You are on page 1of 7

Ders: Yeni Türk Edebiyatı

Adı-Soyadı: Beyza Kılıçcıoğlu


Sınıfı: 2-B

❃ROMAN ADI: Hüküm Gecesi

❃YAZARI: Yakup Kadri Karaosmanoğlu (1889-1974)

❃TÜRÜ: Tarihî Roman ❃YAZILDIĞI YIL:1926-1927

❃ELE ALINAN DÖNEM: İttihat ve Terakkî Dönemi

❃KÜNYE: Karaosmanoğlu, Y., Hüküm Gecesi, İstanbul, İletişim Y., (1. bs)

❃KARAKTERLER:

-Ahmet Kerim (ana karakter)


-Ahmet Samim (Kerim’in yakın arkadaşı)
- Ömer Bey ve takımı (Hasip Bey, Necip, Selim Necati, Ali Kemal, Sıtkı Bey)

- Samiye (Kerim’in sevdiği kız)


-Şerife (Samiye’nni süt annesi)
-Despina (Yunan aşüfte)

❃ÖZET: Ahmet Kerim, Nidayı Hakikat gazetesinin baş muharriridir. Nidayı Hakikat dönemin
hükümeti olan İttihat ve Terakkî cemiyetine muhalif bir yayın organıdır. Roman, Kerim’in akşam
üstü bir konağın önünden geçerken şarkı söyleyen bir kızın sesini duymasıyla başlar. Kerim, kızın
sesine hayran olur fakat bu konaktan ve şarkı söyleyen kızdan romanın ortalarında bahsedilir.
Kerim bu konağın önünden geçerek kendisi gibi muhalif olan Hasip Bey ile buluşur ve beraber
Ömer Bey’in evine giderler. Ahmet Kerim, para ve makam peşinde olan Hasip Bey’i ciddiye
almamaktadır fakat Ömer Bey’in evine vardıklarında onun da Hasip Bey gibi olduğunu görerek
hayâl kırıklığına uğrar. Ahmet Kerim matbaaya döner, odası kalabalık bir insan grubuyla doludur,
insanlar Kerim’i yazdıklarından dolayı destekler. Romanın ilk bölümünde Ahmet Kerim’in nasıl
bir çevrede yaşadığına ışık tutulmuştur.
Ahmet Kerim, Nidayı Hakikat’ı birlikte kurduğu arkadaşı Ahmet Samim ve Şahabettin
Süleyman’la beraber Beyoğlu’na kafa dağıtmaya gider. Ahmet Samim, sohbet ederken can
güvenliğinin bulunmadığından şakayla karışık bahseder. Bu sohbet Ahmet Kerim’i rahatsız eder
çünkü kendisi de Samim gibi bir muhaliftir ayrıca her ikisi de zaman zaman ağır tehdit mektupları
alıyordur. Birlikte yürürken sokağın köşesinde bir gölge olduğunu fark ederler, o gölge muhalif
takımından eski İttihatçi olan Sırrı Bey’dir. Sırrı Bey, birinin Ahmet Samim’in peşinde olduğunu
fakat o kişiyi gözden kaçırdığını söyler. Bu geceden sonra Ahmet Samim vurulur. Hükümet
tarafından karışıklık çıkmaması için cenazesinin gizlice gömülmesi kararlaştırılmıştır, Samim
suikasta kurban gitmiştir onu vuran kişi bulunamaz. Kerim arkadaşının ölümüyle yıkılır, bu
hengâme arasında Nidayı Hakikat gazetesi de hükümet tarafından kapatılır. Kerim, kendini
hayatın akışına bırakır ve Yunan aşüfte olan Despina’yla birlikte olur. Despina, Yunan idealine
sahiptir, Osmanlı devletinin yıkılmasını ister. Kerim Despina’nın evinden ayrıldıktan sonra parası
olmadığı için arabaya binemeyerek eve döner.
Kitabın başında konakta şarkı söyleyen kız olan Samiye ile bu bölümde karşılaşırız. Kerim,
sesine tutulduğu sevgilisi Samiye’nin İttihat ve Terakkîci olan Selim Necati’nin kardeşi olduğunu
öğrenir. Samiye, bir takım aşk oyunlarından sonra Kerim’i etkisi altına alır. Kerim politikaya ara
verir. Samiye Kerim’i geceleyin konağa davet eder. Bu davet Kerim’in ortadan kaldırılması için
Selim ve arkadaşları tarafından hazırlanmış bir tuzaktır. Samiye, Kerim’i koruyup öldürülmesine
engel olur. Kerim, ardına bakmadan konaktan çıkıp bir daha önünden geçmemeye yemin eder.
Ders: Yeni Türk Edebiyatı
Adı-Soyadı: Beyza Kılıçcıoğlu
Sınıfı: 2-B

