You are on page 1of 53

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 1

ULAŞILAN
UYUM
Toskana ve Roma,
XVI. yüzyıl başları

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 2
XVI. yüzyılın başlangıcı, İtalyan sana5nın en ünlü ve tüm çağların ise en parlak dönemlerinden biridir. Bu çağ İtalya’da
Leonardo da Vinci ve Michelangelo’nun, Raffaello ve Tiziano’nun, Correggio ve Giorgione’nin, Kuzeyde ise Dürer ve
Holbein ile daha birçok ünlü sanatçının çağıdır.

Yüksek Rönesans

• Bu dönemi hazırlayan koşulların başlangıcı, GioPo’nun döneminde görülür. GioPo’nun ünü o denli yaygınlaşmış5 ki,
böyle büyük bir ustaya sahip olmakla gurur duyan Floransa kenR, katedrallerinin çan kulesini onun tasarlamasını istedi.
Binalarını güzelleşRrmek ve ölümsüz yapıtlara sahip olmak amacıyla büyük ustaların hizmeRni sağlamada birbiriyle
yarışan kentler, sanatçıların da kendi aralarında yarış etmesine önayak oldu. Bu durum, benzer kentsel gururdan yoksun
olan Kuzeyin feodal uluslarında hemen hemen hiç bilinmeyen bir şeydi.

• İtalyanlar’ın daha sonra, perspekRf yasalarını incelemek için matemaRk bilimine, insan vücudunun yapısını incelemek
için anatomiye yönelmeleriyle, büyük buluşlar dönemi başladı. Bu buluşların sonucunda sanatçının uTu genişledi. O
ar5k herhangi bir zanaatkar değildi. O başlı başına bir ustaydı ve doğanın gizemlerini araş5rıp evrenin gizli yasalarını
incelemediği sürece şan ve şeref kazanamazdı.

• Durumları eski Yunan’dan beri değişmemişR. Yalnızca kafasıyla çalışan bir şair, züppe tabaka taraWndan kabul görüvor,
elleriyle çalışan bir sanatçı bu onura ulaşamıyordu. Sanatçıların karşısındaki bu engel, onları daha büyük başarılar elde
etmeye ateşledi. Böylece bütün dünyaya, kendilerinin sadece zengin atölyeleri olan saygın kimseler değil, eşsiz bir tanrı
vergisine sahip üstün insanlar olduğunu kabul eYreceklerdi.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 3
• Sanatçıların önyargıları yenmesine yardım eden şey, yine sanat koruyucuların ün tutkusu oldu. İtalya’da bir an önce
saygınlık ve üne kavuşmak isteyen birçok küçük krallık vardı. Görkemli binalar yaptırmak, çok güzel mezarlar veya
büyük fresko dizileri sipariş etmek ya da ünlü bir kilisenin büyük sunak masasına bir resim adamak, kişinin adını
sonsuza dek sürdürmesi ve yeryüzündeki yaşamını belgeleyen uygun bir anıta sahip olması için güvenilir bir
yöntemdi.

• En ünlü ustaların hizmetini elde etmek için yarışan çok sayıda merkez olduğu için de, sanatçıların kendi koşullarını
öne sürme olanağı doğdu. Önceleri prensler sanatçılara eser siparişi vererek onları onurlandırırdı. Şimdi iş nerdeyse
tersyüz olmuştu. Zengin bir prensi veya güçlü bir kişiyi, siparişini kabul ederek onurlandırma ayrıcalığı sanatçıya
geçmişti.

• Bunun sonucu olarak, sanatçılar, artık istedikleri siparişi kabul ediyorlar ve eserlerini, sipariş verenlerin kaprislerine
uydurmak zorunda kalmıyorlardı. Bu durumun başlangıçta özgürleştirici bir etkisi oldu ve sanatçıların, içlerinde
tuttukları için biriken müthiş enerjinin ortaya çıkmasına olanak verdi. Nihayet sanatçı, özgürlüğüne kavuşmuştu.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 4
Bu değişikliğin etkisi mimarideki yüksek oranda olmadı.
Brunelleschi zamanından başlayarak, bir mimarın klasik mimari
hakkında bilgi sahibi olması zorunlu idi. AnRk mimari dü-
zenlerinin, yani “sütun sistemleri”nin kurallarını ve ölçülerini
bilmek zorundaydılar. Eski kalın5ların ölçümlerini yapmalı, klasik
yazarların el yazmalarını incelemeliydi.

