You are on page 1of 4

Ermeni Meselesi büyük çocuklarımız zaten cephedeler.

Öküz-
lerimizi de alıp cepheye götürüyorlar. Biz
Hakkında Duyduklarım ve öküzsüz tarlalarımızı nasıl süreriz?”

Gördüklerim Askerlerin komutanı ağlayan kadınla-


rı ikna etmiş: “Hayır! Öküzleriniz cepheye
gitmeyecek, üç gün sonra dönecekler. Deve-
li’den cephane ve asker taşımak için götürü-
lüyorlar.” Ermenileri götüreceklerini, kervan
yolunda onlara bir saldırı olmaması için gizli
tutmuşlar.

Köyden hareket eden 150 kağnı, ak-


şam güneş batarken Aşağı Everek’teki ‘(De-
Süleyman Kocobaş* veli’nin eski ismi Everek’tir) Ermeni mahal-
lesine gelmiş. Ortalık ana- baba günü imiş.
Sağa sola koşuşanlar, bağıranlar, çağıranlar,
dizlerine vurarak dövünenler, ağlayanlar, so-
kaklara dökülen tavukların gak gak, koyun-
ların meleme sesleri… Tam bir mahşer günü.

Ermeni halka ilan verilmiş: “Müslü-


manlığı kabul edenler gitmeyecekler, kala-
Ermeni Meselesi hakkında duydukla- caklar”. Bir kısım Ermeniler gitmemek için
rım, annem Fatma Hatun’un, bana Kayseri 1
Müslüman olmuşlar. Bu arada “yıldırım ni-
- Develi’den yapılan Ermeni Tehcirinin köyü- kahlar” yapılmış. Gidecek Ermeniler, ”Malı-
müz Sindelhöyük’ün kağnıları ile yapılmasını mız, kızımız ve damadımıza kalsın” diyerek,
anlatması olmuştu. kızlarını Müslüman gençlerle alelacele evlen-
Köyde bizim oda oturma odası idi. Ak- dirmişler.
şamları bir kısım köylüler toplanırlar, harp ga- Ermenilere bir ilan daha verilmiş: Her
zileri olanlara hatıralarını anlatırlardı. Odada hane bir kağnıya binecek. Kağnıya hane halkı
bir akşam köyümüzden “Abit Ağa” adıyla anı- binecek ve yanına bir kağnının götürebileceği
lan birisi bizim köyün kağnılarıyla yaptıkları kadar eşya alacak.
Develi’den Ermeni Göçü’nü anlatmış, an-
nem de ondan dinlediklerini bana aktarmıştı. Yüklenen kağnılar, yanlarında askerle-
rin koruyuculuğunda gece yarısı yola çıkarıl-
Şöyle olmuş: Sabah kuşluk vakti Deve- mışlar. Ermeniler, Yeşilhisar - Niğde üzerin-
li’den bir manga asker gelmiş. Köye ilan ver- den Ulukışla’daki tren istasyonuna getiril-
dirmişler: “Kağnısı olanlar, iki saat içinde ko- mişler. Orası daha başka bir mahşer yeri imiş.
şup köy meydanına gelecekler. Kağnısı olup Buradan trene bildirilen Ermeniler, Suriye’ye
da gelmeyenlerin kağnıları ve öküzlerine el götürülmüşler.
konulacak. Her kağnı sahibi yanına üç gün-
lük yiyecek ve içine sarılıp yatacak bir yorgan Abit Ağa’nın kağnısına binen Ermeni,
YENİ TÜRKİYE 60/2014

