda mikropların % 99,9’unu aslında neye ihtiyacınız olduğunu bilmek
öldürür”. Bu, slogan ile televizyon önemlidir. Dezenfektanlar yalnızca belirli
reklamlarında, dezenfektan ve temizlik mikrop türlerini öldürür. Hiçbir
ürünlerinin çoğunun etiketinde dezenfektan sert bir yüzeyde bulunan
muhtemelen karşınıza çıkmıştır. Peki, bu tüm mikropları öldüremez. Tüm
dezenfektanlar neden kullanıldıkları mikropların yokluğu sterilizasyon olarak
mikropların % 100’ünü öldürdüklerini adlandırılır ve herhangi bir dezenfektan
etiketlerinde belirtmiyorlar? Üreticiler solüsyonla elde edilen etkinlik seviyesini
neden % 99,9 gibi mükemmel olmayan bir aşan bir işlemdir.
rakama bağlı kalmayı tercih ediyorlar? “Mikropların% 99,99’unu öldürür” cümlesi,
Aslında durum konuya biraz daha dikkat şüphesiz bir pazarlama terimidir. Bu,
ederseniz daha da ilginç bir hal alıyor. Bazı tüketicilere bir dezenfektanın belirli bir
üreticiler de mikropların % 99’unu bölgede bulunan neredeyse tüm
öldürdüklerini iddia ediyorlar. Bu sayılara mikropları öldürebileceğini söylemenin
baktığında ortalama bir tüketicinin, çok akıllıca bir yoludur. Bize hangi bakteri
mikroplara karşı % 99,99 etkinlik oranı ve virüs türlerinin öldürüldüğünü veya
olduğunu iddia eden bir dezenfektanın, % orijinal testlerde kullanılan temizleme
99 etkinlik iddia eden bir dezenfektandan prosedürünün eksiksizliği hakkında hiçbir
daha iyi olduğunu varsayması hatalı şey söylemez. Ürünün reklamından ve
olmayacaktır. Genel bir kural olarak, bir satışından sorumlu kişiler, etkinliğinin
etikette yıldız işareti görüyorsanız, gerçek yüzdesinden ziyade ürünlerinin
pazarlama iddialarının daha yakından etkililiğinin algılanmasıyla daha çok
incelenmesi gerekir. ilgilenirler.
Tüm dezenfektanlar aynı değildir
Pek çok insan, tüm dezenfektan
solüsyonlarının temelde aynı olduğunu
MATESİS | SAYFA 5

düşünüyor. Yaygın inanışın aksine,


dezenfektan solüsyonları birçok farklı
şekilde olabilir. Bu nedenle aynı tür
mikroplar ve bakteriler üzerinde
kullanıldıklarında çeşitli sonuçlar
gösterebilirler. Kullanılan yaygın
dezenfektan türleri, dörtlü amonyum,
sodyum hipoklorit , hidrojen peroksit,
ASLA UNUTMAYAN
ADAM: SOLOMON V.
SHERESHEVSKII
Yazımıza konu olan Solomon V.
Shereshevskii, 20. yüzyılın başında
Moskova’da yaşayan bir gazeteci idi.
Shereshevskii’nin sıra dışı
yeteneklerini ilk fark eden kişi
çalıştığı gazetenin editörü oldu.
Shereshevskii, toplantılarda hiç not
tutmuyordu. Bu yüzden editör ilk
başta Shereshevskii’nin güvenilmez
bir çalışan olduğunu düşünse de,
kısa zamanda genç adamın
kendisine verilen tüm bilgileri
mükemmel bir şekilde hatırladığını
fark etti.

Sınırsız Hafıza Kapasitesi


Muhtemelen hepimiz hayatımızın belirli Luria, Shereshevsky’nin hafızasını
dönemlerinde daha iyi hatırlama test etmeye başladı. İlk içgüdüsü,
yeteneğimizin olmasını, bir şeyleri ikide bir Shereshevsky yeteneğinin sınırlarını
unutmamayı diledik. Mesela kredi kartı pin bulmaktı. Luria sayı ve kelime
kodumuzu asla unutmasak veya bazı önemli listelerini okudu. Ancak,
telefon numaraları hemen aklımıza geliverse Shereshevsky liste ne kadar uzun
gerçekten bazı şeyler daha kolayca süre devam ederse etsin onu tekrar
gerçekleşebilirdi. Ancak bazen ne dileğimiz etmeyi başardı. Bu şaşırtıcıydı çünkü
konusunda dikkatli olmamız gerekir. Alman psikolog Herman
Unutkan olmak gibi bir şeyi unutmamak da Ebbinghaus tarafından yapılan
aslında bir sorundur. Bunun ne anlama klasik bellek araştırması, liste
geldiğini anlamak için asla unutmayan adam uzadıkça bir listeyi hatırlama
ile tanışalım. yeteneğinin azaldığını bulmuştu.

Sınırsız Hafıza Kapasitesi


Luria, bilimsel makalelerine ek olarak, 1965’te daha geniş bir okuyucu kitlesine yönelik
ilginç bir kitap yazdı. Bu kitapta unutamayan hastasıyla yaşadığı seanslarını anlattı.
MATESİS | SAYFA 6

Dünyayı Shereshevskii’nin gözünden görme girişimini aktardığı The Mind of a


Mnemonist: A Little Book About a Vast Memory başlıklı kitabının İngilizce çevirisi
1968’de yayınlandı. Luria kitabında Shereshevskii’den kısaca “S” diye bahsetmekteydi.

Solomon Shereshevsky’nin olağanüstü belleği 1920’lerde psikologların büyük ilgisini


çekti. Beyni öğrendiği her kelime için olarak görüntüler oluşturuyordu.
Örneğin mavi deyince aklına mavi
bayrak sallayan bir kişinin görüntüsü
geliyordu; yedi rakamı, bıyıklı bir adamı
çağrıştırıyordu. Bu zihinsel imgeler
Shereshevsky’yi çok yoruyor olsa da
baktığı her şeyi hatırlamasını sağlıyordu.
Mükemmel Hafızanın
Dezavantajları
Luria hastasının hafızasının sınırlarını
ölçemediği için, S.’nin diğer sorunlarına,
özellikle de kendine özgü dünya
algısına odaklandı. S. ağır bir sinestezi
hastasıydı. Sinestezi, normalde ayrı ayrı
deneyimlenen duyuların bir araya
gelmesidir. Bazı sinestezler kelimeleri
duyduklarında veya okuduklarında
renkleri tecrübe ederken, diğerleri
neredeyse her kombinasyonda tatlar,
kokular, şekiller veya dokunuşlar
Örneğin bir şiir okurken, her kelimenin belirli
yaşayabilir. Duygular otomatiktir ve
bir koku, tat, renk veya sesi tetiklemesini kim
açılıp kapatılamaz. Duyularından
istemez ki? Ancak gerçekte işler bu biçimde
birindeki uyaranlar, diğer tüm
yürümez.
duyularını harekete geçirir ve bu da
genellikle hoş olmayan hislere yol açar. Unutmayan Adam Unutmayı
Öğrenmek Zorundaydı
Örneği S için bir restoranda, menüdeki
rastgele bir kelime, iştahını S. gazetecilik kariyerinden vazgeçti ve
kaybetmesine neden olacak tat ve koku gösterilerde ezberleme konusundaki
karışımına neden olabiliyordu. Aynı inanılmaz kapasitesini insanlara göstererek
anda hem yiyip hem de gazete hayatını kazandı. Zamanla bazı şeyleri
okuyamıyordu. Yemeğin gerçek tadı, unutabilmek için kendine telkin uygulamaya
kelimelerin tetiklediği tatla birleşiyor ve başladı. Bu sayede vücut işlevlerini bile
okuduğu şeyi anlamasını zorlaştırıyordu. kontrol eder duruma geldi. Nabzı genellikle
Sinestezi ilk etapta kulağa keyifli bir dakikada yetmiş kadarken sadece düşünce
durum gibi gelebilir. gücüyle nabzını azaltıp, çoğaltabiliyordu.
Vücut ısısını kontrol ediyor, hatta ağrı hissi
duymasını engelliyordu.
MATESİS | SAYFA 7