Bu yazarların arasında, Yunan ve Roma mimarlarının kullanmış


olduğu yöntemleri bir kurallar bütünü olarak bir araya geRren
Vitruvius da vardı. Yapıtlarındaki bazı belirsiz ve çetrefilli
bölümleri çözmek için Rönesans araş5rmacıları tüm
yara5cılıklarını seferber etmişlerdi.

Sanat koruyucularının istekleri - sanatçıların idealleri arasındaki


ça5şma başka hiçbir dalda mimarideki kadar belirgin olmadı.
AnRk mimariyi incelemiş ustalar gerçekte tapınak ve zafer takları
yapmak isRyorlardı, ama onlardan yalnızca saray ve kilise
yapmaları isteniyordu. Rönesans mimarının asıl özlemi; bir
binayı, hangi amaçla kullanılacağını düşünmeksizin, sadece
oranlarının güzelliği, içinin genişliği ve bir bütün olarak binanın
güçlü görkemliliği için tasarlamakK.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 5
• Bu sanatçılardan birisinin, geleneksel biçimleri ve amaca
uygunluğu feda etmeye hazır, önemli bir sanat koruyucusu
bulması, unutulmayacak bir olay oldu.

• Papa II. Julius, Aziz Petrus’un gömülü olduğu kabul edilen


yerde kurulmuş olan kutsal San Pietro bazilikasını 1506
yılında yıktırıp, kilise mimarisinin ve dinsel törenlerin bilinen
kurallarına meydan okuyan yepyeni bir biçimde yeniden
yaptırmaya karar verişi bu sürece ışık yakar.

• Papa, bu görevi, yeni üslubun ateşli savunucusu Donato


Bramante’ye (1444-1514) verir. Bu yapı, ilk başta aynı
üslupta yapılmış revaklı bir avlu ile çevrelenmesi tasarlanan
bir şapel ya da sanatçının sevdiği adla “Tempietto”dur.

• Basamaklar üzerinde yükselen, yuvarlak yapılı küçük


binanın tepesi kubbeli, çevresi ise Dor üslubunda bir sütun
dizisiyle çevrilidir. Şapelin ana kütlesi ile çevresindeki
süsleyici kolon dizisi, klasik bir tapınaktaki gibi uyum
içindedir.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 6
• Büyük ustaların en yaşlısı Leonardo da Vinci (1452-1519) bir Toskana
kasabasında dünyaya geldi.

• Floransa’daki en ünlü atölyelerden birine sahip olan ressam ve heykelci


Andrea del Verrocchio’nun (1435-1488) yanında çıraklıkla işe başladı.

• Verrocchio’nun ünü çok yaygındı. Öylesine yaygındı ki, Venedik kenR,


Bartolommeo Colleoni’ye adanacak anı5 ona sipariş eY. Colleoni, askeri
kahramanlıklarından çok, kurduğu bazı hayır kurumlan nedeniyle
Venediklilerin saygı duyduğu komutanlarından birisiydi.

• Colleoni’nin anısına yap5rılan bu atlı heykeli, Verrocchio’nun Donatello


geleneğine ne kadar bağlı olduğunu göstermektedir

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 7
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 8
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 9
• Leonardo karşılaştığı sorunlar kendi deneyleriyle çözmeye
çalışıyordu. Doğada, onun merakını uyandırmayan hiçbir şey
yoktu. Otuzdan fazla kadavra keserek insan vücudunun
gizlerini araştırdı.

• Ana rahmindeki çocuk gelişiminin gizemlerini ilk araştıran-


lardan biri oldu.

• Dalgaların ve akıntıların yasalarını inceledi. Bir gün ger-


çekleşeceğine inandığı uçan bir makine yaratma girişiminde
yararlanmak için, böceklerin ve kuşların uçuşunu
gözlemleyerek, çözümleyerek yıllarını harcadı.

