You are on page 1of 83

2011 YILI MEVKA TEKNİK DESTEK

PROGRAMI

Referans No : TR52-11-TD-119

Başvuru Sahibi : Selçuk Üniversitesi Mevlana Araştırmaları Enstitüsü

Proje Adı : Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi


ve Rapor Hazırlanması

ŞUBAT 2012 - KONYA


2 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ ........................................................................................................................... 5

Afyonkarahisar Mevlevîhânesi .................................................................................... 9

Kütahya Mevlevîhânesi .............................................................................................. 17

Eskişehir Mevlevîhânesi ............................................................................................. 23

Gelibolu Mevlevîhânesi ............................................................................................. 29

İstanbul Mevlevîhâneleri ............................................................................................ 35

· Yenikapı Mevlevîhânesi ....................................................................................... 35

· Bahariye Mevlevîhânesi ...................................................................................... 41

· Galata Mevlevîhânesi .......................................................................................... 47

Manisa Mevlevîhânesi ................................................................................................. 53

Muğla Mevlevîhânesi .................................................................................................. 59

Tokat Mevlevîhânesi .................................................................................................. 63

SONUÇ YERİNE ....................................................................................................... 69

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 3
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
4 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012
ÖNSÖZ

“Herkesin bir mesleği, bir işi vardır.


Ayakkabıcı marangoz dükkânında;
Demirci de kuyumcu dükkânında bir iş göremez”
(Hz. Mevlâna)

Mevlâna’nın döneminde oğlu Sultan Veled ve özellikle torunu Ulu Ârif Çelebi’nin
yaptığı ziyaretler sonucu Anadolu’da yayılan Mevlevî kültürü, Osmanlı Devletinin
kurulması ve genişlemesiyle devlet ileri gelenlerinin destek ve himayesiyle 3 kıtaya
yayılarak kurumsal hüviyetini ve nüfuzunu artırmıştı.

Doğuda İran/Tebriz, Batıda Macaristan/Peçoy, Kuzeyde Ukrayna Kırım Özerk


Bölgesi/Gözleve, Güneyde ise Kahire/Mısır ve Arabistan/Mekke’yi içine alan geniş
coğrafya içerisinde 140’a yakın noktada kurulan Mevlevîhâneler bölge insanlarına
hem İslâm’ı ve hem de insanca yaşama sırlarını öğretmiştir. Konya’da bulunan Merkez
Dergâh (Âsitâne-i Âliyye) başta olmak üzere, Afyonkarahisar, Manisa, Kütahya, Halep,
İstanbul’da bulunan Galata, Yenikapı, Beşiktaş ve Kasımpaşa; Bursa, Kastamonu,
Eskişehir, Kahire, Gelibolu ve Rumeli Yenişehir (Yunanistan) Mevlevîhâneleri “Çile”
çıkarılabilen ana Dergâhlardı.

Âsitâne olarak adlandırılan bu Dergâhların haricinde “Şeyh” ve “Dede” unvanı


alarak görevlendirilen Mevlevîlerin idaresindeki bugünkü Türkiye Cumhuriyeti
toprakları dâhilinde 80’in üzerinde, yukarıda çerçevesi çizilen Osmanlı toprakları
içinde de 60’a yakın “Zâviye” vardı. Günümüzde birçoğu ya harabe durumunda, ya da
yıkılıp yerine yeni binaların yapıldığı bu Mevlevîhâneler, son yıllarda Vakıflar Genel

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 5
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
Müdürlüğü başta olmak üzere devlet kurumlarının büyük katkılarıyla yeniden inşâ ve
restore edilmektedir.

Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) 2011 Teknik Destek Programı çerçevesinde


desteklenen “Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve
Rapor Hazırlanması” başlıklı bu projenin sonuç ve incelemelerinin yer aldığı bu
kitapçık umarız restore edilmesi gereken ve restore edildikten sonra aslına uygun
olarak kullanılamayan Mevlevîhâneler hakkında genel bir bilgi verecek, eğer istenirse
çözümüne katkı sağlayacaktır.

Projemizde sadece yurt içindeki Mevlevîhânelerin incelenmesi çerçevesinde


sırasıyla, Tokat, Çorum, Afyonkarahisar, Kütahya, Eskişehir, Bursa, Gelibolu,
İstanbul’da bulunan Yenikapı, Bahâriye ve Galata; Manisa ve son olarak da Muğla
Mevlevîhânesi’ni ziyaret ettik. Konu ile ilgili hemen hemen tüm kişi ve kurumlara
ulaşmaya çalışarak istişarelerde bulunduk, varsa eksiklik ve yanlışlıklar üzerinde
değerlendirmeler yaptık.

Rapor hazırlarken ziyaret etmekle birlikte yukarıda adı geçen Çorum ve Bursa
Mevlevîhânelerini yazmadık. Çünkü Çorum Mevlevîhânesi günümüzde kişisel mülk
olarak bir derneğin merkezi olarak kullanılmakta ve Mevlevîlikle ilgili herhangi bir
faaliyet yapılmamakta; Bursa Mevlevîhânesi ise, sadece su deposunun ön kısmına
asılı bir tabeladan ibaret olup, arsasının altında Bursa Belediyesi’nin şehre su
dağıtım şebekesinin bulunduğu boş bir araziden ibaretti. Yine İstanbul’da bulunan
Üsküdar Mevlevîhânesi’nin yıpranmış yapısının bir derneğe tahsis edilmiş olması ve
Kasımpaşa Mevlevîhânesi’nden ise günümüze kadar bir şey kalmadığından dolayı
raporumuza almadık.

İnceleme gezilerine Mevlâna Araştırmaları Enstitüsü Müdürü ve Proje Yürütücüsü


Yrd.Doç.Dr. Nuri Şimşekler ve Proje sorumlusu Nilgün Yamaner ile birlikte
Enstitünün Yönetim Kurulu Üyeleri Yrd.Doç.Dr. Semra Tunç, Yrd.Doç.Dr.
Hakan Kuyumcu, Enstitü Sekreteri Erol Eroğlu, Enstitü personellerinden Uzm.
Salim Eker, Uzm. Selman Karadağ ve Arş.Gör. Ayşegül Mete katılarak
inceleme, gözlemleme, rapor hazırlama ve görsel materyal toplama konusunda
bizlere yardımcı oldular.

6 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


Her Mevlevîhâne hakkında gözlemlerimizi aktarmadan önce o Mevlevîhânenin
kuruluşu, tamiratları, tanınmış Mevlevîleri gibi tarihî süreci hakkında kaynaklardan
istifade ederek ana hatlarıyla bilgi vermeyi, sonlarına ise ulaşabildiğimiz kadarıyla
Kaynakça’sını eklemeye çalıştık.

İnceleme gezileri ile birlikte bir buçuk ay gibi kısa bir sürede hazırlamaya
çalıştığımız bu raporu, ziyaret ettiğimiz yerlerde, bu görevin ve aksaklıklarda tedbirler
alınmasının öncelikle Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ve Konya’yadaki ilgili mercîlere;
daha özelde ise Selçuk Üniversitesi Mevlâna Araştırmaları Enstitüsü’ne düştüğünü
belirten yetkililerden de aldığımız cesaretle ilgililerle paylaşıyor, Konya olarak
geçmişte olduğu gibi Mevlâna ve Mevlevîlik konusunda bu şehrin üzerine büyük
görevler ve sorumluluklar düştüğünü tekrar hatırlatmak istiyoruz.

Son olarak;
Enstitümüz adına bize verdiği destekten dolayı MEVKA’ya teşekkürlerimizi
sunar, Konya’mızın dünyaya hediye ettiği Hz. Mevlâna ve evrensel düşüncesini,
Mevlevîlik Kültürünü aslına uygun bir şekilde araştırmak, tanıtmak, geliştirmek ve
yaşatmak adına yıllardır dile getirilen ve 10 yıldan bu yana bizim de telaffuz ettiğimiz
uzman kişiler tarafından koordine ve idare edilecek olan “Canlı Mevlevîhâne”
projesinin bir an önce hayata geçirilerek bu görevde somut bir adım atılmasını tüm
yetkili ve ilgililerden bekliyoruz. Bunun tarihi bir görev ve sorumluluk olduğunu,
aksi halde ilgili ilgisiz kişi ve kurumlar tarafından ülkemizin dört bir köşesinde ve
Konya’mızda yapılan başta Semâ kursları, Semâ Dersleri, Mesnevî Dersleri gibi
maddi rant ve reklam amaçlı girişimlerin çoğalacağını hatırlatmak istiyoruz.

Yrd.Doç.Dr. Nuri ŞİMŞEKLER


Selçuk Üniversitesi
Mevlâna Araştırmaları Enstitüsü Müdürü

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 7
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
8 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012
AFYONKARAHİSAR

Tarihçe
Afyon Mevlevîhânesi Konya eserden bilinmektedir. Ulu Ârif Çelebi’yi
Mevlâna Dergâhı’ndan sonra önemli Afyon’da misafir eden Sâhiboğlu Ahmed
âsitânelerden birisidir ve ilk tesis edilen Bey ona olan hürmetinden dolayı eski
Mevlevîhânelerdendir. binanın yerine ahşap yeni bir bina inşa
ettirmiştir. Mevlevîhâne XIX. yüzyıla
Afyon Mevlevîhânesi’nin ilk temelleri gelene kadar birçok onarım faaliyetine
Mevlâna’nın torunu Ulu Ârif Çelebi tabi tutulmuştur.
döneminde (XIII. yüzyıl sonları) atılmış,
asıl şöhretine ise Mevlâna’nın 7. kuşak Sultan Dîvâne’nin kızı Destina hatun
torunlarından Sultan Dîvâne (Mehmed zamanında vukua gelen bir yangın
Semâi Çelebi) döneminde (XV. yüzyıl) felaketi neticesinde harap olan dergâh
kavuşmuştur. Mevlâna ile beraber onarılmış, Güneş Hatun zamanında yine
Sultan Veled’in de Afyon’a karşı bir bir yangın olmuş ve tekrar onarılmıştır.
ilgisi olduğu Menâkıbü’l-Ârifîn adlı Dergâhın kaderindeki üçüncü yangın

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 9
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
1293/1876 yılında vuku bulmuş bu olmuştur. Babasının sağlığında ve
yangının verdiği tahribat neticesinde, vefatından sonra şeyhlik makamına
kullanılamaz hale gelen dergâhı, getirilmiştir. Mehmet Semâi Çelebi
Mehmed Raşid Çelebi, kendi imkânları devrinin önemli seyyahlarındandır.
ile tamir ettirmiştir. 1320/1902 yılında Aynı zamanda Anadolu’nun çeşitli
Afyon’da meydana gelen umumi bir yerlerinde zâviye ve dergâh kurmuştur.
yangında da dergâh zarar görmüştür. Anadolu’da İstanbul-Galata, Kütahya,
1323/1905 yılında dergâh Ali Celâleddin Aydın, Denizli, Muğla, Burdur, Sandıklı,
Çelebi’nin gayretleriyle II. Abdülhamîd Eğirdir, Anadolu dışında Bağdat,
tarafından 14000 altın sarf edilerek Cezayir, Sakız, Midilli, Mısır dergâhları
esaslı bir şekilde tamir ettirilmiş, tamir Dîvâne’nin gayretleri ile kurulmuştur.
üç yıl sürmüş ve 1908 yılında sona ermiş, Mehmet Semâi Çelebi’nin gayretleri
dergâha bir de minare ilave edilmiş ve ile Afyonkarahisar Mevlevîhânesi
dergâh bugünkü biçimini almıştır. Mevleviliğin önemli merkezlerinden biri
haline gelmiştir.
Diğer Mevlevî tekkeleri gibi Afyon
Mevlevîhânesi de yedi yüzyılı aşkın Mevlevîliğin dünya çapında
mazisi içinde zengin vakıf gelirleri ile tanınmasında önemli katkıları olmuştur.
donatılmıştır. Vakfiyesinden ve çeşitli Mehmet Çelebi’den sonra onu soyundan
arşiv kayıtlarından bu gelirlerin günün olanlara tahsis edilmiş, son zamanlara
şartlarına göre yüksek seviyede olduğu kadar da bu durum bu minvalde
anlaşılmaktadır. devam etmiştir. Bu sebepten olsa
gerek Mevlevîlik tarikatının en dikkat
Sultan Dîvâne’nin Mevlevîhânelerin çekici olaylarından biri gerçekleşmiş ve
açılıp yaşatılmasında önemli katkısı Mehmet Çelebi’nin kızı Destina Hatun
oğulları adına postnişinlik makamına
geçmiştir. Sultan Dîvânî’den sonra
Sultan Divâni’nin kızı Gevher Hatun
ile Güneş Hatunlar da şeyh vekilliği
yapmışlardır.

Mevlevîhâne, semâhâne, harem-


selamlık, matbah, derviş hücreleri
gibi bölümleri ile büyük bir alanı

10 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


kaplıyordu. Kesme taştan yapılmış bulunduğu
olan semâhânenin giriş kapısı üzerinde için yıkılmadı.
kitabesi ve Mevlevî sikkesi bulunuyordu. İçinde
Kuzeye bakan cümle kapısındaki kutsal aile
merdivenlerden sonra dedegânın mensuplarının sandukaları
hücrelerinin bulunduğu bir avluya bulunduğu için Türbe Camisi de
giriliyordu. Bu avlunun ortasında büyük denir. Mevlevîhânenin camisi kesme
bir şadırvan bulunuyordu. Avlunun taştan olup, üzeri merkezi bir kubbe
sağında matbah kısmının bir bölümü ile ile örtülmüştür. Kasnağındaki
çilehane yer alıyordu. renkli camlarla caminin içerisi
aydınlatılmıştır. Büyük kubbenin altı
Afyonkarahisar Mevlevîhânesi bir semâhânedir. Dört tarafı ahşap, sade
Mevlevî âsitânesi olması nedeniyle, parmaklıklarla çevrilidir. Parmaklık
semâhâne, mescid, türbe, matbah ve aralarındaki dedelerin başlıkları Mevlevi
derviş hücrelerinden oluşmaktadır. Bu sarığı tarzındadır. Aynı parmaklık
Yapıların tümü son halini Abdülhamîd sandukaların etrafını da çevreler.
Han zamanında yapılan tamiratla Semâhânenin doğusunda şerbethânenin
almıştır. Tekke ve zaviyelerin kapatılması üst katında da semâhâneye bakan
kanunu çıktığında camii ve minaresi kafesli kadınlar mahfili bulunmaktadır.

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 11
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
Semâhânenin sol tarafındaki türbe
bölümünde de Mevlevî şeyhlerine ait 12
ahşap sanduka bulunmaktadır. Burada
Mevlâna’nın torunlarından Aba Puş-i
Bâlî Çelebi, Sultan-ı Dîvâne Mehmet
Semaî Çelebi, Hızırşah Çelebi, Muğlalı
Şâhidî Dede (?), Şah İsmail’in oğlu
Elkas Mirza ve diğer Mevlevî büyükleri
defnedilmiş bulunmaktadır.

Mevlevîhâne, tekke ve zâviyelerin


1925 yılında kapatılmasına kadar
kullanılmıştır. 2007 yılında onarılan
Mevlevîhâne, günümüzde cami olarak
kullanılmaktadır.

Günümüzde Afyonkarahisar
Mevlevîhânesi (Sultan Divani
ikincisi ise “40 Hatimli, 40 Hafızlı,
Mevlevihane Müzesi)
40 bin kap şifalı aşure” geleneğinin
Ziyaret tarihimiz: 30 Ocak 2012
ilk defa burada başlamış ve diğer
1925 yılından bu yana camii
Mevlevîhânelere yayılmış olmasıdır.
olarak kullanılan Afyonkarahisar
Bu gelenek muharrem ayında bugünde
Mevlevîhânesi, 2007-2008 yılları
devam ettirilmekte, her bir kazanın
arası yeniden restore edilmiş, camii
bir hayırsever tarafından masrafının
kısmına fazla müdahale edilmeden
üstlenilmesiyle 40 kazanda aşure
dışarıdaki Matbah-ı Şerif, Dede ve derviş
pişirilerek şehir protokolü ve halkın
hücreleri iç tasarımıyla yenilenmiş ve
katılımıyla bir tören icra edilmektedir.
mankenler konularak Müze vasfıyla
ziyarete açılmıştır. Mevlevîhâneyi
Mevlevîhâne Müzesi’nin ilk müdürü
diğer Mevlevîhânelerden ayıran iki
olan ve restorasyonu esnasında büyük
husus vardır. İlki Mevlâna’nın 7.
gayretler sarf eden Afyonkarahisar İl
nesilden torunu olan Sultan Dîvâne’nin
Kültür ve Turizm Müdürü Lokman
evlatları Güneş ve Destina hatunların
Derya Solmaz, Mevlevîhâne ve şehre
burada etkin bir görevde bulunmaları;

12 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


kattığı değer hususunda bizlere şu
tespitlerde bulunmuştur:
“Uzun dönem kullanılmayan derviş
odalarının 2007 yılında restorasyona
alınıp 30 Aralık 2008 tarihinde
etnografik bir müze hüviyetinde hizmete
giren Afyonkarahisar Mevlevîhânesi,
ziyaretçilerin büyük ilgisini
çekmektedir.
2009 yılında I. Uluslar Arası Sultan
Divani ve Mevlevilik Sempozyumu
Mevlevîhâneye gelen ziyaretçilere
düzenlenmiş ve başarılı geçmiştir. 2012
rehberlik hizmetinin de sunulması,
yılı 1-2 Haziranında bu Sempozyumun
ilgiyi daha da artırmış, Hz. Mevlâna
2.’si gerçekleştirilecektir.
ve öğretileri daha sağlıklı bir şekilde
anlatılmıştır.
Mevlevîhânenin bugünkü haliyle
ziyarete açıldığı 2009 yılında 100 bin;
Günümüzde yaşayan Mevlevî
2010 yılında 200 bin; 2011 yılında 300
geleneğinin önemli temsilcileri
bin ziyaretçinin gelmiş olduğu tahmin
ve akademisyenler de bu önemli
edilmektedir.
mekânımızı ziyaret etmişler, kısa bir
zaman dilimi içinde birçok önemli
Mevlevîhânemize ulusal medyamızın
kişi ağırlanmıştır. (Esin Çelebi Bayru,
da ilgisi oldukça önemlidir. Üç yıl
Hayat Nur Artıran, Tuğrul İnançer,
içerisinde on beşten fazla ulusal
Ahmet Özhan, Dr. Nuri Şimşekler,
kanalda, önemli belgesel programlarda
Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç, Selahattin
yer alarak, ülke genelinde
Hidayetoğlu Çelebi, Oruç Güvenç, Nevin
genişmemnuniyet uyandırmış ve çok
Halıcı, Celaleddin Loras, Mustafa
önemli yazarlarımızın gazetelerdeki
Holat).
köşelerinde de yer almıştır.

