Professional Documents
Culture Documents
7.SINIF
DERS
NOTLARI
ADNAN BARAN
ÖNER
SÖZCÜKTE ANLAM
Beş duyu organımızdan biri veye birkaçı ile Beş duyu organımızın hiçbirisi ile
algılayabildiğimiz kavramları karşılayan algılayamadığımız, varlıklarını akıl ve sezgi
sözcüklere somut anlamlı sözcükler denir. yoluyla bildiğimiz kavramları akrşılayan
sözcüklere soyut anlamlı sözcükler denir.
"ağaç, insan, dağ, kalem, bulut, hava, ışık, ısı,
sıcaklık, rüzgar , ses..." somut sözcüklerdir. Rüya, zeka, endişe, korku, sevgi, öfke...
NOT: Bir sözcük gerçekte somut iken kullanuldığı cümleye göre soyut, soyut anlamlı bir cümle de somut
anlam kazanabilir. Çünkü cümleler kullanıldıkları cümleye göre anlam kazanırlar.
Bu yol okulun önüne çıkar. Başarının tek bir yolu vardır: Çalışmak
NOT: Soyut anlamlı bir sözcük bazen cümle içinde benzetme yoluyla somut anlamda kullanılabilir. Buna
somutlaştırma denir.
Öfke, patlayan bir volkandır.
NOT: Somut anlamlı bir sözcük bazen cümle içinde soyut anlamda kullanılabilir Buna da soyutlaşma denir.
Eğerli sanatçımız, proğramımıza renk kattılar.
NOT: Bir sözcüğün genel ya da özel anlamlı olması, birlikte kullanıldığı sözcüğe göre değişir.
Evin geniş bir salonu vardı. (Salonun ölçülebilen özelliğini gösterir. Nicel anlam)
Eve gelince bir tabak yemek yedi. (Miktarı bellidir. Nicel anlam)
Uzun yolda araba kullanmak için sabırsızlanıyorum. ( Mesafe bildiriri. Nicel anlam)
TEŞBİH (BENZETME)
Anlatımı kuvvetlendirmek, sözün etkisini artırmak için aralarında değişik yönlerden ilgi bulunan iki
şeyden zayıf olanın kuvvetli olana benzetilmesine benzetme denir. Çoğunlukla benzetme yapılırken
birbirleri ile ilgi kurulan varlıklar arasındaki ilişki bi¬linmektedir.
Tam bir benzetmede dört temel unsur vardır:
* Benzeyen: Zayıf unsur.
* Benzetilen: Kuvvetli unsur.
* Benzetme yönü: İki unsur arasındaki benzet¬me sebebi.
* Benzetme edatı: Benzetmede kullanılan “gibi, kadar” edatlarıdır.
KİŞİLEŞTİRME (TEŞHİS)
İnsan dışındaki varlıklara insana özgü özelliklerin verilmesine kişileştirme denir. Bu sanatta hayvanlara,
bitkilere ve diğer varlıklara insana özgü özellikler verilerek ifade daha çekici hâle getirilir, duygular
daha güzel anlatılır.
* Yaslı yollar bize derdini anlatıyordu.
* Erik ağaçları baharın gelişini kutlamaktaydı.
* Bu eski masanın bize anlatacak çok şeyi vardır.
* Elif kadının kağnısının tekerlekleri vatan toprağına kurtuluş gününü fısıldıyordu.
KONUŞTURMA (İNTAK)
İnsan dışındaki varlıkları konuşturma, onların ağzın¬dan söz söyleme sanatına intak(konuşturma) denir.
İntak (konuşturma), genellikle teşhis (kişileştirme) sanatı ile birlikte kullanılır. Teşhis sanatı ile insan
özelliği içinde gösterilen varlıklar konuşturulduğu zaman intak sanatı yapılmış olur.
* Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim, / Minicik gövdeme yüklü Kaf dağı.
DEYİM AKTARMASI
İKİLEMELER
* İki sözcüğün bir araya gelerek oluşturduğu kalıplaşmış söz öbeklerine ikileme denir.
* İkilemeler, kalıplaşmış ve bir araya gelip bir anlam kazanmış söz öbeğidir.
* İkilemeler daima ayrı yazılır ve araya herhangi bir noktalama işareti gelmez.
* Çocuklar, içeride güzel güzel ounuyorlar. * Doğru dürüst bir iş bulunca evlenecekmiş.
* Kadının yanına usul usul yaklaştı. * Lütfen sen de yalan yanlış konuşma.
* Sarhoş adam, masada dertli dertli * Üzerinde eski püskü bir ceket vardı.
konuşuyordu. * Çocuklar burada akıllı uslu oynadılar.
C. Zıt anlamlı sözcüklerin kullanılmasıyla D. Biri anlamlı, diğeri anlamsız olan sözcüklerle
oluşur. oluşabilir.
* Seninle iyi kötü günlerimiz oldu. * Tahtaya eğri büğrü bir şekil çizdi.
* Hayatta inişli çıkışlı yollar mutlaka olur. * Dün gece olanları yarım yamalak anlattı.
* Onunla aşağı yukarı on yıldır tanışıyoruz.
5. Deyimlerin büyük çoğunluğu mecaz anlamlıdır, 3. Atasözleri cümle şeklindedir ve mutlaka bir
yani deyim içindeki sözcüklerin karşıladıkları öğüt içerir.
anlamlar ile deyimin karşıladığı anlam farklıdır. Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.
* Küplere binmek: Sinirlenmek (Küpün üzerine Rüzgâr eken fırtına biçer
oturmak anlamında değildir.) 4. Atasözlerinden bazıları aynı anlama gelir.
* Derdini dökmek: Çekilen sıkıntıların bir bir Bir elin nesi var, iki elin sesi var. & Yalnız taş
anlatılması. duvar olmaz.
* Ayağının tozuyla: Gelir gelmez Öfkeyle kalkan zararla oturur. & Keskin sirke
* Burun kıvırmak: Beğenmemek küpüne zarar.
* Sinekten yağ çıkarmak: Olamayacak yerden
çıkar sağlamaya çalışmak 5. Atasözlerinden bazıları zıt anlamlıdır.
* Ağzı açık ayran delisi: Aptal aptal bakan Eğri oturup doğru konuşalım. & Doğru söyleyeni
avanak dokuz köyden kovarlar.
düşenin dostu olmaz. & Dost kara günde belli
6. Sayıları az da olsa gerçek anlamlı deyimler olur.
de vardır. Deyim içindeki sözcüklerin 6. Atasözleri, anlam özellikleri açısından üç
karşıladıkları anlamlar ile deyimin karşıladığı bölümde ele alınır:
anlam aynıdır.
* Çoğu gitti azı kaldı: Yapılmakta olan işin en a. Gerçek Anlamlı Atasözleri: Tüm sözcüklerin
önemli, en zor bölümü bitti. gerçek anlamında kullanıldığı sözlerdir, mecazlı
* İyi gün dostu olmak: Sadece iyi günlerde bir ifadeye yer verilmez.
görünmek. Çok konuşan çok yanılır.
* Kimi kimsesi olmamak: Yakını, eşi, dostu İnsanın canı acıyan yerindedir
bulunmamak. b. Mecaz Anlamlı Atasözleri: Sözcüklerden en
* Yükte hafif pahada ağır: Taşınması kolay az birinin gerçek anlamı dışında kullanıldığı
sözlerdir.
Acı patlıcanı kırağı çalmaz.
ÖZDEYİŞLER Rüzgâr eken fırtına biçer (Rüzgâr ve fırtına
Bir düşünceyi, bir duyguyu özlü bir şekilde mecaz anlam taşımaktadır.)
anlatan, kim tarafından söylendiği belli olan
sözlerdir. c. Hem Gerçek hem Mecaz Anlamlı Atasözleri: İki
* Fenalıkların ilki ve en büyüğü, haksızlıkların anlama da gelebilecek şekilde kullanılan
cezasız kalmasıdır. (EFLATUN) sözlerdir.
* Sanatsız kalan bir milletin hayat Hamama giren terler. Mal canın yongasıdır.
damarlarından biri kopmuş demektir. (M. Kemal Ağaç yaş iken eğilir.