"Bunda olağandışı hiçbir şey yok. İstasyondan yeni kalkan bir treni
yakalamaya çalıştığımı hayal ediyorum. Yapmak için en azından son
arabayı yakalamam gerekiyor. Kan basıncımın yükselmesi olağandışı
mı? Sonra tamamen hareketsiz bir yatakta uzandığımı, uykuya
dalmaya çalıştığımı hayal ediyorum… uyumaya başlıyorum… nefesim
sakinleşiyor, kalp atışım yavaşlıyor…"
Nobel Matematik Ödülü Neden
Verilmiyor?
Adını İsveçli iş adamı, kimyager ve mühendis
Alfred Bernard Nobel’den alan Nobel ödülleri
1901’den beri fizik, kimya, tıp/fizyoloji, edebiyat
ve barış dallarında veriliyor. Özellikle fizik ve
kimya dallarında ödüllerin dağıtılması
nedeniyle Nobel ödüllerinin açıklandığı
zamanlarda akla genelde şu soru gelir. Neden
matematik için verilen bir Nobel ödülü yok?
Aslında bu sorunun cevabını tam olarak
belirlemek her zaman bir muamma olmuştur.
Alfred Nobel’in matematiği neden ödül
kategorilerinden biri olarak belirlemediğine
dair çok sayıda spekülasyon mevcut. Ancak
ortada kesin bir bir bilgi yok. Yaygın bir
hikayeye göre Nobel’in karısı İsveçli
matematikçi Gosta Mittag – Leffler ile ilişki
yaşadığı için Nobel matematikçilerden nefret
etmiştir. Ancak bu hikayede bir sorun vardır.
Çünkü Alfred Nobel hiç evlenmemiştir.
Hikayenin bazılarında ise bu eşin yerini bir
nişanlı ya da sevgili alır. Her ne kadar Nobel’in
Sophie Hess isimli bir sevgilisi olduğu bilinse
de hayat hikayesinde aldatılma ve aşk acısının
kanıtı yoktur.
Alternatif bir kuram Mittag – Leffler’in Alfred
Nobel’i sinirlendirecek bir hareket yaptığıdır.
Bu kurama göre Mittag – Leffler o zamanın
önde gelen İsveçli matematikçisi olduğu için,
Nobel onun matematik ödülünü
kazanmasının muhtemel olduğunu fark etmiş
ve bu ödülü başlatmamaya karar vermiştir.
Ancak bu kuram da belirsizlikler taşır. Ayrıca,
1865’te Mittag – Leffler’in genç bir öğrenci
olduğu göz önüne alınırsa, pek olası
gözükmemektedir.
“Neden Matematik Nobel Ödülü yok?”
MATESİS | SAYFA 8

sorusunun cevabı muhtemel çok daha basi


Matematik için bir ödül vermenin Nobel’in
aklına gelmemiş olması ya da daha fazla para
harcamak istememiş olması daha olası
nedenler gibi gözüküyor. Matematik
yeteneğini kullanarak 40 yıllık bir kimya
problemini çözdüğü için 1985 yılında Nobel
Kimya Nobel Ödülü’nü kazanan ilk
matematikçi Herbert A. Hauptman olmuştur.
Matematik Ödülleri
Nobel ödülü olmasa da, matematik ile ilgili yapılan çalışmalara verilen aynı derecede
prestijli ödüller mevcuttur.
• Fields Madalyası: Adını Kanadalı matematikçi John Charles Fields’den alır. Böyle bir
ödül verilmesinin fikir babası olan Charles Fields’in 1932 yılındaki ölümünün ardından
ilk olarak 1936 yılında verilmiştir. Her dört yılda bir Uluslararası Matematik Birliği ödül
için dünyanın önde gelen matematikçileri arasından dört kadarını seçer. Bu
matematikçiler 40 yaşın altında olmalıdır. Ödül bir altın madalyadan 13.500 dolar
civarında bir paradan oluşur. Bu ödül prestij açısından Nobel ödülü ile eşdeğer olarak
kabul edilmektedir.

Abel Ödülü: 2001 yılında Norveç hükümeti Niels henrik Abel’in doğumunun 200.
yılını yeni bir ödülle andı. Her yıl bir ya da daha fazla matematikçi Norveç Kralı
tarafından verilen, 1 milyon dolar civarındaki bu ödülü paylaşırlar. Bu miktar Nobel
ödülünü kazananların aldığına yakın bir para ödülüne denk gelmektedir.
MATESİS | SAYFA 9

Shaw Ödülü: Hong Kong’da 2002 yılında kurulan Shaw Ödülü Vakfı tarafından
2004 yılı itibaren her yıl verilen bir ödüldür. Ödül adını Hong Kong medya
sektöründe bir öncü olan Sir Run Shaw’dan alan bu ödül toplamı 1 milyon dolardır.
Ödül astronomi, yaşam bilimleri ve tıp ve matematik alanında dağıtılmaktadır.

