You are on page 1of 267

Bölüm 1

EKONOMİ NEDİR?

Fast-Food Ekonomisi

Eminim ki, büyük çoğunluğunuz ekonomi ya da diğer adıyla iktisat kavramını duydunuz.
Yine büyük çoğunluğunuz “Bu bölümde bu derse ne gerek var?” Ya da “Ne işime yarayacak bu ders
meslek hayatımda?” diye düşünmüş olmalı. Eğer öyle değilse düşünmeliydiniz.

Haydi, zamanı biraz ileri saralım ve final sınavı sonrasına gidelim! Acaba ekonomi dersi
almış olmanız hayata/dünyaya bakışınızı nasıl etkileyecek? Şimdi gelin hayal edelim:

Final sınavından çıktınız ve tatiliniz başladı. Bir restorandasınız ve zar zor bulduğunuz bir
masada arkadaşlarınızın gelmesini bekliyorsunuz. Fırsat buldukça geldiğiniz bu mekân her zamanki
gibi kalabalık ve gürültülü. Etrafınıza bakınıyorsunuz. Hemen ilerideki masada bir gurup insan
neşeli bir sohbete tutuşmuşlar. Müşterilerin çoğunluğu genç. Burası ailenizden çok,
arkadaşlarınızla takıldığınız bir yer. Tezgâhın önünde insanlar yiyecek satın almak için sıraya
girmişler. Mönüden seçimini yapan ve elindeki parayı/kredi kartını tezgâhın arkasında duran genç
adama uzatan genç bir kadını fark ediyorsunuz. Tezgâhın arkasındaki genç adam sizin yaşlarınızda.
Biraz sonra genç adam elindeki tepsiyi bu kadına uzatıyor. Tepsiyi alan genç kadın hemen
yanınızdaki masaya oturuyor.

Peki nerede olabilirsiniz? Yukarıdakilerden yola çıkarak dünyanın herhangi bir ülkesinde
herhangi bir McDonald’s restoranında olabilirsiniz. Ama bu restoran pek tabi bir KFC de olabilir, ya
da Burger King, ya da başka bir fast-food restoran zincirinden bir tanesi. Bu tür restoranları
Aucland’da, Buenos Aires’te, Denver’da, Edinburgh’da, Frankfurt’ta, Guangzhou’da ve dünyadaki
daha pek çok şehirde bulabilirsiniz. Ancak burada mönümüz Türkçe ve müşteriler ödemelerini
Türk Lirası ile yapıyorlar. Ankara’ya hoş geldiniz.

Arkadaşlarınız hala gelmediler ve beklerken etrafınızı gözlemlemeye devam ediyorsunuz.


Ancak bir şeyi idrak ediyorsunuz; öncesinde fark etmediğiniz birçok detay dikkatinizi çekiyor. Zira
kötü de iyi de geçmiş olsa iktisat dersinin sınavı henüz geride kalmış ve bu ders etrafınızda olup
bitenleri algılayış şeklinizi değiştirmiştir. Şimdi anlıyorsunuz ki iktisat dört bir yanınızda. Diğer bir
ifadeyle etrafınızda gerçekleşen iktisadi faaliyetleri algılamaya başlamışsınız.

1.1 Fast-Food Restoranında Mikro-İktisat

Bu kez tezgâhın önüne giden ve bir şeyler sipariş eden bir başkası dikkatinizi çekiyor.
Yanında patates kızartmasıyla, Big Mac mönü sipariş ediyor, elbette içeceği Coca-Cola. Bu
mönünün fiyatı ₺ 34,95’tir. Elindeki fişi çalışana uzatıyor ve tepsiyi alıyor. Bu işlem, daha önce bir

1
çok kez şahit olduğunuz türden basit bir takas işlemi (alış-veriş). Bu alışverişin hem satıcıyı hem de
müşteriyi daha önce olduklarından daha mutlu hissettirdiğini düşünüyorsunuz. Müşteri, sahip
olduğu parayı bu mönüyü yiyebilmek için gönüllü olarak satıcıya veriyor. Kuvvetle muhtemeldir ki
bu mönüyle karnını doyurmak bu paraya sahip olmaktan daha mutlu hissettirecektir. McDonald’s
da gönüllü olarak bu bedel karşılığında mönüyü müşteriye teslim edecektir. Şubenin
yöneticileri/sahipleri bu takas işlemini ancak çıkarları varsa yani kâr elde edebileceklerse
yapacaklardır. İNSANLAR DEĞERLİ BİR ŞEYDEN, ANCAK BAŞKA DEĞERLİ BİR ŞEY KARŞILIĞINDA
VAZGEÇERLER.

Gerçekleştirilebilecek ancak gerçekleşmemiş olan tüm işlemler hakkında bir an düşünün.


Aynı 35 lira için, müşteri mönüden başka bir sipariş verebilirdi. Ya da başka bir restorana giderek
dürüm döner ve ayran sipariş edebilirdi. Ama yapmadı. Bu kişiyle/kişilerle hiç tanışmamış olsanız
bile, onun hakkında bir şeyler biliyorsunuz. En azından biliyorsunuz ki şu anda bir Coca-Cola,
patates kızartması ve Big Mac yemeyi tercih ediyor. Sinema bileti, çikolata veya bir kitap gibi satın
alabilecekleri başka şeyler yerine, bu mönüyle karnını doyurmayı tercih ettiğini de biliyorsunuz.

Aldığınız ekonomi dersinden sonra onun verdiği kararın iki farklı faktörü yansıttığını
biliyorsunuz. Bunlardan ilki onun zevkleridir. Herkesin mönüdeki tercihleri farklı farklıdır. Bazısı
baharatlı/soslu tercih ederken, diğer bazısı baharat sevmez. Diğer bazısı döner ayran tercih
edebilir. Verilen kararlarda etkili olan diğer faktör alım gücüdür. O gün fast-food için ne kadar para
harcayacağını/harcayabileceğini sınırlayan bir bütçesi vardır. NE SATIN ALACAĞINA İLİŞKİN
KARARINI BELİRLEYEN ŞEY ZEVKLERİ VE BÜTÇESİ ARASINDAKİ ETKİLEŞİMDİR. Ekonomistler bize
göre çok basit gözüken bu etkileşimden, çok komplike ve zengin bir karar alma teorisi
çıkarmışlardır.

ŞİMDİ DE TEZGÂHIN ARKASINDAKİ MUTFAK DİKKATİNİZİ ÇEKİYOR. Artık biliyorsunuz ki, bu


mutfak girdilerin ve bu girdilerle üretim yapılan bir üretim sürecinin basit bir örneğidir. İktisat
dersini almadan önce belki girdi olarak hamburger olacak eti ve kızartma yağını düşünüyordunuz.
Ancak şimdi/sonrasında, mönünün üretim sürecinde bazıları aşağıda sıralanan daha pek çok girdi
kullanıldığını biliyorsunuz:

 Restoranın bulunduğu binanın kirası


 Masa ve sandalyeler
 Çalışanlar
 Ankara’daki ya da Türkiye’deki McDonald’s şubelerini yöneten genel merkez çalışanları
 Mutfakta kullanılan ocak, fırın ve diğer ekipmanlar
 Tüm bu ekipmanları çalıştırmak ve ortamı aydınlatmak için gerekli enerji

2
 Tüm malzemeleri mönüye dönüştürecek tarifler
 vd.

McDonald’s’ın üretimi mönüde listelenen tüm ürünlerdir. McDonald’s size sadece


ürünlerini değil aynı zamanda yemek yiyebileceğiniz bir yer temin ederek ek bir hizmet de
sunuyor. Tüm bu girdileri/hammaddeyi (masaları, etleri, sosları, tarifleri vd.) ürüne dönüştürmek
kolay değildir. Bu süreci hamburger siparişi üzerinden inceleyelim. Üretim süreci pişmemiş etlerin
satın alınmasıyla başlar. Daha sonra etler işlenir, şekillendirilir ve sonunda ızgaraya yerleştirilir. Et
pişirildikten sonra hamburger ekmeğinin arasına yerleştirilir ve servis edilir. Bu üretim süreci,
McDonald’s'ın neredeyse tüm girdileri için kullanılır. Bu dönüşümü denetlemekten sorumlu bir
yönetici vardır ve bu kişi kendisine yardımcı olacak ayrıntılı bir organizasyon planı kapsamında bu
denetimi/takibi gerçekleştirmektedir.

McDonald’s yönetimi sadece ne üreteceğini ve nasıl üreteceğini değil, aynı zamanda her
bir ürün için ne kadar ücret alacağına da karar verir. Ekonomi dersini almadan önce, muhtemelen
mönüdeki fiyatların nasıl belirlendiği üzerinde çok az düşünmüştünüz. Mönüdeki fiyatlara göz
gezdiriyorsunuz. Bu esnada bir şeyi daha idrak ediyorsunuz: McDonald’s kâr elde edemeyecek olsa
mönüdeki ürünleri o fiyatlara satmayacaktır. McDonald’s’ın girdi maliyetleri artacak olsa ve
maliyetleri satış fiyatını aşacak olsa o da fiyatları arttırmak zorunda kalacaktır. Ticaretin en temel
şartı satış fiyatının toplam girdi maliyetlerinden daha yüksek olması gereğidir.

McDonald’s fiyatı maliyetlerinin altına çekemeyecektir. Aksi halde zarar edecektir. Ayrıca
fiyatı da aşırı yükseltemeyecektir. Bu durumda da kimse aşırı yüksek fiyattan ürün talep
etmeyecektir. Şimdi mönüde yer alan fiyatların rastgele değil, belirli hesaplar dâhilinde
belirlendiğini anlıyorsunuz. McDonald’s en iyi (maksimum) kârı elde edebileceği bir fiyatı
belirlemek durumundadır. Aynı zamanda kendi müşterilerini rakip firmalara kaptırmamak için de
görece makul ve müşterilerce kabul edilebilecek bir fiyat tespit etmek durumundadır. İyi bir trade-
off (takas) işleminde fiyat arttıkça her bir ürün daha fazla gelir getirir. Ancak bu durumda daha az
ürün satılacaktır. Bu yüzden yöneticiler/firma sahipleri, ekonomistlerin TALEP dediği fiyat ve
miktar arasındaki bu mübadeleyi anlamak durumundadırlar.

3
Bu ilişkiyi anlamak yöneticiler için oldukça zordur. Zira onların kontrolünün dışındaki
birçok değişken bulunmaktadır. Bunlardan bazıları, potansiyel müşterilerin gelir durumları,
yakındaki alternatif restoranların fiyatları, McDonald’s'a gitmenin diğer şeyleri yapmaktan daha iyi
bir şey olduğunu düşünenlerin sayısı vb. dir.

McDonald’s ve müşteri arasındaki basit görünümlü bu takas işlemi birçok ekonomik


seçeneğin sonucudur. Çevrenize bakarken ekonomik işleyişe yönelik diğer bazı örnekleri de
göreceksiniz. Örneğin, bu restoranda çalışanların hatta aşçının nispeten düşük ücret (muhtemelen
asgari ücret) aldığını biliyor olabilirsiniz. AYNI CADDE ÜZERİNDE, BİRAZ İLERİDE OLDUKÇA LÜKS
BAŞKA BİR RESTORAN (BİR FAST-FOOD RESTORANI DEĞİL BU KEZ) GÖRÜYORSUNUZ. Orada da bir
aşçı/şef müşteriler için yemek hazırlıyor ve elbette çok daha fazla ücret alıyor.

İktisat eğitimi almadan önce bu iki aşçının bu kadar farklı ücretler almasını açıklamak çok
da kolay değildi. McDonald’s’da çalışanların çoğunluğunun genç olduğunu hatırlayın. Muhtemelen
ya öğrencilerdir ya da ailelerine destek olmak için çalışıyorlardır. Yılların tecrübesine sahip değiller
ve yıllarca aşçılık eğitimi de almadılar. Buna karşılık, caddenin karşısındaki şef, eğitimi için yıllar ve
para harcamış ve uzmanlık becerilerini kazanmayı seçmiş; tüm bunların sonucu olarak daha
yüksek bir ücret almaktadır.

McDonald’s’ın aksine bu restorandan çıkan müşteriler oldukça iyi giyimli ve muhtemelen


yanınızdaki masalardakilerden daha zengin insanlar. Onların bir öğün için ödedikleri miktarla
McDonald’s’da 1 hafta süreyle yemek yenebilir. Bu kez de insanlar arasındaki gelir ve servetin bu
derece farklı olmasının nedenlerini merak ediyorsunuz. Neden bazı insanlar bir yemek için asgari
ücrete yakın bir rakam öderken/ödemeyi göze alabilirken, diğer insanlar McDonald’s'taki fiyatlara

4
zar zor güç yetirebiliyorlar. Aldığınız iktisat eğitimi bunun da sebeplerini anlamanıza yardımcı
olmuştur ve bunun da pek çok farklı sebebi olduğunu biliyorsunuzdur. Bazı insanlar zengindir,
çünkü yetenekli şef gibi, yüksek ücretler almalarını sağlayan yetenekleri, eğitimleri ve deneyimleri
vardır. Elbette diğer bazıları ise, zengin bir babanın çocuğudur.

Bu bölümde ele aldığımız her şey - üretim süreci, fiyatlandırma kararları, satın alma
kararları ve firmaların ve çalışanların istihdam ve kariyer seçimleri - mikroekonomi denilen
ekonomi bölümünde incelenen konuların örnekleridir. Mikroekonomi bireylerin ve firmaların
davranışlarıyla ilgilidir. Aynı zamanda, bu bireylerin ve firmaların McDonald’s’da bir çalışan ya da
hamburger satın alan bir müşteri olarak piyasalar aracılığıyla birbirleriyle nasıl etkileşime girdiği ile
ilgilidir. Artık, bir fast-food restoranında oturduğunuzda ve etrafınıza baktığınızda, her yerde
mikro-ekonomik kararları görebilirsiniz.

1.2. Fast-Food Restoranında Makro-İktisat

McDonald’s’da tanık olduğunuz ekonomik kararlar, dünyanın her yerinde gerçekleşen çok
sayıda ekonomik işlemin sadece birkaç örneğidir. İnsanlar mal ve hizmet satın alır ve satar.
Firmalar işçileri işe alır ve işten çıkarırlar. Hükümetler vergi toplar ve aldıkları vergileri harcarlar
(kamu harcaması). Bankalar mevduat toplar ve kredi verirler. Tüm bu seçimlerin genel etkisini
düşündüğümüzde, makroekonomi alanına geçiyoruz. Genel bir ifadeyle makroekonomi,
ekonominin bir tüm olarak incelenmesidir.

Restoranda otururken makro-ekonomik süreçleri de gözlemleyebilirsiniz. Etrafınızda boş


boş oturan, buna rağmen neşeleri yerinde gençler var. Saat öğleyi biraz geçmiş. Bu gençlerin
henüz iş bulamamış, belki de işten çıkarılmış olabileceklerini düşünebiliriz. Camdan dışarıya
bakarken cadde üzerinde bazı işyerlerinin kapanmış olduğu dikkatinizi çekiyor. Tüm bunlar
ekonominin pek de iyiye gitmediğinin işareti olabilir mi?

Ekonomi dersi almış olduğunuz için bu işaretlerin 2008’de birçok ülkede yaşanan ve
Türkiye’yi “teğet geçen” ekonomik krizin, küresel gerileme ve durgunluğun belirtileri olabileceğini
görebilirsiniz. Durgunluk sürecinde ekonomide birçok şey yaşanır. Bunlardan biri de ülkede toplam
mal ve hizmet miktarının azalmasıdır. Birçok ülkede 2008 yılında, 2007’de üretilenden daha az mal
ve hizmet üretildi. Bir ekonomideki durgunluğun diğer bir belirtisi ise bazı insanların işini
kaybetmesi ve işsizlerin iş bulma zorluğunun artmasıdır. Üçüncü bir belirti ise çalışanların (sabit
gelirlilerin) reel maaşlarındaki düşüştür. Diğer bir ifadeyle alım güçlerinin azalmasıdır. Tüm bu
gelişmeler birbiri ile bağlantılıdır. İnsanların gelirleri azaldığında harcamalarını azaltırlar ve daha az
mal ve hizmet tüketmeye başlarlar. Ya da ötelenebilir nitelikteki (bazıları için telefonlarını

5
yenilemek, bazıları için de çocuklarına daha önce hiç yemedikleri sucuğu ya da muzu almak gibi)
tüketimlerini ertelerler. Firmalar ise daha az mal ve hizmet satabildiklerinden üretimlerini
düşürürler, yeni yatırımlar yapmazlar. Hatta bazı çalışanlarını işten çıkarırlar. Yeni iş yerlerinin
açılmıyor oluşu, o işyerinde çalışacak olanların daha az gelir elde etmeleri anlamına gelecektir.

Pencereden görebildiğiniz caddede, büyük bir inşaat projesini de görebiliyorsunuz. Eski bir
yol ve yakındaki bir köprü yenileniyor. Büyükşehir Belediyesi, daha fazla iş sağlama ve ekonominin
durgunluktan kurtulmasına yardım etmenin bir yolu olarak yeni projeler üretiyor.
Belediye/Hükümet bu harcamaları bir şekilde finanse etmek zorundadır. Devletlerin gelir elde
etmelerinin bir yolu/en önemli yolu da insanlardan vergi almaktır. McDonald’s çalışanları gelirleri
üzerinden vergi ödemektedir (Gelir Vergisi). McDonald’s, kurum olarak kârından vergi
ödemektedir (Kurumlar Vergisi) ve müşteriler yiyecekleri satın aldıklarında vergi öderler (KDV). Ne
yazık ki hükümet için yüksek vergi/gelir, insanların ve firmaların harcayacakları daha az gelir
anlamına gelmektedir. Bu yüzden vergilemenin de bir sınırı vardır.

Ekonomik durgunlukta ise hükümet durgunluktan çıkış için kamu harcamalarını arttırabilir.
Böylece talebi arttırarak ve vatandaşlara gelir kazandırarak üretimi teşvik eder. Durgunlukla
mücadelede bir başka yöntem de vergileri azaltmaktır. Bir yandan kamu harcamalarını arttırılırken
diğer yandan vergiler azaltılırsa bütçe açık verecektir.

Makroekonomi nedir öğrenmeden önce, bu politika oldukça gizemli görünecektir.


Hükümet daha az vergi geliri alıyorsa, aynı zamanda harcamaları nasıl artırabilir? Makro-
ekonomiye ilişkin sahip olduğunuz bilgilerle artık cevabı biliyorsunuz: Hükümet harcamalarını
karşılamak için parayı ödünç alır/borçlanır. Devlet borçlanma senetleri çıkardığında gerek Türkiye
içinde ve gerekse dışında insanlar –yabancılar dâhil- ve kurumlar (bankalar gibi), bu senetleri satın
alırlar - yani, hükümete borç verirler.

Hükümete borç veren bir başka kurum daha vardır. Bu kurum “para otoritesi” olarak
adlandırılır ve farklı ülkelerde farklı isimlerle anılır. Bu kurumun adı Amerika Birleşik Devletleri'nde
Federal Reserve’dir; Avrupa'da, Avrupa Merkez Bankası; Avustralya'da Avustralya Rezerv
Bankası’dır. Türkiye’de hükümet borçlanmak istediğinde, borç senetlerinin bir kısmını Merkez
Bankası satın alır. Merkez Bankası, yeni para basmak için ve daha sonra devlet borçlanma
senetlerini almak için yasal otoriteye sahiptir. Bu yapıldığında ekonomide daha fazla para
dolaşmaya başlar. Benzer şekilde, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın verdiği kararlar,
hamburger almak için kullanıldığınız banknotların (kâğıt paraların) bollaşmasına sebep olur.

Parasal otoritesinin kararları ekonomi üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Merkez Bankası
daha fazla para basmaya karar verdiğinde, bu durum faiz oranlarının düşmesi sonucunu doğurur.

6
Bu da bireylerin kredi alması için paranın daha ucuz hale gelmesi ve firmaların yeni makine satın
almaları ve yeni fabrikalar inşa etmeleri için daha ucuz kredi bulmaları anlamına gelir. Bir başka
sonuç, TL’nin ABD doları gibi diğer para birimlerine göre daha az değerli hale gelmesidir. ABD'ye
bir seyahat planlıyorsanız, Merkez Bankası'nın dolaşımdaki TL’yi artırmayacağını ummalısınız. Eğer
yaparsa, ABD dolarını daha pahalıya alacaksınız demektir.

Günümüzde, ülkelerin ekonomileri birbirine bağımlı durumdadır. İnsanlar, eskiden


olduğundan çok daha sık, ülkeden ülkeye seyahat ediyorlar. Ürünler dünyayı kolaylıkla dolanır.
McDonald’s'daki müşteriler tarafından giyilen giysilerdeki etiketlere bakacak olursanız,
muhtemelen giysilerin bazılarının Çin'de, bazılarının Fransa'da, bazılarının ABD'de, bazılarının da
Guatemala'da üretildiğini göreceksiniz.

Bilgi de dünya çapında hareket ediyor. Bir dizüstü bilgisayar kullanarak köşesinde oturan
müşteri, Kanada’daki bir banka hesabından Hong Kong’daki kendi ya da başkasının hesabına para
transfer edebilir. Komşunuz telefonuna Illinois'deki bir web sunucusundan bir uygulamayı indiriyor
olabilir. Küreselleşmenin pek çok faydası vardır, ama aynı zamanda, ekonomik krizlerin de küresel
olabileceği anlamına geliyor.

İktisat dersi almış olmanız size bir şey daha öğretti: Amerika'ya bir yolculuk yapabilmeniz
fikri yarım yüzyıl önce çok mümkün görünmüyordu. Son durgunluğa rağmen, dünya 100 yıl, 50 yıl,
hatta 25 yıl öncesine göre çok daha zengin bir yer. McDonald’s'daki hemen herkesin bir cep
telefonu var ve bazı insanlar dizüstü bilgisayar kullanıyor. 25 yıl önce benzer bir fast-food
restoranını ziyaret etmiş olsaydınız, bilgisayarlar ve telefon taşıyan insanları göremezdiniz. Bir asır
önce, McDonald’s diye bir şey yoktu elbette; otomobiller hala bir yenilikti; ve parmağınızı masanın
keskin metal köşesi kestiğinde, kan kaybından ölme riski taşırdınız. Dünya ekonomilerinin neden
bu kadar olağanüstü büyüdüğünü ve neden tüm ülkelerin bu büyümeden eşit şekilde pay
alamadığını anlamak, makroekonominin en büyük sorunlarından biridir.

1.3. Ekonomi Nedir Gerçekten?

Ekonomistlerin tüm çabası baştan beri gözlemlediğimiz konuları analiz etmeye ve bunlara
ilişkin teoriler oluşturmaktır. Ekonomistler, çevrelerindeki dünyayı fast-food restoranlarındaki
işlemlerden merkez bankaları tarafından uygulanan para politikalarına kadar gözlemlemekte ve
ekonomik dünyanın nasıl çalıştığını anlamaya çalışmaktadır.

Ekonomi, büyük ölçüde tercihler üzerine kurgulanır. Mikroekonomide, firmalar ve hane


halkları tarafından yapılan tercihlere odaklanırız. Makroekonomide ise hükümetler ve uluslararası
ajanlar tarafından yapılan tercihlere odaklanırız. Ekonomistler bu tercihleri ve elde ettikleri verileri
tanımlayıp anlamaya çalışırlar.

7
Bu arada, eğer ekonominin size nasıl para kazanacağınızı, hangi finansal araca yatırım
yapmanız gerektiğini, kısaca, kısa yoldan nasıl zengin olunuru öğreteceğini sanıyorsanız,
YANILIYORSUNUZ.

1.4. Sonuç Olarak

İktisat her yerdedir. Hepimiz her gün onlarca ekonomik kararlar veriyoruz – bunların
bazıları büyük, birazı da küçük çaplıdır. Gerek sizin kararlarınız gerekse diğer vatandaşların
kararları, içinde yaşadığımız dünyayı şekillendirir. Bu ders, ekonomi dünyasındaki örneklere
bakarak bir ekonomi anlayışı geliştirmenize yardımcı olacaktır.

8
BÖLÜM 2

MİKROEKONOMİ

2.1. Mikro-iktisat İçin Dört Örnek

Öğrenim Çıktıları
1. İktisadi tercihler nasıl yapılır?
2. İnsanlar bir kuralın değişimine nasıl tepki verirler?
3. Ekonomide piyasaların rolü nedir?

İşte size, karşılaşabileceğiniz dört kısa mikroekonomi senaryosu:

a) zaman ve para ile ne yapacağınıza karar vermek,

b) eBay'da mal almak ya da satmak,

c) Turistik amaçlı bir ziyaret gerçekleştirmek ve

d) bir şeyler okumak.

Bu bölüm bittiğinde, bu kavramları şimdi gördüğünüzden çok farklı göreceksiniz. Bir kez
daha göreceksiniz ki günlük hayatınızda birçok mikro-ekonomik süreç yer almakta.

Paranız ve Zaman

Şu an iktisat dersinde olmak yerine, başka bir şey yapmayı mı tercih ederdiniz? İnternette
sörf yapabilir, haber sitelerini okuyabilir veya sosyal medya hesabınızdaki profilinizi
güncelleyebilirdiniz. Bir roman okuyor ya da televizyon seyrediyor da olabilirdiniz. Arkadaşlarınızla
dışarı çıkabilirdiniz. Ama bir tercihte bulundunuz ve buradasınız. Üstelik çevrenizdeki değişkenleri
siz belirleyemiyorsunuz.

Buradaki tercihiniz ekonomik bir tercihtir. Ekonomi zaman, para ve diğer kaynaklarımız
ile ihtiyaçlarımız arasındaki çatışmayla nasıl başa çıktığımızı inceler. Bir günde sadece 24 saat var
ve zamanınız sınırlı. Her gün sevdiğiniz ya da yapmanız gereken şeyler arasında bu zamanı
paylaştırmanız gerekiyor; uyku, yemek yemek, ders çalışmak, bir şeyler okumak, PS oyunları
oynamak, kafede takılmak vb. birçok şey arasından tercihler yapmalısınız. Bir diğeri yerine başka
bir şey yapmaya karar verdiğinizde, ekonomik bir karar vermişsinizdir. İktisat öğrenirken, gerek

9
kendinizin gerekse diğer insanların bu gibi seçimleri nasıl yaptığını öğreneceksiniz ve ayrıca bu
kararları verirken daha iyi bir tercih yapmanın yollarını öğreneceksiniz.

Para da sınırlı bir kaynaktır. Hiç şüphesiz, paranız sınırlı olmasaydı birçok şeyi satın almak
isterdiniz. Oysaki paranız (bütçeniz) sınırlı ve sevdiğiniz farklı şeylerden birini seçmelisiniz. Çünkü
paranız ya da daha genel bir ifadeyle geliriniz sınırlı bir kaynaktır. Bir şey satın aldığınızda -bir
tişört, simit veya yeni bir bilgisayar- bunun yerine satın alabileceğiniz başka bir şeyden
vazgeçiyorsunuzdur. Bunların tamamı ekonomik kararlardır/tercihlerdir. Ekonomi, seçim yapmakla
ilgilidir. Sınırlı bir kaynak varsa ve bu kaynağı nasıl kullanacağınıza dair kararlar alacaksanız,
ekonomi bilginiz size yardımcı olacaktır. İktisadın temel ilgi alanı, bireyler ve toplum olarak, sınırlı
kaynaklarımızı olası alternatif kullanımlar arasında nasıl paylaştırdığımızı incelemektir.

eBay ve sahibinden.com

Varsayalım ki bir oyun konsolu satın almak istiyorsunuz. Bunun için birçok yol vardır.
Konsolu, yakınlardaki bir alışveriş merkezine gidip satın alabileceğiniz gibi eBay ya da
sahibinden.com gibi bir internet alışveriş sitesinden de satın alabilirsiniz.

eBay (gittigidiyor), bir açık arttırma sitesidir. Bu sitedeki bir konsol için diğer potansiyel
alıcılardan daha fazla fiyat teklif ederseniz konsolu satın alabilirsiniz. Sahibinden.com ise tıpkı
gazete reklamları gibi konsol satmak isteyenlerin ilan verdikleri bir sitedir. Bu siteleri sadece bir
şeyler almak için değil satmak istediğinizde de kullanabilirsiniz. Yani sadece alıcı olarak değil satıcı
olarak da bu siteleri kullanabilirsiniz.

Ekonominin sınırlı kaynaklarınızı nasıl kullanacağınıza karar vermek olduğunu söylemiştik.


Ekonomi aynı zamanda, birbirimizle nasıl etkileşimde olduğumuz ve birbirimizle nasıl ticaret
yaptığımızla da ilgilidir.

Modern ekonominin kurucusu olduğu kabul edilen Adam Smith, insanların pazarlık yapan
tek hayvan olduğunu belirtmiş ve şöyle demiştir: “Hiç kimse bir köpeğin başka bir köpekle bir
diğeri için adil ve bilinçli bir kemik değişimi yaptığını görmedi”. Takas veya ticaret bugün
yaşadığımız dünyanın merkezidir. Hayatımızı bunun üzerine kuruyoruz. Bazı işlemler özellikle
köylülerin satmak için ürünlerini getirdiği semt pazarlarında tam anlamıyla gerçekleşir.
Ekonomistler pazarı; “bir şeyi başka bir şeyle değiştirmemizi sağlayan bir kurum” olarak
tanımlamıştır. eBay ve sahibinden.com gibi siteler, mübadele işlemi yapabileceğimiz pazarlardır.
Normalde, para kazanmak için mal veya hizmet alışverişi yaparız. Bazen de başka bir mal ya da
hizmet almak için alışveriş yaparız.

10
Çoğu zaman, kimse sizi bir şey satın almaya zorlamaz, bu nedenle bir oyun konsolu
karşılığında biraz para verdiğinizde, işlemden önce olduğundan çok daha mutlu olursunuz. (Elbette
bazı istisnalar var. Ekonomik bir işlem yapmaya zorlandığınız herhangi bir durumu düşünebiliyor
musunuz?) Çoğu zaman kimse sizi bir şey satmaya da zorlamaz. Dolayısıyla, elinizdeki mal ve
hizmetleri verip karşınızdakinden para almak sizi mutlu etmiştir. Arada sırada bir hatayı veya
pişmanlığı bir kenara bırakırsak, neredeyse her gönüllü işlem, ticaretin her iki tarafını mutlu
edecektir. Dolayısıyla PİYASALAR ÖNEMLİDİR, ÇÜNKÜ İNSANLARIN DAHA MUTLU OLMALARI İÇİN
BİR ARAÇTIR.

Temiz bir Havayı solumak

Mexico City'ye hoş geldiniz! Birçok açıdan harika bir yer. Ama her açıdan değil: Meksika
dünyanın en kirli göklerinden birine sahiptir.

Mexico City tarih boyunca kirli bir şehir değildi. Ne yazık ki ekonomik büyüme ve nüfus
artışı, coğrafya ve iklim hava kalitesini, dünyanın az sayıdaki şehrinde karşılaşacağımız bir hale
getirmiştir. Pekin'den Los Angeles'a kadar dünyanın dört bir yanındaki diğer şehirlerde de önemli
bir hava kirliliği yaşanmaktadır. Bu da yaşam kalitesini düşürmekte ve sağlık risklerini ve diğer
maliyetleri beraberinde getirmektedir.

Havayı soluyamadığınızda piyasanın güzelliği ve gücü hakkında konuşmak anlamsızlaşır.


Peki, Mexico City'de sorun ne? Kendilerini mutlu eden ve daha iyi bir yaşam sürmelerini sağlayan
ticareti yapan insanlarla dolu değil mi? Sorun, işlemlerin bazen alıcı ve satıcı dışındaki diğer kişileri
etkilemesidir. Mexico City’de çok sayıda benzin istasyonu bulunmaktadır. Benzin istasyonlarının
sahipleri benzin satmaktan mutluluk duyuyorlar, çünkü yaptıkları her işlem/satış onları daha

11
zengin hale getiriyor. Araba sahipleri benzin almaktan memnunlar çünkü her işlem/alım onları
daha mutlu yapıyor. Ancak tüm bu işlemlerin bir yan etkisi, havanın gittikçe kirlenmesidir.

Ekonomi, bu tür problemleri de inceler. Ekonomistler, pazarların nerede ve ne zaman


sağlıklı çalıştığını, nerede ve ne zaman işe yaramadıklarını anlamaya çalışır. Piyasaların bizi hayal
kırıklığına uğrattığı durumlarda, ekonomistler hangi ekonomi politikalarının bize nasıl yardımcı
olabileceğini araştırırlar.

Kuralları Değiştirmek

Mikroekonominin seçimleri/tercihleri ve ticaretten kaynaklanan faydaları ve sorunları


incelediğini söyledik. En basit ifadeyle mikroekonomi, insanların teşviklere nasıl tepki verdiğini
inceler. Aşağıda, tercihleri yönlendiren müşevviklerin önemini göstermek için, yanlış tercihler
yapıldığında neler olabileceğine dair bir örnek bulunmaktadır:

1994 yılının Şubat ayında, Karayipler'deki bir futbol maçı sırasında olağanüstü bir olay
yaşandı: Granada ile Barbados takımları maç yapıyordu ve maçın bitimine beş dakika kala
Barbados 2-1 öndeydi. Saniyeler geçip giderken, Barbados'un maçı kazanacağı belliydi. Sonra,
oyunun bitimine üç dakika kala, Barbados takımı kendi kalesine kasıtlı olarak bir gol attı ve skor 2-2
oldu. Oyun tekrar başladığında maçta garip şeyler olmaya başlamıştı. Bu dakikadan sonra Granada
ekibi sadece Barbados'a gol atmaya çalışmıyordu, aynı zamanda kendi kalesine gol atmayı da
denedi. Barbados ise hem kendi kalesini hem de rakiplerinin kalesini kendi kalelerine gol
atmasınlar diye savunuyordu. Sahadaki oyun, alışık olduğumuz futbol maçlarından çok farklıydı.

Bunun nedenini açıklamak için, iki takımın oynadığı turnuvanın kuralları hakkında bilgi
vermek gereklidir. Turnuvada 2 grup vardı ve her bir grubun galibi finale çıkacaktı. Barbados ve
Granada arasındaki maç ise son grup maçıydı ve finale hangi takımın çıkacağını belirleyecekti.
Önceki maçların sonuçlarına göre, Barbados'un finallere gitmek için iki gollü kazanması gerekliydi.
Barbados tek golle kazanacak olsa, o zaman Granada finale çıkacaktı. Turnuva organizatörleri bu
turnuva için yeni bir kural getirmişti: Eğer bir maç berabere biterse, maç uzatmalara kalacak, ilk
gol atan takım maçı kazanmış sayılacaktı (altın gol). Ayrıca altın golle kazanan takım, maçı 2-0
kazanmış sayılacaktı.

Barbados, kalan sürede ihtiyaç duyduğu iki gollü galibiyeti elde etmesinin mümkün
olmadığını fark etmiş ve risk alıp kendi kalesine gol atıp maçı uzatmalara götürmeyi tercih etmişti.
Granada takımı, ne olduğunu anladığında (ya galip gelmeliydi ya da 1 farkla yenilmeliydi) hem
karşı kaleye hem de kendi kalesine gol atmaya çalıştı. Barbados’un stratejisi işe yaradı ve maç
berabere bitti; dahası Barbados uzatmada altın golü attı ve finale kaldı.

12
Organizatörler, turnuva kurallarını oluşturmadan önce bir ekonomistle görüşmeliydiler.
Ekonominin öğretmek için birçok dersi vardır ve en önemlilerinden biri de “insanların
müşevviklere tepki verdikleri”dir. Kurallardaki değişiklik, iki takımın müşevviklerini değiştirmiştir.
Çünkü turnuva organizatörleri kurallarda yaptıkları değişikliğin, bir takımın beraberliği, kazanmaya
tercih ettiği bir duruma yol açabileceğinin farkına varamadıklarından, sahadaki tuhaf sahneyi
öngöremediler.

2.2. Makro-ekonomik Yaklaşım

Öğrenim Çıktıları

1. Makro-ekonomik yaklaşım nedir?


2. Ekonominin temel soruları nedir?

Bu başlık altında öncelikle mikro-ekonomik yaklaşımın belirgin özelliklerini ortaya koyup


daha sonra ekonominin temel sorularının ne olduğuna göz atacağız.

Bireysel Tercih

Mikroekonomik analizin önemli bir unsuru bireysel tercihlerdir. Ekonomistler, normal


şartlarda bireylerin, karşılaştıkları teşvikler göz önüne alındığında, kişisel çıkarlarını sürdürmek için
seçimler yaptığını düşünür.

Burada bireyden kastımız hem hanehalkı üyeleri hem de firmalar adına tercihte bulunan
bireylerdir. Hanehalkı bireyleri diğer hanehalklarından ve çoğunlukla da firmalardan mal ve hizmet
satın alırlar. Ayrıca emeklerini/zamanlarını çoğunlukla firmalara satarlar. Bu arada firma
yöneticileri de, firmalarını kârlı hale getirme çabasına yönelik kararlar alırlar.

Bireyler ne satın alacaklarına karar verirken ekonomideki farklı mal ve hizmetlerin


fiyatlarına bakarlar. Bireyler mal ve hizmet satın aldıklarında kendi çıkarları doğrultusunda hareket
ederler, zira istemedikleri şeyleri satın almaları aptalca olurdu. Fiyatlar değiştikçe, hangi ürünlerin
alınacağına dair kararlarını da değiştirirler. Kantinde satılan poğaçayı satın almakla ilgili tereddüt
yaşamazsınız. Buna karşılık bir bilgisayar satın almayı düşünüyorsanız ve fiyatın düşürülmek üzere
olduğunu düşünüyorsanız, fiyat düşene kadar beklersiniz.

Tüketicilerin karşılaştıkları fiyatları dikkate aldıkları gibi, firma yöneticileri de fiyatları


dikkate alırlar. Yöneticiler ödemek zorunda oldukları ücretlere, satın almaları gereken
hammaddelerin maliyetlerine, vb. bakarlar. Ayrıca tüketicilerin, kendilerinin sattıkları ürünleri

13
satın alma istekliliğine de bakarlar. Tüm bu bilgilere dayanarak, ne kadar üreteceklerine ve hangi
üretim faktörlerini ne kadar alacaklarına karar verirler. Kahvaltılık poğaçanız sıradan bir poğaça
olmayabilir, çünkü kantin yönetimi tedarikçiden gelen poğaçalarla ilgili iyi bir anlaşma yapmıştır.
Poğaça üreticisi firma, poğaçalardan kâr elde edebileceği ve çok fazla satabileceği, normalden
daha düşük bir fiyat belirlemek durumundadır.

Bir simit ya da poğaça alım ve satımı önemsiz görünebilir, ancak benzer faktörler çok daha
büyük kararlar için de aynıyla geçerlidir. Öğrenciler, tam zamanlı bir iş bulmak için üniversiteye
gitmenin (daha doğru bir ifadeyle veliler çocuklarını okutmanın) maliyetlerini ve faydalarını
düşünür. Bazı insanlar için yapılacak en iyi şey tam zamanlı çalışmaktır. Diğerleri için, okula tam
zamanlı gitmek daha iyidir. Bazıları da, okula yarı zamanlı gitmeyi ve yarı zamanlı çalışmayı tercih
ederler. Muhtemelen kendi kararınız - bunların hangisi olursa olsun - kendi özel durumunuz göz
önünde bulundurulduğunda kendi çıkarlarınız –belki de zorunluluklarınız- doğrultusunda aldığınız
bir karardır.

Bu tartışmadan, iktisadın tümüyle parayla ilgili olduğu sonucunu çıkarabilirsiniz. Ama


ekonomistler paradan çok daha önemli şeylerle uğraşırlar. Zamanımızı nasıl geçirdiğimizi
önemseriz. Nefes aldığımız havanın kalitesini önemseriz. Arkadaşlarımızı ve ailemizi önemseriz.
Başkalarının hakkımızda ne düşündüğünü önemseriz. Kendi imajımızı, nasıl bir insan olduğumuzu
önemseriz. Bu faktörleri ölçmek ve onlara değer biçmek zordur, ancak bu faktörler hepimizin aldığı
kararlarda önemli rol oynarlar.

Piyasalar

Mikroekonominin bir diğer unsuru, bireysel seçimlerin birbiriyle nasıl bağlantılı olduğudur.
Ekonomi, kısmen bireyler olarak nasıl karar verdiğimiz ve kısmen de birbirimizle nasıl etkileşim
içinde olduğumuzla ilgilidir. Ekonomi, insanların mal ve hizmetleri satın alarak ve satarak nasıl
etkileşim kurduğuna bakar.

Rutin bir alışveriş işleminde, bir kişi (alıcı) bir başkasına (satıcıya) para verir. Buna karşılık,
satıcı alıcıya bir şey (bir mal veya hizmet) teslim eder. Örneğin, 5,90’a bir çikolata alırsanız,
cebinizdeki para satıcıya gider ve satıcıya ait bir çikolata sizin olur. Bireysel bir işlem düzeyinde, bu
oldukça basit gözüküyor. Herhangi bir (potansiyel) işlemde, aşağıdaki soruları sorabiliriz:

 Kaç tane? 1, 2 veya 10 çikolata mı alacaksınız? Yoksa hiç almayacak mısınız?


 Kaç para? Alıcı satıcıya ne kadar para verecek? Diğer bir deyişle fiyat nedir?

Bu soruların cevaplarının alıcıların ve satıcıların nasıl etkileşimde bulunduğuna bağlı


olduğunu/birbirlerinin kararlarını nasıl etkilediklerini göreceksiniz. Piyasada birçok satıcının olması

14
veya sadece birkaç tane satıcı olmasına bağlı olarak farklı bir cevap alırız. Malın bir dükkânda ya da
bir açık artırmada satılıyor olması durumuna göre farklı bir cevap alırız. Alıcılarla satıcıların pazarlık
edip etmediklerine göre farklı bir cevap alırız. “Kaç tane?” sorusunu belirleyen şey kimlerin mal ve
hizmet alışverişi yaptığıdır ve “kaç para?” sorusunu belirleyen de ticaretten elde edilen kazancın
miktarıdır.

Devletin Ekonomideki Rolü

Kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden bireylerin gönüllü ticaretten fayda


sağladıklarını ifade ettik. Zorla mal satmıyorsanız ya da almıyorsanız, her işlemin tarafları daha
mutlu kıldığı varsayılır. Dahası, pazarlar alıcı ve satıcıların birbirlerini bulmasına ve ticaret
yapmasına izin veren çok etkili kurumlardır. Her ticari muamele iyi bir sonuç/kâr elde etmek için
yapılır ve her iyi ticari muamele, gerçekleşir. Bu yüzdendir ki ticareti teşvik etmek için yapılabilecek
her şey yapılmalıdır. Bazı durumlardaysa, piyasaların işleyişinde sorunlar olabilir. Piyasada az
sayıda firma varsa, firma sahipleri insanların zararına olacak şekilde yüksek fiyatlar belirleyebilir.
Ekonomiye devlet müdahalesi piyasalardaki bu tür sorunları ortadan kaldırmak için gerekli
görülmüştür.

İktisadın önemli inceleme konularından biri de piyasaları iyileştirmek için hükümetlerin


ekonomiye nasıl müdahale ettiğidir. Bununla birlikte hükümetlerin ekonomiye müdahalesinin
gerekip gerekmediği tartışmalıdır. Mexico City'deki kirlilik, bu sorunların ne kadar karmaşık
olabileceğini göstermektedir. İlk soru şudur: Kirlilikten kim sorumludur? Bazen şehir dışından,
hatta diğer ülkelerden gelen insanlar ve firmalar bu kirlilikten sorumlu olabilir. Mexico City'deki
kirlilik kısmen Teksas'taki fabrikalardan kaynaklanıyorsa, sorunu kimin çözmesi gerekiyor?
Belediye mi, eyalet hükümeti mi, ABD hükümeti mi yoksa Teksas eyalet yasama organı mı? İkinci
soru; ne kadar kirliliğe tahammül etmeliyiz? Tüm fabrikaları kapatabilir ve tüm araçları
yasaklayabiliriz. Ancak bu çok mantıklı bir politika olmasa gerek. Üçüncü olarak, hava kirliliği ile
mücadele etmek için hangi önlemleri alabiliriz? Araç üretimini mi sınırlandırmalıyız? yoksa
arabaların trafiğe çıkışlarını mı sınırlandırmalıyız? Yoksa bir çeşit vergi mi kullanalım? Firma
yöneticileri de dâhil olmak üzere insanların teşviklere cevap verdiğine olan inancımız bize bir yol
gösterir mi?

Kaçınmamız gereken iki tuzak vardır. Birincisi, piyasanın her şey için bir çözüm olduğuna
inanmaktır. Mexico City sakinlerinin benzin satıcılarından bir miktar temiz hava satın alabilecekleri
hiçbir piyasa yoktur. İkinci tuzak, hükümetin her piyasa başarısızlığını giderebileceğine inanmaktır.
Devletler, kendi müşevviklerine göre hareket eden bireylerin toplamından oluşur. Hükümetler
işleri bazen daha iyi hale getirirler, bazen de daha da kötüleştirebilirler.

15
İktisatçılar devletin ekonomiye müdahale edip etmemesi konusunda anlaşamamışlardır.
Bazı ekonomistler, piyasaların işleyişine yönelik çok sayıda sorun olduğunu ve hükümetin bu
sorunları çözmek için çok şey yapabileceğini düşünürler. Diğerleri bu tür sorunların nadir olduğunu
ve hükümet müdahalesinin genellikle ekonomik işleyişe zarar verdiğini düşünmektedir. Bu
anlaşmazlıklar, kısmen verilerin farklı yorumlanmasından ve kısmen de politikalardaki
farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Nihayetinde, ekonomistler dünyayı kendi ideolojik
mercekleriyle görme eğilimindedirler.

Müşevvikler

Belki de Barbados-Granada futbol maçının hikâyesi ekonomi ile ilgili görünmüyordur.


Ekonomistler, verdiğimiz kararların karşı karşıya olduğumuz teşvikleri yansıttığına inanırlar. Tuhaf
görünen davranışlar -kendi kalenize gol atmak gibi- arkasındaki müşevvikleri anladıktan sonra bir
anlam ifade edebilir. Ekonomik dünyada, genellikle oyunun kurallarını oluşturan hükümetlerdir.
Futbol turnuvalarının organizatörleri gibi, hükümetlerin de belirledikleri kuralların insanların
davranışlarını nasıl değiştirebileceğine dikkat etmeleri gerekir.

İşte bir örnek: Bazı Avrupa ülkelerinde, işçilere çok fazla koruma sağlayan ve işverenleri
tarafından haksız bir şekilde kovulmalarını engelleyen yasalar yürürlüktedir. Bu yasalardaki niyet
iyidir; ancak sebep oldukları bazı sonuçlar çok da olumlu değildir. Bazı yasal düzenlemeler,
firmaları işçileri işe alma konusunda daha isteksiz hale getirmektedir, çünkü işe uygun olmayan bir
çalışanı istihdam etmekten endişe duymaktadırlar. Zira bir kere işe aldıklarında o kişiyi işten
çıkarmaları çok da kolay olmayacaktır. Bu yüzden bu tür düzenlemeler muhtemelen daha yüksek
işsizliğe katkıda bulunur.

Doğaldır ki herkes aynı seçimleri yapmaz. Bunun iki temel sebebi vardır:

 İnsanların farklı arzuları veya zevkleri vardır. Bazı insanlar simit severken; diğerleri
nefret eder. Bazı insanlar öğrenci olmayı severler; diğerleri üniversiteye gitmek yerine bir an önce
iş hayatına atılmayı ve para kazanmayı ister.
 İnsanların farklı müşevvikleri vardır. Bazı insanlar çok farklı iş olanakları ile karşı
karşıyadır ve böylece üniversiteye gitme konusunda farklı kararlar alırlar. Eğer yeni bir web ürünü
(örneğin, bir sonraki Google veya Facebook) için harika bir fikriniz varsa, zamanınızı üniversitede
harcamak yerine bu projeye ayırmak akıllıca olabilir.

Ekonominin Temel Soruları

16
Mikroekonomiye girişimizi sonuçlandırmak için, bir ekonomide neler olup bittiği ile ilgili
büyük resme bakalım. Ekonominin bazı kaynakları vardır: zaman ve bireylerin yetenekleri, arazi
(toprak), maden yatakları ve benzeri doğal kaynaklar gibi. Bu kaynaklar arasında teknoloji ayrı bir
öneme sahiptir. Teknoloji, bir şeyleri başka şeylere dönüştürmenin veya değiştirmenin aracıdır.
Teknoloji sayesinde doğal haliyle kullanamayacağımız birçok şey kullanımımıza uygun hale gelir.
Son olarak, ekonominin aktörü olarak insanlar bir şeyleri tüketmeyi severler. İşte ekonomi, bu
sürecin tüm yönlerini inceler ve şu soruları dikkate alır:

 Hangi mallar ve hizmetler üretiliyor?


 Bu mallar ve hizmetler nasıl üretiliyor?
 Bu malları ve hizmetleri kim tüketir?

Bu sorular, kaynakların tahsisini ilgilendirir.

İlk soru olan “hangi mallar ve hizmetler üretiliyor?” sorusu, bir ekonominin üretebileceği
çok sayıda mal ve hizmet arasındaki seçimi yansıtır. Bir an, şu an giydiğiniz kıyafetleri, bugün
yediğiniz yiyecekleri ve sıradan bir gün boyunca yaptığınız işleri düşünün. Birisi bu kıyafetleri yaptı;
birisi o yemeği hazırladı. Bir şekilde toplum her bir mal ve hizmetin ne kadar üretileceğine karar
vermelidir.

İkinci sorudaki “nasıl” mal ve hizmet üretmeye yönelik farklı üretim şekillerini ve
süreçlerini yansıtır. Pirinç gibi temel bir ürünü ele alalım. Türkiye’de birçok ilimizde pirinç
üretiliyor, ABD'de büyük ölçekli, mekanik çiftliklerde çok miktarda pirinç üretilir. Vietnam'da da
büyük miktarda pirinç üretiliyor. Ancak her bir ülkede üretim yöntemleri çok farklıdır. Vietnam'da,
insanlar makineden çok elle iş yaparlar. Yani emek yoğun bir üretim modeli uygulanmaktadır. Soru
aslında mal ve hizmet üretmek için hangi üretim bileşenlerinin ve hangi teknolojilerin kullanılması
gerektiğine karar verilmesine yöneliktir. ABD gibi teknolojisi gelişmiş zengin bir ülkedeki cevap ile
Vietnam gibi fakir bir ülkedeki cevap farklı olacaktır.

Üçüncü soru ise mal ve hizmetlerin ekonomideki dağılımı ile ilgilidir. Tüm mal ve
hizmetlerin ailenize dağıtılmasından sorumlu olduğunuzu varsayalım. Ailenizde 4 kişi varsa ve her
biri bir günde 50 ürün tüketirse, her gün yaklaşık 200 tahsis kararı almanız gerekir. Bu gerçekten
çok zor bir iş olurdu. Dünya ekonomileri milyarlarca ürünü milyarlarca kişiye tahsis
ediyor/dağıtıyor.

Bu üç soru, dünyada kısmen bireysel kararlarla yanıtlanmaktadır. Her gün bir yerlere
ulaşmak için zamanınızı ayırdığınız yol, ekonomideki kaynak tahsisi sürecinin bir parçasıdır. Eğer
her birimiz yalnız yaşayıp, geçimimizi sağlayacak kadar tarımla uğraşsak ve başkalarıyla etkileşim
kurmasaydık, o zaman her birimiz kendi kaynak tahsisimizi belirlemiş olurduk. Bununla birlikte,

17
başkalarıyla etkileşime girdiğimiz/girmek zorunda olduğumuz için bu sorular, kısmen organize
olmuş bir toplumda cevap bulmaktadır. Çoğumuz sadece birkaç mal ya da hizmet üretiyoruz ama
çok daha fazlasını tüketiyoruz. Üretimde uzmanlaşıyoruz ve buna karşılık daha fazla mal ve
hizmete ihtiyaç duyduğumuz için, ürettiklerimizi başkalarıyla paylaşmalıyız. Bu değişimlerin çoğu,
farklı pazarlardaki/piyasalardaki bireysel kararların sonucunda gerçekleşir. Bu, ekonomide mevcut
mal ve hizmetlerin tahsisini belirleyen sayısız pazarın/piyasanın işleyişidir. Hayranlık uyandıracak
bir şekilde, bu piyasalar bir şekilde dünya ekonomisindeki milyarlarca insanın kararlarını koordine
etmektedir.

Bu değiş-tokuş işlemlerinin bazıları hükümet tarafından kontrol edilir. Bazı ekonomilerde


hükümet çok aktif bir rol oynar; Diğerlerinde ise ekonomiye daha az müdahale eder. Hükümetin,
kaynakların tahsisi konusunda karar alması malların üretiminde ve bireylere dağıtılmasında başka
bir mekanizmanın işlemesi anlamına gelir. Bu süreç piyasanınkinden çok daha farklıdır.

Temel Kazanımlar

1. Mikroekonomi yaklaşımı, bireyin zaman ve gelir tahsisiyle ilgili kararları ile başlar.
Müşevviklerin bireysel tercihler üzerindeki etkisi, iktisadın önemli bir parçasıdır. Mikroekonomi
yaklaşımı, bireylerin doğrudan ve piyasalardaki etkileşimlerine odaklanır.
2. Ekonomi, hangi malların ve hizmetlerin üretildiğini, nasıl üretildiğini ve bunları
kimin tükettiğini sorgular.

Öğrendiklerinizi Test Edin

1. Çoğu insanın üretimde uzmanlaştığını ve tüketimde genelleştiğini söyledik. Hangi


malları veya hizmetleri (varsa) üretiyorsunuz? Tükettiğiniz en önemli mal ve hizmetler nelerdir?
2. Yükseköğretim hizmeti, çoğu ülkede hükümet tarafından sağlanan bir hizmettir.
Bu hizmetin sağlanmasının ne, nasıl ve kim sorularına yönelik cevapları nedir?

18
BÖLÜM 3

MAKROEKONOMİ

MAKROEKONOMİ İÇİN DÖRT ÖRNEK

Öğrenim Çıktıları

Bu bölümü okuduktan sonra, aşağıdaki soruları cevaplayabilmelisiniz:

1. Makroekonomiyle nerede ve nasıl karşımıza çıkar?


2. Makroekonominin temel göstergeleri nelerdir?
3. Hükümetin başlıca makroekonomik politika araçları nelerdir?
Tablo 1.1.

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU BÜYÜME TÜKETİCİ FİYAT ENDEKSİ AZALDI


RAKAMLARINI AÇIKLADI (ENFLASYON DÜŞTÜ)

Gayrisafi Yurtiçi Hâsıla (GSYH) %5,2 TÜİK verilerine göre, Tüketici Fiyat
arttı endeksi kasım ayında geçen aya göre yüzde
Gayrisafi Yurtiçi Hâsıla ikinci çeyrek ilk tahmini; 1,44, Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksi ise yüzde
zincirlenmiş hacim endeksi olarak (2009=100), 2,53 azaldı.
2018 yılının ikinci çeyreğinde bir önceki yılın
Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE)
aynı çeyreğine göre %5,2 arttı.
Kasımda aylık bazda yüzde 1,44, Yurtiçi
Üretim yöntemiyle Gayrisafi Yurtiçi Hâsıla
Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) yüzde 2,53
tahmini, 2018 yılının ikinci çeyreğinde cari
düşüş gösterdi. Yıllık ENFLASYON, tüketici
fiyatlarla %20,4 artarak 884 milyar 4 milyon 260
fiyatlarında yüzde 21,62, yurt içi üretici
bin TL oldu.
fiyatlarında yüzde 38,54 oldu.

TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ


BANKASI FAİZ KARARINI AÇIKLADI

Para Politikası Kurulu eylül ayı


toplantısının ardından Merkez Bankası, faizi
6.25 puan arttırdı ve % 17.75'ten % 24'e
taşıdı. Türkiye böylelikle Arjantin ve
Surinam'ın ardından en yüksek faiz
uygulayan 3. ülke oldu. Merkez Bankası'nın
faiz kararının ardından dolar ve Euro'da sert

19
düşüş gerçekleşti.

Yukarıda gördüğünüz her bir bölmedeki bilgiler makro-ekonomiye ilişkin haberlerdir.

 1. Karedeki yazı, ekonominin durgunluk içinde olup olmadığı hakkında bir hikâye
sunuyor.
 2. Karedeki haber ise son dönemde rutinin dışına çıkıp aşırı yükselen enflasyonun
nihayet gerilemeye başladığı müjdesini veriyor.
 3. Kare de ise yıllık gelir vergisi beyannamesinin bir bölümünü görmektesiniz.
 4. Kareyi okuduğunuzda da faiz oranlarının yükseldiğini ve finansman kullanarak
almayı planladığınız evin maliyetinin arttığı, elinizdeki döviz tasarruflarınızın değerinin ise
düştüğünü öğreniyorsunuz.

Dönem sonunda, bu örnekleri şu an yorumladığınızdan çok daha farklı yorumlayacaksınız.


Bilmiyor ya da göremiyor olabilirsiniz, ama günlük hayatınız etrafınızda sürekli cereyan eden
makroekonomi ile dolu.

Ekonomik Faaliyetler

Sol üstteki kare devlet yapısının önemli kurumlarından biri olan Türkiye İstatistik
Kurumu’nun ekonomik büyüme rakamlarına ilişkin açıklamasını içermektedir. Bu haber Türkiye’de
makro-ekonominin seyrine ilişkin veriler içermektedir. Buna göre Türkiye ekonomisi yılın ikinci
çeyreğinde % 5,2 oranında büyümüştür. Muhtemeldir ki bu tür haberleri dinlerken ya da okurken
sıkılıyorsunuz. Ancak, yeni bir iş arıyorsanız bu işi ne kadar kolay ya da zor bulacağınızı ya da hali
hazırda çalışıyorsanız işinizden olup olmayacağınızı; maaşınızın ne kadar artacağını belirler aslında
buradaki rakamlar. Sizin ve ekonomideki herkesin refah düzeyinin nasıl seyredeceğini belirler.
GSYİH’nın eskisinden daha yavaş büyüdüğünü duyduğunuzda endişelenmeli misiniz? İktisat dersini
aldıktan sonra cevabı daha iyi bileceğinizi umuyorum.

Reel GSYİH, genel olarak ekonomik faaliyetin bir ölçüsü olduğundan, dünya çapında
ekonomilerin nasıl performans gösterdiğini karşılaştırmak için de kullanılabilir. Başka ülkelere
seyahat ettiyseniz, insanların yaşam standartlarında büyük farklılıklar gözlemiş olabilirsiniz.
Kanada, Fransa veya Japonya'ya giderseniz, genellikle pahalı yemekler yiyen, marka giyecekler
giyen ve iyi evlerde oturan refah düzeyi yüksek insanlar göreceksiniz. Laos, Guatemala veya
Malavi'ye giderseniz, ciddi yoksulluk içinde yaşayan insanları göreceksiniz. Bu farklılıkları anlamak
için ekonomide reel GSYİH'yi neyin belirlediğini anlamamız gerekiyor.

Türkiye’de Enflasyon

20
Sağ üstteki bölmede ise enflasyon rakamlarından bahsedilmektedir. Muhtemelen bu
verilerin yayınlandığı TÜİK’in sitesini hiç ziyaret etmediniz. Buna karşılık televizyonda, enflasyon
rakamlarına ilişkin birçok haber dinlediniz. Bu haberler TÜİK’in enflasyon rakamlarını
açıklamasından hemen sonra çoğalır. Yukarıda verilen enflasyon rakamları, bu yıl 121,62 liraya
aldığınız bir ürünü geçen yıl almış olsaydınız 100 lira ödemiş olacağınız anlamına gelmektedir.
Bununla birlikte bu yorumu yaparken gelirinizdeki (alım gücünüzdeki) değişimleri de dikkate
almalısınız. Her bir mal için olmasa da genel olarak mal ve hizmetlerin fiyatı yaklaşık % 21 oranında
artmıştır. Yukarıda enflasyona ilişkin rakamlara baktığımızda rakamlar yıllık olarak üzücü olsa da
kasım ayında fiyatlar seviyesinin bir önceki aya göre % 1,44 oranında gerilediğini görmekteyiz.

Böyle bir haber, bize satın aldığımız şeylerin daha pahalı hale geldiğini söylüyor. Bu
hepimiz için önemli. Geliriniz geçtiğimiz yıla göre artmadıysa, bu enflasyon raporu size geçen
yıldan daha kötü durumda olduğunuzu söyler, çünkü artık mevcut gelirinizle bir önceki yıl aldığınız
miktarda mal ve hizmet satın alamayacaksınızdır.

Çoğu zaman, sadece kendi yaşadığınız ülke için enflasyonla ilgili haberleri duymaktasınız.
Belki, Zimbabve'deki enflasyon oranının % 100.000'in üzerinde olduğu haberini duymuş
olabilirsiniz. Muhtemelen fiyatların bu kadar hızlı arttığı bir ülkede yaşamak istemeyeceksiniz. Yine
dünyadaki iki farklı ülkenin bu kadar farklı enflasyon oranlarına sahip olmasının sebeplerini merak
edebilirsiniz. Bu dersten ve önerilen okumaları yaptıktan sonra, bu sorunun cevabını öğrenmiş
olacaksınız.

Uygulamada Maliye Politikası

Sol alt köşede gördüğünüz şey ise gelir vergisi beyannamesinin bir parçası. Eğer bir
başkasının işyerinde istihdam edilmiyorsanız ya da devlet memuru değilseniz bu formu her yıl
Mart ayının son günü akşamına kadar doldurup vergi dairesine beyan etmelisiniz. Bu beyanname
ile gelir vergisi mükellefi olanların ne kadar vergi ödeyeceği belirlenmektedir.

Ne kadar vergi verileceğine ve ne kadar harcama yapılacağına dair kararlar maliye


politikası olarak bilinir. Hükümet tarafından benimsenen maliye politikası, hayatınızı hayal
edebileceğinizden çok daha fazla etkiler. Sadece maaşınızın ne kadar olacağını değil, aynı zamanda
reel GSYİH ve daha fazlasını da etkiler. Gelecekte işsiz kalma olasılığınızı ve işinizi kaybederseniz,
hükümetten ne kadar para alacağınızı etkiler. Araç kredinizde veya öğrenci kredinizde ödemek
zorunda olduğunuz faiz oranını etkiler. Bundan 20 yıl sonra ödeyeceğiniz vergi oranlarını ve emekli
olduğunuzda sosyal güvenlik ödemelerini alma olasılığınızı etkiler.

Uygulamada Para Politikası

21
Merkez Bankası’nın faiz kararları araç kredileri, öğrenci kredileri ve ipotek kredileri de
dâhil olmak üzere çekilen krediler için ödenen faiz oranlarını etkilemektedir. Bu kararlar ayrıca
ekonominin tümünü ve enflasyon oranlarını etkilemektedir. Merkez Bankası ekonomiye daha fazla
para arz ederse/genişletici para politikası uygularsa bu durum enflasyon rakamlarının büyümesine
yol açacaktır. MB’nin, bu politikayı uygulamaya karar vermesi yüksek işsizlik oranlarına da yol açar.
Benzer şekilde birçok ülkede MB bulunmaktadır ve onlar da ülkenin para politikasını
yönlendirmektedir.

Küreselleşme ve Ekonomik Krizler

Yukarıdaki şekilde gördüğünüz tarzda haberleri neredeyse dünyanın tüm ülkelerinde


görürsünüz. Diğer ülkelerdeki ekonomi haberlerini de takip ediyorsanız iktisadın küresel
boyutlarına da şahit olursunuz. Günümüzün küreselleşmiş dünyasında, ülkeler arasındaki
ekonomik bağlantıların göz ardı edilmesi imkânsızdır.

Grafik 3.1. Euro/TL Paritesi

Yukarıdaki grafik 2020 yılında EURO’nun TL karşısındaki seyrini göstermektedir. Hepinizin


bildiği üzere yakın dönemde Euro’da çok ciddi yükselişler oldu. Diğer bir ifadeyle TL, Euro
karşısında ciddi değer kaybetti. Bu durum Türkiye ekonomisine ciddi zararlar verdi. Ancak şunu da

22
bilmeliyiz ki krizin diğer ucu tüm dünyayı sarstı. Basından bu haberleri “ticaret savaşları” başlığı
altında dinlemiş olabilirsiniz.

Aşağıdaki tablodan da Pound karşısında Euro’nun seyrini görmektesiniz.

Grafik 3.2. Euro/Pound Paritesi

3.1. Ekranların Arkasında

Öğrenim Çıktıları

Bu bölümün sonunda aşağıdaki sorulara cevap verebileceksiniz:

1. Son 40 yılda GSMH’daki değişiklikler nelerdir?


2. Enflasyon nedir ve makroekonomiyi nasıl etkiler?
3. Maliye ve para politikaları nasıl işler?

Tablo 1.1’deki bilgilere tekrar bir bakalım.

Ekonominin Durumu

Tablonun üstünde yer alan iki bölmedeki rakamlar ülke ekonomisine ilişkin bazı bilgiler
içermektedir. Bu bilgilerden biri de GSMH verisidir. GSMH ekonomide bir yılda üretilen mal ve
hizmetlerin parasal değerini belirtir ve makroekonomik göstergeler arasında dikkati çeken ve takip
edilen bir göstergedir.

23
Aşağıdaki grafik 3.3. ise 2002-2016 tarihleri arasında Türkiye’de kişi başına mili gelir
rakamlarını göstermektedir.

Grafik 3.3. Kişi Başına Milli Gelir

Kişi başına gelir GSMH’nın ülke nüfusuna bölünmesi ile ortaya çıkan rakamdır.
Gazetelerde, televizyon kanallarında ve internette kişi başına gelire ilişkin çok sayıda haber
yayınlanır. Makroekonomiye ilişkin bilgiler edindiğinizde bu tür ekonomik verileri nasıl
yorumlayacağınızı öğrenmiş olacaksınız. Türkiye’de kişi başına milli gelirin Dolar cinsinden seyrini
gösteren Grafik 3.3’e baktığınızda 2002’de yaklaşık 3.500 Dolar olan KBMG rakamının günümüzde
10.000 dolar seviyesine çıktığını görürsünüz. Şunu da bilmelisiniz ki bu artış enflasyondan
kaynaklanmamaktadır. Zira rakamlar hesaplanırken enflasyondan arındırılır.

Bir ekonomide büyüme (ekonomik büyüme) prüzsüz/istikrarlı bir seyir işlemez. Ekonomi
bazen hızlı büyür, bazen yavaş. Bazen de tam tersine küçülür. Önemli olan bu seyrin ne yönde
olduğudur. Bir ülkede ekonominin büyüdüğünü görmek, bu kazanımların vatandaşlar arasında
nasıl paylaşıldığını anlamamızı sağlamaz. Ekonomi büyümesine rağmen bu süreçte az sayıdaki
bazıları giderek zenginleşirken, çok fazla kişi çok az miktarda zenginleşecektir. Bazıları ise daha da
fakirleşmiş olabilir. Ekonomi büyürken ortaya çıkan gelirin dağılımındaki problemler toplum
açısından çok rahatsız edici olmaz. Buna karşılık ekonomi küçüldüğünde işsiz sayısı artacak ve
küçülmenin faturasını daha çok işsiz insanlar ödeyecektir.

Ekonominin durumuna ilişkin önemli göstergelerden biri de enflasyon rakamlarıdır. TÜİK


mal ve hizmet fiyatlarını sürekli takip eder ve aylık bazda fiyat değişimlerini izler ve ilan eder ve
fiyatların değişme oranını, yani enflasyon rakamlarını her ay kamuoyu ile paylaşır. Elbette ki diğer

24
ülkelerde de bu işi yapmakla görevli kurumlar vardır. Bu kurumların işi kolay gibi gözüküyor
olabilir: fiyatlar hakkında bilgi toplamak ve bunları kamuoyu ile paylaşmak. Aslında görevleri
oldukça karmaşık ve zordur. Zira takibi gereken çok sayıda mal ve hizmet bulunmaktadır. Üstelik
bazı mallar veya hizmetler üretim sürecinden çekilip yok olurken bazı yeni mal veya hizmetler
ortaya çıkar. Diğer yandan şunu da bilmeliyiz: Örneğin bilgisayarın fiyatındaki artış enflasyondan
mı kaynaklanmıştır yoksa bilgisayar teknolojisindeki gelişmenin sonucu olan kalite artışından mı?

Peki, sadece enflasyon mu/fiyatlar mı artar? Bu süreçte ücretler/gelirler de artmıştır.


Dolayısıyla enflasyonun ekonomi ya da kişiler üzerindeki etkisini düşünürken bunu da dikkate
almalıyız. Hatta dünya ekonomisindeki gelişmeleri ve ekonomik savaşları/ticaret savaşlarını da.

Tüm bunların yanı sıra TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarına göre para politikası
uygulayıcısı olarak MB’sının politikalarını belirlemesi gereklidir. Tam burada enflasyonun
faturasının Hükümetlere kesildiğini hatırlayalım. Enflasyonla mücadele için seçilen para politikası
araçları ise BAĞIMSIZ MB yetkililerinin elindedir. Yani enflasyon vatandaşlar olarak bizi bir şeyler
satın alırken ödediğimiz fiyatlar ve aldığımız ücretler/gelirimiz üzerinden doğrudan etkilerken
diğer yandan tetiklenen para politikaları üzerinden dolaylı olarak etkiler.

Önemli ekonomik göstergelerden bir diğeri de işsizlik oranıdır ve yine TÜİK tarafından
açıklanır. Ekonomik büyüme gerçekleşir ve reel GSMH artarsa işsizlik oranı normal sınırının (doğal
işsizlik oranı) altına düşecektir. Tersi durumda ise işsizlik oranı artacaktır.

Maliye ve Para Politikalarının Uygulaması

Tablo 1.1’in üst kısmındaki bölmeler ekonomide politika yapıcılara akan bilgileri
göstermektedir. Politika yapıcılar bu verileri dikkatle izler ve gerek duyarlarsa uygun önlemleri
alırlar. Tıpkı yakın dönemde MB’nin yakın dönemde yaptığı faiz artışları gibi. Alt bölmedeki
ekranlar ise uygulanmakta olan politikalar hakkında fikir vermektedir.

Maliye Politikası

Mart ayı gelir vergisi mükellefleri için önemli bir tarihtir. Zira ay sonuna kadar
beyannamelerin doldurulup teslim edilmesi gereklidir. Çeşitli vergi türleri açısından ve ülkeden
ülkeye değişmekle birlikte bu deneyim her yerde aşağı yukarı aynıdır: bireyler ve
firmalar/kurumlar kazançlarını beyan etmek ve vergi ödemek zorundadırlar.

Aşağıda bu beyannamelerden biri olan Gelir Vergisi Beyannamesini görmektesiniz.

25
Peki toplanan bu vergiler nereye gidiyor? Hükümet, ekonomideki - yollar, okullar ve ulusal
savunma gibi - mal ve hizmet alımlarını finanse etmek ve ayrıca işsizlik sigortasında olduğu gibi
hanehalklarına transferler yapmak için vergi toplar. Hükümetler bazen vergi oranlarını ve
tarifelerini değiştirirler. Bu son derece hassas bir iştir ve ekonominin iyi bir analizini zorunlu kılar.
Hükümetler bazen de daha önce uygulaması olmayan yeni vergiler koyabilirler. 1999 Marmara
depremi sonrası birçok ek vergiye ilave olarak ilk kez uygulanan ve halk arasında Deprem Vergisi
olarak bilinen Özel İletişim Vergisi bunlardan biridir.

Para Politikası

Tablo 1.1’i sağ alt köşesinde yer alan haberi hatırlayalım:

“Para Politikası Kurulu eylül ayı toplantısının ardından Merkez Bankası, faizi 6.25 puan
arttırdı ve % 17.75'ten % 24'e taşıdı. Türkiye böylelikle Arjantin ve Surinam'ın ardından en yüksek
faiz uygulayan 3. ülke oldu. Merkez Bankası'nın faiz kararının ardından dolar ve Euro'da sert düşüş
gerçekleşti.”

Haber MB’nin faiz artışı kararını göstermektedir. Faiz oranlarının yükselmesi ekonomi
üzerinde çeşitli etkilere sahiptir. Yüksek faiz oranları, hanehalklarının ve firmaların borçlanmasını
daha pahalı hale getirir, bu nedenle daha az mal ve hizmet satın alabileceklerdir. MB eylemi, döviz
kurlarındaki aşırı yükseliş nedeniyle gerçekleştirmiştir. Faiz artışının sonucu olarak da başta Euro
ve Dolar olmak üzere döviz kurlarında ciddi düşüşler yaşanmıştır.

Bu da Avrupa Merkez Bankası Başkanının açıklaması: “Euro bölgesinde iç nedenlerden


kaynaklı bir enflasyonist baskıya dair bir kanıt göremedik. Bu yüzden faiz oranlarını değiştirmedik.
Hem nominal hem de reel oranlar son derece düşük seviyelerdedir (% 3 civarında). Bununla
birlikte orta vadede fiyat artış (enflasyon) riski olduğundan ihtiyatlı ve faiz artışına hazır olmalıyız.”

Sadece Avrupa Merkez Bankası’nın değil FED’in yaptığı açıklamalar da dünyanın farklı
yerlerinde yaşayan kişiler ve bu ülkelere yatırım yapacak şirketler tarafından yakından takip
edilmektedir.

26
BÖLÜM 4

GÜNLÜK KARARLAR

Siz ve Kararlarınız

Siz ekonomiye ilgisiz olsanız da ekonomi sizinle doğrudan ilgilidir. Ekonomi sizin
seçimlerinizle/tercihlerinizle yakından ilgilidir. Diğer insanlarla nasıl iletişim kurduğunuzla ilgilidir.
Yaptığınız/yapacağınız işle, boş zamanınızı nasıl geçirdiğinizle ilgilidir. Cebinizdeki parayla ve onu
nasıl harcadığınızla ilgilidir. Ekonomi sizin ve herkesin tercihleriyle/kararlarıyla ilgili olduğundan
iktisada giriş genelde bu kavram ile yapılır. Kendi hayatınız söz konusu olduğunda en önemli karar
verici sizsiniz. Bu yüzde konuya da sizinle/her gün cevaplamak/karar vermek durumunda
olduğunuz iki soruyla başlayacağız:

 Paramı nelere harcayacağım?


 Zamanımı nelere harcayacağım?

Ekonomistlerin derdi/amacı size paranız ve zamanınızla ne yapacağınızı söylemek değildir.


Ancak iktisat dersine çalışıp kendi seçimlerinizi/kararlarınızı daha iyi anlamayı ve sonuçta daha
doğru kararlar vermenizi sağlayabilir.

Para ve zaman harcamayla ilgili kararların ortak bir özelliği vardır: KITLIK. Satın
alabileceğiniz şeyler ve zamanınızı harcayabileceğiniz yollar için neredeyse sınırsız arzunuz vardır.
Ancak kullanabileceğiniz zaman ve para sınırlıdır. Sahip olmak istediğiniz her şeyi satın almak için
yeterli paranız yok ve yapmak istediğiniz her şeyi yapmak için yeterli zamanınız da yok.

Hem zaman hem de para kıt olduğu için, bir şeyden daha fazlasını istediğinizde, başka bir
şeyden daha azına sahip olacağınızı kabul etmelisiniz. Xbox'ınız için başka bir oyun satın alırsanız
bu parayı çikolata veya sinemaya gitmek için harcayamazsınız. Bu oyunu oynayarak bir saat
geçirirseniz, o bir saat ders çalışmak veya uyumak için harcanamaz. Kıtlık bize her şeyin bir bedeli
olduğunu söylüyor. Arzular/istekler/ihtiyaçlar sınırsız olsa da zaman ve para gibi kaynaklar
sınırlıdır.

Aslında iktisatçılar paranın sınırlılığından/kıtlığından bahsettiklerinde, gelirin sınırlılığından


bahsediyorlardır. Ne satın alacağınıza ilişkin kararlarınız ne kadar geliriniz olduğuna ve mal ve
hizmetlerin fiyatlarına bağlıdır. Ekonomi, kararlarınızı basit bir şekilde özetlemek için TALEP
kavramını kullanır. Talep, iktisadi analizin kullandığı önemli kavramlardan bir diğeridir. Harcama
kararında olduğu gibi, zamanınızı nasıl geçireceğiniz konusunda da tercihte bulunuyorsunuz.

27
Üreticiler sizin taleplerinize karşılık verecek mal ve hizmetleri üretirler. İktisadi analizde bu süreçte
ARZ kavramı ortaya çıkar.

4.1 Bireysel Karar Alma: Geliriniz Nasıl Harcıyorsunuz?

Bu bölüme gelirinizi nasıl harcayacağınıza karar vermekle başlıyoruz. Gelirinizin sınırlı


olduğu ancak arzularınızın olmadığı göz önüne alındığında, sizin için hangi olanakların mevcut
olduğuna bir bakalım.

Bütçe Seti1

Her ay belirli bir miktar gelir elde ettiğinizi varsayalım- bir işten veya öğrenci bursundan.
Hükümet bu gelirin bir kısmını vergi olarak alır ve geri kalanı harcamanız için hazırdır. Bu arada
vergilerden sonra kalan gelire HARCANABİLİR GELİR diyoruz.

Bu gelirin bir kısmını gelecek için bir kenara ayırmak isteyebilirsiniz; bu sizin tasarruflarınızı
oluşturur. Geri kalan, bu ay satın aldığınız tüm mal ve hizmetlere yaptığınız harcamalardır: kira,
mutfak harcamalarınız, sinema/film harcamalarınız, fiyakalı kahveler, çikolatalar, kitaplar, otobüs
yolculukları, saç kesimi vb.

Şekil 4.1. Paramızla Neler Yaparız?

Gıda harcamaları

Eğlence
harcamaları

Tüketim
Kira harcamaları
Harcanabilir gelir
Kültür
Birikim haarcamaları

Gelir
Diğer harcamalar

Vergiler

1
Bütçe seti, hem gelir hem de tüm mal ve hizmetlerin fiyatları göz önüne alındığında, uygun fiyatlı tüm olası
mal ve hizmet kombinasyonlarının bir listesidir.

28
Maaşınıza ilişkin tüm kararlar sizin tarafınızdan verilmez: Hükümet vergi politikaları
aracılığıyla gelirinizin ne kadarını alacağına ve size ne kadar harcanabilir gelir kalacağına karar
verir. Harcanabilir gelirinizin ne kadarını tasarruf edeceğinize ne kadarını mal ve hizmet
alımına/tüketime ayıracağınıza ise siz karar verebilirsiniz- kısmen de olsa. Her bir mal ve hizmetten
ne miktarda alacağınıza da siz karar verirsiniz.

Şimdi ne tasarruf ettiğinizi ne de borçlandığınızı varsayalım. Bütçe setinizi üç adımda


oluşturabiliriz.

1. Önce sırayla her bir mal ve hizmet için yapılan harcamalara bakalım. Örneğin
kahve tüketiminiz için yaptığınız aylık harcamanız aşağıdaki şekilde oluşacaktır:

Aylık kahve harcamanız = Satın aldığınız kahve sayısı x fincan başına fiyat (birim fiyat)

Bu hesaplamayı satın aldığınız tüm ürünler için yapabilirsiniz.

2. Şimdi toplam harcamanızı elde etmek için tüm harcamalarınızı toplayın:

Toplam harcama = kahve için harcama + dışarıda yemek + çikolata +… (Buraya tükettiğimiz
tüm mal ve hizmetleri ekleyebiliriz)

3. Toplam harcamanızın, vergilerden sonra gelirinizi geçemeyeceğine dikkat edin:

Toplam harcamalarınız ≤ harcanabilir geliriniz

Bu koşul karşılandığında, belirlediğiniz bütçe dâhilinde tüketiyorsunuz demektir.

Prensipte, harcama listeniz, satın almayı hayal edebileceğiniz her mal ve hizmeti içerir,
gerçekte asla satın almadığınız birçok mal ve hizmet olsa da. Örneğin gençliğinizden bu yana
almayı istediğiniz bir otomobili işe başlar başlamaz almayı hayal (!) ediyor olabilirsiniz. Dolayısıyla
harcama listenizde (aslında istek listenizde) bu otomobile ödeyeceğiniz rakam da olacaktır. O
otomobili almazsanız (ki en azından ilk maaşınızla alamayacaksınız) harcamanız da 0 (sıfır)
olacaktır.

Şimdi bir ürün demetini ele alalım. Ürün demeti, herhangi bir mal ve hizmet yığınını ifade
eder - bunu çeşitli ürünlerle dolu bir web sitesinin alışveriş sepeti gibi düşünün. Alışveriş sepetiniz,
20 fincan kahve, 5 adet müzik indirme (download), 3 paket patates cipsi, 6 saatlik park ücreti vb.
içerebilir. Geliriniz bu paketi satın almaya uygunsa, o zaman bu harcama bütçe setindedir. Aksi
halde değildir.

Diğer bir deyişle, bütçe seti, hem geliriniz hem de satın almak isteyebileceğiniz mal ve
hizmetlerin fiyatları göz önüne alındığında, satın alabileceğiniz tüm olası mal ve hizmetlerin

29
listesidir. Almayı arzu ettiğiniz tüm malların tam listesini yazmak çok sıkıcı olurdu, ama neyse ki bu
gereksiz. Sadece herhangi bir pakete güç yetirip yetiremeyeceğinizi (satın alıp alamayacağınızı)
bilmeniz yeterlidir. Satın almak için yeterli geliriniz varsa bu pakete güç yetirebiliyorsunuzdur.

Bu aşamada iktisat kitapları satın almanız/tüketmeniz mümkün olan tüm mal ve hizmetleri
listeye dahil edip analiz yapmak yerine analizi basitleştirmek amacıyla iki malı tüketme
miktarlarınızı baz alırlar. Konuyu basitleştirmek için biz de satın alınacak iki ürün olduğunu
varsayalım: çikolata ve müzik. İki mallı bir örneğin anlaşılması ve iktisat derslerinin olmazsa olmazı
grafiklerin çizilmesi kolaydır, ancak bu örnekten öğrendiğimiz her şey herhangi bir sayıda mal ve
hizmete genişletilebilir.

Harcanabilir gelirinizin ₺100 olduğunu varsayalım. Bir müzik indirmenin fiyatının ₺1, bir
çikolatanın fiyatının ise ₺5 olduğunu varsayalım. Aşağıdaki "Müzik İndirmelerine ve Çikolataya
Yapılan Harcamalar" başlıklı Tablo 4.1, satın alabileceğiniz bazı farklı mal
kombinasyonunu/sepetini göstermektedir. İlk sıradaki 1 numaralı kombinasyon, bir indirme ve bir
çikolatadan oluşur. Bu size 6 liraya mal olur; bu tutarı 100 liralık gelirinizle kesinlikle
karşılayabilirsiniz. 2 numaralı paket 30 indirme ve 10 çikolata içerir. Bu paket için, indirmeler için
toplam harcamanız 30 lira ve çikolata için toplam harcamanız 50 lira, yani toplam harcamanız 80
liradır. Yine, bu kombinasyona da güç yetirebilirsiniz. Toplamda 100 liradan daha ucuza mal olacak
birçok başka kombinasyon/sepet düşünebilirsiniz.

