You are on page 1of 130

ktüel

Mart - Nisan 2015 / 44 / 13 TL / Kıbrıs 15 TL

Özgürlükten

7876$./,ï$
HAYVANLAR

0òVòU·òQ.HGL0XP\DODUò
Anadolu Arkeoloji ve Kültürel Miras
Enstitüsü Gaziantep’te Kuruluyor... 44
ISSN 1307-5756

9 771307 575003

2 Aktüel Arkeoloji

YENİKAPI’NIN ATLARI - HAYVAN SEMBOLİZMİ VE MİTOLOJİSİ - HAYVANIN EVCİLEŞTİRİLMESİ - MAĞARA RESİMLERİ


Aktüel Arkeoloji 3
Editörden... ktüel

Türkiye ve Arkeoloji Enstitüsü ?


1- Osman Hamdi Bey’den beri Anadolu’da arkeolojinin yaklaşık 110 yıllık bilimsel bir geçmişi
var. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile birlikte yurtdışına arkeoloji eğitimi alması için gönde-
Dergisi
rilen ilk kuşak arkeologların ardından bugün dördüncü kuşak üniversitelerde öğretim görevlisi.
Dördüncü kuşakla birlikte arkeoloji, nitelik ve nicelik bakımından önemli ölçüde yetişmiş insan AKTÜEL ARKEOLOJI BASIN
YAYINCILIK TURIZM ORG. LTD. ŞTI
kaynağına sahip. www.aktuelarkeoloji.com.tr
2- Anadolu, insanlık tarihinin neredeyse tüm safhalarını zengin bir biçimde içinde barındıran bir Yazı İşleri Müdürü Murat NAĞIŞ
coğrafya. Bu coğrafyada 15 milyon yıllık fosil yatakları da var, Bizans ve Osmanlı kalıntıları da... muratnagis@aktuelarkeoloji.com.tr

Yani uygarlık tarihi açısından çok önemli bir kültür tabakalanmasına sahip. Özellikle kendine has Yayın Koordinatörü Ayşe TATAR
aysetatar@aktuelarkeoloji.com.tr
kültürel dokuları, dünyada Anadolu’nun diğer benzerlerinden birkaç adım öne çıkmasına neden
oluyor. Örneğin: Hitit, Likya, Karya ve Urartu gibi uygarlıkların geride bıraktıklarının ne Mısır’da Editör Deniz GENCEOLU
denizgenceolu@aktuelarkeoloji.com.tr
ne İtalya’da ne de Yunanistan’da bir örneği var.
Görsel Yönetmen İsmail YILDIZ
3- Türkiye’de Japon – Amerikan – İngiliz – Hollanda – Fransız – Alman Avusturya gibi doğrudan grafik@aktuelarkeoloji.com.tr
“Anadolu Araştırmaları” Enstitüsü olarak uzun yıllardır faaliyet gösteren kurumlar var. Bunla- Fotoğraf Editörü Aykan ÖZENER
rın bir kısmı kendi ülkelerinin Dışişleri Bakanlığına bağlı olarak çalışıyor. Yani neredeyse tüm fotograf@aktuelarkeoloji.com.tr
Avrupa’da Anadolu’yu araştıran bir enstitü var. Bilişim Danışmanı JBM İnteractive
internet@aktuelarkeoloji.com.tr
4- Türkiye’de son yıllarda Akdeniz Araştırmaları Enstitüsü, Kilikia Sualtı Araştırma Enstitüsü ve
Sualtı Arkeoloji Enstitüsü gibi bölgesel çalışan bazı enstitüler kuruldu. Ayrıca Koç Üniversitesi Asistan Özge DEMİRCİ
ozgedemirci@aktuelarkeoloji.com.tr
bünyesinde kurulan ANAMED ise enstitü kapasitesiyle çalışan önemli kurumlardan.
Çeviriler Ayşe TATAR
Deniz GENCEOLU

Nasıl Bir Arkeoloji? ARKEOLOJİ TRAVEL


www.aktuelarkeolojitravel.com
Öncelikle arkeolojik zenginliği, uzun bir bilimsel tarihi ve yetişmiş insan yapısı göz önüne
alındığında Anadolu’da neden çok daha önce ulusal ve uluslararası bir arkeoloji enstitüsü- Turizm Projeleri
info@aktuelarkeolojitravel.com
nün kurulmadığı konusu üzerinde uzun uzun tartışılması gereken bir konu.
Türkiye’nin arkeoloji sorunlarına bakarsak birkaç başlıkta şöyle toparlayabiliriz. ARKEOLOJİ DÜKKANI
www.arkeolojidukkani.com
1- Arkeoloji ve kültürel mirasa yönelik Türkiye’nin bir kültür politikasının olmaması.
Proje Koordinatörü Gülfem ORANER
2- Modern çağ ve inşaata dayalı büyüme karşısında arkeolojik alanların kamu ve özel sektör tarafından gulfemoraner@arkeolojidukkani.com
her gün yok edildiği gerçeği.
AKTÜEL ARKEOLOJİ YAYINLARI
3- Sit alanı kavramının belirsiz ve değişikliğe açık olması. Yani 1. Derece sit alanları korunur ama 3. De- www.aktuelarkeolojiyayinlari.com
rece sit alanlarına istenen yapılabilir. Yazınsal ve Görsel Katkıda Bulunanlar
Prof. Billie Jean Collins, Prof. Linda Kalof, Prof. Nerissa Russell,
4- Arkeolojik alanların korunması için arazi teşkilatlanmasının olmaması. Prof. Dr. Oğuz Tekin, Prof. Salima Ikram, Prof. Dr. Vedat Onar, Doç. Dr. Ali Umut
Türkcan, Yrd. Doç. Dr. Altan Armutak, Yrd. Doç. Dr. Gülçin İlgezdi Bertram,
5- Arkeoloji bilgi bankasının olmaması. Yani 50- 60 yıl önceki kazı ve araştırma çalışmalarının görsel ve Yrd. Doç. Dr. Hasan Peker, Dr. Benjamin S. Arbuckle, Deniz Gezgin,
Firdevs Sayılan
yazınsal arşivi yok. Kısaca bilginin kaybolması...
Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü,
6- Yetişmiş insan kaynaklarının değerlendirilememesi. British Museum, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi

7- Koruma Kurullarının Koru’ma’ma Kurulu olarak çalışması. Kapak Görseli


Mumyalanmış buzağı. Teb, Mısır, British Museum, Londra
8- Arkeolojik alanların kazılması yeterli bütçelerin olmaması, hep kısıtlı ve küçük bütçeler ile çalışılması.
Yönetim Yeri
9- Laboratuvar ve analizlerin Türkiye’de yapılamaması, analiz için örneklerin yurt dışına gönderilmesi... Şehit Muhtar Mah. İstiklal Caddesi Bekar Sokak No: 18 Kat: 4
34440 Beyoğlu İstanbul - TÜRKİYE (+90) 212 244 25 02
Ve daha birçoğu... www.aktuelarkeoloji.com.tr - www.arkeolojidukkani.com
info@ aktuelarkeoloji.com.tr
Gaziantep Anadolu Arkeolojisi ve Kültürel Miras Enstitüsü yukarıdaki sorunlara ne kadar cevap
verecek ve bu sorunların önünü açarak Anadolu Arkeolojisini nasıl hem bilimsel zemin oturta- ISSN 1307 5756
cak hem nasıl korumaya alacak hem de insanı yanına nasıl katacak soruları ise henüz belirlenmiş
Dağıtım YAYSAT
değil. Başlanan iş saygıya değer ve biz de bunu göstermek için tanıtım toplantısına katıldık.
Basım Yeri
Umudumuz; hedefleri çok iyi belirlenmiş güçlü ama bu gücü insanlara ve kazılara karşı değil, Stil Matbaacılık San. ve Tic. A.Ş.
projeler ve hedeflere doğru yönlendirmiş, herkesin içinde olacağı ve destekleyeceği bir kurum www.stil.com.tr
İbrahimkaraoğlanoğlu Cad. Yayıncılar Sok. Stil Binası
olarak gelişecek olan bir arkeoloji enstitüsü. Başlangıç takdire değer! Devamının şekillenmesinde Seyrantepe 4. Levent İstanbul
geniş tabanlı bir danışma kurulu olması ve birçok farklı kesimin fikri, talepleri ve hedeflerinin Tel: (+90) 212 281 92 81
göz önünde tutulması, Anadolu Arkeoloji Enstitüsüne büyük bir güven sağlayacak ve Anadolu Yazıların tüm sorumluluğu yazarlara aittir. Derginin Dili Türkçedir 2 aylık
Arkeolojisi için yeni bir dönem olacaktır. süreli yayınlanır, basın meslek ilkelerine uyar. Tarih, Kültür Sanat Arkeoloji,
konularında yayınlanır. Yayın çalışmaları ve yönetim- idari çalışmalar kişilerin
MURAT NAĞIŞ gönüllü katılımı ile gerçekleşmektedir. “Aktüel Arkeoloji Dergisi’nin yayın
projesi TÜPRAŞ’ın desteği ile sürdürülmektedir”

4 Aktüel Arkeoloji
İÇİNDEKİLER
8 HABERLER 68 NERISSA RUSSELL
Hellenikos Philologikos Syllogos Çatalhöyük’te Hayvan
İnsan, bitki ve hayvanları evcilleştirdikçe doğayı farklı bir biçimde
Yazıtlar Corpus’u algılamaya başlamış, ilk defa yabani ve evcil kategorilerini yaratmış, ilk
defa hayvanlara ve araziye sahip olunabilecek şeyler olarak bakmıştır.
Kanlıtaş Höyük
Hayvan Mitosları
80 SALIMA IKRAM
Antik Mısır’ın Hayvan Mumyaları
24 ALTAN ARMUTAK İnsan mumyalarının uzun zamandır bilinmesine ve insanlığı derinden
Özgürlükten Tutsaklığa Hayvan etkilemesine rağmen, hayvan mumyalarına karşı olan ilgi yeni gelişen
Her şey hayvanın evcilleştirilmesiyle başlar. İlk kez insan ve bir olgudur.
köpek arasında Neolitik Dönemde kurulan bu çok yönlü ilişki,
tarihsel süreçte daha da karmaşıklaşarak günümüze ulaşır.
90 BILLIE JEAN COLLINS
36 LINDA KALOF Hitit Dünyasında Hayvanlar
Hititlere yasaları hayvan dünyasını iki değişik grupta toplamıştı:
Paleolitik Mağara Sanatında Hayvan Suppala yani insan kontrolünde yaşamış evcilleştirilmiş hayvanlar ve
İnsanın diğer hayvanlarla olan ilişkisi, sanatın her döneminde Huitargimras “arazi hayvanı” yani insanların yaşadığı yerlerden uzakta,
yerini almıştır ancak insanın hayvana duyduğu önem, insan kontrolünde olmadan yaşayan yabani hayvanlar.
Paleolitik mağara sanatında olduğu kadar hiçbir dönemde
daha etkileyici bir biçimde ortaya çıkmamıştır.
102 VEDAT ONAR
Köpekler
46 BENJAMIN S. ARBUCKLE İnsan ve köpek arasındaki ilişki, farklı yönde gelişen ve en ilgi çekici
Hayvan Sembolizmi ilişki olmuştur. Bu birliktelik, acaba köpeklerin bir isteği mi yoksa
Hayvan, insanlık deneyiminin onunla birlikte var olan, insanoğlunun bir çabası sonucu mu oluşmuştur?
ayrılmaz bir parçasıdır. Tarih boyunca evcil hayvan
olarak insan yaşamın bir parçası olan hayvanlar, eğlence
amaçlı da kullanılmış, ayrıca dinî inanç ve uygulamalarda 110 VEDAT ONAR
merkezi roller oynamışlardır. İstanbul’un Atları
Roma İmparatorluğu’nda olduğu gibi Bizans İmparatorluğu’nda da
atlar süvari, binicilik, araba yarışı ve nadiren de araba çekme işlerinde
56 GÜLÇİN İLGEZDİ BERTRAM kullanılmıştır.
Anadolu’da Hayvan Evcilleştirme
Hayvan ve bitkilerin evcilleştirmesi, insanlık tarihinin en
önemli gelişmelerinden biridir. Günümüzde insanları 118 OĞUZ TEKİN
hayvanları evcilleştirmeye iten nedenlerin çevresel Kedi: Bir Zamanlar Tanrıydılar
faktörler, nüfus, kültürel seçimler gibi çeşitli nedenleri Kedinin yeryüzünde ilk ortaya çıktığı tarihi kesin olarak söylemek
olduğu düşünülür. mümkün olmasa da, bu tarih binlerce yıl öncesine götürülebilir.

Aktüel Arkeoloji 5
6 Aktüel Arkeoloji
Aktüel Arkeoloji 7
8 Aktüel Arkeoloji
Aktüel Arkeoloji 9
Mayıs’ta cemiyeti faaliyete geçirmişlerdir. Derne-
ğin kurucuları arasında Aleksandros Zoeros Paşa,
Aleksandros Karatheodori (Karatodori) Paşa,
Spyridon Maurogenios (II. Abdülhamit’in dokto-
ru), Aleksandros Maurogenios (Sypridon’un oğlu),

Hellenikos Konstantinos Kalliadis (Babıâli Basın Bürosu Di-


rektörü), Herokles Vassiadis (doktor ve edebiyat-
çı) ile Aristeides Palaiologos (İstanbul’daki Yuna-

Philologikos nistan Büyükelçisi) gibi isimler yer alır. Böylece Ὁ


Ἐν Κωνσταντινουπόλει Ἑλληνικὸς Φιλολοηικὸς
σύλλογος adıyla kurulan bu yeni dernek, Osmanlı
İmparatorluğu’nda yaşayan Rumların eğitim ve en-

Syllogos telektüel hayatında önemli bir rol oynamaya başlar.


Derneğin amacı, bilim ve eğitim konusundaki ça-
lışmalardır. Bu nedenle derneğin çalışma alanı içine

Yazıtlar Helen kültürü ve edebiyatının yanı sıra ticaret, tıp,


fizik, biyoloji ve arkeoloji gibi birçok türden alan
girmiştir. Kurulduktan sonra dernek, çok güçlü bir

Corpus’u eğitim gücü olmuştur. Çeşitli konularda araştırma-


ları artırmak için ödüller vermiş; okullar kurmuş ve
onları desteklemiştir. Kuruluşundan itibaren, kütüp-
hane ve yayın hayatına da önem veren dernek, ilk

S
Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü
yıllarda 1.900 ciltten oluşan bir kütüphane oluştur-
muştur. İçinde elyazması na-
una ve İnan Kı- dide eserlerin de bulunduğu
raç Vakfı İstan- bu önemli kitaplık ve arşiv,
bul Araştırmaları 25 Mayıs 1870’de Beyoğlu
Enstitüsü Semavi yangınında kül olmuş; ancak
Eyice Kitaplığın- 1873’te üyelerinin girişimiyle
da, Hellenikos Philologikos Galatasaray’da bir başka bina-
Syllogos, diğer bir deyişle ya taşınarak yeni bir kütüpha-
Hellen Edebiyat Derneği adlı ne oluşturulmuştur. Dernek,
bir cemiyet tarafından kayıt I. Dünya Savaşı’nın başlama-
altına alınmış, MÖ 4. - MS 10. sıyla birlikte, gücünü ve üye-
yüzyıllar arasına tarihlenen, lerini kaybetmeye başlamış ve
içinde yaklaşık 1.270 yazıtın küçülmüştür. Savaşın sonla-
yer aldığı önemli bir elyazma- rında ise politikaya karışmış-
sının nüshası bulunmaktadır. tır. Politikaya karışan dernek
19. yüzyılın sonuna doğru, üyeleri, 1922 yılının sonuna
Anadolu ve Trakya’da eğitim, doğru İstanbul’u terk etmiş-
fikir hayatı ve kültürel konu- ler ve Syllogos yeni kurulan
larda birçok dernek kuruldu- Türkiye Cumhuriyeti tarafın-
ğu bilinir. 1870’lerde sadece dan kapatılmıştır. Yaklaşık 50
İstanbul’da bu tür derneklerin bin kitap olduğu düşünülen
sayısı otuzdur. Bunların içinde en önemlisi Helleni- kütüphanesi ise başta Ankara’da yeni kurulan Türk
kos Philologikos Syllogos Konstantinoupoleos’dur. Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu ve Milli Kütüpha-
3 Mart 1861 yılında doktor, avukat, edebiyatçı ve ne olmak üzere, İstanbul’daki Süleymaniye Kütüp-
Osmanlı paşalığı yapmış önde gelen İstanbul Rum- hanesi ile farklı birçok kütüphaneye dağıtılmıştır.
ları bir araya gelerek bir eğitim cemiyeti kurulması Günümüzde ise, kütüphaneye ait birçok kitap, arşiv
konusunda görüşme yapmışlar ve bu toplantıdan belgesi, elyazmasının akıbeti ve yeri tam olarak bili-
bir ay sonra, bu derneği kurmaya karar vererek, 4 nememektedir.

10 Aktüel Arkeoloji
Syllogos, 1863–1914 yılları arasında ΕΛΛΕΝΙΚΟΣ tos ve Trak kralları onuruna yapılmış yazıtlar, kent
ΦΙΛΟΛΟΓΙΚΟΣ ΣΥΛΛΟΓΟΣ adlı bir dergi de ya- devletlerinin dekretleri, Hellenistik kararnameler,
yımlar. Sadece 23 sayı yayımlanabilen dergide; ede- Roma imparatorları için yapılan onurlandırma ya
biyat, eğitim, ekonomi, felsefe, coğrafya, tarih ve da kararnameler, kent için onurlandırmalar, mimari
arkeoloji gibi konulara yer verilmiştir. Bu 23 cildin yazıtlar, tanrı ve tanrıçalar için yapılan adak yazıt-
bazılarında, günümüzde artık birçoğu kaybolmuş ları, mezar yazıtları ve şiir gibi her türden konuyu
veya yıkılmış antik yapılara ve yazıtlara ilişkin araş- kapsayan zengin bir içeriğe sahiptir.
tırmalar da mevcuttur. Syllogos üyeleri yalnızca söz Söz konusu yazıtların bir kısmının 19. ve 20. yüzyı-
konusu dergiyi çıkarmakla kalmamışlar, bir seri ha- lın önemli yazıt corpusları başta olmak üzere, çeşitli
linde A. Mordtmann, Molybdoboulla ton Komne- kitap ve dergilerde yayımlandığı anlaşılmış; ancak,
non (Hellenikos Philologikos Syllogos Konstantino- yayımlanmayan yazıtlar olduğu da tespit edilmiştir.
upoleos 13, Suppl.) gibi önemli monografik eserler Bu nedenle, ilk olarak elyazmasında yer alan yazıt-
de yayımlayarak, o günkü Osmanlı coğrafyası içinde ların her birinin kütüphane çalışmasıyla kontrolden
yer alan arkeolojik ve tarihi eserlere daha fazla yer geçirilerek hangisinin yayımlanmış, hangisinin ya-
vermeye çalışmışlardır. Sadece arkeolojik anıtları yımlanmamış olduğu belirlenecektir. Bu değerli
veya tarihi eserleri kayıt altına almakla kalmamışlar, koleksiyona önem kazandıran noktalardan biri,
aynı zamanda yazıtları da envanterlemişlerdir. Bun- yayımlanmamış yazıtlar içermesi; diğer bir nokta
lardan biri, günümüzde belki de tek kopyası olan ve ise günümüzde artık çoğu kaybolmuş birçok yazıta
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Bizans Araştırma- ait eldeki nadir belgelerden biri olmasıdır. Nitekim
ları Bölümü Semavi Eyice Kitaplığına kayıtlı, 1270 elyazmasında yer alan ve daha sonra yayımlanmış
yazıttan oluşan bir elyazmasının nüshasıdır. Syllogos yazıtların bir kısmı incelenip, karşılaştırmalar yapıl-
Kütüphanesine ait diğer eserlerin günümüzde artık dığında, addendum ya da corrigendum yapılması
ulaşılamaz olduğu varsayılırsa, bu elyazmasının ne gereken durumlar olduğu görülmüştür. Dolayısıyla
denli önemli olduğu açıkça ortadadır. söz konusu proje, yayımlanmamış yazıtların bilim
Söz konusu elyazması, Prof. Dr. Semavi Eyice ta- dünyasına kazandırılmasından başka, daha önceki
rafından 20. yüzyılın ortalarında İstanbul’daki bir araştırmacılar tarafından eksik yahut hatalı olarak
sahafta keşfedilmiş ve uzun yıllar şahsi kitaplığında yayımlanmış yazıtların revizyonu ve yeniden değer-
korunmuştur. İstanbul Araştırmaları Enstitüsü- lendirilmesine de olanak sağlayacağı için ayrıca bir
nün Prof. Dr. Eyice’nin kitaplığını satın almasıyla öneme sahiptir.
birlikte, elyazması enstitünün Bizans Araştırmala-
rı Bölümüne kazandırılmıştır. Enstitü ile ortaklaşa
bir proje geliştirme kararının ardından, elyazması
Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Sami Öztürk (Mimar Sinan
Güzel Sanatlar Üniversitesi) ve Yrd. Doç. Dr. Filiz
Dönmez-Öztürk (Marmara Üniversitesi) tarafından
incelenmiş, ilk etapta birçoğu Hellence olmak üze-
re, Latince ve İbranice yazıtların 19. yüzyıl Osmanlı
İmparatorluğu’nun o günkü coğrafyası içinde yer
alan, batıda Illyria (Arnavutluk), Köstence (Roman-
ya), Oniki Adalar ve doğuda Suriye’nin de dâhil ol-
duğu bölgelerden kayıt altına alındığı saptanmıştır.
Nadir de olsa, bazı yazıtlar Hellence-İbranice gibi
çift dillidir. Bunun yanı sıra, yazıtlar zamansal olarak
Geç Klasik-Erken Hellenistik Dönemden Ortaçağın
içlerine kadar uzanmakta; konu olarak da büyük bir
çeşitlilik göstermektedir. Örneğin, Hellenistik Pon-

** Elyazmasının araştırılması ve sonuçlarının bilim dünyasıyla paylaşılması için Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü yönetiminde, Yrd. Doç. Dr.
Hüseyin Sami Öztürk (MSGSÜ) ile Yrd. Doç. Dr. Filiz Dönmez-Öztürk (MÜ) başkanlığında 2013 yılı Haziran ayından itibaren Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araş-
tırmaları Enstitüsü, Hellenikos Philologikos Syllogos Yazıtlar Corpusu adlı bir proje başlatılmıştır. Bu projeyi kabul edip, çalışmamıza olanak ve her türlü desteği sağlayan
Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsüne teşekkür ederiz.

Aktüel Arkeoloji 11
ArkeoHaber

Anadolu Arkeolojisi ve Kültürel Miras Enstitüsü


100 yıllık bekleyişin ardından Gaziantep’te kuruluyor...

Yaklaşık bir yıl önce arkeolog ve kazı başkanlarının kendi-


sine bir enstitü kurulması yönünde taleplerde bulunduğu-
nu aktaran Başkan Şahin, Gaziantep’te 5 antik kentin bu-
lunduğunu, aynı zamanda Gaziantep’in Şanlıurfa, Mardin,
Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş ve Kilis gibi çevre kent-
lerle birlikte bölgesel bir hazine oluşturduğunu söyledi.
Zeugma’dan çıkartılan eserlerin 50 katının da toprak al-
tında bulunduğunu aktaran Şahin, Zeugma’nın yanı sıra

G
Karkamış, Yesemek ve Doliche (Dülük Baba Tepesi) antik
yerleşimlerindeki kazı çalışmalarının da devam ettiğini
aziantep Belediyesi, Türkiye arkeoloji ifade etti.
camiasının 100 yıllık bekleyişine çare ol- Bütçesinin yüzde 77’lik kısmı (10 milyon Euro) Avrupa
mak için son bir yıldır Avrupa Birliği ile Birliği fonundan karşılanacak olan enstitünün, yaklaşık
Gaziantep arasında mekik dokuyor. 3 yıl içerisinde tamamlanması planlanıyor. Gaziantep
Zenginliğin herkese göre değişebileceği- Büyükşehir Belediyesi, Avrupa Birliği Bakanlığı, Kültür
ni ifade eden Şahin, bazılarına göre petrolün, bazılarına ve Turizm Bakanlığı tarafından enstitünün kurulmasına
göre doğalgazın, bazılarına göre ise altının zenginlik ol- yönelik her türlü desteğin verileceğini bildiren Şahin,
duğunu ifade ederek, “Aslında insan mutluluğu dediği- enstitünün bilimsel yapısına ve işleyişine karışmayacak-
miz şey geçmişine sahip çıkmaktır. Bir medeniyet proje- larını, belediye olarak tüm sorumluluğu bilim insanlarına
siyle toprağın altındaki geçmişi iyi analiz etmek, kültürel devredeceklerini açıkladı. Kurulacak olan enstitünün ya-
mirasa sahip çıkmaktır. Bu bakımdan çok zengin bir top- pısı ve içeriği, önümüzdeki aylarda toplanacak olan geniş
rak üzerindeyiz. Anadolu’nun bereketi işte bu topraklar- katılımlı bir bilim kurulu ile şekillenecek. Bu süre içeri-
da, Fırat’ta, Zeugma’da ve Mezopotamya’da değer bulmuş” sinde yapılacak en önemli çalışma ise enstitü binasının
şeklinde konuştu. kurulması olacak.

12 Aktüel Arkeoloji
Aktüel Arkeoloji 13
ArkeoHaber

KANLITAŞ FRİGYA’DA
TARİH ÖNCESİ
HÖYÜK YENİ İZLER
Mermer bileziklerle birlikte bulunan keskiler, vurgaçlar ve özel delici aletler üretim
sürecinin her aşamasını yansıtmakta, Kanlıtaş Höyük’ün Kalkolitik Dönemde mermer
bilezik işlemede özelleşen bir merkez olduğunu ortaya koymaktadır.
ortasında yükselen, bağımsız kayalığa yaslanan,
yaslandığı bu kayalıktan itibaren genişleyerek,
eteklerindeki tarla arazileri üzerinde konuşlanan
bir yerleşmedir. Höyük, bu yerleşim şekli ile Eskişe-
hir Orman Fidanlığı, Asmainler, Keskaya gibi diğer
Kalkolitik Dönem Porsuk yerleşimlerinin içinde
bilinen en geniş ve en iyi korunmuş yerleşmedir.
Kanlıtaş Höyük, ilk olarak Prof. Dr. Turan Efe’nin
1988-1992 yılları arasında Eskişehir, Bilecik, Kütah-
ya illeri arasında gerçekleştirdiği yüzey araştırma-
sı çalışmaları sırasında saptanmıştır. Daha sonra,

G
Ali Umut TÜRKCAN 1992-1995 yılları arasında Eskişehir Arkeoloji Mü-
zesi ile ortaklaşa yürütülen Eskişehir Orman Fidan-
üneyde Kütahya’dan doğarak kuzeye
lığı Höyüğü kazıları ile bu bölgede Kalkolitik Döne-
ve Eskişehir Ovası’na ulaşan Porsuk
me ait Porsuk kültürü adında yeni kültürün varlığı
Çayı, meyilli arazisi ile Yukarı Porsuk
ortaya konmuştur. Anadolu’da daha önce bilinme-
Vadisi’nde çağlayarak doğuya dönen
yen bir çanak çömlek grubunun saptanması ile ar-
ve Polatlı’da Sakarya’ya kavuşan 250
keoloji yazınına geçirilmiş ve daha sonra Eskişehir
Kanlıtaş kilometrelik uzunluğu ile Anadolu’nun önem-
Höyük üretim Orman Fidanlığı kazıları ile ortaya çıkan bulguların,
li akarsu havzalarından biridir. Bu havza önemli
aşamasındaki Balkanlar’daki Erken Kalkolitik Vinça kültürünün
mermer bilezik yabani bitki ve hayvan türlerinin bol bulunduğu
parçaları şekillenmesinde etkili olduğu ortaya konmuştur.
besin kaynakları, ekilebilen sulak vadi yatakları ve
Höyükte bulunan arkeolojik malzemenin genel
hammadde kaynakları açısından zengindir. Por-
değerlendirmesinde, burada en erken MÖ 6. binyıl
suk Çayı’nın geçtiği bölgelerde yoğun tarihöncesi
sonu Erken Kalkolitik Dönemden başlayarak kesin-
dönem yerleşimleri kurulmuş, Neolitik ve Erken
tisiz olarak Orta Kalkolitik, Geç Kalkolitik, İlk Tunç
Kalkolitik dönemlere ait olanları özellikle Yukarı
Çağının sonuna kadar yaklaşık 3 bin seneye ulaşan
Porsuk Vadisi’nde konumlanmıştır. Bir kayaüstü
bir yerleşimin varlığı saptanmıştır.
yerleşimi olarak Kalkolitik Dönem Porsuk kültü-
rünün en iyi korunmuş ve olasılıkla en büyük yer-
leşmesi olan Kanlıtaş Höyük’te yürütülen bilimsel
çalışmaların amacı, bu dönemde Kuzeybatı Anado-
lu ve Orta Anadolu arasında kalan bölgede, MÖ 6.
ve 5. binyıllardaki kültürel yapının ve çevre ile olan
ilişkisinin ortaya çıkarılmasıdır.
Kanlıtaş Höyük, Eskişehir il merkezinin batısın-
da İnönü ilçesine bağlı Aşağı Kuzfındık köyünün
doğusunda yer alır. Daralan Kuzfındık Vadisi’nin

14 Aktüel Arkeoloji
Kanlıtaş Höyük’te başlayan sistematik kazıla- dörtgen planlı ve yamaçta ön avlusu olabilecek yapı
rın Kuzeybatı Anadolu’nun az bilinen Kalkolitik planları ortaya çıkarılmıştır. Düz olan tepe kesimi-
Dönemine, MÖ 6. ve 5. binyıllara ait tarihöncesi nin dış çemberinde duvarların, yerleşmenin eğimli
Porsuk kültürüne ışık tutması hedeflenmektedir. topografyasına oturdukları ve ana kaya uzantıları
Kanlıtaş Höyüğü’nün Anadolu tarihöncesi kül- üzerinde yapıldıkları söylenebilir. Bir diğer yan-
türleri içinde sahip olduğu yer ve bu yerleşme- dan, bitişik yassı taşlarla kaplanan ve bazılarının
nin kültür tarihimize yaptığı katkının anlaşılması üzerinde net bir şekilde görülen direk delikleri ile
amacıyla ilk olarak 2008-2009 yıllarında gerçek- bir taş döşeme ele geçmiştir. Bu yerleşim örgüsü ile
leştirilen yüzey araştırması sırasında, Kanlıtaş Kanlıtaş Höyük’teki bu yerleşmenin komşusu Or-
Höyüğü merkez alınarak yaklaşık 6 kilometre ya- man Fidanlığı yerleşmesi ile çağdaş olabileceği ve
rıçapında, kuzeyde İnönü Ovası’nı da içine alacak yine kaya üstüne kurulan Orta Kalkolitik Dönem
şekilde belirlenen bir alan yoğun bir şekilde taran- Kapadokya Bölgesi Güvercinkayası (Aksaray) ile
mış ve belgelenmiştir. benzer biçimde, kaya üstü bir yerleşme karakteri
2012 yılında haritalama ve jeoradar çalışmaları gösterdiği ortaya çıkarılan sonuçlardandır.
yapılmıştır. Ankara Üniversitesi Yerbilimleri Uy- Ayrıca, son dönem kazı çalışmalarında taş duvarlı
gulama ve Araştırma Merkezinin gerçekleştirdiği mekânların alt evresinde doğuya doğru uzanan taş
Yer Radarı (GPR) ile belirlenen alan, kazı öncesi temelsiz kerpiç bloklardan yapılmış dörtgen yapı-
görüntülenmiş ve yapıların konumları ile höyük- lar, farklı dokuda bir mimari ve dokunun olduğu-
teki arkeolojik dolguların derinlik bilgileri anlaşıl- nu ortaya koymuştur. Yan yana bulunan, birinde
maya çalışılmıştır. küçük dörtgen depolama alanları ve diğerinde
Yüzey araştırmalarında elde edilen bilimsel bulgu- bulunan ocak ile birbirine yakın büyüklükteki iki
ların daha da ileriye götürülmesi amacıyla başlatı- kerpiç yapının, daha büyük bir yapının mekânsal
lan kazı çalışmalarında (2013), höyüğün üst örtü- elemanları olduğu düşünülmektedir. Bu evrede,
sünün Kalkolitik Dönemden daha geç bir döneme Neolitik Orta Anadolu geleneğinde somutlaşan
ait bulgular içermediği görülmüştür. Ancak tepe bir mimari dokunun gelmesi dikkat çekicidir.
kesiminde, yüzeyin hemen altında Kalkolitik Dö- Yüzey araştırmaları esnasında da dikkati çeken Kanlıtaş Höyük
2013 kazı sezonu
neme ait dolgular ve mimari öğelere ulaşılmıştır. bulgulardan bir tanesi, mermer malzemeden ya çalışmaları
Yerleşmenin tepe kesiminde kayaların kesilerek
doğrudan mekânlar oluşturulduğu görülür. Etrafı-
nın yer yer kalın teras duvarları ile çevrelenmesi,
yerleşmenin beklediğimizden daha derin olduğu-
nu gösterir. İlk çalışmalarda üst dolgunun geniş
bir alanda küllü ve hatta toz halinde gelmesi, duvar
döküntülerinin üst kesimde dağılmamış bir görün-
tü vermesi en geç evrede yapıların bir yangınla terk
edildiği izlenimini verir. Özellikle bir alanda (N 15
açmasında) yüzey altında büyük bir fırın ve dü-
şerek üzerinde patlamış büyük bir boyunlu çöm-
lek ve buluntuların yoğunluğu yangın sürecinin
aniden ortaya çıkmış olabileceği görüşünü güç-
lendirmiştir. Bu evrede, bazı yerlerinde kuru taş
örgü üzerine yassı kumtaşları ile set yapılarak olası
bir kerpiç üstyapı ile yükseltilmiş duvarlara sahip

Aktüel Arkeoloji 15
olduklarını göstermektedir. Diğer taraftan, Kanlıtaş
yontmataş endüstrisinin gerek hammadde kullanımı,
gerekse tekno-tipolojik ve alet tipleri bakımından daha
gelişkin ve zengin bir endüstri olduğu anlaşılmaktadır.
Yerleşmenin dönemsel özellikleri ile daha çok tarımcı
yerleşme karakterine sahip olduğu öngörülse de, çok
fazla ok ucunun bulunması, bir taraftan da avcılığın
hala devam ettiğini göstermektedir. Özellikle Geç
Neolitik Çağda Anadolu genelinde uç kullanımının
azalmasına rağmen Kanlıtaş’ta Erken Kalkolitik Çağ
alet topluluğunda yüksek oranda olması, büyük bir ih-
timalle bu toplumun ekonomisinde avın hala önemli
bir yere sahip olduğunu göstermektedir.
Kanlıtaş Höyük’teki kazı çalışmalarında ele geçen altı
figürin dikkat çekici bir buluntu grubunu oluşturur.
Boyutları birbirinden farklı olan bu figürinlerin ortak
özellikleri, hepsinin kafalarının koparılmış olması ve
Kanlıtaş Höyük pılan halka biçimli bilezikler veya yapım aşamasını mekânların içindeki atık dolgulardan ele geçmesidir.
2014 O17
gösteren düzinelerce disk olmuştur. Bunların çoğun- Bu dolguların hepsinin de küllü tabakalar olduğunu
açmasında ele
geçen başı kırık luğunun işlenme aşamasında bulunması, olasılıkla belirtmek gerekir. Figürinlerin bu şekilde bulunmala-
pişmiş toprak kadın
yerleşmede bu malzemenin yerel olarak üretildiğine rı, sonrasında mekânların kapatıldığı bir ritüelde kul-
heykelciği
işaret eder. Mermer buluntular ile beraber bulunan lanılmış olduğunu düşündürür. Özellikle son dönem
yassı cilalı taş bir balta ile çeşitli boylarda keskiler ve çalışmalarında ele geçen, kireçtaşı boncuklarla süslen-
vurgaçlar, çeşitli ebatlarda öğütme taşlarının, işle- miş olan figürin ilk defa karşılaşılan ünik bir örnektir.
me özelliklerinin her aşamasını yansıtması, Kanlıtaş Ayrıca günümüzde de benzer örneklerine rastlanan
Höyük’ün Kalkolitik Dönemde mermer bilezik işle- yüzeyi delikli peynir kapları ele geçirilmiştir. Peynir
mede özelleşen bir merkez olduğunu ortaya koyar. basılması için oluşturulmuş olan bu kaplar, MÖ 6.
Kompakt içeriği olmayan levha şeklindeki mermer binyıl sonunda yavaş yavaş ortaya çıkan Anadolu’nun
hammaddenin İnönü ilçesinde yoğun olarak bulun- erken örneklerindendir. Bu da bize Kanlıtaş’ın MÖ
ması, bu üretimin gerekçesi olarak görülebilir. Bu bul- 6. binyıl sonunda Balkanlarla birlikte eş zamanlı süte
gulara dayanarak Anadolu’da bilinen en eski mermer bağlı yan ürünlerin kullandığı bir yerleşme olabilece-
bilezik atölyesinin Kanlıtaş’ta olduğunu söyleyebiliriz. ğini göstermektedir. İlerde şüphelenilen bu çanaklar-
da yapılacak lipit protein analizinden sonra, bu görüş
Hacettepe Üniversitesinden Yrd. Doç. Dr. Neyir
ile ilgili daha detaylı bilgiler elde edebileceğiz. Bunun
Kolankaya-Bostancı’nın ilk gözlemleri ışığında, Kan-
haricinde, yerleşmede bazalttan yapılan düzinelerce
lıtaş Erken Kalkolitik Çağ yontmataş endüstrisi başta
öğütme taşının yanı sıra çeşitli havanelleri ve derin
çakmaktaşı olmak üzere çört, opal, kuvars ve radyo-
havanlar höyükte zengin bir sürtme taş grubunun var-
larit gibi yerel kayaçların kullanıldığı bir endüstri ola-
lığını da ortaya koymuştur. İki örnek üzerinde görülen
rak yorumlanmıştır. Çeşitli tipte kayaçların taş alet
aşı boyası izleri ve bir kabın içindeki boya katmanı,
üretiminde kullanılmış olması bölgenin değişik kayaç
yerleşmede boya üretiminin de olduğunu ortaya ko-
tipleri bakımından zengin olduğunu ve Kanlıtaş sa-
yar. Tarih öncesi Porsuk kültürüne ait az bilinen veya
kinlerinin de yakın çevrelerini çok iyi tanımış olduk-
hiç bilinmeyen mimari, yerleşim örgüsü gibi etmenle-
larını göstermektedir. Yapılan incelemeler sonucunda,
rin arkeo-zoolojik ve arkeo-botanik veriler ile zengin-
Kanlıtaş Höyük yontmataş endüstrisinin yoğunluklu
leştirilmesi yoluyla bu kültürün yayılım alanı, doğal
olarak dolaylı vurma tekniği ve direkt vurma tekniği
çevre ve geçim ekonomisinin anlaşılması mümkün
ile daha az olmak üzere baskılama tekniğinin kullanıl-
olacak. Sonuç olarak, önümüzdeki yıllarda genişletil-
dığı bir dilgi endüstrisi olduğu söylenebilir. Endüstri-
mesi düşünülen kazılar ile Kanlıtaş Höyüğe ilişkin or-
de geniş dilgilerin yanısıra sayıları az da olsa dolaylı
taya konan bu görüntünün daha derin ve net bir biçim
vurma tekniği ya da baskılama tekniği ile çıkarılmış
kazanacağı kesindir.
olan dilgi ve dilgiciklerin varlığı iki farklı geleneğin ve
Bu proje (Proje No 1306E239) Anadolu Üniversitesi Proje Birimi tarafın-
farklı ustaların söz konusu malzeme üzerinde çalışmış dan desteklenmektedir.

