You are on page 1of 43

FIKIH

2
İSLAM HUKUK TARİHİ1

BİRİNCİ BÖLÜM
Hz. Peygamber Devri (Fıkhın Doğuşu)
Hz. Peygamber (s.a.)in devri fıkıh devrelerinin en önemlisidir. Çünkü vahye dayanan teşrî' faaliyeti
bu devre içinde tamamlanmış, sonraki devirlere de temel teşkil etmiştir.
Hz. Peygamber devrini fârık vasıfları bakımından iki kısma ayırmak gerekir: Mekke devri ve
Medine devri.

A- MEKKE DEVRİ:
Bu müddet içinde (13 yıla yakın) Kur'ân-ı Kerim'in üçte birinden az eksiği nâzil olmuştur.
Bu devrede Allah Resûlü'nün (s.a.) tebliği daha çok inanç ve ahlâk sahasına yönelmiştir. Mekke'de
fıkıh hükümleri hem azdır, hem de umûmî, küllî bir karakter arzetmektedir.

B- MEDİNE DEVRİ:
Teşrîi ferdî ve ictimâî hayatı tanzime koyuldu. Bir taraftan ibâdetler, cihâd, âile, miras ile alâkalı,
diğer taraftan da anayasa, cezâ, muhâkeme usûlü, muâmelât ve devletler arası münasebetlerle ilgili
kâideler, esaslar vazedildi.
Bunların ortaya çıkışı, devre uygun özellikler arzediyordu:
2- Bu Devir Fıkhı'nın Özellikleri:
a) Tedric:
aa) Zaman içinde tedrîc:
ab) Hükümler içinde tedrîc:
b) Kolaylık:
c) Nesih:
I- HZ. PEYGAMBER DEVRİNDE FIKIH
Sonraki dönemlerde Fıkh'ın "usûl" ve "fürû" şeklinde iki ana kısma ayrıldığını biliyoruz. Usûl
kısmı, dini hükümlerin kaynakları ile bu kaynaklardan hüküm çıkarma metodlarını, fürû kısmı ise
mezkür kaynaklardan belli metodlarla çıkarılan, elde edilen hükümleri, dinî-amelî kaide ve talîmatı
ihtiva etmektedir.
Fıkh'ın usûl ve fürû'unun ayrı birer ilim dalı olarak incelenmesi, okunup okutulması, sonra kitaplara
geçirilmesi daha sonraki dönemlerde gerçekleşmiş olmakla beraber, gerek usûlün ve gerekse
fürû'un temelleri, Hz. Peygamber devrinde atılmış, hattâ esas itibariyle tamamlanmıştır.
A- HZ. PEYGAMBER DEVRİNDE USÛL:
1- Kur'ân-I Kerîm:
a) Muhtevâsı ve bağlayıcılığı:
b) Geliş şekli:
c) Kur'ân-ı Kerîm'in yazılması ve kitaplaştırılması:
d) Bazı âyetlerin yürürlükten kaldırılması (nesih):
2- Sünnet:
a) Fıkıh bakımından önemi:
b) Sünnette nesih:
c) Sünnetin yazılması ve toplanması:
d) Kitab ve Sünnet'in Fıkıh hükümlerini ifade şekli:
3- İcmâ:
Rasûlullah'ın âhirete intikalinden sonra sahâbenin bir konuda ittifak etmeleri mümkün ve vakidir;
Ahmed b. Hanbel gibi bazı müctehidlere göre "yalnızca sahâbe devrinde icmâ meydana gelebilir ve
mûteber olur." İcmâ'ın işlediğimiz devri ilgilendiren tarafı, Rasûlullah'ın ümmeti ittifaka teşvik
ederek gerektiğinde icmâ eğitimi vermesi ve "ümmetin ittifakının değerini" açıklamış
bulunmasından ibarettir.

1
Sami ÖZGÜN tarafından hazırlanmıştır.

3
4- Kıyâs:
Hz. Peygamber (s.a.) ictihada izin verirken, ashâbına ictihad eğitimi yaptırırken kıyas ictihadına da
izin vermiş ve bunun örnekleri o asırda ortaya çıkmıştır.
5- İstidlâl:
a) İki hüküm arasındaki gerektirme bağlantısı (telâzüm):
Peygamberimizin ve gerekse ashâbının birçok akıl yürütme işleminde -adını koymadan-
mantıkçıların kıyaslarını kullandıkları anlaşılmaktadır.
b) İstishâb:
c) Önceki semâvî dinlere ait hükümler:
Önceki dinlerde mevcut hüküm ve kaidelerin İslâm dini ve müslümanlar bakımından da geçerli
olabilmesi için mevsuk ve mûteber bir kaynakta (Kur'ân-ı Kerîm, sahih hadîsler) zikredilmesi ve
ayrıca peygamberimiz tarafından yürürlükten kaldırılmamış bulunması şarttır.
d) İstihsân:
Bu metodu gerek Rasûlullah hayatta iken ve gerekse intikalinden sonra ashâbın kullandıkları
anlaşılmaktadır.
e) Istıslâh:
Gerek istıslâh metodu ve gerekse "harama giden yolu tıkama" mahiyetinde olan seddi-zerîa metodu,
Hz. Peygamber'in irşad ve eğitimi ile yetişen ashâb tarafından O'nun yokluğunda kullanılmış, sonra
da diğer müctehidlere intikal etmiştir.
6- Hz. Peygamber ve Ashâbının İctihadı:
B- Hz. PEYGAMBER DEVRİNDE FÜRÛ (İbâdet ve Hukuk):
Mekke Dönemi:
1. Daha önce araplar arasında yaygın bulunan "kız çocuklarını öldürme" âdetinin kesin olarak
yasaklanması (Tekvîr: 31/8).
2. Allah adına hüküm uydurarak kendilerine yasak ettikleri temiz yiyeceklerin helal kılınması
(Mâide: 5/103).
3. Şu âyetlerin ihtivâ ettiği hükümler:
a) "De ki: Bana vahyolunanda (Kur'ân'da), onu yiyecek kimse için leş veya akıtılmış kan, yahut
domuz eti -ki pisliğin kendisidir- ya da Allah'tan başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka haram
edilmiş bir şey bulamıyorum. Ama kim çaresiz kalırsa hakka tecavüz etmemek ve sınırını aşmamak
üzere (bunlardan yiyebilir); çünkü Rabbin bağışlayan ve esirgeyendir." (En'âm: 6/145).
b) "De ki: Geliniz, Rabbinizin size neyi haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın,
ana-babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin; sizin de onların da rızkını biz
veririz. Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın ve haksız yere Allah'ın yasakladığı cana
kıymayın. İşte şu size anlatılanları Allah (emir ve) tavsıye etti. Umulur ki düşünüp anlarsınız.
Ergenlik çağına erişinceye kadar yetimin malına, sadece en güzel bir maksatla yaklaşın; ölçü ve
tartıyı düzgün yapın. Biz herkese ancak gücünün yettiği kadarını yükleriz. Söz söylediğiniz zaman,
yakınlarınız dahi olsa adâleti gözetin; Allah'a verdiğiniz sözü tutun. İşte Allah size, iyice
düşünesiniz diye bunları emretti." (En'âm: 6/151-152).
c) Üzerine Allah'ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin; çünkü onu yemek günahdır..."
(En'âm: 6/121).

4
Mekke dönemine ait olup tarihi bilinen hükümler de vardır:
1. Namaz:
Beş vakit namaz farz kılınmadan önce Peygamberimiz (s.a.), peygamberlik geldiği günlerden
itibaren sabah ve akşam olmak üzere günde iki vakit namaz kılmıştır. Bu arada kendisine gece
namazı da farz kılınmış, sonra bu namaz gecenin üçte biri kadar bir müddete indirilmiştir.

2. Beş vakit namaz:


Beş vakit namazın mirac hadisesi ile birlikte farz kılındığında ittifak vardır. Mirac da hicretten bir
yıl önce vaki olmuştur.

3. Temizlik Gusül, abdest ve necasetten tahâret:


4. Cuma namazı:
Müslümanlar Medîne'ye hicret etmeye başlayınca Hz. Peygamber (s.a.), Ensâra İslâm'ı öğretmesi
için Mus'ab b. Umeyr'i görevlendirmiş, Mus'ab'ın talebi üzerine de cuma namazını kıldırması için
izin vermişti. Kendileri henüz Medîne'ye hicret etmeden burada cuma namazı kılındığı için bu
ibâdetin başlangıcı da Mekke dönemine rastlamaktadır.

MEDÎNE DÖNEMİ
Birinci yıl:
1. Hutbe:
2. Ezân:
3. Nikâh:
İslâm bugün bildiğimiz evlenme akdi şeklini ibka etmiş ve gerekli ıslâhatı yapmıştır. Hicretin
birinci yılında Abdurrahman b. Avf evlendiği zaman Peygamberimiz kendisine "Eşine mehir olarak
ne verdin" diye sormuş, o da "Bir çekirdek altın" demiştir (bir gramdan biraz fazladır).
Peygamberimiz bu cevabı aldıktan sonra "Bir koyun keserek bile olsa bir de ziyafet ver"
buyurmuştur.
4. Cihad:
5. Belediye nizamı:
"İnsanlardan alırken ölçüp tarttıklarında tam, onlara vermek için ölçüp tarttıklarında ise noksan
yapan hilekârlara yazıklar olsun!" (Mutafifîn: 83/1, 2, 3) meâlindeki âyetler çoğunluğa göre
Mekke'de, bazılarına göre ise Medîne'de nazil olmuştur ve bu âyetleri ihtiva eden sûre, Medîne'de
gelen ilk sûredir. Bu rivayete göre belediye nizamının temeli de Medîne'de ilk yıldan itibaren
atılmış olmaktadır.
İkinci yıl:
1. Oruç:
2. Bayram namazları:
3. Fıtır sadakası:
4. Kurban:
5. Zekât:
6. Kıblenin değiştirilmesi:
7. Ganîmetler ve taksîmi:
Üçüncü yıl:
1. Miras hükümleri:
2. Boşanma:
Bu yıl içinde boşama hükümleri konmuş ve "Talâk" ismini taşıyan sûre inmiştir:

Dördüncü yıl:
1. Yolculukta namazın kısaltılması ve korkulu durumlarda namaz:
2. Recm cezası
3. Arâzî ıktâ'ı: Hz. Peygamber (s.a.) hicretin ilk yılında muhâcirlere, Medîne evlerini ıktâ eylemiş;
yani başkanlık sıfatına dayanarak bedelsiz tahsis eylemişti; fakat bu iktâ, evin mülkiyetini değil,

5
intifâ hakkını vermekten ibaret idi. Dördüncü yılda ez-Zübeyr b. el-Avvâm'a vererek başlattığı
toprak ıktâı ise mülkiyeti intikal ettiren bir iktâdır.

4. Teyemmüm ile ilgili tamamlayıcı hükümler ve ay tutulması sebebiyle namaz:


5. İffete iftira cezası (haddu'l-kazf):
6. Örtünme ve İstizân
7. Hac ve umre:
Beşinci yıl:
1. Yağmur duâsı namazı:
2. Îlâ:
Altıncı yıl:
1. Anlaşma kaideleri:
2. Hac ve umre yolunda engellenme:
3. Alkollü içkilerin ve şans oyunlarının yasaklanması:
4. Zıhâr:
5. Vakıf:
6. Isyân ve haydutluğun cezâsı:
Yedinci yıl:
1. Bazı yiyeceklerin yasaklanması:
2. Zirâî ortaklık:
Sekizinci yıl:
1. Mekke'nin kutsîliği ve dokunulmazlığı:
2. Kısâs:
3. Alkollü içki satışının yasaklanması:
4. Müddetli evlenmenin yasaklanması:
5. Hukuk karşısında eşitliğin ilânı:
6. Kabir ziyaretine izin verilmesi:
Dokuzuncu yıl:
1. Çıplak tavâfın yasaklanması:
2. Mulâ'ane:
Onuncu yıl:
1. İnsan haklarının ilânı:
2. Vasıyet, neseb, nafaka ve borçla ilgili hükümler:
3. Cezanın şahsîliği prensibi:
4. Vasıyetin üçte birle sınırlandırılması:
5. Faizin yasaklanması ve akitlerin serbest bırakılması:
II. RASÛLULLAH'IN DEVRİNDE KAZÂ VE NOTERLİK:
A- KAZÂ:
Rasûlullah (s.a.) hayatı boyunca, diğer vazifeleri yanında kazâ vazifesini de yürütmüş, kendisine
intikal eden dâvaları kimi zaman açık vahiy ile, kimi zaman da ictihadı ile hükme bağlamış, adâleti
en güzel bir şekilde tevzî eylemiştir. Hükme varırken O'nun, objektif delillere dayandığını
göstermesi bakımından şu açıklamaları önem arzetmektedir: "Ben ancak bir beşerim, siz de bana
dâvalarınızı getiriyorsunuz, olur ki taraflardan biri delilini daha ikna edici bir şekilde sunar, ben de
bu sebeple onun lehine hükmederim; imdi kime, kardeşine (diğer bir müslümana ait, karşı tarafa ait)
hakı hükmeder, verirsem sakın onu almasın, ona bir parça ateş vermiş olurum."(79) Hz. Peygamber
fiilen hâkimlik etmekle beraber muhâkeme usûlü ve âdabı ile ilgili kaideler koymak ve açıklamalar
yapmak suretiyle de İslâm kazâ müessesesinin temelini atmıştır.
B- İFTÂ:
Rasûlullah devrinde bu terim yerine "âlim, fakih, zu'r-ra'y" gibi terimler kullanılmaktadır. Hz.
Peygamber'in asıl vazifeleri içinde "iftâ" da vardır; O'nun yaşadığı dönemde dinin hükmünü
bildirecek başka bir kaynak yoktur; ashâb, ya O'ndan duyduklarını naklederek fetvâ vermişler,
yahut da ictihad ederek fetvâ vermişlerse, bunu Rasûlullah'a arzederek doğru olup olmadığını

6
sormuşlar ve buna göre amel etmişlerdir.
C- NOTERLİK VE RESMÎ YAZIŞMALAR:
Kur'ân-ı Kerîm'de, borç ilişkilerinin yazıya geçirilmesi, hakların zayi olmaması ve gerektiğinde
isbat edilebilmesi için gerekli tedbirlerin alınması emrolunmuştur: (Bakara: 2/282) Bu emri ilk
yerine getiren Rasûlullah ile O'nun ashâbı olmuş, karşılıklı borç-hak ilişkilerinin yazılması,
vesikaya bağlanması hususi hukuk yanında amme hukukuna de teşmil edilmiş, anlaşma ve
andlaşmalar yazıya geçirilmiş, bu gelişmeler sonunda uzun zaman dilimizde, Kur'ân ifadesine
uygun olarak "kâtib-i adil" olarak anılan moterlik müessesesi de doğmuştur.
SAHÂBE DEVRİ (Fıkhın Gelişme Çağı)
A- HULEFÂ-İ RÂŞİDİN DEVRİ:
Bu devir (11/632) yılında Hz. Ebû Bekr'in halife olmasıyla başlar. 21-R.evvel-41/26-Temmuz-661
tarihinde Hz. Hasan'ın hilâfeti Muâviye nâmına terketmesiyle sona erer.
Hüküm Kaynakları:
Ferdî, ictimâî, siyasî herhangi bir hâdise, mesele ve problemin halli için önce Kur'ân-ı Kerîm,
sonra da sünnete başvurulacağı Rasûlullah devrinden beri biliniyor ve bu tatbik ediliyordu. Bu iki
kaynakta hüküm açık olarak bulunmazsa re'y ictihadına başvuruluyor, fakat varılan hüküm ilk
fırsatta Hz. Peygamber'e arzedildiği için sünnet mâhiyetini alıyordu. Halbuki sahâbe devrinde artık
vahyin muhâtabı ve ikinci derecede Şâri' (din ve kanun vâzı'ı) Rasûlullah yoktu. İctihad ile varılan
hükümlerde ittifak edilebildiği kadar -hatta daha çok- ihtilâf da ediliyordu.
Hz. Ebû-Bekir ve Hz. Ömer, ihtilâfı azaltmak, birliği sağlamak ve Şâri'in maksadına isabet
ihtimalini artırmak için -bilhassa âmme hukuku sâhasında- istişâreye baş vuruyor, böylece şûra
ictihadı yaptırıyorlardı. Bu ictihadlar sonunda varılan ihtilâfsız hükümler (icmâ) ferdî hükümlerden
daha kuvvetli telâkki ediliyor ve buna muhâlefet edilmiyordu. Ferdî ictihadlar (re'y) ise başkalarını
bağlamıyordu.
Bu devirde re'y'in mânası: Kitâb ve sünnetin açıklamadığı hükümleri, nasların ve İslâmî prensiplerin
ışığı altında hükme bağlamaktır. Istılâh olarak zikredilmemekle beraber, temelleri Rasûlullah
zamanında konan, sonraki devirlerde "istihsan, istıslâh, örfü-âdet, kıyâs..." adı verilen esas ve
metodlar bu devirde "rey" ismi altında tatbik edilmiştir.

İctihad ve İftâ Bakımından Sahâbe:


Muhammed b. Sa'îd el-Basîrî (v. 696/1297), İbn Hacer el-Heytemî (v. 974/1566) gibi bazı
müellifler bütün ashâb-ı kirâmın müctehid olduklarını ileri sürmüş iseler de bu, sevgi ve saygıya
dayalı hissi bir değerlendirmeden öteye geçmemektedir. Buna karşı Ebû-İshâk eş-Şirâzî (v.
476/1083) İmam Gazzâlî (v. 505/1111) gibi zevatın değerlendirmeleri daha ilmî ve gerçekçidir.
İmam Gazzâlî aynı konuda şu satırları kaydetmiştir: "Râşid halîfelerin müctehid oldukları açık
olarak bellidir; çünkü müftî ve müctehid olmayan bir kişi devlet başkanlığına ehil olamaz. Sahâbe
zamanında fetvâ verenler de müctehiddir; Abâdile, Zeyd b. Sâbit, Muâviye bunlardandır;
sonuncusunu bir meselede Şâfiî taklid etmiştir. Hz. Ömer'in halîfe namzedini tesbit etmeleri için
tayin ettiği kişilerin (Talha, Zubeyr, Sa'd b. Ebî-Vakkas, Ali, Osman ve oğlu İbn Ömer) de
müctehid oldukları söylenmiştir... Kadı'nın (Ebû Bekir el-Bakıllânî) dediğine göre Ebû Hureyre
müftî (müctehid) değil, hadîs râvilerindendir. Bu konuda, bizce kaide şudur: Onların yaşadığı asırda
kim fetvâ verdi ve bundan menedilmedi ise o kişi kesin olarak müctehiddir. Fetvâ vermeye hiç
kalkışmamış olan kesin olarak müctehid değildir. Fetvâ verip vermediği konusunda tereddüdümüz
olanların, müctehid olmaları konusunda da tereddüdümüz vardır. Ashâb-ı kirâmın bir kısmı
kendilerini ibâdete vermişlerdir, ilim ile meşgul olmamışlardır. Bir kısmı ilim ile meşgul
olmuşlardır. İçlerinden amel (iş ve ibâdet) ile meşgul olanlarda ictihad derecesi yoktur. İlim ile
meşgul olan ve fetvâ verenler ise müctehiddirlerVerdikleri fetvâ sayısı bakımından sahâbe fukahâsı
üç guruba ayrılmıştır. Bunlardan birinci gurupta Ömer, Alî, İbn Mes'ûd, İbn Ömer, İbn Abbâs, Zeyd
b. Sâbit, Âişe vardır; İbn Hacer'in, İbn Hazm'den naklettiğine göre bu zevatın her birinin verdiği
fetvâ birer büyük cilt kitaba konu olacak miktardadır. Bu yedi fakih arasında fetvâsı en çok olan da
İbn Abbâs'tır. İkinci gurupta yirmi sahâbî vardır: Ebû-Bekr, Osmân, Ebû-Mûsâ, Muâz b. Sa'd, Ebu
Hureyre, Enes, Abdullah b. Amr, Selmân el-Fârisî, Câbir b. Abdullah, Ebû-Sa'îd el-Hudrî, Talha b.

7
Ubeydullah, ez-Zübeyr b. el-Avvâm, Abdurrahmân b. Avf, İmrân b. Husayn, Ebû-Bekra, Ubâde b.
Sâmit, Mu'âviye b. Ebî-Süfyân, Abdullah b. ez-Zubeyr, Ummu-Seleme. Bunların her birinin verdiği
fetvâ bir küçük cilt tutacak kadardır. Üçüncü gurupta yer alan yüz yirmi kadar sahâbînin verdikleri
fetvânın tamamı bir cilde sığacak miktardadır.
Sahâbe Devrinde Hüküm ve İctihad Prensipler
a) Sahâbe ictihadın kapısını açmış ve bunu teşvik etmiştir

b) Sahâbe, ictihad ve re'y yoluyla vardıkları hükümleri kesin telâkkî etmemiş, Kitâb ve sünnete
nisbet eylememiş, bu iki kaynağa dayanan hükümlerden ayırma konusunda titizlik göstermişlerdir.
c) Bu devirde nazarî ictihad ve teşrî faaliyeti başlamamıştır. Onların teşrîî faaliyetleri tatbîkîdir.
Hâdise meydana gelince hükmü araştırılır ve bulunur. Vukuundan önce hâdise ve meselelerin
hükmüyle meşgul olunmaz.
d) Zamanın ve hüküm mesnedlerinin (illet) değişmesi sebebiyle hükümleri de değiştirmişlerdir.

e) Kitâb ve sünnetin meşrû kıldığı, izin verdiği bazı hususları, kötü neticelerin önlenmesi için
menetmişlerdir.
f) Sahâbe meşrû nizamı korumak ve hukuku muhâfaza etmek için bazı nasların zahirini terketmek
veya tahsis ve tamim (genelleştirme) yoluna gitmişlerdir:
g) Sahâbe bazı hâdisleri Hz. Peygamber zamanında vuku bulanlara benzetmişler, daha önce benzeri
geçmemiş bazı hükümleri ise "hayırlı, iyi ve maslahattır" diyerek benimsemişlerdir:
Sahâbe Devrinde İhtilâf:
Sahâbe müctehidleri bazı hükümlerde ihtilâf etmiş, farklı görüş ve neticelere varmışlardır. Sonraki
devirler için de geçerli olan ihtilaf sebeblerini şöylece sıralamak mümkündür:
a) Fetihler ve çeşitli vazifeler sebebiyle Medîne'den uzakta bulunansahâbeninkendileri
yok iken vahyedilen nasları bilmemeleri:
b) Hadisi sağlam bir kaynaktan elde etmemiş olmak:
c) Farklı anlamaları:
d) Yanılma veya unutmaları:
e) Birbirlerine aykırı görünen nas ve hükümleri çeşitli şekillerde telif etmeleri:
Mezhebler:
Sahâbe müctehidleri yukarda sıraladığımız sebeblerle, fıkhî meselelerin bir kısmında ihtilâf etmiş
olmakla beraber halk grup grup bunlardan birine bağlanıp diğerini terketmediği için bu devirde -
dinî/sosyal kurumlar olarak- mezhepler doğmamıştır.
Sahâbe Fukahâsı:
Hz. Ebû-Bekîr (H.Ö. 51-H.S. 13/573-634):
Hz. Ömer (H.Ö. 40-H.S. 23/584-644):
Hz. Osmân (H.Ö. 47/577-H.S. 35/656):
Hz. Alî (H.Ö. 23/600-H.S. 40/661):
Abdurrahman b. Avf (H.Ö. 44/580-H.S. 32/652):
Abdullah b. Mes'ûd (v. 32/653):
Muâz b. Cebel (v. 18/639):
Ebû-Mûsa el-Eş'arî (v. 44/665):
Ebu'd-Derdâ Uveymir b. Âmir (v. 32/652):
Ubâde b. es-Sâmit (v. 34/654):
Ammâr b. Yâsir (v. 37/657):
Huzeyfe b. el-Yemân (v. 36/565):
Ebû-Zerr el-Ğıfârî (v. 32/652):
Selmân el-Fârisî (v. 36/656):
Ebû-Ubeyde b. el-Cerrâh (v. 18/639):
Ebû-Sa'îd el-Hudrî (v. 74/693):
Ummu-Seleme (v. 62/681):
Âişe bt. Ebû-Bekir (v. 58/678):

8
Abdullah b. Abbâs (v. 68/687):
Fıkıh Bakımından Devrin Özellikleri
a) İslâm ülkesinin sınırları genişlemeye ve nüfusu çeşitlenip artmaya, teşkilât ve medeniyeti
gelişmeye başladığı için, Rasûlullah zamanında bulunmayan mesele ve hâdiseler ortaya çıkmış,
sahâbe bunların hüküm ve çözümleri için ictihad yoluna başvurmuşlardır.
b) Daha sonraki devre nisbetle yeni meseleler ve bunlara bağlı hükümler çok değildir; çünkü sahâbe
fukahâsı, yalnızca olan, gerçekleşen hâdise ve meselelerin üzerine eğilmişler, henüz olmamış bir
hâdiseyi varsayarak onun hükmünü arama yoluna girmemişler, bunu boşuna vakit kaybı
saymışlardır.
c) Bilhassa ilk dört halîfe zamanlarında fıkıh yönetime değil, yönetim fıkha uyuyor, fıkha göre
yürütülüyordu. Halîfeler, sahâbenin âlimlerini yanlarından uzaklaştırmıyor, yeni hadiseleri danışma
meclisine (şûrâya) getiriyor, gerektiği kadar tartışıp inceledikten sonra hükme bağlıyorlardı. Bu
sebeple sahâbe devrinde görüş ayrılığı yok denecek kadar azdır; halbuki daha sonraki devirde fıkıh
yönetime uymaya, yönetime keyfilik ve zümre menfaati hâkim olmaya başlamış, danışma
terkedilmiştir; bu sebeple de görüş farkları çoğalmaya ve derinleşmeye yüz tutmuştur.
d) Kitâb ve Sünnet'in gösterdiği ve ictihad ile şekillenen yol mânasındaki fıkıh bu devirde devletin
anayasası mesabesinde idi, halk, yöneticileri serbestçe denetliyor, fıkha uymayan tasarrufları olursa
buna karşı çıkıyorlardı. Bu devirde hukukçuların otoritesi, sonraki devirler ile mukayese edilemez
ölçüde geniş ve hâkim bulunuyordu.
e) Bilhassa Hz. Osmân zamanına kadar şûrâ üyelerinin Medîne'den devamlı ayrılmalarına izin
verilmediği için büyük sahâbe halîfenin yanında bulunuyorlar, danışmaya katılıyorlardı, bu sebeple
yeni meselelerin çoğunda ittifak hasıl oluyordu (icmâ hükmü oluyordu). Az sayıda görüş farkı
meydana geliyordu.