Tablo 4.1. Müzik İndirmelerine ve Çikolataya Yapılan Harcamalar

S
B İndi B Çik Ha
İn atın
S irim rmeye irim olataya rcanan
dirme alınan
epet maliyet harcanan maliyet harcanan toplam
sayısı çikolata
(Fiyat) tutar (Fiyat) tutar tutar
sayısı

1 1 1 1 1 5 5 6

2 3 1 30 1 5 50 80
0 0

3 5 1 50 1 5 50 10
0 0 0

4 2 1 20 1 5 80 10
0 6 0

5 6 1 65 7 5 35 10
5 0

30
6 1 1 100 0 5 0 10
00 0

7 0 1 0 2 5 100 10
0 0

8 5 1 50 1 5 55 10
0 1 5

9 7 1 70 1 5 80 15
0 6 0

1 5. 1 5.0 2 5 10. 15.


0 000 00 .000 000 000

3, 4, 5, 6 ve 7 numaralı paketler özeldir çünkü tüm gelirinizi harcarsanız uygun fiyatlıdırlar


(geliriniz bu pakete yetecektir). Örneğin, 50 indirme ve 10 çikolata (paket 3) satın alabilirsiniz.
Müzik indirmeye 50 lira ve çikolatalara 50 lira harcarsınız, böylece toplam harcamanız tam olarak
100 lira olur. Paket 4, 20 indirme ve 16 çikolatadan oluşur; paket 5 ise, 65 indirme ve 7
çikolatadan. Yine, her paketin maliyeti tam olarak 100 liradır. Paket 6, müzik indirme dışında başka
bir şey satın almamayı seçerseniz, gelirinizi aşmadan 100 tane satın alabileceğinizi gösterirken,
paket 7, indirme satın almamayı seçerseniz 20 çikolata satın alabileceğinizi gösterir. 3-7 arasındaki
paketlerdekiler gibi tam olarak 100 liraya mal olan birçok başka kombinasyon oluşturabilirsiniz.

8, 9 ve 10 numaralı paketler bütçe kümesinde değildir. Paket 8, ek çikolata hariç, paket 3


gibidir. Paket 3 100 lira, paket 8 105 lira, ancak 100 lira geliriniz için uygun değil. Paket 9'un fiyatı
150 liradır. Paket 10, 5.000 indirme ve 2.000 çikolata satın almaya gücünüzün yetmediğini
gösteriyor çünkü bu 15.000 liraya mal olacaktır. Gördüğünüz gibi, satın almaya gücünüzün
yetmediği sonsuz sayıda paket var.

Şekil 4.2. Değişik Müzik İndirmeleri ve Çikolata Kombinasyonları

31
Bu şekil Tablo 4.1’deki çeşitli müzik indirme ve çikolata kombinasyonlarını göstermektedir. Dikey
eksen, indirilen müziklerin sayısını, yatay eksen ise çikolataların sayısını göstermektedir. Grafikteki herhangi
bir nokta, bir tüketim paketini (müzik indirmeleri ve çikolataların bir kombinasyonu) temsil eder. Bu şekilde
Tablo 4.1 "Müzik İndirmelerine ve Çikolataya Yapılan Harcamalar"daki ilk dokuz paketi görüyoruz. Bu şekli
dikkatlice incelerseniz, bütçe setinin neye benzediğini tahmin edebilirsiniz. Özellikle 3, 4, 5, 6 ve 7 numaralı
paketlere bakın. Bunlar tam olarak 100 liraya mal olan ve satın alabileceğiniz paketlerdir. Sanki bu
demetlerin hepsi düz bir çizgi üzerinde uzanıyormuş gibi görünüyor. Aslında durum da bu zaten. Satın
alabileceğiniz tüm indirme ve çikolata kombinasyonları düz bir çizgi oluşturur. Satın alabileceğiniz
demetleri/kombinasyonları gösteren rakamların (1 ve 2) oluşan bu çizginin sol altında, satın alamayacağınız
kombinasyonları gösteren rakamların (8, 9 ve sayfaya sığmayan 10) ise çizginin sağ üstünde kaldığını
görüyorsunuz. Tüm bu tespitlere dayanarak, bütçe setinin bir üçgen oluşturduğunu görüyoruz (Şekil 4.3.) Bu
üçgenin üzerinde ya da içinde yer alan notalar sayın alabileceğiniz kombinasyonları gösterirken, dışında yer
alan noktalar satın alamayacağınız kombinasyonları göstermektedir.

Şekil 4.3. Bütçe Seti

Varsayımlarımız Neler?

32
Şimdi elimizde bütçe setinin bir resmi var. Ancak bu resmi elde edebilmek için gizliden
gizliye bazı varsayımlarda bulunup bulunmadığımızı merak ediyor olabilirsiniz. Burada
öğrendiğimiz bilgiler iktisadın temelleri niteliğinde olduğundan öncelikle bu temellere odaklanıp
varsayımlarımız konusunda da açık olacağız. Şimdiden belirtmek gerekir ki iktisadi analizler çok
sayıda varsayıma dayanır ve bu varsayımları varsaymazsanız her şey alt üst olabilir.

Bu şekli ortaya koyabilmek ve konuyu izah edebilmek için sadece iki ürün satın aldığımızı
varsaydık. Daha fazla ürün dikkate alarak aynı diyagramı oluşturamazdık. Bununla birlikte çikolata
ve müzik indirmeleri kombinasyonlarını gösteren Tablo 4.1’in çok daha fazla ürün kombinasyonu
içeren versiyonunu oluşturabiliriz.

 Negatif miktarlarda indirme veya çikolata tüketemeyeceğinizi varsayıyoruz.


Diyagramımızda bu, yatay ve dikey eksenlerin bize üçgenin iki tarafını verdiği anlamına gelir. Bu
mantıklı görünüyor: Negatif miktarda çikolata tüketmeyi hayal etmek kolay değil. Satmak amacıyla
birkaç çikolata satın almanız ve sonra onları satmanız negatif tüketime benzetilebilir.
 Buna bakmanın daha kolay bir yolu, mal veya hizmet satışından elde ettiğiniz
parayı gelirinize eklemektir. O zaman sadece tüketim amaçlı satın alma kararlarına odaklanabiliriz.
 Elde ettiğimiz üçgeni taralı alan haline getirmek için, Gerçek hayatta pek mümkün
olmasa da, satın aldığınız ürünleri kesirli miktarlarda alabileceğinizi varsayıyoruz. Size yarım paket
çikolata satacak bir market bulmanız zordur. Aynı şekilde iTunes şarkının yarısını indirip yarı ücret
ödemenizi kabul etmez.
 Ne kadar az veya kaç tane satın almayı seçerseniz seçin, indirme birimi ve çikolata
başına fiyatın aynı olduğunu varsaydık. Gerçek dünyada, bazen miktar indirimleri alabilirsiniz.
Örneğin, bir mağazanın "iki alana bir bedava" teklifi olabilir. Daha ileri düzeydeki Mikroekonomi
derslerinde, bu tür fiyatlandırma planlarını hesaba katan "Bütçe Seti" versiyonlarını çizmeyi
öğrenebilirsiniz.
 Tasarruf etmediğinizi ve borçlanmadığınızı varsayıyoruz. Yine de bu hikâyeye
tasarruf veya borçlanmayı dahil etmek kolaydır. Borçlanmayı gelirinize ek olarak, tasarruf etmeyi
ise bir başka harcama türü olarak düşünürüz. Borç almanız durumunda, bütçe seti toplam
harcama ≤ harcanabilir gelir + borçlanma
şeklinde tanımlanır.
Gelirinizin bir kısmını tasarruf etmeniz durumunda da bütçe seti
toplam harcama + tasarruflar ≤ harcanabilir gelir
şeklinde tanımlanır.

Bütçe Doğrusu

33
İki mal örneğimizle devam edersek, biliyoruz ki

çikolata harcaması = çikolata sayısı × bir çikolatanın fiyatı

ve

indirme harcamaları = indirme sayısı × indirme fiyatı.

Toplam harcama, toplam harcanabilir gelire tam olarak eşit olduğunda, o zaman

(çikolata sayısı × çikolata fiyatı) + (indirme sayısı × indirme fiyatı) = harcanabilir gelir.

Bütçe seti ile bütçe doğrusu tanımları arasındaki fark, bütçe kümesinde bir eşitsizliğin ve
bütçe doğrusunda bir eşitliğin olmasıdır:

toplam harcama = harcanabilir gelir

Şekil 4.4. Bütçe Doğrusu

Satın alabileceğiniz tüm kombinasyonlar bütçe doğrusu üzerinde yer alır.

34
İki malın yer aldığı örneğimizde, bütçe doğrusu, Şekil 4.4’te gösterildiği gibi, bütçe seti
üçgeninin dış kenarıdır. Peki, bütçe doğrusunu çizmek için hangi bilgilere ihtiyacımız var? Bunun
için malların fiyatlarını ve toplam gelir miktarını bilmemiz yeterlidir. Aslında sadece iki bilgiye
ihtiyacımız var (üç değil) çünkü temel matematik bize bir doğru çizebilmek için iki noktayı bilmenin
yeterli olduğunu söylüyor: iki noktamız olduğunda bir doğru çizebiliriz. Pratikte, bir bütçe doğrusu
çizmenin en kolay yolu kesişen noktaları, yani X ve Y eksenlerindeki noktaları bulmaktır. Bir
diğerinin O (sıfır9 olduğu iki noktayı tespit ettiğimizde bütçe doğrusunu çizebiliriz. Hiç çikolata
satın almazsanız, 100 indirme satın almak için yeterli geliriniz var demektir. Aynı şekilde hiç müzik
indirmezseniz 20 çikolata alabilirsiniz. O (sıfır) çikolata aldıysak Y eksenindeki (indirme sayısını
gösteren eksen) nokta şu şekilde bulunabilir:

indirme sayısı × indirme fiyatı = harcanabilir gelir,

yani

indirme sayısı = harcanabilir gelir/indirme fiyatı = 100/1 = 100.

Benzer şekilde, indirme sayısı 0 ise, diğer bir ifadeyle hiç müzik indirmediysek X
eksenindeki nokta şu şekilde bulunacaktır:

çikolata sayısı = harcanabilir gelir/bir çikolatanın fiyatı = 100/5 = 20

Artık bütçe doğrumuzda iki nokta var: Birincisi 0 (sıfır) çikolata ve 100 müzik indirme;
ikincisi de 20 çikolata ve 0 müzik indirmeyi gösteren noktalar.

Bütçe doğrusunu tanımlamanın –matematiksel olarak- başka bir yolu da, doğrunun
denklemini kesişimi (dikey eksende) ve eğimi cinsinden yazmaktır:

indirme sayısı = harcanabilir gelir/indirme fiyatı − bir çikolata fiyatı/indirme fiyatı ×


çikolata sayısı

"Çikolata satın almazsanız kaç tane indirme elde edebilirsiniz?" sorusunun cevabını veren,
bütçe doğrusunun dikey ekseni kestiği noktanın (kesişim noktasının) değeri, harcanabilir gelir/her
bir indirmenin fiyatı eşitliği ile elde edilir. Hatırlayacağınız gibi, örneğimizde bu 100'dür.

Eğim,

- bir çikolatanın fiyatı/indirmelerin fiyatıdır.

35
Bu da şu soruyu yanıtlar: "İndirilenleri çikolatayla takas edebileceğiniz oran nedir?"

Örneğimizde, bu -5'tir. 1 çikolatadan vazgeçerseniz, fazladan 5 liranız (bir çikolatanın fiyatı)


olacaktır. Bu da 5 indirme daha satın almanızı sağlar.

Bütçe doğrusunun negatif eğimi, daha fazla müzik indirebilmek için biraz çikolatadan
vazgeçmeniz gerektiğini ifade eder. Daha fazla müzik indirmenin maliyeti, artık o kadar çok
çikolata satın alma fırsatınız olmamasıdır. Ekonomistler bu ifadeyi genelleyerek, bir eylemin fırsat
maliyetinin, o eylemi gerçekleştirmek için vazgeçmeniz gereken şey olduğunu söylerler. Aynı
şekilde, daha fazla çikolata almak için bazı indirmelerden vazgeçmeniz (daha az müzik indirmeniz)
gerekir. Bir çikolata satın almanın fırsat maliyeti, müzik indirmek için paranızın olmamasıdır. Fırsat
maliyeti kavramı iktisadi analizler açısından önemli bir kavramdır.

Ekonominin kullandığı klişe cümlelerden biri de "Bedava öğle yemeği yoktur" cümlesidir.
Bu ifade, kimin ödediği her zaman açık olmasa bile, her şeyin bir fırsat maliyeti olduğu anlayışını
ifade eder. Diğer bir ifadeyle biri bedelini ödemeden bir şeyden fayda sağlasa da mutlaka bir
başkası/başkaları bu bedeli öder. Ekonomistlerin bu nahoş gerçeğe işaret etme alışkanlığı,
ekonominin “tatsız (dismal) bir bilim” olarak etiketlenmesinin sebeplerinden biridir.

Bu bölümün amacının tüketim kararları alırken daha doğru düşünmenize yardımcı olmak
olduğunu söylemiştik. Doğru kararlar almanın bir belirleyeni, bu karar uğruna verdiğiniz ödünleri
anlamaktır. 5000 liralık yeni bir cep telefonu almayı mı düşünüyorsunuz? Bu telefonun maliyeti en
iyi şekilde, bir miktar para olarak değil, o 5000 lirayla satın alabileceğiniz diğer mal veya hizmetler
olarak düşünülür. Yeni bir telefon almak yerine mevcut telefonunuz için 200 yeni indirmeyi ister
miydiniz? Yoksa sinemaya daha fazla gitmek, bol bol dondurma yemek ya da arabanıza bu kadarlık
benzin koyup “Ver elini ……..” demek mi isterdiniz? Kararları bu şekilde çerçevelemek daha iyi
seçimler yapmanıza yardımcı olabilir.

Tercihleriniz

Seçimleriniz iki şeyi yansıtır. Biri, güç yetirebildiğiniz şeydir. Bütçe seti ve bütçe doğrusu,
güç yetirebildiğiniz/satın alabileceğiniz mal ve hizmet kombinasyonlarını tanımlamanın bir
yoludur. İkinci şey ise neyi sevdiğiniz veya iktisadın kullandığı şekliyle tercihlerinizdir.

Ekonomistler, herkesi neyin mutlu ettiğini bildiklerini iddia etmezler. Ekonomistler olarak
rolümüz gereği, bireysel zevkler hakkında hiçbir yargıda bulunmayız. İndirdiğiniz müzikler Gustav
Mahler, Arctic Monkeys, Eminem veya Barry Manilow’un müzikleri olabilir. Ancak, seçimlerinizin
altında yatan tercihler hakkında üç şeyi varsaymanın makul olduğunu düşünüyoruz: (1) daha
fazlası daha iyidir, (2) seçim yapabilirsiniz ve (3) seçimleriniz tutarlıdır.

36
Daha Fazlası Daha İyidir

Ekonomistler asla tatmin olmadığınızı düşünür. Ne kadar tüketirseniz tüketin, her zaman
daha fazlasına sahip olmak istersiniz. Bir şeyin daha fazlasına sahip olmak sizi asla daha az mutlu
etmez. Bu varsayım, insanların genellikle gelirlerini çöpe atmadığını ifade eder. Bill Gates bile
parasını boşa harcamak istemez.

“Daha fazlası daha iyidir” anlayışı bütçe seti yerine bütçe doğrusuna odaklanmamızı salık
verir. Bu anlayış çerçevesinde hareket ettiğinizde Şekil 4.3’teki bütçe seti üçgeni içinde bir noktayı
seçmezsiniz. Bunun yerine, üçgenin kenarında, yani bütçe doğrusu üzerinde olmak istersiniz. Aksi
takdirde parayı çöpe atmış olursunuz. Ayrıca Tablo 4.1’de gösterilen "Müzik İndirmeleri ve
Çikolataya Yapılan Harcamalar" içindeki farklı kombinasyonlardan bazılarını sıralamamıza da
imkân tanır. Örneğin, aynı sayıda çikolata ve daha fazla indirmeye sahip olduğundan, paket 2
yerine paket 3'ü tercih edeceğinizi tahmin ediyoruz. Aynı şekilde, paket 8'i paket 3’e tercih
edeceksinizdir. Zira Paket 8, paket 3 ile aynı sayıda indirme ancak daha fazla çikolata içerir.

Bu arada, tüm bu çikolataları yemeniz gerekmiyor. İhtiyaç duymadığınız bir şeyinizi


başkasına vermenize veya atmanıza her zaman izin verilir. Aynı şekilde, daha fazlasının daha iyi
olduğu fikri, hiç doymayacağınız anlamına da gelmez. İlave bir çikolatanın sizi eskisinden daha
mutlu etmemesi mümkündür. Ekonomistler sadece, her zaman daha fazlasına sahip olmak
isteyeceğiniz bir şey olduğuna inanırlar.

“Daha fazla, daha iyidir” varsayımı, mutlaka daha pahalı bir paketi tercih edeceğiniz
anlamına gelmez. 7 ve 9 numaralı paketlere bakın. Paket 7, 0 indirme ve 20 çikolata içerir ve 100
liraya mal oluyor. 70 indirme ve 16 çikolata içeren Paket 9'un fiyatı 150 lira. Ancak çikolatayı seven
ve müziğe ilgisi olmayan biri, daha ucuza mal olan 7 numaralı paketi tercih eder.

Seçebilirsiniz

Ekonomistler, herhangi iki mal ve hizmet paketi arasında her zaman karşılaştırma
yapabileceğinizi varsayarlar. Size iki farklı kombinasyon sunulursa - bunlara A ve B diyelim - o
zaman "seçebilirsiniz" varsayımı aşağıdakilerden birinin doğru olduğu kabul eder:

A'yı B'ye tercih edersiniz.


B'yi A'ya tercih edersiniz.
A veya B'den eşit derecede memnunsunuz.

Tablo 4.1’e tekrar bakın. “Seçebilirsiniz” varsayımı, size herhangi bir paket çifti sunulsaydı,
hangisini daha çok sevdiğinizi (veya ikisini de eşit derecede sevdiğinizi) belirtebileceğinizi ifade
ediyor. Bu varsayım, kararsızlıktan asla felç olmayacağınızı size hatırlatmak ister.

37
“Daha fazlası daha iyidir” yaklaşımı, yapacağınız seçimler hakkında bazı sonuçlar
çıkarmamızı sağlar. Örneğin sizden paket 3 ve paket 8 arasında bir seçim yapmanız istenseydi,
paket 8'i seçeceğinizi biliyoruz. Peki ya size paket 4 ve paket 5'i sunsaydık? Paket 5'te daha fazla
indirme var, ancak paket 4'te daha fazla çikolata var. “Seçebilirsiniz” varsayımı sayesinde, hangi
paketi seçeceğinizi bilmesek de seçme imkânına sahip olduğunuzu fark etmemizi sağlıyor.

Seçimleriniz Tutarlıdır

Son olarak, ekonomistler, tercihlerinizin sizi tutarlı davranmaya yönlendirdiğini


varsayarlar. Tablo 4.1’e (Müzik İndirmeleri ve Çikolata Harcamaları) dayanarak, indirme ve çikolata
kombinasyonları arasında aşağıdaki tercihleri yaptığınızı varsayalım:

Paket 3’ü 4'e tercih edersiniz.


4'ü 5'e tercih edersiniz.
Paket 5’i 3'e tercih edersiniz.

Bu tercihlerin her biri tek tek mantıklı olabilir. Ancak üçü birlikte alındığında tutarlı
değildir, aksine çelişkilidir. Paket 3'ü paket 4'e tercih ediyorsanız ve paket 4'ü paket 5'e tercih
ediyorsanız, mantıklı olan, paket 3'ü paket 5'e tercih etmeniz gerektiğidir.

Tutarlılık, tercihlerinizin bu şekilde çelişkili olmaması gerektiği anlamına gelir. Başka bir
deyişle, tercihleriniz tutarlıysa ve yine de bu üç seçimi yaptıysanız, bu seçimlerden en az birinde
bir hata olmalıdır – iktisadi olarak kötü bir karar vermişsinizdir.

Tercihleriniz

Buraya kadar olan kısımda, bütçe setinizde yer alan fırsatları ve tercihlerinizi inceledik.
Fırsatları ve tercihleri birlikte değerlendirerek, bireysel karar alma konusuna ekonomik yaklaşımı
elde ederiz. Ekonomistler basit bir varsayımda bulunurlar: Güç yetirebileceğiniz mal ve hizmet
paketlerini karşılaştırarak ve sizi daha fazla mutlu edeni seçtiğinizi varsayarlar. Tercihlerinizle ilgili
yaptığımız açıklamalar/varsayımlar doğruysa, o zaman “en iyi” mal ve hizmet kombinasyonunu
bulabileceksiniz ve bu kombinasyon bütçe doğrusunda yer alacaktır. Bunu biliyoruz çünkü (1)
herhangi iki şeyi birbiri ile karşılaştırabilirsiniz ve (2) tercihlerinizde daireler çizmezsiniz.

Şekil 4.5. Bütçe Doğrusunda Tercih Edilecek Noktanın Seçimi

38
Bir bireyin tercih ettiği nokta, bütçe doğrusu tarafından sunulan fırsatları ve tercihleri
yansıtır. Tercih edilen nokta, daha fazlasının daha iyi olduğu varsayımı nedeniyle üçgenin içinde
değil, bütçe doğrusu üzerinde olacaktır. Şekil 4.5’te gösterilen “tercih edilen nokta” bütçe doğrusu
üzerindedir ve - tanım gereği – mevcut bütçe kısıtıyla birey için en iyi kombinasyondur. Tercih
edilen noktada, birey başka bir uygun fiyatlı mal ve hizmet kombinasyonunu tüketerek daha iyi
durumda olamaz.

Eklememiz gereken teknik bir detay var. Bir bireyin birden fazla tercih edilen noktası
olması mümkündür. Bütçe doğrusunda, bir kişiyi eşit derecede mutlu eden iki veya daha fazla
kombinasyon olabilir. Ekonomistler analizi basitleştirebilmek için genellikle yalnızca tek bir tercih
edilen nokta olduğunu varsayarlar. Aynı mutluluğu veren başka tercih edilen noktaların bulunması
analizin sonuçlarını etkilemez.

Rasyonellik

Ekonomistler karar vericilerin rasyonel davrandıklarını varsayar, bu da insanların karar


verirken aşağıdakileri yaptıkları anlamına gelir:

Karşılaştıkları fırsatları değerlendirirler


Bu fırsatlar arasından kendi çıkarlarına en iyi şekilde hizmet edecek şekilde seçim
yaparlar.

Peki bu iyi bir varsayım mı? İnsanlar gerçekten de ekonomistlerin düşündükleri kadar
rasyonel mi? İnsanların tercihlerinin, yaptığımız varsayımları karşılayıp karşılamadığını ve
insanların tutarlı bir şekilde davranıp davranmadığını bilmek isteriz. Birini bir makineye

39
bağlayabilir ve tercihlerini ölçebilirsek, varsayımlarımızı doğrudan değerlendirebiliriz. Ama
maalesef nörobiyolojideki ilerlemelere rağmen, henüz bu noktaya ulaşamadık. Bu seçimlerin
arkasında yatan tercihleri değil, insanların ne yaptığını görüyoruz. Bu nedenle, ekonomik yaklaşımı
değerlendirmenin bir yolu, insanların yaptığı seçimlere bakmak ve varsayımlarımızla tutarlı olup
olmadıklarını görmektir.

Bir kişinin aylar boyunca indirme ve çikolata tüketimiyle ilgili verileriniz olduğunu hayal
edin. Ayrıca, her ay indirilen müziklerin ve çikolataların fiyatlarını ve bireyin aylık gelirini bildiğinizi
varsayalım. Bu size bireyin bütçe setlerini oluşturmanız ve varsayımlarımızla tutarsız olan
davranışları aramanız için yeterli bilgiyi sağlayacaktır. Karalarımızdaki tutarsızlık farklı biçimler
alabilir.

Bütçe doğrusunu elde ettiğimiz üçgenin içinde kalan bir noktayı seçer ve kalan
parasını çöpe atabilirdi.
Bir ay bir mal kombinasyonunu –buna A paketi diyelim- seçerken diğer ay başka
bir kombinasyonu –buna da B paketi diyelim tercih edebilir.

İlk seçenek, “daha fazlası daha iyidir” fikrimizle tutarsızdır. Zira paramızın bir kısmını çöpe
attık. İkinci seçeneğe gelince, bir seferde A demetini B demetine tercih etmek, ancak farklı bir
zamanda B demetini A demetine tercih etmek genellikle tutarsızdır. (Ancak bu mutlaka tutarsız
olacağı anlamına gelmez. Kişi, A ve B paketleri arasında kayıtsız olabilir, bu nedenle hangi paketi
tükettiği umurunda değildir veya tercihleri bir aydan diğerine değişebilir.)

Tutarsız Tercihler

Nasıl seçim yaptığımızı inceleyen tek sosyal bilimciler ekonomistler değil. Odakları farklı
olsa da psikologlar da karar verme süreçlerini inceler. Psikologlar daha çok seçimlerimizin ardında
yatan süreçlere yoğunlaşırlar. Size sunulan her olası seçeneği değerlendirdiğiniz karar alma süreci
oldukça karmaşık olabilir. Bu nedenle psikologlar ve ekonomistler karar verirken genellikle daha
basit pratik kurallar kullandığımızı varsayarlar. Bu temel kurallar çoğu zaman işe yarar, ancak
bazen önyargılara ve tutarsız seçimlere yol açarlar. Bu kitap psikolojiyle değil ekonomiyle ilgili, bu
yüzden bu fikirleri çok ayrıntılı olarak tartışmayacağız. Yine de, aldığımız kararların bazen
karmaşıklaşabileceğini bilmekte yarar var.

Bazen, görünüşte tutarsız olan seçimler yaparız. İşte bazı örnekler:

Ödül etkisi. Bir yarışmada ödül kazandığınızı ve göz önünde bulundurmanız gereken iki
senaryo olduğunu hayal edin:

40
1. Ödül, yaşadığınız şehirde gerçekleşecek büyük bir spor etkinliğine bir bilet. İnternette
bir araştırma yaptıktan sonra, biletlerin 500 liraya alınıp satıldığını öğrendiniz.

2. Ödül nakit olarak 500 liradır.

Akılcı karar vericiler bu iki durumu temelde aynı şekilde ele alacaklardır: bileti alırsanız,
500 liraya satabilirsiniz; 500 lira nakit alırsanız, kendinize bir bilet satın alabilirsiniz. Yine de birçok
insan iki durumda farklı davranır. Bileti alırlarsa satmazlar, parayı alırlarsa bileti almazlar. Görünen
o ki, sahip olduğumuz mallarla ilgili kararlarımız, genellikle, satın alabileceğimiz mallarla ilgili
kararlarımızdan farklı olabiliyor.

Ruh halimiz. Bir malı satın aldığımız an ile tükettiğimiz andaki o malla ilgili düşüncelerimiz
farklı olabilir. Market alışverişine gittiğinizde açsanız, çok fazla yiyecek satın alabilirsiniz. Bir şey
satın aldığımızda, özellikle de ilk kez alıyorsak, onu tükettiğimizde nasıl hissedeceğimizi tahmin
etmeye çalışırız. Ama bu tahminleri yapmakta her zaman çok iyi olamayabiliriz. Dolayısıyla, fiyatlar
ve gelirimiz aynı olsa bile, ruh halimize bağlı olarak aldığımız ürünlerde farklılıklar olabilir.

Sabit fikirlilik (Çapalama). Alışverişe çıktığınızda, birçok vitrinde "indirim" yazısını


görürsünüz. Teorimiz, insanların ne alacaklarına karar verirken sadece cari fiyatlara ve cari
gelirlerine baktıklarını, bu durumda malın daha önce daha yüksek bir fiyata satılıp satılmadığını
umursamamaları gerektiğini öne sürüyor. Gerçekte, “normal fiyat”, yargılarımız için çapa görevi
yapar. Daha yüksek bir fiyata sahip bir malın, bizim için daha değerli olduğunu söyleyebiliriz. Bu
nedenle, bazen farklı çapalar kullandığımız için tutarsız seçimler yapabiliriz.

İnsanların -en azından bazen- ekonominin varsaydığı kadar rasyonel olmadıklarına dair
kanıtları nasıl yorumlamalıyız? Vazgeçip eve mi gitsek? Ekonomik davranışları anlamaya çalışmayı
bıraksak mı? Daha neler. Bu tür bulgular, ekonomik davranışları anlamamızı güçleştiriyor olabilir,
ama rasyonel bireylerin davranışlarını anlamak önemlidir.

1. İktisat bilimi, daha iyi kararlar vermemize yardımcı olur. Heist filminde bu fikri
özetleyen bir diyalog var:
D. A. Freccia: Oldukça zeki bir adamsın.
Joe Moore: Ah, o kadar akıllı değil.
D. A. Freccia: o kadar zeki değilsen, bunu nasıl anladın?
Joe Moore: Kendimden daha zeki birini hayal etmeye çalıştım. Sonra “o ne yapardı?”
diye düşündüm.

Çoğumuz “o kadar akıllı değiliz”; yani, her koşulda yapılacak rasyonel şeyin ne olduğunu
belirleyecek kadar akıllı değiliz. Daha akıllı birinin ne yapacağını tahmin edebilmek gerçekten çok

41
faydalı olabilir. Ayrıca, yapageldiğimiz hataları ve önyargılarımızı bilirsek, kendimizi tanımak ve
davranışlarımızı buna göre ayarlamak mümkün olabilecektir.

2. İnsanların rasyonel davrandıklarını varsaymak, iktisatçılar olarak düşüncelerimizi


disipline etmek açısından önemlidir. İnsanların mantıksız olduğunu varsayarsak, o zaman her şey
mümkündür; her türlü tercihi yapabilirdiler. İnsanların rasyonel davrandıklarını varsayarak işe
koyulmak ve ardından psikologların ve ekonomistlerin belirlediği önyargıların sonuçlarımızı büyük
ölçüde değiştirip değiştirmeyeceğini görmeye çalışmak daha makul olacaktır.

3. İktisat bilimi varsayımları itibariyle iyi bir sicile sahiptir. Her zaman olmasa da, insanların
rasyonel tercihler yaptıklarını varsaymak çoğu durumda doğru görünmektedir.

Karmaşık Tercihler

İnsanlar rasyonel olabilir, ancak düşündüğümüzden daha karmaşık tercihler de


yapabilirler.

Adil fiyat. İnsanlar bazı durumlarda adalete önem verirler ve bu nedenle fiyat onlara adil
gelmediğinde bir ürünü satın almayı reddedebilirler. Yapılan bir deneyde, insanlardan sahilde
olduklarını ve bir arkadaşlarının onlara tesisin büfesinden soğuk bir içecek getirmeyi teklif ettiğini
hayal etmeleri istenmektedir. Sonrasında bu içeceğin fiyatını tahmin etmeleri ve ne kadar
ödemeyi göze alabilecekleri sorulmaktadır. Aslında bu sorunun cevabı, içeceğin nereden satın
alındığına bağlı olmamalıdır. Sonuçta bir miktar para veriyorlar ve karşılığında soğuk bir içecek
alıyorlar. Yine de insanlar, arkadaşlarının içeceği yerel bir köşe dükkânından ziyade bir otel
büfesinden alacağını biliyorlarsa daha fazla ödemeye hazırdırlar. Otel fiyatlarının yüksek olmasını
makul bulurlar. Ancak köşedeki mağaza otelle aynı fiyatı talep ettiğinde, insanlar bunun haksızlık
olduğunu düşünüyor ve bu fiyatı ödeyip içeceği almayı reddederler.

Diğerkâmlık/Fedakârlık/Alturizm. İnsanlar her zaman sadece kendi çıkarlarını


düşünmezler, başkalarının ekonomik durumlarını da dikkate alırlar ve asgari yaşam koşullarını
sağlayamayan kişilere yardımda bulunurlar. Bu durumdaki ya da kendilerinden daha düşük gelire
sahip kişilere hediyeler (sadaka/bahşiş/yardım) verebilir, hayır kurumlarına bağış yapabilir,
sokakta bir şeyler satanlardan ihtiyaçları olmadığı halde sattıkları şeylerden satın alabilirler.

Görece zenginlik. Başkalarının gelir durumunu gözlemlemenin diğer bir şekli biraz daha
karmaşıktır. İnsanlar bazen diğer insanların, özelikle de yakın çevrelerindekilerin,
gelirlerini/zenginliklerini kendilerininki ile kıyaslarlar. Bazıları için komşusundan daha iyi bir
arabaya ya da daha büyük bir bahçeye sahip olmayı önemserler. Bunun gibi tercihler karmaşıktır
ama irrasyonel değildir. Ancak giriş niteliğindeki bir iktisat dersinde ele alınması gereksizdir.

42
ÖNEMLİ BİLGİLER

o Bütçe seti, uygun fiyatlı tüm mal ve hizmet kombinasyonlarından oluşur. bütçe
doğrusu gelirinizin tamamını harcamanız durumunda uygun olan tüm mal ve hizmet
kombinasyonlarından oluşur.
o Bir eylemin (bir maldan daha fazla tüketmek gibi) fırsat maliyeti, o eylemi
gerçekleştirmek için vazgeçilmesi (başka bir maldan daha az tüketmek) gereken şeydir.
o Seçimleriniz, güç yetirebileceğiniz (bütçeniz) ve beğendiğiniz (tercihleriniz)
arasındaki etkileşimi yansıtır.
o Ekonomistler, çoğu insanın daha azına sahip olmak yerine daha fazlasına sahip
olmayı tercih ettiğini, bütçelerindeki kombinasyonlar arasından seçim yapabildiğini ve tutarlı
seçimler yapabildiğini varsayar.
o Rasyonel birimler karşılarındaki seçenekleri analiz eder ve mutluluklarını en üst
düzeye çıkaran seçimler yapabilirler.

4.2 Bireysel Talep

Öğrenim Çıktıları

1. Talep eğrisi nedir ve talep yasası nedir?

2. İki farklı maldan ne kadar satın alınacağını seçme kararı nasıl verilir?

3. Bir malın bir birimini satın almayı seçme kararı nasıl verilir?

43
Artık tercihlerinizi nasıl yaptığınızla ilgili yeterli bilgiye sahibiz. O zaman iktisadın en temel
kavramlarından biri olan “talep”e ilişkin açıklamalarımıza geçebiliriz. Burada tek bir bireyin talebini
dikkate alacağız ve açıklamalarımızı bunun üzerinden yapacağız. Bir mal veya hizmete olan
talebiniz hakkında konuşurken iki şeye bakarız: Biri bütçeniz, diğeri de o mal veya hizmet için kaç
lira ödemeye hazır olduğunuzdur. Bu ikisi bize ekonomik kararların nasıl alındığına ilişkin detaylı
bilgi verir.

Bireysel Talep

Dikkatli ve bilinçli bir tüketici iseniz sürekli gittiğiniz dükkânlardaki fiyatların zaman zaman
değiştiğini görürsünüz. Diğer yandan geliriniz de zaman içinde değişmektedir. Bu yüzden seçtiğiniz
mal ve hizmet kombinasyonları da zamanla değişebilmektedir.

Analizi basitleştirmek için, hala müzik ve çikolatadan oluşan bir dünyada olduğunuzu ve
tasarruf yapmadığınızı varsayalım. Önce çikolata talebinizi anlatacağız. Fiyatlar ve geliriniz göz
önüne alındığında, bütçe doğrusunda en iyi noktayı seçersiniz. Şekil 4.5’teki "tercih edilen
nokta”ya tekrar bakın. Bu nokta bize geliriniz ve çikolatanın ve diğer malların fiyatı göz önüne
alındığında, kaç tane çikolata alacağınızı söyler. Bunu bir referans noktası olarak kullanarak, şimdi
gelir değiştikçe ve sonrasında çikolatanın fiyatı değiştikçe seçiminizin nasıl değişeceğine bakalım.

Gelirdeki Değişiklikler

Şekil 4.6 geliriniz arttığında bütçe doğrusuna ne olduğunu göstermektedir. Daha yüksek
gelir, daha fazla çikolata ve daha fazla indirme satın alabileceğiniz anlamına gelir, bu nedenle
bütçe çizgisi dışa/sağa doğru kayar. Müzik indirmenin fiyatına göre çikolatanın fiyatında bir
değişiklik olmadığı için bütçe doğrusunun eğimi değişmez.

Şekil. 4.6. Gelirdeki Artış

44
Çikolata tüketiminize ne olur? İki olasılık vardır (bkz. Şekil 4.7): gelirdeki artış, ya daha fazla
çikolata ya da daha az çikolata tüketmenize neden olur. Her ikisi de makul ve her ikisi de mümkün.
(Tabii ki, öncekiyle aynı miktarı da seçebilirsiniz.) Normal şartlarda ilk akla gelen, geliriniz
arttığında daha fazla çikolata tüketeceğinizdir. Geliriniz arttığında tüketimini arttırdığınız mallara
iktisat literatüründe “normal mal” diyoruz.

Şekil 4.7. Gelir Artışının Sonuçları

45
Gelir artışın iki muhtemel sonucu vardır: Çikolata tüketiminiz artabilir ya da azalabilir.

Bazı durumlarda, daha yüksek gelir daha düşük tüketime yol açar. Örneğin, üniversite
hayatınızda akşam yemeklerinizin çoğunda makarna yediğinizi düşünelim. Üniversiteden mezun
olduğunuzda ve daha yüksek gelire sahip olduğunuzda, yemek için daha iyi şeylere güç
yetirebilirsiniz. Bu nedenle muhtemelen eskiye kıyasla daha az makarna tüketeceksinizdir.
Ekonomistler bu tür ürünlere “düşük mal” derler. Diğer bir ifadeyle gelir arttıkça talebi azalan
mallara düşük mallar denir. Benzer şekilde, bir ürün birkaç kalitede mevcutsa (örneğin ucuz kelle
kıymasına karşılık daha pahalı olan bonfile), genellikle düşük kaliteli versiyonun düşük bir mal
olduğunu görürüz. Bir mal, bir tüketici için normal mal, diğeri için daha düşük mal olabilir. GHenel
olarak daha yüksek gelir elde edildiğinde daha düşük tüketim söz konusu oluyorsa, o malın düşük
mal olduğunu söyleriz.

Normal mallar sayılıp da geliriniz arttıkça gelirinizin daha fazla bir kısmını harcadığınız
mallara “lüks mallar” diyoruz. Diğer bir ifadeyle tüketimdeki yüzde artış gelirdeki yüzde artıştan
daha büyük ise o mallara lüks mallar denir.

46
Mal türlerine ilişkin bu söylediklerimizi, talebin gelirdeki değişikliklere ne kadar duyarlı
olduğunun bir ölçüsü olan talebin gelir esnekliği kavramıyla da ifade edebiliriz: Düşük bir mal için
talebin gelir esnekliği negatiftir: zira daha yüksek gelir daha düşük tüketime yol açar. Normal bir
mal için talebin gelir esnekliği pozitiftir. Ve lüks bir mal için talebin gelir esnekliği birden büyüktür.

Bu farklı mal türleri arasındaki ayrımlar, firmaların yöneticileri için çok önemlidir. Satışları
tahmin etmek için yöneticilerin sattıkları ürünlerin normal, düşük veya lüks mal olup olmadığını
bilmeleri gerekir. Düşük mal satan firmalar, ekonomi bir tüm olarak kötü gittiğinde başarılı olma
eğilimindedir. Ekonomi iyiye gittiğinde de bunun tersi geçerlidir. Buna karşılık, lüks mallar satan
firmalar, ekonomi bir tüm olarak kötü performans gösterdiğinde özellikle kötü performans
göstereceklerdir.

Fiyatlardaki Değişmeler

Şimdi çikolatanın fiyatında bir değişiklik olursa ne olacağına bakacağız. Fiyatın düştüğünü
varsayalım. İlk olarak, yukarıda çizdiğimiz grafikler açısından bunun ne anlama geldiğini analiz
edelim. Bütçe doğrusunun kesişimlerinin, diğerini tüketmezseniz bir maldan ne kadar
alabileceğinizi söylediğini hatırlayın. Hiç çikolata tüketmiyorsanız, çikolatanın fiyatındaki düşüş
tüketiminizi etkilemeyecektir. Bu durumda daha önce olduğu gibi tam olarak aynı sayıda müzik
indirebilirsiniz. Dolayısıyla dikey eksendeki kesişme noktası değişmeyecektir. Bununla birlikte,
sadece çikolata tükettiğinizi varsaydığımızda, çikolatanın fiyatındaki düşüş nedeniyle daha fazla
çikolata tüketebilirsiniz. Bu durumda yatay eksendeki kesişme noktası dışa doğru hareket eder.
Şekil 4.8’de bu durum gösterilmektedir. Yeni bütçe doğrusu eski bütçe doğrusunun dışındadır. Eski
fiyatlarla satın alabileceğiniz herhangi bir paket/kombinasyon şimdi hala uygun fiyatlı ve daha
fazla mal içermektedir. Diğer bir deyişle, çikolatanın fiyatındaki düşüş sizi ekonomik olarak daha iyi
duruma getirir. Ek olarak, bütçe doğrusunun eğimi değişir: öncekinden daha düz hale gelir. Bütçe
doğrusunun eğiminin azalması, daha az müzik indirmekten vazgeçerek daha fazla çikolata
tüketebileceğiniz anlamına gelir. Örneğin 1 birim müzikten vazgeçtiğiniz halde 1,5 birim çikolata
tüketebilirsiniz.

Şekil 4.8. Çikolata Fiyatında Düşüş

47
Çikolata fiyatındaki düşüş bütçe doğrusunda değişime neden olur. Sonuç tüketilen çikolata
miktarında artıştır.

Şekil 4.8 yeni bir tüketim noktasını göstermektedir. Çikolatanın fiyatındaki düşüş olması
durumunda çikolata tüketiminde bir artış görüyoruz. İnsanların hemen hemen her zaman bir malın
fiyatı düştüğünde daha fazla tükettiği fikri, ekonominin temel fikirlerinden/varsayımlarından
biridir. Buna iktisat literatüründe “talep yasası” denir. Düşük fiyatların insanları daha fazla
tüketmeye yönlendirdiği kesinlikle sezgiseldir. Bu sonucu görmeyi beklememizin iki nedeni var.

Birincisi, bir malın (örneğin çikolatanın) fiyatı düşerse, diğer mallara göre daha ucuz hale
gelir. Fırsat maliyeti, yani bir çikolata almak için vazgeçmeniz gereken diğer malların miktarı, azalır.
Daha düşük fırsat maliyeti demek, diğer malları tüketmekten vazgeçip çikolata tüketimine
yönelmeniz demektir. Buna da “ikame etkisi” diyoruz. İkincisi, çikolatanın fiyatındaki düşüş,
çikolata da dâhil olmak üzere diğer tüm mallardan daha fazlasını satın alabileceğiniz anlamına
gelir. Çikolata sizin için normal mal ise, bu “gelir etkisi” daha fazla çikolata tüketmek istemenize
de yol açacaktır. Eğer çikolata sizin için düşük mal ise, gelir etkisi daha az çikolata tüketmek
istemenize yol açar.

Şekil 4.8'de ikame etkisi bütçe doğrusunun eğim değiştirmesi ile gösterilmektedir. Bütçe
doğrusu düzleşmesi (eğiminin azalması), müzik indirmeleri açısından çikolatanın fırsat maliyetinin
düştüğünü gösterir. Gelir etkisinin ortaya çıkmasıyla, yeni bütçe seti eski bütçe setini içerecek
şekilde dışa/sağa kaymaktadır. Yani önceki mal paketinizi tüketebilir ve daha fazlasını satın almak
için hala bir miktar gelire sahip olabilirsiniz.

Talep yasası (fiyat düştüğünde talep artar) fikrine dayanarak, çikolata için bireysel talep
eğrinizi oluşturabiliriz. Bunu, bütçenizi belirleyip, her farklı fiyattan ne kadar çikolata satın
aldığınızı belirledikten sonra yapabiliriz. Tablo 4.2’de gösterilen fiyatlardan ve miktarlardan

48
çikolata tükettiğinizi/satın aldığınızı varsayalım. Bu noktaları bir grafik üzerinde çizip “boşlukları
doldurursak”, Şekil 4.9’daki gibi bir diyagram elde ederiz. Bu, çikolatalar için talep eğrinizdir.
Herhangi bir fiyattan kaç tane çikolata satın alacağınızı gösterir. Talep yasası, bu eğrinin aşağı
doğru eğimli olmasını beklediğimiz anlamına gelir. Fiyat artarsa daha az tüketirsiniz. Fiyat düşerse
daha çok tüketirsiniz.

Tablo 4.2. Çikolata Talebiniz

Fiyat Adet

1 12

2 6

3 4

4 3

5 2.4

6 2

Şekil 4.9. Talep Eğrisi

Tablo 4.2’de 1 liradan 6 liraya kadar farklı fiyatlarda, satın alınan çikolata sayısını
görüyoruz. Bu rakamları bir grafiğe aktarır ve noktaların kesişim noktalarını işaretleyip boşlukları
doldurursak bir talep eğrisi elde ederiz.

Bu noktada talep eğrisindeki değişimler ile eğrideki kaymalara odaklanacağız. Çikolatanın


fiyatında değişiklik olduğunu varsayalım. Fiyat değiştiğinde, daha önce bahsettiğimiz gibi (bkz.
Şekil 4.8), bütçe doğrusunda kayma olur ve hem çikolatanın hem de müzik indirmenin talep edilen

49
miktarları değişir. Bu Şekil 4.9’da gösterilen talep eğrisi üzerinde yer değişikliğine sebep olur.
Örneğin, çikolatanın fiyatı 4 liradan 3 liraya düşerse, Tablo 4.2'de olduğu gibi, talep edilen miktar
üç adette dört adede yükselir. Talep eğrisi değişmez; sadece doğrunun bir noktasından diğerine
hareket ederiz.

Çikolatanın fiyatından başka herhangi bir değişiklik, çikolata tüketiminizi değiştirmenize


neden oluyorsa, talep eğrisinde bir kayma var demektir. Örneğin, maaşınız zamlandığını ve
böylece daha fazla gelir elde ettiğinizi varsayalım. Çikolata sizin için normal mal olduğu sürece,
gelirdeki bu artış çikolata için talep eğrinizin dışa/sağa kaymasına neden olacaktır. Bu, fiyat sabit
iken, geliriniz arttığında o maldan daha fazlasını satın alacağınız anlamına gelir. Bu mal düşük mal
ise, gelirdeki bir artış, talep eğrisinin içe/sola doğru kaymasına neden olacaktır. Zira geliriniz
arttığında o maldan daha az satın alacaksınız. Bu iki durum Şekil 4.10’da gösterilmiştir.

Şekil 4.10. Normal (a) ve Düşük (b) Mallar İçin Talep Eğrisindeki Kayma

(a) Gelir artarsa ve çikolata sizin için normal bir malsa, bireysel talep eğrisi sağa kayar. Her
fiyatta daha fazla miktarda çikolata talep edilir. (b) Gelir artarsa ve çikolata sizin için düşük malsa,
bireysel talep eğrisi sola kayar. Gelirde artış değil de bir azalma olması durumunda, bu iki durum
tersine döner.

Talep Yasasının İstisnaları

Talep yasası son derece sezgiseldir/varsayımsaldır ama her türden farklı mal ve hizmet için
çok sayıda araştırmayla desteklenir. Hemen hemen her koşulda talep eğrisinin gerçekten aşağı
doğru eğimli olacağını bir gerçek olarak kabul edebiliriz. Elbette bunun istisnaları da vardır. Yani
talep eğrisinin yukarı doğru eğimli olduğu durumlar da vardır:

Giffen malları. Talep yasasının hem ikame etkisinden hem de - normal mallar için -
bir gelir etkisinden kaynaklandığını açıkladık. Ancak düşük mallar için gelir etkisi ikame etkisinin

50
tersi yönde hareket eder: fiyattaki düşüş insanları daha iyi duruma getirir, bu da o maldan daha az
tüketmeye teşvik eder. Teorik olarak, gelir etkisinin ikame etkisinden daha güçlü olması
mümkündür. Akla yatkın olmasına rağmen, Giffen malları son derece nadirdir; gerçekten de
ekonomistler, bunların ders kitaplarının dışında gerçekten var olup olmadığından emin değildir.
Gelir etkisinin ikame etkisini aşması için, söz konusu malın toplam tüketim paketinin çok büyük bir
bölümünü oluşturması gerekir. Bu ancak, Çin'in kırsal bölgelerinde yapılan bir deneyde olduğu
gibi, insanların gelirlerinin büyük bir kısmını temel gıdaya harcadığı aşırı derecede fakir
ekonomilerde ortaya çıkabilir. Araştırmacılar, ailelere pirinç satın almaları için para yardımı
yaparak pirinci görece daha ucuz hale getirdiler ve pirinç tüketiminin gerçekten azaldığını buldular.
Statü malları. Rolls-Royce otomobilleri, Louis Vuitton çantaları ve Gucci
ayakkabıları gibi bazı lüks ürünler esas olarak statü belirledikleri için satın alınır. Bu malların yüksek
fiyatları, ayrıcalıklı olmalarına katkıda bulunur. Fiyat, bir malın özelliğini ifade edebilir, bu nedenle
daha yüksek bir fiyat o malı daha çekici hale getirebilir. Yine, teorik olarak bunun talep eğrisinin,
en azından bazı fiyat aralıkları için yukarı doğru eğilmesine yol açması olasıdır. Yüksek fiyatlar statü
mallarının çekiciliğini artırsa da, bu etkinin daha temel gelir ve ikame etkilerinden daha ağır
basacak kadar güçlü olması nadir görülecek bir durumdur.
Kaliteyi fiyata göre değerlendirmek. Dolaylı olarak, insanların satın aldıkları
ürünler hakkında iyi bilgilendirildiğini/tam bilgi sahibi olduklarını varsayarız. Ama çoğu durumda,
mal ve hizmetlerin kaliteleri hakkında yalnızca eksik bilgiyle satın alırız. Bu durumda, fiyatı malın
kalitesinin bir göstergesi olarak kullanabiliriz. Tabii ki, pazarlamacılar bunu yaptığımızın çok iyi
farkındalar ve genellikle fiyatı markalarının veya ürünlerinin kalitesinin bir işareti olarak
kullanmaya çalışırlar. Sonuç olarak, insanlar kalitesinden emin olmadıkları durumda daha yüksek
fiyatlı olan ürünü/markayı satın almayı tercih edebilirler.

Bu üç durumda kısmen gözlemlenebilse de gerçekten istisnai durumlardır. Yani, (1)


tükettiğimiz birçok ürün bu üç kategorinin hiç birine girmez ve (2) ikame etkisi normal mallar için
olduğu kadar diğer tüm mallar için de geçerlidir.

Diğer Malların Fiyatlarındaki Değişiklikler

Şimdiye kadarki analizlerimizi, satın almak istediğiniz çikolata miktarını gelirinizin ve


çikolatanın fiyatının belirlediğini varsayarak yaptık. Diğer malların fiyatlarındaki değişikliklerin de
çikolata tüketiminiz üzerinde etkisi vardır. Genel olarak, başka bir malın fiyatındaki artış, çikolataya
olan talebin artmasına veya azalmasına neden olabilir. Bir malın fiyatındaki artış, diğer malın
tüketiminin artmasına neden oluyorsa, bu mallar ikame mallardır. Yani, bir birinin yerine
kullanılabilen mallardır. Müzik CD’si ve ücretli bir hizmet sağlayıcıdan müzik indirmek buna bir

51
örnektir: CD'lerin fiyatı artarsa, müziklerinizi CD’den değil de internetten indirme yoluyla
dinlersiniz.

Bir malın fiyatındaki artış, diğer malın tüketiminin azalmasına neden oluyorsa, mallar
tamamlayıcıdır. Örneğin, DVD'ler ve DVD oynatıcılar tamamlayıcı mallardır. DVD oynatıcıların
fiyatı düşerse, daha fazla insan DVD oynatıcı satın alacaktır. Sonuç olarak, daha fazla insan DVD
satın almak isteyecektir.

Değerleme/Fiyatlama Yaklaşımı

Talebe ilişkin farklı düşünme biçimleri de mevcuttur. Bütçe setine ve bütçe doğrusuna
odaklanmak yerine, doğrudan tercihlerinize odaklanabiliriz. Size şu sorunun sorulduğunu hayal
edin:

Çikolata için ödemek isteyeceğiniz maksimum miktar nedir?

Bu soruyu cevaplarken, bir çikolatanın makul veya adil fiyatının ne olacağı veya bu
çikolatanın gerçekten hangi fiyattan satılması gerektiği gibi konuları dikkate almamalısınız. Sadece
ne kadar çikolata istediğinize karar vermelisiniz. Mesela, sadece bir çikolataya sahip olmayı
isteyebilirsiniz, bu nedenle bir paket için 12 liraya kadar ödeme yapmaya hazırsınız; yani,
bütçenizin 12 lira küçülmesi karşılığında bir paket çikolataya sahip olmak sizi daha mutlu
edecektir. Bu, sizin çikolatayı değerlemenizdir/fiyatlamanızdır.

Şimdi size birkaç soru daha soruyoruz.

İki çikolata için ödemek isteyeceğiniz maksimum miktar nedir? Üç çikolata için?…

Varsayalım ki 2 paket için 18 lira, üç paket için 22 lira vb. ödemeye razı olun. Bu tür
soruları sormaya devam edersek, "Fiyatlama ve Marjinal Fiyatlama" başlıklı Tablo 4.3’ün ilk iki
sütununu elde ederiz. Bu tablodan yola çıkarak da Şekil 4.11 (a) daki grafiği çizebiliriz. Gördüğünüz
gibi çikolata sayısı arttıkça ödemeyi göze alacağınız rakam da artıyor; Her zaman daha fazla
çikolataya sahip olmayı seviyorsunuz çünkü “daha fazlası daha iyidir”.

Tablo 4.3. Fiyatlama ve Marjinal Fiyatlama

Çikolata Değerleme/Fiyatlama Marjinal/Çikolata başına


Miktarı (Lira) Fiyatlama

0 0

1 12 12

2 18 6

3 22 4

52
4 25 3

5 27.40 2.40

6 29.40 2

Şekil 4.11. Bir Malın/Çikolatanın Fiyatlamasi

Bir malın değerlemesi, tamamen o mal için arzunuza dayalı olarak ödemek isteyeceğiniz
maksimum miktardır.

Bir paket için 12 lira ve iki paket için 18 lira ödemeye hazır olduğunuzdan, ikinci çikolata
paketi için fazladan 6 lira ödemeye hazır olduğunuzu biliyoruz. Benzer şekilde, iki çikolatanız varsa,
üçüncü bir paket için 4 lira daha ödemeye hazırsınız. Bu rakamlar bize marjinal fiyatlamanizi, yani
her bir paket için ne kadar ödemeye yapmaya hazır olduğunuzu gösteriyor (Şekil 4.11'in [b]
bölümünde grafiği verilen Tablo 4.3'ün üçüncü sütununa bakın). Çikolata miktarı arttıkça marjinal
fiyatlamanin azaldığına dikkat edin. Daha fazla çikolata elde ettikçe fiyatlamanizdeki değişiklik
küçülür. Aynı şeyi Şekil 4.11’in (a) kısmında da, çikolata miktarı arttıkça fiyatlama eğrisinin
düzleşmesi gerçeğinden görebiliriz.

Marjinal fiyatlamalerin gerçekten de bu şekilde azalacağını düşünmek mantıklı görünüyor.


Hiç çikolatanız yoksa ilk çikolata sizin için çok değerlidir - örneğimizde 12 lira. Ama zaten beş
çikolatanız varsa, altıncı çikolata sizin için sadece 2 lira değerindedir. Herhangi bir üründen gittikçe
daha fazla elde ettikçe, her ek birim daha az değerlidir. Çoğu insan için, çoğu ürünün bu tür azalan
marjinal fiyatlama sergilemesi beklenir.

53
Şekil 4.11’in (b) kısmı tanıdık gelebilir: Buradaki eğri daha önce Şekil 4.9'da gördüğünüz
çikolata için çizdiğimiz talep eğrisidir. Bu tesadüf değildir. Size ne kadar satın almanız gerektiğini
söyleyen basit bir karar alma kuralı vardır: Marjinal fiyatlamaniz (son birim için ödemeyi
kabulleneceğiniz miktar) fiyattan büyük olduğu sürece o maldan daha fazla satın almalı, buna
karşılık yalnızca malın marjinal fiyatlamasi fiyat düzeyine düştüğünde durmalısınız. Örneğin,
çikolatanın paketinin 3,99 liraya satıldığını varsayalım. İlk çikolatayı kesinlikle almalısınız çünkü
sizin için 10 lira değerindedir, ama fiyatı sadece 3,99 lira. İkinci paketi de satın almalısınız çünkü
sizin biçtiğiniz değer ekstra 8 lira; aynı şekilde üçüncü paketi de satın almalısınız. Dördüncü paketi
ise satın almamalısınız. Çünkü çikolatanın fiyatı (3.99 lira) sizin bu dördüncü paket için biçtiğiniz
değerden (3 lira) daha fazladır. Böylece karar alırken uymanız gereken kural aşağıdaki gibidir:

Bir malın marjinal değeri malın fiyatına eşit olana kadar satın alın.

Talep eğrisi, tanımı gereği, size belirli bir fiyattan ne kadar satın aldığınızı söylediğinden,
marjinal fiyatlama eğrisi ile aynıdır.

Taleple İlgili İki Yaklaşımı Birleştirmek

Tüketici kararları hakkında iki farklı düşünme biçimi sunduk, ancak ikisinin de altında yatan
mantık aynı. İki yaklaşımın nasıl bağlantılı olduğunu görmek için çikolata için karar alma kuralını

çikolatanın marjinal fiyatlamasi/bir paket çikolatanın fiyatı = 1

olana kadar satın al şeklinde yazalım.

İndirmeler için benzer bir karar kuralınız var:

İndirmelerin marjinal fiyatlamasi/indirme fiyatı = 1.

Şimdi bu iki denklemi birleştirelim:

çikolataların marjinal değerlendirmesi/çikolatanın fiyatı = indirmelerin marjinal


değerlendirmesi/indirme fiyatı,

Bu eşitliği aşağıdaki gibi yeniden düzenleyebiliriz:

çikolatanın marjinal değeri/indirmenin marjinal değeri = çikolatanın fiyatı/ müzik


indirmenin fiyatı.

Bu ifadenin sağ tarafındaki oran tanıdık gelmiş olmalı. Daha önce, bütçe doğrusunun
eğiminin

-çikolatanın fiyatı/müzik indirmenin fiyatı

54
fomülüyle bulunduğunu hatırlayınız.

Dolayısıyla,

çikolatanın marjinal değeri/indirmenin marjinal değeri = - bütçe doğrusunun eğimi.

Peki bunun anlamı nedir? Bütçe doğrusu bize, piyasanın müzik indirmeleri için çikolataları
takas etmenize izin verdiği oranı söyler. Bir tane daha az çikolata tüketirseniz, elinizde kalacak
para miktarı bir çikolatanın fiyatına eşittir. Bu paralarla daha fazla müzik indirebilirsiniz (bir
çikolata fiyatı/indirmelerin fiyatı). Marjinal fiyatlamalerin oranı, çikolata ve indirmeler arasındaki
dengeyi nasıl gördüğünüzü açıklar. Paranızı nasıl harcayacağınız konusunda iyi/isabetli kararlar
alıyorsanız, indirmeler için çikolataları takas etmekten memnun olduğunuz oran, piyasanın bu tür
işlemleri yapmanıza izin verdiği orana eşittir. Böyle değilse, bütçe doğrusunda farklı bir paket
seçerek kendinizi daha mutlu edebilirsiniz. Diğer bir ifadeyle bütçenizi etkin kullanmıyorsunuz
demektir.

İyi Kararlar Almak

İyi kararlar vermek için yaptığınız takasları anlamanız gerekir. Başka bir deyişle, her satın
alma işleminin bütçe doğrusu ile ifadelendirdiğimiz bir fırsat maliyeti olduğunu bilmeniz gerekir.
Daha fazla çikolata yemek istiyorsanız, başka bir şeyi daha az tüketmelisiniz. Ayrıca bütçe
doğrusunda doğru noktayı, yani sizi en mutlu eden noktayı bulmanız gerekir. Ekonomistler
tercihlerinizle ilgili daha önce sunduğumuz üç varsayım temelinde bu kararı doğru bir şekilde
verebileceğinizi varsayarlar.

Bu teoriyi, verdiğiniz kararları analiz etmek için de kullanabilirsiniz. Daha önce tartıştığımız
bütçe doğrusu dâhilinde hareket ettiğinizi ve 8 çikolata ve 60 parça indirmeyi planladığınızı
varsayalım (bkz. Şekil 4.5). Prensip olarak, bu paketi bütçe doğrusu üzerindeki diğer tüm
kombinasyonlarla karşılaştırmanız gerekir. Pratikte, en azından çoğu zaman, yaklaşık paketlerle
karşılaştırmak yeterlidir. Örneğin, bu paketi 7 çikolata ve 65 indirmeye tercih etmişseniz ya da 9
çikolata ve 55 indirmeye tercih etmişseniz, en iyi paketi bulduğunuzdan oldukça emin olabilirsiniz.
Dolayısıyla küçük bir değişiklik sizi daha mutlu etmeyecekse, emin olun ki büyük bir değişiklik de
mutlu etmeyecektir.

Birim Talep

Şimdiye kadar bir malın birden fazla birimini satın alabileceğiniz durumları düşündük –
örneğin, 20 müzik indirme veya 5 çikolata. Ayrıca 20,7 indirme veya 3,25 çikolata gibi kesirli
miktarlar da satın alabileceğinizi varsaydık. Bu varsayım, bir şeyler satın alırken dikkate

55
alabileceğiniz bir karar alma kuralı sunar: Marjinal fiyatlama fiyata eşit olana kadar satın
alabilirsiniz.

Bazı satın alma kararları "satın al ya da alma" şeklinde basit kararlardır. Büyük
meblağlardaki, seyrek alımlar bu kategoriye girer. Örneğin, yeni bir araba, yeni bir mikrodalga fırın
veya pahalı bir tatil satın alma kararını düşünün. Ucuz oldukları için beş tane birden mikrodalga
satın almazsınız. Bu durumda satın alma kararını almak kolaydır: eğer malı fiyatlamaniz/mala
biçtiğiniz değer malın fiyatını aşıyorsa satın alın. Bu bahsini ettiğimiz karar alma kuralımızdan farklı
değildir. Sadece bir birim satın almayı düşündüğünüz için, fiyatlamaniz ve marjinal fiyatlamaniz
aynı şeydir (Tablo 4.3'ün ilk iki satırına bakın). Ve bu durumda, malın kesirli miktarlarını satın
alabileceğinizi varsaymak mantıklı olmadığı için, marjinal fiyatlamaniz fiyata düşene kadar satın
almaya devam etmezsiniz.

Bir alıcı bir malın yalnızca bir birimini satın alacaksa, birim talep eğrisi bize satın almak
istediği fiyatı gösterir. Malın fiyatı fiyatlamasinin altında ise malı satın alır, üzerinde ise malı satın
almaz. Şekil 4.12’de birim talep eğrisi gösterilmektedir. Bu örnekte, alıcının fiyatlamasi 3.000
liradır.

Şekil 4.12. Birim Talep

Alıcı şu karar alma kuralına uyar: "Fiyat fiyatlamaden düşükse satın alın." Fiyat 3.000
liradan fazlaysa, alıcı malı satın almayacaktır. Dolayısıyla talep edilen miktar sıfırdır. Fiyat 3.000

56
liranın altındaysa, alıcı bir birim satın alacaktır. Bundan sonraki süreçte ise fiyat ne kadar düşerse
düşsün alıcı tek bir birimden fazlasını istemeyecektir. Bu, birim talebe örnektir. Böyle bir
fiyatlamanin nereden gelebileceğini görmek için Şekil 4.13’e bakalım. Diyelim ki bir araba satın
almayı düşünüyorsunuz. Şekil, iki bütçe satırı olması dışında standart indirmeler ve çikolata çubuk
diyagramımızın aynısıdır. Dıştaki bütçe doğrusu, arabayı satın almamanız durumunda geçerlidir.
İndirmeler ve çikolatalar açısından tercih ettiğiniz bir nokta var (A). Arabayı satın alırsanız, diğer
her şeye harcayacak daha az geliriniz olur.

Bunun etkisi, bütçe doğrunuzun içe doğru kaymasıdır. Arabayı satın almanız durumunda
yeni bir tercih noktanız (B) olur. Burada şunu tecrübe etmeye çalışıyoruz: Gelirinizi azaltmak ve iki
paketten eşit derecede memnun kalana kadar bütçe çizginizi içe doğru kaydırmak. Gelirinizdeki
değişiklik -bütçe doğrusunun içe kayması gereken miktar- arabaya biçtiğiniz değer kadardır. Başka
bir deyişle fiyatlamaniz, arabanın fırsat maliyetidir: Arabayı satın alırsanız, A paketi yerine B
paketini tüketebilirsiniz.

Şekil 4.13. Arabanın Fiyatlamasi

Araba satın almazsanız, tercih ettiğiniz çikolata ve indirme kombinasyonu A noktasındadır.


Ama araba satın alırsanız, o zaman A noktasındaki kadar çikolata ve indirmelere harcayabileceğiniz
paranız kalmayacaktır. Bütçe doğrunuz içe doğru kayar ve çikolata ve indirmeler için yeni tercih
noktanız B noktası olur. Şimdi A noktasında ve B noktasında eşit derecede mutlu olduğunuzu hayal
edin. O zaman gelirinizde oluşan fark, arabaya biçtiğiniz değere eşittir. Bu nedenle, arabanın

57
fiyatlamasi, diğer mallar açısından onun fırsat maliyetidir. Yani araba alabilmek için diğer
mallardan vazgeçtiğiniz miktardır.

Bütçe Araştırmaları

Ekonomistlerin teorilerinin hepsi iyi ve güzel. Ama insanların gerçek tercihlerini veya
marjinal değerlendirmelerini bilme imkanımız yok. Aslında yapabildiğimiz İnsanların ne yaptıklarını
gözlemlemek. Teorinin uygulamada nasıl işlediğini görmek için ülkelerin istatistik kurumlarının
hane bütçesi araştırmalarına bakabiliriz. Bu araştırmalar, istatistikçilerinin hane halklarıyla
görüştüğü ve onlara gelirlerini nasıl harcadıklarını sorduğu anketlerden oluşur. Örneğin, Tablo 4.4
2005, 2007 ve 2009 yıllarına ait ABD tüketici harcamalarına ilişkin verileri içermektedir.

Tablo 4.4. ABD’de Hanehalkı Harcamaları

Yıl 20 20 20 20 20 200
05 05 07 07 09 9

(25 (25 (25


Yaş Altı) Yaş Altı) Yaş Altı)

Vergi 58, 27, 63, 31, 62, 25,


Öncesi Gelir 712 404 091 443 857 695

Harcam 46, 27, 49, 29, 49, 28,


a 409 770 638 457 067 119

Harcama Toplam Harcama İçindeki Pay (%)


Kategorileri

Yiyecek 12. 14. 12. 14. 13. 14.


8 2 4 1 0 9

Alkol 0.9 1.4 0.9 1.6 0.9 1.2

Konut 32. 32. 34. 32. 34. 34.


7 2 1 6 4 6

Giyim 4.1 5.7 3.8 5.0 3.5 5.0

Ulaşım 18. 21. 17. 19. 15. 19.


0 6 6 4 9 0

Sağlık 5.7 2.5 5.7 2.7 6.4 2.4

Eğlence 5.2 5.0 5.4 4.9 5.5 4.4

Kişisel 1.2 1.2 1.2 1.1 1.2 1.3

58
bakım

Kitap 0.3 0.2 0.2 0.2 0.2 0.2

Eğitim 2.0 4.9 1.9 6.1 2.2 6.8

Tütün/ 0.7 1.1 0.7 1.0 0.8 1.2


Sigara

Sigorta 11. 7.7 10. 8.3 11. 7.1


2 8 2

Diğer 5.3 2.3 5.3 3.0 4.8 1.9

ABD’de ortalama olarak, hanelerin gelirlerinin yüzde 45'inden biraz fazlasını gıda ve konut
için harcadığını görebilirsiniz. Sigorta harcamaları da büyük bir paya sahiptir ve gelirin yaklaşık
yüzde 11'i buna harcanmaktadır. İlginç bir şekilde, gelir ve harcamalardaki değişimlere rağmen
bütçe paylarının üç yıl içinde fazla değişmediğini görüyoruz. Buradan da anlıyoruz ve görüyoruz ki,
bireysel bazda mallar düşük veya lüks mallar olarak kişiden kişiye değişse de, geniş mal veya
hizmet kategorilerine baktığımızda farkların büyük ölçüde dengelendiğini görürüz.

Tablo ayrıca 25 yaş altı hanelere ilişkin verileri de içermektedir. Bu grubun harcama
modellerini tüm hanelerle karşılaştırabiliriz. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, genç grup ortalama hane
halkından daha az kazanıyor. Ayrıca, bu genç grup genellikle kazandığından daha fazlasını harcıyor.
Bu da gençlerin borçlanarak harcama yaptığını gösteriyor. Genç grup alkol, ulaşım ve eğitime
ortalama bir hane halkından daha fazla, sağlık ve sigortaya ise çok daha az harcama yapıyor.
Elbette ki bu durum, genç bireylerin sağlık durumları ve eğitim talepleri düşünüldüğünde
anlamlıdır.

Tablo 4.5’te de, 2009 yılında 30 yaş altı gençlerin aile reisi olduğu haneler için
İngiltere’deki bir bütçe araştırmasını göstermektedir. Bu rakamları Amerika Birleşik
Devletleri'ndeki gençlerin harcama rakamlarıyla karşılaştırabiliriz. (Karşılaştırma yaparken dikkatli
olmalıyız çünkü harcama kategorileri anketler arasında tam olarak aynı değildir.) İngiltere’de, genç
haneler için gıda ve barınma harcamaları çok daha düşüktür. Benzer şekilde sağlık da çok daha
düşük bir harcama payına sahiptir.

Tablo 4.5. İngiltere (Birleşik Krallık) Bütçe Araştırması

Harcama Kategorisi Harcama Payı (%)

Yiyecek ve Alkolsüz İçecekler 9.2

Alkollü İçecekler, tütün ve uyuşturucu 2.2

59
Giyim 4.3

Konut, yakıt ve enerji 22.6

Ev eşyaları 4.4

Sağlık 0.9

Ulaşım 12.2

Haberleşme 2.7

Kültür 9.0

Eğitim 4.5

Restoran ve Oteller 8.0

Çeşitli mal ve hizmetler 7.1

Diğer harcamalar 13.0

Aşağıdaki ek tablo 4.5 (b)’de de Türkiye için yapılmış bir çalışmanın sonuçlarını
görebilirsiniz.

Harcama Kategorisi 2017 Harcama Payı 2018 Harcama Payı (%)


(%)

Gıda ve Alkolsüz 19.7 20.3


İçecekler

Alkollü İçecekler, tütün 4.5 4.0


ve uyuşturucu

Giyim 5.0 4.8

Konut ve kira 24.7 23.7

Ev eşyaları 6.3 6.5

Sağlık 2.2 2.2

Ulaşım 18.7 18.3

Haberleşme 3.4 3.8

Eğlence ve Kültür 2.7 2.9

Eğitim 2.3 2.3

60
Lokanta ve Oteller 6.2 6.5

Çeşitli mal ve hizmetler 4.4 4.9

ÖNEMLİ BİLGİLER

Bireysel talep eğrisi, diğer malların fiyatlarının ve gelirin değişmediği kabulü


altında, farklı fiyat düzeylerinde bir mala olan talebi gösterir.
Hemen hemen tüm mal ve hizmetler için geçerli olan talep yasası, talep
eğrisinin aşağı doğru eğimli olduğunu ifade eder: Bir malın fiyatı düştükçe o malın talep
edilen miktarı artacaktır.
İki mal arasında optimal bir seçim yaptığınızda, iki malı birbiri ile kıyasladığınız
oran –marjinal miktarlar açısından- (bu iki malın fiyatları) piyasadaki orana eşit olmalıdır.
Bir maldan, o mala yüklediğiniz marjinal değer o malın piyasadaki fiyatından
büyük olduğu sürece, bir birim mal daha satın almalısınız.
Bir maldan en fazla bir birim (birim talep) almaya istekli olduğunuzda,
fiyatlamaniz ve marjinal fiyatlamaniz birbirinin aynıdır, dolayısıyla o mala biçtiğiniz değer bu
malın fiyatından büyük olduğu sürece malı satın almalısınız.

ÖĞRENDİKLERİNİZİ TEST EDİN

1. Kendi tercihlerinizi düşünün. Sizin için bir çikolatanın yerini alabilecek (çikolata için
ikame mal) bir şey düşünebiliyor musunuz? Çikolatanın tamamlayıcısı niteliğinde olan bir mal
(tamamlayıcı mal) düşünebiliyor musunuz?

2. Gelirdeki artışın gösterildiği Şekil 4.6’nın bir benzerini gelirdeki düşüşü gösterecek
şekilde çizin.

3. Gelirdeki artışın sonuçlarını gösteren Şekil 4.7’nin, müzik indirmeyi düşük mal
olarak gösteren bir versiyonunu çizmeye çalışın. Neden hem müzik indirmelerin hem de
çikolataların düşük mal olduğu bir şekil çizemiyorsunuz?

4.3. Bireysel Karar Alma: Zamanınızı Nasıl Geçiriyorsunuz

Öğrenim Çıktıları

61
1. Bir bireyin zaman bütçe kısıtı nedir?

2. Zamanınızı belirli bir faaliyete harcamanın fırsat maliyeti nedir?

3. Reel ücretin anlamı nedir?

4. Bir bireyin emek arzı eğrisi nedir ve reel ücrete nasıl bağlıdır?

Şimdiye kadar paranızı nasıl harcamayı seçtiğinizi tartıştık. Her gün verdiğiniz başka bir
karar daha var: zamanınızı nasıl harcayacağınız. Yapmak istediğiniz tüm farklı şeyleri yapmak için
her gün 24 saatiniz var: çalışmak, uyumak, yemek yemek, ders çalışmak, televizyon izlemek,
internette gezinmek, sinemaya gitmek vb. Zaman da, para gibi kıttır. Her gün için işlerinizi
yapacağınız ve isteklerinizi gerçekleştirebileceğiniz sadece 24 saatiniz olduğuna göre, zamanınızı
hangi aktivitelere ayıracağınıza nasıl karar veriyorsunuz? Bu problem, bütçenizin tahsisine önemli
bir farkla çok benzer: Para biriktirebileceğiniz veya ödünç alabileceğiniz halde, zamandan tasarruf
edemezsiniz veya ödünç alamazsınız. Her gün tam olarak 24 saattir - ne daha fazla, ne daha az.

Zamanınızın Farklı Kullanımları Arasından Seçim Yapmak

Tüm öğrenciler için en temel zaman ayırma problemi ile başlıyoruz: ders çalışmak ve
uyumak arasında seçim yapmak. Daha önce olduğu gibi, zamanınızın yalnızca iki olası kullanımını
düşünerek anlatımı basitleştirmeye çalışacağız. Çalışmanız ve uyumanız için 24 saat verilmiş. Bu
ikisi arasında zamanınızı nasıl bölüştürmelisiniz?

Gelirinizin dağılımında olduğu gibi, bu sorunun da iki yönü vardır. Birincisi, bir bütçe kısıtı
var - ancak şimdi kıt olan zamanınız, para değil. İkincisi, uyku ve çalışmaya ayıracağınız zaman
konusunda kendi tercihleriniz var. Arzularınızı karşılama yeteneğiniz, zamanınızın kıtlığı ile
sınırlıdır: bir faaliyeti bir başkası ile değiş tokuş etmelisiniz.

Zaman bütçesi kısıtı, günde yalnızca 24 saat olduğu kısıtlamasıdır. Bu durum “Zaman Bütçe
Kısıtı” başlığını taşıyan Şekil 4.14’te gösterilmektedir ve önceki tartışmamızdaki bütçe doğrusunun
karşılığıdır/aynısıdır. Bu şekildeki herhangi bir nokta, uyku ve çalışma süresinin bir
kombinasyonunu gösterir. Uyku ve çalışma süresinin toplamı 24 saate eşit olmalıdır (unutmayın ki,
zamanınızı geçirmenin tek yolunun bunlar olduğunu varsayıyoruz). Bu nedenle, tercih noktanız bu
çizginin üstünde bir yerde olmalıdır.

Şekil 4.14. Zaman Bütçe Kısıtı

62
Zaman tahsis doğrusu, zamanınızı çalışma ve uyku arasında paylaştırma tercihlerinizi
gösterir.

Şekil 4.14 ayrıca yapabileceğiniz olası bir seçimi de göstermektedir: 8 saat uyku ve 16 saat
ders çalışmak. Bu noktanın seçimi, uyku ve çalışma arzularınızın ifadesidir. Harcama kararında
olduğu gibi, ekonomistler verdiğiniz karar hakkında hiçbir yargıda bulunmazlar. Sizi en mutlu eden
seçimi yaptığınızı varsayarlar.

Tercih ettiğiniz noktada, 8 saat uyumayı seçmeniz, çalışma sürenizin 16 saat olması
gerektiği anlamına gelir; aynı şekilde 16 saat ders çalışma tercihiniz de 8 saat uyumanız gerektiği
anlamına gelir. Bir aktivitedeki herhangi bir artış, diğerinin zamanında bir azalma ile karşılanır. Her
bir saatlik uykunun fırsat maliyeti bir saatlik çalışma süresi ve her bir saatlik çalışma süresinin fırsat
maliyeti bir saatlik uykudur. Bu noktayı seçerseniz, 8 saatlik uyku için 8 saatlik çalışma süresini
“ödemeye” (yani 8 saatlik çalışma süresinden vazgeçmeye) hazır olduğunuzu ve 16 saatlik çalışma
zamanı için 16 saatlik uykuyu ödemeye hazır olduğunuz iradesini ortaya koymuş olursunuz.

Tüketim tercihlerinde olduğu gibi, iyi bir karar verip vermediğinizi değerlendirmek için
genellikle küçük değişikliklere bakmak yeterlidir. Biraz daha fazla uykunun fırsat maliyeti, biraz
daha az çalışma süresidir. Zamanınızı uyku ve ders çalışma arasında pay etme konusunda iyi bir
karar vermişseniz, çalışma sürenizden kısarak yapacağınız ekstra uyku sizi daha fazla mutlu
etmeyecektir. Zaman bütçesi satırında belirli bir noktayı düşündüğünüzü ve bunun iyi bir seçim

63
olup olmadığını öğrenmek istediğinizi varsayalım. Seçtiğiniz noktadan yukarı ya da aşağı yönlü çok
küçük bir hareket sizi daha mutlu etmeyecekse, o zaman - çoğu durumda - büyük bir hareket de
sizi mutlu etmeyecektir. Çok küçük bir hareketle, biraz daha az uyuyup biraz daha fazla çalışmayı
veya biraz daha az çalışıp biraz daha fazla uyumayı kastediyoruz.

Bireysel Emek Arzı

Uyumak ve ders çalışmak, zamanınızın doğrudan kendi yararınıza olan kullanımlarıdır.


Çoğu insan -belki siz de- zamanının bir kısmını para için çalışmaya harcar. O halde şimdi, çalışarak
vakit geçirmek ve boş zamanın tadını çıkarmak arasındaki seçime bakalım. Amacımız, piyasaya ne
kadar emek arz etmeyi seçeceğinizi belirlemektir; bu da, ne kadar boş zamanın tadını
çıkaracağınıza ilişkin bir seçimdir, çünkü kaç saat çalışacağınızı seçmek, kaç saat boş zaman
geçireceğinizi seçmekle aynıdır. İkisi arasındaki seçiminiz, boş zamanın tadını çıkarmak ve mal
satın almanızı sağlayan parayı kazanmak için çalışmak arasındaki dengeye dayanmaktadır.

Bir kez daha - diyagram çizmeyi kolaylaştırmak için - bunların (çalışmak ve boş zaman
geçirmek) zamanınızın tek kullanım alanı olduğunu varsayıyoruz. “Çalışma ve Boş Zaman Arasında
Seçim” başlığını taşıyan Şekil 4.15’in (a) bölümü, iş ve boş zaman arasında zamanın tahsisini
gösterir. Bir önceki başlığımızdaki uyku ve ders çalışma seçiminde olduğu gibi, bir zaman bütçesi
kısıtı vardır ve bu iki seçenek arasında farklı tercihleriniz vardır. En iyi seçiminiz, aynen önceki
konuda olduğu gibi aynı özelliği taşır: zamanınızı, zamanınızın başka hiçbir bölümü sizi daha mutlu
etmeyecek şekilde tahsis edersiniz.

Bu tahsisi uyku ve ders çalışma arasında zaman tahsisinden farklı kılan şey zamanın
fiyatlamasidir. Uykuyu daha fazlasını azına tercih ettiğiniz iyi bir şey olarak düşünüyoruz. Aynı
şekilde ders çalışmayı –her zaman zevk almasanız da- ders çalışmak için zaman harcama kazancı
olarak düşünüyoruz. Dolayısıyla "Zaman Bütçe Kısıtlaması" başlıklı Şekil 4.14, müzik indirme ve
çikolata paketlerini ele aldığımız önceki diyagramlarımız gibidir: Her eksende iyi bir şey vardır –
çalışmak ve uyumak. İnsanlar muhtemelen çalışmaktansa boş zaman geçirmeyi tercih ederler: Boş
zaman, çikolata, kot pantolon ya da soda gibi "iyi". Ancak Şekil 4.15'in (a) kısmında para kazanma
amaçlı çalışmayı da iyi bir şeydir gibi çizdik. Bununla birlikte, çoğu insan, çalışmak için ayırdığı
zamanını "kötü" olarak görür. İşlerini sevenler bile çoğu zaman daha az çalışmayı tercih eder ve
daha fazla boş zaman geçirmeyi tercih eder.

Şekil.4.15. Çalışmak (İş) ve Boş Zaman

64
Şeklin (a) kısmında bütçe doğrusu, zamanınızı iş ve boş zaman arasında tahsis etme
seçeneklerinizi gösterir. Ancak, genellikle işi "iyi" yerine "kötü" olarak düşünüyoruz. (b) kısmındaki
seçim ise tüketim ve boş zaman arasında yapılıyor. Zamanınızın her saati için aldığınız ücrete
nominal ücret diyoruz. Bunu mal ve hizmetlerin fiyatlarına bölerseniz, reel ücreti elde edersiniz.
Aldığınız bu ücret ile elde edebildiğiniz mal ve hizmet miktarına karşılık gelen ücrete ise reel ücret
diyoruz.