Samiye Kerim’e masum olduğunu ısrarla açıklamaya çalışır fakat Kerim onu dinlemez ve
politikaya geri döner. Kerim, içinde bulunduğu muhalefetin ne kadar çürümüş olduğunu fark etse
de İttihat ve Terakki’nin düşmesi için ona hizmet etmekten başka çaresi yoktur. Bundan dolayı
Sadayı Millet gazetesinde işe başlar. Bu gazetenin yazarlarından biri olan ve Kerim’in de tanıdığı
Zeki Bey öldürülür. Zeki bey’in ölümü büyük olay yaratır ve davası mahkemeye düşer, suikaste
kurban giden Ahmet Samim’den farklı olarak failleri bulunur. Faillerinin İttihatçılardan olduğu
ortaya çıkınca İttihat ve Terakkî Mebusan meclisini kapatır, bazı ittihatçılar da kurtulmak için
istifa eder. Bu olaylar olurken Samiye’nin kendini denize atarak intihar ettiği gazetede
yazılır.Kerim haberi okuyunca çok pişman olur, Samiye’nin süt annesi olan Şerife’yi bulur. Şerife
Kerim’i avutur gibi davranarak onun parasını ve mevkisini kullanmaya çalışır. Kerim, tuttuğu
yasın etkisiyle Şerife’nin amacını fark etmez zaten farketse de karşı koyabilecek kişilikte ve
durumda değildir.
Romanın ileriki bölümlerinde savaş çıkar, Trakya kaybedilir. Bulgar zulmü, Trakya’nın
kaybedilmesi ve İngiltere’nin diplomasiye yanaşmaması önemli olaylardır. Bir süre sonra İstanbul
kurtulur fakat karmakarışık bir haldedir. Bu olaylardan sonra hükümet ağırlığını muhaliflere
çevirip Ahmet Kerim ve Ali Kemal gibi bazı muhalifleri tutuklar. Gazetede yazmamaları ve
faaliyette bulunmamaları şartıyla onları serbest bırakılırlar. Kerim, tutuklandığından dolayı
saygınlığını kaybederek yalnız kalır ve utangaç yaratılışının etkisiyle de dost bulamaz. Şerife
hanım bile onu istememektedir. Kerim, Samiye’nin yasını hâlâ tutmaktadır ve çevresinde kimse
kalmadığından dolayı boşlukta kalmıştır. Sırrı Bey, bu boşluktan yararlanarak Kerim’e sözde
ihtilal mektuplarını verir, gizli bir ayaklanma başlatacaklarından bahsederek onunla sıkı arkadaş
olur. Kerim, suçlu bulunup hapse atlınca ihtilalin yalan olduğunu ve Sırrı Bey tarafından
kandırıldığını anlar. Arkadaşı Ahmet Samim’i Sırrı Bey’in öldürme ihtimalinin olması Kerime
ikinci bir darbeyi vurur çünkü arkadaşının faili olabilecek bir adama güvenmiş, onunla dost olmuş
ve vakit geçirmiştir. Kerim, hapiste fazla kalmayarak gözden uzaklaşması için Sinop’a sürülür.
Sinop’ta içkiye tutsak olup giderek basit bir insan olmaya başlar. Artık ne politikayla ne de ülke
sorunlarıyla işi vardır. Oysa Anadolu’da güzel gelişmeler olmaktadır. Kerim, gününün büyük bir
kısmını içki içmekle ve kendisi gibi basit arkadaşlarıyla kadın peşinde koşmakla geçirir. Bir gün
annesine mektup yazmaya çalışırken içtiği içkilerden ve yaş almasından dolayı elinin titremesiyle
beraber yazamadığını farkedip “Eyvah, ben bitmişim!” (Karaosmanoğlu, 1987, s.331) diyerek
romanın son sözünü söyler.