Tedvîn:
fıkıh sâhasında da tedvînin; sahâbe devrine, hattâ nüve olarak Rasûlullah devrine kadar uzandığını
ortaya konulmuştur.

a) Hişâm, babası Urve b. Zubeyr'in çok sayıda fıkıh yazmalarına sahip bulunduğunu, bunların
meşhur harre olayında (Yezîd zamanında, 63/683 yılında, Medîne'nin yıkılıp yakılması ve talan
edilmesi olayında) yandığını ve babasının bu sebeple çok üzüldüğünü haber vermiştir.
b) Rasûlullah'ın hayatta iken bir kısım sahâbeye yazılı talimat verdiğini, yahut gönderdiğini
biliyoruz. Ömer b. Abdulazîz halîfe olduktan sonra Medîne'ye ilk geldiğinde, biri Rasûlullah'a,
diğeri Hz. Ömer'e ait bulunan, vergi ve sadaka konusundaki iki yazının bulunmasını emretti, yazılar
bulununca hemen birer nüsha çıkarılmasını istedi ve aslı Ebû-Bekir b. Muhammed b. Amr b.
Hazm'de kaldı. Bu zâtın dedesi Amr, Rasûlullah'ın kendisine gönderdiği bir fıkıh yazısından
bahsetmiş; bu yazıda feraiz, zekât ve diyetler konusunda hüküm ve bilgiler bulunduğunu
söylemiştir.
c) Enes b. Mâlik, Hz. Ebû-Bekir'den, vergi ve zekât ile ilgili bir mektup almıştır.
d) Hz. Ömer'in torunu, dedesinin vefatından sonra, onun metrûkâtı arasında, hayvanların zekâtı ve
vergisi ile ilgili bir yazı bulduklarını bildirmiştir.
e) Hz. Alî'nin oğlu İbnu'l-Hanefiyye, babasının Hz. Osmân'a götürmesi için kendisine bir yazı
verdiğini ve burada, Rasûlullah'ın zekâtla ilgili talîmatından bahsedildiğini ifade etmiştir.
f) Eski kaynaklarda Rasûlullah'ın (s.a.) teşrî usûlünü (dini hüküm ve kaide çıkarma metodunu)
anlatan ve Sa'd b. Ubâde tarafından muhâfaza edilen bir kitaptan bahsedilmektedir.
g) Hz. Ömer'in, biri Ebû-Mûsâ'ya, diğeri de Muâviye'ye hitaben yazdığı ve kazâ konusuna ait iki
mektubu pek çok kaynakta zikredilmiş ve metinleri verilmiştir. Bütün bu fıkıh yazıları, sonraki
nesillerde yetişen fukahâ tarafından kullanılmış, daha muntazam ve sistematik fıkıh kitaplarının
yazılmasına kaynaklık etmiştir.
B- EMEVİLER DEVRİ
Hz. Hasen'in İslâm birliğini yeniden sağlamak ve iç savaşı önlemek için Muâviye nâmına -bazı
şartlarla- hilâfetten ferâğat etmesiyle hulefâ-i râşidin devri sona erer ve yeni devir (132/750 yılına

9
kadar devam eder.
1- Nesil:
Bu devre içinde önce yaşlı sonra da genç sahâbe âhirete intikal ederek tâbiûn nesli onların yerini
almıştır.
2- Hadis Rivâyeti:
Bilhassa Hz. Ömer sahâbenin Medîne'den uzaklaşması ve hadis rivâyeti ile meşgul olmalarını
istemiyordu. Birinci davranışın sebebi istişâre için onlara muhtaç oluşu idi. Hadîs rivâyeti
üzerindeki titizliğinin ise iki sebebi vardı:
a) Kur'ân-ı Kerîm'in yerleşmesi, eğitim ve öğretiminin yayılması.
b) Hadîsler arasına, uydurma olanların sokulmasından çekinmesi.
Hz. Ömer'den sonra sahâbe İslâm ülkesinin çeşitli bölgelerine dağılmışlar, buralarda İslâm'ı
öğretirken gerektiği zaman bildikleri hadîsleri de nakletmişlerdir.
Böylece başlayan hadîs rivâyeti hareketi yanında, çeşitli maksatlarla hadîs uydurma (vaz'ı) hareketi
de başlamıştır.
3- Nazarî Fıkıh:
Hulefâ-i Râşidîn devrinde fıkıh amelî idi;Emevîler devrinde ise durum değişti. Daha ilk halîfeleri
siyâset öyle icabettiği için babasının zina mahsûlü oğlu Ziyad b. Ebîhi nesebine geçirmiş (istilhak)
bunun, "Zinâ eden mahrum olur" hadisine aykırı düştüğü ikazına aldırmamıştı.
Gerek ilk sultanın ve gerekse Ömer b. Abdülaziz dışında kalan sonrakilerin devlet idaresinde sünnet
ve hulefa-i râşidîn yolundan ayrılmaları karşısında ikazların fayda vermediğini gören sahâbe ve
büyük tâbiûn daha çok Hicaz'da ve hâsseten Medîne'de sünnetin tesbitine, Kitâb ve sünnete bağlı
nazarî bir fıkhın "fıkhî hükümlerin" tesisine yöneldiler.

4- Hicaz ve Irak Medreseleri:


Sahâbenin yetiştirdiği tâbiûn nesli müctehidleri üstad, muhit ve malûmat farkına dayanan iki gruba
ayrılmışlardı: Hicazlılar ve Iraklılar. bu iki grup müctehidden -büyük tâbiûn devrinde- Hicazlıların
imamı Saîd b. el-Müseyyeb (94/712) Iraklılarınki ise İbrahim b. Yezîd b. Quays en-Neha'î
(96/714)'dir.
5- Tâbiûn Fakihleri:
Sahâbe fakihlerinin hemen hepsi arap olmasına karşılık sayıları yüzleri aşan tâbiûn fukahâsı içinde
çok sayıda arap olmayan kimseler vardır. Bu arada azatlılardan da (Mevâlî) büyük fakihler
yetişmiştir.
Tâbiûn devrinde belli başlı merkezlerde fıkıh ilmini temsil eden fukahânın en meşhurları şunlardır:
Medine'de: Saîd b. el-Müseyyeb, Urve b. ez-Zübeyr (v. 97/712), el-Qâsim b. Muhammed (v.
102/720), Hârice b. Zeyd (v. 100/718), Ebû-Bekr b. Abdurrahman (v. 94/713), Süleyman b. Yesâr
(v. 107/725), Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe (v. 98/716); bu yedi zat Medîne'nin yedi fakihi (el-
fuqahâ u's-seb'a) diye anılmaktadır; Ebû-Bekr b. Muhammed b. Amr b. Hazm (v. 120/738), Ebû-
Ca'fer b. Muhammed b. Ali (v. 117/735), Rabî'atü'r-Re'y (v. 136-753), ez-Zührî (v. 124/742)...
Mekke'de: Atâ b. Ebî Rebâh (v. 115-713), Mücâhid (v. 100/718), İkrime (v. 150/767), Süfyân b.
Uyeyne (v. 198/813)...
Basra'da: Hasenü'l-Basrî (v. 110/728), Muhammed b. Sîrîn (v. 110/728) Katâde (v. 118/736)...
Kûfe'de: Alqame b. Quays (v. 62/682) Şurayh b. el-Hâris (v. 78/679), Mesrûk b. el-Ecda' (v.
63/683), Abdurrahman b. ebî-Leylâ (v. 148/765), İbrahîmü'n-Nehâ'î (96/714), Saîd b. Cübeyr (v.
95/714), Hammâd b. Ebî-Süleyman (v. 120/738)...
Şam'da: Mekhûl (v. 116/734), Ömer b. Abdülaziz (v. 101/720), Ebû-İdris el-Halvânî...
Mısır'da: el-Leys b. Sa'd (v. 175/791)...
6- Tedvîn:
Konulara göre sistematik ilk fıkıh kitaplarının Emevîler döneminde (hicrî birinci asrın sonunda,
ikinci yüzyılın başında) yazıldığı anlaşılmaktadır. İbn Kayyim el-Cevziyye'nin verdiği bilgiye göre
Zührî'nin fetvâları üç ciltte toplanmıştır, Hasenu'l-Basrî'nin, konulara göre düzenlenmiş fetvâları ise
yedi cilttir.
Bu dönemde yazılan ve müelliflerinin bir listesini aşağıda vereceğimiz fıkıh kitaplarından bize

10
ancak şunlar ulaşabilmiştir:
1. Süleym b. Kays el-Hilâlî (v. 95/714)'nin fıkıh kitâbı.
2. Katâde b. Di'âme'nin (v. 118/736) el-Menâsik isimli eseri.
3. Zeyd b. Alî'nin (v. 122/740) Menâsiku'l-hacc ve âdâbuhu isimli eseri.
4. Aynı fakihin el-Mecmû' isimli kitabı.(103) Bu kitabın metni ve şerhi birkaç defa basılmıştır.
Bu devirde yazılan ve henüz bize ulaşmayan fıkıh kitapları ve yazarları:
1. Zeyd b. Sâbit, Kitapları: el-Ferâiz, ed-Diyât.
2. Şurayh b. el-Hâris (v. 78/697), tâbiûndan olan bu zât Emevîler devrinde Kûfe ve Basra'da kadılık
görevinde bulunmuştur. Fıkıh konusundaki eserinin önemli bir parçası Vekî'in Ahbâru'l-kudât'ında
nakledilmiştir.
Bunlardan başka kitap yazıp eserleri bize kadar ulaşamıyan, fakat çeşitli kaynaklarda
yazdıklarından bahsedilen, parçalar aktarılan fukahâ şunlardır:
Abdullah b. el-Abbâs (v. 68/687).
Urve b. ez-Zubeyr (v. 97/712).
Sa'îd b. el-Museyyeb (v. 94/713).
eş-Şa'bî (v. 103/712).
İbrâhîm en-Neha'î (v. 96/715).
ed-Dahhâk b. Muzâhim (v. 105/723).
el-Hasenu'l-Basrî (v. 110/728).
Vehb b. Munebbih (v. 110/728).
Muhammed b. Sîrîn (v. 110/728).
Atâ b. Ebî-Rabâh (v. 114/732).
Katâde b. Di'âme (118/736).
Mekhûl (v. 119/737).
Hammâd b. Ebî-Süleymân (v. 120/738).
Bukeyr b. Abdullah b. el-Eşecc (v. 120/137).
ez-Zuhrî (v. 124/742).
Eyyûb es-Sehtiyânî (v. 131/748).
Ebu'z-Zinâd Abdullah b. Zekvân (v. 131/748).
Zeyd b. Eslem (v. 136/753).
Ubeydullah b. Ebî-Ca'fer (v. 135/752).
Rabî'atu'r-ra'y (v. 136/753).
Yahyâ b. Sa'îd (v. 143/760).
ABBÂSÎLER DEVRİ (Fıkhın Olgunluk Çağı)
Bağdad merkezli Abbâsîler devri 750-1258 tarihleri arasında 508 yıl sürmüştür. Bu sürenin takrîben
H. 132-350 arasındaki 200 yıllık devresi fıkhın tedvin edildiği ve inkişaf ettiği, büyük mezhep
sahibi müctehidlerin yetiştiği devredir. İslâm nesilleri bakımından da tâbiûn ve etbâ'ut-tâbiîni ihtivâ
etmektedir.
B- ABBÂSÎLER DEVRİNDE FIKIH:
fıkıh tarihi bakımından bu devrin özelliklerini şu maddelerde özetlemek mümkündür:
1- Din Bilginleri ve Abbâsîler:
Abbasiler din bilginlerinin söz, inanç ve davranışlarıyla da yakından ilgileniyorlardı. Mansur
ulemâya alâka göstermiş, ihsanlarda bulunmuş, öte yandan verdiği vazifeyi kabul etmediği için
Ebû-Hanîfe'yi kırbaçlattırmıştır. Mehdî zındıklara karşı çok sert davranmış, onların takip ve
tecziyesi için bir dâire kurmuştur. Hârun Reşîd ile Ebû-Yûsüf hep beraber olmuşlardır. Me'mun
"Kur'ân-ı Kerîm'in mahluk olduğuna" dâir bir emirnâme çıkartmış, müt'a nikâhını münakaşa
ettirmiş, hakkında emir çıkarmaya teşebbüs etmiştir.
Bu tezâhür ve davranışın hukukî hayata tesir edeceği şüphesizdir. Sulama nizamı, vergiler, kanal
açmak, çeşitli divanlar... bunların hepsi dünya hayatına ait dinî işlerdi, hepsini şerîat esaslarına göre
nizamlamak gerekiyordu. Bunlar âlimlerden soruluyor Ebû-Yûsüf el-Harâc'ını yazıyor ve diğer
müctehidler de ictihad ediyorlardı.

11
2- Fıkhın Genişlemesi ve Gelişmesi:
Bu devirde fıkhın sâhası genişlemiş, fıkıh inkişaf etmiştir. Şüphesiz bu tekâmülün bazı âmilleri
vardır:
a) Bundan önceki maddede zikredilen davranış; yani Emevîlerin seküler meyillerinin aksine
Abbasîlerin, davranış ve hükümlerini dine dayandırma arzuları.
b) Fukahânın hükümlere kaynak ararken tuttukları yol: Sahâbe devrindeki Kur'ân-ı Kerîm ve
Sünnete, tâbiûn devrinde sahâbe söz ve davranışları, etbâ'üt-tâbiîn devrinde ise tâbiûn fukahâsının
sözleri ekleniyor böylece malzeme çoğalıyordu.
c) Rey fakihlerinin sâdece meydana gelmiş hâdiselerle iktifa etmeyip farazî mesâil üzerinde ictihad
etmeleri. Böylece boşama, yeminler, adaklar, azad gibi konularda vukuu çok nâdir hadiseler
üzerinde dahi durulmuş, ictihad edilmiştir. Bu yolu ilk açan Irak fukahâsıdır. Şâfiî ve mâlikîler de
onlara uymuşlardır.
d) İslâm ülkesinin genişlemesi, çeşitli milletlerin İslâm'a girmesi. Abbâsîlerin ilk devrinde ülkenin
sınırları genişlemiş, çeşitli milletler müslüman olmuş veya müslümanlarla temasa gelmiştir.

3- Fukahânın İhtilâfı:
Sahâbe ve büyük tâbiün devrinde gördüğümüz ictihad ihtilâfı bu devirde fukahâ ve problem
çoğaldığı için daha da artarak devam etmiştir. Hem mahiyeti icabı tabiî olan hem de "Ümmet için
rahmet" olarak kabul edilen ictihad ihtilâfının önemli sebepleri tesbit edilmiştir:
a) Kitap ve sünette geçen bazı kelime ve cümlelerin farklı tefsîri.
b) Sözün hakikat veya mecâzî mânaya çekilebilmesi.
c) Aynı mevzûdaki âyet ve hadislerin bir araya getirilerek farklı şekillerde değerlendirilmesi ve
telifi.
d) Hadîsle alâkalı sebepler: Hadisin bilinip bilinmemesi, sıhhat derecesi, sıhhat ölçüsü, tam veya
kısmen zaptı yorumu, çelişen delillerle uzlaştırılması...
e) İctihad bilgi, usûl ve gücünün farklılığı,
f) Tabîi ve ictimâî çevrenin tesiri.
4- İctihad Hürriyeti ve Mezheblerin Doğuşu:
Bu devre de, bundan önceki gibi ictihad hürriyetinin hâkim olduğu devredir. İlmî kudreti olan her
müslümanın önünde ictihadın kapıları ardına kadar açıktır. İlmî kudreti ictihad için kâfi
gelmeyenler için de istediği müctehidden faydalanma, sorma ve ona tâbi olma hürriyeti vardır.
Gerek kadı ve gerekse müftü, muayyen bir kanun ve mezheb ile bağlı değildir. Dâvâ ve süalleri
ictihadlarına göre çözerler.
Abbâsîler devrine kadar her merkezde birçok âlim ve müctehid vardı; soruları cevaplandırıyor,
dâvâları hallediyorlardı. Fakat bunlara izafe edilen mezhebler yoktu.
İçinde bulunduğumuz devirde, aşağıdaki sebepler, muayyen mezheblerin doğması sonucunu
yolaçmıştır.
a) Daha önceki müctehidler gerektikçe dağınık meseleler üzerinde ictihad ederken bu asır
müctehidlerinin fıkhın bütün konularını ictihad alanlarına dahil etmeleri.
b) Bu ictihadların tedvin edilerek kitaplarda toplanması ve bu sâyede bir müctehidin, çeşitli
konulardaki ictihadlarının kolayca öğrenilmesi imkânının doğması.
c) Fıkıh mekteplerinin (rey, hadîs medreseleri) doğması ve bu mektep mensuplarının karşılıklı,
sözlü ve yazılı münâkaşa ve münâzaraları.
d) Bu münakaşa ve münâzaraların, müctehidlere mahsus usûl ve kaidelerin; yani usûl-i fıkhın
doğmasına ve telîf edilmesine sebep olması.
İşte bu gibi âmiller Abbâsîler devrinde mezheblerin yâni "müctehidlere âit müstakil ictihad usûl ve
yollarının ve bu yollar ile varılan ahkâm mecmûalarının" doğmasını sağladı.
Ancak dördüncü hicrî asırdan önce halk malûm dört mezhebe ayrılmadığı gibi fıkıh mezhebleri de
dörtten ibaret değildi. Daha bir çoğu arasında el-Hasenü'l-Basrî, Ebû-Hanife, el-Evzâ'î, Süfyân es-
Sevrî, el-Leys b. Sa'd, Mâlik, Süfyân b. Uyeyne, Şâfi'î ve daha sonra İshak b. Râheveyh, Ebû-Sevr,
Ahmed b. Hanbel, Dâvûd ez-Zâhirî, İbn Cerîr et-Taberî...nin mezhebleri meşhurdur. Bunların her

12
birinin farklı ictihad sistem ve usûlleri, bunlarla varılmış reyleri, çeşitli bölgelere yayılmış tâbileri
vardı. Bu mezheblerden bazıları müdâfaa edecek ve yayacak kuvvetli tâbileri bulunmadığı, nüfuzlu
kimselerin mezhebi olmadığı... gibi dış sebepler; bazıları da -zâhirîler de olduğu gibi- iç sebeplerle;
yani nasların zâhirine aşırı bir şekilde sarılmaları, kıyası inkâr etmeleri, ihtiyaca cevap
verememeleri ve diğer mezheblere karşı şiddetli davranmaları yüzünden zamanla tarihe karıştı.
Bunların yaşadığı o devirde de âlimler kendilerini, muayyen bir mezhebe bağlamaya mecbur telakki
etmiyorlar, bağlananlar da başkalarından istifade edebiliyorlardı

5- Rey ve Hadîs Mektepleri:


Sahâbe devrinde daha çok muhit, üstad ve malzeme farkına dayanan bir gruplaşma görmüştük:
Hicâziyyûn ve Irakıyyûn.
Abbâsîler devrine girerken fukahâ arasında bir prensip ihtilâfı baş gösterdi: Hadîs ve re'ye verilecek
yer ve değer ile ilgili olan ihtilâf uzun zaman devam etmiş ve karşımıza dört grup çıkarmıştır:
a) Tamamen Kitâb'a ve re'ye dayanan, sünneti hüccet kabul etmeyen "müfrit reyciler".Basra
mutezilesi veya Havâric olduğu tahmin edilen bu grubun zamanla mümessili kalmamıştır. Fikirleri
ve delillerini İmam Şâfiî'nin kitablarından öğreniyoruz.
b) Mutedil reyciler: Bunlar sünneti reddetmez, onu da hüccet olarak kabul ederler; ancak hadîsin
sıhhati üzerinde titiz davranır, rivâyetinden çekinirler. Buna mukabil kıyas, istihsan, maslahat gibi
re'ye dayanan yollarla hüküm ve fetvâ vermekten çekinmezler, farazî meseleler üzerinde de
dururlar. Ayrıca üstad müctehitlerin sözlerini esas alarak bazı yeni problemlerin hükümlerini
onlardan çıkarırlar (tahrîc).
İbn Ebî-Leylâ (v. 148/765), Ebû-Hanîfe (v. 150/767), Rabi'atür-ra'y (v. 136/753), Züfer (v.
158/775), Evzâ'î (v. 176/792), Süfyanu's-Sevrî (v. 161/778), Mâlik (v. 179/795), Ebû-Yûsüf (v.
182/798), Muhammed (v. 189/805), Osman el-Bettî (v. 145/760) bu grup içinde yer almaktadır.
c) Müfrit eserciler: Eser: Rasûlullah'ın hadisleri ile sahâbe ve tâbiûn fetvâlarıdır.
Müfrit eserciler re'y ictihadını ve bilhassa bunun en önemli unsuru olan kıyası, sahâbe ve tâbiûn
fetvâlarını hüküm kaynağı olarak kabul etmeyenlerdir. Bazı mutezile imamlarından başka ehl-i
sünnetten Dâvûd b. Ali (v. 270/883) ve tâbileri müfrit esercilerdir ve "zâhirî" vasfıyla anılırlar.
d) Mutedil eserciler: Umûmiyetle hadis bilginleri mutedil esercilerdir. Bunlar re'y ve kıyası inkâr
etmemekle beraber ona nadiren başvururlar. Hadislerden başka sahâbe ve tâbiûn fetvâlarını da
hüccet telakki ederler. Vukuundan önce -farazi- meseleler üzerinde fetvâ ve hüküm vermezler.
Hadîse ve esere hiç bir re'yi tercih etmezler. Başlıca simaları: Şu'be (v. 160/777), Hammâd b. Zeyd
(v. 179/795), Ebû-Avâne (v. 170/786), İbn Lehi'a (v. 174/790), Ma'mer b. Râşid (v. 153/770), el-
Leys b. Sa'd (v. 165/781), Süfyan b. Uyeyne (v. 198/813), Vekî' b. el-Cerrâh (v. 197/812), Şerîk (v.
177/793), el-Fudayl b. İyâd (v. 187/803), Abdullah b. Mübârek (v. 165/781), Yahyâ b. Sa'îd el-
Kattân (v. 198/813), Abdurrezzâk (v. 211/826), Ebû-Dâvûd et-Tayâlisî (v. 203/818), Ebû-Bekir b.
Ebî-Şeybe (v. 230/844), Ahmed b. Hanbel (v. 241/855)... Bu tabakadan sonra meşhur altı hadîs
kitabının müellifleri ve benzerleri gelmektedir.
Zamanla mudetil gruplara mensub âlimlerin ya doğrudan veya kitaplar vasıtasıyla temasa gelmeleri,
yekdiğerinden istifade etmeleri farkları azalmıştır.

C- TEDVİN FAALİYETİ:
Kur'ân-ı Kerîm'in tamamı ile kısmen fıkıh ve hadisler dışındaki bütün dînî ilim ve kitapların telîfi
bu devrede başlamıştır. Süyûtî, Zehebî'den şu satırları nakleder: "Bu asırda İslâm âlimleri hadîs,
fıkıh ve tefsirin tedvinine başladılar. Bu cümleden olarak İbn Cürayc Mekke'de, Mâlik Muvatta'ını
Medîne'de, Evzâi Şam'da, İbn Ebî-Arûbe, Hammâd b. Seleme ve benzerleri Basra'da, Ma'mer
Yemen'de, Süfyân es-Sevrî Kûfe'de toplayıp tertip ederek yazdılar (tedvin, tasnif). İbn İshak
Meğâzî'yi yazdı, Ebû-Hanîfe fıkıh ve re'yi tasnif etti. Biraz sonra Hüşeym, el-Leys, İbn Lehî'a;
sonra İbn el-Mübârek, Ebû-Yûsüf, İbn Vehb yazdılar. Böylece ilimlerin derlenip tertip edilerek
yazılması çoğaldı; arapça, lûğât, tarih ve destanlar da tedvin edilerek yazıldı. Bundan önceki asırda
âlimler ya hâfızalarından nakledip söylüyorlar, yahut da tertipsiz, fakat mevsuk sahifelerden
naklediyorlardı.