Bir işte ücret karşılığı çalışmanın size sağladığı şey istediğiniz mal ve hizmetleri satın
alabileceğiniz parayı elde etmektir. Dolayısıyla çalıştığınız her bir ekstra saat daha fazla mal ve
hizmet satın almanızı sağlar. Ama siz daha fazla boş zaman istiyorsanız, bazı mal ve hizmetlerden
vazgeçmelisiniz. Gördüğünüz gibi, iş ve boş zaman arasındaki seçim, çikolata ve satın aldığınız
diğer mallar arasında yaptığınız seçime benzer. Daha önceki konularda bütçe setinizi/sınırınızı tarif
ederken bahsettiğimiz gelir, iş ile boş zaman arasında yaptığınız tercih tarafından belirlenir (Tabii
ki, krediler veya yardımlar/miras gibi diğer gelir kaynaklarına da sahip olabilirsiniz).

Şekil 4.15'in (b) bölümü boş zaman ve tüketim arasındaki tercihlerimizi gösteriyor. Burada
tüketim, tükettiğiniz tüm mal ve hizmetleri ifade eder. Tükettiğiniz tüm ürünleri tek bir küme
olarak düşünüyoruz, tıpkı tüm farklı boş zaman geçirme yollarında yaptığımız gibi (uyku, çalışma,
film izlemek, vb.). Yatay eksende zaman ölçülür: Günün 24 saati vardır ve bu da boş zaman ve iş
arasında bölünmelidir. Dikey eksende ise tüketimi ölçüyoruz.

Bu şekilde bütçe kısıtımızın yerini zaman kısıtı alıyor:

iş + boş zaman = 24 saat.

Bütçenizi ise zamanınızı satarak çalışmayı tercih ettiğinizde alacağınız saat ücreti belirler:

(boş zaman x ücret) + Gelir = 24 x saat ücreti.

65
Gelirimizi çalışmaya ayırdığımız zaman ve saat ücreti belirler. Bu gelirle mal ve hizmet satın
aldığımız için de “gelir” yerine “fiyatlar genel seviyesi x tüketim miktarı” nı yazarak yukarıdaki
eşitliği şu şekilde yeniden yazabiliriz:

(boş zaman x ücret) + (fiyatlar genel seviyesi x tüketim miktarı) = 24 x saat ücreti.

Bu, boş zaman ve tüketim arasında tercihte bulunurken bireyin karşılaştığı bütçe kısıtıdır.
Bunu şöyle düşünün: Birey önce, bir elindeki tüm emeğini cari ücretten satarak gelir elde ediyor.
Bu gelirle, yeniden boş zaman ve tüketim malları satın alıyor.

Bütçemizi fiyatlar genel seviyesine bölerek Şekil 4.15’in (b) bölümünde gösterilen bütçe
doğrusunu elde ediyoruz.

Boş Zaman Saatleri × Reel Ücret + Tüketim = 24 × Reel Ücret.

Bütçe doğrusu üzerinde hareket ederken, tüketim malları ile boş zamanı takas ederiz.
Diğer bir ifadeyle ikisi arasında ticaret yaparız. Bütçe doğrusunun eğimi, reel ücretin negatifidir. Bir
saatlik boş zamandan vazgeçerseniz, reel ücrete eşit ekstra tüketim (mal ve hizmet) elde edersiniz.
Farklı bir şekilde ifade edersek, bir saatlik boş zamanın fırsat maliyeti, çalışmaktan vazgeçerek
vazgeçtiğiniz tüketim miktarıdır. Ne kadar boş zaman talep ettiğinizi belirlediğinizde ne kadar
emek arz ettiğinizi bulmuş oluruz:

Çalışma saatleri = 24 - Boş zaman.

"Reel Ücret Artışının Arz Edilen Emek Miktarı Üzerindeki Etkisi" başlıklı Şekil 4.16’nın (a)
kısmı, reel ücret değiştiğinde neler olduğunu gösterir. Reel ücret arttığında, bütçe doğrusunun
dikey ekseni kestiği nokta daha da yüksektir. Çünkü dikey eksen bize bir bireyin günün 24 saati
boyunca çalıştığı takdirde ne kadar tüketim elde edebileceğini (mal ve hizmet tüketebileceğini)
gösterir. Reel ücret değiştikçe bütçe doğrusunun yatay ekseni kestiği nokta değişmez: bir kişi
çalışmıyorsa/işsizse, ücretlerden bağımsız olarak tüketim düzeyi sıfırdır. Reel ücret arttıkça bütçe
doğrusunun daha dik olduğunu görürüz. Bir kişi bir saatlik boş zamandan vazgeçerse, reel ücret
yükselecek olduğundan daha fazla ek tüketim yapar. Vazgeçilen tüketim açısından boş zamanın
fırsat maliyeti daha yüksektir.

Şekil 4.16. Reel Ücret Artışının Arz Edilen Emek Miktarı Üzerindeki Etkisi

66
(a) Reel ücretteki bir artış, bütçe doğrusunda değişikliğe neden olur. Gelir ve ikame
etkilerinin ikisi de iş başındadır: gelir etkisi daha fazla boş zamanı (daha az çalışmayı) teşvik
ederken, ikame etkisi daha fazla çalışmayı teşvik eder. İkame etkisi genellikle baskındır, dolayısıyla
daha yüksek reel ücretler daha fazla çalışmaya yol açar. Bu, (b)'de gösterildiği gibi emek arz
eğrisinin yukarı doğru eğimli olduğu anlamına gelir.

Şekil 4.16’nın (b) kısmı, iş-boş zaman tercihinden ortaya çıkan bireysel emek arzı eğrisini
göstermektedir.

Aslında, burada birbiri ile çelişkili farklı teşvikler/güdüleyiciler bulunmaktadır. Reel ücret
arttıkça, boş zamanın fırsat maliyeti de yükselir. Bu nedenle daha fazla çalışmaya yönelirsiniz. Ama
daha yüksek bir reel ücret elde ettiğinizde, daha az çalışıp önceki ile aynı miktarda tüketimin tadını
çıkarabilirsiniz. Bu da sizi daha az çalışmaya iter. Bu, ikame ve gelir etkilerinin başka bir örneğidir.
İkame etkisi, bir şey daha pahalı hale geldiğinde daha az satın aldığımızı söyler. Reel ücret
arttığında, boş zaman daha pahalıdır. Gelir etkisi, reel ücret arttıkça, boş zaman da dahil olmak
üzere sevdiğiniz şeylerden daha fazlasını satın alabileceğinizi söyler. Talep konusundaki bilgilerimiz
sayesinde, normal mallar için gelir ve ikame etkilerinin aynı yönde hareket ettiğini biliyoruz. Ancak

67
arz açısından durum farklıdır ve gelir ve ikame etkileri bizi farklı davranışlara yönlendirir. Bununla
tutarlı olarak, çoğu ekonomik çalışma, emek arzı eğrisi yukarı doğru eğimli olsa da, çalışılan
saatlerin reel ücretteki değişikliklere çok duyarlı olmadığını tespit etmiştir.

Bazı işlerde çalışma saatlerinizi siz belirlemezsiniz. Bu durumda emek arzı daha önce ele
aldığımız birim talep kararlarına benzer şekilde “birim arz” kararı haline gelir. Bir işte çalışacak
mısınız? Cevabınız “Evet” ise hangi işte çalışacaksınız? Farklı çalışma saatleri sunan farklı işler
arasından seçim yapabilirsiniz, ama yine de çalışıp çalışmama konusundaki kararınız boş zaman ve
tüketim arasındaki bir dengeyi yansıtacaktır.

Bireyler ve Hanehalkları

Bireyin kararları açısından bu bölümde hemen her şeyi tartıştık. Bununla birlikte,
ekonomistler genellikle bireyler yerine hane halkı açısından düşünürler. Bunun kısmî nedeni -
bütçe çalışmalarında gördüğümüz gibi- haneler için bireylerden çok daha fazla ekonomik veri
toplanmasıdır. Ayrıca, tartıştığımız kararların çoğu, o hanenin bireysel üyeleri tarafından değil, bir
bütün olarak hane halkı tarafından verilmektedir.

Örneğin, genelde hanede iki çalışan yetişkin vardır. Ne kadar çalışacaklarına ilişkin
kararları, genellikle her ikisinin de karşı karşıya kaldığı reel ücretler temelinde ortaklaşa verirler.
Biz de bu kararların bazı sonuçlarını görmek için, iki yetişkinden oluşan ve ikisinin de çalıştığı bir
hane düşüneceğiz. Şimdi, hanedeki bir kişinin reel ücretinin arttığını varsayalım. Muhtemeldir ki
bu kişi buna çalışılan saat sayısını artırarak tepki verecektir. Ancak, diğer kişi daha az çalışmayı
seçebilir. Örneğin, her ikisinin de yapabileceği ev işleri olduğunu hayal edin. Daha az çalışarak, bir
kişi bu işlerin çoğunu yapabilir ve böylece reel ücreti artan diğer kişinin daha fazla çalışmasına
imkân sağlayabilir. Birey ve hane arasındaki ayrım çok da keskin değildir ve çoğu zaman terimleri
birbirinin yerine kullanırız.

Zaman Çalışmaları

"Bir Gündeki Saat Tahsisi" başlıklı Tablo 4.6, üç ülkedeki bireyler için belirli etkinliklere
ayrılan süreleri göstermektedir: Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık ve Meksika. Tabloda iş,
çalışma, kişisel bakım ve boş zaman olmak üzere dört faaliyetin her biri için günde ortalama olarak
ayrılan zamanlar gösterilmektedir.

Tablo 4.6. Bir Gündeki Saat Tahsisi

Ülke Yaş İş Ders Kişisel Boş


Çalışma bakım Zaman

ABD 15- 2,65 2,2 9,95 5,46

68
24

UK 16- 3 1,39 9,96 5,13


24

Meksik 20- 4,49 0,72 10,37 3,1


a 29

Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık için ortalama çalışılan saat sayısı 2,65 ile 3,00
arasındadır. Bu bir ortalamadır: Bu yaş grubundaki bazı kişiler tam zamanlı bir işte çalışanlar iken,
diğerleri muhtemelen çalışmayan öğrencilerdir. Meksika'dan alınan örnek, ABD ve İngiltere
örneklerinden farklıdır. İlk olarak, grup biraz daha yaşlı. İkincisi, Meksika, Amerika Birleşik
Devletleri ve Birleşik Krallık'tan belirgin şekilde daha fakirdir. Bu iki nedenden dolayı, Meksika'da
örneklenen bireylerin çalışıyor olma olasılıkları daha yüksektir ve tabiiki ders çalışmaya zaman
ayırma ve boş zamanlarının tadını çıkarma imkânları daha düşüktür.

Zaman ve Harcama Tercihlerini Birleştirmek

Buraya kadar zamanınızın dağılımından ayrı olarak gelirinizin dağılımına baktık. Ancak bu
tercihler birbiriyle bağlantılıdır. Zamanınızın dağılımı, mal ve hizmetlere harcamanız gereken geliri
etkiler. Bu nedenle, size ödenen ücretlerdeki bir değişiklik, zamanınızı nasıl ayırdığınızı ve satın
almayı seçtiğiniz mal ve hizmetlerin miktarını etkileyecektir.

Benzer şekilde, satın aldığınız mal ve hizmetlerin fiyatları da zaman tahsisinizi


etkileyecektir. Örneğin, almak istediğiniz bir bilgisayarın fiyatı düşerse, bilgisayarı satın almak için
ekstra gelir elde etmek için biraz daha çalışarak tepki verebilirsiniz. Bilgisayarın fiyatındaki düşüş,
reel ücretinizi yükseltir, dolayısıyla daha fazla çalışarak tepki verirsiniz.

Reel Ücretlerin Hanehalkı Talebi Üzerindeki Etkileri

Reel ücret değişirse hem tüketim kararlarında hem de iş tercihlerinde değişiklik olur. Şekil
4.16, reel ücretteki artışla birlikte, belirli bir çalışma süresi için daha fazla tüketim elde
edebileceğiniz anlamına geldiğini göstermektedir. Ayrıca, gelirdeki etkisini gösteren Şekil 4.6’da
olduğu gibi, gelir arttıkça bütçe seti de genişler. Reel ücretteki bir artış çalışılan saatlerde bir artışa
yol açacağından (bkz. Şekil 4.16), emek geliri artacaktır. Dolayısıyla, Şekil 4.6’daki bütçe
doğrusundaki kaymanın, emek gelirindeki bu artıştan kaynaklandığını düşünebiliriz.

Geliriniz arttığında, genellikle tüm mal ve hizmetlerden daha fazla tüketirsiniz. Reel
ücretteki bir artış, çikolata, müzik indirmeleri ve diğer tüm normal mallar için talep eğrilerinizde
dışa doğru bir kaymaya yol açar. Bu rakamları birleştirerek reel ücret artışının etkilerine ilişkin şu
öngörüleri yapabiliriz:

69
Daha fazla çalışacaksınız.
Daha fazla gelir elde edeceksiniz.
Daha fazla mal ve hizmet tüketeceksiniz.
Daha mutlu olacaksınız.

Bu listedeki son madde, Şekil 4.6’da gösterilen "Gelirdeki Artış"a dayanmaktadır, ancak
diğer çıkarımlardan daha az doğrudandır. Reel ücret ve dolayısıyla geliriniz arttıkça, güç
yetirebileceğiniz paketler de büyür. Üstelik daha az geliriniz olduğunda alabileceğiniz her paket,
şimdi daha fazla geliriniz olduğu için hala uygun fiyatlıdır. Bu yüzden de daha mutlu olacağınız
sonucuna varıyoruz. Geliriniz arttığında daha fazla tüketim yapmasanız da sonuçta, hâlihazırda
satın aldığınız paketleri daha düşük bir bedele satın alabilir ve elinizde harcayacak ekstra geliriniz
olabilir.

Fiyatların Zaman Tahsisi Üzerindeki Etkileri

Çikolatanın fiyatının arttığını varsayalım. Şekil 4.8'de " Çikolatanın Fiyatındaki Düşüş"te
fiyat arttığında bütçe setinin daraldığını gördük. Ayrıca Şekil 4.9 "Talep Eğrisi"nde de çikolatanın
fiyatı arttığında çikolata talebinin azaldığını gördük. Fiyat değişikliklerinin emek arzı üzerinde de
etkileri vardır. Reel ücretin, nominal ücretin hane halkının mal ve hizmet paketi satın alma
maliyetini temsil eden bir fiyat endeksine bölünmesiyle elde edildiğini hatırlayalım. Yani
çikolatanın fiyatı arttığında, paketi satın almanın maliyeti artacak ve reel ücret düşecektir. Şekil
4.16 "Reel Ücret Artışının Arz Edilen Emek Miktarı Üzerindeki Etkisi"nde, reel ücret azaldıkça
işgücü arzının azalacağını görebiliyoruz. Bu, emek arz eğrisi üzerinde bir harekettir.

ÖNEMLİ BİLGİLER

Zaman bütçesi kısıtı, her gün tüm faaliyetlere harcanan zamanın toplamının 24
saate eşit olması gerektiğini belirtir.
Bir faaliyete harcanan zamanın fırsat maliyeti, diğerinden alınan zamandır.
Ne kadar çalışılacağına ilişkin kararlar, biraz daha fazla çalışırsanız ne kadar daha
fazla mal ve hizmet satın alabileceğinize bağlıdır: yani, reel ücrete bağlıdır.
Bireysel emek arzı eğrisi, bir bireyin reel ücret veri kabul edildiğinde ne kadar
çalışmayı seçeceğini gösterir.
Reel ücret arttıkça, ikame etkisi gelir etkisine baskın geliyorsa, birey daha fazla
emek arz edecektir.

ÖĞRENDİKLERİNİZİ TEST EDİN

70
1. Her gün en az beş saat uyumanız gerekiyorsa, yaşamın bu gerekliliğini belirtmek için
Şekil 4.14 "Zaman Bütçe Kısıtı"nı nasıl değiştirirsiniz?

2. Hem nominal ücret hem de fiyat düzeyi iki katına çıkarsa, zaman ve tüketim
dağılımınız nasıl etkilenir?

4.4. Bölümün Sonunda Elimizde Kalanlar

Sonuç Olarak

Hepimiz her gün, çoğu zaman üzerinde çok fazla düşünmeden, ekonomik kararlar alıyoruz.
Bu bölümde, iki temel kararı ele aldık: gelir tahsisi ve zaman tahsisi. Siz (ve diğer herkes) genellikle
sizi mutlu edecek şekilde gelir ve zaman tahsisi konusunda seçimler yaparsınız. Bu yüzden gelirinizi
çöpe atmayacağınızı öngörüyoruz. Ayrıca, seçtiğiniz mal ve hizmet kombinasyonları ve zaman
tahsisleri ne olursa olsun, iktisat teorisi bunların sizin için mevcut olan en iyi tercihler olduğunu
varsayar. Aynı anda tek bir karara odaklanmak genellikle daha kolay olsa da, harcama ve zaman
ayırma kararlarınızın birbirine bağlı olduğunu da unutmayın. Mal ve hizmet fiyatlarındaki
değişiklikler zamanınızı nasıl harcadığınızı, reel ücretteki değişiklikler ise tüketim tercihlerinizi
etkiler.

Ekonomi bilimi, genellikle alternatif kullanımları olan kıt kaynakları nasıl tahsis ettiğimizin
incelenmesi olarak tanımlanır. Bu bölümde, bu tahsisin bireysel düzeyde nasıl yapıldığını gördük.
Geliriniz kıt bir kaynaktır; zira istediğiniz her şeyi satın almak için yeterli geliriniz yoktur. Geliriniz
sınırlı ve satın almak isteyebileceğiniz birçok şey olduğu için gelirinizin alternatif kullanımları
mevcuttur.

Belki de bu bölümün en temel fikri fırsat maliyetidir. Mal ve hizmetler arasında dağıtılacak
sınırlı bir geliriniz olduğu göz önüne alındığında, bir mal veya hizmeti tüketmenin fırsat maliyeti,
vazgeçtiğiniz başka bir mal veya hizmetin miktarıdır. Faaliyetler arasında tahsis etmek için sınırlı
zamanınız olduğu göz önüne alındığında, bir faaliyete zaman ayırmanın fırsat maliyeti, başka bir
faaliyette geçirebileceğiniz zamanın değeridir. Bütçe ve zaman bütçesi kısıtları, bu merkezi
ekonomik ilkenin grafiksel gösterimleridir. Ve bu bütçe kısıtları ile insanların istek ve arzuları
arasındaki etkileşim, karar alma sürecinin ekonomik analizinin tam merkezinde yer alır.

71
Bölüm 5

HAYATA DAİR KARARLAR

Paranızı ve zamanınızı nasıl harcayacağınız gibi bazı ekonomik kararlar günlük kararlardır.
Sadece ara sıra karşılaştığınız daha büyük ve daha zor ekonomik kararlar da vardır. Mezun
olduktan sonraki aylar ve yıllarda, aşağıdakiler gibi büyük seçimlerle karşı karşıya kalacaksınız:

 Mezun olduktan sonra hangi mesleği seçmelisiniz?

 Yüksek Lisans ve Doktora yapmalı mısınız?

 Sıfır araç mı ikinci el araç mı satın almalısınız?

 Bir ev satın almalı mısınız? Yoksa kira da mı oturmalısınız?

 Gelirinizin ne kadarını biriktirmelisiniz?

 Sağlık sigortası yaptırmalı mısınız?

 Evinize sigorta yaptırmalı mısınız?

 Tasarruf ettiğiniz parayla ne yapmalısınız? Hangi alanlara yatırım yapmalısınız?

Bu ekonomik seçimler, bugün kaç tane çikolata satın alacağınızı veya televizyon izlemeye
ne kadar zaman ayırmanız gerektiğini seçmekten daha karmaşıktır.

Bu kararları zorlaştıran iki şey vardır. Birincisi, zaman unsuru; sonuçları zamanla ortaya
çıkacak kararlar vermeniz gerektiği gerçeği. Bir meslek seçerken, yüksek lisans yapmaya karar
verirken veya tasarruflarınızı değerlendireceğiniz yatırım araçlarını seçerken geleceği
düşünmelisiniz. İkincisi, belirsizlik unsuru; sağlıklı olacak mısın? Yaşlanacak kadar yaşayacak
mısınız? Hayatta başarılı olacak mısınız? Gelecek bilemeyiz, ancak onu görmezden de gelemeyiz.
İstesek de istemesek de gelecek elbette gelecek.

Size sıfır araba almalısınız ya da popstar olmasınız diyemeyiz. Ancak, zaman ve belirsizlik
içeren kararlar alırken size yardımcı olacak bazı araçlar verebiliriz. Bu bölümde aşağıdaki soruları
ele alacağız:

 Zaman içinde nasıl kararlar alırız?

 Belirsiz bir gelecek için nasıl planlar yaparız?

Yol Haritası

Bu bölüm, zaman ve belirsizlik olmak üzere iki tema etrafında dönmektedir. Belirli bir

72
zamanda iki mal arasındaki seçimi inceleyerek başlayacağız. Sonra zaman içinde yapılan
seçimlere bakacağız. Ekonomistler bireylerin tüketmek isteyebilecekleri mal ve hizmet
demetleri arasında tutarlı bir şekilde seçim yapabileceklerini varsayarlar. Belirli bir zamanda
basit seçimler söz konusu olduğunda (örneğin bir sinemaya mı yoksa akşam yemeğine mi
gitmek gibi) böyle bir seçim yapma yeteneği çok zahmetli değildir. Hayatımız boyunca
yapacağımız geniş bir mal yelpazesindeki seçimleri düşündüğümüzde ise işimiz biraz daha
zorlaşır.

 Bugün hayal bile edemeyeceğiniz gelecekte size sunulacak mal ve hizmetler


vardır. İnsanlar 30 yıl önce farklı türde hesap makineleri arasından seçim yaptıklarında, bugün
farklı türdeki bilgisayarlar arasından seçim yapacaklarını hayal bile edemezlerdi. Şu anda
tükettiğimiz birçok ürün, nispeten yakın zamana kadar herhangi bir biçimde mevcut değildi ve
şimdi seçim yaptığımızda, bunu gelecekteki tüketim olanaklarından habersiz olarak yapıyoruz.
 Zevkleriniz değişebilir. 30 yaşına geldiğinizde, 40 veya 50 yaşındayken hangi mal
ve hizmetleri satın almak isteyeceğinizi tahmin etmek zordur. Gelecekteki benliğiniz geçmişteki
kararlarınızdan pişman olabilir.

Zaman ve belirsizliği ayrı ayrı ele alacağız. Başlangıç olarak, geleceğin kesin olarak
bilindiğini varsayacağız. Bu, ekonomik karar verme analizimize zamanı dâhil etmeye
odaklanmamızı sağlayacak. Tüketim ve tasarruf arasındaki tercihi tartışarak başlayacağız ve bu
kararın faiz oranlarındaki değişikliklerden nasıl etkilendiğini açıklayacağız. Daha sonra nasıl
meslek seçileceği gibi sorunlara bakacağız. Bu analizin büyük bir kısmı, farklı yıllarda elde
ettiğimiz gelirle ve onun tahsisiyle ilgilidir. Sonra belirsizliğe döneceğiz. Risk fikrini açıklayacak ve
ardından hayatta kaçınamayacağınız risk türlerini tartışacağız. “Sigorta”nın bu risklerle başa
çıkmanın bir yolu olduğunu açıklayacağız. Meslek seçimi, portföy seçimi ve şans oyunları yoluyla
hayatımızda ortaya çıkardığımız belirsizlikleri de tartışacağız.

5.1. Tüketim ve Tasarruf

Öğrenim Çıktıları

1. Ömür boyu bütçe kısıtınız nedir?

2. Bugünkü tüketim ile gelecek için tasarruf arasındaki seçiminizi hangi faktörler etkiler?

3. Reel ve nominal faiz oranları arasındaki fark nedir?

4. Faiz oranındaki bir değişikliğin tüketim ve tasarruf üzerindeki etkileri nelerdir?

73
Herhangi bir zamanda iki ürün (örneğin, çikolata ve müzik) arasında yaptığınız seçim,
bütçe doğrusu ile özetlenen, çikolata ve müzik indirme istekleriniz ile geliriniz arasındaki gerilim
ortamında yapılır. Bütçe doğrusu bize, parayı çöpe atmayacağınız varsayımı altında, fiyatlar ve
geliriniz veri/sabit kabul edildiğinde, karşılayabileceğiniz mal ve hizmet kombinasyonlarını gösterir.
Yalnızca iki ürün (çikolata ve müzik) arasında seçim yapan bir kişi için, bütçe doğrusu, toplam
harcamanın çikolata harcamalarına ve indirmelere yapılan harcamalar toplamına eşit olduğunu
belirtir:

(çikolata sayısı x çikolatanın fiyatı) + (indirilen müzik sayısı x indirme ücreti) = Harcanabilir
gelir

Aşağıdaki “İki Mallı Bütçe Doğrusu” başlıklı Şekil 5.1 çikolata ve müzik arasındaki tercihleri
göstermektedir.

Şekil 5.1. İki Mallı Bütçe Doğrusu

Bu diyagram, bir kişinin çikolata ve müzik indirme seçenekleri arasında tercih yaptığı hal
için bütçe doğrusunu gösterir. Bütçe doğrusunun eğimi, bir bireyin iki malı birbirine tercih etme
oranını ifade eder.

Bütçe doğrusunun eğimi şu şekilde hesaplanır:

- Çikolatanın fiyatı / Müzik indirmenin fiyatı

74
Bütçe doğrusu üzerinde aşağı doğru hareket ettiğinizde, çikolata almak için müzik
indirmekten vazgeçiyorsunuz demektir. Bir çikolatadan vazgeçerseniz, elinizde bir çikolatanın
fiyatına eşit miktarda paranız olur. Bu parayı müzik indirmek için kullanabilirsiniz. Kaç tane indirme
satın alabileceğinizi belirlemek için bu parayı indirme fiyatına bölmeniz gerekir. Bütçe doğrusunun
eğimi, müzik indirmeleri açısından çikolataların fırsat maliyetini yansıtmaktadır.

İki Dönemli Bütçe Doğrusu

Şimdi, bu gün ile gelecek arasında seçim yaparken bütçe doğrusunun nasıl göründüğünü
bir bakalım. Bu tip analizleri yaparken nasıl çok sayıda mal arasından seçim yapmaktansa iki mal
arasında seçim yapmayı daha kolay buluyorsak, burada da seçimi sadece iki zaman diliminde
düşünmek aynı şekilde daha kolaydır. Bu iki dönemi “bu yıl” ve “gelecek yıl” olarak belirleyelim.
Diyagram çizmeyi ve neler olup bittiğini görmeyi kolaylaştırmasının ötesinde, iki dönemli örnek
seçmenin özel bir sebebi yoktur. Bu örnekten çıkardığımız sonuçlar ve ilkeler, ikiden fazla zaman
dilimi göz önünde bulundurularak alınan kararlar için de geçerlidir.

Ayrıca mevcut tüm farklı mal ve hizmetleri tek tek analize dâhil etmek yerine genel olarak
bu yılki tüketimimiz ve gelecek yılki tüketimimizi bir bütün olarak ele almayı tercih edeceğiz.
Tükettiğimiz tüm farklı ürünleri bir araya getiriyoruz. Dolayısıyla bu analizlerde kullandığımız
“tüketim”, insanların tükettiği mal ve hizmet paketi anlamına gelmektedir. Elbette tüketilen bu
mal ve hizmetlerin bir de fiyatlar genel seviyesi dediğimiz bir fiyatı vardır. Bunu ekonomideki mal
ve hizmetlerin ortalama fiyatı olarak düşünebilirsiniz. Eğer sizin için daha kolay olacaksa, tek bir
malı, örneğin çikolata, tükettiğinizi hayal edin ve fiyat düzeyini sadece çikolatanın fiyatı olarak
düşünün.

Tasarruflar ve Nominal Faiz Oranı

Gelirinizin tamamını harcamayıp tasarruf ettiğinizde paranızı bir finans kuruluşuna


yatırabilir ve ondan faiz getirici elde edebilirsiniz. Diyelim ki bu yıl bir bankaya koyarak
biriktirdiğiniz 100 liranız var. Parayı bankaya koymaya karar verdiğinizde aslında bankaya borç
veriyorsunuz demektir—tasarruf etmek ve borç vermek aslında aynı şeydir. Banka bir aracıdır ve
100 liranızı alır ve paraya ihtiyacı olan başka birine verir.

Banka size bu para için faiz teklif eder; örneğin, yıllık yüzde 5 nominal faiz. Bir yıl sonra,
banka hesabınız orijinal 100 liranız artı yüzde 5'lik bir ilaveyi içerecektir. 100 liranın yüzde 5'i 5 lira
olduğundan, 5 lira değerinde faiz kazancı elde edersiniz. Faiz oranlarını yüzde cinsinden ifade
ederiz. Nominal faiz oranı, ekonomideki bireylerin ve firmaların tasarruf edebilecekleri veya
borçlanabilecekleri faiz oranıdır. Parasal olarak ölçüldüğü için nominal faiz oranı olarak adlandırılır.
Faiz oranlarının çoğu yıllık bazda verilir, yani yılda kazanılan tutarı belirtirler.

75
100 liranızı bir yıl boyunca bankada tutarsanız, gelecek yıl anaparanız olan 100 liranıza ve
kazandığınız faize sahip olacaksınız. Yüzde 5'lik bir faiz oranıyla, bu yıl 100 lira, gelecek yıl 105 lira
olacaktır. Bir yıl sonunda alacağınız para miktarını hesaplamak için şu formülü kullanırız:

Nominal faiz faktörü = 1 + nominal faiz oranı

Faiz oranını % 5 kabul edersek, nominal faiz faktörü = 1+ 0,05, yani 1,05 olacaktır.

Nominal faiz faktörü bu günkü yüz lirayı gelecek yılki miktarına dönüştürmek için kullanılır.

Bu bölümde, denklemlerin anlaşılmasını kolaylaştırdığı için nominal faiz oranı yerine


nominal faiz faktörünü kullanıyoruz.

Bugün 100 liranız varsa, yarın

100 lira × nominal faiz faktörü olacaktır. Bunu genel bir gösterimle, bu yılki z gelecek yıl

z × nominal faiz faktörü kadar olacaktır şeklinde ifade edebiliriz.

Nominal faiz faktörü konusunu netleştirdikten sonra bu bilgiyi kullanarak iki dönemli bir
tüketim-tasarruf problemi için bütçe doğrusu grafiğini çizebiliriz. Şekil 5.2 "İki Dönemli Bütçe
Doğrusu" yatay eksende bu yılki tüketimi, dikey eksende ise gelecek yılki tüketimi göstermektedir.
Bütçe doğrusunun neye benzediğini keşfetmek için önce eğimini sonra da konumunu belirleriz.

Şekil 5.2 İki Dönemli Bütçe Doğrusu

76
Bu şekil, tüketimi seçen bir bireyin zaman içindeki bütçe doğrusunu gösterir. Bütçe
doğrusunun eğimi bu yılki fiyat düzeyine, gelecek yılki fiyat düzeyine ve nominal faiz faktörüne (= 1
+ nominal faiz oranı) bağlıdır. Bu yılki fiyat seviyesinin 9 lira, gelecek yılın fiyat seviyesinin 10 lira ve
nominal faiz oranının % 20 olduğunu varsayalım. Bu durumda bütçe doğrusunun eğimi −(9/10) ×
1,2 = −1,08'dir. Bu, bu yıl 1 birim tüketimden vazgeçerseniz, gelecek yıl 1,08 birim alabileceğiniz
anlamına gelir. Diğer bir ifadeyle 9 liralık malı almaktan vazgeçer ve tasarruf edip bankaya
yatırırsanız bir yılın sonunda malın fiyatı enflasyon vb. nedenlerle 10 liraya çıktığında sizin eliniz
10,8 lira olacaktır (nominal faiz % 20 olduğundan). Bu durumda elinizde ekstradan 80 kuruşunuz
kalacaktır.2

Bütçe Doğrusunun Eğimi

Bütçe doğrusunun eğimi, bu yıl bir tüketim biriminden vazgeçerseniz, gelecek yıl ne kadar
ekstra tüketebileceğinizi gösterir. Bütçe doğrusunun eğimini belirlemek için aşağıdaki düşünce
silsilesini kullanırız.

2
Bununla birlikte şu durumu da dikkate almak gereklidir: Bankalar sizden topladıkları mevduatı NŞA’da
üreticilere kredi olarak ve doğal olarak size verdikleri faiz oranında daha yüksek bir faizle (burada % 25
diyelim) kullandıracaklardır. Üreticilerin bankaya ödeyecekleri kredi faizlerini üretim maliyetine
ekleyeceklerini düşündüğümüzde bizim tasarruflarımız %20 değerlenirken, tüketeceğimiz malın maliyeti (bir
bakıma fiyatı) % 25 artacaktır.

77
1. Bu yıl bir birim tüketimden vazgeçerseniz, bu yılki tüketim fiyatına (fiyat düzeyi) eşit
miktarda paranız elinizde olur.

2. Daha sonra bu paraları biriktirebilirsiniz, böylece gelecek yıl

bu yılki fiyat düzeyi × nominal faiz faktörü’ ne eşit miktarda paranız olacaktır.

3. Gelecek yıl, tasarruflarınızı alır ve

bu yılki fiyat düzeyi × gelecek yıl tüketim birimleri nominal faiz faktörü/fiyat düzeyi

kadar mal satın alabilirsiniz.

Buna göre bütçe doğrusunun eğimi aşağıdaki gibidir:

bütçe doğrusunun eğimi = −bu yılki fiyat düzeyi/gelecek yılki fiyat düzeyi × nominal faiz
faktörü.

Bütçe doğrusunu Şekil 5.2 "İki Dönemli Bütçe Doğrusu"nda görebilirsiniz.

Bütçe doğrusu negatif bir eğime sahiptir çünkü - çikolata ve müzik indirmek arasındaki
seçimde olduğu gibi - başka bir şey elde etmek için bir şeyden vazgeçmeniz gerekir. Gelecekte
daha fazla tüketmek istiyorsanız, şu anda daha az tüketmeye istekli olmalısınız. Şimdi daha fazla
tüketmek istiyorsanız, gelecekte daha fazla tüketme imkânından fedakârlık etmeniz gerekir.

Bütçe doğrusunun eğimi sadece nominal faiz faktörüne değil, aynı zamanda bu yılın ve
gelecek yılın fiyatlarına da bağlıdır. Bir malın bu yılki fiyatının 100 lira ve gelecek yıl 110 lira
olduğunu varsayalım. Ekonomistler, fiyat düzeyindeki yüzde artışa enflasyon oranı diyorlar ve
enflasyonu aşağıdaki gibi hesaplıyorlar:

enflasyon oranı = gelecek yılki fiyat seviyesi/bu yılki fiyat seviyesi – 1

Başka bir deyişle enflasyon, fiyat seviyesinin büyüme oranıdır. Örneğimizde enflasyon
oranı yüzde 10'dur. Şimdi, nominal faiz oranının da yüzde 10 olduğunu varsayalım, bu, nominal
faiz faktörünün 1,1 olduğu anlamına gelir. O zaman

bütçe doğrusunun eğimi = -100/110 × (1+0.1) = -1,1/1.1 = -1

Bu durumda, fiyat seviyesi 100'den 110'a yüzde 10 arttı. Ancak nominal faiz oranı da yüzde
10 arttı, bu da fiyatlardaki artışı dengeledi. Bütçe doğrusunun eğiminin hem nominal faiz
faktörüne hem de enflasyon oranına bağlı olduğunu görüyoruz. Aslında, reel faiz faktörüne3
bağlıdır:
3
Reel faiz oranı, enflasyona göre düzeltilmiş faiz oranıdır. Bu yıl bir birim mal ve hizmetten vazgeçerseniz,
gelecek yıl mal ve hizmet olarak ne kadar alacağınızı söyler. Reel faiz faktörü, bu yılki mal ve hizmet
birimlerini gelecek yıl mal ve hizmet birimlerine dönüştürmenize olanak tanır. Reel faiz faktörü 1 + reel faiz
oranıdır.

78
bütçe doğrusunun eğimi = −(1 + reel faiz oranı) = −reel faiz faktörü.

Şekil 5.2 "İki Dönemli Bütçe Doğrusu"ndaki bütçe doğrusunda ilerlerken, gelecek yıl daha
fazla çikolata yiyebilmek için bu yıl çikolatadan (tüketimden) vazgeçiyorsunuz. Dolayısıyla bütçe
doğrusunun eğimi para miktarı değil bir sayı olmalıdır. Bu yılın fiyatı ve gelecek yılın fiyatı para
cinsinden ifade edildiğinden, oranları bir sayıdır. Aynı şekilde, faiz oranı da bir sayıdır, dolayısıyla
bütçe doğrusunun eğimi de bir sayıdır.

Nominal faiz oranı ile reel faiz oranı arasındaki farkı daha iyi anlamanızı sağlayacak bir
örnek verelim: Diyelim ki bankanıza gittiniz ve bir araba satın almak için yüzde 5 nominal faiz
oranıyla bir yıllık 20.000 lira kredi aldınız. Bu durumda bankaya yılsonunda 21.000 lira ödemeniz
gerekecektir. Enflasyon oranı sıfır ise, gerçek mal ve hizmet cinsinden ölçülen borçlanma maliyeti,
ödünç aldığınız miktarın yüzde 5'i olan 1.000 liradır. Ancak enflasyon oranı yüzde 5 ise, kredi
döneminin sonunda Bankaya ödediğiniz 21.000 lira, bankanın size ödünç verdiği 20.000 liralık mal
ve hizmeti satın alır. Bu durumda, borçlanmanın size reel bir yükü yok demektir.

Borçlanma ve borç verme konusundaki doğru kararlar, nominal faiz oranlarından ziyade
reel faiz oranları dikkate alınarak verilir. Araba satın almak için borçlanma maliyetiniz, krediyle
yaptığınız parasal ödemeler değil, o parayla satın alabileceğiniz mal ve hizmetlerin değeridir. Bu
nedenle, hemen akla gelen ya da bize sunulan nominal faiz oranını reel faiz oranına dönüştürmeye
ihtiyacımız vardır. Bunu, Irving Fisher adlı ünlü bir ekonomist tarafından keşfedilen reel faiz oranı
formülünü kullanarak yapıyoruz.

Örneğin, nominal faiz oranının yüzde 5 olduğunu varsayalım. Enflasyon oranı sıfır ise, reel
faiz oranı yüzde 5'tir. Ama enflasyon oranı yüzde 4 ise, reel faiz oranı sadece yüzde 1'dir. Fisher
denklemi4, gazetelerde ve televizyonlarda gördüğünüz nominal faiz oranlarını, karar vermede kilit
rol oynayan gerçek faiz oranlarına dönüştürmemizi sağlayan bir araçtır.

Bütçe Doğrusunun Konumu

Bütçe doğrunuzun eğimi reel faiz oranına bağlıyken, bütçe doğrunuzun konumu ne kadar
geliriniz olduğuna bağlıdır. Daha fazla gelire sahip olduğunuzda, bütçe doğrusu orijinden daha
uzaktadır. Bütçe doğrusunun konumunu belirlemenin bir yolu, kesişim noktalarına bakmaktır.
Yatay kesişim, bu yılın tüm gelirini harcadığınız ve hiç tasarruf yapmadığınız durumda bu yıl

4
Fisher denklemi, nominal faiz oranlarını reel faiz oranlarına dönüştürmeyi sağlayan bir formüldür:
reel faiz oranı = nominal faiz oranı – enflasyon oranı. Benzer şekilde
reel faiz faktörü = nominal faiz faktörü – enflasyon oranı.

79
tüketebileceğiniz miktarı gösterir. Dikey kesişim ise, bu yıl hiçbir şey tüketmeyip, mevcut gelirinizin
tamamını biriktirmeyi seçtiğinizde, gelecek yıl tüketebileceğiniz miktarı gösterir.

Ancak bütçe doğrusu üzerinde farklı bir noktaya bakmak daha kolay ve öğreticidir. Bütçe
çizgisinin, karşılayabileceğiniz tüketim kombinasyonları olduğunu unutmayın. Kesinlikle
karşılayabileceğiniz bir kombinasyon, bu yılın tüm gelirini bu yıl tüketimine ve gelecek yılın tüm
gelirini gelecek yıl tüketimine harcadığınız pakettir. Başka bir deyişle, mevcut seçeneklerden biri,
ne tasarruf etmeniz ne de borç almanızdır. Bu durumda,

bu yılki tüketim = bu yılki reel gelir = bu yılki nominal gelir/bu yılki fiyat seviyesi

ve

gelecek yıl tüketim = gelecek yıl gerçek gelir = gelecek yıl nominal gelir/gelecek yıl fiyat
seviyesi.

Bu denklemlerin sağ tarafında, gerçek gelirinizi (yani, satın alma gücü cinsinden ölçülen
geliri) bulmak için gelirimizi fiyat düzeyine böldük. Mal ve hizmet olarak ne kadar
tüketebileceğinizi bulmak için bunu yapmalıyız.

Örneğin, bu yıl nominal gelirinizin 23.000 lira ve gelecek yıl nominal gelirinizin 24.200 lira
olduğunu varsayalım. Bu yılki fiyat seviyesinin 10 lira ve gelecek yılın fiyat seviyesinin 11 lira
olduğunu varsayalım. Bunun anlamı şudur:

bu yılki gerçek gelir = 23.000/10

ve

gelecek yıl gerçek gelir = 24.200/11.

Şekil 5.3 "Bütçe Doğrusunun Konumunun Belirlenmesi"nde olası bir tüketim seçeneği
gösterilmektedir: bu yıl 2.300 birim ve gelecek yıl 2.200 birim tüketim. Bu durumda ne borç/kredi
alırsınız ne de tasarruf edersiniz. Tabii ki, bütçe doğrusunda farklı bir nokta da seçebilirsiniz. Şekil
5.3 bu yıl ve gelecek yılki reel gelirinizin bütçe doğrusu üzerindeki konumunu göstermektedir.
Bütçe doğrusunun eğimini zaten bildiğimiz için işimiz bitti; şimdi bütçe doğrusunu çizebiliriz.

Şekil 5.3 Bütçe Doğrusunun Konumunun Belirlenmesi

80
Bütçe doğrusunun konumu bu yıl ve gelecek yılki gelire bağlıdır. Muhtemel bir tüketim
seçeneğinin, tüketicinin ne tasarruf ettiği ne de borç/kredi aldığı yer olduğunu biliyoruz. Bu, bütçe
doğrusunun bu noktadan geçmesi gerektiği anlamına gelir.

İki Yıllık Döneme Ait Gelir ve Tüketim Harcamalarının Toplanması

Bütçe doğrunuz, toplam harcamanın toplam gelire eşit olduğu durumu tanımlar. Yani
gelirinizin tamamını harcadığınız durumu ifade eder. Bu, indirmelerin ve çikolataların tüketimiyle
ilgili anlık seçim için geçerli olduğu gibi aynı zamanda zaman içindeki seçimleriniz için de geçerlidir.
Ancak iki döneme geçtiğimizde hem toplam geliri hem de toplam harcamayı ölçmeye dikkat
etmeliyiz.

İki Yıllık Döneme Ait Nominal Gelirin Toplanması

Bu yıl bir miktar gelir elde ettiğinizi (örneğin 23.000 lira) ve gelecek yıl biraz daha fazlasını
kazanacağınızı (örneğin 24.200 lira) varsayalım. Bu iki yıllık dönem için kazancınız nedir? İlk
içgüdünüz muhtemelen iki yılın gelirini toplamak 47.200 lira demek. Yüzeysel düşündüğünüzde bu
mantıklı - sonuçta gelir her iki yılda da lira cinsinden ölçülür. Ne yazık ki, bu çok da doğru değil.
Çünkü iki farklı yıldaki geliri aynı şeymiş gibi görür. Aslında bu yılki para ile gelecek yılki para aynı
değildir.

Bir arkadaşınızın bugün sizden 1.000 lira borç istediğini ve bundan yirmi yıl sonra size yine
1000 lira geri ödemeyi vaat ettiğini düşünün. Bunu kabul etme ihtimaliniz var mı? Arkadaşınıza
tamamen güvenseniz bile, cevap kesinlikle “hayır”dır. Sonuçta, 1000 liranızı alıp yirmi yıl boyunca

81
bankaya koyabilirsiniz. Bu durumda banka size paranızın faizini de ödeyecektir - yani banka,
paranızı kullandığı için size ödeme yapmaya hazırdır. Yirmi yıl boyunca faiz elde edebilirsiniz. Buna
karşılık, arkadaşınız ödünç verdiğiniz paraya faiz ödemeksizin yani sıfır faizli bir kredi istemektedir.

Pozitif faiz oranları, bugünkü bir lira ile gelecekteki bir liranın aynı değerde olmadığı
anlamına gelir. Bir yılda elde edilen gelire, başka bir yılda elde edilen geliri toplamak, elma ile
armutu toplamaktan daha mantıklı değil. Önümüzdeki yıl elde edeceğiniz geliri şu anki değerine
çevirmemiz gerekiyor. Şu formülü hatırlayın

z × gelecek yıl nominal faiz faktörü. Bu formül bugünkü gelirimizin gelecekti değerini
göstermekteydi.

Bunu tersine çevirebiliriz. Faiz oranı yüzde 5 ise, gelecek yılın 105 lirası bu yıl 100 lira
değerinde demektir. Gelecek yılın bir lirası bu yıl 1/nominal faiz faktörü lira değerindedir. Bu durumda
sizden 100 lira isteyen kişiden isteyeceğiniz en düşük miktar 105 lira olmalıdır. Aksi halde 100
liranızı bankaya koyma ve faiz kazanma alternatifine göre para kaybedersiniz. Daha genel olarak,

gelecek yılki z, bu yılki z/nominal faiz faktörü değerindedir.

Örneğin, iki yıllık geliri lira cinsinden toplamak istersek, bu iki yılın gelirlerinin
net/indirgenmiş bugünkü değeri aşağıdaki formülle gösterilir:

iki yılın nominal gelirinin net bugünkü değeri = bu yılın nominal geliri + gelecek yılın
nominal geliri/nominal faiz faktörü.

Bu, iki yıllık örneğimizde bütçe doğrusu için ihtiyacımız olan geliri göstermektedir. Bu yılki
gelirin 23.000 lira ve gelecek yılki gelirin 24.200 lira olduğu ve nominal faiz faktörünün 1.1 olduğu
önceki örneğimize geri dönelim. Bu durumda

iki yıllık nominal gelirin net bugünkü değeri = 23.000 + 24.200 /1,1 = 45.000.

Gelecek yılın geliri lira bazında/nominal olarak daha yüksek olsa da, bugünkü değeri
itibariyle daha düşüktür: Gelecek yıl 24.200 lira, bugün sadece 22.000 lira değerindedir. Nominal
bir gelirin net bugünkü değerini ölçtüğümüzde, yine nominal bir değer elde ettiğimize –gelirinizin
bu yılın lira cinsinden değeriyle- elde ettiğimize dikkat edin.

Tablo 5.1 "Gelirin İndirgenmiş Bugünkü Değeri" başka bir örnek içermektedir. Tabloda, bu
yılın gelirini 100 lira ve gelecek yılın gelirini 200 lira kabul ettiğimizde, gelirin net bugünkü
değerinin hesaplanmasını görüyoruz. Faiz oranı arttıkça, gelecekteki gelirin net bugünkü değerinin
düştüğünü görebilirsiniz.

Tablo 5.1 Gelirin Net Bugünkü Değeri

82
Bu yılki Gelecek yılki
Nominal Gelirin Net Bugünkü Değeri
nominal gelir nominal gelir

Nominal Faiz Oranı

% %5 % 10
0

100 200 3 290,47 281,82


00,00

250 500

İki Dönemde Nominal Tüketimi Toplama

Bu yıl ve gelecek yıl tüketim harcamalarını lira cinsinden toplamak/hesaplamak


istediğimizde, gelirleri toplarken yaptığımız mantığın aynısını kullanırız. Bu yıl ve sonraki yıllara ait
nominal tüketim aşağıdaki şekilde hesaplanır:

bu yılki nominal tüketim = bu yılki fiyat seviyesi × bu yılki tüketim

ve

gelecek yılın nominal tüketimi = gelecek yılki fiyat seviyesi × gelecek yılın tüketim miktarı.

(Örneğimizi yine çikolata üzerinden verirsek: Toplam harcama, satın alınan çikolata sayısı
çarpı paket başına fiyattır. “Tüketim” dediğimizde, gerçek birimlerle ölçülen bir şeyi kastediyoruz,
çikolata gibi. “Nominal tüketim” için ise lira cinsinden ölçülen bir değerden bahsediyoruz.) Bu yılın
ve gelecek yılın gelirini toplamak nasıl yanlışsa, nominal tüketimi de toplamamak gerekir. Bunun
yerine, tam olarak daha önce yaptığımız gibi, net bugünkü değeri hesaplamalıyız.

iki yıllık tüketim harcamasının net bugünkü değeri = bu yılki nominal tüketim + gelecek yılki
nominal tüketim/nominal faiz faktörü.

Gelirde olduğu gibi, nominal tüketimin net bugünkü değeri bu yılın parası ile ölçülür.

Hangi Faiz Faktörünü Kullanmalısınız?

Daha önce insanların bu yıl ile gelecek yılı karşılaştırırken reel faiz faktörünü dikkate
aldıklarını belirtmiştik. Ancak gelir ve tüketim harcamalarının net bugünkü değerini hesaplarken
nominal faiz faktörünü kullanıyoruz. Peki niye?

Net bugünkü değer hesaplamasında hangi faiz faktörünün kullanılacağını belirlemek


aslında basittir. Nominal değerleri dönüştürüyorsanız, nominal faiz faktörünü kullanmalısınız. Reel

83
değerleri dönüştürüyorsanız, reel faiz faktörünü kullanmalısınız. Bu nedenle, gelecekte belirli bir
miktar liranın bugün lira cinsinden değerinin ne kadar olacağını bilmek istiyorsanız, nominal faiz
faktörünü kullanmalısınız. Bu, yapacağınız çoğu hesaplama için normal durumdur. Ancak,
enflasyon için düzeltilmiş değişkenler için net bugünkü değer hesaplamak istiyorsanız, reel faiz
faktörünü kullanmanız gerekir. Bu durumda bulduğunuz sonuç da reel bir niceliktir.

İki Dönemlik Bütçe Doğrusu -Yeniden İnceleme

Net bugünkü değer aracı, bize iki dönemli bütçe doğrusu hakkında başka bir düşünme yolu
sunar:

iki yıllık nominal tüketimin net bugünkü değeri = iki yıllık nominal gelirin net bugünkü
değeri.

Bu denklemin her iki tarafının da bu yılın parası cinsinden ölçüldüğünü unutmayın. Bu


denklemin her iki tarafını da bu yılın fiyat düzeyine bölersek, o zaman eşdeğer ifadeyi reel olarak
elde ederiz:

iki yıllık tüketimin net bugünkü değeri = iki yıllık reel gelirin net bugünkü değeri.

Bu durumda az önce açıkladığımız gibi nominal faiz faktörü yerine reel faiz faktörü
kullanılarak iskonto/düzeltme yapılmalıdır.

Gelir, Tüketim ve Tasarruf

Bütçe doğrunuzu göz önünde bulundurarak, bu yıl ve gelecek yıl sizi mümkün olduğunca
memnun edecek bir tüketim kombinasyonu seçtiğinizi varsayalım. Bunu sağlayan bir noktanın
örneği, Şekil 5.4 "Tercih Edilen Nokta" içinde gösterilmektedir.

Şekil 5.4. Tercih Edilen Nokta

84
Tüketicinin tercih ettiği nokta bütçe doğrusu üstünde bir yerde olmalıdır. Bu örnekte,
tüketici bu yıl gelirinden fazlasını tüketmeyi seçiyor. Bu durumda tüketici gelecekteki gelirini
ipotek ederek borç almak zorundadır, bu da gelecek yıl tüketiminin gelecek yılın gelirinin altında
olacağı anlamına gelir. Zira aldığı borcu gelecekteki gelirinden karşılayacaktır.

Tercih edilen noktanın seçimi iki fikri yansıtır. İki yıl içinde tüketim arasındaki zevkiniz ne
olursa olsun, 1 kuruşunuzu dahi çöpe atmayacağınızı tahmin ediyoruz. Sonuç olarak, seçiminiz
bütçe çizgisi içinde değil, üstünde olacaktır. Ayrıca, tercihlerinize göre iyi bir seçim yaparsanız, o
zaman en iyi tüketim kombinasyonunu seçersiniz; bütçe doğrusu üzerinde tercih ettiğiniz başka bir
nokta yoktur.

Tasarruf ve Ödünç Alma

Tercih ettiğiniz nokta, ne kadar tasarruf veya borçlanma yaptığınıza dair bir seçim
anlamına gelir. Şekil 5.5 "Tüketim ve Tasarruf" iki olası durumu göstermektedir. Şekil 5.5’in (a)
bölümünde, tasarruf sahibisiniz: Bu yıl gelirinizden daha az tüketiyorsunuz. Geliriniz ile tüketiminiz
arasındaki fark, tasarruflarınızın miktarıdır. Bu birikimler + faiz gelecek yıl sizin için kullanılabilir,
yani gelecek yıl gelirinizden fazlasını tüketebilirsiniz. Şekil 5.5 "Tüketim ve Tasarruf"un (b)
kısmında, borçlusunuz: Bu yıl gelirinizden daha fazlasını tüketiyorsunuz. Bu yıl borç aldığınızda,
krediyi gelecek yıl faiziyle geri ödemeniz gerekir, bu nedenle gelecek yılki tüketiminiz gelirinizden
daha az olur.

Şekil 5.5 Tüketim ve Tasarruf

85
(a) Kişi bu yıl tasarruf ediyor. (b) Kişi bu yıl borçlanıyor.

Bütçe doğrusu size piyasanın, bu yıl ile gelecek yıl arasında malları ikame etmenize izin
verdiği oranı söyler. Burada, bu yıl veya gelecek yıl tüketme konusundaki tercihinizden
bahsertmiyoruz. Şekil 5.5’ (a) kısmındaki tasarruf sahibi nispeten sabırlı bir kişidir: gelecek yıl daha
fazla tüketebilmek için bu yıl bir miktar tüketimden vazgeçmeye razıdır. Şekil 5.5’in (b) kısmındaki
borçlu ise nispeten sabırsız bir kişidir: bu yıl gelirinden daha fazla tüketmek istiyor ve gelecekteki
tüketiminin bir kısmını bunun için feda etmeye razıdır.

Bazen bireylerin “geleceği öne çekmekten” ne kadar hoşlandığına dair tartışmalar


duyacaksınız. Bu onların zevkleriyle ilgili bir durum değildir. Geleceği çok önemseyen biri
sabırsızdır. Böyle bir insan hemen tüketmek ister, bugün daha fazlasına sahip olmak için de
gelecekteki tüketiminden vazgeçecektir. Geleceği sadece biraz iskonto eden/öne çeken biri
sabırlıdır. Böyle bir kişi, gelecekte sadece biraz fazla tüketme imkânı bulsa bile, bugün tüketimden
vazgeçmeye razıdır. Ekonomistler, sabırsız veya tutumlu olmanın hangisinin daha iyi olduğu
konusunda hiçbir yargıda bulunmazlar. Bunlar kişisel tercih meselesidir.

Gelir Zamanlaması

İlginç bir şekilde, gelirinizin zamanlamasının, Şekil 5.6 "Gelir Zamanlaması"nda gösterilen
tüketim seçiminiz için önemli olmadığı ortaya çıkıyor.

Şekil 5.6 Gelirin Zamanlaması

86
Gelirin zamanlaması tüketim seçimiyle ilgisizdir. Grafikteki bir kişinin geliri bu yıl düşük,
gelecek yıl yüksek gelirken, diğer kişi için bunun tersi geçerlidir. Ancak, her iki durumda da gelirin
net/indirgenmiş bugünkü değeri aynıdır. İkisinin de zevkleri aynıysa, aynı tüketim noktasını
seçeceklerdir.

Diyelim ki nominal faiz oranı yüzde 10 ve her iki dönemde de fiyat seviyesi 10 lira. Bu,
enflasyon oranının sıfır olduğu anlamına gelir, yani Fisher denkleminden hatırladığımız reel faiz
oranı da yüzde 10'dur. Şimdi aynı zevklere sahip iki kişi olduğunu düşünelim. Bunlardan biri bu yıl
40.000 lira ve gelecek yıl 22.000 lira gelir elde ediyor, böylece reel gelir (fiyat düzeyine bölünen
nominal gelir) bu yıl 4.000 ve gelecek yıl 2.200 olacak. Diğer kişi bu yıl 20.000 lira ve gelecek yıl
44.000 lira kazanarak bu yıl 2.000, gelecek yıl 4.400 reel gelir elde ediyor. Bu kişilerin her ikisi de
aynı bütçe doğrusuna sahiptir (bkz. Şekil 5.6 "Gelirin Zamanlaması"). Bunun nedeni, nominal
gelirlerinin net bugünkü değerinin aynı olmasıdır: 60.000 lira (Bunun neden doğru olduğunu
anladığınızdan emin olmak için kontrol edin). Örneğin, her iki kişinin de tercih ettiği noktanın her
yıl aynı miktarda tüketmek olduğunu varsayalım. O zaman her ikisi de her periyotta yaklaşık 3.143
birim mal tüketebilirler.

Bu mekanizmanın nasıl çalıştığını görelim. Fiyat seviyesi 10 lira olduğu için, bu miktar her
dönemde 31.430 liraya mal oluyor. İlk kişi 40.000 liralık gelirini alıyor ve bankaya koyarak 8.570
lira tasarruf ediyor. Bu tasarruf yüzde 10 faiz getirir, bu nedenle bir yıl sonra ek 857 dolar alır.
Böylece bir sonraki yıl 22.000 + 8.570 + 857 = 31.427 liraya eşit bir geliri olur. Bu, 3.142.7 birim
tüketim malı satın almasını sağlar. İkinci kişinin aynı miktarı tüketebilmek için bu yılki gelirine
katkıda bulunmak için 11.430 lira borç alması gerekiyor. Gelecek yıl, bu tutarı artı yüzde 10 faizi
(yani 1,143 lira daha) ile birlikte geri ödemesi gerekiyor. Yani gelecek yılki geliri 44.000 - 11.430 -

87
1.143 = 31.427 lira olacaktır. Bu nedenle, bir kişi kendi tercih ettiği tüketim kombinasyonuna
ulaşmak için tasarruf etmeli, diğeri ise kendi tüketim kombinasyonuna ulaşmak için borç almalıdır.
Böylece, aynı net bugünkü gelir değerine ve aynı zevke sahip oldukları için, aynı mal demetini
tüketeceklerdir.

Şu ana kadar yaptığımız tartışmanın belirsizliği görmezden geldiğini unutmayın. Her iki
bireyin de mevcut ve gelecekteki gelirlerini kesin olarak bildiğini varsaydık. Daha da önemlisi, bir
bankanın borçlunun gelecek yıl krediyi geri ödemek için yeterli gelire sahip olacağından emin
olduğunu varsaydık. Belirsizlik dünyasında, gelecek yıl ne kadar paramız olacağını kesin olarak
bilmiyoruz ve borç verenler, insanların kredilerini ödeyememesinden endişe ederler. Bölümün
ilerleyen kısımlarında, belirsiz bir dünyada karar alma hakkında daha fazla bilgi vereceğiz.

Ömür Boyu Bütçe Kısıtı

Şimdiye kadar her şeyi iki dönemlik/iki yıllık bir örnek üzerinden çözdük. İki dönemli bütçe
kısıtı bize gelir ve tüketimin zaman içinde nasıl bağlantılı olduğunu söyler. Gerçekte, elbette, bu
kararları daha uzun zaman ufkuyla veriyorsunuz ve birkaç yıl boyunca tasarruf edebilir veya borç
alabilirsiniz. Ancak aynı temel içgüdü geçerlidir. Bu yıl tasarruf ederseniz, ileriki bir tarihte
harcayabileceğiniz ekstra kaynaklara sahip olursunuz. Bu yıl borç alırsanız, o krediyi gelecekte bir
zamanda geri ödemek zorunda kalacaksınız ve bu zamanda harcayacak daha az kaynağınız olacak.

Yine, bu anlatımda net bugünkü değerlerin hesaplanmasında tutarlı olmak önemlidir.


Denklemi (reel) tüketim ve (reel) gelir cinsinden yazdık, bu da iskonto için reel faiz faktörünün
kullanılması gerektiği anlamına geliyor. Başka bir alternatif, hem tüketimi hem de geliri nominal
olarak ölçmek ve ardından iskonto için nominal faiz faktörünü kullanmaktır. Reel faiz oranlarının
sıfır olduğu yararlı bir özel durum vardır, bu durumda farklı yıllardaki gelir ve tüketimin olduğu gibi
toplanması makuldur. Böylece ömür boyu bütçe kısıtı,

toplam ömür boyu tüketim = toplam ömür boyu gelir

olur.

İster 2 ay, ister 2 yıl isterse tüm bir ömür hakkında düşünsek de karar alma ilkeleri aynıdır.
Bununla birlikte 30 yıllık bir ufukta karar almanın 30 günlük bir ufuktan daha zor olduğu açıktır.
Bunun bir nedeni, daha uzun zaman dilimlerinde belirsizlikle karşı karşıya kalma ihtimalimizin daha
yüksek olmasıdır. Bundan 30 yıl sonra gelirimizin ne olacağını bilmiyoruz, zevklerimizi bilmiyoruz.
Ancak bu belirsizlik olmasa bile, her zaman iyi kararlar veremeyebiliriz.

Özellikle ekonomistler ve psikologlar, yakın geleceği içeren seçimlere uzak seçimlere


baktığımız gibi bakmadığımızı keşfettiler. Örneğin, bir kişiye bugün 1 kurabiye veya yarın 2

88
kurabiye arasında bir seçim hakkı verildiğini varsayalım. Sabırsızsa (veya açsa), bugün tek
kurabiyeyi seçmesi muhtemeldir. Ancak aynı kişiye 30 günde 1 kurabiye veya 31 günde 2 kurabiye
arasında bir seçim hakkı verilirse, 1 gün daha fazla bekleyip 2 kurabiye almayı seçmesi
muhtemeldir. Ancak 30 gün geçtikten sonra, o kişi önceki kararıyla yüzleşecek ve bugün 2
kurabiyeye sahip olmayı dileyecektir.

Bunu söylemenin bir başka yolu, kararlarımızın zaman içinde her zaman tutarlı
olmadığıdır: gelecekteki biz, şimdiki bizden daha fazla kendine hâkim olmayı tercih edebilir.
Örneğin, tasarruf etmek yerine bugün çok fazla tüketmeyi seçebiliriz ama daha sonra yaşlandıkça
bu kararımızdan pişman olabiliriz. Gerçekten de, insanlar genellikle kendine hâkim olma/
özdenetim noktasındaki eksikliklerinin üstesinden gelmek için bazı önlemler alırlar. Mesela, bazı
kişilerin birikimleri için ayrı bir banka hesabı vardır, bu nedenle vadeyi bozup o parayı harcamayı
istemezler. Ayrıca hükümetler özdenetim eksikliğimizi telafi eden eylemlerde bulunur. Sosyal
güvenlik bazı açılardan bir “zorunlu tasarruf” planıdır: hükümet biz çalışırken bizden para
alır/maaşlarımızdan keser ama emekli olduğumuzda bize para öder.

Ekonomik karar almanın altında yatan beynimizdeki süreçleri anlamaya çalışan


“nöroekonomi” adı verilen yeni çalışmalar yapılmaktadır. Bu alan, henüz emekleme
aşamasındayken, seçimlerimizi nasıl yaptığımıza dair ekonomik teorinin neden genellikle iyi
çalıştığını, bazen neden doğru çalışmadığını anlamamıza yardımcı olmaya çalışmaktadır. Yakın
zamanda yapılan bazı araştırmalar, farklı beyin süreçlerinin zaman içinde seçim yaparken çelişkili
mesajlar iletebileceğini öne sürmektedir. Bazı süreçler ekonomik modele uygun olarak
müzakereye dayalıyken, diğerleri daha dürtüseldir. Önümüzdeki yirmi yılın, beynin ekonomik
kararları nasıl verdiğine dair daha detaylı bir bilgi sunması ve belki de daha zengin bir ekonomik
karar alma teorisine yol açması muhtemeldir.

Faiz Oranlarındaki Değişiklikler

Reel faiz oranı değiştiğinde, bu yıl ve gelecek yıl tüketimin göreli fiyatı değişir. Bildiğimiz
gibi, reel faiz oranındaki değişikliklere iki farklı kaynak neden olabilir: nominal faiz oranındaki
değişiklikler ve enflasyon oranındaki değişiklikler. (Bunu hatırlamak için Fisher denklemine tekrar
bakın.) Şekil 5.7 "Reel Faiz Oranında Artış", reel faiz oranındaki bir artışın bütçe doğrunuz
üzerindeki etkisini göstermektedir. Bütçe doğrusu dikleşiyor çünkü bu yıl tüketimin fırsat maliyeti
artıyor. Yine de, her dönemde gelirinizi tükettiğiniz noktanın hala bütçe doğrusu üzerinde
olduğuna dikkat edin. Bu, ne tasarruf ettiğiniz ne de borç aldığınız noktadır. Böylece faiz oranı ne
olursa olsun, bu nokta her zaman sizin için kullanılabilir.

Şekil 5.7 Reel Faiz Oranında Artış

89
Reel faiz oranındaki bir değişiklik, bütçe doğrusunun eğimini değiştirir. Bununla birlikte,
herhangi bir reel faiz oranında, kişinin gelirini tam olarak tüketmesi mümkündür. Bu nedenle, reel
faiz oranı ne olursa olsun, tasarruf veya borçlanmaya tekabül eden nokta her zaman mevcuttur.
Bu nedenle, reel faiz oranındaki bir artış, bütçe doğrusunun daha dik olmasına ve gelir noktası
sabit olmak kaydıyla dönmesine neden olur.

Göreceli fiyatlardaki değişiklikler, gelir ve ikame etkilerine yol açar. Reel faiz oranındaki
artışın etkisini anlamak için her iki etkiye de bakmamız gerekir.

 İkame etkisi. Reel faiz oranındaki artış, gelecek yıl tüketimin bu yılki tüketime göre
daha cazip görünmesini sağlar. Bu, tasarrufu teşvik eder ve borçlanmayı caydırır.
 Gelir etkisi. Gelir etkisi biraz daha karmaşıktır. Şekil 5.7 "Reel Faiz Oranında Artış"a
tekrar bakalım. Faiz oranlarındaki artışla tasarruf sahiplerinin durumu daha iyi olur. Çünkü, gelir
noktasının solunda oluşan yeni bütçe doğrusu eski bütçe kümesinin dışında yer alır. Bu, tasarruf
sahiplerini bu yıl ve gelecek yıl tüketimi artırmaya teşvik eder. Bu yıl gelir değişmediği, ancak bu yıl
daha fazla tüketmek için bir teşvik olduğu için, gelir etkisinin tasarruftan caydırdığını görebiliriz. Bu
arada borçlular, faiz oranlarındaki artışla daha da kötü durumdalar. Gelir noktasının sağında, yeni
bütçe doğrusu eski bütçe kümesinin içinde yer alır. Bu, borçluları bu yıl ve gelecek yıl tüketimi
azaltmaya teşvik eder. Daha az tüketmeye yönelik bu teşvik, bize gelir etkisinin borçlanmayı
caydırdığını söyler. Özetle, gelir etkisi, tasarruf sahiplerini daha az tasarruf etmeye ve borçluları
daha az borçlanmaya teşvik eder.
Gelir ve ikame etkilerinin birleştirilmesi ve faiz oranındaki artışın ardından borçlular daha
az borçlanmaya teşvik edilir. İkame etkisi tasarrufu teşvik ederken, gelir etkisi tasarruftan caydırır.
Genel etki ise belirsizdir.

90
Kanıtlar, çoğu insanın Şekil 5.8 "Bireysel Kredi Arzı"ndaki birey gibi davrandığını
göstermektedir. Bu kişi için ikame etkisi baskındır: Reel faiz oranı arttıkça tasarruf miktarı artar. Bir
bireyin tasarrufları, ekonomide başkalarına ödünç verilebilecek fonları temsil ettiğinden, onlara
bireysel kredi arzı diyoruz.

Şekil 5.8 Bireysel Kredi Temini

Ekonomideki tasarruf sahipleri için reel faiz oranındaki artışın etkileri belirsizdir. İkame
etkisi tasarrufu teşvik eder, ancak gelir etkisi tasarruftan vazgeçirir. Kanıtlar, dengede, ikame
etkisinin baskın olduğunu, dolayısıyla tasarrufların arttığını göstermektedir. (a) İki dönemlik bu
diyagramda, faiz oranlarındaki bir artış, bu yıl tüketimin azalmasına neden oluyor. Bu yıl gelir
değişmediği için tasarruflar artıyor. (b) Bireysel kredi arzındaki etkiyi göstermektedir.

Reel faiz oranı değiştikçe, bireysel tasarrufun tepkisi kredi arz eğrisi boyunca/üzerinde
hareket etmek olacaktır. Tüm eğrinin kaymasına ne sebep olabilir? Bir kişinin cari yılda daha
yüksek bir geliri varsa, bu bütçe doğrusunun dışa kaymasına neden olacak ve kişi cari yılda da
gelecekte de daha fazla mal tüketecektir. Gelecekte daha fazla tüketmek için kişinin daha fazla
tasarruf etmesi gerekecektir. Bu durumda, cari gelir arttıkça tasarruf arzı dışa/sağa doğru kayar.
Bu, Şekil 5.9 "Bireyin Tasarruf Arzındaki Değişim"de gösterilmektedir.

Şekil 5.9 Bireyin Tasarruf Arzındaki Değişim

91
Bu yılın gelirindeki bir artış, bir bireyin herhangi bir faiz oranında daha fazla tasarruf
edeceği anlamına gelir. Bu, bireyin kredi arz eğrisinin dışa doğru kaydığı anlamına gelir.

ÖNEMLİ BİLGİLER

Bir bireyin yaşamı boyunca yaptığı harcamaların net bugünkü değeri, net
bugünkü gelir değerine eşittir.
Haneler gelecekte daha fazla tüketmek için tasarruf ederler.
Faiz oranı sıfır olmadıkça, bugünkü TL yarınki TL ile aynı değere sahip değildir.
Nominal faiz oranı lira bazında/para olarak, reel faiz oranı ise mal ve hizmet
bazında ifade edilmektedir. Ekonomistler, hanehalklarının ve firmaların kararlarını reel faiz
oranlarına göre aldıklarını düşünürler.

ÖĞRENDİKLERİNİZİ TEST EDİN

1. Tablo 5.1 "Gelirin İndirgenmiş Bugünkü Değeri"'ndeki eksik değerleri doldurun.

2. Faiz oranı artarsa, bir hanenin tasarruf ettiği miktar ne olur? Bu cevap, hanenin borç
veren (tasarruf eden) veya borç alan (tasarruf etmeyen) olmasına nasıl bağlıdır?

92
5.2 Net bugünkü Değerin Gündelik Hayatta Kullanımı

Öğrenim Çıktıları
1. Net bugünkü Değer aracını hangi durumlarda
kullanırsınız?
2. Faiz oranındaki bir artış, gelirin net bugünkü değerini
nasıl etkiler?

Bir önceki bölümde (Bölüm 5.1 "Tüketim ve Tasarruf"), net bugünkü değer adı verilen
önemli bir tekniği tanıdık. Bu tekniği, farklı zaman dilimlerinde mal, hizmet veya paranın (dolar, TL
ve Euro gibi) akışlarını karşılaştırmanız gerektiğinde kullanabilirsiniz. Bu bölümde de, hem net
bugünkü değeri uygulamada göstermek hem de bu fikri iyi anlamanın daha iyi kararlar almanıza
nasıl yardımcı olabileceğini göstermek için yaşamınız boyunca verdiğiniz bazı büyük kararlara göz
atacağız.

Meslek/Kariyer Seçimi

Doğal olarak, mezun olduğunuzda verdiğiniz bir karar, meslek/kariyer seçiminizdir. Bir
kariyer seçimini bu kadar önemli yapan şey, bir kariyerden diğerine geçmenin çok maliyetli
olabileceği gerçeğidir. Örneğin, bir mühendis olarak eğitim gördüyseniz ve ardından avukat olmak
istediğinize karar verdiyseniz, mühendislik işinizi bırakmanız (ve maaşınızdan da vazgeçmeniz) ve
bunun yerine hukuk fakültesine gitmeniz gerekecektir.

Üç meslek arasından seçim yaptığınızı varsayalım: avukat, sigorta satış elemanı veya
barista. Konuyu basitleştirmek için, sadece iki yıllık bir örnek üzerinde çalışacağız. Tablo 5.2 "Hangi
Kariyeri Seçmelisiniz?" her bir meslekteki yıllık kazançlarınızı göstermektedir. Avukatlık
mesleğinizin ilk yılında, bir stajyer olarak çalıştığınızı ve çok fazla kazanmadığınızı varsayıyoruz.
İkinci yıl, bir hukuk firmasında avukat olarak çalışmaya başlıyor ve çok daha yüksek ücretin tadını
çıkarıyorsunuz. Sigortacılık, ilk yılda avukatlık kariyerinden daha iyi kazanç sağlamaktadır. Ancak
ikinci yılda daha az kazanıyorsunuz. Barista olarak çalışmak ise her iki yılda da sigortacılıktan daha
az kazandırıyor.

Tablo 5.2 Hangi Mesleği Seçmelisiniz?

Meslek İlk yılki İkinci

93
gelir yılki gelir

Avukat 5.000 60.000

Sigortacı 27.000 36.000

Barista 18.000 20.000

Kariyerinizin finansal yönünü önemsiyorsanız barista olmamanız gerektiği aşikâr. (Bu


mesleği ancak, para kazandırmaktan daha ağır basan başka faydaları (esnek çalışma saatleri ve
stres eksikliği gibi) olsaydı seçerdiniz.) Bir avukat olarak mı yoksa bir sigortacı olarak mı çalışmanın
finansal açıdan daha iyi olduğu ise o kadar açık değildir. İki yıl boyunca avukat olarak 65.000 lira ve
sigortacı olarak 63.000 lira kazanıyorsunuz. Ancak daha önce de açıkladığımız gibi, iki yıllık gelirinizi
sadece toplamak yanlıştır. Doğru bir karar verebilmek için, bir avukat olarak ikinci yılda
kazandığınız yüksek maaşın net bugünkü değerini hesaplamalısınız.

Bu meslekleri doğru bir şekilde karşılaştırmak için net bugünkü değer aracını
kullanmalısınız. Bu araçla, farklı mesleklerden elde edilen gelirleri karşılaştırabilirsiniz. Tablo 5.3
"Farklı Gelir Akışlarının Net Bugünkü Değerlerinin Karşılaştırılması", % 5'lik bir faiz oranı (yani,
1,05'e eşit bir faiz faktörü) varsayarak, her bir mesle için iki yıllık gelir akışının net bugünkü
değerini göstermektedir. Örneğin, avukatın gelir akışına bakın:

bir avukat olarak gelirin net bugünkü değeri = 5.000 + 60.000 /1.05 = 62.143.

Benzer şekilde, gelir akışının net bugünkü değeri, sigortacı için 61.286 lira ve barista için
37.048 liradır. Bu nedenle, mesleğinizi gelir akışınızın net bugünkü değerine göre seçiyorsanız,
avukat olmayı seçmelisiniz.

Tablo 5.3 Farklı Gelir Akımlarının Net Bugünkü Değerlerinin Karşılaştırılması

İlk İkinci % 5 faiz oranından net


Meslek
yılın geliri yılın geliri bugünkü değer

Avukat 5.000 60.000 62.143

Sigortacı 27.000 36.000 61.286

Barista 18.000 20.000 37.048

Ancak bu sonuç, iskonto için kullanılan faiz oranına bağlıdır. Tablo 5.4 "Farklı Faiz
Oranlarıyla Net Bugünkü Değerler", faiz oranı yüzde 10 olduğunda iskonto edilmiş bugünkü

94
değerleri de göstermektedir. Bu tablodan iki şey görebilirsiniz: (1) Daha yüksek faiz oranı, her üç
meslek için de net bugünkü değeri azaltır. Faiz oranı artarsa, gelecekteki gelir şimdiki değer
açısından daha az değerlidir. (2) Daha yüksek faiz oranı, hangi mesleğin daha iyi olduğu
konusundaki kararımızı tersine çevirir. Sigortacı olmak şimdi (% 10 faiz oranında) avukat olmaktan
daha iyi görünüyor. Çünkü avukatın kazancının çoğu sonraki yıllarda elde ediliyor, bu nedenle
faizin daha büyük bir etkisi var.

Table 5.4 Farklı Faiz Oranlarıyla Net Bugünkü Değer

Meslek İlk İkinci % 5 faiz % 10 faiz


yılın geliri yılın geliri oranından net oranından net
bugünkü değer bugünkü değer

Avukat 5.000 60.000 62.143 59.545

Sigortac 27.000 36.000 61.286 59.727


ı

Barista 18.000 20.000 37.048 36.182

Aslına bakarsanız, gerçekten yapmak isteyebileceğiniz şey, ilk yıl için sigortacılık yapmak ve
ikinci yıl avukat olarak çalışmaktır. Daha yüksek bir gelire sahip olmak için bunu yapmalısınız. Ne
yazık ki, bu pek de mümkün değil: önce avukatlık stajı yapmadan yüksek ücretli bir avukatlık
mesleğine hak kazanmak neredeyse imkânsızdır. Doğru becerilere sahip değilseniz, mesleğinizi
değiştirmek çok maliyetli, hatta imkânsız olabilir. Bu yüzden bir meslek seçerken ileriye bakmanız
gereklidir.

Üniversiteye Gitmek

Bu kitabın çoğu okuyucusu gibiyseniz, hayatınızda en azından bir tane çok önemli bir karar
vermişsinizdir. Liseden mezun olduktan hemen sonra işe girmek yerine üniversiteye gitmeyi
seçmişsinizdir. Üniversiteye gitmenin sağladığı diğer artıları göz ardı edersek - ki çoktur - üniversite
eğitiminin doğrudan finansal maliyetleri ve faydaları vardır.

Üniversiteye gitmek veya hemen işe başlamak arasında yaptığınız tercihi düşünün.
Örneğimizin çok karmaşık olmasını önlemek için iki yıllık bir karara tekrar bakıyoruz. Yıllık 13.000
liralık bir öğrenim maliyetiyle ve yıllık % 5 faiz oranı varsayımı ile üniversite diploması almış
olduğumuzu düşünelim. Kazançlarınız Tablo 5.5 "Üniversiteye Gitmekten Elde Edilen Gelire Karşı
İşe Girmek"'te sunulmuştur. Üniversitede iken hiçbir gelir elde edemezsiniz ve öğrenim ücretini
ödemeniz gerekir. Ertesi yıl, avukat olarak çalışarak 62.143 lira kazanabileceğinizi hayal edin.

95
Alternatif olarak, üniversiteyi atlayabilir ve bir barista olarak çalışmaya başlayabilirsiniz. Böylece,
ilk yıl 10.000 lira ve ikinci yıl 37.048 lira kazanabilirsiniz. (Daha önce olduğu gibi, kararınızı verirken
bu rakamları kesin olarak bildiğinizi varsayıyoruz.)

Tablo 5.5 İşe Girmek mi Üniversiteye Gitmek mi?

Meslek Üniversitedeyken bir yıllık Üniversite bittikten sonraki yıl


geliriniz geliriniz

Üniversite - 13.000 62.143

Barista 10.000 37.048

Üniversiteye gitmek bir yatırım kararı örneğidir. Üniversiteye gittiğiniz yıl içinde bir
maliyete katlanıyorsunuz ve daha sonra gelecekte bir fayda elde ediyorsunuz. Üniversiteye
gitmenin iki maliyeti vardır: (1) ödemeniz gereken 13.000 lira öğrenim ücreti (üniversiteye
gitmenin maliyetini düşündüğünüzde muhtemelen ilk düşündüğünüz şey budur) ve (2) çalışırken
kazanabileceğiniz gelirin fırsat maliyeti. Örneğimizde, bu 10.000 liradır. Net maliyet ve fırsat
maliyeti birlikte toplam 23.000 liradır. Bu da çalışmak yerine üniversiteye gitmenin maliyetidir.

Bu arada, yaşam giderlerini üniversiteye gitmenin bir maliyeti olarak düşünmüyoruz. İster
üniversitede ister çalışıyor olun, yemek ve konaklama için ödeme yapmanız gerekir. Tabii ki, bu
yaşam giderleri iki senaryoda farklıysa, bunu dikkate almalısınız. Örneğin, müstakbel üniversiteniz
İstanbul’daysa ve çalışacağınız şehirdekinden daha yüksek kira maliyetleri söz konusu ise, kiradaki
fark başka bir üniversite maliyeti olarak sayılmalıdır.

Üniversiteye gitmenin faydası, gelecekte elde edeceğiniz yüksek gelirdir. Örneğimizde,


üniversiteye giderseniz ertesi yıl 62.143 lira, gitmezseniz 37.048 lira kazanacaksınız. Bunlar
arasındaki fark, üniversiteye gitmenin faydasıdır: 62.143 - 37.048 = 25.095. Bu rakam üniversiteye
gitmenin maliyeti olan 23.000 liradan daha fazla olsa da, henüz üniversiteye gitmenin iyi bir fikir
olduğu sonucuna varamayız. Bu rakamın net bugünkü değerini hesaplamamız gerekir. Daha önce
olduğu gibi, faiz oranının % 5 olduğunu varsayalım. O zaman;

üniversiteden elde edilen kazancın net bugünkü değeri = 25,095/1,05 = 23,900.

Bu rakamlarla üniversiteye gitmenin iyi bir yatırım olduğu sonucuna varabiliriz. Net
bugünkü değer açısından 900 lira daha değerli.

Aynı sonuca başka bir yoldan da ulaşabiliriz. Tablo 5.6’da olduğu gibi, üniversiteye gitmeye
karşılık barista olmak için iki yıllık gelir akışının iskonto edilmiş değerini hesaplayabiliriz. Barista
olarak çalışıyorsanız 45.284 liraya kıyasla, üniversiteye gitmeniz durumundaki gelir akışının

96
iskontolu değerinin 46.184 lira olduğunu görüyoruz. Bu ikisi arasındaki fark, daha önce olduğu gibi
900 lira.

Tablo 5.6 Üniversiteye Gitmeye Karşılık İşe Başlamaktan Elde Edilen Gelir

Üniversite % 5 faiz
Üniversitedeyken
Meslek bittikten sonraki yıl oranından net
bir yıllık geliriniz
geliriniz bugünkü değer

Üniversite
- 13.000 62.143 46.184
(MYO)

Barista 10.000 37.048 45.284

Tablo 5.5'te Üniversiteden sonraki yıldaki gelir olarak seçtiğimiz rakamların Tablo 5.3’te
hesapladığımız rakamlarla aynı olduğunu fark etmişsinizdir. Tablo 5.3'teki sayıların kendisi, net
bugünkü değer hesaplamasının sonucuydu: bunlar, iki yıllık bir gelir akışının net bugünkü
değeriydi. Üniversiteye gitmeyi bir barista olmakla karşılaştırdığımızda, hâlihazırda net bugünkü
değer olan bir şeyin net bugünkü değerini hesaplıyoruz demektir. Neler oluyor? Bunu anlamak için
2022'de üniversiteye gidip gitmemeye karar verdiğinizi varsayalım. Üniversiteye giderseniz,
2023'te avukat mı, sigortacı mı yoksa barista mı olacağınıza karar vereceksiniz demektir. Avukat
olmaya karar verirseniz, 2023'te stajyer olacaksınız ve 2024'te yüksek maaş alacaksınız. Bu
nedenle Tablo 5.3'teki analizimiz, 2023 ve 2024'teki gelirinizi düşünerek 2022'de yaptığınız seçimle
ilgilidir. Tablo 5.3 bize her bir seçim için 2023'teki net bugünkü değeri verir. Daha sonra bu net
bugünkü değerleri alır ve bunları Tablo 5.6'da olduğu gibi “okuldan sonraki yıl geliri” olarak
kullanırsak, aslında 2012, 2013 ve 2014'te elde ettiğiniz gelir akışının 2012'deki net bugünkü
değerini hesaplamış olursunuz.