❃ROMANDAKİ KIRILMALAR

Romandaki kırılmalar, kitabın baş karakteri olan Ahmet Samim’i derinden etkileyerek
onun olaylara vereceği tepkileri ve gerçekleştireceği hareketleri değiştirmiş ve dolaylı olarak
romanın sonunu etkilemiştir.
1)Ahmet Samim'in ölümü
Ahmet Samim’in ölümü, Kerim’i gerçek hayata uyandırır. Kerim çok sevdiği dostunun
ölümüyle bir kurşunla ölebileceğini ve kimse tarafından anılmayacağını anlar. Yaptığı işin
tehlikesiyle, aldığı tehdit mektuplarının gerçekliğiyle yüzleşir.
2)Nidayı Hakikat gazetesinin kapatılması
Nidayı Hakikat, Kerim’in geçimini sağladığı, parasını kazandığı yerdir. Bu gazetenin
kapatılması Kerim’in parasız kalıp savruk ve düzensiz bir yaşama adım atmasına neden olup
sağlam olmayan kişiliğini olumsuz etkilemiştir.
Ders: Yeni Türk Edebiyatı
Adı-Soyadı: Beyza Kılıçcıoğlu
Sınıfı: 2-B

3)Samiye'nin intiharı
Kerim’in, tabiri caizse treni kaçırdığı ve geri dönüşü olmayan asıl nokta Samiye’nin
ölümüdür. Kerim, zaman zaman Samiye ve kendi annesi ile yaşadığı, politikayla ilgilenmediği
sakin bir hayatın ve sıcak bir yuvanın hayâlini kurar.
4)Haksız yere tutuklanma
Kerim’in haksız yere tutuklanması onun saygınlığını olumsuz etkilemiş ve çevresinde
bulunan birkaç insanı da kaybetmesine neden olmuştur. Bu kırılma Kerim’in yalnız kalıp Sırrı
Bey’le arkadaş olmasının ön sebebidir. Ayrıca Kerim, tutuklanmakla beraber hapishanenin
boğucu havasını tatmıştır.
5)Sırrı Bey'in ihaneti
Kerim’in hem ihanete uğraması hem de ihanete uğradığı kimsenin elinin arkadaşının
kanıyla kirlenmiş olabileceği ona büyük bir darbe vurmuştur.
6)Sinop'a sürülüş
Kerim, Sinop’a sürüldüğünde zayıf kişiliğinin, yaşadığı olayların, bulunduğu çevrenin ve
doğduğu neslin etkisiyle amaçsız bir insana dönüşmüştür. Anadolu’nun durumu iyi yönde
ilerlerken Kerim kendi elleriyle kendini bitirmiştir.

❃KAHRAMANLARIN DÖNEMLE İLGİLİ ÖZELLİKLERİ

Ahmet Kerim
Ahmet Kerim, genç ve deneyimsizdir. Bu deneyimsizlik arkadaşı Samim’in cenazesini
görmesini engelleyen zabitin sert sözleriyle perçinlenerek hırs ve intikam gibi duyguların etkisi
altında kalmasına, ilerleyen olaylara bu duygularla tepki vermesine sebep olmuştur:
O zabitin “Arş!” emri Ahmet Kerim’in yalnız vücudunu yürütmedi; bu vücudun içinde o
zamana kadar yarı uykuda kalmış birçok hırsları, öfkeleri, direnmeleri harekete getirdi.
(Karaosmanoğlu, 1987, s.84)
Kerim, romanın sonlarına doğru hapse atılmış ve kendini cemiyettekilerle kıyaslamıştır.
Bu bölüm Kerim’in hayatını boş yere geçirdiğini ve annesinin sıcak evinden uzak olmasına
kendisinin sebep olduğunu, hayatını kendi elleriyle bu hâle soktuğunu anladığı önemli bir
bölümdür:
O yokken anası tarafından gönderildiğine süphe olmayan bütün bu şeylere anasının kokusu
sinmiştir. Yalnız eski Türk kadınının vergi titiz bir temizlik duygusundan doğan bir milli temizlik ve
saflık kokusu!.. Ahmet Kerim’e bu koku ile dolu evde, her türlü sıtmadan ve ateşten uzak, sessiz, rahat
ve hep şefkate ve hep sevgiye emanet edilmiş olarak yaşayıp ihtiyarlamak niçin yetmedi?
(Karaosmanoğlu, 1987, s.299)
Bari muhalefetin zaferinde memleket için bir mutluluk umanlardan olsaydı, bari kalbini
kartal gibi kahredici bir ideale yuva yapmış olsaydı; bari ölüm dakikasında “Ben ölüyorum, fakat
inandığım fikirler yaşayacak!” diyebilseydi!.. Hayır ne o ne bu… (Karaosmanoğlu, 1987, s.299)
Demek ki, ne samimi bir surette muhalefeti benimsemiş, ne de İttihat ve Terakki’nin
faziletsizliğine yürekten inanmıştı! Şu hâlde neyi müdafaa etmiş? (Karaosmanoğlu, 1987, s.299)
Ders: Yeni Türk Edebiyatı
Adı-Soyadı: Beyza Kılıçcıoğlu
Sınıfı: 2-B