Wolf Ödülü, Wolf Vakfı tarafından, 1978’den bu yana her yıl, insanlığın yararına
yönelik başarılara ulaşmış sanatçı ve bilim insanlarına verilen ödüldür. Beş bilim
dalını kapsar: tarım, kimya, tıp, fizik ve matematik. Ödül bir diploma ve 100.000
dolardan oluşur.
Ondalık Sayıların Faktöriyeli Olur mu?
Gama Fonksiyonu İle Tanışın
Aslında tanıdık olduğunuz bir konu ama
elinizde bir liste olsun. Bir alışveriş listesi, ya
da bir isim listesi herhangi mesela. Bunu
düzenlemek istediğinizi varsayalım. Liste A ve
B gibi iki sembol içeriyorsa, bunun için iki yol
vardır: AB ve BA. Liste üç harf A, B ve C
içeriyorsa, altı yol vardır: ABC, ACB, BAC, BCA,
CAB, CBA. Ya dört harf A, B, C ve D içeriyorsa?
Tüm olasılıkları sistematik olarak yazabilirsiniz
ve yanıt 24 olur. Bunun neden doğru
olduğunu anlamanın akıllıca bir yolu vardır.
D’nin nerede oluştuğunu düşünün. Birinci,
ikinci, üçüncü veya dördüncü konumda
olmalıdır. Her durumda, D’yi sildiğinizi hayal
edin. Sonra içinde sadece A, B ve C olan bir
liste alırsınız; bu yukarıdaki altılı seçenekten Gama Fonksiyonu
biri olmalıdır. Sonuçta sildiğiniz D harfi de her Faktöriyellerin negatif olmayan
birinde var olan 4 ayrı yerden birinde var tamsayılar için tanımlandığını
olmalıdır. Böylece uzun uzun liste yapmadan öğreniyoruz. Bu esnada da bir istisna
sonucun 6×4=24 sonucunu görebilirsiniz. olarak 0!=1 kabul ediyoruz. Şimdi bunu
Peki 5 harf ABCDE’yi düzenlemenin kaç yolu bir fonksiyon mantığı ile ele alalım ve
var? Aynı mantıkla cevap elbette 5 × 24 yani listemizi oluşturalım. (n, n!)= (0, 1), (1, 1),
120 olacaktır. Bu da bizi durumu bir kurala (2, 2), (3, 6), (4, 24), (5, 120), (6, 720)…
bağlayan faktöriyeller ile tanıştırır. biçiminde bir sonuç elde ediyoruz. Bu
Faktöriyel Tanımı noktaları kartezyen sistemde
Aynı mantıkla, n harfi yeniden düzenlemenin işaretledikten sonra bazılarımızın aklına
farklı yollarının sayısı ise n × (n – 1) × (n – 2) ×… şöyle bir soru gelir. Noktaları birleştirip
× 3 × 2 × 1 biçimindeki çarpım için “n grafiği tamamlamanın bir yolu var
faktöriyel” ifadesini kullanır ve n! olarak yazılır. mıdır? Evet vardır ve bu noktada Gama
Bu kısaca 1’den n’ye kadar olan tüm sayıların fonksiyonu işin içine karışır. Gama
çarpımıdır. fonksiyonu matematikte faktöriyel
fonksiyonunun karmaşık sayılar ve tam
sayı olmayan reel sayılar için genelleyen
bir fonksiyondur. Bu tuhaf görünümlü
fonksiyonu, Yunan alfabesinden büyük
harf gamma ile şuna benzer Γ(z) bir
MATESİS | SAYFA 10

biçimde yazarız. Bu fonksiyon ilk defa


1729 yılında matematikçi Leonhard
Euler tarafından keşfedilmiştir.
Gama Fonksiyonu Sayesinde İstatistikte önemli uygulamaları vardır.
Ondalık Sayıların da Faktöriyeli tanımlayan anahtar özelliğe
sahiptir. Gama fonksiyonu ile uğraşarak
Faktöriyellerini Hesaplayabiliriz
ilginç bazı sonuçlara da erişebilirsiniz.
Ondalık bir sayının faktöriyeli nedir En iyi bilinen (ve şaşırtıcı) sonuçlardan
sorusu, faktöriyellerin tanımı nedeniyle biri Γ (1/2) = √π olmasıdır. Γ (n) = ( n-1)!
kulağa saçma gelir. Oysa ki gama olduğundan buradan da (-1/2)!= √π gibi
fonksiyonu sayesinde bunu hesaplamak bir sonuç elde ederiz ki bu sonuç
mümkündür. Örneğin 2,5! yaklaşık gerçekten ilk bakışta oldukça
olarak 1,329 değerine eşittir. 1,5! ise şaşırtıcıdır.
yaklaşık olarak 0,886 kadardır.
Gama Fonksiyonu Ne İşe Yarar?
Gama fonksiyonu yardımı ile sayılar ile
Bu fonksiyon matematiğin görünüşte
ilgili bazı özellikleri tanımlarız.
alakasız birçok alanında ortaya çıkar.
Bunlardan bir tanesi Γ (z + 1) = z Γ (z)
Özellikle, faktöriyel genellemesi bazı
biçimindedir. Yukarıdaki formül,
olasılık problemlerinde bize yardımcı
faktöriyel ve gama fonksiyonu
olur. Örneğin, gama dağılımı, gama
arasındaki bağlantıyı kurar. Bu bağlantı
fonksiyonu cinsinden ifade edilir. Bu
pozitif n tamsayısı için, Γ (n) = ( n-1)!
dağılım, depremler arasındaki zaman
kuralı aracılığıyla kurulur. Bu da bize sıfır
aralığını modellemek için kullanılır.
faktöriyel değerinin neden 1’e eşit
Ayrıca, Gama fonksiyonunun özel bir
olduğunun cevabını verir.
hali olan Erlang, iletişim teknolojisinde
Gama fonksiyonu z’nin negatif tamsayı
sıklıkla karşımıza çıkan olasılık
değerleri için sonsuz ve diğer tüm
hesaplarında yer alır.
karmaşık sayılar için sonludur.

MATESİS | SAYFA 11
CAPGRAS
SENDROMU
Gördüğünüz Herkes Sahtekar mı?
Etrafınızdaki tanıdık şeylerin bir anda
gözünüze garip bir biçimde görünmeye
başladığını düşünün. 1923’te, Fransız
psikiyatrist Joseph Capgras, Matmazel M
olarak bilinen bir vakadan bizlere
bahsetti. Bu kadın aile üyelerine
benzeyen sahtekarların onların yerini
aldığını ve kendisine zarar vermeyi
planladığını düşünüyordu. Ayrıca,
doğumda bir başkası ile karıştırıldığına
ve kendisinin büyük bir servetin varisi
olduğuna ikna olmuştu. Bu vaka
günümüzde Joseph Capgras’ın adıyla
Capgras Sendromu ya da Capgras
sanrısı olarak bilinmektedir.
Sanrı veya diğer adıyla hezeyan
gerçeklikle uyuşmayan, yanlış olduğunu
gösteren kanıtlar olmasına rağmen
değişmeyen inançları tanımlar. Capgras
sendromu, sanrısal yanlış tanıma
bozukluğu içinde tanımlanan bir
bozukluktur. Hasta, yakın bir akrabasının
bazen de kendisinin tıpatıp benzerleri ile
değiştirildiğine inanır. Bunu şöyle hayal
edebiliriz: Anneniz size bir şey sormak
için yanınıza geliyor ve siz onun anneniz
kılığına girip sizi kandırmaya çalışan biri
olduğunu düşünüyorsunuz. Aslında bir
çok farklı sanrı mevcuttur ve farklı
biçimde adlandırılmaktadır. Örneğin;

İntermetamorfoz yanılsaması: Hasta


çevresindeki insanla­rın birbirleriyle
MATESİS | SAYFA 12

değiştiklerine inanır, yani A, B olur; B,


C olur; C, A olur vs.