Bunun yanı sıra ilimiz protokolünün


Bunun yanında, Afyonkarahisar
de önemsemesinin neticesinde
hızla gelişen turizm potansiyeline
Kabinemizin tamamına yakını, birçok
sahiptir. Termal Otellerin gün
devlet büyüğümüz ve bürokratımız da
geçtikçe artması, kaliteli hizmetin
Mevlevîhâne Müzemizi ziyaret etmiştir.

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 13
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
sunulması, Afyonkarahisar’ı bir Afyonkarahisar’da her sene düzenlenen
tatil merkezi ve kongre merkezine ve 10 gün süren festivale tanınmış
dönüştürmektedir. (5 yıldızlı oteller onlarca yazar gelmektedir. Bu durum
iller arasında Afyonkarahisar 7. sırada şehrin kültür seviyesini yükseltmekle
bulunmaktadır). Afyonkarahisar’a birlikte Mevlevîhâneye dışarıdan ziyareti
dışarıdan gelen misafirlerin gezi de artırmıştır.
programlarına Mevlevîhânenin de dâhil
edilmesi, ayrıca önemlidir. Afyonkarahisar’ın kültürel ve özellikle
Hz. Mevlâna ve Mevlevîlik alanında
Bundan sonraki dönemlerde de tanıtılması ve geliştirilmesi hususunda
Mevlevîhâne ile ilgili akademik gönlünü vermiş iş adamı Hüseyin
çalışmalara ve yayınlara önem Şehitoğlu ile bizi misafir ettiği
verilmesinin gerekliliğini de Mevlevîhânenin çapraz karşısındaki
vurgulamak gerekir. Bu bağlamda Şehitoğlu Konağı’nda bir görüşme
şahsımın yapmış olduğu yüksek yapıyoruz. Hüseyin Şehitoğlu aynı
lisansın da (Şeyh Ali Celaleddin zamanda Belediye Meclis Üyesi ve
Çelebi ve Döneminde Afyonkarahisar Belediye Başkan Vekili. Şehitoğlu Sultan
Mevlevîhânesi 1894-1918) katkısının Dîvânî, Mevlevîhâne ve Hz. Mevlâna’nın
olacağına inanmaktayım.” şehir halkı tarafından bilinmesi,
anlaşılması ve bu vesile ile şehrin
Sultan Divâne’nin torunlarından Semai tanıtılması konusunda üzerine düşen
Çelebi, eşi ve kızı Safinaz Çelebi ile her göreve hazır olduklarını, bu konuda
evlerinde yaptığımız görüşmelerde ise şu hem kurumsal anlamda, hem de kişisel
konular konuşulmuştur: olarak gayret sarf edip ilgilileri bir araya
Afyonkarahisar Mevlevîhânesi’nin getirerek istişare toplantıları yaptıklarını
yeniden restore edilmesi ve belirtiyor.
canlandırılması amacıyla 2007 yılı
sıralarında “Afyonkarahisar Sultan
Divanî Mevlevîhâne Müzesini Yaşatma
Derneği” kurulmuş. Bu dernek
tarafından Afyon Kocatepe Üniversitesi
Devlet Konservatuvar’ı destekli ney
kursları ve farklı kurslar açılmış.

14 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


huzurundaki sandukaların üzerindeki
Görüşmeye daha sonra İl Kültür sikkelerin destarlarını yenilemek için
ve Turizm Müdürü Lokman Derya Konya’ya gittiği hoş bir anı olarak dile
Solmaz da katılarak şehrin en önemli getiriliyor.
kültürel hareketlilik merkezinin Afyon
Mevlevîhânesi olduğunu belirtip Sohbetin sonlarında Afyonkarahisar’da
sohbet sonunda nây-i şerifi üflüyor ve Hz. Mevlâna ve Mevlevîlikle ilgili her ne
bize Konya’ya götürmek üzere aşk u aktivite olacaksa bu etkinliklerin Valilik,
niyâzlarını sunuyor. Belediye, Üniversite ve ilgili Sivil Toplum
Örgütlerinin elbirliği ve istişaresiyle
Konuşmalar esnasında; 1950’li yıllarda yapılması veya bu konuda bir Kurul
Konya’da Şeb-i Arûs etkinliklerine oluşturularak bu çalışmaları koordine
eklenen Mukâbele-i Şerif’e (Semâ) etmesinin son derece yararlı olacağı dile
katılan Afyonkarahisarlı Mıtrıp heyeti getiriliyor.
ve Semâzenlerden Rıza Sarı (d. 1920)
Bekir Alpergül (d. 1945), Senih Bayık
(d. 1941) ve o yıllarda sikke-i şeriflere
destar sarmayı bilen tek kişi Mehmet
Dönergöz ustanın 1960’larda Hz. Pîr’in

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 15
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
AFYONKARAHİSAR MEVLEVÎHÂNESİ HAKKINDA BİLGİ VEREN
BAŞLICA KAYNAKLAR

KİTAPLAR:
Ilgar, Yusuf; Karahisâr-ı Sâhib Sultan Dîvânî Mevlevîhânesi ve Mevlevî Meşhurları, Afyon,
2008

MAKALELER:
Ilgar, Yusuf; “Afyonkarahisar Mevlevîhânesi”, II. Milletlerarası Osmanlı Devletinde
Mevlevîhâneler Kongresi, 1993, s. 107-141.

Kılıçoğlu, A. Yusuf; “Afyonkarahisar Mevlevi Dergâhından Neyzen Fevzi Dede”, Musiki


Mecmuası, C. 33, S. 374, İstanbul, 1980, s. 20-21.

Küçük, Sezai; “Mevlevîliğin Son Yüzyılı”, İstanbul, 2003, s. 176-181

Nasrattinoğlu, İrfan Ünver; “Mevlâna’nın Torunu Sultan Divânî ve Afyonkarahisar Mevlevî


Dergâhı”, Mevlâna ve Yaşama Sevinci, (hzl. Feyzi Halıcı), Konya Turizm Derneği, 1978, s.
157-164.

Özönder, Hasan; “Afyon Mevlevîhânesi”, V. Milli Mevlâna Kongresi, 1991, s. 97-123.

Seçkin, Aydın; “ Türkiye’deki Önemli Mevlevîhâneler ve Mevlevîhânelerin Yaşatılmasında


Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Rolü”, Dünyada Mevlâna İzleri Uluslar Arası Sempozyum
Bildirileri, (13-11 Aralık 2007), S.Ü. Mevlâna Araştırma ve Uygulama Merkezi Yay., Konya,
2007, s. 5 vd.

Şimşekler, Nuri; “Şâhidî Dede’nin Gülşen-i Esrâr’ına Göre Afyon ve Çevresinde Mevlevî
Muhitleri”, VI. Afyonkarahisar Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri, (10-11 Ekim 2002),
Afyonkarahisar, 2002, s. 309-317

16 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


KÜTAHYA

Tarihçe
Mevlevî tarîkatının önemli Beyi I. Yakup Çelebi’nin de mürid olduğu
merkezlerinden biri olan bu zaviye, bu dönemde Kütahya’nın
Kütahya Mevlevîhânesi Konya ve köylerine kadar yayılan Mevlevîliğin
Afyonkarahisar’dan sonra erken dönem bölgedeki merkezi haline gelmiştir.
Mevlevîhâneleri içinde zikredilmiş ve
banisi Mevlâna’nın oğlu Sultan Veled Kütahya Mevlevîhânesi tarihinde en
müntesiblerinden “Kütahya Fâtihi” önemli mevki hiç şüphesiz, dergâhın
diye bilinen Emir İmâdüddin Hezâr bilinen ilk şeyhi kabul edilen Celâleddin
Dinâri’dir. Kütahya’yı çok seven Sultan Ergun Çelebi’ye aittir. Konya’da yetişmiş
Veled’in arzusu üzerine daha sonra ve Kütahya’ya postnişîn olmuştur. Ergun
Ergûniye Dergâhı olarak meşhur olacak Çelebi ile birlikte dergâha ilave edilen
yere Mevlevî dergâhı inşa edilmiştir. hücre, matbah ve semâhane ile Kütahya
Mevlevîhânesi zamanının en önemli
Daha sonra Ulu Ârif Çelebi’nin Ahmet âsitânelerinden biri olmuştur.
Eflâki ile birlikte ziyaret ettiği ve Kütahya Mevlevîhânesi’nde, XIX. asrın
konakladığı, zamanın Germiyanoğlu başlarında II. Mahmut döneminde

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 17
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
birçok onarım ve yenileme faaliyetinde devam etmiştir. Kütahya Mevlevîhânesi
bulunulmuş ve semâhâne, selamlık, diğer Mevlevî dergâhları gibi zengin vakıf
harem, derviş hücreleri ve matbah gelirlerine sahipti ancak zamanla bu
1835-1839 yılları arasında yeniden inşa gelirlerin azaldığı görülmektedir.
edilmiştir. 1841 yılında da Abdülmecid
tarafından tamir edildiğine dair kitabe Yapı kare planlı ve iki katlıdır. Ortada
de dergâhta bulunmaktadır. sekiz ayak üzerine sekizgen kasnaklı
ahşap kubbe ile örtülüdür. Bitişiğinde
1887 yılında II. Abdülhamid’in emriyle Ergun Çelebi’nin türbesi bulunmaktadır.
Mevlevîhâne yeniden inşa edilmiştir. Mevlevîhânenin matbah, derviş
1888 yılında ise Mutasarrıf Tevfik Paşa hücreleri ve hamamı da günümüze
zamanında dergâhın onarıldığı ve dergâh gelmiştir. Duvarlar moloz taş örgülü
camisindeki minberin de yenilendiğine ve üzeri sıvalıdır. Tekke ve zaviyelerin
dair bilgiler bulunmaktadır. kapatılmasından sonra camiye
çevrilmiştir.
XIX. asrın sonlarında dergâh vekillerin
kötü idaresi neticesinde harabe haline Halen cami olarak kullanılan yapı, son
düşmüş ve bu durum 1909 yılına kadar olarak 2003 yılında onarılmıştır.

Günümüzde Dönenler
Camii (Kütahya-Erguniyye
Mevlevîhânesi)
Ziyaret tarihimiz: 31 Ocak 2012
Bugün sadece camii olarak kullanılan
Mevlevîhâneye sabah saat 10 civarında
vardık, kapısı açıktı, ama içeride
imam veya müezzin dâhil olmak üzere
kimse yoktu. Birkaç saatlik ziyaretimiz
esnasında da kimse gelmedi.

Camii iç tezyinleriyle oldukça güzel


bezenmiş olsa da zaman zaman
semâhânenin etrafındaki sütunlarda
bakımsızlıklar mevcut. Kubbe

18 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


bölümünde çatlaklar mevcut, yer yer
örümcek ağlarına rastlanmakta. Yine
Kubbe bölümünde Ashab-ı Kehf’in
köpeklerinin isimleri yazılı. Bu hususa
diğer Mevlevîhânelerde şahit olmadık.
Ayrıca iç kısımda başta Ergun Çelebi’ye
ait sandukaların üzerinde ise olması
ve oldukça zevksiz ve çirkin görünen WC
gereken sikkeler ve destarlar yok.
tabelaları.

Caminin dış kısmındaki Hamuşan


Dönenler Camii’ni ziyaretin ardından
(mezarlık) bölümü ise oldukça bakımsız.
Kütahya İl Kültür ve Turizm Müdürü
Yine Dede ve derviş hücreleri kapısı
Zülkarni Yeldemez Beyi makamında
kilitli ve bakımsız bir şekilde. Eski
ziyaret ederek bilgi alıyoruz. Müdür Bey
zamanlarda buranın Aşevi olarak
Mevlevîhânenin mülkiyetinin Vakıflar
kullanıldığını, ancak şimdilerde bir
Genel Müdürlüğü’nde, kullanımın
işlevi olmadığını daha sonra ilgililerden
ise Diyanet İşleri Başkanlığı’na ait
öğreniyoruz.
olduğu bilgisini veriyor. Müdür Bey
İşin belki de en acı kısımlarından biri de
vatandaşlardan buranın camii olarak
camiinin dış giriş kapısına yerleştirilen

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 19
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
korunarak yeniden Mevlevîhâne şeklinde katıldığını söyleyen Tekin Bey, yıllardır
restorasyonun yapılması konusunda buranın restorasyonu için çaba
taleplerin olduğunu belirtiyor. harcadıklarını, hazırladıkları projeyi
Kendisinin de bu görüşe katıldığını yetkili en üst düzeyde paylaştıklarını,
ifade ediyor. Biz de aynı vasıflara sahip ancak bugüne kadar bir sonuç
Afyonkarahisar Mevlevîhâne Müzesi’nin alamadıklarını üzüntü içerisinde dile
buraya somut bir örnek olabileceğini getiriyor. Derneğin tüzüğünün birinci
dile getirerek son derece sıcak maddesinde de Mevlevîhane ve benzeri
karşılandığımız makamdan ayrılıyoruz. yapıları aktif hale getirmenin yer aldığını
hatırlatıyor.
Kütahya’da Hz. Mevlâna ve Mevlevîlik
konusunda çalışmalar ve araştırmalar Tekin Bey, KÜMAKSAD çerçevesinde
yapmak üzere KÜMAKSAD adıyla bir başta Kenan Rifai’nin şerhinden
dernek kurulmuş. Dernek Başkanı Tekin Mesnevî Okumaları olmak üzere, çeşitli
Uğurel ve eşi Mebrure Hanımın konuğu enstrüman ve güzel sanatlar kursları
olarak dernek binasında bir görüşme düzenlediklerini belirtiyor.
yapıyoruz. Görüşmemizde Mevlevîhâne
ile ilgili yukarıdaki tespitlerimize

20 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


KÜTAHYA-ERGUNİYYE MEVLEVÎHÂNESİ HAKKINDA BİLGİ VEREN
BAŞLICA KAYNAKLAR

KİTAPLAR:
Doğan, Abdurahman; “Kütahya Erguniyye Mevlevîhânesi”, Kütahya, 2006

MAKALELER:
Özönder, Hasan; “Kütahya Mevlevîhanesi”, II. Milletlerarası Osmanlı Devletinde
Mevlevîhâneler Kongresi, 1993, s. 69-90.

Kemikli, Bilal; “Kütahya Mevleviliği: Mevleviliğin Önemli Merkezlerinden Biri Olarak


Kütahya”, İSTEM İslâm San’at, Tarih, Edebiyat ve Musikisi Dergisi, 2003, s. 103-117.

Seçkin, Aydın; “Türkiye’deki Önemli Mevlevîhâneler ve Mevlevîhânelerin Yaşatılmasında


Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Rolü”, Dünyada Mevlâna İzleri Uluslar Arası Sempozyum,
(13-11 Aralık 2007), Konya, 2007, s. 7

Küçük, Sezai; “Mevlevîliğin Son Yüzyılı, İstanbul”, 2003, s. 212-219

Dıvarcı, İbrahim, Kuş, Ahmet, Şimşek,Feyzi; “Türkiye Mevlevîhâneleri Fotoğraf Albümü”,


Konya, 2005, s. 223-235

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 21
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
22 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012
ESKİŞEHİR

Tarihçe
Mevlevîhâne Eskişehir’in Odunpazarı mektebi, misafirhane (tabhâne), mutfak,
semti, Paşa Mahallesinde yer alan odunluk, fırın, yemekhâne, çeşme ve
Kurşunlu Camii ve etrafındaki ahırdan (kervansaray) oluşmaktadır.
yapılardan oluşmaktadır.
Bir süre medrese olarak işlev gören
Kurşunlu Camii ve külliyesinin, 1515- külliyenin Mevlevîhâne oluşu
1525 tarihleri arasında, Kanûni’nin 1571 senelerine kadar uzansa da
vezirlerinden Çoban veya Gâzi Melek tarihi seyri hakkında fazla bir bilgi
lakaplı Mustafa Paşa tarafından yapıldığı bulunmamaktadır. Günümüzde cami,
bilinir. Külliyenin mimarı tam olarak 20 hücreli derviş odaları, semâhâne,
bilinmemekle beraber Mimar Sinan’dan harem kısmı, yemekhane, mutfak ve
önceki baş mimar Acem Ali’nin olduğu kervansaray ayaktadır.
tahmin edilmektedir.
Mevlevîhâne, XIX. yüzyılın başlarında on
Çoban Mustafa Paşa’nın 1526 tarihli beş akçe aylık ile Muhammed Mustafa
vakfiyesinde belirtildiğine göre külliye uhdesinde iken vefatıyla dergâh yönetimi
cami, 20 hücreli bir zâviye, sıbyan oğulları Süleyman ve Muhammed

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 23
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
Kasım’a müştereken tevcih edilmiş iken Mevlevîhânesi âsitâne olarak tekrar
ehliyetsiz davranışları ve kifayetsizlikleri Mevlevîlik tarikatı içindeki yerini
nedeniyle dergâhın tevliyeti başkalarının almıştır. Daha sonra Hasan Hüsnî
eline geçmiş, dervişler dağılmış ve Dede’nin oğulları meşihâte geçmiş
dergâh kapanmıştır. Daha sonra Mevlevihâne tekke ve zaviyelerin
hükümete başvuran Hasan Hüsnî Dede, kapatılmasına kadar faaliyetlerini
Gazi Mustafa Paşa’nın bina ettirdiği sürdürmüştür.
caminin avlusunda bulunan binanın
ve tekke odalarının Mevlevîliğe ait Mevlevîhâne, büyük, kare planlı ve
olduğunu ve babasından kendisine tek kubbelidir. Kubbe ve kubbe eteği
intikal ettiğini söylemiş, yapılan ile pencere alınlıkları kalem işleriyle
teşkilatlarda ve Konya Mevlâna bezelidir. Beş kubbeli son cemaat yeri
Dergâhı’nda bulunan yaşlı Mevlevî vardır. Bu kubbelerde de kalem işleri
dervişlerinin de şehâdetiyle 1866 yılında vardır. Minberi mermerden yapılmıştır.
düzenlenen bir beratla Hasan Dede’ye Tek şerefeli kesme taş minaresi, caminin
tevcih edilmiştir. kuzeybatısında yer almaktadır.
Bu suretle dergâhı yeniden ihya eden Eskişehir Kurşunlu Külliyesi Vakıflar
Hasan Hüsnî Dede zamanında, Dede’nin Genel Müdürlüğü’nce 2006–2007
gayretleri ve himmetleriyle Eskişehir yıllarında onarılmıştır.