16 Aktüel Arkeoloji
Aktüel Arkeoloji 17
ArkeoKitap
ESKI ÇAĞ ANADOLU TOPLUMLARINDA KADIN ANAYANLI BİR HİTİT
KRALİÇESİ PUDUHEPA VE ZAMANI

Yazar, yaklaşık 3 bin 250 sene önce Anadolu’nun tam ortasındaki topraklarda yaşamış,
Eski Anadolu ve Yakındoğu’nun yetiştirdiği ender büyük şahsiyet ve kadınlardan biri olan
Puduhepa’nın, tüm yönleriyle hayatını anlama, sadece kendisini ilgilendiren olayları değil,
coğrafyası dâhil onun etrafındaki tüm olay ve oluşumları araştırma ve aydınlatma çabaları,
uzun yıllar önce yaşamış bu tarihî şahsiyeti canlandırmayı, ona gerçekten et, kan ve ruh
vermeyi ve ortaya çıkan sonuçları okuyucuyla paylaşmayı sağlamıştır.

Eser yazılırken tüm mevcut belge ve bilgiler, filoloji, arkeoloji ve tarih açısından büyük bir
titizlikle derlenmiş, araştırılmış, değerlendirilmiş, modern literatürde Puduhepa ile ilgili
görüşler de gerekli eleştiri süzgecinden geçirilmiştir.

Ahmet Ünal
Hitit Üniversitesi Rektörlüğü Yayını

SİMGESEL DÜŞÜNCENİN DOĞUŞU

Alan Barnard bu kitapta dilsel karmaşıklık ile kültürel karmaşıklık ilişkisine ve sosyal
antropolojinin görkemli sorularından birisi olan simgesel düşünmenin kökenlerini, insanların
simgelerle düşündüğü, tahminen son 130 binyılın kısa bir tarihçesini ortaya koymaya çalışıyor.

Yazara göre insan olmanın anlamı; demir, buhar, elektronik çağlarındaki toplumsal yaşam
kadar avcı-toplayıcıların toplumsal yaşamında saklıdır. Avlanmak, meyve ve bitki toplamak
türümüzün “doğal” geçim yollarıdır ve simgesel düşüncenin doğuşunda da mevcuttular.
İnsanlık durumu, başka insan toplumu türlerine kıyasla en berrak haliyle avcı toplumlarda
görülmektedir. Simgesel Düşüncenin Doğuşu, avcı-toplayıcı düşünce biçiminin kökenine ve simge
marifetiyle doğayla, dünya ruhuyla ve insanlarla iletişimin başlangıcına göz atmaya çalışıyor.

Alan Barnard
Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi

CONSTANTINOPLE

Yazar ve tarihçi Edwin A. Grosvenor’un siyasi tarih doğrultusunda kronolojik olarak olayları
sıraladığı Constantinople; İstanbul’un arkeolojik, sanat ve mimari tarihini içeriyor.

Kitap ayrıca şehrin fiziksel yapısını, caddelerini, meydanlarını, semtlerini ele alıyor. Şehrin
başlıca camilerinin dekoru üzerinden tarih, mitoloji ve sanatın da konu edildiği 600 sayfalık
kitap çok sayıda fotoğraf ve illüstrasyon da içeriyor.

Edwin A. Grosvenor
Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi

Bu kitaplara arkeoloji dükkanından ulaşabilirsiniz. www.arkeolojidukkani.com


18 Aktüel Arkeoloji
Aktüel Arkeoloji 19
Deniz Gezgin

Hayvan

MITOSLARI

Şarkı Söyleyen Kâhin

Ağustosböceği
Söylenceye göre esin perileri, sanatın temsilcileri Mousalar henüz doğmamışken, insanlar şarkı
söylemeyi bilmezlerdi. Ne zaman ki Mousalar ortaya çıkıp şarkıyı da getirdiler insanların bir kısmı
soluk dahi almamacasına, yemeden içmeden kesilerek kendilerini şarkı söylemeye kaptırdılar.

A
Şarkıya gönül veren bu insanlar sonradan ağustosböceklerini oluşturdular.
Çanakkale
bölgesinde
ğustosböceğinin yu- deştirildiği mit, bunun en güzel ör- nıyamaz olur, geçen fakat asla sonlan-
bulunan altın murtadan larvaya, lar- neklerindendir. Sibylle evvel zaman mayan zaman gençliğini ve güzelliğini
yapraklı taç
üzerinde vadan böceğe olan ya- önce fani bir rahibeymiş, kusursuz bir alıp götürmektedir. Küçülür, teninin
bir arı ve iki
ağustosböceği şam döngüsü Antikçağ güzelliğe de sahipmiş. Fakat masalla- rengi solar, adeta can suyu çekilir, öl-
görülüyor.
MÖ 350-300, düşünürlerinin ilgisini rın, efsanelerin pek çoğunda olduğu meyen değil de ölemeyen kara kuru
Hellenistik
Dönem
çekmiş, Aristoteles, Platon, Thukydides gibi güzelliği Sibylle’nin de başına dert bir yaratığa dönüşür. İşte tam da böyle
British gibi yazarların eserlerinde yer bulmuş- olmuş. Olympos’un aklıyla, ışığıyla en dehşet duyduğu bir zamanda Sibylle
Museum,
Londra tur. Platon’un Phaedra’da aktardığı bir önde gelen tanrısı Apollon, Sibylle’nin Apollon’u bir kez daha karşısında bu-
mite göre ağustosböceğinin kökeni, ya- kendisine ait olmasını arzulamış. lur. Bir tanrı arzusuna kavuşmak için
ratılış hikâyesi ve sanatla ilişkisi dikkat yüz yıl beklese nedir ki, Apollon bu
Her şeyin, geleceğin dahi bilgisine sa-
çekicidir. Söylenceye göre esin perileri, günün geleceğini bilerek her şeyi daha
hip olan Apollon elbette bilicinin ettiği
sanatın temsilcileri Mousalar henüz en başından planlamıştır. Bu ikinci
rahibelik yemininin dönüşsüz olduğu-
doğmamışken, insanlar şarkı söyleme- karşılaşmalarında Sibylle’ye son bir
nu da bilir ancak Sibylle’nin onu geri
yi bilmezlerdi. Ne zaman ki Mousalar şans daha verir fakat bu defa bir şartı
çeviremeyeceği kurnazca planı uygu-
ortaya çıkıp şarkıyı da getirdiler insan- vardır. Sibylle bir dilek daha dileyebi-
ların bir kısmı soluk dahi almamaca- lamaktan geri durmaz. Ne de olsa tan- lecek buna karşılık olarak kendisini
sına, yemeden içmeden kesilerek ken- rıların en yücelerindendir. Sibylle’nin Apollon’a adayacaktır. Sibylle hiç bek-
dilerini şarkı söylemeye kaptırdılar. karşısına dikilir ve ona şartsız koşul- lenmedik bir cevap verir, çektiği kor-
Şarkıya gönül veren bu insanlar sonra- suz “Dile benden ne dilersen” der. kunç acılara rağmen Apollon’dan hiç
dan ağustosböceklerini oluşturdular. Sibylle bu beklenmedik lütuf karşısın- bir şey istemez ve rahibelik yeminini
Buna karşın mitlere Platon kadar iti- da o kadar heyecanlanır ki hiç düşün- bozmaz. Günden güne kuruyup ufala-
bar etmeyen Aristoteles ve Plinius gibi meksizin kendince en üstün şeyi, tıpkı rak bir böceğe, ağustosböceğine dönü-
yazarlar da ağustosböceğinin biyolojik tanrıçalarınki gibi ölümsüz bir hayatı şür. Sonunda çocukların eline düşer,
yapısı üzerine çalışmış, Thukydides olmasını diler. Dilediği de olur; Apol- onu yakalayıp bir kafese kapatırlar ve
gibi kimi yazarlar ise ağustosböceği- lon sözünü tutar ve Sibylle’ye sonsuzca alayla ne dileği olduğunu sorup durur-
nin doğumdan ölüme olan döngüsü- bir ömür verir. İşte böylece evvelden lar. Sibylle her sorulduğunda ölmek is-
nün onu ölümsüzlüğün sembolüne bir fani olan Sibylle sonsuzluk neymiş tediğini haykırır. Sonsuz yaşamında en
dönüştürdüğünü aktarmıştır zira ünlü anlar. Zaman bir türlü tükenmez ve büyük pişmanlığı ölümsüzlük isterken
bilici Sibylle ile ağustosböceğinin öz- gün gelir Sibylle aynalarda kendini ta- gençlik istemeyi unutmuş olmasıdır.

20 Aktüel Arkeoloji
Ölüm mü Yaşam mı?

YILAN
Yılan ve şifa tıpkı bu mitos gibi
Lokman Hekim ve Şahmeran’da da
işlenmiştir. Ayrıca Girit kralı Minos’un
ölen oğlu Glaukos’un, bir yılanın
taşıdığı sihirli otla diriltilmesi, yılan
saçlı Medusa’nın kanının ölüme çare
oluşu, tıp tanrısı Asklepios’un bu
bilgiyle donanması da mitoslardaki

B
yılan-şifa ilişkisinin örneklerindendir.
ilinir ki şeytanın mitolojide olan öfkesini bir tufan ile çıkarma kararı uyuya kalacağını sanır. Utanpiştim, ne de Özel bir
koleksiyonda
en çok özdeştirildiği hayvan aldıklarında içlerinden birini bu cezadan olsa ölümsüzlüğü bilgeliğiyle edinmiştir; bulunan taş ağırlık
üzerinde bulunan
yılandır. Cennetten kovul- muaf tutmuşlardır. Gılgamış uyurken sakince beklemiş ve sahnede efsanevi
kahraman
ma mitosunda ‘İyilikleri ve Utnapiştim (Ziusudra), tıpkı semavi ina- onun uyuduğu her gün için karısından Gılgamış iki yılan
Kötülükleri Bilme’ ağacının nışların Nuh’u gibi bir gemi yapmış tüm bir ekmek pişirip önüne koymasını ister. ile dövüşmektedir.
MÖ 3. binyıl,
gövdesine sarılmış olan yılan, Havva ve tohumları, her hayvandan bir çifti ve eşini Böylece Gılgamış’ın inkâr ettiği uykusu Sumerler Dönemi
© De Agostini / G.
Adem’i kandıran şeytanın temsilidir. Bu de alarak gemiye binmiştir. Tufan gelmiş önüne sıralanmış bayat ekmeklerle ispat- Dagli Orti
kadim hikâye, yılanın tarım kültürüyle geçmiş, yaşam bir kez daha çoğalarak lanmış olur.
olan ilişkisi düşünülerek okunduğunda serpilmiş Utnapiştim ise karısıyla birlik- İradesizliği Gılgamış’a büyük pişmanlık
özellikle bu kültürden doğan mitoslarda- te Çok Uzak Ülke Dilmun’a yerleşmiştir. ve hayal kırıklığı yaşatmış, onu kedere
ki yılan sembolizasyonu da anlaşılacaktır. Burada ölümden uzak huzurlu bir ömürle boğmuştuR fakat Utanapiştim yine de
Öte yandan yılanın ölümsüzlük ve şifa- mükâfatlandırılmıştır. İşte Gılgamış kim- onu Çok Uzak Ülke’den eli boş gönder-
cılıkla ilgisi de mitoslarda çokça işlenir. senin varamayacağı kadar uzak bu ülkeye mez. Ölümsüzlüğün değilse de sonsuz
Yılan ölümü olduğu kadar ölümsüzlüğü türlü zorlukları aşarak ancak neredeyse gençliğin sırrını taşıyan otu Gılgamış’a
hatta sonsuz gençliği de simgeler. Yılan, bir hayvana dönüşerek varmayı başar- armağan eder. Mitos bu ya, Gılgamış bu
Mezopotamya mitolojisinde Uruk kralı mıştır. Utnapiştim’in karşısına çıktığında sırrı ülkesinin tüm ihtiyarlarıyla paylaşma
Gılgamış mitosunda da karşımıza çıkar. yorgun, aç, uykusuz ve kir içindedir. Ona heyecanıyla dönüş yoluna koyulmuş, yo-
Tarihin gelmiş geçmiş en görkemli şe- tüm hikâyesini anlattıktan sonra ondan lun bir yerinde gördüğü suyla kirlerinden
hirlerinden birine kral olmak, zenginlik da ölümsüzlüğün hikâyesini duymak ister. arınmak istemiştir. Sırlı bitkiyi heybesine
ve iktidar, Gılgamış’a faniliğini hatırlatır Utnapiştim ne dese ne yapsa Gılgamış’ı bu heybeyi de kayığa bırakıp suya atlamış,
ve onu korkutur. Yoldaşı, kardeş saydığı, gayesinden yıldıramaz, sonunda onu bir sudan çıktığındaysa heybenin ağzından
birlikte savaştığı Enkidu öldüğündeyse sınava tabi tutar. Madem istediği sonsuz- süzülen yılanı ağzında otla fark etmiştir.
Gılgamış’ın ölüm korkusu daha da artar luktur öyleyse hiç değilse yedi gün yedi Gılgamış yüzüp de tekneye çıkana kadar
ve kral her şeyi bırakıp bir yolculuğa çık- gece uykudan feragat edecek, sırra ermek yılan otu yutmuş yutar yutmaz da derisini
maya karar verir; ölümsüzlük arayışına. için gözleri açık bekleyecektir. Ancak soyunup yüzerek gözden kaybolmuştur.
Sorup soruşturur, ölümsüzlüğün sırrına ne mümkün Gılgamış yolların yorgunu, İşte bundan böyle yılan gençliğin ve sağ-
ancak Dilmun ülkesine giderse ulaşabi- Utnapiştim’in şartını heyecanla kabul lığın sırrına kavuşmuş, Gılgamış ise görüp
leceğini öğrenir. Dilmun, bir anlamda ettiyse de uykuya yenik düşmekten geri geçirdiği bunca şeyle sadece hikâyesini
cennettir. Vaktiyle tanrılar ölümlülere duramaz. Uyandığındaysa az kalsın yine ölümsüz kılmıştır.

Aktüel Arkeoloji 21
Ejderha
Mitolojik Hayvan
Çin mitolojisinde ejderhanın yeri bambaşkadır. Suların sahibi ve koruyucusu olduğuna

B
inanılan ejderhalar kışı suların derinliklerinde uyuyarak geçirirler.
iz hayal gücü zengin in- Çin mitolojisinde ejderhanın yeri için gürültü yaparlar. Ejderhalar su
sanlar ‘Evvel zaman için- bambaşkadır. Suların sahibi ve koru- kaynaklarının olduğu gibi uzak ada-
de bir ejderha varmış...’ yucusu olduğuna inanılan ejderhalar ların da sahibi kabul edilirler. Bu ada-
gibi cümlelerle, böyle gü- kışı suların derinliklerinde uyuyarak larda ejderhaların şifalı su kaynakları
zelim gerçekdışı şeylerle, geçirirler. Her su kaynağının bir de bulunur ve onlardan içen binyıllarca
kendi tuhaf tarzımızda hakikate ulaşı- koruyucu ejderhası vardır. İnanışa uzun ve sağlıklı bir ömre kavuşacaktır
rız” der Ursula Le Guin. Ejderha ger- göre ejderhalar uykudayken hiç yağ- yine de Çinliler bir ölümlünün bir ej-
çekte var olmayan bir hayvan olmakla mur yağmaz çünkü tüm sular gibi yağ- derhayla karşılaşamayacağını ve böyle
birlikte mitoslarda, masallarda hayat murun sözcüsü de onlardır. Ancak ba- bir istek duyulmasının bile uğursuzluk
bulmuş, gerçeğin mitosu değilse de harla birlikte ejderhalar da uyanır ya getireceğine inanırlar. Mitosların bu
mitosun gerçeği olmuştur. Ağzından da ejderhaların uyanışıyla bahar gelir sıra dışı hayvanı aslında birçok hayva-
Bangkok’ta alevler çıkartabilen, kanatlı, kuyruklu, ve ejderhalar sudan çıkıp göğe çıkar
bulunan bir Çin nın birleşiminden meydana gelmiştir.
Tapınağı’ndan hem yere hem göğe ait bu hayali hay- orada savaşırlar. Onların savaşıyla gök
ejder heykeli.
van, mitoslarda bazen kötücül güçleri Ejderha, bir devenin başını, ineğin ku-
Bangkok, gürler yağmurlar başlar tüm doğa da
Tayland temsil eder bazen de iyi kahramanlara uyanıp canlanır. laklarını, geyiğin boynuzlarını, cana-
yardım eder. varın gözlerini, yılanın boynunu, kap-
Ejderhaların çenesinin altında parlak lanın ayaklarını, kartalın pençelerini,
bir inci vardır, göğe çıkıp savaştıkla-
sazan balığının pullarını almıştır. Hat-
rında bu incileri düşürürler, güçlü
ta Çin felsefesinin temelinde yer alan
parlak ışığıyla yeryüzüne be-
Yin Yang ejderhalarının pullarında da
reketi getiren de bu ejderha
görülür. Bir ejderha 117 pula sahiptir
incileridir. Bazen ejder-
bunun 81’i iyilikleri, 36’sı da kötülük-
haların savaşı gereğin-
leri simgeler.
den fazla uzar ki bu
sele, su baskınlarına Hem bereketi, yaşamı hem de ölümü
yol açar, bazen de temsil edişleri de böyle açıklanabilir.
ejderhalar uykudan Elbette boynuzlu ve bıyıklı deyince
uyanmak bilmez tüm ejderhaların erkek olduğu düşü-
bu da kuraklığa ne- nülmemeli, örneğin Japon mitolojisin-
den olur. Baharın de denizkızlarıyla benzeşen dişi ejder-
gelişi geciktiğinde halar vardır ki kimi zaman korkunç
Çinliler su kaynak- olarak betimlenseler de hastalıkları
larının başında ej- iyileştiren iyicil güçlerinden de bahse-
derhaları uyandırmak dilmiştir.

22 Aktüel Arkeoloji
Tanrılar denizleri
karıştırmak için bir dağı ters
çevirmişlerdir fakat yaşamın
koruyucusu tanrı Vişnu, bu
dağın sivri ucunun dünyanın
dibini delmesinden, yaşamın
son bulmasından endişe
duyarak kendisini bir
kaplumbağaya dönüştürür.
Kaplumbağa Vişnu, denizin
dibine dalar, kabuğunu
dağın sivri ucuna dayar ve
yaşamı güvene alır.

T
anrı insanları cezalan- disini tanrının huzuruna götürmesini O kadar eskidir ki örneğin Afrika ya- Mühür olarak
kullanıldığı
dıracağı tufan felake- ister. Öyle çok yalvarır ki sonunda ratılış mitoslarında ilk yaratılan canlı düşünülen ve
alt kısmında
tini göndermeden ev- akbaba çaresiz onu havalandırmayı olarak kabul edilir. Orta Asya mitos- çentilmiş bir işaret
bulunan minyatür
vel bir temsilci seçer, kabul eder ve böylece yolculukları larında ise dünyayı dev bir kaplumba- kaplumbağa
figürü.
ondan bir gemi yapıp başlar. Bir zaman sonra kaplumbağa ğanın taşıdığına inanılır. Bir söylen- Göbekli Tepe,
Şanlıurfa Müzesi
hayvanları ve bitkileri korumasını is- başını kabuğuna da soksa, nefesi- ceye göre gün gelecek bir gün güneş
ter. Elçi, gemiyi yapar ve hayvanları ni de tutsa akbabanın leş kokusuna her şeyi yakıp kavuracak kadar çok
olacaklardan haberdar edip gemisine dayanamaz hale gelir ve söylenmeye ışık verecek ve dünyayı sırtlanan dev
davet eder. Ne var ki kaplumbağa bu başlar. Hem ona yardım edip hem de kaplumbağa buna dayanamayıp kabu-
gemiye binmeyi kabul etmediği gibi aşağılanmaya içerleyen akbaba sabrı ğunda ters dönecek böylece kıyamet
insanların günahı yüzünden zorluk taşınca geveze kaplumbağayı taşı- kopacaktır. Dünyanın kaplumbağa ka-
yaşamaya da itiraz eder. Zaman geçer, maktan vazgeçip bırakır. Kaplumbağa buğunda durduğuna inanan çok sayı-
tufan suları yeryüzünü kasıp kavurur,
onca yüksekten yere düşünce kabuğu da kültürün yanı sıra Hint mitolojisin-
gemidekiler gibi o gemiye binmeyi
parça parça dağılmış, ölmekten beter de dünyayı kaplumbağa taşımaz ama
reddeden kaplumbağa da yüzme yete-
olmuştur. Tüm bunları gören tanrıysa dünyanın kurtuluşu yine bir kaplum-
neği sayesinde hayatta kalmayı başarır,
kaplumbağaya acımış, üstelik onun bağa sayesinde olur. Tanrılar denizleri
fakat sular çekilince tüm yer balçıkla
itirazında haklı olduğunu da düşün- karıştırmak için bir dağı ters çevirmiş-
kaplanmıştır. Kaplumbağa bu balçığa
müş ve parçaları tek tek toplayıp bir- lerdir fakat yaşamın koruyucusu tanrı
saplanıp kalır; şaşkın ve öfkeliyken
leştirip kaplumbağayı iyileştirmiştir. Vişnu, bu dağın sivri ucunun dünya-
karşısında akbabayı bulur. O da ge-
O gün bugündür kaplumbağa kabu- nın dibini delmesinden, yaşamın son
miden gönderilmiş, dünyanın halini
ğunda bu badirenin izlerini taşır. bulmasından endişe duyarak kendisi-
kontrole çıkmışken bulduğu leşleri
yemeye dalmıştır. Kaplumbağa, ak- Bu Latin Amerika söylencesinde ol- ni bir kaplumbağaya dönüştürür. Kap-
babanın kanatlarına bakınca tanrıyla duğu gibi diğer mitoslarda da kap- lumbağa Vişnu, denizin dibine dalar,
yüz yüze konuşabilmek için bir fırsat lumbağa en eski hayvanlardan biri kabuğunu dağın sivri ucuna dayar ve
ele geçirdiğini anlar. Akbabadan ken- olarak görülür. yaşamı güvene alır.

Aktüel Arkeoloji 23
KEÇİ
Kırların PAN
Yabanıl Ruhu
Doğanın sarhoş edici, şehvet kabartıcı sesine kulak
vermenin vücut bulmuş halidir keçi... Abartılı cinsel
organlarıyla bilinen ve bir çeşit kır cini olan Satyrler ya
da onlarla çokça benzeşen orman cinleri Faunuslar, keçi

H
bedenleriyle aslında doğayı temsil eder ve korurlar.
Pompeii’de er ne kadar evcilleşti- ların onu unutuşuyla Pan yeryüzün- âlemini tümüyle kapsayan bir ilahtır.
bulunan Pan ve
Dafne heykeli. rilerek kültüre dahil deki varlığını da yitirir. Çünkü inanıl- Öte yandan bambaşka bir coğrafya-
MÖ 2. yüzyıl
tarihli heykelin edilmiş hayvanlar- mayınca yok olan ölen bir tanrıdır Pan. da ve farklı bir kültürün ürünü olan
Rodoslu
heykeltıraş dan biri de olsa çetin Onu çağıran olmadıkça varlığının da Slav mitolojisinde de orman ruhları
Heliodoros
tarafından
yamaçların yol bili- anlamı olmayacaktır. Bu imgeyle Pan Ljeschieler yine keçi görünümleriyle
yapılmış MS 2. cisi, dikenli çalılara, uçurum otlarına ile insan arasındaki mesafe, doğayla dikkat çekerler. Boylarını istedikleri
yüzyıl tarihli
kopyası. Pan iştahı kabaran, kokusu ve görünümüyle kültür arasındaki mesafenin tam kar- gibi uzatıp kısaltabilen Ljeschieler, bir
Dafne’ye pan
flüt çalmayı hep kırlara ait olan keçi, bu özellikle- şılığıdır. Pan varoluşuna uygun olarak çalının ardında saklanabilecek kadar
öğretiyor.
Napoli riyle mitoslara da konu olmuştur. Pan Dionysos kültüne dair olan bir tanrıdır kısalabilir, ormanlarda ise dev ağaç-
Arkeoloji
Müzesi
belki de bunun en güzel örneğidir. Kır- yani “ayak takımındandır”. Tıpkı şara- lara uzanacak kadar boylanabilirler.
© Deniz ların, çobanların sevgili tanrısı olmakla bın ve esrimenin tanrısı Dionysos gibi İskandinav mitolojisinde söylenceye
Genceolu
birlikte, Pan, arzuyu, kontrolsüz cinsel ve tabii onun başlıca müridi Satyrler- göre vaktiyle tanrıların en yücesi olan
isteği, şehveti ve doğanın karanlığını da dir. Dionysos da Pan gibi pek çok defa Thor’un göksel arabasını keçiler çeker.
simgeler. Mitoslarda terbiyeden, edep- keçi ayaklı resmedilmiştir. Onun adına Thor ne zaman acıksa arabasını çeken
ten yoksun, dizginlenemez cinsel işta- düzenlenen bayramlarda kırlarda bir keçileri yer, fakat doyar doymaz onları
hıyla tasvir edilen Pan, keçi görünümlü araya gelenler şarap içip kendilerinden tekrar canlandırabilir. Bu işin sırrıysa
yarı hayvan yarı insan ilahlardandır. kesip pişirdiği keçilerin kemiklerine
geçerlerken, dağlardaki keçiler gibi ev-
Kokar, terler, arzusu uğruna komik ve derisine asla el sürmemeleridir. Bir
cilliği de terk ederler.
durumlara dahi düşer, hatta ölür. Di- gün Thor, bir köy evinde misafirken
ğer tanrıların dokunulmaz tasvirlerine Doğanın sarhoş edici, şehvet kabartıcı yine keçiler kesilip pişirilir ancak köy-
karşın Pan’ın tüm kusurlarıyla ortalıkta sesine kulak vermenin vücut bulmuş lünün çocukları bilmeden kemikteki
dolaşması, yabana ait oluşunun sonu- halidir keçi. Abartılı cinsel organlarıyla iliği de mideye indirince işler tersine
cudur. O süslenip giydirilemez, yıkanıp bilinen ve bir çeşit kır cini olan Satyrler döner. Thor iki keçiyi canlandırabilir
paklanamaz, kıllı, toynaklı bir kır hay- ya da onlarla çokça benzeşen orman ama onları sakat kalmaktan kurtara-
vanıdır, lakin tanrıdır. Tom Robbins’in cinleri Faunuslar, keçi bedenleriyle maz. Böylece keçiler doğaya salınır,
Parfümün Dansı romanında dünya aslında doğayı temsil eder ve korurlar. köylünün çocukları da onların yerine
işlerine, hırsa ve maddiyata kendini Pan’ın Roma mitolojisindeki karşılığı Thor’un arabasını çekmekle yükümlü
kaptıran, süslü ilahlara aldanan insan- Faunus, adından mülhem hayvanlar kılınır.

24 Aktüel Arkeoloji
Bok
Böceği
Yeniden
Hayat

Mısır’da skarabe sembolizasyonu oldukça önemlidir. Kendi kendini doğuran skarabe


güneşin gökyüzünde hareketini kumanda eden Kheper’in hiyeroglif işareti olarak bilinir,

B
ayrıca Güneş tanrısı Ra’nın da önemli sembolleri arasındadır.
ok böceği bir diğer adıyla güsü hem de yön bilgisi, dahası güneşle letler bugün dahi şans ve uğur getirecek Üzerinde
Tutankamon’ın
skarabe, çok eski ve ilginç kurduğu ilişki ona başka anlamlar yük- tılsımlar olarak itibar görürler. skarabesi olan
bilezik. Yeni
bir hayvandır. Bir skarabe lemiştir. Skarabe bereketin, sonsuz yaşam döngü- Krallık, 18.
Hanedan, Mısır
yumurtadan çıkınca ilk Bunların başında yeniden doğum ge- sünün, güneşin olduğu gibi erkek üreme Müzesi
olarak bir bok topunun lir. Mısırlılar skarabelerin pupa evresini gücünün de temsili olarak Mısır’ın feo-
içine gözlerini açar, dışkı topu içerisin- gözlemleyerek ölülerini tıpkı bir koza dal kültürüne katkı sağlamıştır.
deki larva zamanla solucana dönüşür. gibi mumyalamaya başlamışlardır. Eski
Bok böceği, Mısır mitolojisinde bu kadar
Pupa evresi adı verilen süreçte skarabe Mısır inanışında ölüler de skarabeler ve
itibar görmesine karşın çingene mitosla-
bu yuvada tıpkı bir ölü gibi kıpırtısızdır, güneş gibi bir pupa evresi geçirirler. Koza
rında bambaşka bir anlamla ortaya çıkar.
bu evrenin sonunda yetişkin skarabe dış- ya da mumya içerisindeki bu evre sonun-
Söylenceye göre Melalo adlı hastalık cini,
kı topunu yuvarlayarak yeraltından çıka- da ikinci yaşama uyanılacaktır. Bundan
annesinin sürekli ona yeni kardeşler do-
rır ve suya götürür. Eriyen dışkı topunun dolayı ölen kişinin bedeni mumyalanır-
ken kalp kısmına onu korumak amaçlı ğurmasına isyan eder ve annesine dokuz
içinden yavru skarabeler serbest kalır,
bir “kalp skarabesi” konulur. İnanışa gün boyunca bir gübre yığınının içinde
yaşamla tanışırlar. Bok böceği dışkıyı çok yatmasını salık verir. Kadın denileni yap-
göre her ölüm devamında dirilişi de ge-
sayıda elini kullanarak bir top haline ge- tığında Melalo onun üzerine derin bir
tirecektir.
tirebilmesiyle nadir bir yeteneğe sahiptir, uyku salar.
fakat asıl ilginç olanı bu topları daima Mısır’da skarabe sembolizasyonu olduk-
ça önemlidir. Kendi kendini doğuran Anne uykudayken bok böceği onun içi-
doğuya doğru yuvarlamasıdır ki bu da
skarabe güneşin gökyüzünde hareketini ne yuva yapar ve Minceskre’nin (Kadının
onun gelişmiş bir yön duygusuna sahip
kumanda eden Kheper’in hiyeroglif işa- bacak arasından gelen) doğumuna ne-
olduğunu gösterir.
reti olarak bilinir, ayrıca Güneş tanrısı den olur. Minceskre insanları ayartarak
Ekolojik olarak çok faydalı bir hayvan Ra’nın da önemli sembolleri arasındadır. onların çoğalmasına engel olan, kötücül
olan bok böceğinin dünyaya geliş dön- Bok böceği biçiminde mühür ve amu- bir güç olarak hayal edilir.

Aktüel Arkeoloji 25
ÖZGÜRLÜKTEN
TUTSAKLIĞA
HAYVAN
Altan ARMUTAK

26 Aktüel Arkeoloji
Assur kralı III. Şalmaneser tarafından yaptırılan Kara Dikilitaş. Dikilitaş üzerinde III. Şalmaneser’in askeri başarıları, topladıkları haraç
Aktüel Arkeoloji 27
ve vergiler, İrail kralı Yehu’nun haraç ödemesini canlandıran sahneler yer alır. Toplanan haraçlar arasında develer, maymunlar, bir fil
ve bir gergedan görülür. MÖ 858-824, Yeni Assur Dönemi, Nimrud, Kuzey Irak, British Museum, Londra © World History Archive
Neolitik Çağda günümüzden yaklaşık 15 binyıl önce ilk kez
köpeğin evcilleştirilmesiyle başlayan serüven; keçi, koyun, sığır ve
domuz ile kanatlı hayvanların günümüzden yaklaşık 10 binyıl önce
evcilleştirilmeleriyle sürmüş ve günümüzden 5 binyıl önce kedi ve

H
4 binyıl önce de atın evcilleştirilmesiyle sona ermiştir.
Fransa’nın D’Arudy er şey hayvanın evcilleştirilmesiyle Bu aşamayı, avladıkları hayvanları daha yakından tanı-
bölgesindeki St. Michel
Mağarası’nda bulunan, başlar. İlk kez insan ve köpek arasın- yan ve yer yer bazı hayvan türlerini evcilleştirmeye baş-
üzeri kazıma tekniği ile da Neolitik Dönemde kurulan bu çok layan insanlarca ortaya konulan “yarı hayvan-yarı in-
işlenmiş kemikten at
başı. © Don Hitchcock
yönlü ilişki, tarihsel süreçte daha da san tanrılar (sfenks) dönemi” izlemiştir. En son olarak
Musée d’Archeologie karmaşıklaşarak günümüze ulaşır. da insanın hayvan üzerindeki egemenliğinin iyice arta-
Nationale et Domaine,
Ancak insan-hayvan birlikteliğinin temellerinin çok rak bazı hayvan türlerinin tamamiyle evcilleştirilmesi
St-Germain-en-Laye
daha eski dönemlere uzandığı da bir gerçektir. Ev- ve insan eliyle üretilmesi, hayvandan çok daha akıllı,
cilleştirme, var olan bu ilişkinin –belki de- daha çok kurnaz ve insan biçimli tanrıların varlığını gündeme
insan çıkarlarına göre yeni baştan oluşturulmasıdır. getirmiş ve bu süreç “antropomorfizm” adını almıştır.
Antik Mezopotamya’da Hayvanlar; gerek sınır tanımaz güçleri, gerek yürekle- Hayvanların evcilleştirilme öncesi ile evcilleştirilme pe-
önemli bir Sumer kenti
olan Ur’da kraliyet
re korku salan cesaretleri ve gerekse büyüleyici renk- riyotlarının, insan düşüncesi ile inanç sistemlerinin zen-
mezarlarında bulunan lerle bezenmiş görünümleriyle, insan zihnini harekete ginleşerek gelişimleri üzerine önemli etkileri olmuştur.
ve Ur Standardı olarak
bilinen üzeri mozaik
geçiren önemli birer enerji kaynağı olmuşlardır. İnsan Dinler tarihinde çok tanrıcılık ya da politeizm/paganlık
kakmalı eserin iki yüzü, düş gücü, hayvanların bu korkutucu cazibesine kayıt- adlarıyla anılan bu aşamaların hayvanlarla ilişkisi yadsı-
üzerlerinde yer alan sız kalamamış ve yazılı tarihten çok önceki dönem- namaz. Başta yırtıcı ve güçlü hayvanlar olmak üzere bir-
sahneler dolayısıyla
‘Savaş’ ve ‘Barış’ olarak lerde hayvanlardan köken alan zengin mitoslar üret- çok hayvan türünün, tanrıların ruhunu taşıdığı ve insan
adlandırılır. Barış miştir. Animizm ve totemizm olarak sonraları bilim biçimli tanrıların yer yer hayvan biçimine bürünerek, o
yüzünde yer alan
sahnede düzenlenen adamlarınca üzerlerinde çok durulacak kavramların hayvanın gücünden ve kuvvetinden kısa sürelerle de olsa
şölene katılan konuklar, başrollerinin çoğunlukla hayvanlara ait olduğu söy- yararlandıkları hayal edilmiştir. Bu noktada, evcilleşti-
müzisyenler ve şölen
lenebilir.
için getirilen yiyecekleri rilen yaklaşık sekiz hayvan türünün, evcilleştirilmeyen/
taşıyan kişiler ile
koyun, keçi, sığır, inek Önce gücünden ve yırtıcılığından korkulan hayvanla- evcilleştirilemeyen hayvanlara oranla mitolojik önemle-
gibi çeşitli hayvanlar rın fiziki bedenleri içerisinde gizlenmiş güçlü tanrıların rinin daha az olduğu ya da zamanla bu önemi yitirdik-
betimlenmektedir.
British Museum, Londra
varlığı “zoomorfizm” adı verilen hayvan biçimli tanrı- leri yolunda bir yaklaşım, evcil hale getirilen hayvanların
lar dönemini başlatmıştır. tılsımlarını yitirmeleriyle açıklanabilir.