ATATÜRK)
PARÇADA ANLAM
PARAGRAF
Paragraf, bir düşünceyi tam olarak anlatabilmek için bir araya getirilen cümleler topluluğudur.
Paragrafın bütün cümleleri aynı konuyu işler ve aynı düşünceyi açıklar ya da destekler.
Tek bir düşünce etrafında oluştuğundan kendi içinde bir bütünlük gösterir; kendinden önceki ya da
sonraki paragraflara bir bağlılık göstermez
*Yazarın konuyu ele alış amacının ana şiirle düşünmüş, şiirle konuşmuştur. Kahramanlık-
larını şiirle ifade etmiş; üzüntülerini, sevinçlerini
düşünceyi oluşturduğu unutulmamalıdır.
şiirle dile getirmiştir. Analar, çocuklarını şiirle
*Parçadaki bağlayıcı kavramlar varsa avutmuş, şiirle uyutmuştur. Ölenlerin arkasından
belirlenmeli; çünkü “kısacası, sonuçta, oysa, şiirle ağlanmıştır. Sözün özü, Türk milleti şiir zevki
bence, özetle, aslında” gibi ifadelerden sonra olan ve şiire yatkın bir millettir.”
ana düşünce gelebilir.
*Örnek verilmişse örnekten önceki yargının
ana düşünceyi verebileceği hatırdan
çıkarılmamalıdır.
*İyi bir paragrafta ana düşünce bir cümle
şeklinde parçanın başında, sonunda veya
herhangi bir yerinde verilir. Paragraftaki
diğer cümleler ise ana düşünceyi açıklayıcı ya
da destekleyici nitelikte olur.
NOT 2 Ana düşünce bazen de parçanın girişinde 2. PARAGRAFTA YARDIMCI
yani ilk cümlede verilebilir.
DÜŞÜNCELER
Oyun, çocukların ruhsal eğitiminde önemli bir yer
tutar ve gelişmelerini sağlar. Oyundan ve
oyuncaklardan mahrum bazı çocukların, gelecekte Parçada ana düşünce ortaya konurken bu
asık yüzlü, somurtkan ve çekilmez kişiler düşünceyi açıklayıcı ve destekleyici nitelikte
oldukları görülmüştür. Oyunlar, aşırı olmadığı
başka düşüncelerden yararlanılır. İşte parçada
sürece, çocuklar için vazgeçilmez eğlence
ana düşünceye zemin oluşturan bu
kaynaklarıdır.”
düşüncelere yardımcı düşüncedenir.
Bu parçanın bütününde “oyun ve oyuncağın, çocu-
ğun ruhsal gelişimi için gerekli olduğu” düşüncesi
Yardımcı düşünceler;
işlenmiştir.
* Parçada sayı olarak birden fazladır.
*Parçayı tam olarak kapsamaz.
NOT 3 Ana düşünce, bazı parçalarda son *Ana düşüncenin sınırlarını çizer.
cümlede bulunabilir.
*Ana düşüncenin anlaşılmasını sağlayıcı nitelik-
tedir.
Kişilerin tek başlarına bir güçleri yoktur;
çabalarının sonucu, dünyanın genel tablosu içinde
pek fark edilmez. Hayatta işler, genel bir iş
bölümüne göre yürütülür. Bu iş bölümünde tek
adamın payı bir yağmur damlası kadardır. Gene de 3. PARAGRAFTA KONU
her damla, taşkını artırır; her el insanlığın
mutluluğuna ya da sefaletine bir şeyler katar.” Üzerinde durulan, hakkında yazı yazma gereği
hissedilen her türlü kavrama konu denir. Konu,
NOT 4 Ana düşünce bazen yazının içinde bir yazarın mesajını okuyucuya ulaştıran bir
cümle olarak geçmez. Ana düşünce parçanın araçtır. Yani yazının yazılış amacı değil, amaca
bütününde olabilir. Okuyucu, bütün parçayı götüren bir araçtır.
değerlendirerek ana düşünceye kendisi ulaşır.
El halısında desen, göz değmesin diye nazar bon- Parçanın konusu bulunurken şunlara dikkat
cuğu; serilen eve bolluk getirsin diye bereket edilmelidir:
ağacı; birlik ve beraberlik, dirlik ve düzen 1. Parçada en çok tekrar edilen sözcükler
getirsin diye zincir hâline getirilmiş halkalar üzerinde yoğunlaşılmalıdır.
şeklinde gösterilir.” 2. İlk cümlelere dikkat edilmelidir, çünkü konu
ilk cümlelerde verilebilir.
NOT 5 Bazı parçalarda asıl mesajı dolaylı olarak
3. Konu, parçanın tamamını kapsar nitelikte
verilir. Bu yapılırken karşılaştırma ve benzetme
olmalıdır. Ancak konuyu ararken genellemeye
yapılır. Bu tip parçalarda ana düşünce parçada
gidilmemelidir. Konu, mümkün olduğunca
bir cümle olarak geçmez. Ana düşünce, parçanın
parçayı da kapsayıcı şekilde daraltılmalıdır.
bütününe sindirilmiş biçimdedir ve okuyucunun
bulması amaçlanır. Herkes lider olamaz. Kitleleri peşinden
sürükleyip götürebilmek için birçok olumlu
Şimdi bir heykeltıraş düşününüz. Gevşek ve
niteliğin bir kişide toplanması gerekir. Bilgi,
çürük bir zemin üzerine güzel, mükemmel bir
çalışkanlık, disiplin, karizma, iyi hitabet, güçlü
heykel yapmaktadır. Bu heykeli bir an için herkes
sezgiler… Bu nitelikler de yetmez. Ayrıca lider
beğenebilir. Fakat zemin çürük olduğundan bu
çok okumalı, çok çalışmalıdır. Toplum için
heykel yaşayamaz. Harçlarla ne kadar kuvvetli
fedakârlıkta bulunmalıdır.”
dayanak yapılırsa yapılsın yıkılır. Çünkü zemini
gevşektir.”
4. PARAGRAFTA BAŞLIK 6. PARAGRAFTA OLAY, YER, ZAMAN,
Konuyu en iyi şekilde kapsayıp yansıtan ve ŞAHIS VE VARLIK KADROSU
birkaç sözcükten oluşan sözcük
grubuna başlık denir. Yer, zaman, şahıs öğeleri kullanılarak belirli bir
Başlık; kural çerçevesinde oluşturulan edebî metinlere
olay yazıları denir. Öykü, roman, masal, fabl gibi
* İlgi çekici ve düşündürücüdür.
türler olay yazılardır.
* Konu hakkında bilgi verir.
*Ana düşünceyi çağrıştırır. Güneşli bir nisan sabahıydı. Çoban Haydar, her
zamanki gibi koyunları ve keçileri ahırdan
* Parçanın bütünü okunduğunda daha iyi
çıkarıp köylerinin yanındaki meraya doğru yola
kavranır.
koyuldu. Amacı sürüyü otlatmak, kış boyunca iyi
“Çocuklar doğar. beslenemeyen koyunları ve keçileri taze otlarla
Dünyaya bakar, iyice doyurmaktı. Köyün hemen yanındaki bu
Sevimli mi sevimli mera, bahar gelince bereketlenir, yeşilin bin bir
Yürüdükçe, tonuyla bezenirdi.”
Yol yordam öğrenir.
Uçtukça uçar. Olay: Haydar’ın sürüyü meraya götürmesi
Koştukça bir ceylan gibi” Zaman: Nisan sabahı
Başlık: Çocuklar Mekân: Köyün yanındaki mera
Şahıs Kadrosu: Çoban Hayda
Okuyarak olayların ve gelişmelerin iç yüzünü Dışarıda çok güzel kar yağıyordu. Pencerenin
öğrenen bir kişi, öncelikle kendine olan önüne oturup kar yağışını seyrediyor, kar
güvenini artırır. Bu ise aynı zamanda düşünce tanelerinin beyaz gülücükler dağıtarak süzüle
ufkunu geliştirip geniş bir görüş açısı süzüle yere inmesini seyretmekten
sağlayarak olayları inceleme yeteneği büyük sevinç duyuyordum. Bu sırada yandaki
kazandırır. Ayrıca okuyan kişiler çok okumanın kanepede oturan dedeme heyecanla seslendim:
beraberinde getirdiği zengin kelime dağarcığı- “Dede, bak! Her yer nasıl da bembeyaz oldu!”
na sahip oldukları için, etkileyici ve güzel Dedem dışarı baktı ve bana; “Evet benim güzel
konuşarak hitap ettikleri kişilerde etki de kızım, tıpkı pamuk tarlası gibi.” dedi.
uyandırırlar.”