Reduplikatif Paramnezi: Hastalar bir


yerin fiziksel olarak aynen
kopyalanmış olduğuna inanırlar

Cotard sanrısı olarak bilinen başka


bir sanrı ise hastaları gerçekten canlı
değil, ölü veya çürümüş olduklarına
ikna eder.
Tüm bu sanrılar, insanların gerçek ile yanlış Nöropsikolojik araştırmalar bu bulgulara
inançları arasında ayrım yapamadığı ampirik destek sağlamıştır. Hastalar
durumlardır. Oldukça nasir görülmelerine akrabalarının yüzleriyle duygusal bir bağlantı
rağmen en çok gözlenen ise Capgras bulamadıkları için, beynin temporal lobu
sendromudur. Türkiye’de yapılan bir (yüzlerle ilgili bilgilerin işlenmesiyle ilgili) ile
çalışmada, beş yıl içinde başvuran 920 beynin limbik sistemi (duyguların
hastanın sadece %1.3’ü bu yanılgıdan işlenmesiyle ilgili) arasında bir bağlantı
mustaripti. Sendrom, genelde şizofreni veya kesilmesi önerilmiştir
organik psikozla birlikte gözlenir. Bu az Sanrılar, nöropsikiyatrik hastalıklardan
görülen psikiyatrik sendromun kökenine muzdarip hastalarda gözlenen yürütücü işlev
ilişkin kesin bir açıklama getirilememiştir. eksikliği ile de güçlü bir şekilde
Capgras sendromunun başlangıcı eşlik ettiği ilişkilendirilmiştir. Yürütücü işlev bozukluğu
hastalığın sü­resine bağımlı değildir. olan kişiler, kanıtlar sunulduğunda planlama,
Herhangi bir zamanda ortaya çıkma ihtimali zamanlarını yönetme, sorunları çözme ve
vardır. hatta yanlış inançları düzeltme gibi normal
görevleri yerine getirmekte zorlanır. Tüm bu
Capgras Sendromunun Arkasındaki faaliyetler beynin ön lobuyla ilişkilidir. Bu
Sinirbilim nedenle, frontal lob ile beynin diğer bölgeleri
Capgras makalesinde hastasının, yerini arasında, hastaların sanrılarını
sahtekarların aldığına inandığı kızı ve kocası düzeltememesine neden olan bir kopukluk
gibi kendisine yakın olan kişilerin yüzlerini olduğu düşünülmektedir.
hatırlamakta zorluk çekmediğini belirtti. Capgras Sendromunun Tedavisi
Bununla birlikte, kaybolmuş gibi görünen
aşinalık unsuruydu. Matmazel M. artık Literatürde, Capgras sendromunun
ailesinin bilinen yüzleri arasında bir aşinalık tedavisine dair pek az bildiri vardır. Capgras
bağı kuramıyordu. Capgras’ın gözlemleri, bu Sendromunda ortaya çıkan sanrıların tam bir
durumdan mustarip hastalar ile daha sonra tedavisi henüz bilinmemektedir. Mevcut
yapılan beyin araştırmalarının sonuçlarıyla tedaviler sendromun kendisinden ziyade
aşağı yukarı aynı doğrultuda idi. sanrılara eşlik eden nörolojik veya psikiyatrik
MATESİS | SAYFA 13

Capgras sanrılarının arkasındaki hastalıklara odaklanmaktadır. Depresif bir


mekanizmalar tam olarak bilinmemekle zemin nedeniyle ortaya çıkmış Capgras
birlikte, teoriler Capgras sendromlu sendromu olan hastaların bir çoğu
hastalarda tehlikeye giren işlevlerden antidepresan ilaçlara yanıt verirler. Ayrıca
sorumlu beyin bölgelerindeki işlev hasta ile nesne arasındaki kişilerarası
bozukluğuna işaret etmektedir. Nörolojik ilişkideki bozulmalarında bu sendromu
görüntüleme bulguları Capgras send­‐ tetikleyebildiği düşünülmektedir. Bu
romuyla, özellikle frontal ve temporal nedenle mevcut ilişkinin düzelmesi de
bölgelerde olmak üzere sağ hemisfer semptomların iyileşmesinde önemli bir rol
anormallikleri arasında bir bağlantı ol­‐ oynar.
duğunu düşündürmektedir.
TEKİNSİZ VADİ İNSANSI
KARAKTERLERİN
ÜRKÜTÜCÜ GÖZÜKMESİNİN
CEVABI OLABİLİR
Doğumdan itibaren yüzleri algılayıp
analiz edebiliyoruz ve yüzler,
iletişimimizde çok önemli bir rol oynuyor.
Bu nedenle orada olmaması gereken,
yanlış gibi görünen şeyler, içimizde itici
duyguların uyanmasına yol açar. Bu
nedenle bazı maskeler, mankenler ve
robotların rahatsız edici bir görünümü
vardır. Hatta aynı rahatsız edici duygu
palyaçolar ve bazı çizgi film karakterleri
içinde geçerlidir. Japon robotikçi
Masahiro Mori tarafından 1970 yılında
sunulan bir teori olan Uncanny Valley,
Türkçe adıyla Tekinsiz Vadi insansı
robotlar ve bilgisayarla yaratılan 3B
grafik karakterler gibi şeylerin bize
ürkütücü bir his vermeye başladığı bir
noktadır.

Tekinsiz vadi, robotik bir nesnenin insan

benzeri görünümü ile uyandırdığı


duygusal tepki arasındaki ilişkiyi
tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
Bu fenomende, insanlar gerçekçi insansı
robotlara tepki olarak bir tedirginlik ve
hatta tiksinme hissederler.
Animasyonlardaki bir karakter neredeyse
gerçek gibi görünebilir. Ancak
“neredeyse insan” ve “tamamen insan”
görünme arasındaki fark bizde bir
MATESİS | SAYFA 14