• Ona göre, sanatın temeli kesintisiz bir araştırma olmalıydı. Bu


araştırmanın konularını da; kayaların ve bulutların biçimleri,
havanın uzak nesnelerin rengi üzerindeki etkisi, ağaçların ve
bitkilerin büyüme yasaları, seslerin armonisi gibi konular
oluşturuyordu.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 10
• Prensler ve komutanlar; bu olağanüstü “sihirbazı”, tahkimatlar, yeni
silahlar ve daha başka buluşlar yap5rtmak için, kendi hizmetlerinde
çalış5rmak istediler.

• Leonardo kendi yarapğı mekanik oyuncaklarla eğlendiriyor,


gösteriler ve eğlenRler için özel sahne efektleri tasarlıyordu. Büyük
bir sanatçı olarak hayranlık görüyor, usta bir müzisyen olarak her
yerde aranıyordu; ama buna karşın, onun düşüncelerinin önemini
ve bilgisinin genişliğini çok az kimse sezebilmişRr.

• Leonardo, yazdıklarını hiç yayımlamamış; üstelik, yazdıklarının


varlığından hemen hemen kimsenin haberi olmamış5r.

• Leonardo solak5 ve sağdan sola doğru yazmaya alışmış5. Bu yüzden


de onun notları yalnızca bir ayna yardımıyla okunabilir. Belki de,
düşüncelerinin dine karşı bulunabileceği korkusuyla bulgularını
yaymak istemiyordu.

• Güncelerinde rastladığımız “Güneş hareket etmiyor” ifadesinde,


Leonardo’nun, daha sonra Galileo’nun başını kiliseyle onca derde
sokacak Kopernik kuramlarını önceden bulduğunu görüyoruz.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 11
• Leonardo gibi insanların amacı, resmin de bir Bilim olduğunu göstermek, resimde kullanılan el emeğinin bir şiiri ya-
zarken kullanılandan farklı olmadığını kabul ettirmekti.

• Bu düşüncenin, Leonardo ile onun koruyucuları arasındaki ilişkiyi çoğu zaman etkilemiş olması mümkündür. Belki de
o, herkesin gelip resim sipariş edebileceği bir atölye sahibi olarak görülmek istemedi. En azından, Leonardo’nun
kendisine verilen siparişlerin çoğunu sonuçlandırmadığını biliyoruz. Müşterinin tüm sıkıştırmalarına karşın, başladığı
tabloyu yarım bırakıyordu. Ayrıca, bir yapıtın bitip bitmediği konusunda ancak kendisinin karar verebileceğini
vurguluyor, tablonun bittiğine kendisi inanmadıkça, onu kesinlikle teslim etmiyordu. Bu yüzden Leonardo’nun
yapıtlarından pek azının bitmiş olması şaşırtıcı değildir.

• Çağdaşları, önce Floransa ile Milano arasında mekik dokuyan, peşinden, kötü bir ün yapmış Cesare Borgia’nın
hizmetine giren, ardından yine Roma’ya giden, en sonunda da, Fransa Kralı I. François’nın sarayında çalışan ve orada
1519’da anlaşılmaktan çok, sadece hayran kalınan bir insan olarak ölen bu olağanüstü dehânın, vaktini tüm bu yer
değiştirmelerle harcamasını üzüntüyle seyretmişlerdir.