13
Biz burada -mevzûumuz icâbı- sünnet, fkııh ve fıkıh usûlünün tedvînî üzerinde duracağız:

a) Sünnet:
Emevîler'den Ömer b. Abdülaziz devrine kadar sünnet daha ziyade şifâhî rivâyet ile yayılıyor, bu
arada bazı sahâbî ve tâbiîler küçük toplamalar yapıyorlardı (sahîfeler). Ömer b. Abdülaziz'in
emriyle daha büyük toplamalar başladı ise de bunlar da mahdut idi; ayrıca ilk râvileri esas tutularak;
yâni senedlerine göre toplanmıştı. Konulara göre yapılan toplamalar (tasnîf) ikinci hicrî asrın
ortalarında yâni Abbâsîlerin ilk devirlerinde başlamıştır. Bu faaliyet üçüncü asırda inkişâfının
zirvesine çıkmış ve meşhur altı kitap (el-kütübü's-sitte) vücuda getirilmiştir.
Sünnetin tedvîni fıkıhtan önce fakat tasnifi fıkıhtan sonradır. Ebû-Yûsuf, Muhammed, Şâfiî bize
kadar gelen fıkıh kitaplarını yazarken, tasnif edilmiş hadis kitaplarına değil, bazı hadislerin
toplandığı sahifeler ile şifâhî rivâyete dayanmışlardır. Şâfiî, Ebû-Hanîfe gibi imamlara isnad edilen
"Müsned"ler, onlar tarafından bizzat tertip edilmiş olmayıp, fıkıh kitapları ve fetvâlar taranarak
veya şifâhî rivâyetlere dayanılarak kendilerinden sonra tertip edilmişlerdir.
b) Fıkıh:
Diğer ilimler arasında fıkhın da Emevîler devrinde tedvin edildiğini zikretmiştik. Abbâsîler
devrinde Abdullah b. Mübârek, Ebû-Sevr, İbrahim en-Neha'i, Hammâd b. Ebî-Süleyman gibi fıkıh
bilginlerinin fıkıh mevzuûndaki kitaplarından bahsedilmiş ise de bunlar bize ulaşmamıştır.
İmam Mâlik'in, hadislerle beraber sahâbe ve tâbiûn fetvâlarını ve kendi reylerini ihtiva eden el-
Muvatta'ı, İmam Muhammed'in el-Mebsût, el-Âsâr gibi kitapları, Ebû-Yûsüf'ün el-Harâc'ı ve İmam
Şâfiî'nin el-Umm külliyatı zamanımıza kadar ulaşmış, üzerinde çalışılmış ve son asırda baskıları da
yapılmıştır.
c) Kanun:
Abbâsîler devrinde de fetvâ ve kazâda müctehidler kendi ictihadlarına dayanıyorlardı. Bunun tabiî
neticesi ihtilâf olduğundan aynı ülke içinde -ictihadî meseleler üzerinde- birkaç çeşit fetvâ ve
hüküm ortaya çıkabiliyordu. Hukukî eşitlik ve emniyetin temini maksadıyla bazı teklif ve
teşebbüsler oldu; ezcümle Mansûr ve Hârûn er-Raşid, İmam Mâlik'e, Muvatta' isimli kitabını
kanunlaştırmayı teklif ettiler. Mâlik bunu inhisarcılık ve ictihad hürriyetine aykırı telâkki ederek
kabul etmedi. Kitabının bütün hadisleri ihtiva etmemiş olması da bu davranışta rol oynamıştır.
Abdullah b. el-Mukaffa' (v. 142/759) Mansur'a sunduğu bir arîzada, bütün ülkede tatbik edilecek bir
kanun vazedilmesini teklif etmiştir.
Bu düşünce ve teşebbüslere rağmen kanunlaştırma hareketi Osmanlılar çağına kadar
gerçekleşememiştir.

d) Fıkıh Usûlü:
Fukahâ arasındaki görüş ayrılıkları ve bunlarla alâkalı münâkaşalar, mübâhaseler tedvinden çok
önce meydana gelmiştir. Bu ihtilâfın tedvine akseden neticelerinden birisi, daha başlangıçta reddiye
ve münakaşa tarzında kitapların yazılması ikincisi de fıkıh usûlü ilminin doğmasını hazırlamasıdır.
Müctehid İmamlar, münakaşa ve mübâhaselerini dağınıklıktan kurtarmak, bir temele oturtmak,
ictihad metodlarını tesbit etmek için bazı kaideler ve prensipler vazetmişler, bunların mecmûu fıkıh
usûlünü meydana getirmiştir.
Ebû-Yûsüf ve Muhammed'in bu mevzûda da kitap yazdığı söylenmişse de zamanımıza intikâl
etmemiştir. Bugün elimizde bulunan ilk usûl kitabı İmam Şâfiî'nin "er-Risâle"sidir.
e) Istılahlar:
Fıkıh usûlünün yanında, yine bu devrede bazı fıkıh terimleri doğmuş, veya mevcut terimlerin
mefhumları tesbit edilmiştir. Farz, vâcib, sünnet, mendûb, müstehab, haram, mekruh, şart, illet,
rükün gibi yüzlerce terim, mezhebler arasında ya aynı yahud da farklı mânalarda -fakat mânaları
muayyen olarak- kullanılmaya başlanmıştır
E- FUKAHÂ:
Bu devrin özelliklerinden birisi de çok sayıda büyük fıkıh bilgini ve mezheb imamlarının yetişmiş
olmasıdır.
FIKIH MEZHEBLERİ

14
Birinci Alt Bölüm (Dört Mezheb)
I- DÖRT MEZHEB İMAMININ MENSUP OLDUKLARI OKULLAR VE ÜSTADLAR
A- MEDRESELERİ
ifrat ve itidâl itibâriyle bir müctehidin hem ehl-i hadîs hem ehl-i re'y sayılabileceği neticesine
varilabilir. Meselâ İmam Şâfiî, müfrit re'ycilere nisbetle ehl-i hadîs, zâhirîlere göre ise reyciler
arasında yer almaktadır. Bu iki tabirin mâna ve mefhumunda ittifak olmadığı için taraflarının
tesbitinde de farklar bulunmuştur;

B- ÜSTADLARI:
Dört imamın, ictihad usûllerinin kaynaklarını tesbit bakımından, sahâbeden itibâren üstadlarını
zikretmekte fayda vardır:
1- Ebû-Hanîfe'nin üstadları:
Bu listeden Abdullah b. Mes'ûd, re'y ictihadının imâmı Hz. Ömer'in en yakın müşâvirlerindendir.
Ebû-Yûsüf'ün "K. el-Harâc"ında, Hz. Ömer'in isminin (124) kere geçmesi, İbn Mes'ûd yoluyla
onun, Ebû-Hanîfe medresesine ne nisbette te'sir ettiğini göstermektedir.
Hz. Alî kazâ ve fetvâlarıyla Iraklılar'a rehber olmuştur.
Şa'bî bu bölgeyi hadîs bakımından beslemiş, fetvâda ihtiyâtı telkin etmiştir.
'Alqame, Esved, İbrâhim "Neha'"lı, Mesrûq ve Şa'bî "Hemedân"lıdır. Neha' ve Hemedân Yemenli
iki kabîledir. Şurayh ve Hammâd'ın da Yemen'le alâkaları vardır. Re'y ictihadına mesned teşkil
eden meşhur hadîsin mümessili Muâz'ın, Resûlullah (s.a.) tarafından Yemen'e, öğretici ve hâkim
olarak gönderildiği malumdur.

2- İmam Mâlik'in Üstadları:


Sahâbe tabakasında görülen üstadların ilmini, tâbiûndan ve yedi fakihten biri olan Sa'îd b. el-
Müseyyeb iktisâb etmiş, hadîs ve fıkhı ilminde birleştirmişti. Sonrakilerden Zührî ile Nâfi', kendi
zamanlarında hadis ve fıkıhta Medîne'nin en bilgin kişileridir.
Rabîa'ya gelince, lakabından da anlaşılacağı üzere bu zat, Hz. Ömer'den intikal eden re'y ve
tefekkür tarzını benimsemiş ve Sa'îd b. el-Müseyyeb ile yaptıkları bir münakaşada kendisine: "Sen
Iraklı mısın?" dedirtecek kadar bu metodu geliştirmiştir.
Bütün bu zevât hadîsin, Hz. Peygamber ve sahâbe tatbikatının beşiği olan Medîne'de yetişmiş, tabîi
olarak ictihadlarında, birinci derecede bu muhitin tesiri görülmüştür.
3- İmam Şâfiî'nin Üstadları:
Muhammed b. İdrîse'ş-Şafi'î, ilim için yaptığı seyâhatler esnasında Medîne'ye gelmiş, İmam
Mâlik'ten "el-Muvatta'"ı semâ yoluyla almış, vefâtına kadar da Mâlik'ten ayrılmamıştır.
Ayrıca Irak'ta ikamet ettiği sırada, Ebu-Hanîfe'nin talebesinden Muhammed b. Hasen'e devam
ederek bu zatta toplanmış bulunan Irak Medresesinin ilim mahsûlünü elde etmiştir.
4- Ahmed b. Hanbel'in Üstadları:
İbn Hanbel, bilhassa hadîs ilmi için Kûfe, Basra, Mekke, Medîne, Şâm, Yemen ve el-Cezîre'yi
dolaşmış, uzun bir müddet Şâfi'î'ye talebelik etmiştir. Hattâ bu yüzden O'nu, Şâfi'î mezhebinden
sayanlar olmuştur. Bu duruma göre O'nun da başlıca fıkıh üstâdı İmam Şâfi'î olmaktadır.
II- DÖRT İMAMIN İCTİHAD USÛLLERİ
Dört mezheb imamı arasında, ictihadda takib ettiği usûlü bizzat kaleme alan ve eseri bize kadar
ulaşmış bulunan yalnız İmam Şâfi'î'dir. Diğer imamların usûlü, talebelerinden rivâyet edilerek
daha sonraki devirlerde kitaplara geçmiştir. Usûl kitaplarında bir mezhebin ictihad ve istinbât usûlü
olarak zikredilen kaidelerin hepsi, mezheb imamının sarîh olarak ifade ettiği kaideler olmayıp,
bunların fetvâ ve hükümleriyle bilinen kaidelerinden, daha sonra gelen talebe ve sâliklerinin
çıkardığı usûl ve kaidelerdir.
A- EBÛ HANİFE'NİN USÛLÜ:
Bizzat imam kendi usûlünü şöyle açıklıyor: "Resûlullah'tan (s.a.) gelen baş üstüne, sahâbeden
gelenleri seçer birini tercih ederiz; fakat toptan terketmeyiz, bunlardan başkalarına ait olan hüküm
ve ictihadlara gelince biz de onlar gibi -ilim- adamlarıyız."
"Allah'ın kitabındakini alır kabul ederim. Onda bulamazsam Resûlullah'ın, mutemed âlimlerce

15
malûm ve meşhur sünnetiyle amel ederim. Onda da bulamazsam ashâbından dilediğim kimsenin
re'yini alırım... Fakat iş İbrâhîm, Şa'bî, el-Hasen, 'Atâ... gibi zevâta gelince ben de onlar gibi ictihad
ederim."
İmam Muhammed de Ebû-Hanîfe Medresesine tercüman olarak şunları söylüyor:
"İlim dört nevidir: Allah'ın kitabında olan ile O'na benzeyen, Rasulullah (s.a.)'ın, sağlam bir senetle
nakledilen sünnetinde olanlar ile onlara benzeyenler, Resulullah'ın ashâbının icmâı ile sabit
hükümler ile onlara benzeyenler, -sahâbenin ihtilâf ettiği hükümler de böyledir, bunlar toptan
terkedilmez, birisi seçilince benzeyenleri ona kıyas edersin- ve nihayet İslâm fukahâsının çoğu
tarafından iyi bulunmuş (müstahsen görülmüş) olanlarla bunlara benzeyenlerdir. İlim bu dört
neviden hârice taşmaz."
Bu ifadelerden anlaşıldığına göre Ebû-Hanîfe meselelerin hükmünü sıra ile Kitab, Sünnet, sahâbe
kavli ve re'y ictihadına istinat ederek elde etmektedir. Re'y ictihadında O'na izafe edilen iki metod
vardır: Kıyas ve istihsân.
1- Ebû-Hanîfe ve Hadîs:
Bazılarına göre Ebû-Hanîfe hadîste zayıftır. Bazılarına göre reyiyle sahih hadisleri
reddeder.Bazılarına göre de onun nezdinde sahih olan hadis sayısı 17 veya 50 civarındadır.
Çeşitli mezheblerden tarafsız âlimlerin tahkikatı göstermiştir ki Ebû-Hanîfe, hadîs ilmi üzerinde
meşhur muhaddisler kadar mütehassıs değilse de "ictihad şûrası"nda bu mevzûda kendisine
yardımcı olan hadîs hâfızları vardır. İctihadında, bizzat üstadlarından öğrendiği (dört bin) kadar
hadîs kullanmıştır.
Bazı hadîslerin reddine gelince: Bunları, Hz. Peygamber'e ait oluşlarında şüphe bulunduğu; başka
bir deyişle Ebû-Hanîfe'nin, hadîsin sıhhatini tesbit için ileri sürdüğü şartlara uymadığı için
reddetmiştir. Yoksa Ebû-Hanîfe, sahih hadîsleri reddetmek bir yana, mürsel ve zayıf hadîsleri dahi
kıyasa tercih ederek tatbik eylemiştir.

2- Kıyas ve İstihsân:
İbn Abdilberr'in de dediği gibi kıyas yüzünden Ebû-Hanîfe'ye yüklenenler haksızlık etmiş oluyorlar.
Çünkü sahâbeden beri kıyas tatbik edilmiş ve diğer imamlar da az veya çok miktarda bu metodu
kullanmışlardır. Ebû-Hanîfe'nin yaptığı:
a) Kıyası kaideleştirmek,
b) Çok miktarda kullanmak,
c) Henüz vukubulmamış hâdiselere de tatbik etmekten ibarettir.
"İstihsan" metodu, başta Şafiî olmak üzere birçok âlim tarafından ağır bir şekilde mahkûm edilmiş
ve bazı kimseler tarafından da yalnız Ebû-Hanîfe'ye nisbet edilmiştir. Ancak meseleyi mukâyeseli
bir şekilde incelediğimiz zaman görüyoruz ki istihsânı reddedenlerle kabul edenlerin buna
verdikleri mâna çok farklıdır; dolayısıyle münâkaşa isim yanıltmasına dayanmakta ve bir mânada
yersiz olmaktadır.
Meselâ -reddedenlerden- İmam Şâfiî'ye göre: İstihsân; "Bir kimsenin, keyfine göre bir şeyi
beğenmesi, hoş bulmasıdır." Bir kölenin bedelini bile tayin edecek olan kimse, onun emsâlini göz
önüne alarak bu işi yapar. Eğer emsâline aldırmadan bir kıymet biçerse, tutarsız ve haksız bir iş
yapmış olur. Allah'ın helâl veya haramı ise bundan daha önemlidir. Bir kimse haber veya kıyasa
istinad etmeden hüküm verirse günahkâr olur.İstihsân ile hükmeden Allah'ın emir ve nehiyleriyle
bunların benzerlerini terketmiş, kafasına estiği gibi davranmış olur.
B- İMAM MÂLİK'İN USÛLÜ:
İmam Mâlik de ictihadda takip ettiği usûlü yazı ile bizzat tesbit etmemiştir. Ancak "Muvatta'" daki
bazı sözleriyle yine bu kitapta ve "el-Müdevvene"de nakledilen ictihadları, mensuplarına onun
usûlünü tesbit etme imkânını bahsetmiştir. Buna göre Mâlik ictihâdında:
1- Kitab:
İlk kaynak olarak kitaba müracaat eder.
2- Sünnet:
Bunda bulamadıklarını Sünnette arar. Sünnetin sıhhatini tesbit için ileri sürdüğü şartlar Ebû-
Hanîfe'ninki kadar çetin olmamakla beraber zayıf da sayılmaz: "Dört sınıf kimseden hadîs alınmaz:

16
Sefîhten (aklı ve ahlâkı zayıf kimseden), yoluna davet eden bid'at sahibinden, yalancıdan ve
fazîletli, sâlih, âbid bir kişi de olsa hadîsin nasıl alınıp nakledeceğini bilmeyen kimseden..."
Sünnetin meşhur ve mütevâtir olanları gibi âhad yolla gelmiş bulunanlarını da kaynak olarak kabul
etmiştir. Ancak âhad yollu hadîslere kıyası ve Medînelilerin tatbikatını tercih etmektedir.
3- İcmâ':
İmam Mâlik: "el-emru'l-muctema 'indenâ" tâbiriyle sık sık icmâdan bahsederek bunu bir delil
olarak kabul etmiştir.
4- Re'y:
Mâlik, bazılarına göre hadîsçilerden sayılmasına rağmen istinbatlarında re'ye geniş yer vermektedir.
Ona izâfe edilen delillerden sahâbe kavli sünnet içinde; kıyas, el-mesalihu'l-mürsele, seddu'z-zerâi',
el-istihsân, el-istıshâb... ise re'y içinde mütâlâa edilmektedir.
Medîneliler'in tatbikatıni (ameline) kullanir.
C- İMAM ŞÂFİÎ'NİN İCTİHAD USÛLÜ:
İctihad usûlünü bizzat kaleme almış başka imamlar varsa da bu mevzûdaki eseri bize kadar ulaşan
ilk imam Şâfi'î'dir (v. 204/819). İhtilâfu'l-hadîs'in girişinde, Cimâ'u'l-ilm'de ve er-Risâle'nin çeşitli
yerlerindeki açıklamalarından anlaşıldığına göre Şâfiî'yi usûlünü tedvîn etmeye sevkeden başlıca
sebep, yeni teessüs etmekte olan hanefî ve mâlikî mezheblerinin usûl ve fürû'una nazar edince aynı
yolları takip etmesini engelleyen şu hususların gözüne çarpmış bulunmasıdır:
Şâfiî'nin usûlü ile alâkalı açıklamalar:
1- Kitabın Anlaşılması:
İmam Şâfi'î, Kitâb ve Sünnetin te'vile muhtaç bulunan kısımlarını doğru te'vil etmek ve anlamak
için şu şartları ileri sürmüştür:
a) Arapça'nın yapılan te'vile müsait bulunması.
b) Kitâb, sünnet veya icmâ kaynaklarında, anlaşılan mânayı takviye eden bir delilin bulunması.
2- Sünnetin Sıhhatinin Tesbiti:
Şâfiî sünnetin en kuvvetli müdâfilerinden birisi olmakla beraber, onun sıhhatini garanti edebilmek
için bazı şartlar ileri sürmüş ve bu şartlara uygun bir hadîs bulununca kendi mezhebinin bundan
ibâret olduğunu ilân etmiştir:
"Mütevâtir olmayan hadîsin râvisinin sika, doğru, ne dediğini ve hadîsin mânasını değiştirecek
sözleri bilen, hadîsin mânasını tam olarak bilmiyorsa onu mâna yoluyla değil, asıl lâfızlarıyle
rivâyet eden, rivâyetini hıfzetmiş, kitâbını muhâfaza etmiş, sika râvilere muhalefet ve tedlîsten uzak
bir kimse olması ve hadîsin, ilk kaynağına kadar aynı şartları hâiz râviler tarafından rivâyet edilmiş
bulunması şarttır."
3- Kıyas:
İstihsânı: "Bir delile istinad etmeyen keyfî hüküm" diyerek reddeden Şâfiî, re'y ictihadını kıyastan
ibaret olarak telakki etmiş kıyası da "delâlet yoluyla ilâhî beyân" çeşitlerinden biri saymıştır.
Ona göre kıyas: Allah ve Rasûlü'nün (s.a.) vazettiği bir hükmün illeti, Kitap ve sünnetten bir delâlet
ile anlaşılır, hakkında nas bulunmayan bir meselenin illeti de aynı olursa, mansûs hüküm buna da
teşmil edilmek suretiyle icra edilir.
4- Sahâbî Kavli:
Şâfiî, sahâbî kavli ile, hadîse muhâlif olmamak ve aralarında ihtilâf bulunmamak şartıyle amel eder.
D- AHMED B. HANBEL'İN İCTİHAD USÛLÜ:
Dört imam içinde usûl ve fetvalarını yazmaktan en çok çekinen zât Ahmed b. Hanbel'dir. O yalnız
hadîsleri toplayıp ayırmaya önem vermiş, bunu kendisine gâye edinmiştir. İşte bu sebeple onun da
usûlü, talebelerinin toplayarak nakil ve neşrettikleri fetvâlarıyle, usûlünü ifade eden sözlerinden
çıkarılmıştır. Bu nakillere göre İbn Hanbel, ictihad ve fetvâlarında şu esaslara istinad etmiştir:
1, 2- Kitâb ve Sünnetin Nasları:
Âyet veya hadîs bulununca artık o, bunlara muhâlif olan hiçbir hüküm ve şahsa itibar etmez.
İbn Hanbel sahih hadîsi, hiçbir rey, amel veya kıyas karşısında terketmez. Mürsel ve zayıf hadîslere
gelince: Bunları da daha kuvvetli bir delil bulunmazsa kıyâsa tercih eder. Ancak İbn Kayyim'in de
dediği gibi onun zamanında hadîs için "sahih, hasen, zayıf" şeklindeki üçlü taksim yapılmamış,
hadîsler umûmiyetle sahih ve zayıf kısımlarına ayrılmıştır. Bu sebeple İbn Hanbel'in kıyâsa tercih

17
ettiği zayıf hadîsler, bâtıl ve münker olmayan, hasen nev'inden hadîslerdir.
3- Sahâbe Re'yi:
İmamın üçüncü mesnedi, muhâlefetsiz sahâbe reyidir; yani sahabenin hadis zikretmeden açıkladığı
bir dinî hükmüdür. Buna da hiçbir rey, kıyas ve ameli tercih etmez. Ona göre aynı mevzûda muhâlif
bir reyin bulunduğu bilinmeyen sahâbe kavli "icmâ"dır. Fakat o buna icmâ demez ve "muhâlif bir
reyin bulunduğunu bilmemek" ile "muhâlif bir reyin yokluğu" iddiâsına dayanan icmâı birbirinden
ayırarak birincisini mümkün görmekle beraber ikincisinin gerçekleşme bilgisini ulaşılamaz bulur.
İmam'a göre "yokluğun bilinmemesi, gerçekte yok oluşun kesin bilgisi değildir."
Şâyet sahâbe reyleri arasında ihtilâf varsa ya Kitâb ve sünnete yakınlık nisbetine göre bunlardan
birini tercih eder veya bu tercihini yapmazsa sâdece görüşleri nakleder.

4- Tâbiûn Fetvâsı:
Sahâbe ve sahâbî kavlini de bulamazsa, büyük tâbiîlerin reylerini kendi reyine tercih eder.
5- Kıyâs:
Nihâyet mesele hakkında nas, sahâbe kavli, zayıf ve mürsel eser gibi deliller bulamazsa zarûrî
olarak kıyasa mürâcaat eder.
6- İstishâb:
İbn Hanbel'e nisbet edilen bir delil de istishâbdır.

A- EBÛ-HANİFE:
1- Talebesi:
a) Ebû-Yûsuf:
Ya'qûb b. İbrâhîm el-Ensârî; Irak bölgesinin fakîhi, 113/731 yılında Kûfe'de doğdu, önce hadîs
okudu ve "hadîs hâfızı" oldu, sonra Ebû-Hanîfe'nin talebeleri arasına katıldı, onun usûlünü
benimseyerek "mutlak müctehid" pâyesine ulaştı ve Harun Raşîd'in baş kadısı (gadı'l-qudât) oldu,
(182/798) de vefat etti.
a) el-Harâc:
Harun Raşîd için yazılmıştır. Siyâset, idâre, mâliye gibi amme hukuku konularını işlemektedir. Bir
çok dillere çevrilmiş ve neşredilmiştir.
b) İhtilâfu-Ebî-Hanîfe ve-bni-Ebî-Leylâ:
(148/765) tarihinde vefat eden, Ebû-Hanîfe'nin muâsırı ve hemşehrisi İbn Ebî-Leylâ ile İmam
arasındaki ihtilâflı noktaları bahis mevzuu ettiği bu kitapta Ebû-Yûsuf kendi re'yini de ifade
etmiştir.

b) Muhammed:
Muhammed b. el-Hasen eş-Şeybânî (v. 189/805); Kûfe'de yetişti, sonra Bağdad'a geçti, Rakka
kadısı oldu, Harun Raşîd ile berâber gittiği Rey'de vefat etti. Aynı gün Kisâî de vefat etmişti;
Halîfe: "Bugün Rey'de Arapça ve fıkıh defnedildi" diyerek kaybın büyüklüğünü ifade etti. Ebû-
Hanîfe'nin vefatında 18 yaşlarında olan Muhammed daha çok Ebû-Yûsuf'tan okumuş ve daha
hocası hayatta iken kendisi de üstad olmuştur.(İmam Şâfi'î "kendisinden çok istifade ettiğini ve
ondan aldığı bilgi ile bir deve yükü kitap yazdığını" ifade etmiştir.
İmam Muhammed de İmam Mâlik'ten üç yıl kadar okuyarak istifade etmiştir.
kendisi "hanefî mezhebinin nâkili" olarak da şöhret kazanmıştır

a) el-Asl yahut el-Mebsût: Kendisinden birçok talebesi nakletmiştir. Muhammed, el-Asl'da, Ebû-
Hanîfe ve Ebû-Yûsuf'ün fürû'a dair reylerini naklettikten sonra kendi görüşünü de ilâve ediyor; her
meselede delil vermiyor.
b) el-Câmi'u's-Sağîr: Bu eserde bin beşyüz iki mesele vardır; bunlardan yüz yetmiş meselede
ihtilâfa yer verilmiş, sadece iki meselede kıyas ve istihsan zikredilmiştir.
c) el-Câmi'u'l-kebir:
d) es-Siyeru's-sağîr ve es-Siyeru'l-kebîr:
Devletler umûmî hukuku ile alâkalı bulunan bu eserlerden ikincisi es-Serahsî tarafından şerhedilmiş

18
ve Hindistan'da dört cilt, Kâhire'de beş cilt halinde basılmıştır.
e) ez-Ziyâdât ve Ziyâdetü'z-ziyâdât: el-Câmi'u'l-kebir'de eksik olan meseleleri ihtiva eder.
Buraya kadar zikredilen eserlere "zâhiru'r-rivâye" denir; çünkü bunlar İmam Muhammed'den
tevâtür veya şöhret yoluyla nakil ve rivayet edilmiştir. Zâhiru'r-rivâye kitapları el-Hâkim eş-Şehîd
Muhammed b. Muhammed el-Merzevî (v. 334/945) tarafından kısaltılarak bir araya getirilmiş (el-
Kâfî) ve es-Serahsî tarafından otuz cilt halinde şerhedilmiştir (el-Mebsût). Metin ve şerh matbûdur.
İmam Muhammed'in rivayet yolu bu kadar sağlam olmayan kitaplarına da "nâdiru'r-rivâye"
denir: er-Rakkıyyât (Rakka kadısı iken kendisine gelen mesâil), el-Keysâniyyât (el-Keysânî
rivayeti), el-Curcâniyyât, el-Hârûniyyât, el-Hıyel ve'l-mehâric bunlar arasındadır.
c) Züfer:
Züfer b. el-Hüzeyl (v. 158/775); Kûfelidir, o da önce hadîsçi iken Ebû-Hanîfe'ye talebe olduktan
sonra reyci olmuş, hatta talebenin bu konuda en başarılısı sayılmıştır.
Kendini ilim ve ibâdete vermiş, dünyalık ile meşgul olmamıştır.
d) İbn Ziyâd:
el-Hasen b. Ziyâd el-Lu'luî (v. 204/819). Önce Ebû-Hanîfe, sonra da iki büyük talebesinden ders
görmüştür; ancak üstadlarının derecesine gelememiştir

2- Kitaplar:
Ebû-Hanîfe'nin akaid ve kelâm ile alâkalı kitapları bize kadar intikal etmiş ise de fıkıh mevzûunda
bilinen bir eseri yoktur.
Kendisine nisbet edilen Müsnedler talebe ve tâbîleri tarafından tedvîn edilmiştir.
İbnu'n-Nedîm Ebû-Yûsuf'e ait birçok kitap ismi veriyorsa da bugün elimizde onun ancak iki kitabı
vardır:

Bu eseri Şâfiî, el-Umm'de nakletmiş, ayrıca da neşredilmiştir.


İmam Muhammed hem daha velûddur, hem de zamanımıza kitaplarından çoğu intikal etmiştir..

Başlıca eserleri:
Daha çok hadîs rivayetine yer verdiği iki eseri el-Muvatta' ile el-Âsâr'dır. Her ikisi de matbûdur.
Muvatta'ı İmam Mâlik'ten rivâyet eden Muhammed, kendi ictihadlarını da verdiği için fıkıh
bakımından faydalı bir eser vücûda getirmiştir.
İmam'ın bunlardan başka eserleri de vardır Hanefî mezhebinin ilk kaynak kitapları arasında şunları
da zikredebiliriz:
a) Ahmed b. Ömer el-Hassâf eş-Şeybânî (v. 261/875), Ahkâmu'l-vakf, Edebu'l-qâdî, el-Hiyel, en-
Nafakât (üçü de matbû).
b) Ebû-Ca'fer Ahmed b. Muhammed et-Tahâvî (v. 229/844) Şerhu-Me'ânî'l-âsâr, eş-Şurûtu'l-kebîr
ve's-Sağîr ve'l-evsat. el-Muhtesar (matbû'), Müşkilu'l-âsâr.
B- ŞAFİ'Î:
1- Talebesi:
İmam Şâfi'î çok seyahat etmiş, gittiği yerlerdeki bilginlerden faydalanmış, kendisinden de
oradakiler istifade etmişlerdir. Uzun zaman Irak ve Mısır'da kaldığı için bu iki bölgede daha çok
talebesi olmuştur. Talebesinin bir kısmı zamanla "müstakil mutlak müctehid" olmuş, bir kısmı ise
ona bağlılığını devam ettirmiştir
Iraklı talebeleri:
a) Ebû-Sevr:
İbrâhîm b. Hâlid (v. 246/860); İmam Şâfi'î'den istifade etmiş fakat zamanla müstakil müctehid
olmuştur. Şâfi'î'ye veya cumhûra muhâlif ictihadları vardır: Ölünün borcundan önce vasıyeti yerine
getirilir; kusurdan dolayı iâde muhayyerliği apaçık rızâ bulunmadıkça daima mümkündür; kıble
konusunda ihtilâf eden iki kimsenin namazda birbirine uyması câizdir...

b) Dâvûd b. 'Alî:
Zâhirîlerin imamıdır; kendisinden ayrıca bahsedilecektir.

