Professional Documents
Culture Documents
HZ Alisehaneşriyat
HZ Alisehaneşriyat
J$
Güzel adetleri devam ettir
Bu ümmetin ileri gelenleri tarafından işlenerek herkesin
benimsediği ve halkın iyi bir şekilde tatbik ettiği güzel bir
adeti sakın kaldırayım deme. Bu güzel adetlerin faydasını
giderecek yeni bir şey oluşturmaya da asla kalkışma. Çünkü mükafat
o iyi adeti koyan kimsenin vebal ise onu kaldırdığından dolayı
senin olur.
O
Daima danışarak iş yap
Memleketin yararına olan tedbirleri tesbit etmek ve senden evvel
insanlara huzur, güven, doğruluk ve iyilik sağlayagelmiş şeyleri
devam ettirmek hususunda alimler ve arifler ile sürekli olarak
görüş ve danış.
H O
Toplumdaki kesimler
îyi bil ki, toplumda çeşitli kesimler vardır. Bunlardan her
birinin sağlık ve iyiliği diğerlerinin sağlık ve iyiliğine bağlı
olup bunlardan hiçbiri diğerinden müstağni olamaz. Bu kesimlerden
biri Allah yolunda askerlik edenler diğeri kamu görevlileri,
bir başkası adaleti
dağıtmayla görevli hakimler, biri vergileri yumuşaklık ve insafla
toplayacak tahsildarlar, bir başkası da cizye ve vergi ödeyen ehl-
i zimmetle müslümanlar, bir kısmı ticaret ve zenaat erbabı, bir
diğeri de fakirlik ve ihtiyaç
12
içindeki yoksullardır. Cenâb-ı Hak bunlardan herbirinin hak,
vazife ve yükümlülüklerini bildirmiştir. Bunların hepsi ya
Allah'ın kitabiyle, ya da muhterem Peygamberimiz (salla'llahu
aleyhi ve sellem) Efendimizin sünne-tiyle belirlenmiş ve daima
yürürlükte olan mahfuz bir kanun halinde bizlere tevdi
buyurülmuştur. Askerler, Allah'ın izniyle halkın kal'aları,
valilerin şerefi, dinin izzeti,asayişin vasıtalarıdır. Devlet
ancak bunların sayesinde ayakta durabilir. Buna mukabil, devletin
desteği olmadıkça da asker ayakta duramaz. Askerlerimizin düşman
karşısında başarılı olmalarının sebebi, kendi yolunda savaştıkları
için Allah'ın onlara verdiği güç ve üstünlüktür. Fakat onların
karşılamak zorunda oldukları maddi ihtiyaçları vardır. Bu
ihtiyaçlarını gidermek içinde devlet vergilerinden olan gelire
dayanmağa mecburdurlar. Askerler ile vergiyi ödeyen sivil halkın
her ikisi-ninde birbirlerinin işbirliğine ihtiyaçları vardır
(Adliye, Maliye ve Mülkiye) Hakimler adaleti dağıtırlar, memurlar
ise kamu hizmetlerini ifa eder ve vergileri toplarlar. Bunların
yanında devlet gelirlerine katkıda bulunan ticaret ve zenaat
erbabının vücudu şarttır. Zira gelirlerin kaynaklarını;
Ticarethaneleri ve başkalarının meydana getiremeyeceği sanat
eserleri ile ancak bunlar temin edecektir. En sonda fakir ve
ihtiyaç sahibi kimselerin teşkil ettiği yoksul kesim geliyor ki
bunların ayakta tutulması bütün diğer kesimlerin üzerinde bir
yükümlülüktür. Bu kesimlerin herbirinin Allah'dan kısmeti ve
haceti miktarınca vali üzerinde hakkı vardır. Vali, Allah'ın
kendisini görevlendirdiği, bu yükümlülüğün
13
as
SM
mm
'$$1
1»Ig||,,.. ¦ •
mm
Denetime önem ver
Sonra bunların icraatını da takip et, arkaları sıra vefa sahibi ve
doğruluktan ayrılmıyan gözcüler gönder. Zira onların işleri nasıl
gördüklerini böylece gizlice öğrenmen onların emaneti
muhafazalarına ve halka güzel bir şekilde muamelelerine sebep
olur. Yardımcılarına karşıda ihtiyatlı bulun. Şayet içlerinden
biri elini hiyanete uzatır ve gözcülerinin vereceği haberlerde
onun bu hıyanetini doğrularsa şehadetin bu kadarını kafi görerek,
onun hak ettiği cezayı bedeni üzerinde uygularsın. Bu hiyaneti ile
topladığı malı elinden alır, kendisini de zillet mevkiine diker;
alnına hiyanet damgasını vurur, boynuna suçluluk halkasını
geçirirsin.