• Leonardo’nun olgunluk çağında tamamladığı az sayıdaki yapıtın günümüze çok kötü bir durumda ulaşmış olması
inanılmaz bir talihsizliktir.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 12
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 13
• İtalya’da Masaccio’nun izinden giden 15. yy ustalarının üstün
eserlerinde ortak bir özellik vardır: figürleri adeta tahtadan
yapılmış gibi ka5dır. İşin tuhaW, bu etkinin sorumlusu ne sabırsızlık
ne de bilgi eksikliğidir. Doğanın taklidi konusunda hiç kimse Van
Eyck’ten daha sabırlı değildir. Hiç kimse doğru çizim ve perspekRf
bakımından Mantegna’dan daha uzman değildir.
• Yine de onların doğa beRmlemelerinin tüm görkemlilik ve
etkililiğine karşın, figürleri yaşayan varlıklardan çok, heykele
benzerler. Belki de bunun nedeni, bir figür ne kadar çizgisi çizgi-
sine, ayrın5sı ayrın5sına resmedilirse, onun gerçekten yürüyüp
soluk alabildiğini hayal edebilmenin zorlaşmasıdır.
• Ressamlar, bu zorluğu aşmak için çeşitli yollar denediler. Örneğin
BoYcelli saçların dalgalanmasını ve giysilerin uçuşmasını
vurgulayarak, figürlerinin dış katlarını yumuşatmaya çalış5. Fakat
sorunun doğru çözümünü yalnız Leonardo buldu.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 14
Ressam bazı şeyleri seyircinin hayal gücüne bırakmalıdır.
Dış hatlar çok ka5 çizilmez ve biçim, sanki gölgede
kayboluyormuşçasına biraz belirsiz bırakılırsa, her türlü
ka5lık ve kuruluk izlenimi yok olacak5r. İşte Leonardo’nun
İtalyanlar taraWndan sfumato adı verilen ünlü buluşu
budur.

Sfumato: Bir formun diğeriyle kaynaşmasını sağlarken,


daima hayal gücümüze bir şeyler bırakan, bulanık dış
hatların ve yumuşak renklerin kullanıldığı “erime” tekniği.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 15
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 16
• Yapıtlarıyla 16. yy başlarındaki İtalyan sanatına büyük ün kazandıran Floransalı ikinci büyük sanatçı
Michelangelo Buonarroti’dir (1475-1564).

• Uzun yaşamı boyunca, sanatçının durumunda yaşanan tam bir değişimin tanığı oldu. Bir bakıma bu değişimi
getiren de kendisiydi.

• Michelangelo gençliğinde herhangi bir zanaatkâr gibi eğitim gördü. 15. yy sonları Floransa’nın en önde gelen
ustalarından biri olan Domenico Ghirlandaio’nun (1449- 1494) işlek atölyesine üç yıllığına çırak olarak
verildiğinde on üç yaşındaydı.

• Ghirlandaio, yapıtlarına, özel sanatsal değerlerinden çok, çağın renkli yaşamını yansıttıkları için hayran
kaldığımız ustalardan biriydi. Kutsal bir öyküyü, sanki Medici ailesi çevresindeki zengin Floransalıların
arasında yeni gerçekleşmiş gibi, hoş bir şekilde ifade etmesini biliyordu.

• Meryem’in Doğuşu (1491) isimli eserde Meryem’in doğuşunu betimliyor. Meryem’in annesi Azize Anna’nın
akrabalarının, Anna’yı kutlamaya gelişlerini görüyoruz. 15. yy sonlarının modasına uygun bir ev içinde,
yüksek sosyeteden kimi hanımların resmî bir ziyaretine tanık oluyoruz. Ghirlandaio, figür gruplarını etkili bir
biçimde düzenlemeyi ve hoş bir görüntü yaratmayı biliyordu. Çağdaşları gibi o da antik sanat temalarına ilgi
duyuyordu. Bu yüzden odanın arka duvarına çalgı çalan çocukların betimlendiği klasik üslupta bir kabartma
yerleştirmeye dikkat etmiştir.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 17
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 18
• Michelangelo’nun sanat hakkındaki düşünceleri hocasından daha
farklıydı. Ghirlandaio’nun kolay tarzını öğrenmek yerine, GioPo,
Masaccio, Donatello gibi geçmişin ustalarının yapıtlarını ve Medicilerin
koleksiyonunda görebildiği Yunan ve Roma heykel ürünlerini
incelemeye koyuldu.

• Güzel insan vücudunu, tüm kasları ve kirişleriyle birlikte hareket içinde


beRmlemesini bilen anRk heykelcilerin sırlarını öğrenmeye çalış5.
Leonardo gibi o da, anatomi yasalarını, anRk heykel sana5ndan, yani
ikinci elden öğrenmekle yeRnmedi. İnsan anatomisini inceledi,
kadavra keserek ve gerçek modellerden çizim yaparak, ar5k kendisi
için insan figürünün gizli hiçbir yanı kalmayıncaya dek, çalış5.