Üzerinde dikkatlice düşünürsek daha iyi anlayacaksınız;

üniversiteye giderseniz gelirin net bugünkü değeri = −13.000 + (5,000/1.05) +


[(60.000/1.05)/1.05] = −13.000 + 4.762 + 57.143/1.05 = 46.184.

Bu daha önce aldığımız cevabın aynısı. Bu örneğin önerdiği gibi, gelecekte uzun yıllar elde
edeceğiniz gelir akışlarının net bugünkü değerlerini hesaplayabilirsiniz.

Ekonomistler, eğitimden elde edilen yatırım getirisini ölçmek için çok çalıştılar:
“Princeton'da ekonomi profesörü olan Alan B. Krueger, kanıtların, bir noktaya kadar, ek bir eğitim
yılının bireyin kazancını yaklaşık % 10 artıracağını gösterdiğini ifade etmektedir. Ortalama hane

97
geliri 60.000 lira olarak aldığımızda, fazladan bir yıllık eğitim, yılda 6.000 lira ek gelir sağlayabilir.
Yıllık eğitim masrafınız bundan daha azsa, net kazanç elde edeceksiniz demektir. 5 Bu pasajda
birkaç şeye dikkat edin. İlk olarak, eğitimden elde edilen kazançlar, her yıl kazançta bir artış olarak
görünmektedir. Dolayısıyla, kazançlarda yüzde 10'luk bir artış çok fazla görünmese bile, bu
kazançlar bir kişinin ömrü boyunca eklendiğinde önemli olabilir. İkincisi, Krueger şimdiki değer
terimini kullanmakta dikkatlidir. Üçüncüsü, verilen sayı bir ortalamadır. Bazı insanlar daha fazla
yararlanacak; diğerleri daha az yararlanacaktır. Aynı şekilde, bazı eğitim biçimleri diğerlerinden
daha büyük gelir kazanımları sağlayacaktır. Dördüncüsü, Krueger, bugünkü değerin eğitim
maliyetiyle karşılaştırılması gerektiğini doğru bir şekilde not eder, ancak eğitim maliyetinin,
kaybedilen gelirin fırsat maliyetini içerdiğini unutmamalısınız.

Tablo 5.7 "Eğitimin Geri Dönüşü", okullaşmanın finansal faydaları hakkında biraz daha bilgi
sağlar. Tablo ABD’de 2004'teki ortalama geliri göstermektedir. Yine, okullaşmanın önemli bir
yararı olduğuna dair kanıtlar vardır. Erkek üniversite mezunları, lise mezunlarından ortalama
olarak 21.000 dolardan (yüzde 68) daha fazla, kadın üniversite mezunları ise lise mezunlarından
16.000 dolardan (yüzde 78) daha fazla kazanmaktadır. Tablo, kadınların erkeklerden önemli
ölçüde daha az ücret aldığını ve ayrıca kadınların eğitimden elde ettikleri getirinin daha yüksek
olduğunu göstermektedir.

Tablo 5.7 "Eğitimin Geri Dönüşü"

Eğitim Yıllık ortalama gelir Yıllık ortalama gelir


Düzeyi (Erkek) (Kadın)

Lise
31.183 19.821
mezunu

Ön lisans
37.883 25.235
mezunu

Lisans
52.242 35.185
mezunu

Kaynak: US Census Bureau, “Income, Earnings, and Poverty From the 2004 American Community

Survey,” August 2005, table 5, page 10, accessed March 14, 2011,
http://www.census.gov/hhes/www/poverty/publications/acs-01.pdf.
5
ÇN: TÜİK’in 2019 yılı verilerine göre ortalama gelir, yükseköğretim mezunlarında 51 bin 888 TL, lise mezunlarında
34 bin 115 TL, lise altı eğitimlilerde 26 bin 833 TL, bir okul bitirmeyenlerde 18 bin 279 TL ve okur-yazar olmayanlarda
14 bin 129 TL olarak hesaplanmıştır. 1 yıllık eğitimin sağladığı ek gelir, 1 yıllık eğitim ücretinden yüksek ise net kazanç
elde edeceksiniz demektir. Yukarıdaki rakamlara göre lise mezunu ile yükseköğretim mezunun geliri arasındaki fark 17
bin 773 TL’dir. Bu durumda yıllık eğitim masrafınız bu rakamın üzerinde ise yükseköğretimin size ekonomik katkısı yok
demektir.

98
Eğitimden elde edilen bu kadar büyük kazançların varlığı, ekonomistlerin neden sıklıkla
eğitimin daha fakir ülkelerin kalkınması için en önemli bileşenlerden biri olduğunu öne
sürdüklerini açıklamaya yardımcı olur. (Daha yoksul ülkelerde, genellikle üniversiteye gitmenin
faydasından değil, daha uzun yıllar lise eğitiminin faydasından bahsediyoruz.) Ayrıca, eğitimden
elde edilen faydalar, genellikle okula veya üniversiteye giden bireylere sağlanan ekonomik
faydanın ötesine geçer. Ayrıca bir bütün olarak topluma faydaları da vardır. Ancak, bu gibi sayıları
yorumlarken dikkatli olmalısınız. Bazı lise mezunlarını rastgele seçip üniversiteye gönderirseniz,
gelirlerinin 17.000 $ artacağı sonucuna varamayız. Hepimizin anladığı gibi, bireyler üniversiteye
gidip gitmemeye karar verirler. Bu kararlar, genel zeka, kendini bir göreve adama yeteneği vb.
dâhil olmak üzere birçok şeyi dikkate alarak verilir. Bu yetenekleri görece daha fazla olan kişilerin
üniversiteye gitme ve üniversiteyi tamamlama olasılıkları daha yüksektir.

Son bir nokta: Tüm bu tartışmayı “üniversiteye gitmenin zevklerini göz ardı ederek”
yürüttük. Ama bu zevkler de hesaba katılmalıdır. Ekonomi sadece parayla değil, bizi mutlu eden
her şeyle de ilgilidir. Bu yüzden üniversitede ara sıra 60 yaş ve üstü insanları görüyoruz. Bir yatırım
olarak değil, sadece öğrenme zevkinden dolayı okuyorlar. Bu, ekonomik akıl yürütmeyle veya
buradaki tartışmamızla tutarsız değildir. Hesaplamalarınızın sadece elde edeceğiniz parayı
düşünerek değil, aynı zamanda önemsediğiniz tüm parasal olmayan şeyleri de içermesi gerektiğini
unutmayın.

Faiz Oranlarının Emek Arzı Üzerindeki Etkileri

Üniversiteye gidip gitmemeye karar verdikten ve kariyerinizi seçtikten sonra, net bugünkü
değeri içeren birçok kararınız olacak. İşgücü geliri de dâhil olmak üzere gelirinizin net bugünkü
değerinin, tüketimin net bugünkü değerine eşit olduğu bir ömür boyu bütçe kısıtınız olduğunu
unutmayın.

İşgücü geliriniz kısmen kontrolünüz altındadır. Kaç saat çalışacağınız konusunda bir
seçeneğiniz varsa, o zaman bireysel işgücü arzı eğriniz, Şekil 5.10’nda gösterildiği gibi reel ücrete
bağlıdır. Emek arzı eğrisi, reel ücret arttıkça daha fazla çalışmanızın muhtemel olduğu gerçeğini
göstermektedir. Emek arzı, daha önce ele aldığımız kredi arzı gibi, ikame ve gelir etkileri tarafından
etkilenir. Reel ücret arttıkça,

 boş zamanın fırsat maliyeti artar, dolayısıyla daha fazla çalışmak için bir
motivasyonunuz olur (ikame etkisi); ve

99
 boş zaman da dâhil olmak üzere her şeye harcayacak daha fazla geliriniz vardır. Bu
nedenle daha fazla boş zaman harcamak ve daha az çalışmak için bir motivasyonunuz vardır (gelir
etkisi).

Şekil 5.10 Bireysel Emek Arzı

Reel ücretteki artış, bireyi daha fazla çalışmaya teşvik eder. Bu yüzden emek arz eğrisi yukarı doğru
eğimlidir.

Ne kadar çalışacağınıza karar vermek göründüğünden daha karmaşıktır. Şu anda ne kadar


çalışmayı seçeceğiniz yalnızca bugünkü reel ücrete değil, aynı zamanda gelecekteki reel ücrete ve
reel faiz oranına da bağlıdır. Bunun nedeni, ömür boyu bütçe kısıtınıza giren geliri kazanmak için
hem bugün hem de gelecekte çalışacak olmanızdır. Gelecekte para kazanmanın daha zor olacağını
düşünüyorsanız, muhtemelen bugün daha fazla çalışmaya karar vereceksiniz. Gelecekte para
kazanmanın daha kolay olacağını düşünüyorsanız, bugün daha az çalışmaya karar verebilirsiniz.

Bunun nasıl çalıştığını bir örnekle gösterelim: Bir kasırga sonrasında Ankara'da serbest
çalışan bir inşaat işçisi olduğunuzu varsayalım. Çok fazla iş var ve bu yüzden inşaat firmaları
normal ücretlerden daha yüksek ücret ödüyorlar. Gelecekteki birkaç aylık olası maaşınıza kıyasla,
şu anda çalışma saati başına çok daha fazla kazanabileceğinizin farkındasınız. Doğal bir tepki,
alışılmadık derecede yüksek ücretlerden yararlanmak için şimdi daha fazla çalışmaktır.

100
Kararınızı gelir ve ikame etkileri açısından anlayabiliriz. Daha yüksek ücret, doğal olarak
ikame etkisine yol açar. Ancak ücretteki değişiklik geçici olduğundan ve ömür boyu maaşınızı
düşündüğünüzden büyük bir gelir etkisi olmaz. Dolayısıyla bu durumda ikame etkisinin gelir
etkisinden daha ağır basmasını bekliyoruz.

Faiz oranları, çalışmanın ne kadar zor olduğu konusundaki kararınızı da etkileyebilir. Faiz
oranları yükselirse, bugün çalışmaktan elde edilen kazançlar da artar. Yüksek faiz oranlarında
tasarruf ederseniz, gelecekte daha fazla tüketimin keyfini çıkarabilirsiniz. Geçici olarak yüksek cari
ücretler gibi yüksek faiz oranları da, gelecekte çalışmaya kıyasla bugün çalışmanın getirisini artırır.
Bu nedenle yüksek faiz ortamında bugün daha fazla çalışmanız olasıdır.

Dayanıklı Mal Talebi

Süt veya futbol maçı bileti gibi satın aldığımız bazı ürünler tüketildiği anda yok olurlar. Bazı
mallar da uzun süre dayanır ve tekrar tekrar tüketilebilirler. Mesela bisiklet, araba ve mikrodalga
fırın gibi.

Uzun süreli kullanım ömrü olan mallara dayanıklı mallar, çok uzun dayanmayan mallara ise
dayanıksız mallar denir. Dayanıklı ve dayanıksız mallar arasında kesin bir ayrım yoktur. Tabaklar,
kitaplar, tişörtler ve indirilen müzikler gibi birçok günlük eşya birden çok kez kullanılır. Bununla
birlikte, ekonomik istatistiklerde dayanıklı terimi, yalnızca ara sıra satın alınan ve genellikle uzun
yıllar dayanan daha büyük ürünler için kullanılır. Arabalar ve mutfak aletleri dayanıklı mallar olarak
sınıflandırılır, ancak kot pantolon ve saç kesimi, hepsi bir kerede tüketilmese de dayanıklı mal
değildir.

Dayanıklı mallar uzun süre dayandığından, dayanıklı mal satın alma kararı vermek,
bugünün yanı sıra geleceği de düşünmeyi gerektirir. Dayanıklı malın faydalarını, dayanıklı mal için
şimdi ödemek için katlandığınız maliyete göre tüm kullanım ömrü boyunca karşılaştırmanız
gerekir. Dayanıklı bir mal satın almak, tipik olarak bir birim talep kararıdır; ya tek bir birim satın
alırsınız ya da hiçbir şey almazsınız. Birim talep için karar kuralı basittir: malın fiyatlamasi malın
fiyatını aşıyorsa satın alın. (Fiyatlamanizin, mal için ödemek isteyeceğiniz maksimum değer
olduğunu unutmayın.) Dayanıklı mallar söz konusu olduğunda, ekstra bir nokta vardır:
fiyatlamanizin net bugünkü değer olması gerekir.

Buradaki fikir, dayanıklı bir maldan bir hizmet akışı elde etmenizdir. Dayanıklı malın tüm
ömrü boyunca bu akışa bir fiyatlama yapmanız gerekir. Ardından, bu hizmet akışının net bugünkü
değerini hesaplamanız gerekir. Bu net bugünkü değer, malın fiyatını aşarsa, onu satın almalısınız.

101
10 yıl dayanmasını beklediğiniz yeni bir araba almayı düşündüğünüzü varsayalım. Her yıl
arabadan aldığınız hizmet akışına bir değer biçmeniz gerekir: örneğin, arabaya sahip olmanın
getirdiği faydaya her yıl 30.000 lira ödemeye hazır olduğunuza karar verebilirsiniz. Olayı
basitleştirmek için, reel faiz oranının sıfır olduğu bir durumu düşünelim; bu, bu akışları olduğu gibi
toplamanın meşru olduğu özel durumdur. Yani araba şimdi sizin için 300.000 lira (= yılda 30.000
lira × 10 yıl) değerinde. Bu, 300.000 liradan daha düşük bir fiyata arabayı satın almaya istekli
olmanız ve aksi takdirde satın almamanız gerektiği anlamına gelir.

Reel faiz oranları sıfır değilse, dayanıklı mallara yapılan harcamalar faiz oranlarına bağlı
olacaktır. Faiz oranları arttıkça, dayanıklı malın gelecekteki faydaları, net bugünkü değer açısından
küçülür. Bu, dayanıklı malların dayanıksız mallara göre daha pahalı hale geldiği anlamına gelir.
Dolayısıyla, faiz oranları arttıkça dayanıklı mallara olan talep azalmaktadır.

Bunu anlamanın bir yolu, dayanıklı bir malın satın alınmasını ertelemenin genellikle kolay
olduğunu idrak etmektir. Eskiyen ürünlerin yerine yeni dayanıklı ürünler sıklıkla satın alınır.
İnsanlar eski arabalarını değiştirmek için yeni arabalar veya eskisini değiştirmek için yeni çamaşır
makineleri satın alıyor. Faiz oranları yüksekse, genellikle bu tür yenileme satın alımlarını
erteleyebilirsiniz; eski arabanızla ya da sızdıran çamaşır makinenizle bir yılı daha idare edip
edemeyeceğinize siz karar verirsiniz. Sonuç olarak, dayanıklı mallara yapılan harcamalar, faiz
oranlarındaki değişikliklere karşı çok hassas olma eğilimindedir.

Bu net bugünkü değer örnekleri bir kilit noktayı göstermektedir: Ne zaman gelecekle ilgili
ekonomik kararlar alıyorsanız -hangi kariyeri takip edeceğiniz, ne zaman çok çalışmanın en iyisi
olduğu veya yeni bir araba satın almanız gerekip gerekmediği gibi- kararlarınız faiz oranına
bağlıdır. Faiz oranı yüksek olduğunda, gelecekteki maliyetler ve faydalar önemli ölçüde iskonto
edilir ve bu nedenle bugünkü değer açısından daha az değerlidir. Diğer bir deyişle, yüksek faiz
oranları, geleceğe göre bugüne daha fazla ağırlık verdiğiniz anlamına gelir. Faiz oranı düştüğünde
ise gelecek, kararlarınızda daha büyük bir rol oynamalıdır.

TEMEL KAZANIMLAR

 Farklı zaman dilimlerindeki gelir ve gider akışlarını karşılaştırmanız gerektiğinde,


net bugünkü değeri kullanmalısınız.
 Faiz oranı ne kadar yüksek olursa, bir gelir akışının net bugünkü değeri o kadar
düşük olur.

ÖĞRENDİKLERİNİZİ TEST EDİN

102
1. Dayanıklı olan beş mal ve dayanıksız olan beş hizmeti listeleyiniz. Kalıcı bir hizmete
sahip olmak mümkün müdür?

2. Tablo 5.3 "Farklı Gelir Akımlarının İskonto Edilmiş Bugünkü Değerlerinin


Karşılaştırılması"ndaki uygun değerleri yüzde 8'lik bir faiz oranı varsayarak hesaplayın.

3. Faiz oranları daha düşük olsaydı, insanların sağlıklarına daha fazla mı yoksa daha az mı
yatırım yapmalarını beklerdiniz?

103
5.3 Riskten Kaçınmak

ÖĞRENME HEDEFLERİ

1. Olasılığın tanımı nedir?

2. Beklenen değeri nasıl hesaplayabilirim?

3. Riskten kaçınma nedir?

4. Bireyler ve firmalar riskle nasıl başa çıkıyor?

5. Sigorta sistemi nasıl çalışır?

Hayatta birçok belirsizlik vardır. Şimdiye kadar hepsini görmezden geldik, ama onlarla
yüzleşmeniz gerekecek. Net bugünkü değerle ilgili çeşitli tartışmalarımızda, gelecekteki gelirinizi ve
gelecekteki zevklerinizi kesin olarak bildiğinizi varsaydık. Gerçek hayatta, gelecekteki gelirimizin ne
olacağını kesin olarak bilmeden ne kadar tasarruf edeceğimize karar vermeliyiz. Farklı işlerden ne
kadar zevk alacağımızı veya ne kadar maaş ödeyeceklerini bilmeden bir kariyer seçmeliyiz. Ne tür
bir iş bulabileceğimizi bilmeden üniversiteye gidip gitmemeye karar vermeliyiz, vb. Tüm bu
belirsizliklerle nasıl başa çıkabiliriz?

Aşağıdakiler gibi karşılaştığımız bazı durumlar kendi irademiz ya da seçimimiz sonucunda


gerçekleşir:

 Sizi, otomobilinizi, evinizi vb. içeren kazalar


 Belirli bir dönem işsiz kalmanıza yol açan işten çıkarmalar/ekonomik krizler
 Sağlığınız.

Bildiğiniz gibi, bu belirsiz olaylarla başa çıkmanın bir yolu sigortadır. Sigorta, karşılaştığımız
risklerin bir kısmını ortadan kaldırmaya çalışmanın bir yoludur. Sigorta sisteminin nasıl çalıştığını
bu bölümde daha sonra açıklayacağız.

Diğer riskler daha çok kontrolümüz altındadır. Belirli riskler içeren işleri kabul ediyoruz.
Kaza riski olduğunu bildiğimiz halde arabalarımızı kullanıyoruz. Tasarruflarımızı güvenli
varlıklardan ziyade riskli hisse senetlerine yatırıyoruz. Bu durumlarda, bu riskleri diğer faydalarla
kıyaslarız. Zaman kazanmak için, hızlandıkça artan kaza riskini kabul ederek daha hızlı araç süreriz.
Ya da parası iyi olduğu için riskli bir işe gireriz.

104
Uzak durmak yerine bilerek üstlendiğimiz başka risk türleri de var. İnsanlar poker oynar
veya bahis oynar. Dağlara tırmanır, paraşütle atlar ve ekstrem sporlarla uğraşır. Bu durumlarda,
riskler, görünüşe göre, kaçındığımız kötü bir şeyden ziyade, aradığımız iyi bir şeydir.

Risk ve Belirsizlik

Risk ve belirsizliğin ne anlama geldiğini anladığımızdan emin olarak başlayalım. (İnsanlar


bazen belirsizlik terimini karşılaştığımız riskleri ölçmenin zor olduğu durumlar için kullansalar da,
burada terimleri aşağı yukarı birbirinin yerine kullanacağız.) Muhtemelen riskin en basit örneği
hepimize aşinadır: yazı-tura atmak. Beş kez yazı tura attığınızı hayal edin. Her seferinde, sonuç ya
bir yazı ya da bir tura olacaktır. Tablo 5.8 "Yazı-Tura Deneyi" böyle bir deneyin bir örneğini
göstermektedir. Bu deneyde, üç tura ve iki yazı gelmiş. Her yazı-tura atışı için, sonuç belirsizdir.
Yazı mı tura mı olacağını önceden bilemeyiz. Tablo 5.8’de verilen sonuçlar sadece bir örnektir. Bu
deneyi şimdi siz yapsanız, çok büyük olasılıkla farklı bir sonuçla karşılaşırdınız.

Tablo 5.8 Yazı-Tura Deneyi

Çevirm
1 2 3 4 5
e

Sonuç Tura Tura Yazı Tura Yazı

Yazı tura atışları özelliklidir, zira her atış birbirinden bağımsızdır (yani, önceki atışların,
mevcut atış üzerinde hiçbir etkisi yoktur). Tablo 5.8 "Yazı-Tura Deneyi"nde, madeni paranın
üçüncü atışta yazı gelme olasılığı daha yüksek değildi çünkü önceki atışların her ikisi de turaydı.
Arka arkaya 100 tura olsanız bile, bu, 101. atışın sonucunu etkilemez. Madeni paranın "adil"
olduğunu düşünüyorsanız, yani yazı ve tura gelme olasılığının eşit olduğunu düşünüyorsanız, o
zaman 101. atışın tura olması kadar yazı olması da olasıdır. Buna karşılık, bir saat sonra yağmur
yağma olasılığı, şu anda yağmur yağıp yağmamasından bağımsız değildir.

Finansal Risk ve Beklenen Değer

Karşılaştığımız bazı riskler finansal değildir. Finansal olmayan belirsizliğe bir örnek,
basketbol oynarken ayak bileğinizi kırma riski veya tuttuğunuz spor takımının büyük bir maç
kazanıp sizi mutlu etme olasılığıdır. Burada, paranın tehlikede olduğu durumları kastettiğimiz
finansal belirsizliğe odaklanacağız. Başka bir deyişle, etkilerini parasal olarak ölçebileceğiniz riskleri
dikkate alacağız. Bir piyango bileti satın alarak veya poker oynayarak kazanabileceğiniz veya
kaybedebileceğiniz para finansal bir risktir. Bir diğer örnek, bir araba kazasının ardından onarım
veya tedavi giderleri için ödemeniz gereken paradır. Bir diğeri, hisse senetleri, devlet tahvilleri

105
veya diğer finansal varlıkları satın alarak elde edilen kazanç veya kayıplardır. Bir diğeri, işten
çıkarılmanız durumunda kaybedeceğiniz gelirdir.

Riskli durumları değerlendirirken, karşılaştığımız risk türlerini tanımlamanın bir yolunu


bulmalıyız. Genel olarak, bunu tüm olası sonuçları, her bir sonucun olasılığıyla birlikte listeleyerek
yaparız. Örneğin, Tablo 5.9 "Yazı Tura Atmanın Sonuçları ve Olasılıkları", bir kez yazı tura atma
deneyi için sonuçları ve olasılığı (yani her sonucun olasılığını) listeler.

Tablo 5.9 Yazı-tura Atmanın Sonuçları ve Olasılıkları

Sonuç Olasılık6

Tura 12

Yazı 12

Bir zar atıp sonuçları ve olasılıkları açıklamaya çalışın.

 Her sonucu dâhil ettiğimizden emin olmalıyız. Olası sonuçları "2'den küçük veya
eşit" ve "4'ten büyük veya eşit" olarak listeleyemeyiz. Böyle bir liste, 3 (1, 5 ve 6) olasılığı göz ardı
eder.
 Olası sonuçları "4'ten küçük veya eşit" ve "3'ten büyük veya eşit" olarak
listeleyemeyiz. Bu kategoriler çakışır. Çünkü 3 veya 4'lük bir zar her iki kategoride de bulunacaktır.
 “6'dan küçük veya eşit” sonucu kesin olduğundan 1 olasılığı vardır.
 “9” sonucunun olasılığı 0'dır.
 Sonuçların tam bir listesine sahip olmamız koşuluyla (örneğin, "4'ten küçük veya
eşit" ve "5'ten büyük veya eşit"), tüm olasılıkların toplamı her zaman 1'e eşit olacaktır (Bu
durumda, ilk sonucun olasılığı 2/3 ve ikinci sonucun olasılığı 1/3'tür.)

Şimdi, yazı turaya dayalı bir risk oyunu oynadığınızı varsayalım. Madeni para tura gelirse,
10 lira kazanacaksınız. Yazı gelirse 0. Bunun gibi bir duruma baktığımızda, oyunu birden fazla kez
oynasaydınız, ortalama olarak ne kadar alacağınızla ilgileniriz. Bu örnekte, cevabı tahmin etmek
kolaydır. Ortalama olarak, kaç kere oynadıysanız ayrısında kazanmayı beklersiniz, yani atışların

6
Olasılık, bir şeyin meydana gelme olasılığının yüzdesidir. Örneğin, havaya atılan bir madeni paranın tura
gelme olasılığı yüzde 50'dir. Bu durumda "Tura" sonucunu alma olasılığı 0,5’tir.
Olasılık hakkında bilinmesi gereken beş şey vardır:
1. Sonuçların listesi eksiksiz olmalıdır.
2. Sonuç listesi örtüşmemelidir.
3. Bir sonucun olacağı kesinse, olasılığı 1'dir.
4. Bir sonucun olmayacağı kesinse, olasılığı 0'dır.
5. Tüm olası sonuçların olasılıklarını toplarsak, toplam 1'e eşit olmalıdır.

106
yarısında 10 lira alırsınız ve yarısında hiçbir şey almazsınız. Yani her yazı turasının beklenen
değer7inin 5 lira olduğunu söylüyoruz.

Tablo 5.10 "İnternet Girişiminde Yatırımdan Elde Edilen Sonuçlar ve Olasılıklar", beklenen
değerin başka bir örneğini vermektedir. Bir arkadaşınızın küçük bir İnternet işletmesi kurmayı
planladığını ve sizden 1.000 lira yatırım yapmanızı istediğini varsayalım. Size (ve siz ona
inanıyorsunuz) işin başarısız olma ihtimalinin yüzde 50 olduğunu, dolayısıyla paranızı
kaybedebileceğinizi söylüyor. Yüzde 40'lık bir ihtimalle işin başa baş gitme olasılığı var, yani 1000
liranızı geri alacaksınız ama daha fazlasını değil. Ve işin çok başarılı olması için yüzde 10 şans var,
bu duruma 16.000 lira kazanacaksınız.

Tablo 5.10 İnternet Girişiminde Yatırımdan Elde Edilen Sonuçlar ve Olasılıklar

Alacağınız
Sonuç Olasılık
miktar

Başarısız 0.5 0

Başa
0.4 1.000
baş

Başarılı 0.1 16.000

Bu durumda, yatırımın beklenen değeri aşağıdaki şekilde verilir:

beklenen değer = (0,5 × 0 lira) + (0,4 × 1000 lira) + (0,1 × 16.000 lita) = 2.000 lira.

Böylece 1.000$'lık yatırımınız için ortalama olarak 2.000 lira geri almayı bekleyebilirsiniz.
Bu iyi bir yatırım gibi görünüyor. Bununla birlikte, "ortalama olarak"ın ne anlama geldiğini
hatırlamak önemlidir. Asla 2.000 lira alamayacaksın. Ya 16.000 lira, ya 1.000 lira alırsınız ya da
1000 liranız buhar olur. Bu ortalama olarak iyi bir yatırım olsa da, yine de bunun bir kısmını
istemediğinize karar verebilirsiniz. Bunun yerine 15.000 liralık net kazanç elde etmeyi tercih
edecekseniz risk almak size göre değil demektir.

Yazı veya tura olasılığını belirlemek nispeten kolay olduğu için yazı tura atmak özelliklidir.
Bu, karşılaşabileceğiniz tüm belirsizlik türleri için geçerli değildir. Bazı durumlarda, 2007-2009 mali

7
Finansal risk içeren bir durumun beklenen değeri, durum çok sayıda tekrar edilecek olsaydı, ortalama
olarak ne kadar kazanmayı (veya kaybetmeyi) beklediğinizin ölçüsüdür. Beklenen değer şu şekilde
hesaplanır:
1. Her sonuç için, o sonucun olasılığını alacağınız miktarla çarpın.
2. Bu miktarları tüm olası sonuçların üzerine ekleyin.

107
krizinde büyük rol oynayan ipoteğe dayalı menkul kıymetler gibi mali araçlar ise o kadar
karmaşıktır ki, yatırımcılar çeşitli sonuçların olasılıklarını değerlendirmekte zorlanırlar.

Olasılıkları tahmin etme konusunda genellikle başarısız oluruz. Bunun bir nedeni, kolayca
aklımıza getirebileceğimiz şeylerden gereğinden fazla etkilenmemizdir. Psikologlar buna
"availability heuristic / kolay erişilebilir bilgiyi kullanma" diyor. Örneğin, araba kazaları, hortumlar
ve cinayetler gibi belirli ölüm nedenlerini abartma ve diyabet, felç ve astım gibi diğer ölüm
nedenlerini hafife alma eğilimindeyiz. Ayrıca olasılıkları kullanma konusunda da genellikle kötü bir
iş çıkarıyoruz; genellikle küçük olasılıklara çok fazla vurgu yaparız. Örneğin, bir hastalığı tedavi
etmede eşit derecede etkili olan iki ilacı düşünün, ancak eski ilacın belirli bir yan etkiye sahip olma
olasılığının 10 milyonda 1 olduğunu ve yeni ilacın aynı yan etkiye sahip olma olasılığının 100
milyonda 1 olduğunu varsayalım. Tüketiciler, eski ilacın yan etkisi zaten son derece olasılık dışı
olmasına rağmen, yeni ilacı, sırf yeni olduğu için, çok daha çekici bulabilirler.

Riskin Çeşitlendirilmesi

Çoğu durumda, karşılaştığımız risklerden -en azından bir dereceye kadar- kurtulmanın bir
yolunu bulmak isteriz. Riski ortadan kaldırmamızın bir yolu sigortadır. Bazen piyasadan sigorta
satın alırız. Bazen işverenimiz bize sigorta sağlar. Bazen devlet bize sigorta sağlar. Aşağıdaki alt
bölümlerde, konut sigortası, işsizlik sigortası ve mevduat sigortası dâhil olmak üzere birçok farklı
sigorta türüne göz atacağız.

Ama önce, sigortanın nasıl çalıştığını ve neden yaptırıldığını anlamamız gerekiyor. 1000 lira
değerinde bir bisikletiniz olduğunu ve (herhangi bir nedenle) sigorta satın alamadığınızı
varsayalım. Bisikletinizin çalınma ya da bir kazada kullanılmaz hale gelme gibi nedenlerle yenisini
almak zorunda kalma ihtimalinin yaklaşık % 1 olduğunu düşünüyorsunuz.

Beklenen değer açısından bu çok kötü görünmeyebilir. Bir kazadan beklenen kaybınız 0,01
× 1000 = 10 liradır. Yani ortalama olarak, yılda 10 lira kaybetmeyi beklemektesiniz. Ama sorun şu
ki, eğer şanssızsanız çok büyük bir masrafla karşı karşıya kalırsınız. Çoğumuz bu tür risklerden
hoşlanmayız.

Durumu bir arkadaşınızla paylaşıyorsunuz ve o da tam olarak aynı açmazın içinde


olduğunu ve sigorta yaptırıp yaptırmama konusunda kararsız kaldığını söylüyor. Üstelik onun da
1000 lira değerinde bir bisikleti var ve yenisini almak zorunda kalma ihtimalinin yüzde 1 olduğunu
düşünüyor. Ve sizin harika bir fikriniz var. Biriniz yeni bir bisiklet almak zorunda kalırsanız,
masrafları paylaşacağınıza dair bir anlaşma yapabilirsiniz. Yani bisiklet almanız gerekirse, o size 500
lira ödeyecek ve o bisiklet almak zorunda kalırsa, siz ona 500 lira ödeyeceksiniz. Böyle bir durumda
bir şey (500 lira) ödemek zorunda kalma ihtimaliniz (neredeyse tam olarak) iki katıdır, ancak siz

108
bisiklet almak durumunda kalırsanız da, yalnızca yarısını ödeyeceksiniz. Bu kurguda, beklenen
kaybınız değişmez. Ama siz ve arkadaşınız bu planı daha az riskli olduğu için tercih ediyorsunuz;
1.000 liralık büyük bir ödeme yapmanız gerekme olasılığı çok daha düşüktür.

Burada dolaylı olarak yeni bisiklet almak zorunda kalma olasılığınızın, onun yeni bisiklet
almak zorunda kalma olasılığından bağımsız olduğunu varsayıyoruz. (Ona çarpma ihtimaliniz varsa
veya ikinizin de bisikleti çalındıysa, o zaman bu farklı bir hikâye ortaya çıkar.) İkinizin de
şanssızsanız 100'de 1 olasılığı yaşama şansınız var, bu durumda ikiniz de 1.000 lira ödemek
zorunda kalacaksınız. Ama bunun olma olasılığı artık çok düşüktür. (Tam olarak, ikinizin de aynı yıl
kaza geçirme olasılığı 10.000'de 1 [yani 0.0001]). Bunun nedeni, iki bağımsız olayın meydana
gelme olasılığının, birinin olasılığının diğerinin olasılığıyla çarpımına eşit olmasıdır.)

Peki neden iki kişiyle sınırlı kalalım? Aynı sorunu yaşayan iki arkadaş daha bulabilirseniz,
250 liradan fazla ödemeniz gerekmeyeceğinden neredeyse emin olabilirsiniz. Sizin veya bir
arkadaşınızın bisikletini değiştirmek zorunda kalması durumunda ödeme yapmanız
gerekeceğinden, ödeme yapmak zorunda kalma ihtimalinizin daha da yükseleceği doğrudur. Ancak
ödeme artık dört kişi arasında paylaşıldığı için masrafların sadece yüzde 25'ini ödemek zorunda
kalacaksınız. Bu, sigortacılığın altında yatan temel mantıktır ve bir çeşitlendirme örneğidir: insanlar
risklerini paylaşarak herhangi bir bireyin daha büyük maliyetlere katlanması olasılığını azaltırlar.

Çeşitlendirme ve sigorta, kötü şeylerin olmasını engellemez. Bisikletlerin çalındığı bir


dünyada yaşıyoruz; evlerin sel, yangın veya fırtına nedeniyle yıkıldığı yerler var; insanlar kaza
geçirebiliyor veya hastalanabiliyor vb. Kötü şeylerin olduğu gerçeği hakkında yapabileceğimiz pek
bir şey yok. Ancak bu kötü şeylerin sonuçlarıyla başa çıkmayı kolaylaştırabiliriz. Sigorta, bu riskleri
paylaşmanın—çeşitlendirmenin— bir yoludur.

Bisiklet sigortası örneğimizle devam edersek, bu düzenlemenin bir parçası olmayı kabul
edecek binlerce arkadaş bulabileceğinizi varsayalım. Programa gittikçe daha fazla insan katıldıkça,
her yıl bir ödeme yapmanız giderek daha olası hale gelir, ancak ödemeniz gereken miktar giderek
küçülür. Çok sayıda insanla, her yıl kesin olarak 10 lira ödediğiniz bir duruma çok yaklaşırsınız.
Elbette binlerce arkadaşınızı böyle bir organizasyona sokmak her türlü pratik sorunu beraberinde
getirecektir. Bu noktada sigorta şirketleri devreye girerler.

Sigorta şirketleri sizden bir prim (yıllık ödeme) alır. Karşılığında, bir zarara uğramanız
durumunda size bir tazminat ödemeyi taahhüt ederler. Tazminat genellikle kaybın tam tutarı
değildir. Örneğimizde ise, herhangi bir kesinti yoktur ve tazminat 1.000 liradır. Bir sigorta şirketi
sizden beklenen zarar olan 10 liradan biraz fazla aylık bir prim talep eder. Sigorta şirketi de bu

109
şekilde para kazanır. Siz ve diğer herkes, riskin ortadan kaldırılması karşılığında bu ekstra tutarı
ödemeye hazırsınızdır.

Çeşitlendirme fikri yatırıma da uygulanabilir. İnternet girişimi olan arkadaşınızla ilgili


örneğimizi tekrar düşünün. Çok riskli göründüğü için projesine 1.000 lira yatırmak
istemeyebilirsiniz. Ancak, 100 benzer (ancak bağımsız) projeye sahip 100 arkadaşınız varsa, her
birine 10 lira yatırmaya istekli olabilirsiniz. Yine, riskinizi çeşitlendirmiş olursunuz.

Riskten kaçınma

Sigorta ve riski çeşitlendirmeye ilişkin önceki tartışma, insanların tipik olarak mümkün
olduğunda riskten kaçınmak istedikleri varsayımına dayanmaktadır. Örneğimizde, % 1'lik bir 1.000
liralık zarara uğrama şansınız var. Bu nedenle, beklenen kaybınız 10 liradır. Yani bu riskten
kaçınmak için ödemeniz gereken prim 10 lira. Peki, 10 lira kaybetmenin kesin olduğu bir durum ile
% 1 ihtimalle de olsa 1000 lira kaybetme arasında bir seçim yapmak durumunda kalsanız ne
yaparsınız? “Benim için ikisi de aynı şey”, diyorsanız bu riske karşı nötr8 olduğunuz anlamına gelir.
Ancak, çoğu insan gibiyseniz, o zaman yüzde 1'lik bir 1.000 lira kaybetme şansınız olan bir risk
durumunda 10 liralık belirli bir kaybı tercih edersiniz. Bu durumda, riskten kaçınırsınız.

Sigorta şirketlerine para kazandıranlarda bu profildeki (riskten kaçınan) kişilerdir. Riskten


kaçınan insanlar, aynı beklenen değere sahip bir risk yerine kesin olanı tercih ederler. Aslında,
beklenen değeri biraz daha düşük olan bir risk için kesin olanı tercih edeceklerdir. Riski
çeşitlendirebileceğinden, sigorta şirketi yalnızca beklenen değeri önemser. Böylece bir sigorta
şirketi riskten bağımsızmış gibi davranır.

Farklı Sigorta Çeşitleri

Size sunulan birçok farklı sigorta türü vardır. En önemlilerinden bazılarına kısaca bakalım.

Mülk Sigortası

Birçok mülk türü sigortalıdır: evler, arabalar, tekneler, evinizdeki eşyalar vb. İnsanlar, sahip
oldukları değerleri mallara yönelik riskler söz konuus olduğundan sigorta satın alırlar. Evler
yanabilir, arabalar çalınabilir ve tekneler fırtınalarda zarar görebilir. Soyut anlamda, bu riskler yazı
tura gibidir: tura hiçbir şeyin olmadığı anlamına gelir; yazı yangın, soygun veya fırtına olduğu
anlamına gelir.

8
ÇN: Riskten bağımsız bir yatırımcı, bunun yerine yatırımın potansiyel kazancına odaklanmayı tercih eder. İki
yatırım seçeneğiyle karşı karşıya kaldığında, riskten nötr olan bir yatırımcı, risk potansiyelini gözden
kaçırmayı seçerken (doğal riskin farkında olsalar bile) yalnızca her bir yatırımın kazanımlarını dikkate
alacaktır.

110
Konut sigortasına daha detaylı bakalım. 120.000 lira değerinde bir eviniz olduğunu
varsayalım. Evinizi sigorta attirip 1.000 lira prim ödeyeceksiniz. Buna karşılık eviniz yanarsa, sigorta
şirketi kaybın bir kısmını karşılayacak şekilde size bir miktar para ödeyecek. Poliçedeki kesinti
tutarı 20.000 TL ise, 100.000 TL tutarında bir tazminat alırsınız. Sigorta şirketi kaybınızı tam olarak
karşılamadığı için ev yandığında 20.000 TL kaybedersiniz.

Eviniz yanarsa, sigorta şirketisize ödeyeceği 99.000 TL’yi (tazminattan prim miktarını da
düşer) kaybeder. Siz ise kesinti tutarı ve primi kaybedersiniz - toplam 21.000 TL. Ortak/toplam
kaybınız 120.000 TL’dir - evin değeri. Bu bize sigortanın kötü şeylerin olmasını engellemenin sihirli
bir yolu olmadığını bir kez daha hatırlatıyor. Ev yanmadığında, sigorta şirketi 1.000 TL kazanır ve siz
1.000 TL prim ödersiniz. Bu durumda ortak/toplam kaybınız sıfırdır.

Sigorta şirketlerinin neden bir sigorta sözleşmesinin parçası olarak bir kesintide ısrar
ettiğini merak ediyor olabilirsiniz. Sonuçta, muhtemelen tüm kaybın karşılanmasını tercih
edersiniz. Kesintiler mevcuttur çünkü sigorta poliçeleri insanların davranışlarını değiştirme etkisine
sahip olabilir. Kötü bir şeyin olma olasılığının tamamen rastgele olduğunu varsaydık. Ancak tam
sigortalıysanız, evinize nasıl baktığınıza çok dikkat etmeyebilirsiniz. Sobayı kapatmak, şöminedeki
ateşi söndürdüğünüzden emin olmak, sigara içerken uykuya dalmak vb. konularda daha
umursamaz davranabilirsiniz. Kesintiler, mülkünüzü dikkatli kullanmak konusunda bir teşvik
unsuru olacaktır.

İşsizlik sigortası

Çalışmak isteyen herkes gerçekten çalışmak istediği bir iş bulamayabilir. Bazı insanlar işsiz,
yani aktif olarak iş ararlar ama iş bulamayabilirler. İşsizlik oranı, işsizlerin sayısının, istihdam
edilenlerin sayısı ile işsizlerin sayısının toplamına (toplam işgücüne) bölümüdür.

İşten atılır ve işsiz kalırsanız, her halükârda barınma ve iaşe giderleriniz olacaktır. İşsizlik
döneminizde birkaç olası gelir kaynağınız vardır. Mevcut bir birikmiş tasarruf stoğunuz varsa,
bunlardan yararlanabilirsiniz. Bir sendikaya üye iseniz, sendikadan bir miktar destek alabilirsiniz.
İşinizi kaybettiğinizde bir miktar kıdem tazminatı alabilirsiniz. Ailenizin ve arkadaşlarınızın
desteğine güvenebilirsiniz. Ya da bunların ötesinde, bu bölümde ele alacağımız, işsizlik sigortası adı
verilen devtin yaptığı ödemeleri alabilirsiniz.

İşsizlik sigortası bazı yönlerden sağlık ve mülk sigortasına benzer. İşsizlik denen bir kâbus
var ve devlet işsizlik ödemesi yapıyor. Belki de bunun harika bir şey olduğunu düşünüyorsunuz:
mezun olduktan sonra işsizlik ödeneği talebinde bulunabilir, devletten ödeme alabilir ve boş
zamanınızın tadını çıkarabilirsiniz. Elbette ki hayat o kadar da güzel değil. İlk olarak, işsizlik

111
sigortasına hak kazanmak için belirli bir süre bir işte çalışmanız gerekir. İkincisi, işsizlik maaşı
sonsuza kadar sürmez ve kaybettiğiniz tüm gelirinizi tamamen telafi etmez.

Peki devlet niye işsizlik sigortası ödemesi yapar? Bunu yanıtlamak için konut sigortası
örneğimize tekrar bakalım. Tipik bir sigorta şirketi, birçok farklı konut için prim ödemesi alacaktır.
Bir yıl boyunca, bazı konut sahipleri sigorta talebinde bulunacak, ancak çoğu bulunmayacaktır.
Sigorta şirketinin çok sayıda poliçesi olduğu sürece, ortalama olarak, sigorta tazminat talebi
sayısı her yıl neredeyse sabit olacaktır. Bireysel olarak hanehalkları riskle karşı karşıya olsa da,
sigorta şirketi bu riskin neredeyse tamamını çeşitlendirebilmektedir. Zira çok sayıda kişi prim
ödemektedir.

İşsizlik farklıdır. Ekonomi iyi giderken, işsizlik düşüktür ve çok az hane bu sigortaya ihtiyaç
duyar. Ekonomi iyi gitmediğinde, işsizlik oranı çok yüksek olabilir. Böyle zamanlarda birçok kişi
aynı anda işsizlik sigortası talebinde bulunur. Bu nedenle, ev sahipleri için sigorta poliçelerinin
aksine, işsizlik risklerini dengelemenin kolay bir yolu yoktur. İşsizlik riski tüm bireylerde bağımsız
değildir.

Bireysel bir sigorta şirketi işsizlik sigortası sunmaya çalışırsa, hayatta kalamayabilir:
ekonomik aktivitenin düşük olduğu bir dönemde, sigorta talepleri o kadar şiddetli olur ki, sigorta
şirketi tüm talepleri karşılayamayabilir. Devlet, insanları vergilendirme ve gerektiğinde borç alma
yetkisine sahiptir. Bu, onu işsizlik sigortası sunmak için çok daha avantajlı bir konuma getirir.
Dolayısıyla birçok ülke, firmaları ve işçileri vergilendirerek gelir elde eder ve bunları işsizlik
sigortası fonunda değerlendirir.

Mevduat sigortası

Bankaya yatırdığınız mevduatlar devlet tarafından sigortalanır. Devlet, bankanızın iflas


etmesi durumunda size mevduat garantisi sağlar. Mevduat sigortası uygulaması 1930'lardaki
Büyük Buhran’a dayanır. Bu dönemde pek çok banka mevduat sahiplerinin taleplerini karşılamak
için yeterli fona sahip olmadıklarından iflas etmiştir. Bu gerçekleştiğinde, mudiler bankaya
koydukları parayı kaybettiler. Büyük Buhran'dan sonra, ABD federal hükümeti mevduat sigortası
uygulmasını başlattı. Benzer programlar günümüzde diğer birçok ülkede mevcuttur.

Devletin neden mevduat sigortası sağlaması gerektiğine ilişkin argüman, işsizlik


sigortasındaki argümana benzer. Finansal çalkantı dönemlerinde, birçok banka başarısızlığa
meyillidir. Mevduat sigortası sağlayan bir özel sigorta şirketi olsaydı, muhtemelen tüm talepleri
karşılayamazdı. Ayrıca, mevduat sigortasının önemli bir sosyal değeri vardır. Bankaya ve bankacılık
sistemine karşı insanların güven duymasını sağlar ve bu da banka başarısızlıklarını daha az olası

112
kılar. Banka başarısızlıkları finansal sistem üzerinde büyük bir stres oluşturduğundan, mevduat
sigortası uygulamsında kamu yararı söz konusudur.

2007 yazında, İngiliz bankası Northern Rock bir mali krize girdi. Bu kuruma para yatıran
tasarruf sahipleri, bankanın batacağı ve bu durumda paralarını kaybedeceklerinden endişe etmeye
başladılar. İngiltere devleti mevduat sigortası sağlamaktaydı. Ancak, bu sigortanın miktarı
maksimum 70.000 Sterlin ile sınırlıydı, bu yüzden bazı insanlar hala endişe duyuyorlardı. Northern
Rock şubelerinin önünde kuyruklar oluşmaya başladığında, İngiliz hükümeti Northern Rock'ın olası
iflasının diğer bankaları riske atacağından endişe duydu ve tüm mevduatlarını garanti altına aldı.

ÖNEMLİ BİLGİLER

 Belirli bir sonucun olasılığı, sonucun gerçekleşme olasılığının yüzdesidir.


 Beklenen değer, her sonucun olasılığını o sonucun değeriyle çarparak ve ardından
bu sayıları tüm sonuçlar için toplayarak hesaplanır.
 Riskten kaçınma, aynı beklenen değere sahip bir risk yerine kesin bir şeyi tercih
etmek anlamına gelir.
 Hayatımızda birçok risk türüyle karşı karşıyayız ve bu risklerle başa çıkmanın bir
yolu olarak sıklıkla sigorta satın alabiliriz.
 Sigorta şirketleri, bireylerin bireysel risklerini çeşitlendirmeleri için imkân sağlar.

ÖĞRENDİKLERİNİZİ TEST EDİN

1. Bir zarınız olduğunu hayal edin: Her bir sayının gelme olasılığı ⅙'dir. Zarı her atışınızın
sonucu, bir önceki atıştan bağımsızdır. Zarı 10 kez attığınızı ve her seferinde 5 attığınızı varsayalım.
Zarın bir sonraki atışında 5 gelme olasılığı nedir? Cevabınızı, normalde 0.300 vuruş yapan bir
beyzbol vurucusunun son 20 vuruşunda hiç vuruş yapamadığında "vadesi doldu" diyen spor
spikerlerinin ortak analiziyle ilişkilendirin.

2. Karşılaştığınız ve tam olarak sigorta kapsamına girmeyen bazı riskleri listeleyin.

113
5.4 Riski Kucaklamak
NELER ÖĞRENECEĞİZ?

1. İnsanlar neden bazen risklerden kaçınmak yerine risk alırlar?

2. Telafi edici ücret farklılıkları nelerdir?

Sigorta, hayatımızdan bazı riskleri kısmen veya tamamen ortadan kaldırmamızı sağlar.
Kabul ettiğimiz ve hatta kucakladığımız başka riskler de var. Bazı durumlarda, onlar için bir şekilde
tazminat alacağımız için risk almaya hazırızdır. Buna ilişkin iki örneğe bakalım: iş seçimi ve borsaya
yatırım. Diğer durumlarda, örneğin kumar oynadığımız, piyango bileti aldığımız veya ekstrem
sporlarla uğraştığımız zaman aktif olarak risk ararız.

İş Seçimi

Bir işten diğerine geçmenin maliyetli olabileceği gerçeğini göz önünde bulundurarak, net
bugünkü değere dayalı olarak meslek seçiminizin nasıl olması gerektiğini zaten tartışmıştık. Meslek
seçiminiz, risk ve belirsizlik hakkında ne hissettiğinizi de yansıtır. Birçok boyutta farklılık gösteren
sayısız iş türü vardır. Bir iş seçerken, ücretlere veya maaşlara, tatil imkânlarına, sağlık sigortasına
ve diğer avantajlara özellikle dikkat ederiz (!!!). Ayrıca işin riskliliğini de/çalışma şartlarını da
dikkate alırız.

En ciddi risk elbette ölüm riskidir. Her ülkede işçi ölümleri yaşanmaktadır. Ölüm riski tek iş
riski değildir. İşler ayrıca yaralanma riskleri açısından da farklılık gösterir. Bazı durumlarda, bu
yaralanmaların kişinin yaşam kalitesi üzerinde ciddi bir etkisi olabilir; bazı durumlarda da, kişinin
gelecekte çalışmasını engelleyebilirler. Profesyonel sporcular ve diğer sanatçılar, kariyerlerini
sonlandırabilecek yaralanma riskiyle karşı karşıyadırlar. Bu kişiler bazen bu risklerin bazılarını
hafifletmek için sigorta yaptırırlar.

Daha riskli işler genellikle daha fazla ödeme yapar. Çalışanları daha fazla riske maruz
bırakan bir firma, onların bu riskini tazmin etmelidir. Telafi edici ücret farkı, farklı işlerde çalışan
aynı donanıma sahip (eğitim, beceri, deneyim vb.) işçiler tarafından alınan ücretlerdeki farktır.
Hoş olmayan veya tehlikeli işler için, işçilere işlerinin olumsuz yönlerini telafi etmek için genellikle
daha yüksek ücretler ödenecektir.

Çalışanlar risklerle yüzleşmekten hoşlanmadıkları ölçüde, daha riskli görülen işler ortalama
olarak daha fazla ödeme yapma eğilimindedir. Örneğin, yakın tarihli bir araştırma, AIDS virüsüne

114
(HIV) maruz kalma olasılığı daha yüksek olan hemşirelerin, maruz kalma olasılığı daha düşük olan
karşılaştırılabilir hemşirelerden daha yüksek ücret aldığını tespit etmiştir.

Varlık Portföyü Seçimi

Gençlerin varlık portföyleri genellikle çok basittir: Türkiye şartlarında, tipik bir üniversite
öğrencisinin yalnızca bir gelir kaynağı vardır, onu da tahmin etmek zor olmasa gerek. Ancak
yaşlandıkça, genellikle daha geniş bir portföy edinirsiniz. Hisse senedi ve tahvil gibi varlıkları
doğrudan satın almasanız bile, bireysel emeklilik yaptırdığınızda dolaylı olarak bunlara sahip
olabilirsiniz. Hisse senetlerinin (ve diğer varlıkların) getirisi belirsiz olduğundan, bu varlıklara sahip
olmak, almayı seçtiğiniz başka bir risk türüdür.

Bir hisse senedine sahip olmak bir nevi piyango bileti almak gibidir. Bir şirketin hisse
senedini satın almak için biraz para ödersiniz. Karşılığında size bir miktar temettü/kâr payı
ödenebilir; gelecekte bir zamanda, dilerseniz hisse senedini satabilirsiniz. Ancak hisseyi satın
aldığınızda gelecekte alacağınız ödemeleri ve hisse senedinin gelecekteki fiyatını bilemezsiniz. Yani
bir hisse senedi satın alarak risk alırsınız. Aldığınız riskin doğru olup olmadığı, hisse senedinin
fiyatına, gelecekte temettü ödeme şansına ve gelecekteki fiyatına bağlıdır. Bir portföydeki
varlıkların nasıl dağıtılacağını seçmek bir nevi risk almaktır.

Bu tür bir riskten tamamen kaçınamayız. Paranızı yastığınızın altına ya da evdeki kasaya
(prinç kavonozuna vd.) koymanın bu riskten kurtulmanın bir yolu olacağını düşünüyor olabilirsiniz,
ama durum öyle hiç de bu kadar basit değil. Sonuçta o paranın mal ve hizmet olarak ne satın
alabileceğini umursuyorsunuz. Yastık altında tutulan paranın gerçek değeri, bugün sizin
bilmediğiniz mal ve hizmetlerin gelecekteki fiyatlarına bağlıdır. Nakit tutmanın faydası, bilinmeyen
(gelecekteki) enflasyon oranına bağlıdır.

Piyango Bileti Almak

Bazı insanlar, bazı zamanlarda riskli faaliyetlerde bulunma konusunda gönüllü ve


heveslidir. Bu tür insanlar, tehlikenin cazibenin bir parçası gibi göründüğü ekstrem sporlarla
uğraşırlar. İnsanlar kumar için Las Vegas'a veya Monaco'ya giderler. Birçok ülkede vatandaşlar,
hükümetleri tarafından satılan çok çeşitli piyango biletlerini satın alabilirler. Bu bir risk şeklidir: bir
bilet alırsınız ve şansınız yaver giderse, (bazen büyük) bir ödül alırsınız. Şansınız (!!) yoksa paranız
boşa gitmiş demektir.

Piyangoların ve diğer kumar türlerinin varlığı bir bilmece gibi görünüyor. İnsanlar riskten
kaçınıyorsa, riskten kurtulmak istemeleri gerekir. Piyango bileti satın almak ise bunun tam tersi
anlama gelir: Belirsiz bir sonuç için kesin bir şeyden (bilet fiyatından) vazgeçersiniz. Riskten

115
kaçınmanın bir yolu olan sigorta satın almanın aksine, bir piyango bileti satın almak bir risk
talebidir. Neden bu kadar çok insan piyango bileti alıyor? Devletler neden piyango (milli piyango)
oynatıyor/satıyor?

Piyango biletlerinin, biletin maliyetini aşan bir beklenen değeri var mı? Fark yeterince
büyükse, riskten kaçınan bir kişi bile bir bilet almak isteyebilir. Çok basit bir piyango düşünün.
Diyelim ki sabit bir ödül var ve ödülü kazanma olasılığınız var. O zaman beklenen kazancınız, ödülü
kazanma olasılığınız çarpı ödülün ekonomik değeridir:

beklenen kazanç = kazanma olasılığı × ödülün değeri.

Bu denklemi kullanarak, bir piyango biletinin fiyatının yüksek mi yoksa düşük mü olduğunu
belirleyebilirsiniz. Biletin fiyatı, biletin satın alınmasından beklenen kazancı aşarsa, bilet almak iyi
bir fikir değildir. Ancak, beklenen kazanca göre fiyat düşükse, riski kabul edip bileti satın almak
isteyebilirsiniz.

Bir örneğe göz atalım. ABD milli piyangosuna Powerball denir. 18 Şubat 2006'da ödül 365
milyon dolar değerindeydi. Büyük ikramiyeyi alma şansı 988,172,368'de 1'di. Biletin beklenen
değeri, ödülün değeri çarpı kazanma olasılı olduğundan: 365 milyon dolar × 1/988,172,368 = 0,37
dolar—biletin fiyatından çok daha az. Büyük ödüle rağmen, bir biletin fiyatı beklenen değerini çok
aştı.

Olaya bir de bu biletleri satan devlet açısında bakalım: Örneğin Türkiye’deki Milli Piyango
faaliyelerinden elde edilen kazançların bir kısmı Savunma Sanayii Destekleme Fonu, Tanıtma Fonu,
Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulu, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu ile Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna ödenmek üzere Maliye Bakanlığı'na aktarılır (2019 yılı için bu rakam

1.438.357.351 TL’dir). Devlet piyango biletlerinden para kazanacaksa, biletleri alanların ortalama
olarak para kaybetmesi gerekir.

Aslında, bu tartışmadan da anlaşılacağı gibi, bir piyango biletinin beklenen değeri, biletin
maliyetinden daha düşüktür - genellikle önemli ölçüde daha düşüktür. O halde insanlar neden
piyango bileti alıyor? Bir olasılık, risk almaktan zevk almalarıdır. Bu, en azından bu tür kumarlarla
ilgili olarak, riskten kaçınan değil, riski seven oldukları anlamına gelir. Bir piyango biletinin sağladığı
şey, diğer şeylerin yanı sıra, hayal kurma iznidir. Başka bir olasılık, bireylerin büyük ikramiyeyi
kazanma şanslarını yüksek görmeleridir (Bileti Nimet Abla’dan aldım, bu sene bana çıkacak ).

TEMEL KAZANIMLAR / KOY SEPETE

 İnsanların risk almasının bir nedeni kumar oynamayı sevmeleridir.

116
 Bazı işler diğerlerinden daha risklidir ve bu işleri yapan insanlara, karşı karşıya
kaldıkları riskleri tazmin etmek için, daha fazla ödeme yapılır.

ÖĞRENDİKLERİNİZİ TEST EDİN

1. Bir şirkette işe girdiğinizi varsayalım. Çalışabileceğiniz iki yer var. Biri, banliyölerde
yaşayacağınız ve işe banliyö treni ile gidip geleceğiniz bir semt. Diğeri ise Kuzey Denizi'nde (İskoçya
ile Norveç arasında) bir petrol platformunda ve burada zamanınızın çoğunu bu platformda
geçireceksiniz. Her iki yerde de aynı İşi yapacaksanız, hangisine daha fazla ödeme yapılmasını
beklersiniz? Sebebini açıklayınız.

5.5 BÖLÜM SONU MALZEMELER


Sonuç olarak;

Birçok karar, şimdi ve gelecek arasında bir takas içerir. Ne zaman zamanımızı veya
paramızı yatırsak, gelecekte bir şeyler elde etmek için bugün bir şeylerden vazgeçmiş oluyoruz.
Yani gelirimizin bir kısmını biriktirerek, gelecekteki tüketim için şimdiki tüketimimizden
vazgeçiyoruz. Üniversiteye gittiğimizde, gelecekte daha fazla tüketebilmek (yüksek gelir yoluyla)
için bugün gelir ve boş zamandan vazgeçiyoruz.

Yaptığınız bu takaslar hakkında daha detaylı düşündüğünüzde, bu kararların çoğunun


büyük belirsizlikler karşısında alındığı gerçeğini daha iyi idrak edersiniz. Tasarruf ettiğimizde,
birikimimizin getirisinden emin değiliz. Okula gittiğimizde, gelecekte bir iş garantimiz yok ya da
belirli bir maaş garantimiz yok. Bu belirsizliklerin doğası ve bunlarla nasıl başa çıkılacağı hakkında
bazı bilgiler sağladık. İndirimli bugünkü değer ve beklenen değer, yaşamınız boyunca daha iyi
kararlar almanıza yardımcı olacağından, ustalaşmaya değer tekniklerdir.

ALIŞTIRMALAR

1. Faiz oranındaki bir artışın gelirin net bugünkü değerini neden azalttığını açıklayın.

2. İnsanların eğitim kredilerini geri ödemeleri için ne gibi teşvikler vardır?

3. Diyelim ki nominal faiz oranı yüzde 20, ilk yıldaki fiyat seviyesi 50 ve ikinci yıldaki fiyat
seviyesi 60. Reel faiz oranı nedir? Bu örneği reel faiz oranı 0 olacak şekilde nasıl değiştirirsiniz?

117
4. Nominal faiz oranı reel faiz oranından daha düşük olabilir mi? Reel faiz oranı negatif ise,
5 inci bölümün 5.1 "Tüketim ve Tasarruf" başlığında tartışılan iki dönemli bütçe doğrusunun eğimi
ne olur?

5. Haneler bazen aynı anda hem borç alır hem de borç verir mi? Bu neden olabilir?
Borçlanırken ödedikleri faiz oranı, örneğin banka mevduatı şeklinde aldıkları faiz oranından
genellikle daha yüksek mi yoksa daha düşük mü olur?

6. Gelirdeki değişikliklerin kredi arzını nasıl etkilediğini tanımlarken, gelir artışının bu yıl
olduğunu varsaydık. Bunun yerine, ekonomideki herkes bunun bugün olacağını bilmesine rağmen,
gelir artışının gelecek yıl olacağını varsayalım. Gelecekteki bir gelir artışı haberi, mevcut kredi arzı
eğrisini nasıl etkiler?

7. Devlet vergileri değiştirdiğinde bunun kalıcı mı yoksa geçici mi olduğunu biliyor


musunuz?

8. (İleri Düzey) İşçiler tarafından alınan reel ücretlerin değişmesinin bir yolu, gelir
vergilerindeki bir değişikliktir. Bu bölümdeki bilgiler göz önüne alındığında, geçici vergi
değişikliklerinin işgücü arzı üzerinde kalıcı bir vergi değişikliğinden daha büyük mü yoksa daha
küçük mü etkisi olur? Ya vergi değişikliği, vergi oranındaki değişiklik yoluyla değil de, hane
halklarına sabit bir ödeme yoluyla yapılıyorsa? Bu politika emek arzını nasıl etkiler?

9. Tablo 5.2'ye tekrar bakın. Tablodaki gelir girişlerini, faiz oranı yüzde 5 olacak şekilde,
sigorta satış elemanının avukattan daha yüksek bir net bugünkü değere sahip olması için nasıl
düzenlersiniz?

10. Tablo 5.2'ye tekrar bakın. Faiz oranındaki artışın neden avukat olmayı daha az çekici
hale getirdiğini açıklayın.

11. Net bugünkü gelir değerlerinin yanı sıra, meslek seçiminde başka hangi faktörler
önemlidir? Bunları, net bugünkü gelir değerindeki farklarla nasıl dengelersiniz?

12. Meslek seçmenin riskleri nelerdir? Bu riskler, işinizde öğrendiğiniz becerilerin başka
işlerde kullanılıp kullanılamayacağına nasıl bağlıdır?

13. Tablo 5.5.’teki, işten elde ettiğiniz gelirin net bugünkü değerinin hesaplamasını yapınız.
Üniversiteye gitmek ve hemen işe başlamanın karşılaştırmasını yüzde 20'lik bir faiz oranı
üzerinden yeniden yapın.

14. (İleri Düzey) Tablo 5.2'ye tekrar bakın. Bir avukatın gelirinin 2. yıldan sonra her yıl
yüzde 20 arttığını ve sigorta satış elemanının gelirinin her yıl 10.000 lira arttığını varsayalım. Tablo
5.2'yi 5 yıla kadar genişletin. Hangisi daha iyi bir meslek seçimi olacaktır?

118
15. Bir madeni parayı 10 kez atarak Tablo 5.8’in benzeri kendi tablonuzu oluşturun. Her
tura geldiğinde 1.000 lira kazandığınızı ve her yazı geldiğinde 1.000 lira kaybettiğinizi hayal edin.
Parayı 10 kez attıktan sonra ne kadar kazandığınızı (veya kaybettiğinizi) hesaplayın. Şimdi aynı
deneyi 20 kez yapın. Ama parayı her 10 atıştan sonra ne kadar kazandığınızı (veya kaybettiğinizi)
kaydedin (toplamda 20 atış yapacaksınız). Bu 20 atışın ortalaması nedir? Her yazı-tura deneyinde
kazanacağınız paranın beklenen değeri nedir?

16. Bilgisayar gibi birçok ürün, uzatılmış garanti seçeneğiyle birlikte satılır. Bir yıl garantili
bir bilgisayar satın aldığınızı varsayalım. Bundan sonra, 50 lira karşılığında bir yıl daha uzatılmış
garanti satın alma seçeneğiniz olsun. Garanti kapsamında arıza durumunda bilgisayarınız tamir
edilecek veya değiştirilecektir. Bilgisayarı tamir etmenin veya değiştirmenin üreticiye ortalama
maliyetinin 1.000 lira olduğunu varsayalım. Üreticinin bu garantiden para kazanmadığı durumda,
bilgisayarın onarılması gerekeceği olasılık nedir?

17. “Sigorta şirketinin çok sayıda poliçesi olduğu sürece, ortalama olarak, sigorta
tazminat talebi sayısı her yıl neredeyse sabit olacaktır.s.107” dedik. Neden “çok sayıda poliçe
olması” ile ilgili bir ifadeye yer verdik?

18. İş riskini çeşitlendirmek neden zor? Bir aile içinde çeşitlendirme yapmak mümkün mü?

19. Türkiye’de İşsizlik sigortası uygulamasına ilişkin bilgiler edinin.

Ekonomi Dedektifi

1. Yeni bir cep telefonu satın aldığınızda satın alabileceğiniz sigorta poliçesini/garanti
belgesini inceleyin. Bu sigorta sizi tam olarak neye karşı koruyor? Sigortanın fiyatı ve kapsamı
dikkate alındığında, sigorta kapsamında yeni bir telefon talebinde bulunma olasılığınız nedir? Size
bir para ödenecekse miktarda bir kesinti var mı? Varsa bunun sebebi nedir?

2. Yaşadığınız yerin sigorta poliçesine (varsa) bakın. Kesinti oranı/miktarı nedir? Yaşadığınız
yerde yangın riskini azaltmak için nasıl önlem alacağınızı listeleyin.

3. Bir araba kiraladığınızda sigorta yapılır. İnterneti kullanarak veya yerel sigorta
acentelerini arayarak, araba kiraladığınızda yapılan sigorta türlerini öğrenin. Bunun günlük
maliyeti nedir? Bu sigortalar sizi tam olarak hangi risklere karşı koruyor? Sigortanın fiyatı ve
kapsamı dikkate alındığında, bir kaza geçirmeniz ve sigorta kapsamında hak talebinde
bulunmanızın zımni olasılığı nedir? Bu olasılık size makul görünüyor mu?

4. Şehrinizde 500.000 liralık bir evi sigorta ettirmenin maliyeti nedir? 1.000.000.000 liralık
bir evi sigorta ettirmenin maliyeti nedir? Sigorta maliyetlerindeki farklılıkları açıklayınız.

119
5. Türkiye’de bir şehir seçin. Diyelim ki orada çalışıyorsunuz ve yönetici olarak 20.000 lira
kazanıyorsunuz. Bir gün firma artık size ihtiyacı olmadığını söyledi. İşsizlik sigortasına hak kazanır
mısınız? İşsizlik sigortasından ne kadar para alırsınız? Bu ödemeler ne kadar sürecek? Genel olarak
işsizlik sigortası hakkında bilgi edinin.

6. Bir bankaya gidin ve mevduat sigortası olup olmadığını ve bununla ilgili detayları sorun.

7. Türkiye'deki ve başka bir ülkedeki mevduat sigortası hakkında internneten araştırma


yapın ve karşılaştırın?

8. Türkiye’de devlet destekli piyango uygulaması var mı? Varsa, toplanan paralar nasıl
kullanılıyor/paylaştırılıyor?

9. 2008 mali krizinde, Türkiye'de mevduat sigortası sağlandı mı? Başka ülkelerde durum
nedir?

Elektronik Tablo Alıştırmaları

1. Herhangi bir gelir akışı ve faiz oranı kombinasyonu için Tablo 5.8’deki gibi "Yazı Tura
Atma Deneyi"nin bir versiyonunu oluşturmak için bir elektronik tablo programı yazın.

2. (İleri Düzey) Bir yazı tura atışını simüle etmek için bir elektronik tablo programı
oluşturun. 5 atış için her atış başına T testi yapın. Her deney için sonucun ortalamasını hesaplayın.
Bitirdiğinizde, T değerini bulmuş olacaksınız. T değerlerinin dağılımı neye benziyor? Bu dağılımın
anlamı nedir? T değeri çok büyüdüğünde ne olur?

120
6. BÖLÜM

eBay ve craigslist
İnternetten Alışveriş

eBay, İnternet'teki en ünlü sitelerden biridir. 1995'te kuruldu ve şu anda çok büyük bir
şirkettir. İnternetin dünyayı değiştirmesinin birçok yolundan biri, 20 yıl önce insanlar için tamamen
mevcut olmayan eBay gibi alım ve satım yöntemlerinin artık mevcut olmasıdır.

MÖ ikinci ve üçüncü yüzyıllarda veya civarında, Yunanistan'daki Delos adası, hem mal hem
de köle ticaretinin önemli bir merkeziydi. Faaliyetlerin en yoğun olduğu yıllarda, beş
kilometrekarelik bir ada olan Delos, yaklaşık 25.000 kişilik bir nüfusa sahipti. Bu, Delos'un İstanbul,
Londra, Chicago, Rio de Janeiro veya Vancouver gibi günümüz şehirleri kadar yoğun nüfuslu
olduğu anlamına gelir. Bugün ziyaretçiler, Delos harabelerini ziyaret ettiklerinde farklı şeyler
görüyorlar. Bazıları tozlu parçalanmış kaya parçaları görür; diğerleri büyük bir kültürün kalıntılarını
görür. Bir ekonomist bir ticaret merkezinin kalıntılarını görür.

Delos ve eBay arasında neredeyse iki bin beş yüz yıllık bir zaman farkı olsa da her ikisi de
temel bir insan faaliyeti üzerine kuruludur: mal ve hizmet ticareti. Ticaretin ne kadar temel bir
faaliye olduğu anlamak için Aşağıdaki ifadelere göz atalım.

 Çocuklar ticareti erken yaşta öğrenirler. Birinci sınıf öğrencileri daha paranın
anlamını öğrenmeden Pokémon kartlarıyla aslnda bir nevi ticaret yapıyorlar.
 II. Dünya Savaşı sırasındaki savaş esiri kamplarında, mahkûmlar ara sıra Kızıl
Haç'tan çikolata, sigara, reçel, jilet, kâğıt vb. gibi öğeler içeren paketler alırlardı. Bu eşyalar
mahkûmlar arasında ticarete konu olurdu. Hatta bazı durumlarda sigara para yerine kullanıldı.
 İnsanların aşırı tehlike ve yoksunluk koşullarında açlık içinde yaşadığı Nazi toplama
kamplarında mahkûmlar birbirleriyle ticaret yaptı. Ekmek kırıntıları, iç çamaşırları, kaşıklar, temel
ilaçlar ve hatta terzilik hizmetleri ticareti yaptılar.

Ticaret, çoğumuzun bugün yaşadığı şehirlerin ortaya çıkmasını sağlayan bir rol oynamıştır.

 İngiltere'de Market Harborough kasabası; Almanya'da Markt Isen; İsveç'te,


Lidköping. Market, Markt ve köping pazar anlamına gelir. Bu kasabalar ve onlar gibi daha
birçokları, ortaçağdan kalmadır ve adlarından da anlaşılacağı gibi, varlıklarını orada kurulan
pazarlara borçludur.

121
 Dünyanın büyük şehirlerinin çoğu, büyük ölçüde malların ithal ve ihraç edildiği
limanlar olarak gelişmiştir. Londra, New Orleans, Hong Kong, Cape Town, Singapur, Amsterdam ve
Montreal bunlardan sadece birkaçıdır.

Ekonominin büyük bölümü birbirimizle nasıl etkileşime girdiğimizle ilgilidir. Ekonomik


dünyada yalnız değiliz. Firmalardan, perakendecilerden ve birbirimizden mal ve hizmet satın alırız.
Aynı şekilde mal ve hizmet satarız, özellikle de emeğimizi. Bu bölümde, farklı türde ekonomik
etkileşimleri araştırıcağız ve ekonominin en temel iki sorusuna yanıt vereceğiz:

1. Nasıl ticaret yaparız?

2. Neden ticaret yaparız?

Yol haritası

Bölüm, bu iki soruya cevap arayan iki kısımdan oluşluyor. Bireylerin mal ve hizmet
alışverişinde bulunma yolları üzerinde değerlendirmeler yaparak başlayacağız işe.

Günümüz ekonomilerinde genellikle üreticisinden bir mal almazsınız. Genelde üretici


malı bir perakende mağazasına satar ve bu mağaza ürünü size satar. Ya da mal önce bir
toptancıya satılır, o da daha sonra bir perakendeciye satar, perakendeci de size satar. Mallar, siz
onları satın almadan önce birçok kez alınıp satılır. Ancak bu ksıımda henüz ekonomide
perakendeciliğin ayrıntılarına girmeyeceğiz. Bunun yerine bireyler arasında doğrudan yapılan
ticarete odaklanacağız. Bunun için de eBay ve craigslist'te gerçekleştirebileceğiniz işlemlere bir
göz atacağız.

Spesifik olarak, potansiyel alıcıların ve satıcıların nasıl eşleştirildiğini anlamak istiyoruz.


Ayrıca, bu piyasalarda fiyatları neyin belirlediğini anlamaya çalışacağız. Genel olarak
konuşursak, fiyatlar aşağıdaki şekillerde belirlenebilir.

 Bazı fiyatlar pazarlık ve anlaşma sonucu oluşur. Bir araba veya ev satın
alacaksanız, satıcıyla, nihai bir fiyat üzerinde anlaşmaya varılmadan önce genellikle birkaç tur
teklif ve karşı teklifin olacağı bir pazarlık yaparsınız.
 eBay'de satılan bazı ürünlerin fiyatları ise (sanat eserleri ve antikalar gibi) açık
artırma ile belirlenir.
 Bazı fiyatlar da satıcı tarafından belirlenir: bu fiyat satıcının mal veya hizmetin
bir birimini satmaya istekli olduğu bir seviyeyi gösterir. Bu bile, “al ya da vazgeç teklifi” adı
verilen çok basit bir pazarlık türüdür. Satıcı bir fiyat verir ve olası alıcıların basit bir seçimi vardır:
ya o fiyattan satın alırlar ya da almazlar.

Al ya da alma teklifleri, perakende pazarlarında en yaygın fiyat belirleme biçimidir.

122
Süpermarketteki fiyatlar, süpermarketin size ve diğer alışveriş yapanlara yaptığı binlerce al ya
da alma teklifi olarak düşünülebilir. Al ya da alma teklifleri bireyler ekndi aralarında ticaret
yaparken de ortaya çıkabilir. Sosyal medya üzerinden yapılan yatışlarda veya craigslist gibi
internet sitelerindeki sınıflandırılmış ürün reklamları, genellikle al ya da alma tekliflerini içerir.

Bireylerin birbirleriyle nasıl ticaret yaptığını anladığımızda, daha da temel bir soruya
dönüyoruz: neden ticaret yapıyoruz? Pokémon kartlarını değiştiren birinci sınıf öğrencilerinden,
eBay'den bir kamera satın almaktan, bir sanat eserininin satışa sunulduğu bir müzayededen
veya iki bin yıldan fazla bir süre önce Akdeniz adalarındaki tüccarlardan söz ediyor olsak da,
ticaretin tek bir nedeni var: Bende senin istediğin bir şey var ve sende de benim istediğim bir
şey var. (Birçok durumda, bu “şeylerden” biri paradır. Bu arada insanların paranın kendisini
değil, mal ve hizmet satın almak için para istediklerini unutmayın.)

Bu yüzden, sahip olduklarımız ve istediklerimiz arasındaki farklılıkların ticaret için nasıl


bir motivasyon sağladığını ve bu ticaretin ekonomide nasıl değer yarattığını açıklıyoruz. Sonra
daha derine iniyoruz. Modern bir ekonomide ticaret hayatın önemli bir parçasıdır. Çok sayıda
mal ve hizmet tüketiyoruz, ancak çok azının üretiminde rol oynuyoruz. Başka bir deyişle,
modern ekonomiler büyük bir uzmanlaşma üzerine kuruludur. Ticaretten elde edilen
kazanımların tam kalbinde uzmanlaşmanın nasıl yattığını dikkatle araştırıyoruz.

6.1 craigslist/sahibinden.com ve Ticaretten Elde Edilen Kazançlar

Neler Öğreneceğiz?

1. Ticaretten elde edilen kazançlar nelerdir?

2. Al ya da alma/bırak tekliflerinin olduğu bir piyasa nasıl çalışır?

3. Ticaretten elde edilen kazançlar alıcılar ve satıcılar arasında nasıl bölünür?

4. Ekonomik verimlilik nedir?

Neden ve nasıl ticaret yaptığımıza dair araştırmamıza başlamak için, mübadele/değişim


temalı bir İnternet sitesi olan craigslist'i (http://www.craigslist.org) inceleyelim. Craigslist sitesi,
ilanlarının çevrimiçi olması dışında, bir gazetedeki kategorize edilmiş reklamlara çok benzer. Bu
site şehirler ve ülkeler bazında değişiklik arzettiiğinden yerel olarak nitelenir. Amerika Birleşik

123
Devletleri başta olmak üzere -bu kitabın yazıldığı sırada - dünya çapında 14 şehir ve 54 ülke için
craigslist sitesi mevcuttu. Craigslist web sitesini ziyaret ederseniz, listelenen birçok mal ve hizmet
türü olduğunu göreceksiniz. Şimdilik, bir malın satın alınmasına odaklanıyoruz. Daha sonra, bir
hizmetin satın alınmasını ve hatta değişimini ele alacağız.

Craigslist'te fiyatlandırma genellikle al ya da alma şeklindedir. Satıcı bir fiyat gönderir ve


ardından alıcılar ve satıcılar e-posta aracılığıyla iletişim kurar. Bununla birlikte, alıcı her zaman bu
al ya da alma senaryosunu bir karşı teklifte bulunarak karşılıklı bir pazarlığa dönüştürebilir. Fiyatta
anlaştıktan sonra alıcı ve satıcı işlemi tamamlamanın bir yolunu bulmalıdır - malı teslim etmek ve
ödeme yapmak.

Ticari Bir Muameleden Elde Edilen Kazançlar

Bir araba satın almak istediğinizi varsayalım. sahibinden.com sitesine girin ve araba
ilanlarını araştırın. Bu ilanlarda/tekliflerde ürün hakkında, fotoğraf ve fiyat dâhil olmak üzere
birçok bilgi bulunur. Belirli bir araba hakkında bilgi almak isterseniz satıcıyla iletişime geçebilirsiniz.
Arabayı çok beğendiyseniz ve fiyatı makul bulduysanız satıcının teklifini hemen kabul edebilirsiniz.
Pazarlık etmek istiyorsanız, bunu da yapabilirsiniz. Bu tür bir değiş tokuşun özüne ulaşmak için,
önce tek bir satıcı ve tek bir alıcının olduğu basit bir durumu ele alalım.

Ekonomistler bireylerin kendi çıkarları doğrultusunda kararlar aldıklarını kabul ederler.


Satıcı belirli bir fiyattan bir malı satmaya istekliyse ve alıcı da bu fiyattan satın almaya istekliyse,
varsayımımız, bu değişimin her ikisini de memnun edeceğidir/daha iyi duruma getireceğidir. Bu
son derecede basit fikir, ekonominin kalbidir: “gönüllü ticaret, her iki tarafı da daha iyi duruma
getirir”. Burada gönüllü kelimesi önemlidir. Zira her iki tarafın da bu ticarete özgürce girdiğini
varsayıyoruz. İki taraf kendi özgür iradeleriyle bir anlaşma yapıyorsa ve kendi çıkarları
doğrultusunda kararlar alabcak şekilde rasyonel davranıyorlarsa, yaptıkları ticaret her ikisini de
daha iyi duruma getirecektir.

Bir arabaya olan talep, birim talep eğrisine bir örnektir, çünkü bu durumda ne kadar satın
almanız gerektiğinden çok satın alıp almamaya karar veriyorsunuz. Alıcının, mal için ödemeye razı
olacağı en yüksek değeri temsil eden bir fiyatlamasi vardır. Örneğin, sahibinden.com’da ikinci el
bir araba gördüğünüzü ve bu arabaya 300.000 lira ödemeye razısınız. Bu, 300.000 lira değerindeki
diğer mal ve hizmetlerden feragat edip aracı aldığınızda veya araca sahip olmadığınızda eşit
derecede mutlu olacağınız anlamına gelir. Şekil 6.3 "Alıcının Fiyatlamasi", bu durumda talep
eğrinizin nasıl göründüğünü gösterir. Ya hiç ürün almayacaksınız ya da bir birim satın alacaksınız.
Fiyat, fiyatlamanizin/fiyatlamanızın üzerindeyse malı almazsınız, fiyat fiyatlamanizin altındaysa da
arabayı satın alırsınız.

124
Şekil 6.3 Alıcının Fiyatlamasi

Alıcı karar kuralına uyar: "Fiyat fiyatlamaden düşükse satın alın."

Fiyatlamaniz 300.000 lira olduğunda, elbette çok daha az ödemeyi tercih edersiniz. Araba
299.000 liraya satılıksa, o zaman arabayı satın almak almamaktan daha iyidir. Böyle olduğunda
fazla bir şey elde edemezsiniz. Yalnızca 1000 liralık (daha doğrusu, 1000 lira değerinde mal ve
hizmet) daha mutlu olursunuz. Araba 240.000 liraya satılıksa, 60.000 liralık mal ve hizmete
eşdeğer bir miktarda daha mutlu olursunuz. Öte yandan, araba 301.000 liraya satılyor olsa, bu
fiyata satın almak istemezdiniz. Zira arabayı bu fiyattan satın almak sizi biraz daha az mutlu eder.

Satıcının da arabası için belirlediği/satmak istediği fiyat vardır. Satıcı arabasını herhangi bir
fiyata satmak istemez. Örneğin, aracının değerini 200.000 lira olarak belirlediyse, arabayı elinde
tutmaktan veya arabayı satıp fazladan 200.000 lira değerinde mal ve hizmete sahip olmaktan eşit
derecede mutludur. Arabayı 200.000 liradan fazlaya satabilirse, daha da mutlu olacaktır. Aracını
200.000 liranın altına satmak istemeyecektir. Çünkü o zaman eskisinden daha az mutlu olur.
Alıcının satın alma isteğine benzer bir şekilde satıcının satma isteğini gösterebiliriz. Şekil 6.4
"Satıcının Fiyatlamasi", arabayı 200.000 liranın altında bir fiyata satmayacağını, ancak fiyat
200.000 liranını üzerine çıktığında satacağını göstermektedir.