O
Vergi yönetimi ve kalkınma
Sonra vergi tarh ve tahsil işinin idaresine de büyük itina göster
ve takip et. Çünkü verginin düzeltilmesi suretiyle vergi
yükümlülerinin sağlıklı ve iyi bir duruma kavuşturulmaları,
diğerlerininde sağlıklı ve iyi bir duruma kavuşturulması
demektir. Zira diğerlerinin iyiliği ancak bunların iyi olmalarına
bağlıdır. Çünkü halkın hepsi vergi gelirlerine dolayısı ile vergi
ödeyenlerin mevcudiyetine muhtaçtır. Bu bakımdan memleketin
imarına sarf edeceğin emek, vergi toplamaya harcayacağın
himmet ve gayretten fazla olmalı. Zira ödeme gücü ancak ülkenin
kalkınması ile elde edilebilir. Kalkınmasız
18
vergi toplamak isteyen kimse ülkeyi harabeye çevirir, halkı helak
eder defteride pek kısa zaman içinde dü-rülüp kapanır.
O
Zor durumdakilere yardım et
Şayet yüklerinin ağırlığından yahut bir afetten, yahut
yağmurların, suların kıtlığından ,veya topraklarının su altında
kalmasından, yahut kuraklık istilâsından şikayette bulunurlarsa
tesirini umduğun büfün vasıtalara müracaatla dertlerini
hafifletmeğe çalış. Bu hususta hiçbir fedakarlık katiyyen sana
ağır gelmesin. Zira bu, öyle bir yatırımdır ki; Ülkeni imâr,
vilayetini güzelleştirmeye sarf için, onlar birgün o yatırdığın
sermayeyi sana fazlası ile iade edeceklerdir. Üstelik bu sebeple
onların övgülerini kazanacak, haklarında gösterdiğin adaletinden
dolayı iftihar edebileceksin. Hem sen bu sermayeyi fazlası ile
vereceklerine güvenerek veriyordun. Zira kendilerini hoşlukla
refaha kavuşturduğun için vermiş olduklarının misillerini
biriktireceklerine; adalet ve hoşlukla muamelen sebebiyle senden
emin bulunduklarına güvenin vardı. Evet günün birinde yardımlarına
dayanacağın bir hadise zuhur eder, bakarsın ki gönül hoşluğu ile
bütün yükü, üzerlerine almışlar, taşıyorlar.
O
19
iiSfĐî
cM
Kalkınmayı esas al
Kalkınmış ülkeler yük taşımaya mütehammildir, yüklediğin kadarını
götürebilir. Memleketin harab olması ise halkının sefalete
düşmesindendir. Ahaliyi sefil eden sebep de ancak, valilerin;
servet toplamaya düşkünlükleri, mevkilerinde uzun müddet kalamıya-
caklarını, zannetmeleri, birde geçmiş ibretlerden yeteri kadar
ibret alamamalarıdır.
O
Özel görevliler
Sonra (diğer) memurlarının haline de iyice dikkat et. Đşlerine en
iyilerini getir, hususiyle tertibatını, sırlarını tevdi edeceğin
yazılarını yazdıracağın adamları öyle seçki soyutemiz, ahlakı
düzgün olsun.Gördüğü itibarla şımarıp başkalarının yanında sana
karşı gelmeye cüret edenlerden olmasın.Görevlilerinin sana
yazdıklarını getirip göstermekte, senin tarafından
verilecek cevaplan, dosdoğru yazarak göndermekde,ve senin
hesabına alıp senin hesabına vereceği şeylerde,gafleti sebebiyle
kusur etmesin. Senin lehinde bulduğu bir akdi (muameleleri) sağlam
tutsun, aleyhinde bulduğunu da çözmek hususunda zaaf göstermesin.