• İnsan vücudunu doğanın ilginç bilmecelerinden sadece biri olarak


gören Leonardo’nun aksine, Michelangelo büyük bir kararlılıkla sadece
bu konuda tam anlamıyla ustalaşmak için çabaladı.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 19
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 20
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 21
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 22
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 23
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 24
• Floransa’da 1504 yılında Michelangelo ile Leonardo
üstünlük için çekişirken, kente, Umbria bölgesindeki
Urbino’dan genç bir ressam geldi.

• Bu, “Umbria” okulunun başlıca ustası Perugino’nun


(1446-1523) dükkânında iyi bir eğiRm görmüş
Raffaello Sanzio ya da bizim bildiğimiz adıyla Raffaello
idi (1483-1520).

• Perugino da, üstün başarı sağlamış ustalar


kuşağındandır. Bu nedenle de, birçok siparişi
karşılayabilmek için, kendine yardım edecek, çok
kalabalık sayıda yetenekli kalfaya gereksinmesi vardı.
En başarılı yapıtlarından bazıları, onun en azından,
kompozisyon dengesini bozmadan derinlik duygusunu
vermeyi bildiğini ve figürlerinin sert ve ka5
görünmemesi için Leonardo’nun sfumato tekniğini
kullanmayı öğrendiğini göstermektedir. Örn: Aziz
Bernardo’ya adanmış bir sunak resminde (1490-94)
Aziz başını okuduğu kitaptan kaldırmış ve karşısında
duran Meryem’i görmüştür.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 25
• Raffaello’nun en önemli tabloları, üstlerinde hiç çaba harcanmamış iz-
lenimini verir. Bu yüzden de onları, durmak bilmeyen zor bir çalışmanın
ürünü olarak görmek zordur.

• Çoklarına göre Raffaello, artık resim olarak bile önemsenmeyecek kadar


tanınan sevimli Meryem tablolarının ressamıdır. Oysa aslında, onların
görünürdeki basitliği, derin bir düşünmenin, dikkatli bir hesaplamanın,
sonsuz bir sanatsal bilgeliğin ürünüdür.

• “Granduca Meryem’i” (1505) gibi bir tablo, Fidias veya Praksiteles’in


yapıtları gibi, kuşaklar boyunca yetkinliğin ölçüsü sayıldığından, gerçek
anlamda bir “klasik”tir. Hiçbir açıklama gerektirmez. Bu açıdan
gerçekten de “kolay”dır. Ama, onu, kendinden önce gelen ve aynı
temayı işleyen sayısız betimlemeyle karşılaştırdığımızda, bu
betimlemelerin hepsinin, sadece Raffaello’nun ulaşmayı başardığı
basitliğe varma çabasında oldukları görülür.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 26
• Raffaello, Floransa’da birkaç yıl
kaldıktan sonra Roma’ya giY.
Michelangelo’nun da SisRna
Şapeli’ni resimlemeye başladığı
1508 yılında oraya vardı.

• II. Julius VaRkan’daki çeşitli


odaların duvarlarını süslemesini
istedi. Günümüzde bu odalar,
Stanza (odalar) adıyla tanımlanırlar.
Raffaello, bu odaların duvarlarında
ve tavanında yap5ğı bir dizi
freskoda, üstün tasarım ve dengeli
kompozisyon konularındaki
ustalığını kanıtladı
• Freskodaki gerçek boyuPaki
figürlere bak5ğımızda, diğer
gruplarla hemen bütünleşRklerini
görürüz.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 27
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 28
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 29
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 30
• Bu özellik, Raffaello’nun, AgosRno Chigi adında zengin bir
bankacının villasına yap5ğı daha küçük boyuPa bir başka fresko
için daha az geçerlidir.

• Sanatçı konu olarak, Angelo Poliziano’nun yazdığı ve


BoYcelli’nin “Venüs’ün Doğuşu” adlı eserine de esin kaynağı
olan bir şiirden bir dizeyi seçmişR. Bu dizede, sakar dev
Poliphemos güzel deniz perisi Galateia’ya bir aşk şarkısı söyler.

• Galateia, iki yunusun çekRği bir arabayla dalgaların üstünden


süzülürken bu kaba şarkıyı alaya alır. Deniz tanrılarından ve
perilerden neşeli bir topluluk, Galateia’nın çevresini sarmış5r.