Birim talebe benzeterek buna birim arz eğrisi diyoruz. Bu eğri bize satıcının aracını satmak
istediği fiyatı gösterir. Fiyatlamasinin altında, aracını piyasaya arz etmek istemeyecektir.
Fiyatlamasinin üzerinde, aracını satmaya isteklidir. Alıcının fiyatlamasi, alıcının ödemeye razı
olduğu maksimum fiyatı gösterirken, satıcının fiyatlamasi, satıcının satmaya razı olacağı minimum
fiaytı gösterir.

125
Şekil 6.4 Satıcının Fiyatlamasi

Satıcı karar kuralına uyar: "Fiyat fiyatlamaden yüksekse sat."

Örneğimizde alıcının değeri/fiyatı, satıcının değerinden daha büyüktür. Bu, hem alıcıyı
hem de satıcıyı mutlu etmenin mümkün olduğu anlamına gelir. Bir malı, ona daha az değer veren
birinden, ona daha çok değer veren birine devretmek, ekonomide değer yaratan bir eylemdir.
Sonuç olarak ticaretin kazanç doğurduğunu ifade ediyoruz.

Örneğimizde toplam fazla9 100.000 liradır. Bu, arabanın, ona daha az değer veren bir
satıcıdan daha çok değer veren bir alıcıya transfer edilmesinin ekonomide yarattığı değerdir. Şekil
6.5 "Alıcı ve Satıcı Fiyatlamaleri" bunu birim talep eğrisi ile birim arz eğrisini birleştirerek grafiksel
olarak göstermektedir.

Şekil 6.5 Alıcı ve Satıcı Değerlemeleri/Fiyatlamaları

9
Toplam fazla, ticaretten elde edilen kazançların bir ölçüsüdür. toplam fazla = alıcının değerlemesi - satıcının
değerlemesi.

126
Bir işlemden elde edilen toplam fazla, alıcının fiyatlamasi ile satıcının fiyatlamasinin farkına eşittir. Grafiksel
olarak, toplam fazlalık bir dikdörtgen olarak gösterilebilir. Dikdörtgenin yüksekliği, fiyatlamalerdeki farktır. Dikdörtgenin
tabanı 1'dir çünkü yalnızca bir birim işlem görmektedir.

Alıcı fiyatın mümkün olduğunca düşük olmasını isterken satıcı fiyatın mümkün olduğunca
yüksek olmasını ister. Örneğin, her ikisi de 2.100$'lık bir fiyatta anlaşırsa, alıcı fazlalığın çoğunu alır
ve satıcı çok fazla almaz. 2.900$'lık bir fiyatta anlaşırlarsa durum tersine döner: Faydanın çoğu
satıcıya gider. Yaratılan değerin dağılımı fiyata bağlıdır. Yine de, her iki durumda da, ticaret
sayesinde ikisi de daha iyi durumda olur ve her iki durumda da toplam fazla aynıdır (Şekil 6.6
"Toplam Fazlanın Dağılımı").10

Şekil 6.6 Toplam Fazlanın Dağılımı

10
Alıcı fazlası, alıcının bir işlemden ne kadar kazandığının bir ölçüsüdür. Satıcı fazlası da satıcının bir işlemden ne kadar
kazandığının bir ölçüsüdür:
alıcı fazlası = alıcının değerlemesi – fiyat
ve
satıcı fazlası = fiyat - satıcının değerlemesi.
Toplam fazla, alıcı fazlasının ve satıcı fazlasının toplamıdır.

127
Fazlalığın alıcı ve satıcı arasındaki dağılımı fiyata bağlıdır. Düşük bir fiyat, alıcının fazlalığın çoğunu
alacağı anlamına gelirken, yüksek bir fiyat, satıcının fazlalığın çoğunu alacağı anlamına gelir. Bununla
birlikte, toplam fazla, fiyat ne olursa olsun aynıdır.

Ekonomik verim

Alıcı, arabayı satıcıdan satın aldığında, toplumun kaynakları yeniden tahsis edilir. TL
alıcıdan satıcıya, araba satıcıdan alıcıya gitmiştir. Ekonomistler, bir toplumda kaynakların nasıl
tahsis edildiğini değerlendirmek için verimlilik adı verilen belirli bir kriter geliştirmişlerdir.

Aslında tersinden bakarak verimliliği anlamak daha kolaydır. Ekonomistler, bazı insanları
daha iyi (yani daha mutlu) yapacak ve başkalarını daha kötü duruma getirmeden bu kaynakları
yeniden tahsis etmenin bir yolu varsa, kaynakların mevcut tahsisinin verimsiz olduğunu söyler.
Örneğin, alıcı ve satıcının arabayı takas etmediği durumu düşünün. Bu durumdaki kaynak tahsisi
verimsizdir. Alıcı arabaya satıcıdan daha fazla değer vermektedir ve bu nedenle arabanın satıcıda
kalması verimsizdir. Bazı insanları daha kötü duruma getirmeden diğerlerini daha iyi duruma
getirecek şekilde kaynakların yeniden düzenlenmesi refahın iyileştirilmesi anlamına gelecektir.

Alıcı ve satıcı ticaret yapmadan önce, kaynakların tahsisi verimsizdir. Bununla birlikte, hem
alıcıyı hem de satıcıyı daha iyi duruma getiren birçok farklı ticaret vardır. Aslında, 200.000 liralık bir
fiyat ile 3000.000 liralık bir fiyat arasındaki herhangi bir ticaret, refahı iyileştirir. Ekonomik
verimlilik için önemli olan tek şey ticaretin gerçekleşmesidir, böylece ticaretten kazanç elde
edilebilir. Fazlalık alıcı ve satıcı arasında nasıl dağıtılırsa dağıtılsın, ticaret gerçekleştiği sürece
sonuç verimlidir.

sahibinden.com’da Fiyat Belirleme

Artık biliyoruz ki, bir mal için alıcının değeri satıcının değerini aştığı sürece, ticaret
potansiyel kazançlar sağlar. Henüz ticaretin gerçekleşmesine imkân veren mekanizmaları
incelemedik ve işlemlerin gerçekleştiği fiyatı neyin belirlediğini açıklamadık. Başlangıç olarak,
pazarlık olasılığını görmezden geliyoruz. O zaman sahibinden.com’da bir eşya satmak için sadece
iki adım var:

1. Bir ürünün satıcısı bir fiyat bildirir (al ya da alma teklifi yapar).

2. Alıcı, teklifi kabul eder veya reddeder.

Alıcı satıcının teklifini kabul ederse takas yapılır. Ama satıcı ne teklifte bulunacak? Cevap,
satıcının, alıcının mala ne kadar ödemeye hazır olduğunu bilmesine bağlıdır. Dikkate alınması
gereken iki durum vardır:

128
1. Satıcı, alıcının fiyatlamasini bilir. Satıcı, fazlasının mümkün olduğu kadar büyük
olmasını ister. Peki alıcının fiyatlamasini biliyorsa, ne yapmalıdır? Bu soruyu cevaplamak için
kendini alıcının yerine koymalıdır. Alıcının fiyatlamasinden daha yüksek bir fiyat belirlerse, alıcı
teklifi reddedecektir. Buna karşılık fiyat alıcının fiyatlamasinden düşük olduğu sürece alıcı teklifi
kabul edecektir. Bunu akılda tutarak, satıcı, neredeyse tüm fazlalığı yakalamak için alıcının
değerinden biraz daha düşük bir fiyat belirleyecektir. Örneğimizde, satıcı arabayı 299.999 liraya
satışa çıkarmalıdır. Satıcı 99.999 lira değerinde fazlalık elde ediyor ve alıcı 1 lira alıyor. (Alıcının
satıcının fiyatlamasini bilmesinin bir önemi var mı? Pür bir ekonomik teori açısından bakıldığında,
cevap “hayır”dır. Alıcı, çok az da olsa, biraz fazla alıyorsa satın almaya istekli olacaktır. Ne de olsa,
bir şey hiç yoktan iyidir. Ancak alıcı, satıcının toplam fazladan çok fazla pay aldığını biliyorsa, bunu
haksız olarak algılayabilir ve ürünü satın almamayı seçebilir. Gerçekte, satıcılar Bu olasılığı önlemek
için genellikle daha düşük bir fiyat belirler ve kendi alabilecekleri fazlanın bir kısmını alıcıya
verirler.)
2. İkinci durumda satıcı, alıcının fiyatlamasini bilmemektedir. Bu durum daha olası ve
aynı zamanda çok daha zor bir durumdur. Satıcı iki farklı endişeyi ortadan kaldırmalıdır. Çok
yüksek bir fiyat seçerse, hiç satış yapamama riski vardır. Ancak fiyat düşük olursa da, satış
durumunda o kadar az fazlalık kazanacaktır. Satıcının doğru fiyatı belirlemesini sağlayan basit bir
kural yoktur. Dışarıdan bakan bir ekonomist, bu durumu ilkinden daha endişe verici bulur çünkü
ticaretten elde edilen kazançların kaçırılması mümkündür. Satıcı, alıcının fiyatlamasinden daha
yüksek bir fiyat teklif virirse, o zaman – al ya da alma teklifi kapsamında – hiçbir ticaret
gerçekleşmez.

Alıcının bilgisi de önemlidir. Alıcının satıcının fiyatlamasini bildiğini varsayalım. O zaman


ticaretten olası kazançlar olduğunu bilir. Bu durumda alıcının satıcının teklifini kabul etmek veya
reddetmek yerine satıcıyla pazarlık yapmaya çalışacağını düşünmek doğaldır. Gerçekten de, alıcı
satıcının fiyatlamasini biliyorsa, o zaman ilk durumun tersini görürüz. Alıcı, satıcının fiyatlamasinin
biraz üzerinde bir fiyat teklif ederse, alıcı tüm fazlalığı yakalayabilmektedir. Bunu Şekil 6.7 "Al ya
da AlmaTeklifinin Sonuçları"nda özetliyoruz.
Uygulamada, satıcının fiyatı alıcıya çok az fazla bırakırsa, alıcının pazarlık yapmaya
çalışması da muhtemeldir. Bu nedenle, sahibinden.com görünüşte al ya da alma tekliflerine
dayansa da, aslında burada çok fazla pazarlık gerçekleşir.

Şekil 6.7 Al ya da alma Teklifinin Sonuçları

129
Satıcı Alıcı satıcının fiyatlamasini biliyor mu?
bir al ya da
bırak teklifi
yapar
Evet Hayır

Satıcının, alıcının Satıcı, alıcının


bir miktar fazlaya sahip değerinin hemen altında
Evet olmasına izin vermesi bir fiyat belirler ve
gerekebilir. Aksi halde alıcı neredeyse tüm fazlalığı
malı almayabilir. alır.
Satıcı
alıcının Fiyatın çok yüksek

fiyatlamasini olma riski vardır. Ancak,


Fiyatın çok yüksek
biliyor mu? alıcı bir karşı teklifte
olma riski vardır ki bu
bulunabilirse, satıcının
Hayır durumda ticaretten elde
fiyatlamasinin hemen
edilen kazançtan mahrum
üzerinde bir fiyat teklif
olunur.
edecek ve neredeyse tüm
fazlalığı alacaktır.

Neler Öğrendik

Satıcının bir mala ilişkin fiyatlamasi, alıcının aynı mala ilişkin fiyatlamasinden daha
düşükse, ticarette kazanç ortaya çıkar.

 Fiyatlamaler bilindiğinde ticaretten elde edilen kazançları elde etmek için


işleyen mekanizma, satıcının bir fiyat belirtmesi ve alıcının malı satın alıp almamaya karar
vermesidir. Yani, satıcı al ya da alma teklifinde bulunur.

 Ticaretten elde edilen kazançların alıcı ve satıcı arasında paylaşılma şekli,


pazarlığın nasıl gerçekleştiğine ve tarafların birbirleri hakkında sahip oldukları bilgilere bağlıdır.

 Bir başkasının durumunu daha da kötüleştirmeden birinin durumunu


iyileştirmenin bir yolu yoksa ekonomideki kaynak tahsisi verimlidir.

Öğrendiklerinizi Test Edin

1. Bu kısımdaki tartışmada, satıcının fiyatlamasinin alıcının fiyatlamasinden daha düşük

130
olduğunu varsaydık. Bu doğru olmasaydı ne olurdu?

2. Diyelim ki, satıcının fiyatlamasi alıcının fiyatlamasinden daha az ama fiyatı satıcı değil
alıcı belirliyor. Alıcı hangi fiyatı belirler? Ticaretten hala kazanç elde edilir mi?

131
6.2. gittigidiyor / eBay

NELER ÖĞRENECEĞİZ?
1. gittigidiyor müzayedesindeki iktisadi işleyiş nasıldır?
2. gittigidiyor'da nasıl teklif vermeliyim?
3. Birden fazla alıcı olduğunda alım satım kazançları nasıl belirlenir ve paylaşılır?
4. Kazananın laneti nedir?

Buraya kadar sadece tek bir alıcı ve tek bir satıcı olduğunu varsaydık. Ancak, gittigidiyor’da
bir mal satmayı düşünüyorsanız, malınızın birçok potansiyel alıcısı vardır. Ayrıca, muhtemelen
farklı alıcıların fiyatlamaleri hakkında pek bir şey bilmiyorsunuzdur. Potansiyel alıcılarınızın
birbirleriyle rekabet etmesini sağlamanın bir yolunu bulmak isteyebilirsiniz. Başka bir deyişle,
malınızı açık artırmaya çıkarmayı düşünebilirsiniz.
Muhtemeldir ki en azından gittigidiyor sitesini ziyaret etmişsinizdir. Hatta gittigidiyor’dan
bir ürün satın almış veya satmış olabilirsiniz. Eğer öyleyse, mal alıp satmanın uygun ve avantajlı bir
yolu olabileceğini biliyorsunuz demektir. Ama gittigidiyor ya da çatısı altında bulunduğu eBay tam
olarak nedir? Bu soruyu siteye katılımcıların gözünden bakarak yanıtlıyoruz. İlk önce eBay'in nasıl
çalıştığını inceliyoruz ve ona hem alıcı hem de satıcı açısından bakıyoruz. Ardından, eBay'de ve
diğer açık artırmalarda neler olup bittiğini daha iyi anlamak için bazı ekonomik analizler
getiriyoruz.

eBay'de Alışveriş

Deri ceket, bisiklet eldiveni veya cep telefonu gibi bir şey satın almak istediğinizi
varsayalım; ilginizi çekebilecek şeylerin listesi sonsuzdur. eBay sayfasında, tam olarak satın almak
istediğiniz ürünü arayabilirsiniz. Aramanız spesifik olmalı: “cep telefonu” için arama yaparsanız,
binlerce ürün bulacaksınız. İstediğiniz telefonun tam modelini bilmeniz gerekir ve o zaman bile
satılık birden fazla ürün bulabilirsiniz.
eBay'deki açık artırmalar, satıcının kimliği, açık artırmadaki zaman sınırı, kabul edilebilir
ödeme şekli, teslimat şekli ve rezerv fiyatı dâhil olmak üzere çeşitli özelliklere sahiptir.
 Satıcı kimliği. Bir mağazadan satın aldığınızdan farklı olarak, satıcıyı eBay'de
göremezsiniz ve malı hemen alıp öylece gidemezsiniz. Bu sizi biraz endişelendirebilir. Sonuçta,
ödemenizi yaptıktan sonra satıcının size malı göndereceğini nereden biliyorsunuz? Ürünün çalışıp
çalışmayacağını bilemezsiniz? Bu sizin için bir çekince olabilir, ama aynı zamanda herhangi bir
satıcı için de endişe edilecek durumlar vardır. Satıcılar, onlara güvenmenizi ister, bu nedenle
satıcılar hakkında bilgi edinmenizi sağlayacak mekanizmalar vardır. eBay sayfasında, satıcı

132
tarafından olumlu olarak derecelendirilen satışların sayısını gösteren geri bildirim puanı adı verilen
bir sayı da dâhil olmak üzere satıcı hakkında ayrıntılı bilgi bulabilirsiniz. Biraz daha derine inerseniz,
satıcının performansıyla ilgili incelemeleri bile bulabilirsiniz.
 Açık artırmada kalan süre. Çevrimiçi açık artırmaların sabit bir zaman sınırı vardır.
Belirli bir mal için müzayede sitesine gittiğinizde, müzayedede kalan süreyi göreceksiniz. Bir
müzayededeki tekliflerin çoğu, genellikle sürenin bitimine doğru yapılır.
 Ödeme araçları. eBay'de bir mal satın aldığınızda, satıcıya nakit ödeme
yapamazsınız. Satıcı tarafından kabul edilen ödeme şekli açık artırma bilgilerinde belirtilir. Çoğu
durumda, satıcılar PayPal gibi bir elektronik ödeme sistemi kullanır.
 Teslimat araçları. Satıcının, malı size –kargo ya da posta yoluyla- göndermesinin
bir yolu olmalıdır. İlanda, kargo ücretini kimin ödeyeceği de belirtir.
 Rezerv fiyat. Satıcı, genellikle rezerv fiyat adı verilen bir minimum fiyat
belirlemiştir. Ancak potansiyel bir alıcı olarak gerçek rezerv fiyatı görmezsiniz; göreceğiniz tek bilgi
rezerv fiyatına ulaşılıp ulaşılmadığıdır. Satıcı için doğal bir rezerv fiyat, onun malı fiyatlamasidir.
(Rezerv fiyat, muhtemel bir satış durumunda satıcının eBay'e ödemesi gereken komisyonu da
içerecektir. Satıcının yüksek bir fiyat belirlemesinin tek nedeni, mevcut açık artırmada düşük bir
fiyata razı olmaktansa, gelecekte malı tekrar açık artırmaya çıkarmanın daha iyi olacağını
düşünmesidir.)

gittigidiyor / eBay müzayedesine bir teklif vererek alıcı olarak katılabilirsiniz. Bazı ürünler
için, ürünü hemen satın alabileceğiniz “Şimdi Satın Al” seçeneğine tıklama seçeneğiniz de
bulunmaktadır. Başka bir deyişle, satıcılar ürünü bazen bir açık artırma ile satışa sunarlar bazen de
al ya da alma şeklinde satışa sunarlar. Teklif verme sürecinin ayrıntılarını anlamak için önce
eBay'de nasıl teklif verileceğinin açıklamasını yapalım:

İlgilendiğiniz bir ürün bulduğunuzda, teklif vermek kolaydır. Şöyle ki:

1. Önce üye olun ve almak istediğiniz ürünü bulun. Bir teklif vermeden önce bu ürünü
gerçekten satın almak istediğinizden emin olun.
2. Sayfanın altındaki kutucuğa maksimum teklifinizi girin ve ardından “Teklif Ver”
düğmesini tıklayın.
3. Kullanıcı kimliğinizi ve parolanızı girin ve ardından Teklifi Onayla düğmesini tıklayın. Bu
kadar! eBay şimdi sizin adınıza o ürün için ödemek istediğiniz maksimum tutara kadar teklif
verecek.
Teklifinizi onaylamanızı isteyen bir e-posta alırsınız. Listelemenin sonunda, sonraki
adımların açıklamasıyla birlikte ürünü kazanıp kazanmadığınızı belirten başka bir e-posta alırsınız.

133
Bir eBay müzayedesine katılanların hepsi aynı anda teklif vermek için on line
olmadıklarından, eBay sizin için satıcıya teklif verir. Tek yapmanız gereken, ne kadar ödemek
istediğinizi söylemek. Gerisini eBay devralır. Bu, "vekâleten teklif " veya "otomatik teklif" olarak
bilinir.
eBay'in sizin için teklif verme sürecini bu açıklamadan net olarak anlayamaadık. Bu süreç
aşağıdaki gibi çalışır. Teklifinizi girdikten sonra, eBay bunu mevcut en yüksek teklifle karşılaştırır.
Sizin teklifiniz mevcut en yüksek tekliften daha yüksekse, eBay mevcut teklifi sizin adınıza
yükseltir. Birisi daha fazla teklif vermezse, müzayedeyi kazanırsınız ve ürün sisin olur. Birisi daha
fazla teklif verirse, siz yeni bir teklif verebilirsiniz. Bu şekilde en yüksek teklif artar. Bu süreç,
ürünün en yüksek teklif verene gitmesiyle sona erer. Ancak, alıcı maksimum teklif tutarını (son
yaptığı teklifteki fiyatı) ödemez. Alıcı, bir diğer alıcı tarafından yapılmış olan en yüksek teklif
tutarını ve teklif yapraken önceden belirli olan artış tutarını öder. Bunun nasıl çalıştığını bir örnek
üzerinden görelim. Bir cep telefonu için maksimum 100 lira ve 120 liralık teklifler veren iki alıcı
olduğunu varsayalım. Her teklifteki artışın 1 TL olduğunu ve teklifin 50 liradan başladığını
varsayalım. Yapılan maksimum teklifler 50 lirayı aştığından, en yüksek teklif 100 liraya ulaşılana
kadar 1 liralık artışlarla artacaktır. Bu noktada, iki maksimum değerden daha yüksek olanı, 120 lira,
en yüksek teklifin başka bir artışla 101 liraya yükselmesine neden olacaktır. Bundan sonra başka
bir işlem yapılmaz: diğer teklif sahibi açık artırmadan fiilen çekilir. Çünkü teklif edilen fiyat
kendisinin verdiği maksimum fiyat olan 100 lirayı aşmıtır (101 TL). Ürün 120 lira teklif veren alıcıya
gider ve alıcı 101 lira ödeyerek ürünü satın almış olur (satıcının rezerv fiyatını aşması şartıyla).

eBay'de Teklif Kararı Kural

Artık müzayedenin nasıl çalıştığını anladığınıza göre, nasıl teklif vereceğinize karar
verebilirsiniz. Diyelim ki istediğiniz mal için (benzer malların birden fazla satıcısı yerine) yalnızca bir
müzayede var. Bu durumda, teklif vermenize rehberlik edecek oldukça basit bir karar alma kuralı
vardır.
1. Ürünü ne kadara fiyatlayacağınıza karar verin. Diğer bir ifadeyle, ürün için ödemeye
hazır olduğunuz en yüksek miktarı belirleyin.
2. Bu tutardan teklif verin.
Bu şaşırtıcı görünüyor. İlk anda, fiyatlamanızdan daha az teklif vermenin daha iyi olduğunu
düşünebilirsiniz. Ancak burada önemli bir püf noktası var: Açık artırmayı kazanırsanız ödeyeceğiniz
miktar, teklifinize bağlı değildir. Teklifiniz yalnızca açık artırmayı kazanıp kazanmayacağınızı
belirler.

134
Bu stratejiyi izler ve müzayedeyi kazanırsanız, bir miktar fazlalık elde edersiniz: ödediğiniz
miktar, mal için yaptığınız fiyatlamanızdan daha az olacaktır. Açık artırmayı kazanamazsanız, ürünü
alamazsınız. Bu yüzden müzayedeyi kazanmak, kazanmamaktan daha iyidir. Fiyatlamanızdan daha
fazla teklif verirseniz, değerlemenizden daha fazlasını ödemeniz gerekebilir. Özellikle, ikinci en
yüksek teklifi veren sizin fiyatlamanzı aşan bir teklif verirse, fazlalığı/artı değeri kaybedersiniz. Yani
bu iyi bir strateji gibi görünmüyor. Son olarak, fiyatlamanızdan daha az teklif verirseniz, mallara
herkesten daha fazla değer verseniz bile müzayedeyi kazanmama ihtimaliniz vardır. Bu nedenle,
biraz fazlalık alma şansınızı kaybedersiniz. Bu da iyi bir strateji değildir.
Şekil 6.8 "Bir eBay Açık Artırmasında Değerlemenizi Neden Deklare Etmelisiniz?", konu
hakkında nasıl düşüneceğimizi açıklamaktadır. İki olasılık vardır: Fiyatlamanız ya diğer en yüksek
tekliften daha fazladır ya da az. Diğer teklif sahiplerinin kararlarını nasıl verdikleri hakkında hiçbir
şey bilmek zorunda değiliz. Şekil 6.8’in (a) kısmı ilk durumu göstermektedir. Burada, kazanacağınız
fazlalığı kaybetme riski vardır. Rakip teklifin altında teklif verirseniz, müzayedeyi kaybedersiniz ve
dolayısıyla fazlayı da kaybedersiniz. Fazlalık, sizin fiyatlamanız ile rakip teklif arasındaki farktan
artışın çıkarılması ile bulunur.
Şekil 6.8 Bir eBay Açık Artırmasında Değerlemenizi Neden Deklare Etmelisiniz?

Bu çizimler, fiyatlamanızı neden her zaman eBay'de deklare/teklif etmeniz gerektiğini


gösterir.

Şekil 6.8 "Bir eBay Açık Artırmasında Değerlemenizi Neden Deklare Etmelisiniz?"
bölümünün (b) kısmı, değerlemenizin rakip tekliften daha düşük olduğu durumu gösterir. Burada
risk, müzayedeyi kazanıp sonra pişman olmanızdır. Rakip tekliften daha yüksek bir teklif verirseniz,
açık artırmayı kazanırsınız, ancak ödemeniz gereken tutar değerlemenizi aşmaktadır. Kaybınız,
rakip teklif ile değerlemeniz arasındaki farkın yanı sıra artıştır.

135
Proxy ile otomatik teklif verme kulağa çok hoş gelse de, eBay müzayedesi aslında
televizyon ve filmlerden aşina olduğumuz “İngiliz müzayedeleri” ile aynıdır. Bir İngiliz
müzayedesinde, bir müzayedeci odanın önünde durur ve teklif verme sürecini başlatır. Bu süreç,
teklif verenlerden biri hariç tümü teklif vermeyi bırakana kadar devam eder ve ürünün fiyatı artış
oranında artar. Kazanan teklif sahibi, teklifinin miktarını öder. Kazanan teklif sahibi, bu nedenle,
tıpkı eBay açık artırmasında olduğu gibi, kendisinden önce verilen en yüksek teklif ile artış
değerinin toplamı kadar miktarı öder. Kazandığı miktar/falalık, başlangıçta yaptığı
değerlemesi/fiyatlaması eksi ödediği fiyattır. Tıpkı eBay müzayedesinde olduğu gibi.
Bir İngiliz müzayedesini ve teklif verme sürecini izlemek heyecan verici olabilir; eBay'deki
teklif verme süreçlerini görme heyacanını da yaşayabilirsiniz (tabi ki oturum açmaya ve "yenile"
düğmesine basmaya istekliyseniz). Ancak eBay'in daha basit bir şeyi de yapabilir. Adını mucidi
Nobel ödüllü ekonomist William Vickrey'den alan bir "Vickrey müzayedesi" gerçekleştirebilir. Bir
Vickrey müzayedesinde, müzayedeci (1) tüm teklifleri toplar, (2) müzayedede en yüksek teklifi
verene zafer kazandırır ve (3) bu kişiye ikinci en yüksek teklife eşit bir meblağ ödetir.
Vickrey müzayedesi bazen teknik adıyla “ikinci fiyat kapalı teklif müzayedesi” şeklinde
yapılır. Çoğu insan bu tür müzayedeyi ilk duyduklarında kulağa çok tuhaf geldiğini düşünür. Neden
kazanana en yüksek ikinci teklifi ödetsinler ki? Yine de, eBay müzayedesiyle veya İngiliz
müzayedesiyle neredeyse tamamen aynıdır Farkı herkesin sadece başlangıçta tek bir teklif
vermesidir. Bu müzayedelerde, Vickrey müzayedesinde olduğu gibi, kazanan en yüksek teklifi
veren kişidir ve kazanan ikinci en yüksek teklifin miktarını (artı artış) öder. Tek fark, Vickrey
müzayedesinde herhangi bir artış olmamasıdır; Artış genellikle çok küçük bir para miktarı
olduğundan, bu küçük bir ayrıntıdır.

eBay'de Satış

eBay'deki satıcılar genellikle sattıkları ürün hakkında bilgiler verirler. Bu genellikle ürünü
tanımlayan ve bir fotoğraf içeren küçük bir web sayfası oluşturularak yapılır. Ayrıca nakliye ve
taşıma maliyetlerini de belirtirler. Satıcılar ürün satma hakkı için eBay'e bir ücret öderler. Satış
tamamlandıktan sonra, alıcı ve satıcı nakliye hakkında iletişim kurar ve alıcı ödemeyi yapar. Daha
sonra satıcı ürünü gönderir, eBay'e satış hakkı için ödeme yapar (komisyon öder) ve kalanını
kendisi alır.
Daha önce de belirttiğimiz gibi alıcı, satıcıyla yaptığı işlem hakkında geri bildirimde
bulunabilir. Bu geri bildirim satıcı için önemlidir çünkü bu tür işlemler güven gerektirir. Dürüstlük
konusunda itibar kazanmış bir satıcı, potansiyel olarak daha yüksek bir fiyata daha fazla ürün
satabilecektir.

Açık Artırmalara Ekonomik Bir Bakış

136
Müzayedeye katılan biri olarak sizin için iki şey belirsizdir: (1) kazanıp kazanamayacağınız
ve (2) ne kadar ödemek zorunda kalacağınız. Ekonomistlerin müzayedelere başka açılardan da
bakar. Müzayedeler ekonomide çok değerli bir rol oynamaktadır. Malların alınıp satılmasını
mümkün kılan bir imkân sunarlar, yani ticaret için bir mekanizmayı temsil ederler.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, gönüllü ticaret iyi bir şeydir. Çünkü ekonomide değer
yaratır. Her işlem, bir malın veya hizmetin ona daha az değer veren birinden daha çok değer veren
birine transfer edilmesini sağlar. İngiliz müzayedeleri, tıpkı eBay'de olduğu gibi, ekonomistler daha
fazla şey ifade eder. Malın veya hizmetin ona en çok değer veren kişiye gitmesini sağlar, bu da
verimliliği ortaya çıkarır. Aynı zamanda, insanları teklifleri aracılığıyla değerlemelerini ortaya
çıkarmaya teşvik eden büyüleyici bir özelliğe sahiptir.
eBay, katılabileceğiniz birçok müzayedeye sadece bir örnektir. Her tür mal için müzayede
söz konusu olabilir: hazine bonoları, sanat eserleri, evler, TV ya da radyo yayını yapmak için
frekans ve sayısız diğer örnekler. Bu müzayedeler, sadece ticareti yapılan mallar açısından değil,
aynı zamanda kuralları bakımından da farklılık göstermektedir. Örneğin, bir kara yolu yapım ve
onarım ihalesini almak isteyen firmalar, projenin maliyetlerini en aza indirmek ve en düşük teklifi
vermek amacıyla kapalı zarf usulüyle teklifler verirler. Elbette, teklif sahibinin
tecrübesi/güvenilirliği de dâhil olmak üzere teklifin diğer unsurları da dikkate alınabilir.

Komplikasyonlar/Zorluklar
eBay müzayedesi kulağa gerçek olamayacak kadar hoş geliyor. Son derece yallındır,
gerçekçi tekliflerin verilmesini ve ürünü ona en çok değer verenin almasını sağlar. Peki, bu pembe
resimde herhangi bir sorun var mı?
Birden Çok Satıcı
Diyelim ki oyun konsolunuzu satmak istiyorsunuz. Konsolunuzu eBay'de açık artırmaya
koyabilirsiniz. Ancak aynı ürünü başka birçok kişinin de eBay’de satışa çıkardığının farkında
olmalısınız. Peki bu durumda ne olur?
İlk olarak, potansiyel alıcılarınız büyük olasılıkla yalnızca sizin açık artırmanıza değil, birden
çok açık artırmaya bakacak (ve teklif verecek). İkincisi, potansiyel alıcılar açık artırmanızda teklif
vermeye istekli olmayacaklardır. Sonuçta, müzayedenizi kazanamazlarsa, her zaman başka bir
müzayedede daha uygun fiyata ürünü alabileceklerini düşünebilirler. Alıcılar, fiyatlamalarını teklif
etmenin artık o kadar iyi bir strateji olmadığına karar verebilirler. Fiyatlamalarını teklif eden
alıcılar, bir başkasının nispeten yüksek bir teklif verdiği bir açık artırmayı kazanırlarsa yüksek bir
fiyat ödeyebilirler. Bu tür alıcılar, bir müzayedeyi kaybetmeyi göze alıpe teklifin daha düşük olduğu
başka bir müzayedeyi kazanmayı düşünebilirler. Alıcılar diğer müzayedeleri izledikçe, diğer

137
insanların ne kadar ödemek istediklerini anlamaya başlayacaklar ve tekliflerini buna göre
ayarlayacaklar.
Ne yazık ki, bu durumlarda bir alıcı olarak ne yapmanız gerektiği konusunda size basit
tavsiyeler veremiyoruz. En iyi teklif stratejisini geliştirmek kolay değildir. Aslında, bunun gibi
sorunlar o kadar zor olabilir ki, uzman müzayede teorisyenleri bile bunları tam olarak
çözememişlerdir.
Zımni Danışıklılık/Gizli İşbirliği
Diğer bir endişe de, teklif sahiplerinin gizli anlaşmaya varmak için bir yol bulmak
isteyebilecekleridir. Basit bir örnek olarak, 1 liralık artışla bir mal için üç teklif veren olduğunu
varsayalım. Birinin fiyatlaması 50 lira, birinin fiyatlaması 99 lira ve diğerinin fiyatlaması 100 liradır.
Bir eBay müzayedesinde, kazanan teklif 100 liralık tekliftir. Ancak müzayedeyi kazanan fazlalık elde
edemeyecektir (çünkü 99 lira artı 1 liralık artışı ödeyecektir). Şimdi, iki yüksek değerli teklif
sahibinin bir anlaşma yaptığını varsayalım. Üçüncü teklif veren müzayededen çıkar çıkmaz
aralarında yazı tura atarlar. Tura gelirse, Bay 99 lira çekilecek, yazı gelirse de, Bayan 100 lira
çekilecektir.
Bu, yüzde 50 olasılıkla, Bayan 100 liranın kazandığı, 51 lira ödediği ve 49 liralık fazla aldığı
anlamına gelir. Yüzde 50 olasılıkla Bay 99 lira kazanır, 51 lira öder ve 48 lira fazla alır. Her iki alıcı
da kazanmayı tercih eder. Daha önce kazanma şansı olmayan Bay 99 lira için kesinlikle daha iyidir.
Bayan 100 lira için de daha iyidir çünkü artık müzayedeyi kazanama olasılığı % 50 olsa da eğer
kazanırsa, önceki durumun aksine, önemli bir miktar fazlalık elde edebilecektir. Elbette satıcı bu
düzenlemeden hiç hoşlanmayacaktır. Ekonomistler de bundan hoşlanmaz çünkü bu durumda ürün
ona en çok değer veren kişiye gitmeyebilir.
Bu tür anlaşmalar pek tabi ki yasa dışıdır ve uygulanması da çok zordur. Yine de alıcıların
dolaylı olarak işbirliği yapması mümkün olabilir ve bu tür gizli anlaşmaların bazen eBay'de
gözlemlendiğine dair spekülasyonlar bulunmaktadır.
Kazananın Laneti
Potansiyel alıcıların, açık artırmada satılan malın kendi fiyatlamalarını bildiklerini
varsayıyorduk. Bir çok durumda, bu makul görünüyor. Fiyatlama tipik olarak bireysel alıcının
zevklerine bağlı olan kişisel bir meseledir.
Ancak bazen, potansiyel alıcılar tarafından bilinmeyen nesnel bir parasal değere sahip bir
mal açık artırmaya çıkarılabilir. Klasik bir örnek, bir petrol sahasındaki sondaj haklarıdır. Yerde belli
bir miktar petrol var ve piyasada belli bir fiyatı var. Ancak istekliler bu değerleri önceden
bilmemekte ve en iyi tahminlerini yapmak zorundadırlar.
Sayısal bir örnekle burada neler olabileceğini görmek en işi kolaylaştıracaktır. Bir petrol
sahasının gerçek (ama bilinmeyen) değerinin 100 milyon dolar olduğunu varsayalım. Petrol

138
sahasının değerine ilişkin tahminleri Tablo 6.1 "Kazanmanın Laneti Müzayedesinde Farklı Teklif
Sahiplerinin Fiyatlamaları"nda özetlenen beş teklif veren olduğunu varsayalım. Bu teklif
sahiplerinin ortalama olarak gerçek değeri tutturduklarına dikkat edin, ancak ikisi petrol sahasının
değerini olduğundan fazla tahmin ediyor ve ikisi de olduğundan az tahmin ediyor. Teklif verenlerin
daha önce önerdiğimiz stratejiyi takip etmeye karar verdiklerini ve en iyi tahminlerine göre teklif
verdiklerini hayal edin. Teklif veren E kazanacaktır ve petrol sahasının değerinden daha fazla olan
105 milyon dolarlık ikinci en yüksek teklifi ödemek zorunda kalacaktır. Bu durumda da 5 milyon
dolar kaybedecektir.
Tablo 6.1 Kazanmanın Laneti Müzayedesinde Farklı Teklif Sahiplerinin Değerlemeleri

Teklif Teklif Teklif Teklif Teklif


veren A veren B veren C veren D veren E

Fiyatlama
90 95 100 105 110
(Milyon TL)

Buradaki sorun, müzayedeyi kazanacak kişinin, sahanın değerini en fazla abartan kişi
olmasıdır. Açıkça görülüyor ki, bu tür bir açık artırmada en yüksek teklifi yapmak iyi bir strateji
değildir. En yüksek olan teklifiniz gerçek değerden fazla olabilir ve bu durumda, açık artırmayı
kazanırsınız, ancak para kaybedersiniz. Bu olgu kazananın laneti olarak bilinir. Bu nedenle en iyi
stratejiniz, petrol sahasının gerçek değeri olduğunu düşündüğünüz fiyattan daha az teklif
vermektir. Ama ne kadar daha az teklif vermelisiniz? Bu, ne yazık ki, basit bir cevabı olmayan çok
zor bir soru. Tahmininizin ne kadar doğru olacağına ve diğer teklif sahiplerinin tahminlerinin ne
kadar doğru olacağına bağlıdır.

NELER ÖĞRENDİK
 eBay'de en iyi strateji, nesneye ilişkin gerçek değerlemenizi teklif etmektir.
 Açık artırmalar, eBay gibi, alıcılarla satıcıları buluşturup ürünleri alıcılara
ulaştırmaya hizmet eder.
 Eğer kazanmanın laneti tarzında bir müzayedeye girecekseniz, ürünün değerine
ilişkin tahmininizden daha az teklif vermek istersiniz.

ÖĞRENDİKLERİNİZİ TEST EDİN


1. eBay'de fiyatlamanızdan daha düşük miktarda bir teklif verdiğinizi varsayalım. Biraz

139
daha fazla teklif vererek nasıl daha iyi yapabileceğinizi açıklayın.
2. Kazananın laneti neden eBay'deki teklifinizi etkilemedi?

140
6.3 Arz ve Talep
NELER ÖĞRENECEĞİZ
1. Çok sayıda alıcı ve satıcının olduğu bir müzayedenin sonucu nedir?
2. Piyasa talep eğrisi nedir?
3. Piyasa arz eğrisi nedir?
4. Tam rekabet piyasası dengesi nedir?

Bir satıcının, bir mal için çok sayıda potansiyel alıcı varsa, eBay gibi bir açık artırma
mekanizmasını kullanması gayet tabiidir. Peki aynı zamanda çok sayıda potansiyel satıcı varsa ne
olur? Bu bölümde, bir malın çok sayıda potansiyel alıcısı ve çok sayıda potansiyel satıcısı
olduğunda neler olabileceğini ele alacağız.
Birden fazla alıcı ve satıcı olduğunda eBay'de ne olacağını analiz etmenin çok zor olduğunu
söylemiştik. Ama craigslist gibi bir site üzerinden bu analizi yapmak daha kolay olabilir. Bir alıcı
olarak, piyasadaki en düşük fiyatı arayacak, yüksek fiyat veren satıcılarla pazarlık yapacak veya her
ikisini birden yapacaksınız. Bir satıcı olarak, başkaları tarafından yayınlanan fiyatlara bakar ve
muhtemelen fiyatınızı bu fiyatlara oldukça yakın belirlemeniz gerektiğini anlarsınız. Ayrıca, çok
sayıda alıcı ve çok sayıda satıcıdan oluşan bir dünyada olası sonucu anlamamıza yardımcı
olabilecek bazı kanıtlarımız var. Bu kanıtlara “iki taraflı sözlü müzayedeler”i inceleyerek ulaşıyoruz.
Buradaki “iki taraflı” ifadesi, çok sayıda alıcı ve satıcı olduğunu ifade eder. “Sözlü” ise müzayedenin
yapılma şeklini ifade eder.
İki taraflı Sözlü Müzayede
İki taraflı sözlü müzayedede, her biri potansiyel olarak mal için farklı bir fiyatlaması olan
çok sayıda alıcı vardır. Ayrıca, her biri potansiyel olarak malın farklı bir fiyatlaması olan çok sayıda
da satıcı vardır. Alıcılar ve satıcılar birbirleriyle bire bir pazarlık yaparlar. Anlaşamazlarsa
taraflardan herhangi biri istediği pazarlık sürecinden çekilir ve pazarlık yapacak başka birini
bulmaya çalışabilir.
Yakın zamana kadar, bunun gibi müzayedeler birçok finans piyasasında ve emtia
piyasasında yaygındı. Bu pazarlar bazen çukur pazarları olarak adlandırılır, çünkü alıcılar ve satıcılar
çukur adı verilen bir ticaret alanında çılgın bir faaliyet içinde buluşurlar. Tüccarlar, başkalarının
müzakerelerini duyabilir ve görebilir ve çoğu zaman anlaşmaların yapıldığı fiyatlara erişebilir. Bu,
hem alıcıların hem de satıcıların piyasada hangi fiyatın geçerli olduğu hakkında çok fazla bilgiye
sahip olduğu anlamına gelir.

141
Ekonomistler, nasıl davrandıklarını öğrenmek için insanları simüle edilmiş bir pazara
soktukları deneyler yapmışlardır. BU deneylerin sonucu oldukça dikkat çekicidir. Ancak bu
sonucun ne olduğunu açıklamadan önce, bu tür pazarlar hakkında biraz açıklamaya ihtiyacımız var.
Talep: Birçok Alıcı
Bir grup alıcının bir oyun konsolu satın almayı düşündüğünü varsayalım. Her potansiyel
alıcının kendi fiyatlaması vardır. Bazıları 700 $ ödemeye razı iken diğer bazıları isee çok daha az
ödemeyi düşünüyor olabilirler. Sonuçta, bir oyun konsolu için ne kadar ödemeye hazır olduğunuz,
gelirinize, oyun oynamayı ne kadar sevdiğinize, şu anda hangi donanıma sahip olduğunuza vb.
bağlıdır.
Her potansiyel alıcı, Şekil 6.3 "Alıcının Fiyatlaması"nda gördüğümüz gibi bir birim talep
eğrisine sahiptir. Tüm piyasadaki talebin bir resmini elde etmek için bu birim talep eğrilerini bir
araya getirebiliriz. Böylece piyasa talep eğrisini elde ederiz. Örneğin, fiyatın 700 $ olduğunu ve bu
rakamı ödemeye razı olan yalnızca bir kişinin olduğunu varsayalım. Yine 660 $ ödemeye razı olan
başka bir alıcı olduğunu varsayalım. Konsollar 660 dolara satılsaydı, bu sefer iki alıcı olacaktı. Diğer
bir deyişle, fiyatın 660 $ olduğu duurmda talep edilen miktar 2'dir. Belki bir sonraki en yüksek
fiyatlamaya sahip alıcı 640 $ ödemeye razıdır. Fiyat 640 $ ise talep edilen miktar 3'tür. Şekil 6.10
"Piyasa Talep Eğrisinin Elde Edilmesi", tüm bu birim talep eğrilerini topladığımızda ne olduğunu
gösterir. Sonuç, bize herhangi bir fiyatta kaç birim talep edileceğini gösteren aşağı doğru eğimli bir
ilişkidir.11
Şekil 6.10 Piyasa Talep Eğrisinin Elde Edilmesi

11
Piyasa talep eğrisi bize herhangi bir fiyatta kaç birim mal veya hizmetin talep edileceğini söyler. Piyasa
talep eğrisi, ekonomideki bireysel talep eğrilerinin toplanmasıyla elde edilir ve talep yasasına uyar: fiyat
düştükçe talep edilen miktar artar.

142
Piyasa talep eğrisini elde etmek için ekonomideki farklı bireylerin birim talep eğrilerini toplayabiliriz.

Arz: Birçok Satıcı


Her potansiyel satıcının bir birim arz eğrisine sahip olduğunu daha önce görmüştük. Fiyat,
satıcının değerlemesinden düşükse malı satmaz, ancak fiyat, değerlemesinden daha yüksek ise
satmaya istekli olur. Piyasa talep eğrisini elde etmek için birim talep eğrilerini topladığımız gibi,
piyasa arz eğrisini elde etmek için de birim arz eğrilerini toplarız. 12
Şekil 6.11 "Piyasa Arz Eğrisinin Elde Edilmesi"nde piyasadaki en düşük değerlemenin 150 $
olduğunu görüyoruz. Bu fiyata konsol satmak isteyen bir satıcı var. Fiyat arttıkça, giderek daha
fazla satıcı fiyatı cazip bulacak ve satmak isteyecektir. Örneğin, değerlemesi 350 doların altında
olan 11 potansiyel satıcı var. Böylece bu fiyata 11 konsol piyasaya arz edilmiş olacak.
Şekil 6.11 Piyasa Arz Eğrisinin Elde Edilmesi

12
Piyasa arz eğrisi bize herhangi bir fiyattan kaç birim mal veya hizmetin sağlanacağını söyler. Piyasa arz
eğrisi, ekonomideki bireysel arz eğrilerinin toplanmasıyla elde edilir ve tipik olarak yukarı doğru eğimlidir:
fiyat arttıkça piyasaya arz edilen miktar artar.

143
Piyasa arz eğrisini elde etmek için bir ekonomideki farklı bireylerin birim arz eğrilerini toplayabiliriz.

Denge13
Şekil 6.10 "Piyasa Talep Eğrisinin Elde Edilmesi" ve Şekil 6.11 "Piyasa Arz Eğrisinin Elde
Edilmesi" bize her bir fiyatta satın almak isteyen alıcıların ve satmak isteyen satıcıların sayısını
gösterir.
Şekil 6.12 "Piyasa Dengesi", talep eğrisini ve arz eğrisini aynı diyagramda birleştirirsek ne
olacağını gösterir. Bu grafikte bir nokta ön plana çıkıyor: arz ve talep eğrilerinin kesiştiği yer.
Örneğimizde, bu 480 $ ve 21 birimlik bir miktardır. Bu noktada değerlemesi fiyattan büyük olan
alıcı sayısı ile değerlemesi fiyattan düşük olan satıcı sayısı eşittir. Alıcı ve satıcılara bu fiyat
sunulsaydı, işlem yapamauan kimse kalmazdı. Bu fiyatta, alıcı ve satıcı sayısı arasında tam bir
eşleşme vardır.
Şekil 6.12 Piyasa Dengesi

13
Bir piyasadaki denge, bir denge fiyatına ve bir denge miktarına atıfta bulunur ve aşağıdaki özelliklere
sahiptir:
 Denge fiyatı verildiğinde, satıcılar denge miktarını arz ederler.
 Denge fiyatı verildiğinde, alıcılar denge miktarını talep eder.

144
Bu şekilde, piyasadaki denge fiyatını ve miktarını bulmak için talep ve arz eğrilerini birleştiriyoruz.

Denge sadece grafikteki bir nokta değildir. Çok sayıda alıcı ve satıcının ticaret yapma
imkânı ile buluştuğu bir durumun olası sonucunun tahmin edilmesidir. Çok sayıda alıcı ve satıcının
buluşabileceği ve birbirleriyle ticaret yapabileceği bir durumda, çoğunun denge fiyatında veya
yakınında ticaret yapması makul görünüyor.
Denge sonucu makul çünkü başka herhangi bir fiyatta alıcılar ve satıcılar arasında bir
uyumsuzluk olacaktır. Buna karşılık, örneğimizdeki alıcıların ve satıcıların şu anda 480 $'lık denge
fiyatının oldukça üzerinde 600 $'dan işlem yaptığını hayal edin. Bu yüksek fiyatta, satın almak
yerine satmak isteyen çok daha fazla insan var. Alıcılar, güçlü bir pazarlık konumunda olduklarını
çabucak fark edeceklerdir: eğer birçok satıcı ürününü satmak istiyorsa, onları birbirleriyle rekabet
ettirebilir ve fiyatı düşürmeye zorlayabilirsiniz. Aslında, fiyat dengenin üzerinde olduğunda, alıcı ve
satıcıların uyumsuzluğu fiyatları düşürme eğiliminde olacaktır.
Benzer bir mantıkla, diyelim ki 400 $'lık bir fiyat da alıcılar ve satıcılar arasında bir
uyumsuzlukla sonuçlanacaktır. Ancak bu durumda, satmaktan çok satın almak isteyen daha fazla
insan var. Satıcılar, alıcıların birbirleriyle rekabet etmesini sağlayarak fiyat artışlarına neden
olabilir. Denge fiyatının altındaki herhangi bir fiyatta, fiyatlar yükselme eğiliminde olacaktır.
Tam Rekabet Piyasaları
Ekonomistler, az önce varsayıma dayalı olrak geliştirdiğimiz durumu tüm ekonomiyi
kapsayan meşhur ar-talep dengesi çizimi ile görselleştirirler. 14
14
Arz ve talep, bir malın denge fiyatını ve miktarını açıklamak ve tahmin etmek için kullandığımız bir
çerçevedir. Bu çerçeve, dikey eksende fiyat ve yatay eksende mal veya hizmet birimleri ile bir grafik üzerinde
satma (piyasa arzı) ve satın alma (piyasa talebi) istekliliğini gösterir. Piyasa arz eğrisindeki bir nokta,
tedarikçilerin belirli bir fiyat için satmaya istekli oldukları miktarı gösterir. Piyasa talep eğrisi üzerindeki bir

145
Şekil 6.13 Arz ve Talep

Aynı mal veya hizmetin çok sayıda alıcısı ve satıcısı olduğunda, denge fiyatı ve miktarı arz ve talep
eğrilerinin kesiştiği noktada oluşur.
Talep eğrisinin konumu, gelir ve diğer malların fiyatları gibi birçok şeye bağlıdır. Bunlardan
herhangi birindeki bir değişiklik, tüm talep eğrisinin kaymasına neden olacaktır. Aynı şekilde, arz
eğrisinin konumu, satıcının maliyetleri gibi faktörlere bağlıdır. Bunlardaki bir değişiklik, tüm arz
eğrisinin kaymasına neden olacaktır. Eğrilerden biri (veya her ikisi) değiştiğinde, denge fiyatı ve
miktarı değişir.
Hem laboratuvarda hem de gerçek piyasalarda gerçekleşen iki taraflı sözlü müzayedelerle
ilgili deneyimler, bize ticaretin genellikle nispeten kısa bir süre içinde denge fiyatına yakın bir
yerde oturacağını söyler. Aynı malı alıp satan çok sayıda insanın olduğu bir durumda, rekabetçi bir
pazarımız olduğunu söylüyoruz. Çoğu işlemin denge fiyatında veya buna yakın bir yerde
gerçekleşmesini ve işlem gören miktarın yaklaşık olarak denge miktarına eşit olmasını bekleriz.
Aslında, müzayedeye katılanların sayısı nispeten az olsa bile, iki tarafllı sözlü müzayedenin hala bu
denge fiyatına ve miktarına yaklaştığını görürüz. Bu, daha önce bahsettiğimiz dikkat çekici bir
bulgudur: bir iki taraflı sözlü müzayedede, işlem sayısı ve bu işlemlerin fiyatları genellikle arz ve
talebin öngördüğü dengeye çok yakındır.15
Denge Noktasında Ticaretten Elde Edilen Kazançlar
nokta, talep edenlerin belirli bir fiyat için satın almak istedikleri miktarı gösterir. Arz ve talebin kesişimi,
piyasada geçerli olacak denge fiyatını ve miktarını belirler. Temel bir arz ve talep çerçevesi, Şekil 6.13 "Arz ve
Talep" içinde gösterilmektedir.
15

Bir pazarın aşağıdaki iki özelliğe sahip olduğunu varsayalım:


1. Hepsi piyasaya göre küçük olan çok sayıda alıcı ve çok sayıda satıcı vardır.
2. Ticareti yapılan mallar tam ikamedir.
Bu durumda, rekabetçi bir pazarımız olduğunu söyleriz (bazen tam rekabet piyasası olarak da adlandırılır).

146
Şekil 6.12 "Piyasa Dengesi"ndeki tüm işlemlerin 480 $ denge fiyatında gerçekleştiğini
varsayalım. Alıcılar ve satıcılar tarafından alınan fazlalık hakkında ne söyleyebiliriz? Her bir işlem,
Bölüm 6 "eBay ve craigslist", Bölüm 6.2 "eBay"de incelediğimiz işlemlere benziyor. Herhangi bir
işlemden elde edilen toplam fazla, alıcının fiyatlaması ile satıcının fiyatlaması arasındaki farka
eşittir. Alıcı fazlası, kendi fiyatlaması ile 480 dolar arasındaki farktır. Satıcı fazlası, oluşan fiyat ile
kendi fiyatlaması arasındaki farktır. Örnek olarak belirlediğimiz rakamlarla oluşturduğumuz Şekil
6.14, fiyatlaması 630 $ olan bir alıcının değerlemesi 230 $ olan bir satıcıyla eşleşmesi durumunda
ticaretten elde edilen kazançları gösterir:
alıcı fazlası = 630$ − 480$ = 150$,
satıcı fazlası = 480$ − 230$ = 250$,
ve
toplam fazla = 150 $ + 250 $ = 400 $.
İşlem 400 $ değerinde fazlalık oluşturur: 150 $ alıcıya, 250 $ ise satıcıya gider.

Şekil 6.14 Piyasa Dengesinde Tek Bir İşlemde Ticaretten Elde Edilen Kazançlar

Piyasadaki her işlem fazlalık üretir.

Piyasadaki 21 işlemin tamamı için aynı diyagramı çizebiliriz. Bunları birleştirirsek, Şekil 6.15
"Dengede Fazlalık"ı elde ederiz. Alıcılara tahakkuk eden toplam fazla, talep eğrisinin altındaki ve
fiyatın üzerindeki alana eşittir. Satıcılara tahakkuk eden toplam fazla, arz eğrisinin üstündeki ve

Alıcılar ve satıcılar verilen fiyatı alırlar. Bu, eylemlerinin piyasadaki fiyat üzerinde hiçbir etkisi olmadığını
düşündükleri anlamına gelir, bu da arz-talep çerçevesini kullanabileceğimiz anlamına gelir.

147
fiyatın altındaki alana eşittir. Toplam fazla, yani bu piyasadaki ticaretten elde edilen toplam
kazanç, piyasadaki alıcı fazlasının ve piyasadaki satıcı fazlasının toplamıdır. Dolayısıyla toplam
fazla, arz eğrisi ile talep eğrisi arasındaki alandır.
Şekil 6.15 Dengede Fazlalık

Denge fiyatın 480 dolar olduğunu varsayarak, piyasadaki tüm işlemlerin fazlasını eklersek
piyasadaki toplam fazlalığı elde ederiz.

Şekil 6.15 "Dengede Fazlalık"a bakarsanız, başka bir şeyi daha farkedebilirsiniz: Ticaretten
elde edilen tüm kazançlar piyasada tükendi. Alıcılar ve satıcılar piyasa fiyatından ticaret yaparlarsa,
bu piyasada ticaretten elde edilebilecek tüm kazançları elde etmeyi başarırlar. Çünkü
 Gerçekleştirilen her işlem fazlalık yaratmıştır;
 Başka herhangi bir işlem negatif fazla üretecektir.

İlk ifade doğrudur çünkü tüm işlemler gönüllüdür. Başka bir alıcı ve satıcıyı eşleştirmeye
çalışmayı hayal ederek ikinci ifadenin doğru olduğunu görebiliriz. Fiyatlaması 480 doların üzerinde
olan tüm alıcılar şimdi bir satın alma işlemi gerçekleştirdiler. Yani kalan her potansiyel alıcının
fiyatlaması 480 doların altındadır. Fiyatlaması 480 doların altında olan tüm satıcılar da satış yaptı.
Bu nedenle, her potansiyel satıcının 480 doların üzerinde bir fiyatlaması vardır. Bu,
gerçekleştirilecek karşılıklı yarar sağlayan ilave bir işlem olmadığı anlamına gelir. Bu gerçekten
dikkate değer bir sonuçtur. Tüm potansiyel alıcı ve satıcıların verilen denge fiyatını baz aldığı bir
piyasa, ticaretten elde edilebilecek tüm olası kazançların gerçekleşmesine izin verir. Dolayısıyla
piyasa, kaynakların verimli bir şekilde tahsis edilmesini sağlamak için çok etkili bir mekanizmadır.
Ekonomistlerin ekonomik sorunlara çözüm olarak piyasalara ve piyasa çözümlerine bu kadar çok

148
önem vermelerinin nedeni budur. Piyasalar, alıcı ve satıcıların karşılıklı yarar sağlayan işlemler
yapmak için bir araya gelmelerine olanak tanır. Ekonomistler, mümkün olduğu kadar, insanların
buluşabileceği ve gönüllü işlemler gerçekleştirebileceği koşullar yaratmamız gerektiğine inanırlar.
Piyasalar için bu argüman çok güçlü olsa da, dikkatli olmalıyız. Alıcılar ve satıcılar ticaretten
fayda elde edebilir. Ancak bazen işlemle ilgisi olmayan diğer kişiler de etkilenebilirler. Örneğin, bir
benzin istasyonunda arabanıza benzin doldurduğunuzu varsayalım. Muhtemelen bu işlemden
faydalanırsınız - yoksa gazı satın almazdınız. Aynı şekilde, benzin istasyonu sahibi de bu ticaretten
fayda sağlar -aksi takdirde benzini size satmazdı. Ancak aracınıza benizn alıp aracınızı
kullandığınızda civardaki diğer insanları da etkileyen hava kirliliğine katkıda bulunacaksınız. Küresel
iklim değişikliğine katkıda bulunduğunuz ölçüde, küçük işleminizin gezegendeki diğer herkes
üzerinde bir etkisi - çok küçük bir etkisi ama yine de bir etkisi - olma potansiyeli var. Aynı duruma
olumlu bir örnek olarak, üniversiteye gitmek muhtemelen siz ve okulunuz arasında karşılıklı olarak
faydalı bir işlemdir. Ancak birçok kişi sonunda sizin eğitiminizden de yararlanabilir.

NELER ÖĞRENDİK
 Tam rekabet piyasasında alıcılar ve satıcılar piyasa fiyatını baz alırlar.
 Tam rekabet piyasası dengesinde, ticaretin sağlayabileceği daha fazla kazanç
yoktur. Diğer bir ifadeyle maksimum fayda elde edilir.
 İki taraflı sözlü müzayedenin ve arz-talep mekanizmasının sonucu aynıdır.

ÖĞRENDİKLERİNİZİ TEST EDİN


1. Şekil 6.12 "Piyasa Dengesi"ne bakın. Denge fiyatı nasıl 480 dolardan fazla olabilir?
2. İki alıcı olduğunu varsayalım. Birincisi, miktar= 5 − 0,5 × fiyat ile oluşan bir talep
eğrisine sahiptir. İkincisi, miktar = 15 − 1,5 × fiyat ile oluşan talep eğrisine sahiptir. 1 dolar
seviyesinde piyasa talebi nedir? Bu pazarda toplam 10 birim arz olduğunu varsayalım. Denge
fiyatı nedir? Fazlalık nasıl paylaşılacaktır?

149
6.4 Üretim İmkânları

NELER ÖĞRENECEĞİZ?

1. Ticaretten elde edilen kazançlar nereden geliyor?

2. Kimin hangi malı ürettiğini ne belirler?

Şimdiye kadar, bireysel pazarlık ve eBay ve craigslist gibi internet siteleri dâhil olmak
üzere, bireylerin birbirleriyle ticaret yaptıkları birkaç farklı yolu tartıştık. Bir satıcı ve bir alıcı, bir
satıcı ve birçok alıcı ve son olarak birçok satıcı ve birçok alıcı olan durumları ele aldık. Peki neden
bu kadar çok ticaret yapıyoruz? Ticaret neden hayatımızın ve aslında insan ırkının tarihinin bu
kadar merkezindedir?
Tipik bir craigslist web sitesinde birçok hizmet satışa sunulur. Sosyal faaliyetler, Bina,
hizmetler, satılıklar, iş ilanları, tatışma vb. kategoriler altında bir çok ürün/faaliyet listelenir. Bu
başlıklardan birine tıklar ve tekliflerden birini takip ederseniz, genellikle birinin para karşılığında
hukuki görüş gibi bir hizmet sunmaya istekli olduğunu görürsünüz. Bazen bir hizmeti başka bir
hizmetle veya belirli bir malla değiştirmeyi öneren takas teklifleri bulusunuz. Aşağıda craigslist'te
listelenen birkaç teklif örneğini görebilirsiniz.
“Merhaba, iki yirmilik dişimi mobilya tamiri ve cilası karşılığında çekecek bir diş hekimi
arıyorum. İsterseniz ofisinize gelip dişlerimi önceden gösteririm. Web sayfamda yayınladığım bazı
çalışmalara bir göz atın www.… kaliteli profesyonel mobilya restorasyonu. Antikalarınıza yeni bir
hayat verin!”
“Bölgede yeniyiz ve üç küçük kızımıza gündelik veya yarı zamanlı yardım için bir bebek
bakıcısı arıyoruz. Kocam bir masör ve tamirat işleri yapıyor. Ben de her hafta birkaç saat bebek
bakıcılığı karşılığında aşçılık veya hazır yemek sunan bir vegan ve çiğ gıda şefiyim.”
“Bir web tasarım şirketim var, www… Bu ekonomik kriz ortamında takas teklifinde
bulunmak istedim. Bir web sitesi için takas etmek isteyeceğiniz bir şeyiniz varsa, bana bildirin,
belki bir şeyler yapabiliriz!”

Bu teklifler, insanların neden ticaret yaptıklarına dair bir fikir veriyor. Bazı insanlar, belirli
mal veya hizmetlerin üretiminde diğerlerinden nispeten daha yeteneklidir. Bu nedenle, insanların
nispeten iyi oldukları işleri yapmaları ve daha sonra bir şekilde mal ve hizmet alışverişinde
bulunmaları mantıklıdır. Bu teklifler hem ticaret için bir sebep hem de ticaret için bir mekanizma
ortaya koymaktadır.

150
Bireyler olarak çok az sayıda mal ve hizmetin üretiminde yer alıyoruz. Saçınızı kesen kişi
muhtemelen bir mali müşavir değildir. Ekonomi profesörünüzün yerel bir gece kulübünde koruma
olarak ay ışığında çalışıyor olması pek olası değildir. Buna karşılık, ürettiğimizden çok daha fazla
mal ve hizmet satın alıyoruz. Üretimde uzmanlaşırız ve tüketimde genelleşiriz. Ticaretin en basit
motivasyonu genellikle ürettiğimiz malları tüketmediğimiz ve kesinlikle ürettiğimizden çok daha
fazla mal tüketmek istememizdir. Ancak bu, toplumun neden bu şekilde örgütlendiği sorusunu
gündeme getiriyor. Neden bu kadar uzmanlaşmış bir dünyada yaşıyoruz?
Bu soruyu ele almak için, modern, karmaşık dünyamızı -eBay, craigslist ve internet
dünyasını- geride bırakıyoruz ve bunun yerine çok basit bazı ekonomileri inceliyoruz. Aslında,
sadece bir bireyi olan bir ekonomi ile başlıyoruz. Bu, herhangi bir ticaretin olmadığı bir dünyanın
nasıl görüneceğini görmemizi sağlar. O zaman ticaretin yarattığı farkı kolayca görebiliriz.

Tek Bir Birey İçin Üretim İmkânları Eğrisi


Daha önce gördüğümüz craigslist tekliflerinden esinlenerek, insanların yalnızca iki şeye
önem verdiği bir ekonomi hayal edin: web sayfaları ve vegan yemekler. İlk ekonomimizin tek bir
bireyi var - ona Julio diyoruz – ve günde 8 saat çalışıyor. Julio zamanını iki aktiviteye ayırabilir: web
tasarımı yapmak ve vegan yemekler hazırlamak. Julio’nun saatte 1 web sayfası veya saatte 2 vegan
yemek üretebileceğini varsayalım. Julio bir zaman tahsisi sorunuyla karşı karşıyadır: Zamanını bu
faaliyetler arasında nasıl bölmeli?
Cevap, hem Julio'nun üretkenliğine hem de zevklerine bağlı. Web sayfası ve vegan
yemekler üretme becerisine birkaç farklı şekilde bakarak başlıyoruz. Tablo 6.2 "Julio'nun Üretim
Yeteneği", Julio'nun zamanının bir saatinde üretilen her bir malın miktarını gösterir. Julio, saatte 2
vegan yemek veya 1 web sayfası üretebilir. Başka bir deyişle, Julio'nun bir yemeği hazırlaması
yarım saat ve bir web sayfası hazırlaması 1 saat sürüyor. Bunlar, Julio'nun kullanabileceği
teknolojiler, yani girdilerden çıktı üretme yollarıdır.
Tablo 6.2 Julio'nun Üretim Yeteneği

Saat Başına Vegan Yemekleri Saat Başına Web Sayfaları

2 1

Bu iki teknolojiyi denklemler şeklinde yazabiliriz:


vegan yemek miktarı = 2 × yemek pişirmek için harcanan saat
ve
web sayfası sayısı = web tasarımına harcanan saat.

151
Veya bu iki teknolojiyi çizebiliriz (Şekil 6.16 "Julio'nun Üretim Yeteneği"). Denklemler, şekil
ve tablo, tam olarak aynı bilgiyi göstermenin üç farklı yoludur.
Şekil 6.16 Julio'nun Üretim Yeteneği

Bu rakamlar Julio'nun vegan yemekler üretme ve web sayfaları üretme teknolojilerini


göstermektedir.

Julio'nun her gün 8 saat çalıştığı bir başka koşulu da eklediğimizde, onun farklı olası üretim
seçeneklerini -yetenekleri ve kendisine ayrılan zaman göz önüne alındığında üretebileceği web
sayfaları ve vegan mutfağı kombinasyonları- oluşturabiliriz. Tablo 6.3 "Julio'nun Üretim
Olanakları"nın ilk iki sütunu, Julio'nun 8 saatlik çalışma süresini tahsis edebileceği beş yolu
açıklamaktadır. İlk sırada Julio, 8 saatin tamamını vegan yemekler hazırlamaya ayırıyor. Son sırada
ise tüm zamanını web tasarımı ile geçiriyor. Diğer satırlar, her bir hizmeti üretmek için biraz zaman
harcarsa ne olacağını gösterir. İki aktivitede harcanan toplam saatin her zaman 8 saat olduğunu
unutmayın.
Üçüncü ve dördüncü sütunlar, Julio'nun ürettiği vegan yemeklerin ve web sayfalarının
sayısı hakkında bilgi sağlar. İlk sıraya baktığımızda sadece vegan yemekler üzerinde çalışırsa 16
vegan yemek ve 0 web sayfası üretiyor. Julio tüm zamanını web sayfaları tasarlamaya harcarsa, 0
vegan yemek ve 8 web sayfası üretir.
Tablo 6.3 Julio'nun Üretim Olanakları

Üretmek için Harcanan Üretilen Mallar


Zaman

Vegan Web Vegan Web


Yemekler Sayfası Yemekler Sayfası

8 0 16 0

152
2 6 12 2

4 4

6 2

0 8 0 8

Bu tabloyu Julio'nun üretim olanaklarını özetleyen tek bir grafikte de (Şekil 6.17 "Julio'nun
Üretim Olanakları") gösterebiliriz. Yatay eksende vegan yemeklerin miktarı, dikey eksende web
sayfalarının miktarı yer almaktadır. Şekil 6.17’yi anlamak için önce dikey ve yatay kesişimleri
düşünün. Julio, günlük çalışma süresi olan 8 saatinin tamamını web tasarımına harcarsa, 8 web
sayfası üretecek ve vegan yemek üretmeyecektir (A noktası). Julio bunun yerine tüm zamanını
vegan yemekleri pişirmeye harcarsa o zaman 16 vegan yemek ve 0 web sayfası üretebilir (B
noktası).
Şekil 6.17 Julio'nun Üretim Olanakları

Julio'nun üretim olanakları sınırı, 8 saatlik bir günde üretebileceği yemek ve web sayfalarının
kombinasyonlarını gösteriyor.

Grafiğin eğimi −1/2'dir. Nedenini anlamak için Julio'nun yalnızca web sayfaları ürettiği
dikey kesişme noktasından başlayın. Web sayfası üretimini 1 sayfa azalttığını varsayalım. Bu, 7 saat
gerektiren 7 web sayfası üreteceği anlamına gelir. Web tasarımının üretiminden çıkan saat artık
vegan yemekler hazırlamak için kullanılabilir. Bu 2 vegan yemek demektir. Sonuç olarak web
sayfaları ve vegan yemeklerin birleşimi C noktası olarak gösterilir. A ve C noktalarını karşılaştırarak
eğimin neden −1/2 olduğunu görebiliriz. Web sayfası üretiminde -dikey eksen- 1 birim azalma

153
vegan yemek üretiminde -yatay eksende- 2 birim artış sağlar. Eğim (dikey mesafe/yatay mesafe) -1
/ 2'dir.
Teknolojisi ve 8 saatlik çalışma süresi göz önüne alındığında, Julio'nun üretebileceği vegan
yemeklerin ve web sayfalarının tüm kombinasyonları, A ve B'yi birbirine bağlayan hatta uzanır.
Buna üretim olanakları/imkânları eğrisi 16 diyoruz. Julio'nun hem web tasarımını hem de vegan
yemeklerini eşit derecede sevdiğini ve 8 saat çalışmaya istekli olduğunu varsaydığımızda, Julio bu
sınırda bir nokta seçecektir.
Bir yemek daha pişirmenin Julio'ya maliyeti nedir? Bir yemek daha pişirmek için Julio'nun
web tasarımından 30 dakika uzaklaşması gerekiyor. Yemeğin hazırlanması 30 dakika sürdüğü ve
Julio saatte 1 web sayfası ürettiği için, ek bir vegan yemek üretmenin maliyeti bir web sayfasının
yarısı kadardır. Bu onun fırsat maliyetidir: bir şey yapmak için (daha fazla vegan yemek üretmek),
Julio başka bir şey yapma (web sayfaları üretmek) fırsatından vazgeçmelidir. Bunu tersine
çevirerek, vegan yemekler açısından fazladan bir web sayfası üretmenin fırsat maliyetini
belirleyebiliriz. Julio saatte 1 web sayfası üretebildiği veya saatte 2 öğün yemek pişirebildiği için 1
web sayfasının fırsat maliyeti 2 vegan emeğidir. Julio'nun bir maldan daha fazlasını almak için
vazgeçmesi gerektiği gerçeği, Julio'nun zamanının kısıtlı olmasının doğrudan bir sonucudur.
Julio bir şekilde daha fazla web sayfası ve daha fazla vegan yemek üretebilir mi? Bunun
olabilmesinin sadece iki yolu vardır. İlk olarak, teknolojisini/üreitm kabiliyetlerini geliştirebilir.
Julio, web tasarımında veya vegan yemeklerinde daha iyi olabilseydi, üretim olanakları eğrisi dışa
doğru kayardı. Örneğin, web tasarımında daha yetenekli hale gelirse, 2 saat içinde iki yerine 3 web
sayfası üretebilir. O zaman yeni üretim olanakları eğrisi, Şekil 6.18’in (a) bölümünde gösterildiği
gibi sağa kayacaktır.
Şekil 6.18 Üretim Olanakları Eğrisini Dışa Kaydırmanın İki Yolu

16
Üretim olanakları eğrisi, iki mal için mevcut kaynaklarla üretilebilecek mal kombinasyonlarını gösterir.

154
Julio'nun bir günde daha fazla üretmesinin iki yolu vardır: daha yetenekli olabilir ya da daha çok
çalışabilir.

Alternatif olarak, Julio daha fazla çalışmaya karar verebilir. Julio'nun çalıştığı sürenin 8 saat
olarak sabitlendiğini varsaydık. Şekil 6.18’in (b) kısmı, Julio günde 8 saat yerine 10 saat çalışsaydı,
üretim olanakları eğrisinin nasıl görüneceğini gösterir. Elbette bunun da bir fırsat maliyeti var. Julio
daha uzun süre çalışırsa, boş zaman etkinlikleri için daha az zamanı olur.
Julio'nun çalışma zamanını ne üretmeye ayırmayı seçeceği hakkında henüz konuşmadık.
Bu onun zevklerine bağlıdır. Şimdilik Julio'nun 8 çalışma saatini web sayfası hazırlamak ve yemek
hazırlamak arasında eşit olarak dağıttığını varsayalım. Bu durumda Şekil 6.19 "Julio'nun Yemek
Pişirmek ve Web Sayfaları Üretmek İçin Zaman Tahsisi"nde olduğu gibi 4 web sayfası ve 8 yemek
üretecektir.
Şekil 6.19 Julio'nun Yemek Pişirmek ve Web Sayfaları Üretmek İçin Zaman Tahsisi

Julio, web sayfalarını ve yemekleri yapmayı aynı oranlarda seviyorsa (her web sayfası için 2 vegan
yemek), zamanını şekilde gösterilen noktadaki şekilde tahsis edecektir.

İki Kişilik Üretim İmkânları Eğrisi


Buraya kadar anlattıklarımız bu hikayenin sonu olsaydı, craigslist'teki vegan yemeklerini
veya web sayfalarını takas eden reklamları görmezdik. Ekonomimize bir kişi daha eklediğimizde
işler daha ilginç ve biraz daha gerçekçi hale geliyor.
Hannah, Tablo 6.4 "Julio ve Hannah için Üretim Olanakları"nda özetlenen üretim
olanaklarına sahiptir. Saatte 1 vegan yemek üretebilir veya saatte 1.5 web sayfası üretebilir.

155
Hannah, Julio gibi günde 8 saat çalışmaktadır. Tablo 6.4’e, web sayfaları ve vegan yemekler
üretmeye ilişkin fırsat maliyetlerini de dâhil ettik.

Tablo 6.4 Julio ve Hannah için Üretim Olanakları

S Saat Vegan Web


aat Başına Başına Web Yemeklerin Fırsat Sayfalarının Fırsat
Vegan Sayfaları Maliyeti Maliyeti
Yemekler
(web (Vegan
sayfalarında) yemeklerde)

J 2 1 1/2 2
ulio

H 1 1.5 3/2 2/3


annah

Tablo 6.4, Hannah'nın web sayfalarının üretiminde Julio'dan daha verimli olduğunu ortaya
koymaktadır. Buna karşılık, Julio vegan yemeklerde daha üretkendir. Hannah'nın üretim olanakları
eğrisi, Şekil 6.20 "Hannah'nın Üretim Olanakları Eğrisi"nde gösterilmektedir. Onun eğrisi
Julio'nunkinden daha diktir çünkü vegan yemeklerin fırsat maliyeti Hannah için Julio'dan daha
yüksek.
Şekil 6.20 Hannah'nın Üretim Olanakları Eğrisi

Hannah'nın üretim olanakları eğrisi Julio'nunkinden daha diktir.

156
Ekonomistler, Hannah ve Julio'nun üretme kabiliyetlerini karşılaştırmak için mutlak
üstünlük ve karşılaştırmalı üstünlük17 mekanizmalarını kullanırlar.
Hem mutlak hem de karşılaştırmalı üstünlük göreceli kavramlardır çünkü iki kişiyi
karşılaştırırlar. Mutlak üstünlük durumunda, belirli bir mal için iki kişinin verimliliğini karşılaştırırız.
Karşılaştırmalı üstünlük durumunda, fırsat maliyeti iki malda (örneğimizde web sayfaları ve vegan
yemekler) tanımlandığı için iki kişiyi ve iki malı karşılaştırırız. Hannah ve Julio'yu
karşılaştırdığımızda, Hannah'nın web sayfalarının üretiminde mutlak bir üstünlüğe sahip olduğunu
görüyoruz. Hannah web sayfası üretmede konusunda Julio'dan daha iyidir. Buna karşılık Julio,
vegan yemeklerin üretiminde mutlak bir üstünlüğe sahiptir. Bu nedenle, Hannah'nın web
sayfalarının üretiminde de karşılaştırmalı bir üstünlüğe sahip olması şaşırtıcı değildir (web
sayfalarının fırsat maliyeti onun için Julio'ya göre daha düşüktür), buna karşılık Julio vegan
yemeklerinde karşılaştırmalı üstünlüğe sahiptir.
Bir kişinin her iki malın üretiminde de mutlak üstünlüğe sahip olması da mümkündür.
Örneğin, Hannah'nın her iki aktivitedeki üretkenliği iki katına çıkarsa, hem web tasarımında hem
de vegan yemeklerinde daha iyi olurdu. Ancak, web sayfalarının fırsat maliyeti değişmeyecektir.
Julio, vegan yemeklerde hala karşılaştırmalı bir üstünlüğe sahip olacaktı. Genel olarak, bir kişi bir
faaliyette her zaman karşılaştırmalı üstünlüğe sahipken, diğer kişi diğer faaliyette karşılaştırmalı
üstünlüğe sahiptir (tek istisna, iki kişinin tamamen aynı fırsat maliyetlerine sahip olduğu
durumdur).
Hannah'nın vegan yemeklere ve web sayfalarına yönelik zevklerinin Julio'nunkiyle aynı
olduğunu varsayalım: Julio gibi, Hannah da her web sayfası için 2 öğün yemek hazırlıyor. Tek
başına hareket ederek, web tasarımında 2 saat çalışacak ve 6 saat yemek pişirecek, günün
sonunda da 3 web sayfası ve 6 öğün üretmiş olacaktır. Ama burada çok garip bir şey oluyor. Yemek
hazırlamakta iyi olan Julio, zamanının yarısını web tasarımına harcıyor. Web tasarımında iyi olan
Hannah, zamanının dörtte üçünü yemek pişirerek geçiriyor. Her biri verimsiz olduğu bir aktiviteyi
yapmak için diğerine kıyasla daha çok zaman harcamak zorundadır.
Burada ticaretten kazanç olasılığını görüyoruz. Julio ve Hannah'nın bir araya gelip bir takım
olduklarını hayal edin. Ortak üretim olanakları eğrisi nasıl oluşurdu? Hem Julio hem de Hannah 8
saatlerini web sayfalarının üretimine ayırırsa, ekonomi 20 web sayfası üretebilir (8 Julio'dan ve 12
Hannah'dan). Diğer uçta, hem Julio hem de Hannah 8 saatlerini vegan yemek pişirmeye ayırırlarsa,
ekonomi 24 öğün üretebilir (16 Julio'dan ve 8 Hannah'dan). İki kişilik ekonomilerinin bir malda

17
Karşılaştırmalı üstünlük ve mutlak üstünlük, bir mal veya hizmetin üretiminde insanların (veya firmaların
veya ülkelerin) verimliliğini karşılaştırmak için kullanılır. Bir kişi, bir maldan birim zamanda başka bir kişiden
daha fazla üretebiliyorsa, o malın üretiminde mutlak üstünlüğe sahiptir. Bir kişinin fırsat maliyeti, o kişi için
başka bir kişiye göre daha düşükse, bir malın üretiminde karşılaştırmalı üstünlüğe sahiptir.

157
uzmanlaşmasını temsil eden bu iki nokta, Şekil 6.21 "Julio ve Hannah'nın Ortak Üretim Olanakları
Eğrisi"nde A ve D noktaları ile gösterilmektedir.
Şekil 6.21 Julio ve Hannah'nın Ortak Üretim Olanakları Eğrisi

Julio ve Hannah'nın ortak üretim olanakları eğrisi.

Geri kalan ortak üretim olanaklarını tespit etmek için, 20 web sayfasının üretildiği dikey
kesişme noktasından başlayalım. Julio ve Hannah'nın vegan yemekler üretmek için 1 web
sayfasından vazgeçmeye karar verdiklerini varsayalım. Hannah sadece 11 web sayfası üretecek
olsaydı, vegan yemekler için saatin 2/3'ünü ayırabilirdi. Böylece bir öğünün 2/3'ünü üretirdi.
Tersine, eğer Julio 1 tane daha az web sayfası üretirse, bu bir saatini boşa çıkarır (çünkü web
tasarımında Hannah'dan daha az verimlidir) ve 2 vegan öğün hazırlayabilir. Açıkça görülüyor ki
Julio'nun web tasarımından yemek pişirmeye geçmesi çok daha mantıklıdır (bkz. Şekil 6.21 "Julio
ve Hannah'nın Ortak Üretim Olanakları Eğrisi"ndaki B noktası).
A noktasından başlayarak, web tasarımı üretimini vegan yemek üretimi yerine koymanın
en etkili yolu, Julio'nun web sayfaları üretmekten vegan yemekleri üretmeye geçmesini
sağlamaktır. Julio üretim tercihlerini değiştirmeli çünkü yemek pişirmede karşılaştırmalı bir
üstünlüğe sahip. A noktasından B noktasına ve C noktasına üretim olanakları eğrisi üzerinde
ilerlerken, Julio web sayfalarından yemek üretmeye geçmeye devam etmektedir. Bu kısım için,
üretim olanakları eğrisinin eğimi, Julio'nun web sayfalarının fırsat maliyeti olan −1/2'dir.
C noktasında, her iki birey de tamamen uzmanlaşmıştır. Julio 8 saatin tamamını vegan
yemeklere harcıyor ve 16 öğün üretiyor. Hannah, 8 saatinin tamamını web tasarımına harcıyor ve
12 web sayfası üretiyor. Daha fazla vegan yemek üretmek isterlerse, Hannah'nın bu hizmeti
üretmeye başlaması gerekecek. Ama bu durumda Julio'dan yemek pişirmede daha az verimli ve
web tasarımında daha verimli olduğundan, ekstra vegan yemeklerin maliyeti artacaktır. A noktası
ile C noktası arasında, vegan yemeklerin maliyeti bir web sayfasının 1/2'si kadardır. C noktası ile D

158
noktası arasında, bir birim vegan yemeğin maliyeti 1.5 web sayfasıdır. Üretim olanakları eğrisi çok
daha dik hale gelir. Şekil 6.19, Şekil 6.20 ve Şekil 6.21’e dikkatlice bakarsanız ortak üretim
olanakları eğrisinin (Şekil 6.21), Julio ve Hannah’ın eğrilerinin C noktasında birleşmesinden
oluştuğunu görürsünüz.

Bir Kez Daha Ticaretten Elde Edilen Kazançlar

Şekil 6.22 "Julio ve Hannah'nın Tercih Noktası" yine Julio-Hannah ekibi için mevcut
kabiliyetlerini kullanarak bir günde üretebilecekleri tüm web sayfaları ve vegan yemek
kombinasyonlarından oluşan üretim olanakları eğrisini gösteriyor.
Şekil 6.22 Julio ve Hannah'nın Tercih Noktası

Julio ve Hannah güçlerini birleştirmekten fayda sağlayabilir.