28 Aktüel Arkeoloji
Osman Hamdi Bey tarafından 1877 yılında
Sayda’daki kral mezarlarında bulunan
Likya Lahdi’nin kemer biçimli kapağı
üzerinde 2 tane kanatlı sfenks
betimlenmiştir. Aslan vücudu,
kadın yüzü ve göğüslerine
sahip kanatlı sfenkslerin
mezarı koruduğuna
inanılmaktadır.
MÖ yaklaşık
5. yüzyıl İstanbul
Arkeoloji
Müzeleri
©Aykan
Özener

Aktüel Arkeoloji 29
Mısır mitolojisinde
evreni ve diğer her şeyi
yarattığına inanılan
tanrı Ptah’ın dünya
üzerindeki temsilcisi
olduğuna inanılan kutsal
Apis boğası ve önünde
eğilen kral. Antik
Mısır’daki diğer kutsal
hayvanların aksine, tek
bir seferde yalnızca
bir tane Apis boğası
olurdu. Bir Apis boğası
öldüğünde, ölen boğa
mumyalanır ve cenaze
töreni gerçekleştirilirdi.
Rahipler onun yerine
geçecek Apis boğasının
bulunması için tüm
ülkede arama çalışmaları
başlatırdı. Serapis
Tapınağı, Memfis
MÖ 600 sonrası, Geç
Dönem, British
Museum, Londra

Sürüdeki bir evcil koyun ya da köpeğin; dağlarda öz- hayvanlar için hazırlanan ilaçların bütünüyle büyü ve
gür ve uzak yaşayan gizemli bir ayı ya da kurt kadar sihir etkisinde hazırlanması, bu toplumda dini dü-
etkili olamayacağı açıktır. şüncenin etkisini göstermesi açısından ilginç bir ör-
İnsan biçimli tanrılar dönemi yani insanın hayvanla- nektir. Ayrıca Sumerlerde, domuz çok yaygın olarak
rı çok iyi tanıdığı, evcilleştirdiği ve ürettiği bu süreç, bakılıp beslenir ve eti tüketilir.
hayvanların insanlar tarafından kullanılmaya baş- Mezopotamya’ya Sumerlerden sonra yerleşmiş olan
lamalarına yol açacak ve bir süre sonra hayvanların Babillilerde de yine hayvan hastalıklarının tedavisi
tamamiyle insanların yararına yaratıldığı yolunda din ve büyünün etkisi altında kalmış, ancak bu kül-
mesajlar verecek olan “Tek Tanrılı İlahi Dinler”in fi- türde Kral Hammurabi (MÖ 1728-1688) zamanında
kirsel alt yapısının oluşturulmasına da önemli katkı- yürürlüğe giren “Hammurabi Kanunları”nda veteri-
lar sağlayacaktır. ner hekimlerin alacakları ücretlere değin detaylara
Bu algı, zamanla yaratıcı adına “hayvanların kâhyası inilmiş, bunun da ötesinde ilk kez teşhis ve tedavi-
insan” modeli için de felsefi bir zemin oluşturacaktır. de başarılı olamayan bir veteriner hekimin ödemesi
Böylesi bir yaklaşım, daha sonraki yüzyıllarda hay- gereken cezalara değinilmiş ve bu şekilde dünyanın
vanlarla ilgili verdiği her türlü kararı, tanrıdan aldığı yazılı olarak ilk hayvan haklarını korumaya yönelik
yetki ile açıklayan ve hayvanları dilediğince sömüre- hükümleri uygulamaya konulmuştur. Hasta bir hay-
rek buna hiç bir sınır getirmeye yanaşmayan insan vanı tedavide başarılı olamayan bir veteriner hekimi,
topluluklarının oluşumuna neden olacaktır ki, bun- hasta hayvan sahibine, hayvanın değerinin dörtte bi-
lar kısa sürede dünyayı hayvanlar için bir cehenneme rini ödemeye mahkûm eden Hammurabi Kanunları;
çevireceklerdir. hayvan haklarını korumaya yönelik olarak hazırlan-
mış dünyanın en eski metinleridir.
Tarım ve hayvancılık toplumu olan Eski
Mezopotamya’dan Sumerler’de hayvanlar; ba- Mezopotamya’da büyü uygulamalarının bir uzantı-
lıklar, eklemliler, yılanlar, kuşlar ve sı da “hepatoskopi” yani karaciğer fallarıdır.
dört ayaklılar olmak üzere sınıf- Karaciğer yaşamın merkezi olarak
landırılmış; hayvan hastalıkları kabul edildiğinden, bu organın
ile ilgilenen veteriner hekimle- incelenerek muayene edilmesi
re “Monai-Su” adı verilmiştir. tıpkı bir ayna gibi, sunulan kur-
Çiftlik hayvanlarının yaygın banı kabul eden tanrının fikir ve
Mısır’da bulunan ve olarak yetiştirilerek üretildi- amacını gösterir. Karaciğer ara-
mumyalanmış bir kır ği, yavrularına özenle bakıldığı, cılığı ile kehanette bulunabilmek
faresine ait tabut.
MÖ 664-332, sütlerinden yararlanıldığı, sağılan sütlerin bir perde için kurban edilmek üzere lekesiz bir hayvan bulmak
Geç Hanedan ile ayrılan bölmelerde bulunan dar boyunlu toprak gerekir. Tanrıların en çok hoşuna gidecek hayvan ko-
Dönemi,
kaplara doldurularak dağıtımlarının yapıldığı böylesi yun olduğundan ve koyunun insanın vekili olduğuna
Brooklyn Museum,
New York hayvancılıkla yaşamını sürdüren bir toplumda, hasta inanıldığından, lekesiz bir koyun tan yeri ağarırken

30 Aktüel Arkeoloji
Önemli bir krala ait olduğu düşünülen Aslantaş Mezar Odası.
Ön yüzüne oyulmuş kapı boşluğunun her iki yanında kükreyen iki
aslan ve ayakları altında birer yavru aslan ile kapı üzerinde aslanları
içine alan hayat ağacı kabartması yer almaktadır. MÖ 7. yüzyıl
İhsaniye/Kayıhan Kasabası Göynüş Vadisi Örenyeri, Frig Vadisi

Aktüel Arkeoloji 31

© İrfan Altınay
Yeni Babil Devleti’nin
başkenti Babil’in iç
ve dış sur duvarlarını
birleştiren ve Tanrıça
İştar adına yaptırılmış
olan anıtsal çifte kapı,
Tanrı Adad’ın kutsal
hayvanı boğa ve Babil’in
baş tanrısı Marduk’un
kutsal hayvanı ejder
‘Muşuşu’nun kabartmaları
ile süslenmiştir. İştar
Kapısı’ndan geçen Anıtsal
Tören Yolu’nun her iki
yanında ise Tanrıça İştar’ın
kutsal hayvanı olan
aslan kabartmaları yer
almaktadır. MÖ 6. yüzyıl
sonları, II. Nabukadnezar
Dönemi, İstanbul Arkeoloji
Müzeleri © İsmail Yıldız

Hindistan’ın Mamallapuram bir zigguratta, kâhin-rahip tarafından gelecekten ha- leri görkemli ve süslü tapınaklarda gerçekleştirilir.
kentinde bulunan 7.-8.
yüzyıllara tarihlendirilen ber almaya niyet edilerek kesilir. Kurban edilen koyu- Ayrıca oğlak, boğa, piliç, ördek ve daha az olarak da
tapınaklar, heykeller ve nun karaciğeri çıkartılarak bu organdaki bazı belirti- domuzun kurban edildiği görülür.
açık hava kabartmaları,
Hint mitolojisinden
ler ya da işaretler aranır ve bulunan ipuçları, konuyla Dünyanın değişik yörelerinde köpeklerin öte dünya-
çeşitli sahneleri ilgili kitaplara ya da koyun karaciğerinin kilden ya da da da insanları koruyacağına inanılır ve bu nedenle
canlandırmaktadır. taştan yapılmış maketlerine bakılarak değerlendirilir. insanlarla beraber gömülürler. Özellikle Ortado-
Mamallapuram’daki eserler
UNESCO Dünya Miras Bununla beraber, Mezopotamya toplumlarında en ğu’daki evlerde pet olarak beslenen köpeklerin çocuk-
Listesi’nde yer almaktadır. değerli kurbanlık hayvan kuzulardır. Kurban tören- lar ile beraber gömülmeleri dikkat çekicidir. Tarım ve
hayvancılık toplumları olan Sumer ve Babillilerde de
büyük hayvan sürülerinin kontrol ve idaresinde insa-
na yardımcı olan köpeklerin, bir yandan da mitolojik
olarak şifa verici ve koruyucu olduklarına inanılır.
Hammurabi Kanunlarında atlardan söz edilmemesi,
Mezopotamya’ya atın çok geç getirildiğinin sağlam
bir kanıtıdır.
Mezopotamya toplumlarıyla hemen hemen çağ-
daş olan Antik Mısır, yaşayan ve ölmüş hayvanların
cennetidir. Gerçek anlamda bir ölüler imparator-
luğu olan Antik Mısır’da birçok hayvana tanrılık ya
da tanrıçalık verildiği görülür. Bazı tanrıların hay-
van biçimli oldukları ya da biçimden biçime geçişler
yaptıkları izlenir. Mısır ve Habeşistan, günümüzden
yaklaşık 5 binyıl önce kedinin evcilleştirildiği top-
raklardır. Sıcak iklimin bu çekici canlısı önce doğal
bir tahıl deposu olan Mısır’daki evlerin kilerlerindeki
fareleri yakalamış ve bir süre sonra da bu toplumda
sevilen ve sayılan kutsal bir canlı haline gelerek ev-
cilleştirilebilmiştir. Özellikle Bast bölgesinde kutsal

32 Aktüel Arkeoloji
Avladıkları hayvanları daha yakından tanıyan ve yer yer bazı
hayvan türlerini evcilleştirmeye başlayan insanlarca ortaya
konulan “yarı hayvan-yarı insan tanrılar (sfenks) dönemi”
izlemiştir. İnsanın hayvan üzerindeki egemenliğinin iyice artarak
bazı hayvan türlerinin tamamiyle evcilleştirilmesi ve insan
eliyle üretilmesi, hayvandan çok daha akıllı, kurnaz ve insan
biçimli tanrıların varlığını gündeme getirmiş ve bu süreç
“antropomorfizm” adını almıştır.
sayılan “Bastet” adlı kedi tanrıçanın heykelleri evleri Antik Dönemde Mısır
süslemiş ve bu heykellerin içinde bulunduğu düşünü- toplumunda domuzun
len kedi tanrıçanın ruhunun bulunduğu eve bolluk ve pek sevilmediği görülür.
bereket getirdiğine inanılmıştır. Bu inanışa bağlı ola- Yılda bir-iki kez dışın-
rak evlerde kedi beslenmesi yaygınlaşmış ancak, ev- da domuz eti yenmez; o
deki kedi doğal bir şekilde öldüğünde o evin Bastet’in günlerde de tanrılara domuz
lanetini çekeceğine inanılmıştır. Kedisi ölüp, evlerine kurban edilir. Domuz çoban-
uğursuzluk ve bereketsizlik çökeceğine inanan kişi- larının toplumda saygınlıklarının
lerin kaşlarını kazıtarak acılarını ve endişelerini dile olmadığı, bu kişilere kız verilmedi-
getirdikleri görülmüştür. Ayrıca, ölen kedilerin ayrı ği ve kötü kokmaları nedeniyle ancak Nil
bir mezarlığa mumyalanarak gömülmeleri de dikkat Nehri’nde yıkanarak temizlenebildiklerine
çekicidir. Kediler alevden çok korktuklarından Mısır- inanılır. Yine evlerde timsahın bir pet hayvanı olarak Tavşan biçimli
törensel içki kabı.
lılar yangınlarda ortamda bulunan kedilerin çevresi- bakıldığı, sevildiği ve timsahlara yüzük, kolye gibi Kültepe/Kaniş
ne etten bir duvar örerler. Bu şekilde panik içindeki takıların yanı sıra tasma takıldığı da belirlenmiştir. Assur Ticaret
kedilerin alevler içerisine dalmalarına engel olan Mı- Bunların dışında kuzu ve oğlağın da kurban edildiği Kolonileri Çağı
Kültepe Kazı Arşivi
sırlılar, kedilerin canlarını kurtarırlar ve dolayısıyla görülür. Hasta hayvanların tedavilerinde kullanılan
Bastet’in hoşnutluğunu kazanırlar. ilaçlar, Mezopotamya’da kullanılanlar kadar iğrenç ve
Antik Mısır’da köpek de sevilen ve evlerde pet amaç- büyü amaçlıdır.
lı olarak beslenen hayvanlardandır. Köpeklerin de Mısır hayvancılığı ile ilgili günümüze ulaşan fresk-
mumyalarına rastlanır. Köpekleri ölen kişilerin üzün- lerden; kazlar, sığırlar ve keçilerin insanlar tarafın-
tüden gövdelerindeki tüm kılları kazıttıkları anla- dan lokma haline getirilmiş hamurlarla beslendikleri
tılmıştır. Bu hayvanlar kadar önemli olan bir diğer görülür. Yine bu fresklerde, ineklere doğum anında
hayvan da “Apis boğası”dır. Bu ritüel; tapınaklardaki yapılan yardım, yatırılan, tedavi edilen, çiftleşen ve
rahiplerin, yılın belirli günlerinde kutsal anlatılara otlatılan hayvanlar çarpıcı görüntülerle izleyiciye
uygun bir genç boğa bularak bu hayvanı tapınağa ge- sunulur. Tavukçuluğun da çok yaygın olduğu Mısır-
tirmeleri ve tam bir yıl özenle baktıktan sonra kut- lıların, gübre gibi ısı sağlayan ortamlara yumurtaları
sal günde büyük bir törenle bu hayvanı kesmeleri ve gömerek tarihte ilk suni kuluçka uygulaması yaptık-
içinde taşıdığı tanrısal ruhu açığa çıkarmaları uygula- ları saptanmıştır. Mısır’a da tıpkı Mezopotamya’ya
masına dayanır. Tapınakta rahiplerce kesilen boğanın olduğu gibi at çok geç getirilmiş ama kısa sürede bir
etleri halka dağıtılır ve tanrısal ruhun özgürlüğüne savaş hayvanı olarak dikkati çekmiş ve firavuna bağ-
kavuşması kutlanır. Ertesi gün rahipler, yeni bir Apis lı binlerce süvariden oluşan atlı birlikler ve silahlı at
boğası bulmak üzere yeniden yola koyulacaklardır. arabaları Mısır ordusunun başarılarında büyük oran-
Sığır bu toplumda bir yerde, halkın zenginliğini oluş- da söz sahibi olmuştur.
turduğundan, bazen bir ineğin ölümü ailede küçük İbranilerde, başta domuz olmak üzere kabuklu de-
bir çocuğun ölümünden daha üzüntü vericidir. Gerek niz hayvanları, ölü hayvan eti, kan, sakatat ve yağ
kutsal hayvanlar, gerek vahşi ve yırtıcı hayvanlar ve yenilmesi, kutsal kitap Tevrat tarafından kesinlikle
gerekse çiftlik hayvanları hatta fareler, tıpkı insanlar yasaklanmıştır. Kesilecek hayvanlarla ilgili temel bil-
gibi mumyalanırlar. Mumyalama; ölümden sonra açı- gilerden çok, nasıl kesileceği konusundaki yaklaşım,
ğa çıkan ruhun, daha önce yaşadığı bedene bir gün çağdaşı olan diğer toplumlara göre çok daha insancıl-
mutlaka döneceğinden, bedenin muhafaza edilme- dır. Diğer din ve toplumlarca yapılan kafasına baltay-
si kaygısına dayanan dini bir ritüeldir ve ne yazık ki la vurararak, boğarak ya da yakarak gerçekleştirilen
hiçbir bilimsel yaklaşım içermediği gibi anatomik bir kurban kesim yöntemleri Yahudiler’in kesim yönte-
bilgi birikimine de temel oluşturmamıştır. mine göre çok acımasızdır. İbraniler, büyük koyun

Aktüel Arkeoloji 33
Frig Dönemine
ait pişmiş toprak
kaplama levhası
üzerinde dağ
keçileri ve
hayat ağacı
betimlenmektedir.
Pazarlı Höyük
Ankara Anadolu
Medeniyetleri
Müzesi

Hayvanlar; gerek ve sığır sürülerine sahiptir. At genellikle avcılıkta nın gerekliliği, hayvanların insanın ihtiyaçlarını
sınır tanımaz güçleri, kullanılmış, İsrail topraklarında at yetiştiriciliği karşılamaktan başka görevleri olmadığı, daha
Mısır’a dönmeyi önlemek amacıyla yasaklanmış- doğrusu bunun için yaratıldıkları ısrarla vurgu-
gerek yüreklere korku tır. Bir süre sonra köpek de lanetlenmiş ve insanla lanmıştır.
salan cesaretleri ve arkadaşlık yapması uygun bulunmamıştır. Eski İran’da köpek özellikle sevilen ve kutsal ka-
gerekse büyüleyici İsrailoğullarının bu eğilimleri zaman içerisinde bul edilen bir hayvandır. İnsanı ya da köpeği ya-
renklerle bezenmiş kendi içlerinden doğan Hristiyan dinini de etkile- ralamak eşit ceza gerektirir; hatta bazen köpeği
görünümleriyle, insan miş ve İncil’de de gerek köpek gerekse domuz için yaralamak daha ağır bir cezaya çarptırılmaya ne-
zihnini harekete son derece alçaltıcı ifadeler kullanılmıştır. Bu yak- den olabilir. Köpeklere bozuk ya da yiyemeyece-
geçiren önemli laşımın altında, özellikle domuzların diğer hay- ği, uygun olmayan sıcak yemek verenler de ağır
vanlardan farklı olan beslenme özelliği ve iklim bedeller ödemek zorunda kalırlar. Bu toplumda,
birer enerji kaynağı faktörü gibi birçok nedenin yattığı sanılmaktadır. hayvan-insan eşitliği hep göz önünde tutulur.
olmuşlardır. İnsan düş Her iki dinde de insan ve hayvan eşitliği kabul Öyle ki; insan ve hayvan hekiminin aynı kişi olu-
gücü, hayvanların bu edilmeyip, insan merkezli bir dünya kurulması- şu, bir başka deyişle aynı hekimin hem insanı hem
korkutucu cazibesine Hayvan biçimli törensel içki kapları. Kültepe / Kaniş
kayıtsız kalamamış Assur Ticaret Kolonileri Çağı, Kültepe Kazı Arşivi

ve yazılı tarihten çok


önceki dönemlerde
hayvanlardan köken
alan zengin
mitoslar
üretmiştir.

34 Aktüel Arkeoloji
Germanicia Yaşam Mozaiği’nde orta panoda bir çoban ve etrafında bir köpek ile üç boğa, üst panoda ise su içen bir keçi, köpekler, kuşlar ve
avcılar betimlenmektedir. MS 4.-5. yüzyıl Germanicia, Kahramanmaraş Arkeoloji Müzesi

hayvanı muayene ve tedavi etmesi, Antik İran’da ait pasajlara yer vermiştir. Fil hekimliği bölümünün
(Pers) insan-hayvan eşitliğinin mükemmel bir gös- yazarı Palakapya; at hekimliği bölümünün yazarı ise
tergesidir. Hayvancılığa çok önem verilen Perslerde Salihotriya adlı kutsal kişilerdir ve bu bilgileri Tanrı Atina Akropolisi’nde
hayvan yetiştiriciliği ile hayvanların bakım ve teda- Brahma’dan almışlardır. Hayvanlara inançlarında bulunan Parthenon
Tapınağı’nın güney
vilerinin özenle yapıldığı söylenebilir. Antik İran’da bu kadar önemli bir yer veren bu toplumda bir süre frizinde betimlenen
Zerdüşt’ten önce at, sığır ve koyunların kurban edil- sonra hasta hayvanların şifa bulabilecekleri tarihin sahnede Panathenaia
me törenleri çok yaygınken, Zerdüşt inancıyla bera- en büyük ilk yerleşik hayvan hastaneleri kurulmuş; Şenlikleri’nde kurban
verilecek genç bir inek
ber kötülük tanrısının ve şeytanların kurban edilen bu hastanelerin yakınlarında da Hindistan’ın dört ve onu götüren çobanlar
hayvanlardan yükselen buğu ile beslendiğine ina- bir yanından getirtilmiş şifalı otlar yetiştirilmiştir. görülmektedir.
MÖ 5. yüzyıl,
nılmış ve bu nedenden ötürü kurban kesimi ve sığır Bu hayvan hastanelerinde at, fil, sığır, av kuşları British Museum, Londra
eti yenmesi yasaklanmıştır. Antik İran’da atçılık çok ve balıklar bile tedavi edilir. Bir süre
güçlüdür. Süvari birlikleri hem savunmada rol alırlar sonra hayvan kurban etmenin ya-
hem de ülkenin bir ucundan öbür ucuna süratle yol saklandığı Hindistan’da önce
alarak alınan bilgi ve haberleri ulaştırırlar. ineklerin eti tüketilirken daha
İlkçağ tarihinde hiç şüphesiz hayvanların en konfor- sonra bu hayvanlara yönelik
lu yaşam sürdürdükleri yer Antik Hindistan’dır. Bu olarak öldürme ve bu hayvan-
ülkede MÖ 3000’li yıllardan kalma mühürler üze- lardan elde edilen ürünleri
rinde boğa, manda, fil, gergedan, kaplan ve timsah tüketme yasağı (purdah gele-
gibi hayvanların resimleri bulunur. Bu mühürler as- neği) getirilmiştir. Hindistan
lında Hindistan’ın farklı hayvan türleri yönünden ne her çağda doğal bir hayvanat
kadar zengin olduğunun da ifadesidir. Hint Tanrısı bahçesidir ve Hint mitolojisi
Brahma, dünyaya yol göstermek için yarattığı kut- hayvan motifi yönünden son
sal kitabı Vedalar’ında, özellikle at ve fil hekimliğine derece zengindir.

Aktüel Arkeoloji 35
Zengin hayvancılık birikimine sahip eğitimi alanlarında bir ekoldür. Atlara koşu ve savaş eği-
olan Uzakdoğu’da ise Çin’de hayvan has- timlerinin mükemmel şekilde verildiği bu ülkede, yine he-
talıklarının tedavisinde geleneksel akupunktur patoskopiye rastlanır. İş alanında en çok kullanılan hayvan
yöntemleri kullanılırken, Japonya’da atların ayakla- sığırlardır. Kurban edilen hayvanlar sığır, koyun ve keçiler
rının kaymaması için sazlardan yapılan nal benzeri arasından seçilir. Ayrıca arıcılık da çok yaygındır. Köpek,
yapılar kullanılagelmiştir. Antik Çin ve Japonya’da kirli bulunduğundan çok sevilmez ama özellikle tavşan bir
süvarilerden oluşan güçlü birlikler ve özellik- totem olarak kabul görür ve eti tüketilmez.
le Çin’de yüz binlerce baştan oluşan devasa Orta Asya Türklerinde en önemli hayvan hiç şüphesiz at-
hayvan sürüleri çok dikkat çekicidir. Antik tır. Mitolojik önemi Türk toplumunda bozkurtla eşdeğer-
Japonya’da bir köpeği yaralamak büyük bir dir. Gerek günlük yaşamda, gerek savaşta ve gerekse tören-
suç olarak kabul edilirken, bir hayvanı ne- lerde atın önemi büyüktür. Atın etini yiyen, sütünü içen
densiz yere öldürmenin cezası ölümdür. Bu Türkler atın üzerinde doğar ve üzerinde ölürler. Atları ko-
yaklaşımın Budizm’in Japonya’ya girişiyle yay- nun edinen sayısız efsane ve masal vardır. Kurban olarak
gınlaştığı ileri sürülmektedir. Yine Japonya’da da atı tercih eden Türkler, hakanlarını ve ünlü kumandan-
nedeni anlaşılamadan ölen bir hayvanın sa- larını atlarıyla beraber gömerler. Attan sonra bu toplumda
hibi ya ölümle ya da sürgünle cezalandırılır. en sevilen hayvanlar koyun ve sığırdır. Çok sayıda koyun
Antik Anadolu’nun en iyi atlara sahip olan ve sığır besleyen Türklerin kümes hayvanlarından da ya-
ve biniciliği en iyi bilen toplumu hiç şüphesiz Hitit- rarlandıkları bilinir. Türk mitolojisinin ilahı bozkurttur.
lerdir. Günümüzden yaklaşık olarak 4 binyıl önce Türkler atalarının boz renkli bir kurt olduğuna inanırlar.
Maveraünnehir’de evcilleştirildiği düşünülen atı Türk kavimlerinde ayıya da çok önem verilir. Türklere ait
Anadolu’ya getirenler de yine Hititlerdir. Hitit Kanun- “12 Hayvanlı Türk Takvimi”nde her yıl bir hayvanla temsil
Atmaca figürini.
Amulet. Pişmiş larında hayvanlarla ilgili 34 madde tespit edilmiştir ve edilir ve bu takvim eski Türklerin hayatında hayvanların
toprak üzeri cam bu maddeler daha çok, hayvanların çalınması ya da ne kadar önemli bir yer işgal ettiğinin de kanıtıdır. Hay-
kaplama.
MÖ 6.-5. yüzyıl sakatlanması durumlarında uygulanan cezalarla ilgi- vanlar, Orta Asya Türklerinin yaşamlarında çok önemli rol
Çandarlı, İzmir lidir. Hititler; at yetiştiriciliği, beslenmesi ve özellikle oynamışlardır. Tarıma pek elverişli olmayan Orta Asya’da-
ki topraklarında hayvancılıkla yaşayan Türk kavimleri,
Antik Yunan’da ilk kez din dışı bilimsel laik besledikleri sürülerinin sık sık yerlerini değiştirmişlerdir.
Hayvanların çoğunu at, sığır, koyun ve eşekler oluşturur.
düşünce de yeşermeye başladığından, Türklerin sürülerindeki hayvan sayısı yüz binlerle ifade
çok sayıda yeni bilim alanının kuruluşuna edilir. Orta Asya Türklerinde hayvan sevgisi çok yaygındır.
ve çok sayıda bilim adamı ile filozof ve Hekimlik uygulamaları ise şamanlar tarafından yürütülür.
yazarın yaşamına tanıklık ederiz. Tanıklık Hayvancılığın yaygın olduğu ve domuz, keçi, koyun ile sı-
edeceğimiz bir diğer olay da bu bilim ğırın yetiştirildiği Antik Yunan toplumunda köpek, tanrı-
lar ve tanrıçalar ile beraber betimlenir. Ayrıca, Homeros’un
adamlarının öncelikli olarak anatomi ve destanlarında köpek vefalı bir eski dost olarak anlatılırken
fizyoloji alanındaki bilimsel çalışmalarda bir yandan da cehenneme bekçilik yaptığına inanılır. Kö-
hayvanları da kullanmaya başlamalarıdır. pek, Karia’da da önemli bir kurban hayvanıdır. Bu toprak-
larda, tanrılar ve tanrıçalar adına her tür hayvan kurban
edilir. Dünyanın en zengin mitolojilerinin başında gelen
Yunan mitolojisinde de hayvan motifinin çok zengin bir
şekilde yer aldığı görülür. Özellikle yarı at-yarı insan, yarı
keçi-yarı insan gibi sfenks tanrılar ile insan biçimli tanrı-
lara ve zaman zaman hayvan biçimine bürünen tanrılara
da çok rastlanır. Antik Yunan toplumunda etleri yenmese
de at ve eşeğin gücünden yararlanılır; domuz, koyun, keçi,
sığır ve balıklar ise mutfak malzemesi olarak kullanılır.
Ordularının vurucu gücünü ise, atlı arabalar ile süvari bir-
likleri oluşturur.
Antik Yunan’da ilk kez din dışı bilimsel laik düşünce de
yeşermeye başladığından, çok sayıda yeni bilim alanının
kuruluşuna ve çok sayıda bilim adamı ile filozof ve yaza-
Beyaz zemin üzerine siyah ve kırmızı boya ile stilize bir erkek figürü hayvanları güderken rın yaşamına tanıklık ederiz. Tanıklık edeceğimiz bir diğer
betimlenmektedir. MÖ 695-547 , Geç Frig Dönemi Gordion, Ankara Gordion Müzesi olay da bu bilim adamlarının öncelikli olarak anatomi ve

36 Aktüel Arkeoloji
fizyoloji alanındaki bilimsel çalışmalarda hayvanları hayvanların günümüzden yaklaşık 10 binyıl önce ev-
da kullanmaya başlamalarıdır. İnsanın önce kendi cilleştirilmeleriyle sürmüş ve günümüzden 5 binyıl
bedenini tanımak uğruna başlattığı ve daha sonraki önce kedi ve 4 binyıl önce de atın evcilleştirilmesiyle
yüzyıllarda artarak sürecek olan hayvan deneyleri, sona ermiştir. Karşılıklı çıkarlar üzerinde yükselen in-
hayvanların insanlar tarafından kullanılmasına yeni san-hayvan ilişkilerinin en ilginç süreci hiç şüphesiz
ve farklı bir boyut ekler. Özellikle Aristoteles ve Hip- ilkçağdır. Bu çağda hüküm sürmüş devletlerin bazı-
pokrates; araştırmalarını hayvanlar üzerinde gerçek- larında ya yasalar yolu ile ya dinsel kurallar gereği ya
leştirirler. Hayvanlar, Antik Yunan kültüründen önce, da ahlaki kurallara göre hayvanların da hakları oldu-
sadece avlanarak ve kurban olarak can verirken; An- ğu göz ardı edilmemiş ve bir yerde farkında olmadan
tik Yunanların elinde bilimsel araştırmaların temel insan-hayvan eşitliği korunmaya çalışılmıştır. Ancak
materyali olarak değerlendirilir. bu çok narin dengeyi önce Antik Yunan’da başlayan
Dünyanın en büyük imparatorluklarının başında ve hayvanlar üzerinde gerçekleştirilen bilimsel araş-
gelen Roma İmparatorluğu; sahip olduğu olağanüs- tırmalar ve deneyler sarsmış ama esas darbeyi İbrani
ve Hristiyan dinlerinin masum hayvanları, insanların
tü büyüklükteki topraklarında tarım ve hayvancılığı
insafına terk eden yaklaşımları indirmiştir. Bu o ka-
çağının en ileri tekniklerine göre gerçekleştirir. Bilim,
dar ağır bir darbedir ki; etkisi bütün ortaçağ, yeniçağ
kültür ve sanat yönünden Antik Yunan toplumunun Roma kentinin kuruluş
ve yakınçağlar boyu devam etmiş ve bu yaklaşık 1600 efsanesine göre Alba
mirasına konan imparatorluk, sahip olduğu hayvan
yıllık süreç, hayvan hakları ihlalleri, hayvan refahı te- Longa kralı Numitor’un
varlığıyla da döneminin zirvesindedir. Zengin Roma- kardeşi Amulius tahtı ele
cavüzleri, hayvan katliamları, hayvan soykırımlarıyla geçirince, Numitor’un tüm
lıların evlerinde mutlaka minyatür bir hayvanat bah-
sürmüş ve günümüze ulaşmıştır. Bilimsel araştırma- erkek varislerini öldürmüş,
çesi bulunur ki burada, farklı iklim ve coğrafyalardan kızı Rhea Silvia’yı ise Vestal
ların zirveye ulaştığı aydınlanma çağı ve öncesinde rahibesi olmak üzere tapınağa
getirtilmiş hayvanlar gururla sergilenir. Romanın hayvanların ruh taşımadıkları, dolayısıyla acı duyma- kapatarak çocuk yapmasını
kuruluş efsanesinde yer alan ve Savaş Tanrısı Mars’ın yacakları ileri sürülerek acı veren bilimsel deneyler yasaklamıştı. Rhea Silvia, Savaş
oğulları olan Romus ve Romulus’u, Tiber nehri kıyı- başta olmak üzere birçok işkence hayvanlar üzerinde
Tanrısı Mars’tan ikiz erkek
çocuk sahibi olunca Amulius,
larında bulup emziren de dişi bir kurttur. gerçekleştirilmiştir. Neolitik Çağda insanların ürktü- Rhea Silvia’yı öldürerek ikiz
bebekleri Tiber Nehri’ne bırakır.
Romalılar tarım ve hayvancılığa daha doğrusu çift- ğü hayvanlara, İlkçağda bir canlı varlık olarak sem- Bebekleri sudan çıkaran dişi
lik hayatına çok düşkündürler. Özellikle uzun yıllar patiyle bakılmış ama ortaçağlar ve sonrasında ise bu kurt, ikiz kardeşler Romus ve
Romulus’u emzirir. Daha sonra
asker olarak imparatora hizmet etmiş emekli asker- canlı varlıklara, cansız, duygusuz bir eşya muamelesi bir çoban ve karısı tarafından
lere, imparatorun bağışladığı toprak parçası üzerin- yapılmıştır. İnsanlık tarihinde her şey ilerleyen zama- evlat edinilen kardeşler, Roma
na paralel bir gelişim gösterse de; hayvan hakları bu kentini kurmak üzere kurt
de çiftliklerini kuran Romalılar, başta sığır olmak tarafından emzirildikleri yeri
üzere koyun, keçi ve domuz yetiştiriciliği yaparlar. tanımlamanın dışında kalmıştır. Sonuç olarak; Antik seçerler. MÖ 11.-12. yüzyıllarda
Hayvancılık ve tarımdan zengin olan bu insanlar, ge- Yunan öncesi dünya, bilimsel gelişim yönünden ye- yapılmış olduğu belirlenen
tunç heykelin orijinali
nellikle hayvan sever kişilerdir. Hayvan ve bitki yetiş- tersiz bulunabilir ama hayvan hakları yönünden aynı bugün Roma’daki Capitoline
tiriciliği üzerine incelemeler yapar; kitaplar yazarlar. şeylerin söylenmesi mümkün değildir. Müzesinde sergilenmektedir.

