You are on page 1of 20

Türkçe Konuları

Türkçe Anlam Bilgisi Konuları


Sözcükte Anlam
Sözcükte Anlam Özellikleri
Kelimeler, anlam özelliklerine göre gerçek anlam, yan anlam, mecaz anlam ve terim anlam olmak
üzere dört başlıkta incelenir:
 Gerçek (Temel) Anlam
Gerçek anlam, bir kelimenin aklımıza ilk gelen anlamıdır. Kelimelerin, sözlükte yer
alan ilk anlamları da gerçek anlamlarıdır. Bu yüzden gerçek anlama, sözlük anlamı da
denir.
Örnekler:
 Uyanır uyanmaz perdeyi açıp pencereden dışa baktım.
“Perde” kelimesini duyduğumuzda aklımıza ilk olarak “pencerelerin önüne
takılıp ışığın girmesini engellemeye yarayan örtü” gelir. Bu cümlede “perde”
sözcüğü aklımıza ilk gelen bu anlamıyla kullanıldığından gerçek
anlam taşımaktadır.
 Karabaş, bir şeyin kokusunu aldı.
(koku: Nesnelerden yayılan zerrelerin burunda uyandırdığı duygu)
 Kör adama kimse yardım etmedi.
(kör: Görme engeli)
 Kitaplarını boş bir kutuya yerleştirdi.
(boş: İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan)

 Yan Anlam
Bir sözcüğün temel (gerçek) anlamından kopmadan kazandığı yeni anlamlara yan
anlam denir. Sözcük, gerçek anlamından farklıdır; ancak gerçek anlamından tamamen
kopmamıştır. Sözcüklerin yan anlam kazanmasında “gerçek anlamıyla görev, şekil
(görünüş) benzerliği veya yakıştırması” etkilidir.
Örnekler:
 Çok zorlayınca kapının kolu kırıldı.
“Kol” kelimesinin gerçek anlamı en genel ifadeyle “insan uzvu”dur.
Gövdemizin iki kenarında bulunur ve hareket ettirebiliriz. “Kapı kolu” da kapı
gövdesinin iki kenarında bulunur ve hareket ettirilebilir. Dolayısıyla “kapı kolu”
şekil ve işlev olarak insan koluna benzediği için yan anlam kazanmıştır.
 Bu kokuyu, annem de kullanır.
(koku: Güzel kokmak için kullanılan esans)
 Kör makasla kumaşı kesmeye çalışıyor.
(kör: Keskinliği yeterli olmayan)
 Bugün boşum, hiç işim yok.
(boş: İşi olmayan, işsiz.)

 Mecaz Anlam
Bir ilgi veya benzetme sonucu sözcüğün gerçek anlamından tamamen
uzaklaşarak kazandığı yeni anlamlara mecaz anlam denir. Mecaz anlamda kullanılan
sözcükler genellikle soyut anlam kazanır.
Örnekler:
 Konsere gidemeyince biletlerimiz yandı.
“Yanmak” fiilini duyduğumuzda aklımıza ilk gelen anlam (yani gerçek anlam)
“ateş almak, tutuşmak”tır. Bu cümlede ise “biletlerimiz yandı” sözüyle
“biletlerin alev aldığı” anlatılmamaktadır. Burada “yanmak” fiili gerçek
anlamından tamamen uzaklaşarak mecaz anlam kazanmış ve “geçerliliğini
yitirmek” anlamında kullanılmıştır.
 Ortalıkta savaş kokusu vardı.
(koku: Belirti, işaret)
 Olaylara karşı kör ve sağırdır.
(kör: Duyarlılığını yitirmiş)
 Boş sözlerle beni oyalamayın.
(boş: Bir işe yaramayan)

 Terim Anlam
Bir sözcüğün bilim, sanat, spor ya da meslek alanına özgü kavramları karşılığında
kazandığı anlama terim anlam adı verilir.
Bazı bilim, sanat ve meslek dalları ile ilgili terimler:
Matematik: Doğal sayılar, kare, polinom…
Tiyatro: Sahne, perde, kostüm…
Müzik: Nota, akor, sol anahtarı…
Coğrafya: Meridyen, ölçek, izohips, Dünya, boğaz…
Resim: Portre, palet, tuval…
Futbol: Taç, faul, gol…
Bir sözcüğün terim olup olmadığı kullanıldığı cümleye göre değişir.
Camdan yansıyan ışık gözlerimi kamaştırdı. (Gerçek anlam)
Sanatçımız, edebiyatımızın vazgeçilmez ışıklarından biridir. (Mecaz anlam)
Bugünkü dersimizde ışık konusunu işleyeceğiz. (Terim anlam)
Doğru haber veren gazeteler de var. (Gerçek anlam)
İki noktadan tek doğru geçer. (Terim anlam)
Olaya bir de şu açıdan bakalım. (Mecaz anlam)
İkizkenar üçgenin taban açıları eşittir. (Terim anlam)
Bir sözcük, birden fazla alanda terim oluşturabilir.
Oyunun birinci perdesi bitti. (Tiyatro terimi)
Kaz, perde ayaklı bir hayvandır. (Biyoloji terimi)

Örnek Soru
Aşağıdaki cümlelerde yüzmek, ayak ve ağız sözcüklerinin hangi anlamda kullanıldıklarını
yanlarındaki parantezlerin içine yazınız.
1. Toz içinde yüzen kitaplara yazık oluyordu. (……………………………)
2. Buradaki küçük gölde çocuklar her sabah yüzerdi. (……………………………)
3. Uzun zamandan beri borç içinde yüzüyordu. (……………………………)
4. Bırak bu ayakları. (……………………………)
5. Ayağım ağrıyor. (……………………………)
6. Masanın ayağı kırılmış. (……………………………)
7. Ayağı olmayan göllerde tuz oranı yüksek olur. (……………………………)
8. Çocuğun ağzında bir şey vardı. (……………………………)
9. Rumeli ağzıyla konuşuyor. (……………………………)
10. Bıçağın ağzı keskin değildi. (……………………………)
11. O, kimseye ağız açtırmadı. (……………………………)

Çözüm:
Yan anlam, Gerçek anlam, Mecaz anlam, Mecaz anlam, Gerçek anlam, Yan anlam,
Terim anlam, Gerçek anlam, Terim anlam, Yan anlam, Mecaz anlam
Sözcükler Arası Anlam İlişkileri
Kelimeler, anlam ilişkisi bakımından eş anlamlı, yakın anlamlı, zıt anlamlı, eş sesli, genel-özel,
somut-soyut, nicel-nitel anlamlı, ad ve anlam aktarması olmak üzere dokuz başlıkta incelenir:
 Eş Anlamlı (Anlamdaş) Sözcükler
Yazılışları ve okunuşları farklı olmasına rağmen aynı anlamı taşıyan sözcüklerdir. Bu tür
sözcükler birbirlerinin yerine kullanılabilir. Eş anlamlılık çoğunlukla Türkçe sözcüklerle
dilimize yabancı dillerden girmiş sözcükler arasındadır. Eş Anlamlı (Anlamdaş) Kelimeler
Sözlüğü (enlace)
Örnekler:
siyah – kara dil – lisan model – örnek
cevap – yanıt bellek – hafıza ölçüt – kıstas – kriter
kalp – yürek – gönül uygarlık – medeniyet belgegeçer – faks
kelime – sözcük al – kırmızı ilginç – enteresan
ileti – mesaj misafir – konuk varsıl – zengin
özgün – orijinal fiil – eylem yoksul – fakir
Bazı durumlarda eş anlamlı kelimeler birbirinin yerini tutmayabilir:
Kara bahtlı bir adamdı.
cümlesindeki “kara bahtlı” söz grubu “kötü şanslı” anlamında kullanılmıştır.
Dolayısıyla kara bahtlı yerine siyah bahtlı demek de anlamsız olur. Bu yüzden bu
cümledeki “kara” kelimesinin eş anlamlısı “kötü” kelimesidir.