rahatsızlık duygusu yaratır. Tekinsiz vadi


teoremindeki iki anahtar alan, gözler ve
ağızdır. İletişim kurduğumuzda
dikkatimiz gözler ve ağız arasında gidip
gelir. Dikkat çekmek için gözlere,
anlamak ve konuşmayı okumak için
ağza bakarız. Özellikle robotlar söz
konusu olduğunda, doğal dudak
hareketleri dışında kalan her şey kafa
karıştırıcı olacaktır.
Bazı Tekinsiz Vadi Etkisi Örnekleri
Zaman içinde tekinsiz vadi etkisi hem bilim insanları hem de Tekinsiz Vadi Etkisi Neden
medya, tarafından bir veri olarak kullanmaya başlanmıştır. Bu
Kaynaklanır?
etkinin sonuçları son derece gerçekçi robotlardan video oyunu
İnsanların neden tekinsiz vadi
karakterlerine kadar çeşitli bağlamlarda gözlemlenmiştir.
etkisini yaşadıklarına dair bir
Tekinsiz vadi etkisinin örneklerinden bazıları filmlerde karşımıza
dizi önerilen açıklama var,
çıkar. Örneğin; Shrek filminin ilk test gösterimleri esnasında,
ancak kesin bir fikir birliği
Prenses Fiona karakteri çocuklarda beklenmedik tepkiler
ortaya henüz çıkmadı. Bazı
uyandırdı. Karakter fazlasıyla gerçeğe benziyordu, bu da
teoriler fenomenin biyolojik
çocukların sinirlerinin bozulmasına ve korkmalarına neden
olduğunu, diğerleri kültürel
oluyordu. Yapımcılar, geri bildirimlere dayanarak, tekinsiz vadi
açıklamaların da olduğunu öne
etkisini önlemek için filmin gösteriminden önce bu karakteri
sürüyor. Araştırmacılar, bu
ona daha karikatür tarzı bir görünüm vermek için düzenlediler.
hipotezlerin birbirini
Zaman içinde tekinsiz vadi etkisi hem bilim insanları hem de
dışlamadığını, ancak Tekinsiz
medya, tarafından bir veri olarak kullanmaya başlanmıştır. Bu
Vadi etkisini yaratmak için
etkinin sonuçları son derece gerçekçi robotlardan video oyunu
birlikte çalışabileceğini
karakterlerine kadar çeşitli bağlamlarda gözlemlenmiştir.
düşünüyorlar. İşte onu
Tekinsiz vadi etkisinin örneklerinden bazıları filmlerde karşımıza
açıklamayı amaçlayan sayısız
çıkar. Örneğin; Shrek filminin ilk test gösterimleri esnasında,
hipotezden sadece birkaçı:
Prenses Fiona karakteri çocuklarda beklenmedik tepkiler
uyandırdı. Karakter fazlasıyla gerçeğe benziyordu, bu da
çocukların sinirlerinin bozulmasına ve korkmalarına neden
oluyordu. Yapımcılar, geri bildirimlere dayanarak, tekinsiz vadi
etkisini önlemek için filmin gösteriminden önce bu karakteri
MATESİS | SAYFA 15

ona daha karikatür tarzı bir görünüm vermek için düzenlediler.


Bilişsel Uyumsuzluk
Teoriler, tekinsiz vadinin, bir figürün gerçek
yaşayan bir insan mı yoksa bilgisayar
tarafından üretilen üç boyutlu bir model mi
olduğu da dahil olmak üzere, bir varlığın
hangi kategoriye ait olduğunu
belirlemedeki zorluk nedeniyle var
olabileceğini öne sürüyor. İnsan ve insan
olmayan iki ayrı ve birbirini dışlayan
kategoriyi temsil eder. Bu nedenle, bir şey
birinden diğerine geçiş yaptığı bir noktaya
yaklaştığında, bilişsel uyumsuzluk
duygularını tetikleyebilir. İnsanlar çelişkili
inançlara sahip olduklarında, psikolojik
rahatsızlık hissi yaşama eğilimindedirler.

Tehlikeden Kaçınma
Bu hipotez, insanların, hastalıklı veya tehlikeli
olabilecek şeylere karşı doğuştan gelen,
kendini koruma duygusuna sahip olduklarını
ileri sürer. Bir şey insana benzediği, ancak
pek de gerçekçi olmadığı için, insanların ölü
veya ölmekte olan bir şeyle karşılaştıklarında
hissettikleri aynı tepkiyi uyandırabilir. Bilişsel
mekanizma, bu kusuru hastalık ya da tehlike
olarak yorumlar ve bizi ondan
uzaklaştırmaya teşvik eder.
Uyumsuz Ögeler
Araştırmalar, normalde bir arada
bulunmayan unsurlar birleştirildiğinde
insanların rahatsız olma eğiliminde
olduğunu da göstermiştir.

Örneğin, 2011’de yayınlanan bir makale,


insanların “robot” sesli robotlardan veya insan
sesi olan kişilerden rahatsız olmadıklarını, ancak
insan sesli robotları ürkütücü bulduğunu ortaya
çıkardı. Bu etki sadece robotlar için geçerli
MATESİS | SAYFA 16

değildir, aynı zamanda insanları ve hayvanları


içeren bilgisayar animasyonlarında da aynı etki
görülebilir. Robotlar günlük yaşamda giderek
daha önemli hale geldikçe, araştırmacılar ve
tasarımcılar tekinsiz vadiye düşmeyecek araçlar
yaratmanın yollarını bulmakla ilgileniyorlar.
Tekinsiz vadi fenomeni hakkında henüz çok fazla
araştırma yapılmadı, bu yüzden onun hakkında,
neden olduğu ve üstesinden nasıl gelineceği
hakkında daha fazla bilgi, zaman geçtikçe daha
net ortaya çıkacaktır.
KÜÇÜK
SEVİMLİ
ŞEYLERİ
NEDEN
SEVİYORUZ?
Bazı duyguları bilimsel olarak
açıklamak kolay değildir.
Örneğin korku, mutluluk gibi
duygularımız üzerine yüzlerce
çalışma mevcutken bazı şeylerin
neden sevimli bulduğumuza
dair yeterince çalışma yoktur.
Bildiğimiz bir şey var: Sevimlilik
boyuta bağlıdır ve küçük şeyler
büyük olanlardan çok daha
sevimli olarak kabul edilir.
Neden internette dolaşırken
küçük sevimli hayvanlar ile ilgili
videoları izlemekten
vazgeçemediğinizi ve sizin gibi
daha milyonlarca kişi olduğunu Devamında yapılan araştırmalar da bu görüşü
merak ediyorsanız okumaya destekledi. Bir hayvan ya da insan bebek kalıbına
devam edebilirsiniz. ne kadar benzerse onu o kadar sahiplenip
1943’te, etolojinin (hayvan koruduğumuzu gösterdi. Bir araştırma yavru
davranışı) kurucu babalarından hayvan görmenin insanı gülümsettiğini, bir başka
biri olan Nobel Ödüllü Konrad araştırma ise bebeklerin, beynimizin ödül
Lorenz, yuvarlak bir kafa, küçük beklentisiyle ilgili nükleus akumbens kısmını
boyut ve iri gözler gibi etkinleştirdiği kanıtladı.
özelliklerin ebeveynlik Hatta şirin şeylerin odaklanmamızı ve görevleri
dürtülerimizi teşvik ettiğini öne daha başarılı biçimde yapmamızı sağladığını
sürdü. Lorenz’in iddiasına göre gösteren kanıtlar da var çünkü bunlar dikkatimizi,
bebeklerimiz yardıma muhtaç şefkatimize muhtaç şeylere odaklamamıza yol
olduğu için, bu özellikleri şirin
MATESİS | SAYFA 17