Kendisine yüklenen görevler dolayısıyla nasıl bir mevkide
olduğundan asla habersiz bulunmasın. Zira kendi kıymetini
bilmeyen, başkasının değerini hiç bilmez. Sonra bu memurların
seçiminde sadece görünüşlerini inceleyişin, birde iyiye yoruşun
20
yeterli olmamalı. Çünkü insanlar, daima masum tavırlar takınarak
ve gayretkeşlik ederek görünüşlere göre hüküm veren valilerin
gözüne girebilirler. Halbuki böyle bir yaklaşımın esasında ihlas
namına hiç bir şey yoktur. Onun için senden evvelki değerli
valilere hizmet etmiş kimseleri araştırarak, halk arasında çok iyi
bir nam bırakmış, güvenilirlikleri ile en ziyade tanınmış
olanlarını seç. Böyle bir hareket senin Allah'a ve kendisinden bu
valilik görevini aldığın kimseye karşı ihfâsmı gösterir. Birde
işleri taksim ederek her kısmın başına bu me'murlardan birini
geçirki iş büyük olursa altında ezilmesin; çok olursa toplamasını
bilemeyip de dağıtmasın. Şayet memurlarının hatasını görürde
aldırmazsan kendin utanacak ve ayıplayanacak bir duruma düşersin.
O
Ticaret ve sanayi
Sonra, ticaret ve zenaatla uğraşanlar vardır ki bunların bir
kısmı, oturiduğu yerde çalışır, bir kısmı şuraya buraya mal
götürür; bir kısımda elinin emeği ile geçinir. Bunların hepsine
iyi muamele et ve başkalarınca da öylece muamele edilmeleri için
öğütlerde bulun. Çünkü bunlar memleket için hayırlı hizmetlerin
sebepleri ve faydalanma vesileleridirler. Onlar hayır ve yararı
ülkenin toprağındaki, denizindeki, ovalarındaki, dağlarındaki uzak
ve yakın yerlerinden ve başkalarının gidemiyeceği yahut gitmeğe
cesaret edemiyeceği yerler-
21
den getiriyorlar. Bunlar memleket için barış ve güven adamlarıdır.
Ne kargaşa çıkarmalarından korkulur, nede fesatlarından endişe
edilir. Kendilerinin, gerek senin yanındaki, gerekse ülkenin diğer
taraflarındaki, işlerim takip et. Bununla beraber şurasımda iyi
bil ki bunların çoğunda aşırı bir tamahkârlık ve çirkin bir hırs
ile birlikte zaruri ihtiyaç maddelerinde stokçuluk, alım satımda
da hilekârlık olabilir. Bu ise halk için zarar, valiler içinse
ayıptır.
O
Đhtikâra mani ol
3undan dolayı ihtikara mani ol. Çünkü Peygamber Aleyhisselâtü
vesselam Efendimiz, ihtikârı men buyurdular. Alım, satım doğru
tartılarla olmalı ve alamda, satanıda ezmiyecek mutedil fiyatlar
çerçevesinde yapılmalıdır. Herhangi bir kimse senin yasağından
sonra ihtikâra yanaşırsa, ifrata varmamak şartıyla, onu hemen
cezalandır.
O
Fakirler ve yoksullar
Hele alt kesimdeki, her türlü çareden mahrum fakirler ve
çaresizler ile felaketzedeler, kötürümler hakkında Allah'dan
korkmalı hem de çok korkmalısın.
22
Bu kesimde halini söyleyende var, söyliyemiyen de. Allah'ın
bunlara ait olmak üzre korunması için seni görevlendirdiği hakkı
çok iyi koru. Oradakilere beytü'l-mâlinden (hazinenden) bir hisse,
başka yerlerde bulunanlara da her memleketin fakir müslümanlara
mahsus gelirinden birer hisse ayır. Çünkü en uzaktaki-lerinin de
en yakındakiler gibi hakları mevcuttur. Cümlesinin hakkını
gözetmek ise sana emanet edilen bir vazifedir.