 Yakın Anlamlı Sözcükler


Yazılışı ve okunuşu farklı olan, anlamdaş gibi göründüğü hâlde birbirinin yerini tamamen
tutamayan, yani aralarında anlam ayrıntısı bulunan kelimelerdir. Bunlar çoğunlukla Türkçe
kelimelerdir.
Örnekler:
basmak – çiğnemek – ezmek saçmak – dağıtmak
tutmak – yakalamak dargın – küskün – kırgın
korkak – çekingen tanıdık – bildik
Çiçeklere basmak. Çiçekleri çiğnemek. Çiçekleri ezmek.
Yakın anlamlılıkta çoğu zaman sözcüğün cümledeki kullanımı belirleyici olmaktadır.
“Yasaları çiğnemek”
sözcük grubunda mecaz anlamda kullanılan çiğnemek sözcüğüyle basmak veya
ezmek sözcüğü arasında yakın anlamlılıktan söz edilemez.

 Zıt (Karşıt) Anlamlı Sözcükler


Anlamca birbirinin karşıtı olan, birbiriyle çelişen kelimelere zıt anlamlı kelimeler adı
verilir. Türkçemizde her sözcüğün eş anlamlısı olmadığı gibi zıt anlamlısı da yoktur. Zıt
anlamlı sözcükler genellikle nitelik veya nicelik bildiren sözcüklerde yani sıfat ve zarf
özelliğindeki sözcüklerde bulunur. Zıt Anlamlı Kelimeler Sözlüğü (enlace).
Örnekler:
uzak ↔ yakın soğuk ↔ sıcak
bulanık ↔ berrak sık ↔ seyrek
kirli ↔ temiz iyimser ↔ kötümser
ileri ↔ geri inmek ↔ çıkmak
güzel ↔ çirkin sağ ↔ sol
iç ↔ dış zengin ↔ fakir
Bir sözcüğün olumsuzu, o sözcüğün zıt anlamlısı değildir.
Örnekler:
gelmek – gelmemek (olumsuzu)
gelmek – gitmek (zıt anlamlısı)
kirli – kirsiz (olumsuzu)
kirli – temiz (zıt anlamlısı)
almak – almamak (olumsuzu)
almak – vermek (zıt anlamlısı)
Sözcüklerin karşıt anlamlı olabilmesi için her ikisinin de gerçek ya da mecaz anlamlı
olması gerekir.
Örnekler:
Dün akşam bize geldi. (gerçek anlam)
Bu işin sonu nereye gider? (mecaz anlam)
Yukarıdaki cümlelerde gelmek ve gitmek birbirinin karşıtı değildir; çünkü gelmek
gerçek anlamıyla, gitmek mecaz anlamıyla kullanılmıştır.

 Eş Sesli (Sesteş) Sözcükler


Yazılış ve okunuşları aynı olan; ama anlamları birbirinden farklı olan sözcüklere eş sesli
(sesteş) sözcükler denir. Bunlar yalın hâlde olabildikleri gibi ek almış hâlde de olabilirler.
Eş Sesli (Sesteş) Kelimeler Sözlüğü (enlace).
Örnekler:
Yol
Bu yolu takip etmemiz gerek. (yol: Bir yerden bir yere ulaşmak için üzerinde
yürüdüğümüz yer) » Kardeşimle birlikte bahçedeki otları yolduk. (yolmak:
Çekip koparmak)
Yüz
Yüzü bana dönüktü. (yüz: Çehre, surat, sima)
Düğününe yüz kişi gelmiş. (yüz: Doksan dokuzdan sonra gelen sayı)
Kıyıda iki çocuk yüzüyordu. (yüzmek: Suda ilerlemek)
Koyunun derisini yüzdüler. (yüzmek: Derisini çıkarmak, soymak)
El
Telefonu bütün gün elinden bırakmadı. (el: İnsanın tutmaya ve iş görmeye
yarayan organı)
Eller ne derse desin, önemli değil. (el: Yabancı)
Dilimizde düzeltme işareti (^) olan sözcüklerde okunuşları, yazılışları ve anlamları farklı
olduğu için sesteşlik özelliği aranmaz.
Örnekler:
Hava soğuktu kar yağıyordu.
Bu seneki kârımız iyi.
ama – âma hala – hâlâ aşık – âşık
adet – âdet yar – yâr
Bir sözcüğün temel anlamıyla yan anlamı arasında sesteşlik özelliği aranmaz. Çünkü bu tür
sözcükler arasında anlam bağlantısı kopmamıştır.
Örnekler:
Karabatak suya daldı.
Uzmanlığını hangi dalda tamamladı? Bu cümlelerde dal sözcükleri birbirinin sesteşi
değildir; çünkü birinci cümlede dal sözcüğü gerçek anlamıyla, ikinci cümlede dal
sözcüğü ağacın bir organı olan dal sözcüğünün yan anlamıyla kullanılmıştır.
Bir sözcüğün temel anlamıyla mecaz anlamı arasında sesteşlik özelliği aranmaz.
Örnekler:
Kuru otlar, bir kibrit değse tutuşuverecekti. (Temel anlam)
Bu yazarın kuru bir anlatımı var. (Mecaz anlam)
 Genel ve Özel Anlamlı Sözcükler
Söylenişte tekil olmasına rağmen anlamca geniş kapsamlı olan sözcüklere genel anlamlı
sözcükler; anlamca daha dar kapsamlı olan sözcüklere ise özel anlamlı sözcükler denir.
Örnekler:
varlık – canlı – bitki – çiçek – papatya
GENEL . . . . . . ↔ . . . . . ÖZEL
Yukarıdaki örnekte sözcükler genelden özele doğru sıralanmıştır. Buradaki
sözcüklerin en genel anlamlısı “varlık”tır, en özel anlamlısı ise “papatya”dır. Yine
bu örnekte “çiçek” sözcüğü, “bitki” sözcüğüne göre daha özel anlamlıdır; “çiçek”
sözcüğü, “papatya” sözcüğüne göre daha genel anlamlıdır.