• Raffaello’nun bu freskosu, Galateia’yı neşeli arkadaşlarıyla


beRmler; dev Poliphemos’un figürü ise salonun başka bir
yerinde resmedilecekR. Her figür bir başka figürü dengeliyor, her
hareket bir başka harekete karşılık veriyor gibidir.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 31
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 32
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 33
IŞIK VE RENK
Venedik ve kuzey İtalya
XVI. yüzyıl başları

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 34
• Venedik…

• Ticaret açısından Doğu ile yakın ilişkide olan Venedik, Rönesans


üslubunu ve Brunelleschi’nin binalara klasik biçimleri uygulamasını
benimseme konusunda öteki İtalyan kentlerinden daha yavaş
davrandı.

• Ama benimseyince de, bu üsluba burada, modern çağın diğer


binalarından çok, İskenderiye ya da Antakya gibi HelenisRk
dönemin büyük kentlerinin ihRşamını ha5rlatan yeni bir canlılık,
parlaklık ve sıcaklık kazandırdı. Bu üslubun en dikkaR çeken
yapılarından birisi San Marco Kütüphanesi’dir (1536).

• Kütüphanenin mimarı Jacopo Sansovino (1486-1570) adlı


Floransalı bir mimardı. Sansovino, Venedikli olmamasına karşın
üslubunu ve tarzını yerin Rpik özelliklerine: lagünlerden (denizden
kopmuş göllerden) yansıyan ve parıl5sıyla gözleri kamaş5ran
Venedik’in ışıklı atmosferine uyarlamış5.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 35
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 36
• Ortaçağlı ressamların nesnelerin “gerçek” renklerine gösterdiği ilgi,
gerçek biçimlere gösterdiği ilgiden farklı değildi. Minyatürlerde, mine
işlerinde ve tablolarda, bulabildikleri en saf ve en değerli renkleri
kullanmayı seviyorlardı: parlak altın sarısı ve katıksız, ultramarin mavisi
bir arada kullanılması en çok sevilen renklerdi.

• Floransalı büyük öncüler ise renkten çok çizime önem veriyorlardı. Bu


sanatçıların pek azı, rengi, bir resmin çeşitli figür ve biçimlerini bir bütün
içinde kaynaştırmada kullanılan belli başlı araçlardan biri sayıyordu.
Daha fırçalarını boyaya bile sokmadan önce, perspektif ve kompozisyon
yoluyla bu amaca ulaşmayı yeğliyorlardı.

• Venedikli ressamların ise renkleri, resim panoya çizildikten sonra


eklenen bir süs olarak düşünmediği anlaşılır. Örneğin Venedikli büyük
ressam Giovanni Bellini’nin (1431-1516) ileri bir yaşında, 1505 yılında
sunak masasının üstüne konulmak amacıyla yaptığı resme baktığımızda
(San Zaccaria Kilisesi içinde) Bellini’nin renge karşı yaklaşımının değişik
olduğunu hemen fark ederiz.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 37
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 38
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 39
• Giovanni Bellini; Verrocchio, Ghirlandaio ve Perugino ile
aynı kuşaktandı. Venedik’in ünlü ressamları Giorgione ve
Tiziano da Bellini çevresinden yeRşip çık5.

• Orta İtalya’nın klasik ressamları mükemmel tasarım ve


dengeli kompozisyon yoluyla resimlerinde yeni bir uyum
yakalamışlardı. Aynı şekilde Venedikli ressamların da,
resimlerinde bir bütünlük sağlamak için rengi ve ışığı canlı
bir şekilde kullanan Giovanni Bellini’nin izinden gitmeleri
doğaldı. İşte bu ortamda, Giorgione (1478-1510) en dev-
rimci sonuçlarına ulaş5.