O
Hiçbir işi ihmal etme
Sakın azamet (büyüklük) seni onlarla uğraşmaktan alıkoymasın. Zira
işlerin mühim olanlarını iyi gördüğün için ehemmiyetsizini yüzüstü
bırakırsan mazur görülemezsin. Bu sebepten kendilerini düşünmekten
geri durma ve zavallılara ekşi çehre gösterme. Yine bunlardan olup
da aşağı görülme veya başka kimselerin onları hesaba almamaları
yüzünden, işleri sana kadar gele-miyenleri araştır. Sırf bunlar
için Allahdan korkan, alçak gönüllü ve emin bir adam tahsis et ki
arada vasıta olsun; ve onların işini sana bildirsin. Hasılı öyle
çalışki, Allah'ın huzuruna çıktığın zaman "Gücümün yettiğini sarf
ettim" diyebilesin. Halkın bu kesimi adalet ve yardıma,
başkalarından ziyade muhtaçtır. Onun için herbirinin hakkını
vermeye son derecede itinâ et. -
23
Yetim ve yaşlılar
Sonra yetimleri ve yaşlı bulunduğu halde hiç bir çaresi olmayan
kimselerin geçimini de üzerine al. Vakıa bu işler valiye ağır
gelir, lâkin şunu unutma ki ne kadar hak varsa hepside ağırdır.
Bunu Allah yalnız o kimselere kolaylaştınrki halden ziyade âkibeti
(işin sonunu) düşünerek nefsini dayanıklılığa alıştırır ve kendi
hakkında Allah'ın va'dinin doğruluğundan emin bulunur.
Dilek ve ihtiyaç sahipleri
Đhtiyaç sahipleri için sırf kendileriyle meşgul olacağın bir zaman
ve mekan ayır ve hepsiyle beraber oturda seni yaratan Allah'ın
Rızasını celbedecek bir tevazu göster. Sonra askerini,
yardımcılarını, muhafızlarını, zabıta memurlarını yanlarında
bulundurma ki, söylemek isteyen çekinmeden derdini dökebilsin. Ben
Peygamber (S.A.V)'den bir kaç yerde işittim, şöyle buyurmuştu:
"Đçindeki zayıfın hakkı serbestçe, kuvvetlisinden almamıyan bir
millet hiç bir zaman kuvvetle-nemez." Birde bunların münasebet
almayan sözlerini, yahuttda dertlerini anlatabilmedeki
acizliklerini hoş gör, kendilerine karşı hırçınlık etme, büyüklük
gösterme. Bu yüzden Cenâb-ı Hak sana Rahmet kanatlarını açar;
taâtına mukabil sana sevabını ihsan eder. Hem verdiğini güler
yüzle, gönül hoşluğuyla ver, veremediğin takdirde
kabul olunabilecek özürler dile.
Sonra senin işlerinin içinde öyleleri vardır ki onları bizzat
senin ifa etmen gerekir, mesela; memurların yetersizlik gösterince
taşradaki görevlilere cevabı sen vereceksin.Halkın ihtiyaçları
artık senin yardımcılarının altından kalkamıyacağı dereceyi
buldumu bunun icabına yine sen bakacaksın. Birde her günün işini o
gün gör, çünkü diğer günlerin kendisine mahsus işi vardır.
O
Allah'a karşı kulluk vazifelerini ihmal etme
Her ne kadar; niyyet halis olmak ve halkın selâmetine hizmet etmek
şartıyla bu çalışmalarınınhepsiAllah içinse de sen yine
vakitlerinin en hayırlısını Allah ile arandaki durumlar için
nefsine hasret. Allah rızasıiçin eda edeceğin taâtın en Isaşlıcası
da Zât-ı ilâhiye has olan farzları yerine getirmekten ibaret
olsun. Gecende ve gündüzünde bedeninden Allah'a ait bulunan
kullluk hissesini ayır ve seni Cenâb-ı Hak'kın yüce huzuruna
yaklaştıran bu taâtı, vücuduna her neye mâl olursa olsun, eksiksiz
ve gediksiz edâ et. Şayet namazında halka imam olmuşsan sakın ne
bıktıracak kadar uzun ne de bir hayra yaramıyacak gibi kıldırma.