 Somut ve Soyut Anlamlı Sözcükler


Somut Anlamlı Kelimeler
Beş duyu organımız olan göz, deri, kulak, dil ve burundan en az biriyle
algılayabildiğimiz varlıkları karşılayan sözcüklere “somut anlamlı sözcükler” denir.
Bir başka deyişle elle tutup gözle görebildiğimiz, koklayıp tadabildiğimiz veya
koklayabildiğimiz varlıkları karşılayan kelimelerdir.
Örnekler:
Rüzgâr, yağmur, soğuk, sıcak, ekşi, acı (tat), çiçek, gürültü, aydınlık, karanlık,
mavi, koku, uzun, deniz…
Soyut Anlamlı Kelimeler
Beş duyu organımızdan herhangi biriyle algılayamadığımız kavramları ifade eden
sözcüklere “soyut anlamlı sözcükler” denir.
Örnekler:
Kin, iyilik, kötülük, nefret, kıskançlık, ayrılık, özlem, aşk, sevgi, acı (üzüntü),
mutluluk, vicdan, umut, sevinç, keder…
Yukarıdaki kelimelerin hiçbiri beş duyu organımızla algılanamaz. Örneğin
“nefret” dokunulabilen, görülebilen, duyulabilen, koklanabilen veya tadılabilen
bir varlık değildir. Bu yüzden soyuttur.
Somut anlamlı sözcüklerle soyut anlamlı sözcükler arasında doğrudan bir ilişki yoktur.
Ancak aktarmaların temeli sayılan “somutlaştırma” olayında somut-soyut ilişkisi
kurulmaktadır.

 Nitel ve Nicel Anlamlı Sözcükler


Nicel Anlamlı Kelimeler
Kavramların sayılabilen, ölçülebilen, azalıp çoğalabilen özelliklerini gösteren
sözcüklere nicel anlamlı sözcükler denir.
Örnekler:
Bu binadaki dairelerin oldukça geniş odaları var.
Ağacın uzun dallarını testereyle kestim.
Okul, yüksek binaların arasında kalmış.
Sırtında ağır bir çantayla güç bela yürüyordu.
İşyerime yakın bir ev satın almak istiyorum.
Yukarıdaki örneklerde koyu yazılan sözcükler – odanın genişliği, dalların
uzunluğu, binaların yüksekliği, çantanın ağırlığı, evin yakınlığı – ölçülebilir
özellikleri gösterdiği için nicel anlamlıdır.
Nitel Anlamlı Kelimeler
Varlıkların nasıl olduğunu, niteliğini gösteren; sayılamayan, ölçülemeyen bir değeri,
özelliği ifade eden sözcüklere “nitel anlamlı sözcükler” denir.
Örnekler:
Ekşi yoğurdu ayran yaparak değerlendirebilirsin.
Annemin lezzetli yemekleri burnumda tütüyor.
Güleç yüzüyle çevresine neşe saçıyordu.
Cimri insanların kimseye hayrı dokunmaz.
Okula yırtık ayakkabılarla gidiyordu.
Yukarıdaki örneklerde koyu yazılan sözcükler – yoğurdun ekşiliği, yemeklerin
lezzetliliği, yüzün güleçliği, insanların cimriliği, ayakkabıların yırtıklığı –
ölçülemeyen özellikleri, nitelikleri ifade ettiği için nitel anlamlıdır.
Sözcükler cümle içindeki kullanımına göre bazen nicel bazen de nitel anlamlı olabilir.
Örnekler:
Okul yıllarında onunla yakın arkadaştık. (nitel anlam)
Stadyum evimize çok yakındı. (nicel anlam)
Birinci örnekteki “yakın” sözcüğü “içten, sıkı” anlamında kullanılmıştır. İki arkadaş
arasındaki yakınlık belli bir ölçü aletiyle ölçülemez. Bu yüzden yakın sözcüğü nitel
anlamlı bir sözcüktür. İkinci örnekteki “yakın” sözcüğü ise, ölçülebilir bir özellik
olduğu için nicel anlamlıdır. Evin stadyuma olan uzaklığı metreyle ölçülebilir.
Annesinin güzel gözleri vardı. (nitel anlam)
Bu işten güzel para kazanmışlar. (nicel anlam)
Birinci örnekteki “güzel” sözcüğü, ölçülemeyen bir nitelik bildirdiği için nitel
anlamlıdır. Gözlerin ne derece güzel olduğunu ölçen bir alet yoktur. İkinci örnekteki
“güzel” sözcüğü ise “çok” anlamında kullanılmıştır. Paranın ne kadar kazanıldığı
hesaplanabileceği için “güzel” sözcüğü nicel anlamlıdır.

 Ad Aktarması (Mecaz-ı Mürsel) (Düz Değişmece)


Bir sözcüğün benzetme amacı güdülmeden başka bir sözcüğün yerine kullanılmasıdır.
Örnekler:
Seni şirketten aradılar. Yukarıdaki cümlede “şirket” sözcüğünde ad aktarması vardır.
Burada şirkette görevli birinin, örneğin sekreterin araması söz konusudur. Ama
cümlede “şirketten” sözü ile genel söylenip, özel anlam anlatılmak istenmiştir.

Ad aktarması şu ilişkiler çerçevesinde kurulabilir:


 İç-Dış İlişkisi: Bir varlığın dışı söylenerek içi ya da içi söylenerek dışı
kastedilir.
Evi gelecek hafta taşıyoruz. (Evin eşyalarını)
Çayı ocağa koyuver. (Çaydanlığı)
 Bütün-Parça İlişkisi: Bir varlığın bütünü söylenerek parçası, parçası söylenerek
bütünü kastedilir.
Sokağın ilk girişindeki apartmanda oturuyorum. (Apartmanın dairesi)
Herkes başının üstünde bir çatı olmasını ister. (Ev)
 Somut-Soyut İlişkisi: Soyut bir kavram söylenerek somut bir varlık kastedilir.
Düşük bir maaşla beş canı besliyor. (İnsan)
 Sanatçı-Eser İlişkisi: Sanatçının adı söylenerek eseri ya da eserleri kastedilir.
Biz Yahya Kemal’i okuyarak yetiştik. (Romanını)
 Yer (Şehir, Kasaba, Köy) – İnsan İlişkisi: Yer adı söylenerek insan adı
kastedilir.
Takımı şampiyon olunca tüm Adana bayram etti. (Şehir halkı)
Törende bütün kasaba meydanda toplanmıştı. (Kasaba halkı)
 Şehir-Yönetim ilişkisi: Bir ülkenin başkenti söylenerek yöneticileri kastedilir.
Ankara bu olayda duyarsız kaldı. (Devlet yöneticileri)
 Yön – Bölge, İnsan İlişkisi: Yön adı söylenerek o yerde oturan insanlar
kastedilir.
Batı’nın tavrını anlamak güç. (Avrupa ülkeleri)
 Bir Kap Söyleyip İçindekileri Çağrıştırma:
Bardağını bitir de sana çay doldurayım. (Çayını bitir)
 Anlam (Deyim) Aktarması
Bir sözcüğün benzetme amacı ile başka bir sözcük yerine kullanılmasına anlam (deyim)
aktarması denir. Anlam aktarması, anlatımı güçlendirmek ya da duygu ve düşünceleri kısa
yoldan anlatmak için başvurulan bir yöntemdir.
Deyim aktarmalarını şu alt bölümlerde inceleyebiliriz:
 İnsandan Doğaya Aktarma: Organ adları ya da giysi parçalarının doğaya
aktarımı şeklinde olursa yan anlamlı kelime, kişileştirme şeklinde olursa mecaz
anlamlı kelime ortaya çıkar.
Bir diş sarımsak ( Yan Anlam )
Gülen Güneş ( Mecaz Anlam )
 Doğadan İnsana Aktarma: Doğayla ilgili öğelerin insan için kullanılmasıdır.
Aslanım, yaptığın bu iş doğru değil!
O tilkiye söyle, borcunu ödesin.
Senin kadar pişkinini de görmedim.
Paslanmış beyinlerle olmaz bu iş.
 Doğayla İlgili Kavramların Doğaya Aktarılması: Doğayla ilgili öğelerin
doğanın bir başka öğesi için kullanılmasıdır.
Karlar uçuşurdu camlarda.
Rüzgârlar ulurdu sabaha kadar.
 Duyular Arası Aktarma: Bir duyuya ait olan kavramların başka duyular ile
birlikte kullanılmasıdır.
Acı bir çığlık duyuldu. (Tat alma duyusundan işitme duyusuna)
Keskin bir koku içeriye yayılmıştı. (Dokunma duyusundan koklama
duyusuna)
Yumuşak bir sesi var. (Dokunma duyusundan işitme duyusuna)
Yanık bir türkü tutturdu. (Görme duyusundan işitme duyusuna)