alacak.” Ulukışla’ya kadar ağlayarak gitmiş. Kağnı sa-


hibine, “Abit Ağa bu ne hal. Mor sümbüllü
Öğleye doğru 150’ye yakın kağnı köy bağlarım, saray gibi konaklarım nerede kal-
meydanında toplanmış. Köyün kadınları ağ- (*) Araştırmacı, Yazar. Süleyman Kocabaş Tarih İhtisas Kütüphanesi ve
laşmaya başlamışlar: “Eyvah, kocalarımız ve Süleyman Kocabaş Kütüphanesi Yayınları Sahibi.
dı?” diyor, kendisi ile birlikte karısı ve çocuk- girmeye başlarlar. Doğu Anadolu’da yerleşik
ları da ağlıyorlarmış. Ermeni halkı, Müslümanlara saldırmaları için
tahrik ederler. Ermeni halk, ilkin bunlara tep-
Develi’deki Ermeni kızlarıyla bizim
ki gösterir: “Müslüman komşularımızla olan
köy­lülerden de evlenenler olmuş. Benim
huzurumuzu bozmayınız. Biz bin yıldır onlar-
hatırladığım, bunlardan birisi Tek Parti dö-
la bir arada yaşamaktan mutluyuz” derler.
neminde köyde muhtarlık yapan Mustafa
Kılıç’tı. Köyde çok tarlası vardı. Bu tarlaların Bunun üzerine Ermeni Komitacıları
çoğuna Ermeni karısı sayesinde sahip oldu- “ilk kan”ı dökmek için, Türk, Kürt ve Çerkez
ğundan bahsedilir. Kendisi ile evlenince ka- kıyafeti giyerek Ermenilere kendileri saldı-
rısı Müslüman olmuş, Şerif ismini almıştı. rarak olayları başlatırlar. Artık ondan sonra
Köylü onu, “Şerif Aba” diye anardı. Dindar olan olmuş, “büyük kavga” başlamıştır.
bir kadındı. Her hastalandığımda, annem
beni “Oğlum sende nazar var” diyerek Şe- “Ermeni’nin Ermeni’yi kırması”ndan
rif Aba’ya götürür, okuturdu. Şerif Aba beni bunları anladım. Olayları yerinde inceleyen
okur, sağıma soluma tükürür gibi üfler, ağ- Hüseyin Nazım Paşa, Sultan II. Abdülha-
zıma iki parmağı arasında tuz atar, anneme, mid’e verdiği raporunda, şiddet olaylarını
“Hadi götür oğlun iyi olacak” derdi. Annem başlatmak için Ermeni’nin Ermeni’yi nasıl
de ona okumasının karşılığı bir yumurta ve- kırdığını uzun uzun anlatır. Bu rapor, Başba-
rirdi. kanlık Osmanlı Arşivi Müdürlüğü tarafından
iki cilt halinde yayınlanmıştır.
Annemden “Ermeni Meselesi Hatıra-
ları” olarak bunları duydum. Develi Ermenilerinin de Tehcire tabi
2 tutulmasına rağmen, burada bir hayli Ermeni
Ermeni Meselesinden olarak hatıra nüfusu kalmıştı. Babama sebebini sordum:
anlatması için, 1912 doğumlu Osmanlı ço- “Oğlum bunlar, devlet aleyhine olaylara ka-
cuğu babam Mustafa Kocabaş’a da sorular rışmayan, devlete sadık Ermeni ailelerdi”
sordum. Babam, bu konuda bana hep şunu cevabını vermişti. Bundan da anladım ki,
söylerdi: “Oğlum, Ermeni Ermeni’yi kırdı.” Ermeniler “Topyekun Tehcir’e” maruz kal-
2014 yılı itibariyle yayınladığım 66 ki- mamışlar.
tabımın ilk kitabı “Ermeni Meselesi Nedir 1950 doğumluyum. 1950 - 1960’lı yıl-
Ne Değildir?” isimli kitabımı 1983’de yayın-
lar çocukluk yıllarımdı. Babamla Develi’ye
layana kadar, babamın “Ermeni Ermeni’yi
giderdik. Yanımızda götürdüğümüz öküzle-
kırdı” sözüne bir anlam veremedim. “Nasıl
rimizi bir Ermeni nalbanta nallatırdık. Kap
olur da Ermeniler birbirlerini öldürürler?”
kaçağımızı bir Ermeni kalaycı kalaylardı. Sa-
sorusu zihnimden hiç çıkmazdı.
panımızın uç demirini bir Ermeni demirci ya-
Bu sorunun cevabını, “Ermeni Mese- pardı. Eşeğimizi bir Ermeni’nin hanına bağ-
lesi Nedir Ne Değildir?” isimli kitabımı ya- lardık. Babam elbiselerini bir Ermeni terziye
zarken buldum. diktirir, ayakkabılarını bir Ermeni ayakkabı-
cıya yaptırırdı… Köyümüzün gençleri olarak,
Doğu Anadolu’da Bulgaristan’ı taklitle yaz aylarında Develi’ye gezmeye gittiğimizde,
bağımsız bir “Ermenistan Devleti” kurmak “Keşin Havuzu” denilen bir Ermeni’nin yüz-
YENİ TÜRKİYE 60/2014