Bu arada, döneminin en güçlü ordusuna sahip olan


Roma İmparatorluğu’nda iri ve yüksek Roma atları ve
bu atlardan oluşan ürkütücü süvari birlikleri, dünya-
nın altını üstüne getirirler. Bu süvari birliklerinin yanı
sıra, üzerinde savaşçıları taşıyan at arabaları da çok
ihtişamlıdır.
Antik Yunan’ın bilimsel mirasını sürdürmeye ça-
lışan Roma İmparatorluğunda, başta Galen olmak
üzere birçok araştırmacı, hayvanları araştırma ma-
teryali olarak kullanmaya devam ederler. Roma
İmparatorluğu’nda kurban önemli bir ibadettir. Özel
tapınaklarda sığır, domuz, keçi, koyun ve hatta güver-
cin gibi hayvanları kurban ederler. Kurban edilecek
hayvanların daha çok beyaz olmasına özen gösterilir.
Kurban edilen hayvanların bağırsaklarının biçimin-
den geleceğe yönelik kehanetlerde de bulunulur.
Genel olarak Neolitik Çağda günümüzden yaklaşık
15 binyıl önce ilk kez köpeğin evcilleştirilmesiyle baş-
layan serüven; keçi, koyun, sığır ve domuz ile kanatlı

Aktüel Arkeoloji 37
Paleolitik Mağara Sanatında

Linda KALOF

38 Aktüel Arkeoloji
Fransa’nın
güneybatısındaki
Ariège bölgesinde
bulunan Niaux
Mağarası’ndaki
mağara resimleri.
Üst Paleolitik,
Magdalaniyen
Dönemi
© Jean-Marc
Aktüel Arkeoloji 39Charles
Tarihöncesi çağlarda yaşamış olan
insanlar, Avrupa’da yaklaşık 350 mağaraya
resimler yapmışlardır. Her mağara, resimlerin yapıldığı
dönemin kültürel ve psikolojik durumlarını yansıtan farklı bir
hikâye anlatmaktadır. Duvar sanatı ve taşınabilir sanatın binlerce yıllık
üretim süreci boyunca çizimler basitten karmaşığa ya da soyuttan doğallığa
doğru bir gelişim göstermez. Resmedilen hayvan davranışları aynı bölgede bulunan

İ
mağaralarda bile, mağaradan mağaraya büyük ölçüde değişiklik gösterir.
nsanın diğer hayvanlarla olan ilişkisi, sa- (art parietal) ve taşınabilir sanatın (art mobilier/
Fransa’nın natın her döneminde yerini almıştır ancak portable art) binlerce yıllık üretim süreci boyun-
güneybatısındaki insanın hayvana duyduğu önem, Paleo- ca çizimler basitten karmaşığa ya da soyuttan do-
Ariège bölgesinde
bulunan Mas D’Azil litik mağara sanatında olduğu kadar hiç- ğallığa doğru bir gelişim göstermez. Resmedilen
Mağarası’nda ortaya
çıkarılan mızrak atıcı.
bir dönemde daha etkileyici bir biçimde hayvan davranışları aynı bölgede bulunan mağa-
Dışkılayan bir ortaya çıkmamıştır. Mağaralarda yüzlerce hayvan ralarda bile, mağaradan mağaraya büyük ölçüde
geyik biçimindeki
mızrak atıcı geyik
figüründen oluşan duvar resimleri ve taşınabilir değişiklik göstermiştir. Örneğin, Fransa’daki Cha-
boynuzundan sanat eseri bulunmuş ve bunların çok eski oldu- uvet Mağarası’nda yer alan hayvan resimleri belirli
yapılmıştır.
Geyik arka tarafına ğu anlaşılmıştır. 2014’te bilim adamları en eski bir hareket, hız ve gücü yansıtır. Cosquer Mağara-
doğru bakmaktadır. hayvan figürünün ‘babirusa’ olarak bilinen bir tür sı’ndaki resimlerde ise hayvanlar sabit ve hareketsiz
Dışkı kısmının üzerine
tünemiş iki domuz-geyik olduğunu belirlemiştir. Bu hayvan durmaktadır. Hayvanların zıplama, koşma ya da
kuş yer alır. figürü günümüzden 35 bin 400 yıl öncesine tarih- beslenme gibi hareketlerine yer verilmemiştir. Çok
Üst Paleolitik,
Magdalaniyen lenmiş ve bir Endonezya adası olan Sulawesi’deki az hayvan ayakları havada kalacak şekilde ve dilleri
Dönemi Leang Timpuseng Mağarası’nda bulunmuştur.
© Don Hitchcock dışarıda hareketsiz bir şekilde resmedilmiştir. Bu
Le Musée National Fakat şimdiye kadar bulunan hayvan figürlerinin durum genellikle bu çizimlerin, ölümü temsil eden
de Préhistoire, Les
Eyzies-de-Tayac
büyük bir kısmı Avrupalı Paleolitik insanlar ta- ya da ölmekte olan hayvanlara ait olduğunu düşün-
rafından üretilmiştir. Paleolitik mağara sanatının dürmektedir. Örneğin, Altamira Mağarası’nın ta-
geneline baktığımızda, konunun oldukça geniş ve vanında bulunan ve kıvrılmış bir pozisyonda çizi-
göreceli olarak yönetilmesinin zor olduğunu gö- len bizonun ölü olabileceği öne sürülmüştür. Diğer
rürüz. Endonezya, Güney Afrika, Çin, Avustralya, yandan, genellikle, her araştırmacı aynı çizimde
Arjantin, Hindistan ve Rusya gibi dünyanın birçok birbirinden farklı şeyler görebilmektedir. Altamira
bölgesinde devamlı olarak yeni mağara resimleri bizonunun ölü olmadığı, kokusunu bırakmak için
keşfedilmekte ve önceden bulunanlar yeniden ta- yerde yuvarlanıyor olabileceği de düşünülmüştür.
rihlendirilmektedir. Bu makalenin odak noktası Randall White, Paleolitik mağara resimlerinde
Franco-Cantabrian mağara sanatı olarak anılan ve hayvanların çok seyrek olarak acı çeker şekilde
güneybatı Fransa ve kuzey İspanya’da ortaya çıkar- gösterildiğini ve resimlerde gözle görülür bir şid-
tılan Avrupa mağara sanatıdır. det eksikliği olduğunu belirtir. Lascaux’da bulunan
Tarihöncesi çağlarda yaşamış olan insanlar, Avrupa’da ‘kuyu sahnesi’ mağaradaki tek insan figürünü içe-
yaklaşık 350 mağaraya resimler yapmışlardır. ren, ünlü bir acı çekme sahnesidir. İnsan figürü, ya-
Her mağara, resimlerin yapıldığı dönemin kül- ralanmış bir bizon tarafından saldırıya uğramış ve
türel ve psikolojik durumlarını yansıtan farklı büyük olasılıkla ölü olarak yerde yatmaktadır. Bi-
bir hikâye anlatmaktadır. Örneğin, duvar sanatı zon insanın etrafında dolaşmaktadır. Yan tarafında

40 Aktüel Arkeoloji
Fransa’nın güneybatısındaki Ardèche Nehri vadisinde
yer alan Chauvet-Pont-d’Arc Mağarası’nda bulunan
mağara resimlerine ait replika. Mağaranın en önemli
panellerinden biri olan sahnede at, yaban öküzü,
gergedan gibi hayvanlar betimlenmiştir. Üst Paleolitik,
Orinyasiyen Dönemi © Clément Philippe

bir ok sallanmakta ve yarasından iç organları çık-


maktadır. Belli ki bu ‘ters gitmiş bir av’ sahnesidir. ?????
Mağara resimlerinde resmedilen hayvan türleri
genellikle toynaklı hayvanlardır (at, bizon, Avrupa
bizonu, geyik, dağ keçisi, mamut). Ayılar, kedigil-
ler ve gergedanlar çizimlerin yüzde onunu oluştu-
rur. At ve bizonlar diğer hayvan türlerinden daha
büyük boyutlu ve detaylı resmedilmiştir. Niaux
Mağarası’ndaki 12 binyıl öncesine tarihlenen ge-
lincik, Cosquer Mağarası’ndaki 18 bin 500 yıl ön-
cesine tarihlenen penguen ve Chauvet ve Le Portel
mağaralarındaki baykuşlar gibi bazı küçük hayvan
resimleri de vardır.
Duvar sanatının tarihlenmesi tartışmaya açık bir
konudur. Pek çok araştırmacı, Avrupa’daki en
eski çizimlerin Fransa’nın güneyindeki Chauvet
Mağarası’nda bulunan, günümüzden 32 binyıl
öncesine tarihlenen çizimler olduğuna inanır. rı gibi 420 hayvan figürünü (ve yalnızca 6 insan Hindistan’ın Madhya Pradesh
eyaletinde, Bhopal’ın güneyinde,
Chauvet Mağarası’nın duvarları birbirine meydan figürü) içeren karmaşık çizimlerle doludur. Cha- Obaidullaganj bölgesinde yer
okuyan gergedanlar, kükreyen aslanlar, mağaraya uvet ressamları, etçil hayvanları gerçek doğaların- alan Bhimbetka Mağaraları’nda
yer alan Paleolitik Dönem mağara
doğru hızla koşar şekilde çizilmiş hayvan grupla- daki gibi ve sanki canlılarmış gibi göstermek için resmi © Tony Waltham

Aktüel Arkeoloji 41
Mağara sanatında hayvanların karşı karşıya gelme
sahneleri özellikle ilginçtir. Anne-Catherine Welté’nin
belirttiği gibi, karşı karşıya gelme sahnelerinde yer alan
hayvanların çoğu, aileler ya da sürüler halinde yaşayan
sosyal hayvanlardır. Bu nedenle duruşları genellikle
belirli davranışların simgesi olarak yorumlanmıştır.
Örneğin, zararsız bir ritüel mücadele sahnesi, kuyruğu
havada, sırtı kabarmış ve kasları gerilmiş olarak
betimlenen bizonlarla gösterilmiştir.
sofistike artistik teknikler kul- alan hayvanların çoğu, aileler ya da sürüler ha-
lanmışlardır. Hayvan figürlerini, linde yaşayan sosyal hayvanlardır. Bu nedenle
gölgeleme ve perspektif kullanarak ha- duruşları genellikle belirli davranışların simge-
reketli, hızlı, güçlü ve kuvvetli resmetmişlerdir. si olarak yorumlanmıştır. Örneğin, zararsız bir
Ayrıca kaya yüzeylerini üç boyutlu ve hacimli ritüel mücadele sahnesi, kuyruğu havada, sırtı
Fransa’nın Vienne çizimler yapabilmek için kullanmışlardır. kabarmış ve kasları gerilmiş olarak betimlenen
bölgesinde yer alan
bir Üst Paleolitik kaya Bazı türlere ait çizimlerde görülen dikkat çekici bizonlarla gösterilmiştir.
sığınağı olan Roc-au-
Sorciers’de bulunan at anatomik detaylar tarihöncesi insanların çev- Ayılar ve Paleolitik insanlar arasında benzersiz
başı biçimli kabartma.
relerinde yaşayan bazı hayvan türleri hakkında bir ilişki var olmuştur. Chauvet Mağarası’ndaki
© Don Hitchcock
donsmaps.com oldukça fazla bilgiye sahip olduklarının göster- ayı çizimlerinde gözler hiçbir zaman resmedil-
Musée d’Archéologie memiştir. Bunun ne anlama geldiğini bilmek
Nationale et Domaine,
gesidir. Örneğin, Pech-Merle Mağarası’nda bu-
St-Germain-en-Laye lunan ve 25 binyıl öncesine tarihlenen “benekli mümkün olmasa da ayıların mağarada önemli
at” figürü şüphesiz gerçek hayatta bu hayvanla bir rolü olduğu anlaşılmaktadır. Ayılara ait izler
yaşanan bir deneyim sonrasında çizilmiştir. her yerdedir: Mağaranın zemininde ayılara ait
Hayvanın çizimindeki renk seçimleri bile eski ayak izleri, duvarlarda ve mağaranın oyukların-
dönemde yaşamış atların genetik özellikleri ile da pençe izleri, yüzlerce ayı kemiği ve pati izleri
uyum göstermektedir. Bu benzerliğin, bir ölçü- korunmuştur. Mağarada bulunan ayı kalıntıla-
de, avcı insanlar ile avları arasındaki yakın mesa- rına ait mitokondriyal DNA analizleri, ayı nü-
feli ilişkiden kaynaklanıyor olması muhtemeldir. fusunun az ve çok yaşlı, 37-29 binyıl arasında,
Dolayısıyla, otçullarda olduğu gibi yakın mesa- olduğunu göstermiştir. Chauvet Mağarası’nda,
feden kolayca gözlemlenemeyen etçiller, Paleoli- bir ayı kültüne ait izler de mevcuttur. Bir ayı ka-
tik Dönem sanatında devamlı olarak yanlış tas- fatası, mağaranın ana odasında tavandan düşe-
vir edilmişlerdir. Paul Bahn ve Jean Vertut’a göre rek yerde düz yüzeyli bir yükselti oluşturan par-
etçil hayvan tasvirlerindeki en büyük yanlış, ayı çanın üzerine kasıtlı olarak yerleştirilmiş; siyah
ve kedigillere ait köpek dişlerinin hatalı olarak çizgilerle bezenmiş başka bir ayı kafatası ise iki
yerleştirilmesi, dolayısıyla hayvanın ağzı kapa- azı dişi ile birlikte kalsit taşının içindeki oyuk-
lıyken alt köpek dişlerinin üst köpek dişleri ile lara yerleştirilmiştir. İnsanlar büyük olasılıkla
üst üste gelecek şekilde resmedilmesidir (köpek ayıların form olarak insana benzemesi nedeniy-
dişi çizimlerde gösterilen tek diştir ve oldukça le -yürüme konusunda, iki ayak üzerinde dura-
abartılarak çizilmiştir). Chauvet ressamlarının, bilme yetisi, beş parmaklı bir avuç içleri olması,
hayvan anatomisi ve hayvanların karşı karşıya hem etçil hem otçul beslenme tarzı- onlara çok
geldikleri sahneleri tasvir etmeleri açısından fazla saygı duymuşlardır.
hayvan davranışı hakkında da gelişmiş bilgiye Büyük ve güçlü hayvanlara verilen önem, yak-
sahip oldukları anlaşılmaktadır. Mağara sana- laşık 25 binyıl önce, duvar sanatında ağırlıklı
tında hayvanların karşı karşıya gelme sahneleri olarak otçul hayvan ve az sayıda etçil hayvanın
özellikle ilginçtir. Anne-Catherine Welté’nin be- detaylı çiziminin yer almasından anlaşıldığı üze-
lirttiği gibi, karşı karşıya gelme sahnelerinde yer re, azalmıştır.

42 Aktüel Arkeoloji
İspanya’nın Cantabria bölgesinde yer alan ve Üst Paleolitik Döneme tarihlenen Altamira Mağarası’ndan bir bizon resmi. © Melba

Aktüel Arkeoloji 43
Ayılar ve Paleolitik insanlar arasında benzersiz bir Çizimlerdeki stil değişikliğinin daha erken dö-
ilişki var olmuştur. Chauvet Mağarası’ndaki ayı nemlerde hayvan türü çeşitliliğinin fazla olma-
sına bağlı olduğu ve bu çeşitliliğin çevrede sey-
çizimlerinde gözler hiçbir zaman resmedilmemiştir.
rekleşmesiyle birlikte, mağara sanatında da daha
Bunun ne anlama geldiğini bilmek mümkün az resmedildiği öne sürülmüştür. Ancak mağara
olmasa da ayıların mağarada önemli bir rolü sanatında etçillerden otçullara geçişin nedeni bi-
olduğu anlaşılmaktadır. Ayılara ait izler her yerdedir: linmemektedir. Otçullar, Paleolitik insanların ana
mağaranın zemininde ayılara ait ayak izleri, yiyecek kaynağını oluşturmuştur. Mağara sanatı
duvarlarda ve mağaranın oyuklarında pençe izleri, için 125 yılı aşkın bir süredir ortaya atılan teoriler
yüzlerce ayı kemiği ve pati izleri korunmuştur. arasında en yaygın olanı bu boyalı resim ve ka-
zıma resimlerin av sahneleri olduğudur. Bunun,
Chauvet-Pont-d’Arc
Mağarası’ndan avlanan hayvanların görsel temsilleri aracılığıy-
bir ayı resmi. la, diğer insanlara av bilgisinin bildirildiği, ileti-
şim sağlayan bir tür ritüel olduğu düşünülmüş-
tür. Fakat açıkça söylemek gerekirse, biz onların
Fransa’nın
güneybatısında
hayvan resimleri çizme, kazıma ya da boyamayla
bulunan Lascaux neden bu kadar çok uğraştıklarını bilmiyoruz.
Mağaraları’ndaki Hayvan resimlerinin avcılar tarafından yapıldığı-
en çok tartışılan
ve en önemli nı savunan teoriye ek olarak, bazı araştırmacılar
sahnelerden biri hayvan kaynaklarının az olabileceğini ve mağara
olan bu sahnede
karnı deşilmiş sanatının daha fazla hayvan “üretmek”, onların
bir bizon, bizon üremesine yönelik ihtiyacı göstermek ve yiyecek
tarafından yere
devrilen kuş kafalı
kaynağının devamlılığını sağlamak amacı taşı-
bir insan, bir yabileceğini öne sürmüştür. Hayvanlara duyulan
mızrak ve bir direk saygının bir göstergesi olarak kutlama yapma fikri
üzerinde duran bir
kuş yer alır. oldukça mantıklıdır. Erken dönemlere ait tarihin
© J.D. Dallet neredeyse tamamında insanlar avcı olmaktan çok

44 Aktüel Arkeoloji
av olmuşlar ve zaman zaman daha güçlü etçiller dişinden oyulmuş olan bu figürler arasında bir Lascaux Mağaraları’ndaki
boğa salonu.
tarafından öldürüldükten sonra öylece bırakılan su kuşu, bir at başı ve insan ve kedigil özellikleri © RIEGER Bertrand
diğer hayvanlar ile beslenmişlerdir. İnsanların, be- taşıyan bir yarı insan-yarı hayvan figürü yer alır.
sin zincirinde yukarılarda olan etçillere saygı duy- Figüratif sanatın dünyadaki en eski temsilcileri
ması şaşılacak bir şey değildir. Birçok mağarada olarak görülen bu üç boyutlu yontuk tip heykel- Fransa’nın Montastruc
duvar ve tavanlarda resmedilen hayvanlarla ma- ler, hayvanın bütün fiziksel özelliklerini en detaylı bölgesindeki bir kaya
sığınağında bulunan,
ğara içinde bulunan kemikler arasında doğrudan biçimde gösterecek şekilde yontulmuş ve sürekli rengeyiği boynuzundan
bir ilişki kurulamaması dikkat çekici bir noktadır. elle tutulduğundan cilalanmıştır. 31-33 binyıl ön- yapılmış mamut
biçimli mızrak atıcı 12
Bu durum resmedilen hayvanların, besin olarak cesine tarihlenen ve arkeolojik kayıtlardaki en eski bin 500 yıl öncesine
tüketilen hayvanlar olmadıklarını gösterir. Örne- kuş tasviri olduğu düşünülen Hohle Fels kuşu, öne tarihlendirilmektedir.
© Werner Forman \ UIG
ğin, Altamira’da kızıl geyik besin olarak tüketilir- doğru uzanan, uçmayı ya da dalmayı çağrıştıran
ken, mağara duvarlarında bizon resmedilmiştir. bir boyna, gövdeye yakın duran kanat-
Lascaux’ta ise ağırlıklı olarak rengeyiği tüketilir- lara, gövdenin arkası boyunca
ken, resimlerde yalnızca bir adet rengeyiği tespit uzanan tüylere, açık bir şekilde
edilmiştir, buna karşın mağara büyüleyici tarihön- anlaşılan gözlere ve keskin bir
cesi boğa ve at çizimleriyle doludur. gagaya sahiptir.
Taşınabilir sanattaki hayvan tasvirleri, Paleoli- 30 binyıl öncesine tarihlenen Hoh-
tik sanatçıların hayvan davranışlarını nasıl usta- le Fels atı koşmayı ya da dörtnala git-
lıkla işleme girişiminde bulunduklarını da gös- meyi çağrıştıran uzanmış bir boyna, yüz
termektedir. 1999 yılında Almanya’daki Hohle ve çene etrafında birbirini kesen ve paralel
Fels Mağarası’nda üç küçük figür bulunmuştur. çizgilere ve oldukça belirgin ağız, burun de-
2 santimetreden daha uzun olmayan ve mamut likleri ve gözlere sahiptir. Büyük ölçekli ola-

Aktüel Arkeoloji 45
İnsanlar büyük olasılıkla ayıların form
olarak insana benzemesi nedeniyle
-yürüme konusunda, iki ayak üzerinde
durabilme yetisi, beş parmaklı bir
avuç içleri olması, hem etçil hem
otçul beslenme tarzı- onlara çok
fazla saygı duymuşlardır.
rak yapılan ilk sanat eseri olduğu düşünülen ve 32
binyıl öncesine tarihlenen yarı insan-yarı hayvan
figürini, Almanya’da bulunan ikinci hayvan in-
san karışımı figürinidir. Birincisi, Hohlenstein-
Stadel’de bulunan aslan-adam (ya da aslan-kadın)
figürinidir. 30 binyıl öncesine tarihlenen ve 29,6
santimetre boyundaki bu büyük heykelcik, 1939
yılında Lone Valley’deki bir Orinrasiyen yerleşim
yerinde bulunmuştur. Hohle Fels’te bulunan daha
erken tarihli, küçük fildişi figür, belirgin omuz-
lar ve kafanın üzerindeki fark edilir kulaklarıyla
ayakta dik duran bir heykeldir. Figürün kısa kol-
ları ile benek ve dikey çizgi bezekleri kedigillere
ait özellikleri yansıtmaktadır. Birbirine benzer iki
yarı insan-yarı hayvan figürininin olması nede-
niyle bu tarz figürinlerin popüler olduğu ve büyük
olasılıkla toplu üretildiği düşünülmektedir.
Genellikle mızrak sapının yan kısmına kabart-
ma olarak işlenen, zıplayan at heykelleri ile süslü
mızrak atıcıları geyik boynuzundan yapılmıştır.
Le Mas d’Azil’de bulunan dağkeçisi biçimindeki
Almanya’nın Svabya mızrak atıcı taşınabilir sanatın ilginç örneklerin-
Alpleri bölgesinde
yer alan Hohlenstein- dendir. Dağkeçisi arka tarafına doğru, üzerinde iki
Stadel Mağarası’nda kuşun tünediği dışkısına bakmaktadır. Dışkılama
bulunan ve
günümüzden 40 sahnesinin tarihöncesi sanatta resmedilmesinin,
binyıl öncesine
tarihlendirilen aslan
avlanacak olan hayvanın dışkısının varlığının o
başlı insan figürini hayvanın av olduğuna dair kesin bir kanıt olabi-
dünyanın en eski
figüratif sanat eser-
leceği öne sürülmüştür. 16 binyıl öncesine tarih-
leri arasındadır. Üst lenen bu figürin, büyük olasılıkla yarı insan-yarı
Paleolitik Dönemin
ilk aşaması olan hayvan figürinine benzer şekilde toplu üretilmiş-
Orinyasiyen kültür tir. Ortaya çıkarılan aynı forma sahip on ayrı fi-
evresine ait olan
mamut dişinden gürin parçası, yüzlercesinin bu şekilde üretildiğini
yapılma figürin göstermektedir.
çakmaktaşından
yapılmış bir bıçak ile Figürinlerin büyük bir çoğunluğu sert kemiği işle-
şekillendirilmiştir.
Ulmer Museum, Ulm, mek çok zor olduğundan taştan ya da fildişinden
Almanya yapılmış olsa da, özellikle at başları olmak üzere,
kemikten yapılmış olağanüstü taşınabilir sanat
eserleri ele geçmiştir. Bazı araştırmacılar, erken
dönemde yaşamış insanların, bir zamanlar canlı
olan bir malzemenin, özellikle de sürekli büyü-
dükleri ve yıllık olarak düştükleri için boynuz-

46 Aktüel Arkeoloji
ların, üzerine yontma ya da kazıma tekniğiyle şekil yunca mağara sanatı, mitoloji ve dini ritüeller, av ile Erken dönemlere ait
vermeyi gizemli bir olay olarak algıladıklarını öne ilgili bilgilerin ve sert iklimdeki zorlu yaşamın kesti- tarihin neredeyse
sürmüşlerdir. Rengeyiği boynuzundan yapılmış olan rilemeyen koşullarında hayatta kalma hikâyelerinin tamamında insanlar
ve 13 binyıl öncesine tarihlenen mamut biçimindeki akışını sağlamıştır. MÖ 9600 civarlarında havanın avcı olmaktan
Montastruc mızrak atıcı ile yine rengeyiği boynu- biraz daha ısınması hayatın kısıtlamalarını kaldır-
çok av olmuşlar
zundan yapılmış, üzerinde figüratif öğeler bulunan mış, avcılık herhangi bir yerde, herhangi bir zaman-
bir alet bunlara en güzel örnektir. Mağara resimle-
ve zaman zaman
da ve herhangi biri tarafından yapılabilir bir hal al-
rinde olduğu gibi, heykeli yapılan hayvanlarla Pale- mış olmalıdır. Bu durumda avcılıkla ilgili bilgilerin
daha güçlü
olitik sanatçıların besin olarak tükettikleri hayvanlar aktarılmasına gerek kalmamıştır. Mağara sanatının etçiller tarafından
arasında hiçbir bağ yoktur. Bu durum, tarihöncesi sonu, hayvanlar ve insanlar arasındaki ilişkinin uğ- öldürüldükten sonra
hayvan tasvirlerinin, avlanan hayvanlara dair bir lis- radığı büyük değişime işaret eder. Bu değişim, antik öylece bırakılan
te olmadığına dair ek kanıttır. dünyanın çeşitli sanat formlarına da yansır. Örneğin, diğer hayvanlar ile
Tarihöncesi mağara resimlerinin son örnekleri ağır- MÖ 3500 civarında ortaya çıkan taş silindir mühür- beslenmişlerdir.
lıklı olarak at ve bizonları (ve daha önce de bahse- lerde, insanlar ve hayvanlar arasındaki vahşi çekiş- İnsanların
dilen küçük bir baykuşu) içerir. Bu resimler en genç meyi gösteren motifler oldukça yaygındır. İnsanların resmettikleri
mağara olarak kabul edilen Fransa’daki 11 bin 600 yıl şehir yaşamına geçmesiyle birlikte zenginlik, ticaret hayvanların
öncesine tarihlenen Le Portel Mağarası’nın duvar- ve savaş artış göstermiş ve insanlar vahşi, yırtıcı hay-
besin kaynağı
larında yer alır. Steven Mithen hayvan resimleri ve vanları mücadelenin, şiddetin, savaşçı krallıkların ve
olarak tükettikleri
oyma hayvan figürinleri üretme geleneğinin küresel gelişmiş olanla gelişmemiş olan arasında süregelen
ısınma nedeniyle çok kısa bir sürede ortadan kaybol- savaşın simgesi olarak kullanmışlardır. Ancak tabii,
hayvanlar
duğunu öne sürmüştür. Buz Çağının soğuk iklimi bo- bu başka bir makalenin konusudur. olmadıkları kesindir.

Lascaux
Mağaraları’nda
yer alan avlanma
sahnesinde
yaban öküzü, at
gibi hayvanlar
Aktüel Arkeoloji 47
betimlenmektedir.
© DEA / C SAPPA
HAYVAN
SEMBOLİZMİ
Benjamin S. ARBUCKLE

Günümüzden 10 binyıl önce avcı-toplayıcı toplu-


luklar, bölgede bulunan yabani hayvanlar ile yakın
bir ilişkiye sahipti. Güçlü yabani sığırlar, çevik yaban
eşekleri ve ceylanlar, zarif kızıl geyikler ve tehlikeli ya-
ban domuzları ile düzenli aralıklarla etkileşimde bu-
lunuyorlardı. Gökyüzünde ise, su kuşları ve turnalar
mevsimler değiştikçe gidip geliyorlar, akbaba, kartal
ve şahinler ise tüm yıl boyunca tepede süzülüyorlar-
dı. Ayaklarının altındaki toprakta akrep ve engerek
yılanı gibi tehlikeler pusuda bekliyor, yiyecek arayan
zeki tilkiler ise alacakaranlık çöktüğünde yeraltındaki
inlerinden çıkıyorlardı.

48 Aktüel Arkeoloji
Aktüel Arkeoloji 49

Geyik, kuş gibi hayvanlar ile çeşitli bitkilerin betimlendiği silindir mühür baskısı. Kültepe/Kaniş, Assur Ticaret Kolonileri Çağı, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi Kültepe Kazı Arşivi
Yırtıcı kuş biçimli törensel içki kapları.
Kültepe/Kaniş, Assur Ticaret Kolonileri
Çağı, Ankara Anadolu Medeniyetleri
Müzesi, Kültepe Kazı Arşivi
Günümüzden yaklaşık 10 binyıl önce, tarım eko-
nomilerinin ortaya çıkmasının öncesinde, bugün
Türkiye sınırları içerisinde yer alan bölgede ya-
şayan avcı-toplayıcı topluluklar, bölgede bulunan
yabani hayvanlar ile yakın bir ilişkiye sahipti. Güç-
lü yabani sığırlar, çevik yaban eşekleri ve ceylan-
lar, zarif kızıl geyikler ve tehlikeli yaban domuzları
ile düzenli aralıklarla etkileşimde bulunuyorlardı.
Gökyüzünde ise, su kuşları ve turnalar mevsimler
değiştikçe gidip geliyorlar, akbaba, kartal ve şa-
hinler ise tüm yıl boyunca tepede süzülüyorlardı.
Ayaklarının altındaki toprakta akrep ve engerek
yılanı gibi tehlikeler pusuda bekliyor, yiyecek ara-
yan zeki tilkiler ise alacakaranlık çöktüğünde ye-
raltındaki inlerinden çıkıyorlardı.
Bu erken dönemlerde, insanlar yiyecek ve giysi

K
gibi ihtiyaçları doğrultusunda yabani hayvanlara
dayalı bir yaşam sürüyor, aynı zamanda onları dinî
Anadolu’da ültürel antropoloji üzerine çalışan
Fransız antropolog Claude Levi- inançlarına dâhil ediyorlardı. Animizm (canlan-
yaşayan erken dırmacılık) olarak bilinen inanç sistemi, insan ve
Strauss ünlü bir sözünde hayvanla-
dönem avcı- insan olmayan – hayvanların yanı sıra dağlar, ne-
rın “düşünmek için iyi” olduklarını
toplayıcılarının, ifade ederek, insana ait dinî, sosyal hirler gibi olguların da dâhil olduğu - varlıkların
çevrelerindeki ve siyasal sistemler içerisinde zengin bir sembolik bir ruha sahip oldukları ve bunların hem fiziksel
hayvanları değere sahip olduklarını söyler. Hayvanlar, insan- hem doğaüstü dünyalarda yaşadıkları düşüncesi
lık deneyiminin onunla birlikte var olan, ayrılmaz ile tanımlanır. Doğaüstü dünyaya ait ruhlara ise,
karmaşık bir ritüeller ve rüyalar aracılığıyla ulaşıldığına inanılır.
bir parçasıdır. Yiyecek, giysi ve alet-edevat gibi
büyülü dünyaya Anadolu’da yaşayan bu erken dönem avcı-toplayı-
sosyal statü ve zenginlikle ilişkilendirilen ihtiyaçlar
dâhil eden için değerli kaynakları oluştururlar. Evcil hayvan cılarının, çevrelerindeki hayvanları karmaşık bir
inançlara sahip olarak insan yaşamının bir parçası olan hayvanlar, büyülü dünyaya dâhil eden benzer inançlara sahip
olduğu düşünülür. bunun yanı sıra eğlence amaçlı kullanılmış ve dinî olduğu düşünülür. Bu büyülü dünya, her biri ken-
dine ait biyolojik özelliklerle karakterize edilen ve
Bu büyülü dünya, inanç ve uygulamalarda merkezi roller oynamış-
lardır. Hayvanlar, kimi yönden insana benzeyen, ritüel uygulamalar ile erişilir hale gelen çok çeşitli
her biri kendine ait karakterlerle doluydu. İnsan ile hayvan arasındaki
kimi yönden ise insandan çok farklı canlılardır.
biyolojik özelliklerle Genellikle, güç, hız ve uçma gibi bizden oldukça ilişki ve hayvanların dâhil edildiği uygulamaların
karakterize üstün fiziksel özelliklere sahiptirler. Türkiye coğ- önemi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan
edilen ve ritüel rafyası üzerinde bulunan zengin arkeolojik kay- Körtik Tepe, Nevalı Çori ve özellikle Göbekli Tepe
uygulamalar naklar, hayvanların sembolik amaçlı kullanımı gibi Erken Neolitik Dönem yerleşimlerinde (MÖ
üzerine sayısız örneği barındırır. Bilimsel arkeoloji yaklaşık 9000) bulunan görsel anlatımlar ile çarpı-
ile erişilir hale cı bir biçimde sunulmaktadır.
insan-hayvan ilişkisini, genellikle hayvanların eko-
gelen çok çeşitli
nomik rolü bağlamında incelese de, hayvan sem- Urfa yakınlarında bulunan Göbekli Tepe’de avcı-
karakterlerle bolizmi, yaklaşık 10 binyılı aşkın bir süreçte Ana- toplayıcı topluluklar, doğal bir tepe üzerinde yer
doluydu. dolu kültürlerinde merkezi bir role sahipti. alan alanda devasa taş çemberler inşa ettiler.