açıyor. İlginç bir şekilde, bazı araştırmalar sadece


bulacak ve içgüdüsel olarak küçük şeyleri sevimli bulmadığımızı, aynı zamanda
onların bakımını üstlenmek sevimli şeylerin gerçek boyutlarından daha küçük
isteyecek biçimde evrimleşmişiz. olduğunu düşündüğümüzü gösteriyor. Örneğin,
Bu tepki, türümüzün sağ anneler en küçük çocuklarını gerçekte
kalmasını sağlıyor. Hatta bu olduklarından çok daha kısa olarak algılama
dürtü o kadar etkili ki, bu eğilimi gösteriyorlar.
özellikleri barındıran diğer
canlıları, kedi ve köpek
yavrularını da çok şirin
buluyoruz.
KÜÇÜK HER ZAMAN
SEVİMLİ DEMEK DEĞİLDİR
Ancak kimi küçük hayvanlar var ki bize sevimli gelmiyor. Örneğin bir
hamamböceği yeterince küçük olmasına rağmen kimse tarafından sevimli
bulunmaz. Bu kısmen bu hayvanların küçücük kafalar, büyük gövdeler ve
boncuk gibi gözler gibi bebek şemasına uymayan özellikler sergilemesinden
kaynaklanıyor. Elbette bazı insanların “çirkin şirin” hayvanları örneğin
örümcekleri sevimli bulduğu biliniyor ama bunun nedeninin yine de kocaman
gözleri olduğu için Lorenz’in spektrumuna dâhil olmaları olduğu düşünülüyor.
MATESİS | SAYFA 18

Özenle yapılmış bu küçük nesnelerin hoşumuza gitmesinin bir nedeni de bize oyun oynama isteği
doğurması. Şirinlik sadece koruma içgüdüsünü değil, eğlenmeye yönelik çocuksu bir tepkiyi de
harekete geçiriyor. Bir de işin ego kısmı var elbette. Küçük şeyler aslında kendimizi daha büyük
hissetmememize neden oluyor. Antropolog Claude Lévi Strauss, Yaban Düşünce kitabında küçük
nesnelerden haz almamızın nedeninin onları tümüyle kavrayabilmemiz, o yüzden de daha az
tehditkâr bulmamız olduğunu söylüyor. Yani minik şehirler, oyuncak askerler ve minyatür çay
takımları bize kendimizi daha güçlü hissettiriyor. Tüm bunlar, bizlerin yavru kedi videolarını
sevmemizin arkasındaki gerçekler olarak biliniyor.
ESKİ DİLDE
MATEMATİK
NASILDI?
Osmanlı Devletinde geometri dersine giren öğrenciler
aşağıdaki cümleler, duyuyorlardı.Bir mustatîlin mesâha-i
sathiyyesi, ufkî kaaidesi ile şâkulî dılısının darpıdır. Osmanlıca
olan bu ifadenin Türkçeye çevirisi:Bir dikdörtgenin alanı, eni ile
boyunun çarpımıdır. Ya şuna ne dersiniz? Bir müselles-i
mütesâviyü’ssâkeynin kaaide-i zaviyeleri müsavidir. Çevirisi:Bir
ikizkenar üçgenin taban açıları eşittir.

Matematik derslerinde kullanılan birçok terim Mustafa Kemal


Atatürk tarafından Türkçeleştirilmiştir. Bunlara örnek olarak
artı, eksi, çarpı, bölü, üçgen, çokgen, koşut gibi sözcükleri
gösterebiliriz. Söz konusu sözcükler Atatürk’ün yazdığı
“Geometri” adlı kitapta tanımlanmıştır. Esasında bu kitap bir
Matematik kitabı olmaktan çok bir “terimler sözlüğü”dür.
Girişimin başarısı malumdur. Bugün bu sözcükleri ne kadar
çok kullandığımızı düşününce bu çalışmasından dolayı
kendimizi Mustafa Kemal Atatürk'e teşekkür etmeye zorunlu
hissediyoruz.

Eskiden bu sözcüklerin Arapçası kullanılmaktaydı ve bu da


zaten öğrencilerin genel olarak zorlandığı matematiği
gereksiz derecede daha da zorlaştırıyordu.

Türkçeleşen Matematik Terimlerinden Bazıları

• mustatîl / dikdörtgen
• murabba / kare
• müselles / üçgen
• taksim / bölme
• aşar, aşari / ondalık
MATESİS | SAYFA 19

• Bu’ud / boyut
• kaaide / taban
• seviye / düzey
• ufkî / yatay
• mukavves / eğri
• satıh / yüzey
• şâkulî / düşey
• hat / çizgi
• Kutur / çap
• amûd / dikey
• nısf-ı kutur / yarıçap
• va’zîyet / konum
Yazdığı
• müsavi / eşit
“Geometri” adlı
• muhit-i daire / çember
kitabın bir diğer
• muhammes / beşgen
özelliği de
• müştak / türev
Atatürk’ün
• mecmû / toplam
kitabını “sözlük”
• mesâha-i sathiyye / alan
formatında
• zâviye / açı
yazmamış
• nisbet / oran
olmasıdır.
• tenasüb / orantı
Atatürk,
• re’sen mütekabil zâviyeler / ters açılar
terimlerin
• kaim zaviyeli müselles / dik üçgen
Arapçasına hiç
• şibh-i münharif / yamuk
değinmeden
• müselles-i mütesâviyü’l-adlâ’ / eşkenar üçgen
MATESİS | SAYFA 20

direkt olarak
• müselles-i mütesâviyü’ssâkeyn / ikizkenar üçgen
Türkçelerini
• dılı / kenar
vermekte ve
• menşur / prizma
gerekli tanımları
• hattı mail / eğik
yapmaktadır.
• re’s / köşe
Konuyu
• zaviyei hadde / dar açı
anlatırken
• hattı munassıf / açıortay
oldukça açık ve
• muhit / çevre
sade bir yaklaşımı
• koşut, muvazi / paralelkenar
benimsemiştir.
MATEMATİKÇİ, FİZİKÇİ,
DÜŞÜNÜR EMILIE DU
CHATELET
Muhtemelen Emilie du Chatelet adını
fazla duymamışsınızdır. Ama onun
katkıları olmasaydı 1700’lerin Fransız
Aydınlanması çok daha farklı bir biçimde
ilerleyebilirdi..Voltaire 18. yüzyıl düşün ve
siyaset yaşamının önemli bir ismiyken,
aynı zamanda matematikle de ilgiliydi.
Çünkü Newton ve Newton’u Fransızca’ya
kazandıran Emilie du Chatelet onun
hayatının merkezindeydi. Ancak yine de
kader değişmedi. Nesiller boyunca
Chatelet, kendi başına bağımsız bir figür
olarak değil, iki şekilde tanımlandı. İlki
Voltaire ile olan ilişkisi nedeniyle onun
metresi/ sevgilisi gibi sıfatlarla, ikincisi de
Isaac Newton’un Fransa’daki en önemli
çevirmeni olarak…