Çünkü halkın içinde öyleleri vardır ki hastalık sahibidirler;
öyleleri de vardır ki iş sahibidir. Peygamber (S.A.V) beni Yemen'e
gönderirken:
25
m
Đ8K
ÖPEN CONFERENCES
Meet the oppressed and the lowly periodically in an öpen
conference and, conscious of the divine presence there, have a
heart-to-heart talk with them, and let none from your guard or
civil officers or members of the poliçe or the Intelligence
department be by your side, so that the representative of the poor
might state their grievances fearlessly and vvithout reserve. For
I have heard the Prophet of God say that "no nation or society
will occupy a high position in which the strong do not discharge
their duty to the weak." Bear with composure any strong language
which they may use, and do not get annoyed if they cannot state
their cause lucidly, even so, God will öpen for you his door of
blessings and revvards. Whatever you can give to them, give it
ungrudgingly, and whatever you cannot afford to give,make that
clear to them in utmost sincerity.
There are certain things which cali for prompt action. Accept the
recommendations made by your officers for the redress of the
grievances of the clerical staff. See to it that petitions or
applications submitted for your consideration are brought to your
notice the very day they are submitıed, however much your officers
might try to intercede them. Dispose of the day's work that very
day, for the coming day will bring with it its own tasks.
COMMUNĐON WITH GOD
Do not forget to set apart the best of your time for communion
with God. although every moment of yours is for Him only, provided
it is spent sincerely in the service of your people. The special
time that you give to prayer in the strict religious sense is to
be devoted to the performance of the prescribed daily prayers.
Keep yourself engaged in thesc prayers both in the day and in the
night, and to gain perfect communion. do not, as far as possible,
so lengthen your prayers that they grow tiresome on you. And vvhen
you lead in congregational prayer, do not let your prayer be so
lengthy as to cause discomfort to the congregation or raise in
them the feeling of dislike for it or mitigate its effect: for in
the congregation there may be invalids and also those who have to
attend to pressing af fairs of their own.
When I had asked of the Prophet of God, on receiving an order to
proceed to Yaman, how I should lead the people över there in
prayer, he said "perform your prayers even as the weakest among
you would do; and set an example of acting considerately to the
faithful."
ALOOFNESS NOT DESIRABLE
Alongside of the observance of ali that I have said above bear one
thing in mind. Never for any length of time keep yourself aloof
from the people, for to do so is to keep oneself ignorant of their
affairs. it develops a wrong perspective in the ruler and renders
him unable to distinguish between what is important and what is
not, betvveen right and wrong, and between truth and falsehood.
The ruler is after ali human; and he cannot form a correct view of
anything which is out of sight. There is no distinctive sign
attached to truth vvhich may enable one to distinguish betvveen
the different varieties of truth and falsehood. The fact is that
you must be one of two things. Either you are just or unjust. If
you are just,
then you will not keep yourself away from the people, but will
listen tc them and meet their requirements. On the other hand, if
you are unjust, the people themselves vvill keep away from you.
NVhat virtue is there in your keeping aloof? At ali events
aloofness is not desirable especiaily when it is your duty to
attend to the needs of the people. Compiaints of oppression by
your officers or petitions for justice should not prove irksome to
you.
Make.this clear to yourself that those immediately about and
around you will like to exploit their position to covet what
belongs to others and commit acts of injustice. Suppress such a
tendency in them. Make it a rule of your conduct never to give
even a small piece of iand to any of your relations. That will
prevent them from causing harm to the interests of others and save
you from courting the dis-app'robation of both God and man.
Deal justice squarely regardless of the fact v/hether one is a
relation or not. ff any of your relations or companions violates
the law, mete out the punishment prescribed by law however painful
it might be to you personally: for it will be ali to the good of
the State. If at any time people suspect, that you have been
unjust to them in any respect disclose your mind to them and
remove their suspicions. in this way, in your mind you will get
attuned to the sense of justice and people wül begin to love you.
it will fulfil your wish that you should enjoy their confıdence.