Günümüzde Eskişehir
Mevlevîhânesi (Kurşunlu Camii
Külliyesi)
Ziyaret tarihimiz: 31 Ocak 2012
Eskişehir Mevlevîhânesi ziyaretimiz ilk
olarak Hz. Mevlâna’nın torunlarından
Berna Çelebi Hanımefendi ile 2006’da
kurdukları “Eskişehir Mevlevîhânesi
Kültür Derneği”ne oldu. Dernek,
Kurşunlu Camii Külliyesi içerisinde
tahminen eskiden kütüphâne olarak
kullanılan bir bölümde faaliyet
gösteriyor. Dernek etkinliği olarak
her cumartesi semâhâne bölümünde

24 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


halka açık ney üfleniyor, ayrıca bir de
tasavvuf musikisi korosu kurulmuş. Yine
haftada bir gün Berna Hanım tarafından
Mesnevî okumaları yapılıyor. Dernek
son zamanlar da bir de Semâ gurubu
kurmak arzusu ile kendi bünyesinde ve
dışarıdan kabul edilen adaylara Konya
Türk Tasavvuf Müziği Korosu Postnişîni
Fahri Özçakıl’ın önderliğinde 15 günde Külliyenin Dede ve derviş hücreleri
bir çalışmalar yaptırmaya başlamış. de 18 adet olup günümüzde burası
geleneksel klasik Türk sanatlarının
Daha sonra Berna Çelebi ile Eskişehir (Hat, Tezhip, Minyatür, Çerçeve, Halı
Mevlevîhânesi’nin 2. bânisi Hasan dokuma, vb.) icrası ve ürünlerinin satışı
Hüsnî Dede’nin ve diğer Mevlevîlerin için ilgililere tahsis edilmiş. Hücrelerin
külliyenin arka kısmında bulunan ön kısımlarındaki boş koridorlar ise
mezarlarını ziyaret edip dua ediyor ve lüle taşından üretilen materyallerin
külliyeyi gezmeye başlıyoruz. Camii sergilendiği alan olarak kullanılmaktadır.
içindeki semâhâne olacağını tahmin
ettiğimiz orta kısmını, diğer camii Külliyenin içerisinde geçmişte Çelebiler
olarak kullanılan Mevlevîhânelerdeki ve Şeyh Efendiler tarafından lojman
gibi (mesela, Afyonkarahisar, Kütahya, olarak kullanılan 4 adet harem odası
Muğla) çevreleyen ahşap dikey ızgaralar ve 1 kervansaray var. Bu bölümler de
yok. Ancak mıtrıp mahfili var ve arka şimdi Odunpazarı Belediyesi tarafından
duvar üzerinde çok da estetik olmayan, nikâh dairesi ve diğer kültürel etkinlikler
yakın dönemde yazıldığı tahmin edilen için kullanılıyor. Nikâh memuru ile
Arap harfleriyle “Yâ Hazret-i Mevlânâ” yaptığımız görüşmelerde Eskişehir
yazısı mevcut. Külliye içerisinde Dede halkının bu tarihî dokuyu sevdikleri için
ve derviş hücreleri arasında küçük burada nikâhlarını kıymak istediklerini
bir semâhâne dahi var ki, giriş kapısı öğreniyoruz.
üzerindeki mıtrıp yeri restorasyon
sonrasında inşâ edilmemiş. Derneğin Tarihî süreç içerisinde âsitâne olarak
haftalık düzenlediği ney dinletileri görev yapan Eskişehir Mevlevîhânesi’nin
burada yapılıyor. Matbah kısmı (Somathâne) ve diğer
müştemilâtı ise şimdilerde renkli

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 25
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
üflemeli ve sıcak-soğuk cam atölyeleri devam ettirilerek gelecek kuşaklara
olarak kullanılmakta. aktarılması hususunda başta hayatta
Akşam Berna Çelebi’nin davetlisi olarak olan Çelebiler olmak üzere, konu ile
annesi Âlim Yarkın Çelebi’nin kızı Gönül ilgili akademisyenler ve geleneği tanıyan
Çelebi ve diğer aile fertleriyle tanışıp araştırmacılarla periyodik toplantılar
sohbet etmek için evlerine gittik. yapılmasının gerekliliğine değindi. Bu
sohbetin ardından akşam geç saatlerde,
Buradaki sohbette Gönül Çelebi’nin Osmangazi Üniversitesi öğretim üyesi
Mevlâna Dergâhı’nda ve çevresinde Doç. Dr. Hasan Hüseyin Adalıoğlu ile
geçen anılarını dinledik, babası Âlim birlikte “Eskişehir Mevlevîhânesi” adıyla
Yarkın’ın her sabah namazını türbede araştırmaya dayalı bir eser kaleme alan
kıldığını ve akabinde 99’luk tespihle zikir araştırmacı yazar Nizameddin Arslan
çektiklerini notlarımıza kaydettik. ve Naci Baba lakaplı Mevlâna dostu bir
gönül ehliyle saatler süren bir sohbet
Berna Çelebi de artık Mevlevî yaptık. Bu konuşmalar esnasında
kültürünün sadece ülkemize değil Eskişehir’de ve Mevlevîhânede neler
tüm dünyaya mal olduğunu, bu yapılıyor, neler yapılmalı hususunda
Yol’un geleneğinin bozulmadan karşılıklı fikir alışverişlerinde bulunduk.

26 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


ESKİŞEHİR MEVLEVÎHÂNESİ HAKKINDA BİLGİ VEREN BAŞLICA
KAYNAKLAR

KİTAPLAR:
Adalıoğlu, Hüseyin, Nizamettin Arslan; Eskişehir Mevlevîhanesi, Odunpazarı Belediyesi Yay.,
İstanbul, 2011 (ilk baskı: Kesit Yay., İstanbul, 2009)

MAKALELER:
Seçkin, Aydın; “Türkiye’deki Önemli Mevlevîhâneler ve Mevlevîhânelerin Yaşatılmasında
Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Rolü”, Dünyada Mevlâna İzleri Uluslar Arası Sempozyum,
(13-11 Aralık 2007), Konya, 2007, s. 10

Küçük, Sezai; Mevlevîliğin Son Yüzyılı, İstanbul, 2003, s. 219-221

Albek, Suzan; Dorylaıon’dan Eskişehir’e, Eskişehir, 1991, s. 268-269

Varlık, Çağatay; “XVI. Yüzyılda Kütahya Sancağı”, Erzurum, 1980, s. 268-269

Dıvarcı, İbrahim, Ahmet Kuş, Feyzi Şimşek; Türkiye Mevlevîhâneleri Fotoğraf Albümü,
Konya, 2005, s. 146-155

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 27
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
28 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012
GELİBOLU

Tarihçe
Mevlevîliğin Konya çelebileri vasıtası Mehmed Hakikî Dede tarafından XVII.
ile yaygınlaştığı dönemde, I. Bostan yüzyılda yaptırıldığı bilinmektedir.
Çelebi zamanında (XVII. yüzyıl) Şam ve Mehmet Dede ölümüne (1653) kadar
Yenikapı Mevlevîhâneleriyle aynı devirde Mevlevîhânenin postnişînliğini de
açılan Gelibolu Mevlevîhânesi, Osmanlı yürütmüştür.
Devleti sınırları dâhilinde kurulmuş,
içlerinde çile çıkarılan, derviş yetiştirilen Diğer Mevlevî âsitâneleri gibi Gelibolu
ve adına âsitâne denilen 13 Mevlevî Mevlevîhânesi de zaman zaman
dergâhı arasında en geniş araziye ve tamirata tabi tutulmuş, çoğu zaman
en büyük semâhâneye sahip olandır. bu tamiratlar bizzat devlet erkânı
Bugün, Gelibolu Hamzakoy’daki askeri tarafından yaptırılmıştır. Şimdilik ilk
bölge içinde yer alan ve deniz kenarına tamiratının III. Mustafa döneminde
yakın bir alanda bulunan Mevlevîhâne, yapıldığını bildiğimiz Mevlevîhâne, 1766
semâhâne-türbe binası ve iki taç kapıdan depreminde büyük zarar görmüş ve
ibarettir. tamir edilmiştir. Bu tamirat sırasındaki
keşif raporunda Mevlevîhâne binası
Vakıflar Genel Müdürlüğü ile ilgili bilgiler, XVIII. yüzyılın ikinci
mülkiyetindeki Gelibolu yarısında dergâhın müştemilatının
Mevlevîhânesi’nin vakfiyesi ele nasıl olduğunu göstermektedir ki buna
geçmediğinden yapılış tarihi belli göre Mevlevîhânenin; küfenk taşından
değildir. Ancak Mevlevî şeyhi Ağazâde yapılmış minareli, kiremit örtülü ve

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 29
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
bakır alemli, iki kat semâhânesi vardı. semâhânesinin 1899–1900 yılında
Semâhânenin bir yanında kadın mahfili, II. Abdülhamit tarafından yeniden
dîvanhâne, ocaklı köşk, diğer yanında yaptırıldığı kapısındaki kitabeden
cephesi abdest musluklu, altı derviş anlaşılmaktadır.
hücresiyle şeyhe mahsus sofalı iki oda ve
kütüphâne vardı. I. Dünya Savaşı’nda oldukça zarar gören
Mevlevîhâneden dikdörtgen planlı,
Gelibolu Mevlevîhânesi’nin bilinen dıştan çatılı bir yapı olan semâhâne-
ikinci tamiratı XIX. asrın başlarında türbe binası, iki kapı ve bazı hücreler
III. Selim döneminde yapılmıştır. günümüze gelebilmiştir. Zamanında
Sultan Abdülmecid döneminde harap minareli çatılı iki katlı bir mescit ve
binalar genişletilerek yeniden bina semâhânesi, divanhâne, altmış odalı
edilmiş ve avlunun doğu taç kapısı harem dairesi, geniş bir yemekhane,
üzerine güneş ışınlı tuğralı Azmi imzalı han, kütüphane ve mektep gibi
kitabesi koydurulmuştur. Yine Sultan yapılardan oluşan bir külliye olduğu
Abdülmecid tarafından 1850-1851 tarihî belgelerde belirtilmektedir.
yıllarında yeniden tamir edilmiş ve tamir
kitabesi yine Azmi tarafından yazılarak Askeri bölge içinde kalan
batıdaki taç kapının ön cephesine Mevlevîhânenin mülkiyeti 1994 yılında
yerleştirilmiştir. Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne geçmiştir.
Mevlevîhâne, dinî ve kültürel alanda
Çeşitli zamanlarda yapılan onarım ve yörenin önemli bir yapısı olarak Gelibolu
yenilemelerle Mevlevîhâne, külliye tarihinde yer almıştır. Yapı, mimari
hâline gelmiştir. Mevlevîhânenin mevcut üslubu, iç tezyinatı ve karakteristik

30 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


yönleriyle geç dönem Osmanlı mimari “Dânî semâ çi büved…” (sema nedir bilir
özelliklerini taşıyan önemli bir eserdir. misin?) diye başlayan Farsça gazeli ta’lik
hatla yazılmıştır.
Osmanlı devrinden günümüze
gelmiş bir kültür değeri olan bu Türbe bölümünde Mevlevîhânenin ilk
Mevlevîhânenin özgün hâliyle gelecek şeyhi Ağazâde Mehmed Dede’nin mezarı
nesillere aktarılması için titiz ve kaliteli bulunmaktadır. Güney duvarında 7,74
bir onarım yapılmasına çalışılmıştır. yüksekliğinde büyük bir mihrap ve
Mevlevihânenin etrafı duvarla çevrili dışarıdan kollu iki beyzî merdivenle
olup alanın ortasında semâhâne-türbe çıkılan asma mahfili bulunan semâhâne
binası bulunmaktadır. İhâta duvarının en büyük semâhâne olma özelliğine
askeri alanda kalan bölümü halen sahiptir. Gelibolu Mevlevîhânesi’nde
mevcuttur. İki katlı dikdörtgen planlı 1994-1996 ve 1999-2005 yılları arasında
binanın aynı çatıda, iki ayrı kubbe Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce onarım
altında yer alan semâhane ile türbe yapılmıştır.
bölümleri içten ahşap korkuluklarla
ayrılmış olup, kuzeyde semâhâne giriş Günümüzde Gelibolu
kapısı, güneyde ise türbe kapısı olmak Mevlevîhânesi
üzere iki kapısı mevcuttur. Semâhâne Ziyaret tarihimiz: 2-3 Şubat 2012
kısmının kubbesinde hemen hemen Gelibolu Mevlevîhânesi’ne gitmek üzere
bütün Mevlevîhânelerde bulunan Çanakkale’ye vardığımızda ilk önce
Mevlâna’ya ait olduğu sanılan semâa dair Valiliğe giderek Özel Kalem Müdürü

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 31
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
Mahmut Akkuş Beyle (Vali Güngör Daha sonra Gelibolu Mevlevîhanesi’ni
Azim Tuna şehir dışında olduğu için Koruma ve Mevlevî Kültürünü Tanıtma
kendileri ile görüşme fırsatı olamıyor, Derneği Başkanı ve Onsekiz Mart
ancak konuşmalarımızın kendilerine Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim
iletileceği bildiriliyor.) bir görüşme üyesi Prof. Dr. Hamit Er ile Gelibolu
gerçekleştiriyoruz. Görüşmemizde Mevlevîhânesi’nde 2008 yılından bu
Çanakkale İl Kültür ve Turizm Müdürü yana ayda bir kez gerçekleştirdikleri
Şinasi Haznedar da hazır bulunuyor. halka açık ücretsiz Semâ törenleri
hakkında konuşuyoruz. Hamit Hoca,
Konuşmalarımız Gelibolu Karabâş-ı Velî Kültür Merkezi’nde
Mevlevîhânesi’nin tam anlamıyla Dede bulunan Bursa Mevlâna Kültürünü
ve derviş hücreleri, Matbah-ı Şerîf ve Tanıtma ve Yaşatma Derneği’nin,
diğer müştemilâtlarla birlikte henüz üstatları Mustafa Özbağ önderliğinde
tamamlanmadığı ve bu konuda yapılması herhangi bir ücret talep etmeden
gerekenler çerçevesinde oluyor. burada Semâ yaptıklarını belirtiyor.
Biz de Çanakkale’ye gelirken Bursa’ya
Daha sonra Gelibolu Mevlevîhânesi ile uğradığımızı, Mustafa Özbağ Hoca
ilgili bir kitap kaleme alan Çanakkale ve Dernek Müdürü Cafer Altay
Onsekiz Mart Üniversitesi öğretim Beyle konuşma fırsatı bulduğumuzu
üyesi Doç. Dr. Gülgün Yazıcı ve eşi ve merkezlerinde seyrettiğimiz
Okt. Mesut Yazıcı ile görüşüyoruz. guruplarının Semâ’sının gelenekteki
Kendileri Mevlevîhânenin restorasyonu usule uymadığını, bu gurubun yaptığı
döneminde de katkılarda bulunmuş. fedakâr hizmetin eğer usulüne uygun
Onlar da Mevlevîhânenin fizikî Mukâbele-i Şerif şeklinde yapılması
şartlarının eksikliği ve buranın tam halinde daha da anlamlı olacağını
anlamıyla kullanılamadığı görüşünü belirtiyor, bu hususu kendilerine de
tekrarlıyorlar. söylediğimizi hatırlatıyoruz. Hamit
Hoca 18 Aralık 2011 günü Çanakkale
Valiliği ile birlikte düzenledikleri Şeb-i
Arus’a Konya ve İstanbul’dan Semâ
gurubu davet ettiklerini ancak maalesef
Konya’dan “Siz orada Şeb-i Arûs töreni
düzenleyemezsiniz, alternatif Şeb-i
Arûs mu yapacaksınız…” tarzında resmi