50 Aktüel Arkeoloji
Göbekli Tepe’de ortaya çıkarılan dairesel formlu yapıları oluşturan T-biçimli dikilitaşlar üzerinde yılan, akrep, tilki, yaban domuzu, yaban sığırı, yaban eşeği, yabani koyun, ceylan, leopar, ayı, turna ve akbaba gibi çeşitli
hayvanlar betimlenmektedir. © DAI, Göbekli Tepe kazı arşivi

Aktüel Arkeoloji 51
İnsan ile hayvan arasındaki ilişki ve
hayvanların dâhil edildiği uygulamaların önemi,
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Körtik Tepe, Nevalı
Çori ve özellikle Göbekli Tepe gibi Erken Neolitik Dönem yerleşimlerinde
(MÖ yaklaşık 9000) bulunan görsel anlatımlar ile çarpıcı bir biçimde sunuluyor.
Hayvan betimli 3,5 metre uzunluğunda T-biçimli dikilitaşlarla tan çok, sembolik bir amaca hizmet ettiği açıkça
taş kap.
Körtik Tepe, çevrili yapıların ortasında, anakaya üzerindeki ortadadır. Yakın zamanda kaybettiğimiz, Göbekli
Diyarbakır zemin içerisine açılan yuvalara yerleştirilmiş bir
Müzesi
Tepe kazılarının başkanı Klaus Schmidt, Göbekli
çift anıtsal (her biri 15 ton ağırlığında) dikilitaş Tepe’de ortaya çıkarılan yapıların dünyanın ilk ta-
yer alır. Bu dikilitaşların çoğunun üzerinde, özenli pınaklarını temsil ettiğini ileri sürmüştü. Göbekli
biçimde kazınmış natüralist havyan tasvirleri yer Tepe’deki hayvan kalıntılarını inceleyen arkeozoo-
alır. Göbekli Tepe’de tasvir edilen hayvanlar arasın- log Joris Peters ise bu hayvan tasvirlerinin, totem
da yılan, akrep, tilki, yaban domuzu, yaban sığırı, veya bölgedeki önde gelen sosyal grupları temsil
yaban eşeği, yabani koyun, ceylan, leopar, ayı, tur- eden hayvan sembolleri olabileceğini öne sürmüş-
na ve akbaba gibi hayvanlar yer alır. Dikilitaşların tü. Bu tasvirlerde ifade edilen belirli inançların,
bazılarında yalnızca tek bir hayvan yer alırken (ör- aradan binyıllar geçtikten sonra yeniden oluştu-
neğin bir tilki, yaban domuzu veya leopar), bazı- rulması zor olsa da, hayvanların, antik çağda yaşa-
larında çeşitli karakterlerin birbirleriyle etkileşim yan bu avcı-toplayıcı toplulukların dünya görüşle-
içinde tasvir edildiği sahneler bulunur. Örneğin rini oluşturan en önemli sembolik unsur olduğunu
bir dikilitaşta (P43 numaralı) yer alan karmaşık açıkça anlıyoruz. Bu anıtsal hayvan sembolleri ve
sahnede çeşitli kuş tipleri, bir akrep ve üç adet be- onların ritüel yapılar içerisindeki konumu, antik
lirsiz yaratık, yapı olduğu anlaşılan bir zemin üze- çağda yaşayan bu avcı-toplayıcı toplulukların, do-
rine yerleştirilmiştir. Dikilitaşların insanları temsil ğaüstü (ve doğal) dünya ile, ve bu dünyada yaşayan
ettiği düşünülür, öyle ki bazı örneklerde kollar tas- insan ve hayvan ruhları ile etkileşimde bulunma ve
vir edilmiştir. B yapısında bulunan merkezi dikili- onu kontrol etme amaçlı yaptıkları bir girişim ol-
taşlarda kolye ve kemer ile birlikte tilki derisinden ması muhtemeldir. Çeşitli hayvan karakterlerinin
bir peştamal tasvir edilmiştir (P18). birbirleriyle etkileşim halinde oldukları kompo-
Göbekli Tepe’deki hayvan tasvirlerinin, ‘yemekte zisyonlardan bazılarının karmaşıklığı göz önünde
ne var’ sorusuna yanıt veren basit bir menü olmak- bulundurulduğunda, bu tasvirlerin çoktan unutul-

52 Aktüel Arkeoloji
muş eski sözlü geleneklere ait yaratılış mitleri ve Yabani hayvanla-
kahramanlıkları betimleyen anlatılar olabileceğini rın sembolik anlam-
düşünebiliriz. daki etkileri, Neo-
litik Dönemde çiftlik
Hayvanlara ait sembolik tasvirlerin yanı sıra, Gö-
hayvanlarının evcilleş-
bekli Tepe’de yapılan kazı çalışmalarında yaba-
tirilmesinin (yaklaşık
ni sığır, yaban eşeği ve ceylan gibi örneklerin de
MÖ 8000-6000) sonra-
aralarında bulunduğu çok sayıda hayvanın, alan-
sında da devam etti. Daha sonraki
da veya alan yakınlarında avlandığı ve tüketildiği
dönemlerde de ikonografide güç ve prestij sem-
anlaşıldı. Göbekli Tepe’de bulunan hayvan kalın-
bolleri olarak yabani hayvanlar sık sık temsil edil-
tıları, bu önemli dinî toplanma yerinde bir araya
meye devam etti. Bunun çok iyi bilinen bir ör-
gelen kitlelerin beslenmesi için ihtiyaç duyulan çok
neği Konya yakınlarında bulunan geç Neolitik
miktarda etin üretimi için mevsimsel avlanma ak-
yerleşmesi Çatalhöyük’tür. Evcil çiftlik hay-
tivitelerinin düzenlendiğine işaret eder. Antik çağ
vanlarının var olduğu bilinen Çatalhöyük’te
Anadolu’sunda hayvanların sembolik kullanımına yabani büyükbaş hayvan kalıntılarına rast-
dair bir başka örnek bu tür ziyafet aktiviteleridir. lanmıştır. Çoğunlukla evlerin içerisine alçı ile
Bu durumda, hayvanların dağılımı ve tüketimi, sıvanarak yerleştirilmiş boynuzlu kafataslarının
dinî inançları temsil etmektense, insanlar arasın- yanı sıra, evlerin iç duvarlarında çeşitli yabani
daki sosyal ilişkilerin sembolik bir tasviri olarak hayvanların yer aldığı sahneler tasvir edilmiştir.
görülebilir. Çatalhöyük’e yakın bir bölgede bulunan Niğde’de,
Etin dağılımı, genellikle sosyal ilişkileri kurnazca nispeten daha geç tarihli Köşk Höyük ve Tepe-
Yırtıcı hayvan başı. Göbekli
yönlendirme, statü kazanma ve eşitsizlik ile sosyal cik-Çiftlik yerleşmelerinde yabani hayvanların Tepe - Şanlıurfa Müzesi
hiyerarşileri güçlendirme gibi amaçlara hizmet avlanması ve bu hayvanların ürünleri ile yapılan
Göbekli Tepe’de
ediyordu. Göbekli Tepe’de avlanan ve tüketilen ziyafetler, evcil çiftlik hayvanlarının varlığına kar-
şın, sembolik aktivitelerin odağı olmaya devam
avlanılan ve
av hayvanları büyük olasılıkla, alanda ve alandaki
etti. Avlanmanın sosyal ve ritüel önemine yapılan tüketilen av
‘tapınaklar’da temsil edilen güçlü ruh birliklerine
sunulan adaklardı. Ancak, yüksek değeri olan et vurgu, her iki yerleşmede bulunan yabani sığır, at hayvanları büyük
ve hayvansal yağ dağılımı aynı zamanda, olasılık- ve eşek gibi yabani hayvan kalıntılarından ve üze- olasılıkla, alanda
la karmaşık sosyal yapıya sahip bu avcı-toplayı- rinde av sahnelerinin tasvir edildiği bölgeye özgü ve alandaki
cılar arasındaki sosyal eşitsizlikleri güçlendirme seramiklerden anlaşılır. Bu tür büyük av hayvan- ‘tapınaklar’da temsil
amacı da taşıyordu. Av partilerinin düzenlenmesi ları avlanarak, olasılıkla sosyal statü ile ilişkili ko- edilen güçlü ruh
ve başarılı avlardan elde edilen büyük miktarlar- münal ziyafetlerde dağıtılması amaçlanan büyük birliklerine sunulan
da hayvan ürünlerinin dağılımı üzerinde kontrol miktarlarda et elde ediliyordu. Böylelikle, bu er- adaklardı. Ancak,
sağlanması, sosyal eşitsizliklerin gelişiminin art- ken dönemlerde bile, hayvan sembolizmi sosyal
yüksek değeri olan
masına ve şef benzeri bireylerin ortaya çıkmasına konum ve sosyal statü kazanma amaçlı yapılan
bitmek bilmeyen rekabet döngüleriyle ilişkilen-
et ve hayvansal
katkı sağlıyor olabilirdi. Batman yakınlarındaki, yağ dağılımı aynı
Göbekli Tepe çağdaşı Körtik Tepe’de bulunan, dirilir.
zamanda, olasılıkla
içerisinde taş topuz başları, takı ve üzerinde kuş, Tunç Çağında (yaklaşık MÖ 3000-1200) hay-
karmaşık sosyal
keçi, yılan ve böcek türü hayvanların tasvir edil- vanların, eşitsizlik ve siyasi güç sembolleri olarak
diği oymalı taş kaplar gibi değerli mezar eşyaları kullanımı daha belirgin hale geldi. Yabani sığır yapıya sahip bu
yer alan özel gömütler, bu tür özel statülerin var- popülâsyonundaki düşüş ve Anadolu’ya özgü yabani avcı-toplayıcılar
lığını gösterir. Bu bağlamda, ister tanrılara, ister at ve eşeklerin neslinin tükenmesiyle birlikte, Ana- arasındaki sosyal
insanlara hediye olarak verilsin, yabani hayvanlar dolu’daki Tunç Çağı kültürleri, sembolik teşhirlerini eşitsizlikleri
sembolik olarak sosyal sermayeye dönüştürül- oluştururken, bölgede neslini sürdüren güçlü ve teh- güçlendirme amacı
müştür. likeli hayvanlar üzerine odaklandı. da taşıyordu.
Aktüel Arkeoloji 53
Hayvan sembolizmi üzerine yapılan bu
yeni vurgulama, Göbekli Tepe ve Çatal-
höyük gibi yerleşimlerdeki daha erken
tarihli animist (canlıcı) veya totemik temsil-
lerden farklıydı. Bu yeni sistem, avı veya yabani
hayvanlarla ilişkilendirilen ruhsal varlığı vurgu-
lamak yerine, hayvan sembolizmini açıkça siyasi
ve dinî güçle ve belki de belirli ilahi varlıklar veya
tanrılara ait temsiller ile ilişkilendirir. Bunun bir
örneğini Çorum’da-Alaca Höyük’te ortaya çıkarı-
lan MÖ geç 3. binyıla tarihlendirilen kral mezar-
larında görüyoruz. Yüksek statüye işaret eden bu
mezarlarda gösterişli prestij objeleri ele geçmiştir.
Bunlar arasında çeşitli metal malzemelerden ya-
pılmış öküz ve geyik heykelleri ile ne anlama gel-
diği tam olarak anlaşılamayan ve ‘törensel sembol’
veya ‘güneş kursu’ olarak adlandırılan ünlü obje-
ler yer alır. Bu sembolik eserlerin kesin olarak ne
anlama geldiğini bilmek zor olsa da, Tunç Çağı-
nın daha geç dönemlerinde, Hitit İmparatorluğu
Döneminde, geyiğin ‘geyik tanrısı’nı simgelediğini
veya kırsal bölgeleri temsil eden önemli bir sem-
bol olarak kullanıldığını ve geyik heykellerinin
Pişmiş topraktan (ve canlı geyiklerin) bu tanrı adına düzenlenen
törensel içki
kapları Fırtına
festivallerde düzenli olarak geçit törenlerinde yer
Tanrısı Teşup’un aldıklarını biliyoruz. Bunun yanı sıra, Hitit Dö-
iki boğasını
simgelemektedir.
neminde öküz sıklıkla, yüce Fırtına Tanrısının
Eski Hitit Dönemi doğrudan bir sembolü olarak kullanılıyordu. Bu
Ankara Anadolu
Medeniyetleri ilişkilendirme ayrıca Antik Yunan’da da -Zeus’un
Müzesi sık sık öküze dönüşmesiyle- devam etmiştir. Antik
Yunan Döneminde, değerli metallerden yapılma
Hitit Döneminde öküz sıklıkla, yüce Fırtına Tanrısının öküz heykelleri ayrıca tapınaklar içerisinde sak-
doğrudan bir sembolü olarak kullanılıyordu. Bu lanmıştır (ve buralardan çalınmıştır). Hitit mito-
ilişkilendirme ayrıca Antik Yunan’da da -Zeus’un sık lojisinde de, Hurri Fırtına Tanrısı Teşup’un araba-
sının yine bir çift öküz tarafından çekildiği bilinir.
sık öküze dönüşmesiyle- devam etmiştir. Antik Yunan
Döneminde, değerli metallerden yapılma öküz Alaca Höyük’teki kral mezarlarında, mezar içe-
risine gömülü olarak bulunan öküz çiftlerine ait
heykelleri ayrıca tapınaklar içerisinde saklanmıştır (ve kalıntılara rastlanmıştır. Alaca Höyük’te bulu-
buralardan çalınmıştır). Hitit mitolojisinde de, nan elitlere ait mezarlarda bulunan öküz ve geyik
Hurri Fırtına Tanrısı Teşup’un arabasının yine bir temsilleri, açık bir şekilde bu hayvanlar ile siyasi
çift öküz tarafından çekildiği bilinir. güç arasında kurulan ilişkiyi yansıtmaktadır. Bu
mezarların ayrıca, öküz ve geyik ile daha sonra-
Bunlar arasında öküz, kızıl geyik, yaban domuzu ile ları siyasi liderlik ile ilişkilendirilen ve Hitit inanç
leopar, aslan gibi büyük kediler yer alıyordu. Öküz sistemi bünyesine dahil edilen belirli yerel (Hatti)
ve kızıl geyik Orta Anadolu’da özellikle önem taşı- Anadolu tanrıları arasında kurulan daha spesi-
yan dinî ve siyasi semboller haline gelirken, aslan fik bir ilişkiye işaret ettiği düşünülebilir. Öküz ve
neredeyse evrensel bir siyasi güç ve kraliyet gücü geyik sembolizminin hangi noktada, belirli güçlü
sembolü haline geldi. tanrılarla ve siyasi konumlarla ilişkilendirildiğini

54 Aktüel Arkeoloji
dirilir. Aslan ve leopar Neolitik Dönemden itibaren,
Göbekli Tepe ve Çatalhöyük gibi yerleşmelerde Ana-
dolu coğrafyasının bir parçası olarak ikonografide tas-
vir edilmiştir. Ancak, büyük kedilere ait temsiller ve bu
hayvanlara ait iskelet kalıntıları özellikle, ilk karmaşık,
devlet düzeyinde toplumların ve medeniyetlerin ortaya
çıktığı Kalkolitik ve Tunç çağlarında yaygınlaşmıştır. Büyük
kedilerin temsil edilmesi ile elitlerin ortaya çıkışı arasındaki
ilişki tesadüfî değildir. Bu ilişki, aslan ve leopar semboliz-
minin elitler tarafından yaygın olarak, kendi siyasi güçle-
rinin bir metaforu olarak kullanılması gerçeği ile yansıtılır.
Kendilerini bu coğrafyadaki en güçlü ve yırtıcı etoburlarla
Geyik biçimli gümüş karşılaştıran Anadolu liderleri, kendilerini sembolik olarak,
törensel içki kabı
New York, Norbert
Schimmel
koleksiyonu Anadolu’daki Tunç Çağı kültürleri, bölgede
Metropolitan Sanat
Müzesi neslini sürdüren güçlü ve tehlikeli
hayvanlar üzerine odaklandı. Bunlar
arasında öküz, kızıl geyik, yaban domuzu
ile leopar, aslan gibi büyük kediler
yer alıyordu. Öküz ve kızıl geyik, Orta
Anadolu’da özellikle önem taşıyan dinî
tespit etmek imkânsız olsa da, bu iliş-
kinin Orta Anadolu’da, belki de MÖ
ve siyasi semboller haline gelirken,
4. binyıla kadar uzanan tarih öncesi aslan neredeyse evrensel bir siyasi
çağlarda köklü bir geçmişe sahip ol- güç ve kraliyet gücü sembolü
duğunu düşünebiliriz.
haline geldi.
Anadolu’da bulunan Tunç Çağına ait
eserlerdeki hayvan sembolizminin ka-
lıcı etkisi ve görkemi, hayvan semboliz-
minin, bugün Türkiye Cumhuriyeti’nde
de kullanılmaya devam ediyor olmasın-
dan anlaşılır. Alaca Höyük’te bulunan, bir
erkek kızıl geyik ile her iki yanında du-
ran iki öküzün yer aldığı ‘güneş kursu’na
(çoğunlukla hatalı bir şekilde Hitit güneş
kursu olarak anılan) ait anıtsal bir rekons-
trüksiyon, Ankara’nın Sıhhiye ilçesindeki
Atatürk Bulvarı’nı süslemektedir. Alaca
Höyük güneş kursu ayrıca, Ankara Üniver-
sitesi ve bir Türk markası olan Eti’nin logosu
olarak kullanılmaktadır.
Antik Çağda Anadolu’da, dinî ve siyasi otorite-
yi birleştirmek için kullanılan öküz ve geyik
sembolizmine karşın, aslan ve leopar gibi bü-
yük kedileri kapsayan sembolizm, krala ait,
militarist güç gibi daha dar bir alan ile ilişkilen-

Aktüel Arkeoloji 55
biri olan “Aslanlı Kapı”yı süsler. Yakınlarda yer
alan Hitit Tapınağı Yazılıkaya’da yer alan kabart-
malarda Güneş Tanrısı ve ona eşlik eden bir diğer
tanrı, büyük kedilerin, olasılıkla leoparların, sır-
tında ayakta durur vaziyette tasvir edilmiştir. Kral
I. Hattuşili, bir kral olarak davranışlarını aslanınki
ile karşılaştırır. Örneğin, Kral I. Hattuşili’ye ait yıl-
lıklar olduğu bilinen belgelerde, “Ceyhan Nehri’ni
geçtiğini ve bir aslan gibi pençeleriyle Aşşuwa [ken-
tini] yerle bir ettiğini” yazmıştır.
Anadolu krallarının büyük kedilere olan ilgisi ne
Hititler Döneminde başlar, ne de bu dönemde
biter. Hitit öncesi Anitta metninde aslanlara dair
çeşitli sembolik referanslar yer alır. Daha geç dö-
nem Hitit krallarıyla benzer şekilde, büyük kral
Ünlü ‘Maraş Aslanı’. doğal hiyerarşinin en tepe noktasına yerleştirdi- Anitta askeri zaferlerini kedigillere dair bir meta-
Kahramanmaraş
Arkeoloji Müzesi ler. Böylece lider rollerini meşrulaştırdılar, aske- for ile anlatır: “Ve bir aslan gibi ülkelerin üzerine
ri hünerlerini ve fiziksel niteliklerinin önemini saldırdım”. Anitta metni ayrıca şöyle anlatır; bir
vurguladılar. dizi başarılı çarpışmanın ardından kral “…ava git-
Geometrik süslerle
bezenmiş aslan biçimli
ti. Bir günde, ben ([Anitta] kentim Nešşa’ya 2 aslan,
Anadolu’nun en güçlü Tunç Çağı imparatorluğu
törensel içki kabı. 70 domuz, 60 yaban domuzu ve 120 diğer yaratık
Kültepe/Kaniş, Assur olan Hititler, krallık ikonografisinde aslanı sık sık
Ticaret Kolonileri Çağı, getirdim…”. Bu belge, elitlerin kendilerini yalnızca
kullandılar. Aslanlar, bugün Boğazkale olarak bili-
Kayseri Müzesi sembolik olarak aslanlarla ilişkilendirmediklerini,
Kültepe Kazı Arşivi nen, Hitit başkenti Hattuşa’nın şehir kapılarından
ayrıca kraliyet güçlerinin canlı teşhirleri olarak
bu hayvanları aktif olarak avladıklarını ve olası-
lıkla avlarını saraylarının yakınlarındaki zoolo-
jik bahçelerde teşhir etme amaçlı yakaladıklarını
gösterir. Arkeolojik kazılarda ele geçen aslan ve
leoparlara ait iskelet kalıntıları, bu varsayımların
basit abartılar olmadığını, gerçekten de büyük ke-
dilerin avlanarak Anadolu kentlerine getirildiğini
gösterir. Büyük kedilere ait kalıntıların Hitit baş-
kenti Hattuşa’da en fazla yoğunlukta bulunması
sürpriz değildir. Anadolu’da Hitit sonrası dönem-
de, aslan sembolizmi elitler tarafından popüler
olarak kullanılan bir motif olmaya devam etti. As-
lanların, arabalarla mızrak atılarak ve vurularak
avlandığı kraliyet avları, Demir Çağı Geç-Hitit
krallıklarında da popüler konular olarak tasvir
edilmeye devam etti. Ünlü ‘Maraş Aslanı’ heykeli,
MÖ 9. yüzyılda, Kral III. Halparunda tarafından,
hükümdarlığının anısına dikilmiştir.
Kuşkusuz, Anadolu’nun sahip olduğu zengin ar-
keolojik kaynaklar, hayvan sembolizminin Ana-
????? dolu kültürlerinin her döneminde var olan bir
parçası olduğunu gösterir. Yiyecek ve hammadde
gibi ihtiyaçlar yönünden hayvanlara bağımlı avcı

56 Aktüel Arkeoloji
Maraş’ta bulunan ve MÖ 9. yüzyıla
tarihlendirilen bazalt kapı aslanlarının saray
yapısının veya kentin kapı girişlerinde
kullanıldığı düşünülmektedir. III. Halparunda
Dönemine ait ünlü ‘Maraş aslanı’ heykeli
üzerinde yer alan hiyeroglif yazılarla Gurgum
krallarının soy ağacı ve yaptıkları işler
sıralanmaktadır. 1886 yılından beri İstanbul
Arkeoloji Müzelerinde sergilenen ‘Maraş
aslanı’ heykeli, 30 Ağustos 2013 tarihinde
Kahramanmaraş Müzesine getirilmiştir. İstanbul
Arkeoloji
Diğer aslan heykeli İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Müzelerinde sergilenmektedir. © İsmail
Yıldız

toplumlarda, hayvanlar hem yaşadıkları dünya-


nın hem de doğaüstü dünyanın bir parçası olarak
görülüyorlardı. Daha geç dönemlerde yaşamış
olan çiftçi toplumlarda, çeşitli büyük av hayvan-
larının neslinin tükenmesinin ardından, hayvan
sembolizmi insana ilişkin sosyal düzeni yansıt-
mak amacıyla daha sık kullanıldı. İlk karmaşık
medeniyetlerde ise elitlerin sahip olduğu dinî ve
siyasi otoriteyi meşrulaştırmak ve güçlendirmek
amacıyla kullanılmıştı. Zaman içerisindeki tüm
bu değişikliklere karşın, kendi dünyamızı tanım-
lamak ve ona bir anlam vermek için hayvan dün-
yasına olan daimi dayanağımızın bir göstergesi
olarak hayvanlar her dönemde zengin ve önemli
sembolik anlatım kaynakları oldu.

Aktüel Arkeoloji 57
ANADOLU’DA
HAYVAN
EVCİLLEŞTİRME
Gülçin İLGEZDİ BERTRAM

58 Aktüel Arkeoloji
Aktüel Arkeoloji 59
Kurbanağa Mağarası’nda bulunan bir kayaüstü
resminde keçi figürleri. Çamışlı, Kağızman, Kars
H
ayvan ve bitkilerin evcilleştirme- idwood, Breasted’in “Verimli Hilal” teorisini sı-
si, insanlık tarihinin en önemli namak için ilk defa Zagros Dağları’nın eteğindeki
gelişimlerinden biridir. Holose- Jarmo’da kazılara başlamış ve kazı ekibine zoo-
nin başlangıcında avcı toplayıcı- logları da dâhil etmiştir. Dört ana çiftlik hayvanı
lıktan çiftçiliğe geçilmiştir. Geçiş içinde en erken hangisinin evcilleştirilmiş olduğu
döneminin doğasını anlayabilmek için arkeolog- tartışmalı olmakla birlikte koyun ve keçinin (özel-
lar ve diğer bilim insanları bir yüzyıl boyunca bu likle de keçinin) sığır ve domuza göre daha önce
konuda araştırmalarını sürdürmektedirler. Geçim evcilleştirilmiş olduğu önceleri kabul görmüştür.
ekonomileri ve toplumsal örgütlenmede oluşan Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi de ilk
dikkat çekici değişimleri açıklayabilmek için sayı- üretime geçilen bu çekirdek bölgenin içinde yer
sız hipotez ileri sürülmüştür. alır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Neolitik Dö-
Önerilen bazı modeller tarım ve hayvancılığın or- nemde Yakındoğu ile kültürel birlik gösterir. Böl-
taya çıkışında Genç Dryas’ın başlangıcında oluşan gede hayvan kemikleri üzerindeki ilk incelemeler
iklimsel değişimlerin, bazıları ise nüfus artışı ve Çayönü yerleşmesi ile başlamıştır. Özellikle son
doğal kaynakların kısıtlı hale gelmesini neden ola- dönemlerde kazılan önemli yerleşmeler insan-
rak göstermiştir. Günümüzde insanları hayvanları lık tarihinin bu önemli döneminde Anadolu’nun
evcilleştirmeye itenin, çevresel faktörler, nüfus, oynadığı rolü anlamamız için bize önemli bilgi-
kültürel seçimler gibi çeşitli nedenler olduğu dü- ler verir. Fakat buna rağmen ilk üretime geçiş ile
şünülmektedir. Aynı dönem içinde yerleşik oldu- ilgili veriler elde edebileceğimiz kazı sayısı halen
ğu halde halen evcil hayvanı bulunmayan kültür- komşu ülkelere göre azdır. Hayvanların ne zaman
lerin varlığı nedeniyle bu olguyu tek bir nedene hangi şartlarda ne tür gerekçelerle evcilleştirilme-
Neolitik
Dönem bağlamanın doğru olmadığı anlaşılmıştır. ye başlandığını anlayabilmek için avcı toplayıcılık-
buluntu
yerlerini Breasted evcilleştirilen hayvanların çiftlik hayvan- tan üretime geçişi bize veren uzun silsileye sahip
gösteren larının ata babalarının yaşadığı hilal şeklinde bir yerleşmelerdeki araştırmaların önemi büyüktür.
Verimli Hilal
haritası. hat çizmiş (Verimli Hilal) ve ilk evcilleştirmenin Bu nedenle Güneydoğu Anadolu’da hayvan evcil-
bu bölge içerisinde bir yerde olabileceği savını or- leştirilmesi sürecindeki yerini anlayabilmek için
Çoban ve taya atmıştır. Söz konusu alan tarıma alınabilecek Çayönü (Diyarbakır), Mezraa-Teleilat (Urfa) gibi
sürüsü.
© Zeynep
yabani bitkilerle, evcilleştirilebilecek hayvanların yerleşmelerde yürütülen zooarkeolojik çalışmalar
Genceolu doğal yaşam bölgeleri olarak da tanımlanır. Bra- büyük önem taşır.

60 Aktüel Arkeoloji
Hayvanları Evcilleştirme Sürecinde kullanılmaya başlanmıştır. Hayvancılı-
Neler Yapıldı? ğın bu erken evrelerinin anlaşılabilmesi için
en etkili metotlardan biri cinsiyet ve yaşa bağlı
İlk zooarkeolojik araştırmaları yapan bilim insanla- bir hayvan kullanımı stratejisinin olup olmadığının
rı hayvan evcilleştirilmesinin tespiti için bazı kriter- araştırılmasıdır. Mesela genç erkeklerin üzerine yo-
ler belirlemişlerdir. Boynuz morfolojisinin değişimi, ğunlaşmış bir hayvan tüketim stratejisinin, hayvan-
boyut, demografik profil, türlerin rastlanma oran- ların insanlar tarafından kontrol altına alınmasının
ları ve zoo-coğrafya bu ilk çalışmalarda belirlenen ilk aşamasında görülen bir kriter olarak kabul edilir.
kriterlerdir. İlk araştırıcılar çoğunlukla boyutlardaki Böyle bir modelde erkek bireyler çoğunlukla genç
küçülmeyi kıstas olarak almışlardır. Boyutlarda kü- yaşlarda kesilirken, dişiler doğurganlıkları nedeniy-
çülme ve diğer morfolojik değişimler (kafatası, boy- le ergin yaşlara kadar tutulurlar. Avcılık yapanlarda
nuzlar vb.) hayvan evcilleştirmenin ileri aşamala- ise et kapasitesinin fazlalığı nedeniyle öldürülme Uzun bir eşek veya at başı.
Nevalı Çori, Şanlıurfa Müzesi
rında uzun bir süre sonra ortaya çıkan olgulardır ve eğilimi ergin erkek bireylere yönelmektedir. Fakat
hayvanların evcilleştirilmesinin ileri safhasında be- bu veriler zaman zaman yanıltıcı sonuçlar verebilir.
Açık renk kil sıva üzerine
lirginleşmiştir. Bu nedenle bu veriler insanların hay- Daha çok genç erkeklerin öldürülmesi avcılık stra- kırmızı ve siyah renkler
vanları kontrol altına almaya başladıkları evcilleştir- tejisi (genç hayvanların daha kolay yakalanabilmesi kullanılarak oluşturulan
av sahnesinde bir geyik ve
menin ilk aşamasını anlamamıza yardımcı olmaz. vb.) ya da kültürel seçilim ile de alakalı olacağı için etrafında kadın ve erkek
figürler görülüyor.
70’li yıllarda insanların hayvanlar üzerindeki kont- evcilleştirmeye geçiş sürecini irdelemekte tek başına Çatalhöyük, Ankara Anadolu
rolünün anlaşılmasını sağlayan demografik profiller kullanılması doğru değildir. Herhangi bir arkeolojik Medeniyetleri Müzesi

Aktüel Arkeoloji 61
Körtik Tepe’de bir mezar içerisinde ölü
armağanı olarak bulunan dekoratif
kemik eser üzerinde kazıma çizgilerle
oluşturulmuş, alt alta sıralanmış iki dağ
keçisi figürü görülüyor. Körtik Tepe’de Çanak
Çömleksiz Neolitik Dönemde bulunan
yüzlerce mezar içerisinden yalnızca ikisinde
rastlanan ölü armağanları, bu mezarlarda
yatan kişilerin sosyal statüleri ve rollerine
dikkat çekiyor. Diyarbakır Müzesi
yerleşmede evcilleştirilmenin varlığı ve hangi aşa-
mada olduğunun anlaşılabilmesi için günümüzde
demografik, biyometrik, izotopik ve paleo genetik
araştırmalar yapılmakta ve elde edilen bütün veri-
ler birlikte yorumlanarak bir sonuç elde edilmeye
çalışılmaktadır.

Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem Bo-


yunca Hayvan Tüketimi
Hayvan evcilleştirme sürecini anlayabilmek için
bölgede yer alan yerleşmelerde Neolitiğin erken
dönemlerinden (Çayönü   Yuvarlak   Planlı Yapı-
lar Evresi ve Izgara Planlı Yapılar Evresinin erken
dönemleri - PPNA) Çanak Çömleksiz Neolitiğin
sonuna kadar hayvan türlerinin beslenme eko-
nomisindeki yerinin ayrıntılarıyla incelenmesi
önemlidir. Neolitiğin erken dönemlerine tarihle-
nen Hallan Çemi (Batman) yerleşmesinde koyun,
kızıl geyik ve domuz geçim ekonomisinde önemli
rol oynamışlardır. Çayönü’nde Yuvarlak ve Izga-
ra Planlı Yapılar Evresi boyunca domuzlar yoğun
olarak ele geçmiştir. Buna karşın sığır, kızıl geyik
ve koyun/keçi daha az tüketilmiştir. Körtik Tepe’de
(Diyarbakır) ise daha farklı bir durum gözlenir. Bu-
rada en sık koyun/keçi tercih edilmiştir (özellikle
de koyunlar). Kızıl geyik ve sığır da beslenme eko-
nomisinde önemli bir yer tutar. Yerleşmede tüketi-
len diğer türler; domuz, kızıl geyik, ceylan, tavşan,
köpekgiller, kuşlar ve balıklardır.
Çayönü Çanak Çömleksiz Neolitik Dönemi boyun-
ca en çok karşılaşılan hayvan domuzlardır ve yer-
leşmenin en erken üç evresinde yaklaşık yüzde 40
civarındadır. Koyun ve keçiler erken evrelerde çok
azdır, fakat oranları (özellikle de koyunların) gide-

62 Aktüel Arkeoloji
rek artar. Erken tabakalarda kızıl geyik, ceylan, ka- (Geniş Odalı Yapılar Evresi ve Çanak Çöm-
raca, Asya yabani eşeği, kahverengi ayı, leopar, kızıl lekli Neolitik) ve Gritille’de (Adıyaman)
tilki, tavşan, kuşlar, kaplumbağa ve birkaç adet de sayıca artar. Kemik boyutları ve öldürül-
küçük memeli türü avlanmıştır. Az olmakla birlikte me modelleri bunların büyük oranda
balık kalıntıları da vardır. Bu çeşitli av hayvanları evcil olduklarını gösterir. Çayönü’nde
Kanallı Yapılar Evresinden sonra belirgin bir şekil- Çanak Çömleksiz Neolitik boyunca
de azalma gösterirken koyun keçi, sığır ve domuz- avlanmış olan yabani sığırlar ve kızıl
lar zaman içinde artar. Daha geç yapı evrelerinde geyik, orman ortamına uyumlu türler-
koyun ve keçiler özellikle belirgin bir şekilde artış dir. Bunlardan sığır, Yuvarlak Planlı
göstererek Geniş Odalı Yapılar Evresi (PPNB) so- Yapılar Evresinde (PPNA) yüzde 20
nunda yüzde 50 oranına ulaşır. civarında avlanmışken, Izgara Plan-
lı Yapılar Evresinde (erken PPNB)
Çayönü’nde zaman içinde hayvan kullanımında
ve Kanallı Yapılar Evresinde (Orta
iki önemli eğilim tespit edilmiştir: Birincisi çeşitli
PPNB’nin başlarında) daha az sayıda
yabani türlerin oranlarının MÖ 8 bin 300 civa-
sığırın öldürüldüğü tespit edilmiş-
rından itibaren azalması, ikincisi ise Hücre Planlı
tir. Kanallı Yapılar Evresinde yabani
Yapılar Evresinde (Geç PPNB) koyun ve keçilerin
türlerin sayısında genel olarak bir
dereceli olarak artış göstermesidir. Bu iki eğilim
düşüş gözlemlenir. Sadece kızıl ge-
Güneydoğu Anadolu’da genel bir durumdur. Gü-
yiklerde beklenmedik bir artış var-
neydoğu Anadolu’da Yuvarlak Planlı Yapılar Ev-
dır. Bölgenin en büyük memeli türü
resi erken dönemlerinde (PPNA) ve Izgara Planlı
olan yabani sığırların yerleşmenin
Yapılar Evresi (Erken PPNB) boyunca çevrede en
çevresindeki bölgenin çevresel de-
fazla bulunan tek tür üzerine özelleşme görülür.
ğişimlerinden ve avcılıktan etki-
Bu ana hayvan Çayönü’nde yabani domuz, Hallan
lenmiş oldukları düşünülmektedir.
Çemi’de koyun, Toros Dağları’nın yüksek kesimle-
Bölgede insan faaliyetleri sebebiyle
rine yakın yerleşen Cafer Höyük’te (Malatya) keçi,
ormanlık alanların azalması buna
Harran ovasına yakın yerleşmelerde ise ceylandır.
gerekçe olarak gösterilmektedir.
Birçok yerleşmede koyun ve keçi kemikleri erken
Bu etkenler, Izgara Planlı Yapılar
evrelerde, Kanallı Yapılar Evresinde (orta PPNB
Evresi ve Kanallı yapılar Evresi
başları) yaklaşık yüzde 10 civarındadır. Buna kar-
şın Hallan Çemi ve Cafer Höyük’te yabani koyun Koyun yetiştiriciliğinin
ve keçiye buluntu topluluğu içinde sık rastlanır.
en erken geliştiği
Baskın görülen türün avlanması bazı yerlerde bölgelerin
yüzde 60 oranında göze çarparken, aynı zamanda
çeşitlilik gösteren yabani hayvanlar da avlanmış-
Güneydoğu/Doğu
tır. Geçim ekonomisinde evcilleştirme öncesi dört Anadolu, Kuzeydoğu
ana türe doğru (koyun, keçi, sığır, domuz) artan Irak ve
bir eğilimin görülmesi Kanallı Yapılar Evresi civa- Kuzeybatı İran’ı
rına rastlar. Bazı yerleşmelerin erken evrelerinde kapsayan alan olduğu
önemsiz olan koyun ve keçiye, Hücre Planlı Yapı-
lar Evresine (geç PPNB) tarihlenen daha sonraki
düşünülmektedir.
evrelerde sıkça rastlanır. Bu fenomen büyük bir Bu bölgelerde yaşayan
olasılıkla evcil hayvanların ilk tutulmaya başla- insanların doğal
dıkları dönem ile ilişkilendirilmektedir. Bölgedeki ortamında yaşayan
arkeolojik yerleşmelerde hayvan kullanımı mo-
yabani koyunları
dellerinde görülen bir diğer eğilim ise, koyun ve
keçinin Geniş Odalı Yapılar Evresinde (geç PPNB
kontrol altına almanın
sonları (PPNC)) birden bire artmasıdır. Hayaz tekniklerini geliştirmiş
Höyük, (Adıyaman) Gürcütepe II (Urfa), Çayönü oldukları sanılmaktadır. Körtik Tepe’de bulunan hayvan kabartmalı oval taş levha.

Aktüel Arkeoloji 63
onun yakınlarında yer alan açık hava yerleşmesi
Zawi Chemi Shanidar’da olduğu belirtilmiştir. Bu-
rada 2 yaşın altındakilerin öldürülmesinin tercih
edildiği görülmüş ve bu eğilim insanların koyun-
ları kontrol altına aldığına dair delil olarak sayıl-
mıştır. Fakat yıllar sonra tekrar aynı malzemenin
yeniden elden geçirilmesi sonucunda bunun ev-
cilleştirmenin başlangıcının bir göstergesi değil
de bir avcılık stratejisini yansıttığı sonucuna va-
rılmıştır. Koyun yetiştiriciliğinin en erken geliştiği
bölgelerin Güneydoğu/Doğu Anadolu, Kuzeydo-
ğu Irak ve Kuzeybatı İran’ı kapsayan alan olduğu
düşünülmektedir. Bu bölgelerde yaşayan insan-
Çatalhöyük’te bulunan (erken ve orta PPNB’nin erken dönemleri) bo-
bir hayvan figürini.
yunca buluntu topluluğunda sığır sayılarının be- ların doğal ortamında yaşayan yabani koyunları
Çatalhöyük Kazı Arşivi
lirgin bir şekilde düşüşünün nedeni olabilir. Taş kontrol altına almanın tekniklerini geliştirmiş ol-
Döşemeli Yapılar Evresinde sığırlarda birdenbire dukları sanılmaktadır.
yeniden artış görülmesi, yerleşmede evcil sığırla- Körtik Tepe, Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem
rın tutulmaya başlamasının bir işareti olarak ka- yerleşmeleri içinde yoğun koyun kullanımı gös-
Çayönü’nde bulunan bul edilir. teren ender yerleşmelerden biridir. Güneydoğu
ve bir koyunu andıran
hayvan figürini.
Anadolu’da Holosenin erken dönemlerine tarihle-
Diyarbakır Müzesi nen diğer yerleşmelerde insanlar ceylan ve domu-
KOYUN za odaklanmışlardır. Bölgedeki yoğun koyun/keçi
Türler üzerinde gerçekleştirilen genetik araştır- kullanımı gösteren bir diğer yerleşme olan Hallan
malar koyunun ilk evcilleştirilen hayvanlar- Çemi’de de yabani koyuna buluntu topluluğu için-
dan biri olduğunu göstermektedir. Evcil de yoğun olarak rastlanır. Yukarı Fırat havzasında
koyun (Ovis aries) Asya muflonundan Toros Dağları’nın kuzey eteklerinde yer alan Cafer
(Ovis orientalis) evcilleştirilmiştir. Ko- Höyük’te ise keçiler sayıca daha baskındır.
yun evcilleştirilmesinin ilk delillerin- Körtik Tepe’de morfolojik ve biyometrik veriler ko-
den birinin Yakındoğu’da MÖ 10. yunların yabani olduklarını göstermektedir. Boyut
binin başlarında Kuzey Zagros’ta ve yaş analizleri birlikte değerlendirildiğinde ko-
yer alan Shanidar Mağarası ve yine yunlar üzerinde karmaşık ve yoğun bir avlanma
stratejisi uygulandığı görülür. Körtik Tepe’de ko-
yunların büyük çoğunluğu 1-3 yaşları arasında öl-
dürülmüştür. Sadece yüzde 20 oranında hayvanın,
3 yaşını tamamlayabildiği tespit edilmiştir. Fakat
kemik ölçüleri burada evcil bir koyun grubunun
bulunduğuna dair herhangi bir sonuç vermemek-
tedir. Yerleşmede koyunların sürüldüğüne dair
herhangi bir delil yoktur. Genç ve yarı ergin hay-
vanların sayısının fazla olması, genç ve yarı ergin
dişilerin oluşturduğu sürülerin avlandığına işaret
edebilir. Hallan Çemi ve Cafer Höyük’te de ben-
zer sonuçlar gözlenir. Hallan Çemi’de son yapılan
çalışmalar ise yoğun olarak 2-3 yaşlarındaki erkek
koyun/keçilerin öldürülmesinin tercih edildiği bir
avlanma stratejisinin varlığına işaret eder.