Kerim, roman boyunca kendisiyle yaptığı bütün iç konuşmalarından sonra suçu kendinde
değil yaşadığı dönemde bulmuş ve kendini dönemin neslinin en belirgin örneği saymıştır:
Ahmet Kerim kendi kendine: “Lâkin, yalnız ben mi böyleyim?” dedi. Bu kusurlar 1908’de yirmi
yaşına basmış olanların hepsinde yaygın değil miydi? Bu; Abdülhamit devri denilen o uzun, o otuz üç
yıl süren geceden artakalmış mayası karanlıkla yoğrulup kanı yaslı anaların gözyaşıyla tuzlanmış
bütün bir nesle mahsus eksiklikler, kötülükler, dertler değil miydi? O neslin en belirgin örneklerinden
biri olan Ahmet Kerim:” Adam sen de zaten biz doğarken mahkûmduk!” diyor… (Karaosmanoğlu,
1987, s.313-314)

Ömer Bey ve Takımı


Ömer Bey, gösteriş meraklısı ve şöhret sevdalısı bir muhaliftir. Amacı bıraktığı nazırlık
koltuğuna geri dönüp insanların kendisine saygı duymasını sağlamaktır. Onun grubundaki diğer
insanların da idealleri ondan pek farklı değildir: Necip Bey erkek arkadaş edinmeyi ister, Hasip
Bey ise nazır olup borçlarından kurtulmak ister…
Ömer Bey’in eşya-madde hırsını Kerim’in Hasip Bey’le onu ziyaret ettiği bölümde görebiliriz:
Ahmet Kerim, zihni bin türlü düşünce ile yüklü gözlerini henüz boş duran tabağa dikip dalmıştı. Tam
bu sırada Hasip Bey:
“Tabağınıza öyle şüpheyle bakmayınız hakiki Sevres’dir” dedi. (Karaosmanoğlu, 1987, s.33)

Ahmet Kerim, ister istemez etrafına göz gezdirdi. Saman renginde boğum boğum ipekli
storların yarıya kadar örttüğü geniş pencerelerin kenarlarında ufkî ve uzun bir tül, saçak ve kadife
dalgası, çoktan cilâ yüzü görmemiş bir parkenin üzerine akıyordu. Masif abanozdan muhteşem bir
büfe kalın kristal camları arkasındaki gümüş takımlarıyla birlikte odanın bütün bir kenarını baştan
başa kaplamıştı… (Karaosmanoğlu, 1987, s.34)

Romanın ilerleyen sayfalarında Ömer Bey, komik durumlara düşerek taşıdığı tip özelliğini
gösterir. Ömer Bey ve takımı kendileri gibi muhalif olan Ahmet Samim’in ölümünü umursamazlar.
Hatta denilebilir ki Ömer Bey ve takımının sağlam bir muhalefet olmayıp kendi bireysel
amaçlarının peşinde koşması iktidar olan İttihat ve Terakkî’nin yönetimde uzun süre kalmasına
bu da Ahmet Samim’in ve Zeki Bey’in ölmesine sebep olur.