32 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


bir merciden (kurumu ve şahsın adını
vermiyor) cevap aldıklarını; İstanbul’dan
görüştükleri bir gurubun da yüksek
fiyat istemesi neticesinde Bursa’dan adı
geçen gurubu tekrar davet ettiklerini dile
getiriyor. Biz de tarih içerisinde 17 Aralık
günleri tüm Mevlevîhânelerde Şeb-i
Arûs törenleri düzenlendiğini, bunun
gayet normal olduğunu, hatta organize İstanbul’dan irtibata geçtikleri Semâ
olunup Kültür ve Turizm Bakanlığı guruplarının yüksek para istemesi
koordinesiyle günümüzde de bunun nedeniyle periyodik olarak düzenlemeyi
tekrar canlandırılmasının güzel olacağını düşündükleri Mukâbele-i Şerifleri
belirttik. gerçekleştiremediklerini de ekliyorlar.
Yetkililerin yine ortak görüşü; ilgili
Ertesi gün Gelibolu’ya geçtik. Sırasıyla kurum ve kişilerin ders ve kurs gibi
Kaymakam Namık Kemal Nazlı, Ticaret yardımlarıyla Gelibolu’da bir ekip
Odası Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim oluşturulması, burada bir Semâ
Özen, Genel Sekreter Hüseyin Çakmak heyetinin hayata geçirilmesi ve Gelibolu
ve Belediye Başkanı M. Mustafa Özacar Mevlevîhânesi’nin Türk kültür ve
ile makamlarında görüşmeler yaptık. sanatının da öğretilip öğrenildiği bir yer
Hepsi kurumları adına yaptıkları haline gelmesi.
konuşmada Gelibolu Mevlevîhânesi’nin
tam işleviyle hayata geçirilmesinin Konuşmalarımızın özünde ve sonuç
gerekliliği ve önemi üzerinde durdular. kısmında ise hep benzer bir tespite
Çanakkale Valisi sayın Güngör Azim şahit oluyoruz, o da; bu zengin Mevlevî
Tuna’nın da ülkemizin Balkanlarla irtibat kültürünün özünün korunması ve
kurması açısından bu Mevlevîhâneyi tanıtılması hususunda yerel yönetimler
çok önemsediğini belirtiyorlar. Ayrıca ve kurumlar olarak tam destek vermeye
buranın canlandırılması ve aslına uygun hazır oldukları, ancak yola ve usule
olarak işlev görmesi hususunda çaba tam vakıf olmadıklarından Konya’daki
sarf ettiklerini ancak ne Konya’dan, ilgili kurumlar ile irtibatlı olarak bu
ne Ankara’dan, ne de İstanbul’dan çalışmaları yürütmeyi arzuladıkları.
bu konuda yardım alabildiklerini
belirtiyorlar. Özellikle Konya ve

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 33
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
GELİBOLU MEVLEVÎHÂNESİ HAKKINDA BİLGİ VEREN BAŞLICA
KAYNAKLAR

KİTAPLAR:
Yazıcı, Gülgûn; “Gelibolu Mevlevîhânesi ve Gelibolu’da Mevlevîlik”, İstanbul, 2009

MAKALELER:
Ülkü, Osman; “Gelibolu Mevlevihanesi”, Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi - 4, Özel Sayı,
Erzurum, 1998, s. 188-196.

Çelebi, Celâlettin; “Son Yüzyılda Mevlevîlik”, Uluslararası Mevlâna Bilgi Şöleni, (15-17 Aralık
2000), Ankara, s. 337-338.

Parla, Erdinç; “Gelibolu Mevlevîhânesi Rölövesi”, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık


Fakültesi Mimarlık Tarih ve Restorasyon Enstitüsü Bülteni, S. 11-12

Seçkin, Aydın; “Türkiye’deki Önemli Mevlevîhâneler ve Mevlevîhânelerin Yaşatılmasında


Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Rolü”, Dünyada Mevlâna İzleri Uluslar Arası Sempozyum,
(13-11 Aralık 2007), Konya, 2007, s. 13-14

Küçük, Sezai; Mevlevîliğin Son Yüzyılı, İstanbul, 2003, s. 230-243

Dıvarcı, İbrahim, Kuş, Ahmet, Şimşek, Feyzi; Türkiye Mevlevîhâneleri Fotoğraf Albümü,
Konya, 2005, s. 113-122

34 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


YENİKAPI

Tarihçe
Yenikapı Mevlevîhânesi, Zeytinburnu Malkoç Mehmet Efendi’nin bu
ilçesi Topkapı surları dışında, Mevlevîhâneyi kurmasını, atlatmış
Merkez Efendi Caddesi ile Mevlevî olduğu bir ölüm tehlikesine bağlayanlar
Tekkesi Sokağı arasındaki parselde olmuştur. Hafız Paşa’nın yanında
bulunmaktadır. Bağdat ve Revan seferlerine (1635)
katılmış, dönüşte yeniçerilerle aralarında
Mevlevîhâne, kuruluşundan sonra anlaşmazlık çıkmış ve öldürülmek
uzun yıllar İstanbul’daki Mevlevîliğin istenmiştir. Bu badireyi atlattıktan
merkezi, bir “âsitâne” olarak sonra dönüşte Konya Mevlâna
kullanılmıştır. Yenikapı Mevlevîhânesi, Dergâhı’nı ziyaret etmiş “İstanbul’a sağ
selamlığı, haremi, türbesi, semâhânesi, salim gitmek nasip olursa, orada bir
muvakkithânesi, hünkâr mahfili, Mevlevî dergâhı yaptıracağım” diye
matbah-ı şerîfi, sarnıçları, hâmuşânı dua etmiştir. İstanbul’a dönüşünde de
ve müştemilât bölümleri ile büyük dergâhın yapımını başlatmış, 1597’de
bir külliyedir. 1597 yılında açılan Mevlevîhâne’yi açarak Sinan Mevlevî’nin
Mevlevîhânenin kurucusu Yeniçeri oğlu Kemal Ahmed Dede’yi şeyh
Ocağından kâtip Malkoç Mehmet yapmıştır. Yenikapı Mevlevîhânesi
Efendi’dir. başlangıçta semâhâne, mescit, harem,

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 35
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
sebil, türbe ve 18 derviş hücresinden yılında yeniden yanmış arta kalan
meydana gelmişse de kısa sürede yapılara Mevlânakapı Çocuk Yetiştirme
gelişmiştir. Sonraki yıllarda bu yapılar Yurdu taşınmıştır. Yakın tarihlerde
yıkılmış ve yerlerini daha büyükleri Mevlevîhâne bir kez daha yanmış,
almıştır. Sultan II. Mahmut 1818’de mezarlar ve yapının duvarları dışında
33.474 kuruş vererek semâhâne, ortada hiçbir şey kalmamıştır.
türbe, harem ve müştemilat binalarını
yenilemiştir. Abdurrahman Nâfiz Paşa Yangından sonra uzun yıllar bakımsız
buraya bir kütüphane, yanına da kendi hâlde bırakılmış olan Mevlevîhâne
türbesini yaptırmıştır. Ne yazık ki Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından
Mevlevîhânenin kütüphanesi altındaki 2005-2007 yılında şimdiki haliyle
mahzende bulunan odunlar 1903 yılında yeniden canlandırılmış, yok olan
tutuşarak kütüphaneyi yakmıştır. Bunun semâhâne, türbe ve şerbethâne
üzerine Sultan Mehmet Reşat 1910’da kısımlarının da yeniden restorasyonu
Mevlevîhâneyi yeni baştan onarmıştır. yapılmıştır.
Bu onarım işlerini Mimar Kemaleddin
Bey üstlenmiş ve bu kez dergâh neo- Mevlevîhâne günümüzde Vakıflar
klasik üslupta yapılırken yanına bir de Genel Müdürlüğü tarafından kurulan
minare eklenmiştir. Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’nin
Sosyal, Fen ve Medeniyetler İttifakı
Yenikapı Mevlevîhânesi’nin bazı Enstitüsü binası olarak kullanılmakta,
bölümleri bilinmeyen bir nedenle 1961 semâhânesinde periyodik Mukâbele-i

36 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


Şerifler icra edilmekte, bazı Semâ ve Ahmet Bican Dede tarafından
gurupları da burada Semâ çalışmaları yetiştirilen Kadri Yetiş Dede, her hafta
yapmaktadır. Cumartesi günleri burada tâliplere
Kur’ân-ı Kerim tefsiri, Mesnevî dersi,
Günümüzde Yenikapı Mevlevî âdâb ve erkânı verildiğini
Mevlevîhânesi belirtiyor ve Semâ tâlimi yaptırıldığını
Ziyaret tarihimiz: 04 Şubat 2012 söylüyor. Mevlevîhânenin dış kısmında
Mevlevîhâneyi ziyaretimiz Cumartesi bulunan Hâmûşânı da ziyaret edip
gününe rastladığı için Fatih Sultan dualarımızı yaptıktan sonra, Kadri Dede
Mehmet Üniversitesi’nin orada yerleşen ve 20-25 kişiden oluşan öğrencileriyle
Enstitü görevlileri ile görüşemiyoruz. hazırladıkları dervîşâne somat (yemek)
Ancak güvenlik görevlileri büyük bir eşliğinde sohbet yapıyor ve günümüzde
nezaketle bize Mevlevîhânenin her Semâ’ın oldukça fazla ilgi görmesi ve
tarafını gezdiriyorlar. İstanbul’un popülist bir anlayışla icrâ edilmesinin
en büyük Mevlevîhânelerinden olan yanlışlığı üzerinde duruyoruz. Kadri
Yenikapı Mevlevîhânesi’nin Matbah-ı Dede’nin “insanların daha İslam’ı tam
Şerif kısmından gezmeye başlıyoruz. bilmeden, Hz. Mevlâna’nın eserlerine
Burası henüz tefriş edilmemiş boş bir vâkıf olmadan, Mevlevî âdâb ve erkânını
halde. Aynı koridora bağlı U şeklindeki
Dede ve derviş hücreleri Enstitülerin
konferans salonu, çalışma odası, derslik
ve laboratuvarı olarak tefriş edilmiş.
Aşağı kısımda bulunan derviş hücreleri
ise kapsamlı bir kütüphâne haline
getirilerek araştırmacıların hizmetine
sunulmuş.

Mevlevîhânenin Semâhâne bölümü


ise aynen kalarak, belli periyodlarda
yapılan Mukâbele-i Şeriflere tahsis
edilmiş. Bahariye Mevlevîhânesi’nin
son yetiştirdiği Mevlevîlerden Midhat
Bahârî Beytur’un hâs evlatlarından

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 37
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
tanımadan Semâ yapmalarının yanlış Kendisi de bazı isimlerin henüz tam
olduğunu; kişilerin bütün bu bilgilere bilinemediğini, bu tespitin sağlıklı bir
hâiz olduktan sonra meydana çıkıp şekilde yapıldıktan sonra bu isimlerin
Semâ etmesi gerektiğini” vurguladıktan yazılacağını söylüyor.
sonra söylediği; “Semâ Mevlevîliğin
çatısıdır. Öğrenilmesi gereken bilgiler Yenikapı Mevlevîhânesi’ndeki mânâ dolu
ise duvarlardır. Hiç duvarlar olmadan bu ziyaretimizin ardından, daha önce
çatı havada durabilir mi?” tespitine ana giriş kapısında yeni harflerle mermer
biz de tamamen katıldığımızı beyan üzerinde bulunan:
ediyor ve 1 saate yaklaşan bu sohbetten
vaktimiz dolayısı ile ayrılmak zorunda Yenikapı Mevlevîhânesi
kalıyoruz. Sohbetimiz esnasında Bânisi Yeniçeri Kâtibi Malkoç
orada hazır bulunan İstanbul Teknik Mehmed Efendi
Üniversitesi (İTÜ) öğretim üyesi ve Yapılış Tarihi: Hicri 1006; Miladi
Mevlevîhânenin restorasyonu sırasında 1597
danışmanlık yapan Prof. Dr. Ahmet tabelanın kaldırılmış olmasından
Ersan Beyden Semâhanedeki hâmûşânın duyduğumuz üzüntü ile Bahariye
sandukaların üzerlerinde kime ait olduğu Mevlevîhânesi’ne gitmek üzere Eyüp’e
niçin belirtilmedi, diye bilgi istiyoruz. doğru yol alıyoruz.

38 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


YENİKAPI MEVLEVÎHÂNESİ HAKKINDA BİLGİ VEREN BAŞLICA
KAYNAKLAR

KİTAPLAR:
Ziya, Mehmet (İhtifalci); Yenikapı Mevlevîhânesi, İstanbul, 1913

Defter-i Dervîşân-Yenikapı Mevlevîhânesi Günlükleri, az. Bayram ali Kaya, Sezai Küçük,
Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yay., İstanbul, 2011

MAKALELER:
Tanman, Baha; “Yenikapı Mevlevîhânesi”, IX. Vakıf Haftası Kitabı, Ankara, 1992, s. 93-108

Tanman, Baha; “İstanbul Mevlevîhâneleri”, Osmanlı Araştırmaları, S. XIV, İstanbul, 1994, s.


177-183

Yücel, Erdem; “İstanbul Mevlevîhâneleri”, Milletlerarası Türkoloji Kongresi Tebliğ Özetleri,


(İstanbul, 04-09.10.1976), İstanbul, 1977, s. 53-57

Olgun, Tahir; “Yenikapı Mevlevîhânesi”, Mahfel, S. 40, 1342h./1923

Koçu, Reşad Ekrem; “Yenikapı Mevlevîhânesi”, Yeni Musiki Mecmuası, C. 14, S. 170, İstanbul,
1962, s. 59-61

Küçük, Sezai; “Bütün Yönleriyle XIX. Yüzyılda Yenikapı Mevlevîhânesi”, X. Millî Mevlâna
Kongresi, 2002, s. 163-196

Seçkin, Aydın; “ Türkiye’deki Önemli Mevlevîhâneler ve Mevlevîhânelerin Yaşatılmasında


Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Rolü”, Dünyada Mevlâna İzleri Uluslar Arası Sempozyum,
(13-11 Aralık 2007), Konya, 2007, s. 12

Küçük, Sezai; “Mevlevîliğin Son Yüzyılı”, İstanbul, 2003, s. 101-136

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 39
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
40 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012
BAHÂRİYE

Tarihçe
Beşiktaş Mevlevîhânesi’ni XVII. yüzyılın deniz sakinleşmiş, yeniden hareket
önde gelen devlet adamlarından ettiğinde fırtına başlamıştır. Bunu bir
Sadrazam Ohrili Hüseyin Paşa 1613 gönül kırıklığına bağlayan Hüseyin
yılında yaptırmıştır. Mevlevîhânenin Paşa “Galiba Gelibolu erenlerinden
ilk şeyhi, aynı zamanda Gelibolu birini ziyaret etmeyi unuttuk.” diyerek
Mevlevîhânesi’nin şeyhi de olan Ağazâde sorup, soruşturmuş ve Mehmet Dede’yi
Mehmet Dede’dir. Bu Mevlevîhânenin ziyaret etmediğini öğrenmiştir. Bunun
kuruluşunu anlatan ilginç bir öyküsü de üzerine Mehmet Dede’ye giderek
vardır: kusurunun bağışlanmasını istemiştir.
Kaptan-ı Derya Ohrili Hüseyin Paşa O da donanmanın Marmara’ya açılması
Akdeniz seferinden dönerken Gelibolu’ya için dua etmiş ve Paşa’ya bir daha fırtına
uğramış ve Gelibolu Mevlevîhânesi ile karşılaşmayacağını söylemiştir.
Şeyhi Ağazâde Mehmet Dede’yi Bunun ardından da yakında Sadaret
ziyaret etmeyi unutmuştur. İstanbul’a mührü ile payelendirileceğini, sonra da
hareketinde şiddetli bir fırtınaya saraya damat olacağını müjdelemiştir.
tutulmuş ve geriye dönmek zorunda Gerçekten de Ohrili Hüseyin Paşa
kalmıştır. Tekrar Gelibolu’ya geldiğinde İstanbul’a dönüşünde sadrazamlığa

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 41
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
yükselmiş, bir süre sonra da kendisine Mevlevîhânenin kötü yazgısı peşini
damatlık layık görülmüştür. Ohrili bırakmamış, yapımından beş yıl
Hüseyin Paşa, bütün bunları Ağazâde sonra buraya bir kışla yapılması
Mehmet Dede’nin kerametine bağlamış kararlaştırılınca Mevlevîhâne 1873’te
ve bir şükran borcu olarak da şimdiki Eyüp’ün Bahariye semtine taşınmış ve
Çırağan Sarayı’nın bulunduğu yere artık adı da Bahâriye Mevlevîhânesi
Beşiktaş Mevlevîhânesi’ni yaptırmıştır. olmuştur.

XIX. yüzyılın ikinci yarısında Sultan İlk şeyhi, tanınmış Mevlevî şeyhlerinden
Abdülaziz Boğaziçi kıyılarında mûsıkîşinâs Hüseyin Fahreddin
Çırağan Sarayını yaptırırken Beşiktaş Dede olan Bahariye Mevlevîhânesi,
Mevlevîhânesi’ni de yıktırmış ve dergâhların kapatılmasından sonra
Mevlevîhâne 1867 yılında geçici olarak bakımsız kalmış, semâhânesi 1935’te
Fındıklı’daki Karacehennem İbrahim yıktırılmış, 1938-1939’da harem dairesi
Paşa Konağına taşınmış, orada iki yıl yanmıştır. Mescit uzun yıllar depo
kalmıştır. Maçka sırtlarında, bugünkü olarak kullanılmış, Mevlevîhânenin son
İstanbul Teknik Üniversitesi Maden şeyhinin varisleri ile Şeyh Hasan Nazif
Fakültesi’nin bulunduğu yerdeki yeni Efendi, Şeyh Küçük Hasan Nazif Efendi,
Mevlevîhânenin yapımı tamamlanınca Yenişehirli Avni Bey ve Sikkezanbaşı
da oraya taşınmıştır ailesinin gömülü olduğu türbe

42 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


çökmüştür. İki fabrika duvarı arasında
kalan avlu kapısı ise 1970 yılının
başlarında arkasındaki ahşap selamlıkla
birlikte yıktırılmıştır. Haziresindeki
20’ye yakın mezardan bazıları Eyüp
Mezarlığı’na, bazıları da Edirnekapı
Şehitliği’ne nakledilmiştir.