DUYULAR: neşe, heyecan
Anahtar Kelimeler: okumak, öğrenmek, güven,
düşünce ufku, kelime dağarcığı
8.PARAGRAFTA DUYULAR
Parçada yazar “görme, işitme, dokunma (hissetme), tatma, koklama” duyularından yararlanabilir.
Bu mahallede oturanlar yaz sabahları ağaçlara yuva yapan bülbüllerin sesleriyle ve mis gibi
kokan çiçeklerle uyanırlar. Ancak güneş, perdeleri aralayıp odalara sızdığında duyulan sadece kuş sesleri
değildir. Çocuklar uyanmış ve cıvıl cıvıl sesleriyle sokakta oynamaya başlamışlardı.
DUYULAR: görme, işitme, koklama
9. PARAGRAFTA KARAKTER
Bir bireyin kendine özgü yapısı, onu başkasından ayıran temel belirti ve bireyin davranış biçimlerini
belirleyen özelliklere karakter denir. “Uysal, kararlı, inatçı, sorumluluk sahibi, disiplinli” gibi kavramlar
karakterdir.
“Vatanını ve milletini çok seven Atatürk, bu uğurda canını feda etmekten kaçınmazdı. Ülkesi ve milleti
için girdiği savaşlarda hep ön safta yer alması bunun en güzel örneğidir.”
KARAKTER: vatanseverlik” dile getirilmiştir.
1. PARAGRAFIN BÖLÜMLERİ
Paragrafı oluşturan cümlelerin her birisinin kendine özgü yeri vardır. Bir paragrafın ilk cümlesi ile son
cümlesi aynı nitelikleri taşımaz. Ayrıca paragrafı oluşturan cümleler birbirleriyle hem yapı hem de anlam
bakımından bir ilişki içerisindedir. Bu cümleler bir yargıyı birbirlerine bağlı olarak anlatır.
Paragraf giriş, gelişme ve sonuç olmak üzere üç bölümden oluşur:
Genelde tek cümleden oluşan giriş bölümünde Giriş cümlesinden sonra gelen ve onu
parçada anlatılacak konu verilir. açıklayan, girişte belirtilen konunun
Giriş cümlesi bağımsızdır. Diğer cümleler giriş ayrıntılarıyla ele alındığı bölümdür.
cümlesine biçimce ve anlamca bağlıdır. Kendinden Düşüncelerin açıklanması, anlaşılır hale gelmesi,
önce de bir cümle varmış gibi bir izlenimi yerine göre ispatlanması için betimleme,
uyandırmamalıdır. Bu yüzden giriş bölümü öyküleme, örneklendirme, tanık gösterme,
cümlesinde, sanki giriş cümlesinden önce bir karşılaştırma, açıklama gibi anlatım teknikleri
cümle varmış anlamını verebilecek olan “bu ve düşünceyi geliştirme
yüzden, bundan dolayı, kaldı ki, yine de, ama, yollarından yararlanılır.
fakat, oysa, çünkü, bunun için, ise, de …” gibi
bağlayıcı ifadeler yer almaz.
3. SONUÇ BÖLÜMÜ
Gelişme bölümünde anlatılan olay, düşünce ya da duyguların bir sonuca bağlandığı bölümdür. Bazen ana
düşünce sonuç bölümünde verilebilir.
Sonuç bölümünde “sonuç olarak, özetle, bundan dolayı, kısaca…” gibi bağlayıcı ifadeler bulunabilir.
ANLATIM BİÇİMLERİ
2. ÖYKÜLEYİCİ ANLATIM
1. BETİMLEME ( TASVİR)
Tasarlanmış veya yaşanmış bir olayın
Varlıkların okuyucunun gözünde,
başkalarına sözle ya da yazıyla anlatıldığı
zihninde canlanacak şekilde ayırt edici
anlatım biçimine öyküleme (hikâye etme)
nitelikleriyle resim çizer
denir.
gibi anlatılmasına betimleme (tasvir
Çocuktum. Evimizin bahçesinin güney
etme)denir.
tarafından geçen derenin kenarında
Betimlemede gözlem esastır. Gözlemle elde dolaşıyordum. Kış mevsiminin son günleriydi.
edilen bilgiler açık, sade ve anlaşılır bir dille Bir kayanın dibinde açmış menekşeleri
okuyucunun gözünde canlanacak şekilde gördüm. Öyle güzel kokuyordu ki... Yeşil
anlatılır. Betimlemede yazar, tasvir edeceği yaprakların arasından başlarını uzatmış mor
varlığı kendi bakış açısına, kendi görüş ve menekşeler ve onların arasına karışmış
kuskus çiçekleri. Bu güzelliklere bir gün önce
değerlendiriş biçimine göre anlatır,
yağan yağmurun etkisiyle suyu oldukça
betimlemeye kendi yorumunu katabilir.
artan derenin şırıltısı eşlik ediyordu. Havada
hafif hafif esen baharın habercisi rüzgar
Bu güzel şehirde tüm yollar, merkezdeki insanın tenini okşuyordu.
dünyanın en büyük kavşağına çıkıyor. Bu
kavşak sanırım şehrin yerleşim planınıda Öyküleme ile Betimleme Arasındaki Fark
etkilemiş. Selçuklulardan kalma bu yapay Öykülemede olaylar, kişi veya kişilerin
tepe üzerinde barındırdığı tarih ile dünyanın başından belli bir yerde ve belli bir zamanda
en güzel yerlerinden birisi. Tam karşısında geçer. Betimlemede ise zaman akış içinde
İnce Minare müzesi, biraz ilerisinde İnce değildir ve kişi veya kişilerin başından
Minare ile yaşıt sayılabilecek Karatay geçen herhangi bir olay söz konusu değildir.
Medresesi şehre ayrı bir güzellik katıyor. Yani betimlemede belli bir zamanda
İce Minare Müzesi ile Karatay Medresesi durur nitelikteki eylem veya varlıklar
arasında kalan Kültür Park yaz kış yeşilliğini tanıtılır. Öykülemede ise zaman akış
koruyor. Kışın bazen donan park havuzunda halindedir ve olaylar bu akış içinde verilir
salına salına yüzen kuğular ise parkın
güzelliğini tamamlıyor.
1. TANIMLAMA 2. KARŞILAŞTIRMA
Bir kavram veya varlığın ne olduğunun Birden fazla varlık ya da kavram arasındaki
açıklanmasına tanımlama denir. Genelde açıklayıcı benzerlik veya farklılıkları ortaya koymak için
ve tartışmacı anlatım tekniklerinde tanımlamadan kullanılan anlatım yoluna karşılaştırma denir.
yararlanılır. Varlık ya da kavramın okuyucunun Daha çok tartışmacı ve açıklayıcı anlatım içinde
zihninde daha belirginleşmesi amaçlanır. Tanım, kullanılan bu yöntemde, varlıkların farklı ya da
“Bu nedir?” sorusuna cevap verir. ortak yönleri ele alınır.
Destanlar, tarihten önce ve tarihin başlangıcı
sırasında bir milletin geçirdiği maceraları, Arı, on binlerce yıldır aynı işi en kusursuz
yetiştirdiği kahramanları; doğa, evren ve toplum biçimde yapar: Düzgün, geometrik ölçülerle
olayları hakkında düşündüklerini ve bunlar peteğini örer ve topladığı bin bir çiçek tozundan,
karşısında aldığı vaziyetleri anlatan din ve bir kimya laboratuvarının imbiklerinden daha
kahramanlık hikâyeleridir.” üstün biçimde balını süzer. Oysa insanoğlu
uğraştığı on binlerce işi binlerce yıldır giderek
geliştirmekte ve hâlâ en kusursuza ulaşmaya
3. ÖRNEKLENDİRME çalışmaktadır, işte insan budur.