 Somutlaştırma: Soyut, anlatılması güç düşünce ve duyguların somut


kavramlarla dile getirilmesidir.
“güç, hüner” soyut anlamlıdır. Bu kavramları somutlaştırmak için somut
anlamlı “bilek” sözcüğünden yararlanabiliriz. “O bileğine çok
güveniyor.” dediğimiz zaman “güç, hüner” kavramlarını somut bir
biçimde anlatmış oluruz.
Bu öğrencideki zekâ kimsede yok! (soyut kavram)
Bu öğrencideki kafa kimsede yok! (somut kavram)

Söz Öbekleri
Söz öbekleri deyimler, atasözleri, özdeyişler, yansımalar, ikilemeler, dolaylama, güzel
adlandırma olarak yedi ana başlıkta incelenir:
 Deyimler
Bir olayı, bir durumu, bir kavramı daha etkileyici anlatmak için en az iki sözcüğün bir
araya gelmesiyle oluşan ve çoğu zaman gerçek anlamdan uzaklaşıp kendine özgü anlam
kazanan kelime gruplarına deyim denir.
Deyimler, hem yazılarımıza hem de konuşmalarımıza derinlik katar. Anlattıklarımızı ilgi
çekici hâle getirir. Birkaç cümleyle anlatabileceğimiz bir durumu iki üç sözcükten oluşan
bir deyimle anlatabiliriz. Böylece kısa ve özlü anlatım sağlamış oluruz.
Örnekler:
sırt: Boyundan bele kadarki bölüm
yer: Bir şeyin kapladığı boşluk, mekan.
gelmek: ulaşmak, varmak.
Sırtı yere gelmemek: Güçlü olmak, sarsılmamak, yerinden düşürülememek.
Deyimlerin Özellikleri:
 Deyimler kalıplaşmış sözcüklerdir. Deyimlerde bulunan sözcüklerin yerine eş
anlamlıları bile getirilemez. Sözcüklerin yerleri değiştirilemez.
Sürahiden boşalırcasına yağmak (Yanlış)
Bardaktan boşalırcasına yağmak (Doğru)
Suratından düşen bin parça (Yanlış)
Yüzünden düşen bin parça (Doğru)
 Deyimler şahsa ve zamana göre çekimlenebilir.
Ödevimi yapınca öğretmenin gözüne girdim. (Ben)
Ödevimizi yapınca öğretmenin gözüne girdik. (Biz)
 Deyimler genellikle mecaz anlamlıdır.
“Kök söktürmek” deyimi “bir bitkinin kökünü çıkarttırmak” değil,
“güçlük çıkarmak, uğraştırmak” anlamındadır.
“Hapı yutmak” deyimi “ilaç içmek” değil, “kötü duruma düşmek”
anlamındadır.
 Bazı deyimlerin gerçek anlamları da vardır.
Sır saklamak: Sırrı açıklamamak
El sürmemek: Değmemek, dokunmamak
 Deyimler bir kavramı ya da bir durumu anlatmak için kullanılır. Ders verme
amacı taşımaz.
“Burun kıvırmak” deyimi, beğenmeyip küçümsemek anlamını
içermektedir. Herhangi bir ders verme amacı taşımamaktadır.
 Deyimler sözcük grubu ya da cümle şeklinde bulunabilir.
Ağzı kulaklarına varmak (sözcük grubu)
İğne atsan yere düşmez (cümle)
İçi içine sığmamak (sözcük grubu)
Ne tadı var ne tuzu (cümle)

 Atasözleri
Uzun gözlem ve deneyimler sonucu oluşmuş, bilgi ve öğüt veren kalıplaşmış
sözlere atasözü denir.
Atasözlerinin Özellikleri
 Atasözlerinin söyleyeni belli değildir, atasözleri halkın ortak malıdır.
 Atasözleri kalıplaşmış sözlerdir. Bu yüzden atasözünü oluşturan sözcükler
yerine başka sözcükler getirilemez, sözcüklerin sıralanışında da değişiklik
yapılamaz.
“Damlaya damlaya göl olur. ” atasözünde bulunan “göl” sözcüğünün
yerine “havuz” sözcüğünü getiremeyiz. Sözcüklerin yerlerini değiştirip
“Göl damlaya damlaya olur.” da diyemeyiz. Atasözlerinin hepsi
tamamlanmış bir yargı bildirir. Bu nedenle atasözleri cümle değeri taşır.
 Atasözlerinin birçoğunda mecazlı bir söyleyiş vardır.
“Terzi kendi söküğünü dikemez ” atasözü, “İnsanlar başkalarına
yaptıkları hizmetleri kendilerine yapamazlar.” anlamını taşır. Bu
atasözünün terziyle, sökükle bir ilgisi yoktur.
 Çok az da olsa gerçek anlam taşıyan atasözleri de vardır.
Dost ile ye, iç; alışveriş etme.
Bugünün işini yarına bırakma.
 Atasözlerinin bazıları aynı veya yakın anlamlıdır.
Mum dibine ışık vermez. ↔ Terzi kendi söküğünü dikemez.
Körle yatan şaşı kalkar. ↔ Üzüm üzüme baka baka kararır. ↔ İsin
yanına varan is, misin yanına varan mis kokar.
 Atasözlerinin bazıları zıt anlamlıdır.
Fazla mal göz çıkarmaz. → Azıcık aşım, kaygısız başım.
İyilik eden iyilik bulur. → İyilikten maraz doğar.
Atasözleri ve Deyimleri Arasındaki Benzerlikler ve Farklılıklar
 Atasözleri ve Deyimlerin Ortak Özellikleri:
1. Çok eski zamanlardan günümüze ulaştıkları için kimin tarafından
söylendikleri belli değildir.
2. Kısa ve özlü sözlerdir. Yani az sözcükle çok şey anlatırlar.
3. Kalıplaşmış sözlerdir. Herhangi bir değişikliğe uğramazlar.
4. Genellikle mecaz anlam taşırlar.
Atasözleri ile Deyimler Arasındaki Farklar:
1. Atasözleri cümle şeklindeyken, deyimler çoğunlukla söz grubu şeklindedir.
İşleyen demir ışıldar. (atasözü)
İki yakası bir araya gelmemek (deyim)
2. Atasözleri tüm zamanlar için ve herkes için geçerlidir. Deyimler ise anlık
durumlar için ve sözü söyleyen kişi ya da kişiler için geçerlidir.
“Öfkeyle kalkan zararla oturur” sözü her zaman ve herkes için geçerli
olduğu için atasözüdür
“kulak kabartmak” sözü ise anlık bir durumu bildirdiği için deyimdir.
3. Atasözleri topluma öğüt verirken, deyimler sadece içinde bulunulan
durumları bildirir. Yani deyimlerin ders verme özelliği yoktur.
“Çobansız koyunu kurt kapar.” sözü ders verdiği için atasözüdür.
“Burnu havada olmak” sözü ise öğüt verme amacı taşımadığı için
deyimdir.