19
c) Ahmed b. Hanbel:
Hanbelî mezhebinin imamı olduğu için kendisinden daha önce bahsedilmiştir.
d) ez-Ze'ferânî:
el-Hasen b. Muhammed (v. 260/874); Şâfi'î'nin (H. 200)'de Mısır'a gidinceye kadarki mezhebine
"kadîm", ondan sonrakine "cedîd" dendiğini biliyoruz. İşte mezheb-i kadîmin en sağlam râvîsi bu
zattır. Ayrıca Buhârî'nin kendisinden hadîs rivâyet edeceği kadar da mevsuktur.
e) İbn Süreyc:
Ebu'l-Abbâs Ahmed b. 'Omer (v. 306/918); Şâfi'î'nin talebesi arasında birinci gelir, 400 kadar eseri
olduğu rivâyet edilmiştir. Dâvûd b. 'Alî ve bunun oğlu Muhammed ile münazaraları meşhurdur.
f) et-Taberî:
Ebu'l-Abbâs Ahmed b. Ebî-Ahmed (v. 335/946); İbn Sürayc'in talebesi, et-Telhîs, el-Miftâh,
Edebu'l-qâdî, Usûlu'l-fıqh gibi eserlerin müellifi.
g) İbn Cerîr et-Taberî:
Mısırlı talebeleri:
a) el-Buveytî:
Yûsüf b. Yahyâ (v. 231/845); Mısır'lı talebenin en büyüğüdür, Şâfi'î ona güvenir ve fetvâ havale
ederdi, vefat ederken de talebesini ona bıraktı. Halk-ı Kur'an meselesi yüzünden Bağdad'da mahbûs
iken, vefat etmiştir.
b) el-Müzenî:
Ebû-İbrâhîm İsmâil b. Yahyâ (v. 264/877); Şâfi'î bu talebesi için "mezhebimin dayanağı,
yardımcısı" demiştir. Şâm, Irak ve Horasan'ın birçok ulemâsı onun talebesidir. Şâfi'î'ye muhâlif
ictihadları vardır.
c) er-Rabî':
er-Rabî' b. Süleyman el-Murâdî (v. 270/883); Şâfiî'nin kitaplarının en sağlam râvîsi sayılmıştır.
d) Harmele b. Yahyâ (v. 243/857);
Yûnüs b. 'Abdi'l-A'lâ (v. 264/877);
Muhammed b. Ahmed el-Haddâd (v. 345/956)

20
2- Kitaplar:
a) er-Risâle:
Şâfi'î'nin Mısır'da iken yazdığı bu fıkıh usûlü kitâbı bize kadar ulaşan ilk "usûl" kitâbıdır. Çok açık
(fasîh) bir arapça ile yazılan bu eserde -daha önce bir listesini verdiğimiz- konular tedvîn edilmiş ve
müdellel bir şekilde işlenmiştir. Kitâb matbûdur.
b) el-Umm:
O devirde eşi yazılmamış bir fıkıh kitabıdır. Şâfi'î bu eserinde sadece mesâili ve ictihadlarını
sıralayıp geçmez; muhâliflerin ictihad ve delillerini de geniş bir şekilde verir ve uzun münakaşalar
açarak kendi ictihadını müdâfaa eder.
el-Umm, Şâfi'î'nin kaleminden çıkmamıştır. er-Rabî, el-Buveytî ve İbn Ebi'l-Cârûd'un rivâyet ve
nakilleriyle intikal etmiştir ve "imlâ" yoluyla tesbit edildiği anlaşılmaktadır.
el-Umm'un matbû' nüshası yedi cilt olup er-Rabî'in rivâyetine ve el-Bulgînî'nin hattına
dayanmaktadır. Yedinci cildinde Şâfi'î'nin el-Umm dışındaki bazı eserleri de tab'edilmiştir: el-
İstihsan (7/265); İhtilâfu-Mâlik ve'ş-Şâfi'î (7/177); İhtilâfu'l-Irakıyyîn (7/87); el-İhtilâf maa-
Muhammed b. el-Hasen (7/277); İhtilâfu'Alî ve İbn Mes'ûd (7/151); Siyaru'l-Evzâî (7/303).
Yine el-Umm yedinci cildinin kenarında Şâfi'î'nin İhtilâfu'l-hadîsi, altıncı cildinin kenarında ise el-
Müsned'i tab'edilmiştir.
İhtilâfu'l-hadîs sünnetin ve bilhassa haber-i vâhidin müdâfaası için yazılmıştır; çok değerli
münakaşaları muhtevîdir.
c) Şâfi'î mezhebinin ilk temel kitabları arasında el-Buveytî'nin el-Muhtesar'ı, el-Ferâiz'i; Müzenî'nin
el-Muhtesar'ı (el-Umm kenarında tab'edilmiştir), el-Câmiu'l-kebîr ve's-Sağîr'inin zikri gerekir.
Ebû-İshâk el-Mervezî, Müzenî'nin el-Muhtasar'ını iki kere şerhetmiştir. Şârihin usûl konusunda el-
Fusûl, noterlik mevzûunda eş-Şurût ve'l-vesâik... isimli kitapları da vardır.
İbn Sürayc'in er-Raddü alâ İsâ b. Ebân, et-Taqrîb beyne'l-Müzenî ve'ş-Şâfiî ve el-Ferâiz'i de önemli
şâfiî kitapları arasındadır.
Şirâzî'nin el-Mühezzeb'i ile Nevevî'nin şerhi ve el-Minhâc'ı gibi kaynak eserleri kendi devirlerinde
anacağız.

C- MÂLİK:
1- Talebesi:
Medîne İmamı'nın Mısır, Kuzey Afrika ve Endülüs'ten pek çok fakih talebesi vardır.
Mısırlılar:
a) İbnu'l-Qâsim:
Abdurrahman b. el-Qâsim el-Uteqî (v. 191/807); İmam Mâlik'in müctehid talebelerinden biridir. Bir
çok âlim meyânında yirmi yıl, İmam Mâlik'ten ders almıştır.
b) İbn Vehb:
Abdullah b. Vehb b. Müslim (v. 199/814); hocası ona "Mısır fakihi ve müftü" diyerek iltifât
etmiştir. Mısır kadılığını "kadılar sultanlarla, âlimler ise peygamberler ile haşrolunacak" diyerek
kabul etmemiştir.
c) Eşheb:
Eşheb b. Abdilazîz el-Qaysî (v. 204/819); İbnu'l-Qâsim'den sonra Mısır'da fıkıh riyâseti ona intikal
etmiştir. İmam Şâfiî de onun için "daha fakihini görmedim" demiştir.
d) Abdullah b. Abdilhakemi'l-Mısrî (v. 214/829):
Eşheb'den sonra üstadlık bu zata geçmiştir. İmam Mâlik'in Muvatta'ını semâ yoluyla rivâyet etmiş,
İmam Şâfiî de kendisinden çok faydalanmıştır.
e) Asbağ:
Asbağ b. el-Ferac (v. 226/841); başta zikredilen üç üstaddan mâlikî fıkhını öğrenmiş ve mezhebde
ictihad mertebesine yükselmiştir.
f) Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem (v. 268/881):
Babasından ve Mâlik'in diğer talebelerinden okumuş, mezhebde müctehid olmuştur. Zamanında
Mısır'da üstadlık ve fetvâ kendisine ait idi. Kıymetli eserleri vardır.
g) İbn el-Mevvaz:

21
Muhammed b. İbrâhîm (v. 269/882); müctehid mâlikîlerden olup eserinden ileride bahsedilecektir.
Şimâlî Afrika, Endülüs ve Sicilyalı Talebe ve Tâbileri:
a) İbn Ziyâd:
Ali b. Ziyâd (v. 183/799); Mâlik ve el-Leys'ten okudu, Tunuslu, zamanında Kuzey Doğu Afrika'da
tek adamdır.
b) Esed b. el-Fürât (v. 213/828):
Aslı Nisaburlu, Tunus'ta doğdu, Mâlik'ten Muvatta'ı semâ yoluyla öğrendi, Irak'a gitti, hanefîlerden
Irak fıkhını aldı ve Ebû-Yûsuf'e Muvatta'ı rivâyet etti, Sicilya fethinde askere kumanda ederken
şehîd oldu.
c) Yahya b. Yahyâ el-Leysî (v. 234/848):
Endülüs'te mâlikî mezhebi onun sayesinde yayıldı.
d) Sehnûn:
Sehnûn b. Abdilselâm b. Saîd (v. 240/854); önce Tunus'un Kayvaran şehrinde okudu, sonra Medîne
ve Mısır'a giderek ilerledi; büyük eseri el-Müdevvene'den ileride bahsedilecektir.
Hicaz ve Iraklılar:
a) İbn el-Mâcesûn:
Abdulmelik b. Ebî-Seleme (v. 212/827); zamanında Medîne müftüsü idi.
b) Ahmed b. el-Muazzel:
İbn Mâceşûn'un muâsırı, zamanında Irak'ta ondan büyük mâlikî fakih yok idi.(133) .

2- Kitaplar:
a) Muvatta':
İmam Mâlik'in bu meşhur eseri fıkıh mevzularıyla ilgili bir kısım hadis ile Medîne tatbikatı, ashâb
ve tâbiûn fetvaları ve İmam Mâlik'in ictihadlarını muhtevîdir. Muvatta'ın zamanımıza kadar uzanan
iki meşhur rivayeti vardır: İmam Muhammed rivayeti ve Yahya b. Yahyâ rivayeti.
Muvatta'ın nefîs ve ilmî bir neşrini ilim dünyasına kazandıran M. F. Abdulbâqî, yukarıdaki iki
nüsha dışında 12 nüshayı daha târif ve tavsîf etmiştir.
b) el-Esediyye:
Esed b. Fürât, Ebû-Hanîfe'nin talebesinden Irak fıkhını öğrendikten sonra Mısır'a gelmiş ve İbn el-
Qâsim'den Mâlik'in fıkhını -rivayet yoluyla- alıp zaptetmiştir; işte bu eserine "el-Esediyye" denir.
c) el-Müdevvene:
Sehnûn, Kayravan'da el-Esediyye'yi müellifinden okumuş, sonra Mısır'a gelerek bunu İbnu'l-
Qâsim'e arzetmiştir. İbnu'l-Qâsim ile yaptıkları tashîh ve ilâveleri Esed kabul etmemiş, bu ikinci
eser el-Esediyye'nin yerini alarak "el-Müdevvene" ismiyle anılmıştır. El-Müdevvene fıkıh
konularına göre tertiplenmiş olup kırk bin mesele, dört bin hadîs, otuz altı bin eseri (sahabe, tâbiûn
kavli) muhtevîdir ve matbûdur.
d) el-Vâdıha ve el-Utbiyye:
Endülüs'ten Mısır'a gelen Abdulmelik b. Habîb (v. 238/852), İbnu'l-Qâsim'den mâlikî fıkhını
öğrenerek el-Vâdıha'yı, bunun talebesi Kurtubalı el-Utbî (v. 255/869) de el-Utbiyye'yi te'lif ettiler.
Endülüs'te bu iki eser el-Müdevve'nin Kayravan'daki itibarını hâiz olmuştur.
e) el-Muhtesar ve Tezhîb:
İbn Ebî-Zeyd (v. 386/996), el-Muhtesar adıyla, Ebû-Saîd el-Beradi'î (v. 372/982) de Tehzîbu-
Mesaili'l-Müdevvene ismiyle Müdevvene'yi ihtisar etmiştir. Kuzey Batı Afrika'da bu ikinci esere
büyük değer verilmiştir.
f) el-Mevvâziyye:
İbn el-Mevvâz'ın bu ismi taşıyan kitâbı, İbn Ferhûn'un ifadesine göre mâlikî mezhebinde tedvîn
edilmiş en büyük, dolgun ve mevsuk eserdir.

D- AHMED B. HANBEL:
1- Talebe ve Tâbileri:
a) el-Esrem:
Ahmed b. Muhammed (v. 273/886); Horasanlı ve Bağdadlı, muhaddis ve fakihtir.

22
b) el-Mesrûzî:
Ahmed b. Muhammed (v. 275/888); fıkıh ve hadiste mutebahhir, bir çok eser sahibidir.
c) Ebû-İshak:
İbrâhîm el-Harbî (v. 285/898); Meşhur bir Hanbelî fakihidir.
d) el-Hıraqî (v. 334/945):

2- Kitaplar:
a) el-Müsned:
Kırk bin kadar hadis ihtiva eden bu eser Ahmed b. Hanbel'indir. Orijinal tertibiyle tab'edildiği gibi,
mevzûlara göre tertibinin büyük bir kısmı matbûdur.
b) Muhtesaru'l-Hıraqî:
c) el-Muqnî':
el-Muğnî müellifi İbn Kudâme'nin daha muhtesar bir fürû' kitabı olup üç cilt halinde basılmıştır.
d) el-Fetâvâ, İ'lâmu'l-muvaqiîn
İğasetu'l-Lehfân, Zadu'l-meâd
İbn Teymiyye'nin el-Fetâvâ vb. eserleriyle İbn Kayyim'in İ'lâmu'l-muvaqiîn, İğasetu'l-Lehfân,
Zadu'l-meâd... gibi eserleri de hanbelî mezhebinin muteber kaynakları arasındadır. İbn
Teymiyye'nin Kûlliyât'ı 37 cilt olarak Riyad'da neşredilmiştir.
İkinci Alt Bölüm (Yaşamayan Mezhepler)
Bu mezhepler, gurup halinde bağlıları bulunmadığı için "yaşamayan mezhepler"dir. Bir kısmının
âlimleri tarafından yazılan kitaplarında, diğerlerinin ise genel/mukayeseli fıkıh kitaplarında
ictihadları kayıtlı olduğu için "ilmî bakımdan" yaşamakta, hem teorik araştırmalarda, hem de pratik
çözümlerde bunlara da başvurulmaktadır.
I- el-HASENU'L-BASRÎ MEZHEBİ
II- EVZÂÎ MEZHEBİ:
A- EVZÂÎ:
Ebû-Amr Abdurrahman b. Muhammed (v. 157/774);

III- SEVRÎ MEZHEBİ:


Ebû-Abdillah Süfyân b. Saîd es-Sevrî (v. 161/778):
IV- EL-LEYS B. SA'D MEZHEBİ
Ebu'l-Hâris el-Leys b. Sa'd (v. 175/791

V- TABERÎ MEZHEBİ:
Ebû-Ca'fer Muhammed b. Cerîr et-Taberî (v. 310/922

VI- ZÂHİRİYYE MEZHEBİ:


A- İMAMI:
Ebû-Süleyman Dâvud b. Alî (v. 270/883); aslı İsfehan'a bağlı Kazan'dan olup Kûfe'de doğmuştur.
Babası hanefî'dir. Kendisi Bağdad'da okumuştur. Üstadları arasında Ebû-Sevr, Süleyman b. Harb,
Amr b. Merzûq, el-Ka'nebî, Müsedded, İshak b. Râhaveyh... gibi fıkıh ve hadîs bilginleri vardır.
Son üstâdı Nisâbur'da idi. Dâvûd onunla temas ettikten sonra şâfiîlerin ehl-i hadîs kolunu iltizâm
etti, mutaassıp bir şâfiî oldu, hattâ Şâfiî'nin menâkıbını yazan ilk âlim Dâvûd olmuştur. İmam
Şâfiî'nin sünnet karşısında re'y ve istihsana hücumlarının tesiri altında daha da ileri giderek Kitap ve
Sünnet'in zâhirine dayanan mezhebini ortaya koydu.
İtikadla ilgili hususî görüş ve anlayışları da muhtevî bulunmakla beraber bilhassa fıkıh mezhebleri
arasında bahis mevzûu olan zâhiriyye mezhebi, dayandığı temel fikre göre isimlendirilmiş tek
mezhebdir. Diğer fıkıh mezhebleri, kurucusu veya imâmı sayılan kimselerin isim ve lakaplarıyla
anılırken (hanefî, şâfiî, mâlikî vb.) nasların hakîki ve mecâzî lugat (zâhir) mânalarını esas alan
Dâvud b. Ali b. Halef ile Ali b. Saîd b. Hazm (v. 456/1046) ve tâbilerinin mezhebleri bu isimle
anılmaktadır.
Zâhirî düşünce metodunu, İslâm'ın birinci asrında hâricîlerde ve ikinci asrında mûtezilede görülen

23
lafızcı tutuma dayandıranlar olmuştur. Ancak zâhiriyye mezhebinin havâric ve mûtezileden farklı
husûsiyetleri gözönüne alınırsa doğuşunda şu iki âmile öncelik vermek gerekir: 1. Sahâbe devrinden
itibâren, hadiscilerin öncüsü sayılan bazı zevâtın kıyas ve re'ye karşı tutumları 2. Abbâsîlerin re'y ve
kıyas taraftarlarını desteklemeleri, bu cümleden olarak Raşîd'in, Ebû-Yûsuf'u kadı'l-kudâtlığa
getirmesi ve bunun da kadıları re'yci ve kıyascılar arasından tayin etmesi... Bu gelişmeler re'ycilere
karşı hadiscileri tahrik etmiş ve bu sırada Bağdad'da zâhirîlerin imâmı Dâvud zuhûr ederek karşı
ucu teşkil eden mezhebini yaymaya başlamıştır.
Zâhiriyye mezhebini doğuda önce Dâvud, ondan sonra da oğlu Muhammed yaymaya çalışmışlardır.
İbn Nedîm el-Fihrist'te Dâvud ve oğlu Muhammed'in eserlerinin zengin bir listesini vermiş ise de
bunlardan hiçbiri günümüze kadar gelememiştir. Buna göre mezhebin birinci imâmı Dâvud'un
fikirlerini kendi eserlerinden öğrenmek mümkün olamıyacaktır. Bazı kitapların isimleriyle bu
kitaplardan, daha sonraki fıkıh bilginlerinin yaptıkları nakiller ona ulaşabilecek iki yol olarak
kalıyor. Buna mukâbil mezhebin ikinci imâmı İbn Hazm'ın, dinler ve Mezhebler tarihine (al-Fasl),
fıkhın fürû ve usûlüne (el-Muhallâ, el-İhkâm) ait eserleri günümüze kadar ulaşabilmiş çok zengin
ve sağlam bilgi kaynaklarıdır. Bunlara dayanarak mezhebin îtikâd, fıkıh usûlü (İslâm hukuku
metodolojisi) ve fürûa (amelî ve hukukî hükümlere) taalluk eden esaslarını şöylece hulasâ etmek
mümkündür:
İtikad: Umumî olarak taklîdi reddeden, dinî bilgi ve hüküm kaynağı olarak yalnızca Kitab ve
Sünnet naslarının lafzî mânalarını kabul eden İbn Hazm itikâdî meselelerde, meşhur üç sünnî
mezhebden (eş'ariyye, mâtürîdiyye, selefiyye) hiçbirine bağlı kalmamış, ancak daha ziyâde -
sonraları İbn Teymiyye tarafından da teslim edilen- selefiyyeye yakın bir yol takib etmiştir.

Fıkıh Usûlü: Kitâb (Kur'ân) ve Sünnet naslarının zâhiriyle hükmedilir, zâhirden maksat kelimelerin
lûğat mânalarıdır, meşhur olan mecâzî mânalar da zâhirdir, zâhiri bırakıp tevile ve kıyâsa gitmek
bâtıldır ve haramdır. Zâhir mânanın kastedilmediği ancak bir başka zâhir âyet veya hadis ile
anlaşılabilir. Bütün şer'î delillerin aslı Kur'ân'dır. Sünnet de Kur'ân gibi Allah'ın vahyidir; lâfız ve
nakil bakımlarından aralarında farklılıklar bulunmakla beraber, dinî kaynak olmaları bakımından
ikisi arasında fark yoktur. Üçüncü delil (kaynak) de icmâ'dır; "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin
ve Peygamber'e itaat edin ve sizden buyruk sahibi olanlara da..." (Nisâ: 4/59) âyeti bu üç delilin
temelidir; anlaşmazlık halinde bu iki kaynağa başvurmayı emreden aynı âyet, re'y, kıyas vb. yolları
kapamaktadır (el-İhkâm, s. 85, 88 vd.; el-Muhallâ, I, 56). Kavlî sünnet kesin hüküm ifâde eder; fiilî
sünnet teşvik, takrîrî sünnet ise serbestliğe delâlet eder (al-İhkâm, s. 422 vd.; al-Muhallâ, I, 65; Ebû-
Zehra, ayn. esr. s. 299). Bir iki râvînin rivâyetiyle gelen hadis (haberu'l-vâhid) hem bilgi, hem de
amel bakımından delil ve kaynaktır (el-İhkâm, s. 106 vd.). Âyetler ve hadislerin kendi aralarında
nesih cereyan ettiği gibi, âyetin sünneti, sünnetin âyeti neshetmesi de câizdir (ayn. esr. s. 477 vd.).
Mâna ve şumûlü umumî olan sözler (amm) ile hususî olan sözler (hass) birbirine tesir ettirilmeden
aynen uygulanır. Umumî hükümden istisnâ ancak nas ile anlaşılır. (ayn. esr. s. 362 vd.). İbn Hazm
diğer bazı zâhirîlerden ayrılarak müştereki (eşsesli kelimeleri) de âmm içinde mütâlaa etmiştir (ayn.
esr. s. 363). Naslardaki emirler fevren vücûba (derhal ve kesin fiil talebine) nehiyler ise fevren
hurmete (derhal ve kesin terk talebine) delâlet eder; aksini ifâde eden bir has bulunmadıkça bunları
başka mânalara çekmek câiz değildir (ayn. esr. s. 264, 294). İcma' üçüncü kaynaktır ve mûteber
olan yâlnız sahâbe icma'ıdır. İcma' mutlaka bir nassa dayanacaktır (ayn. esr. s. 494 vd.; el-Muhallâ,
I, 54). Kıyas ve re'y ictihâdını dar sınırlar içinde kullanan ve bu sebeple istishâb delilinin sâhasını
genişleten Ahmed ve Şâfiî'ye (Ebû-Zehra, ayn. esr. s. 273) nisbetle zâhirîler istishâbı daha da geniş
bir sâhada uygulamış ve bunu hususî bir mânada kullandıkları "delil" mefhumu içinde mütâlaa
etmişlerdir. Değişen ve yürüyen hayatın her gün yenileri eklenen çeşitli ihtiyaçlarını yalnız nasların
zâhiriyle karşılamakta güçlüğe düşmeleri sebebiyle zarûrî olarak başvurdukları delili, zâhirîler şöyle
açıklamışlardır: Delil nas ve icma'dan alınmıştır ve icmâdan alınan dört kısma ayrılır:
1. İstishâb, 2. Söylenenin asgarisini almak, 3. Herhangi bir görüşün terki üzerine meydana
gelen icma'. 4. Müslümanların hükümlerinin (kaynak ve değer bakımlarından) eşit olduğu
hakkındaki icma'. Nasdan alınan delil de yedi kısma ayrılır: 1. "Her sarhoşluk veren şey harmdır ve
her hamr haramdır" cümlelerinden çıkan (her sarhoşluk veren şey haramdır) neticesinde olduğu gibi

24
istidlâl şekli, 2. Her bulunduğu yerde kendisine bağlı bulunan hüküm de vâcib olan bir sıfata merbut
şart ile istidlâl, 3. "Filan cömerttir" denilince cimri olmadığının anlaşılması gibi, lafızdan başka
mânalar çıkarma yoluyla istidlâl, 4. İhtimallerin kısmen veya tamamen ortadan kalkması
neticesinde geride kalanların sübûtuna istidlâl, 5. Sıralamaya bakılarak yapılan istidlâl: Ebû Bekir
Ömer'den üstündür, Ömer Osman'dan üstündür" ifâdesinden kesin olarak "Ebû Bekir Osman'dan
üstündür" neticesi çıkar, 6. "Her insan canlıdır" cümlesinden "Canlıların bir nev'inin de insan
olduğu" neticesine varma şeklindeki istidlâl, 7. Telâzüm mefhumuna dayanan istidlâl: "Ahmet
yazıyor" denildiği zaman onun diri, yazı için gerekli uzuvlara ve malzemeye sahip olduğu anlaşılır.
Bütün bunlar nassın içindedir, ondan başka bir şey değildir. Dinin vahye, kıyas ve re'yin ise akla
dayandığını, akla dayanan ve üzerinde birleşme mümkün olmayan, ihtilâf kaynağı re'y ve kıyasın
dinî bir delil olduğuna dair Kitâb ve Sünnet'de delil bulunmadığını ileri süren zâhirîler "kıyası,
istihsânı, mesâlilh-i mürseleyi ve sedd-i zerîayı" şiddetle reddediyor, taraftarların re'y ve kıyas
lehine ileri sürdükleri naklî delilleri cerhediyorlar (el-İhkâm, s. 759, 765, 851, 977; Mulahhasu-
İbtâli'l-Kıyas... s. 47 v.dd.; el-Muhallâ, I, 56 vd.). Her mükellef dini bizzat Kitâb ve Sünnet'den
öğrenecek, hükmü bu iki kaynaktan alacaktır; sağ veya ölü herhangi bir kimseyi taklîd etmek;
deliline değil anlayış ve ictihâdına tâbi olmak câiz değildir; bilmeyenler bilenlere re'ylerini değil,
meseleyle ilgili nasları soracaklardır (Mulahhasu-İbtâli'l-Kıyas... s. 52-54; el-İhkâm, s. 793-836; el-
Muhallâ, I, 66 vd.).
Fürû'dan (amelî ve hukukî hükümlerden) örnekler: Zâhirîlerin usûl ve metodoloji sâhasında
önemli tesirler vücûda getiren ve akisler yapan görüşleri tabiî olarak, kaynağını teşkil ettikleri fürûa
da tesir etmiş, dört mezhebe uymayan bir çok farklı hükümler getirmiştir. İbn Hazm'ınkinin yanında
Dâvud'un da görüşlerini muhtevî bulunan el-Muhallâ'dan bazı örnekler: Evlenmeye gücü yeten her
erkeğin ya evlenmesi veya odalık (cariye) edinmesi, eğer gücü yetmiyorsa sık sık oruç tutması
farzdır. Bazı sıhhî ârızalar, geçimsizlik, kayıplık ve benzeri sebeplerle hâkimin evlileri ayrıması
(tafrîk) câiz değildir; hâkim ancak çiftin evlilik hayatı yaşamalarını haram kılan süt kardeşliği,
hısımlık gibi sebeplerle karı- kocayı ayırabilir . Hükümleri, bağlı bulundukları illet ve sebebe göre
teşmil etmeyi (ta'lîl, kıyas) ve sedd-i zerîa prensibini reddeden zâhirîlere göre kişinin sağlıklı ve
ölümcül hasta iken yaptığı tasarruflar arasında fark yoktur . İlgili nasların âmir hükümleri gereğince
kişilerin bir miktar mal vasiyetinde bulunmaları ve hısım akraba arasında, miras mânîleri veya hacb
sebebiyle vâris olamayanlar varsa, hassaten onlara mal vasiyet etmeleri farzdır; etmemiş olurlarsa
devlet bunu cebrî olarak icrâ eder . Hac, zekât, keffâret kabîlinden -Allah hakkı sayılan- borcu
bulunan ölünün terikesinden herşeyden önce bu borçlarının karşılığı çıkarılır, sonra sıra kul
borçlarına, kefene gelir . Ziraata mahsus arâzînin kiraya verilmesi caiz değildir; arâzî sahibi bizzat
ekmediği halde istifade etmek istiyorsa ortakçıya verecektir . Bu sonuncu örnekte İbn Hazm, dört
mezhebden başka, zâhiriyye mezhebinin birinci imamı Dâvûd'a da muhâlefet etmiştir. Ribâ ancak
hadiste sayılan altı madde (altın, gümüş, buğday, arpa, hurma, tuz) arasında gerçekleşir; diğer
maddeler bunlara kıyas edilemez .