Bir düşüncenin somut hâle getirilerek daha anlaşılır
kılınması için anlatılan konuyla ilgili örnekler ver-
ilmesine örneklendirme denir. Düşüncenin anlaşılır
ve akılda kalıcı olması amaçlanır. Bazen önce bir 4. BENZETME
örnek verilerek veya fıkra anlatılarak konuya giriş Bir kavramı ya da varlığı başka bir kavram
yapılır. Bunlardan hareketle de bir yargıya varılır. ya da varlığın özellikleriyle
anlatmaya benzetme denir.
Genç Kalemler hareketi, edebiyatımıza özellikle dil
konusunda yepyeni bir anlayışı getirmiştir. Türkçe
Birikimsiz yazarlık saman alevi gibidir.
kendi benliğine yavaş yavaş dönmeye
Saman alevi çabucak tutuşup yine çabucak
başlamış;halk,aydınların yazdıklarını anlar duruma
söner. Yazmak için yeterli donanıma sahip
gelmiştir. 1911’li yıllarda yazan Ömer Seyfettin’i,
olmayan birikimsiz yazarlar da parlamış
Ziya Gökalp’i açıp okuyun, severek, anlayarak
olsalar bile elbet bir gün saman alevi gibi
okursunuz yazdıklarını. Sözcükler, tamlamalar… hep sönüp giderler.”
anlayacağınız biçimdedir.
ANLATICI TÜRLERİ
5. TANIK GÖSTERME
Yazarın, savunduğu düşüncenin
Olay anlatımına dayalı metinlerde olayları,
doğruluğuna okuyucuyu inandırabilmek için
kişileri, mekanı okurlara anlatan
tanınan ve görüşlerine itibar edilen kişilerin
sözlerinden alıntı yapılmasına tanık gösterme kişiye anlatıcı denir.
denir. Metinlerde anlatım, birinci kişili ağzından ve
üçüncü kişi ağzından anlatım olmak üzere iki
Kişinin sadece ismini yazıda kullanmak, şekilde yapılır:
tanık gösterme için yeterli değildir. Bu,
örneklendirme olur. Tanık göstermede önemli
olan, kişinin sözünü destekleyici olarak
kullanmaktır. Bu da kişinin düşüncelerinin 1. BİRİNCİ KİŞİ AĞZINDAN ANLATIM
tırnak içinde aktarılması ile olur.
Birinci kişi ağzıyla anlatımlarda yazar,
Önce yazar kendi görüşünü verir. Daha kendi başından geçen veya içinde bulunduğu
sonra bu görüşü kanıtlamak, inandırıcılığı bir olayı anlatır. Bu tür anlatımlarda çoğu zaman
artırmak için, o alanda tanınmış bir kişiden söz birinci tekil şahıs (ben) veya birinci çoğul şahıs
edip, o kişinin sözlerine yer verilir. (biz) ekleri kullanır.
Çocuğunuz bilim insanı mı olsun Yeni bir kitap çıkarıyor olmak benim için
istiyorsunuz; o halde ona mükemmel bir gurur kaynağıydı. O gün,
uyandığımı hatırlıyorum. Hızlıca matbaaya
önce edebiyatı sevdirin. Bilim insanının amacı
koştum ve ”Kitaplarım hazır mı?” diye bağırdım.
insanların yaşamını kolaylaştırmak; dünyayı
Bunun üzerine matbaacılar, acele etmememi, bir
daha güzel, daha yaşanası hal aldırmaktır. Bu
kaç saate hazır olacağını söyledi. Tam da o anda,
amaca ulaşmak için insanları sevmek; onların
aslında çok heyecanlı olduğumu ve biraz
acılarını ve sevinçlerini yüreğimizde
sakinleşmem gerektiğini fark etmiştim.
duyumsamak gerekir. Balzac: “Bilim insanı
olmak için, insanları sevmek, dolayısıyla
edebiyatsever olmak gerekir.” diyor.
FİİLLERDE KİP
Fiilin zamanını bildiren kiplere haber kipleri denir. Dilek kipleri, fiillere dilek anlamı katan kiplerdir.
Gel-di-m Gel-di-k
Gel-di-n Gel-di-niz 2- İstek Kipi: (-e, -a)
Gel-di Gel-di-ler Fiile istek anlamı kazandıran kiptir.
Gel-eceğ-im Gel-eceğ-iz
Gel-ecek-sin Gel-ecek-siniz
Gel-ecek Gel-ecek-ler
Gel-i-r-im Gel-i-r-iz
Gel-i-r-sin Gel-i-r-siniz
Gel-i-r Gel-i-r-ler
ŞAHIS EKLERİ
Fiildeki hareketi gerçekleştiren ya da o hareketin içinde bulunan varlığa fiildeki kişi denir.
Fiilde bildirilen iş oluş ve hareketim Fiil çekiminde soru anlamı “mı, mi, mu, mü” soru
gerçekleşmediği ve gerçekleşmeyeceğini bildiren ekleri ile sağlanır. Soru eki, şahıs ekinden önce
fiiller olumsuz fiillerdir. Olumsuz fiiller “-me,- ya da sonra gelir.
ma” ekleriyle yapılır.
Hiç ders çalıştınız mı?
Ancak geniş zamanın 2. ve 3. kişilerinde “-mez, - Bana masal anlatmayacak mısın?
maz” ekleriyle olumsuzluk sağlanır. Arkadaşım eve gelmiş mi?
Konuyu bugün anlatıyor muyuz?
Onlar da bu çalışmaya katılacaklar. (Olumlu Fiil)
Onlar da bu çalışmaya katılmayacaklar. Fiilde Olumlu –Soru, Olumsuz - Soru
(Olumsuz Fiil) Arkadaşına haber verdin mi? (olumlu soru)
Arkadaşına haber vermedin mi?(olumsuz soru)
Cümle içinde bir fiil kipinin kendi anlamı dışında başka bir fiil kipinin yerine kullanılmasına zaman
(anlam) kayması denir.
Yarın ailecek İstanbul’a geliyoruz. (Bu cümlede gelecek zamanda yapılacak bir eylem, şimdiki zamanda
yapılıyormuş gibi söylenmiştir.) (geliyoruz değil, geleceğiz olmalıydı.)
Yapım eki almamış, başka bir kelimeyle de Fiil yada isim soylu kelimelere yapım eki
birleşmemiş olan (sadece çekim eki alan) getirilerek yapılan fiillerdir. Kip ve kişi eki
fiillere Basit Fiil denir. atıldıktan sonra yapım eki almış bir gövde
Öğretmene bunu sordum. geriye kalır.
Sor-du-m ( kip ve kişi ekleri çıkartıldıktan
Okula gelince çok rahatladım.
sonra geriye kalan kısım kök haldeyse ve yapım
Rahat-la-dı-m (rahat, isim köküdür. “–la” yapım
eki almadıysa fiil basittir)
ekini alarak fiil olmuştur.)
Öğretmene bunu sordurdum.
İsim Kökünden Fiil Kökünden
Sor-dur-du-m (kip ve kişi eki çıkartıldıktan
Türetilmiş Fiiller Türetilmiş Fiiller
sonra geriye “sordur(mak)” fiili kalır. Ancak
Yapım Türemiş Yapım Türemiş
fiilin kökü “sor(mak) fiilidir, “-dur” yapım Kök Eki Fiil Kök Eki Fiil
ekini almıştır. Bu sebeple fiilimiz türemiştir.) Kara -la karala Uyu -t Uyut
Geldim, yazacaksın, okumalılar, sevmeyeceğim, Yön -el yönel Sor -dur Sordur
kıvırdı, çeviriyor, kavuşursun... Kan -a kana Bul -un Bulun
Göz -ük gözük Piş -ir Pişir
(bu örneklerde kip ve kişi eklerini çıkardıktan
mor -ar morar Yaz -il Yazıl
sonra kök halinde basit fiiller kalır.)
3. Birleşik fiil
İsim Yardımcı Fiil Birleşik fiil NOT: etmek ve olmak yardımcı fiilleri
dışındaki yardımcı fiiller çok sık olarak
yardım -et Yardım etmek kullanılmazlar.
Etmek ve olmak fiilleri ile birleşen
başarılı -ol Başarılı olmak fiillerde ses olayı oluyorsa fiil ve isim
bitişik yazılır, olmuyorsa ayrı yazılır.
hapis -eyle Hapseylemek
mutlı -kıl Mutlu kılmak
Derslerimize dikkat etmeliyiz. Bu güne kadar çok sabretti.