isteyen Ermeni Komitacıları, yurt dışında si- me havuzunda yıkanır, yüzerdik.


lahlı eğitim aldıktan sonra “şiddet olayları”nı
başlatmak ve bu sayede Büyük Devletlerin Babam, 1954’de köyde yeni bir oda
yardımlarını üzerlerine çekip bağımsız olmak yaptırmıştı. Köyde ve Develi’de Müslüman
için 1890’lı yılların başından itibaren yurda marangoz bulunmadığı için marangozluk iş-
lerini Develi’den getirdiği Artin isimli bir Er- kâtip (bürokrat) olmak”tı. “Kâtibin” türküsü
meni ustaya yaptırmıştı. ünlüdür. Osmanlı döneminde en iyi damat
adayları bürokratlardı. Esnaflığı, sanayi ve
Annemin bana anlattıklarına göre, ticareti gayri Müslimlere bırakmıştık. Hatta
köylüler Artin ustaya durmadan takılırlarmış. onları, bu meslekler onlara has olduğu için
“Artin usta, artık Müslüman ol!” derlermiş. “gavur meslekleri” diye küçümserdik. Os-
Usta, “kimlik bunalımı” içindeymiş. Kendi- manlı bununun cezasını çok ağır ödedi. Ha-
sini, “Müslüman ol” diyenlere karşı köydeki yatıyla ödedi. Biz, sanayi ve ticareti Cumhuri-
iyi ve kötü Müslüman kişilerin isimlerini sa-
yet devrinde öğrenebildik.
yarak şöyle savunurmuş: “Ben köyünüzdeki
bu Müslüman kadar iyi, şu Müslüman kadar Mehmet Develioğlu, marangoz oldu,
kötü Müslüman olamam. Beni en iyisi kendi Develiler ve Köylümüzün marangozluk işle-
halime bırakınız.” rini yapmaya başladı. Köyde kalsa idi “mes-
leksiz” olacak, onun bunun tarlasında ırgat
Artin usta, çok sağlam iş yapmıştı.
olarak çalışacaktı.
Odamız kerpiç olduğu için 2009’da çöktü.
Marangozluk işleri, çöktüğü gün bile yeni ya- Günümüzde Develioğu, Sırbistan’da
pılmış gibi sağlam duruyordu. kendisinin idare ettiği büyük bir marangoz-
luk fabrikasının başında patrondur. Kendi-
Annem, Ermenilerin yaptığı işleri çok
siyle her görüştüğümde, bu hale gelmesine
takdir eder, bu sebepten onları severdi. Bana
sebep olan babam için “İleri fikirli ve aydın
sık sık şunları söylerdi: “Oğlum, bunların
dayım” diyerek babama devamlı dua eder.
dinleri çürük fakat işleri sağlamdır. Bizim ise
dinimiz sağlam, işimiz çürüktür.” Köyümüzün ilk ayakkabıcısı İsmail
Tezcan da annesinin ölmesi sonucu öksüz 3
Develi Ermenileri, yaşadıkları “Kimlik
kalmış, babası onu, “Ayakkabıcılık öğrensin”
bunalımı” sebebiyle Develi’de tutunamaya-
diye Develi’de Hamper Sağlamer isimli bir
rak İstanbul’a göç ettiler. 2014 yılı itibariyle
Ermeni ayakkabıcı ustasının yanına vermişti.
ilçede hiç Ermeni yoktur.
Tezcan, ayakkabıcılığı öğrenmekte çok başa-
Babam, oda işlerini bitiren Artin usta- rılı olmuş, Ermeni ustası onu İstanbul’a taşı-
ya parasını verip Develi’ye uğurlarken peşine nırken yanında götürerek Çarşıkapı Sepetçi
yetim yeğeni Mehmet Develioğlu’nu da taka- Han’daki ayakkabı imalathanesinde çalıştır-
rak, “Bu çocuk yetim ve sahipsizdir, yanına mış, Tezcan’ı buradan Beyrut’a götürmek is-
al, marangozluk öğret, meslek sahibi olsun” temişler, bunu kabul etmeyerek 1975’de kö-
demiş. Artin usta, babamı kıramamış, almış yüne dönüp ilk ayakkabıcı dükkanını açmış,
götürmüş. bu işi 30 yıl müddetle sürdürmüştü.