2008 yılı sıralarında Eyüp


Belediyesi’nin başlattığı Mevlevîhâneyi
yeniden canlandırma projesini bir
müddet sonra İstanbul Büyükşehir
Belediyesi devralmış ve 2010 yılında
tamamlamıştır.

Günümüzde Bahâriye
Mevlevîhânesi
Ziyaret tarihimiz: 04 Şubat 2012
üst birimi olan vakıf, İslâmî metod
Bahâriye Mevlevîhânesi’nin İstanbul
ve eğitimlerin verildiği bir kurum. Bu
Büyükşehir Belediyesi tarafından
Mevlevîhâne de öncelikle bu amaç
restorasyonunun tamamlanmasının
doğrultusunda -özellikle gençlere- eğitim
ardından bazı vakıf ve derneklerin
verecekmiş. Ayrıca geleneksel sanatların
buraya talip olduğunu biliyorduk.
icra edildiği, eğitiminin yapıldığı bir
Mevlevîhâneye vardığımızda buranın
mekân olarak da kullanılacakmış. Murat
yakın bir zamanda “Başbakan ve
Bey, amaçlarını ise İslam’ın nurunu
Belediye Başkanının teveccühüyle” İnsan
gönüllere taşıma misyonu olarak
Vakfı’na tahsis edildiğini öğreniyoruz.
dillendiriyor. Yine bu yönde çeşitli
Bizi Vakfın Genel Sekreter Yardımcısı
kesimlerden kişi ve STK’ları dinleyip
Murat İnkaya karşılayarak öncelikle
bir yol haritası çizdiklerini ekliyor. Biz
vakfın misyonu hakkında bilgi veriyor.
buranın bir Mevlevîhâne olduğunu ve bu
Bu bilgiler çerçevesinde; insan ve
yönde nasıl bir planlama ve yol haritası
Medeniyet Hareketi Derneği başta olmak
belirlendiğini öğrenmek istiyoruz.
üzere bazı dernek yapılanmalarının
Murat Bey Mevlâna ve Mevlevîlik

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 43
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
konusunda kendilerinin tam bir bilgiye Mevlevîhâneler arasında en büyük
sahip olmadıklarını, bu konuda ilgili semâ salonuna sahiptir.) Bu konu
bazı derneklerle görüştüklerini ancak yetkililer tarafından her ne kadar net
henüz kesin bir planlama olmadığını bir şekilde cevaplandırılmasa da biz
söylüyor ve bu konuda bizden de istifade Mevlevîhâneden ayrılırken kapıya
etmek istediklerini belirtiyor. Biz yine yanaşan bir araçtan indirilen tatlı dolu
şu anda buranın nasıl kullanıldığını, 18 tepsiler bu duyumlarımızı doğruya
adet olan Dede ve derviş hücrelerinde çıkarıyordu.
neler yapıldığını, semâhânede ne gibi
etkinlikler gerçekleştirildiğini soruyoruz. Mevlevîhâneden çıkarken, sahanın
Murat Bey, semâhânede yakın tarihte bir uzmanları tarafından talihi bir türlü
sempozyum yaptıklarını, konferansların yaver gitmeyen bir Mevlevîhâne olarak
ve dinî derslerin burada verildiğini nitelendirilen Beşiktaş ve sonrasındaki
belirtiyor. Hücrelerin ise geleneksel Bahâriye Mevlevîhânesi’nin bu tarihî
sanatların icra edildiği mekânlar hikâyesinin nasıl devam edeceğini
olarak kullanılacağını söylüyor ve daha merak ederek, buranın şeyhi Hüseyin
tefrişatının da henüz tamamlanmadığını Fahreddin Dede ve ahfadına oradan
belirtiyor. Eyüp Mezarlığı’na taşınmış kemiklerinin
sızlamaması dileğiyle dualarımızı
Mevlevîhânenin semâhâne bölümüne okuyoruz…
girdiğimizde ise ahşap olması gereken
bölümün halı ile döşendiğini, yine
boş olması gereken zeminin ise
büyük ve geniş yuvarlak masalarla
doldurulduğunu görerek hayrete
düşüyoruz. Sorduğumuzda ise derslerin
bu şekilde verildiği söyleniyor. Ancak
bizim daha önceki duyumlarımızdan
bildiğimiz kadarıyla ne acıdır ki,
bu semâhâne düğün, nişan vb. gibi
etkinliklerde yemek yeri olarak
kullanılıyormuş. (Burada şunu da
belirtelim ki Bahâriye, İstanbul’daki

44 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


BEŞİKTAŞ-BAHÂRİYE MEVLEVÎHÂNESİ HAKKINDA BİLGİ VEREN
BAŞLICA KAYNAKLAR

KİTAPLAR:
Tanman, Baha; Beşiktaş Mevlevîhanesi’ne İlişkin Bir Minyatürün Mimarlık ve Kültür Tarihi
Açısından Değerlendirilmesi, İstanbul, 1990.

MAKALELER:
Küçük, Sezai; Mevlevîliğin Son Yüzyılı, İstanbul, 2003, s. 136-146

Çelebi, Celâlettin B; “Son Yüzyılda Mevlevîlik”, Uluslararası Mevlâna Bilgi Şöleni, (15-17
Aralık 2000), Ankara, s. 337-338.

Gölpınarlı, Abdülbâki; “Mevlâna’dan Sonra Mevlevîlik”, (hzl. Ahmed Ateş), Türk Dili, C. 3, S.
33, Ankara, 1954, s. 533-534.

Tanman, Baha; “İstanbul Mevlevîhâneleri”, Osmanlı Araştırmaları” S. XIV, İstanbul, 1994, s.


177-183.

Ünver, A. Süheyl; “Beşiktaş-Çırağan Mevlevîhânesi Hakkında”, Mevlâna ve Yaşama Sevinci,


(hzl. Feyzi Halıcı), Konya Turizm Derneği, 1978, s. 165-171.

Yücel, Erdem; “Beşiktaş (Bahariye) Mevlevîhânesi”, Türk Edebiyatı, 1977, s. 31-33.

Yücel, Erdem; “İstanbul Mevlevîhâneleri”, Milletlerarası Türkoloji Kongresi Tebliğ Özetleri,


(İstanbul, 1976), İstanbul, 1977, s. 53-57.

Veled Çelebi İzbudak, Hatıralarım, Türkiye Yayınevi, İstanbul, 1946, muhtelif sayfalar
Şimşekler, Nuri, “Bahâriye Mevlevîhânesi’nin Son Şâhidi Selman Tüzün”, Aşkın Sultanları-
Son Dönem İstanbul Mevlevîleri Ulusal Sempozyumu, 14-15 Mayıs 2010, Bildiriler, İstanbul,
2010

Pîr Aşkına, Haz. Nuri Şimşekler, TİMAŞ Yay., İstanbul, 2010, muhtelif sayfalar

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 45
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
46 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012
GALATA

Tarihçe
İlk adı Kulekapı(sı) Mevlevîhânesi paşadan arazisinin bir bölümünü
olan Galata Mevlevîhânesi, İstanbul’un Mevlevî dergâhı yapmak için ister.
fethinden sonra 1491 yılında Osmanlı’nın İskender Paşa da bu dileği kabul eder
yeni başkentinde kurulan ilk Mevlevî ve 1491'de Galata Mevlevîhânesi'nin
tekkesidir. Tanınmış batılı gezginlerinin yapımına başlanır.
“Beyoğlu Mevlevîhânesi”, “Kulekapı
Mevlevîhânesi” olarak sözünü ettiği 1509 depreminde Galata
Mevlevîhânenin bulunduğu yerde daha Mevlevîhânesi’nin de hasar gördüğü
önce Bizans’ın St. Theodore Manastırı tahmin edilebilir. Mevlevîhâne,
vardı. dördüncü postnişîn Mesnevîhan
Mahmud Dede’nin vefatından sonra
Ağaçlarla kaplı bu ıssız yeri, Sultan II. sahipsiz kalarak harap olmuş, bir
Bayezid bostancıbaşılık ve beylerbeylik süre Halvetî zâviyesi, daha sonra da
yapan İskender Paşa'ya verir, o da medrese olarak kullanılmıştır. XVII.
burada bir av çiftliği kurar. Mevlâna’nın yüzyılın başlarında Konya’daki çelebilik
torunlarından Dîvâne Mehmed Çelebi, makamınca görevlendirilen Şeyh

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 47
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
Sırrı Abdi Dede, meşihatını üstlendiği Bunların ilki, II. Mahmud devrinin
Mevlevîhânede 1608 yılında büyük ünlü simalarından Halet Efendi’nin
bir onarım gerçekleştirmiştir. XVII. 1819’da gerçekleştirdiği imar faaliyetidir.
yüzyılın ilk yarısında Tersane ve Matbah Halet Efendi, günümüzde mevcut
Emini İsmail Ağa da Mevlevîhânede cümle kapısı ile yanında sebil, çeşme,
imar faaliyetinde bulunmuş, Matbah muvakkithane ve kütüphane-mektepten
Emini Hasan Ağa avlusunda bir çeşme oluşan sebilküttabı, yine cümle kapısına
yaptırmıştır. bitişik olan kendi türbesini inşa
ettirmiş, avluyu mermerle kaplatmış,
Galata Mevlevîhânesi, 1765 yılında Dedegân hücrelerini onartmış, ayrıca
çıkan büyük Tophane yangınında harap Mevlevîhânenin Mesnevî Şârihi Ankaravî
olmuş, dönemin padişahı III. Mustafa, Şeyh İsmail Rûsühî Dede ile Şeyh
Yenişehirli Osman Efendiyi bina emini Galib Dede’nin sırlandıkları türbeyi
tayin ederek burayı yeniden inşa yeniden yaptırmıştır. Mevlevîhâne,
ettirmiştir. Mevlevîhânenin yerleşim 1824’de bir yangın daha geçirmiş,
düzeninde önemli değişikliklerin mescid, matbah-ı şerif ve dokuz adet
yapıldığı diğer yenileme ise Mevlevî hücre ortadan kalkmıştır. Şeyh Seyyid
muhibbi III. Selim’in eseridir. Kudretullah Dede tarafından 1828’de
III. Selim’in tahta çıkışı sırasında sadâret makamına hitaben kaleme
Mevlevîhânenin postnişîni olan ünlü alınan arzuhalde, yangının üzerinden
divan şairi Şeyh Galib’in, tekkenin dört yıl geçmesine rağmen dervişlerin
tamire muhtaç olduğunu “Kaside-i hala çadırlarda barındıkları ve çadırların
Tannâne” adlı manzumesine iliştirdiği yıpranmış olduğu belirtilerek gereğinin
bir arzuhal ile padişaha bildirmesi yapılması istenmektedir. Bunun üzerine
üzerine 1791-92 yılında Mevlevîhâne çadırları yenileyen Sultan II. Mahmud
binaları yenilenmiştir. Bu arada 1835’de Mevlevîhâneyi yeniden inşa
semâhâne bir hünkâr mahfiliyle ettirmiştir.
donatılmış, Reisülküttab Mehmed Raşid
Efendi’nin uzak bir kaynaktan getirttiği II. Mahmud’un kızı Âdile Sultan 1847’de
suyu Mevlevîhâneye bağışlamıştır. Mevlevîhâneye sarnıç, şadırvan ve
çamaşırhane birimlerini ekletmiş,
Mevlevîhânede XIX. yüzyılda da birçok Abdülmecid ise 1851-52’de avludaki
yenileme, onarım ve tadilat yapılmıştır. Hasan Ağa Çeşmesi’ni tamir ettirmiş,

48 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


ertesi yıl matbah-ı şerifi,
1859-60’da da semâhâneyi,
selamlığı ve Dedegân
hücrelerini içine alan ana
binayı bugünkü şekliyle
yeniden yaptırmıştır.

XIX. yüzyılın ikinci yarısında,


muhtemelen Kudretullah
Dede’nin vefatını (1871) ve
Halet Efendi’nin yaptırdığı
açık türbeye defnini
müteakip bu türbenin
yerine kapalı bir türbe inşa
edilmiştir. Mevlevîhâne, II.
Abdülhamid ve V. Mehmed
Reşad devirlerinde de
küçük kapsamlı onarımlar
geçirmiştir. Tekkelerin
kapatılmasından (1925) sonra
Mevlevîhânenin ana binası
halkevi, sebilküttab ise karakol olarak Galata Mevlevîhânesi resmi kurumların
kullanılmıştır. Bir ara avluya bir ilkokul ilgisizliğine rağmen Türkiye Turing
inşa edilmesi düşünülmüşse de bu ve Otomobil Kurumu ile bu kuruma
gerçekleşmemiştir. bağlı İstanbul’u Sevenler Grubu’nun,
özellikle Reşit Saffet Atabinen ile
1945-1947 arasında belediye tarafından Hamdullah Suphi Tanrıöver’in çabaları
hazirenin Şahkulu Bostanı Sokağı sayesinde kısmen de olsa günümüze
üzerindeki doğu kesimi kaldırılarak gelebilmiştir, Birçok girişimin
yerine Beyoğlu Evlendirme Dairesi sonucunda Mevlevîhânenin 1946’da
yaptırılmış, bu arada semâhânenin bütün birimleriyle bir Mevlevî kültürü
girişindeki ahşap türbeler, harem müzesine dönüştürülmesine karar
bölümü, matbah-ı şerif ve diğer bazı verilmiş ve mülkiyeti vakıflardan Milli
müştemilat ortadan kaldırılmıştır. Eğitim Bakanlığı’na intikal etmiştir.

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 49
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
Mevlevîhânenin müzeye dönüştürülmesi Mevlevîhâneye girdiğimizde o gün
yirmi yıllık bir gecikmeyle Mesnevî dersi verecek olan Nezih Uzel’le
gerçekleşebilmiş, dört yıl süren geniş karşılaşıyor ve sohbet ediyoruz. Daha
kapsamlı onarım çalışmaları sonunda sonra restorasyonu sırasında büyük
“Divan Edebiyatı Müzesi” adıyla 27 gayretler sarf eden Mevlevîhânenin
Aralık 1975’te ziyarete açılmıştır. Müdürü Yavuz Özdemir karşılıyor
2000’li yılların ortalarında tekrar Galata bizi. Hemen gezmeye başlıyoruz
Mevlevîhânesi Müzesi adını alan yapı, Mevlevîhâneyi. Öncelikle Dede ve derviş
bazı işadamlarının yardımlarıyla restore hücrelerinden başlıyoruz. Gerçekten
edilmeye çalışılmışsa da tam olarak de burası yıllar önce gördüğümüz o
bitirilememiş ve İstanbul’un 2010 karanlık, karışık ve rutubetli havasından
Avrupa Kültür Başkenti seçilmesiyle kurtulmuş Mevlevîlikle birlikte
bu konuda kurulan Ajans tarafından diğer tasavvufî tariklerin anlatıldığı,
2011 yılında tamamlanmıştır. objelerinin sergilendiği; yanlarına
Semâhâne’nin, bahçedeki Hâmûşân’ın, Türkçe ve İngilizce açıklamaların
diğer müştemilâtın temizlenip
tanzim edilmesi, Derviş
hücrelerinin de Tasavvuf
Tarihi Müzesi şeklinde müze
olarak düzenlemesiyle Galata
Mevlevîhânesi tarihinde
olduğu gibi İstanbul’un en
fazla gezilen yerlerinden biri
olmuştur.

Günümüzde Galata
Mevlevîhânesi
Ziyaret tarihimiz: 05 Şubat
2012
Galata Mevlevîhânesi’ni
Pazar günü ziyaretimizin
sebebi, her pazar saat
16.00’da burada Mukâbele-i
Şerif icrâ edilmesiydi.

50 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


yazıldığı güzel bir müze olmuş. Emeği Mevlevîsi, Halvetisi ile, Devlet adamı,
geçenlere gönlümüzden ve dilimizden normal insanı ile bakımlı bir çim
teşekkürlerimizi sunuyor ve semâhâne zeminin üzerinde baş uçlarında yükselen
kısmına geçiyoruz. Bu bölümdeki, tertemiz mezar taşlarını gözlemliyor ve
önceki halinde var olan sergi amaçlı dualarımızı ediyoruz.
camekânlar kaldırılmış, seyirci yeri bu
şekilde biraz daha genişlemiş. Mevlevîhânenin Müdürü Yavuz Özdemir
Beyden burada yapılan faaliyetlerle ilgili
Burada Ankaravîlerin, Şeyh Gâliblerin, bilgi alıyoruz. Kendisi yeni başlatılan bir
III. Selimlerin, II. Mahmudların, uygulama ile 4 Semâ gurubu derneğinin
Çelebilerin, Dedelerin, Dervişlerin ve nöbetleşe haftada bir burada Mukâbele-i
gelmiş geçmiş binlerce mânâ ehillerinin Şerif icra ettiklerini, özellikle İstiklal
ruhlarını hissediyor, 1 saat kadar sonra Caddesi’nde bulunan otel müşterilerinin
başlayacak olan Mukâbele-i Şerif’in ve turistlerin ilgi gösterdiğini, bu
Âyin-i Şerif provalarına gönül kulağımızı işin organizesinin de ilgili dernekler
veriyor ve yine daha birkaç yıl öncesine tarafından yapıldığını belirtiyor. Galata
kadar mezar taşlarında salyangozların Mevlevîhânesi’nden ayrılırken kapısında
mekân tuttuğu Hâmûşân’a (mezarlık satılan Semâ biletlerinin fiyatlarını
kısmı) geçiyoruz. Artık o erkeği ve dernek görevlisine soruyor ve 40 TL
kadını ile, destarlı-destarsız şekli ile, olduğunu öğreniyoruz.