64 Aktüel Arkeoloji
Cafer Höyük’te genç bireylerin tercih edilmesi ise Benzer bir görüntü Nevali Çori’de de gözlemlenmiş-
yaşa ve belki de cinsiyete bağlı seçimli bir avcılık tir. Evcil olarak tanımlanmış koyunlarla birlikte genç
yöntemine dayanıyor olabilir. Yukarı Fırat’ın dağlık bireylerin öldürülmesinin tercih edildiği görülmekte-
bölgesinde yer alan Cafer Höyük (MÖ 9. bin-8. bin) dir. Fakat yerleşmenin geçim ekonomisinde evcil ko-
yerleşmesinde, yabani koyunların güdüldükleri ve yunlar fazlaca yer edinmemiştir. Söz konusu buluntu
aynı zamanda avlanmaya da devam edildiği belir- yerlerinden elde edilen veriler izotop çalışmaları ile de
tilmektedir. Fakat bu avcılık ve hayvan gütme bir- desteklenmiştir. İzotop araştırmaları sonuçları boyutla-
leşiminden oluşan strateji, yerleşmede MÖ 8. binin rı küçük olan koyunların (olasılıkla evcil) diyetlerinin
sonlarında daha açık bir şekilde tanımlanabilir. morfolojik olarak yabani olarak tanımlanmış bireyler-
den farklı olduğunu göstermiştir. MÖ 7 bin 500’lerde
Koyun evcilleştirilmesi ile ilgili daha kesin veriler, bölgede genel olarak evcil koyunların oranlarında artış
yaklaşık MÖ 9. binin ortalarında karşımıza çıkar. gözlemlenir. Gritille, Mezraa-Teleilat ve Gürcütepe’de
Çayönü yerleşmesinin Kanallı Yapılar Evresinde nerdeyse yüzde 50-60 oranında evcil koyun besin eko-
(MÖ 8.400-8.200) küçük boyutlu koyunlar ile bir- nomisinde yer almıştır. Bu bölgede birçok yerleşmede
likte ergin dişilerin sayılarının fazlalaştığı tespit karşımıza çıkan bir durum da evcilleştirme başlamasına
edilmiştir. Bu evreyi takip eden Taş Döşemeli Yapı- rağmen yoğun avcılık faaliyetlerinin de devam etmesi-
lar Evresinde (MÖ 8.200-7.600) ise koyun sayısında dir. Olasılıkla evcilleştirmenin ilk evrelerinde insanlar
bir artış olduğu görülür. Bu verilerden yola çıkıla- ellerindeki kaynakları korumak için avlanmaya devam Boğazköy
civarında
rak yerleşmede MÖ 9. binin ortalarından sonları- etmişlerdir. Çevrede bol miktarda yabani koyunun var otlatılan keçi
sürüsü.
na doğru koyun evcilleştirilmesi ile ilgili adımların olması ya da kültürel bazı seçilimler de avcılığın aynı © Firdevs
atılmaya başladığı düşünülmektedir. zamanda devam etmesinin nedenlerinden olabilir. Sayılan

Çayönü’nün Taş Yapılar Evresi ve bunu takip eden evrelerinde olasılıkla orman
açma ve uzun süreli insan yerleşiminin etkileri olarak yabani sığırların doğal yaşam
alanlarında bozulma olduğu düşünülür. Muhtemelen evcilleşme öncesi bazı yabani
sığırlar ormanların kenarına yakın daha açık alanlarda yaşamaya başlamış ve bu
durum da yerleşmede evcilleştirme için uygun bir zemin hazırlamıştır.

Aktüel Arkeoloji 65
KEÇİ
Genetik araştırmalar evcil keçinin (Capra hircus)
Asya yaban keçisinden (Capra aegagrus) evcilleş-
tirildiğini gösterir. Yabani keçiler, koyunlardan
farklı olarak doğal yaşam alanları olan, “Verimli
Hilal”in yüksek kısımlarında yoğun olarak avlan-
mışlardır. MÖ 9. binden itibaren de giderek artan
bir şekilde birçok bölgede evcil olarak karşımıza
çıkmaktadırlar. Arkeolojik yerleşmelerden gelen
hayvansal verilere bakıldığında, keçilerin kont-
rol altına alınmalarının başlangıcının yaklaşık 10
binyıl önce Zagros Dağları’nın kuzey kısımlarında
gerçekleştiği ileri sürülmektedir.
Güneydoğu Anadolu’yu içine alan Verimli Hilal’in
orta bölgesinde, MÖ 10. binlerde keçiler beslen-
me ekonomisinde önemli bir yere sahip değildir.
Hallan Çemi, Körtik Tepe ve Çayönü’nün Yuvar-
lak Planlı Yapılar Evresinde keçilerin oranı yüzde
5’lerin altındadır ve yoğun olarak da avcılık faa-
liyetlerinin gerektirdiği gibi ergin erkek bireyler
avlanmıştır. Kanallı Yapılar Evresinde (MÖ 8300)
keçilerin sayısında bir artış gözlemlenir. Genç er-
keklerin sayıca artması ve boyutlarda küçülmenin
izlenmeye başlaması ilk defa Taş Döşemeli Yapılar
Evresinde (MÖ 9.200/7.800-7.500) ortaya çıkar.
Yüksek bir arazide konumlanan Cafer Höyük’te
MÖ 9. binden 8. bine kadar geçim ekonomisi
yoğun olarak yabani keçiler üzerinde ağırlık ka-
zanmıştır. MÖ 8. binin ortalarında morfolojik
olarak halen yabani olan keçilerin denetim altına
alındıkları fakat aynı zamanda avcılığın da devam
ettiği iddia edilmektedir. Fırat kıyısı çevresindeki
yerleşmelerde MÖ 9. binin sonu ve 8. binin baş-
larında yavaş fakat istikrarlı bir şekilde keçilerin
Kurbanağa sayısının arttığı izlenmektedir. Göbekli Tepe’de
Mağarası’nda bulunan MÖ 9. binin başlarında keçi kemiklerine rastlan-
bir kayaüstü resminde
keçi figürleri. Çamışlı, mamakla birlikte Nevalı Çori’de MÖ 9. binin orta-
Kağızman, Kars larında yaklaşık yüzde 5 oranında tespit edilmiş-
©Aykan Özener
tir. MÖ 8. binin ortalarında bu oran yüzde 11’lere
çıkar. Bu tabaka ile çağdaş Gritille (C-D tabakası)
Evcilleştirme başlamasına rağmen yoğun avcılık yerleşmesinde bu oran yüzde 16 iken Mezraa-Te-
faaliyetlerinin de devam etmesi, olasılıkla evcilleştirmenin leilat yerleşmesinin Kanallı Yapılar Evresinde (V.
ilk evrelerinde insanların ellerindeki kaynakları korumak Tabaka) yüzde 11 civarındadır. Bu yerleşmelerden
biraz daha geç bir döneme tarihlenen Gürcütepe
için avlanmaya devam etmiş olduklarını gösterir.
II’de ise yaklaşık olarak yüzde 13 oranında keçi ele
Çevrede bol miktarda yabani koyunun var olması ya da geçmiştir. Bahsi geçen buluntu yerlerinde kemik-
kültürel bazı seçilimler de avcılığın aynı zamanda ler içinde genç erkeklerin sayıları fazladır ve keçi-
devam etmesinin nedenlerinden olabilir. ler morfolojik olarak evcil olarak tanımlanmıştır.

66 Aktüel Arkeoloji
SIĞIR
Evcil sığır (Bos taurus) Pleistosen ve Holosenin Taş Yapılar Evresi ve bunu takip eden evrelerde Göbekli Tepe A
Yapısı’ndaki merkez
başlarında Güneybatı Asya’nın geniş bir bölü- olasılıkla orman açma ve uzun süreli insan yer- dikilitaş üzerinde üst
münde görülen yabani sığırdan (Bos primigenius) leşiminin etkileri olarak yabani sığırların doğal üste sıralanmış üç
hayvan betimlemesi
evcilleştirilmiştir. Son yabani sığır, 17. yüzyılda yaşam alanlarında bozulma olduğu düşünülmek- bulunmaktadır. En
Polonya’da öldürülmüştür. Soyu tükendiğinden tedir. Muhtemelen evcilleşme öncesi bazı yabani üstte dövüşe hazır
boynuzlu bir boğa,
yaşadığı habitat, davranış biçimleri ve beslenme- sığırlar ormanların kenarına yakın daha açık alan- ortada bir tilki,
en altta ise büyük bir
si hakkında çok az bilgiye sahibiz. Yabani sığır, larda yaşamaya başlamışlardır ve bu durumun da kuş, olasılıkla
Yakındoğu’da Holosende geniş bir dağılım göste- yerleşmede evcilleştirme için uygun bir zemin turna yer alıyor.
© DAI, Göbekli Tepe
rir ve genellikle orman ve orman bozkırını tercih hazırladığı sanılmaktadır. Çayönü sığır izotop ve- kazı arşivi
ettikleri sanılmaktadır. rileri hayvanların dereceli olarak ormanlık alanla-
rın dışına çıktıklarını ve daha açık alanlara doğru
Yukarı Dicle havzasında yer alan Çayönü yerleş-
geçiş yaptıklarına dair deliller sunmaktadır.
mesinin Yuvarlak Planlı Yapılar Evresinde (MÖ
yaklaşık 10.200-8.500) yoğun olarak yabani sığır-
lar avlanmıştır. Çayönü’nün bu evresi ile çağdaş
olan Körtik Tepe’de de yüzde 15 oranında sığır av-
lanmıştır. Hallan Çemi’de bir yapının girişinde bir
adet yabani sığır kafatası dışında sığır kemiğine
rastlanılmamıştır. Yerleşmede sığır tüketilmeme- ?????
sinin kültürel bir seçilim olduğu düşünülmektedir.
Körtik Tepe’de hem genç hem de yaşlı dişi ve erkek
bireyler öldürülmüştür. Metrik veriler de sığırla- ?????
rın morfolojik olarak yabani olduklarına işaret
etmektedir.
Çayönü’nün en eski tabakalarını veren Yuvarlak
Yapılar Evresinde sığır boyutları yabani akrabaları
ile benzer özellikler gösterir. Yerleşmede boyutlar-
da küçülme ilk defa Kanallı Yapılar Evresinin er-
ken evrelerinde görülmeye başlanır. Geniş Odalı
Yapılar Evresi ve Çanak Çömlekli Neolitik Dönem
tabakalarındaki kemiklerin çoğunluğu evcil sığır-
ların boyut aralığında yer alır.
Yuvarlak Planlı Yapılar Evresi hem genç hem de
yarı ergin bireylerin yüksek oranda öldürüldük-
leri görülür. Bunu izleyen Izgara Planlı Yapılar
Evresinde ise sığırların yüzde 60’ı ergin yaş se-
viyesine kadar hayatta kalabilmiştir. Kanallı Ya-
pılar Evresinde ise genç ve yarı ergin yaşlardaki
bireyler çoğunlukla öldürülmüşlerdir. Sadece
Hücre Planlı Yapılar Evresinde tüm yaş grupla-
rından hayvan kemiklerine rastlanılmaktadır.
Geniş Odalı Yapılar Evresi ve Çanak Çömlekli
Neolitik Dönem tabakalarında daha genç yaşta
sığırların öldürülmesine doğru bir eğilim açık-
ça izlenebilmektedir. Bu dönemde sadece yüzde
30-35 oranlarında ergin yaşa kadar ulaşabilmiş
bireyler gözlemlenmiştir.

Aktüel Arkeoloji 67
Morfolojik olarak boyutlarda küçülmenin iz- varlığından ve sığırların kontrol altına alındığı-
lendiği Kanallı Yapılar Evresinde hayvanların nın göstergesi olan bazı patolojilerin varlığın-
diyetlerindeki çeşitlenmelerde bu evrede insan dan bahsedilmektedir (MÖ 8.300-7.500). Aynı
ve sığırlar arasındaki ilişkilerde değişikliklerin zamanda yerleşmede yabani sığır avcılığının da
olduğu savını destekler ve evcilleştirmenin or- devam ettiği düşünülmektedir.
taya çıktığını gösterebilir. Güneydoğu Anadolu
da Kanallı Yapılar Evresi boyunca evcil sığırların
olduğu tezini Nevalı Çori kalıntılarının izotop DOMUZ
analizleri de destekler. Analiz sonuçları hayvan- Evcil domuz (Sus scrofa domesticus) Güney-
ların insanlar tarafından beslendiğine dair ipuç- batı Asya’da nehir vadilerindeki yabani otlak-
ları vermektedir. larda yaşayan yabani domuzdan (Sus scrofa)
Çayönü’nde Izgara Planlı Yapılar Evresinin son- evcilleştirilmiştir. Yapılan genetik araştırmalar
larında dişi bireylerin sayıca arttığı ve sığırların Yakındoğu’nun domuz evcilleştirilmesinin ger-
daha erken yaşlarda öldürüldükleri görülmekle çekleştirildiği merkezlerden biri olduğunu gös-
birlikte evcilleştirme ile ilgili daha kesin delillere terir.
boyutlarda küçülme ile birlikte izotop oranların- İnsanlar tarafından ilk defa kontrol altında tu-
daki değişikliklerin de görüldüğü Kanallı Yapılar tulmaları büyük bir ihtimalle Yakındoğu’da meşe
Evresinde rastlanılır. Çayönü yerleşmesinden ormanları ile kaplı dağ eteklerinde gerçekleş-
elde edilen sonuçlar bölgedeki diğer yerleşme- miştir. Bu ilk aşamada, çobanların domuzların
lerle karşılaştırıldığında, Yukarı Dicle Bölgesin- üremesi, beslenme ve hareketliliği üzerinde çok
Evcil sığır (Bos de Izgara Planlı Yapılar Evresinin sonlarında az kontrolleri bulunmaktadır ve kendi yiyecek-
olasılıkla ve daha kesin olarak da Kanallı Yapılar lerini bulmalarına ve yabani domuzlarla çift-
taurus) Pleistosen ve
Evresinin başlarında evcil sığırların var olduğu- leşmelerine izin vermişlerdir. Yemlemenin ve
Holosenin başlarında nu söyleyebiliriz. yabani türdeşleriyle izole edildikleri daha yoğun
Güneybatı Asya’nın
MÖ 7 bin 500’lerde (Kanallı Yapılar Evresi) ev- hayvancılık uygulamaları ile karşılaştırıldığında,
geniş bir bölümünde
cil sığırlar Mezraa-Teleilat (Tabaka V) ve Gritille bu tür hayvancılık stratejileri Neolitik Dönem
görülen (Alt seviye) yerleşmelerinde de izlenmektedir. domuzlarında fenotipik değişimlerin nispeten
yabani sığırdan Cafer Höyük’te boyutlarda küçük bir azalmanın daha yavaş gelişmesine neden olmuştur.
(Bos primigenius)
evcilleştirilmiştir.
Son yabani sığır (Bos
primigenius) 17.
yüzyılda Polonya’da
öldürülmüştür. Soyu
tükendiğinden
yaşadığı habitat,
davranış biçimleri
ve beslenmesi
hakkında çok az
bilgiye sahibiz. Yabani
Sığır, Yakındoğu’da
Holosende geniş bir
dağılım gösterir ve
genellikle orman ve
orman bozkırı tercih
ettikleri sanılmaktadır. Evcil domuz. © İsmail Yıldız

68 Aktüel Arkeoloji
Her ne kadar Hallan Çemi yerleşmesinde yabani birlikte küçük boyutlu bireyle-
domuzların Pleistosen sonlarında kontrol altın- rin yerleşme içinde görülmeye
da tutuldukları ileri sürülse de, son dönemlerde başlandığı gözlemlenir. Kemikler
yapılan çalışmalar domuz evcilleştirilmesinin üzerinde yapılan izotop analizleri de
Toroslar bölgesinde MÖ 9. binin ortalarında Su- bu dönemde domuzların insanlar tarafından
riye ovasında ve Toroslar’ın eteklerindeki tepe- beslendiklerine dair deliller sunmuştur. Söz
liklerde gerçekleştiğini göstermektedir. konusu verilerden yola çıkılarak burada domuz-
ların izole edildikleri ve yoğun kontrol altında
Yukarı Dicle’de hem Hallan Çemi hem de
tutuldukları iddia edilmektedir. Biraz daha
Çayönü’nün erken evrelerinde yoğun olarak av-
geç bir tarihte yerleşim gören Gürcütepe
lanmışlardır. Özellikle Hallan Çemi yerleşme-
yerleşmesinde ise yüzde 20 oranında do-
sinde MÖ 10. binin başlarında üst tabakalarda
muz görülmektedir ve fenotip değişimler
nerdeyse yüzde 40’a varan oranlarda genç birey-
de gözlemlenmiştir. Bölgede morfolojik
lerin varlığı tespit edilmiştir. Bu verilerin ışığın-
olarak ilk evcil domuzların yaklaşık MÖ
da önceleri domuzun yerleşmede kontrol altına
8. binin ortalarında görüldüğü belirtilmektedir.
alındığı ve bölgede belki de en erken evcilleşti-
Fırat boyunca evcil domuzlar MÖ 7 bin 500’ler- Küçük kulaklı
rilen hayvanın domuz olduğuna dair görüşler ve geniş
de Gritille’nin alt tabakalarında ve Mezraa-Tele-
ileri sürülmüş fakat kemikler üzerinde yürütü- yassı ağızlı
ilat yerleşmesinin (Urfa Birecik) Kanallı Yapılar bir hayvan
len daha sonraki çalışmalarda, önceki yıllarda heykelinin
Evresinde (V. tabaka) tespit edilmiştir. başı ve ön
iddia edilenin aksine domuzlarda herhangi bir bacağı. Nevalı
morfolojik değişim gözlenmemiştir. Evcilleştir- Cafer Höyük’te MÖ 9. binden 8. bine doğru do- Çori, Şanlıurfa
me sürecinin en iyi örneğini, dereceli olarak gi- muzların sayısında artış tespit edilmiştir. Son Müzesi

derek daha genç bireylerin öldürüldüğü ve aynı evrede (I-IV) yüzde 90’lar civarında birey bir
zamanda boyutlarda da küçülmenin (hem uzun yaşından önce kesilmiştir. Bu tablo bize MÖ 8.
kemiklerde hem de dişlerde) izlendiği, Yukarı binin ortalarında domuzlar üzerinde yoğun bir
Dicle drenaj bölgesinde yer alan Çayönü yerleş- kontrolün olduğunu göstermektedir. Dış gö-
rünüş olarak yaban türdeşlerine benzerler yani
mesi verir.
morfolojik değişim gözlenmemiştir, fakat aynı
Çayönü’nde Yuvarlak ve Izgara Planlı Yapılar Ev- durum Çayönü yerleşmesinde de görülmekte-
relerinde (büyük boyutlu) yabani domuzlar yak- dir. Bu durum büyük olasılıkla yabani domuzla-
laşık yüzde 50 oranındadırlar. Bu evrelerde genel- rın yoğun olarak bulunduğu nehir vadilerindeki
likle ergin hayvanların avlandığı tespit edilmiştir. yerleşmelerde, yabani ve kontrol altında tutulan
Boyutlarda küçülme kesin olarak Kanallı Yapılar grupların birbirinden kesin olarak tecrit edilme-
Evresinde tanımlanmıştır. MÖ 8. binin ortala- mesi ve aralarında çiftleşmeye izin verilmesin-
rından sonlarına doğru yerleşmede boyutlarda den kaynaklanmaktadır.
küçülmenin yanı sıra, genç hayvanların sayıca
Yakındoğu’da sürdürülen yeni araştırmalar dört
artması gelişmiş bir domuz kontrolünün olduğu Ayı başı
önemli çiftlik hayvanının evcilleştirilmesinin biçiminde
izlenimini vermektedir. Morfolojik değişimlerin hayvan
yaklaşık aynı zamanlarda Izgara Planlı Yapılar
tespit edildiği en erken evcil domuzlar Anadolu’da figürini. Nevalı
Evresi ve Kanallı Yapılar Evresi boyunca “Verim- Çori, Şanlıurfa
Yukarı Dicle ve Orta Fırat bölgelerinde belgelen- Müzesi
li Hilal”in doğu ve kuzey kısımlarında bir süreç
miştir. Yabani domuzların yoğun olarak avlandığı
içinde gerçekleştiğini göstermektedir. Güneydo-
Çayönü yerleşmesinde dereceli bir şekilde yetiş-
ğu Anadolu Bölgesi bu süreç içinde tartışmasız
tiriciliğe doğru bir dönüşüm olmuştur ve MÖ 8. önemli bir rol oynamaktadır. Bölgede gerçek-
binin başlarından ortalarına doğru küçük evcil leştirilen zooarkeolojik çalışmaların, insanlık
bireylerin sayısı göreceli olarak artmıştır. tarihinin halen en büyük sorunsalların-
Fırat havzasında yer alan Nevalı Çori’de de do- dan biri olan hayvan evcilleştirilmesi-
muzların kontrol altına alındığına dair delillerle nin başlangıç ve gelişim aşamalarının
karşılaşılır. MÖ yaklaşık 7 bin 500’e tarihlenen anlaşılabilmesinde büyük katkısı olaca-
tabakada (IV. tabaka), sayılarındaki artış ile ğı kuşkusuzdur.

Aktüel Arkeoloji 69
Çatalhöyük’te
HAYVAN Nerissa RUSSELL

Çatalhöyük’te besin olarak en fazla tüke-


tilen hayvanlar arasında olan evcilleştiril-
miş koyun ve keçi, ritüel yaşamda büyük
bir rol oynamazdı. Sembolik olarak, ya-
bani öküz ve diğer yabani hayvanlar çok
daha fazla önem taşıyordu. Sık resmedi-
len bir hayvan olan leoparın ise, Çatal-
höyük halkı tarafından öldürülmesi veya
besin olarak tüketilmesi yasaktı.

70 Aktüel Arkeoloji
50 No.lu yapıda
bulunan kuzu
gömütünün
rekonstrüksiyon
çizimi © John-
Gordon Swogger
Çatalhöyük
Aktüel Arkeoloji
Araştırma71Projesi
Yaban domuzu, hayvan figürlerinde malar hala sürmektedir. Şu an için, çalışmaların
odak noktasının ev ve aile üzerinde olmaktan çok
ve mimari öğelerde öküzden sonra en
yeniden oluşturulmuş sosyal yapıya da biraz de-
çok görülen hayvandır. Erkek yaban ğinerek birey üzerine olduğunu söylemek müm-
domuzlarının dişleri alet yapımında, kündür. Büyüklüğü dolayısıyla bir kent olarak
özellikle de balık oltası yapımında nitelendirilebilecek olsa da, Çatalhöyük kamu bi-
kullanılmıştır. Özenle hazırlanmış naları gibi şehir hayatıyla bağdaştırdığımız hiçbir
öğeye sahip değildir. 
yakalar da genellikle insan mezarlarında

N
Çatalhöyük zooarkeoloji (hayvan kemiği) ekibi
bulunan eserler arasındadır. yeni projedeki çalışmada bir milyondan fazla ke-
Çatalhöyük’te
bulunan ve eolitik Dönem, insan-hayvan ve miğin kaydını yapmıştır (bu kazılarda çıkarılan
kurban kesiminde insan-insan ilişkilerinin köklü malzemenin çok az bir kısmıdır, ayrıca kazılan
kullanıldığı
düşünülen bir değişikliklere uğradığı bir dö- alan da yine bütün alanın çok az bir bölümüdür).
bıçak örneği. nemdir. İnsan, bitki ve hayvan- Bu, Çatalhöyük’te yaşamış olan toplumların bura-
Ankara Anadolu
Medeniyetleri ları evcilleştirdikçe doğayı farklı ya yerleşirken evcilleştirilmiş koyun ve keçilerini
Müzesi bir biçimde algılamaya başlamış, ilk kez yabani ve (daha çok koyunlarını)  yanlarında getirdiklerine
evcil kategorilerini yaratmış, ilk kez hayvanlara ve işaret eder. Yerleşimdeki hayvanların çok büyük
araziye sahip olunabilecek şeyler olarak bakmıştır. bir kısmını bu hayvanlar oluşturur: Erken tabaka-
Mülkiyet duygusu mirasla ilgili soruları ortaya çı- larda yaklaşık yüzde 70 (MÖ yaklaşık 6500 önce-
karmış ve aile yapısını değişime uğratmıştır. Top- si) ve geç tabakalarda yüzde 80, 85. Evcilleştirilmiş
rağı işleme ve hayvanları otlatma, iş bölümünün köpekler en başından beri yerleşimde bulunmuş,
düzenlenmesinde bazı değişikliklerin yapılmasını fakat diğer bütün hayvanların erken dönemlerde
gerektirmiş, zenginlik ve sosyal statünün ortaya hala yabani oldukları anlaşılmıştır. Diğer başlıca
çıkmasında yeni yollar açmıştır. İnsanlar, hay- türler arasında öküz (yaban öküzü, evcilleştirilmiş
van takası ile yeni ilişkiler kurmuş, hayvansal ve öküzün soyu tükenmiş atası), yabani eşek, kızıl
tarımsal ürünlerin yabanıl kaynaklara göre daha geyik ve yaban domuzu bulunur. Boyut olarak ko-
kolay elde ediliyor olması büyük ziyafetlerin dü- yun ve keçiden büyük olan bu yabani hayvanlar
zenlenmesini, böylelikle ev sahibinin şöhret elde avlandığında, en az evcilleştirilmiş hayvanlar ka-
etmesini sağlamıştır. dar et sağlamıştır. Evcilleştirilmiş öküz geç evre-
Bu değişim süreci ilk olarak Çatalhöyük’te başla- lerde az sayıda görülmüştür.
masa da, bu yerleşim, sürecin nasıl işlediğine dair 1960’larda yapılan kazılarda, Çatalhöyük’ün bir
özel bir pencere açar. 10 hektardan büyük bir alan zamanlar öküz evcilleştirmenin merkezi olduğu
üzerine kurulmuş olan Doğu Höyük, bilinen en düşünülmüştür. Bugün, evcilleştirilmiş öküzün
geniş Neolitik yerleşim yerlerinden biridir. Yan Güneydoğu Anadolu’da ve Kuzey Suriye’de daha
yana dizilmiş ve birleştirilmiş kerpiç evlerden olu- erken dönemlerde görüldüğü bilinmektedir. Bu
şan höyük, kalibre edilmiş hali ile MÖ 7400-6000 nedenle Çatalhöyük’ün daha geç evrelerinde bulu-
arasına tarihlendirilmektedir. Eserlerdeki ve mi- nan evcilleştirilmiş öküzün burada evcilleştirilmiş
marideki birçok değişim MÖ yaklaşık 6500’lerde olmasından çok, Güneydoğu Anadolu’da ve Kuzey
gerçekleşmiştir. Geçiş dönemleri üzerindeki çalış- Suriye’de evcilleştirilmiş olan ilk öküzlerin soyun-

72 Aktüel Arkeoloji
Çatalhöyük’te bulunan
ayı biçimindeki bir damga
mühürdeki figür yayvan bir
pozisyonda elleri -ön patileri-
kırılmış, kafa ve ayaklar sağlam
haldedir. Küçük bir kuyruğu
olan figürün ayı olduğu
düşünülse de, belirgin göbek
deliği insana özgü bir özelliktir.
Bu nedenle yayvan pozisyonda
duran bu tür figürlerin ayı-insan
ve olası bir mitolojik atayı ya
da şekil değiştiren bir şamanı
temsil ediyor olabileceği
düşünülür.

Ayı biçimli mühür.


MÖ yaklaşık 6400,
Çatalhöyük, Konya
Arkeoloji Müzesi
Çatalhöyük
Araştırma Projesi

Aktüel Arkeoloji 73
Öküz boynuzları ve diğer gövde parçaları evlerin nunda evcilleştirilmiş öküze sahip oldularsa da,
yaban öküzü avlamaya devam etmişlerdi ve evcil
temellerinde çok sık karşılaşılan öğelerdir. Öküz
ya da yabani olması fark etmeksizin, tükettikleri
boynuzları, düzenlenen avları ve onları takip eden öküz sayısında değişim olmamıştır. Bu dönemde
şölenleri anma amacıyla sergilenmiş olabilir ancak koyun yetiştiriciliği hızla artış göstermiş ve öküz
gizlenmiş öküz kalıntıları, yaban öküzlerinin besin koyuna oranla çok daha ufak bir rol oynamıştır.
kaynağı olmaktan daha fazla bir anlama sahip olduğunu Çatalhöyük ve Orta Anadolu’da yaşayan toplu-
luklar neden ilk başta evcilleştirilmiş öküze kar-
da göstermektedir. Ölümden sonra da gücünü korumuş
şı direnmişler ve sonrasında neden onları kabul
olmasını ve bu gücün ev halkını korumuş ve onlara etmişlerdir? İlk sorunun cevabının Yakındoğu
iyi şans getirmiş olmasını simgeliyor olabilir. Neolitik kültürlerinde yaban öküzünün oynadığı,
dan geldiği ve Çatalhöyük’e dışarıdan getirildiği özellikle Çatalhöyük’te çok öne çıkan sembolik
düşünülmektedir. Son dönemlerde, Ben Arbuckle rolün etkili olduğunu düşünüyorum: Öküz, bu
Neolitik Dönem Anadolu’suna ait tüm zooarkeo- bölgedeki Neolitik ideolojisinin merkezinde, bir
lojik veriyi bir havuzda toplamaya öncülük etmiş- tür mitolojik ata olarak görülmüş olabilir. Öküz,
tir. Bu çalışma, Çatalhöyük’ün temelleri atıldığı Yakındoğu Neolitik figürinlerinde ve Göbekli
Çatalhöyük’te
bir evin içerisini sırada, evcilleştirilmiş koyun, keçi, öküz ve domu- Tepe’deki kabartmalı dikilitaşlar gibi başka form-
gösteren zun bu bölgede yer almasına karşın, Çatalhöyük larda da oldukça öne çıkan bir hayvandır. Hallan
rekonstrüksiyon
çizimde ve Orta Anadolu’daki diğer merkezlerde yaşayan Çemi ve Jerf el-Ahmar’da duvarlara yerleştirilen
yaban öküzü halkın yalnızca koyun ve keçi yetiştirmeyi tercih yaban öküzü kafatasları ile Mureybet, Halula, Tell
boynuzlu seki ve
dikmeler, duvara etmiş olduğunu ortaya koymuştur. Evcilleştiril- ‘Abr 3 ve Ginnig’de sekilerin ve duvarların ya da
yerleştirilmiş miş öküz ve domuzlar Orta Anadolu’yu es geçerek zeminin altına gizlenen boynuzlarda görüldüğü
boğa kafatasları
ve duvar resimleri batıya ve en sonunda Avrupa’ya yayılmışlardır: gibi öküz kafatasları ve boynuzları büyük önem
görülüyor.
Birkaç yüzyıl öncesinde Çatalhöyük’ün batısında taşımıştır. Öküz, Çatalhöyük’te bulunan hayvan
Çatalhöyük
Kazı Arşivi ortaya çıkmışlardır. Çatalhöyük’ün sakinleri so- kalıntılarının yalnızca küçük bir kısmını oluş-

74 Aktüel Arkeoloji
77 No.lu bina içerisinde bulunan
yaban öküzü boynuzlu dikmeler.
© Çatalhöyük Araştırma Projesi

tursa da (erken seviyelerde yüzde 15, daha geç


seviyelerde yüzde 10) bu tür uygulamalar olduk-
ça fazladır. Çatalhöyük’te en çok dikkati çeken fi-
gürinler insan biçimli olanlar olsa da, alanda ele
geçen figürinlerin büyük çoğunluğunu hayvan
figürinleri oluşturur. Bunların arasında öküz tas-
viri en çok karşılaşılandır. Erken seviyelere ait ve
ne olduğu tam olarak anlaşılamayan bir resim ile 52 No.lu yanmış binada çökmüş durumda bulunan yaban öküzü boynuzlu seki
üzerinde çalışmalar devam ederken. Çatalhöyük Araştırma Projesi
iki geç seviye örneği dışında Çatalhöyük’ün ünlü
Çatalhöyük’te açık renk kil sıva
duvar resimlerinde öküze çok sık rastlanmaz. An- üzerine kırmızı boya kullanılarak
cak öküzün yer aldığı örneklerde, oldukça büyük oluşturulan kompozisyonlarda boğa,
geyik avı gibi sahneler yer alıyor.
boyutlu ve başka hayvan ve insan figürlerinin de Çatalhöyük Kazı Arşivi

yer aldığı sahnenin tümüne hâkim bir şekilde res-


medilmiştir. Öküz boynuzları gözle görünür ve
çarpıcı bir şekilde sekilerin, sütunların ve kilden
yapılmış öküz kafalarının içine yerleştirilmiştir.
Öküz boynuzları ve diğer gövde parçaları evlerin
temellerinde çok sık karşılaşılan öğelerdir. Öküz
boynuzları, düzenlenen avları ve onları takip eden
şölenleri anma amacıyla sergilenmiş olabilir an- Çatalhöyük’te ele geçen figürinlerin büyük çoğunluğunu
cak gizlenmiş öküz kalıntıları, yaban öküzlerinin
hayvan figürinleri oluşturur. Bunların arasında öküz tasviri en
besin kaynağı olmaktan daha fazla bir anlama sa-
hip olduğunu da göstermektedir. Ölümden sonra
çok karşılaşılandır. Çatalhöyük’ün ünlü duvar resimlerinde öküze
da gücünü korumuş olmasını ve bu gücün ev hal- çok sık rastlanmaz ancak öküzün yer aldığı örneklerde, oldukça
kını korumuş ve onlara iyi şans getirmiş olmasını büyük boyutlu ve başka hayvan ve insan figürlerinin de yer
simgeliyor olabilir. aldığı sahnenin tümüne hâkim bir şekilde resmedilmiştir
Aktüel Arkeoloji 75
Evcilleştirilmiş öküzü benimsemenin başka bir
nedeni de süt olabilir. Daha geç dönemlere ait se-
ramik kaplar üzerinde yapılan kimyasal analizler,
alanda süt kullanımının varlığını göstermiştir. Şu
anki teknoloji sütün inek mi yoksa koyun ve keçi
gibi başka bir hayvandan mı olduğunu belirleye-
mediği için Çatalhöyük’te ineklerin sağıldığı ya
da koyun ve keçinin sağılmadığından emin olmak
mümkün değil. Richard Evershed ve meslektaş-
ları, Yakındoğu ve Avrupa’da Neolitik Dönemde
geviş getiren hayvanlardan elde edilmiş süt ka-
lıntılarının evcilleştirilmiş öküz ile büyük çapta
bağlantıları olduğunu ortaya çıkararak inek sütü-
nün daha çok tercih edildiğini öne sürmüşlerdir.
Süt üretimi, küçük ölçekli olsa da, evcil inekle çok
yakın bir ilişki gerektirmektedir. Bu, çok büyük
Sergilenen ve gizlenen öküz boynuzları ve diğer boyutlu yabani boğaları avlamaktan çok farklıdır.
gövde parçalarına ait kalıntılar, erken seviyeler- Evcilleştirilmiş öküze dair olan kararsızlığın bir
Leopar biçimli den geç seviyelere geçiş sürecinde, evcilleştirilmiş nedeni de bu olabilir.
mühür MÖ 7.
binyıl öküzün de ortaya çıktığı dönemde en yüksek ora- Sembolik anlamda öküz öne çıkmış olsa da,
Çatalhöyük
nına ulaşmıştır. Çatalhöyük’te yaşayan insanlar Çatalhöyük’te başka hayvanlar da vardır. Ancak
Konya Arkeoloji
Müzesi yüzlerce yıl boyunca öküz yetiştirmeyi reddetmiş yabani hayvanlar ritüel aktivitelerde ve sembolik
Çatalhöyük anlamda günlük besin kaynağı olmaktan daha bü-
Araştırma Projesi
olduğundan, en sonunda bu durumu benimsemiş
olmaları, onlar için gergin ve tartışmalı olmuş yük bir role sahiptir. Anadolu’da yaşayanlar için ev-
olmalıdır. Yaban öküzüne ait kalıntıların evlerin cilleştirilmiş domuzu benimsemek daha da uzun
Çatalhöyük’te içine dahil edilişi ve avlanan hayvanı ve avın ken- zaman almıştır. Bu ise Neolitik Çatalhöyük’ün çok
geyik de yaban disini kutlamak için yapılan seremoniler yaban sonrasında olan Geç Kalkolitik’e kadar gerçekleş-
öküzünün devam eden gücü ile bağlantılı olarak memiştir. Bunun nedeninin yaban domuzunun
domuzununkine
artış göstermiştir.  karmaşık bir sembolik rolü olması ve evcilleştiril-
benzer bir tablo Evcilleştirilmiş öküz neden en sonunda kabul miş domuzdan süt üretimi gibi çeşitli açılardan bir
göstermektedir. edildi? Geçiş dönemi, büyük hayvanların avlan- avantaj sağlanamıyor olmasından kaynaklanıyor
Etli olan kısımlar ması, şölenler yapılması ve daha önce küçük öl- olabilir. Yaban domuzu avlayan figürler Çatalhö-
yine yerleşimin çekli olarak var olan ritüel gösteriler düzenlenmesi yük’teki duvar resimlerinde görülmektedir. Yaban
konusundaki yarışın şiddetlendiği bir dönemdir. domuzu, hayvan figürlerinde ve mimari öğeler-
dışında ve
Koyun sürülerinin genişlemesi ve öküz yetiştirici- de öküzden sonra en çok görülen hayvandır. Er-
kafalar, ayaklar ve liğinin başlaması (belki de yaban öküzü sürüleri kek yaban domuzlarının dişleri alet yapımında,
özellikle boynuzlar azalmaya başlamıştı) daha verimli ziyafetlerin özellikle de balık oltası yapımında kullanılmıştır.
yerleşimin içinde verilmesine yardımcı olmuş olabilir. Ancak aynı Özenle hazırlanmış yakalar da genellikle insan
bulunmuştur.  zamanda daha büyük sürüler, statü yarışının avcı- mezarlarında bulunan eserler arasındadır.
lıkla ilgili öğelerinin önemini, ziyafetlere büyük av Açıkça görülmektedir ki yaban domuzları dikkate
Ancak bu ayrım
hayvanlarının katılımını azaltarak ziyafetler için alınacak bir güce sahip olmuşlardır. Ancak yaban
daha az belirgin daha fazla iş çekişmesi yaratarak katkıda bulun- öküzleri başlıca ziyafet yemeği olurken, yaban do-
olmakla birlikte, muştur. Daha geç dönemlerde, ziyafetler ve avla- muzlarının etli kısımları Çatalhöyük’te oldukça az
içerisinde geyiğin rın sergilenmesi daha önemsiz olmaya başlamış bulunmuştur. Daha çok, büyük olasılıkla derileri
de yer aldığı ve avlanma sıklığı azalırken, avlanma sembolizmi ile birlikte kafa ve ayak kısımları bulunmuştur. Bu
daha da güçlenmiştir: Bu bizim diğer hayvanlarla garip bir durumdur çünkü doğal çevre yaban do-
ziyafet kalıntıları,
birlikte büyük öküzler içeren av sahneleri resim- muzu için oldukça elverişlidir ve Pınarbaşı A ve
höyükte bölgesel lerini ve sivri uçlu obsidiyen aletler ile hayvan bi- Boncuklu gibi daha erken döneme ait yakın yer-
depozitler halinde çimi verilmiş kemik saplı taş hançerleri görmeye leşim alanlarında oldukça fazla yaban domuzu ka-
bulunmuştur. başladığımız dönemdir. lıntısı bulunmuştur.