Julio ve Hannah güçlerini birleştirlerse kazanacakları çok şey var. Julio'nun tek başına
hareket ederek 4 web sayfası ve 8 vegan yemek ürettiğini biliyoruz. Tek başına hareket eden
Hannah, 3 web sayfası ve 6 vegan yemek üretiyor. Bu toplamda 7 web sayfası ve 14 vegan öğün
eder. Şekil 6.22’de bunu "Julio ve Hannah'nın güçbirliği yapmadıkları durumdaki toplam üretimi"
olarak işaretledik. Ama birlikte çalışırlarsa neler başarabileceklerine bir bakın: 9 web sayfası ve 18
vegan yemek üretebilirler.
Bariz bir şekilde görülüyor ki birlikte çalıştıklarında ikisi de daha iyi durumda olabilirler.
Her biri kendi başlarına üretim yaptıkları duruma göre ek bir web sayfası ve 2 vegan yemek sahibi
olabilir. Julio'nun 5 web sayfası ve 10 vegan yemeği (4 ve 8 yerine) ve Hannah'nın 4 web sayfası ve
8 vegan yemeği (3 ve 6 yerine) olabilir.

159
Peki bu nasıl oluyor? Julio tamamen vegan yemeklerde uzmanlaşır. 8 saatin tamamında
yemek pişirirse 16 vegan yemek üretir. Bu arada Hannah, zamanının çoğunu en iyi yaptığı şeyi
yaparak geçiriyor: web sayfaları tasarlamak. 6 saatini web tasarımına ayırıyor, 9 web sayfası
üretiyor ve kalan 2 saatini yemek üretimine ayırıyor ve 2 vegan yemek üretiyor.
Bu kazanımın anahtarı, artık Julio ve Hannah'nın yalnızca bireysel olarak üretim yapmak
yerine karşılaştırmalı üstünlüklerine göre üretim yapmalarıdır. Her biri en iyi ürettikleri malın
üretiminde uzmanlaşır ve daha sonra mutlu oldukları bir tüketim paketi almak için ticaret yaparlar.
Ticaretten elde edilen kazançlar, uzmanlaşma ile daha da artar.
İnsanların craigslist'e ilan verirken aradıkları şey tam olarak “ticaretten elde edilen
kazançlar”dır. Örneğin, alıntıladığımız ilk ilan, dişçilik işlerinde karşılaştırmalı üstünlüğe sahip
biriyle ticaret yapmak isteyen mobilya tamirinde karşılaştırmalı üstünlüğe sahip birine aitti.
Karşılaştırmalı üstünlük, insanların ticaret yapmasının en temel nedenlerinden biridir ve craigslist
gibi siteler, insanların ticaretten faydalanmasına ortam sağlar. Elbette modern ekonomilerde
ticaretin çoğu bireysel takas yoluyla gerçekleşmez; mağazalar, toptancılar ve diğer aracılar ticarete
aracılık eder. Ticaret için birçok mekanizma olmasına rağmen, karşılaştırmalı üstünlük ticaret için
temel bir motivasyondur.
Uzmanlaşma ve Dünya Tarihi
Ekonomi bize bedava öğle yemeği diye bir şey olmadığını öğretir: her şeyin bir fırsat
maliyeti vardır. Paradoksal olarak, ekonomi aynı zamanda, sadece ticaret yapmalarına izin vererek
herkesi eskisinden nasıl daha iyi hale getirebileceğimizin sırrını da öğretiyor - ve eğer bu bedava
bir öğle yemeği değilse, o zaman nedir?
Bu aynı zamanda dünyanın bugün neden 100 yıl, 1000 yıl veya 10.000 yıl öncesine göre
çok daha zengin olduğunu da açıklamasıdır. Uzmanlaşma yeteneği ve ticaret, refahın anahtarıdır.
Modern dünyada, hemen herkes, birçok işi yapıyor olmak yerine (ne iş olsa yaparım abi) belirli
işelerde hatta bu işlerin belirli kısımlarında uzmanlaşmıştır. Uzmanlaşma, insanların vasıflı ve
verimli işçiler olmalarını sağlar. (Bu arada, bu insanlar doğuştan gelen benzer yeteneklere sahip
olsalar bile doğrudur. Aynı yeteneklere sahip insanlar genellikle iki değil bir mal üretmekte daha
verimli olacaktır.) Ticaret, insanlar üretimde uzmanlaşsalar bile, tüketimde genelleşebilecekleri
anlamına gelir. En azından gelişmiş dünyada, birkaç yüzyıl önce bile hayal bile edilemeyen lüks
yaşamların tadını çıkarıyoruz. Bu lüks, uzmanlaşma ve ticaret yeteneği olmadan imkânsız olurdu.
Julio ve Hannah'nın hikâyesi bu nedenle bir ders kitabı alıştırmasından çok daha fazlasıdır.
Beşeri gelişme merdivenindeki ilk adımlardan biri, insanların kendilerine baktığı bir dünyadan,
insanların avcı-toplayıcı ekipler halinde üretmeye başladığı bir dünyaya geçiş oldu. İnsanlar,
bazıları avlanır ve diğerleri toplayıcılık yaparsa, daha üretken olabileceklerini anladılar. Ayrıca
takım üretiminin faydalarını da öğrenmeye başladılar - bir grup avcı birlikte çalışırsa, avın

160
kaçmaması için avın etrafını sararsa av daha verimli oluyordu. Bu tür av ekipleri, belkide günümüz
şirketlerinin ilk örneğidir: ortaklaşa üretim yapan bir grup birey.

Ülke İçin Üretim İmkânları Sınırı

Bu hikâyeyi bitirmeden önce, onu tüm bir ekonomiye nasıl genişletebileceğimize dair bir
fikir edinmeye çalışalım. Hikâyemize üçüncü bir kişiyi ekleyerek başlıyoruz: Sergio. Sergio, hem
Julio hem de Hannah'dan daha az verimli. Hiçbir şeyde mutlak üstünlüğü yok; web tasarımında
Hannah'dan daha iyi değil ve vegan yemekler hazırlamakta Julio'dan daha iyi değil. Buna rağmen,
Julio ve Hannah hâlâ onunla ticaret yapmak isteyecekler.
Tablo 6.5 Julio, Hannah ve Sergio için Üretim Olanakları

Saat Saat Vegan Yemeklerin


Web Sayfalarının Fırsat
Başına Vegan Başına Web Fırsat Maliyeti (Web
Maliyeti (Vegan Yemeklerde)
Yemekler Sayfası Sayfalarında)

J 2 1 1/2 2
ulio

H 1 1.5 3/2 2/3


annah

S 1 1 1 1
ergio

Bu üç birey için üretim olanakları eğrisini oluşturarak başlıyoruz. Mantık öncekiyle aynı.
Ekonominin web sayfalarından başka bir şey üretmediği konumdan başlayalım (bkz. Şekil 6.23 "Üç
Kişilik Üretim Olanakları Eğrisi", A noktası). Julio, Hannah ve Sergio birlikte bir günde toplam 28
web sayfası üretebilir. Sonra Julio'yu önce yemek pişirmeye kaydırıyoruz çünkü o bu faaliyetin
fırsat maliyeti en düşük olanı o. Daha önce olduğu gibi, sınırın/eğrinin bu ilk bölümünün eğimi B
noktasına kadar −1/2'dir. B noktasında, Julio vegan yemekten başka bir şey üretmiyor ve Hannah
ve Sergio tüm zamanlarını web sayfaları oluşturmaya harcıyorlar. B noktasında, ekonomide 20
web sayfası ve 16 vegan yemek üretilir.
Şekil 6.23 Üç Kişilik Üretim İmkânları Eğrisi

161
Burada üç bireyli bir üretim olanakları eğrisini gösteriyoruz. İki kişi için üretim olanakları
eğrisinden daha düz olduğuna dikkat edin.

Daha fazla vegan yemek istiyorlarsa, kim yemek üretmeye başlamalı? Elbette Sergio.
Çünkü onun vegan yemekler için fırsat maliyeti Hannah'nınkinden daha düşüktür. Sergio web
tasarımından vegan yemeklere geçmeye başladığında, eğrinin eğimi -1 olur ve biz B noktasından C
noktasına geçeriz. C noktasında Sergio ve Julio yemek pişiriyor ve Hannah web sayfaları üretiyor.
Bu noktada 12 web sayfası ve 24 adet vegan yemek üretilmektedir. Son olarak, Hannah da web
tasarımından vegan yemeklere geçtiğinden, eğrinin son bölümü -3/2 eğimlidir. D noktasında hepsi
yemek pişiriyor ve toplam üretim 32 öğüne eşit.
Diyelim ki Sergio da diğerleri gibi her web sayfasına karşılık 2 vegan öğün üretmektedir.
Ekonomi C noktasındaysa, ekonomi 12 web sayfası ve 24 vegan yemek üretebilir. Daha önce,
Hannah ve Julio'nun birlikte 9 web sayfası ve 18 vegan yemek üretebildiğini gördük, bu nedenle
Sergio'yu ekonomik aktiviteye dâhil etmek, Sergio'nun kendi başına üretebileceğinden daha fazla
olan fazladan 3 web sayfası ve 6 vegan yemek sağlıyor. Sergio, Julio ve Hannah'dan daha az
verimle üretim yapsa da hâlâ ticaretten kazanımlar elde edilmektedir. Bunu şuradan anlıyoruz:
Sergio 3 web sayfası ve 6 vegan yemeği üretebilmek için 1 saat fazladan çalışmalıydı. Çalıştığı 8
saat içinde yaklaşık 3 web sayfası ve 5'ten biraz fazla vegan yemek üretebilecektir. Ancak üçünün
işbirliğinden sonra Sergio’un Hannah ve Julio arasındaki işbirliğine dâhil olmasıyla 3 web sayfası ve
6 vegan yemek ortaya çıkıyor.
Ticaretten elde edilen kazançlar nereden geliyor? Hannah'ya göre Sergio'nun vegan
yemeklerde karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olması gerçeğinden geliyor. Daha önce, Hannah

162
zamanının bir kısmını vegan yemeklere adamıştı, bu zamanı da web tasarımı yapmaya ayırdığı
zamandan kısması anlamına geliyordu. Bu da, web tasarımında yemek yapmaya göre daha iyi
olduğu için maliyetliydi. Sergio'nun vegan yemekleri yapmasına izin vererek Hannah, en iyi yaptığı
şeyde uzmanlaşabilir. Sonuç olarak artık, hepsinin paylaşabileceği fazladan web sayfaları ve vegan
yemekleri var.
Şekil 6.22 ve Şekil 6.23’ü karşılaştırdığımızda, sürece Sergio'yu eklediğimizde eğrinin
“pürüzsüzleştiğini” görebilirsiniz. Şimdi de her biri farklı teknolojilere/üretim kapasitesine sahip
daha fazla insanı ekonomiye kattığımızı ve sonra da aynı şekilde eğriyi oluşturduğumuzu hayal
edin. Giderek pürüzsüzleşen bir üretim olanakları eğrisi elde ederiz. Sonunda, Şekil 6.24 "Çok
Sayıda İnsanlı Üretim Olanakları Eğrisi" gibi bir şey elde ederiz.

Şekil 6.24 Çok Sayıda İnsanlı Üretim Olanakları Eğrisi

Ekonomiye daha fazla insan ekledikçe, üretim olanakları eğrisi daha pürüzsüz hale
gelecektir.

Julio, Hannah ve Sergio'nun bir araya gelip karşılaştırmalı üstünlük ilkesine göre üretmeyi
kabul edip sonra da ürettikleri malları bireysel olarak belirledikleri gibi olandan daha iyi durumda
olacak şekilde paylaşabileceklerini hayal etmek yeterince kolaydır. Malların tam olarak nasıl
paylaşılacağı, aralarında bir tür müzakere ve pazarlık gerektirecektir. Bununla birlikte, içinde çok
sayıda insanın olduğu bir ekonomi hayal ettiğimizde, malları üretildikten sonra nasıl bölüşecekleri
o kadar net değildir. Ticaretten elde edilen potansiyel kazançların mevcut olması yeterli değildir.

163
İnsanların bir araya gelip ticaretten elde ettikleri bu kazanımları gerçekleştirmelerini sağlayan
müzayedeler ve piyasalar gibi mekanizmalar da olmalıdır.

NELER ÖĞRENDİK
Ticaretteki kazançlar, kısmen bireylerin üretimde uzmanlaşması ve tüketimde
genelleşmesi gerçeğinden kaynaklanmaktadır.
 Üretimi organize etmenin etkili yolu, karşılaştırmalı üstünlüğe bakmaktır.
 Ticaretin kazanımları, bireyler karşılaştırmalı üstünlüğe göre ürettiklerinde ve
daha sonra birbirleriyle mal ve hizmet ticareti yaptıklarında ortaya çıkar.

ÖĞRENDİKLERİNİZİ TEST EDİN


Tablo 6.3 "Julio'nun Üretim Olanakları"ndaki eksik değerleri doldurun.

164
6.5 Bölüm Sonu Birikimler

Sonuç olarak
Bu bölümde, bireylerin nasıl değiş tokuş/ticaret yaptığına ilişkin genel
açıklamalar yapılmıştır. Bu bölümde iki noktayı vurguladık:
1. Bireyler nasıl ticaret yapar? eBay ve craigslist gibi çok tanıdık bazı ortamların
ticareti kolaylaştıracak mekanizmalar sağladığını gördünüz.
2. Bireyler neden ticaret yapar? Ticaretin ortaya çıkardığı kazanımların nedeni,
Bölüm 6 "eBay ve craigslist", Bölüm 6.2 "eBay"de olduğu gibi, farklı kişilerin aynı ürünü
farklı değerlemesinden/fiyatlamasından kaynaklanabilir. Veya Bölüm 6 "eBay ve
craigslist", Bölüm 6.5 "Bölüm Sonu Malzemesi"nde olduğu gibi, bu kazanımlar,
insanların farklı mal ve hizmetler üretme yeteneklerindeki farklılıktan kaynaklanabilir.
Gerçekten, bireyler yukarıdaki her iki noktada ve daha fazlasında farklılık
gösterirler.
eBay, gazete ilanları ve craigslist gibi yerlerdeki açık artırmaların/müzayedelerin
tümü, bir ekonomideki bireylerin birbirleriyle ticaret yapabileceği araçlardır. Tabii ki,
bunlar ticaretin yapılabileceği tek yerler değildir. Bu kısımdaki tartışmamızda, tasarım
gereği, bir firmadan (belki bir perakendeci aracılığıyla) mal ve hizmet satın alan bireyler
ve işgücü hizmetlerini firmalara satan bireyler gibi ekonomideki diğer yaygın ticaret
biçimlerini görmezden geldik.
Bu bölümden çıkarmanız gereken en önemli sonuç, ticaretin bir değer yaratma
aracı olduğu gerçeğidir. Bir satıcı bir alıcıya bir mal veya hizmet sattığında, her ikisinin
de daha iyi durumda olacağı varsayılır. Çünkü insanlar ticarete gönüllü olarak girerler:
kimse alıcıyı satın almaya zorlamaz; kimse de satıcıyı satmaya zorlamaz. Gönüllü
mübadelenin değer yaratması, ekonomideki en güçlü fikirlerden biridir.

ARAŞTIRMALAR
1. Bir ürünü normal bir mağaza yerine craigslist aracılığıyla satın alarak daha
ucuza alabileceğinizi düşünür müsünüz? Öyleyse neden?
2. Diyelim ki devlet craigslist aracılığıyla yapılan ticarete bir vergi koydu, bu
yüzden satıcı fiyatın yüzde 5'ini devlete ödemek zorunda kaldı. Bu durumun ticaret
üzerindeki etkisi ne olabilir? Fiyatlar nasıl etkilnebilir?
3. Eğer craigslist'te bir satıcıysanız, çok yüksek bir fiyat belirlemenin maliyeti ne
olur?
4. Ticareti yapılan bir ürünün fiyatı artarsa, hem alıcının fazlalığı hem de

165
satıcının fazlası aynı anda artabilir mi?
5. Eğer bir arabanın sahibi arabaya 50,000 lira fiyat biçmişse ve o araba için
70,000 lira ödemeye razı olan potansiyel bir alıcı varsa, etkinlik, alıcının araba için
ödemesi gereken fiyat hakkında ne öngörür?
6. eBay'den bir ürün satın almak ile aynı ürünü craigslist'ten satın almak
arasındaki farklar nelerdir?
7. Hangi durumlarda kazananın laneti dumuna karşı uyanık olmalısınız?
8. Çift taraflı müzayedenin craigslist'ten ve eBay'den farkı nedir?
9. Bir müzayedeye daha fazla insan gelirse, kazananın laneti durumunda bu sizin
teklifinizi nasıl etkiler? Daha yüksek bir teklif mi yoksa daha düşük bir teklif mi
vermelisiniz? Niye?
10. Julio'nun saatte 2 vegan yemek yerine 3 vegan yemek üretebileceğini
varsayalım. Üretim olanakları eğrisini çizin. Bu alternatif teknoloji ile web sayfalarının
vegan yemekler açısından fırsat maliyeti nedir?
11. Julio'nun her saat 3 vegan yemek üretebildiğini, ancak bir web sayfası
tasarlamak için 2 saate ihtiyaç duyduğunu varsayalım. Üretim olanakları eğrisini çizin.
12. Julio, Tablo 6.2 "Julio'nun Üretim Yeteneği"ndeki teknoloji ile 10. soruda
açıklanan teknoloji arasında bir seçim yapsaydı hangisini tercih ederdi? Sebebini
açıklayınız.
13. Şekil 6.8 "Bir eBay Açık Artırmasında Değerlemenizi Neden Deklare
Etmelisiniz?"deki A noktasından başlayarak, ilk önce Julio yerine Hannah'yı vegan
yemek üretimine kaydırsaydık, üretim olanakları eğrisi nasıl görünürdü?
14. Hannah web sayfaları üretirken daha üretken hale gelirse, üretim olanakları
eğrisinin nasıl değiştiğini gösterin.
15. Diyelim ki hem Julio hem de Hannah, her bir ürünü 6 vegan öğüne 1 web
sayfası oranında değerledi. Tablo 6.1 "Kazananın Laneti Müzayedesinde Farklı Teklif
Sahiplerinin Değerlemeleri" bölümünde açıklanan teknolojileri kullanarak ticaret
yapmanın hala kazançlı olduğunu gösterin.
16. “Üretimde uzmanlaşmak ve tüketimde genelleşmek”in ne anlama geldiğini
açıklayın. İnsanların belirli bir zamanda genellikle kaç işi vardır? Markette gıda alışveriş
yapan bir kişinin sepetinde genellikle kaç ürün bulunur?
17. Fırsat maliyeti ile karşılaştırmalı üstünlük arasındaki bağlantıyı açıklayın.

166
Ekonomi Dedektifi
1. Açık artırma nasıl yapılır?
2. Diyelim ki ünlü bir İngiliz müzayede evi olan Sotheby's'den bir tablo satın
almak istiyorsunuz. Bunu nasıl yapardın? Açık artırma nasıl işler? Bu işlem eBay'den
veya craigslist'ten sanat eseri satın almaktan hangi yönlerden farklı olurdu?

Excell Alıştırması
1. Tablo 6.4 "Julio ve Hannah için Üretim Olanakları"nın ilk iki sütununda buna benzer
verileri girmek için bir elektronik tablo oluşturun. Diyelim ki iki mal üretebilen iki insan var.
Excell tablosuna her bir maldan bir saatte ne kadar üretebileceklerini girin.
a. Fırsat maliyetlerini Tablo 6.4 "Julio ve Hannah için Üretim Olanakları"nın son iki
sütununda olduğu gibi hesaplayın.
b. Her birinin günde 8 saati olduğunu varsayarak, her bir bireyin yalnızca o malı
üretmesi halinde üretebileceği her bir malın toplam miktarını hesaplayabileceğiniz bir Excell
tablosu oluşturun.
c. Her bir kişi için üretim olanakları eğrisinin grafiğini çıkarmak için bu bilgiyi kullanın.
d. Birlikte hareket eden iki kişi için üretim olanakları eğrisinin grafiğini çıkarmak için bu
bilgiyi kullanın.
e. Her bir kişi için saat başına farklı çıktı seviyeleri girerken, bu grafiklerin nasıl
değiştiğini izleyin.
f. Karşılaştırmalı üstünlüğün devreye girdiğini hangi noktada görüyorsunuz?

Bölüm 7
Fiyatlar Nasıl Oluşur?
Bir Hapın Fiyatı
Bir süpermarkette rafları arasında yürürken, binlerce farklı mal görürsünüz. Her
birinin, söz konusu malı almka isterseniz ne kadar paradan vazgeçmeniz gerektiğini
söyleyen bir fiyatı vardır. Peru, Lima'da bir otelde kalmanın size ne kadara mâl olacağını
veya Kenya, Nairobi'de dört çeker bir araç kiralamak için ne kadar ödemeniz gerektiğini
internetten öğrenebilirsiniz. Her akşam televizyonunuzda Borsa’da takip ettiğiniz bir
şirketin hisselerini almak için ödemeniz gereken bedeli görebilirsiniz.

167
Fiyatlar hokus pokusla belirlenmez. Süpermarkette veya internette yayınlanan her
fiyat, bir veya daha fazla kişinin aldığı bir kararın sonucudur. Gelecekte, kendinizi tam
olarak böyle bir karar vermeye çalışırken bulabilirsiniz. Bölüm derslerinde iktisat dersi
bulunan öğrencilerin bir kısmı mezuniyet sonrasında, firmaların pazarlama
departmanlarında çalışırlar veya firmalara fiyatlama konusunda tavsiyelerde bulunan
danışmanlık şirketlerinde çalışırlar. Yöneticilerin bu tür kararları nasıl aldıklarını öğrenmek
için gerçek hayattaki bir fiyatlandırma kararına bakalım.
2003 yılında, büyük bir ilaç şirketi bir Güneydoğu Asya ülkesinde en önemli
ilaçlarından birinin (yüksek tansiyon tedavisine yönelik bir ilaç) performansını
değerlendiriyordu. (Mahremiyet nedeniyle şirket veya ülke adını açıklamıyoruz ama
rakamları biraz basitleştirmiş olmak dışında hikaye tamamen doğru.) Ürün piyasanın en
iyilerinden biri olarak biliniyordu ve hap başına 0,50 dolardan satılıyordu. Şirketin ülkede
iyi bir pazar payı ve geliri vardı. Piyasada daha yüksek bir fiyattan satış yapan büyük bir
rakip ve daha küçük firmaların ürettiği birkaç rakip ilaç vardı.
İlaç şirketlerinde, şirketin sattığı markalaşmış her büyük bir ilaç için genellikle bir
kişi ekibe liderlik eder. Bu şirkette, ürün ekibinin başkanı -ona Ellie diyeceğiz- ilacın
performansından memnundu. Yine de, şirketinin daha yüksek veya daha düşük bir fiyat
belirleyerek daha yüksek kâr elde edip edemeyeceğini merak etti. Birçok ülkede,
farmasötik ürünlerin fiyatları sıkı bir şekilde düzenlenir. Ancak bu ülkede ilaç şirketleri,
fiyatı belirlemekte büyük ölçüde özgürdü. Bu nedenle Ellie ekibiyle birlikte ürün için
fiyatlandırma stratejisini gözden geçirmeye karar verdi. Bu bölümde, bu nedenle,
aşağıdaki soruyu ele alıyoruz:
Bir firma fiyatını nasıl belirlemeli?

Yol haritası
Perakende pazarlarında fiyat belirleme, tipik olarak bir al ya da alma
teklifi şeklini alır. Satıcı bir fiyat yayınlar ve potansiyel müşteriler bu fiyattan
satın alır veya almaz. Örneğin bir süpermarkette, kafede veya fast-food
restoranında her gün karşılaştığınız fiyatların tümü, perakendecinin size ve diğer
müşterilere yaptığı al ya da alma teklifleridir.
Bu bölümde sizi, bir firmanın ürünü için talep etmesi gereken fiyatı

168
belirleme işi verilen bir pazarlama müdürünün yerine koyuyoruz. İlk önce bu
yöneticinin hedeflerini tartışıyoruz: neyi başarmaya çalışıyor? Ardından, iyi bir
karar vermesi için hangi bilgilere ihtiyacı olduğunu gösteriyoruz. Son olarak,
doğru fiyatı belirlemesine izin veren bazı ilkeler belirliyoruz. Bölüm iki fikir
etrafında inşa edilmiştir18:
1. Talep yasası. Her firma, ürünü için bir talep eğrisi ile karşı karşıyadır.
Bu talep eğrisi için talep yasası geçerlidir: Eğer firma fiyatı yüksek belirlerse,
daha az ürün satmayı göze almış demektir; firma daha çok miktarda ürün
satmak isterse, daha düşük bir fiyat belirlemelidir.
2. Kâr muhasebesi. Firmalar mal ve hizmetlerini sattıklarında gelir elde
ederler. Ancak bu mal ve hizmetleri üretirken de maliyetlere katlanırlar. Bu
maliyetler, hammadde maliyetleri, çalışanlara ödenen ücretler vb. dir. Bir
firmanın gelirleri ile maliyetleri arasındaki fark, firmanın kârıdır.

7.1. Firmanın Amacı

NELER ÖĞRENECEĞİZ?

1. Bir firmanın amacı nedir?

Firmalar, doğru fiyatlandırma kararları alabilmek için önemli miktarda kaynak


ayırırlar. Büyük firmalar genellikle, asıl işi fiyatlandırma kararları vermek olan çalışanlara
ve hatta bir departmana sahiptir. Danışmanlık firmaları, firmalara talep etmeleri gereken
fiyatlar konusunda tavsiyelerde bulunma konusunda uzmanlaşmıştır. Havayolları gibi bazı
şirketler, bu kararları vermelerine yardımcı olacak özel yazılımlara sahiptir. Firmaların
ürünleri için talep edecekleri fiyatlara neden bu kadar dikkat ettiğini anlamak zor değildir.
Fiyat her şeyden çok, firmanın kazandığı kârı belirler.

18
Bu bölüm ve 6. Bölüm "eBay ve craigslist" bağlantılıdır. Çünkü her ikisi de mal ve hizmetleri tahsis eden
mekanizmalarla ilgilidir. 6. Bölümde bireylerin eBay, craigslist ve web sayfaları aracılığı ile nasıl mal ve
hizmet alışverişi yaptıklarını açıklıyoruz. Bu bölümde, mal ve hizmetlerin firmalardan hanehalklarına nasıl
dağıtıldığını inceleyeceğiz. Bu bölümün sonunda, 6. Bölüm’de tanıtılan arz-talep analizinin, aynı ürün çok
sayıda firma tarafından üretildiğinde de yararlı bir analiz olduğunu gösteriyoruz. Özellikle, fiyatlandırma
konusundaki fikirlerimizin, arzın temellerini anlamamıza da yardımcı olduğunu göreceğiz.

169
Firma emek, hammadde ve diğer girdileri alır ve bunları insanların satın almak
istediği ürünlere dönüştürür. Bir firmadaki yöneticiler kaç işçiyi işe alması gerektiğine,
hangi fiyatları belirlemesi gerektiğine vb. karar verir.
Fiyatlandırmanın19 nasıl yapıldığını anlamak için bir firmanın (yani yöneticilerinin)
hedefiyle başlıyoruz. Bir firmanın yöneticileri işlerini iyi yapıyorsa, o firmanın sahiplerinin
çıkarlarına hizmet edecek kararlar alıyor olmaları gerekir. Bir firmanın sahipleri
hissedarlarıdır. Bir şirkette hisse satın alırsanız, o zaman şirketin bir kısmına (hisseniz
kadar) sahip olursunuz ve bu size şirketin kazancının bir kısmını alma hakkını verir.
Hissedarların çoğunlukla hisse satın almak ve sahip olmak için tek bir nedeni vardır: gelir
elde etmek. Dolayısıyla yöneticiler, eğer işlerini iyi yapıyorlarsa, bir firmanın mümkün
olduğu kadar çok para kazanmasını isterler. Yine de dikkatli olmamız gerekiyor. Önemli
olan bir firmanın aldığı toplam para miktarı değil, sahiplerine ne kadar dağıtılabileceğidir.
Bir firmanın sahipleri, hisselerinden mümkün olduğunca yüksek bir getiri elde etmeyi
umarlar.
O halde, bir ürün için en iyi fiyatı belirlemek isteyen bir pazarlama müdürünü
düşünün; örneğin Ellie'nin şirketinin tansiyon ilacının fiyatını seçmesi gibi. Şirketine en
fazla kârı getirecek fiyatı bulmak istiyor. İdeal bir dünyada, bir pazarlama yöneticisi, Şekil
7.1 "Fiyatlandırma Kararlarını Kolaylaştıracak Bir Elektronik Tablo" gibi bir elektronik tablo
tabloya sahip olabilir ve bu, bir firmanın belirleyebileceği farklı olası fiyatlar için aylık kârını
gösterir. BU tablo ile Ellie'nin işi kolaylaşır: sadece tabloya bakması, B sütunundaki en
yüksek sayı bulunan hücreyi bulması ve karşılık gelen fiyatı belirlemesi gerekecekti. Bu
durumda, fiyatı 15 dolar olarak belirlemesi gerekecek.

19
Bir firmanın hissedarlarına dağıtılmaya hazır olan paraya firmanın kârı denir. Bir firma hammadde, enerji
ve diğer malzemeler için para öder ve çalışanlarına ücret öder. Bu giderler bir firmanın üretim maliyetleridir.
Bir firma ürettiği ürünü/ürünleri sattığında gelir elde eder. Muhasebeciler bu gelirleri ve maliyetleri daha
ayrıntılı olarak analiz eder, ancak sonuçta bir firmaya giren ve çıkan tüm paralar gelir veya maliyet olarak
sınıflandırılabilir. Böylece
kârlar = gelirler - maliyetler.

170
Şekil 7.1 Fiyatlandırma Kararlarını Kolaylaştıracak Bir Hesap Tablosu

Ama işler gerçek hayatta bu kadar kolay değildir. Şekil 7.1’deki gibi bilgileri
toplamak çok zor ve pahalıdır, hatta imkânsızdır. Bir firmanın denemeler yapabileceğini,
farklı fiyatlar deneyebileceğini ve ne tür kârlar edeceğini görebileceğini düşünebilirsiniz.
Ne yazık ki, bu çok maliyetli olacaktır çünkü çoğu zaman bir firma elde edebileceğinden
çok daha düşük kâr elde eder. Denemeler bile kayıplara neden olabilir. Örneğin, bir
Eylül'de Ellie'nin hap başına 2 dolarlık bir fiyatı denemeyi seçtiğini varsayalım. Firma, en iyi
fiyatta bile altı aylık kâra eşdeğer olan 6 milyon dolar kaybedecekti. Ellie kendini başka bir
iş ararken bulacaktı.
Deneme yanılmanın (rastgele farklı fiyatlar seçmek ve ne kadar kâr elde ettiğinizi
görmek) maliyetli hatalara yol açabileceği açıktır ve en iyi fiyatı bulacağınızın hiçbir
garantisi yoktur. Deneme yanılma sürecine eklemeler yaparak, en iyi fiyatı bulmak için
basit bir strateji vardır: Firmanın fiyatını biraz yükselterek başlamak. Kâr artarsa, doğru
yoldasınızdır. Kâr artışı durana kadar fiyatı azar azar artırmaya devam edin. Öte yandan,
fiyatı yükselttiğinizde kar düşüyorsa, bunun yerine fiyatı düşürmeyi denemelisiniz. Kâr
artarsa, fiyatı azar azar düşürmeye devam edin.
Şekil 7.2 "Fiyattaki Bir Değişiklik Kârda Bir Değişikliğe Yol Açar", fiyattaki bir
değişikliğin kârda bir değişikliğe nasıl dönüştüğünü gösterir. Firmanın fiyatındaki bir

171
değişiklik, talep edilen miktarda bir değişikliğe yol açar. Sonuç olarak, firmanın kârları gibi
gelirleri ve maliyetleri de değişir. Şekil 7.3 "Firmanın Kârları", bir firmanın farklı fiyatlarla
elde edeceği kârları gösterir. Fiyatlandırma stratejimiz basitçe şunları söylüyor. Şekil 7.3
"Firmanın Kârları"nda kâr tepesinin en yüksek noktasına ulaşmaya çalışıyorsunuz ve her
zaman yokuş yukarı yürürseniz eninde sonunda oraya varacaksınız. Tepenin en tepesinde,
kârdaki değişim sıfırdır.
Şekil 7.2 Fiyattaki Bir Değişim Kârda Bir Değişime Yol Açar

Gelirde
değişim
Fiyatta Miktarda Kârda
değişim değişim değişim
Maliyetlerde
değişim

Bir firma fiyatını değiştirirse, talepte bir değişiklik olacaktır. Bu daha sonra firmanın
gelirlerinde ve maliyetlerinde değişikliklere yol açar, ki bu da kârda değişikliklere sebep olur.

Şekil 7.3 Firmanın Kârı

Bölümü burada bitirebiliriz. Ancak daha derine inmek ve fiyatlandırmanın nasıl


çalıştığı hakkında bize daha fazla bilgi veren bazı ilkeleri ortaya koymak istiyoruz.
Ardından, Ellie ve onun gibi diğer yöneticilerin daha iyi fiyatlandırma kararları vermek için

172
hangi bilgilere ihtiyaç duyduğunu ve bu kararları nasıl etkili bir şekilde verebileceklerini
öğrenebiliriz. Başlangıç noktamız, daha önceki gözlemimizdir:
kâr = gelirler - maliyetler.

NELER ÖĞRENDİK

• Bir firmanın amacı, gelirler eksi maliyetler olarak tanımlanan kârını


maksimize etmektir.

ÖĞRENDİKLERİNİZİ TEST EDİN

1. Bir firmanın yöneticisi satışları maksimize edecek bir fiyat seçseydi, bu


fiyat ne olurdu? Bu fiyatta kâr ne olur?
2. Kâr fonksiyonunun neden Şekil 7.3’te gösterilen şekle sahip olduğunu
açıklayın.

173
7.2 Firmanın Gelirleri

NELER ÖĞRENECEĞİZ?
1. Firmanın karşılaştığı talep eğrisi nedir?
2. Talebin esnekliği nedir? Nasıl hesaplanır?
3. Marjinal gelir nedir?

Bir firmanın gelirleri, temelde, satışlarından kazandığı paradır. Gelirler, firmanın


sattığı ürünün birim sayısı ile her bir birimi sattığı fiyatın çarpımına eşittir:
gelirler = fiyat × miktar.

Örneğin, CD satan bir müzik mağazasını düşünün. Diyelim ki firma her biri 15
liradan ayda 25.000 CD satıyor. O zaman toplam aylık gelirleri aşağıdaki gibidir:
gelirler = 15 × 25.000 = 375.000 lira.

Firmaların daha yüksek gelir elde etmesinin iki yolu vardır: daha fazla ürün satmak
veya daha yüksek fiyattan satmak. Dolayısıyla bir firma çok gelir elde etmek istiyorsa,
ürününün çoğunu yüksek fiyata satmalıdır. Bunu anlamak için ekonomi okumaya gerek
yok. Bir yöneticinin sorunu, bir ürünü satma yeteneğinin pazarın taşıyacağıyla sınırlı
olmasıdır. Tipik olarak, daha yüksek bir fiyat belirlerse, ürünün o kadarını satamayacağını
bekleriz:
↑fiyat → ↓miktar
Diğer bir ifadeyle fiyat yükseldikçe firmanın satabileceği miktar azalır.

Aynı şekilde, daha fazla miktarda ürün satmak istiyorsa fiyatı düşürmesi gerekecek:
↑miktar → ↓fiyat

Burada gördüğümüz şey talep yasasıdır (Şekil 7.4 "Fiyattaki Bir Değişiklik Talepte
Bir Değişime Yol Açar").

174
Şekil 7.4 Fiyattaki Bir Değişim Talepte Bir Değişime Yol Açar

Talep Yasası

Gelirde
Fiyatta Miktarda değişim
Kârda
değişim değişim Maliyetlerde değişim
değişim
Fiyattaki artış talebin azalmasına neden olur. Fiyatın düşmesi talebin artmasına
neden olur.

Firmanın Karşılaştığı Talep Eğrisi


Genellikle piyasaya ürün sunan birden fazla firma olacaktır. Bu, bir ürüne yönelik
toplam talebin pazardaki farklı firmalar arasında bölündüğü anlamına gelir. Bir firmanın
faaliyet gösterdiği “piyasa yapısı” hakkında henüz hiçbir şey söylemedik - örneğin, çok mu
rakibi var yoksa sadece birkaç rakibi mi var? Ayrıntılara girmeden, piyasa talep eğrisinin
piyasadaki firmalar arasında nasıl bölüneceğini tam olarak bilemeyiz. Neyse ki, en azından
bu bölüm için bu sorunu bir kenara koyabiliriz. Her firmanın kendi ürünü için bir talep
eğrisi ile karşı karşıya olduğunu bilmek bizim için şimdilik yeterli.
Bir ürünün fiyatı arttığında, bireysel müşterilerin bu fiyatın daha iyi olduğunu
düşünmeleri daha az olasıdır ve gelirlerini bunun yerine başka şeylere harcama olasılıkları
daha yüksektir. Sonuç olarak -neredeyse tüm ürünler için- daha yüksek bir fiyat daha
düşük satışlara yol açar.20
Böyle bir talep eğrisinin bir örneği,
talep edilen miktar = 100 − (5 × fiyat).

Tablo 7.1 "Bir Firmanın Karşılaştığı Talep Eğrisi Örneği", farklı fiyatlara ilişkin
miktarı hesaplar. Örneğin, bu talep eğrisi ile, eğer bir yönetici fiyatı 10 lira olarak
belirlerse, firma 50 birim satacaktır çünkü 100 − (5 × 10) = 50. Bir yönetici fiyatı 16 lira
olarak ayarlarsa, firma sadece 20 birim satacaktır: 100 − (5 × 16) = 20. Fiyattaki her 1 liralık
artış için satış miktarı 5 birim azalır. (Çalışması kolay sayılar içeren bir talep eğrisi seçtik.
20
Bir firmanın karşı karşıya olduğu talep eğrisi bize, bir firmanın piyasaya sunduğu herhangi bir veri satış
miktarı için almayı bekleyebileceği fiyatı veya belirlemeyi seçtiği herhangi bir fiyat için satmayı
bekleyebileceği miktarı gösterir. Firmanın pazardaki fırsatlarını temsil eder.

175
Bunun sayıları gerçekçi olmayacak kadar küçük yaptığını düşünüyorsanız, rakamları
büyütebilirsiniz Ancak analizimiz değişmeyecektir.)

Tablo 7.1 Bir Firmanın Karşılaştığı Talep Eğrisi Örneği

Fiyat Miktar Fiyat Miktar

0 100 12 40

2 90 14 30

4 80 16 20

6 70 18 10

8 60 20 0

10 50

Benzer şekilde, firmanın üreteceği miktarı seçen bir yöneticiyi düşünebiliriz, bu


durumda talep eğrisinin yönlendirdiği fiyatı kabul etmesi gerekir. Talep eğrisini bu şekilde
yazmak için önce denklemin [talep edilen miktar = 100 − (5 × fiyat)] her iki tarafını da 5'e bölersek
şunu elde ederiz:
talep edilen miktar/5 = 20-fiyat.

Şimdi "fiyat"ı yalnız bırakalım:


fiyat = 20−talep edilen miktar/5.

Örneğin, yönetici 70 birim satmak isterse, 6 liralık bir fiyat belirlemelidir


(çünkü 20 − 70/5 = 6). Miktardaki her birim artış için fiyat 20 kuruş düşecektir.
Talep eğrisine satış miktarı açısından bakmak ile belirlenen satış fiyatı
açısından bakmak arasında fark yoktur. Şekil 7.5 "Talep Eğrisinin İki Görünümü"
talep eğrisini bu iki şekilde göstermektedir. Bu şeklin iki parçasına dikkatlice bakın
ve gerçekten aynı olduklarına kendinizi ikna edin - tek yaptığımız eksenleri
değiştirmek.

Şekil 7.5 Talep Eğrisinin İki Görünümü

176
Her ikisi de tamamen doğru olan bir talep eğrisi çizmenin iki yolu vardır. (a) Talep
eğrisinin yatay ekseninde fiyat, dikey ekseninde talep edilen miktar vardır (b).
Talep eğrisinin dikey eksende fiyat vardır, ki iktisat kitaplarında talep eğrisinin bu
çizimi tercih edilir.

Firma bir tercihle karşı karşıyadır: 18 lira gibi yüksek bir fiyat belirleyebilir,
ancak nispeten daha az bir miktar (10 birim) satabilecektir. Alternatif olarak, firma
büyük miktarda (örneğin 80 birim) satış yapabilir, tabii ki düşük bir fiyatı (4 lira)
kabul etmeye razıysa. Talep eğrisinde somutlaşan zor seçim, iş dünyasında belki de
en temel değiş-tokuştur. Tabii ki firma fiyatını çok yüksek tutarsa hiçbir şey
satamayacaktır. Fiyatı nedeniyle ürüne hiç talebin olmadığı ve hiç ürünün
satılmadığı fiyat düzeyine “tıkanma fiyatı” denir. Örneğimizde, tıkanma fiyatı 20
liradır; Şekil 7.5 "Talep Eğrisinin İki Görünümü" bölümündeki (b) dikey eksene
bakın.
Ekonomideki her firma bir çeşit talep eğrisi ile karşı karşıyadır. Ürününüze
olan talebi bilmek, bir işte başarılı olmanın en temel gerekliliklerinden biridir. Bu
nedenle, Ellie'nin şirketinin ilacı için talep eğrisi hakkında öğrendiği soruna
dönüyoruz.

Talebin Esnekliği: Tüketiciler Fiyata Ne Kadar Duyarlı?


Pazarlama yöneticileri talep yasasını iyi bilirler. Daha yüksek bir fiyat
belirlerlerse daha az ürün satabileceklerini bilirler. Ancak bu, iyi karar vermek için
yeterli bir bilgi değildir. Yöneticilerin, müşterilerinin talebinin fiyattaki
değişikliklere karşı çok hassas mı yoksa nispeten duyarsız mı olduğunu bilmeleri
gerekir. Başka bir deyişle, talep eğrisinin dik mi (fiyattaki bir değişiklik satışlarda
177
küçük bir değişikliğe neden olur) yoksa düz mü (fiyattaki bir değişiklik satışlarda
büyük bir değişikliğe yol açar) olduğunu bilmeleri gerekir. Bu duyarlılığı, talebin
fiyat esnekliği21 ile ölçüyoruz.
Bu bölümün geri kalanında, genellikle -(talep esnekliği) göreceksiniz. Bu
ifadenin her zaman pozitif bir sayıya atıfta bulunduğunu unutmayın.
Talebin Esnekliğinin Hesaplanması: Bir Örnek
Önceki örneğimize geri dönelim:
talep edilen miktar = 100 − 5 × fiyat.

Bir firmanın 15 lira fiyat belirlediğini ve 25 birim ürün sattığını varsayalım.


Fiyatta 15 liradan 14.80 liraya bir değişiklik olduğunu düşünürsek, talebin esnekliği
ne olur? Bu durumda fiyattaki değişiklik -0,2 ve miktardaki değişiklik 1'dir. Böylece
talebin esnekliğini aşağıdaki gibi hesaplarız:
1. Miktardaki yüzde değişim 1/25'tir (yüzde 4).
2. Fiyattaki yüzde değişim -0.2/15 = 1/75'tir (yaklaşık yüzde -1.3).
3. −(talebin esnekliği) 1/25 / 1/75 = 3.

Bu esnekliğin yorumu şu şekildedir: fiyat yüzde 1 düştüğünde talep edilen


miktar yüzde 3 artar. Bu durum, Şekil 7.6 "Talebin Esnekliği"nde gösterilmektedir.
Şekil 7.6 Talebin Esnekliği

21
Talebin fiyat esnekliği (genellikle talebin esnekliği olarak adlandırılır), bir maldan talep edilen
miktarın o malın fiyatındaki bir değişikliğe tepkisini ölçer. Talep edilen miktardaki yüzde değişimin fiyattaki
yüzde değişime bölünmesiyle hesaplanır:
talebin esnekliği = miktardaki yüzde değişim/fiyattaki yüzde değişim.
Fiyat arttığında (fiyattaki değişim pozitif), miktar azalır (miktardaki değişim negatif). Talebin fiyat
esnekliği negatif bir sayıdır. Negatif sayılarla karıştırılması kolaydır, bu yüzden bunun yerine, bu negatifliği
ifade etmek için kullanılan – (eksi) işareti dikkate alınmaz ve pozitif bir sayı ile ifade edilir.
• Eğer −(talebin esnekliği) büyük bir sayıysa, talep edilen miktar fiyata duyarlıdır: fiyattaki artışlar
talepte büyük düşüşlere yol açar.
• Eğer −(talebin esnekliği) küçük bir sayı ise, talep edilen miktar fiyata duyarsızdır: fiyattaki artışlar
talepte küçük düşüşlere yol açar.

178
Fiyat 15,00 liradan 14,80 liraya düştüğünde, satışlar 25'ten 26'ya yükselir. Fiyattaki
yüzde değişim yüzde -1,3'tür. Satılan miktardaki yüzde değişim 4'tür. Yani “−talep
esnekliği” 3'tür.

Piyasanın gücü
Talep esnekliği –kavramı- çok faydalıdır çünkü bir firmanın sahip olduğu
piyasa gücünün bir ölçüsüdür. Bazı durumlarda, bazı firmalar tüketicilerin çok
istediği bir malı üretirler – yerine ikame edilebilecek az sayıda malın olduğu mallar.
Örneğin, De Beers dünya pırlanta pazarının çoğunu kontrol etmektedir ve diğer
firmalar kolayca ikamelerini sağlayamıyor. Bu nedenle De Beers'in elmaslarına olan
talep fiyata karşı duyarsız olma eğilimindedir. Yani De Beers'ın pazar gücünün çok
olduğunu söylüyoruz. Buna karşılık, bir alışveriş merkezindeki yemek alanında
bulunan bir fast-food restoranı çok az pazar gücüne sahiptir: bir alış-veriş
merkezinin yemek katında bulunan bir fast-food restoranı önemli ölçüde daha
yüksek fiyatlar talep etseydi, potansiyel müşterilerinin çoğu aynı alandaki diğer
fast-food restoranlarından birine gitmeyi tercih ederdi.
Ellie'nin şirketinin önemli bir pazar gücü olduğunu hatırlayın. Ülkede yüksek
tansiyonu tedavi etmek için nispeten az sayıda ilaç mevcuttu ve tüm ilaçlar,
etkinlikleri ve yan etkileri açısından aynı değildi. Doktorların çoğu ürünü beğeniyor
ve neredeyse her zaman onu reçete ediyorlardı. Bazı doktorlar, ilaçlar için ödeme
yapmadıkları için fiyat konusunda çok iyi bilgilendirilmemişlerdir. Tüm bu nedenle,
Ellie ilacına olan talebin fiyata çok duyarlı olmadığını düşünmekte haklıdır.

179
Doğrusal Talep Eğrisi için Talebin Esnekliği
Talebin esnekliği, talep eğrisi üzerindeki farklı noktalarda genellikle
farklıdır. Başka bir deyişle, bir firmanın pazar gücü sabit değildir: bir firmanın
belirlemeyi seçtiği fiyata bağlıdır. Örneklemek gerekirse, fiyat 15 lira olduğunda
talep eğrimiz için −(talep esnekliği) = 3 bulduğumuzu hatırlayın. Aynı talep eğrisi
için esnekliği fiyatın 4 lira olduğu durum için hesaplayalım. Böylece, başlangıçta
fiyatın 4 dolar ve satışların 80 birim olduğu noktada olduğumuzu ve sonra fiyatı
tekrar 20 kuruş azalttığımızı varsayalım. Satışlar 1 birim artacaktır:
1. Miktardaki yüzde değişim 1/80'dir (yüzde 1.25).
2. Fiyattaki yüzde değişim -0.2/4 = -1/20'dir (yüzde 5).
3. −(talebin esnekliği) 1/80 / 1/20 = 0.25'tir.

Talep eğrisinde farklı bir noktada olduğumuz için talebin esnekliği de


farklıdır. Talep esnekliği arttığında, talebin daha esnek hale geldiğini söylüyoruz.
Ve talep esnekliği azaldığında, talebin daha az esnek hale geldiğini söylüyoruz.
Doğrusal bir talep eğrisinde aşağı doğru hareket ettikçe, talep esnekliği Şekil 7.7
"Talep Eğrisi Doğrusal Olduğunda Talebin Esnekliği"nde gösterildiği gibi küçülür.

Şekil 7.7 Talep Eğrisi Doğrusal Olduğunda Talebin Esnekliği

180
Talebin esnekliği, talep eğrisi üzerindeki farklı noktalarda genellikle farklıdır. Doğrusal bir
talep eğrisi durumunda, talep eğrisinde aşağı doğru hareket ettikçe talep esnekliği
küçülür.

Talep Esnekliğinin Ölçülmesi


Kararlarının gelirler üzerindeki etkilerini değerlendirmek için Ellie'nin firmasının
karşı karşıya olduğu talep eğrisini bilmesi gerekiyor. Özellikle alıcıların talep ettiği miktarın
kendisinin belirlediği fiyata çok duyarlı olup olmadığını bilmesi gerekir. Artık talebin
esnekliğinin bu duyarlılığı ölçmek için kullanılan yararlı bir mekanizma/ölçü olduğunu
biliyoruz. Peki, Ellie gibi yöneticiler talebin esnekliği hakkında nasıl bilgi toplayabilir?
Pazarlama ve satış departmanında çalışan kişilerin, müşterilerinin fiyata çok
duyarlı olup olmadığı hakkında bir fikri olması muhtemeldir. Pazarlama ve satış personeli -
eğer işlerinde iyilerse- gerçek ve potansiyel müşterilerle konuşmak için zaman harcarlar ve
bu müşterilerin fiyatları ne kadar önemsedikleri hakkında bir fikre sahip olmalıdır. Benzer
şekilde, bu çalışanlar pazar ve müşterilerin seçimlerini etkileyebilecek diğer faktörler
hakkında iyi bir fikre sahip olmalıdır. Örneğin, piyasada benzer ürünler sunan başka
firmalar olup olmadığını ve varsa, bu firmaların hangi fiyatları uyguladıklarını genellikle
bilirler. Böyle bir bilgi hiç olmamasından çok daha iyidir, ancak talep eğrisi veya talebin
esnekliği hakkında çok somut bir kanıt sağlamaz.
Bir firma, talep esnekliğini daha somut bir şekilde ölçebilmek için mevcut satış
verilerini kullanabilir. Örneğin, bir firma, farklı fiyatlarda ne kadar satmayı başardığını
gösteren geçmiş satış verilerine sahip olabilir veya farklı fiyatların uygulandığı farklı
şehirlerden satış verilerine sahip olabilir. Bir fiyatlandırma yöneticisinin, Şekil 7.8 "Talep
Eğrisini Bulma" bölümündeki (a)'daki gibi fiyatlar ve miktarlar için verileri keşfettiğini
varsayalım. Burada, her nokta bir gözlemi gösterir - örneğin, bir durumda fiyat 100 lira
iken talep edilen miktarın 28 olduğunu görebiliriz.

Şekil 7.8 Talep Eğrisini Bulma

181
(a) Bu, bir yöneticinin fiyatlar ve miktarlar için elde etmiş olabileceği bir veri örneğidir. (b)
Firmanın karşı karşıya olduğu temel talep eğrisinde en iyi tahmini temsil eden verilerle
oluşturulan doğruyu gösterir.

Bu ve diğer kitaplarda gösterilen doğrusal talep eğrileri, ekonomistlerin ve ders


kitabı yazarlarının kurgusudur. Gerçek iş dünyasında, talep eğrileri - eğer mevcutlarsa - bir
veri koleksiyonundan yalnızca en iyi tahmindir. Ekonomistler ve istatistikçiler bu tahminler
için istatistiksel teknikler geliştirdiler. Bu tekniklerin altında yatan fikir, verilerle bir doğru
elde etmektir. (Kesin ayrıntılar burada bizi ilgilendirmiyor; bunlar hakkında daha ileri
düzey ekonomi ve istatistik kurslarında bilgi edinebilirsiniz.) Şekil 7.8 "Talep Eğrisini
Bulma" (b) bölümünde buna bir örnek gösterilmektedir. Buradaki doğru mevcut verilere
dayanarak, insanların farklı fiyatlarla ne kadar satın alacağına dair en iyi tahminimizi temsil
ediyor.
Bir firmanın güvenilir verilere erişimi yoksa, üçüncü bir seçenek de kendi verilerini
oluşturmasıdır. Örneğin, bir perakendecinin süt için müşteri talebinin süt fiyatındaki
değişikliklere ne kadar duyarlı olduğunu bilmek istediğini varsayalım. Her hafta farklı bir
fiyat belirlemeyi deneyebilir ve satışlarını gözlemleyebilir. Daha sonra bunları Şekil 7.8
"Talep Eğrisini Bulma" gibi bir şemada çizebilir ve bir doğru elde etmek için az önce
belirttiğimiz teknikleri kullanabilir. Aslında mağaza, talep eğrisinin neye benzediğini
bulmak için kendi deneyini yürütebilir. İnternet üzerinden satış yapan bir firma için, bu tür
bir deney özellikle caziptir çünkü web sitesine gelen insanlara rastgele farklı fiyatlar
sunabilir.
Son olarak, firmalar ya kendi başlarına ya da profesyonel bir pazar araştırma
firması ile anlaşarak pazar araştırması yapabilirler. Pazar araştırmacıları, tüketicilerin olası
satın alma davranışlarını keşfetmeye çalışmak için anketler düzenler ve görüşmeler yapar.
En basit anket, "X ürünü için ne kadar ödemek isterdiniz?" diye sorabilir. Pazar
araştırmacıları, tüketiciler bu sorulara çok dürüst bir şekilde yanıt vermedikleri için bu tür
soruların çok yararlı olmadığını bilirler. Sonuç olarak, araştırma firmaları, tüketicilerin mal
ve hizmetler için ödeme yapma istekliliğini ortaya çıkarmak için daha ince sorular ve diğer
daha karmaşık teknikler kullanır.
Bu arada Ellie, fiyatlandırma kararına yardımcı olması için pazar araştırması
yapması gerektiğine karar verdi. Doktorlara şu anda farklı yüksek tansiyon ilaçlarını nasıl
reçete ettiklerini sormak için bir pazar araştırma firması tuttu. Spesifik olarak, doktorlara
piyasadaki hangi ilacın reçetelerinin yüzde kaçını oluşturduğu soruldu. Daha sonra farklı

182
fiyatların bu yüzdelere etkisi sorulmuştur. Bu araştırmaya dayanarak, pazar araştırması
firması talep eğrisini aşağıdaki gibi buldu:
talep edilen miktar = 252 − 300 × fiyat.

İlacın şu anda hap başına 0,50 kuruştan satıldığını unutmayın, bu nedenle talep
edilen miktar = 252 − 300 × 0,5 = 102’dir.
Talep eğrisi ayrıca Ellie'ye fiyatı yüzde 10 artırarak 0,55'e yükseltirse talep edilen
miktarın 87'ye (252 − 300 × 0,55 = 87) düşeceğini söylüyor. Bu nedenle, miktardaki yüzde
değişim 87−102/102 = −14,7'dir. Buradan hareketle, pazar araştırması firması, mevcut
fiyattaki talebin esnekliğinin:
−(talep esnekliği) = miktardaki yüzde değişim/fiyattaki yüzde değişim = 14,7/10 =
1,47 olduğunu hesapladı.
Gelir Fiyat İlişkisi
Sonraki adım, fiyatları belirlerken talep eğrisinin nasıl kullanılacağını anlamaktır.
Talebin esnekliği, talep edilen miktarın fiyata nasıl bağlı olduğunu açıklar, ancak bir
yöneticinin gerçekten bilmek istediği şey, gelirlerin fiyattan nasıl etkilendiğidir. Gelir, fiyat
çarpı miktara eşittir, bu nedenle, fiyat 0 lira ise bir firmanın 0 lira kazandığını biliriz.
Tıkanma fiyatında talep edilen miktarın 0 birim olduğunu da biliyoruz, dolayısıyla gelir de
aynı şekilde 0 lira. (0 birim satarsanız, bunları ne kadar yüksek bir fiyata sattığınız önemli
değildir.) 0 lira ile tıkanma fiyatı arasındaki fiyatlarda ise, firma pozitif bir miktarı pozitif bir
fiyata satar ve böylece pozitif gelir elde eder. Figür 7.9 "Gelirler", bir firmanın gelirlerinin
grafiksel bir temsilidir. Gelirler, talep eğrisinin altındaki dikdörtgenin alanı olan miktar ile
fiyat çarpımına eşittir. Örneğin, 14 lira ve 30 adette gelir 420 liradır.

Şekil 7.9 Gelirler

183
Firmanın gelirleri, talep eğrisinin altındaki dikdörtgenin alanına eşittir.

Bir firmanın farklı miktar ve fiyatlardaki gelirlerini hesaplamak için Tablo 7.1 "Bir
Firmanın Karşılaştığı Talep Eğrisi Örneği" ndeki bilgileri kullanabiliriz (bunu bir excel
tablosu ile yapmak da kolaydır). Tablo 7.2 "Gelirlerin Hesaplanması", sıfır fiyattan başlayıp
fiyatı artırırsak, firmanın gelirlerinin de arttığını göstermektedir. Ancak belirli bir fiyat
düzeyinden sonra (bu örnekte 10 lira), gelirler yeniden düşmeye başlar.
Tablo 7.2 Gelir Hesabı

Fiyat Miktar Gelir


0 100 0
2 90 180
4 80 320
6 70 420
8 60 480
10 50 500
12 40 480
14 30 420
16 20 320
18 10 180
20 0 0

Marjinal gelir

184
Daha önce fiyatlandırma için iyi bir stratejinin fiyatta küçük değişikliklerle
denemeler yapmak olduğunu öne sürdük. Peki, fiyattaki küçük değişiklikler bir firmanın
gelirini nasıl etkiler? Örneğin, bir firmanın fiyatı, 15 lira olarak belirlediğini ve 25 birim
sattığını, ancak yöneticinin fiyatı 14.80 liraya düşürmeyi düşündüğünü varsayalım. Bunun
firma gelirleri üzerindeki etkisini Şekil 7.10 "Kazanılan ve Kaybedilen Gelirler" de
görebiliriz.

Şekil 7.10 Kazanılan ve Kaybedilen Gelirler

Bir firma fiyatını düşürürse, daha fazla ürün satar, bu da gelirlerini artırır, ancak her birimi
daha düşük bir fiyata satar ve bu da marjinal gelirlerini azaltır.

Firma, sattığı her birimde 20 sent kaybedecek, dolayısıyla toplamda 5 dolar gelir
kaybedecektir (satılan miktarı sabit kabul ettiğimizde). Bu, Şekilde “kayıp gelirler” etiketli
dikdörtgen olarak gösterilmiştir. Ancak firma fiyat düştüğü için daha fazla ürün satacaktır:
talep eğrisinden, firma fiyatını 0,20 kuruş düşürdüğünde başka bir birim sattığını biliyoruz.
Bu, firmanın "kazanılan gelirler" etiketli taralı alanda gösterildiği gibi 14.80 lira kazandığı
anlamına gelir. Firmanın gelirlerindeki toplam değişiklik 14.80 - 5.00 = 9.80 liraya eşittir.
Fiyatı 15,00 liradan 14,80 liraya düşürmek, gelirlerini 9,80 lira artıracaktır.
Şekil 7.10 "Kazanılan ve Kaybedilen Gelirler"e dikkatlice bakın ve deneyi
anladığınızdan emin olun. Bu bölüm boyunca bir firmanın her birimi aynı fiyattan satması

185
gerektiğini varsaydık. 15,00 liradan 14,80 liraya geçmekten bahsettiğimizde, bir firmanın
25 adet ürünü 15 liraya sattığını ve ardından ilave ürün satmak için fiyatını 14,80 liraya
düşürdüğünü varsaymıyoruz. Yöneticinin 25 adet birimi 15.00 liraya veya 26 adet birimi
14.80 liraya satmak arasında seçim yaptığını ifade ediyoruz.

Şekil 7.11 Gelirlerdeki Değişimin Hesaplanması

Bir yönetici, fiyattaki belirli bir artış için talep edilen miktarın ne kadar azalacağına dair bir
fikri varsa, gelirler üzerindeki olası etkiyi hesaplayabilir.

Şekil 7.11 "Gelirlerdeki Değişimin Hesaplanması" bu fikri daha genel olarak


açıklamaktadır. Bir firmanın talep eğrisinde başlangıçta A noktasında olduğunu varsayalım.
Şimdi bir yöneticinin fiyatı düşürdüğünü hayal edin. Yeni, daha düşük fiyatta, firma yeni,

186
daha yüksek bir miktar satar (B noktası). Miktardaki değişiklik, yeni miktar ile ilk miktar
arasındaki farktır. Fiyattaki değişiklik, yeni fiyat eksi başlangıç fiyatıdır (bunun negatif bir
sayı olduğunu unutmayın). Firmanın gelirlerindeki değişim şu şekilde hesaplanacaktır:
gelirlerdeki değişiklik = (miktardaki değişiklik × yeni fiyat) + (fiyattaki değişiklik × ilk
miktar).

İlk terim pozitiftir: Fazla çıktının satılmasından elde edilen ekstra gelirdir. İkinci
terim negatiftir: Fiyat düştüğü için kaybedilen gelirdir. Bunlar birlikte, bir firmanın marjinal
geliri22 dediğimiz, fiyattaki bir değişikliğin gelirler üzerindeki etkisini verir.
Marjinal Gelir ve Talebin Esnekliği
Marjinal gelirin tanımları ve talebin esnekliği göz önüne alındığında, yazabiliriz.
marjinal gelir = fiyat×(1−1/−(talebin esnekliği)).

Bu ifadeyi iki eksi işaretiyle yazmak tuhaf görünebilir. Bunu, pozitif sayı ile başa
çıkmak daha kolay olduğu için yapıyoruz: -(talebin esnekliği). Üç şey görüyoruz:
1. Marjinal gelir her zaman fiyattan azdır. Matematiksel olarak;
(1−1/−(talebin esnekliği)) < 1
Bir firmanın fazladan bir birim sattığını varsayalım. Fiyat aynı kalırsa, ekstra gelir
fiyata eşit olacaktır. Ancak fiyat aynı kalmaz, düşer, yani firma sattığı her birim için daha az
gelir elde eder.
2. Marjinal gelir negatif olabilir. Marjinal gelir negatif olduğunda, firma
üretimini/satışlarını arttırdıkça toplam geliri düşer. Firma daha fazla ürün satar, ancak
daha az kazanır.
3. Marjinal gelir ile fiyat arasındaki fark, talebin esnekliğine bağlıdır. Talep daha
esnek olduğunda, yani -(talebin esnekliği) daha büyük bir sayı olduğunda, marjinal gelir ile
fiyat arasındaki mesafe küçülür.
Bu üç fikir Şekil 7.12 "Marjinal Gelir ve Talep" içinde gösterilmektedir. Talep eğrisi
bize verilen herhangi bir miktardaki fiyatı gösterir. Marjinal gelir eğrisi, ilk gözlemimiz
nedeniyle talep eğrisinin altındadır: herhangi bir miktarda, marjinal gelir fiyattan azdır.
Marjinal gelir eğrisi yatay ekseni 50 birimde keser: çıktı 50 birimden az olduğunda,
marjinal gelir pozitiftir; çıktı 50'yi aştığında, marjinal gelir negatiftir. Daha önce, lineer
talep eğrisinin aşağı indikçe daha esnek hale geldiğini açıklamıştık. Talep eğrisi nispeten
22
Marjinal gelir, satılan çıktı miktarındaki bir değişiklikle ilişkili gelirdeki değişikliktir:
marjinal gelir = gelirdeki değişiklik/miktardaki değişiklik.
Bunu şöyle yazabiliriz
marjinal gelir = fiyat × (1+fiyattaki yüzde değişim/miktardaki yüzde değişim).

187
esnek olmaktan nispeten esnek olmayana geçtiğinde, marjinal gelir pozitiften negatife
geçer.

Şekil 7.12 Marjinal Gelir ve Talep

Marjinal gelir eğrisi talep eğrisinin altındadır çünkü herhangi bir miktarda marjinal gelir fiyattan
azdır.

Daha önce, bir firma fiyatı 15 lira olarak belirlediğinde, −(talep esnekliği) = 3
olduğunu göstermiştik. Böylece, bu fiyattan marjinal geliri hesaplayabiliriz:
marjinal gelir = fiyat×(1−1/−(talebin esnekliği)) = 15(1−1/3) = 15×2/3 = 10.

Peki bu ne anlama geliyor? 15 liradan başlayarak, bir firma fiyatını düşürürse ve


dolayısıyla üretimini küçük bir miktar artırırsa, firmanın gelirlerinde bir artış olacağı
anlamına gelir.
Gelirler maksimum olduğunda, marjinal gelir sıfırdır. Bunu, talebin esnekliğini
fiyatın 10 lira olduğu durum için hesaplayarak teyit edebiliriz. Fiyatta yüzde 10'luk bir artış
düşünün, böylece fiyat 11 liraya yükselir. Fiyat 10 lira iken satışlar 50 birime eşittir. Fiyat
11 liraya çıktığında satışlar 45 birime eşittir. Yani satışlar 5 birim düştüğü için satışlardaki
düşüş yüzde 10 olur. Bu durumda
−(talep esnekliği) = −miktardaki yüzde değişim/fiyattaki yüzde değişim = 1.

Buradan marjinal geliri hesaplıyoruz:


marjinal gelir = fiyat×(1−1/−(talebin esnekliği)) = 10(1−1/1) = 10×0 = 0.

188
Fiyat 10 lira iken, fiyattaki küçük bir değişiklik, gelirde hiçbir değişikliğe yol açmaz.
Fiyatı yükselttiğimizde daha az ürün satarız. Ancak elde ettiğimiz gelir aynı olacaktır. Bu
durumda ekstra ürün satmanın toplam gelir açısından hiçbir katkısı olmayacaktır.

Şekil 7.13 Marjinal Gelir ve Talebin Esnekliği

Talep eğrisi iki kısma ayrılabilir: düşük satış miktarlarında ve yüksek fiyatlarda, marjinal
gelir pozitiftir ve talep eğrisi esnektir; yüksek satış miktarlarında ve düşük fiyatlarda
marjinal gelir negatiftir ve talep eğrisi esnek değildir.

Böylece talep eğrisini Şekil 7.13 "Marjinal Gelir ve Talebin Esnekliği"nde olduğu
gibi iki kısma ayırabiliriz. Düşük miktarlarda ve yüksek fiyatlarda, bir firma, talep eğrisinde
aşağı doğru hareket ederek, daha düşük fiyatlara ve daha yüksek üretime geçerek
gelirlerini artırabilir. Marjinal gelir pozitiftir. Bu bölgede,
−(talep esnekliği) nispeten büyük bir sayıdır (1 ile sonsuz arasındadır) ve talep
eğrisinin nispeten esnek olduğunu görüyoruz. Tersine, yüksek miktarlarda ve düşük
fiyatlarda fiyattaki bir düşüş, bir firmanın gelirlerini azaltacaktır. Marjinal gelir negatiftir.
Bu bölgede −(talep esnekliği) 0 ile 1 arasındadır ve talep eğrisinin esnek olmadığını
söyleriz. Tablo 7.3 bunu şematik olarak göstermektedir.
Tablo 7.3

−(talep esnekliği) Talep Marjinal gelir Az bir fiyat düşüşünün


etkisi
∞> –(talep esnekliği) > 1 Nispeten esnek Pozitif Gelir artar
−(talep esnekliği) = 1 Birim esneklik 0 Gelir değişmez

189
1 > –(talep esnekliği) > 0 Nispeten esnek değil Negatif Gelir azalır

Gelirleri Maksimize Etme


Ellie'ye danışmanlık yapan pazar araştırma şirketi, Ellie'nin ekibine bir sunum
yaptı. Şirket onlara fiyatlarını artırmaları halinde gelirlerinde bir düşüş bekleyebileceklerini
söyledi. Diğer bir deyişle, cari fiyatlarında marjinal gelir pozitifti. Ellie'nin ekibi geliri
maksimize etmek isteseydi, marjinal gelirin 0 olduğu noktaya kadar fiyatta bir düşüş
önermeleri gerekirdi; yani
−(talebin esnekliği) = 1 olduğunoktaya kadar.

Bu nedenle Ellie'nin ekibinin bazı üyeleri, pazar paylarını artırabilmek ve ilacın


satışından daha fazla gelir elde edebilmek için ürünün fiyatını düşürmeye çalışmaları
gerektiğini savundu. Ancak Ellie onlara amaçlarının mümkün olduğunca fazla gelir elde
etmek değil, mümkün olduğu kadar fazla kâr elde etmek olduğunu hatırlattı. Bu kişilerin
fiyat konusunda ne yapacaklarına karar vermeden önce, ilacı üretmenin maliyetleri
hakkında daha fazla bilgi edinmeleri gerekiyordu.

NELER ÖĞRENDİK
 Talep eğrisi, bir firmaya farklı fiyatlarda ne kadar çıktı satabileceğini söyler.
 Talebin esnekliği, miktardaki yüzde değişmenin fiyattaki yüzde değişmeye
bölümüdür.
 Marjinal gelir, satılan miktardaki bir değişiklikten toplam gelirdeki değişikliktir.

ÖĞRENDİKLERİNİZİ TEST EDİN


1. Öğrendik ki talep eğrisinin
a. talep edilen miktar = 252 − 300 × fiyat olduğunu gördük.
b. Ellie'nin fiyatı 0,42 lira olarak belirlediğini varsayalım. Talep edilen miktar ne
olacaktır?
c. Ellie'nin yüzde 10 daha yüksek bir fiyat (0,462 lira) belirlediğini varsayalım. Talep
edilen miktar nedir?
d. Fiyat 0,42 lira olduğunda −(talep esnekliği) = 1 olduğunu hatırlayın.
2. Bir firmanın yöneticisinin geliri maksimize edecek bir fiyatı seçmek isterse, bu fiyat,
firmanın kârını maksimize edecek fiyatla aynı mıdır?
3. Bir talep eğrisi her noktada aynı esnekliğe sahipse, eğimi de sabit midir?

190
7.3 Firmanın Maliyetleri

NELER ÖĞRENECEĞİZ?
1. Marjinal maliyet nedir?
2. Bir firmanın fiyatlandırma kararı için hangi maliyetler önemlidir?

Firmaların satışa sunduğu mal ve hizmetler bir anda ortaya çıkmaz. Firmalar bu
malları üretir ve bunun bir maliyeti vardır. Bir pazarlama yöneticisi belirlediği fiyatı
düşünürken, farklı fiyatların farklı üretim seviyelerine ve dolayısıyla firma için farklı
maliyetlere yol açtığını hesaba katmalıdır.
Firma dendiğinizde zihninizde oluşan tasavvur muhtemelen bir üretim sürecini
içerir. Örneğin Malezya'da palm yağı üreten firmalar var. Bu bağlamda bir firma, palmiye
ağaçlarıyla dolu bir ormanın ortasındaki büyük bir makine parçasından biraz daha
fazlasıdır. Üretim süreci sıcak, gürültülü ve çok yalındır: (1) işçiler fabrikayı çevreleyen
ağaçlardan palmiye meyvelerini toplar; (2) bunlar ezilir, ısıtılır ve yağlarının çıkarılması için
preslenir; ve (3) yağ varillere konur ve sonra satılır. Malezya'da bir palmiye yağı üretim
işletmesi işletmek istiyorsanız, aşağıdakileri satın almanız gerekir:
• Yağı çıkarmak için makine
• Yağı pazara taşımak için kamyon
• Makineye güç sağlamak için jeneratör
• Jeneratörü çalıştırmak için yakıt
• Kamyon için benzin
• İşçilerin işgücü zamanı—meyve hasadı, makinelerin çalıştırılması ve yağın pazara
ulaştırılması.
Bu kadar. Palm yağı girişimcisi olmak zor değil! Bu durumda, firma için ana üretim
maliyetlerini listelemek oldukça kolaydır.
Ancak diğer bazı işletmelerde bu çok daha zordur. Tüm farklı ürünleri, farklı
ülkelerdeki üretim tesisleri, çalışanları için yemekhaneleri, sosyal tesisler vb. ile Apple
Computer için benzer bir liste yapmaya çalıştığınızı hayal edin. Elbette Apple'ın
muhasebecilerinin hala Apple'ın harcamalarının bir listesini geliştirmeleri gerekiyor, ancak
Apple'ın harcamalarını çeşitli kategorilere ayırarak işin içinden çıkabilirler. Bu bir
muhasebe ders kitabı olsaydı, bu kategorileri ayrıntılı olarak tartışırdık. Buradaki görevimiz

191
daha basit: Sadece bu maliyetlerin fiyatlandırma kararları için ne kadar önemli olduğunu
belirlememiz gerekiyor.
Marjinal maliyet
Daha önce, firmanın ürettiği miktarda bir değişiklik olduğunda firmanın gelirlerinin
nasıl değiştiğini gösterdik. Üretimde bir değişiklik olduğunda firmanın maliyetlerinin nasıl
değiştiğini de biliyorsak, iyi bir fiyatlandırma kararı için ihtiyaç duyduğumuz tüm bilgilere
sahibiz demektir. Gelirlerde olduğu gibi, bu değişikliği miktardaki değişikliğin boyutuna
göre ölçeklendiririz. Şekil 7.14 "Marjinal Maliyet", marjinal maliyetin 23 bu bölümün yol
haritamıza nasıl uyduğunu göstermektedir.
Şekil 7.14 Marjinal Maliyet

Firma daha yüksek bir fiyat belirlediğinde, daha az miktarda ürün satar ve üretim
maliyetleri düşer.

Tablo 7.4 Marjinal Maliyet

Çıktı Toplam Marjinal


Maliyet Maliyet
0 50
10
1 60
10
2 70
10
3 80
10
4 90
10

23
Marjinal maliyet, üretilen çıktı miktarındaki bir değişiklikle ilişkili maliyetteki değişikliktir:
marjinal gelir = maliyette değişiklik/miktarda değişiklik.

192
5 100

Tablo 7.4 "Marjinal Maliyet", bir firmanın maliyetlerine bir örnek göstermektedir.
Son sütunda marjinal maliyet hesaplanmıştır. Marjinal maliyetin bir çıktı düzeyinden
diğerine geçmenin maliyeti olduğunu vurgulamak için bu tabloyu marjinal maliyetle ayrı
satırlarda hazırladık. Örneğimizde, marjinal maliyet—bir birim daha üretmenin maliyeti—
10 liradır. Bir birim üretmek istiyorsanız, bu size 60 liraya mal olacak. İki birim üretmek
istiyorsanız, toplam 70 lira olmak üzere ilave 10 lira maliyet ödemeniz gerekir. Üç birim
üretmek istiyorsanız, ilk iki birimi üretmek için 70 lira artı 10 liralık ek marjinal maliyeti,
toplamda 80 lira ödemeniz gerek vb. Grafiksel olarak, marjinal maliyet, Şekil 7.15 "Maliyet
Fonksiyonu Örneği"nde gösterildiği gibi, maliyet doğrusunun eğimidir.

Şekil 7.15 Maliyet Fonksiyonu Örneği

Bu grafik bir firma için maliyet fonksiyonunu göstermektedir. Bu durumda, maliyet


fonksiyonu maliyet = 50 + 10 × miktar denklemine sahiptir. Her bir ek birimi üretmenin
maliyeti (marjinal maliyet) 10 liradır.
Tekrar vurgulamak gerekirse, bir firmanın fiyatlandırma kararı için yalnızca
değişen maliyetler önemlidir. Bir firma daha fazla üretim yapmayı düşündüğünde,
maliyetlerinin çoğu değişmez. Optimum fiyatlandırmayı düşünürken bu maliyetleri
tamamen göz ardı edebiliriz. Bu, diğer maliyetlerin önemli olmadığı anlamına gelmez; tam

193
tersine. Farklı bir karar için kritik öneme sahiptirler: firmanın iş hayatında olması gerekip
gerekmediği. Ancak fiyatlandırmayla ilgilendiğimiz sürece onları görmezden gelebiliriz.
Tıbbi ilaç geliştirme maliyetleri oldukça yüksektir. Ellie'nin sorumlu olduğu ilaç
önce araştırma laboratuvarlarında geliştirildi, ardından hayvanlar üzerinde test edildi ve
daha sonra insan hastalar üzerinde bir dizi klinik çalışma yapıldı. Amerika Birleşik
Devletleri'nde Gıda ve İlaç Dairesi ve diğer ülkelerdeki eşdeğer ilaç güvenliği kuruluşları,
ilacı satış için onaylamadan önce Bu çalışmalar yapılmak zorundadır. Ancak bu geliştirme
(ar-ge) maliyetlerinin marjinal maliyet üzerinde hiçbir etkisi yoktur, çünkü hepsi tek bir
hap bile satılmadan önce ortaya çıkmıştır.
Ellie'nin ekibi - oldukça doğru bir şekilde – ilacı geliştirmek için yapılan
harcamalara hiç dikkat etmemiştir. Hangi fiyatı belirleyeceklerini belirlerken, sadece
müşterilerinin fiyat duyarlılığına ve marjinal maliyete baktılar. İlacın geliştirme
maliyetlerinin fiyatlandırma kararıyla ilgili olmadığını anladılar. Aslında, Ellie'nin ekibi, ilacı
geliştirmenin ne kadara mal olduğu konusunda tam bir fikir sahibi değildi: Zira bu
geliştirme, dünyanın başka bir yerinde şirketin tamamen farklı bir birimi tarafından
gerçekleştirilmişti.
Karşıt argümanı sıklıkla duyacaksınız: İnsanlar yaygın bir şekilde ilaç şirketlerinin,
ilaçlarını geliştirmenin maliyeti çok yüksek olduğu için yüksek fiyatlar aldığını düşünür. Bu
argüman yüzeysel olarak çekici, ancak tamamen yanlıştır. İlaç şirketleri, yüksek geliştirme
maliyetlerine maruz kaldıkları için yüksek fiyatlar talep etmezler. Yüksek fiyatlar talep
edebildikleri için büyük geliştirme maliyetlerine katlanabilirler.

Marjinal Maliyeti Tahmin Etme


Marjinal maliyeti tahmin etmek genellikle talebi tahmin etmekten çok daha
kolaydır. Çünkü işin maliyet tarafı büyük ölçüde firmanın kontrolü altındadır. Firmanın
maliyetleri, teknolojisine ve bu teknolojiyi kullanma konusundaki kararlarına bağlıdır. Orta
veya büyük ölçekli firmaların çoğunda, üretim süreciyle ilgilenen bir “operasyon
departmanı” vardır. Pazarlama müdürü, operasyonlarda meslektaşlarına danışabilmeli ve
firmanın maliyetleri hakkında bilgi edinebilmelidir. En önemlisi, bir operasyon
yöneticisinin firmanın tüm maliyet fonksiyonunu bilmesini beklemek mantıksız olsa bile,
iyi bir operasyon yöneticisinin marjinal maliyet hakkında iyi bir fikre sahip olması gerekir
(yani, operasyonları ölçeklendirmenin birim başına ne kadara mal olacağını bilmelidir). Ve
bu, pazarlama yöneticisinin fiyatlandırma kararları için ihtiyaç duyduğu bilgidir.

NELER ÖĞRENDİK?

194
 Marjinal maliyet, fazladan bir çıktı birimi üretmenin ek maliyetlerini ölçer.
 Bir firmanın fiyatlandırma kararı için önemli olan yalnızca maliyetlerdeki – marjinal
maliyetteki – değişikliktir.

ÖĞRENDİKLERİNİZİ TEST EDİN


Tablo 7.4’teki marjinal maliyet 20 lira olsaydı, 10 birim mal üretmenin maliyeti ne
olurdu?

195
7.4 Maliyete Dayalı/Sabit Kâr Oranlı Fiyatlandırma: Marjinal
Gelir ve Marjinal Maliyeti Birleştirme

NELER ÖĞRENECERĞİZ?
1. Bir firma için en uygun fiyat nedir?
2. Maliyete dayalı (Markup) ne demektir?
3. Talebin esnekliği ile fiyat artışı arasındaki ilişki nedir?

Bu bölümde geliştirdiğimiz fikirleri gözden geçirelim. Üretim miktarındaki


değişikliklerin hem gelirlerde hem de maliyetlerde değişikliğe yol açtığını biliyoruz.
Gelirlerdeki ve maliyetlerdeki değişiklikler karlarda değişikliklere yol açar (bkz. Şekil 7.16
"Gelirler ve Maliyetlerdeki Değişiklikler Kârlarda Değişikliklere Yol Açar"). Fiyatı ve talebin
esnekliğini biliyorsanız, üretim artarsa gelirlerin ne kadar değişeceğini ifade eden marjinal
geliri hesaplayabilirsiniz. Ayrıca, üretim artarsa maliyetlerin ne kadar değişeceğine dair bir
ölçümümüz var - buna marjinal maliyet diyoruz. Mevcut marjinal gelir ve marjinal maliyet
bilgisine sahip bir pazarlama yöneticisi fiyatı değiştirip değiştirmeyeceğine karar verebilir.
Bu bölümde, bir yöneticinin bu kararı nasıl vermesi gerektiğini anlatan bir kural ortaya
koyacağız.

Şekil 7.16 Gelir ve Maliyetlerdeki Değişiklikler Kârlarda Değişikliklere Neden Olur

Firma fiyatını değiştirdiğinde, bu, gelirlerde ve maliyetlerde değişikliklere yol açar. Bir
firmanın kârındaki değişiklik, gelirdeki değişiklik eksi maliyetteki değişikliğe eşittir - yani,
kârdaki değişiklik marjinal gelir eksi marjinal maliyettir. Marjinal gelir marjinal maliyete
eşit olduğunda, kârdaki değişiklik sıfırdır, bu da firmanın maksimum kârı elde ettiği
anlamına gelir.

196
Gerçek dünyada, firmalar üretecekleri miktar yerine neredeyse her zaman belirli
bir fiyattan ürün satmayı seçerler. Yine de, fiyatlandırma kararını analiz etmek daha
kolaydır: hangi miktarda üretim yapacağını seçen ve ardından talep eğrisinin işaret ettiği
fiyatı kabul eden bir firma davranışını analiz etmek çok daha kolaydır. Bir firma talep eğrisi
üzerinde bir nokta seçerse onun fiyatı seçip zımni miktarı kabul ettiğini mi yoksa miktarı
seçip zımni fiyatı kabul ettiğini mi varsaydığımızın bir önemi yoktur (Şekil 7.17 " Fiyatı
Ayarlama veya Miktarı Ayarlama").

Şekil 7.17 Fiyatı Ayarlama veya Miktarı Ayarlama

Fiyatı seçmeyi ve zımni miktarı kabul etmeyi veya miktarı seçip zımni fiyatı kabul etmeyi
düşünmemiz önemli değil.