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 51
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
GALATA MEVLEVÎHÂNESİ HAKKINDA BİLGİ VEREN BAŞLICA
KAYNAKLAR

KİTAPLAR:
Kerametli, Can; Galata Mevlevîhanesi Divan Edebiyatı Müzesi, Türk Turing ve Otomobil
Kurumu, İstanbul, 1977.

Dayıoğlu, Server, Galata Mevlevihanesi, Yeni Avrasya Yay., Ankara, 2003

MAKALELER:
Uzluk, Şehabeddin; “Galata Mevlevîhânesi ve Şeyh Ahmed Celâleddin Baykara Dede Efendi”,
III. Milli Mevlâna Kongresi, 1988, s. 297-300.

Nasuhioğlu, Orhan; “Türk Musikisi ve Galata Mevlevihanesi”, Musiki Mecmuası, 1978, s.


8-12; 1979, s. 8-13.

Şehsuvaroğlu, Haluk Y.; “Galata Mevlevihanesi”, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu


Belleteni, S. 241, İstanbul, 1962, s. 9.

Ünver, İsmail; “Galata Mevlevîhânesi Şeyhleri”, Osmanlı Araştırmaları, S. XIV, İstanbul,


1994, s. 195-219.

Yücel, Erdem; “İstanbul Mevlevihaneleri”, Milletlerarası Türkoloji Kongresi Tebliğ


Özetleri”,(İstanbul, 04-09.10.1976), İstanbul, 1977, s. 53-57.

Yücel, Erdem; “Galata Mevlevihanesi”, Arkitekt, C. 48, S. 376, İstanbul, 1979, s. 134-136.

Seçkin, Aydın; “Türkiye’deki Önemli Mevlevîhâneler ve Mevlevîhânelerin Yaşatılmasında


Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Rolü”, Dünyada Mevlâna İzleri Uluslar Arası Sempozyum,
(13-11 Aralık 2007), Konya, 2007, s. 9-10.

Küçük, Sezai; Mevlevîliğin Son Yüzyılı, İstanbul, 2003, s. 72-97.

52 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


MANİSA

Tarihçe
Konya’dan sonra asitâneler içinde birinci Mevlevîhâne külliyenin biraz uzağında
derecede Afyonkarahisar, ikinci derecede bulunmaktadır. Manisa’da Mevlevî
de Manisa ve Halep Mevlevîhâneleri kültürünün yerleşmesi sonucunda,
gelmiştir. Bu anlamda Manisa Şer’i sicillerden öğrenildiğine göre
Mevlevîhânesi Konya’dan sonra Mevlevî Osmanlı döneminde de Mevlevîhane
tekkeleri içinde önemli bir merkez işlevini sürdürmüş, 1664, l665, 1681
sayılmıştır. ve 1694 yıllarında onarılmıştır. Fatih
döneminde tertip edilen vakfiyeye göre
Manisa’nın Yukarı Tabakhane içinde Mevlevî şeyhinden, Mesnevîhân’a,
Mahallesi’nde, Milli Park içerisinde, Spil kilerciden aşçıya kadar bir çok kişinin
Dağı eteklerinde bulunan Mevlevîhâne, ikamet ettiği ve maaş aldığı bir tekke
kitabesinden öğrenildiğine göre; olarak şehir hayatında etkinliğini
Saruhan Bey’in torunu İshak Çelebi sürdürmüştür. XVI. yüzyılda bu
tarafından 1368-1369 yıllarında etkinliğini sadece imaret fonksiyonu ile
yaptırılmıştır. Mevlevîhâne, İshak icra etmiş olsa da, XVII. yüzyılın ikinci
Çelebi’nin 1366-1379 yıllarında yaptırdığı yarısından itibaren Mevlevîhânenin
Ulu Cami Külliyesi’nin bir bölümünü güçlü bir hale geldiği anlaşılmaktadır.
oluşturmuştur. Bununla beraber

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 53
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
Osmanlı döneminden itibaren Mevlevîhâne diğer birçok benzeri gibi
Mevlevîhânenin yönetimi Mevlâna 1925 yılındaki Tekâyâ ve Zevâyâ Kanunu
soyundan olan ve Konya’ya gönderilen ile Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün
şeyhlerin elinde bulunmuştur. XVI. mülkiyetine geçmiştir. Mevlevîhâne
yüzyıldan itibaren Manisa Osmanlılarda l960–1961 yılında Y. Mimar Süreyya
tahta çıkacak şehzadelerin idari görev Yücel tarafından, ardından 1982’de
yaptıkları şehir olması ve II. Selim’den Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından,
itibaren ise taht varislerinin yegâne bir kez daha restore edilmişse de yapı
sancak merkezi olmasından dolayı tam olarak korunamamıştır. 1999-
Mevlevîlerin Manisa Mevlevîhânesi’ne 2001 yılında Celal Bayar Üniversitesi
daha çok önem vermelerine sebep tarafından tek ayakta kalan Matbah-ı
olmuştur. Bu nedenle de Manisa Şerif kısmı restore edilen Mevlevîhâne
Mevlevîhânesi âsitâne statüsüne üniversitenin Manisa Yöresi Türk Tarih
kavuşturulmuş ve tıpkı tahta geçecek ve Kültürünü Uygulama Merkezi’ne
şehzadeler gibi, özellikle son çelebiler devredilmiş ve aynı zamanda Müze
zamanında Konya makamındaki Çelebi olarak tefriş edilerek ziyaretçilere
Efendi yerine geçecek kişiler buraya şeyh açılmıştır.
olarak görevlendirilmişlerdir.
Günümüzde Manisa Mevlevîhânesi
Ziyaret tarihimiz: 06 Şubat 2012
Manisa Mevlevîhânesi’ni ziyaretimiz
burada bulunan Celal Bayar Üniversitesi
Manisa Yöresi Türk Tarih ve Kültürünü
Uygulama Merkezi Müdürü Yrd.Doç.
Dr. Ünal Şenel Beyin ev sahipliğinde
gerçekleşiyor.

Öncelikle bahçeden başlıyoruz geziye.


Burada bulunan Hâmûşân’ın (Mezarlık)
yeri tam net değil, bulunan birkaç
mezar taşının da daha kime ait olduğu
belli değil, üzerlerinde yazıları da yok.
Buradaki eski mezar taşlarının da

54 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


eskilerde Manisa Müzesi’ne taşındığını duvarlardaki sonradan yapılan sıvanın
belirtiyor. Ünal Hoca bu konuda kaldırılarak aslına uygun bir şekilde
araştırmalarının devam ettiğini, yeniden restorasyon edilmesi hususunda
hâziresinin tam olarak ortaya çıkarılması Kültür ve Turizm Bakanlığı’na başvuruda
gerektiğini ve giden mezar taşlarının bulunduklarını belirtiyor.
tekrar müzeden alınarak buraya monte
edilmesi için talepte bulunduklarını da Ünal Hoca şimdilerde tasavvufî
sözlerine ekliyor. sohbetlerin, konferansların, seminerlerin
ve konserlerin ev sahipliği yaptığı
Mevlevîhânenin ayakta kalan ve restore Mevlevîhânenin tam teşekkülü ile
edilen tek bölümü Matbah-ı Şerif fizikî mekânlarının yeniden imar
kısmına geçiyoruz. Burası da maalesef edilmesi ve burada “Tasavvuf Tarihi
geçmişte yapılan bir hata ile tabanı Araştırmaları Enstitüsü” kurarak tarihî
tamamen mermer ile döşenmiş. Ünal misyonuna daha uygun olarak işlev
Hoca yine kendilerinin direkt müdahale görmesi dileklerini iletiyor ve biz de bu
edemediklerini, en azından semâhâne dileklerine dualarımızla katıldığımızı
kısmının zemininin ahşap olması ve belirterek oradan ayrılıyoruz.

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 55
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
yayınladıklarını; bunlarla
birlikte klasik şiir şerhleri,
Osmanlıca, ney, hızlı okuma
gibi alanlarda da kurslar
düzenlediklerini belirtiyor.
MEDAR’ın hizmetkârları
tarafından yapılan
ikramların ardından hep
birlikte Manisa’da 1830’lu
yıllarda kurulan ikinci bir
Manisa’daki ikinci adresimiz ise bu Mevlevîhâne’nin tamamen
şehirdeki Mevlâna ve Mevlevîlik yıkılmış ve şimdilerde yanı başında
alanında fedakâr gayretleriyle bulunan Ali Bey Camii’nin duvarla
samimiyetini ortaya koyan Celal Bayar ayrılmış bahçesi gibi görünen yere
Üniversitesi öğretim görevlisi Veysî gidiyoruz. Ancak sadece birkaç bankın
Dörtbudak Hocanın başkanlığını konduğu, düzenlemesinin ise vasat bir
yürüttüğü Mevlâna Düşüncesi Araştırma şekilde yapıldığı bir park görüyoruz.
Merkezi’ne (MEDAR) oluyor. Beraberimizdeki heyetle birlikte
buranın da vakti gelince eski haliyle
Eski bir Uşşâkî Dergâhı’nın (Kabakcı Mevlevîhâne şeklinde düzenlenmesi
Tekkesi) restore edilerek belediye niyâzında bulunarak gündüz gözüyle
tarafından kendilerine tahsis Muğla Mevlevîhânesi’ne yetişmek üzere
edildiğini belirten Veysî Bey, Hz. Pîr’in Manisa’dan ayrılıyoruz.
düşüncelerini yaşamak, yaşatmak
ve tanıtmak amacı ile 2008 yılında
kurdukları MEDAR’ın şu
ana kadar 3 Sempozyum
gerçekleştirdiğini, İslam
Hukuku Profesörü Mustafa
Yıldırım tarafından haftada
bir gün Mesnevî derslerinin
verildiğini, dijital ortamda Sufi
Araştırmaları adıyla bir dergi

56 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


MANİSA MEVLEVÎHÂNESİ HAKKINDA BİLGİ VEREN BAŞLICA
KAYNAKLAR

Tezcan, Nuran; “Manisa Mevlevîhânesi”, Osmanlı Araştırmaları, S. XIV, İstanbul, 1994, s.


185-193.

Acun, Hakkı; “Manisa Mevlevihanesi, IX. Vakıf Haftası Kitabı”, Ankara, 1992, s. 109-124.

Seçkin, Aydın; “ Türkiye’deki Önemli Mevlevîhâneler ve Mevlevîhânelerin Yaşatılmasında


Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Rolü”, Dünyada Mevlâna İzleri Uluslar Arası Sempozyum,
(13-11 Aralık 2007), Konya, 2007, s. 5

Küçük, Sezai; “Mevlevîliğin Son Yüzyılı”, İstanbul, 2003, s. 209-212

Dıvarcı, İbrahim, Kuş, Ahmet, Şimşek, Feyzi; “Türkiye Mevlevîhâneleri Fotoğraf Albümü”,
Konya, 2005, s. 250-257

Dörtbudak, M. Veysî, “Tarihten Günümüze Manisa Mevlevîleriyle Bir Yolculuk”, Dünyada


Mevlâna İzleri Uluslar arası Sempozyum Bildirileri, S.Ü. Mevlâna Araştırma ve Uygulama
Merkezi Yay., Konya, 2010, s.103-119

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 57
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
58 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012
MUĞLA

Tarihçe
XIV. yüzyılın başından itibaren Muğla Mevlevîhânesi’nin kurucusu
kurumsallaşıp yayılmaya başlayan olarak görülebilecek olan Hüdâyî
Mevlevîlik Ege bölgesinde de kendini Dede, 1480 yılında vefat edince,
sevdirmiş ve özellikle XVI. yüzyıldan dergâh haziresinde medfûn bulunan
itibaren tüm bölgede yaygınlaşmıştır. Seyyid Kemâleddin’in ayak ucuna
defnedilmiştir. Muğla Mevlevîhânesi’nin
XIII. yüzyılın başlarından itibaren asıl şöhretini ise Hüdâyî Dedenin oğlu
tasavvufa ilgi duyan şehirlerden biri Şâhidî Dede (ö. 1550) aracılığı ile
de Muğla olup, bu alanda ilk tanınmış olmuştur. Hüdâyî Dede’nin Mesnevî
şahsiyeti 1480 yılında 90 yaşlarında okuttuğu ve oğluna Farsça öğrettiği;
vefat eden Sâlih Hüdayî Dede’dir. Sâlih Şâhidî’nin tefsir okuyup feyz aldığı
Hüdâyî Dede, ilk tahsilini Emir Sultan’ın ve Vakıf köyü imamının Mevlevî
kız kardeşinin oğlu olup Muğla’ya Fenâyî olduğu bilgilerinden hareketle,
yerleşen Seyyid Kemâleddin’den almış, Mevlevîlik geleneğinin, Şâhidî’den
daha sonra Mevlevîliğe intisab ederek önce de yörede mevcut olduğu
muhtemelen 1450’li yıllarda, Fatih anlaşılmaktadır.
Sultan Mehmed’in inâyetiyle Muğla
Mevlevîhânesi’ni kurmuş ve burada Muğla Şâhidi Mahallesi’nde bulunan
Mesnevî okutmuştur. ve 1925 yılından sonra Şâhidi Camii
Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği
“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 59
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
kesin olmamakla birikte -Afyonkarahisar
Mevlevîhânesi’nin içerisinde şeyhi
Dîvâne Mehmed Çelebi’nin kabrine
yakın bir yerinde de sandukası bulunan-
Şâhidî Dedenin de kabri vardır.
Cami olarak kullanılan Mevlevîhâne
ve avlusundaki türbe 2007 yılında
Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından
onarılmıştır.

Günümüzde Muğla Mevlevîhânesi


(Şâhidi Camii)
Ziyaret tarihimiz: 06 Şubat 2012
Muğla Mevlevîhânesi’ne akşama yakın
bir saatte ulaştığımızda ev sahipliğimizi
Muğla’da Mevlevîlik ve Şâhidî Dede
adını alarak camii olarak hizmet veren ilgili çalışmaları da bulunan Muğla
Mevlevîhânede çeşitli aralıklarla onarım Üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr.
ve tadilatlar yapılmış, en son Hacı Nâmık Açıkgöz yapıyor. Hocamız, yıllar
Osman Ağa tarafından 1848 yılında öncesinde Rektör yardımcısı olduğu
yapılmıştır. Cami bölümü ise 1869 dönemde 1999 yılında düzenlediği bir
yılında onarılmıştır. Daha sonra Mevlevî Sempozyuma Muğlalı Şâhidî Dede
postnişîni Şeyh Cemal tarafından 1911 ve eseri Gülşen-i Esrâr hakkında
yılında bir kez daha onarılmıştır. hazırladığımız Doktora Tezinden dolayı
bizi de davet etmişti.
Hacı Osmanzâde Hacı Mehmet Vakfı’na
kayıtlı olan Cami, iç mekânda 10 adet Nâmık Hocanın önderliğinde ekibimizle
ahşap sütun ve ortasında ahşapla birlikte öncelikle hazirenin açık ve
çevrili yuvarlak Semâhâne alanından kapalı alanlarındaki birçoğu Konyalı
oluşmaktadır. Ayrıca şimdi kadınlar olan mezarları tetkik ederek dua
bölümü olarak kullanılan kısımda ise okuyoruz. Nâmık Hoca o latif üslubu ile
mıtrıp yeri mevcuttur. Bahçesindeki açık Muğla’daki Mevlevîliğin tarihçesi, Şâhidî
alanında Seyyid Kemal hazretlerinin, Dede ve eserleri hakkında bizlere bilgi
kapalı haziresinde ise Hüdâyî Dedenin ve verdikten sonra; “Muğla’ya gelenleri bir

60 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


şekilde buraya yönlendirerek, şehrin aylarında teravih sonrası bahçeye
tarihindeki parlak Mevlevî kültürü serilen hasırların üzerinde cemaate Hz.
geçmişini anlatıyoruz” diye de ekliyor. Mevlâna’yı, eserlerini, şiirlerini, Şâhidî
Nâmık Hoca, bu konuda Vali ve Belediye Dede’nin eser ve şiirlerini okuyarak
Başkanı başta olmak üzere şehrin üst açıklamalarda bulunduğunu belirtiyor ve
düzey yöneticileriyle sık sık görüştüğünü insanlar buna alıştığını ve sürekli talep
ve buranın tam bir Mevlevîhâne şeklinde ettiklerini ekliyor. Nâmık Hoca camiden
tanzim edilerek kültür turizmine ayrılırken yanı başındaki harabe halde
açılması gerektiğini hatırlattığını bir evi göstererek, tespitlerimize göre
belirtiyor. Şâhidî Dede’nin evinin bulunduğu yer
şu ev, diyor ve burayı restore ettirip
Bu bilgilerin ardından camiinin imamı bir kültür evi şeklinde açılması için
da bize eşlik ediyor ve hep birlikte de yetkililerle görüşmelerinin devam
içeri giriyoruz. Çevresi ahşapla çevrili ettiğini bildiriyor.
değirmi klasik bir semâhâne, oldukça
temiz ve sade döşenmiş halılar bizi Muğla Mevlevîhânesi’nden (Camiinden)
etkiliyor ve ruhumuzu dinlendiriyor. ayrıldıktan sonra Nâmık Hoca’nın
Yine camii olarak kullanılan benzer konuğu olarak akşam somatına
Mevlevîhânelerde de olduğu gibi katılıyor ve Konya’ya gitmek üzere yola
kadınlar kısmı olarak kullanılan koyuluyoruz.
yukarıdaki bölmede mıtrıp yeri yer
almakta.
Nâmık Hocaya soruyoruz, burada
Mevlâna ve Mevlevî kültürü ile ilgili
etkinlik var mı, nedir? diye. Hoca, özel
anlamda bu tarz kurumsal bir etkinlik
olmadığını, kendisinin üniversitede
yöneticisi olduğu dönemde Muğla
ve yöresi araştırmaları bağlamında
sempozyumları hayata geçirdiğini ve bu
çerçevede Muğla’da Mevlevîlik ve Muğla
Mevlevîhânesi hakkında da araştırma
yapanları davet ettiğini belirtiyor ve son
dönemde de bizzat kendisinin Ramazan

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 61
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
MUĞLA MEVLEVÎHÂNESİ HAKKINDA BİLGİ VEREN BAŞLICA
KAYNAKLAR

KİTAPLAR:
Açıkgöz, Nâmık; Şâhidî ve Muğla’da Mevlevîlik, Muğla, 2008

TEZ VE MAKALELER
Çıpan, Mustafa; “Muğlalı İbrahim Şâhidî: Hayatı, Edebî Şahsiyeti, Eserleri ve Gülşen-i
Vahdet (Tenkidli Metni)”, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1985 (Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi)

Şimşekler, Nuri, Şâhidî İbrâhîm Dede’nin Gülşen-i Esrâr’ı, Tenkitli Metin-Tahlil, Selçuk
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya, 1998 (Yayınlanmamış Doktora Tezi)

Çıpan, Mustafa; “Konya Mevlâna Müzesi Hazine-i Evrak Arşivindeki Belgelere Göre Muğla
Mevlevîhanesi”, II. Milletlerarası Osmanlı Devletinde Mevlevîhâneler Kongresi, 1993.