Hayat bize zehir oldu. Son maçı da kaybettik.
Bak-(ı)ver-di
1- Yeterlilik Fiili
Bir fiile “(a)bil, (e)bil” fiilinin getirilmesiyle dalıveriyoruz
oluşur. Fiile yeterlilik anlamı kazandırır. atıvermiş
kaçıveriyorlar
Sana her şeyi anlatabilirim.
Beni birazcık olsun dinleyebilirisin. Testteki tüm soruları çözüverdi.
Ne olur sanki yarın tatile çıkıversek.
“(a)bil, (e)bil” cümleye yeterlilik anlamı dışında
olasılık, ihtimal anlamı da katabilir. Olumsuzu: söyleyiverin- söyleyivermeyin /
söylemeyiverin
Yarın burada olmayabilirim.
Sınavda zor sorular çıkabilir.
4- Yaklaşma Fiili
Yeterlilik fiilinin olumsuzunda, “(a)bil, (e)bil” Fiile getirilen “-(e)yaz-” fiili ile yapılır.
fiilinin “bil-“ kısmı düşer, (a) kalır. Bahsedilen fiilin gerçekleşmediği ama
Yapabilirim(Olumlu- yeterlilik) gerçekleşmeye çok az kaldığı anlamına gelir.
Yapamam. (olumsuz – yeterlilik) Düş-eyaz-dı-m
tutabilirim (olumlu- yeterlilik) kırılayazdı
tutamam (olumsuz –yeterlilik) Küçük kız korkudan öleyazmış.
Yeterlilik fiilinin olumsuzu da birleşik fiildir. Burada soğuktan donayazdık.
EK FİİL: İsim soylu sözcüklere eklenerek onları cümle içinde yüklem yapan; basit zamanlı fiillere gelerek
de onları birleşik zamanlı olmasını sağlayan “-i (mek)”fiiline denir.
Ek fiilin iki görevi vardır.
a- Ek Fiilin Görülen Geçmiş Zamanı (-i di) b- Ek Filin Duyulan Geçmiş Zamanı (-i miş)
Bahsedilen duruma tanık olma anlamı vardır. Bahsedilen duyma, öğrenme, sonradan fark
etme anlamı vardır.
Dün çok hastaydım Eskiden burası bir parktı.
Dediklerine göre iyi bir futbolcuymuşsun.
Az önce sizi arayan kimdi. O en sevdiğim kitaptı. O gün biz çok yorgunmuşuz.
O gün onlar sınavdaydılar. Siz hafta sonu Eskidende çok güzelmişsiniz.
piknikteydiniz. Burada Ayşe Hanım diye biri varmış.
Bir varmış, bir yokmuş, Allah’ın kulu çokmuş.
Basit zamanlı fiillere “-di, -miş, -se” ek fiilleri getirilerek, fiillerin “hikaye, rivayet ve
şart” olmak üzere üç birleşik zamanı yapılır.
RİVAYET
ŞAHIS EKİ
-yor -mış, -miş
-ecek -imiş -muş, -müş
-r, -ar, -er
DİLEK KİPİ
-meli
ŞART
1. Cümleler büyük harfle başlar. 8. Hayvanlara verilen özel adlar büyük harfle
Elindeki kitabı bize tanıttı. başlar.
Kapıyı altmış yaşlarında bir teyze açtı. Gofret, Çomar, Zeytin, Karabaş, Sarıkız…
Yabancı birinin kendisine yaklaştığını gören
Çakır havlamaya başladı.
2. Cümle içinde başkasından aktarılan ve tırnak
içine alınan cümleler büyük harfle başlar.
Babam kardeşime seslendi: “Ayşe, gelirken 9. Akrabalık bildiren sözcükler büyük harfle
bıçakla çatal da getir! başlamaz.
Sabri Bey: “Sabah erkenden yola çıkalım.” dedi. Burcu abla, Nesrin teyze, Nilgün hala…
Osman dayım bugün bize gelecekmiş.
NOT: “Tanrı, Allah, İlah” sözleri özel ad olarak 23. Yer bildiren özel isimlerde kısaltmalı söyleyiş
kullanılmadıklarında küçük harfle başlar. söz konusu olduğunda, yer adının ilk harfi büyük
Eski Yunan tanrıları, müzik dünyasının ilahı. yazılır.
» Hisar’dan, Boğaz’dan, Köşk’e…
19. Gezegen ve yıldız adları büyük harfle başlar. » Boğaz’ı seyretmenin keyfi bir başkadır.
Mars, Dünya, Güneş, Halley…
Güneş’in Dünya’ya uzaklığı 152.600.000 km’dir.
24. Kurum, kuruluş ve kurul adlarının her
sözcüğü büyük harfle başlar.
NOT: Dünya, güneş, ay sözcükleri gezegen anlamı
dışında kullanıldığında küçük harfle başlar. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Talim ve Terbiye
Güneş doğmaz oldu dünyama. Kurulu Başkanlığı, Devlet Malzeme Ofisi, Millî
Kütüphane, Çocuk Esirgeme Kurumu, Atatürk
Orman Çiftliği, Çankaya Lisesi, Mavi Köşe
20. Yer adları (kıta, bölge, il, ilçe, köy, semt vb.) Bakkaliyesi, Yeşilay Derneği, Emek İnşaat, Türk
büyük harfle başlar. Dili ve Edebiyatı Bölümü…
Asya, İç Anadolu, Konya, Bahçelievler… Yapılan ihaleyi Yeşil İnşaat kazandı.
Avrupa kıtası bir yarımada şeklindedir.
29. Kurultay, bilgi şöleni, çalıştay, açık oturum vb. 1. Sayılar metin içerisinde yazıyla yazılır.
toplantıların adlarında her kelimenin ilk harfi Üç ay sonra İzmir’e gideceğim.
büyük yazılır. Bu gelenek bin yıldır sürüyor.
Uluslararası Türk Dili Kurultayı, Kitle İletişim
Araçlarında Türkçenin Kullanımı Bilgi Şöleni…
2. Saat, para tutarı, ölçü, istatistik verilere ilişkin
sayılarda rakam kullanılır.
30. Özel adlardan türetilen bütün kelimeler büyük Bugün okula saat 11.00’de gideceğiz.
harfle başlar. Manavdan 5 kg soğan aldık.
Türklük, Türkçe, İstanbullu, Avrupalılaşmak…
Gezi boyunca Erzurumlu bir arkadaşımız bize eşlik
NOT: Saat ve dakikalar metin içinde yazıyla da
etti.
yazılabilir.
Saat dokuzu beş geçe…
NOT1 : Özel ad kendi anlamı dışında yeni bir anlam
kazanmışsa büyük harfle başlamaz. 3. Birden fazla sözcükten oluşan sayılar ayrı yazılır.
hicaz (Türk müziğinde bir makam), donkişotluk üç yüz altmış beş, bin iki yüz elli…
(gereği yokken kahramanlık göstermeye kalkışma)… Bir yıl üç yüz altmış beş gündür.
NOT2 : Para birimleri büyük harfle başlamaz. 4. Para ile ilgili işlemler ve senet, çek vb. ticarî
avro, dinar, dolar, lira, kuruş, liret… belgelerde geçen sayılar bitişik yazılır. Buradaki
amaç belgenin üzerinde sonradan değişiklik veya
ekleme yapılamasını önlemektir.
» 675,53 (altıyüzyetmişbeşTL,otuzbeşKr)
5. Dört veya daha çok basamaklı sayılar sondan 3. BİRLEŞİK KELİMELERİN YAZIMI
sayılmak üzere üçlü gruplara ayrılarak yazılır ve
aralarına nokta konur.
A. BİTİŞİK YAZILAN BİRLEŞİK KELİMELER
4.567, 328.197, 49.750.812, 4.250.310.500…
Türkiye’nin nüfusu 2012 yılı sonunda 75.627.384
kişiye ulaştı. 1. Ses düşmesine uğrayan bileşik sözcükler bitişik
yazılır.
cumartesi (cuma ertesi), nasıl (ne asıl), niçin (ne
6. Dört veya daha çok basamaklı sayıların kolay için), kaynana (kayın ana), birbiri (biri biri)…
okunabilmesi amacıyla içinde geçen “bin, milyon,
milyar ve trilyon” sözleri harfle yazılabilir.