• Bu sanatçı üzerine çok az şey biliniyor, ancak 5 kadar yapı5n


kesinlikle ona ait olduğu söylenebilir. Bu 5 yapıt ona, Yeni
Akımın büyük ustaları kadar ün sağlamaya yetmişRr. Bu
resimlerle bile ilgili pek çok soru işareR vardır. Bunlardan en
başarılılarından birisi olan “Fır5na”nın (1508) neyi
beRmlediği konusunda kesinlik yoktur. Belki de klasik bir
yazardan veya klasiklere hayran birisinden alınmış bir
sahnedir söz konusu olan.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 40
• Bu resmi en mükemmel yara5lardan biri yapan şey, konusu değildir. Figürlerin özel bir dikkatle çizilmesine ve kompozisyonun
sanatsal açıdan bir hayli basit olmasına karşın, resim sadece her yere nüfuz etmiş ışık ve hava sayesinde kaynaşıp bir bütün
oluşturuyor.

• Bu ışık, Wr5nanın tuhaf ışığıdır ve ilk kez olarak resimdeki kişilerin, önünde hareket eYkleri manzara sadece bir arka düzlem
değil. Resim gerçek konusu olarak, kendisi için orada bulunuyor. Figürlerden, bu küçük tablonun çoğunu kaplayan manzaraya
bakıyoruz, sonra tekrar figürlere dönüyoruz.

• Giorgione, kendisinden önce gelenler ve çağdaşları gibi önce nesneleri ve kişileri çizip sonra onları bir mekâna yerleşRrmiyor,
doğayı, toprağı, ağaçları, ışığı, havayı, bulutları ve kentleri, köprüleriyle insanları bir bütün olarak düşünüyor. Bir bakıma bu,
hemen hemen perspekRfin keşfedilmesi ölçüsünde, ileri doğru a5lmış büyük bir adımdı. O zamandan başlayarak resim
sana5, çizim ve renk toplamından öte bir şey oldu. Resim sana5, ar5k kendine özgü yolları ve kendine özgü gizli yasaları olan
bir sanap.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 41
• Giorgione, gerçekleşRrdiği bu büyük buluşun tüm ürünlerini toplayamadan, çok
genç yaşında öldü. Bunu, onun yerine, bütün Venedikli ressamların en ünlüsü
Tiziano (1485 -1576) sonuçlandırdı.

• Tiziano, Alplerin güneyinde Cadore’de doğdu. Vebadan öldüğünde 99 yaşında


olduğu sanılıyor. Uzun yaşamı boyunca, Michelangelo’nunkine çok yakın bir üne
kavuştu.

• Tiziano’nun ilk biyografilerini yazan yazarlar, İmparator V. Charles’ın, sanatçının


elinden yere düşürdüğü Wrçasını eğilip alarak onu onurlandırdığını hayranlık ve
şaşkınlıkla anla5rlar. Gerçek ya da doğru, bu anekdot bu şekilde
değerlendirilerek daha sonraki çağlara, sana5n bir zaferi olarak ileRldi.

• Boyaları kullanmadaki ustalığı, Michelangelo’nun çizimde gösterdiği ustalığa


denk düşen bir ressam. Bu üstün ustalık ona, kompozisyonun zamanla giderek
iRbar kazanan kurallarını bir yana itme ve apaçık bir şekilde uyumu yeniden
kurmak için renge sarılma olanağını verdi.

Meryem, Azizler ve Pesaro ailesi üyeleri, 1519-1526


Sunak resmi, TÜY, Santa Maria dei Frari Kilisesi

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 42
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 43
• Tiziano, bu sunak resminde, resmi sipariş edenlerin portrelerini
de resme koyma geleneğini yeniden canlandırmış ama bu işi
yepyeni bir biçimde ele almış5r.

• Tablo, Venedikli soylu Jacopo Pesaro taraWndan, Türkler’e karşı


kazanılan bir zaferin anısı için sipariş edilmişR. Tiziano bu soylu
kişiyi, Meryem'in önünde diz çökmüş olarak resmetmişRr. Zırhlı
bir sancakçı da, onun ardında, bir Türk tutsağını çekerek
geRrmektedir. Aziz Petrus ve Meryem, ona, sevecenlikle bakar.

• Diğer yandaki Aziz Francesco, Çocuk İsa’nın dikkaRni, tablonun


köşesinde diz çökmüş Pesaro ailesinin öteki üyelerine yönelRyor.
Bulutlardaki iki küçük melek, çarmıhı göğe çıkarma işini oyun
haline geRrerek gerçekleşRriyor.