Şimşekler, Nuri, “The Spread of The Mawlawiyya and The Reasons for Its Spread in The
Aegean Region in The XVIth Century”, Mevlâna Araştırmaları Dergisi-The Journal of Rumi
Studies, Selçuk Üniversitesi Mevlâna Araştırma ve Uygulama Merkezi Yay., Yıl: 1, Sayı: 1,
Mayıs 2007, ss. 143-158

Dıvarcı, İbrahim, Kuş, Ahmet, Şimşek, Feyzi; “Türkiye Mevlevîhâneleri Fotoğraf Albümü”,
Konya, 2005, s. 244-250

Açıkgöz, Nâmık, “Muğla’da Mevlevîlik ve Şâhidî”, Mevlâna Mesnevî ve Mevlevîhâneler


Sempozyumu Bildiriler, Manisa, 2006, s. 85-90

Seçkin, Aydın; “Türkiye’deki Önemli Mevlevîhâneler ve Mevlevîhânelerin Yaşatılmasında


Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Rolü”, Dünyada Mevlâna İzleri Uluslar Arası Sempozyum,
(13-11 Aralık 2007), Konya, 2007, s. 10

62 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


TOKAT

Tarihçe
Mevlevîlikle ilgili en eski kaynaklardan yedi adet zâviyenin ulaşmasına rağmen
olan Ahmed Eflâkî Dede’nin Menâkıbü’l- bugün bu isimle anılan bir zaviye
Ârifîn’inden (Âriflerin Menkıbeleri) bulunmamaktadır. Zâviyenin 1471
okuduğumuz kadarıyla, Tokat şehri yılında Uzun Hasan’ın Tokat’ı baştan
Mevlevîlikle Mevlâna henüz hayatta iken sona tahrip etmesi sırasında yok olduğu
tanışmıştır. Mevlâna dönemin önemli sanılmaktadır. Daha sonra, Mevlevîhâne
devlet adamlarından olan Muîniddin Sultan Ahmed’in vezirlerinden Sülün
Pervâne’nin isteği üzerine, Fahreddin-i Muslu Paşa tarafından 1638 yılında
Irâki isimli halifesini Tokat’a göndermiş yaptırılmıştır. Bu yapı tarihi kayıtlarda
ve adına büyük bir dergâh açılmıştır. 1703 yılında yapıldığı anlaşılan onarıma
rağmen varlığını günümüze kadar
Tarihî kaynaklarda, ilk Mevlevîhâne sürdürmüştür.
olarak kullanıldığı tahmin edilen
Pervâne Zâviyesi adında bir zâviyenin Günümüze kadar ulaşan ve halen ayakta
var olduğu kayıtlı olmakla birlikte, olan Mevlevîhâne, Osmanlı arşivinde
Tokat’ta XIII. yüzyıldan günümüze bulunan kayıtlara göre 1845-1875 yılları

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 63
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
arasında, Sultan Abdülmecid tarafından Anadolu’daki en güzel örneklerinden
aynı arsa üzerine yaptırılarak şeyhlik biridir. 3000 m2’lik bir alana kurulmuş
makamında bulunan Ali Rıza Dede’ye olan Mevlevîhâne, Şeyh dairesi, derviş
hediye edilmiştir. hücreleri ve semâhâneden meydana
gelmiştir. İkinci kattaki semâhânenin
XIX. yüzyılın sonlarına doğru yeniden girişi önüne ahşap sütunlu bir revak
inşasından sonra, tekke ve zâviyelerin yerleştirilmiştir. Semâhânenin tavan
kapatılmasına kadar Mevlevî dergâhı göbeği, dönemine ait güzel bir ağaç
olarak kullanılan yapı daha sonra işçiliği örneğidir. Semâhânenin
kadınlar hapishanesi ve Kur’an çevresindeki ahşap sütunlar
kursu olarak kullanılmış ve bütün bu üzerini örten kubbeyi taşımaktadır.
süre içinde hiçbir bakım ve onarım Doğu tarafına da kadınlar mahfili
görmemiştir. 2000-2004 yılları yerleştirilmiştir. Mevlevîhâne son
arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü yıllarda yapılan bakım ve onarımlarla
tarafından gerçekleştirilen restorasyon orijinalliğinden kısmen uzaklaşmıştır.
çalışması ile kurtarılmıştır. XIX. yüzyıl mimari özellikleri
taşımaktadır. Dikdörtgen planda iki katlı
İki katlı olarak düzenlenmiş olan ahşap ahşap bir yapı olan binanın alt katında
Mevlevîhâne XIX. yüzyıl Barok sanatının derviş odaları, ahşap sütunların taşıdığı
Bağdadî kubbesi ve ahşap kabartma
göbekli bir semâhânesi bulunmaktadır.

Günümüzde Tokat Mevlevîhânesi


Ziyaret tarihimiz: 27 Aralık 2011
Tokat Mevlevîhânesi’ni ziyaret için
planlama yaparken hoş bir tesadüfle
karşılaşıyoruz. Tokat Gazi Osman
Paşa Lisesi Müdürü ve Tokat kültürü
hakkında araştırma çalışmaları
bulunan Tokat Anadolu Lisesi Baş
Muavini Hasan Akar bizi arayarak bir
konferans talebinde bulunuyor. Biz
de zaten Tokat’a gelme düşüncesinde

64 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


olduğumuzu söylüyor ve planlama Konuşmalarımız arasında birkaç
üzerine 26 Aralık 2011 günü GOP gün önce Tokat Gaziosmanpaşa
Lisesinde Yrd.Doç.Dr. Nuri Şimşekler Üniversitesi’nin düzenlediği Hz.
ve Yrd.Doç.Dr. Ali Temizel olarak Mevlâna’nın 738. vuslat yıldönümü
birer konferans veriyoruz. Şehrin tüm programından haberdar olarak
liselerinden seçilmiş 10’ar öğrenci ve seviniyoruz. Vali Şerif Yılmaz, Garnizon
öğretmenlerinin katıldığı konferansta Komutanı Tuğgeneral Ali Özkara, Rektör
dilimiz döndüğünce Hz. Mevlâna’yı ve Prof.Dr. Mustafa Şahin, İl Emniyet
tarih boyunca şair ve yazarlar tarafından Müdürü Osman Balcı, Belediye Başkan
gördüğü ilgiyi anlatmaya çalışıyoruz. Yardımcısı Ahmet Çetin’in de protokol
İl Milli Eğitim Müdürü ve GOP olarak katıldığı bu etkinlikte Prof.Dr.
Lisesi Müdür, Müdür Yardımcıları ve Hanifi Vural, Tokat Mevlevihane Vakıf
öğretmenlerinin de katıldığı konferans Müzesi Müdürü Ekrem Anaç ve Prof.
sonunda Hz. Mevlâna ve bu kültür ile Dr. Kadir Özköse bir konuşma yapmış
daha onun yaşadığı dönemde tanışan ve ardından program Türk Tasavvuf
Tokat’ın bu konuda daha fazla çalışmalar Musikisi Konseri ve Semâ gösterisiyle
yapması ve işbirliği içinde olması en sona ermiş.
büyük temennimiz oluyor.

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 65
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
eşyalar, Doğu Anadolu,
Güneydoğu Anadolu,
Kırşehir Kayseri ve Tokat
yöresinden geç döneme ait
halı ve kilim örnekleri, el
yazması Kur’ân-ı Kerimler,
diğer kitaplar, şamdanlar,
Yağıbasan Medresesinin
kazı çalışmaları sırasında
ortaya çıkan sırlı seramik
parçaları, parfüm şişeleri
Ertesi gün Tokat Mevlevihane Vakıf
olduğunu öğreniyoruz.
Müzesi adını alan Tokat Mevlevîhânesi’ni
ziyaret ediyoruz. Müze Müdürü Ekrem
Semâhânenin arka kısmında ise tarihte
Anaç bir programından dolayı aramıza
Şeyh Efendi ve ailesinin ikametine
daha sonra katılıyor. Müzenin ilk
ayrılmış konak ile Hâmûşân bölümü
semâhâne bölümüne giriyoruz. Oldukça
mevcut. Konakta klasik Tokat evinin
ferah, temiz ve bakımlı bir görünümü
döşemeleri ve mefruşâtı yer almakta.
var. Ancak semâhânenin Semâ edilen
bölümüne yerleştirilen ve alt kısmındaki
Enstitümüz görevlilerinden Uzm. Salim
motorlar sayesinde “Semâ” eden
Eker ve Nilgün Yamaner’in de bizlere
mankenler bize hiç de sıcak gelmiyor.
eşlik etiği Tokat Mevlevîhânesi’nden
ayrılırken ilgililere ve bizi davet
Müze Müdürü Ekrem Anaç Bey bizi
edenlere göstermiş oldukları ilgi ve
Mevlevîhânenin diğer bölümlerini
yakınlıktan dolayı teşekkürlerimizi
gezdiriyor. Oldukça geniş bir alana
bildirirken, niyâzımız semâhânedeki
sahip Mevlevîhânenin bölümlerinde
“motorlu Semâzenler”in yerini gerçek
az sayıdaki sikke, tespih, kudüm ve
Semâzenlerin alması gerektiği oluyor
Semâ meşk tahtası haricinde hemen
ve Mevlevîlikteki Tokat’ın tarihî
hemen Mevlevîlikle ilgili hiçbir şey
misyonunun daha XIII. yüzyılda Ârife
yok desek yeridir. Burada sergilenen
Hoş-likâ Hanımla başladığı, günümüzde
eşyaların, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne
de bu misyonu üstlenmesi gerektiği
bağlı cami ve mescitlerden elde edilen
oluyor.
tarihî eser niteliğindeki kazanmış

66 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


TOKAT MEVLEVÎHÂNESİ HAKKINDA BİLGİ VEREN BAŞLICA
KAYNAKLAR

Yüksel, Hasan; “Tokat Mevlevîhânesi”, II. Milletlerarası Osmanlı Devletinde Mevlevîhâneler


Kongresi, 1993, s. 61-69.

Seçkin, Aydın; “Türkiye’deki Önemli Mevlevîhâneler ve Mevlevîhânelerin Yaşatılmasında


Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Rolü”, Dünyada Mevlâna İzleri Uluslar Arası Sempozyum,
(13-11 Aralık 2007), Konya, 2007, s. 13

Küçük, Sezai; “Mevlevîliğin Son Yüzyılı”, İstanbul, 2003, s. 257

Dıvarcı, İbrahim, Kuş, Ahmet, Şimşek, Feyzi; “Türkiye Mevlevîhâneleri Fotoğraf Albümü”,
Konya, 2005, s. 276-285

Akar, Hasan, “Tokat Mevlevîhânesi İlk Şeyhlerinden Ârife Hoş-lika Hanım ve Hz.
Mevlânâ’nın 738. Vuslat Yıldönümüne Tokat’ta Yapılan Etkinlikler Üzerine Bazı Notlar”,
Tokat Gazetesi, 6 Ocak 2012, s. 7

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 67
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
68 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012
SONUÇ YERİNE
İstanbul Mevlevîhâneleri ve Mevlevîleri
Dr. Nuri ŞİMŞEKLER
(Selçuk Üniversitesi Mevlâna Araştırmaları Enstitüsü Müdürü)

17 Aralık 1273 günü Sevgili’sine


kavuşmasıyla, ardından “benden sonra
isteyenlere doğru yolu gösterecek”
dediği Mesnevî’sini ve diğer eserlerini
miras bırakan Mevlâna Celâleddin-i
Rumî’nin yaşam tarzı ve fikirleri
Mevlevîhâneler aracılığı ile de üç kıtaya
yayılmıştır. Merkez Konya Mevlâna
Dergâhı olmak üzere yüzyıllar boyu
Galata Mevlevîhânesi’nde kurucusu
“arayan” ve “talip olan” insanlara “insan
Dîvâne Mehmed Çelebi’nin (öl. 1530)
gibi yaşama” sanatını öğreten Mevlevîlik,
diktiği çınarla Mevlevîliğin güzel
XIV. ve XV. yüzyıllarda Afyon, Manisa ve
sanatlar, kültür ve Mesnevî dalları
Kütahya gibi ikinci merkezler oluştursa
daha da yeşermiş; Hz. Şârih Ankaravî
da İstanbul’un fethinin hemen ardından
(öl. 1631), Şeyh Gâlib (öl. 1799) ve
buraya açılan Mevlevîhaneler vasıtasıyla
birçok sanatçı yetişmiştir. Ayrıca XVII.
bu unvanlarını İstanbul’a vermişlerdir.
yüzyıldan itibaren İstanbul’a gelen
batılı seyyahların da uğrak yeri olan
1491 yılında kurulan Galata (Kulekapısı)
Mevlevîhâne, seyyahların mektup ve
Mevlevîhânesi’nin ardından 1597’de
hatıralarının ülkelerinde yayınlamasıyla
Yenikapı, 1622’de Beşiktaş (1877
birlikte Mevlâna ve Mevlevîliğin
yılından itibaren Eyüp’te Bahâriye
batıya tanıtılmasında ilk önemli rolü
olarak), 1600’lü yılların ikinci yarısında
üstlenmiştir.
Kasımpaşa, 1790 yılında açılan Üsküdar
Mevlevîhâneleri, bu yeni Türk ilinin
Yenikapı Mevlevîhânesi ise özellikle
sanat, kültür ve siyaset merkezi
Tanzimat Dönemi Osmanlı siyasetine
olmasıyla da Mevlevîlik Kültürü,
büyük damga vurmuş, tarikatların ıslahı
genişlemiş, yaygınlaşmış ve olgunlaşma
çalışması çerçevesinde 1866 yılında
yolunda bir hayli yol kat etmiştir.

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 69
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
(öl. 1669) ve Hasan Nazif Dede (öl.
1861) burada şeyhlik yapıp kalıcı eser
bırakanların başında gelmişlerdir.

Sultan IV. Murad döneminde 1623-1631


yılları arası bizzat Mevlevîlerin eliyle
kurulan Kasımpaşa Mevlevîhânesi,
kurulan Meclis-i Meşâyih Reisliği’ne ilk dönemlerinde Galata ve Yenikapı
buranın şeyhi Osman Selâhaddin Mevlevîhânelerinde yetişen dedeler
Dede (öl. 1887) getirilmiştir. Yenikapı ve şeyhler tarafından idare edilse
Mevlevîhânesi, Âyîn-i Şerîf bestekârları de üslup olarak daha çok Beşiktaş-
Buhûrîzâde Mustafa Itrî (öl. 1730), Bahâriye Mevlevîhânesi meşrebinde
Hammâmîzâde İsmail Dede Efendi hizmet etmiştir. Kasımpaşa
(1846) ve Ali Nutkî Dede (öl. 1804) gibi Mevlevîhânesi’nden akılda kalanlar
büyük mûsıkîşinâsların yetiştirmesine de ise bundan önceki üç Mevlevîhâneden
âşiyân olmuştur. farklı olarak daha çok halk tabakasına
hitap etmesi ve kurucusu Sırrî Abdi
Beşiktaş Mevlevîhânesi de 1622 Dede’nin (öl. 1631) -arazisi de kendisinin
yılındaki kuruluşundan itibaren diğer olan- Mevlevîhânenin geniş bahçesinde
Mevlevîhâneler gibi canlarda Canan’ı ekip-biçtiği meyve ve sebzelerledir.
bulmak için “edeb” tedrisâtı verirken
yerine Çırağan Sarayı yapılacak olması İstanbul’da inşa edilen son Mevlevîhâne
nedeniyle 1867 yılında yıkılmış, önce olan Üsküdar Mevlevîhânesi,
Maçka’ya sonra da Eyüp’e taşınarak kurucusu ve ilk şeyhi Osmanlı
“Bahâriye Mevlevîhânesi” adını almıştır. vezirlerinden Yiğit Ali Paşa’nın oğlu
Devlet eliyle İstanbul’da kurulan son Numan Dede (öl. 1798) ve son şeyhi
Mevlevîhâne olan Beşiktaş, asıl kimliğini şâir Ahmed Remzi Dede (Akyürek)
ve vasfını Bahâriye Mevlevîhânesi
olduktan sonra buranın şeyhi Hüseyin
Fahreddin Dede’nin (öl. 1911) mûsıkî
üstadlığı, Ney üflemesi ve ehl-i beyt
hayranlığı çerçevesinde geliştirmiştir.
Beşiktaş Mevlevîhânesi olduğu
dönemlerde ise Çengi Yûsuf Dede

70 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


(öl. 1944) ile hatıralarda yer alır.
Üsküdar Mevlevîhânesi’nin bir diğer
özelliği de Anadolu’da yer alan diğer
Mevlevîhânelerdeki Mevlevîlerin
İstanbul’a gidişi gelişi sırasında uğrak ve
dinlenme yeri olmasıdır.