1 milyar 500 milyon kişi, 3 bin 255 kalem… 2. “Et-“ ve “ol-“ yardımcı eylemleriyle birleşirken
Türkiye’nin nüfusu 2012 yılı sonunda 75 milyon ses düşmesine veya ses türemesine uğrayan
627 bin 384 kişiye ulaştı. bileşik sözcükler bitişik yazılır.
kaybolmak (kayıp olmak), hissetmek (his etmek),
emretmek (emir etmek), halletmek (hal etmek)…
7. Sayılarda kesirler virgülle ayrılır. Bütün gün kendinden bahsetti.
4,56; 15,2
8. Sıra sayıları yazıyla ve rakamla gösterilebilir. 3. Sözcüklerden her ikisi veya ikincisi, birleşme
Rakamla gösterilmesi durumunda ya rakamdan sırasında benzetme yoluyla anlam değişmesine
sonra bir nokta konur ya da rakamdan sonra uğradığında bu tür birleşik sözcükler bitişik
kesme işareti konularak derece gösteren ek yazılır.
yazılır. altınbaş (kavun), çakırkanat (ördek), karagöz
15., 56., XX.; 15’inci, 56’ncı (balık), yalıçapkını (kuş), kedigözü (lamba),
aslanağzı (çiçek), kargaburnu (alet),
tavukgöğsü (tatlı), narçiçeği (renk), camgöbeği
NOT1: Sıra sayıları ekle gösterildiklerinde (renk), alinazik (yemek), kavuniçi(renk)…
rakamdan sonra sadece kesme işareti ve ek yazılır, Üzerine narçiçeği bir gömlek giymişti.
ayrıca nokta konmaz.
8.’inci (yanlış) 8’inci (doğru), 2.’nci (yanlış) 2’nci
(doğru) 4. “-a, -e, -ı, -i, -u, -ü” zarf-fiil ekleriyle
“bilmek, vermek, kalmak, durmak, gelmek,
görmek, yazmak” eylemleriyle yapılan fiiller
NOT2 : Üleştirme sayıları rakamla değil bitişik yazılır.
yazıyla belirtilir. yapabilmek, uyuyakalmak, gelivermek,
8’er (yanlış) sekizer (doğru), 2’şer (yanlış) düşmeyegör, alabildiğine, gidedurmak,
ikişer (doğru) düşeyazmak, süregelmek…
Senin için bütün zorluklara katlanabilirim.
8. İki veya daha çok sözcükten oluşmuş Türkçe 15. Eczahane” sözcüğü yaygın kullanım sebebiyle
yer adları bitişik yazılır. “eczane” biçiminde yazılır.
Çanakkale, Pınarbaşı, Kabataş… Hane, name, zade kelimeleriyle oluşturulan birleşik
kelimeler bitişik yazılır.
dershane, beyanname, haramzade…
9.Şehir, kent, köy, mahalle, dağ, tepe, deniz, göl,
ırmak, su vb. sözcüklerle kurulmuş sıfat
tamlaması ve belirtisiz ad tamlaması kalıbındaki NOT: “Eczahane, hastahane, pastahane,
yer adları bitişik yazılır. postahane” sözleri kullanımdaki yaygınlık
Akşehir, Eskişehir, Taşlıçay, Elmadağ, dolayısıyla “eczane, hastane, pastane,
Batıkent, Akdeniz, Yeşilırmak… postane” biçiminde yazılmaktadır.
NOKTA ( . ) VİRGÜL ( , )
* Cümle içinde virgülle ayrılmış tür veya * Cümlede ara sözlerin başına ve sonuna konur.
takımları birbirinden ayırmak için konur. “Yazar, Ömer Seyfettin, sade bir Türkçe ile
“Bu bölgede genellikle erkek çocuklara Ali, yazmıştır.”
Tuğrul, Cem; kız çocuklara ise Fatma, Aynur,
* Özne ile yüklem arasına başka ögeler girmişse
Demet adları verilir.”
özneden sonra kullanılır.
* Ögeleri arasında virgül bulunan sıralı “Kitap, kültürel birimi nesillerden nesillere
cümleleri birbirinden ayırmak için konur. aktarmak çok önemli bir köprü görevindedir.”
“Eşek ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır.”
* Bir durum, düşünce veya soruya kabul veya
* Virgülle ayrılmış örnekleri farklı reddetmek için kullanılan “evet, hayır” gibi
örneklerden ayırmak için konur. sözcüklerden sonra kullanılır.
“Türkiye, Almanya; Ankara, Paris.” “Evet, bu kitabı ben yazdım.”
ÜNLEM İŞARETİ ( ! )
* Sevinç, kıvanç, acı, korku, şaşma gibi KISA ÇİZGİ ( _ )
duyguları anlatan cümlelerin sonuna konur.
“Yeter, susun artık!” * Satıra sığmayan kelimeler bölünürken
“Allah Allah!” Nerede çocuk? satır sonuna konur.
* Hitapların ve seslenmelerin sonuna gelir.” “Kitap okumanın değerini bilmeyen
“Ey Türk Gençliği!” ulusların ileri gitmesi olanaksızdır.”
* Parantez içindeki ünlem (!) işareti
* Cümlede ara sözleri ve ana cümleleri
söylenilene inanılmadığı, alay edildiği
ayırmak için kullanılır.
anlamını verir.
“Bu filmi – film seyretmeyi çok severim –
“Rıfkı, sınıfın en akıllı (!) öğrencisidir.”
geçen yıl izlemiştim.”
* Başka bir kimseden veya yazıdan olduğu gibi * Özel isimlere getirilen çekim eklerini
aktarılan sözler tırnak içinde yazılır. ayırmak için kullanılır.
Atatürk öğretmenlere: “Atatürk’ün Türkiye’si çok gelişti.”
“Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” dedi.
* Özel isimlere getirilen yapım ekleri kesme
* Özel olarak belirtilmek istenen (vurgulanan) işaretiyle ayrılmaz.
sözler tırnak içine alınır. “İzmirliler bu olaya çok sevinmişti.”
“Ülkemizde “çevre” konusunda yetişen duyarlı
* Kısaltmalara getirilen ekler kesme işaretiyle
olan kişi pek az.”
ayrılır.
* Tırnak içine alınan başlıklardan sonra kesme “23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılışı yapıldı.”
işareti kullanılmaz.
* Bir harf veya ekten sonra gelen ekleri
“Nutuk”u okudunuz mu?
ayırmada kullanılır.
“Alfabemizde u’dan önce t harfi vardır.”
DÜZELTME İŞARETİ
* Yazılışları bir, anlamları ve okunuşları ayrı olan kelimeleri ayırt etmek, inceltmek ve okunuşları uzun
olan ünlülerin üzerine düzeltme işareti konur.
adem (yokluk) , adet (sayı) , alem (bayrak)
hal (pazar yeri) ,âdem (insan) âdet (gelenek, alışkanlık) âlem
(evren)
hâl (durum)
* Yabancı dillerden Türkçe’mize giren birtakım kelime ve eklerde “g, k, l” ünsüzlerinin ince okunduğunu
göstermek için bu ünsüzlerden sonra gelen “a ve u” sesleri üzerine düzeltme işareti konur. Hangi
harfin üzerine konursa o harfi ve o harften önceki harfi ince okutur.
“hikâye, dükkân, kâğıt, kâr, ahlâk, hilâl, üslûp, istiklâl, lâle, felâket, rüzgâr…”
EĞİK ÇİZGİ ( / )
* Yan yana yazılması gereken durumlarda
mısraların arasına konur.
Memleket isterim /Yaşamak sevmek gibi gönülden
olsun; /Olursa bir şikâyet ölümden olsun. (Cahit
Sıtkı Tarancı).
– Sarı Zeybek şu dağlara yaslanır, / Yağmur ya-
ğar silahları ıslanır. / Bir gün olur deli gönül
uslanır, / Yazık olsun telli doru şanına, / Eğil bir
bak mor cepkenin kanma… (Türkü)
BENZETME
Bir durumu, bir kavramı açıklarken bilinen ve ondan daha etkin benzerinden yararlanmaya benzetme
denir.