76 Aktüel Arkeoloji
Turnalar, cüsselerinin büyük olması ve grup halinde
dans etmeleri nedeniyle dünya çapında bir hayranlık
uyandırmaktadırlar. İnsanlar genellikle turnaların
danslarını taklit etmiş ve onları ritüellerine dâhil
etmişlerdir. Çatalhöyük’te bulunan turna ve akbaba
resimleri, bu hayvanlara ait dans performanslarının
gerçekleştiğini göstermektedir.

Etli kısımlarına ait kalıntılar Çatalhöyük’teki yer- geyiğin de yer aldığı ziyafet kalıntıları, höyükte böl- Turna dansının
hayali canlandırması
leşimin en ucundaki alanda bulunmuştur. Modern gesel depozitler halinde bulunmuştur. Hayvanların © John-Gordon
insan üzerindeki araştırmalar böyle durumların belirli parçalarına karşı olan tabu yaban domuzun- Swogger Çatalhöyük
Araştırma Projesi
hayvanların belirli parçaları üzerine olan tabulardan dan farklı bir şekilde yorumlanmıştır: Akraba grup-
kaynaklanabileceğini göstermiştir. Bazı hayvanların larına bağlı olarak bazı hane halklarının geyik eti
yaşına, cinsiyetine, üreme durumuna, ya da bir ka- yiyebiliyor, bazılarının yemiyor olabileceği düşünül-
bileye ve ya başka herhangi bir gruba ait olmasına müştür. Geyik, av sahnelerinin yer aldığı resimlerde
bağlı olarak belirli grup insanlara tamamen yasak ve figürinlerde ortaya çıkar. Geyik boynuzları ise
olması sık karşılaşılan bir durumdur. Bazı insanlar özel depozitler halinde karşımıza çıkmaktadır. Boy-
için bu hayvanların etleriyle ya da ölüleriyle bir iliş- nuzlar alet yapmak için kullanılmıştır. Geç evrelere
kilerinin olması bile tehlikeli olabilir. Bu durumda, tarihlenen evlerde, bazı örneklerde kısmen işlenmiş
bu eti tüketebilen kişiler bunu yerleşimden uzakta boynuzların istiflendiği noktalar bulunmuştur.
ya da en ucunda ve sadece bazı hayvan parçalarını Pek çok farklı dönem ve yerde olduğu gibi,
yerleşim alanına getirerek yapmaktadır. Vahşi yaban Çatalhöyük’te de özel geyik dişlerine değer veril-
domuzunun evcilleştirilmiş domuzla aynı hayvan miştir. Kızıl geyik ve ona yakın türler, soğan taçlı ve
olduğuna inanıldığını varsayarsak, ki erken dönem düz köklü, işlevini kaybetmiş, üst köpek dişlerine
domuzları büyük olasılıkla hala yabani atalarına sahiplerdir. Delinmek için çok uygun olan bu diş-
benziyorlardı, bu tür bir tabu, evcilleştirilmiş do- ler, fildişine benzer cilalı bir yüzeye sahiptir ve uzun
muzların alanda yetiştirilmesini, imkansız kılmasa bir zaman boyunca boncuk olarak değerlendirilmiş-
da, oldukça zorlaştırmış olabilir. tir. Bu dişler her hayvanda yalnızca iki tane olduğu
Çatalhöyük’te geyik de yaban domuzununkine ben- için çok değerlidir. Dişilere ait köpek dişleri boncuk
zer bir tablo göstermektedir. Etli olan kısımlar yine olarak çok nadir kullanılmıştır çünkü bunlar daha
yerleşimin dışında ve kafalar, ayaklar ve özellikle küçük ve üst yüzeyi daha az soğanlıdır. Belki de çok
boynuzlar yerleşimin içinde bulunmuştur. Ancak bu az bulunuyor olmalarından ve şekilleri bir tür bon-
ayrım daha az belirgin olmakla birlikte, içerisinde cuk için uygun olduğundan, insan mezarlarında sık

Aktüel Arkeoloji 77
Çatalhöyük’ün bir
zamanlar öküz
evcilleştirmenin
merkezi olduğu
düşünülmüştür.
Bugün,
evcilleştirilmiş
öküzün Güneydoğu
Anadolu’da ve Kuzey
Suriye’de daha
erken dönemlerde
görüldüğü
bilinmektedir.
Bu nedenle
Çatalhöyük’ün
daha geç
evrelerinde bulunan
Yaban domuzu ve insan figürlerinin yer aldığı bir av sahnesi Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi
evcilleştirilmiş
sık kolye, bilezik, halhal olarak bulunmuş; birçok ikonografisinde oldukça fazla görünen bir öğe
öküzün burada tarihöncesi toplumda kemikler, kızıl geyik köpek olmuştur: Hallan Çemi ‘de taş kaplar üzerinde,
evcilleştirilmiş dişlerine benzetilerek işlenmiştir. Daha yakın dö- Tell ‘Abr 3 ve Jerf el-Ahmar’da plakalara işlenmiş
olmasından çok, nemlerde bu imitasyonlar seramikten, reçineden olarak, Göbekli Tepe’de dikilitaşların üzerinde ve
Güneydoğu ve hatta plastikten de yapılmıştır. Bu “sahte”lerin, heykel formunda. Leopar derileri Çatalhöyük’teki
karşıdaki insanı kandırma amaçlı olup olmadığı geç dönem resimlerinde giysi ya da ok kılıfı ola-
Anadolu’da ve
bilinmemektedir. Bazıları oldukça gerçekçi olup rak ortaya çıkmaktadır. Bazı insan biçimli figü-
Kuzey Suriye’de bazıları da stilize edilmiştir. Çatalhöyük’te bulu- rinler de leopar derisi kıyafet giyerler ve leoparla
evcilleştirilmiş nan tüm kızıl geyik köpek dişleri boncuk olarak çeşitli şekillerde iletişim içindedirler. Erken sevi-
olan ilk öküzlerin delinmiştir fakat aralarında çok azı gerçekten ge- yelerdeki üç evin duvarlarında leopar kabartma-
soyundan geldiği yik dişidir. Sahte olanlar ise çok gerçekçi olanlar- ları bulunmuştur. Evlerden bir tanesi haricinde
dan çok fazla düzlenmiş ve stilize edilmişine kadar bütün örneklerde iki tane yüz yüze bakan leopar
ve Çatalhöyük’e
geniş bir çeşitlilik göstermektedir. vardır. Hepsi ayaktadır ve sırtlarına doğru kıvrılan
dışarıdan getirildiği Yabani etçiller de Çatalhöyük’te yaşayan insanları bir kuyrukları vardır. Daha geç dönemlerde odak
düşünülmektedir. bir hayli etkilemiştir. Leopar Yakındoğu Neolitik noktasının ev halkından ve evden bireye kaydığı-
nın göstergelerinden biri de kuyruğu arkaya kıv-
Kilden yüksek kabartma
tekniği ile yapılmış yüz yüze
rılmış bir leopar motifli taşınabilir damga mührün
bakan çift leopar figürü. bulunması olmuştur.
Çatalhöyük Kazı Arşivi
Leopar tasvirleri, Yakındoğu Neolitiğinde bu bü-
yük kedinin manevi bir gücünün olduğunu gös-
terir. Bu güce dayalı daha fazla ipucu, bu hayva-
nın Çatalhöyük’te diğer yerlerde olduğundan
çok daha güçlü bir tabu olmasından gelmektedir.
Kaydedilmiş olan milyonlarca kemiğin arasında,
yalnızca bir tane leopar türü vardır. Bir hayvanı
öldürmek ve yemek toplumun tamamı için yasak

78 Aktüel Arkeoloji
olduğunda o hayvanın gövde parçalarının yalnızca rını tanımlamaya çalışan adli bilimciler için de bir
çok küçük bir oranı yerleşime taşınmış (doğal yol- sorun teşkil eder. Ayılar Çatalhöyük’te de önemli
larla ölen hayvanların parçaları toplanmış) ve bu bir yere sahip olmuşlardır. Çok az sayıda ayı kemi-
parçalar da değişime uğratılmış ve özel işlemden ge- ği bulunmuş ve bunlar da kafa ve ayaklarla sınırlı
çirilmiştir. Çatalhöyük’te bulunan tek leopar parçası olmuştur. Bu, yerleşime yalnızca ayının kürkünün
bir pençedir. Kolye ucu olarak delinmiş olan bu pen- getirildiğini göstermektedir. Bu, ya ayıya karşı olan
çe, alandaki tek sıva ile kaplanmış kafatasının çıktı- tabunun leoparda olduğu kadar güçlü olmadığını,
ğı bir insan mezarından bulunmuştur. İlginç olan, ya da ayının yerleşime yakın bir yerde yaşamadığını
erken seviyelerde bu kolye ucuna çok benzeyen bir göstermektedir. Ayı kalıntıları genellikle özel depo-
başka kolye ucunun bulunmuş olmasıdır. Bu kemik zitlerde bulunmuştur: deriyi duvara tutturmak için
parçası koyun ya da keçi bacak kemiğinin bir parça- parmakların arasına sıva sürülmüş bir ayı patisi gibi.
sı olup bir köpek tarafından yutulmuştur. Köpeğin Daha önce bir çanak içinde muhafaza edildiği düşü-
mide asidi kemiği eritmiş ve kemik leopar pençesine nülen ve bir insan mezarında bulunan iki ayı dişi, bu
benzemiştir. Köpekten dışkı olarak atıldıktan sonra koleksiyonun parçaları arasındadır. Bunlar büyük
bu kemiği birisi bulmuş ve içine bir delik açmıştır. olasılıkla amulet niyetine insanların yanlarında ta-
Bu daha önceki dönemlerde de leopar pençesin- şıdığı güçlü olduğuna inanılan objelerdi.
den yapılmış kolye uçlarının oluğunu ve bu örneğin Çatalhöyük’te yalnızca bir adet ayı resmi olsa da,
bunlardan esinlenerek yapıldığını göstermiştir. ayılar duvar kabartmalarında en çok gösterilen hay-
Ayılar dünyanın birçok yerinde özel bir hürmet gör- vanlardır. Yayvan figürler şeklinde olup Mellaart
müşlerdir çünkü saygı duyulan fiziksel güçlerinin tarafından doğum yapan tanrıça olarak yorumlan-
yanı sıra dik durabilmeleriyle ve hem etçil hem otçul mışlardır (hayvan olabilecekleri olasılığını da dü-
olmalarıyla insanı andırmaktadırlar. Pençeler hari- şünmüştür). Eski Çatalhöyük insanları, figürinleri Çatalhöyük’ten bir
diğer çift leopar
cinde, ayının ayakları gözle görülür bir şekilde insan kullandıktan sonra onların kafalarını, ellerini ve kabartması.
el ve ayaklarına benzemektedir. Bu, kalıntı parçala- ayaklarını kırmışlar, bu nedenle de bunların insan Çatalhöyük Kazı Arşivi

Aktüel Arkeoloji 79
Çatalhöyük’te yumurta kabuğu kalıntıları fazla
olmasına karşın, kuş kalıntıları memelilerden bile
azdır. Çok sayıda kaz ve ördeğin de dahil olduğu
kuşlar ağırlıklı olarak su kuşlarıdır. Kuşların ço-
ğunlukla tüyleri kullanıldığından yerleşime yal-
nızca kanatları getirilmiş, ancak bazen etleri de
tüketilmiştir. Kuşlar, Çatalhöyük sembolizminde
de yer alır. Yakındoğu Neolitiğinin yaşandığı di-
ğer bütün yerlerde olduğu gibi, sanatta ve özel
depozitlerde akbabalar da görülmektedir (Ça-
talhöyük duvarlarındaki akbaba kafaları gibi).
Çatalhöyük’te akbabaların, kafası olmayan insan
figürleriyle resmedilmesi Göbekli Tepe’deki bir
dikilitaş üzerinde resmedilenin bir kopyasıdır
ve ortak bir mitolojiyi çağrıştırmaktadır. Ancak
Mellaart’ın öne sürdüğü gibi insan vücutlarının
gömülmelerinden önce akbabalara sunulduğu
fikri artık kabul görmemektedir. Bazı boyalı ak-
babalar insan ayaklarına sahiptir (stilize edilip
Yabani etçiller de Çatalhöyük’te yaşayan insanları bir hayli
edilmediklerini söylemek oldukça zordur). Eğer
etkilemiştir. Leopar Yakındoğu Neolitik ikonografisinde öyleyse, bu insanların öldükten sonra akbabaya
oldukça fazla görünen bir öğe olmuştur: Hallan Çemi ‘de dönüşmesiyle ilgili bir mitoloji olabilir ya da bun-
taş kaplar üzerinde, Tell ‘Abr 3 ve Jerf el-Ahmar’da plakalara lar kuşa dönüşen şamanlar veyahut yeni ölüyü
işlenmiş olarak, Göbekli Tepe’de dikilitaşların üzerinde ve karşılamaya gelen atalar olabilir.
Turnalar, Çatalhöyük resimlerinde, Göbekli Te-
heykel formunda. Leopar derileri Çatalhöyük’teki geç dönem pe’deki dikilitaşlardan birinde ve Bouqras’taki bir
resimlerinde giysi ya da ok kılıfı olarak ortaya çıkmaktadır. Bazı resimde görülmektedir. Turnalar, cüsselerinin
insan biçimli figürinler de leopar derisi kıyafet giyerler büyük olması ve grup halinde dans etmeleri ne-
ve leoparla çeşitli şekillerde iletişim içindedirler. deniyle dünya çapında bir hayranlık uyandırmak-
tadırlar. İnsanlar genellikle turnaların danslarını
1960’lı yıllardaki mı hayvan mı olduğu tam belli olmamaktadır.
Mellaart dönemi taklit etmiş ve onları ritüellerine dâhil etmişlerdir.
kazılarında bulunan Ancak figürinlerin, dizlerden itibaren kalkık bir Çatalhöyük’te bulunan iki kemik arasındaki boş-
ve ‘Ana Tanrıça şekilde yükselen bacak duruşunun insana ait ol- luğa bir delik açılmış ve üzerinde buna bağlı kesik
Heykelciği’ olarak
adlandırılan kil ması çok güçtür (dört ayaklılarda bu aslında ayak izleri bulunan bir turna kanadı, bu hayranlığın
figürin. Doğuran bir bileği olmaktadır). Desenlerin, duvarlardan taşı- Çatalhöyük’te de gerçekleştiğini göstermektedir.
kadını betimlediği
düşünülen oturan nabilen objelere kaymasına başka bir örnek olan Kesiklerin yerlerine bakılırsa kanat bir şeye, bü-
şişman kadının bir damga mühür bütün bu tartışmayı sonlandır- yük olasılıkla bir kostüme, tutturulmuştur. Olası
her iki yanında bir
leopar yer alır. mıştır. Mühürdeki figür diğerleri gibi yayvan bir insan ayakları ile resmedilen akbabalar ve turna
Ankara Anadolu
Medeniyetleri
pozisyonda elleri – ön patileri- kırılmış, kafa ve resimleri, Çatalhöyük’te her iki hayvana ait dans
Müzesi, Çatalhöyük ayaklar sağlam haldedir. Bir de küçük bir kuyru- performanslarının gerçekleştiğini göstermektedir.
Kazı Arşivi
ğu vardır ve bu figürün ayı olduğunu açıkça ka- Ancak bazı hayvanlar ritüel alanına çok fazla dâhil
nıtlamaktadır. Bazı kabartmalarda olduğu gibi, edilmemiştir. Koyun ve keçi kalıntıları yerleşimde
damga mühürdeki figürün göbek deliği vardır. oldukça fazladır. Çatalhöyük’te yaşayan insanlar
Tüm plasentalı memelerin göbek deliği vardır, bu hayvanları yetiştirmek için oldukça fazla za-
ancak insan haricindeki canlılarda çok belirgin man harcamış olmalıdırlar. Belki de bu hayvanlar
değildir. Figürlere bunun eklenmiş olması belki sembolik anlamlar yüklemek için fazla tanıdık-
de onların insan olduğunu kesin olarak göster- lardır. Evcilleştirilmiş hayvanlar genelde özel bir
mek için yapılmıştır. Bu nedenle bu yayvan pozis- bağlamda kullanılmasa da, Çatalhöyük’te bazı özel
yonda duran figürlerin ayı-insan olma ve olası bir depozitlerde yabani koyun ve keçi boynuzlarına
mitolojik atayı ya da şekil değiştiren bir şamanı rastlanmıştır. Daha geç evrelerde, koyun ve keçi
temsil ediyor olma olasılığı vardır. eti ziyafetlerde sunulmuştur. Keçi ve ağaçların yer

80 Aktüel Arkeoloji
aldığı bir resim bulunmasına karşın, resimdeki ke- merkezi yönetimi az olan böylesine büyük bir Çatalhöyük’te bulunan
çilerin evcilleştirilmiş mi yoksa yaban keçileri mi toplulukta hayatın stresiyle baş edebilmek için tek leopar parçası bir
olduğu bilinmemektedir. En çarpıcı örnek, Çatal- ritüel ve inancı ifade eden bu öğeler daha faz-
pençedir. Kolye ucu
höyük’teki tek hayvan mezarı olan ve bir insanla la ve daha ayrıntılı olarak kullanılmış olabilir.
birlikte gömülmüş olan bir kuzudur. Yaşı çok genç
olarak delinmiş olan
Hayvan kemiklerinin de iyi korunmuş ve dik-
olduğu için yabani mi yoksa evcilleştirilmiş mi ol- katlice kurtarılmış olduğunu hesaba katarsak,
bu pençe, alandaki
duğu anlaşılamasa da büyük olasılıkla evcilleştiril- bu bize Neolitik toplumlardaki hayvanların tek sıva ile kaplanmış
miş olduğu düşünülmektedir. Bu mezar, kuzunun karmaşık rolleri hakkında zengin bilgiler sunar.  kafatasının çıktığı bir
insan mezarına konulup konulmaması üzerine insan mezarından
büyük bir kararsızlık yaşandığını göstermektedir. bulunmuştur. İlginç
Bir parça deri ya da kumaş kuzuyu insandan ayır- **Çatalhöyük ilk olarak 1960’larda James Mel- olan, erken seviyelerde
makta, kuzunun bacakları havaya doğru düz bir laart tarafından kazılmış ve ün kazanmıştır. Ye- bu kolye ucuna çok
şekilde tutulmuş ve aradaki çukur doldurulmuş; niden başlayan kazılar, 1993’e kadar Ian Hodder
tarafından yönetilmiş, bu dönemde kazıya yeni
benzeyen bir başka
görünüşe göre kuzunun insanın üzerine düşme- kolye ucunun bulunmuş
teknikler getirilmiş ve alandaki insan-hayvan
mesi için çaba sarfedilmiştir. Bu kuzu, mezarın sa- ilişkisini daha iyi anlamamızı sağlayan daha sis- olmasıdır. Bu kemik
hibi yetişkin erkekle onun evcil hayvanı ya da sürü tematik bir kemik koleksiyonu oluşturulmuştur. parçası koyun ya da keçi
başı olarak eğitilen hayvanı olarak oldukça yakın Hayvan kalıntıları üzerinde çalışan ve farklı za-
manlarda Louise Martin, Katheryn Twiss, Jacqui
bacak kemiğinin bir
bir ilişki içinde olmalıdır.
Çatalhöyük’te yaşayan insanların, köpekleri evcil Mulville ve benim tarafımdan yönetilen büyük bir parçası olup bir köpek
hayvan ya da arkadaş olarak görmedikleri düşü- ekip oluşturulmuştur. tarafından yutulmuştur.
nülür. Köpekler çok nadir olarak besin kaynağı Çatalhöyük kazı alanından genel görüntü. Çatalhöyük Araştırma Projesi
olarak tüketilmiş, öldüklerinde gömülmekten
çok oraya buraya atılmış ve asla bir insanla birlik-
te gömülmemişlerdir. Bu durum köpeğin en çok
gömülen hayvan olduğu başka dönem ve başka
yerlere göre bir tezatlık yaratmaktadır. Çatalhö-
yük duvar resimlerinde köpek cinsinden olduğu
kesin olarak belli olan bir adet figürün yanı sıra
birçok olası figür vardır. Ancak bunların köpek
mi yoksa kurt mu olduğu tam anlaşılamamakta-
dır. Kalın kuyruğu olmayan bu hayvanlar tilkiye
benzememektedir. Doğu Anadolu’da ve Levant’ta
oldukça sık rastlanan bir figür olması ve Ürdün’de
bulunan Epipaleolitik dönem mezarlığında insan-
larla birlikte gömülen örneklerin olması nedeniy-
le Çatalhöyük’te tilkilerin yoksunluğu ya da tilki
kalıntılarının özel bir işlemden geçmemesi şaşır-
tıcı bir durumdur. Çatalhöyük’te tilki kemiklerine
köpeklerinki kadar sık rastlanmaktadır. Tilkiler,
zaman zaman besin kaynağı olarak tüketilmiş ve
kürkleri kullanılmıştır. Yerleşimde kurtlar oldukça
az rastlanan bir tür olmuştur ve kürkleri için kul-
lanılmışlardır. Bir kurt kemiğinin alet yapımında
kullanılması dışında büyük olasılıkla çivi olarak
kullanılmış bir grup kemik duvarın içine yerleşti-
rilmiş olarak ve iki yarım kurt patisi de temel de-
pozitlerinde bulunmuştur. 
Çatalhöyük’te gördüğümüz insan-hayvan ilişkisi-
ne ait modellerin çoğu Yakındoğu Neolitik dün-
yasının tamamında var olan modellerdir. Fakat,

Aktüel Arkeoloji 81
Bir Ebedi
Hayvanat Bahçesi
Antik Mısır’ın
Hayvan
Mumyaları
Salima IKRAM

Mısırbilimciler hayvan mumyalarına Mısır dininin


garip bir belirtisi olarak yaklaşmışlar ve bu disiplinin
ilk zamanlarında hiçbir Mısırbilimci bu konuya
bağlı çalışmalar yapmak istememiştir. 20. yüzyılın
sonlarında, yazar ve N. Iskander tarafından yönetilen
ve Tuna el-Gebel ve SAN’da yapılan araştırmaların
sonuçlarının yayınlandığı ve medyatik ilginin oluştuğu
döneme rastgelen Kahire Müzesi Hayvan Mumyaları
Projesi ile Mısırbilim dünyasının ve halkın ilgisini
çekmiş ve önemli bir parçası olmuştur.

82 Aktüel Arkeoloji
Mumyalanmış
buzağı.
MÖ 30 sonrası,
Roma Dönemi,
Teb, Mısır,
British Museum,
Londra

Aktüel Arkeoloji 83
Hayvan mumyası üzerinde çalışan birinin, insan mumyası üzerinde çalışan
birinden çok bir farkı yoktur. Her iki durumda da ana bilgi kaynağı mumyanın
kendisidir. Buna ek olarak, mumyaların mumyalama işlemine tabi tutuldukları
yerler de hayvan mumyalaması hakkında bilgi verir. İlk adım görsel makroskobik
muayene yapılmasıdır. Daha sonra X-Ray ve CT taramalarını da kapsayan radyoloji
uygulanmaktadır. İkinci aşama, mumyanın kendisi,
farklı sargı katmanları ve yumuşak doku
kalıntıları hakkında daha detaylı bir bilgi
sunar.

lerdir. Ger-
çekten de, çoğun-
lukla Delta’daki Bubastis’ten
gelen yüzlerce kedi mumyası, 19. yüzyılda
İskenderiye’den Avrupa’ya seyahat eden gemilerde
safra ağırlığı olarak kullanılmıştır. Avrupa’ya va-

İ
rıldığında ise mumyalar kırılıp gübre olarak kul-
Mumyalanmış krokodil. nsan mumyalarının uzun zamandır bilin- lanılmıştır. Nihayet, 19. yüzyılın sonunda ve 20.
MS 1.-2. yüzyıllar
Kahire Mısır Müzesi mesine ve insanlığı derinden etkilemesine yüzyılın başlarında bu eserlere karşı ciddi bir ilgi
© DEA / S. Vannini
rağmen, hayvan mumyalarına karşı olan oluşmuştur. Fakat koleksiyonu, çalışmayı ve hay-
ilgi yeni gelişen bir olgudur. 16. yüzyılda, van mumya kataloglarını hazırlayan kişiler Mı-
“bir kolunda timsah, bir kolunda mum- sırbilimcileri değil doğabilimcileri olmuştur. Bu
ya” ile dönülmediği sürece kimsenin Mısır’ı ziya- konudaki bilgimizin büyük bir kısmı, dünyanın
ret ettiğine inanılmazdı. Hayvan mumyaları, suni en büyük hayvan mumyası koleksiyonlarına sahip
yollarla korunan hayvan vücutları, dünyanın ne- olan Kahire Müzesi ve Lyon Doğal Tarih Müzesin-
redeyse bütün müzelerinde var olan kır faresinden deki hayvan mumyası koleksiyonlarının temelleri,
timsaha kadar birçok hayvan çeşidini kapsar. Tıpkı Louis Lortet (doğabilimci ve Lyon Doğal Tarih
insanlarda olduğu gibi, hayvanlar da ruhlarının Müzesi Direktörü), Claude Gaillard (doğabilimci)
(ba ve ka) sonsuza kadar yaşayabilmesi amacıyla ve Georges Daressy (Mısırbilimci)’nin girişimci
mumyalanmıştır. Mumyalama ile hayvanlar son- ruhlarına ve sıkı çalışmalarına dayanır. Genele
suza kadar yaşayabilecek olan kutsal bir varlığa bakıldığında, Mısırbilimciler hayvan mumyala-
dönüştürülmüştür. Hayvan mumyaları beş ayrı rına Mısır dininin garip bir belirtisi olarak yak-
kategori altında toplanır: Evcil hayvan mumyala- laşmışlar ve bu disiplinin ilk zamanlarında hiçbir
rı, yiyecek mumyaları, kutsal hayvan mumyaları, Mısırbilimci bu konuya bağlı çalışmalar yapmak
adak hayvan mumyaları ve çeşitli yorumlamaları istememiştir. Tuna al-Gebel’deki Ibis ve Babun
olan “diğer” mumyalar. ile 1970’lerde Sakkara’da bulunan Kutsal Hayvan
Uzun bir süre, sayıca ve çeşitçe oldukça fazla ol- Nekropolü’nde olduğu gibi hayvan mumyalarının
malarına rağmen, uzmanlar hayvan mumyalarını bulunduğu yeraltı mezarlarında yapılan çalışmalar
Şahin mumyası. antik Roma’da da yapıldığı gibi büyük oranda göz bazı uzmanların hayvan kültüne ilgisini arttırmış
MÖ 330-20, Ptolemaioslar ardı etmişler ve bunları ilgi çekici bir tuhaflık ve olsa da, genelde hayvan mumyaları hem Mısırbi-
Dönemi, Mısır, British
Museum, Londra Mısır dininin garip bir özelliği olarak kabul etmiş- limciler hem de halk tarafından büyük oranda göz

84 Aktüel Arkeoloji
ardı edilmeye devam etmiştir. Hayvan mumyaları edildiğine dair edinilecek bilgilerin veterinerlik
ancak 20. yüzyılın sonlarında, yazar ve N. Iskander uygulamalarını daha iyi anlamamıza yardımcı ola-
tarafından yönetilen ve Tuna el-Gebel ve SAN’da caktır. Açıkçası, çok miktarda hayvan mumyasının
yapılan araştırmaların sonuçlarının yayınlandığı 26. Hanedan ile nerdeyse Hristiyanlığın devlet
ve medyatik ilginin oluştuğu döneme rastgelen Ka- dini olduğu zamana kadar olan zaman dilimine
hire Müzesi Hayvan Mum- ait olması, bu zaman dilimindeki kültürel ve dinsel
yaları Projesi ile Mısırbilim inançlar hakkında geniş bilgiler sunar. Mumyala-
dünyasının ve halkın ilgisini rın yapılış şekilleri antik Mısır’daki kimya ve bilim
çekmiş ve önemli bir parçası bilgisi hakkında da bilgi verir. Ayrıca
olmuştur. mumya yapımında kullanılan
malzemeler, ticaret bağlantı-
Şu anda hayvan mumyaları
ları ve antik Mısır’ın ekono-
üzerine yapılan çalışmalar bir
misi hakkında bilgi sunar.
çeşit merak olduğu için değil,
antik Mısır’ın değişik yönle- Hayvan mumyası üzerinde
rini ortaya çıkaran bir bilgi kaynağı olduğu dü- çalışan birinin, insan mumyası üzerinde çalışan
şünüldüğü için çalışılmaktadır. Değişik türlerin birinden çok bir farkı yoktur. Her iki durumda
belirlenmesi ve çalışılması ile antik dönemde var da ana bilgi kaynağı mumyanın kendisidir. Buna
olan iklim ve bitki örtüsü ve bunun zamanla nasıl ek olarak, mumyaların mumyalama işlemine tabi
değiştiği üzerine daha gelişmiş bir anlayışa sahip tutuldukları yerler de hayvan mumyalaması hak-
olmak mümkündür. Bazı hayvanlar hastalık ya da kında bilgi verir. İlk adım görsel makroskobik
travma belirtileri gösterir. Bunların nasıl tedavi muayene yapılmasıdır. Daha sonra X-Ray ve CT

Mısır’da 3 binyılı aşkın süredir değişik mumyalama şekilleri var olmuştur. Bu nedenle hayvanların
muhafazasında çeşitli yöntemler uygulanmıştır. Bu yöntemler hayvanın kürkü, tüyleri ya da
yüzgeçleri olup olmamasına bağlı olarak türden türe değişiklik göstermiştir. Mumyalama
işlemindeki esas kural, gövdenin şeklini olabildiğince tam tutmak adına yapılan kurutmadır.
Bu iç organların tamamen çıkarılması, vücut boşluğunun su ve palmiye şarabıyla
arındırılması ve bakteri oluşumunu önlemek amaçlı
temizlenmesi ile başarılmıştır.

Mumyalanmış
ceylan.
Ptolemaioslar
Dönemi, Mısır.