İlk Mevlevîhânenin kurulduğu 1491


Efendiler kazandırılmasına
yılından Tekâya ve Zevâya Kanunu’na
katkıda bulunulmasıdır. Bu belki
(1925) kadar sokaklarında Mesnevî
de sokaklarda ve uygunsuz mekânlarda
beyitlerinin okunduğu, Divân-ı
gösteri şekline dönüşen “aşkı hissetmek,
Kebîr’den gazellerin ve rubâîlerin
Yüce Yaradan’la bir olmak” anlamına
terennüm edildiği, Ney ve Rebâb
da gelen Semâ’nın ve çeşitli amaçlarla
seslerinin kulaklardan gönüllere indiği
kullanılan Hz. Mevlâna’nın aslına
İstanbul, şimdilerde Mevlevîhâneleri
dönüşü için bir vesile olacaktır.
restore ederken aynı zamanda yıkık
gönülleri de onarmakta. Mevlâna
***
araştırmacıları ve Mevlâna
Mevlevîhânesiz Mevlevîler;
dostları olarak bundan sonraki
Mevlevîsiz Mevlevîhâneler…
dileğimiz ise, restorasyonları
Yukarıdaki metin 14-15 Mayıs 2010
tamamlanan Galata, Yenikapı
tarihleri arası Şefik Can Uluslararası
ve Bahâriye Mevlevîhânelerinin
Mevlâna Eğitim ve Kültür Derneği ve
geçmişte olduğu gibi ehil ellere,
SÜ Mevlâna Araştırma ve Uygulama
ehil gönüllere teslim edilip Türk
Merkezi olarak ortaklaşa İstanbul’da
kültür, san’at ve edebiyatına
düzenlediğimiz ve İstanbul Büyükşehir
yeni Ankaravîler, yeni Şeyh
Belediyesi tarafından desteklenen
Gâlibler, yeni Itrîler, yeni Dede
“Aşkın Sultanları Son Dönem İstanbul
Mevlevîleri” başlıklı Sempozyumunda
yaptığımız açılış konuşmasının
bir bölümünü içermektedir. Bu
Sempozyumun bildirileri de açılış
konuşmaları ile birlikte İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Kültür

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 71
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
Yayınları arasında aynı yıl içerisinde
yayınlanmıştır.

O günden bu yana çok fazla bir zaman


geçmedi. Gelenekte olmadığı halde
kadınlı erkekli karışık Semâ da icrâ
eden bir Derneğe yıllar önce tahsis Dileğimiz bu konuda karar merciinde
edilen Üsküdar Mevlevîhânesi ve olan ve makam işgal eden zevatın
neredeyse tamamen yok olup herhangi sadece İstanbul Mevlevîhânelerini değil
bir restorasyon çalışması ve planı ülkenin dört bir tarafında halkımızın
bulunmayan Kasımpaşa Mevlevîhânesi vergileri ve vakıf gelirleriyle restore
hariç restore edilen diğer İstanbul edilen bu “mânâ” mekânlarını tekrar
Mevevîhâneleri bir şekilde işler (!) bu kültürün aslına uygun olarak
duruma getirildi. Kültür ve Turizm yaşatılmasında ve dünyaya bir “sevgi-
Bakanlığı tarafından Müze olarak hoşgörü” misali olarak sunulmasında
işletilen Galata Mevlevîhânesi’ni kısmen katkıda bulunmaları. Ancak böyle
hariç tutarsak Yenikapı ve Bahâriye olduğu takdirde işte o her zaman hemen
Mevlevîhânelerinin eski misyonlarını hemen her makam sahibi tarafından
icrâ ettiklerini söylememiz çok zor. övünülerek dile getirilen “Hz. Mevlâna
Bu aslında şu anlama da gelmektedir. ülkemizin dünyaya hediye ettiği en
Mevlevîhânesiz Mevlevîler; Mevlevîsiz büyük değerlerimizden biridir…” söylemi
Mevlevîhâneler… Bu tespite bakış açısına somutlaşmış olacaktır.
göre; “acaba günümüzde gerçek Mevlevî
var mıdır; yoksa niye yok? Mevlevîhâne Yine burada bizim müracaatımız üzerine
olarak ayağa kaldırılan binalar gerçekten 2005 yılında UNESCO tarafından
Mevlevîhâne mi; değilse niye?” soruları “Somut Olmayan Kültürel Miras
çerçevesinde de yaklaşılabilir. Listesi”ne “Başyapıt” olarak eklenen
Mevlevî Kültürü hakkında aradan 7 yıl
geçmesine rağmen bugüne kadar başta
Kültür ve Turizm Bakanlığı’mız olmak
üzere, sorumluluk merciinde olan kişi
ve kurumların gerçek ve somut anlamda
neler yaptığını da sizlerin takdirlerine
bırakıyoruz.

72 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


İstanbul’da İstanbul ve İstanbul’da yıllardır bu konuda
Mevlevîhâneleri üzerine çalışmalar ve etkinlikler yapan Mevlâna
İstanbul’da Mevlevîhâneleri incelemek Eğitim ve Kültür Derneği Başkanı
üzere bulunduğumuz 2 gün içerisinde Abdülhamid Çakmut Bey de bulunuyor.
Hz. Mevlâna’nın 22. Kuşak torunu ve
UNESCO’nun bu konuda akredite ettiği Esin Çelebi Hanımefendi Hz.
tek kurum olan Uluslararası Mevlâna Mevlâna’nın ceddinden gelmenin
Vakfı (UMV) Başkan Vekili Esin Çelebi sorumluluk ve bilinciyle UMV olarak
Bayru Hanımefendi ile de konuyla 2005 yılında hazırladıkları ve Kültür ve
ilgili bir görüşme yapmak istiyoruz. Turizm Bakanlığı aracılığı UNESCO’ya
Teşvikiye’de bulunan evlerindeki 5 Şubat sundukları dosyaların sürecini ve
2012 Pazar günü 3 saat kadar süren kabul edilmesiyle birlikte üstlenilen
görüşmemizde kardeşi Gevher Çelebi, yükümlülükler hakkında bilgiler
Mevlevî kökleri Bursa Mevlevîhânesi’ne veriyor. Ayrıca yine UMV olarak 2007
kadar dayanan Yenikapı Mevlevîhânesi yılının UNESCO tarafından Dünyada
son şeyhi Abdülbâki Baykara’nın torunu Mevlâna’yı Anma yılı ilan ettirdiklerini
Prof.Dr. Nâsır Abdülbâki Baykara hatırlatıyor. Kendilerine İstanbul başta

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 73
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
Kanunu ile sırlanan Mevlevîhânelerin
ve bu kültürün devletimize emanet
edildiğidir. Devletimiz bu konuda
mutlaka ilk planda koordinatör ve
denetleyici konumda olmalı. Hele hele
2005 yılındaki UNESCO kararı ile bu bir
zaruret halindedir. Meselâ şimdi restore
edilen Mevlevîhânelere bakıyoruz,
maalesef bazılarında sadece Mukâbele-i
olmak üzere diğer Mevlevîhânelerin
Şerif diyemiyorum, aslından uzak Semâ
konumunu ve durumlarını soruyoruz.
gösterileri düzenleniyor ve Mevlevîlik
Derin bir iç çektikten sonra, bu
sadece Semâ’dan ibaret görülüyor. Bu
Mevlevîhânelerin restore edilmesinde
zengin bir kültür, bir yaşam tarzı. Bu
katkısı bulunan her kurum ve kişilere
konuda herhangi bir çalışma yapılmıyor.
dua ettiklerini, özellikle Yenikapı
Akademik düzeyde çalışmalar yapılması
Mevlevîhânesi yeniden inşâ edilirken
bizleri sevindiriyor, fakat bunların
ellerinde bulunan ve çevrelerinden elde
hayata geçirilmesi, bu konuda daha
ettikleri bütün dokümanları ilgililere
fazla Enstitülerin, Akademilerin
verdiklerini, inşaatın her aşamasında
oluşturulması gerekiyor. Batı dünyasında
gidip gelerek o mânâ mekânının
birçok ülkede bu kültür tanınmaya ve
ayağa kalkmasına birebir şahit
yaşanmaya çalışılıyor, ülkemizde ise
olduklarını anlatıyor. Yine Gelibolu ve
dediğim gibi daha çok Semâ’ya ağırlık
Afyonkarahisar gibi Mevlevîhânelerinin
veriyoruz. Tekrar etmek istiyorum, biz
restorasyonunda da elinden gelen
hem Hz. Mevlâna ceddi hem de UMV
katkılarda bulunduklarının altını çiziyor.
olarak bu konuda üzerimize düşen her
Söz tekrar İstanbul Mevlevîhânelerinin
görevi yapmaya hazırız. Ancak maalesef
kullanımına geliyor. “Buna da şükür”
diyor Esin Çelebi; “Hiç yoktan iyidir.
Biz Hz. Mevlâna ailesi olarak birçok
şehrimize yayılmış geniş bir aileyiz. Bir
de bunlara Mevlâna’nın sayısız dostlarını
eklerseniz, milyonlara ulaşır bu Mevlâna
ailesi. Bizim hep savunduğumuz 1925
yılında ilan edilen Tekâyâ ve Zevâyâ

74 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


bir otorite boşluğu var, bir popülist
yaklaşım var. Devletimizin ilerleyen
zaman içerisinde gelenekten gelenler,
akademisyenler, araştırmacılar ve
Sivil Toplum Kuruluşları ile istişare
ederek bu konuya bir düzen getireceğini
ummaktayız. Dileğimiz bu, inşallah geç
kalmış olmayız.”

Esin Çelebi Hanımefendinin tespitlerine


biz de tamamen katıldığımızı beyan
ederek kulaklarımızı Prof.Dr. Nâsır
Abdülbâki Baykara Hocamıza
çeviriyoruz. Kendileri de büyük bir
olgunluk ve bir Mevlevî edasıyla söze
başlıyor. İlk cümlesi “Buna da şükür
Çelebi’im” oluyor ve devam ediyor. soruyoruz. Bâki Hoca, gelenekte
“Biz Mevlevîhânelerin 1940’lı 50’li erişkin Semâzenlerde genellikle beyaz
yıllarda ahır olarak kullanıldığını renk kullanıldığını, istisnai olarak da
duyduk. Hattâ 1960’lı yıllarda Yenikapı koyu yeşil ve taba renkli tennûreler
Mevlevîhânesi’nin Semâhânesi giyilebildiğini, ancak bunun pek hoş
yıkıldıktan sonra hayvan barınağı karşılanmadığını söylüyor. Ancak çocuk
olarak kullanıldığına da şahit olduk.” Semâzenlerin bu renkleri giymesinde
Bâki Hoca böyle bir girişten sonra bir beis görülmediğini belirtiyor.
Konya’da kutlanılan 1950’li yıllardaki Esin Çelebi Hanımefendi de bu arada
Şeb-i Arûs törenlerine semâzen sözü alıp, eskilerde Mevlevîhânelerde
olarak katıldığını tatlı bir anı olarak kendi aralarında yapılan Semâ’larda
bizlerle paylaşıyor ve “O dönemde siyah gibi, yeşil gibi, kahverengi gibi
çocuk idim ve yeşil renkli bir tennûre farklı renkler giyilebildiğini, bunun
giyiyordum.” diyor. Biz de burada son sebebinin de maddî imkânsızlıklardan
zamanlarda rengârenk tennûrelerle dolayı dervişlerin birkaç adet tennûresi
Semâ yapıldığını, bu işin aslının nasıl olmadığından, giydikleri tek tennûre ile
olduğunu, beyaz tennûre hâricinde hem vazifeli oldukları işleri yaptıklarını,
meydana çıkılıp çıkılamayacağını hem de Semâ ettiklerini belirtiyor.

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 75
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.
Beye sıra geliyor. “Nereden
başlasam, hangi birini
anlatsam” der gibi derin bir
nefes alıp verdikten sonra
söze başlıyor. “Biz dernek
olarak verdiğimiz mûsıkî ve
geleneksel sanatlarla ilgili
kurslar haricinde Kadri Yetiş
Dede’nin postnişînliğinde
Mukâbele-i Şerif icrâ
Ancak 1950’li yıllardan sonra icrâ edilen
ediyoruz. Buradaki en hassas olduğumuz
usûlüne uygun Semâ’larda birkaç istisna
konu, bu işin ehil kişiler tarafından, Hz.
dışında sadece beyaz renkli tennûre
Mevlâna’yı ve fikirlerini benimsemiş
giyildiğini söylüyor.
olan kişiler tarafından icrâ ettirilmesidir.
Görüyoruz, duyuyoruz, şâhit oluyoruz;
Daha sonra Bâki Hocanın Mevlevî
aslına uygun olarak Mukâbele-i Şerif icrâ
âdâbına ve Mevlevîhânedeki yaşama
eden az sayıda insan ve gurup var.
dair eski Mevlevîlerden verdiği örnekleri
Bazıları işi popülistliğe dökmüş, uygun
büyük bir merak ve hayranlıkla
olmayan mekânlarda, Devr-i Veledî’den
dinledikten sonra sözü yine şükürle
bîhaber, Selamlarından bîhaber Semâ
tamamlıyor ve restore edilen İstanbul
yapıyor. Bu da tabiî ki bu yüzyılların
Mevlevîhânelerinin lokanta, banka
geleneğine ihanet demektir.” Devam
şubesi, kebapçı, düğün salonu gibi
ediyor Abdülhamit Bey; “Aslı belli olan,
taliplerinin olduğunu, en azından tam
geleneği belli olan bu kültürün heba
olmasa da şimdiki durumlarına da
edilmemesi gerekiyor. Vebali vardır bu
razı olduklarını belirtiyor ve zamanla
işin. Günlük çıkarlarla işimize geldiği
buralarının anlamına daha da uygun
gibi kullanamayız bu mânâ dolu yolu.
mekânlar olarak kullanılacağını ümit
Bakıyorsunuz İstiklal Caddesi’nde
ettiğini belirtiyor.
rengârenk tennurelerle dolaşıp tiyatro
salonlarında yapacakları Semâ’ya davet
Görüşmemizin esnasında zaman zaman
ediyorlar insanları. Ne acı bir şey bu!
konuşmalara katılıp fikirlerini beyan
Mukâbele-i Şerif bu mu? Bu kültürün
eden İstanbul Mevlâna Eğitim ve Kültür
esası bu mu? Edeb diyorum, ne diyeyim,
Derneği Başkanı Abdülhamid Çakmut
Edeb yâ Hû… Bu kadar sahipsiz mi

76 Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhâneler | Şubat 2012


övünerek tüm dünyaya sunduğumuz bu simaların farklı kültür merkezlerinde
kültür!” Mesnevî Dersleri verdiklerini görüyor ve
bu Mesnevî Dersleri Mevlevîhânelerde
Abdülhamit Beyin bu anlamlı sözlerine verilmeyecekse oraların restorasyonun
biz de benzer ve somut örnekler amacının ne olduğunu düşünmeden
vererek katıldığımız belirtiyor ve Esin edemiyoruz. Ayrıca Esin Çelebi Bayru,
Çelebi Hanımefendinin nezaketli Cemâlnur Sargut ve H. Nur Artıran
ev sahipliğinde Gevher Çelebi’nin gibi hanımefendilerin kendi vakıf ve
maharetiyle hazırlanan somata icabet dernekleri aracılığı ile gerçekleştirdikleri
edip, aslında kafamızdaki cevabı Mevlâna ve Mevlevîlik merkezli
belli olan birçok soruyla evlerinden etkinliklerin bu Mevlevîhâlerde icrâ
ayrılıyoruz. edilmesinin de daha anlamlı olacağını
düşünmekteyiz.
Mevlevîhâneleri bir kenara bırakarak
İstanbul’a genel olarak baktığımızda
ise Dr. Emin Işık, H. Hüseyin Top,
Ö. Tuğrul İnançer, H. Nur Artıran,
Cemâlnur Sargut ve Fatih Çıtlak gibi

Bu basılı materyal T.C. Mevlana Kalkınma Ajansı’nın (MEVKA) Desteklediği


“Günümüze Kadar Ulaşan Mevlevîhânelerin İncelenmesi ve Rapor Hazırlanması” Projesi kapsamında hazırlanmıştır.
İçerikle ilgili sorumluluk S.Ü. Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürlüğü’ne aittir. 77
T.C. Mevlana Kalkınma Ajansının görüşlerini yansıtmaz.

You might also like