• Tüm sahne, bu bulutlara doğru yükselen iki sütunun yer aldığı


açık bir avluda geçiyor sanki. Çağdaşları için Tiziano’nun uzun
yıllardır kabul görüp onaylanmış kompozisyon kurallarını altüst
eden bu kompozisyonu oldukça devrimseldir.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 44
• Tiziano’nun çağdaşları arasında kazandığı ün, çoğunlukla,
yaptığı portrelere dayanır.

• Bu hayranlığı anlayabilmek için sadece sanatçının daha çok


“İngiliz Genci” (1540-45) adıyla bilinen portresindeki figürün
başına bakmamız yeterli olur.

• Daha önceki portrelerle karşılaştırıldığında bu resim, çok


basit ve çabucak yapılıvermiş gibi görünür. Bu resmin,
Leonardo’nun “Mona Lisa”sındaki kılı kırk yaran
hacimlendirme çabasıyla hiçbir ilişkisi yoktur. Ama yine de
kimliği bilinmeyen bu genç adam, Mona Lisa kadar gizemli
bir dirilikte görünür.

• Bize öylesine yoğun ve içten bir bakışla bakar ki, bu dalgın


gözlerin sadece kaba yüzeyli bir tuval parçasına sürülmüş bir
parça renkli toprak boya olduğuna inanmak hemen hemen
imkânsızdır.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 45
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 46
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 47
• Sanatçılar, yeni olasılıkları ve yeni yöntemleri sadece Venedik
gibi büyük merkezlerde gelişRrmiyorlardı. Daha sonraki
kuşaklar tarafindan o dönemin en “ilerici” ve en cesur
yenilikçisi olarak görülen bir ressam, İtalya’nın kuzey
bölgelerinde küçük bir kent olan Parma’da yalnız bir yaşam
sürüyordu. Bu sanatçı Antonio Allegri’ydi ve Correggio
(1489-1534) adıyla tanınıyordu.

• Correggio en önemli yapıtlarını gerçekleşRrdiği sıralarda,


Leonardo ve Raffaello ölmüştü. Tiziano ise çoktan ünlü
olmuş bir sanatçıydı. Ancak Correggio’nun, çağının sana5nı
ne denli tanıdığını bilmiyoruz.

• Correggio, ışık ve gölge alanında tamamen yeni buluşlar


gerçekleşRrmiş ve kendisinden sonraki resim okullarını
büyük ölçüde etkilemişRr.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 48
• İsa’nın Doğuşu (1530)

• Kompozisyon ilk bakışta oldukça sıradan ve düzensiz görü-


nüyor. Soldaki kalabalık sahne, sağ tara|a ona karşılık olabile-
cek herhangi bir grupla dengelenmemiş.

• Soldaki kalabalığı dengeleyen tek şey, Meryem ve Çocuk İsa


grubuna ışığın verdiği vurgulama.

• Correggio renk ve ışıkla biçimleri dengeleyerek bakışlarımızı


belirli çizgilere yönlendirme konusunda Tiziano’dan çok daha
ileri gitmişRr.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 49
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 50
• Correggio’nun sonraki yüzyıllarda en çok taklit edilen yönü,
kilise tavan ve kubbelerini resmetme yöntemi oldu.

• Sanatçı, sahında toplanmış inançlılara, üstlerindeki tavan


örtüsünün açılmış olduğu ve Gök’ten Cennete doğru
bak5kları izlenimini vermeye çalışmış5r.

• Onun ışığın etkilerini kullanmadaki ustalığı, tavanı güneş


ışığıyla yıkanan bulutlarla doldurmasını ve gökyüzünün
sahiplerinin ayakları aşağıya sallanır durumda havada asılı
kalmış gibi durmalarını sağlamış5r.

• Pek ağırbaşlı olmayan bu görünüme o zamanlar da karşı


çıkanlar olmuştur. Ancak Parma’nın loş ve karanlık Ortaçağ
katedralinin içinde durup, kubbeye bak5ğımızda edindiğimiz
izlenim yine de muhteşemdir

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 51
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 52
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ © 53

You might also like