VII- SÜFYAN b. UYEYNE MEZHEBİ:


Süfyân b. Uyeyne b. Meynûn (v. 198/814);

VIII- İBN RAHÛYE MEZHEBİ:


İshak b. İbrâhîm (v. 238/853);

IX- EBÛ-SEVR MEZHEBİ:


Ebû-Sevr İbrâhîm b. Hâlid (v. 240/854);

X- İbn EYYUB el-ABBÂDÂNÎ MEZHEBİ:


Ebû-Bekr Ahmed b. Süleyman (v. 347/958);

IX- İbn EBÎ-LEYLÂ MEZHEBİ:


Muhammed b. Abdurrahmân (v. 148/765);

25
XII- YÛNUS el-EYLÎ MEZHEBİ:

XIII- İBN YESAR MEZHEBİ:


Muâviye b. Ubeydullah b. Yesâr (v. 170/786);

XIV- YAHYA b. ÂDEM MEZHEBİ:


Yâhya b. Âdem b. Süleyman (v. 203/818);

XV- ŞURAYH MEZHEBİ:


Ebu'l-Hâris Şurayh b. Yûnus, 230/849
XVI- NEBÎL MEZHEBİ:
Ebû-Bekr Ahmed b. Amr (v. 287/900);

XVII- AHMED b. KÂMİL MEZHEBİ:


Ebû-Bekr Ahmed b. Kâmil (v. 350/961);

Üçüncü Alt Bölüm (Sünnî Olmayan Fıkıh Mezhepleri)


I- HAVÂRİC:(HARURİYE)
hâricîlerin fıkıh sâhasındaki görüşleri şöylece hulâsa edilebilir:
1- Umûmiyetle takvâyı esas alırlar ve kendi tellâkkilerine göre buna aykırı davranışları fıkıh
sâhasında da değerlendirirler: Meselâ taharetin tamam olabilmesi için lisanın da yalandan ve bâtıl
sözlerden arınması gerekir. Söz taşımak, kin ve düşmanlık, çirkin (fâhiş) söz de -diğer maddî
hususlar gibi- abdesti bozar.
2- Bazılarına göre hükümlerin kaynağı sadece Kur'an-ı Kerîm'dir.
3- İbâdiyye denilen ve uzun zaman Tırablus, Zengibar, Umman gibi yerlerde bulunan bir grup,
müslümanların icmâ ettikleri bazı hususları reddetmiş ve bunlara mûhâlif kalmışlardır. Bunun için
kendilerine "beşinci mezheb" denmiştir.

II- ZEYDİYYE:
A- İMAMI: Zeyd b. Alî Zeynelâbidin b. el-Huseyn b. Alî (v. 122/740); önce babasından, sonra
kardeşi Muhammed el-Bâkır ve başkalarından okuyarak yetişti. Bütün İslâm uleması onun ilmi,
yüce şahsiyeti ve takvâsı üzerinde ittifak etmişlerdir.
B- TÂBİLERİ ve KİTAPLARI:
Zeydiyye mezhebi iki koldan tedvîn ve neşredilmiştir:
1- İmam Zeyd'in kitapları yoluyla: İmam'ın birçok kitap yazdığı ve talebesine imlâ ettirdiği
nakledilmiştir. Bize kadar ulaşan fıkıh ve hadîs mevzuundaki eseri "el-Mecmû"dur. Bu eserin İmam
Zeyd'e ait olduğunu kabul edenler olduğu gibi etmiyenler de vardır el-Mecmû fıkıh bablarına göre
tertiplenmiştir. Râvîsi Amr b. Hâlid el-Vâsıtîdir. Kitap bazı zeydî âlimlerince şerhedilmiştir. San'âlı
Şerefüddîn el-Haymî'nin (v. 1221/1806) er-Ravdu'n-nâdir ismini verdiği şerhi mutbûdur (Mısır,
1348).
2- Talebesi ve onların talebeleri yoluyla: Pek çok talebesi meyanında dört oğlu "İsâ, Muhammed,
Huseyn ve Yahyâ" da vardır.
Zeydiyye mezhebi fukahası arasında şu zevatın da önemli yerleri vardır:
1- el-Hasen b. Alî en-Nâsıru'l-Kebîr (v. 304/916).
2- el-Qâsim b. İbrâhîm er-Rassî (v. 242/856).
3- Qâsim'in torunu el-Hâdî b. Yahyâ b. el-Huseyn(298/910):

4- el-Bahru'z-zahhâr isimli mukayeseli fıkıh kitabının müellifi Ahmed b. Yahyâ b. el-Murtezâ (v.
840/1436)

26
C- MEZHEBİN ESASLARI:
Bu mezhebde ictihada büyük önem verilmiş, ictihad kapısının kapanması tecviz edilmemiş, birçok
müctehid yetişmiş, başka -sünnî- mezheblerden de istifade etmişlerdir. Esasen fürû'da hanefî
mezhebi ile birleşen tarafları pek çoktur.
Ayrıldıkları bazı hükümler:
1- Mest üzerine mesih câiz değildir.
2- Gayr-ı müslim'in kestiği yenmez.
3- Ehl-i kitâb kadınlar ile evlenmek câiz değildir.
4- Cenaze namazında beş tekbir alınır.
5- Ezanda "hayye alâ hayri'l-amel" sözü ilâve edilir...(7)
6- Vade farkı ile satım akdi caizdir.
7- Şüf'a hakkı toprakta ve akarda, ortak ve komşu içindir.
8- Karşılıksız bağıştan rucû caizdir.
III- İMÂMİYYE:
A- İMAMI: Caferu's-Sâdık b. Muhammed el-Bâkır: Hicrî 80 yılında Medîne'de doğdu ve gerekli
ilimleri oradaki âlimlerden tahsil ederek mutlak müctehid mertebesine vâsıl oldu. Aralarında Ebû-
Hanife'nin de bulunduğu birçok kimse ondan istifade etmiştir. 68 yaşında iken Medîne'de Hakk'ın
rahmetine kavuştu.

B- MEZHEBİN TEDVİNİ:
İmamın günahsız olması ve tayin şekli meselesine verdikleri büyük önemden dolayı "İmâmiyye",
İmam Ca'fer'e mensûbiyetlerinden dolayı "Ca'feriyye" ve sonuncusu Muhammed Mehdî olan on iki
adet imama bağlı bulunduklarından "İsnâ aşeriyye" denilen bu mezheb sâliklerinin ilk kitabı İmam
Mûsâ Kâzım'a aittir (183'te hapishânede vefat etmiştir). Kendisine gönderilen bazı sualleri
cevaplandırmak üzere yazdığı bu kitâbın adı "el-Halâl ve'l-haram"dır.
Sonra oğlu Ali er-Rıdâ, "Fıkhu'r-Rıdâ isimli eserini yazmıştır (Tahran'da 1274'te basılmıştır.)
İran'da bu mezhebin kurucusu Ebû-Ca'fer Muhammed, b. el-Hasen el-Kummî'dir (v. 290/903).
"Beşâiru'd-derecât fî ulûm-i Âli-Muhammed..." isimli kitâbı 1285'te tab'edilmiştir.
Bundan sonra Muhammed b. Ya'kub el-Küleynî (v. 328/940) gelir. Şîa'nın dördüncü kitâbı sayılan
"el-Kâfî fî ilmi'd-dîn"i (16.099) hadîs ihtivâ etmektedir ki hepsi ehl-i beyt kanalından rivâyet
edilmiş hadîslerdir.(8)

C- MEZHEBİN HUSÛSİYETLERİ:
Kitâb ve ehl-i beyt yoluyla rivâyet edilmiş sünnetten sonra ictihada baş vuran İmâmiyye,
Zeydiyye'nin aksine kıyas ve icmâ'ı kabul etmezler.İctihad kapısını da daima açık tutarlar.
Usûldeki bu derin farka rağmen İmâmiyye'nin, 17 kadar esas meselede sünnî fıkıh mezheblerine
muhâlif oldukları ifade edilmiştir.Başlıcaları:
1- Nikâh devamlı olabileceği gibi muvakkat da olabilir (müt'a nikâhı).
2- Boşamada iki âdil şâhid şarttır (et-Talâq: 65/2)
3- Ehl-i kitâb kadınlar ile evlenmek câiz değildir (el-Mümtahine: 60/10).
4- Mirasta öz amca çocuğu, babadan hısım olan amcaya tercih edilir. (Siyâsî kanâatin fıkha te'siri).
5- Hastanın boşaması mu'teber değildir.
6- Sünnî olmayan boşama mu'teber değildir.(11)
7- Bir mecliste (yerde) birden fazla boşamak bir boşama sayılır.(12)

III- GÜNÜMÜZDE FIKIH MEZHEBLERİNİN BÖLGELERİ:


A- HANEFÎ MEZHEBİ:
Türkiye, Balkanlar, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Lehistan, Ukrayna, Kırım, Azerbaycan, Dağıstan,
Kafkasya (çerkezlerin mühim bir kısmı), Kazan, Ofa, Ural, Sibirya ve Türkistan Türkleri, Çin,
Mançurya, Japonya müslümanları, Afganistan, Horasan, Bülûcistan, Siyâm, Hind, Keşmiş, Pakistan
ekseriyetle hanefîdir. Yemen, Aden, Hicaz, Mısır ve Filistin'de az, Suriye ve Irak'ta oldukça çok
hanefî vardır. Cezayir ve Tunus'ta da hanefîler mevcuttur.

27
B- ŞÂFİÎ MEZHEBİ:
Mısır, Suriye, Hicaz ve Filistin'de şâfiîler çoktur. Filipin, Cava, Sumatra ve Siyam müslümanları
ekseriyetle şâfiîdir. Dağıstan, Ortaasya'nın kuzeyi ve Doğu Afrika'da bu mezheb yaygındır. Yemen,
Aden, Irak, Hind ve Doğu Anadolu'da da şâfiîler vardır.
C- MÂLİKÎ MEZHEBİ:
Libya, Trablus, Tunus, Cezayir, Fas, Merakeş, Sudan, Afrika sahilleri ekseriyetle mâlikîdir. Irak,
Suriye, Hicaz ve yukarı Mısır'da da mâlikîler bulunmaktadır.
D- HANBELÎ MEZHEBİ:
Başta Hicaz olmak üzere Irak, Suriye, Filistin ve Mısır'da hanbelîler bulunmaktadır.
E- DİĞER MEZHEBLER:
Şîî-ca'ferîler: İran'da resmî mezheb. Irak, Suriye, Azerbaycan'da oldukça çok, Hatay ve Kars'ta az
miktarda şîî-ca'ferî vardır.
Zeydîler: Yemen'in resmî mezhebi zeydîliktir.
İsmâiliyye: Ganj vâdisinde çoğunluktadırlar. Bedehşan, Hozistan, İran, Irak, Suriye, Mısır, Yemen,
Pencab, Gücerât, Keşmir, Fas ve Zangibar'da da bağlıları vardır.
SELÇUKLULAR DEVRİNDE FIKIH (Fıkhın Duraklama Çağı)

- FIKIH TARİHİ BAKIMINDAN DEVRİN HUSUSİYETLERİ:


1- Taklîd Ruhu:

2- Münazara ve Münakaşalar:
Bu devrin hususiyetlerinden biri de çok yaygın hale gelen ilmî münakaşa ve münazaralardır.

3- Mezheb Taassubu:
Devrin bir hususiyeti de mezheb taassubunun kuvvetlenmesi ve mezhebler arasındaki müsamaha
rûhunun sönmesidir.

4- İctihad Kapısının Kapanması:


Bazı kaynaklara göre ictihad kapısı dördüncü hicrî asırda kapatılmış veya kapanmıştır. Kapatılmıştır
(mesdûd) diyenler fetvâ ve karar ile kapatılmıştır demek istiyorlar, fakat böyle bir fetvâ ve karar
gösteremiyorlar. Kapanmıştır (münsedd) diyenler ise müctehid kalmadığı için ictihad kendiliğinden
sona ermiştir demek istiyorlar.
Hemen işaret edelim ki burada kapanıp kapanmadığı tartışılan ictihad "mutlak müstakil ictihad"dır
ve bundan maksad, usûl ve fürû'da başkasına tâbi olmayan müctehidin müstakil ictihadıdır. Usûlde
umumiyetle bir müctehide bağlı kalıp fürû'da yani ictihad yoluyla varılan hükümlerde müstakil olan
ictihadın (mutlak müntesib ictihad) daha uzun zaman devam ettiği târihî bir gerçektir.
Nazarî olarak "bir asrın müctehidsiz kalmasının (hulüvvü'l-asr ani'l-müctehid) caiz olup olmadığı,
tatbikatta da böyle bir durumun vuku bulup bulmadığı hakkındaki uzun münakaşalara burada
girecek değiliz.
Bizim tesbitimize göre hiçbir asır müctehidsiz kalmamıştır. Fakat yukarıdan beri arzedilen siyasî,
ictimâî, ilmî ve ahlâkî değişmelerin bir neticesi olarak dördüncü asırdan itibaren "mutlak ictihad"
azalmış, ehliyet sahibleri horlanmış, ihtiyaca rağmen imkânlar daralmıştır.

- BAŞLICA FIKIH BİLGİNLERİ:


Hicrî dördüncü asrın başlangıcından sekizinci asrın başlarına kadar devam eden bu uzun devre
içerisinde çeşitli mezheblere mensûb sayısız fıkıh bilgini gelip geçmiştir. Bunlar arasında bir ölçüde
ictihad derecesine varmış veya önemli eserler vermiş olanlardan bazılarını kısaca tanıtmak devre bir
başka yönden ışık tutmuş olacaktır.
Hanefîlerden:
1- Ebû-Ca'fer Ahmed b. Muhammed et-Tahâvî (v. 321/933); Mısırlı, şâfiî iken sonradan hanefî
olmuştur, mezhebde müctehid derecesindedir.
Eserleri: el-Muhtesar, Şerhu-ma'âni'l-âsâr, Ahkâmu'l-Kur'ân.

28
2- Ebu'l-Hasen Ubeydullah b. el-Hüseyn el-Kerhî (v. 340/952) zamanında Bağdad hanefî
fukahâsının başı, "mezhebde müctehid" derecesinde.
Eserleri: el-Muhtesar, İmam Muhammed'in el-Câmiu's-Sağir ve el-Câmi'u'l-kebîr'inin şerhleri, er-
Risâle.(28)
3- Ebû-Bekr Ahmed b. Alî el-Cessâs (v. 370/980); el-Kerhî'nin talebesi, mezhebde müctehid.
Eserleri: Hocasının el-Muhtesar'ının şerhi, et-Tahâvî'nin Muhtesâr'ı, İmâm Muhammed'in el-
Câmi'inin şerhleri, Usûlu'l-fıqh, Edebu'l-kudât.
4- Ebu'l-Leys Nasr b. Muhammed es-Semerqandî (v. 373/983); büyük hanefî fıkh bilgini ve
mutasavvıf.
Eserleri: Hizânetü'l-fıqh, Uyûnü'l-mesâil, en-Nevâzil, el-Fetâvâ, İmam Muhammed'in el-Câmi'u's-
sağîr'inin şerhi.
5- Ebû-Abdillah Yûsüf b. Muhammed el-Cürcânî (v. 398/1007); el-Kerhî'nin talebesi;
Hızânetü'l-Ekmel isimli altı büyük ciltlik eserinde şu kitapları cemetmiştir: el-Kâfî li'l-Hâkim; el-
Câmi'ayn li-Muhammed, ez-Ziyâdât, el-Mücerred, el-Münteqâ, Muhtesâru'l-Kerhî, Şerhu't-Tahâvî,
Uyûnu'l-mesâil.
6- Ebu'l-Hasen Ahmed b. Muhammed el-Qudûrî (v. 428/1037); Bağdadlı, mezhebde müctehid.
Eserleri: Kendi adıyla anılan el-Muhesar, Şerhu-Muhtesari'l-Kerhî, et-Tecrîd; bu eser Ebû-Hanîfe
ile Şâfiî arasındaki ihtilâflı müsâili muhtevî olup mesailin delilleri verilmemiştir.
7- Ebû-Zeyd Ubeydullah (veya Abdullah) b. Ömer ed-Debûsî (v. 430/1039); Semerkanlı, ilm-i
hilâfın vâzı'ı, kadı ve münazaracı.
Eserleri: el-Esrâr, el-Fetâvâ, Te'sîsu'n-nazar, Taqvîmu'l-edille.
8- Ebû-Bekr Hâherzâde Muhammed b. el-Hüseyn el-Buhârî (v. 433/1041); Mâverâu'n-nehr
bölgesinin büyük bilginlerindendir.
Eserleri: el-Muhtesar, et-Tecnîs, el-Mebsût.
9- Şemsü'l-eimme Abdulaziz b. Ahmed el-Halvânî (v. 448/1056); Buhâralı mezhebde müctehid.
Eserleri: el-Mebsût.
10- Şemsü'l-eimme Muhammed b. Ahmed es-Serahsî (v. 483/1090); el-Halvânî'nin talebesi,
Horasanlı, mezhebde müctehid, mücahid, münazaracı.
Eserleri: Hücre hapsinde iken talebesine -yarısını kitaba bakmadan- imlâ ettirdiği otuz cüzlük el-
Mebsût, Usûlu'l-fıqh, Şerhu'l-Câmi' li-Muhammed, Şerhu's-Siyeri'l-kebîr lehu, Şerhu-muhtesari't-
Tahâvî.
11- Ali b. Muhammed el-Pezdevî (483/1090); Semerkandlı, mezhebde müctehid.
Eserleri: el-Mebsût (onbir cilt), Şerhu'l-Câmi'ayn li-Muhammed, Usûlü'l-fıqh (Usûlü'l-Bezdevî diye
meşhurdur), Gınâu'l-fukaha.
12- Sadru'ş-Şehîd Hüsâmüddîn Ömer b. Abdulazîz (v. 536/1141); Horasanlı Buhâra'da medfûn.
Eserleri: el-Fetâvâ, Şerhu-Edebi'l-qâdî li'l-Hassâf, Şerhu'l-Câmi'is-sağîr.
13- Tâhir b. Ahmed el-Buhârî (v. 542/1147), devrinde Mâverâu'n-nehr hanefilenin üstadı,
mezhebde müctehid.
Eserleri: Hulâsatü'l-fetâvâ, Hızânetü'l-vâkı'ât.
14- Ebû-Bekr b. Mes'ûd b. Ahmed el-Kâsânî (v. 587/1191); melikü'l-ulemâ lâkabıyle anılan
büyük hanefî fıkıh bilgini.
Eserleri: Alâuddîn Muhammed b. Ahmed es-Semerkandî'nin Tuhfetü'l-Fuqahâ'sı üzerine yazdığı
şerh "el-Bedâyi'u's-sanâyi" güzel tertipli, delil ve münakaşalı bir fıkıh kitabıdır.
15- Fahruddîn Hasen b. Mansûr el-Özcendî (v. 592/1196); Ferganalı, Kadıhân diye meşhur,
mezhebde müctehid. Eserleri: el-Fetâvâ, el-Vâqı'ât, el-Emâlî, Şerhu'z-Ziyâdât, Şerhu-Edebi'l-Qâdî
li'l-Hassâf.
16- Ali b. Ebî-Bekr el-Merginânî (v. 593/1197); Ferganalı, mezhebde müctehid.
Eserleri: el-Hidâye, el-Münteqâ, Muhtârâtü'n-nevâzil, et-Tecnîs, el-Ferâiz, Menâsikü'l-hacc.
17- Muhammed b. es-Sadri's-sa'îd Bürhânüddîn (v. 616/1219); Horasanlı, Sadr-ı şehîd'in
talebesi, mesâilde müctehid.
Eserleri: el-Muhîtu'l-burhânî (Kırk cilt olduğu söylenen bu eser İmam Muhammed'in eserleri ile
sonraki fetâvâyı câmi'dir) ez-Zehîra, et-Tecrîd.

29
Mâlikîlerden:
1- Muhammed b. Yahyâ b. Lubâbe (v. 336/947); Endülüsten, mezhebde müctehid.
Eserleri: el-Müntehabe, Şerhun alâ mesâili'l-Müdevvene.
2- Bekr b. el-Alâ el-Kuşeyrî (v. 344/955) aslen Basralı, sonra Mısır'a geçmiş ve orada kadı
İsmâil'in talebelerinden ders almıştır.
Eserleri: el-Ahkâm, er-Raddü ale'l-Müzenî, Usûlü'l-fıqh, el-Kıyâs.
3- Ebû-İshâk Muhammed b. el-Qâsim (v. 355/966); zamanında Mısır mâlikîlerinin üstadı.
Eserleri: ez-Zâhi'ş-Şa'bânî.
4- Muhammed b. Hâris b. Esed el-Huşenî (v. 361/972); Kayrevan'da okudu sonra Endülüs'e geçti
ve Kurtuba'ya yerleşti, fetvâ ve mesâil üzerine kıyas yapmakta üstad idi.
Eserleri: el-İhtilâf fî mezhebi-Mâlik, el-Fütyâ.
5- Ebû-Bekr Muhammed b. Abdillah el-Mu'aytî (v. 367/977); Endülüslü, mâlikî mezhebini en
iyi bilenlerdendir. Emîru'l-mu'minîn el-Hâkem'in isteği üzerine, İşbiliyeli Ebû-Ömer ile beraber el-
İstî'âb'ı tamamlamıştır. Bu eser sadece Mâlik'in ictihadlarını toplamak maksadıyla yazılmağa
başlanmış, müellifi altı cildini yazınca vefat etmişti. el-İstiâb tamamlanınca yüz cilt olmuştur.
6- Yûsüf b. Ömer b. Abdi'l-Berr (v. 380/990); Endülüslü büyük muhaddis ve ictihad derecesinde
fıqıh bilginidir.
Eserleri: el-İstizkâr bi-mezâhibi-ulemâi'l-emsâr (Muvatta' şerhi), el-Kâfî fi'l-fıkh...
7- Ebû-Muhammed Abdullah b. Ebî-Zeyd el-Kayrâvanî (v. 386/996); mezhebde müctehid,
Mâlik'in mezhebini tedvîn ve şerhetmiş ve kendisine küçük Mâlik denmiştir.
Eserleri: en-Nevâdir ve'z-ziyâdât ale'n-nevâdir, Muhtesaru'l-müdevvene, er-Risâle.
8- Ebû-Bekr Muhammed b. Abdillah el-Ebherî (v. 395/1005); Irak'ta altmış yıl mâlikî mezhebini
okutmuş, savunmuş ve fetvâ vermiştir.
Eserleri: Şerhu'l-muhtesar, er-Raddü ale'l-Müzeni, Usûlü'l-fıqh, İcmâ'u-ehli'l-Medîne.
9- Ebû-Abdillah b. Muhammed b. Abdillah "İbn Ebî-Zemenin" (v. 399/1008); Gırnatalı,
Kurtuba'da yetişti, mezhebde müctehid ve hadîs bilgini.
Eserleri: "l-Muğrîb fi'l-Müdevvene, el-Müntehab fi'l-ahkâm, el-Mühezzeb.
10- el-Qâdî Abdu'l-Vehhâb b. Nasr (v. 422/1031); Bağdadlı, Mısır'a da gelmiş ve saygı
görmüştür, mezhebde müctehiddir.
Eserleri: el-Edille fî mesâili'l-hilâf, Şerhu-Risâleti-İbn Ebî-Zeyd, Şerhu'l-Müdevvene.
11- Ebu'l-Qâsim Abdurrahman b. Muhammed el-Hadramî (v. 440/1048); Kuzey-Batı
Afrika'dan, İbn Ebi-Zeyd'in talebesi, el-Müdevvene mesâilini ve onun dışında kalan rivâyetleri,
fetâvâyı câmi 200 cüz'e yakın bir fıkıh kitabının müellifidir.
12- Ebu'l-Velîd Süleyman b. Halef el-Bâci (v. 474/1081); Endülüslü, İbn Hazm'ın muâsırı olup
onunla münazaralar yapmıştır. Mezhebde müctehiddir.
Eserleri: el-Münteqâ fî şerhi'l-muvatta', Mesâilu'l-hilâf, el-Muhezzeb fi'htisâri'l-Müdevvene,
İhkâmu'l-füsûl fi ahkâmi'l-usûl.
13- Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd (v. 520/1126); Kurtubalı,
zamanında Endülüs ve Mağrib'de mâlikîlerin üstadı.
Eserleri: el-Beyân ve't-Tahsîl, el-Muqaddimât (Müdevveneye giriş).
14- Ebû-Abdillah Muhammed b. Ali el-Mâzerî (v. 536/1141); Kuzey Afrika'nın imamı, mezheble
müctehid.
Eserleri: Şerhu-Müslim, Şerhu't-Telqin li'l-Qâdî Abdi'l-Vehhâb, Şerhu'l-Burhân li-İmâmi'l-
Haremeyn.
15- Ebû-Bekr Muhammed b. Abdillah "İbn el-Arabî" (v. 543/1148); İşbiliyeli, mezhebde
müctehid.
Eserleri: Ahkâmu'l-Kur'an, el-Mahsûl fi usûli'l-fıqh, el-Mesâlik (Muvatta şerhi).
16- el-Qâdî Ebu'l-Fadl Iyâd b. Mûsâ (v. 541/1146); Aslen Endülüslü, Gırnata'da kadılık etti ve
Merakeşte öldü.
Eserleri: eş-Şifâ bi-ta'rifi-hukukı'l-Mustafâ, İkmalu'l-mu'lim fî şerhi-sahîhi-Müslim, Tertîbu'l-
medârik (Tabakat).
17- Muhammed b. Ahmed... b. Rüşd el-Hafîd (c. 595/1199); Endülüs'te onun gibisi yetişmemiştir,

30
aklî ilimlerde daha güçlüdür, mezhebde müctehid derecesinde fakihdir.
Eserleri: Bidâyetü'l-müctehid ve nihâyetü'l-muktesıd, Muhtesaru'l-Müstasfâ...