Akşam olmuş, bütün mahalleli bizim Babamdan duyduğum harp hatıra-


eve toplanmış: “Mustafa Emmi, senin yeğe- lardan birisi de dedem Ahmet Efendi’nin I.
nin bir Ermeni’nin mesleğini öğrenecek ka- Dünya Harbi yıllarında nasıl maktul düştüğü
dar alçaldı mı? Git çocuğu geri getir. Gavur (öldüğü) olmuştu.
olacak.” demişler. Babam, “Hayır olmaz, kö-
Babam bana hep, “Oğlum deden Do-
yün sokaklarında sürteceğine gitsin meslek
öğrensin” diyerek gidip getirmemiş. ğu’da Seferberlikte öldü” derdi. Ona, köyde
YENİ TÜRKİYE 60/2014

komşumuz Halil Efendi’nin (İncedağ) an-


Burada milletimizle ilgili büyük bir lattıklarına göre dedemin maktul düşmesi
“tarihi gerçek” de kendisini gösteriyor. Os- şöyle olmuş: Halil Efendi ile dedem Sivas’ta
manlı döneminde, milletimiz için en muteber aynı bölükte imişler. Yakında Ruslar üzerine
meslekler, “Kışlada zâbit (subay), Babıâli’de Sarıkamış Harekatı başlayacağı için bunlar
buradan Erzurum’a sevk emri almışlar. O za- dayağa dayanamayarak Erzincan’la Erzurum
manlar, yol yok, menzil yok, vasıta son derece arasındaki yolda ölmüş. Ölünce bölük dur-
kıt. Askerler bütün ağırlıklarını sırtlarında ta- muş. Yol üzerinde onu toprağa verdikten son-
şıyorlarmış. Dedemin sırtında 9 batman (72 ra hareketine devam etmiş. Dedemin asker
kilo) yük varmış. Vücudu çok çelimsiz ve za- arkadaşı Halil Efendi, Aralık 1914 Sarıkamış
yıf olduğundan yükü taşıyamamış. En arkada Harekatı’nda kurtulan askerler arasında yer
almış ve savaştan sonra köye dönmüş.
kalmış, bölüğü ile arası iyice açılmış. Komu-
tanı buna kızmış. Palaskasını çekip dövmüş. Ermeni Meselesi hakkında duydukla-
Dedem gerek sırtındaki ağır yüke ve gerekse rım ve birliklerim bunlardan ibarettir.

4
YENİ TÜRKİYE 60/2014

You might also like