Fransız matematikçi, fizikçi, filozof ve çevirmen


Emilie du Chatelet, 1706’da Paris’te doğdu.
MATESİS | SAYFA 21

Dilbilimci ve müzisyen Baron Luis Nicholas le


Tonnelier‘in kızı olan Chatelet, eğitimini evde
tamamladı. 6 dili başarılı bir biçimde
konuşmaya başladı. Aristokrat bir aileye
mensup olduğu için dönemin önde gelen bilim
insanları ve matematikçileri evlerine sık olarak
gelirlerdi.
For Sale

Voltaire ve Emilie du
Chatelet

1734 yılında hakkında


çıkarılan bir tutuklama
emri nedeniyle Voltaire
Paris’i terk etmek zorunda
kaldı. Bu zamanda,
Chatelet’in
Champagne’deki Cirey
Şatosu’na sığındı. Burada
Kızındaki yeteneğin farkına varan babası da onu bu insanlarla ikili zamanlarını sürekli
tanıştırdı. Sonrasında kraliçe ile tanışan ilk kadın oldu. Kraliçenin yazarak, düşünsel ve
toplantılarına, balolarına, davetlerine ve sohbetlerine hep onu bilimsel tartışmalar
çağırıyordu. Kendisinin fizik ve matematiğe karşı ilgisi bu yaparak geçirdiler. Bir fizik
dönemlerde başladı. laboratuvarının da
1725 yılında 19 yaşındayken Marki Florent du Chatelet-Lemont’la bulunduğu Cirey’deki şato,
evlenerek markiz oldu. Sonrasında kraliyet mahkemesine katılan
MATESİS | SAYFA 22

edebi ve felsefe
ilk kadın üye unvanını kazandı. Bilime olan merakı bu dönemde etkinliklerinin merkezi
devam etti. Aldığı ek dersler ile bilgilerini geliştirdi. Chatelet, durumuna geldi. Voltaire’le
1733’te Voltaire’le tanışmasının ardından onunla birlikte yaşamaya 15 yıl süren birliktelikleri
başladı. Bu birliktelik Chatelet’in bilim ve felsefeye duyduğu ilgiyi süresince bilimsel
verimli çalışmalarla beslemesine yardımcı oldu.
çalışmalarına devam eden
Chatelet, Voltaire’e de
sürekli destek verdi. Bu
çalışmaları sonucunda
Euclid,
Newton ile Yunan ve Roma klasiklerinden Locke’a
uzanan geniş bir yelpazede çalışmalarını sürdürdü.
Newton’un Principia’sını Fransızca’ya çevirdi.

“Beni kendi meziyetlerimle ya da meziyetlerimin


olmaması ile değerlendirin. Fakat, beni şu büyük
generalin, bu büyük bilginin, Fransa’da bir parlayan
bir yıldız veya meşhur bir yazara eklenti olarak
görmeyin. Ben kendi doğrumla tüm söyledikleri ve
yaptıkları ile sadece kendisine sorumlu olan bütün bir
MATESİS | SAYFA 23

kişiyim. Henüz karşılaşmamış olmama rağmen


benden bilgisi daha fazla olan metafizikçi veya
filozoflar olabilir. Ancak, onlar da beşeri zafiyetleri
olan insanlardır. Dolayısıyla, tüm faziletlerimin
toplamını aldığımda, itiraf etmeliyim ki, kimseden
aşağı kalmamaktayım.”

Voltaire ise Emilie du Châtelet’i öven şu sözlerinde


zamanın zihniyetinin ne denli baskın olduğunu
özetlemektedir.
A HARD DAY’S
NIGHT:
BEATLES’IN
GİZEMİNİ
MATEMATİKLE
ÇÖZMEK
Beatles’ın tek bir notasının sırrının
açıklanması 45 yıldan fazla sürmüştür.
Müziğin yarattığı tınıyı matematik
çözmüştür.
Beatles’ın 1964 yılında yaptığı “A Hard
Day’s Night” adlı şarkıyı bilenler olacaktır.
Şarkı, müzik tarihinin belki de en büyük
gizemlerinden birini 45 yılı aşkın bir süre
taşımıştır. Şarkının gizemi giriş kısmı ile
ilgilidir.

Giriş kısmında, grubun gitaristleri George Harrison, John Lennon ve Paul McCartney
gitarlarına hafifçe dokunarak bir ses çıkarırlar. Kısa bir sessizlikten sonra ise şarkı
başlar.
https://youtu.be/Pbg8T9r1DiQ
Giriş kısmında duymuş olduğunuz akor bu şarkının gizemini oluşturur. Akor genellikle
üç veya daha fazla sesin aynı anda tınlaması ifade edilir. Belki, müzik teorisi eğitimi
almış herhangi bir kimse, belirli bir sesi oluşturmak için hangi notaların birbirine
uyduğunu anlayabilir. Ancak bunun dışındaki kişiler için bu o kadar da kolay değildir.
En iyi eğitimli müzisyenler bile, akorları çözümlemeye çalışırken bazen aynı fikirde
olmazlar. Bu durum sıra dışı olan akorlarda ise daha da zordur.