Şâfiîlerden:
1- Ebû-Bekr Muhammed b. Ali b. İsmâil el-Qaffâl eş-Şâşî (v. 336/947); İbn Surayc'in talebesi,
mutlak müntesib müctehid, Mâverâu'n-nehir'de şâfiî fıkhını neşreden fakıhtir.
Eserleri: Usûlu'l-fıkh, Şerhu'r-risâle.
2- Ebû-İshâk İbrâhim b. Ahmed el-Mervezî (v. 340/951); İbn Sürayc'den sonra Irak'ta şâfiî'lerin
üstadı olmuştur, müctehid fi'l-mezhebidir, Mısır'da vefât etmiştir.
Eserleri: Şerhu'l-Müzenî.
3- Ebu-s-Sâib Utbe b. Ubeydillah (v. 350/961); şâfiî'lerden Bağdad'da ilk kadı'l-kudât.
5- Ebû-Hâmid Ahmed b. Bişr el-Merzevî (v. 362/973); bu da Ebû-İshak'ın talebesidir.
Eserleri: el-İfsâh fi'l-mezheb, el-Kifâye, el-Kıyâs ve'l-ılel, Edebu'l-müftî.
7- Ebû-Ali el-Huseyn b. Şuayb (v. 403/1012); Horasan'ın büyük âlimi, Irak ile Horasan
yöntemlerini (tarîk) ilk defa kendisinde cemeden fakıh, el-Kaffâl ve Ebû-Hamîd'in talebesi.
Eserleri: Şerhu'l-Muhtesar, Şerhu-Fürû' l-İbni'l-Haddâd.
8- Ebû-Hamîd Ahmed b. Muhammed el-İsferâyînî (408/1017); Irak tarîkının üstadı, ictihad
derecesinde fıkıh bilgini.
Eserleri: Te'âlîq fî şerhi'l-Müzenî.
9- Abdullah b. Ahmed el-Oaffâlu's-Sağir (v. 417/1026); Horasan'ın meşhur fakihlerindendir.
10- Ebû-İshâq İbrâhîm b. Muhammed el-İsferâyînî (v. 418/1027); Irak ve Nisâbur'da kendisini
kabul ettirmiş, mezhebde müctehid bir fıkıh bilginidir.
Eserleri: Ta'liqa fî usûli'l-fıqh.
11- Ebu't-Tayyib Tâhir b. Abdillah et-Taberî (v. 450/1058); Iraklı, mezhebde müctehid,
münazaracı ve Kerh kadısı.
Eserleri: Şerhu'l-Müzenî, el-Hılâf.
12- Ebu'l-Hasen Ali b. Muhammed el-Mâverdî (v. 450/1058); eserleriyle asırlarca tesirini devam
ettirmiş, büyük bir bilgin ve mezhebde müctehid fakih.
Eserleri: el-Hâvî, el-Ahkâmu's-sultâniyye, el-İknâ, Qânûnu'l-vizâre ve siyâsetü'l-mülk.
13- Ebû-Âsım Muhammed b. Ahmed el-Herevî (v. 458/1066); Heratlı, ibâresinin güç anlaşıldığı
söylenir.
Eserleri: ez-Ziyâdât, el-Mebsût, el-Hâdî, Edebu'l-kadâ, Tabaqâtü'l-fuqahâ.
14- Ebû-Abdillah el-Qâdî el-Hüseyn el-Merverrûzî (v. 462/1070); el-Qaffâl'in talebesi ve İmâmu'l-
Harameyn'in üstadı, mezhebde müctehid.
Eserleri: et-Ta'lîka.
15- Ebû-İshâq İbrâhîm b. Alî eş-Şirâzî (v. 476/1083); mezhebde müctehid, münazarada güçlü,
velûd bir fıkıh bilginidir.
Eserleri: et-Tenbîh, el-Muhezzeb, en-Nüket (hilâf), el-Luma', et-Tebsıra (usûl), el-Mülahhas
(cedel), Tabaqâtu'l-fuqahâ.
16- Ebû-Nasr Abdu's-Seyyid b. Muhammed "İbn es-Sabbâğ (v. 477/1084); mutlak ictihad
derecesinde bir fakihtir. Bağdad Nizâmiye'sinde ilk ders veren bilgindir.
Eserleri: eş-Şâmil, el-Kâmil, Kifâyetü's-sâil, el-Fetâvâ.
17- Ebu'l-Me'âlî Abdu'l-Melik b. Abdillah el-Cüveynî, İmâmu'l-Harameyn" (v. 478/1085);
mezhebde müctehid, Nisâbur'un hatta Şark'ın imamı kabul edilmiştir. Mekke'de dört yıl mücâvir
kaldığı için "İmamu'l-Harameyn" lâkabiyle anılır. Nizâmiye medresesi onun için yaptırılmıştır.
Eserleri: en-Nihâye, el-Burhân (usûl), et-Telhîs (et-Taqrîb ve'l-irşâd'ın muhtasarı, usûl), el-Veraqât
(usûl), Muğîsu'l-halk (Şâfiî mezhebinin tercîhi mevzûunda).
18- Abdu'l-Vâhid b. İsmâil er-Rûyânî (v. 502/1108); mezhebde müctehid, Taberistan ve Rûyân
kadısı.
Eserleri: el-Bahr (el-Mâverdî'nin el-Hâvî'sini -bazı eklerle- muhtevîdir.
19- Ebû-Hâmid Muhammed b. Muhammed el-Gazzâlî (v. 505/1111); mezhebde müctehid,
müceddid İslâm bilgini, Nizâmiye hocalarından.

31
Eserleri: el-Veciz, el-Vesît, el-Besît (fürû), el-Müstasfâ, el-Menhûl (usûl), Şifâu'l-alîl, Bidâyetü'l-
hidâye, el-Meâhiz (hilâf).
20- Ebû-Sa'd Abdullah b. Muhammed b. Hibetullah "İbn Ebî asrûn" (v. 573/1177); Dimaşk'ta
yerleşti ve kadı'l-kudât oldu, birçok eseri vardır.
Eserleri: Safvetü'l-mezheb (7 cilt), el-İrşâd fî nusrati'l-mezheb, et-Teysîr (hilâf).
21- Ebu'l-Qâsim Abdu'l-Kerim b. Muhammed er-Râfi'î (v. 623/1226); Kazvinli, ictihad
derecesine varmış bir fıkıh bilgini.
Eserleri: el-Azîz fî şerhi'l-Veciz, el-Muharrar.
22- Muhyiddin Yahyâ b. Şeref en-Nevevî (v. 676/1277); Tercîh ehliyetini hâiz büyük fıkıh ve
hadis bilginidir.
Eserleri: er-Ravda (Râfiî'nin el-Vecîz şerhinin hülâsası), el-Mecmû fî şerhi'l-Mühezzeb.
Diğer mezheblerden:
1- Ebû-Bekr Ahmed b. Muhammed el-Hallâl (v. 311/923); Ahmed b. Hanbel'in mezhebini
cemeden, bunun için bir ömür harcayan fıkıh bilginidir. "el-Câmi'"i Hanbelî fıkhına âittir.
2- Ebu'l-Qasım Ömer b. el-Huseyn el-Hıraqî (v. 334/945); Selef'in aleyhine davranışların
çoğaldığı sırada Bağdad'ı terkederek Dimaşk'a gelmiş ve orada vefat etmiştir, hanbelîdir.
Eserleri: el-Muhtesar.
3- Ebû-Alî Muhammed b. Ahmed el-Hâşimî (v. 428/1037); Ebû-İshak eş-Şîrâzî bu hanbelî fakîhî
övmüş, ondan çok istifâde ettiğini ifâde etmiştir.
4- Ebû-Muhammed Abdullah b. Ahmed "İbn Kudâme" (v. 620/1223); Filistin'de doğdu,
Dimaşk, Bağdat ve Mekke'de yetişti, yine Dimaşk'ta vefat etti, büyük bir hanbelî âlimidir.
Fıkhî eserleri: el-Muğnî (el-Hıraqî'nin Muhtasar'ı üzerine 10 ciltlik bir şerhtir), el-Kâfî (dört cilt), el-
Muqni', Muhtasaru'l-hidâye, el-Umde...
5- Ebu'l-Hasen Abdullah b. Ahmed "İbn el-Muğallas" (v. 324/936); zâhirî mezhebinde
müctehid, el-Muvaddah isimli önemli bir eseri vardır, zâhiriyye mezhebini yayanlardandır.
6- Ebu'l-Hasen Abdu'l-Azîz b. Ahmed el-Harazî (v. 391/1001); zâhirî, müctehid, Adudu'd-
devle'nin isteği üzerine Ebû-Bekir el-Bâkillânî ile Şîraz'dan Bağdad'a gelmiş ve orada zâhirî
mezhebini neşre çalışmıştır.
7- Ali b. Ahmed b. Saîd "İbn Hazm" (v. 456/1062); Kurtuba doğumlu, vezirlikten ayrılarak
kendisini ilme vermiş ve zâhirî mezhebinin yayılmasını temin etmiştir.
Eserleri: el-İhkâm fî usûli'l-ahkâm (usûl), el-Muhallâ (fürû, 10 cilt); İbtâtu'l-Kıyas.

Beşinci Bölüm
MOĞOL İSTİLÂSINDAN MECELLE'YE KADAR (Fıkhın Gerileme Çağı) Bağdad'ın
Mogollar eline düşmesinden Mecelle'nin tedvîni tarihine kadar (1258/1869) geçen zaman

BU DEVİRDE İCTİHAD ve FIKIH


- BAŞLICA FIKIH BİLGİNLERİ VE ESERLERİ:
Sayıları binleri bulan bu devir fıkıhçılarının da ancak önemli ve eser sahibi olanlarını tanıtmağa
çalışacak, bu arada hangi derecede olursa olsun ictihad ehliyetine sahip olanlara bilhassa işaret
edeceğiz:

1- İbn el-Hâcib: Cemâlüddin Osman b. Ömer (v. 646/1249), Mısırlı, mâlikî fukahâsından, kürd
asıllı, dil ve fıkıh bilginidir.
Eserleri: el-Kâfiye, eş-Şâfiye, Muhtarası'l-fıqh (altmış kitabın hulâsası), Münteha's-sûl ve bunun
muhtasarı, Câmi'u'l-ümmehât...

2- İbn Abdisselâm: Abdulaziz b. Abdisselâm (v. 660/1262); Eserleri: el-Fetâvâ, Muhtesaru'n-


nihâye, el-Kavâ'ıd, Şeceretü'l-me'ârif..

3- Ebû-Şâme: Ebu'l-Qâsim Abdurrahman b. İsmâil (v. 665/1267); Eserleri: Kitâbu'r-ravdateyn


(Eyyûbîler tarihi), Muhtesaru-Târihi-İbn Asâkir, el-Bâ'is (bid'atlere karşı), Muhtesaru'l-müemmel..

32
4- el-Karâfî: Ebu'l-Abbâs Ahmed b. İdrîs (v. 684/1285); Eserleri: Envâru'l-büruk fî envâ'i'l-fürûq,
el-İhkâm fî temyizi'l-fetâvâ ani'l-ahkâm (fetvâ, kazâ, hilâfet vb. mevzûlarında önemli bir eserdir)
ez-Zehîra (mâlikî fıkhı), Şerhu-Tenqîhi'l-füsûl, Şerhu'l-Mahsûl li'r-Râzî, (bu ikisi fıkıh usûlü)
5- İbn Dakîkı'l-Iyd: Muhammed b. Alî b. Vehb (v. 701/1302); Eserleri: el-İlmâm fî ehâdîsi'l-
ahkâm (iki cildde hadislerin bir kısmını şerhetmiş, bu şerh el-Askalânî'nin takdîrini celbetmiştir),
"Kitâbu'l-İmam (yirmi cilt olup çoğu kayıptır), el-Iktirâh (hadîs usûlü) Şerhu-Muhtesar-ı İbn el-
Hâcib

6- Ebu'l-Berekât en-Nesefî: Abdullah b. Ahmed (v. 710/1310); Eserleri: el-Vâfî ve şerhi, el-Kâfî
(fıkıh), Kenzü'd-deqâık (fıkıh), el-Müstasfâ (fıkıh), el-Menâr (usûl), el-İ'timad (Umde şerhi), el-
Medârik (tefsir).(19)
7- İbn er-Rif'a: Ahmed b. Muhammed (v. 710/1310); Eserleri: el-Kifâye fî şerhi't-Tenbih (20 cilt,
fıkıh), Şerhu'l-Vesit (Gazzâli'nin bu eserini kısmen şerhetmiştir.) el-Matlab...

8- Necmüddîn et-Tûfî: Süleyman b. Abdu'l-Kaviy (v. 716/1316); Bağdad'ın Tûf kasabasında


doğdu, Suriye ve Mısır'da yetişti, hanbelî mezhebine mensub olmakla beraber kendine mahsus
görüşleri vardır. Bir büyük kütüphâne dolusu kitap okumuştur. Mesâlihin nas ve icmâ'a tercih
edilmesi gerektiği hakkındaki görüşü tartışmalara sebeb olmuştur. Bir zaman şiâ mezhebinin bazı
inançlarını benimsediği için teşhir ve hapsedilmiştir. Fıkıh Usûlü dalındaki eseri üç büyük cilt
halinde basılmıştır.
9- İbn Ruşeyd: Muhammed b. Ömer (v. 721/1321); Eserleri: İzâhu'l-mezâhib... Tercümanu't-
terâcim alâ ebvâbi'l-Buhârî, er-Rihle.
10- İbn-ez-Zemelkânî: Muhammed b. Alî (v. 727/1327); İbn Teymiyye'nin talâk ve kabir ziyareti
ile alâkalı görüşlerine birer reddiyesi ile Minhac üzerine notları (talîq) vardır.
11- İbn Teymiyye: Takıyuddîn Ahmed b. Abdulhalîm (v. 728/1327); Suriyeli, yirmi yaşına
varmadan sayılı âlimlerden olmuş, ders okutmaya ve fetvâ vermeye başlamıştır. Hanbelî
mezhebinde yetişmiş sonra mutlak müctehid olarak taklîdi terk etmiştir. Geniş bilgisi, güzel
konuşması, hârikulâde hafızası, cesareti ve çok yazmış olması ile meşhurdur. Bazı mutasavvıfların
aleyhinde bulunması, Hz. Peygamber vâsıta kılınarak dua edilemiyeceği, bir defada îka edilen (veya
araya rucû girmeyen) üç talâkın bir sayılacağı, üç mescidden başka yerlerin ibadet maksadıyle
ziyaret edilemiyeceği konularındaki fetvâları sebebiyle işkence görmüş ve uzun zaman hücrelerde,
hapishanelerde kalmıştır. Leh ve aleyhinde çok mübâlâğa edilmiş olmakla beraber bilgili ve insaflı
İslâm ülemâsına göre İbn Teymiyye büyük bir İslâm âlimi ve mücâhiddir.
Her insan gibi onun da ictihadî hataları olabilir ve vardır; ancak eserlerinden müntağnî kalınamaz.
Şeyhulislâm diye anılan İbn Teymiyye doğrudan doğruya veya eserleriyle birçok İslâm büyüğüne
hocalık etmiştir.
Binlerce sayfa ve üçyüz kadar cilt tutan eserlerinin bazıları şunlardır: el-Fetâvâ, İbtâlu'l-hiyel,
Minhâcü's-sünne (râfizîlere karşı), Muvâfakatü-sarîhi'l-ma'kul li-sahîhi'l-menkul, et-Tevhîd, el-
Kader, es-Seyfü'l-meslûl, Iktızâu's-sırâtı'l-mustakîm, es-Siyasetu'ş-şer'iyye.
12- İbn Seyyidi'n-nâs: Ebu'l-Feth Muhammed b. Muhammed (v. 734/1333); es-Sîratu'n-
nebeviyye'si meşhurdur. Tirmizî şerhini tamamlayamamıştır.
13- İbn Kudâme: Şemsüddîn Muhammed b. Ahmed (v. 744/1343); Eserleri: Kitâbu'l-ahkâm (8
cild), er-Raddu al'es-Sübkî (Sübkî'nin İbn Teymiyye'ye karşı yazdığı reddiyenin reddi), el-Muharrar
(İbn Daqîq'ın el-İlmâm'ının muhtesarı, hadîs), el-İlel...
14- Ebû Hayyân el-Endelüsî: Esîruddîn Muhammed b. Yûsuf (v. 745/1344); Bazı eserleri: el-
Bahru'l-muhît (tefsîr), el-Vehhâc Muhtesaru'l-Minhâc, el-Emru'l-ahlâ fi'htisari'l-muhallâ, el-İdrâk li-
lisâni'l-etrâk...
15- Sadru'ş-şerî'a: Ubeydullah b. Mes'ûd (v. 747/1346); Eserleri: Ta'dîlü'l-ulûm, et-Tenqîh ve şerhi
et-Tavdîh, Şerhu'l-Viqâye

16- el-Udfuvî: Ca'fer b. Sa'leb (v. 748/1347); Eserleri: et-İttibâ fî ahkâmi's-semâ', et-Tâliu's-seîd fî
târîhi's-Sa'îd..

33
17- ez-Zehebî: Muhammed b. Ahmed b. Osman b. Kaymaz (v. 748/1347); Bazı eserleri: Târihu'l-
İslâm, Tabaqâtü'l-huffâz, Tabakatü'l-qurrâ, el-Mizân fî nakdi'r-ricâl..
18- İbn Kayyim: Şemsüddîn Muhammed b. Ebî-Bekr b. Eyyûb (v. 751/1350); Suriyeli, devrinin
ulemasından okumuş sonra İbn Teymiyye'ye intisâb ederek üstadının vefatına kadar (16 yıl) ondan
ayrılmamış, beraber hapse girmişler, kırbaçlanarak deve üzerinde teşhir edilmişlerdir. Kendisi
hanbelî mezhebinde yetişmiş sonra mutlak müctehid olarak ilmî istiklâl kazanmıştır. İbn Kesîr, İbn
Hacer, Şevkânî gibi zevatın onun hakkında takdirkâr sözleri vardır. İlim ile ibâdeti beraber
götürenlerdendir. Her sabah namazından sonra güneş yükselinceye kadar Allah'ı zikir ve tefekkür
ile meşgul olur "bu benim kahvaltımdır; o olmazsa kuvvetten düşerim" derdi. Eserlerinde çok fasîh
ve vâzıh bir lisan kullanmış, ihtilâf ve delillere yer vermiş, kendi tercihlerini açıklamıştır. Kitapları
İslâmî ilimlerin temel kaynakları arasındadır. Bazı eserleri: "Zâdu'l-meâd fî hedyi-Hayri'l-ibâd
(siyer ve fıkıh), İ'lâmu'l-muvakkı'în (usûl), İğâsetü'l-Lehfân (bazı dînî ve fıkhî mesâil), Şifâu'l-alîl
(kaza-kader), Şerhu-menâzili's-sâirîn (tasavvuf)...

19- Dâvûd-i Kaysarî: Şerefüddîn Dâvûd b. Mahmûd (v. 751/1350); İlk Osmanlı ulemasından olup
Kayseri'lidir.

20- es-Sübkî: Takıyuddîn Alî b. Abdulkâfî (v. 756/1355); Eserleri: Pek çok ve değerli eserlerinden
bazıları: ed-Dürru'n-nazîm (tefsîr), Tekmiletü-Şerhi'l-Mühezzeb li'n-Nevevî, el-İbtihâc fî şerhi'l-
Minhâc (eksik), et-Tahqîq fi mes'eleti't-ta'lîq, Raf'u'ş-şiqâq fî mes'eleti't-talâq, el-Fetâvâ (oğlu üç
ciltte toplamıştır)...(34)
21- el-İtkaanî: Emîr Kâtib b. Emir Ömer (v. 758/1357); Hidâye üzerine mufassal bir şerh yazmıştır:
Gâyetu'l-beyân. Daha başka kitapları da vardır.
22- İbn es-Sübkî: Tâcüddîn Abdülvehhâb b. Alî b. Abdülkâfî (v. 771/1369Bazı eserleri: Cem'u'l-
cevâmi' (usûl-i fıkh), Şerhu-Muhtesari-İbn-el-Hâcib, Ş. Minhâci'l-Beydâvî, et-Tabaqâtü'ş-
şâfiiyyeti'l-kübrâ...)
23- Cemâlüddîn Abdurrahîm b. el-Hasen (v. 772/1370); Eserleri: el-Hidâye ilâ evhâmi'l-kifâye,
el-Mühimmât, Zevâidu'l-usûl, Telhisu'r-Râfiî el-Kebîr, Şerhu'l-Minhâc li'n-Nevevî ve'l-Beydâvî.
24- Cemâlüddîn Askarâyî: Muhammed b. Muhammed (v. 775/1373); Eserleri: Hâşiye ale'l-
Keşşâf, Risâle fî cevâzi'd-devr ve's-semâ', Şerhu'l-izâh ve't-Telhîs (maânî), Şerhu-Mecma'i'l-
bahrayn ve'l-Mülteqâ (fıkıh), Ahlâk-ı Cemâlî Şerh-i müşkilât-ı Kur'ân ve ehâdis.

25- el-Bâbertî: Muhammed b. Muhammed Ekmelüddîn (v. 786/1384); Eserleri: Hâşiye ale'l-
Keşşâf, Şerhu's-Sirâciyye (ferâiz), el-İnâye fî şerhi'l-Hidâye (matbû, fıkıh), et-Takrîr (Pezdevî'nin
usûlü üzerine), Şerhu'l-Menâr, Ş. Muhtasarı-İbn el-Hâcib (ikisi de usûl)...(39)
26- et-Teftâzânî: Sa'duddîn Mes'ûd b. Ömer (v. 793/1390); Eserleri: Şerhu'l-Aqâid en-Nesefiyye,
et-Telvîh (usûl), Şerhu-Meqâsıdı't-tâlibîn.
27- Alâuddîn el-Esved: Alâuddîn Kara Hoca (v. 800/1397-98); Eserleri: Şerhu'l-Muğnî (usûl),
Şerhu'l-Viqâye (fıkıh)...
28- İbn Arafe: Muhammed b. Muhammed el-Vergammî (v. 803/1400); Eserleri: el-Mebsût (fıkıh),
Muhtesaru'l-Cûfî (feraiz)...
29- el-Bülkînî: Sirâcüddîn Ömer b. Raslân (v. 805/1403); Bazı eserleri: Şerhu'l-Buhârî, Şerhu't-
Tirmizî, Hâşiye ale'l-Keşşâf...

30- Zeynüddîn el-Irâkî: Abdurrahîm b. el-Hüseyn (v. 806/1403); Bazı eserleri: el-Elfiyye ve
Şerhuhâ (hadîs), Tahrîcu-ahâdîsi'l-İhyâ, Tekmiletü-Şerhi't-Tirmizî li'bni Seyyid, Tekmiletü-Şerhi'l-
Mühezzeb li'n-Nevevî, Nazmu'l-iktirâh li'bni Daqîq..
32- Seyyid Şerîf el-Cürcânî: Alî b. Muhammed (v. 816/1413); Bazı eserleri: Metâli', Tevâli',
Keşşâf, Mutavvel, Şemsiye, Mevâkıf üzerine hâşiyeler; Şerhu's-Sirâciyye (feraiz), et-Ta'rîfât ve
risâleler...

34
35- Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddîn: Mahmud b. İsrâîl (v. 823/1420); Eserleri: Letâifu'l-
işârât. (İznik'te mahbûs iken te'lîf ve "Teshîl" ismiyle şerhetmiştir, hanefî fıkhına aittir), Câmîu'l-
füsûleyn (müâmelâta ait olup el-İmâdî ve el-Üsrûşenî'nin Fusûl isimli eserlerini câmidir), el-
Vâridâtu'l-gaybiyye...(51)
36- Molla Fenârî: Muhammed b. Hamze (veya b. Muhammed) el-Fenârî (v. 834/1431); Eserleri:
Füsûlü'l-bedâyi' (el-Menâr, el-Bezdevî, el-Mahsûl, Muhtesaru-İbn el-Hâcib gibi eserleri câmi bir
usûl kitabıdır ve otuz yılda yazılmıştır), Tefsîru'l-Fâtiha, Nümûzecü'l-ulûm (yüz fenne ait önemli
meseleleri muhtevîdir), Şerhu's-Sirâciyye, Hâşiye ale'l-mevâkıf.
37- İbn Nâcî: Qâsim b. İsâ b. Nâcî (v. 837/1433); Eserleri: Şerhu'l-Müdevvene, Şerhu-Risâleti-İbn
Ebî Zeyd, Meşâriku-envâri'l-kulûb..
38- İbn el-Vezîr: Muhammed b. İbrâhîm (v. 840/1436); el-Avâsım'dan başka önemli eserleri
şunlardır: er-Ravdu'l-bâsim (el-Avâsım'ın özeti), Îsârul'-hak ale'l-halk, el-Bürhânu'l-Kâtı' fî
ma'rifeti's-Sâni', Tercihu-esâlîbil-Kur'an alâ esâlîbi'l-Yunân, et-Tenqîh (şerhiyye beraber iki cilt
halinde matbû' hadîs usûlü)..
39- et-Tarablûsî: İbrâhîm b. Muhammed b. Halîl (v. 841/1437); Eserleri: et-Telqîh li-fehmi Qârii's-
Sahîh (Buhârî şerhi), Ta'lîk alâ Sünen-i İbn Mâce, el-Muktezâ fî şerhi-elfâzı'ş-Şifâ, et-Teysîr alâ
elfiyeti'l-Irâqî, Nihâyetü's-Sü'l fî ruvâti's-sitteti'l-usûl, et-Tebyîn liesmâi'l-müddelisîn...
40- İbn Merzuk: Muhammed b. Ahmed (v. 842/1438); el-Hâfîd diye anılır. Pek çok eser vermiştir.
Buhârî'yi şerhetmiş, ayrıca Buhârî'nin mükerrerleri üzerine bir eser yazmıştır.
41- el-Bürzülî: Ebu'l-Qâsım b. Ahmed (v. 844/1440); Eserleri: Camiu-mesâili'l-ahkâm (fetâvâ), ed-
Dîvânu'l-kebîr (fıkıh).
42- İbn Hacer el-Askalânî: Ahmed b. Alî (v. 852/1447 Pek çok eseri içinde Buhârî şerhi Fethu'l-
Bârî, hadîs ricâli konusunda Tehzîbu't-tehzîb ve Lisânu'l-mizân ile el-Müştebih'i isimleri geçen dört
büyük eserden başka da önemli kitapları vardır: ed-Düraru'l-kâmine (sekizinci asır ricâli, beş cilt,
ayrıca buna zeyil de yazmıştır.), el-İsâbe (sahâbenin hayatı, dört büyük cilt), el-İhkâm li-beyâni-ma
fi'l-Kitabi mine'l-ahkâm, Elqâbu'r-ruvât, Takrîbu't-tehzîb, Ta'cilü'l-menfaa (zevâidu'l-erba'a),
Bülûğu'l-merâm (ahkâm hadîsleri), Nuhbetü'l-fiker (hadîs usûlü), el-Kavlü'l-müsedded (müsned
üzerine), Raf'u'l-ısr an kudâti-Mısr, el-Metâlibu'l-âliye (zevâid)

43- Aynî: Bedrüdd'n Mahmûd b. Ahmed (v. 855/1451); Eserleri: Umdedu'l-Qârî fî şerhi'l-Buhârî
(onbir cilt, matbû'), Meğâni'l-ahyâr fî ricâli-me'âni'l-âsâr (iki cilt), el-Alemu'l-heyyib fî şerhi'l-
kelimi't-tayyib (metin İbn Teymiyye'nindir.), Iqdu'l-cumân fî târîh-i ehli'-zemân, Târîhu'l-Bedr,
Mebânî'l-ahbâr (Tahâvî'nin meâni'l-âsâr'ının şerhi), Nühabu'l-efkâr (Mebânî'nin tenkîhi, 8 cilt), el-
Binâye fî şerhi'l-Hidâye (altı cilt), Ramzü'l-haqâık (kenz şerhi), Şerhu-Sünen-i Ebî-Dâvûd (iki cilt),
el-Mesâilü'l-Bedriyye (fıkıh), Târîhu'l-ekâsire (türkçedir)

44- İbn el-Hümâm: el-Kemâl Muhammed b. Abdulvâhid (v. 861/1457); Eserleri: Fethu'l-Kadîr
(Hidâye'nin en büyük şerhlerinden biridir, ikmâl edemeden vefât etmiş, Kadızâde Şemsüddîn
Ahmed (v. 988/1580) tarafından Netâicu'l-efkâr tekmilesi ile tamamlanmıştır), el-Müsâyera
(kelâm), et-Tahrîr (fıkıh usülû)
45- Hızır Bey: Hızır Beğ b. Celâleddîn (v. 863/1458); Keşşâf üzerine hâşiyesi ile akaid ve arûz
konulu manzum eserleri vardır.
46- Celâlüddîn el-Mahallî: Muhammed b. Ahmed (v. 864/1459); Eserleri: Tefsîru'l-Celâleyn
(Süyûtî tamamlamıştır), Kenzü'r-râğibîn (Minhac şerhi), el-Betru't-tâlî' (Cem'u'l-cevâmi' şerhi),
Şerhu'l-veraqât (usûl).