❃GENEL DEĞERLENDİRME

Hüküm Gecesi, kurmaca bir romandan ziyade Cumhuriyet öncesi 2.Meşrutiyet dönemine
ışık tutmak için yazılmış bir romandır. Bundan dolayı karakterlerin ve arka plandaki olayların
birçoğu gerçek insanlardan ve tarihî olaylardan alınmıştır. Ahmet Samim, Ali Kemal gibi
karakterler gerçekte hayatta da yaşamış insanlardır Romanda aşk unsuru geri planda bırakılmış
ve Ahmet Kerim’in yaşadığı dönemle ve bu dönemdeki kişilerle olan ilişkisi ele alınmıştır. Bu da
dönemin olaylarını ve kişilerini net olarak gözlemleyebilmemizi sağlamıştır. Romanda olan birçok
olayın sinyalleri sayfalar önce verilmiş ve merak unsuru ortadan kalkmıştır. Bu, romanın edebî
zevkten ziyade tarihi bir dönemi açıklığa kavuşturmak için yazıldığını gösterir. Romandaki hava
Serveti-Finun dönemini andırır. Muhalif yazarların baskı ve tehdit altında olması, suikasta kurban
gitmesi romanın boğucu ve buhranlı bir havaya sahip olmasına neden olur.
Ders: Yeni Türk Edebiyatı
Adı-Soyadı: Beyza Kılıçcıoğlu
Sınıfı: 2-B

Ahmet Kerim ve Samiye aşkına baktığımızda devrin şartlarında filizlenmeyi başaramamış


bir aşk görürüz. Samiye'nin yaşının küçük olması, Ahmet Kerim’in hangişartlar altında nasıl bir
ortamda yazarlık yaptığını bilmemesi, Kerim’e gelen tehdit mektuplarından ve Kerim’in arkadaşı
Samim’in suikasta kurban gittiğinden, dönemin hükümetinden habersiz olması aralarında bir
aşkın filizlenmesini engellemiştir. Elbette burada Kerim’in şüpheciliğinin, Samiye’ye
güvenmemesinin, deneyimsiz ve toy olmasının da etkisi vardır. Romanın sonundaysa Kerim’in
gençliğinin heder olduğunu, bir devrin faturasının onun üzerinden nesline kesildiğini görürüz.
Ders: Yeni Türk Edebiyatı
Adı-Soyadı: Beyza Kılıçcıoğlu
Sınıfı: 2-B

❃ROMAN ADI: Kolsuz Kahraman

❃YAZARI: Abdullah Ziya Kozanoğlu (1906-1966)

❃TÜRÜ: Tarihî Roman ❃YAZILDIĞI YIL:1926

❃ELE ALINAN DÖNEM: Türkler’in Çinlilerle olan mücadelesi (Tarih


belirtilmemiş)

❃KÜNYE: Kozanoğlu, A.Z., Kolsuz Kahhraman, İstanbul, Bilge Kültür


ve Sanat Y., (2.b)