PEACE AND TREATIES
Bear in mind that you do not throvv away the offer of peace which
your enemy may himself make. Accept it, for that will please God.
Peace is a source of comfort to the army; it reduces your vvorries
and promotes order in the State. But beware! Be on your guard when
the peace is signed; for certain types of enemies propose terms of
peace just to lull you into a sense of security only to attack you
again when you are off your guard. So you should exercise the
utmost vigilance on your part, and place no undue faith in their
protestations. But, if under the peace treaty you have accepted
any obligations, discharge those obligations scrupulously. it is a
trust and must be faithfully upheld and whenever you have promised
anything, keep it with ali the strength that you command for
vvhatever differences of opinion might exist on other matters,
there is nothing so noble as the fulfilment of a promise. This is
recognised even among the non-Muslims, for they know the dire
consequences which follovv from the breaking of covenants. So
never make excuses in discharging your responsibilities and never
break a promise; nor cheat your enemy. For breach of promise is an
act against God, and none except the positively vvicked acts
against God.
Indeed divine promises are a blessing spread över ali mankind. The
promise of God is a refuge sought after even by the most powerful
on earth; for there is no risk of being cheated. So, do not make
any promise from which you may aftenvards have to offer excuses in
order to retract; nor go back upon what you have confirmed to
abide by;nor break it, however galling it may at first prove to
be. For it is farbetter to wait in patience for ivholesome results
to foliovv than to break it out of any apprehensions.
Beware! Abstain from shedding blood without a valid cause. There
is nothing more harmful than this. it brings about one's ruin. The
blood that is vvilfully
ĐH
üiilj
mı
shed shortens the life of a state. On the Day of Judgement it is
the erime for which one will have to answer first. So, beware! Do
not wish to build the strength of your state on blood; for it is
this blood which ultimately weakens the state and passes it in to
other hands. Before me and my God no excuse for wüful
killing can be entertained.
Murder is a erime which is punishable by deâth. If on any account
ıhe
corporal punishment dealt by the state for any lesser erime
resuits in the death
of the guilty, let not the prestige of the state standin any way
of the deceased's
relations claiming blood money.
y LASTINSTRUCTIONS
LASTINSTRUC
Do not make haste to do a thing before its time, nor put it off
when the right moment arrives. Do not insist on doing a wrong
thing, nor show slackness in reetifying a wrong thing. Perform
everything in its proper time, and let everything occupy its
proper place. When the people as a whole agree upon a thing, do
not impose your own view on them and do not neglect to diseharge
the responsibiüty that rests on you in consequence. For the eyes
of the people will be on you and ypu are answerable for whatevet
you do to them. The slightest dereliction of duty wi!l bring its
own renibution. Keep your anger under control and keep your hands
and tongue in eheck. Whatever bel'alls you tty to rest rain
yourself or else you will simply inerease your worries.
Đt is imperative on you to study carefully the principles which
have inspired just and good vulers who have göne before you. Give
elose thought to the example of your Prophet — peace be on him
— his traditions, and the eommandments of the Book of God and
whatever you might have assimilated from my owıı way of dealing
with things. Endeavour to the best of your ability to carıy out
the instruetions which 1 have given you here and which you have
solemnly undertaken to follow. By means of this order, I enjoin ön
you not to succumb to the promptings öf your ownheart or turn away
from the diseharge of the duties emrusted to you.
1 seek the refuge of the might of the Almighty and of His
limitless sphere of blessings, and invite you to pray with me that
He may give us together ıhe grace vrillingly to surrender our wül
to His will, and to enable us to acquit ourselves before Him and
His creation; so that mankihd might eherish our nıemory and our
work survive. 1 seek of God the culminaüon of His blessings and
pray that He may gram you and me His grace and the honour of
martyrdom in His cause. Verily, we have to return to Him. 1 invoke
His blessing on the Prophet of God and his püre progeny.
SEHA NEŞRĐYAT
ADVICES
OF ALĐ (r.a) FOR STATESMEN
Eserin arapça orjinali burada mevcut değildir