47- İbn Kutlubuğâ: Zeynüddîn Qâsim b. Kutlubuğâ (v. 879/1474); Eserleri: Hâşiyetü-şerhi'l-Elfiye
li'l-Irâqî, Hâşiyetü-şerhi'n-nuhbe, Tertîbu-mesânîd-i Ebî Hanîfe, Şerhu'l-Kudûrî ve'l-Menâr ve'n-
niqâye ve Durari'l-bihâr, Tahrîcü-ehâdîsi'l-Hidâye ve'l-Bezdevî, ve'ş-Şifâ..., Tâcü't-terâcim (hanefî
fukahâsı), Telhîsu-Devleti't-Türk, Garîbu'l-Kur'ân
48- Molla Hüsrev: Muhammed b. Ferâmûz (v. 885/1480) Eserleri: el-Gurer ve şerhuhu ed-Dürar,
Mirqâtü'l-usûl ve şerhuhu el-Mir'ât, Hâşiye ale'l-Qâdî...(67)

35
49- Sinan Paşa: Sinânüddîn Yûsüf b. Hızır Beğ (v. 891/1486); Eserleri: Tazarrûnâme, Tezkîretü'l-
evliyâ, Hâşiye ale'l-Kadî, Risâle fi't-tahâre.

50- Hocazâde: Mustafâ b. Yûsüf (v. 893/1487); Eserleri: et-Tehâfüt (Fâtih'in emriyle meşhur
Tehâfüt üzerine yazılmıştır), Şerhu'-hidâyeti'l-hikme, Şerhu't-Tavâlî', Hâşiye ale't-Tenqîh

51- Molla Gûrânî: Şerefüddîn Ahmed b. İsmâîl (v. 893/1488); Eserleri: Gâyetü'l-emânî fî tefsîri's-
seb'i'l-mesânî (Zamahşerî ve Kadî'ye itirazları vardır), ed-Düraru'l-Levâmi' fî şerhi-cem'i'l-cevâmi'
li's-Sübkî, el-Kevseru'l-cârî (Buhârî şerhidir, İbn Hacer ve Kirmânî şerhlerini tenkîd etmiştir),
Şerhu'l-Kâfiye...

52- Şeyh İbn el-Vefâ: Muslihiddîn Mustafâ b. Ahmed (v. 896/1491)


53- Molla Lütfî: Lutfullah et-Tûqâdî (v. 900/1495); Şerh-i Metâlî', Şerh-i Miftâh üzerine hâşiyeleri,
es-Seb'u'ş-şidâd isimli bir risâlesi ile yüz ilimden bâhis bir başka risâlesi vardır.

54- Süyûtî: Abdurrahman b. Ebî-Bekr b. Muhammed (v. 911/1505); Eserleri: İlmin hemen her
şubesinde, altı yüz civarındaki eserlerinden bazıları: el-İtqân fî ulûmi'l-Kur'ân, el-Eşbâh ve'n-nezâir
(bu isimde iki kitabı vardır; biri arapça, diğeri fıkıh mevzûundadır), Buğyetü'l-vuât (luğat ve nahiv
bilginleri), Târîhu'l-hulefâ, Tedrîbu'r-râvî, Tefsîru'l-celâleyn, ed-Durru'lmensûr fi't-tefsîri bi'l-
me'sûr, Tenvîru'l-havalik (Muvatta' şerhi), el-Câmiu's-sağîr, el-Câmiu'l-kebîr (hadis), el-Leâli'l-
masnûa (mevzu hadisler), Hüsnü'l-muhâdara (Mısır tarihi), yüzlerce risâle ve eserler.(76)
55- Zenbilli Ali Cemâlî Efendi: Alâuddîn Alî b. Ahmed (v. 923/1526); İhtiyâr ettiği meseleleri bir
cildde toplamış ve adına "el-Muhtâr" demiştir.

56- İbn-i Kemâl: Ahmed b. Süleyman b. Kemâl (v. 940/1534); Bazı meserleri: el-Islâh ve'l-îzâh
(fıkıh), Tağyîru't-tenqîh (usûl-i fıkıh), Tecvîdu't-tecrîd (kelâm), Hâşiye ale'l-Hidâye ve Tehafüt-i
Hâcezâde, Tevârîh-i Âl-i Osman, Yûsüf ve Züleyhâ (onbin beyitlik manzûm roman).

57- Sa'dî Çelebi: Sa'dullah Sa'dî b. İsâ (v. 945/1538); Fetâvâsı ve Kazi üzerine hâşiyesi meşhurdur.
58- Şeyhzâde: Muhyiddîn Muhammed b. eş-Şeyh Muslihiddîn (v. 951/1544); Fıkıhtan Viqâye ve
ferâizden Sîrâciyye üzerine şerhleri ve daha başka âsârı vardır.
59- İbrâhîm el-Halebî: İbrâhîm b. Muhammed (v. 956/1549); Eserleri: Mülteka'l-ebhur, Büğyetü'l-
mütehallî fî şerh-i münyeti'l-musallî (halebî-i sağîir diye meşhurdur), Muhtesaru-Fethi'l-Kadîr,
Muhtesaru-Tabaqâti'l-hanâbile, Telhîsu'l-Kamûsi'l-muhît, Telhîsu'l-Fetâvâ et-Tâtârhaniyye.

60- İbn Nüceym: Zeynüddîn b. İbrâhîm (v. 970/1563); Eserleri: el-Bahru'r-râık (Kenz şerhi),
Şerhu'l-Menâr (usûl), el-Eşbâh ve'n-nezâir (usûl, kavâid, fürû', füruk, lüğaz vb.), Resâil (43 risâlesi
bir arada matbûdur)
61- Ebu's-Suûd: Muhammed b. Muhammed b. Muhyiddîn el-İmâdî (v. 982/1574); Eserleri:
İrşâdü'l-aklı's-selîm ilâ mezâyâ el-Kitâbi'l-Kerîm (en muteber dirâyet tefsirlerinden biridir), Fâtâvâ,
Risâle Fi'l-mesh, Risâle fî mesâili'l-vuqûf, Kıssatü-Hârût ve Mârût, Ma'rûzât.
62- Konyalı Hâmid Mahmûd Efendi: Hâmid Mahmûd b. Muhammed (v. 985/1577); Meşhur
eseri, fetâvâsını muhtevî bulunan "Fetâvâ-yı Hâmidiyye"dir.

63- Hoca Sa'düddîn Efendi: Sa'düddîn b. Hasen Can (1008/1599); Eserleri: Tâcü't-terâvîh, Selîm-
nâme, Lârî Tercemesi, Risâle-i Kuşeyriye ve bazı hâşiyeler.

64- Aliyyu'l-Kaarî: Alî b. Muhammed Sultân (v. 1014/1606); Bazı eserler: el-Mirqât fî şerhi'l-
mişkât (beş cilt), Tefsîru'l-Kur'an (üç cilt), el-Esmâru'l-ceniyye (hanefîler), Şerhu'l-Muvatta' li-
Muhammed; Şerhu'ş-Şifâ, Şerhu'ş-Şemâil, en-Nâmûs (Kamus muhtesarı), el-Erbeûn (çeşitli
mevzularda kırk hadîsler), Şerhu'l-fıkhıl-ekber, Ş. el-Emâlî, Ş. Ayni'l-ilm (İhyâ muhtesarı), Fethu-
bâbi'l-İnâye (Nikaye şerhi)...(88)

36
65- İmam İbn er-Raşîd: el-Qâsim b. Muhammed (v. 1029/1620); el-Qâsim'in ehl-i beyt hadisleri
ile muteber hadis mecmûlarının muhtevâlarını câmi, ictihadına göre izahlı "el-İ'tisâm" isimli eseri
meşhurdur. Vefatından sonra Ahmed b. Yûsüf (v. 1252/1868) tarafından tamamlanmıştır. Ayrıca
akaide dair el-Esas'ı ile el-İrşâd isimli bir risâlesi mevcuttur.
66- Hayruddîn er-Ramlî: Hayruddîn b. Ahmed (v. 1081/1671); Eserleri: el-Kenz, el-Eşbâh ve'n-
nezâir, Mazharu'l-haqâık (Bah-i râık şerhi), el-Fetâvâ'l-Hayriyye.

67-Bolevî Mustafa Efendi: Mustafa b. Ahmed (v. 1086/1675); Kenzü'd-deqaik üzerine bir şerhi ile
çeşitli hâşiyeleri vardır.
68- İbrâhîm el-Kürdî: İbrâhîm b. Hasen el-Kevrânî (v. 1101/1690); Eserleri: İthâfu'l-halef bî-
tahqîkı-mezhebi's-selef, Tahqîku't-tevfîq beyne-kelâmey-ehli'l-kelâm ve ehli't-tarîq. Mesâlikü'l-
ebsar (hadîs), el-Ümem li-îqâzı'l-himem.
69- Çatalcalı Alî Efendi: Alî b. Muhammed (v. 1103/1692); Matbû ve meşhur "Fetâvâ-yı Alî
Efendi(94) bu zata aittir.
70- el-Makbilî: Sâlih b. Mehdî b. Alî (v. 1108/1696);
Eserleri: Bu müctehid fıkıh bilgininin önemli eserleri vardır: el-Menâr (İmam Mehdî'nin el-Bahru'z-
zehhâr'ına hâşiyedir, insaflı tenkidleri vardır), el-Alemu'ş-şâmih (kelâmcı ve mutasavvıflara
itirazlarını hâvîdir), Necâhü't-Tâlib (İbn el-Hâcib'in Muhtasarı üzerine), el-İthâf li-talebeti'l-Keşşâf
(Zemahşerî'yi tenkid etmiştir)...(96)
71- Şâh Veliyyullah ed-Dehlevî: Ahmed b. Abdirrahîm (v. 1176/1762); Bazı eserleri: el-Fevzü'l-
kebîr (usûl-i tefsîr), Huccetullahi'l-bâliğa (İslâm'ın felsefi izâhı ve hadislerin hikmet-i teşrîi),
İzâletü'l-hafâ (hilâfet ve halifeler konusunda, fârisî), İkdu'l-cîd ve el-İnsâf (ictihad, taklîd, ihtilâf
konularında), Fethu'r-Rahmân (Kur'ân-ı Kerîm'in fârisî'ye tercemesi), el-Musaffâ ve el-Müsevvâ
(ikisi de Muvatta' Şerhi), el-Büdûru'l-bâziğa, et-Tefâhîmu'l-ilâhiyye,...
72- el-Emîru's-San'ânî: Muhammed b. İsmâîl (v. 1182/1768); Eserleri: Sübülü's-selâm (Bülûğu'l-
merâm şerhi), Tevdîhu'l-efkâr (iki cild, hadîs usûlü), el-Udde fî şerhi'l-umde li'bni Daqîq. Şerhu'l-
Câmi'i's-sağîr (dört cild, hadîs), el-Mesâilu'l-merdıyye (ehl-i sünneti le zeydiyyenin ittifak ettikleri
konular), İrşâdu'n-nuqqâd ilâ teysîri'l-ictihâd.
73- Seyyid Abdulkadir el-Kevkebânî: Abdulkadir b. Ahmed (v. 1207/1792); Daha çok tedrîs ile
meşgul olmuş, fazla eser yazmamıştır. Birçok risâlesi yanında Felekü'l-Qâmûs ile Dav'u'n-nehâr
üzerine hâşiyesi vardır.
74- el-Hasenü'l-mağribî es-San'ânî: el-Hasen b. İsmâîl (v. 1208/1793); Sübülü's-selâm yazarı
San'ânî'nin torunu ve Şevkânî'nin hocasıdır. Mutavvel ve hâşiyeleri, Adud ve hâşiyeleri, Keşşâf ve
bazı hâşiyeleri, Şemsiyye ve el-Kutb şerhi ile Seyyid hâşiyesi, Tenqîhu'l-enzâr (ulûm-i hadîs),
Sünen-i Ebî-Dâvûd ve Münzirî muhtasarı ile Hattâbî ve İbn Raslân şerhleri, bir miktar Müslim ve
Nevevî şerhi, Sübülü's-selâm..
75- eş-Şevkânî: Muhammed b. Alî (v. 1250/1834); Bu büyük âlim ve müctehidin 114 kadar
büyüklü küçüklü eseri vardır. Bazı eserleri: Fethu'l-Kadîr (Dirâyet ve rivâyet metodlarını câmi,
güzel ve faydalı bir tefsirdir, 5 cild, matbû), Neylü'l-evtâr (ahkâm hadîslerini câmi el-Munteqâ'nın
müctehidâne şerhi, 8 cüz, matbû), el-Bedru't-tâli' (yedinci asırdan sonra yaşamış İslâm büyükleri, 2
cild, matbû), el-Fevâidu'l-mecmûa (mezû hadîsler, matbû), ed-Duraru'l-behiyye (fıkıh, Sıddık H.
Han'ın şerhiyle matbû), İrşâdu'l-fühûl (fıkıh usûlü, matbû), et-Tühaf fî mezhebi's-selef, Dürru's-
sehâbe fî fedâili'l-karâbe ve's-sehâbe, el-Fethu'r-Rabbânî (fetâvâ), Şerhu's-sudûr fî tahrîmi'l-kubûr...
76- İbn Âbidîn: Muhammed b. Emîn b. Ömer b. Abdulâzîz Âbidîn (v. 1252/1836); Eserleri:
Raddu'l-muhtâr ale'd-Durri'l-muhtâr (Alâuddîn el-Haskefî'nin fürû-i hanefiyyeye dâir eserinin beş
cild halinde şerhidir, matbûdur, İbn Âbidîn adıyle anılır), el-Uqudu'd-durriyye fî tenqihi'l-Fetâvâ el-
Hâmdiyye (matbû, iki cild), Nesemâtü'l-eshâr (Menar şerhi, usûl), Mecmûâtü'r-resâil (32 risâle, iki
cüz, matbû)

37
Altıncı Bölüm

MECELLE'DEN ZAMANIMIZA KADAR (Uyanış Çağı)


- İCTİHAD VE FIKIH:
İctihad:
Ondokuzuncu asırda İslâm milletlerini uyarmak, onlara kaybettikleri değerleri hatırlatmak, hürriyet
ve istiklâl mücadelelerini teşvik etmek için harekete geçen liderlerin başında Cemâleddîn Efgânî
zikredilir. Afganistan, İran, Hindistan, Türkiye, Mısır gibi en önemli İslâm ülkelerini dolaşan
Efgânî buralardaki İslâm münevverlerine ve siyaset adamlarına tesir etmiş, kurtuluş ve kalkınma
hareketlerinin başlaması veya hızlanmasında âmil olmuştur. Abduh, Sa'd Zağlûl, İkbâl, M. Reşîd
Rizâ, Şiblî Nu'mân, Âkif, İzmirli, Aksekili gibi zevât onun ya doğrudan veya dolaylı talebesi
arasında yer alır. Daha sonra, aynı çığırda A. Hallâf, Merâğî, Alî el-Hafîf, M. Ebû-Zehra, Şeltût,
Sâyis, Sibâî... nesli gelir. Bunların programları içinde ictihadın da önemli bir yeri vardır. Yeni bir
İslâm dünyası kurulurken ihtiyaç duyulan mevzûat, bir yandan çeşitli fıkıh mezhebleri arasında
tercihler yapılarak, diğer yandan da -gerektiğinde- ictihad edilerek ortaya konacaktır.
Bu cereyan bizde Mecelle'nin tedvîni sırasında tutmamış,

Fıkıh:
İncelediğimiz devrin fıkıh çalışmalarını şu maddelerde hulâsa etmek mümkündür:
1- Kanunlaştırma hareketleri başlamıştır. Devre ismini veren Mecelle bu hareketin ilk adımını teşkil
etmiş, arkasından bütün İslâm dünyasında hızlı bir kanunlaştırma faaliyetine girişilmiştir. Önemine
binâen bu konu ayrı bir başlık altında ele alınacaktır.
2- İctihad ruhunu besleyen, okuyanlarda bu melekeyi geliştiren bazı eski kitaplar tahkîk ve
neşredilmiştir. Şah Veliyyullah, Şevkânî, İbn Teymiyye, İbn Kayyim, İbn Hazm, Şâtıbî gibi ulemâ
ile mezheb imamları ve talebelerinin kitapları bu nevi neşriyatın belli başlı örnekleridir.
3- Çeşitli mezheblerin hükümlerini delilleri ile veya delilsiz olarak bir kitapta toplama, istenilen
mevzûu kolayca bulmak için gerekli metodları kullanma şeklinde tezahür eden çalışmalar
yapılmıştır. Dört mezheb üzerine yazılmış fıkıh kitapları ile Kamus ve Ansiklopediler bu nevi
çalışma mahsulleridir.
4- Usûl ve fıkhın önemli mevzûları üzerinde ictihad ve tahkika dayanan tez mahiyetinde çalışmalar
yapılmıştır.
5- Asrımıza hakim olan Batı menşeli hukuklara karşı İslâm hukukunun arzı, müdâfaa ve
mukayesesi maksadına yönelmiş eserler verilmiştir.
6- Batılıların bazı fıkıh kitaplarını terceme ile başlayan iştirâk ve alâkaları zamanla telîfe doğru
inkişâf etmiş, önemli eserler neşredilmiştir.
7- Doğuda ve Batıda, İslâm hukuku mevzularını da içine alan ilmî kongre ve konferanslar tertip
edilmiştir.
8- Bazı Batı üniversitelerinde İslâm hukuku kürsüleri kurulmuş, bu hukukun ölü olmadığına karar
verilmiş ve mukayeselerde bu hukuk bir taraf ve tez olarak kabul edilmiştir.
- ADLİYE TEŞKİLÂTI ve KANUNLAŞTIRMA:
1- Mahkemeler:
Osmanlıların yükselme devri sonuna kadar kazâ ve adliye teşkilâtının durumu. Umûmiyetle
dâvâlara kadılar tarafından evlerinde bakılıyordu ve kadılar Anadolu, Rumeli Kadı-askerlerine bağlı
bulunuyordu. Kadıların selâhiyet hududu oldukça geniş idi: Medenî, ticârî, cinâî dâvalara bakar, bir
nevi noterlik ve savcılık yapar, bazı idârî ve mâlî vazifeleri dahi îfâ ederlerdi.
2- Kanunlaştırma ve Kanunlar:
Bu devrin en mümeyyiz vasfı kanunlaştırma hareketidir diyebiliriz. İlk İslâm medenî kanunu
Mecelle'nin bu devre ismini nakşetmiş olması da bu hususun bir işareti mahiyetindedir.
- MECELLE:
Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye( ismiyle Osmanlı Ülkesinde 57 sene tatbik edilen, bütün İslâm
ülkelerinin taknîn hareketi üzerinde derin tesirler icrâ eden ilk İslâm medenî kanununu

38
- Mecelle'nin Muhtevâ, Sistem ve Metodu:
Şahıs, âile, mîras münasebetlerine ve aynî haklara ait birçok mühim hususları fıkıh ve fetvâ
kitaplarına bırakarak bilhassa "muâmelât"ı (kısmen borçlar, aynî haklar, şahsın hukuku ve usûl)
tanzîm eden Mecelle'nin sistematiği şöyledir:
Bu sistematik ve muhtevâ hakkında Mecelle mazbatası şu satırları ihtivâ ediyor (sadeleştirerek
alıyoruz):
"Mütâlâa edince yüksek malûmleri olacağı üzere Mukaddimenin ikinci makalesi, İbn Nuceym ile
onun yolunu takib eden fukahânın topladığı fıkıh kaideleri olup, şerîat hâkimleri açık bir nakil
bulmadıkça yalnız bununla hükmedemez. Fakat fıkıh meselelerinin zaptedilmesine umûmiyetle
faydaları olacak, okuyanlar meseleleri delilleriyle beraber kavramış olacaklardır... Bu sebepe Kitâb
veya bâb adıyle yazılmayıp Mukaddimeye konmuştur. Fıkıh kitaplarında ekseriya küllî kaideler
(prensipler) ile meseleler karışık olarak zikredilmiş ise de bu Mecellede her kitap ile alâkalı
ıstılâhlar (terimler) o kitabın mukaddimesi olarak zikrolunmuş, meseleler sadece tertip üzere
yazılmış, fakat bu asıl meseleleri açıklamak için misâl olarak, Fetvâ kitaplarından birçok mesele
yazılıp ilâve olunmuştur."
Bugünkü kanunlar umûmiyetle meseleleri ayrı ayrı ve teferruatlı bir şekilde tanzîm etmek yerine
birçok mesele ve hukukî münasebete şâmil hukuk kaide ve esaslarını tanzîm yoluna gitmişlerdir
(mücerred metod). Mecelle ise -hem mezkür usûl o zamana göre yeni olduğu, hem de kaynakları
meseleler ve teferruât üzerinden yürüdüğü için- meseleci (kazuistik) bir metod takip etmiş, meselâ
bir cins veya nevi akit ve kaide içinde toplanması mümkün olan fiil ve muâmeleleri parçalayarak,
meseleleri tasvir ederek tanzîm eylemiştir.
- İstinad Ettiği Kaynak ve İctihadlar:
Fukahâ hukukî meselelere çözüm ve hüküm ararken dört yoldan yürümüşlerdir:
a) Kitâb, sünnet, icmâ, kıyas, örf-ü âdet, istihsan, mesâlih gibi kaynak ve metodlardan istifade
etmek suretiyle bizzat ictihad etmek; yani hükmü bunlardan çıkarmak.
b) Daha önce yapılmış ictihadlar (mezhebler) arasında tercihler yapmak.
c) Yalnız bir mezhebe bağlı kalarak -mezheb içinde- tahrîc, tercîh, temyîz gibi usuller kullanmak.
d) Tek mezheb içinde daha önce yapılmış tercihlere ve verilmiş fetvâlara -usûlüne göre- tâbi olmak.
Bu tahrîc, tercîh ve temyîzi de yapamıyan sırf mukallid fukahâ için bahis mevzûudur.
Mecelle'nin mazbatasında gerektiği zaman başka mezheblerden de hüküm alınabileceğine ve çeşitli
ictihadlardan istifade edilebileceğine, ülü'l-emrin kabûlü ile bunların kesinlik kazanacağına işaret
edilmiş olmasına rağmen( tedvinde dördüncü yoldan (d şıkkı) yürünmüştür. İlgili eserlerde
açıklandığı üzere bu yoldan şöyle yürünecektir: Hanefî imamlar bir meselede ihtilâf etmişlerse ve
bir tarafta Ebû-Hanîfe, diğer tarafta Ebû-Yûsüf ve Muhammed (İmameyn) varsa bakılır: İhtilâf
zaman değişmesinden olmuş ise İmameynin kavli tercih edilir, zaman ile alâkası yok ise ikisinden
birisi alınablir; bundan sonra sırayla Ebû-Yûsüf'ün, Muhammed'in ve Züfer'in... sonra ehl-i tahrîcin
kavilleri tercih olunur. İstihsan kıyasa takdîm edilir. İhtiyaç bulunursa tercih edilmemesi gereken
kavil (kavl-i mercûh) da alınabilir.
Mazbata'nın: "Elhâsıl bu Mecelle'de mezheb-i hanefî'nin hâricine çıkılmayıp mevâdd-i
mündericesinin ekseri el-hâletü hâzihî Fetvâhânede muteber ve ma'mûlün bih olduğu cihetle..." diye
başlayan kısmı okunduğu zaman görülecektir ki tedvinde yukarıda zikredilen usûl -umumiyetle-
aynen tatbik edilmiştir.

6- Mecelle'nin Tenkîdi:
İçte ve dışta geniş akisler uyandıran Mecelle hakkında yüzlerce makale yazılmış, müsbet menfî
değerlendirmeler yapılmıştır.(45) Tenkidlerin bir kısmı sistemle alâkalıdır. Burada:
a) Kitabların sırasında, bazen bab ve fasıl taksîmatında mantıkî bir sistemin gözetilmemiş olması,
b) Medenî kanunun âile, mirâs gibi diğer dallarını ihtivâ etmemiş bulunması,
c) Lüzumsuz tafsilât ve tekrarların yapılmış olması,
d) Tek mezhebe bağlanması yüzünden ihtiyaca cevap veren bazı ictihadları ihtivâ edememesi,(46)
e) Güç anlaşılması,
g) Meseleci bir metod takip etmiş bulunması... hususları göze çarpmaktadır.