Aralarında benzerlik olduğu düşünülen iki şeyden güçsüz olanının güçlü olana benzetilmesidir.
Benzetme edatı olarak “gibi” den başka “kadar, sanki, güya, nitekim, meğer ki, misal, andırmak… ”
sözcükler de kullanılabilir.
Benzetme Örnekleri:
* Ali, tavşan gibi hızlı koşuyor. (Ali’nin koşması tavşanın hızlı koşmasına benzetilmiştir.)
* Mehmet, Ahmet gibi konuşuyor. (Mehmet’in konuşması Ahmet’in konuşmasına benzetilmiştir.)
* Yeşim’de Rabia gibi sessiz konuşuyor. (Yeşim’in konuşması Rabia’nın konuşmasına benzetilmiş.)
* Saçları altın gibi parlıyordu.
* Türküler de kilimler gibi eskidikçe değer kazanır.
Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlamda Benzetme amaç güdülmeden bir sözün ilgili
kullanmaktır. olduğu başka bir söz yerine kullanılmasıdır.
Uyarı:Kinayede daha çok mecaz anlam * İşe alınman için dün şirketle
kastedilir. görüştüm.(İnsan)
*Yarın sınıfı 9/H sınıfı yapacak.(Öğrenci)
* Mum dibine ışık vermez. *Toplantıya Milliyet gazetesinin güçlü
* Hamama giren terler. kalemleri de geldi.(Yazar)
* Taşıma su ile değirmen dönmez. * Nihatın golüyle tüm stat ayağa
kalktı.(Seyirci)
* Yuvarlanan taş yosun tutmaz.
* O evine çok bağlı bir insandır.(Ailesi)
* Ateş düştüğü yeri yakar. * Bu olay üzerine bütün köy ayaklandı.(Halk)
* Yaptığı hatayı anlayınca yüzü kızardı.
İNTAK(KONUŞTURMA)
TEŞHİS(KİŞİLEŞTİRME)
İnsan dışındaki varlıkları
İnsan dışındaki canlı cansız varlıklara insan
konuşturmaktır.Her intak sanatında teşhis
özelliği kazandırmaktır.
sanatı vardır;ancak her teşhiste intaksanatı
Her teşhiste aynı zamanda
yoktur.
kapalı istiare vardır.
* Güzel gitti diye pınar ağladı. * Maymun şunu anlatmak istemişti fikrince:
* Menekşeler külahını kaldırır. Boşa gitmez kötüye bir ceza verilince.
* Bir sarmaşık uyanıyordu uykusunda * Dal bir gün dedi ki tomurcuğuna:
Geriniyordu bir eski duvarın sıvasında. İçimde kanayan yara gibisin.
* Toros dağlarının üstüne, * Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim,
Ay un eledi bütün gece. Minicik gövdeme yüklü Kaf dağı.
MÜBALAĞA (ABARTMA) TEZAT (KARŞITLIK)
Sözün etkisini güçlendirmek için bir şeyi Aralarında ilgiden dolayı,birbirine zıt
olduğundan daha çok ya da olduğundan daha kavramları bir arada kullanmaktır.
az göstermektir.
* Manda yuva yapmış söğüt dalına, *Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz.
Yavrusunu sinek kapmış. *Neden böyle düşman görünürsünüz,
* Alem sele gitti gözüm yaşından. Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
* Bir ah çeksem dağı taşı eritir, * İçimde kar donar,buzlar tutuşur,
Gözüm yaşı değirmeni yürütür. Yağan ateş midir,kar mıdır bilmem.
* Bir gün gökyüzüne otursam,
Evlerin tavanlarını birer birer açsam.
ZARFLAR
YÖN ZARFI
Fiilin yöneldiği yeri bildiren sözcüklere yön zarfı denir. Yön zarfları ek almadan kullanılır ve fiile
sorulan "nereye" sorusuna cevap verir.Bunlar "aşağı, yukarı, içeri, dışarı, ileri, geri, öte,
beri" sözcükleri eylemin yönünü belirttiğinde yön zarfı olur.
"İsterseniz aşağı inelim." "İsterseniz aşağıya inelim." Aşağı inecek misiniz?
Öte git de rahatlayalım. Geri gelmeyi düşünüyorlar mı? Beri gel de ne ezdiğine bak.
İleri git, sonra tekrar gelirsin. Dışarı çıkarsan üşürsün. İçeri gir de, biraz konuşalım.
Edebiyat, duygu ve düşünceleri söz ya da yazıyla etkili bir şekilde anlatma sanatıdır.
1. Deneme Örnek
Bir yazarın herhangi bir konu üzerinde, özel Gönlümüzün güzelliği sevgi ise beynimizin
görüş ve düşüncelerini iddiasız, kesin güzelliği de düşünebilme yeteneğimizdir. O
kurallara varmaksızın anlattığı yazılara yeteneği her an, her dakika kullanmalıyız.
deneme denir. Unutmayalım ki düşünen insan, özgür insandır.
ÖZELLİKLERİ Kişi düşünebiliyorsa pek çok sorununu
* Denemede konu sınırlaması yoktur. Yazar, çözecek, pek çok şeyi bilecektir. Onun için bir
istediği konuyu ele alıp işleyebilir. karar alırken annenizin, babanızın,
* Yazarın anlattıklarını kanıtlama kaygısı çevrenizdekilerin görüşlerini alın ama o
yoktur. görüşleri de sorgulayın. Sonra da oturup
* Yazar kendisiyle konuşuyor gibi bir anlatım kararınızı kendiniz alın. Bu durumda eziyetler
kullanır. Daha doğrusu kendi içiyle yaptığı de güçlükler de size aittir artık. Karar alırken
konuşmaları yazıya geçirir. sorumluluk almayı da bilin. İşte bu, büyümek
* Anlatılanlar kesin bir sonuca bağlanmaz. ve olgunlaşmaktır. Aynı zamanda özgür olma
* Denemede alabildiğine kişisellik ve kendine yolunda atılan ilk adımdır.
özgülük vardır.
* Dünya edebiyatında Montaigne, Türk
edebiyatında ise Nurullah Ataç bu türün en
önemli temsilcisidir.
Örnek
2. Makale Kitap okumayı sevmiyoruz. Bu kitap okuma
Herhangi bir konuda bilgi vermek veya bir oranlarından da belli. Nüfusu yedi milyon
gerçeği savunmak için yazılan yazılara makale olan Azerbaycan’da kitaplar ortalama 100.000
denir. tirajla basılırken Türkiye’de bu rakam 3000
ÖZELLİKLERİ civarında. Gelişmiş ülkelerde kişi başına
* Makalenin temel öğesi fikirdir. düşen yıllık kitaba harcanan para ortalama
* İnceleme ve araştırmaya dayanır. 100 dolar, bizde ise 10 doların altında.
* Bir tezi savunmak, desteklemek amacı taşır. Türkiye’de her yüz kişiden beşi kitap okuyor.
* Makalelerde bilimsel verilerden yararlanılır. Bütün bunlar bizim kitaba ne kadar uzak bir
* Gazete ve dergi yazısıdır toplum olduğumuzun göstergesi.
3. Eleştiri (Tenkit) 4. Söyleşi (Sohbet)
Bir sanat eserinin olumlu ya da olumsuz Yazarın, gündelik olaylarla ilgili
yanlarını somut verilere dayanarak düşüncelerini, okuyucu ile karşı karşıya
yargılayıp eserin gerçek değerini orta¬ya oturup konuşuyormuş gibi içten bir hava
koymak amacıyla yazılan yazı türüne eleştiri içinde yazdığı yazılara sohbet denir.
denir. ÖZELLİKLERİ
ÖZELLİKLERİ * Karşılıklı konuşma havası içinde yazılır.
* Eleştiri yazıları, bir eseri tanıtmayı amaçlar. * Belirli konusu yoktur. Yerine ve zamanına
* Eleştiri yapan kişiye eleştirmen denir. göre sıkıcı olmayan her şey sohbet konusu
* Değerlendirme yazılarıdır. olabilir.