Bir pazarlama müdürünün talebin esnekliğini tahmin ettiğini, cari fiyata baktığını
ve marjinal gelir formülünü kullanarak marjinal gelirin 5 lira olduğunu keşfettiğini
varsayalım. Bu, firma üretimi bir birim arttırırsa gelirlerinin 5 lira artacağı anlamına gelir.
Pazarlama müdürü ayrıca operasyon departmanındaki meslektaşıyla konuştu ve
meslektaşı ona marjinal maliyetin 3 lira olduğunu söyledi. Bu, bir birim daha üretmenin ek
3 dolara mal olacağı anlamına gelir. Bu iki bilgiden, pazarlama müdürü üretimi arttırmanın
iyi bir fikir olacağını bilir. Üretimdeki bir artış, gelirlerde maliyetlerden daha büyük bir
artışa yol açar. Sonuç olarak, kârda bir artış olur: zira kâr 2 lira artacaktır. Bu, pazarlama
yöneticisine üretimi artırmanın iyi bir fikir olduğunu söyler. Pazarlama müdürü talep
kanununa göre fiyatı düşürmeyi düşünmelidir.

Şekil 7.18 Optimum Fiyatlandırma

197
"Kârı maksimize eden miktar" olarak işaretlenen noktanın solunda, marjinal gelir marjinal
maliyeti aşıyor, bu nedenle üretimi artırmak iyi bir fikirdir. Bu noktanın sağında ise tersi
doğrudur.

Şekil 7.18 "Optimal Fiyatlandırma" bu fikri grafiksel olarak göstermektedir. “Kârı


maksimize eden miktar” olarak işaretlenen noktanın solunda, marjinal gelir marjinal
maliyeti aşıyor. Bir firmanın bu seviyenin altında üretim yaptığını varsayalım. Üretimini
arttırırsa, elde ettiği ekstra gelir, ekstra maliyeti aşacaktır. Üretimdeki bir artışın A + B
alanlarına eşit ekstra gelir ve B'ye eşit ekstra maliyetler getirdiğini görüyoruz. Üretimdeki
artış, A'ya eşit olan ekstra kâr sağlar. Bu nedenle üretimi artırmak iyi bir fikirdir. Tersine,
kâr maksimizasyonu noktasının sağında, marjinal gelir marjinal maliyetten daha azdır. Bir
firma üretimini azaltırsa, maliyetlerdeki düşüş (C + D), gelirdeki düşüşü (D) aşar.
Üretimdeki azalmalar, kârda artışa yol açar.
Kârlar maksimum olduğunda
marjinal gelir = marjinal maliyet.

Bu, fiyattaki bir değişikliğin kârda hiçbir değişikliğe yol açmadığı noktadır.
Dolayısıyla Şekil 7.3 "Bir Firmanın Kârları"nda çizdiğimiz kâr tepesinin en tepesindeyiz.
Ayrıca bkz. Şekil 7.17 "Fiyatın Belirlenmesi veya Miktarın Belirlenmesi".

Maliyete Dayalı/Maliyet Artı Fiyatlandırma Formülü

198
Ellie'nin şirketini düşünün. Şirketin her bir hapı üretmesi daha pahalı hale gelirse,
bu onların maliyetini arttıracaktır. Ayrıca, müşterilerinin fiyat değişikliklerine karşı çok
hassas olmadıklarını ve bunun da nispeten yüksek bir fiyat belirlemelerine imkân verdiğini
söylemiştik. Başka bir deyişle, kârı maksimize eden fiyat, talebin esnekliği ve marjinal
maliyet ile ilgilidir. Bunlar, fiyatlandırma kararının iki kritik bileşenidir. 24
Maliyete Dayalı Kâr hakkında üç gerçek vardır:
1. Maliyete dayalı kâr sıfırdan büyük veya sıfıra eşittir - yani firma hiçbir zaman
marjinal maliyetin altında bir fiyat belirlemez.
2. Talep daha esnek olduğunda maliyete dayalı kâr daha küçüktür.
3. Talep eğrisi tamamen esnek olduğunda maliyete dayalı kâr sıfırdır: −(talebin
esnekliği) = •.
Ellie'nin ekibi rakamlara baktı ve cari fiyatta, -(talep esnekliği) = 1.47 olarak
hesapladı. Marjinal maliyetin hap başına 0,28 lira olduğunu gördüler ve hap başına 0,50
lira kazanıyorlardı. Başka bir deyişle, mevcut kârları yaklaşık yüzde 79'du: 0,5 = (1+ 0,79) ×
0,28. Ancak, talebin mevcut esnekliğine dayalı olarak maliyete dayalı kâr fiyatlandırma
formülünü uygularlarsa, 1/0.47 = 2.12 kâr marjı talep edebilirler, yani yüzde 200'den fazla
kâr marjı talep edebilirler ve bu da 0,87 liralık bir fiyat anlamına gelir. Fiyatlarını artırarak
daha fazla kazanabilecekleri açıktı.
Fiyatlandırma Algoritması
Özetlemek gerekirse, bir yönetici fiyatı belirlerken iki önemli bilgiye ihtiyaç duyar:
1. Marjinal maliyet. Kârı maksimize eden fiyatın, marjinal üretim maliyeti üzerinde
bir değer olduğunu gösterdik. Bir yönetici marjinal maliyetin büyüklüğünü bilmiyorsa,
fiyatlandırma kararı için kritik bir bilgiden bi haberdir.
2. Talep esnekliği. Bir yönetici marjinal maliyeti öğrendikten sonra, fiyatı marjinal
maliyet üzerinde bir kâr marjı olarak belirlemelidir. Ancak bu geçici bir şekilde
yapılmamalıdır; maliyete dayalı kâr, talebin esnekliği hakkındaki bilgilere dayanmalıdır.
Bu iki bilgi göz önüne alındığında, bir yönetici daha sonra en uygun fiyatı
belirlemek için maliyete dayalı kâr formülünü kullanabilir. Yine de dikkatli olmalıyız. Kâr
marjı (maliyete dayalı kâr) formülü fazlasıyla basit görünüyor - verilen marjinal maliyet ve
talebin esnekliğini (rakamları) bunları formüle uygulayın ve optimum fiyatı hesaplayın.
Ancak fiyatı değiştirirseniz, hem marjinal maliyet hem de talebin esnekliği muhtemelen
değişecektir. Bu formülü kullanmanın daha güvenilir bir yolu, Şekil 7.19 "Fiyatlandırma
24
Firmalar fiyatı marjinal maliyet üzerinden bir fiyat farkı olarak belirlemelidir:
Fiyat = (1+markup)×marjinal maliyet
ve
işaretleme = 1/−(talebin esnekliği)−1.

199
Algoritması"nda gösterilen ve kâr tepesinin zirvesine giden yolu bulmanız gerektiğine dair
önceki fikrimize dayanan algoritmadır. Beş adım aşağıdaki gibidir:
1. Mevcut fiyatınıza göre, marjinal maliyeti ve talebin esnekliğini tahmin edin.
2. Bu değerlere göre en uygun fiyatı hesaplayın.
3. Optimum fiyat cari fiyatınızdan yüksekse, fiyatınızı artırın. Ardından marjinal
maliyeti ve esnekliği tekrar tahmin edin ve işlemi tekrarlayın.
4. Optimum fiyat cari fiyatınızdan düşükse fiyatınızı düşürün. Ardından marjinal
maliyeti ve esnekliği tekrar tahmin edin ve işlemi tekrarlayın.
5. Mevcut fiyat bu optimal fiyata eşitse, fiyatınızı değiştirmeden bırakın.

Şekil 7.19 Fiyatlandırma Algoritması

Bu fiyatlandırma algoritması, bir ürün için en iyi fiyatın nasıl alınacağını gösterir.

Ellie'nin ekibi, ilaca olan talebin görünüşe göre fiyata çok duyarlı olmamasına
rağmen, hemen çok daha yüksek bir fiyat artışı yapmamaları gerektiğinin farkındaydı.
Mevcut marjinal maliyet ve esnekliğe dayalı olarak fiyatın yükseltilebileceğini gördüler.
Ama fiyatı yükselttikçe, talebin esnekliğinin de değişebileceğini biliyorlardı. Pazar
araştırması verilerine daha yakından baktıklarında, 0,56 liralık bir fiyatta (yüzde 100 kâr
marjı), talebin esnekliğinin yaklaşık 2'ye yükseleceğini buldular. Bu nedenle, en azından
pazar araştırması verileri güvenilir kabul edildiğinde, 0,56 liralık bir fiyatın kârı maksimize
edeceğini hesapladılar. Bu yüzden Ellie, üst yönetime, ilacın fiyatının hap başına 0,50
liradan 0,56 liraya, yüzde 10'un biraz üzerinde artırılmasını tavsiye etti.

Firmanın Karşı Karşıya Olduğu Talep Eğrisindeki Kaymalar


Şimdiye kadar sadece talep eğrisi boyunca hareketlere baktık, yani fiyattaki
değişikliklerin müşterilerin satın alacakları miktarda değişikliklere nasıl yol açtığına baktık.

200
Firmaların ayrıca hangi faktörlerin talep eğrilerinin değişmesine neden olabileceğini de
anlamaları gerekir. En önemlileri arasında şunlar bulunmaktadır:
• Hanehalkının zevklerindeki değişmeler. 2004'ten başlayarak, düşük
karbonhidratlı diyetler Amerika Birleşik Devletleri'nde ve başka yerlerde çok popüler
olmaya başladı. Bazı şirketler için bu bir nimetti; diğerleri için ise sorun oldu. Örneğin,
Einstein Bros. Bagels veya Dunkin' Donuts gibi şirketler, nispeten yüksek karbonhidratlı
ürünler satıyorlar. Giderek daha fazla müşteri düşük karbonhidrat alternatifleri aramaya
başladıkça, bu firmalar talep eğrilerinin içe/sola doğru kaydığını gördü.
• İş döngüsü / Konjonktürel Devreler. Üst düzey otomobil üreticisi Lexus'u
düşünün. Ekonominin yükselme dönemlerinde, satışların çok iyi olması muhtemeldir.
Yükselme zamanlarında insanlar kendilerini daha zengin ve daha güvende hissederler ve
lüks bir araba satın alma olasılıkları daha yüksektir. Ancak ekonomi resesyona/durgunluğa
girerse, potansiyel araba alıcıları daha ucuz arabalara bakmaya başlayacaktır veya
alımlarını tamamen ertelemeye karar verebileceklerdir. Birçok şirket, iş döngüsünün
durumuna duyarlı ürünler satmaktadır. Ekonomi, canlanma döneminden durgunluğa
geçerken talep eğrileri değişir.
• Rakiplerin fiyatlarındaki değişiklikler. İş dünyasında, bu kritik bir
belirsizlik/endişe kaynağıdır. Bir rakip fiyatını düşürürse, bu, karşılaştığınız talep eğrisinin
içe/sola doğru kayacağı anlamına gelir. Örneğin, British Airways'in New York'tan Londra'ya
uçuşları için fiyatını düşürmeye karar verdiğini varsayalım. American Airlines, bu rota için
talep eğrisinin içe doğru kaydığını görecektir.
Ellie'nin de kesinlikle bu konuda endişelenmesi gerekiyor çünkü şirketinin
ürününün çok az sayıda rakibi var. Rakip bir tansiyon ilacının fiyatındaki değişiklik, Ellie'nin
ürününün satışlarında ve kârında büyük bir fark yaratabilir.
Talep eğrisi kayarsa, bir firma fiyatını değiştirmeli mi? Cevap, talep eğrisindeki
kayma aynı zamanda talebin esnekliğinde de bir değişikliğe yol açıyorsa “evet”tir. Talep
esnekliğinde bir değişiklik olmaksızın bir talep eğrisinin kayması mümkün olsa da,
uygulamada durum muhtemelen böyledir (talep esnekliği de değişecektir). Talep
eğrisindeki bir kaymaya doğru tepki, talebin esnekliğini yeniden tahmin etmek ve
ardından fiyattaki bir değişikliğin uygun olup olmadığına karar vermektir.
Komplikasyonlar
Fiyatlandırma zor ve hassas bir iştir ve henüz dikkate almadığımız birçok faktör
var:

201
• Şimdiye kadar ihmal ettiğimiz en önemli sorun şudur: Firmalar fiyatlandırma
kararları verirken, diğer firmaların nasıl tepki vereceğini dikkate almaları gerekir. Örneğin,
bir yönetici, firmasının talep esnekliğini ve marjinal maliyetini tahmin edebilir ve fiyatı
düşürerek daha fazla para kazanabileceğini hesabedebilir. Bu hesap, rakip firmaların
fiyatlarını değiştirmeyeceği varsayımı üzerine kuruludur. Rakip sayısının az olduğu
pazarlarda, diğer firmaların fiyatlarını düşürerek yanıt vermeleri oldukça olasıdır. Bu, bir
firmanın talep eğrisinin içe doğru kaymasına ve muhtemelen onu eskisinden daha kötü
durumda bırakmasına neden olur.
• Baştan beri bir firmanın sattığı her birim için aynı fiyatı talep etmesi gerektiğini
varsaydık. Çoğu durumda bu fiyatlandırma davranışı geçerlidir. Bir bakkal bir fiyat
belirlediğinde, bu fiyat raftaki her birim için geçerlidir. Ancak bazen firmalar, farklı
müşterilere farklı fiyatlar uygulayarak veya aynı müşteriye ilave alımlar için farklı fiyatlar
sunarak farklı birimler için farklı fiyatlar talep eder. Şüphesiz bu tür uygulamalarla
karşılaşmışsınızdır. Firmalar bazen miktar indirimleri sunar, aynı (ya da benzer) üründen
daha fazla birim satın alırsanız fiyat daha düşüktür. Bazen öğrenciler için ucuz sinema
biletleri gibi belirli müşteri gruplarına indirimler sunarlar. Bunlar bir gibi, bazıları oldukça
karmaşık olan başka bir sürü örnek sıralayabiliriz.
• Firmalar, fiyatın zaman içinde değişmesini gerektiren fiyatlandırma stratejilerine
sahip olabilir. Örneğin, firmalar bazen penetrasyon fiyatlandırması olarak bilinen bir
strateji uygularlar ve bu sayede pazarı geliştirmek veya genişletmek amacıyla düşük bir
fiyat uygulayarak işe başlarlar. Kellogg's'un yeni bir kahvaltılık gevrek geliştirdiğini hayal
edin. Firma insanları ürünü denemeye teşvik etmek için mısır gevreğini düşük bir fiyata
sunmaya karar verebilir. Ancak bir grup sadık müşteri kazandıktan sonra fiyatlarını “kâr
marjı ilkesi”ne göre belirlemeye başlayabilir.
• Fiyatlandırma, bir firmanın genel pazarlama ve marka stratejisi açısından da
önemlidir. Bazı firmalar kendilerini pazarda lüks mal/yüksek kalite tedarikçisi olarak
konumlandırırlar. Müşterilerin onları uygun şekilde algılamasını sağlamak için ürünleri için
yüksek fiyatlar belirlemeyi seçebilirler. Çeşitli nedenlerle müşteriler genellikle bir ürünün
fiyatını o ürünün kalitesinin bir göstergesi olarak kullanırlar, bu nedenle düşük bir fiyat
firmanın imajını olumsuz etkileyebilir.
• Pazarlama üzerine çalışan psikologlar, talebin belirli fiyat noktalarında hassas
olduğunu bulmuşlardır. Örneğin, bir firma bir ürünün fiyatını 99.98 liradan 99.99 liraya
çıkarırsa, talep üzerinde çok az etkisi olabilir. Ancak fiyat 99,99 liradan 100 liraya
yükselirse, çok daha büyük bir etki olabilir çünkü 100,00 lira psikolojik sınırdır. Bu tür

202
tüketici davranışları çok da rasyonel görünmeyebilir. Ancak bunun gerçek bir olgu
olduğuna dair hiç şüphe duyulmaz.
• Bu bölüm boyunca, bir firmanın fiyatı mı yoka satış miktarını mı veri kabul
edeceği arasında bir fark olmadığını söyledik. Her iki durumda da firma talep eğrisi
üzerinde bir nokta seçer. Bu doğrudur ama eklememiz gereken bir not var. Bir firmanın
talep eğrisi, rakiplerinin ne yaptığına bağlıdır ve garip bir şekilde, bu rakiplerin satış
miktarını veya fiyatı baz alıyor olmaları fark yaratır.
• Dikkatimizi satıcı olarak firmaların pazar gücüne odakladık. Firmalar ayrıca
alıcılar olarak da pazar gücüne sahip olabilirler. Walmart, birçok tedarikçisi için o kadar
önemli bir müşteridir ki, satın aldığı malları daha düşük fiyatlara temin etmek amacıyla
pazarlık yapmak için bu gücünü kullanabilir. Hükümetler de genellikle güçlü alıcılardır ve
mal ve hizmetler için ödedikleri fiyatları etkileyebilirler. Örneğin, devlet tarafından işletilen
sağlık sistemleri, ilaç şirketleriyle uygun fiyatlar için pazarlık yapabilir.

NELER ÖĞRENDİK
 Kârı maksimize eden fiyatta, marjinal gelir, marjinal maliyete eşittir.
 Maliyete dayalı kâr, marjinal maliyetin yüzdesi olarak fiyat ile marjinal maliyet
arasındaki farktır.
 Bir firmanın karşılaştığı talep eğrisi ne kadar esnekse, kâr marjı o kadar küçük
olur.

ÖĞRENDİKLERİNİZİ TEST EDİN


1. Maliyete dayalı kârın her zaman sıfırdan büyük olduğunu söylemiştik.
İşaretleme formülüne bakın. İşaretleme sıfırdan büyükse, -(talebin esnekliği) hakkında
ne doğru olmalıdır? Bunun neden doğru olması gerektiğini görebiliyor musunuz? Bir
ipucu için Şekil 7.13 "Marjinal Gelir ve Talebin Esnekliği"ne tekrar bakın.
2. Fiyat, marjinal maliyet üzerinde bir artış ise, o zaman marjinal gelir, bir
firmanın fiyatlandırma kararını nasıl etkiler?
3. Kâr maksimize edici fiyattan başlayarak, bir firma fiyatını arttırırsa, gelir
artabilir mi?

7.5 Rekabetçi Bir Firmanın Arz Eğrisi

203
NELER ÖĞRENECEĞİZ?
1. Tam rekabet piyasası nedir?
2. Tam rekabet piyasasında bir firmanın karşılaştığı talep eğrisi neye benzer?
3. Tam rekabet piyasasında bir firmanın fiyatlandırma kararına ne olur?

Bu bölümde sürekli talepten bahsettik ama arzdan hiç bahsetmedik. Bunun makul
bir nedeni var: Piyasa gücü olan bir firmanın arz eğrisi yoktur. Bir firma için arz eğrisi bize
firmanın farklı fiyatlarla piyasaya ne kadar ürün sunmaya istekli olduğunu söyler. Ancak
piyasa gücüne sahip bir firma, karşılaştığı talep eğrisine bakar ve sonra bu eğri üzerinde bir
nokta (fiyat ve miktar) seçer. Bu bölümde fiyat, firmanın seçtiği bir şeydir, veri olarak aldığı
bir değer değildir. Bu bölümdeki analizimiz ile piyasa arz eğrisi arasındaki bağlantı nedir?
Tam Rekabet Piyasaları
Yakın ikamesi az olan bir mal üretirseniz, çok fazla pazar gücünüz olur. Talep
eğriniz çok esnek değildir: yüksek bir fiyat uygulasanız bile insanlar malı satın almaya
istekli/mecbur olacaklardır. Öte yandan, piyasadaki diğer ürünlere çok benzeyen bir malın
üreticisiyseniz, talep eğriniz çok esnek olacaktır. Fiyatınızı az da olsa artırırsanız ürününüze
olan talep çok azalacaktır.
Çok sayıda alıcı ve çok sayıda alıcının olduğu ve fiyatın piyasa koşullarında
belirlendiği uç duruma tam rekabet piyasası denir. Tam rekabet piyasasının standart
örnekleri, bakır, şeker, buğday veya kahve gibi emtiaların alınıp satıldığı piyasalardır.
Dünyada çok sayıda buğday üreticisi ve çok sayıda alıcısı vardır ve buğday her yerde aynı
niteliktedir. Finansal varlık piyasaları da rekabetçi olabilir.
Tam rekabet piyasasında bireysel bir satıcının fiyat üzerinde hiçbir kontrolü
yoktur. Satıcı, piyasa fiyatının üzerinde bir fiyat belirlemeye çalışırsa, talep edilen miktar
sıfıra düşer. Ancak satıcı piyasa fiyatından istediği kadar satış yapabilir. Aynı malı üreten
çok sayıda satıcı olduğunda, tek bir satıcının üretim miktarı tüm piyasaya göre çok
küçüktür ve bu nedenle satıcının arz tercihlerinin piyasa fiyatı üzerinde hiçbir etkisi yoktur.
Şekil 7.20 "Tam Rekabet Piyasasında Bir Firmanın Karşısındaki Talep Eğrisi"nde gösterildiği
gibi, tam rekabet piyasasındaki bir satıcı, piyasa fiyatında yatay bir çizgi olan bir talep
eğrisi ile karşı karşıyadır. Bu talep eğrisi sonsuz esnektir: −(talebin esnekliği) = ∞. Bu talep
eğrisini anladığınızdan emin olun. Bu talep eğrisi daha öncekilerde olduğu gibi, firmanın
kendisinin muhatap olduğu taleptir. Arka planda, her zamanki gibi aşağı doğru eğimli bir

204
piyasa talep eğrisi vardır; piyasa talebi ve piyasa arz eğrileri birlikte piyasa fiyatını belirler.
Ancak üretici, ürünü için sonsuz esnek bir taleple karşı karşıyadır.
Şekil 7.20 Tam Rekabet Piyasasında Bir Firmanın Karşılaştığı Talep Eğrisi

Tam rekabet piyasasında bir firmanın karşılaştığı talep eğrisi sonsuz esnektir. Grafiksel
olarak bu, yatay bir çizgi şeklindedir.

Bu bölümde ifade ettiğimiz her durum, böyle bir talep eğrisiyle karşı karşıya olan
bir firma için geçerlidir. Satıcı hala talep eğrisindeki en iyi noktayı seçer. Ancak fiyat, talep
eğrisinin her yerinde aynı olduğu için, en iyi noktayı seçmek, en iyi miktarı seçmek
anlamına gelir. Bunu görmek için maliyete dayalı kâr belirleme formülüne geri dönelim.
Talep sonsuz esnek olduğunda, maliyete dayalı kâr sıfırdır:

maliyete dayalı kâr = 1/−(talebin esnekliği)−1 = 1/∞ = 0,

yani fiyat marjinal maliyete eşittir:

fiyat = (1 + kâr marjı) × marjinal maliyet = marjinal maliyet.

Bu mantıklıdır. Zira marjinal maliyetin üzerinde bir fiyat belirleme yeteneği, pazar
gücünden gelir. Pazar gücünüz yoksa marjinal maliyeti aşan bir fiyat belirleyemezsiniz.
Tam rekabet piyasasındaki bir firma, üretim düzeyini, marjinal üretim maliyetinin piyasa
fiyatına eşit olacağı şekilde seçer.

205
Bunu hatırlayarak da şu sonuca varabiliriz:
marjinal gelir = marjinal maliyet

ve -(talebin esnekliği) sonsuz olduğunda, marjinal gelir fiyata eşittir. Tam rekabet
piyasasındaki bir firma bir birim daha fazla ürün satmak isterse, bunun için fiyatını
düşürmesi gerekmez. Dolayısıyla bir birim daha satarak elde ettiği miktar, ürünün piyasa
fiyatı olup marjinal gelirin marjinal maliyete eşit olması şartı,
fiyat = marjinal maliyet.
olur.

Düzenli olarak satın aldığımız mal ve hizmetler için, gerçekten tam rekabete sahip
çok az pazar vardır. Çoğu zaman, birbirine çok yakın ikame olabilen ancak tamamen aynı
olmayan birçok mal satıcısı vardır. Yine de birçok pazar tam rekabete yakındır, bu
durumda maliyete dayalı kâr çok küçüktür ve tam rekabete yaklaşılmıştır.

Bir Firmanın Arz Eğrisi


Tablo 7.5 "Üretim Maliyetleri: Artan Marjinal Maliyet" bir firma için üretim
maliyetlerini göstermektedir. Marjinal maliyetin sabit olduğunu varsaydığımız Tablo 7.4
"Marjinal Maliyet"in aksine, bu örnekte üretim seviyesi daha yüksek olduğunda daha
yüksek marjinal üretim maliyetleri söz konusudur.

Tablo 7.5 Üretim Maliyetleri: Artan Marjinal Maliyet

Üretim Toplam Marjinal


miktarı maliyet maliyet
1 22 12
2 38 16
3 58 20
4 82 24
5 110 28

Şekil 7.21 "Tek Bir Firmanın Arz Eğrisi", maliyetlerle ilgili bu tür veriler göz önüne
alındığında, bir firmanın bireysel arz eğrisini nasıl elde ettiğimizi gösterir. Arz eğrisi bize
firmanın farklı fiyatlarda ne kadar üreteceğini söyler. Örneğin, fiyatın 20 lira olduğunu
varsayalım. Bu fiyat düzeyinde, marjinal maliyet eğrisine ulaşana kadar yatay bir çizgi

206
çiziyoruz. Bu noktada miktar eksenine dikey bir çizgi çiziyoruz. Bu şekilde, marjinal maliyet
fiyata eşit olacak şekilde üretim seviyesini bulabilirsiniz. Şekle baktığımızda, üçüncü birimi
üretmenin marjinal maliyeti 20 lira olduğu için firmanın 3 birim üretmesi gerektiğini
görüyoruz. Fiyat 30 lira olduğunda, marjinal maliyeti fiyata eşitlemek için, firmanın 5.5
birim üretmesi gerekir. Fiyat 40 lira olduğunda, marjinal maliyeti fiyata eşitlemek, firmanın
8 birim üretmesini gerektirir.
Arz eğrisi bize bir firmanın farklı fiyatlarda üreteceği miktarı gösterir. Şekil 7.21
"Tek Bir Firmanın Arz Eğrisi" önemli bir şeyi ortaya koymaktadır: Firmanın bireysel arz
eğrisi25 marjinal maliyet eğrisidir. Bu ikisi aynı şeydir. Firma piyasa fiyatı arttıkça daha fazla
üretecektir. Bunun nasıl ifade edildiğine dikkat edin. Bir firma daha fazla üretirse daha
yüksek bir fiyat talep edecek demiyoruz. Zira tam rekabet piyasasında firmalar fiyatı veri
olarak almalıdır. Bunun yerine, bir firmanın fiyattaki bir değişikliğe tepkisine
odaklanıyoruz.

Şekil 7.21 Tek Bir Firmanın Arz Eğrisi

Firma üretim miktarını, fiyatın marjinal maliyete eşit olacağı şekilde seçer; bu, firmanın
marjinal maliyet eğrisinin firmanın arz eğrisi olduğu anlamına gelir.

NELER ÖĞRENDİK?
 Tam rekabet piyasasında, aynı malın çok sayıda alıcısı ve satıcısı vardır.
 Tam rekabet piyasasında, bir firma sonsuz esnekliğe sahip bir talep eğrisi ile karşı
karşıyadır.

25
Bireysel arz eğrisi, tam rekabet piyasasındaki bir firmanın herhangi bir fiyatta ne kadar üretim
yapacağını gösterir. Firma üretim yapıyorsa, arz eğrisi marjinal maliyet eğrisi ile aynıdır.

207
 Tam rekabet piyasasında, firma bir fiyat belirlemez, ancak marjinal maliyeti piyasa
fiyatına eşit olacak şekilde bir üretim miiktarı belirler.

ÖĞRENDİKLERİNİZİ TEST EDİN


1. Tam rekabet piyasasında bir firmanın karşı karşıya olduğu talep eğrisinin, piyasa talep eğrisi
yatay olmamasına rağmen neden yatay olduğunu açıklayın.
2. Neden bir birimin maliyeti Tablo 7.4 "Marjinal Maliyet"te 60$ iken Tablo 7.5 "Üretim
Maliyetleri: Artan Marjinal Maliyet"te sadece 22$?

7.6 Bölüm Sonu Materyali

Sonuç olarak
Doğru fiyatı seçmek, bir yöneticinin karşılaştığı en zor sorunlardan biridir. Aynı zamanda en
önemli kararlardan biridir. Firmaların, fiyat belirleme işini yapacak departman için önemli
miktarda kaynak ayırmaları şaşırtıcı değildir. Firmalar birçok farklı piyasa ortamında faaliyet
gösterseler de, maliyete dayalı kâr fiyatlandırması analizimiz çok geneldir: her türlü farklı
durumdaki firmalar için geçerlidir. Bu nedenle, bir ekonomideki firmaların davranışlarını
anlamak için güçlü bir araçtır.
Bu ders kitabının amaçlarından biri, hem günlük yaşamınızda hem de gelecekteki kariyerinizde
iyi kararlar almanıza yardımcı olmaktır. Bu bölümde, bir yöneticinin amacının bir firma için
mümkün olduğunca fazla kâr elde etmek olduğunu varsayarak, fiyatların nasıl belirlenmesi
gerektiğine ilişkin ilkeleri belirledik. Bununla birlikte, yöneticilerin gerçek hayatta gerçekte bu
şekilde davrandığı sonucunu çıkarmamlısınız. Acaba bu bölüm sadece ekonomistlerin hayali
dünyasını mı anlatıyor yoksa gerçek iş dünyasında fiyatların nasıl belirlendiğini de mi anlatıyor?
Aslında her ikisi de biraz doğrudur. Yöneticiler, fiyatları belirlerken maliyetler ve talep hakkında
dikkatlice düşünmelidir. Pazar araştırma firmaları rutin olarak tüketicilerin fiyat duyarlılıklarını
araştırır ve esneklikleri tahmin eder. Aynı zamanda, fiyatlandırma kararları bazen bu bölümün
önerdiğinden daha gelişigüzel olabilir. Uygulamada, yöneticiler genellikle katı bir şekilde talebin
esnekliğine dayanmayan temel kurallar veya standart kâr oranları kullanırlar.
Bununla birlikte, yöneticilerin firmalarının kârlarını maksimize eden fiyatlardan çok
uzaklaşmadıklarını düşünmek için başka bir nedenimiz daha var: Kötü kararlar veren ve piyasa
dışı fiyatlamalar yapan firmalar genellikle piyasada hayatta kalamazlar. Bir firma sürekli olarak
yanlış fiyatı belirlerse, rakiplerinden daha az para kazanacak ve muhtemelen iflas edecek veya

208
daha iyi bir yönetim sergilenen başka bir firma tarafından devralınacaktır. Piyas, kötü yönetilen
firmalara sert bir ceza keser. Ancak sonuç - genellikle en azından - daha verimli ve daha iyi
işleyen bir ekonomidir.

ALIŞTIRMALAR

1. Bir bakkalın, bazı ürünler için her hafta farklı bir fiyat uygulayarak bir talep eğrisi bulmak için
deney yapmasını önerdik.
a. Sizce bu teknik, süt gibi çabuk bozulan bir mal için mi yoksa konserve ton balığı gibi
bozulmayan bir mal için mi daha doğru olur? Peki niye?
b. Sizce firma bu deney esnasında her hafta fiyatı önceden açıklasa mı daha iyi olur?
Yoksa müşterilerin fiyatları mağazaya geldiklerinde öğrenecekleri bir teknik mi daha
doğru olur mu? Niye?
2. Tablo 7.5’i 6–10 aralığını kapsayacak şekilde üretim seviyeleri için genişletin. Sabit maliyet
100 lira ise Tablo 7.5 "Üretim Maliyetleri: Artan Marjinal Maliyet" neye benzer?
3. Şirketinizin düşük kaliteli bir ürün sattığını varsayalım. Ekonomi
resesyona/daralmaya/durgunluğa girdiğinde firmanızın karşı karşıya olduğu talep eğrisi nasıl
etkilenir?
4. Diyelim ki bir DVD üreticisisiniz ve DVD oynatıcı üreticilerinin fiyatlarını düşürdüğünü
varsayalım. Karşılaştığınız talep eğrisi nasıl etkilenir?
5. Bir fast food restoranı işletiyor olsaydınız, burgerler için bir fiyat belirlerken hangi faktörleri
dikkate alırdınız?
6. Diyelim ki piyasada tekel konumda olan bir firma sıfır marjinal maliyetle fazladan bir birim
üretebiliyor ve cari fiyatta −(talep esnekliği) 2 olan bir talep eğrisi ile karşı karşıyadır. Tekelci
daha fazla kâr elde etmek için fiyatını yükseltmeli mi yoksa düşürmeli mi?
7. Diyelim ki, 6. sorudaki tekelci, kârı maksimize etmek yerine gelirlerini maksimize etmek
istiyor. Daha farklı davranır mıydı? Marjinal maliyet pozitif olsaydı ne olurdu?
8. Burger fiyatı 25,00 lira ise ve −(talebin esnekliği) 2 ise, fiyattaki ne kadarlık bir düşüş satılan
miktarın yüzde 4 artmasına neden olur?
9. Bir firma aşağı doğru eğimli bir talep eğrisi ile karşı karşıya kaldığında, marjinal gelirin neden
fiyattan daha az olması gerektiğini açıklayın.
10. Bir tekelci kârını maksimize ediyor. Belki de başka bir ürün grubundaki bir yenilik nedeniyle,
ürününe yönelik talep esnekliğinin azaldığını görüyor. Talep esnekliğindeki bu değişiklik
tekelcinin kârını nasıl değiştirir? Tekelci bu değişime nasıl tepki verecektir?

209
11. Aşağıdakiler, Singapur gazetesi Straits Times'daki bir makaleden bir alıntıdır:
Tatlıya düşkün Singapurlular, fırıncılar ve şekerlemeciler yükselen şeker fiyatlarının altında
ezildikçe, kendilerini kısa süre sonra en sevdikleri tatlı atıştırmaklıklara daha fazla ödeme
yaparken bulabilirler.
New York Ticaret Kurulu'na göre, geçen yıl Mart ayından bu yana beyaz şeker fiyatı yüzde 70
arttı. Bu, fırıncılar için hayatı yeterince zorlaştırmamış gibi, tereyağı ve peynir fiyatları da
sırasıyla yüzde 31 ve yüzde 17 arttı.
Artışlara çeşitli faktörler neden oldu: Kuraklık nedeniyle Tayland'ın şeker kamışı üretiminde
keskin bir düşüş, yüksek deniz taşımacılığı ücretleri, Çin tüketicilerinin süt ürünlerine yönelik
artan talebi ve güçlü Avustralya ve Yeni Zelanda doları.
Singapur'daki tüketici için bu, sonunda daha pahalı bir kurabiye torbasına dönüşebilir. Bazı
fırınlarda fiyatların yüzde 10 ila 20 arasında artması bekleniyor.
[Singapur fırınının sahibi Bay Leong Meng Pock], fiyatları muhtemelen önümüzdeki ay artırmayı
planladığını söyledi. Dükkanında şekerli bir çörek 50 sente [yaklaşık 0,30 ABD Doları] ve bir dilim
orman meyveli pasta 1,80 Dolara [yaklaşık 1,13 ABD Doları] satılıyor, ki bu fiyatlar 1990'dan beri
değişmemişti. Gelecek ay, çörekler 60 sente ve orman meyveli pasta 2 dolara kadar çıkabilir.
Bay Leong şunları söyledi: “Singapur'da en az 10 yıldır değişmeyen ekmek ve kek fiyatları söz
konusu. Özellikle de müşterilerin fiyatlara çok duyarlı olduğu HDB [devlet destekli konut]
mahallelerinde bu fiyatlar hiç değişmedi.”
a. Fırıncıların nispeten esnek veya nispeten esnek olmayan talep eğrisinden hangisi ile
karşı karşıya olduğunu düşünüyorsunuz? Niye?
b. Fırıncıların marjinal maliyetleri nasıl etkilendi?
12. Talep eğrisindeki kayma ile talep eğrisi üzerindeki hareket arasındaki farkı açıklayın.

Excel Tablosu Alıştırması

1. Bir ürün için maliyet fonksiyonunun


toplam maliyetler = 100 + 2.000 × miktar
olarak verildiğini varsayalım. Farklı üretim seviyeleri için maliyetleri hesaplamak için bir excel
tablosu oluşturun ve bunu Şekil 7.16’daki gibi bir grafik oluşturmak için kullanın.

Ekonomi Dedektifi

1. Yerel benzin istasyonlarınızda şu anda benzin fiyatları nedir? Bütün istasyonlar genellikle aynı

210
fiyattan mı satış yapıyor? Değilse, belirledikleri fiyatlardaki farklılıkların açıklaması nedir?
İstasyonlar sürekli aynı ücreti mi alıyor yoksa fiyat değişiyor mu? Fiyat değiştiğinde, bu
değişikliğin nedeni ne olabilir?
2. Gittiğiniz üniversiteyi düşünün. Okulun kârını ne belirler - gelirleri ve maliyetleri nelerdir?
Üniversitenizde öğrenim ücreti nedir? Üniversitenizdeki geliri artırmak için öğrenim
ücretlerinde bir artışı mı yoksa bir düşüşü mü savunursunuz? Üniversitenizin karşılaştığı talebin
esnekliğini hangi faktörler belirler?

Bölüm 8

FİYATLAR NEDEN DEĞİŞİR?

Haberlerde Fiyatlar

Aşağıdaki iki gazete haberine bir bakalım. İlki İngiltere'deki boza fiyatlarını tartışıyor.

Bir Pint Biranın Fiyatı %60 Artabilir


Bir pint biranın ortalama fiyatı 4 sterline [yaklaşık 8 dolar] ulaşabilir…
Scottish & Newcastle gelecek yıl “malzeme fiyatlarında artış” öngörüyor. Kronenbourg ve
Foster's dahil olmak üzere Avrupa'nın en büyük 10 boza markasından üçünü satan boza
üreticisi, maliyetleri düşürmek amacıyla tedarik zincirini de gözden geçiriyor.
Endüstri uzmanları, bir bardak biranın maliyetinin ortalama en az 15 peni artacağını söylüyor,
ancak bazıları %60'a varan artışlar tahmin ediyor.…
Camra [The Campaign for Real Ale] araştırma ve enformasyon müdürü Iain Lowe, “Herkes için
kasvetli bir zaman” dedi. "Bu fiyat artışları uzun zamandır tahmin ediliyordu."

İkinci haber, 2010 sezonunun başında Detroit'teki beyzbol ürünlerinin satışlarıyla ilgilidir.

Tigers' Ürünleri Kükrüyor

Açılış Maçına daha bir kaç gün olmasına rahğmen Detroit'li beyzbol hayranları şimdiden Detroit
Tiger ürünlerinin satışı patladı.
Binlerce taraftar, Cuma öğleden sonra Cleveland Indians’a karşı evlerinde oynayacakları maç
için, Cabrera, Verlander ve Damon, hatta Granderson-Tigers’ın isimlerini taşıyan birinci ve ikinci

211
el Tigers formalarını, tişörtlerini ve şapkalarını kapma beklentisiyle Comerica Park'ın resmi
mağazasını ve diğer Metro Detroit spor mağazalarına akın ettiler.

Kimin adını taşıyan ürünlerin en popüler olacağını söylemek için çok erken olsa da, eski
oyuncuların ürünleri indirime girdi.
Powell, "Perakendeciler oldukça agresif bir duruş sergiliyor" dedi. Çoğu mağazada, yüzde 25 ila
50 arasında eski Tiger markalı forma ve tişörtler var.
Rochester Hills'deki Sports Authentics'in sahibi Brian King, "Granderson and Polanco baskılı
ürünlerde fiyatı indiriyoruz" dedi. "Tabiiki isimleri formaların arkasından silemezsiniz."

Daha binlerce örnek seçebilirdik. Bir tarama motoruna "fiyat artışı/zam" gibi bir arama
yaparsanız, bu ifadeyi içeren düzinelerce, belki de yüzlerce yeni haber bulabilirsiniz. Bu bölümdeki
işimiz, tüm bu fiyat değişikliklerinin nereden geldiğini ve ticareti yapılan bu malların miktarı gibi
diğer ekonomik değişkenler için ne anlama geldiğini görmektir.

Boza fiyatlarının neden arttığını açıklayabilir misiniz? Granderson tişörtlerinin neden


indirimli satıldığını açıklar mısınız? Fiyat arttıkça satılan boza miktarına ne oldu dersiniz? Fiyat
düştükçe satılan T-shirt miktarına ne oldu dersiniz?

Ekonomideki değişen fiyatların kaynaklarını ve sonuçlarını anlamak, bir ekonomistin en


önemli görevlerinden biridir. Ekonomide bu tür analizlerin neredeyse sonsuz bir listesi vardır.
Aslında, bu ders kitabındaki uygulamaların çoğu nihayetinde fiyatlardaki değişiklikleri anlama,
açıklama ve tahmin etmeye yöneliktir. Bu bölümü motive eden soru o kadar önemli ki başlık
olarak onu seçtik: Fiyatlar neden değişiyor?

Yol haritası
Ekonomideki tüm fiyatlar nihayetinde birileri tarafından seçilir. Bazen büyük şirketlerde
pazarlama veya fiyatlandırma yöneticileri tarafından belirlenirler. Bazen bir müzayedede teklif
sahipleri tarafından belirlenirler. Bazen pazarlıktan sonra alıcı ve satıcı tarafından kararlaştırılır.
Yine de, alıcıların ve satıcıların bireysel karar verme süreçlerine yakından bakmadan, kararlarını
talep eğrileri ve arz eğrileriyle özetleyerek fiyatlar hakkında genelde iyi tahminlerde
bulunabiliriz. Bir mal veya hizmet için bireysel talep eğrisi ve bir firmanın arz eğrisi fikirlerine
dayanarak, tüm bir pazar için arz ve talep eğrilerini çizebiliriz. Bu bölümde, firmalar ve
hanehalkları arasında veya ekonomideki farklı firmalar arasında gerçekleşen ticarete bakacağız.
İş dünyasında bunlara sırasıyla işletmeden tüketiciye (B2C) ve işletmeden işletmeye (B2B)

212
ticaret denir. Elde ettiğimiz piyasa talep ve arz eğrileri, piyasayı etkileyen değişiklikler
olduğunda işlem gören fiyatlara ve miktarlara ne olacağını tahmin etmemizi sağlar.
Eski bir nükte, bir ekonomiste her soruyu sorabileceğinizi ama onun her zaman aynı cevabı
vereceğini söyler: arz ve talep. Ama, açık konuşmak gerekirse, arz ve talebin birlikte gösterildiği
grafiği yalnızca tam rekabet piyasasından - homojen bir malın çok sayıda alıcı ve satıcı
tarafından alınıp satıldığı bir pazardan söz ettiğimizde kullanmamız gerekir. Uygulamada,
ekonomistler ve diğerleri, bu varsayımların geçerli olmadığı durumlarda da bu grafiği kullanırlar.
Şaşıracaksınız belki ama bu makul bir şeydir. Bunun sebebini açıklayacağız.
Fiyatların neden değiştiğini anladığımız an, bu fiyat değişikliklerinin ekonominin işleyişi
üzerindeki etkilerini değerlendirebiliriz. Fiyatlar hem üreticilere hem de tüketicilere bilgi sağlar.
Bir malın veya hizmetin fiyatı arttığında bu durum tüketicileri daha az tüketmeye ve üreticileri
daha fazla üretmeye teşvik eder. Göreceğimiz gibi, bu, fiyatların ekonomide kaynak tahsisinde
çok önemli bir rol oynadığı anlamına gelir.
Bu bölümü ekonomideki çok önemli üç piyasaya bakarak bitiriyoruz: işgücü piyasası, kredi
piyasası ve döviz piyasası. Bu üç piyasanın nasıl çalıştığını anlamak, hem mikroekonomiyi hem
de makroekonomiyi iyi anlamak için gereklidir.

8.1 Piyasa Arzı ve Piyasa Talebi

NELER ÖĞRENECEĞIZ?

1. Piyasa talep eğrisi nasıl elde edilir?

2. Piyasa talep eğrisinin eğimi nedir?

3. Piyasa arz eğrisi nasıl elde edilir?

4. Piyasa arz eğrisinin eğimi nedir?

5. Tam rekabet piyasası dengesi nedir?

Bu bölüme, bireyin farklı mallar arasından yaptığı seçimi temel alan, bazen hanehalkı talep
eğrisi olarak da adlandırılan bireysel talep eğrisi ile başlıyoruz. Bu bölümde, birey ve hanehalkı
terimlerini birbirinin yerine kullanacağız. Bireysel talep eğrilerinden piyasa talep eğrisinin nasıl
oluşturulacağını göreceğiz. Daha sonra, bireysel firmaların arz eğrilerinden bir piyasa arz eğrisinin
nasıl oluşturulacağını göstererek aynı şeyi arz için yapacağız. Son olarak, piyasa dengesini elde
etmek için bu iki eğriyi bir araya getireceğiz.

213
Piyasa talebi

Şekil 8.1 "Hanehalkının Talep Eğrisi", bir hane halkının her ay çikolata talebini
göstermektedir. Hane halkı, bir çikolatanın fiyatını, gelirini ve diğer malların fiyatlarını dikkate
alarak, kaç tane çikolata alacağına karar verir. Bu seçim, hanehalkının talep eğrisinde bir nokta
olarak temsil edilir. Diyelim ki hanehalkı, fiyatı 5 lira olan çikolatadan her ay beş tane tüketmek
istiyor. Hanehalkı gelirinin geri kalanı diğer mal ve hizmetlere harcanır. Fiyat 3 liraya düşerse,
hanehalkı her ay sekiz çikolata satın alacaktır. Başka bir deyişle, hanehalkının talep ettiği miktar
artacaktır. Tam tersine, bir çikolatanın fiyatı artarsa talep edilen miktar azalır. Buna talep kanunu
diyoruz.

Hane halkı marjinal değerlemesini yapar ve bir tane daha fazla çikolata için ödemeye razı
olduğu fiyatı belirler. Marjinal değerleme, hane halkının bir tane daha fazla çikolata almayı ne
kadar istediğinin bir ölçüsüdür. Hane halkı, çikolataları satın almaya marjinal değerleme = fiyat
noktasına gelene kadar devam edecektir.

Şekil 8.1 Tek Bir Hanehalkının Talep Eğrisi

Hanehalkı talep eğrisi, her bir hanehalkının her bir fiyattan talep ettiği çikolata miktarını gösterir.
Negatif bir eğimi vardır: daha yüksek fiyatlar insanları daha az çikolata tüketmeye yönlendirir.

Tablo 8.1 Bireysel Talep ve Piyasa Talebi

214
Fiyat Birinci hanenin talebi İkinci hanenin talebi Piyasa talebi
1 17 10 27
3 8 3 11
5 5 2 7
7 4 1.5 5.5

Piyasa talep eğrisini elde etmek için bireysel hanehalklarının tüm talep eğrilerini
toplamamız gerekir. Bunun nasıl çalıştığını görmek için Tablo 8.1 ve Şekil 8.2’ye bakın. Piyasada iki
hane olduğunu varsayalım. Şekil 8.2’nin (a) kısmı, bireysel talep eğrilerini göstermektedir. Hane 1,
Şekil 8.1’deki talep eğrisine sahiptir. Hane 2, her fiyatta Hane 1’e göre daha az çikolata talep eder.
Pazar talebini elde etmek için, her fiyattaki iki hanenin taleplerini toplamamız yeterlidir. Örneğin,
fiyat 5 dolar olduğunda, pazar talebi 7 çikolatadır (5tane Hane 1 tarafından talep edilir ve 2 tane
Hane 2 tarafından talep edilir). Fiyat 3 lira olduğunda, pazar talebi 11 çikolatadır. Her fiyat için aynı
hesaplamayı yaptığımızda, Şekil 8.2’nin (b) kısmında gösterilen piyasa talep eğrisini elde ederiz.

Şekil 8.2 Piyasa Talebi

Piyasa talebi, ekonomideki tüm hanehalklarının bireysel taleplerinin bir araya getirilmesiyle elde
edilir.

Bireysel talep eğrileri aşağı doğru eğimli olduğundan, piyasa talep eğrisi de aşağı doğru
eğimlidir: talep kanunu, piyasa talep eğrisi üzerinde de geçerlidir. Fiyat düştükçe, her hane
üründen daha fazla satın almayı seçer. Böylece fiyat düştükçe talep edilen miktar artar. Bu örnekte
iki hane kullanmış olsak da, aynı fikir 200 hane veya 20.000 hane olduğunda da geçerlidir.
Prensipte, her fiyat düzeyindeki talep miktarlarını toplayıp piyasa talep eğrisine ulaşabiliriz.

215
Bireysel talep eğrilerini bir piyasa talep eğrisinde birleştirdiğimizde talep eğrilerinin aşağı
doğru eğimli olmasının ikinci bir nedeni daha vardır. Her hanenin birim talep eğrisine sahip olduğu
durumu düşünün: yani, her birey en fazla bir birim ürün satın alır. Fiyat düştükçe, o maldan satın
almayı seçen kişi sayısı artar, bu nedenle piyasa talep eğrisi aşağı eğimli olur. Genelde her iki
mekanizma da devreye girer.

• Fiyat düştükçe bazı haneler pazara girmeye karar verir; yani, bu haneler daha önce hiç
ürün almazken bir miktar ürün satın almaya başlar.

• Fiyat düştükçe hane halkı satın almak istedikleri miktarı artırır.

Fiyat düştüğünde, daha fazla alıcı olur ve her alıcı daha fazla ürün satın alır.

Piyasa Arzı

Rekabetçi bir piyasada, tek bir firma, tamamen aynı ürünü üreten ve satan birçok
satıcıdan yalnızca biridir. Bir firmanın karşı karşıya olduğu talep eğrisi tam esnektir; bu, fiyatını
piyasada geçerli olan fiyata eşitlediği ve üretim miktarını, fiyatın marjinal üretim maliyetine eşit
olduğu noktada belirlediği anlamına gelir. BU piyasadaki firma daha yüksek bir fiyat belirleseydi,
hiç ürün satamazdı. Daha düşük bir fiyat belirleseydi de, potansiyel kârı çöpe atmış olacaktı.
Dolayısıyla, rekabetçi bir firma için üretilen miktar şu koşulu sağlar:

fiyat = marjinal maliyet.

Genellikle, bir firma daha fazla mal ürettikçe marjinal maliyetin artmasını bekleriz.
Marjinal maliyet, fazladan bir birim çıktı üretmenin maliyetidir. Firmalar daha fazla ürettikçe, bu ek
birimi üretmenin maliyeti genellikle artar. Bunun nedeni, belirli bir üretim kapasitesinden sonra
firmaların daha fazla üretim yapabilmek için kapasitelerini zorlamaya başlamasıdır. Örneğin, firma
geceleri de üretim yapmak isterse daha yüksek ücretler ödemeyi gerektiren ekstra vardiyalar
çalıştırarak bu üretimi yapabilecektir.

Eğer marjinal maliyet artıyorsa, aşağıdakileri biliyoruz demektir:

• Veri bir fiyat düzeyinde, fiyatın marjinal maliyete eşit olduğu tek bir üretim düzeyi vardır.

• Fiyat arttıkça firma daha fazla üretecektir.

Gerçekten de, bir firmanın arz eğrisi, marjinal maliyet eğrisi ile aynıdır.

216
Şekil 8.3 "Bireysel Firmanın Arz Eğrisi" bir firmanın arz eğrisini göstermektedir. Bir firma
yedi çikolatayı 3 liradan ve sekiz çikolatayı 5 liradan arz ediyor/piyasaya sunuyor. Bundan yedinci
çikolatayı üretmenin marjinal maliyetinin 3 lira olduğu sonucunu çıkarabiliriz. Benzer şekilde,
sekizinci çikolatayı üretmenin marjinal maliyeti 5 liradır.

Şekil 8.3 Bir Firmanın Arz Eğrisi

Bir firmanın marjinal maliyet eğrisi ile aynı olan arz eğrisi, her bir fiyatta arz etmek istediği çikolata
miktarını gösterir.

Piyasa talep eğrisinin bize her bir fiyattan talep edilen toplam miktarı gösterdiği gibi,
piyasa arz eğrisi de bize her bir fiyatta arz edilen toplam miktarı gösterir. Piyasa talep eğrisine
benzer şekilde elde edilir: her fiyatta, o fiyattan arz edilen toplam miktarı elde etmek için her bir
firma tarafından arz edilen miktarı toplarız. Bu hesaplamayı her fiyat için yaparsak, piyasa arz
eğrisini elde ederiz. Şekil 8.4 "Piyasa Arzı" iki firmalı bir örneği göstermektedir. Fiyat 3 lira iken
Firma 1, 7 çikolata üretir ve Firma 2, 3 çikolata üretir. Böylece bu fiyatta toplam arz 10 çikolatadır.
5 liradan, Firma 1, 8 çikolata üretir ve Firma 2, 5 çikolata üretir. Böylece bu fiyatta (5 lira) toplam
arz 13 çikolatadır.

Fiyat arttıkça piyasa arz eğriside yukarı eğim kazanır. Fiyat arttıkça, piyasadaki her firma,
fiyatın marjinal maliyete eşit olmasını sağlamak için üretim miktarını artırmayı kârlı bulur. Ayrıca,
fiyat arttıkça, bu ürünü üretip satmamayı tercih eden firmalar pazara girmeye teşvik edilebilir.

Şekil 8.4 Piyasa Arzı

217
Piyasa arzı, ekonomideki tüm firmaların bireysel arzlarının bir araya getirilmesiyle elde
edilir.

Genelde her iki mekanizma da devreye girer. Piyasa arz eğrisi iki nedenden dolayı yukarı
eğimlidir:

1. Fiyat arttıkça, daha fazla firma pazara girmeye karar verir - yani bu firmalar sıfır dışında
bir miktar pozitif miktar üretir.

2. Fiyat arttıkça firmalar üretmek istedikleri miktarı arttırırlar.

Fiyat arttığında piyasada daha fazla firma olur ve her firma daha fazla üretir.

Piyasa Dengesi

Tam rekabet piyasasında, Şekil 8.5 "Piyasa Dengesi"nde gösterilen arz-talep çizimini elde
etmek için piyasa talep ve arz eğrilerini birleştirdik. Eğrilerin kesiştiği nokta piyasa dengesini
göstermektedir. Bu noktada alıcıların almak istediği miktar ile satıcıların satmak istediği miktar
arasında tam bir eşleşme vardır. Denge terimi, piyasadaki arz ve talep güçlerinin dengelenmesini
ifade eder. Denge fiyatında, bir malın tedarikçileri diledikleri kadar satabilir ve bir malın talep
edenleri o maldan diledikleri kadar satın alabilirler. Hayal kırıklığına uğramış alıcı veya satıcı
yoktur.

218
Şekil 8.5 Piyasa Dengesi

Rekabetçi bir piyasada, denge fiyatı ve denge miktarı, arz ve talep eğrilerinin kesişmesiyle
belirlenir.

Talep eğrisi negatif ve arz eğrisi pozitif eğimli olduğundan, arz ve talep bir nokrada
kesişecektir. Hem denge fiyatı hem de denge miktarı pozitif olacaktır.

Tablo 8.2 Piyasa Dengesi: Bir Örnek

Fiyat Arz Miktarı Talep Miktarı


1 5 95
5 25 75
10 50 50
20 100 0

Tablo 8.2 "Piyasa Dengesi: Bir Örnek", dört farklı fiyatta piyasa arzı ve piyasa talebi ile
piyasa dengesi örneğini göstermektedir. Denge 10 lira ve 50 birimlik bir miktarda oluşur. Tablo
aşağıdaki denklemlere dayanmaktadır:

piyasa talebi = 100 − 5 × fiyat

ve

piyasa arzı = 5 × fiyat.

219
Bu gibi denklem ve Şekil 8.5 gibi diyagramlar, piyasanın nasıl çalıştığını anlamak isteyen
ekonomistler için faydalıdır. Ancak, piyasadaki firmaların ve hanehalklarının bu bilgilerin hiçbirine
ihtiyacı olmadığını unutmayın. Bu, pazarın güzelliklerinden biridir. Bireysel bir firma veya
hanehalkının yalnızca piyasada geçerli olan fiyatı bilmesi yeterlidir.

Piyasa Dengesine Ulaşmak

Ekonomistler tipik olarak, tam rekabetçi bir piyasanın çeşitli nedenlerle dengeye
ulaşmasının muhtemel olduğuna inanırlar.

• Cari fiyat, denge fiyatından farklıysa, arz ve talep arasında bir dengesizlik olur ve bu da
alıcı ve satıcıları farklı davranmaya yönlendirir. Örneğin, cari fiyat denge fiyatından düşükse, talep
arzı aşacaktır. Bu durumda alıcılar, fiyatı yükseltmeye başlayabilir veya satıcılar, daha yüksek bir
fiyat talep edebileceklerini fark edebilir. Cari fiyat çok yüksekse bunun tersi olacaktır: satıcılar
fiyatları düşürmeyi deneyebilir ve alıcılar daha iyi anlaşmalar/fiyatlar arayabilir. Bunlar gayri resmi
hikayelerdir çünkü arz ve talep eğrileri, firmaların ve tüketicilerin fiyatları veri olarak aldıkları
fikrine dayanmaktadır. Yine de, dengeden uzaktaki bir fiyat üzerinde baskı olacağı fikri makuldür.

• Deneysel pazarlardan elde edilen kanıtlarda pazar tahminleri için güçlü bir destek vardır.

• Arz-talep çizimi genellikle fiyatların hareketi hakkında güvenilir tahminler sağlar.

NELER ÖĞRENDİK?
 Piyasa talep eğrisi, bir ekonomideki bireysel hanehalklarının talep eğrilerinin
toplanmasıyla elde edilir.
 Fiyat arttıkça hanehalkı talebi azalır, bu nedenle piyasa talebi aşağı doğru/negatif
eğimlidir.
 Piyasa arz eğrisi, bir ekonomideki tüm firmaların bireysel arz eğrilerinin toplanmasıyla
elde edilir.
 Fiyat arttıkça, her firma tarafından arz edilen miktar artar, bu nedenle piyasa arzı yukarı
doğru/pozitif eğimlidir.
 Tam rekabet piyasası, talebin arza eşit olduğu fiyatta dengededir.

ÖĞRENDİKLERİNİZİ TEST EDİN


1. Tablo 8.2 "Piyasa Dengesi: Bir Örnek"te, piyasa arzı 5 × fiyata eşitti. Bunun yerine, piyasa
arzının 15 × fiyat olduğunu varsayalım. Denge fiyatı yine de 10 lira mı olurdu? Hayır ise, tabloda

220
yeni bir sütun oluşturun ve yeni denge fiyatını bulun.
2. Arz ve talebin neden sadece bir kez kesiştiğini açıklayın.

8.2 Arz ve Talep Dengesini Kullanma

NELER ÖĞRENECEĞİZ?

1. Piyasa fiyatları neden artar ve azalır?

2. Fiyatlara ne olacağını nasıl tahmin edebilirim?

Ekonomistlerden genellikle olayların ekonomik etkilerinin ne olacağına ilişkin tahminlerde


bulunmaları istenir. Bunu arz ve talep dengesini kullanarak yaparlar. Bu dengeyi kullanmak için,
önce veri olarak aldığımız şeyler (dışsal değişkenler) ile açıklamaya çalıştıklarımız (içsel
değişkenler) arasında ayrım yapmalıyız. 26

Arzda Bir Değişim: Britanya'da Boza Fiyatları

Şekil 8.6 Bireysel Bir Firmanın Arz Eğrisindeki Kayma

Marjinal maliyetteki artış, bir firmanın herhangi bir fiyatta daha az mal üretmesine yol açar. Bu,
bir firmanın arz eğrisinin yukarı ve sola kaydığı anlamına gelir.
26
Dışsal değişken, bir modelin dışında kalan ve analizde açıklanmayan bir şeydir. İçsel bir

değişken, analizimizde açıklanan bir değişkendir. Arz ve talep dengesini kullanırken, fiyat ve miktar

içsel değişkenlerdir; diğer her şey dışsaldır.

221
İngiliz gazetesinin boza fiyatlarıyla ilgili haberini bölümün girişinde alıntıladığımızda bazı
cümleleri atlamışız. İlk cümlenin tamamı şöyledir: "Kötü hava koşullarının buğday fiyatlarını
yükseltmesinin ardından, bir pint biranın ortalama fiyatı 4 sterlini [pound] bulabilir." Birkaç cümle
sonra makale şöyle diyor: “Buğday çiftçileri yıllardır fiyatlarda herhangi bir artış görmediler, ancak
korkunç yaz, sonunda fiyatları yükseltmeye zorladı.” Habere göre buğday fiyatı arttığı için boza
fiyatı artıyor.

Buğday, boza üretiminde önemli bir bileşendir. Buğday fiyatındaki artış, boza üretim
maliyetinde bir artış anlamına gelir. Daha doğrusu, boza üretmenin marjinal maliyeti artar. Tipik
boza üreticisi, bu karar kuralına uyarak ne kadar üreteceğine karar verir:

fiyat = marjinal maliyet.

Marjinal maliyet artarsa, mevcut fiyatta üretici, fiyatın marjinal maliyetten daha düşük
kaldığını görecektir. Fiyatı marjinal maliyetle aynı düzeye getirmek için üreticinin daha az bir
miktar üretmesi gerekecektir. Aslında, herhangi bir fiyatta, marjinal maliyetteki artış, üretimde bir
azalmaya yol açar (Şekil 8.6 "Bireysel Firmanın Arz Eğrisinde Kayma"). Bireysel bir firmanın arz
eğrisi sola kayar.

Buğday fiyatlarındaki artış piyasadaki tüm firmaları etkiler. Her firmanın marjinal üretim
maliyetinde bir artış olur, bu nedenle her firma belirli bir fiyatta daha az üretim yapar: Şekil 8.6
"Bireysel Firmanın Arz Eğrisinde Kayma" da gösterilen arz kayması piyasadaki tüm firmalar için
geçerlidir. Şekil 8.7 "Piyasa Arzında Değişim", piyasadaki sonucu gösterir.

Tüm bireysel arz eğrileri sola kaydığı için, piyasa arz eğrisi de aynı şekilde sola kayar.
Herhangi bir fiyatta firmalar piyasaya daha az boza arz eder. Şekilden, daha yüksek buğday
fiyatının boza fiyatında bir artışa neden olduğunu ve üretilen ve satılan boza miktarında bir
azalmaya yol açtığını görüyoruz.

Şekil 8.7 Piyasa Arzında Değişim

222
Buğday fiyatındaki artış, tüm boza üreticilerinin herhangi bir fiyatta daha az üretim yapmasına
neden olur. Bu, piyasa arz eğrisinin sola kaydığı anlamına gelir. Sonuç, denge fiyatında bir artış ve
denge miktarında bir azalmadır.

Bireysel üretici için bu ne anlama geliyor? Üretici marjinal maliyette bir artış görüyor. Yeni
dengede üretici de daha yüksek bir fiyat elde eder. Ancak, fiyattaki artış, marjinal maliyetteki artış
kadar büyük değildir. Üretici fiyatı marjinal maliyete eşitlediği için, her bir boza üreticisi daha az
üretir. Bunu Şekil 8.8 "Bireysel Firma Perspektifinden Yeni Denge"de gösteriyoruz.

1. Boza üretiminin girdisi olan buğday fiyatlarının artması, boza üretiminin marjinal
maliyetini artırmaktadır.

2. Veri her fiyatta, boza üreticileri daha az boza arz etmek isterler: firma arz eğrisi sola
kayar.

3. Tüm bireysel arz eğrileri sola kaydığı için, piyasa arz eğrisi de sola kayar.

4. Boza piyasası, daha yüksek fiyat ve daha az üretilen ve tüketilen boza miktarı ile yeni bir
dengeye ulaşır.

Şekil 8.8 Bireysel Firma Perspektifinden Yeni Denge

Buğday fiyatındaki artışın ardından biranın denge fiyatı artar. Bireysel bir firma daha yüksek
marjinal maliyetle karşılaşır, bununla birlikte üretttiği birayı daha yüksek bir fiyata satar. Fiyattaki
artış marjinal maliyetteki artıştan daha küçük olduğu için boza üretimi yine de düşmektedir.

223
Karşılaştırmalı Statik Analiz27

Burada kullandığımız yaklaşım, ekonomistler tarafından fiyatlar ve miktarlardaki


değişiklikleri açıklamak ve piyasa fiyatlarına ne olacağı hakkında tahminlerde bulunmak için
kullanılan genel bir tekniğin bir örneğidir.

Karşılaştırmalı statik analizin en zor kısmı, ekonomik problemin tanımından hangi eğrinin
değişeceğini - arz mı yoksa talep mi - belirlemektir. Hangi eğrinin değiştiğini belirledikten sonar
yapolacak iş sadece yeni dengeyi bulmak için arz-talep çizimini kullanmaktır. Son adım, yeni denge
noktasını (arz ve talebin yeni kesişimi) orijinal nokta ile karşılaştırmaktır. Bu karşılaştırma ile, dışsal
bir şey değiştiğinde denge fiyatına ve miktarına ne olacağını tahmin edebilirsiniz.

Talepteki Değişme

Bu tekniği tekrar deneyelim. Detroit Tiger ürünleriyle ilgili bölümün girişindeki ikinci
hikayeyi hatırlayın. Bu hikayede, "çoğu mağazada eski Tiger markalı forma ve tişörtlerin yüzde 25
ila 50 arasında indirime girdiğini" öğrendik. Şekil 8.9 "Hane Halkı Talebinde Değişiklikler", tipik bir
Detroit hane halkının Granderson formalarına olan talebini göstermektedir. Granderson, artık
New York Yankees’e transfer olduğuna göre, hane halkının bu formalar için marjinal değeri daha
düşüktür. Herhangi bir fiyat düzeyinde, bir hanehalkı daha az gömlek satın almak ister, bu nedenle
hanenin talep eğrisi sola kayar.

Şekil 8.9 Hanehalkı Talebindeki Değişiklikler

27
Karşılaştırmalı statik, piyasa dengesi fiyatlarının ve miktarlarının dışsal olaylara nasıl bağlı
olduğunu tanımlamamıza izin veren bir tekniktir. Bir denge durumundan başka bir denge durumuna geçiş
süreci içinde değişkenlerin hareketleri, bunların nedenleri ve geçiş sürecinin zaman boyutunun dikkate
alınmadığı, yalnızca iki ayrı zaman kesitindeki denge durumlarının durağan biçimde karşılaştırıldığı analiz
yöntemidir. Ekonomik analizlerde sıkça kullanılır. Karşılaştırmalı bir statik alıştırmasında aşağıdakileri
yapmalısınız:
1. Arz edilen miktarın talep edilen miktara eşit olduğu bir denge noktasından başlayın.
2. Olayın türüne bağlı olarak, dış faktördeki değişimin piyasa arz eğrisini mi yoksa piyasa talep
eğrisini mi kaydırdığını belirleyin.
3. Bu kaymanın yönünü belirleyin.
4. Eğriyi kaydırdıktan sonra yeni denge noktasını bulun.
5. Dışsal olayın piyasayı nasıl etkilediğini tahmin etmek için yeni ve eski denge noktalarını
karşılaştırın.

224
Granderson Tişörtlerinin marjinal değerindeki düşüş, bir hane halkının herhangi bir fiyattan daha
küçük bir miktar talep etmesine yol açar. Bu, bir hanehalkının talep eğrisinin sola kaydığı anlamına
gelir.

Talepteki bu kaymanın Detroit Tigers taraftarı olan çoğu hane için geçerli olmasını
bekleriz. Tüm talep eğrilerini topladığımızda da piyasa talep eğrisini elde ederiz. Piyasa talep eğrisi
sola kayar (Şekil 8.10 "Piyasa Talebinde Kaymalar"). Sonuç olarak, T-shirt fiyatlarında bir düşüş
görmeyi bekliyoruz - yani perakendeciler onları indirim reyonlarına koyuyor - ve ayrıca talepte bir
düşüş yaşanıyor.

Şekil 8.10 Pazar Talebindeki Değişimler

Talebin azalması hem denge fiyatının hem de tişörtlerin denge miktarının düşmesine neden olur.

Arz ve Talep Eğrilerinin Eğimlerini Öğrenmek

Boza ve tişört örneklerimizi karşılaştırdığımızda her iki örnekte de talep edilen miktarın
azaldığını görüyoruz. İlk durumda, fiyat arttı; ikinci durumda, fiyat düştü. Arz-talep çizimini
kullanarak farkı anlayabiliriz. Detroit Tigers örneğinde forma fiyatlarında ve satılan miktarda düşüş
oldu. Bu, fiyat düştüğünde talep edilen miktarın arttığını söyleyen talep yasasının ihlali gibi
görünebilir. Açıklama doğrudan Şekil 8.10 "Piyasa Talebindeki Değişimler"den gelir.

• Piyasa talebi aşağı/negatif eğimlidir ve talep kanununa uygundur.

225
• Granderson'ın New York Yankees'e gidişinden sonra hem denge fiyatı hem de denge
miktarı düşer.

Curtis Granderson'ın başka bir takıma transfer olmasıyla oluşan durum, talep eğrisinde bir
kaymaya ve arz eğrisi boyunca bir harekete yol açar. Buna karşılık talep yasası, talep eğrisi
üzerindeki hareket için geçerlidir.

Bir Eğrideki Kaymalar ve Eğri Boyunca Hareketler

Bir eğri boyunca hareket etmek (arz veya talep) ile bir eğriyi kaydırmak arasındaki farkı
anlamak, arz-talep çizimini kullanmayı öğrenmenin en zor kısmıdır. Bazı gazete haberleri bu
konuda sık sık kafa karıştırır. Arz ve talebi doğru kullanmayı öğrenmek pratik gerektirir.

Başka bir örneğe bakalım. İngiliz Guardian gazetesinde, sığır eti yemenin deli dana
hastalığı olarak bilinen sığır süngerimsi ensefalopati (BSE) riski olluşturabileceği haberi çıktığında
sığır eti satışlarının nasıl etkilendiğine ilişkin bir makale yayınlandı. 1 Kasım 2000'de gazete, "BSE
ile insan ölümleri arasındaki bağlantı 1996'da tesadüfen kurulduktan sonra sığır eti satışları düştü,
ancak fiyatlar düştükçe toparlandı" diye yazdı.

Buradaki dışsal olay, sığır eti ve deli dana hastalığı ile ilgili tıbbi haberlerdir. Muhtemelen,
bu öncelikle sığır eti talebini etkiler: tüketiciler daha az sığır eti talep ederken tavuk ve diğer et
ürünlerini daha fazla yemeye karar verirler. Sığır eti talep eğrisi sola kayar. Tişört örneğinde
gördüğümüz gibi, talep eğrisinin sola kaymasının iki sonucu vardır: fiyat düşer ve talep edilen
miktar da arz edilen miktar da azalır. Bu nedenle, haberin sığır eti satışlarında düşüşe yol açması
gerektiği sonucu, hem arz-talep analizimizle hem de sağduyuyla son derece tutarlıdır.

Peki ya cümlenin ikinci kısmı? Makale, sığır eti satışlarının "fiyatlar düştükçe
toparlandığını" iddia ediyor. Bu durum, arz-talep analizimizle tutarlı değil. Fiyatlardaki düşüş,
miktardaki düşüşle yakından bağlantılıdır: her ikisi de hastalık haberlerinden kaynaklanmıştır. Aynı
madalyonun iki yüzü oldukları için fiyatlardaki düşüşü sığır eti satışlarındaki toparlanmayı
açıklamak için kullanmak mantıklı değil.

Aslında, sığır eti satışlarındaki artışın fiyatlardaki düşüşle birlikte (makalede ileri sürüldüğü
gibi) arz eğrisinin sağa doğru kaymasını gerektireceğine kendinizi ikna edebilmelisiniz (Bunu
anladığınızdan emin olmak için bir şema çizin.) Sığır etiyle ilgili sağlık endişelerinin sığır üreticilerini
et üretimini artırmaya yönlendirmesi pek olası görünmüyor. Makale yazarının, talep eğrisindeki
kaymalar ve eğri üzerindeki hareketler konusunda kafası karışmış olabilir mi?

Talep ve Arz Eğrilerini Tahmin Etme

226
Karşılaştırmalı statik analiz, fiyatlar ve miktarlar hakkında niteliksel tahminler yapmamızı
sağlar. Bir piyasada dışsal bir şok göz önüne alındığında, (1) fiyatın artması veya azalması ve (2)
satın alınan ve satılan miktarın artması veya azalmasının muhtemel olup olmadığını belirleyebiliriz.
Ancak çoğu zaman daha fazlasını yapabilmek isteriz. Değişikliklerin büyüklükleri hakkında bazı
tahminlerde bulunabilmek isteriz.

Denge fiyatlarına ve miktarlarına ne olacağını anlamak, ekonomistlerin arz ve talebin


şekillerini bilmesini gerektirir. Arz eğrisi kaydığında, fiyat ve miktar üzerindeki etkiyi tahmin etmek
için talep eğrisinin eğimini bilmemiz gerekir. Talep eğrisi değiştiğinde, fiyat ve miktar üzerindeki
etkiyi tahmin etmek için arz eğrisinin eğimini bilmemiz gerekir. Daha doğrusu, talep ve arz
esnekliğinin ölçümlerine ihtiyacımız var.

Ekonomistler bu esneklikleri nasıl öğrenirler? Cevap, belki de şaşırtıcı bir şekilde,


karşılaştırmalı statik mantığından geçiyor. Örneğin, arz eğrisinin hareket etmediğini, ancak talep
eğrisinin çok fazla kaydığını varsayalım. Talep eğrisi kayarken, farklı fiyat ve miktar
kombinasyonlarını gözlemleriz. Şekil 8.11 "Arz ve Talep Eğrilerinin Esnekliklerini Bulma"
bölümünün (a) kısmı bunu bir arz-talep diyagramında göstermektedir. Gözlemlediğimiz farklı
noktalar arz eğrisi üzerindeki noktalardır. Talep eğrisi kayar ama arz eğrisi değişmezse, sonunda
arz eğrisi hakkında veri toplarız. Bu verileri, arzın fiyat esnekliğini tahmin etmek için kullanabiliriz.

Şekil 8.11 Arz ve Talep Eğrilerinin Esnekliklerinin Bulunması

Ekonomistler, bir eğrinin nispeten sabit olduğu, diğerinin hareket ettiği durumlara bakarak arz ve
talep eğrilerinin esnekliklerini tahmin eder. Aslında gözlemlediğimiz denge noktalarıdır. Talep
eğrisindeki (a) hareketler, denge noktalarının arz eğrisini izlediği anlamına gelir; arz eğrisindeki (b)
hareketler talep eğrisini gözlemlememizi sağlar. Gerçek hayatta çoğu durumda, her iki eğri de

227
hareket eder ve ekonomistler, arzdaki kaymaları talepteki kaymalardan ayırmak için karmaşık
istatistiksel teknikler kullanır.

Şekil 8.11 "Arz ve Talep Eğrilerinin Esnekliklerini Bulma" bölümünün (b) kısmı, talebin sabit
olduğu ve arz eğrisinin kaydığı tersi durumu göstermektedir. Bu durumda gözlemlediğimiz veriler
talep eğrisi üzerinde farklı noktalardır. Bu bilgiyi, talep edilen miktardaki yüzde değişim bölü
fiyattaki yüzde değişim şeklinde ifade edilen talebin fiyat esnekliğini tahmin etmek için
kullanabiliriz. Burada, bireysel bir firmanın karşı karşıya olduğu talep eğrisinin esnekliğinden değil,
piyasa talep eğrisinin esnekliğinden bahsettiğimize dikkat edelim.

Bu, teoride basit gibi görünse de pratikte zordur. Ekonomik veriler karışıktır. Tipik olarak,
hem talep eğrisi hem de arz eğrisi aynı anda değişmektedir. Ekonomistlerin kontrollü ortamlara
erişimi olsaydı, belki bir biyokimyacının yaptığı gibi, "talep eğrisini değiştirebilir" ve laboratuvarda
neler olduğunu görebilirdik. Bazen şanslı olabiliriz. Bazen eğrilerden sadece birini kaydırmasının
muhtemel olduğunu bildiğimiz belirli bir olayı izole edebiliriz. Buna doğal deney denir. Ancak çoğu
zaman bu kadar şanslı olamayız. Ekonomistler ve istatistikçiler, bu koşullarda arz ve talepteki
değişimleri çözmek için karmaşık istatistiksel teknikler geliştirmişlerdir.

NELER ÖĞRENDİK?
 Fiyatlardaki değişiklikler, piyasa arzındaki, piyasa talebindeki veya her ikisindeki
kaymalardan kaynaklanır.
 Ekonomistler, fiyatlardaki değişiklikleri tahmin etmek için karşılaştırmalı statik analiz
tekniğini kullanır. Bu teknik, dışsal değişkenlerdeki değişikliklerin arz ve/veya talep
eğrilerinde fiyatlarda değişikliklere yol açan kaymalara nasıl neden olduğunu açıklar.

ÖĞRENDİKLERİNİZİ TEST EDİN


1. Brezilya'daki kahve hasadının sert hava koşulları tarafından yok edildiğini varsayalım.
Kahve arz eğrisine ne olur? Kahvenin fiyatına ve kahvenin denge miktarına ne olur?
2. Detroit Tigers tartışmasında, "Hangi Tiger'ların kasada popüler olacağını söylemek
için çok erken" deniliyor. Diyelim ki Miguel Cabrera mükemmel bir sezon geçirdi ve ev sahibi
rekorunu kırdı. Arkasında ismi yazan formaların fiyatına ve miktarına ne olmasını bekliyorsunuz?
3. Sığır eti ve deli dana hastalığı talebine ilişkin tartışmamızda, miktardaki artış ve
fiyattaki düşüşün arz eğrisinin sağa kaymasını gerektirdiğini söyledik. Bu durumu göstermek için
bir diyagram çizin.

228
8.3 Değişen Fiyatlara Başka Bir Bakış Açısı

NELER ÖĞRENECEĞIZ
1. Fiyat değişiklikleri ekonomi için iyi midir?
2. Bir ekonomide haneler ve firmalar arasında bilgi nasıl taşınır?

Boza fiyatlarına ilişkin hikayemizi tekrar düşünün. Şekil 8.6 "Bireysel Firmanın Arz
Eğrisinde Kayma"da, boza üretiminin marjinal maliyetindeki artışın fiyatta artışa ve arz edilen
miktarda azalmaya yol açtığını gördük. Bu açıklamada, arzda neler olduğuna odaklandık. Ancak arz
eğrisi kayarken, talep eğrisi boyunca yeni bir dengeye geçtik. Arz edilen miktar azaldıkça talep
edilen miktara ne oluyordu? Cevap, firmalar arzlarını düşürmeye başladıkça, piyasadaki fiyatın da
artmaya başladığıdır. Bu yüksek fiyatlarla karşı karşıya kalan boza tüketicileri daha az boza satın
alır. Belki de bunun yerine diğer alkollü içecekleri tercih ettiler. Artan fiyatlar, arzdaki düşüşe
paralel olarak talep edilen miktarın azalmasına neden oldu.

Ancak bu hikayede dikkat çekici bir şey oluyor. Kötü hava koşulları buğday hasadını
etkileyerek birayı diğer mal ve hizmetlere göre daha pahalı hale getirdi. Boza üretmek daha pahalı
hale geldiği için, bir bütün olarak toplum açısından, kaynakları boza üretiminden diğer malların
üretimine kaydırmak mantıklıdır. Ve toplumun bakış açısından, insanların, üretilmesi pahalı olan
biradan daha az ve diğer mal ve hizmetlerden daha fazla tüketmesi mantıklıdır. Her şeyi bilen, her
şeye gücü yeten, işi ekonomiye kaynak tahsis etmek olan bir merkezi planlayıcı hayal edersek, bu
kişinin buğday hasadındaki düşüşe, daha az boza üretimi ve tüketimi emri vererek yanıt vermesini
beklerdik.

Piyasa şartlarında işleyen bir ekonomide de tam olarak olan budur, hem de sadece arz ve
talep mekanizması yoluyla. Arz ve talepteki kaymalardan kaynaklanan fiyatların otomatik
ayarlanması, üretim ve tüketimde arzu edilen kaymaları beraberinde getirir. Hiç kimse üreticilere
daha az üretmelerini veya tüketicilere daha az tüketmelerini emretmez. Bu sonuçlar arz ve talebin
çalışma mekanizmasından kaynaklanmaktadır.

Benzer şekilde, forma örneğimizi düşünün. Tüketiciler, daha az Granderson baskılı forma
tüketmek istediklerine karar veriyor. Tercihlerindeki bu değişiklik, piyasada talep eğrisinde bir
kayma olarak kendini göstermekte ve bu da forma fiyatlarının düşmesine neden olmaktadır.
Fiyattaki bu düşüş, ekonomideki üreticileri davranışları değişen hanehalklarının zevklerine uyacak
şekilde ayarlamaya yönlendirir. Firmalar Granderson baskılı formaları üretmeyi bırakır. Elbette

229
kimsenin onlara talimat vermesi gerekmeden. Hanehalklarının değişen zevkleri, firmaları daha az
üretmeye teşvik eden fiyat sinyalini gönderir.

Buraya kadar bölümün sorusuna arz ve/veya talepteki kaymalar nedeniyle fiyatların
değiştiğini söyleyerek cevap verdik. Bu cevap doğrudur. Ancak başka bir perspektiften farklı bir
cevap verebiliriz: fiyatlar, firmalara ve hanehalklarına ne üretecekleri ve ne tüketecekleri
konusunda sinyal vermek için değişir. Piyasa ekonomisinde, hanehalkları ve firmalar, karşı karşıya
oldukları fiyatları göz önünde bulundurarak neyi tüketeceklerine karar verirler. Fiyatlar,
maliyetlerdeki ve zevklerdeki değişikliklere tepki olarak değişir ve bu değişiklikler firmaları ve
hanehalklarını yeni ekonomik gerçekliğe göre kararlarını ayarlamaya yönlendirir.

Bu rolü oynamak için fiyatlara güvenmemiz gerekip gerekmediğini sormak en tabii


hakkımız. Ekonomi, bu soruya çok doğrudan bir cevap verir: Piyasalar rekabetçi olduğunda, fiyat
sistemi kaynakların verimli bir şekilde tahsis edilmesini sağlar. Aşağıdaki alt bölümlerde,
piyasaların tek bir piyasaya bakarak verimli sonuçlar verdiği fikrini geliştiriyoruz.

Alıcı Fazlası

Şekil 8.5 "Piyasa Dengesi"nde gösterildiği gibi çikolata pazarını düşünün. Piyasa fiyatında,
çikolataları arz edenler ve talep edenler, çikolata ticaretini denge noktasındaki miktarlar üzerinden
yapar. Önce her hanenin denge fiyatından tek bir çikolatadan fazlasını satın almadığını hayal edin.
Bu durumda, 200 adet çikolata satılıyorsa, 200 ayrı hane birer çikolata satın almış demektir. Ancak
bu hanelerin hepsi birbirine benzemez: bazıları çikolatayı diğerlerinden daha çok sever. Aslında
hanehalklarının bir çoğu, çikolata için denge fiyatından daha fazlasını ödemeye razı olurdu. Zira
çikolataya verdikleri değer/fiyatlamaları, denge fiyattan daha fazladır.