 Özdeyişler (Vecizeler)
Bir düşünceyi kısa ve özlü bir şekilde anlatan, bir veya birkaç cümleden oluşan
sözlere özdeyiş (vecize) denir.
Örnekler:
 Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabileceği kadardır.
(Mevlâna)
 Boş bir çuvalın ayakta durması zordur. (B. Franklin)
 Siz hiç bir sarrafın bağırdığını duydunuz mu?
Kıymetli malı olanlar bağırmaz.
Domatesçi, biberci bağırır da kuyumcu bağırmaz.
Eskici bağırır ama antikacı bağırmaz.
İnsan bağırırken düşünemez. Düşünemeyenler ise hep kavga içindedir. (Necip
Fazıl Kısakürek)
 Yaşlanmak bir dağa tırmanmak gibidir. Çıktıkça yorgunluğunuz artar, nefesiniz
daralır ama görüş açınız genişler. (I. Bergman)
Özdeyişlerin atasözlerinden farkı söyleyeninin ya da yazanının belli olmasıdır.
Özdeyişler de tıpkı atasözleri gibi yaşanan olaylardan, gözlemlerden ve deneyimlerden
çıkarılan sonuçlara, derslere dayanır.

 Yansıma Sözcükler
Doğadaki cansız varlıkların, hayvanların, makinelerin çıkardığı seslerin taklit edilmesiyle
oluşan sözcüklere yansıma denir.
 İnsanlara Özgü Yansıma Sözcükler:
Hapşu, hapşırık, hapşırmak
Horr, horultu, horlamak
 Cansız Varlıklara Ait Yansıma Sözcükler:
Şırıl, şırıltı, şırıldamak
Hışır, hışırtı, hışırdamak
Gıcır, gıcırtı, gıcırdamak
Çatır, çatırtı, çatırdamak
 Makine ve Araçlara Ait Yansıma Sözcükler:
Pat, patlamak
Vın, vınlamak
Zırr, zırıltı
Yansıma sözcükler ikileme görevinde de kullanılabilir.
tıkır tıkır, çıt çıt, şırıl şırıl, fokur fokur…
Yansıma sözcükler, mecaz anlama gelecek şekilde kullanıldıklarında yansıma anlamı
ortadan kalkar.
Toplantıda bir ara sıkıntıdan patlayacak gibi oldum.
Öğrenci, fiilimsileri tahtada çatır çatır anlattı.
Yansıma sözcükler ad, sıfat, zarf ve fiil gibi çeşitli türlerde kullanılabilir. Ayrıca cümlenin
herhangi bir öğesinde de yer alabilir.
 Yansıma ad: Birden onu bir hıçkırık tuttu.
 Yansıma sıfat: Kıtır krakerleri yemeye bayılırım.
 Yansıma eylem: Kapının menteşeleri gıcırdıyor.
 Yansıma zarf: Dere şırıl şırıl akıyor.

 İkilemeler
Anlamı güçlendirmek amacıyla aynı kelimenin, yakın anlamlı kelimelerin veya zıt anlamlı
kelimelerin tekrarıyla oluşan sözcük grubuna ikileme denir. İkilemeler şu şekillerde
oluşturulur:
 Aynı Sözcüğün Tekrarlanmasıyla Oluşan İkilemeler:
koşa koşa, ağır ağır, iri iri…
 Eş Anlamlı Sözcüklerden Oluşan İkilemeler:
akıllı uslu, ses seda, güçlü kuvvetli, kılık kıyafet…
 Zıt Anlamlı Sözcüklerden Oluşan İkilemeler:
ileri geri, az çok, er geç, bata çıka, büyük küçük…
 Biri Anlamlı, Diğeri Anlamsız Sözcükten Oluşan İkilemeler:
eski püskü, eğri büğrü, yarım yamalak, çer çöp…
 Her İkisi de Anlamsız Sözcükten Oluşan İkilemeler:
ıvır zıvır, eften püften, mırın kırın…
 Yansımaların Tekrarıyla Oluşan İkilemeler:
çat pat, kıs kıs, şırıl şırıl, patır kütür, horul horul…
 İsim Tamlaması Şeklindeki İkilemeler:
suyunun suyu, güzeller güzeli…
 Hâl (Durum) Eki Alarak Oluşan İkilemeler:
baş başa, baştan başa, biz bize, dişe diş, günden güne…
 M Harfi Eklenerek Oluşturulan İkilemeler:
Ev mev, şaka maka, para mara, kitap mitap, ders mers, iş miş…
İkilemelerle tekrarlar birbirinden farklıdır. Tekrarlarda araya virgül girer;
fakat ikilemelerin arasına hiçbir noktalama işareti girmez.
Akşam, akşam, yine akşam… (Tekrar)
Akşam akşam nereden çıktı bu maç. (İkileme)

 Dolaylama
Söze etkileyicilik katmak için, tek sözcükle ifade edilebilen bir kavramı birden çok
sözcükle ifade etmeye dolaylama denir.
 Tür adları için kullanılanlar:
File bekçisi (kaleci), meşin yuvarlak (top), bacasız sanayi (turizm), delikli
demir (tüfek), evin direği (baba), beyaz perde(sinema), beyaz cam (televizyon),
ekmek kapısı (iş), baba ocağı (yurt, ev)…
 Yer adları için kullanılanlar:
Altın boynuz (Haliç), Kara kıta (Afrika), Yavru vatan (Kıbrıs), Güller diyarı
(Isparta), Kızıl gezegen (Mars), Yedi tepeli şehir (İstanbul), Medeniyetler beşiği
(Mezopotamya), Ege’nin incisi (İzmir)…
 Kişi adları için kullanılanlar:
Ulu önder (Atatürk), Sanat güneşi (Zeki Müren), Minik serçe (Sezen Aksu),
Cep Herkülü (Naim Süleymanoğlu)…