39
Bütün bunlara rağmen Mecelle'nin Türk Medenî Hukukunu tedvîn sâhasında ileri bir adım olduğu,
lisanının -gününe göre- eşsizliği, yerli ve millî bir kanun olduğu; bu bakımdan da -şeklen daha
mükemmel de olsalar- yabancı kanunlara mureccah bulunduğu, yapılan her ilk teşebbüste eksiklerin
olacağı ve bunların zamanla ikmal edileceği... mülâhazalarına da yer verilmiştir.
Muhtevâ bakımından yapılan tenkitlere gelince: M. A. Mandelstam'ın tenkidleri arasında:
a) Müşteri kable'l-kabz mebîi akar ise âhare satabilir, menkul ise satamaz (mad. 253),
b) Mebî' kable'l-kabz bâyi'in yedinde telef olsa müşteri hakkında bir şey terettüb etmeyip zararı
bâyie ait olur (mad. 293),
c) Bir kimse bir malı görmeden iştirâ etse görünceyedek muhayyerdir... (mad. 320),
d) Mevcut ve hazır olmayan bir şeyin satışının câiz olup olmadığına dair (197, 200, 205, 237,
238)'nci maddeler.
e) Rehinde aynî hakkın mürtehine karşı kullanılabilmesi,
f) Şirketlerde sermayenin nuqûd kabilinden olması şartı (mad. 1338).
h) Dâvânın def'inde ıkrarın tecezzî ettirilmesi hükmü (mad. 1632), maddeleri göze çarpmaktadır.
Bunlara mukayeseli hukuk açısından gerekli cevapları veren Prof. Mardin sözlerini şöyle
bağlamıştır: "Hulâsa M. A. Mandelstam'ın Mecelle maddelerini tasrîh ve tahlil suretiyle yaptığı
tenkidler isâbetten ârî görülmektedir. Mecelle'nin asrın ihtiyaçlarına ne bakımdan hakkıyle cevap
vermekte kısır kaldığını muârız tarafından yapılan gelişi güzel, sathî incelemelerle meydana
çıkarmak güçtür. Bu kifayetsizliği hükümlerin zâtında değil, dışında aramalıdır; daha doğrusu şark
ve garb hukukunun dayandıkları umdelerde görülen farkı yani ahlâk ve menfaat duyguları
arasındaki mücadeleyi nazara almalıdır."
- Mecelle'nin İlgâsı ve T. Medenî Kanununa Geçiş:
Ta'dil çalışmaları sırasında Âli Paşa zamanından beri sürüp gelmekte olan "Avrupa
memleketlerinden birisinin Medenî kanununu iktibas" fikri tekrar kuvvet kazandı ve zamanın
Adliye Vekili M. Esad Bozkurt Ahkâm-ı Şahsıyye ve Vâcibât komisyonları önünde yaptığı sert bir
konuşma ile komisyonları lağvetti. Bundan sonra İsviçre Medenî Kanun'u bazı ta'dîller ile kül
halinde tercüme ettirilerek 17-Şubat-1926'da kabul edildi ve 4-Ekim-1926'da yürürlüğe girdi. M.
Kanunu tamamlayan borçlar da yine bir heyet tarafından İsviçre B. Kanunu'ndan tercüme edildi ve
22-Nisan-1926'da kabul edildi.(54) Böylece 57 yıldan beri meriyette bulunan Mecelle, tatbikat
Kanununun "Kanunu Medenîye, Borçlar Kanununa ve bu Tatbîkat Kanununa muhâlif olan ahkâm
ile Mecelle mülğâdır" diyen 43. maddesiyle meriyetten kaldırılmış oluyordu.
- Mecelle Üzerinde Yapılan İlmî Çalışmalar:
Mecelle kısmen rumcaya, kül halinde arapçaya çevrilmiş türkçe ve arapça çeşitli şerhler yazılmış
küllî kaideleri, indeksi, tarihi üzerinde çalışmalar yapılmıştır. Bunların dördünü tanıtmakta fayda
görüyoruz:
a) Düraru'l-hukkâm Şerhu-Mecelleti'l-ahkâm: Hal tercemesini fukahâ bölümünde vereceğimiz
Ali Haydar Efendi tarafından yapılmış, Mecelle'nin en geniş şerhidir. Birkaç defa basılmıştır.
Elimizdeki üçüncü baskı İstanbul 1330 tarihli olup 1. cild (992), 2. cild (952), 3. cild, (986), 4. cild
(831) sahîfedir. Bâb ve fasılların başında ve sonunda yapılan hulâsa cetvelleri kavramada kolaylık
sağlamaktadır. Bu şerh arapçaya da çevrilmiş ve tab'edilmiştir.
b) Miftâhu'l-mecelle: Amasya Bidâyet Mahkemesi Zabıt kâtibi Serkiz Orpelyan tarafından
hazırlanan bu kitap lüğat kitapları tarzında ıstılâhları sıralayarak her birinin içinde geçtiği maddeleri
sırayla tesbit etmiştir. İstanbul, 1299.
c) Mirât-ı Mecelle: Kayseri müftüsü Mes'ûd Efendi (v. 1310/1893) tarafından kaleme alınan bu
eser Mecelle maddelerinin, otuz kadar hanefî fıkıh kitaplarından çıkarılmış kaynaklarını, ve asıl
ifadelerini arapça olarak muhtevîdir. Mecelle maddeleri aynen alınmış, her maddenin altına mezkûr
kaynaklardan alınan ifâdeler yerleştirilmiş, kaynağın adı ve bâbı zikredilmiştir. Eser, Mecelle
cemiyetinin de takdîrine mazhar olmuş, 1302'de İstanbul'da bir cild, 750 sayfa halinde
tab'edilmiştir.
d) Osmanlı Hukuk Tarihinde Mecelle: İstanbul Y. İslâm Enstitüsü öğretim üyelerinden Dr.
Osman Öztürk'ün doktora tezi olan bu eser Türk Hukuk Tarihi içinde Mecelle'nin yerini ve tarihini
tetkik eden en yeni çalışmadır ve sonunda Mecelle metni yeni alfabeye çevrilerek aynen verilmiştir.

40
İst. 1973.
Bu son çalışmasının da kaynağı ve öncüsü olan, Prof. Ebu'l-Ulâ Mardin'in, Medenî Hukuk
Cephesinden A. Cevdet Paşa isimli kitabı (İst. 1946), Mecelle ve Cevdet Paşa üzerinde faydalı,
emek mahsûlü bir eserdir.

E- SON DEVİR FUKAHÂSI:


Bu devirde, geniş İslâm dünyası üzerinde pek çok fıkıh bilgini yaşamış ve yaşamaktadır. Bunların
hepsini tesbit ve hayatlarını hikâye etmek başlıbaşına bir çalışmayı gerektireceği için biz burada
şahsiyet ve eserleriyle iz bırakan, te'sir icrâ eden, çığır açanları zikretmekle iktifâ edeceğiz.

1- El-Leknevî:
Ebu'l-hasenât Abdulhayy b. Abdulhalîm (v. 1304/1886); Hind diyarında İmam Rabbânî ve Şâh
Veliyullah'ın açtıkları çığırda yetişen müceddid allâmelerdendir. Eserleri:
Merhumun kadar eseri vardır. Bunların (86)'sı arapçadır ve çoğu matbûdur. Bazılarını zikredelim:
el-Feâidu'l-behiyye (Hanefî fukahâsına aittir, zeyli de vardır, bu kitabı okurken müellifin "gördüm,
okudum" dediği kitaplar insanı hayrete düşürmektedir), en-Nâfi'u'l-kebîr (İmam Muhammed'in
Muvatta'ı üzerine yazdığı et-Ta'lîqu'l-mümecced'in mukaddimesi), el-Ecvibetü'l-fâdıla (hadîs ve
usûl), er-Raf'u ve't-Tekmîl (cerh ve ta'dîl), es-Siâye li-Şerhi'l-Viqâye (ictihad ve tercih metoduyla
yazılmış güzel bir şerhtir), Mecmû'atü'l-Fetâvâ (üç cild, fetvâları), el-Âsâru'l-merfû'a (mevzu
hadisler).

2- el-Mercânî: Şihâbuddîn b. Behâuddîn (v. 1306/1889); Bazı eserleri: Müstefâdü'l-ahbâr fî târîhi-


Kazân ve Bulgar, Nâzûratü'l-hak, Şerhu-Akaidi'n-Nesefî.

3- Kadri Paşa: Muhammed Kadri Paşa (v. 1306/1888); hukukî kitapları şunlardır: Mürşidu'l-
hayrân (Mecelle gibi), Kanunu'l-adli ve'l-insâf... (evkaf), el-Ahkâmu'ş-şer'iyye fi'l-ahvâli'ş-şahsıyye,
Tatbîqu-mâ vucide fi'l-qânûni'l-medenî muvâfıkan li-mezhebi-Ebî-Hanîfe.
4- Sıddık Hasan Han: Muhammed Sıddık Han b. Hasen b. Alî (v. 1307/1889); Bazı eserleri:
Husnü'l-üsve (kadın hakkında), Fethu'l-beyân fî meqâsıdi'l-Kur'an (on cild, dirayet ve rivâyet
tefsiri), Husûlü'l-me'mûl (fıkıh usûlü), Avnu'l-Bârî (Buhârî şerhi), el-Iklîd, et-Tarîkatü'l-müslâ (ikisi
de taklidin reddine ve ictihada dâir), Neylü'l-merâm (ahkâm âyetlerinin tefsiri), Miskü'l-hıtâm
(Bülûğu'l-merâm şerhi, farsça)...(62)
5- Ömer Hilmi: Karinâbatlı Ömer Hilmi Efendi (v. 1307/1889); Eserleri: Ahkâmu'l-erâzî,
Mi'yâru'l-adâleh (ceza hukukuna dâir, Mecelle tarzında), İthâfu'l-ahlâf fî ahkâmi'l-efvaf.

6- Cevdet Paşa:
Ahmed Cevdet Paşa (v. 1312/1895); bugün Bulgaristan sınırları içinde kalan Lofça'da doğdu. Önce
Lofça müftüsü Hâfız Ömer Efendi'den arapça ve fıkıh tahsil etti, sonra İstanbul'a gelerek tahsîlini
ikmâl eyledi. Çok cepheli bir İslâm âlim ve edîbi olan Cevdet Paşa'nın birçok vazîfesi arasında
müderrislik, Divân-ı Ahkâm-ı Adliye reisliği, vezirlik, nâzırlık (maârif, adliye, dahiliye, ticaret) gibi
önemlileri de vardır. Mecelle cemiyetinin kuruluşu, Mecelle'nin tedvîni en başta O'nun gayretleriyle
vücud bulmuş, bundan başka birçok nizamnâme ve kanun ıhzârında emeği geçmiştir. Mantıktan,
aruzdan, dilden tarihe kadar çeşitli fenlerde faydalı ve büyük eserleri vardır. Fıkha dair -Mecelle
dışında- önemli bir eseri mevcut değildir.(64)

7 ve 8- el-Azîmâbâdî:
Bu nisbet ile anılan Hindistanlı iki âlim mevzûmuzla alâkalıdır:
Muhammed Eşref b. Emîr b. Alî b. Haydar es-Sıddîqî (1323/ 1905'te hayatta idi); Avnu'l-Ma'bûd
ismiyle Ebû-Dâvûd'un Sünen'ine yazdığı hâşiye tahkîk ve ictihad eseridir.
Ebu't-Tayyib Muhammed Şemsü'l-Hak b. Emîr (Doğumu: 1273/1857); Muhammed Eşref'in
kardeşidir, Gâyetu'l-maksûd adıyle Sünen-i Ebî-Dâvûd'a yazdığı şerh en büyük şerhtir, ictihad ve
tahkîk eseridir.

41
9- Muhammed Abduh: Muhammed Abduh b. Hasen Hayrullah (v. 1323/1905); Bazı eserleri:
Tefsîru'l-Kur'ân (kısmen), Risâletü't-tevhîd (yeni bir kelâm kitabı mahiyetindedir), er-Raddû alâ
Hanoto (M. Akif tarafından türkçeye çevrilmiştir), Risâletü'l-vârîdât, Hâşiye ale'd-Devvânî (Akaid-i
Adudiyye üzerine), Şerhu-Nehci'l-belâğah, Şerhu-Maqâmâti'l-Hemezânî, el-İslâm ve'n-nasrâniyyeh,
el-İslâm ve'r-raddü alâ müntekıdîhi (makaleler)

10- el-Kaasimî: Cemâluddîn b. Muhammed Saîd b. Qâsim (v. 1332/1914); Bazı eserleri:
Mehâsinu't-tevîl (oniki cild tefsir), Delâilü't-tevhîd, el-Fetvâ fi'l-İslâm, Mezâhibu'l-a'râb ve
felâsifeti'l-İslâm fi'l-cin, Mev'izatü'l-müminîn (İhyâ muhtasarı), Kavâ'ıdü't-tahdîs (hadîs usûlü),
Tenbîhü't-tâlib ilâ ma'rifeti'l-farzı ve'l-vâcib, İslâhu'l-mesâcid ani'l-bida'.
11- el-Hudarî: Muhammed b. Afîfî el-Bâcûrî (v. 1345/1927); Eserleri: Usûlü'l-fıkh, Târîhu't-
teşrî'i'l-islâmî, Târîhu'l-umemi'l-islâmiyye (iki cild), İtmâmu'l-vefâ fî sîratil-hulefâ, Nuru'l-yaqîn fî
sîrati-Seyyidi'l-mürselin, el-Gazzâlî.

12- Ali Haydar Efendi: Ahıshalı Emîn Efendizâde diye meşhurdur (v. 1355/1936); En meşhur
eseri dört büyük cild halinde birkaç kere basılmış ve arapçaya da çevrilmiş bulunan Duraru'l-
hukkâm isimli Mecelle şerhidir. Mecelle'ye ek mahiyetinde bazı çalışmaları (el-Mecmû'atü'l-cedîde)
ile evkaf, arâzî, mefkud hakkında eserleri vardır.
13- Reşîd Rızâ: Muhammed Raşîd b. Alî Rizâ (v. 1354/1935); Eserleri: el-Menâr (dergi, 34 cild),
Tefsîru'l-Kur'âni'l-hakim (12 cild, Sûre-i Yûsüf'e kadar), Târihu'l-Üstâzi'l-İmam (üç cild, Abdüh'ün
hayatı), el-Hilâfe ve'l-imâmetü'l-uzmâ, el-Vahyü'l-Muhammedî, Yüsru'l-islâm ve usûlü't-teşrî, et-
Fetâvâ (6 cild, el-Menardaki fetvaları Dr. S. Müneccid tarafından toplanmıştır), Muhâverâtü'l-
muslih ve'l-mukallid.

14- Elmalılı Hamdi Efendi: Muhammed Hamdi Yazır (v. 1942); Matbû eserleri: İrşâdu'l-ahlâf fî
ahkâmi'l-evkaf, Metalib ve Mezâhib (Pol Jane ile Gabriel Seay'ın eserlerinin notlar ilâvesiyle
fransızca'dan tercümesi), Hak Dîni Kur'an Dili (8 cild, tefsîr), Makaleleri (Beyanu'l-Hak, Sırat-ı
Müstakîm, Sebîlü'r-reşâd gibi dergilerde)
Basılmamış eserleri: Usûl-i Fıkh, Sûrî Mantık, Hukuk Kamusu (yarım), Divan.

Asrımızda yaşamış veya halen yaşamakta olup fıkıh sâhasında eseri olan, kör taklîd zincirini kırarak
fıkhın muâsır inkişafı için gayret eden, gerektiğinde ve ehli bulunduğunda mezhebler arasında
tercih ve ictihad yapılmasını kabul eden ulemânın uzun hal tercemeleri yerine isimlerini sıralıyarak
bazı eser ve görüşlerine işaret etmekle iktifâ ediyoruz:

- TÜRKİYE'DE:
15- Şeyhülislâm Hayri Efendi:
16- Seyyid Bey:
Müderris ve bir zaman Adliye Vekili olan Seyyid Bey Usûl-i Fıkha dair nâtamâm, iki cild eserinde
telfik, tercih ve ictihadı müdafaa etmiştir.
17- Manastırlı İsmail Hakkı: Sırat-ı Müstakîm ve Sebîlü'r-reşâd'da yazdığı yazılarda telfîk, ictihad
ve tercihi müdafaa etmiştir.
18- İzmirli İsmâîl Hakkı:
Yeni İlm-i Kelâm, Hikmet-i Teşri', İlm-i Hılâf isimli eserleri ile makalelerinde aynı yolu takip
etmiştir.
19- Ahmed Hamdi Akseki:
Diyanetçe neşredilen ve tarafımızdan notlar eklenerek sadeleştirilmiş bulunan "İslâm'da Birlik ve
Fıkıh Mezhebleri" isimli tercüme eserine yazdığı mukaddimede ve makalelerinde kör taklîd ve
taassubu yermiş; şuur, basîret ve ictihadı teşvik etmiştir. Dînî dersler, İslâm gibi eserleri önemlidir.

20- Ömer Nasuhi Bilmen:

42
B- DİĞER ÜLKELERDE:
Diğer İslâm Ülkelerinde aynı çığırda yürüyen, değerli eserler vermiş bulunan ulemâ ile önemli
eserleri:
21- Abdulvehhâb Hallâh (merhum):
Usûlü'l-fıkh isimli eseri Prof. Dr. H. Atay tarafından türkçeye çevrilmiş ve İlâhiyat Fakültesince
neşredilmiştir. es-Siyâsetü'ş-şer'iyye'si de önemlidir.
22- Muhammed Tâhir b. Âşûr:
Zeytûne şeyhi, Tunus müftüsü, Tefsîr ve İslâm Hukuk Felsefesi üzerine orijinal eserleri var,
müctehid ve ictihadı teşvik ediyor.
23- Fâdıl b. Aşûr:
24- Prof. Harun Han Şirvânî (merhum):
İslâm'da Siyâsî Düşünce isimli değerli eseri merhum K. Kuşçu tarafından türkçeye çevrilmiştir,
matbûdur.
25- Prof. Dr. Mustafa es-Sibâî (merhum): el-Mer'atü beyne'l-Fıkhi ve'l-kanûn, Şerhu-Kanûni'l-
ahvâli'ş-şahsıyye isimli eserleri önemlidir, matbûdur.

26- Abdulkadir Ûdeh (merhum): el-İslâm ve evdâ'una'l-kanûniyye, el-İslâm ve evdâ'una's-


siyâsiyye, et-Teşrî'u'l-cinâî (mukayeseli İslâm ceza hukuku, 2 cild) isimli önemli eserleri matbûdur.
27- Prof. Ebû-Zehra (merhum):
Dört mezheb imamı, İmam Zeyd, Ca'fer es-Sâdık, İbn Teymiyye, İbn Hazm hakkında her biri 500'er
sayfa civarında kitapları ile el-Hakku ve'z-zimme, el-Ahvâlü'ş-şahsıyye, Târîhu'l-mezâhib isimli
eserleri meşhûr ve matbûdur. Hayat'ının sonuna doğru bir İslâm Fıkıh kamusu hazırlıyordu, iki cildi
tabedildi.
28- Prof. Dr. M. Yûsüf Mûsâ:
Pek çok eseri arasında Târîhu'l-Fıkhı'l-İslâmî, el-Emvâl ve nazariyetü'l-akd, el-Ahvâlü'ş-şahsıyye,
Nizâmü'l-hükm orijinal tetkîk mahsûlü kitaplarıdır ve matbûdur.
29- Prof. Alî el-Hafîf:
el-Ezher mecmûasında intişâr eden ictihad ve tecdîd hakkındaki seri yazıları yanında diğer eserleri:
el-Hakku ve'z-zimmeh, ez-Zevâc fi'l-mezâhibi'l-islâmiyye (Mısır, 1958), eş-Şerîkât...
30- Prof. M. Ahmed Ferac es-Senhûrî:
Telfîk hakkında önemli bir teblîği vardır. Ayrıca: Mecmûâtü'l-kavânini'l-Mısrıyye (Fıkha dayalı
kanunlar, Kahire, 1949), Usûl-i muhâkemât ve icrâ notları (Kahire, 1943); Fıkıh Tarihi notları
(1957-58 ders yılı)...
31- Prof. Dr. Abdurrezzâk es-Senhûrî:
Mesâdiru'l-hak fi'l-fıkhi'l-islâmî (I-VI, Kahire, 1967-68) borçlar ve aynî haklar üzerine mukayeseli
bir eseridir.
32- Prof. Dr. Mustafa Ahmed ez-Zerkaa:
Suriye Medenî Kanununun (1953) hazırlanmasında büyük emeği geçmiştir, şu sıralarda Küveyt'te
bir Fıkıh Ansiklopedisi hazırlamak için çalışan heyetin genel sekreteridir. el-Fıkhu'l-islâmî fî
sevbihi'l-cedîd isimli kitabı, İslâm hukuk nazariyyâtı, aynî haklar, borçlar ve şahsın hukuku
mevzularında mukayeseli bir eserdir (3. B. Dimaşk, 1958).
33- Prof. Dr. M. Sellâm Medkûr:
Mukayeseli İslâm Hukuk nazariyâtına ait eserleri kaynak kitaplar arasındadır: el-Medhal li'l-fıkhı'l-
islâmî (Kahire, 1980), el-Vesâyâ, Nazariyyatü'l-muqâssa, el-Vakf (Kahire, 1376), el-İbâha 'inde'l-
usûliyyîn...
34- Prof. Dr. Subhî el-Mahmesânî:
ed-Düstûr ve'd-Dimuqrâtiyye (1952); en-Nazariyyâtü'l-âmme li'l-uqûd ve'l-iltizâmât (1948),
Felsefetü't-teşrî'i'l-islâmî (2. B. Beyrut, 1952), el-Evdâ'u't-teşrî'iyye fi'd-düveli'l-arabiyye (Beyrut,
1957).
35- Prof. Dr. M. Hamîdullah:
Makale ve risâleleri dışında İslâm hukuku sahâsında en önemli eseri, "İslâm'da Devlet İdaresi"
adıyle türkçeye çevrilip neşredilen İslâm Devletler Hukukudur.

43
36- Ebü'l-a'lâ el-Mevdûdî:

37- Seyyid Ebü'l-Hasen Alî en-Nedvî:


"es-Sırâ' beyne'l-fikreti'l-islâmiyye ve'l-fikreti'l-garbiyye" isimli eserinde( tercîh, telfîk ve ictihad
yoluyla İslâm hukukunun inkişâf ettirilmesini müdâfaa eden önemli bir bölüm vardır.
38- Prof. Dr. Abdulâzîz Amir:
"et-Ta'zîr fi'ş-şerîati'l-islâmiyye" isimli tez çalışması İslâm ceza hukuku dalında yapılmış ilmî ve
değerli bir araştırmadır. (Kahire, 1956).
39- Prof. Dr. M. Mustafa Şelebî:
"Ta'lîlü'l-ahkâm" isimli profesörlük tezi ictihad, istihsan, mesâlih, kıyas ve ta'lîl konularında çok
önemli incelemeleri muhtevîdir ve matbûdur. (el-Ezher, 1947)
40- Prof. Dr. Şefîk Şahhâte:
"en-Nazariyyetü'l-âmme li'l-İltizâmât fi'ş-şerîati'l-islâmiyye" ve fransızca bazı eserleriyle
milletlerarası şöhrete sahiptir.
41- Prof. Dr. Abdulkerîm Zeydân:
"el-Vecîz fî usûli'l-fıkh (Bağdâd, 1967), el-Medhal li-dirâseti'ş-şerîati'l-islâmiyye (Bağdâd, 1969),
Ahkâmu'z-zimmîyyîn ve'l-müste'mimîn (Bağdâd, 1963) isimli eserleri mukayeseli tahkîk mahsûlü
eserlerdir.
42- Şeyh M. Alî es-Sâyis: "Muqârenetü'l-mezâhib fi'l-Fıkh" müctehidâne yazılmış bir hılâf
(mukayeseli İslâm Hukuku) kitabıdır. (Kahire, 1953)
43- Şeyh Mahmud Şeltût:
Fetâvâ isimli eserinde ictihadları ve müstakil görüşleri vardır.
44- Seyyid Sâbık: Fıkhu's-sünne I-III (2. B. Beyrut, 1969) ana kaynaklardan (Kitap, Sünnet...)
fıkha varan, mukayeseli bir fıkıh kitabıdır. Tahkîk ve tercihler yapılmıştır.
45- Yûsüf el-Kardâvî: Fıkhu'z-zekât isimli eseri ile Fetâvâsı onun taklîd zincirini kırdığını, tercih
ve ictihad mertebesine geldiğini göstermektedir.

FIKIH USÛLÜ2
FIKIH USÛLÜNÜN TARİFİ, DOĞUŞU, GELİŞMESİ, KONUSU ve GAYESİ
1. Tarifi ve Konusu

Usûl-ü Fıkh, fıkhın delilleri demektir. Bunlar müctehidin şer'î amelî hükümleri tafsîlî
delillerinden istinbat etmekte esas aldığı kaidelerdir. Kaideler, cüz'î hükümlere şâmil olan küllî-
umumî esaslardır.
"Müctehid", ictihad melekesine sahip olan ve hükümleri anlayıp delillerden istinbat etmek için
bu kaideleri esas kabul eden kişidir.
"Ahkam", istinbatın neticesi ve semeresidir ki bunlar ubudiyyetini şeriate göre yapan
mükelleflerin fiillerine taalluk eden hükümlerdir. Şeriat bunları ya, meselâ namazın farziyeti gibi
"icab", veya faizin, zinanın ve içkinin haram kılınmasında olduğu gibi "tahrim" veya normal
hallerdeki yeme içme, alış-veriş ve kira da olduğu gibi "tahyir ve ibaha" veya borcu yazma, alış-
verişi şahitler huzurunda yapmada olduğu gibi "nedb" veya güneşin doğuşu ve batışı sırasında
namaz kılma, sünnetleri ve âdâb-ı şeriyyeyi terketmede olduğu gibi "kerahet" diye vasıflandırır.
Bunlara "amelî hükümler" denir. Bunlar, Allah'a, O'nun birliğine, meleklerine, kitaplarına,
peygamberlerine ve âhiret gününe iman etme gibi itikâdî hükümlerin; doğruluğun vacib olması,
yalanın haram olması gibi ahlâkî hükümlerin mukabilindeki hükümlerdir ve "amelî hükümler"
sözüyle bunlar tarifin dışında bırakılmıştır.
"Tafsilî deliller" den maksat muayyen bir mesele ile ilgili olup sadece o meselenin hükmüne
delâlet eden cüz'î delillerdir. Bu "cüz'î deliller"in mukabilinde bir de "icmâlî" veya "küllî deliller"

2
Hazırlayan: Rağıp ÇELİK (Vehbe Zuhayli’nin Fıkıh Usûlü kitabından hazırlanmıştır.)

44

You might also like