Denge fiyatından daha fazlasını ödemeye razı olabilecek herhangi bir hane iyi bir anlaşma
alır. Örneğin, denge fiyatının 5 lira olduğunu varsayalım, ancak bir hane halkı 7 lira ödemeye razı
idi. Denge fiyat 5 lira olduğundan bu hane 2 liralık bir alıcı fazlası elde eder. Bu mantık, hanelerin
birden fazla birim tükettiği durum için de aynıdır. Bir hanehalkının talep eğrisi, birinin peşisıra her
bir mal birimi için ödeyeceği maksimum tutarı gösterir. Talep eğrisi, hanehalkının bir mala ilişkin
marjinal değerlemesini/fiyatlamasını gösterir. Bireysel hanehalkının talep eğrisi aşağı doğru
eğimlidir. Çünkü hane halkı, tüketilen toplam miktar arttıkça birbirini takip eden her birime
(marjinal birim) giderek daha az ödemeye isteklidir.

Genel olarak, bir hanenin marjinal değerleme = fiyat noktasına kadar çikolata satın aldığını
biliyoruz.

230
Hanehalkı, satın aldığı son çikolatada fazlalık almaz. Çünkü bu paketin marjinal değeri
fiyata eşittir. Ancak diğer tüm paketlerde fazlalık alır. Çünkü kendisinin marjinal değerlemesi bu
paketlerin fiyatını aşmaktadır. Azalan marjinal değerleme, hane halkının en son çikolata hariç tüm
çikolatalardan tüketici fazlası elde etmesi anlamına gelir.

Tablo 8.3 "Tekbir Hanehalkı için Alıcı Fazlasının Hesaplanması", 5 liralık bir fiyatla karşı
karşıya olan bir haneye örnek sunmaktadır. İlk sütun miktar, ikincisi fiyat, üçüncüsü marjinal
değerleme, dördüncü sütun marjinal fazlalığı ve son sütun toplam fazlalılığı göstermektedir.

Tablo 8.3 Bireysel Hanehalkı için Tüketici Fazlasının Hesaplanması

Miktar (Paket) Fiyat Marjinal Değerleme Marjinal birim için Fazla Toplam Fazla
1 5 10 5 5
2 5 8 3 8
3 5 5 0 8
4 5 3 –2 6

Hanehalkı, üçüncü çikolatanın marjinal değerlemesi tam olarak 5 liralık fiyata eşit olduğu
için üç çikolata satın almaya isteklidir. (Aslında hane halkı iki ya da üç paket satın almaktan eşit
derecede mutlu olacaktır. Bu tartışma için önemli bir fark yaratmaz, ancak bu satın alma
konusunda kayıtsız kalsa da hanenin üçüncü paketi aldığını varsayarsak daha kolay olur.)
Hanehalkı, son birimin marjinal değerlemesi (3) fiyattan daha düşük olduğu için dört paket satın
almaz, bu da dördüncü çikolata paketinin fazlasının negatif olacağı anlamına gelir.

Hane halkı, satın aldığı birinci ve ikinci paketlerden fazlalık elde eder. Hane halkı ilk bar için
10 lira ödemeye razıydı ama sadece 5 lira ödemesi yeterli olmuştur. Bu ilk paketten 5 liralık fazlalık
alır. Hane halkı ikinci paket için 8 lira ödemeye razıydı ama sadece 5 lira ödedi. Bu ikinci paket için
3 liralık fazlalık alır. Üçüncü çubuktan fazlalık almaz. Yani bu hane için toplam tüketici fazlası 5 + 3
= 8 liradır. “Marjinal değerleme fiyata eşit olana kadar satın al” kuralına uyarak hane halkının
çikolata alımından elde ettiği toplam fazlalığı maksimize ettiğine dikkat edin.

Bu hane için tüketici fazlası, talep eğrisinin altındaki alanla ölçülür (Şekil 8.12 " Tek Bir
Hanehalkı için Tüketici Fazlası"). Her birim için, her birim için fiilen ödenen fiyat ile hanenin
ödemeye razı olacağı fiyat arasındaki dikey fark, o birim için kazanılan fazlalığı ifade eder. Bütün
birimlerden elde edilen fazlalığı toplarsak, talep eğrisi ile fiyat arasındaki alanı elde ederiz.

Şekil 8.12 Tek Bir Hanehalkı için Tüketici Fazlası

231
Tüketici fazlası, talep eğrisi ile fiyat arasındaki alana eşittir.

Satıcı Fazlası

Alıcılar kadar satıcılar da ticaretten fazlalık elde ederler. 20 lira değerinde ikinci el bir
bisiklet aldığınızı varsayalım. Eğer o bisikleti 30 liraya satabilirseniz, 10 liralık satıcı fazlalığını
alırsınız—ki bu da fiyat ile sizin değerlemeniz arasındaki farktır. Fiyat, değerlemenizden daha
yüksek olduğu sürece satmak için zaman ayırmaya değer. Bir firma satılık bir mal ürettiğinde de,
durum benzerdir. Eğer bir firma 20 lira marjinal maliyetle bir birim mal daha üretebiliyorsa, o
zaman firmanın malın değerlemesi 20 liraya eşittir. Firma bu birimi 30 liraya satabilirse, 10 liralık
bir fazla alacaktır. Bir firma tarafından tek bir birim için kazanılan satıcı fazlası, fiyat ile o birimi
üretmenin marjinal maliyeti arasındaki farktır.

Bir piyasada geçerli olan fiyat göz önüne alındığında, rekabetçi bir pazardaki bir firma, son
birimi üretmenin marjinal maliyeti fiyata eşit olana kadar üretime devam edecektir. Firma şu kuralı
takip eder: üretimi fiyat = marjinal maliyet olana kadar arttır.

Tablo 8.4 "Tek Bir Firma için Satıcı Fazlasının Hesaplanması"ndaki örnek, her bir birim için
marjinal üretim maliyetini ve bir firmanın o birimi üretmekten kazandığı fazlalığı verir. Firma
sadece bir birim üretseydi, marjinal maliyeti 1 lira olacaktı. Ürettiği o bir birimi 5 liraya satacak ve
4 liralık bir fazla elde edecekti. İkinci birimin üretimi 3 liraya mal oluyor ve firmaya 2 dolar fazlalık
kazandırıyor. Üçüncü birim 1 lira fazlalık sağlar. Dördüncü birimin üretilmesi 5 liraya mal olur, bu

232
nedenle firma bu son birimde fazlalık kazanamaz. Bu yüzden firma dört birim üretir ve toplam
7liralık satıcı fazlası elde eder.

Tablo 8.4 Tek Bir Firma için Satıcı Fazlasının Hesaplanması

Miktar Fiyat Marjinal Marjinal Fazla Toplam Fazla


Maliyet
1 5 1 4 4
2 5 3 2 6
3 5 4 1 7
4 5 5 0 7
5 5 6 –1 6

Bir malın fiyatı ile malın marjinal maliyeti arasındaki bu fark, bir firma tarafından elde
edilen satıcı fazlasının temelidir. Tıpkı hanehalkının alıcı fazlasındaki gibi, bir firmanın her bir birimi
satmaktan elde ettiği faydaya bakarak satıcı fazlasını ölçeriz ve sonra bunları toplarız. Her birim
için satıcı fazlası, fiyat ve arz eğrisi arasındaki farktır (arz eğrisi ile marjinal maliyet eğrisinin aynı
şey olduğunu unutmayın). Tüm birimler için fazlayı topladığımızda, arz eğrisinin üstünde ve fiyatın
altında kalan alanı elde ederiz (bkz. Şekil 8.13 "Tek Bir Firma için Satıcı Fazlası").

Şekil 8.13 Tek Bir Firma için Satıcı Fazlası

Satıcı fazlası, denge fiyatı ile firmanın arz eğrisi arasındaki alandır.

Tüm Pazar için Tüketici Fazlası ve Satıcı Fazlası

233
Şimdiye kadar bireysel bir hanehalkı ve bireysel bir firma için alıcı fazlasını ve satıcı
fazlasını ele aldık. Piyasa talep ve arz eğrileri, bireysel talep ve arz eğrileri toplanarak elde
edildiğinden, tüm piyasaya baktığımızda aynı sonuç geçerlidir. Bunu, piyasa dengesinde tüm
hanelere ve firmalara akan toplam fazlalığı gösteren Şekil 8.14 "Piyasa Dengesindeki Fazlalık"ta
gösteriyoruz. Piyasa talep eğrisinin altında ve fiyat seviyesinin üzerinde kalan alan, toplam tüketici
fazlasıdır. Piyasa arz eğrisinin üstündeki ve fiyatın altındaki alan, toplam satıcı (üretici) fazlasıdır.

Şekil 8.14 Piyasa Dengesindeki Fazlalık

Bir piyasada üretilen toplam fazla, tüketici fazlasının ve satıcı fazlasının toplamıdır. Bu nedenle
talep eğrisinin altındaki ve arz eğrisinin üstündeki alana eşittir.

Piyasalar ve Ticaretten Elde Edilen Kazançlar

Alıcı fazlası ve satıcı fazlası bize piyasa sonucu hakkında dikkate değer bir şey söyler. Tüm
alıcılar ve satıcılar için fazlalığı toplarsak, piyasadaki toplam fazlayı (ticaretten elde edilen
kazançları) elde ederiz. Rekabetçi bir piyasada bu, elde edilmesi mümkün olan maksimum fazla
miktarıdır - yani, rekabetçi bir piyasada mübadele, ticaretten elde edilen tüm kazançları ortaya
çıkarır.

Bunun neden doğru olduğunu görmenin iki yolu var: İlk olarak, hangi üretim düzeyinin
bize en büyük toplam fazlayı vereceğini sorabiliriz. Denge miktarının en büyük toplam fazla verdiği
Şekil 8.14 "Piyasa Dengesindeki Fazlalık"a bakarak görebilirsiniz. Şekil 8.15 "Piyasa Dengesinden
Uzakta Fazlalık" nedenini daha ayrıntılı olarak açıklamaktadır. Denge noktasından daha az üretim

234
varsa, o zaman bir miktar fazlalık gerçekleşmez. Başka bir deyişle, marjinal değerlemesi üretimin
marjinal maliyetini aşan ancak malı satın alamayan alıcılar vardır. Buna karşılık, denge miktarının
ötesinde üretim sözkonusuysa, bazı işlemler negatif fazlalık oluşturur. Rekabet düzeyinin ötesinde
üretmenin marjinal maliyeti, malların tüketicilerin değerlemesinden daha düşüktür.

İkincisi, piyasa dengesinde aşağıdaki ifadeler doğrudur:

• Her hane için, son birimin marjinal değeri fiyata eşittir.

• Her firma için fiyat, üretilen son birimin marjinal maliyetine eşittir.

Bu iki bilgiyi birleştirdiğimizde, her hanehalkının son birimin marjinal değerlemesinin, o


birimi üretmenin marjinal maliyeti olduğunu biliyoruz. Miktar arttıkça, marjinal değerleme azalır
ve marjinal maliyet artar. Bu nedenle, daha fazla mal üretilmesi durumunda, ekstra birimlerin
marjinal maliyeti marjinal değerlemeden daha yüksek olacaktır. Aynı argümana göre, daha az
birim üretilirse, hanenin değerlemesindeki düşüş, maliyetteki düşüşten daha yüksek olacaktır.
Dolayısıyla bir birim fazla veya bir birim eksik üretmek hanehalkına ve üreticiye fayda
sağlamayacaktır. Bir ekonominin arz ve talebin eşit olduğu noktada ticaret yapmasını sağlayanın
fiyatların ayarlanması olduğunu unutmayın. Fiyat ayarlaması, alıcı ve satıcıların ticaretten tüm
kazançları (maksimum faydayı) elde etmelerini sağlar.

Şekil 8.15 Piyasa Dengesinden Uzakta Fazlalık

Ticareti yapılan miktar, denge miktarından (a) az ise, ticaretten elde edilen bazı kazançlar
gerçekleşmez. İşlem yapılan miktar, denge miktarından (b) büyükse, bazı işlemler negatif fazla
verir.

Neden Piyasalar?

235
Ekonomideki başlıca mesajlardan birinin altını çiziyoruz: piyasalar ticaretten kazanç elde
etmek için bir mekanizmadır. Fakat aynı sonuca ulaşmanın başka yolları var mı? Her şeyi bilen, her
şeye gücü yeten bir merkezi planlayıcının kurgusunu daha önce tanıtmıştık. Böyle bir planlayıcı
herkese ne üretmesi gerektiğini söyler, o malları alır ve ekonominin her yerine dağıtır. Planlayıcı
herkese ne kadar çalışılacağını söyler ve ekonominin ürettiği tüm mal ve hizmetlerin nasıl
dağıtılacağına karar verir.

Bu fikri ciddiye almalı mıyız yoksa sadece teorimiz hakkında düşünmemize yardımcı olacak
bir araç mı? Cevap her ikisinden de biraz. Hiçbir ekonomi tam anlamıyla merkezi bir planlamacı
tarafından yönetilmemiştir. Bununla birlikte, tarihsel olarak, hükümet bürokrasilerinin hangi mal
ve hizmetlerin üretilmesi gerektiğine karar vermede önemli bir rol oynadığı, planlı ekonomiler
olarak adlandırılan birçok örnek olmuştur. 20. yüzyılın büyük bölümünde, Sovyetler Birliği'nin
ekonomisi böyle bir rejim altında işledi. Çin aynı zamanda büyük ölçüde planlı bir ekonomiydi.
Kuzey Kore hala büyük ölçüde planlı bir ekonomi olarak faaliyet gösteriyor.

Ne Sovyetler Birliği ne de Çin bu sistem altında çok fazla ekonomik başarı elde edemedi.
Sovyetler Birliği'nin ekonomisinin çöküşü, ülkenin kendisinin çökmesinin temel nedeniydi. Çin
sonunda ekonomik organizasyon sistemini pazarlara daha fazla öncelik veren bir sistemle
değiştirdi. Bugün, merkezi planlama altında faaliyet gösteren çok az ekonomi var ve hiçbiri küresel
ekonomik anlamda önemli ülkeler değiller. Bununla birlikte, hükümetin kaynakların tahsisinde
önemli bir rol oynadığı birkaç ekonomi var; bu yüzden planlayıcının analizi anlamlı olabilir.

Planlı ekonomiler neden bu kadar başarısız oldu? Bu konuda kitaplar yazıldı, ancak önemli
bir anlayış var. İyi kararlar verebilmek için -ekonomide bireylerin çıkarına olan kararlar-
planlayıcının çok fazla bilgiye ihtiyacı olacaktır. Bir planlayıcının, farklı bireylerin nerede ve ne
kadar çalışması gerektiği konusunda iyi kararlar vermek için yetenek ve becerileri hakkında yeterli
bilgiye sahip olması düşünülemez. Ayrıca planlamacının ekonomideki herkesin zevklerini de
bilmesi gerekiyor. Bu bilgi olmazsa, planlayıcı onları ihtiyaçlarından fazla çikolata üretmeye veya
yeterince içecek üretmemeye yönlendirebilir. Milyonlarca nüfusu olan ve hepsinin kendi
tercihlerine ve yeteneklerine sahip olduğu bir ekonomi düşünürsek, bir planlamacının bir
ekonominin tüm aktörlerinin çıkarına olan kararları almak için yeterince bilgili olması kesinlikle
imkânsızdır.

NELER ÖĞRENDİK?
• Fiyatların ve miktarların dışsal olaylara tepkisi, ekonomide kaynakların etkin dağılımı
için kilit rol oynar.
• Bir firmanın ihtiyacı olan, hane halkının zevkleri ve üretim maliyetleri hakkındaki bilgi

236
fiyat mekanizması aracılığıyla elde edilir.
• Rekabetçi piyasalarda fiyat ayarlamaları ile ticaretten elde edilecek tüm potansiyel
kazanımlar gerçekleştirilmektedir.

ÖĞRENDİKERİNİZİ TEST EDİN


1. Bir mala olan talep artar ancak fiyatı sabit kalırsa, ticaretten elde edilen kazançlar azalır mı?

8.4 Üç Önemli Pazar

NELER ÖĞRENECEĞİZ?
1. Karşılaştırmalı statik analizin araçları, kredi veya emek piyasası gibi diğer pazarlara nasıl
yayılır?
2. Piyasalar birbirleriyle nasıl etkileşime girer?

Bu kitabın diğer bölümlerinde, mal ve hizmetlerin nasıl alınıp satıldığına bakmak için arz-
talep çizimini kullanacağız. Bu kısımda bu pazarlara genel bakış sunuyoruz.

Kredi Piyasası

Kredi piyasası (veya borçlanma piyasası) -kredi ve borçlamnma terimlerini birbirinin yerine
kullanacağız- kredi arz edenlerin ve talep edenlerin buluştuğu ve ticaret yaptığı yerdir (Şekil 8.16
"Kredi Piyasası Dengesi"). Arz tarafında, çeşitli nedenlerle mevcut gelirlerinin bir kısmını
biriktirmeyi seçen haneler ve firmalar bulunmaktadır. Talep tarafında ise diğer haneler, firmalar ve
-bazı durumlarda- hükümet vardır.

Hane halkı ev ve araba satın alırken bu satın almaları finanse etmek için borç para almaları
gerekebilir. Firmalar, yeni bir üretim tesisinin inşası gibi yatırımları finanse etmek için kredi ararlar.
Son olarak, hükümetler harcamalarının bir kısmını finanse etmek için borç alırlar.

Şekil 8.16 Kredi Piyasası Dengesi

237
Bu diyagram, kredi veya borçlanma piyasasını temsil eder.

Kredi fiyatı, bir krediye uygulanan faizin enflasyona göre düzeltilmiş değerinin bir ölçüsü
olan reel faiz oranıdır. Ekonomide farklı kredi türleri olduğu için kredi için birçok farklı piyasa
vardır. Bu farklı kredi piyasalarıyla ilişkili olarak farklı faiz oranları vardır. Basitleştirmek için, tek bir
kredi pazarı olduğunu varsayıyoruz.

Reel faiz oranı arttıkça kredi talebi azalır. Borçlanma daha pahalı hale geldiğinde, haneler,
firmalar ve hatta hükümetler daha az kredi talep ederler. Hanehalkının kredi arzı reel faiz oranıyla
birlikte artar. Tasarruf getirisi arttığında, hanehalkları ve firmalar tipik olarak daha fazla tasarruf
edecek ve böylece piyasaya daha fazla kredi sağlayacaktır.

Yazılı ve görsel basın, faiz oranlarının yükselip düştüğüne dair haberlerle dolu. Faiz
oranlarının neden değiştiğini anlamak için Şekil 8.16 "Kredi Piyasası Dengesi"nin bazı versiyonlarını
kullanabilirsiniz.

Sonuçta, faiz oranındaki herhangi bir değişiklik, ya kredi arzındaki ya da kredi talebindeki
bir kaymadan kaynaklanmaktadır. Örneğin, inşaat firmaları konut için gelecekte yüksek talep
bekliyorlarsa, yeni evler inşa etmenin yatırım fonlarının iyi bir kullanımı olduğunu düşüneceklerdir.
Böyle bir inşaatı finanse etmek için borç alacaklardır. Artan kredi talebi, Şekil 8.16 "Kredi Piyasası
Dengesi"ndeki talep eğrisini dışa doğru kaydıracak ve faiz oranları yükselecektir. Başka bir örnek
olarak, diğer ülkelerdeki bireyler ABD varlıklarına yatırımlarını artırmak isterlerse, bu kredi arzını
dışa doğru kaydıracak ve faiz oranları düşecektir.

Kredi piyasasındaki en önemli oyunculardan ikisi hükümet ve para otoritesidir. Hükümet


daha fazla borç alırsa, bu kredi talebini dışa doğru kaydırır ve faiz oranını artırır. (Hükümet bu
piyasada o kadar büyük bir oyuncudur ki, eylemleri faiz oranını etkiler.) Para otoritesi ise bu arada
ekonomideki reel faiz oranını etkilemek için kredi piyasalarında alım satım yapar.

Döviz piyasası

Yurtdışına seyahat ediyorsanız, dünyanın o bölgesinde kullanılan para birimini almanız


gerekir. Örneğin Finlandiya, Rusya ve Çin'e bir seyahate çıkarsanız, yol boyunca şüphesiz Euro,
ruble ve yuan satın alacaksınız. Bunu yapmak için, döviz piyasasına 28 katılmanız, bir para birimini
diğeriyle takas etmeniz gerekir. Döviz piyasaları, ekonomideki diğer piyasalar gibi çalışır. Bu
durumda döviz kuru olarak adlandırılan fiyat, arz ve talebin etkileşimi tarafından belirlenir.

28
Döviz piyasası, para birimlerinin alınıp satıldığı piyasadır. Bu piyasada fiyat, bir para biriminin
diğer para birimi cinsinden fiyatıdır ve döviz kuru olarak adlandırılır.

238
Şekil 8.17 "Döviz Piyasası Dengesi", döviz piyasasının bir örneğini sunar—ABD dolarının
avro ile takas edildiği piyasa. Yatay eksende, belirli bir günde alınan ve satılan euro miktarı
verilmektedir. Dikey eksende döviz kuru: Euro'nun dolar cinsinden fiyatı verilmektedir. Bu pazar,
tıpkı ABD'deki benzin piyasasının benzinin dolar fiyatını belirlediği gibi, avronun dolar fiyatını
belirler.

Şekil 8.17 Döviz Piyasası Dengesi

Bu diyagram, Euro'nun ABD doları ile alınıp satıldığı döviz piyasasını temsil etmektedir.

Talep tarafında ise Avrupa mal ve hizmetlerini satın almak isteyen tüccarlar (hane halkı ve
firmalar) bulunmaktadır. Bunun için euro satın almaları gerekiyor. Dolar cinsinden ifade edilen bu
avro talebinin ABD'deki hane halklarından ve firmalardan gelmesi gerekmez. Elinde dolar olan
herkes bu piyasada euro satın almakta serbesttir. Arz tarafında, elinde avro bulunan ve ABD mal
ve hizmetlerini satın almak isteyen tüccarlar (hane halkı ve firmalar) da var. ABD doları alabilmek
için euro satmaları gerekiyor.

Farklı para birimlerine olan talebin ve arzın başka bir kaynağı daha vardır. Hanehalkları ve
daha da önemlisi firmalar genellikle farklı para birimlerinde ifade edilen varlıklara sahiptir.
Dilerseniz servetinizin bir kısmını İsrail devlet tahvillerinde, bir Güney Afrika firmasının
hisselerinde veya Arjantin gayrimenkullerinde tutabilirsiniz. Ancak bunu yapmak için İsrail şekeli,
Güney Afrika randı veya Arjantin pesosu satın almanız gerekir.

Benzer şekilde, birçok yabancı yatırımcı, Dell Computer'deki hisseler veya ABD hükümeti
tarafından verilen borç gibi ABD varlıklarına sahiptir. Bu nedenle, para birimlerine olan talep ve
arz, hanehalkı ve firmaların portföy seçimlerinden etkilenir. Uygulamada, döviz piyasalarındaki

239
işlemlerin büyük çoğunluğu, varlık dağılımını ayarlamakta olan bankalar ve diğer finansal
kuruluşlar tarafından yürütülmektedir.

Hanehalkı ve firmalara ek olarak, para otoriteleri de döviz piyasalarına katılır. Örneğin,


ABD Merkez Bankası doların değerini izler ve hatta döviz kurunu etkilemek amacıyla dolar alıp
satarak piyasaya müdahale edebilir.

Bir gazetenin web sayfasını açarsanız veya internette gezinirseniz, Euro'nun güncel fiyatını
öğrenebilirsiniz. Bu fiyat, para biriminin talep ve arzındaki değişikliklere yanıt olarak her zaman
değişir. Örneğin, euronun güçlendiğini okursanız, bu euronun daha pahalı hale geldiği anlamına
gelir: euro almak için daha fazla dolardan vazgeçmeniz gerekir. Euro fiyatındaki bu artış, örneğin
ABD'deki hane halkları Avrupa'dan daha fazla mal talep ettiğinden Euro talebindeki bir dışa
kaymayı ya da Euro sahipleri onları satmaya istekli değilse Euro arz eğrisinde içe doğru bir kaymayı
yansıtır.

İşgücü piyasası

Mal ve hizmet piyasalarında arz tarafı genellikle firmalardan gelir. Bazı durumlarda alıcılar
yine diğer firmalardır (iş dünyasında bu durum B2B işlemleri olarak adlandırılır), diğer durumlarda
alıcılar hanelerdir (B2C işlemleri olarak adlandırılır). Haneler, çoğunlukla, bu pazarın arz tarafında
yer almazlar. Emek piyasasında ise, tersine, firmalar ve haneler rol değiştirir: firmalar emek talep
eder ve haneler onu tedarik/arz eder.

Emek arz ve talep eğrileri Şekil 8.18 "İşgücü Piyasası Dengesi"nde gösterilmektedir. Burada
emeğin fiyatı reel ücrettir. Reel ücret, bir bireyin bir saatlik çalışma karşılığında ne kadar mal ve
hizmet satın alabileceğini ölçer. Reel ücret, nominal ücretin genel fiyat düzeyine/enflasyona
bölünmesine eşittir.

Emek talebi, işçilerin zamanının üretim sürecine bir girdi olduğu gerçeğinden
kaynaklanmaktadır. Bu talep eğrisi de talep yasasına ugun işler: emeğin fiyatı arttıkça emek talebi
azalır.

Emek arzını, zamanlarını iş ve boş zaman etkinlikleri arasında ayıran haneler sunar. Şekil
8.18 "İşgücü Piyasası Dengesi"nde, emek arzı yukarı doğru eğimlidir. Reel ücret arttıkça, haneler
daha fazla emek arz eder. Bunun iki nedeni vardır: (1) daha yüksek ücretler insanları daha uzun
süre çalışmaya teşvik eder ve (2) daha yüksek ücretler daha fazla insanı işgücüne katılmaya ve iş
aramaya teşvik eder.

240
Şekil 8.18 İşgücü Piyasası Dengesi

Denge reel ücret, emek piyasasında arzın talebe eşit olduğu fiyattır.

Diğer piyasalarda olduğu gibi, karşılaştırmalı static analizi incelemek için Şekil 8.18 "İşgücü
Piyasası Dengesi"ni kullanabiliriz. Örneğin, bir ekonomi canlanma evresine girerse, firmalar
ürünleri için daha fazla talep görürler ve bu nedenle daha fazla ürün üretmek için daha fazla emek
satın almak isterler. Bu, emek talep eğrisini dışa doğru kaydırır, bunun sonucunda reel ücretler
artar ve istihdam daha yüksek olur.

Çoklu Pazarlar

Artık çok çeşitli pazarlarda dengeyi gördünüz: mallar (çikolata), krediler, döviz ve emek.
Gerçek ekonomiler yüz binlerce pazar içerir. Bir ekonomideki piyasalar birbirine bağlı olmasaydı,
ancak piyasalar birçok yönden birbiriyle ilişkili olsaydı, tek bir piyasayı analiz etmek yeterli olurdu:

• Bir pazardaki talebi değiştiren faktörler diğer pazarları da etkileyebilir. Örneğin, enerji
maliyetlerindeki bir artış, bir ekonominin tüm sektörlerindeki firmaların marjinal maliyetlerini
artıracaktır.

• Bir malın talebi diğerlerinin fiyatlarına bağlıdır. Örneğin kahve piyasasında talep eğrisi,
süt gibi kahveyi tamamlayan malların fiyatına ve çay gibi kahvenin ikamesi olan malların fiyatlarına
bağlıdır.

• Çoğu mal için arz eğrisi, emek gibi girdilerin fiyatlarına bağlıdır. Reel ücret - emeğin fiyatı
- emeğin arz ve talebi tarafından belirlenir. Bu nedenle, işgücü piyasasının sonucu, hemen hemen
tüm diğer piyasalarda arz eğrisinin konumunu etkiler.

241
• Hanehalkının gelir düzeyi, çoğu mal ve hizmet için talep eğrisinin konumunu etkiler.
Ancak gelir düzeyi, kısmen işgücü piyasasının sonucundan gelir çünkü işgücü geliri, hanehalklarının
gelirinin bir parçasıdır.

Singapur gazetesi Straits Times'tan alınan aşağıdaki gazete haberi, piyasalar arasındaki
bağlantıları güzel bir şekilde göstermektedir:

Fırıncılar ve şekerlemeciler yükselen şeker fiyatlarının altında ezildikçe, tatlıya


düşkün olan Singapurlular çok geçmeden kendilerini en sevdikleri tatlı
atıştırmalıklara daha fazla para öderken bulabilirler.

New York Ticaret Kurulu'na göre, geçen yıl Mart ayından bu yana beyaz şeker fiyatı
yüzde 70 arttı. Bu, fırıncılar için hayatı yeterince zorlaştırmamış gibi, tereyağı ve
peynir fiyatları da sırasıyla yüzde 31 ve yüzde 17 arttı.

Artışlara çeşitli faktörler neden oldu: Kuraklık nedeniyle Tayland'ın şeker kamışı
üretiminde keskin bir düşüş, yüksek deniz taşımacılığı ücretleri, Çin tüketicilerinin
süt ürünlerine yönelik artan talebi ve güçlü Avustralya ve Yeni Zelanda doları.

Son paragrafa bakın. İlk olarak, Tayland'da yaşanan kuraklığın şeker kamışı üretiminde
düşüşe neden olduğu söylendi. Şekil 8.19 "Tayland'daki Şeker Pazarı ve Avustralya'daki Tereyağı
Pazarı"nın (a) bölümü bu pazarı göstermektedir. Şeker üretimindeki düşüşün şeker fiyatını
artıracağını görebiliriz. Bu Şekil’de Tayland'daki piyasayı gösteriyoruz, bu nedenle fiyat Tayland
bahtı cinsinden gösterilemktedir.

Şekil 8.19 Tayland'daki Şeker Pazarı ve Avustralya'daki Tereyağı Pazarı

242
(a) Tayland'daki şeker piyasası, şeker arzını azaltan ve Tayland bahtı cinsinden ölçülen şeker
fiyatlarında artışa neden olan bir kuraklıktan etkileniyor. (b) Avustralya tereyağı pazarında, Artan
Çin kaynaklı talep, talep eğrisinin dışa doğru kaymasına neden olarak Avustralya doları cinsinden
ölçülen tereyağı fiyatını artırır.

Ayrıca Çin'den gelen süt ürünlerine talebin arttığı söylendi. Avustralya ve Yeni Zelanda,
Güneydoğu Asya'daki başlıca süt ürünleri tedarikçileridir. Şekil 8.19 "Tayland'daki Şeker Pazarı ve
Avustralya'daki Tereyağı Pazarı"nın (b) bölümü, Avustralya'daki tereyağı pazarını göstermektedir.

Artan Çin kaynaklı talep, talep eğrisini dışa kaydırarak tereyağı fiyatında artışa neden olur.
Bu pazar için fiyatı Avustralya doları cinsinden ölçüyoruz.

Singapurlu fırıncıların bakış açısından, bu fiyat değişikliklerinin her ikisi de marjinal


maliyetlerinde artış olarak ortaya çıkıyor. Ayrıca makale, bu değişikliklerin başka faktörler
tarafından körüklendiğini ortaya koymaktadır. Nakliye maliyetleri artmış, bu nedenle Tayland'dan
şeker ve Avustralya'dan tereyağı elde etmek de daha pahalı hale gelmiştir. Üstelik Avustralya
doları Singapur dolarına göre değer kazanmış ve Avustralya'dan ithal edilen malları daha da pahalı
hale getirmiştir.

Bunlar B2B işlemlerinin örnekleridir. Avustralyalı mandıra çiftçisi ile Singapurlu fırıncı
arasında bu tür işlemler bir zincir oluşturmaktadır. Çiftçiler sütü tereyağı üreticilerine, tereyağı
üreticileri toptancılara ve toptancılar da Singapurlu ithalatçılara ve fırınlara satıyor.

Bu hikaye aynı zamanda, piyasa fiyatlarının kaynakların verimli dağılımını anlamamıza


yardımcı olan bilgileri sağladığı güçlü yolu bir kez daha göstermektedir. Tayland'daki kuraklık,
dünyadaki mevcut şeker miktarını azalttı. Bir dizi fiyat artışı sayesinde, sonuçlardan biri,
Singapur'daki insanların daha az tatlı yemek ya da aynı miktar atatlı yemek için daha fazla para
ödemek zorunda kalmalarıdır.

NELER ÖĞRENDİK?
 Arz-talep dengesi çizimi, işgücü, kredi ve döviz piyasalarını anlamak için kullanılabilir.
 Karşılaştırmalı statik analiz, bu pazarlardaki fiyat ve miktar değişikliklerini incelemek için
kullanılabilir.
 Piyasalar birbirleriyle etkileşime girdikçe, bazen karşılaştırmalı statik analiz, piyasalar
arasındaki etkilere bakmamızı gerektirir.

ÖĞRENDİKLERİNİZİ TEST EDİN


1. Şekil 8.17 "Döviz Piyasası Dengesi", Euro'nun dolar kullanılarak alınıp satıldığı piyasayı

243
göstermektedir. Bunu, doların euro kullanılarak alınıp satıldığı piyasa olarak da düşünebiliriz. Bu
pazar için grafiği çizin. İki piyasadaki arz ve talep eğrileri birbiriyle nasıl ilişkilidir?
2. Arz ve talebi kullanarak, Çin'in Avustralya tereyağına talebindeki artışın Avustralya
dolarının değer kazanmasına neden olan bir faktör olabileceğini açıklayın.

8.5 Ya Tam Rekabet Olmazsa!

NE ÖĞRENECEĞIZ?
Piyasalar rekabetçi olmadığında fiyatlara ne olacağını nasıl tahmin edebilirim?

Bu bölümde tartıştığımız her şey tam tamına yalnızca tam rekabet piyasaları için geçerlidir.
Ancak tam rekabet koşulları oldukça katıdır. Bir pazarın tam rekabet halinde olabilmesi için, aynı
ürünün çok sayıda satıcısının olması gerekir. Ayrıca çok sayıda alıcı olmalıdır. Her alıcı ve satıcı
piyasaya göre “küçük” olmalıdır, yani piyasa fiyatını etkileyememelidir.

Bu kriterlere uyan bazı pazarlar mutlaka vardır. Buğday veya altın gibi emtia piyasaları
buna bir örnektir. Belirli finansal varlıklar için piyasalar başka bir örnek olarak gösterilebilir. Ancak
bu tür örneklere rağmen, pazarların büyük çoğunluğu tam rekabetçi değildir. Çoğu pazarda,
firmalar bir miktar pazar gücüne sahiptir, bu da karşı karşıya oldukları talep eğrisinin tam olarak
esnek olmadığı anlamına gelir.

Bunun arz-talep dengesi aracının kullanışlılığını büyük ölçüde zayıflattığını düşünebilirsiniz.


Pazar gücüne sahip bir firma, karşı karşıya olduğu talep eğrisi üzerinde bir nokta seçer. Marjinal
maliyetin üzerinde bir fiyat belirler ve ardından bu fiyattan talebi karşılayacak kadar mal üretir.
Pazar gücüne sahip bir firma fiyatı veri olarak alıp arz miktarını buna göre belirlemez. Aslında,
kitabın ortasından konuşursak, bir firma pazar gücüne sahip olduğunda arz eğrisi diye bir şey
yoktur.

Ekonomistler bunu çok iyi anlar. Yine de, bir ekonomistten Orta Doğu'da kötüleşen bir
çatışmanın petrol fiyatları üzerindeki muhtemel etkisini tahmin etmesini istediğinizi varsayalım.
Kullanacağı model, neredeyse kesinlikle sola kayacak bir arz eğrisi hayal etmektir. Bu modele
dayanarak, daha yüksek fiyatlar ve daha düşük tüketim tahmininde bulunacaktır. Başka bir
ekonomistten ekonomik durgunluğun otomobil satışları üzerindeki etkilerini tahmin etmesini
isteseydiniz, o talep eğrisinin sola kaydığını hayal eder ve böylece daha düşük fiyatlar ve daha
düşük üretim tahmininde bulunurdu.

244
İlk ekonomist, petrol üreticilerinin pazar gücüne sahip olmasına rağmen bir arz-talep
dengesi aracı kullanacaktı. İkinci ekonomist, bütün arabalar özdeş olmasa da bir arz-talep denge
aracı kullanırdı. Ekonomistler, birçok piyasanın tam rekabetin katı koşullarını karşılamadığını
bilmelerine rağmen, karşılaştırmalı statik analiz kaynaklı öngörülerin diğer piyasa yapılarında da
işlediğini bilirler.

Nedenini anlamak için tekrar boza örneğimize dönelim. Hepimiz biraların aynı olmadığını
biliyoruz ve boza şirketleri bizi bu gerçeğe ikna etmek için çok para harcıyor. Farklı biraların farklı
tatları vardır ve farklı boza markalarına sadık müşteriler vardır. Boza fabrikaları pazar gücüne
sahiptir, yani tek tek boza üreticileri veya bir bütün olarak pazar için bir arz eğrisi çizemeyiz.

Yine de boza pazarının rekabetçi olduğunu varsayan karşılaştırmalı statik hikayemiz bize
mantıklı bir cevap veriyor. Şerbetçiotunun fiyatı arttığında, bu, tüm boza üreticileri için marjinal
üretim maliyetini artırır. Fiyatları marjinal maliyetin üzerinde bir fiyata göre belirledikleri için,
biranın fiyatı artacak ve daha az tüketilecektir. Üretim tüm üreticiler için daha düşük olacak ve
fiyatlar daha yüksek olacaktır. Karşılaştırmalı statik tekniğimiz doğru cevabı verir. Önce üretim
maliyetlerinde bir değişiklik ve sonra talepte bir değişiklik için bunu şekiller yardımıyla açıklayalım:

Marjinal Üretim Maliyetindeki Kaymalar

Şekil 8.20, pazar gücü olan bir firmanın fiyatını nasıl belirlediğini gösterir. Bir firma kârını
maksimize etmek için marjinal gelirin marjinal maliyete eşit olduğu noktada üretmek ister. Fiyatı
marjinal maliyet üzerinde bir marj olarak belirler.

Şekil 8.20 Bir Firma Piyasa Gücüne Sahip Olduğunda Kârı En Üst Düzeye Çıkaran Fiyat ve
Miktarın Bulunması

245
Piyasa gücüne sahip bir firma, aşağı doğru eğimli bir talep eğrisi ile karşı karşıyadır ve marjinal
gelirin marjinal maliyete eşit olduğu noktada maksimum kâr elde eder.

Şimdi, marjinal maliyet artarsa ne olur? Tek bir boza üreticisini düşünün ve sonra buğday
fiyatlarının arttığını, dolayısıyla fazladan bir birim mal üretmenin marjinal maliyetinin arttığını
hayal edin. Marjinal üretim maliyetindeki bu değişiklik, boza üreticisinin üretimi düşürmesine yol
açar (Şekil 8.21 "Marjinal Maliyette Bir Artış"). İkisi tekrar eşit olana kadar marjinal maliyet azalır
ve marjinal gelir artar.

Şekil 8.21 Marjinal Maliyette Artış

Marjinal maliyetteki artışa yanıt olarak, bir firma şimdi daha yüksek bir fiyat belirlemeyi ve daha
az miktarda boza üretmeyi optimal buluyor.

Şekil 8.21 "Marjinal Maliyette Artış" tek bir satıcı için çizilmiş olsa da, tüm satıcıların ortak
deneyimini ve tepkisini yansıtır. Buğday fiyatındaki artış, tüm boza üreticileri için marjinal
maliyetin artmasına neden olur ve hepsi daha az üreterek ve boza fiyatını artırarak yanıt verir. Ve
tam rekabet piyasasında marjinal maliyette bir artışı düşündüğümüzde, fiyatlar ve miktarlar
hakkında tam olarak öngördüğümüz şey de budur.

Talepteki Değişimler

Şimdi forma örneğini yeniden düşünün. Detroit Tigers formaları üretme lisansına sahip
çok az sayıda üretici olabilir. Dünyada birçok farklı takım için farklı türde forma olmasına rağmen -
hayal edebileceğiniz sporların çoğunda her büyük takım için en az bir tane- bu formaların hepsi

246
aynı değildir. Dolayısıyla forma pazarı – ve kesinlikle Granderson forma pazarı – rekabetçi değildir.
Tigers için Granderson forma üreticileri üretim miktarını seçer ve fiyatları belirler (bkz. Şekil 8.22
"Talep ve Marjinal Gelirdeki Değişimler", bu üreticilerden birinin piyasasını göstermektedir.
Granderson'ın Tigers'tan ayrılması, ürettikleri formalar için talep eğrisini içe doğru kaydırıyor.
Talep eğrisindeki bu kayma, marjinal gelir eğrisini de içe doğru kaydırır. Buna karşılık firma,
üretimini, marjinal gelirin tekrar marjinal maliyete eşit olacağı şekilde ayarlar ve fiyatını, talep
eğrisi üzerindeki bir noktaya denk gelecek üretim düzeyine eşleşecek biçinde belirler. Hem üretim
miktarı hem de fiyat düşer. Yine bu, rekabetçi bir piyasanın karşılaştırmalı static anlizlerinden elde
ettiğimiz öngörünün aynısıdır.

Şekil 8.22 Talep ve Marjinal Gelirdeki Değişimler

Talebin azalması, marjinal gelirin sola kaymasına neden olur. Marjinal maliyet ve marjinal gelir,
daha düşük bir çıktı düzeyinde kesişir. Bu düşük çıktı seviyesi, marjinal maliyetin daha düşük
olduğu anlamına gelir, bu nedenle firma fiyatını da düşürür.

Arz ve Talebi Kullanmak Ne Zaman Yanıltıcıdır?

Piyasalar tam rekabetçi olmadığında bile, arz-talep analizi, bir şokun ardından piyasadaki
fiyatlara ve miktarlara ne olacağını tahmin etmek için genellikle iyi bir araçtır. Firmaların pazar
gücü olsa bile, marjinal maliyetteki bir artış, tıpkı arz ve talebin öngördüğü gibi, tipik olarak fiyatta
bir artışa ve arz edilen miktarda bir azalmaya yol açacaktır. Benzer şekilde, talepteki bir artış, yine
temel arz-talep mantığının öngördüğü gibi, tipik olarak fiyatta bir artışa ve arz edilen miktarda bir
artışa yol açacaktır.

247
Arz-talep çerçevesi, piyasaların tam anlamıyla rekabetçi olmadığı çoğu durumda
kullanılabilse de, bizi ne zaman yanıltabileceğini bilmemiz gerekir.

• Pek olağan olmasa da, talepteki bir artışın fiyatta bir artışa ve arz edilen miktarda bir
azalmaya yol açması mümkündür. Bunun nedeni, olağan olmasa da, talepteki bir artışın marjinal
gelirin azalmasına neden olmasıdır.

• Talepteki bir artışın üretim miktarının artmasına, ancak fiyatın düşmesine yol açması
mümkündür. Bunun gerçekleşmesinin, her ikisi de bir firmanın fiyatını marjinal maliyet üzerinde
bir marj olarak belirlemesinden kaynaklanan, iki yolu vardır. Birincisi, talep daha büyük olsa bile,
talebin esnekliği optimal fiyat belirlemeyi sağlayacak şekilde değişebilir. İkincisi, piyasa gücüne
sahip bazı firmalar azalan marjinal maliyete sahip olabilir.

Nitel tahminler için arz-talep dengesi yaklaşımını kullanabilmemize rağmen, piyasalar


rekabetçi olmadığında nicel tahminler yapmanın daha zor olduğunu da kabul etmeliyiz. Firmalar
pazarı etkileme gücüne sahipken arz ve talep esnekliklerini bu kadar kolay belirleyemeyiz. Bunun
nedeni, bir firmanın kararlarının diğer firmaların ne yaptığına bağlı olmasıdır. Örneğin, boza
endüstrisindeki marjinal maliyetteki artışı düşünün. Piyasadaki her firmanın fiyatını artırarak ve
miktarını azaltarak yanıt vereceğini söylemiştik (Şekil 8.21 "Marjinal Maliyette Bir Artış"). Örneğin,
Vefa Bozacısı, buğday fiyatlarındaki artışa tepki olarak daha yüksek fiyatlar belirleyecektir. Ancak
piyasalar tam anlamıyla rekabetçi olmadığında hikaye burada bitmez. Firmalar ayrıca rakiplerinin
belirlediği fiyatlara da bakarlar. Vefa Bozacısı’nın fiyatlandırma konusundaki kararları, Karakedi
Bozacısı tarafından seçilen fiyata da bağlıdır. Karakedi Bozacısı da daha yüksek bir fiyat belirlerse,
Vefa Bozacısı fiyatını daha da artırmak isteyebilir vb.

Özetlemek gerekirse, arz-talep dengesi analizi, piyasalar tam anlamıyla rekabetçi


olmadığında zaman zaman yanıltıcı olabilir. Yine de çoğu ekonomist, fiyatlardaki veya
miktarlardaki bir değişikliği açıklarken yine de arz ve talep dengesi analizi ile konuya başlar.
Ardından, talebin esnekliğinde değişiklik veya azalan marjinal maliyette değişiklik beklemek için
nedenler olup olmadığını düşünür. Bunlardan hiçbiri olası görünmüyorsa, arz ve talep dengesi
analizi neredeyse kesinlikle doğru cevabı verecektir.

NELER ÖĞRENDİK?
• Piyasalar rekabetçi olmasa bile, rekabetçi bir piyasada karşılaştırmalı static analizden
elde edilen niteliksel tahminler geçerlidir.
• Arz-talep dengesi analizi, talep eğrisindeki bir kayma, marjinal gelir eğrisinin aynı
yönde kaymasına neden olmazsa yanıltıcı olabilir.

248
ÖĞRENDİKLERİNİZİ TEST EDİN
Bazı endüstrilerde marjinal maliyette bir düşüş olduğunu varsayalım. Endüstri rekabetçi
ise fiyat ve miktara ne olacaktır? Firmalar fiyatı marjinal maliyet üzerinde bir noktada belirlerse
fiyat ve miktara ne olur?

8.6 Bölüm Sonu Malzemesi

Sonuç Olarak
Arz-talep dengesi analizi, bir ekonomistin araç setindeki en güçlü araçtır. Bu aracın işleyişini
öğrenerek, siz de birçok ekonomi haberini yorumlayabilir ve fiyatlarda gelecekteki değişiklikler
hakkında tutarlı tahminler yapabilirsiniz.
Bununla birlikte, bu analizin tam olarak anlaşılması, sadece eğrileri kaydırma yeteneğinden
daha fazlasıdır: Küreselleşmiş bir dünyada piyasaların ve fiyatların nasıl işlediğinin
anlaşılmasıdır. Piyasalar ekonomik hayatın kalbinde yer alır. Piyasalar, mal ve hizmet arz
edenlerin ve talep edenlerin bir araya gelerek mallarını değiş tokuş edebildiği
alanlardır/araçlardır. Mübadele değer yarattığı için – hem alıcıları hem de satıcıları daha iyi
durumda kılar – piyasalar ekonomimizin gelişebileceği araçlardır.
Piyasalar, ekonomimizde ekonomik faaliyetlerin koordine edildiği, en iyi yaptığımız şeyde
uzmanlaşmamıza ve diğer mal ve hizmetleri satın almamıza izin veren araçlardır.
Ekonomistler, piyasaların bu özellikleri hakkında ezberci ve duygusaldırlar, ancak bu, piyasaların
yanlış gidebileceği gerçeğine karşı bizi kör etmemelidir. Piyasa sonuçlarının en çok arzu edilen
veya verimli olmayabileceği birçok durum vardır. Diğer bölümlerde, piyasaların bize yardımcı
olmasının yanı sıra bizi yüzüstü bırakabileceği tüm durumları oldukça ayrıntılı bir şekilde
inceliyeceğiz.

ALIŞTIRMALAR

1. Tablo 8.5 "Bireysel ve Piyasa Talebi" bölümündeki eksik değerleri doldurun. Tablodaki eksik
fiyat hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Tablo 8.5 Bireysel ve Piyasa Talebi

Çikolatanın Fiyatı Hanehalkı 1’in Hanehalkı 2’nin Talebi Piyasa Talebi


Talebi
1 7 22
2 11 16
10 0.5 3 3.5

249
0.75 4 4.75

2. Tüm hanelerin gelir seviyeleri artarsa, bireysel talep eğrilerine ne olur? Piyasa talebine ne olur?
3. Diyelim ki kahve fiyatı artıyor. Hane 1, kahve içerken her zaman çikolata yer. Kahve fiyatı
arttığında hane 1'in çikolata talebine ne olur? Hane 2'de tatlı olarak sürekli ya kahve ya da çikolata
bulunur. Kahve fiyatı arttığında hane 2 halkının çikolata talebine ne olur? Kahve fiyatı arttığında
çikolataya yönelik piyasa talebine ne olur?
4. Şekil 8.4 "Piyasa Arzı"'nda, fiyat 5 lira olduğunda, firma 1'in firma 2'den daha az çikolata ürettiğini
gösteren faktörleri listeleyin. Rakam, firma 1 tüm fiyatlarda firma 2’den daha az üretecek şekilde
çizilir. Bu böyle olmak zorunda mı? Firmaların arz eğrileri kesişebilir mi?
5. (İleri Düzey) Talepte dışa doğru bir kayma varsa ancak marjinal gelirde herhangi bir kayma yoksa,
Şekil 8.22 "Talep ve Marjinal Gelirdeki Kaymalar"ın bir versiyonunu çizin. Piyasa fiyatına ne olur?
6. Bir kafenin işleyişini düşünün. Ticaret türlerini B2C veya B2B olmalarına göre tanımlayın. B2B alım
satımlarının B2C alım satımlarından hangi yönlerden farklı olduğunu düşünüyorsunuz?
7. Ekonomistler genellikle bireysel kararların “uçta alındığını” söylerler. Bunu piyasa arzı ve piyasa
talebinin belirlenmesinde nasıl görüyorsunuz?
8. Bir piyasada daha az satıcı varsa, toplam çıktıya/üretim miktarına ne olur? Her satıcının üretim
miktarı ne olur?
9. Yeni konut talebini azaltan konut kredisi faiz oranlarındaki bir artışın ekonomistlere arz eğrisinin
esnekliği hakkında ne tür bir bilgi verebileceğini açıklayın.
10. (İleri Düzey) Kredi piyasasının işleyişine ilişkin bilgileri kullanarak, devlet borçlanmasının faiz
oranlarını nasıl artırdığını gösterin. Hane halkı gelecekteki borcunu ödemek için daha fazla tasarruf
ettiğinden, hükümet borçlanması da kredi arzında dışa doğru bir kaymaya yol açabilir mi? Bunu arz-
talep diyagramında nasıl gösterirsiniz?
11. ABD Merkez Bankası, ABD'deki faiz oranlarını diğer ülkelere kıyasla düşürürse, doların euro fiyatı
ne olur? Açıklayınız.
12. Marjinal gelirde bir azalma ile birlikte talep eğrisinde dışa doğru kaymayı gösteren bir şekil çizin.
Diyagramda neler olduğunu ve bir tekelcinin duruma nasıl tepki vereceğini açıklayın.

Excel Tablosu Alıştırması


1. Bir excel tablosu kullanarak, piyasa talebinin = 50 − 5 × fiyat olduğunu varsayarak Tablo 8.2
"Piyasa Dengesi: Bir Örnek" versiyonunu oluşturun. 1'den 100'e kadar tüm fiyatları doldurun.
Piyasadaki denge fiyatı ve denge üretim miktarı nedir? Bu denge ile Tablo 8.2 "Piyasa Dengesi:
Bir Örnek"te gösterilen arasındaki farkı nasıl açıklarsınız?

Ekonomi Dedektifi

250
Bir mal veya hizmet için fiyat değişikliğini açıklayan bir gazete makalesi bulun. Fiyat neden
değişmiş? Üretilen ve satılan ürün miktarları ne olmuş? Açıklayın.

251
BÖLÜM 9

Büyüyen İşler

İş Değiştirme

Şekil 9.1 Walmart Bilgi Formu

Kaynak: http://walmartstores.com/pressroom/factsheets.

Şekil 9.1 "Walmart Bilgi Formu", Walmart'ta ilişkin bilgiler verir. Bilgi sayfası size – eğer
bilmiyorsanız – Walmart'ın her yerde olduğunu söylüyor. ABD dışında 3.000'den fazla olmak üzere
dünyada 7.000'den fazla perakende birimi vardır. Walmart, yalnızca Amerika Birleşik
Devletleri'nde yaklaşık 1,36 milyon kişiyi istihdam ediyor; bu, Amerika Birleşik Devletleri'nde
istihdam edilen toplam işçi sayısının yaklaşık yüzde 1'i. Görünüşe göre Walmart demek, iş demek.

Walmart'ın bu kadar çok iş olanağı sağlamasına rağmen, yeni bir Walmart mağazasının
duyurusu genellikle korkuyla ya da muhalefetle karşılanır. Walmart eleştirisine adanmış web
siteleri ve hatta bir film (http://www.walmartmovie.com) var. Walmart'ın bir kasabaya gelişinin,

252
kasiyerler, raf düzenleyicileri ve diğer birçok pozisyon dahil olmak üzere yeni işlerin yaratılması
anlamına geleceği doğrudur. Ancak Walmart'ın gelişi, rakiplerinin işlerini kaybedeceği anlamına da
gelir. İstihdam üzerindeki genel etki belirsizdir.

Bir Walmart'ın bir kasabaya gelişinin istihdam üzerindeki etkilerinin ötesinde etkileri
vardır. Tüketicilerin farklı bir mal yelpazesi ile karşılaşmaları muhtemeldir. Walmart, daha önce
mevcut olmayan bazı malları getirirken, aynı zamanda diğer küçük marketler/bakkallar tarafından
satılan diğer mallar da ortadan kalkacaktır. Alışveriş deneyimi tüketiciler için değişecektir. Çünkü
Walmart'ta alışveriş yapmak bir dizi küçük mağazada alışveriş yapmak gibi değildir. Tüketiciler
farklı ve çoğunlukla daha düşük fiyatlarla karşı karşıya kalacak: Walmart, malları tedarikçilerden
daha ucuza alabiliyor ve ayrıca maliyetleri düşüren çok verimli bir dağıtım sistemine sahip. Küçük
marketlere daha az tüketici gittikçe, yerel restoranlar gibi yakındaki diğer işletmeler de talepte
düşüş yaşayabilir. Kasabadaki yaşam kalıpları birçok açıdan değişecektir.

Bu senaryo birçok ülkede birçok farklı mağazalşar ile yaşandı. Fransa'da Carrefour gibi
yerel işletmeler üzerinde büyük etkileri olan ve bazen muhalefetle karşılaşan hipermarketler var.
İngiltere'de aynı şey Asda süpermarket zinciri için de geçerlidir. Türkiye’de de ilk olarak BIM, sonar
A101 ve nihayet ŞOK ile yaşanmıştır. Bu bölümde, bir firmanın yeni pazarlara girme (yani yeni
mağazalar açma) ve pazarlardan çıkma (yani kapanma ve iş bırakma) kararının arkasında yatan
ekonomiye bakacağız. Burada Walmart ile başlamamıza rağmen, çok daha fazlasını içeren bir
hikaye anlatıyoruz. Her yıl, mevcut firmalar genişlediğinde ve yeni firmalar girdiğinde istihdam
yaratılır. Aynı zamanda, firmalar işgücünü daralttığında veya tamamen kapandığında işler
kaybedilir.

Mevcut bir firma veya yeni bir firma işçileri işe aldığında bir iş yaratılır. Bir firma bazı
çalışanlarını kovduğunda, bazı işçiler işten ayrıldığında veya bir firma piyasadan çıktığında işler yok
olur. Şekil 9.3 "2000'den 2009'a kadar ABD Net İş Yaratma", 2000'den 2009'a kadar Amerika
Birleşik Devletleri'nde net iş yaratma hakkında veri sağlar. Net iş yaratma ile, yaratılan yeni işlerin
sayısı ile yok edilen işlerin sayısı arasındaki farkı kastediyoruz. Örneğin, bazı firmalar istihdamlarını
200 işçi artırıyorsa ve diğer firmalar işgücünü 150 işçi azaltıyorsa, 200 iş yaratıldığını, 150'sinin yok
edildiğini ve net iş yaratılmasının 50 olduğunu söylüyoruz.

Şekil 9.3 2000'den 2009'a ABD Net İş Yaratma

253
İş yaratma ve yok etme her zaman gerçekleşir. Bir endüstri içinde ve hatta bazen bir firma
içinde, aynı anda meydana gelen iş yaratma ve yok etme görebiliriz. Çalışma İstatistikleri Bürosu
düzenli olarak ABD ekonomisi için üç ayda bir iş yaratma ve yok etme oranları yayınlar. 1990–2010
döneminde ABD özel sektörü için, ortalama üç aylık iş yaratma ve yok etme oranları sırasıyla yüzde
7,5 ve yüzde 7,3'tü. Başka bir deyişle, şu anda 1000 tipik özel sektör işine bakarsanız, son çeyrekte
75'i yoktu ve gelecek çeyrekte 73'ü olmayacak. Bu, belirli bir çeyrekte işlerin yaklaşık yüzde 15'inin
yok edildiği veya yaratıldığı anlamına geliyor. Belki de bu süreçleri ayrıntılı olarak inceleyen ilk
ekonomistler olan Steven Davis, John Haltiwanger ve Scott Schuh, üretim yerleri arasında işlerin
yeniden yer değiştirmesini yansıttığı için bu durumu işin yeniden tahsisi olarak adlandırıyorlar.
Bazen belirli bir otomobil fabrikasında üretilen bir araba iyi satıyor, bu yüzden orada yeni işler
yaratılıyor. Aynı çeyrekte, orada üretilen modeller satılmadığı için başka bir otomobil fabrikası
kapatılabilir. Bu rakamlardan çıkarmanız gereken resim, çok akışkan bir işgücü piyasasının
olduğudur. Bu bölümdeki hedeflerimizden biri, işgücü piyasasının nasıl çalıştığını anlamaktır.

İstihdam yaratmanın bir yolu, mevcut bir tesisi veya firmayı genişletmektir. İstihdam
yaratmanın bir başka yolu da yeni bir fabrika veya firmanın pazara girişidir. İş yok etme süreci de
benzer şekilde işler. Bazen işler, mevcut tesisler küçülme kararı verdiğinde (bir vardiyanın
sonlandırılması gibi) kaybedilir. Bazen de, bir fabrikanın veya bir firmanın pazardan çıkışıyla
kaybedilir. Davis, Haltiwanger ve Schuh’un verileri, her çeyrekte, yok edilen işlerin yüzde 11,5'inin
fabrikaların kapanmasından kaynaklandığını gösteriyor. Fabrikalar yüzde 50'den fazla büyüme
kararı aldığında, işlerin yüzde 20'si daha yok oluyor. İşe girişler açısından baktığımızda da, bir
çeyrekte yaratılan işlerin yaklaşık yüzde 8,4'ü yeni kurulan şirketlerden kaynaklanıyor. Elbette yeni
kurulan bu işletmeler başarılı olursa sonraki yıllarda daha fazla istihdam sağlayacaklardır. Son
olarak şu soruya cevap vermek istiyoruz:

İstihdam yaratma ve yok etmeye yol açan ekonomik güçler nelerdir?

Yol Haritası
Bu bölümün ilk kısmı firmaların işgücü talebini incelemektedir. Ne kadar süreliğine işe almaların
gerçekleştiğine bakarak başlayacağız. Ardından firmaların giriş çıkış kararlarına bakacağız ve bu

254
kararları yöneten kuralları ortaya koyacağız.
Bundan sonra, iş arama ve pazarlık sürecini inceleyerek işgücü piyasasına farklı bir bakış açısı
getireceğiz. Emek arz eden işçilerle emek talep eden firmaların gerçekte nasıl etkileşime
girdiğine bakacağız. Son olarak, çeşitli hükümet politikalarının işgücü piyasası üzerindeki
etkilerini inceliyeceğiz.

9.1 Firmalar İşçileri Ne Kadar Süreliğine/Kaç Iş Gücü Saatliğine İstihdam Edeceğine Nasıl
Karar Veriyor?

Neler Öğreneceğiz?
1. Üretim fonksiyonu nedir?
2. Bir firma ne kadar üreteceğine nasıl karar verir?
3. Bir firmanın emek talebini hangi faktörler belirler?

Ekonomistlerden bir ekonomide işlerin yaratılmasını ve yok edilmesini açıklamaları


istendiğinde, genellikle işgücü piyasasındaki arz ve talep diyagramı ile başlayacaklardır. Emek
piyasasında reel ücret (dikey eksende) ve toplam çalışılan saat sayısı (yatay eksende) emek arzı ve
emek talebinin etkileşimi ile belirlenir. Şekil 9.4 "İşgücü Piyasası Dengesi"nde gösterildiği gibi,
işgücü piyasasındaki denge, arz ve talep edilen saat sayısı eşit olacak şekilde ücret ve istihdam
düzeyinde gerçekleşir.

Şekil 9.4 İşgücü Piyasası Dengesi

255
Emek piyasasında denge reel ücret, arzın talebe eşit olduğu fiyattır.

Yukarı doğru eğimli arz eğrisi bize, hanehalkının ücretler arttıkça daha fazla çalışma
zamanı arz etmek isteyeceğini söylüyor.

• Ücret arttıkça, bazı insanlar işgücüne girmeyi ve iş aramayı değerli bulur.

• Ücret arttıkça, kali hazırda işi olanlardan bazıları daha fazla saat çalışmayı faydalı
bulacaktır.

Emek talebi iki benzer nedenden dolayı aşağı doğru eğimlidir:

• Ücret arttıkça bazı firmalar artık yeterli düzeyde kâr edemeyeceklerini düşünüp
kapanırlar.

• Ücret arttıkça, iş yapan firmalar daha az çalışma saati kiralamayı tercih ederler.
Dolayısıyla, ücretlerdeki bir artış, işlerin bir kısmının yok olmasına neden olacak ve ücretlerdeki bir
düşüş, istihdam yaratılmasına neden olacaktır.

Firmanın Kararları

Firmalar, mal ve hizmet üretebilmek için işgücü kiralar. Bir firmanın ihtiyaç duyduğu emek
miktarı, üretmek istediği ürün miktarına bağlıdır. Aynı zamanda, ne kadar üretileceğine dair karar,
emek maliyetini de içeren üretim maliyetlerine bağlıdır. Ne kadar işgücünün işe alınacağına ilişkin
karar, bir firmanın yöneticileri tarafından yapılan çok sayıda seçimden yalnızca biridir. Bunlardan
en temel kararlar şunlardır:

• Firma sektöre girmeli mi ya da sektörde yer almaya devam etmeli mi?

• Firma ne kadar üretmeli ve hangi fiyatı belirlemeli?

• Firma arzu ettiği üretim düzeyini nasıl üretmelidir?

Bir firmanın yöneticileri aslında bu soruları ters sırada yanıtlamalıdır:

1. Yöneticiler öncelikle mal üretmenin en iyi yolunu belirlemelidir.

2. Daha sonra yöneticilerin bir fiyat/ üretim miktarı kararı vermesi gerekir. Bir firma temel
olarak pazarın arzuları/talepleri tarafından kısıtlanır. Yöneticiler fiyatı belirlemeyi
seçerlerse, tüketiciler tarafından o fiyattan talep edilen miktardaki satışı kabul etmek

256
zorundadırlar. Üretim miktarını belirlemeyi seçerlerse, pazarın o miktar için belirlediği
fiyatı talep edebilirler. Bu yüzden, firmanın yöneticileri, firmanın karşı karşıya olduğu talep
eğrisi üzerinde bir nokta seçmelidir.

3. Sadece bu duurmda, bir firmanın yöneticileri, sektörde olmaya değip değmeyeceğine


karar verebilir. Mevcut bir firma piyasada kalabilir veya piyasadan çıkabilir. Potansiyel yeni
firmalar pazara girebilir ve istihdam yaratabilir.

Üretim Fonksiyonu

Bir firma, girdileri çıktılara dönüştürmek için bir araca sahiptir. Örneğin, Starbucks, diğer
şeylerin yanı sıra, büyük vanilyalı, az yağlı kafeinsiz latte üretir. Bu içecek bir Starbucks çıktısının bir
örneğidir. Starbucks'ın bu ürünü üretmesi için ihtiyaç duyduğu girdilerin listesi tam olarak yazmak
için çok uzundur ancak aşağıdakileri içerir:

• Su, kahve çekirdekleri, süt, vanilya şurubu, kağıt bardaklar, kapaklar ve elektrik

• Espresso makinesi

• Barista —içeceği yapan kişi

• Starbucks'ın "hazırlama talimatları" (yani, büyük vanilyalı, az yağlı kafeinsiz latte yapmak
için talimatlar)

Bu liste, Starbucks'ın muhasebe, maaşlar veya kahve çekirdeklerini tedarik etme ve


bunları tek tek mağazalara teslim etme lojistiği gibi "arka ofis/back office" operasyonlarının
hiçbirini içermez. Diğer firmalar, elbette, çok farklı bir girdi listesine sahip olacaktır. Dolayısıyla, bir
firmanın üretimi hakkında soyut terimlerle konuşmak istiyorsak, sadece Starbucks için değil, aynı
zamanda General Motors, IKEA, yerel bilgisayar tamir mağazası ve ataç üreticisi için de geçerli
olabilecek bir üretim tanımına ihtiyacımız var. Bu nedenle, girdileri üretim faktörleri 29 adı verilen
geniş kategorilerde gruplandırıyoruz.

Hammaddeyi üretim sürecinde dönüştürülen şeyler olarak düşünebilirsiniz. Starbucks


örneğimizde bunlara süt, kahve çekirdekleri ve elektrik dahildir. Emek, bir firmadaki çalışanların
çalışma süresini ifade eder, bu nedenle bir Starbucks'ın baristasının harcadığı zaman emek olarak
sayılır. Sermaye, üretime yardımcı olmak için kullanılan malları ifade eder. Espresso makinesi,
kafedeki masa ve sandalyeler vb. Starbucks'ın sermaye mallarına örnek olarak verilebilir.

29
Ekonomistler, herhangi bir firmanın girdilerini az sayıda genel kategoride gruplandırır:
hammadde, sermaye ve emek. Bu girdilere firmanın üretim faktörleri diyoruz.

257
Bir üretim faktörü olarak da düşündüğümüz Starbucks'ın teknolojisi, tüm bu girdileri alıp
onları bir çıktıya -insanların gerçekten satın almak istediği nihai ürüne- dönüştürmesine izin veren
bilgidir. Starbucks'ın bir firma olarak varlığının arkasında nihai olarak bu bilgi yatmaktadır.
Teknolojiye, Starbucks'ın etkin bir şekilde çalışmasına izin veren yönetim becerileri de dahildir.

Şekil 9.5 Bir Firmanın Teknolojisi

Fiziki
Sermaye

İş gücü
Üretim
Çıktı
Fonksiyonu
Hammadde
Bilgi
Birikimi
Tecrübe
Yönetim
Becerileri

Üretim fonksiyonu, çıktı üretmek için bir firmanın fiziksel sermaye stokunu, emeğini,
hammaddelerini ve teknolojisini birleştirir. Teknoloji, bir firmanın sahip olduğu bilgi (planlar) ile
birlikte yönetim becerileridir.

Bir firmanın üretim sürecini Şekil 9.5 "Bir Firmanın Teknolojisi"nde şematik olarak
gösteriyoruz. Bu açıklamalar oldukça geneldir ve neredeyse her tür firma için geçerli olabilir -
örneğin, bir avukatın ofisi, Walmart, üniversite ve limonata standı. Çoğu insan, bir üretim
fonksiyonunu, örneğin otomobiller için bir üretim hattı gibi, fiziksel üretim açısından
görselleştirmeyi kolay bulur. Bir firmanın sermayesini fabrika binaları ve makineler; emeği üretim
hattındaki işçiler; ve hammaddeyi satın aldığı çelik, plastik, cam olarak düşünebilirsiniz.

Yalnızca Emek Kullanılan Üretim Fonksiyonu

Aşağıda, bir firmanın girdi miktarını değiştirerek ne kadar çıktı elde edebileceğini ifade
eden üretim fonksiyonunu kullanan bir firmanın teknolojik olanaklarını özetliyoruz. Tipik bir
firmanın üretim fonksiyonu farklı girdiler içermesine rağmen, üretim fonksiyonunun temel
özelliklerini, emeğin tek üretim faktörü olduğu bir örnek kullanarak anlayabiliriz. Gerçekte emek
dışında hiçbir girdi gerektirmeyen az sayıda mal veya hizmet olmasına rağmen, bebek bakıcılığı, ev
temizliği ve spor salonunda kişisel koçluk gibi emek yoğun bazı hizmetler de vardır.

258
BUrada ev temizliğini ele alalım ve aşağıdaki üretim fonksiyonuna sahip olduğunu
varsayalım:

çıktı = verimlilik × çalışılan saat,

burada verimliliği sadece bir sayı olarak düşünüyoruz. Çıktı temiz bir evi ifade ediyorsa ve
bir evi temizlemek için 5 saat emek gerekiyorsa, verimlilik 0,2 ise üretim fonksiyonu şöyle olur:

çıktı = 0,2 × çalışılan saat.

Üretim fonksiyonu bize, çalışılan saat karşılığında bir firmanın çıktı seviyesini gösterir.
İşgücü girdisi, bir firma tarafından kullanılan toplam çalışma saatidir. Bu noktada, kişi başına
çalışılan saat ile çalışan kişi sayısı arasında ayrım yapmıyoruz, bu nedenle her biri haftada 20 saat
çalışan 8 çalışanı olan bir firma, her biri haftada 40 saat çalışan 4 çalışanı olan bir firma ile aynı
haftalık işgücü girdisine sahiptir. Tablo 9.1 "Temizlik için Üretim Fonksiyonu", bir temizlik
firmasının çeşitli girdi düzeylerinde elde edebileceği çıktı miktarını listeler. Şekil 9.6 "Bir Lineer
Üretim Fonksiyonu"nda gösterildiği gibi, grafiği düz bir çizgi olduğu için buna lineer üretim
fonksiyonu diyoruz.

Tablo 9.1 Ev temizliği için Üretim Fonksiyonu

İşgücü girdisi (Saat) Çıktı (Temizlenen Evler)


0 0
1 0.2
2 0.4
3 0.6
4 0.8
5 1
10 2
15 3
20 4
25 5
30 6
35 7
40 8

259
Şekil 9.6 Doğrusal Üretim Fonksiyonu

Bir üretim fonksiyonu, belirli bir emek girdisi seviyesiyle üretilen maksimum çıktı miktarını gösterir.

Emeğin marjinal ürünü, fazladan bir saatlik emek girdisinden üretilen ekstra çıktı
miktarıdır ve şu şekilde tanımlanır:

emeğin marjinal ürünü = çıktıdaki değişim/emek girdisindeki değişim.

Üretim fonksiyonu doğrusal olduğunda, emeğin marjinal ürünü sabittir. Orijinal üretim
fonksiyonumuzda verimlilik olarak belirttiğimiz sayıya eşittir.

Çoğu durumda, emeğin marjinal ürünü sabit değildir. Nedenini anlamak için bir Starbucks
satış noktasını yönettiğinizi hayal edin. Espresso üretecek makineleriniz zaten var ve elinizde bir
sürü kahve çekirdeği var. Ayrıca kahve yapmak ve müşterilerin oturabileceği 500 metrekarelik
alanınız var. Ama yine de emek gerekiyor. Espresso makinesini çalıştıracak baristanız yoksa,
çıktınız da olmaz. Bir işçi tutarsanız, insanlara kahve servisi yapabileceksiniz. İlk işçiyi istihdam
etmek, çıktıyı önemli ölçüde artıracaktır. Ancak o kişi sadece kahveyi yapmakla kalmamalı, aynı
zamanda masaları toplamalı ve kasayı da idare etmelidir. Kasaya ve masaların temizliğine yardımcı
olması için ikinci bir işçi almak, çıktıyı daha da artıracaktır. Şimdi, 500 metrekarelik alanda işçi
sayısını artırmaya devam ettiğinizi varsayalım. Belli bir sayıdan sonra çaşılanlar birbirlerine
çarpmaya başlayacaklar ve barista çok sinirli ve verimsiz olmaya başlayacaktır. Başka bir deyişle,

260
girdilerinizden biri—kullanılabilir alan miktarı—sabit olduğundan, her bir ek çalışan çıktıya giderek
daha az katkıda bulunur. Buna emeğin azalan marjinal verimi diyoruz.

Tablo 9.2 "Azalan Marjinal Verimli Bir Kahve Üretim Fonksiyonu", azalan bir marjinal emek
verimi olan bir üretim fonksiyonu örneğidir. Bu tablo oluşturulurken diğer tüm girdiler (kafenin
büyüklüğü, espresso makinesi sayısı vb.) sabit tutulurken işgücü girdisi değiştirilir.

Tablo 9.2 Azalan Marjinal Verimli Bir Kahve Üretim Fonksiyonu

İşgücü girdisi (Saat) Çıktı (Kahve sayısı) Emeğin Marjinal Verimi


0 0
1 10 10
2 14.1 4.1
3 17.3 3.2
4 20 2.7
5 22.4 2.4

10 31.6 1.6
5 38.7 1.3
20 44.7 1.1
25 50.0 1.0
30 54.8 0.9
35 59.2 0.9
40 63.2 0.8

Emeğin marjinal verimi üçüncü sütunda gösterilmektedir. İlk birkaç giriş için, çıktının bir
satırdan diğerine ne kadar değiştiğini kolayca belirleyebileceğiniz için doğrudan tablodan
hesaplayabilirsiniz. Örneğin, üçüncü çalışma saatinin marjinal ürünü 17.3 – 14.1 = 3.2'dir.
Tablodan örneğin 40. birim emeğin marjinal ürününü bulmak daha zordur çünkü tablo bize 39
saatlik emekle ne kadar üretebileceğimizi söylemez. Bununla birlikte, emeğin marjinal verimi
formülüne baktığımızda, bunu hesaplayabiliriz:

emeğin marjinal verimi = çıktıdaki değişim/emek girdisindeki değişim = 63.2−59.2/40−35 = 4/5 =


0.8.

261
Bu üretim fonksiyonunu30 Şekil 9.7 "Emeğin Azalan Marjinal Verimde Olduğu Üretim
Fonksiyonu"nda gösteriyoruz. Üretim fonksiyonunun eğimi her zaman pozitif iken, emek girdisi
arttıkça eğimin azaldığına dikkat edin.

Şekil 9.7 Emeğin Azalan Marjinal Verimde Olduğu Üretim Fonksiyonu

Bu üretim fonksiyonu, emeğin azalan marjinal verimini gösterir: bir firmaya daha fazla emek
eklendikçe, çıktı azalan bir oranda artar.

Maliyet Fonksiyonu

Artık bir firmanın mal üretme kabiliyetini tanımlamanın bir yolu olduğuna göre, o firmanın
nasıl çıktı ürettiğini anlama yolunda ilerliyoruz. Bu daha sonra bir firmaya farklı çıktı seviyeleri
üretmenin ne kadara mal olacağını anlamamızı sağlayacak. Bundan sonraki hedef bu maliyetleri
anlamak. Belirli bir düzeyde çıktı üretmenin toplam maliyeti, ihtiyaç duyulan tüm girdileri elde
etmenin maliyetini ifade eder.

30
Üretim fonksiyonu, bir firmanın girdilerini değiştirirken ne kadar çıktı üretebileceğinin bir
açıklamasıdır. Tipik olarak, üretim fonksiyonunun aşağıdakileri gösterdiğini varsayarız:
 Emeğin artan marjinal verimi
 Emeğin azalan marjinal verimi
İlk özellik, üretime daha fazla emek eklenmesinin daha fazla çıktı anlamına geldiği anlamına gelir;
yani üretim fonksiyonunun eğimi pozitiftir. İkinci özellik, emek girdisi arttıkça emeğin marjinal veriminin
nasıl değiştiğini açıklar. Emeğin marjinal verimi her zaman pozitif olsa da, bir üretim sürecine daha fazla
emek eklendikçe genellikle azalacaktır. Bu nedenle ikinci özellik emeğin azalan marjinal verimidir. (Teknik
olarak, emeğin marjinal veriminin negatif olması bile mümkündür. Ancak bir firma, üretimi azalttıklarında
işçiler için asla ödeme yapmayacağından, negatif bir marjinal emek verimi ile çalışan bir firma görmeyi asla
beklemiyoruz.)

262
Bunun nasıl çalıştığını görmek için önceki ev temizliği örneğimizin maliyetlerini
belirleyelim. Üretim fonksiyonunun bir kez daha hatırlayalım.

çıktı = 0,2 × çalışılan saat sayısı.

Ev temizlikçilerinin saatte 10 liradan işe alınabileceğini varsayalım:

bir evin temizliğinin maliyeti = 5 saat × saat başına 10 lira = 50 lira.

İki evin temizlik maliyeti 100 lira, üç evin temizlik maliyeti 150 llira, vb.

Daha genel olarak, doğrusal üretim fonksiyonunu sahiip olduğumuzu ve her iki tarafı da
verimlilik düzeyine böldüğümüzü varsayalım. Şu formülü elde ederiz:

saatlik emek girdisi = çıktı/verimlilik.

Bir saatlik emeğin maliyeti, ücret ödenerek karşılanır. Böylece;

üretim maliyeti = saat ücreti × çalışılan saat = ücret / verimlilik × çıktı.

Bu, Şekil 9.8 "Maliyet Fonksiyonu"nda gösterilen, bir firmanın maliyet fonksiyonudur. Şekil
9.6 "Doğrusal Bir Üretim Fonksiyonu" ve Şekil 9.8 "Maliyet Fonksiyonu" içindeki eksenlere dikkat
edin. Şekil 9.6 "Doğrusal Bir Üretim Fonksiyonu", yatay eksende çalışma saatleri ve dikey eksende
çıktı gösterilmiştir. Şekil 9.8 "Maliyet Fonksiyonu"nda çıktı yatay eksende ve maliyetler (= çalışılan
saat × ücret) dikey eksendedir.

Şekil 9.8 Maliyet Fonksiyonu

Maliyet fonksiyonu, farklı çıktı seviyeleri üretmenin maliyetini gösterir.

263
Marjinal maliyet

Şekil 9.8’deki maliyet fonksiyonu doğrusaldır. Üretim fonksiyonu sabit bir marjinal ürüne
sahip olduğundan, maliyet fonksiyonu sabit marjinal maliyeti gösterir. Peki üretim fonksiyonunun
azalan bir marjinal ürüne sahip olduğu durumda ne olur? O zaman ek emek giderek daha az çıktı
sağlar. Bunu tersinden okunuşu, her bir ek çıktı üretmenin giderek daha fazla emek gerektirdiği
şeklindedir. Bunu Şekil 9.9 "İşgücünün Azalan Marjinal Verimliliğe Olduğu Maliyet Fonksiyonu"nda
gösteriyoruz. Bu şekilde marjinal maliyet artıyor, dolayısıyla biz daha fazla çıktı ürettikçe maliyet
fonksiyonu dikleşiyor.

Şekil 9.9 İşgücünün Azalan Marjinal Verimliliğe Olduğu Maliyet Fonksiyonu

Bir firmanın teknolojisi azalan bir marjinal emek ürünü sergiliyorsa, maliyet fonksiyonu artan bir
oranda artacaktır.

Marjinal maliyet eğrisini Şekil 9.10 "Marjinal Maliyet Fonksiyonu"nda gösteriyoruz. Bu


örnekte, marjinal maliyet düz bir çizgidir, ancak genel olarak böyle olması gerekmez.

Şekil 9.10 Marjinal Maliyet Fonksiyonu

264
Bir firmanın teknolojisi azalan bir marjinal emek ürününe dayanıyorsa, çıktı arttıkça marjinal
maliyet artacaktır.

Marjinal maliyet aşağıdakilere bağlıdır:

• Üretim sürecinde kullanılan girdilerin maliyeti

• Üretim sürecinde kullanılan girdilerin verimliliği.

Girdi maliyetleri artarsa, marjinal maliyet yükselir. Üretim fonksiyonuna giren girdilerin
verimliliği daha yüksekse, marjinal maliyet azalır. Aslında, marjinal maliyet şu şekilde yazılabilir:

marjinal maliyet=ücret/emeğin marjinal ürünü.

Bu denklemden, emeğin marjinal ürünü azaldığında, marjinal üretim maliyetinin arttığını


görebiliriz. Girdi maliyetlerindeki bir artışın - bu durumda ücretlerdeki bir artışın - marjinal üretim
maliyetinde bir artışa yol açtığını da görüyoruz.

Girdilerin Seçimi

Burada gözden kaçırdığımız bir konu var. Firmalar tipik olarak aynı miktarda çıktı
üretebilecekleri birçok farklı seçeneğe sahiptir. Bir firma iki üretim süreci arasında bir seçime sahip
olabilir: (1) işletilmesi basit ve ucuz, ancak hammadde israfı olan bir süreç ve (2) daha az malzeme
kullanan ancak yürütülmesi daha karmaşık ve maliyetli olan geri dönüşümlü bir süreç. Bir başka
örnek olarak, bir inşaat firmasının hendek kazması gerekiyorsa, 20 kişi çalıştırabilir ve her birine bir
kürek verebilir veya tek bir kişi ve bir kazıcı alabilir. Ekonomistler, ilk sürecin sermayeye göre çok
emek gerektirdiği için emek yoğun olduğunu; nispeten büyük miktarda sermaye gerektirdiği için
ikinci sürece sermaye yoğun diyorlar.

265
Orta ölçekli veya büyük firmalarda, genellikle, çıktının nasıl üretileceğine karar veren bir
operasyon birimi vardır. Operasyonel kararlar, büyük ölçüde teknik veya mühendislik becerilerini
ve mülâhazalarını gerektirir: girdileri istenen çıktıya dönüştürmek için fiziksel olarak mümkün olan
seçenekler nelerdir? Operasyonel kararların ekonomik bir bileşeni de vardır. Aynı nihai çıktı
miktarını elde etmenin birçok farklı yolu olabileceği göz önüne alındığında, en uygun maliyetli olan
hangisidir? Ekonomide, şaşırtıcı olmayan bir şekilde, bu soruların ikincisine odaklanıyoruz ve ilkini
mühendislere ve diğer teknik uzmanlara bırakıyoruz.

Temel ilke sezgiseldir: operasyon birimi yöneticileri, nispeten ucuz girdilerin kullanıldığı
üretim yöntemlerini seçme eğilimindedir. Örneğin, çoğu giysi imalatı, ücretlerin düşük olduğu
(yani emeğin nispeten ucuz olduğu) Çin veya Vietnam gibi ülkelerde gerçekleşir. Sonuç olarak,
üretim süreçleri, makine miktarına göre çok sayıda işçi kullanarak, oldukça emek yoğun olma
eğilimindedir. Buna karşılık, işgücünün çok daha pahalı olduğu daha zengin ülkelerde giysi imalatı,
daha az insan ve daha fazla makine gerektiren üretim yöntemlerini kullanma eğilimindedir.

Basitçe, bir firmanın operasyon fonksiyonunun iyi bir iş çıkardığını ve hem üretimin teknik
yönlerini hem de farklı girdilerin maliyetlerini hesaba katarak firmanın çıktısını üretmenin en ucuz
yolunu bulmayı başardığını varsayıyoruz. Bu nedenle bir firmanın maliyet fonksiyonu hakkında
konuştuğumuzda verilen her bir çıktı düzeyini üretmek için bize en düşük maliyeti verdiğini
varsayıyoruz.

266
267

You might also like