 Güzel Adlandırma
Günlük yaşamda söylenmesi kaba sayılan bazı sözlerin daha ince ve güzel bir şekilde
söylenmesine güzel adlandırma denir.
Sevilen biri için “öldü” sözcüğü yerine “hayata gözlerini yumdu, sizlere ömür, son
yolculuğuna çıktı, onu kaybettik” sözlerinin kullanılması.
Tüberküloz (verem) yerine “ince hastalık” sözünün kullanılması.
Cümlede Anlam
Cümle (tümce) bir düşünceyi, bir dileği, bir haberi ya da duyguyu tam olarak anlatan, bir veya birden
çok sözcükten oluşmuş anlatım birimidir.
Cümlelerin temel özellikleri tam olarak bir yargı bildirmeleridir. Cümlelerde yargının tamamlanması
çekimli bir eylemle ya da ek eylem almış isim soylu bir sözcükle olur.
Örnekler:
Çalışıyorum.
Çalışkanım.
Yarınki sınava çok çalışıyorum.
Yukarıdaki üç örnek de yargı bildirdikleri için cümledir.
Cümlenin anlamı ve bu anlamın yorumu, paragrafın ilk basamağıdır.
Cümle anlamı anlatımlarına göre cümleler, cümlede anlam ilişkileri, anlamlarına göre cümleler
ve cümle yorumlama olmak üzere dört ana başlıkta incelenir:

Anlatımına Göre Cümleler


Anlatım bakımından cümleler öznel, nesnel, dolaylı, dolaysız, kinayeli, aşamalı durum bildiren
cümleler ile tanım, içerik ve üslup cümleleri olmak üzere dokuz başlıkta incelenir:

 Öznel Anlatımlı Cümleler


Söyleyenin kendi düşüncesini, duygusunu veya beğenisini içeren; doğruluğu ya da
yanlışlığı kişiden kişiye göre değişen cümlelerdir.
Örnekler:
Roman en güzel yazı türüdür.
Yukarıdaki cümle, söyleyenin kişisel düşüncesini yansıtmaktadır. Kanıtlanması
olanaksızdır. Çünkü her insanın sevdiği yazı türü farklıdır. Bu yüzden bu cümle,
öznel yargı bildiren bir cümledir.
İstanbul Boğazı’nın seyrine kimse doyamaz.
Evde mutlu olan başarılı olur.
Mavi elbise insanlara yakışıyor.
Duygusal şarkılar herkesi etkiler.

 Nesnel Anlatımlı Cümleler


Söyleyenin duygu veya düşüncesini içermeyen; doğruluğu ya da yanlışlığı kişiden kişiye
göre değişiklik göstermeyen, herkesçe kabul görmüş, kanıtlanabilir yargıları içeren
cümlelerdir.
Örnekler:
Ozon tabakasındaki delik her yıl büyüyor.
Yukarıdaki cümle, nesnel bir yargı ifade etmektedir. Çünkü bu sözleri
söyleyenin kişisel düşüncesi cümleye karışmamıştır. Bu, bilimsel bir veridir;
araştırma ile kanıtlanabilir.
Kırmızı, ana renklerden bir tanesidir.
Eser, dört bölüm halinde sinemaya uyarlanmış.
İstanbul 1453′te fethedildi.
Yazar, bu romanında aile bireyleri arasındaki sorunları anlatıyor.

 Tanım Cümleleri
Varlıkların ne olduklarını tam olarak belirtmek için kurulur. Tanım cümleleri “Bu nedir?”,
“Bu kimdir?” sorularına cevap verir.
Örnekler:
Lirik şiir, duyguların çok etkili ve coşkulu bir biçimde dile getirildiği şiir türüdür.
Ünlü kişilerin kendi yaşamlarını anlattıkları yazılara otobiyografi denir.
 İçerik (Konu) Cümleleri
Yazarın, yapıtında ele aldığı konuya değinilen cümlelerdir.
Örnekler:
Sanatçı, eserinde bir çobanın köydeki yaşamını anlatıyor.
Şiirlerinde ayrılık acısını işlemiş.

 Üslup (Biçem) Cümleleri


Üslup bir duygunun, düşüncenin kişisel anlatım biçimidir. Sanatçının dili kullanma biçimi,
anlatım şekli üslupla ilgilidir. Cümlelerin uzunluğu, kısalığı, sözcük seçimi, sanatlı ya da
yalın oluş, sanatçının üslubunu ortaya koyar.
Herhangi bir metne yönelttiğimiz “Nasıl anlatılmış?” sorusu, üslupla ilgili ifadeleri
bulmamıza yardımcı olur.
Örnekler:
Sanatçı, eserinde gerçekleri kısa, yalın cümlelerle dile getirmiş.
Şiirlerinde süslü, söz oyunlarına dayalı bir dil yerine, günlük konuşma dilini tercih
etmiştir.

 Doğrudan (Dolaysız) Anlatımlı Cümleler


Başkasına ait bir sözün hiç değiştirilmeden aktarılmasına doğrudan anlatım denir. Olduğu
gibi aktarılan söz genellikle tırnak işareti içerisinde yazılır. Tırnak işaretinin dışında virgül
kullanılarak da aktarılabilir.
Örnekler:
Atalarımız, kalem kılıçtan keskindir, der.
Atatürk: “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” diyerek bir gerçeği dile getirmiştir.
(Atatürk’e ait söz değiştirilmeden aktarılmış)

 Dolaylı Anlatımlı Cümleler


Başkasından alınan sözün, cümledeki yargıyı değiştirmeden, kendi sözcüklerimizle
aktarılmasına dolaylı anlatım denir. Dolaylı anlatımlı cümleler “söyledi, belirtti, açıkladı”
gibi eylemlerle biter ya da yüklemleri öğrenilen geçmiş zamanla çekimlenir.
Örnekler:
Doktor, babama ilaçları mutlaka içmesi gerektiğini tembih etti.
Atatürk hayatta en gerçek yol göstericinin ilim olduğunu söylemiştir. (Yazar kendi
anlatımıyla Atatürk’e ait sözü değiştirerek aktarmış)

 Kinayeli Anlatım İçeren Cümleler


Cümlede ifade edilen düşüncenin, genellikle alaycı biçimde, tersini kasteden anlatım
biçimidir.
Örnekler:
Okulunu ne kadar çok sevdiğin yirmi gün devamsızlık yapmandan belli.
Takımımız bu haftaki maçında muhteşem bir oyunla 4-0 mağlup oldu.

 Aşamalı Durum Bildiren Cümleler


Bir olayın veya durumun giderek değiştiğini bildiren cümlelerdir. Eylem aniden değil,
süreç içinde gerçekleşir.
Örnekler:
Diktiğimiz fidanlar günden güne uzuyor.
Uçak önce havalandı, sonra yavaş yavaş bulutların arasında kayboldu.
Cümlede Anlam İlişkileri
Anlam ilişkisi bakımından cümleler; eş anlamlı, yakın anlamlı, zıt anlamlı cümleler, neden-sonuç,
amaç-sonuç, koşul-sonuç, açıklama ve karşılaştırma cümleleri olmak üzere sekiz başlıkta
incelenir:

 Eş Anlamlı Cümleler
Aynı konu ve düşüncenin, farklı sözcükler ve söz dizimiyle dile getirildiği cümlelerdir.
Örnekler:
Belirli bir hedefi olmayan insana kimse yardımcı olamaz.
Bir insan hangi limana yelken açtığını bilmiyorsa hiçbir rüzgar işine yaramaz.
Bu bardağın yarısı su ile dolu.
Bu bardağın yarısında su yok.
Yaşam, içinde siyah da bulunan bir gökkuşağıdır.
Yaşam, tüm güzelliklerinin yanında olumsuzlukları da barındırır.