MATESİS | SAYFA 24
Unutmayın bu tarihin en ünlü
gruplarından birinin çaldığı bir
akordu. Bunun sonucunda
zaman içinde bu akor sadece bir
gizem değil, müzisyenler
arasında favori tartışma konusu
haline geldi. Daha sonra müzik
uzmanları konuya el attı.
Stüdyolarda en gelişmiş
tekniklerle aynı sesi çıkartmaya
çalıştılar. Ancak şarkının giriş
notası denemelere rağmen aynı
tınıda oluşturulamadı.
Nihayetinde 45 yıl boyunca
gizem sürdü.
Müzik + Matematik
Müzikteki en ünlü akorun tam olarak nasıl çalındığından kimse emin değilken
2004 yılında, albümün 40. yıl dönümü kutlamaları zamanında profesör Jason
Brown konuya farklı bir biçimde yaklaşmaya karar verdi.
Gizemi çözmek için elbette herkes gibi eline 3 adet gitar alıp deneme yapmadı.
Kendisi müziğin gizemini, matematik yardımıyla çözmenin bir yolu olup
olmadığını düşünmeye başladı.
Bunun neticesinde aklına 19. yüzyılın büyük Fransız matematikçilerinden Joseph
Fourier’ın “Fourier dönüşümü” adlı formülünü kullanmak geldi. Formül için bir
sonraki konuya bakabilirsiniz.
Jason Brown Fourier dönüşümü sayesinde ve elbette gelişmiş bilgisayar
yazılımları kullanarak Beatles’ın giriş akorunu öncelikle yapı taşlarına ayırdı. Bu
sayede George, John ve Paul’ün gitarlarından çıkan notaları ayrı ayrı analiz edebilir
hale getirdi. Ancak tüm bu çabalardan sonra bile bir şeyler hala yanlıştı. Dr Brown
verilerini hangi şekilde düzenlerse düzenlesin, akoru çaldığı varsayılan
enstrümanlarla tam olarak aynı sesi elde edemedi. Bu ses üç gitardan gelmiyor
gibiydi. En sonunda doğru cevabı buldu. Ortada 4. bir enstrüman vardı. O da bir
piyanoydu. Muhtemelen Beatles’ın kompozitörü George Martin tarafından çalınan
ve Fa notasına basan bir piyano!
MATESİS | SAYFA 25
BEĞENEBİLECEĞ-
İNİZ BİRKAÇ
MATEMATİK
TEMALI FİLM!
Can Dostum / Good Will
Hunting (1997)
Will, bir üniversitede
hademelik yapan süper zeki
bir gençtir. Will, bir türlü
sokak kavgalarından kendini
alıkoyamaz ve başı derde
girer. Hapise düşmek üzere
olan Will'i bu durumdan
kurtarabilecek tek kişi onun
Yağmur Adam / Rain Man
yeteneklerini farkeden, (1988)
okulun profesörlerinden Bir ithal araba satıcısı olan
Sean McGuire'dır. Aralarında Charlie, başkalarının
bir anlaşma yaparlar ve bu düşüncelerine saygı
zamanla çok özel bir duymayan bencil ve fırlama
dostluğa doğru yol alırlar. bir şehir çocuğudur.
Babasının öldüğünü haber
alan Charlie, cenazesine
gittiğinde, babasının 49
model bir Buick Roadmaster
hariç tüm mirasını bir vakfa
bıraktığını öğrenir. Kendi
hakkı olduğunu düşündüğü
bu paradan bir pay alabilmek
için bu vakfı ziyaret eden
Sonsuzluk Teorisi / The Charlie, buranın özürlülerle
Man Who Knew Infinity ilgilenen bir kurum olduğunu
öğrenir
(2015)
The Man Who Knew Infinity,
Hindistan’ın Madras
kentinde yoksulluk içinde
büyüyen Srinivasa
Ramanujan Iyengar, Birinci
Dünya Savaşı sırasında
Cambridge Üniversitesi’ne
MATESİS | SAYFA 27

giriş hakkı kazanır. Profesör


G. H. Hardy rehberliğinde,
Iyengar matematiksel
teorinin öncülerinden
olacaktır. Filmde gerçekte
yaşamış olan matematikçi
Srinivasa Ramanujan
Iyengar'ın gerçek hikayesi
anlatılıyor.
MATESİS | SAYFA 28
SUDOKU
1 MİLYON TL
ÖDÜLLÜ MATEMATİK
SORUSU
(7+30 üssü n) dizisi veriliyor. Buna
göre,

a) İlk 169 asal tam sayıdan kaç tanesi


bu dizinin terimlerini tam böler?

b) Bu asallar hangileridir?

c) Bölen bu asalların dizinin diğer


hangi terimlerini tam böldüğünü
gösteren kuralları çıkarınız.

d) Dizinin ilk 11 terimini asal


çarpanlarına ayırınız

e) 1789379615459'a tam bölünen


MATESİS | SAYFA 29

dizinin terimi var mı, varsa bu sayıya


tam bölünen dizinin baştan 2.
teriminde 'n' kaçtır?
BULMACA

1) Gerçekleşmesi birbirine bağlı olan yani 12) 149162536… gibi karekökleri alındığında
birinin sonucu diğerini etkileyen iki olaya rasyonel sayı olan sayılara verilen isim.
verilen isim. 13) Çok yüzlülerden eşkenar üçgen piramite
2) Bir silindirin dikdörtgensel bir yüzey ile verilen isim.
yatay şekilde kesişmesi sonucunda silindirin 14) Düzgün dört yüzlü düzgün altı yüzlü
içinde oluşan cisim. düzgün sekiz yüzlü düzgün on iki yüzlü
3) Bir dik üçgende bir dar açının karşısındaki düzgün yirm iyüzlü gibi adına “5 katı cisim” de
dik kenar uzunluğunun hipotenüs denilen düzgün çok yüzlülere verilen isim.
uzunluğunaoranına verilen isim. 15) Üç boyutlu cisimleri düz bir yüzeyde iki
4) Bir üçgende bir köşeden karşı kenara dik boyuta indirgeyerek göstermeye yarayan
bir şekilde indirilen doğru parçası. izdüşüme verilen ad.
5) Bir şeklin belli bir oranda büyültülmüşü ya 16) Piramit veya konide uç noktaya verilen
da küçültülmüşü ile oluşturulan örüntüye isim.
verilen ad. 17) Matematikte <>≤≥ sembolleri ile yazılan
6) Bir kümenin elemanlarının birbirinden ifadelere verilen isim.
farklı her bir sıralanışına verilen isim. 18) Futbol topu, portakal gibi şekle sahip
7) Bir dik üçgende dik açının karşısındaki cisimlere verilen ad.
kenara verilen isim. 19) Tabanı daire, yan yüzeyi ise bir daire
8) Küpün tüm yüzlerini oluşturan dörtgen. diliminden oluşmuş şekil.
9) Bir üçgende bir kenarın uzunluğunun 20) Dikdörtgenler prizmasının ayrıt sayısı
diğer iki kenar uzunluğu toplamından küçük 21) Çözüm kümesi tüm reel sayılar olan
MATESİS | SAYFA 30

farklarından ise büyük olduğunu anlatan içerisinde değişken ve eşitlik bulunan


terim. ifadelere verilen isim.
10) Rasyonel olarak yazılamayan sayılara 22) Bir dik üçgende dikey uzunluğun yatay
verilen isim. uzunluğa oranına verilen isim.
11) Bir dik üçgende hipotenüs uzunluğunun
karesinin diğer iki dik kenar uzunluklarının 17)EŞİTSİZLİK 18)KÜRE 19)KONİ 20)ON İKİ 21)ÖZDEŞLİK 22)EĞİM
karelerinin toplamına eşit olduğunu bulan DÖRT YÜZLÜ 14)PLATONİK 15)PERSPEKTİF 16)TEPE

ünlü matematikçi.
10)İRRASYONEL 11)PİSAGOR 12)TAM KARE SAYILAR 13)DÜZGÜN
6)PERMÜTASYON 7)HİPOTENÜS 8)KARE 9)ÜÇGEN EŞİTSİZLİĞİ
1)BAĞIMLI OLAY 2)DAİRE 3)SİNÜS 4)YÜKSEKLİK 5)FRAKTAL
KAYNAKÇA:
https://onedio.com

sudokumatematiktutkusu.com

www.matematikselorg.com

MATESİS | SAYFA 31

You might also like