❃KARAKTERLER:
-Kolsuz Kahraman (Alpago)
-Tay
-Sarıçiçek

❃ÖZET: Romanın ilk kısmı, Bir köle olan Türk çocuğunun uçurtmasının Çin hükümdarı Ming
Çeu’nun oğlunun uçurtmasına takılmasıyla başlıyor. Ming Çeu’nun oğlu, Türk çocuğuyla adsız
olduğu için ve babasının öcünü almadığı için dalga geçiyor. Türk çocuğu, babasının Ming Çeu
tarafından öldürüldüğünü yeni öğreniyor. Daha sonraları Karaoğlan ismiyle bahsedilen Türk
çocuğu Sigonfo sarayına girerek babasının öcünü almak için Ming Çeu’ya meydan okuyor.
Ming Çeu’yu boğazladığı sırada koluna isabet eden bir okla yaralanıyor ve bu sırada Ming
Çeu’nun kızı Sarıçiçek ile göz göze geliyor. Karaoğlan Ming Çeu’yu öldürüp yaralı bir şekilde
kaçıyor Sarıçiçek ise yerdeki kanlı oku alarak intikam yemini ediyor.
Romanın ikinci kısmında ise Türkler, Gültekin sayesinde kölelikten kurtulmuş ve bir
dağın çevresinde bayrak açmışlardır. Artık Çinliler Türkleri ve geleneklerini örnek almaya
başlamıştır. Çinli Tay karakteri, ad kazanmak için bir deveyle güreşe girer ve yenik düşer
yoldan geçen kolsuz bir adamda onu kurtarır. Bu kahramandan etkilenen Tay, onu saraya davet
eder. Saraya gittiklerinde Ming Çeu’nun ölümünün konusu açılır kolsuz adam, çocuğun Ming
Çeu’yu öldürdükten sonra bahçıvan kulübesine saklandığını söyler. Sarıçiçek ve Tay onun
zekasına hayran kalır. Kolsuz kahramanın o çocuk olduğundan şüphelenseler de karaoğlanın
daha genç olması gerektiğini düşünürler. Bu sırada saraya Alpago’nun girdiği söylentisi yayılır.
Alpago, ünü duyulmuş yiğit ve mert bir Türk kahramanıdır. Kolsuz adam Alpago’yu
yakalayacağına söz verir. Bu sırada saraya Alpago’dan gönderilmiş bir mektup gelir, Alpago
mektupta Çinlilerin planlarını çalacağından bahsetmektedir. Bunun üzerine Sigonfo sarayı
koruma altına alınır Sarıçiçek, kolsuz adam ve Tay sarayı ve planları korumaktadır. Sarıçiçek
kolsuz adamve tay arasında aşk üçgeni meydana gelir. Alpago saraya girip kimse görmeden
planları çalmıştır, kolsuz adam Tay’dan şüphelendiğini söyleyerek Sarıçiçek ile Tay’ın yanına,
hana giderler. Bu sırada kolsuz adam ortadan kaybolur ve Alpago ortaya çıkar. Alpago,
Sarıçiçekle konuşur, kolsuz kahramanla alay eder bu sırada Pasimiler hanı basar, Alpago Deli
Dumrul’un yardımıyla onları öldürür. Romanın sonunda kolsuz kahramanın Ming Çeu’yu
öldüren Alpago olduğu ve Sarıçiçek’i çocukluğundan beri sevdiği anlaşılır. Sarıçiçek, babasının
intikamını almayacağını söyleyerek Alpago’yu affeder.
Ders: Yeni Türk Edebiyatı
Adı-Soyadı: Beyza Kılıçcıoğlu
Sınıfı: 2-B

❃ROMANDA DİKKAT ÇEKEN NOKTALAR


Romanın başında, Türkler Çinlilerden etkilenmiş ve onların dillerini öğrenmişken
romanın ikinci kısmında bu durum tersine döner. Artık Çinliler Türkleri ve onların geleneklerini
örnek almaya başlamıştır. Çinliler de ad almaya ve boy (övgü) söylemeye başlamıştır. Burada
baskın olan kültürün zayıf olan kültürü etkilediği örneğini en iyi şekilde gözlemleyebiliriz.
Romandaki bir başka nokta da ad almanın önemi. Romanın başında Karaoğlan’ın yani
kolsuz kahramanın adsız olması onu psikolojik olarak olumsuz etkilemiştir. Doğada bile her bir
canlının insanlar tarafından konulmuş adı varken bir insanın adsız olması onun muhatap
alınmadığını gösterir çünkü insan ismiyle yaşar.
Romanda Türkler için önemli bir hayvan olan at önemli yer tutmaktadır. Alpago’nun atı
bembeyaz ve çok görkemli bir attır, sahibinin dediklerini anlar. Burada Türk destanlarındaki at
unsurunun kullanıldığını görebiliriz.
Romanda Deli Dumrul gibi Türk destanlarında önemli işlevleri olan kahramanların da
adı geçmektedir. Romancının Türk destanlarından yararlandığını söyleyebiliriz.
Romanın isminin Alpago değil de “Kolsuz Kahraman” olması Alpago’nun bizlere
Sarıçiçeğ’in gözünden yansıtılmasıyla alakalıdır. Sarıçiçek’e göre Alpago bütün bir ulusun
sevgilisiyken kolsuz kahraman yalnız kendi sevgilisidir.

You might also like