 Yakın Anlamlı Cümleler


Eş anlamlı cümlelerde, biri diğerinin yerini tutabilecek iki cümle söz konusu idi. Yakın
anlamlı cümlelerde ise aynı özü, aynı ruhu taşıyan iki cümle vardır.
Örnekler:
Hayatını insanların mutluluğuna adamıştı.
İnsanları mutlu etmek için ömür boyu çalışmaktan zevk aldı.
Bu cümlelerin ikisinde de söz konusu kişinin ömür boyu insanların mutluluğu
için çalıştığı ifade edilmektedir. Buraya kadar eş anlamlılık söz konusudur.
Ancak ikinci cümlede “bu çalışmadan zevk almak” gibi bir ayrıntı vardır. Bu
ayrıntı sebebiyle bu cümlelere yakın anlamlı cümle diyoruz.
Bazı sanatçılar yaşları ilerledikçe eserlerinde tekrara düşerler.
Olgunluk döneminde sanatçıların bir kısmı özgünlüklerini kaybedebilir.

 Karşıt (Zıt) Anlamlı Cümleler


Anlamca birbirine zıt olan, birbiriyle çelişen cümlelerdir. Bu tür cümlelerde konu
genellikle aynıdır; fakat konuya bakış açısı farklıdır.
Örnekler:
Sanayileşme, çevreye zarar vermektedir.
Gelişmek isteyen toplumlar, sanayiye önem vermelidir.
Bu cümlelerde konu sanayileşmedir. İlk cümlede sanayileşmenin kötü yönü,
diğerinde ise iyi yönü anlatılmaktadır.
Sanatçı, hayatı kendi yorumuyla vermelidir.
Sanatçı, hayatı anlatırken ayna görevi üstlenmelidir.

 Neden (Sebep) – Sonuç İlişkili Cümleler


Bir eylemin hangi gerekçeyle veya hangi sebeple yapıldığını bildiren cümlelerdir. Bu
cümlelerin yüklemine “niçin?” , “neden?” soruları sorulduğunda bu sorular cevapsız
kalmaz. Neden-sonuç cümleleri iki bölümden oluşur: Birinci bölüm neden (sebep), ikinci
bölüm ise sonuç bildirir. Genellikle “için, -den, -diğinden, ile” gibi ekler ve edatlar
kullanılır.
Örnekler:
Hasta olduğum için okula gelemedim.
Yukarıdaki cümlede koyu renkle yazılmış bölüm, eylemin yapılış nedenini
belirtmektedir.
Okulların açılmasıyla masraflar arttı.
Seni uyandırmayalım diye radyoyu açmadık.
Yağmur yağınca maç iptal oldu.
Malzeme yetersizliğinden inşaat yarım kaldı.

Neden-sonuç ilişkisi bağımsız iki cümle ile de ifade edilebilir.


Örnekler:
Çiçekleri gece sula; daha çabuk büyür.
Bir daha böyle konuşma; beni üzüyorsun.
Bu örneklerde birinci cümlede ifade edilen eylem, ikinci cümlede ifade edilen
eylemin nedeni durumundadır. Buna “gerekçe” de denmektedir. Bu tür
ifadelerde sebep cümlesi ile sonuç cümlesinin yerleri değiştirilebilir.

 Amaç – Sonuç İlişkili Cümleler


Eylemin hangi amaca bağlı olarak gerçekleştiğinin belirtildiği cümlelerdir. Bu tür
cümlelerde de “için, diye, üzere” gibi edatlardan yararlanılır. Amaç – sonuç cümleleri,
eyleme sorulan “hangi amaçla?” sorusuna cevap verir.
Örnekler:
Sınavı kazanmak için çok çalışmış.
Yukarıdaki cümlede koyu renkle yazılmış bölüm, eylemin yapılış amacını
belirtmektedir.
Bildiklerini anlatmak üzere karakola başvurdu.
Kilo vereyim diye spor yapıyor.
Yazar, eleştirmene şirin görünmek maksadıyla iki yüzlü davranıyor.
Ona sık sık öğüt verirdi; iyi bir insan olsun diye.

Amaç-Sonuç Cümleleri ile Neden-Sonuç Cümleleri Arasındaki Fark


Amaç-sonuç cümleleri, neden-sonuç cümleleri birbirine çok benzemekte bu yüzden sık
sık karıştırılmaktadır. Amaç-sonuç cümleleri ile neden-sonuç cümlelerini ayırt etmek
için şu yolu izlemeliyiz:
Amaç-sonuç ile neden-sonuç cümlelerinin karıştırılmasının en büyük sebebi
amaç-sonuç cümlelerinin, neden-sonuç cümlelerini bulmak için kullandığımız
“neden?” sorusuna da cevap verebilmeleridir. Bu yüzden amaç-sonuç
cümlelerinin sorulduğu sorularda önce mutlaka “hangi amaçla?” sorusu
sorulmalıdır. Eğer önce “neden?” sorusunu sorarsak neden-sonuç cümlesini
amaç-sonuç sanarak yanılırız.
Örnek Soru:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde amaç-sonuç ilişkisi vardır?
A) Dün akşam eve geldim
B) Çok çalıştığım için iyi not aldım.
C) Yaşlandığı için kulakları iyi duymuyor.
D) İlaç almak için eczaneye gitti.
Çözüm:
 Seçenekleri incelediğimiz B, C ve D seçeneklerinde “neden?” sorusuna cevap
alabildiğimizi görüyoruz:
 A) Dün akşam eve geldim. (neden geldim? → cevap yok)
B) Çok çalıştığım için iyi not aldım. (neden iyi not aldım? → çok çalıştığım için)
C) Yaşlandığı için kulakları iyi duymuyor. (neden iyi duymuyordu? → yaşlandığı
için)
D) İlaç almak için eczaneye gitti. (neden eczaneye gitti? → ilaç almak için)
 Yanlış soruyu sorduğumuz için birçok cevap çıktı. Bizden amaç-sonuç cümlesini
bulmamız istendiğinde sadece “hangi amaçla?” sorusunu sorarsak kolayca cevabı
bulabiliriz:
 A) Dün akşam eve geldim. (hangi amaçla geldim? → cevap yok)
B) Çok çalıştığım için iyi not aldım. (hangi amaçla iyi not aldım? → cevap yok)
C) Yaşlandığı için kulakları iyi duymuyor. (hangi amaçla iyi duymuyordu? →
cevap yok)
D) İlaç almak için eczaneye gitti. (hangi amaçla eczaneye gitti? → ilaç
almak için)
 Görüldüğü üzere “hangi amaçla?” sorusunu sorduğumuzda sadece D seçeneğinden
cevap alabiliyoruz ve cevabı kolayca bulabiliyoruz.
 Doğru cevap: D seçeneği