* Eleştiri denince, akla eserin olumsuz * Gazete ve dergi yazılarıdır.
yanlarının belirlenip okuyucuya aktarılması * Yazarın kendi kişisel düşüncesi
gelir. Bu yanlış bir düşüncedir. Gerçek bir ağırlıktadır.
eleştiride eleştirilen eserin hem olumlu hem de * En önemli özelliği, samimi bir üslupla kaleme
olumsuz yanları bir arada verilir. alınmasıdır.
* Eleştirinin amacı, okuyucuya ve yazara * Yazarın öğretme ve kanıtlama amacı yoktur.
kılavuzluk yapmaktır
ŞİİR: Duygu, hayal ve düşüncelerin bir düzene bağlı olarak, çekici bir dil ve ahenkli mısralar
içinde aktarılmasına şiir denir. Şiir, bir ana duygu etrafında örgülenir. Diğer türler gibi şiir de
bir plana sahiptir. Ancak her ölçülü ve kafiyeli metin, şiir değildir. Şiirde “duygu’ temel unsurdur
ama duygunun dışında “düşünce” ve “hayal” de vardır. Şiirde “sanat” öğesi ağır basar. Bu
bakımdan şiirde sözcük seçimi öne çıkar. Aslında şiir, sözcüklerin ahenk oluşturacak şekilde bir
araya getirilmesinden oluşur.
Şiir yazana şair denir. Halk şiiri yazan ve bunu çalıp söyleyene de ozan denir. Günümüzde ise
şair yerine ozan sözü de kullanılmaktadır.
Her şiirin bir başlığı vardır. Başlığın, şiirde anlatılanlarla uyumla olması gerekir. Şiirde her bir
satıra dize (mısra) denir. Şiiri yazarken her dizenin başındaki harf büyük harfle yazılır.
Dört dizelik kümelere kıta (dörtlük) denir. İki dizeden oluşan kümelere de beyit adı verilir.
Şiiri, düz yazıdan ayıran ölçü, kafiye, uyak şeması gibi ahenk unsurları vardır.
Her şiirin belli bir konusu, üslubu vardır. Kimi aşk, ayrılık konusunu işler, kimi okura bir bilgiyi
özlü bir şekilde verir, kimi ise birini eleştirir. İşte şiirlerin bunlara göre sınıflandırılması şiir
türlerini ortaya koyar. Bunlar Yunanca’daki adlarıyla adlandırılır: Lirik, Epik, Didaktik, Pastoral,
Satirik. Tanzimat’tan sonra oluşan bu adlandırmadan önce Türk şiiri, nazım şekillerine göre
sınıflandırılırdı: Gazel, Kaside, Şarkı, Koşma, Destan, Varsağı, Mani, Ağıt vb.
ŞİİR
Lirik Şiir Epik Şiir Didaktik Şiir Pastoral Satirik Şiir Mani
(Duygusa) (Destansı) (Öğretici) Şiir (Yergi)
Toplum hayatındaki aksayan yönlerin, Başta aşk olmak üzere hemen her konuda
düzensizliklerin; insanların çeşitli yazılabilen bir halk edebiyatı nazım
konulardaki beceriksizliklerinin ve türüdür.
zayıflıklarının anlatıldığı yergi > Anonim halk edebiyatının en yaygın
şiirlerine satirik şiir denir. Bu şiir türü, şeklidir. Söyleyeni belli değildir.
Halk edebiyatında “taşlama”; Divan > Genellikle yedi heceli bir dörtlükten
edebiyatında “hicviye”; günümüz oluşur. Ama mısra sayıları 5,6,7,8 hatta 14
edebiyatında ise “yergi” adıyla bilinir. olan maniler de vardır.
> Manilerin ilk iki dizesi uyağı
KUYRUKLU ŞİİR doldurmak ya da temel düşünceye bir
giriş yapmak için söylenir. Bunlara
Uyuşamayız, yollarımız ayrı; doldurma dizeler denir.
Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi; > Temel duygu ve düşünce son iki
Senin yiyeceğin kalaylı kapta; dizede ortaya çıkar.
Benimki arslan ağzında,
Sen aşk rüyası görürsün, bense kemik. A benim bahtiyarım
Gönülde tahtı yârim
Ama seninki de kolay değil kardeşim,
Yüzünde göz izi var
Kolay değil hani,
Sana kim baktı yârim
Böyle kuyruk sallamak Tanrının günü.
Bağlarında üzüm var
Orhan Veli Kanık
Mor şalvarda gözüm var
Kaçma yârim uzağa
Söylersin de söz içinde şaşmazsın
Sana bir çift sözüm var
Helâli haramı yersin seçmezsin
Nasibin kesilir de sular içmezsin
Dağlarda gezer oldum
Akar çaylar senin olsa ne fayda
Okuyup yazar oldum
Ben bir güzel uğruna
Pir Sultan Abdal
Kuruyup gazel oldum
CÜMLEDE ANLAM
CÜMLE: Bir duygu, düşünce ve eylemi anlatan, yargı bildiren söz veya söz grubuna cümle denir.
Dolayısıyla cümle tek sözcükten oluşabileceği gibi bir sözcük grubundan da oluşabilir.
* Ozon tabakasındaki delik her yıl büyüyor. * Roman en güzel yazı türüdür.
* Kırmızı, ana renklerden bir tanesidir. * İstanbul Boğazı’nın seyrine kimse
* Eser, dört bölüm halinde sinemaya doyamaz.
uyarlanmış. * Duygusal şarkılar herkesi etkiler.
* İstanbul 1453′te fethedildi. * Mavi elbise insanlara yakışıyor.
* Yazar, bu romanında aile bireyleri * Evde mutlu olan başarılı olur.
arasındaki sorunları anlatıyor.
KÜÇÜMSEME CÜMLESİ
Bir kişiye veya bir olaya değer vermeme, onu
küçük görme, önemsememe, hafife alma anlamı TAHMİN CÜMLESİ
taşıyan cümlelerdir. Akla, sezgilere, gözlemlere veya birtakım
verilere dayanarak, olacak bir şeyi önceden
* O da güya okuyacak da adam olacak. kestirebilme sonucunda ortaya çıkan cümlelerdir.
* Sen kim, sanatçı olmak kim!
* Bu maçı kazanıp da şampiyon olacakmış. *Annem meraktan patlıyordur şimdi.
* Şu anda öğretmen derse başlamıştır.
* Gökyüzü bulutlarla doldu, yağmur yağabilir.
AZIMSAMA CÜMLESİ
Bir şeyin miktarca az olduğunu, yetersiz
görüldüğünü ifade eden cümlelerdir. OLASILIK ( İHTİMAL ) CÜMLESİ
Gerçekleşmesi kesin olmayan bir olayın veya bir
* Günlerdir çalışıyorsun, ne kadar az iş yapmışsın.
durumun ortaya çıkmasının beklenilmesi, umut
* Bu kadarcık ücretle çalışamam.
edilmesi ile ilgili cümlelerdir.
* Bir tanecik mi ayakkabın var?
* Sanıyorum o konu anlatılmadı.
* Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın.
ŞAŞIRMA CÜMLESİ * Tatilde Karabük’e gidebiliriz.
Beklenmeyen bir durum karşısında ne yapacağını,
nasıl davranacağını bilememe, hayrete düşme
anlamı taşıyan cümlelerdir. BEĞENİ CÜMLESİ
Bir varlığa veya bir olayın sonucuna yönelik
* Böyle ansızın gideceğini hiç düşünmemiştim.
beğenme, takdir etme, övme veya onaylama işini
* Ne, demek doktor oldun!
bildiren cümlelerdir.
* Sınav sonucunu çok yüksek beklerken düşük
gelmesin mi!
* Her türlü rezaletin yaşandığı bu çevrede
dürüst ve tertemiz bir insan olarak yetişti.
* Araba dediğin böyle rahat ve geniş olmalı.
BEKLENTİ CÜMLESİ * Yazar, olayları sıradanlığa düşmeden güzel bir
Gerçekleşmesi beklenen davranış ve işleri üslupla yansıtmış.
bildiren cümlelerdir. Beklentiler bazen
gerçekleşir bazen gerçekleşmez.
ABARTMA CÜMLESİ
Bir şeyi olduğundan çok veya az göstererek
anlatan cümlelerdir.