 Koşul (Şart) – Sonuç İlişkili Cümleler


Bir olayın veya durumun gerçekleşmesinin, başka bir olayın veya duruma bağlı olduğunu
belirten cümlelerdir. Bu tür cümlelerde birinci bölüm (yan yargı) koşul, ikinci bölüm ise o
koşula bağlı olarak ortaya çıkan sonuçtur (temel yargı). Türkçede koşul anlamı asıl olarak
“-se” şart ekiyle sağlanır. “ise”, “-ince”, “-dikçe”, “mi”, “ama”, “üzere”, “yeter ki” ile de
koşul anlamı sağlanabilir.
Örnekler:
Ödevini yaparsan oyun oynayabilirsin.
Bu cümlede koyu renkle yazılmış bölüm, eylemin yapılabilmesinin bağlı olduğu
koşulu belirtmektedir.
Temiz bir dünya istiyorsan yerlere çöp atma.
Müzik dinleyebilirsin ama sesini fazla açmayacaksın.
Bizim buralara yağmur yağdıkça her yer toprak kokardı.
Akşama geri vermek üzere bu kitabı alabilirsin.
Akşam baban gelsin, alışverişe çıkarız.
İstediğin her şeyi alırım, yeter ki sınıfını geç.

UYARI Cümleye istek, dilek anlamı katan –se, -sa ile koşul anlamı veren –se, -sa ekini
karıştırmamak gerekir. İstek cümleleri de –se, -sa eki almasına rağmen, koşul anlamı
taşımaz.
Otobüsle gelmese de trenle gelse.

 Açıklama İlişkili Cümleler


Neden- sonuç ilişkisinin tersidir; önce sonucun, sonra nedenin belirtildiği cümlelerdir. Bu
tür cümleler genellikle “çünkü, demek ki, öyleyse, anlaşılıyor ki” bağlaçlarıyla oluşturulur.
Örnekler:
İzmir’i seviyorum çünkü en güzel yıllarım orada geçti.
Bu cümlede koyu renkle yazılmış bölümde, kendinden önce belirtilen yargının
nedeni açıklanmıştır.
Bir kez bile arayıp sormadı, demek ki bizi pek sevmemiş.
Yüzünden düşen bin parça, anlaşılan üzgünsün.

 Karşılaştırma Cümleleri
Birden fazla varlık, kavram ya da durumun karşılaştırıldığı cümlelerdir. Karşılaştırmada
benzerlik, farklılık, üstünlük gibi değişik durumlar ifade edilir. Karşılaştırma ilgisi “gibi,
kadar, en, daha, çok, göre, fazla” gibi sözcüklerle kurulur.
Örnek(ler)
Kışın Sivas, İstanbul’dan daha soğuktur.
Televizyon da sinema kadar etkilidir.
Köyün en güzel çileği bahçemizde yetişir.
Yeni şiirler eski şiirlere göre daha anlaşılır bir dille yazılıyor.
Selim, gezmeyi çok sever, Elif ise kitap okumayı.

Türkçe Konu Anlatımları | Türkçe Konuları | DilBilgisi.net


Cümlede Anlam Konu Anlatımı | DilBilgisi.net
Cümle Yorumlama

 Cümlenin Konusu
 Cümlenin Ana Fikri
 Cümleden Çıkarılabilecek Yargı
 Cümleden Çıkarılamayacak Yargı
 Cümle Tamamlama
 Cümle Oluşturma
 Düşüncenin Yönünü Değiştiren Sözcükler
 Örtülü Anlam
4 Anlamlarına Göre Cümleler

 Öneri (Teklif) Cümleleri


 Varsayım Cümleleri
 Eleştiri Cümleleri
 Öz Eleştiri Cümleleri
 Davranış Cümleleri
 Ön Yargı (Peşin Hüküm) Cümleleri
 Uyarı Cümleleri
 Görüş Cümleleri
 Yakınma (Şikayet) Cümleleri
 Hayıflanma Cümleleri
 Pişmanlık Cümleleri
 Sitem Cümleleri
 Küçümseme Cümleleri
 Azımsama Cümleleri
 Şaşırma Cümleleri
 Beklenti Cümleleri
 Özlem (Hasret) Cümleleri
 Tasarı Cümleleri
 Tahmin Cümleleri
 Olasılık (İhtimal) Cümleleri
 Çaresizlik Cümleleri
 Beğeni Cümleleri
 Onay (Bir Düşünceye Katılma) Cümleleri
 Abartma Cümleleri
 Endişe (Kaygı) Cümleleri
 Gözlem Cümleleri
 Kesinlik Bildiren Cümleler
 Kararlılık Bildiren Cümleler
 Kararsızlık Bildiren Cümleler
 Eşitlik Bildiren Cümleler
 Bilinenin Soruyla Vurgulandığı Cümleler
Paragrafta Anlam Konu Anlatımı
Paragrafın Anlam Yönü
Paragrafın Yapı Yönü
Paragrafın Anlatım Yönü

» Türkçe Yazım Bilgisi Konuları


 Yazım (İmla) Kuralları Konu Anlatımı
 Noktalama İşaretleri Konu Anlatımı
 Anlatım Bozuklukları Konu Anlatımı
 Ses Bilgisi Konu Anlatımı

» Türkçe Dil Bilgisi Konuları


 Sözcük Türleri
o İsim Konu Anlatımı

o Fiil Konu Anlatımı


o Fiilimsi (Eylemsi) Konu Anlatımı
o Sıfat (Ön Ad) Konu Anlatımı
o Zarf (Belirteç) Konu Anlatımı
o Zamir (Adıl) Konu Anlatımı
o Edat Konu Anlatımı
o Bağlaç Konu Anlatımı
o Ünlem Konu Anlatımı
o Tamlamalar Konu Anlatımı

 Yapı / Şekil Bilgisi


o Fiillerde Çatı Konu Anlatımı
o Sözcükte Yapı Konu Anlatımı
 Kök

 Ek
 Gövde
 Yapı Bakımından Sözcükler
 Cümle Bilgisi
o Cümle Çeşitleri Konu Anlatımı

o Cümlenin Ögeleri Konu Anlatımı


o Cümle Vurgusu Konu Anlatımı
» Edebi Türler ve Söz Sanatları
 Söz Sanatları Konu Anlatımı
 Edebi Türler (Düz Yazı Türleri – Şiir Türleri) Konu Anlatımı
 Şiir Bilgisi Konu Anlatımı

 SINIFLARA VE SINAVLARA GÖRE HAZIRLANMIŞ KONU ANLATIMI SAYFALARI


 ⇒ 3. Sınıf Türkçe Konu Anlatımları
⇒ 4. Sınıf Türkçe Konu Anlatımları
⇒ 5. Sınıf Türkçe Konu Anlatımları
⇒ 6. Sınıf Türkçe Konu Anlatımları
⇒ 7. Sınıf Türkçe Konu Anlatımları
⇒ 8. Sınıf Türkçe Konu Anlatımları
⇒ 9. Sınıf Türk Dili Konu Anlatımları

⇒ LGS Türkçe Konuları
⇒ YKS-TYT Türkçe Konuları
⇒ DGS Türkçe Konuları
⇒ KPSS Türkçe Konuları

You might also like