Tanrı Thoth’un
kutsal hayvanı olan
ibis mumyası.
MÖ 30 sonrası,
Roma Dönemi,
Abidos, Mısır,
British Museum,
Londra

Kutsal ibis
mumyasının
konulduğu ahşap
tabut. Tuna el
Gebel, Mısır
© Werner
Forman \ UIG

Aktüel Arkeoloji 85
Mumyalamanın taramalarını da kapsayan radyoloji uygulan- Mısır’da 3 binyılı aşkın süredir değişik mum-
değişik maktadır. İkinci aşama, mumyanın kendisi, yalama şekilleri var olmuştur. Bu nedenle
farklı sargı katmanları ve yumuşak doku ka- hayvanların muhafazasında çeşitli yöntemler
aşamalardan
lıntıları hakkında daha detaylı bir bilgi sunar. uygulanmıştır. Bu yöntemler hayvanın kürkü,
geçmiştir. Aslına bakılırsa bu tarz bir görüntüleme tekni- tüyleri ya da yüzgeçleri olup olmamasına bağ-
Önce mumya ğindeki gelişmeler sargılarıyla birlikte iskeletin lı olarak türden türe değişiklik göstermiştir.
içi boşaltılmış, ya da mumyayı süsleyen amuletlerin 3 boyutlu Mumyalama işlemindeki esas kural, gövdenin
kurutulmuş, daha (3-D) bir çiziminin yapılabilmesine olanak şeklini olabildiğince tam tutmak adına yapılan
sonra sargılama sağlar. Mumyalamada kullanılan malzemeler kurutmadır. Bu iç organların tamamen çıkarıl-
üzerinde yapılan kimyasal testler bu malze- ması, vücut boşluğunun su ve palmiye şarabıyla
aşamasına
melerin tam olarak neler olduğunu gösterme- arındırılması ve bakteri oluşumunu önlemek
geçmeden önce amaçlı temizlenmesi ile başarılmıştır. Daha
si açısından yardımcı bir etkendir. D N A
eritilmiş yağa sonra vücut doğal sodyum karbonatın
analizi türlerin gelişimini anlamak için
ve reçineye giderek daha çok kullanılan bir
(tuz ve karbonatın karışımı olan ve do-
batırılmıştır. Balık ğal yolla oluşan öz) içine konulmaktadır.
teknik halini almıştır. Son zaman-
mumyalarında Doğal sodyum karbonat, Luksor’un gü-
larda, 1897’de Fransız doğabilimci
neyinde Kahire’den 60 kilometre uzaklık-
sargılanmadan Geoffrey St. Hilaire tarafından da
ta olan ve El-Lab bölgesinde bulunan Vadi
önce gövde mumyalanmış hayvanların kafatası Natrun’dan çıkarılmaktadır. Bu metot,
yüzeyinde daha az morfolojisine bakarak belirtildi- vücudun kurumasını ve yağlarından
miktarda yağ ve ği gibi, Nil Nehri’nde iki fark- arınmasını sağlar. İnsan vücudu
lı tür timsahın yaşadığı fikri için gerekli kuruma süresi 40 gün
reçine kullanımının
kabul görmeye başlamıştır. iken, hayvanlar için bu süre değiş-
olduğu Buna bağlı araştırmalar Evon mektedir. Küçük hayvanlar için ge-
gözlenmişse de Hekkala ve ekibi tarafından rekli süre daha kısa iken sığır gibi
bu miktar yine kuş DNA incelemelerine dayandı- büyük hayvanlar için daha uzun
ve bazı memeli rılarak yapılmıştır. Araştırma- bir zaman dilimi gerekli olmuştur.
hayvanlarda lar gerçekten de tarihsel olarak Kurumanın ardından hayvan, sı-
değişiklik Mısır’da iki ayrı timsah türü ol- vazlama ya da tarama yöntemiyle
duğunu göstermiştir: Crocody- karbonattan temizlenmekte ve daha
göstermektedir.
lus niloticus ve C. Suchus. İkin- sonra kutsal yağlarla, muhtemelen
Bunlara ek olarak, cinin C. Niloticus’dan daha sakin aromalı reçinelerle ovulmaktadır.
hayvanın evcil ve daha az vahşi bir canlı olduğu Sürülen bu yağlar vücudun az bir
hayvan, yiyecek, ve dolayısıyla tapınak şartlarında miktar rehidre olmasını ve dolayısıyla
kutsal ya da adak daha kolay muhafaza edilebildiği- hayvanın pozisyonun ayarlanabilmesi
hayvanı olmasına ni göstermiştir. için gerekli esnekliği kazanmasını sağ-
lamaktadır. Reçineler bakteri oluşumu-
bağlı olarak Deneysel çalışmalar da mumyaların
nu durdurucu etken olarak işlev görür.
mumyalama işlemi nasıl yapıldığını, hangi çeşit tekno-
Vücudun yağlanmasının dualar eşliğin-
değişikliklere lojinin ve malzemenin nasıl sonuçlar de yapılmasının ardından yine dualar
uğramaktadır. yarattığını ve hangi metotların mumya eşliğinde yapılan mumyalama aşaması
yapımı için en etkili yöntem olduğunu gelir. Tam bir insan vücudunun sargı bez-
anlamak açısından oldukça yararlı bir leriyle sarılmasının 30 gün süreceği tahmin
yöntemdir. Bu deneysel çalışmalar aynı edilirken, hayvanlardaki zaman dilimi yine
zamanda üreme ve hayvan mumyala- hayvanın büyüklüğüne ve mumyalamanın
ma ile bağlantılı olan arkeolojik alanla- türüne göre değişmektedir. Mumyalar üze-
Kedi mumyası.
MS yaklaşık 1. yüzyl, rın tanımlanmasında ve bu alanlardan yola çıka- rinde yapılan incelemeler daha önce de belirtil-
Roma Dönemi, Abidos, rak daha detaylı araştırılması gereken konuların diği gibi mumyalamanın değişik aşamalardan
Yukarı Mısır, British
Museum, Londra belirlenmesinde arkeologlara da yardımcı olur. geçtiğini göstermiştir. Buna göre mumya içi

86 Aktüel Arkeoloji
boşaltılmış, kurutulmuş, daha sonra sargılama ğin sahibinin ölümünden kısa bir süre sonra
aşamasına geçmeden önce eritilmiş yağa ve reçi- üzüntüden öldüğü ve bu nedenle mumyalana-
neye batırılmıştır. Balık mumyalarında sargılan- rak sahibinin yanına sonsuza kadar birbirlerine
madan önce gövde yüzeyinde daha az miktarda arkadaşlık etsinler diye gömüldüğü düşünülebi-
yağ ve reçine kullanımının olduğu gözlenmişse lir. Maatkare adında bir rahibe belinin yanına
de bu miktar yine kuş ve bazı memeli hayvan- bohçalanarak konmuş bir mumya ile birlikte
larda değişiklik göstermektedir. Bunlara ek ola- bulunmuştur. İlk bakıldığında, onu bulan Mı-
rak, hayvanın evcil hayvan, yiyecek, kutsal ya da sırbilimciler mumyalanmış hayvanın bir bebek
adak hayvanı olmasına bağlı olarak mumyalama olduğunu, büyük bir skandala yol açtığı ve gayri
işlemi değişikliklere uğramaktadır. meşru bir çocuk dünyaya getirdiği için rahibe-
Anlaşılması en kolay hayvan mumyası evcil nin öldürüldüğünü düşünmüşlerdir. 1960’larda
hayvan mumyalarıdır. Bugün günümüzde bile Maatkare ve mumya bohça X-Ray’den geçirildi-
insanlar evcil hayvanlarına oldukça bağlıdırlar ğinde, bohçanın aslında yüksek Apis Boğasına adanan kireçtaşından
yapılmış boyalı stel.
ve öldüklerinde onları gömmek için para harca- rahibenin evcil hayvanı olan Serapeum, Sakkara, 26. Hanedan

maktan kaçınmazlar. Mısırlılar da bundan farklı bir eski dünya maymunu ol- Dönemi, Musée du Louvre, Paris
© De Agostini / G. Dagli Orti
davranmamışlardır. Kedi, köpek, maymun ve duğu ortaya çıkmıştır. Bunun
ceylan gibi evcil hayvanlar dikkatlice mumyalan- sonucunda, 100 yıldan sonra
mış ve sahipleriyle öbür dünyada bir araya gele- Maatkare’nin itibarı kurtarıl-
bilmeleri için kendilerine ait tabutlara konmuş- mış ve aynı zamanda onu
lardır. Çok sık olamamakla birlikte sahipleriyle ilk inceleyen Mısırbilimci-
gömülen evcil hayvanlar da vardır. Muhtemelen lerin o zamanki bakış açı-
MÖ 300 dolaylarında yaşamış olan Hapi-Min sına dair bir fikir edinilmiş
adındaki bir adamın köpeği, tabutunun içinde, olmuştur.
ayak ucunda yatar şekilde bulunmuştur. Köpe-

Yiyecek hayvan mumyaları


Mısır için oldukça tipiktir
ve “yanına her şeyi alabilirsin”
ve “öbür dünya bu dünyaya çok
benzer bir dünyadır” gibi bir fikri
destekler. Bunlar ölüye diğer
Kutsal Apis
boğası. Tanrı yaşamda yiyecek kaynağı olarak
Ptah’a adanan
tunç heykel.
hazırlanmış kaburga, dana
MÖ 600 sonrası,
Geç Dönem,
eti, sığır omuzu ve hatta
Aşağı Mısır, British ciğer gibi et adaklarından
Museum, Londra
oluşmaktadır.

Aktüel Arkeoloji 87
Geç Dönem kedi mumyası.Musée du
Louvre, Paris © DEA / G. Dagli Orti
Her tanrının kendine ait, karakteristik
özellik bakımından benzediği düşünülen,
bu nedenle de totem ya da sembol olarak
kullanılan bir hayvanı vardır. Kediler tanrıça
Bastet adına kutsal kabul edilmiş olup
kutsal ibisler tanrı Thoth’a adanmıştır.
Bu hayvan mumyaları hacılar
tarafından satın alınıp tanrılara
adanan tapınaklara sunulmuştur.
Mumyalanmış hayvan, hacının
tanrıya olan dualarını sonsuza
kadar temsil edecek bir araçtır.
Krallar Vadisi’ndeki bir mezardan büyük
olasılıkla Firavun III. Amenhotep ya da
Horemheb’in evcil hayvanları olan bir ba-
bun ve bir av köpeği mumyası çıkartılmıştır.
Bu bağlantı, mumyaların bu iki firavuna ait
mezarlara yakınlığından dolayı kurulmuş-
tur. Kraliçe Isetemkheb D’nin de evcil bir
ceylan sahibi olduğu bilinmektedir. Bu ev-
cil ceylan yine ceylan şeklinde oyulmuş bir
tabuta konulmuş ve sahibinin mezarına yer-
leştirilmiştir.
Yiyecek hayvan mumyaları Mısır için oldukça
tipiktir ve “yanına her şeyi alabilirsin” ve “öbür
dünya bu dünyaya çok benzer bir dünyadır” gibi
bir fikri destekler. Bunlar ölüye diğer yaşamda yi-
yecek kaynağı olarak hazırlanmış kaburga, dana
eti, sığır omuzu ve hatta ciğer gibi et adakların-
dan oluşmaktadır. Kümes hayvanları kısmı daha
çok ördek, kaz ve güvercinleri kapsar. Tavuklar ise
MÖ 2. ya da 3. yüzyıla kadar Mısır’da çok yaygın
bulunan bir kümes hayvanı olmamıştır. Kümes
hayvanları, tüyleri yolunup temizlendikten, etle-
rin birleşme yerlerinden derisi yüzüldükten ve ye-
meye hazır hala getirildikten sonra mumyalanıp
paketlenmiştir. Bu esnada büyük olasılıkla evcil
hayvanların ya da diğer hayvan mumyalarının
hazırlanışında okunan dualar okunmamaktadır.
Bütün bu aşamalardan sonra hazırlanan paketler
et parçasını ya da kümes hayvanını temsil eden şe-
killerde yapılmış olan küçük tabutlara yerleştirip
mühürlenmiştir ki ölü kişi bunların tadını sonsu-
za kadar çıkarabilsin.

88 Aktüel Arkeoloji
Genç bir çocukken ölen Tutankhamun’un meza- Anlaşılması en kolay hayvan mumyası evcil hayvan
rında kırkı aşkın yiyecek mumyası bulunmuştur. mumyalarıdır. Bugün günümüzde bile insanlar evcil
Bu genç firavunun öbür yaşamda oldukça iyi bes-
lendiğine işarettir. Bu yiyecek mumyaları, hangi
hayvanlarına oldukça bağlıdırlar ve öldüklerinde onları
yiyeceğin daha özel ve sonsuza kadar tadı çıkar- gömmek için para harcamaktan kaçınmazlar. Mısırlılar da
tılabilecek kadar lezzetli olduğunu göstermekte bundan farklı davranmamışlardır. Kedi, köpek, maymun
olup kasaplık ve etlerin birleşim yerleri hakkında ve ceylan gibi evcil hayvanlar dikkatlice mumyalanmış
da bilgi verir. Bu çeşit bir adak türü Yeni Krallık’a ve sahipleriyle öbür dünyada bir araya gelebilmeleri
(MÖ 1549-1069) ait elit mezarlarında çok rastla-
nan bir uygulama olmamasına rağmen mumya-
için kendilerine ait tabutlara konmuşlardır. Maatkare
lanmamış yiyecek adaklarının varlığı daha erken adında bir rahibe belinin yanına bohçalanarak konmuş
dönemlerden de bilinmektedir. bir mumya ile birlikte bulunmuştur. İlk bakıldığında, onu
Kutsal hayvan mumyaları tanrıların dünyadaki bulan Mısırbilimciler mumyalanmış hayvanın bir bebek
görünümleri olduğuna inanılan ve bu nedenle olduğunu, büyük bir skandala yol açtığı ve gayri meşru
tapılan hayvanları kapsar. Belirli tanrıların özle- bir çocuk dünyaya getirdiği için rahibenin öldürüldüğünü
rini dikkatle seçilmiş bir hayvan vücuduna gön-
düşünmüşlerdir. 1960’larda Maatkare ve mumya bohça
derdiklerine inanılmıştır. Bu hayvanlar, özünü
taşıdığı tanrıya hizmet eden rahipler tarafından
X-Ray’den geçirildiğinde, bohçanın aslında
fark edilebilmesi için belirli bir desen ya da renk- yüksek rahibenin evcil
le diğer canlılardan ayrılır. Hayatı boyunca bu hayvanı olan bir eski
hayvana tapılmış ve tanrı muamelesi yapılmış- dünya maymunu
tır. Ölümünden sonra ise mumyalanmış ve bü-
olduğu ortaya çıkmıştır.
yük bir ihtişamla yeraltı mezarına gömülmüştür.
Bu hayvan kültlerinden en eskisi yaratıcı tanrı
olan ve Sakkara’daki Serapeum’da gömülü Mem- Her tanrının kendine ait,
fis Ptah (usta ve mimarların tanrısı) için kutsal karakteristik özellik ba-
Apis boğası kültüdür. Diğer kutsal boğa tanrılar kımından benzediği dü-
Armant ve Heliopolis’ten bilinmektedir. Khnum şünülen, bu nedenle de
(iktidar, yaratılış ve tufan tanrısı) için kutsal olan totem ya da sembol ola-
koçlar Elefantin’de gömülüdür. Bubastis’te ise rak kullanılan bir hayvanı
Tanrıça Bastet’e adanmış bir kedi vardır. Birçok vardır. Kediler tanrıça
hayvan gördükleri ilgiden ve bakımdan dolayı Bastet (zevk, sevgi ve
her zaman rastlanmayan muhteşemlikte bir ha- güzellik tanrıçası-bir
yat sürmüşler ve yaratıcı tanrı Khnum’un özünü kedide beklenen özel-
taşıdığına inanılan koçların büyük bir kısmı 20 likler) adına kutsal ka-
yılı aşkın bir süre yaşayarak ve yaşlılıktan dişleri bul edilmiş olup kutsal
döküldüğünde püre ile elle beslenerek normal bir ibisler tanrı Thoth (öğrenme
koç ömründen çok daha uzun yaşamışlardır. Ne tanrısı- gagalarının kaleme ben-
yazık ki kutsal hayvanlara ait oldukça az mum- zemesi ve her zaman çamurun içinde
ya bulunabilmiştir. Diğer yeraltı mezarları yağ- eşelenmeleri nedeniyle)’a adanmıştır. Bu
malandığından bulunan mumyaların çoğunluğu hayvan mumyaları hacılar tarafından sa-
Khnum’un koçlarına aittir. tın alınıp tanrılara adanan tapınaklara su-
En yaygın hayvan mumyası adak olarak sunu- nulmuştur. Mumyalanmış hayvan, hacı-
lanlardır. Dünya genelinde müzelerde bulunan nın tanrıya olan dualarını sonsuza kadar
hayvan mumyalarının çok büyük bir kısmı bu temsil edecek bir araçtır. Bu işlem, kilise
kategoride yer alır. Koleksiyonlar belirli tanrıla- içinde mum alınıp yakılması ile büyük
ra adanmış mumyalanmış hayvanlardan oluşur. benzerlik göstermektedir.

Aktüel Arkeoloji 89
Adaklar bir kez tapınağa sunuldu Buna ek olarak, bir tanrının fiziksel olarak var
mu yıllık ya da yılda iki kez olan olabilir olması Mısırlılara tanrılarıyla daha derin
ve muhtemelen çok sayıda hacının bir bağ kurmalarına ve ihtiyaçları olduğunda tan-
katıldığı törenlere kadar rıların onları yatıştıran ve hayatlarını etkileyen ra-
tapınak sınırları için- hatlatıcı varlığını hissetmelerine neden olmuştur.
de kalmakta, törenler Adak olarak sunulan hayvanlar çeşitlilik gösterir:
sırasında ise tapınak- kediler, köpekler, timsahlar, ceylanlar, kedi balığı
la bağlantısı olan bir ve Nil levreğini de kapsayan değişik tür balıklar,
yeraltı mezarına taşın- babunlar, yırtıcı kuşlar, ibisler, kır fareleri, bokbö-
maktadır. cekleri. MÖ 200 yılı itibariyle bütün Mısırda mil-
Apis boğası gibi hayvan kült- yonlarca adağın yapıldığı bu tarz mezarlıklar or-
leri firavunlar Mısır’ının (MÖ taya çıkmıştır. Adak olarak sunulan hayvanların
3000) ortaya çıkışından beri biliniyor olsa da, yaş dağılımı yavru köpekler ye da yavru kediler-
MÖ 600 yılında adak mumya yapılarıyla bir- den yumurtalara ya da yetişkin hayvanlara kadar
likte çok daha yaygın bir hale gelmiş ve bu MS değişim göstermekte ve bu bir kısım hayvanların
350 yılına kadar devam etmiştir. Bu bilincin özellikle bu amaç için yetiştirildiğini işaret etmek-
oluşmasının ana sebeplerinden biri antik Mı- tedir. Birçoğunun röntgenleri, bu hayvanların
sırlıların yabancı akıncılar tarafından işgal özellikle boğularak ya da yavru köpek ve kediler-
altında olmasından dolayı yabancı kurallara de yapıldığı gibi kafaya keskin bir darbe vurula-
karşı birleşme yolunu izleyerek kendi dinsel rak öldürüldüğünü göstermiştir. Günümüz has-
geçmişlerine daha bağlı hale gelmeleri ve sasiyeti için şok edici görünen bu metotlar, antik
eşsiz birer Mısırlı olarak kültürel ve dinsel insanların gözünden bakıldığında o kadar da sert
kimliklerini açıkça dile getirmek istemiş görünmez. Sonuç olarak bu hayvanlar özellikle
olmaları olabilir. kutsanmış bir noktada sonsuza kadar tanrılarının
Köpek veya çakal mumyası. MÖ 30 sonrası, Roma Dönemi, Thebes, Mısır, British Museum, Londra

yanlarında kalmak için kurban edilmişlerdir.


Kutsal hayvan mumyaları
Adak mumyalar arasında bazı mumyalama iş-
tanrıların dünyadaki görünümleri
lemi bitirilmemiş örneklere de rastlanmıştır. Bu
olduğuna inanılan ve bu nedenle tamamlanmamış mumyalar “sahte” ya da “yan-
tapılan hayvanları kapsar. Belirli lış” mumyalar olarak adlandırılır. Bir hayvana
tanrıların özlerini dikkatle benzeyecek şekilde sargılandığı ve yeraltı meza-
seçilmiş bir hayvan vücuduna rına gömüldüğü halde sargılar değişik türlerin
gönderdiklerine inanılmıştır. kemiklerini, bir avuç tüy gibi bir ya da farklı bir-
Bu hayvanlar, özünü taşıdığı kaç hayvana ait kalıntıları saklar. Bu durum için
tanrıya hizmet eden rahipler çeşitli açıklamalar vardır. Alaycı olan açıklama
rahiplerin hacıları kandırdığı yönündedir. Buna
tarafından fark edilebilmesi
rağmen, daha cömert olmak adına Mısırlıların bir
için belirli bir desen ya da parçanın bütünü temsil edebileceğine inandıkları
renkle diğer canlılardan ayrılır. bilinir. Eğer bir kişi bunun belirli bir parça oldu-
Hayatı boyunca bu hayvana ğu hakkında konuşmuş ya da yazmışsa, o parça
tapılmış ve tanrı muamelesi bir anda duaya ve söze dönüşmüş olabilir. Buna
yapılmıştır. Ölümünden sonra ek olarak, bu hayvanlar mumyalanarak kutsanmış
ise mumyalanmış ve büyük ve adaklara dönüştürülmüştür. Bu nedenle o hay-
bir ihtişamla yeraltı mezarına vandan gelen herhangi bir parça da ayrıca kutsal
gömülmüştür. sayılmalı, saygıyla sarılmalı ve yeraltı mezarına
gömülmelidir.

90 Aktüel Arkeoloji
Son tür hayvan mumyası bundan önceki hiçbir
gruba tam olarak dahil olamadığı için genel bir
başlık olan “diğer” kategorisine girer. İnsan ve
hayvan mumyalarının (genellikle köpek) bir- Adak mumyalar
likte bulunduğu karma mezarlar buna güzel bir
arasında bazı
örnektir. Bazı durumlarda bir kısım uzmanın
da tanımladığı gibi hayvan mumyaları bek- mumyalama işlemi bitirilmemiş
çi ya da amulet olarak kullanılmıştır. Fakat bu örneklere de rastlanmıştır.
durum bu çeşit mumyaların diğer dört gruba Bu tamamlanmamış mumyalar “sahte” ya Mumyalanmış balık.
uymamasının bir sebebi olarak görülmemeli- da “yanlış” mumyalar olarak adlandırılır. Ptolemaioslar
Dönemi, Musée du
dir. Bazı durumlarda mezar alanlarının değişik
zamanlarda başka türler için kullanılmış olması
Bir hayvana benzeyecek şekilde Louvre, Paris
© DEA / G. Dagli Orti

sebebi tartışmaya açık bir şekilde karşılaşılan sargılandığı ve yeraltı mezarlarına


bir durumdur. Diğer durumlarda hayvanlar, bü- gömüldüğü halde sargılar değişik türlerin
yük olasılıkla ahşaptan, taştan ya da seramikten kemiklerini, bir avuç tüy gibi bir ya da
daha güçlü olduğuna inanıldığı için heykellerin
farklı birkaç hayvana ait kalıntıları saklar.
yerine konmuştur.
Alaycı olan açıklama rahiplerin
Hayvan mumyaları sadece antik Mısır’ın inanç
hacıları kandırdığı yönündedir.
sisteminde önemli bir rol oynamakla kalmamış,
aynı zamanda antik Mısırlıların milliyetçi duygu-
Etraftaki köyler ve hanlar ve küçük oteller hay-
larına ve ekonomilerine de katkıda bulunmuştur.
vanların defnedilme festivallerine gelen çok sayı-
Adak mumyalara karşı olan ilgiyi karşılayabilmek
da efendiye ev sahipliği yapmış olmalıdır.
için yetiştirilen hayvan sayısı muazzam bir nok-
tada olmuştur. Hor’un Arşivi’nde bulunan bel- Açıkça görülmektedir ki hayvan mumyaları üze-
gelere göre, birçok rahip bu yetiştirmenin, besle- rindeki çalışmalar ve onların bize anlattıkları daha
menin ve tanrı Thoth’a adanan mumyalamış ibis yeni başlamaktadır. Gelecekte yapılacak olan araş-
sürülerinin bakımının parçası olmuştur. Bunlara tırmalar bu objelerin antik Mısırlıların ekonomi,
ek olarak başka kuş çeşitlerinin de tapınağa ya- din ve duygusal yaşamları üzerindeki karmaşık
kın yaşayan köylüler tarafından para kazanmak rolleri üzerine daha çok ışık tutacaktır.
amacıyla yetiştirilmiş olması oldukça olasıdır. Bu
durumun tanrılara adak olarak verilen kediler ve
köpekler ve hatta belki yırtıcı kuşlar ve timsahlar
için de geçerli olması olasıdır. Ek olarak, büyük
olasılıkla yüzlerce mumyayı yapmak için gerekli
olan mumyalayıcı sayısı yerel ekonomide önem-
li bir rol oynamıştır. Mumyalamada kullanılan
karbonat, yağ ve ithal reçine gibi Yakın Doğu’dan
ve büyük olasılıkla Afrika’nın başka yerlerinden
Koç mumyasına ait
getirilen malzemelerin ise ulusal ve uluslararası tabut. Yaratılış ve
ticareti ve ekonomiyi geliştirmiş olması yadsına- suların tanrısı koç
başlı Khnum’un
mayacak bir durumdur. Gerçekten de maymun kutsal hayvanı.
ve babun gibi bazı mumyalanmış hayvanlar ulus- Asvan (Elefantin)
Adası, Ptolemaioslar
lararası ticaretin bir parçası olarak ortaya çık- Dönemi, Musée du
Louvre, Paris
maktadır. Tapınaklar tamamlanmış mumyaların © De Agostini
satın alınmasından oldukça yararlanmıştır. / G. Dagli Orti

Aktüel Arkeoloji 91
Bazalt ortostat üzerinde
betimlenen sahnede tanrı ve
tanrıçaların kutsal hayvanlarını
tutmakta olan bir erkek figürü
görülüyor. Bukleli sakalları ve
tam ortadan ikiye ayrılmış düz
saçları ile betimlenmiş bu figür
Önasya mitolojisinde hayvanlar
hakimi olarak tanımlanır.
Geç Hitit92Beylikleri
Aktüel Arkeoloji
Dönemi,
Karkamış, Gaziantep, Ankara
Anadolu Medeniyetleri Müzesi
HİTİT DÜNYASINDA
HAYVANLAR
Billie Jean COLLINS

Aktüel Arkeoloji 93
Yabani hayvanların bolluğuna karşın, 2. binyıl so-
nunda avlanma artık ana besin bulma yöntemi
değildi. Bölgedeki köylerde ve kent merkezlerin-
de yaşayanlar besin kaynağı olarak sığır, koyun
ve keçi yetiştiriyordu. Hayvancılık ve tarım Hitit
ekonomisinin bel kemiğini oluşturuyordu. Çiftlik
hayvanlarının yanı sıra, köpek ve domuzlar da ev
ekonomisinin bir parçasıydı. Bir kaynakta Tanrıça
Kamrusepa’nın, bir kişinin evini ve ocağını, arazisi-
ni ve ona bağımlı olanları, sığırlarını ve koyunlarını
ve hatta yavru domuz ve köpeklerini arındırdığın-
dan bahsedilmektedir. Ağırlıklı olarak askeri işler-
de kullanılan atlar, zenginlerin mülkiyetindeydi.
Evcilleştirilmiş kedi ve tavuklar ise Anadolu’da he-
nüz bilinmiyordu.
Hitit yasalarında, hayvancılık üzerine, özellikle
hayvanların çalınması ve sakatlanması durumunda
ciddi para cezalarını içeren maddeler yer alıyordu.
Hititlere ait bu yasalar ve diğer belgeler hayvan
dünyasını iki değişik grupta toplamıştı: Suppala
yani insan kontrolünde yaşamış evcilleştirilmiş
hayvanlar ve Huitargimras “arazi hayvanı” yani
insanların yaşadığı yerlerden uzakta, insan kontro-
lünde olmadan yaşayan yabani hayvanlar. Bu temel
ayrım sadece hayvanların nasıl kullanıldığına göre
değil -biri besin kaynağı olarak, diğeri değil- insan-
lar tarafından nasıl görüldüklerine göre de oluş-
maktaydı. Bir şenliğe ait metinde belirtildiği gibi ve
Hititlerin dini ideolojilerinde sahip oldukları özel
rollere göre yabani hayvanlar “tanrıların hayvanla-
rı” (siunashuitar) idi.

Hayvanlar ve Krallar
Bu döneme ait bilgilerimizin tamamı, Hitit saray-

A
larının kalıntılarından (ikonografik ve arkeolojik)
Kireçtaşından yapılmış nadolu’nun yüksek arazileri, Tunç ve yazılı kaynaklardan edinilmektedir. Bu nedenle
stel üzerinde bir tabure
Çağının sonunda (yaklaşık MÖ Anadolu’daki Geç Tunç Çağı yaşamını anlamak ve
üzerinde oturan bir
kadın ve kucağında 1600-1200) hayvan çeşitliliği ba- cevaplar bulmak için Hititlerin dünya görüşlerini
ayakta duran bir çocuk kımından günümüze göre daha anlamak ve onların bakış açısıyla bakmak gere-
figürü betimlenmektedir.
Erkek çocuk figürü sol zengindi. Aslanlar, leoparlar, ayı- kir. Hitit tarihinin başından beri kullanılan krallık
elinde bir atmaca veya lar, kurtlar, yaban domuzları, dağkeçileri, cey- simgeleri olan aslan ve kartalın Hitit ideolojisinde
şahin türü olan bir
lan ve özellikle geyik, Geç Tunç Krallığı Hitit önemli bir yeri vardır. MÖ 17. yüzyılda özellikle I.
kuşun ayağına bağlı ipi
tutmaktadır. İmparatorluğu’nun merkezi olan Orta Anadolu’da Hattuşili kendini büyük bir aslan olarak tanımla-
Geç Hitit hala gezinmekteydi. Kartal ve doğanların da içinde mıştır. Kendi emri altındaki bir krala yazdığı bir
Beylikleri Dönemi,
bulunduğu çok çeşitli kuş türleri de bu bölgede ya- mektupta onu “aslanın (Hattuşili’nin) tarafını tut ve
Kahramanmaraş,
Musée du Louvre, Paris şamaktaydı. tilkinin (düşmanın) tarafını tutma” diye uyardığı

94 Aktüel Arkeoloji
Hattuşa yakınlarındaki Hitit Açık Hava Tapınağı Yazılıkaya’da - A Odasında yer alan tanrı ve tanrıçalar geçit törenini betimleyen kabartmada Güneş Tanrısı ve ona eşlik eden bir tanrı büyük kedilerin,
olasılıkla leoparların, sırtında ayakta durmaktadır.

Aktüel Arkeoloji 95
lıkaya tapına-
ğında bulunan
çift başlı kar-
tal kabartma-
sı, Hattuşa’daki
resmi bir kültün
parçası olarak öne
çıkan ve başkent-
teki birçok mühür
baskısında görülen bir
krallık amblemidir. Bir
sembol olarak kartal, Geç
Tunç Çağı boyunca kaybolma-
yacak ve Bizans İmparatorluğu ve
sonrasında yeniden ortaya çıkacak
kadar etkileyici ve önemli bir sembol
olmuştur.
Krallar günlük hayatlarında çevrelerini hayvan-
larla kuşatmıştı. Hattuşa’daki krallık yerleşkesi, eski
uygarlıkların su kuşlarına (luliyaš MUŠEN) duyu-
lan ilgi nedeniyle insan yapımı göllerle donatılmış-
tı. Bu göller büyük olasılıkla avludaki keyif bahçe-
Taprammi Çanağı olarak bilinen, IV. Tuthaliya dönemine tarihlenen tunç kap üzerinde kakma
tekniği ile oluşturulmuş iki ayrı av sahnesi görülüyor. Geyik, domuz, boğa, aslan gibi hayvanların sinin en önemli noktasını oluşturuyordu. Devlet
betimlendiği sahnelerde elinde mızrak tutan ve ok atan erkek figürleri de görülüyor.
MÖ 1450-1190, Hitit İmparatorluk Çağı, Kınık-Çankırı, Kastamonu Müzesi
görevlileri kendi yetkileri içindeki alanda bulunan
kuş habitatını korumakla yükümlüydü. Hitit ya-
salarına (§119) göre su kuşlarını çalanlara çok sert
cezalar verilirdi.
Kuşlar ve diğer hayvanlar, avcı ya da av olmaları
fark etmeksizin, aktif olarak tutsak edilmek için
avlanırlardı. Kral ve diğer görevliler arasındaki
mektuplaşmalar, krallığa ait hayvan stoklarında
kullanılmak üzere belirli hayvanların avlanması-
na yönelik seferler düzenlendiğini gösterir. Tutsak
görülür. Hattuşili’nin yönetimde olduğu süre bo- alınan hayvanlar, diğer krallarla yapılan hediye
yunca pek çok benzer aslan tasviri görülür. Hitit değiş tokuşunda egzotik objeler olarak da kulla-
tarihinin büyük bir kısmı boyunca büyük başkent nılmışlardır.
Hattuşa’nın girişinde bulunan Aslanlı Kapı, ziya- Hitit krallık ideolojisinde, Mezopotamya’da olduğu
retçileri etkilemek ve buranın krallık şehri oldu- kadar öne çıkmasa da, krallık avı yine de kutlanırdı.
ğunu belirtmek için yapılmıştır. Bilinen en erken tarihli Hititçe belge olan ve Hitit
Hitit saraylarında kartal önemli bir semboldür. öncesi döneme ait Anitta metinlerinde, bu avların
Hitit ritüelleri ve mitolojisinde, tanrılara ve krala kralın yönetimde kalması için bir çeşit propaganda
bağlı ikincil bir haberci tanrı olarak geçer. Yazı- olarak kullanıldığı görülür.

96 Aktüel Arkeoloji
Yukarı Şehir’in güney suru üzerinde yer alan iki anıtsal kapıdan biri olan Aslanlı Kapı. Geç İmparatorluk Çağı, Hattuşa (Boğazköy), Çorum © Aykan Özener

Aslan, leopar, kurt


ve yılan gibi tehlikeli
hayvanlar kötülüğe
karşı koruyucu
efsunların içinde
yer alırlardı. Onların
koruma gücünün
tehditkâr ve şeytani
doğalarında saklı
olduğuna inanılırdı.
Aktüel Arkeoloji 97
konur ve festival boyunca ayrı bir hürmet görürdü.
Bu festivalle ilişkili olanlar dışındaki kaynaklar bo-
ğanın, boğa dansı ile birlikte törensel oyunların bir
parçası olduğunu göstermektedir. Hüseyindede’de
bulunan bir vazonun (MÖ 1500) üzerindeki Hitit
kabartmaları buna örnektir. Aynı yerde bulunan
başka bir vazonun üzerinde bir adak sahnesi vardır.
Fırtına Tanrısına sunulan boğalarla birlikte akroba-
tik gösteriler yazılı kaynaklarda yer alan bir kanıttır.
Her şekilde durum törenseldir ve kurban da bu ola-
yın temel öğesidir.
Diğer yandan, erkek geyik kültü avın merkezinde
yer almış ve Geyik tanrısı Kuruntiya’ya tapınmanın
odak noktasını oluşturmuştur. Özellikle 14. yüzyıl
kralı IV. Tuthaliya, kendi krallığı boyunca erkek
geyik tanrısını oldukça yüceltmiş ve propaganda-
sını yapmıştır. Ona ait Yalburt yazıtında “Fırtına
tanrısı sever(?), ve ben bütün ülkeleri ele geçirdim.
Erkek geyik tanrısı sever(?), ve ben Kahramanım,
Arazi Efendisiyim(?), Avcıyım(?), Büyük Kralım.”
demektedir. Diğer bir deyişle, (kutsal hayvanı boğa
olan) Fırtına Tanrısı tarafından kutsanmak politik
güç, Geyik Tanrısı (Kuruntiya) tarafından kutsan-
mak da kralın egemenliğindeki topraklarda yaşa-
yan vahşi hayvanlar üzerinde üstünlük anlamına
Ağırlıklı olarak askeri işlerde kullanılan gelmiştir. Metaforik olarak, bu durum kralın hem
atlar, zenginlerin mülkiyetindeydi. kendi topraklarında hem de onların ötesindeki yer-
lerde politik güce sahip olduğunu simgelemektedir.
Evcilleştirilmiş kedi ve tavuklar ise
Avcılıktan hayvancılığa geçiş KI.LAM festivalin-
Anadolu’da henüz bilinmiyordu.
de, kralın töreni başlatmak için kullandığı törensel
Bazalt ortostat Kral Anitta, avdan dönerken şehre aslanlar, ya- demir mızrağın, üzerinde Fırtına Tanrısı kabart-
üzerinde betimlenen
sahnede sol elinde ban domuzu, ayılar, leoparlar, geyik ve ceylan ge- ması bulunan demir bir balta ile değiştirilmesiyle
kalkanı, sağ elinde tirmekle övünürdü. Av, törensel kutlamaların ve gerçekleşmiştir. Av aleti olan mızrak, adak kurban
atının dizginleri ve
sırtında okdanlığı festivallerin altmetni olarak kendi kutsal doğasını etmenin simgesi olan balta ve mızraktan baltaya
ile bir erkek figür korumuştu. Antik KI.LAM festivalinin öne çıkan geçiş, kralın hayvanlar dünyası üzerindeki üstün-
süvari olarak
görüntülenmektedir. bir öğesi olan “tanrıların hayvanları” aslan, leopar, lüğünün simgesidir. Bu noktada yabani hayvanlar
Geç Hitit Beylikleri yaban domuzu, ayı, geyik, kurt, ceylan ve yaban ke- erkek geyikle, evcilleştirilmiş hayvanlar ise boğa ile
Dönemi, Zincirli,
Gaziantep, İstanbul çisi, tanrıların etki alanını ve aynı zamanda avlanan temsil edilmiştir.
Arkeoloji Müzeleri hayvanları sembolize etmekteydi.
Hattuşa’da bulunan ve kraliyete ait olmayan bir me-
Kraliyet ideolojisinin bir parçası olarak, Hitit kral- zarlık olan Osmankayası’nda, bazen hayvanlarla
ları hayvanlar dünyası üzerindeki sembolik üstün- birlikte (öküzler, domuzlar, koyun ve keçiler, ya da
lüğünü her zaman kutlamıştır. Kastamonu’da bu- katırlar ve benzerleri – ya tüm hayvan gövdesi ya
lunan ve IV. Tuthaliya’nın (MÖ 1237–1209) zama- da sadece kafası ile) hem yakılmış hem de gömül-
nında Taprammi tarafından adanmış bir tunç kap, müş kalıntılar içermektedir. Bu gelenek, sekizinci
avcının bir geyik sürüsünü hedef aldığı (üst sıra) ve gününde öküz ve koyun gibi birçok hayvanın kur-
boğalarla savaştığı (alt sıra) bir av sahnesini göster- ban edildiği ve öküz ya da at gibi bazı hayvanların
mektedir. İkonografi ve yazılı kaynaklar, hayvanlar kafalarının ölüye eşlik etmesi için ölüyle birlikte gö-
üzerindeki üstünlüğü iki hayvan üzerinden göste- müldüğü kraliyete ait ölü gömme ritüellerinde de
rir; boğa ve erkek geyik. KI.LAM festivalinde bu sürdürülmüştür. Ölüye okunan bir duada bu hay-
hayvanlar tanrıların hayvanlarından ayrı bir yere vanların kullanım amacı açıklanmıştır:

98 Aktüel Arkeoloji
Ritüel sırasında hayvan (keçi?) maskesi giyen bir müzisyen. (Özgüç 1965: 84 pl. XXIV:71)

Aktüel Arkeoloji 99
Hattuşa’nın ve
bir Hitit şehri
olan Alaca
Höyük’ün
anıtsal
kapılarının her
iki yanında
da bulunan
sfenksler
gibi fantastik
hayvanlar,
mitlerin başlıca
öğesiydi.

Karkamış kentinin
ortostatlarında yer
alan Gılgamış Destanı
tasvirlerinden iki başlı
sfenks kabartması.
Sfenksin kuyruğu da
kuş başı biçimindedir.
Ankara Anadolu
Medeniyetleri Müzesi

“Bu otlak (parçası), O Güneş Tanrısı, ve kraliçenin, üzerinde Fırtına Tanrısını simge-
hakkınca onun yaptı! Kimse onu bundan leyen bir boğanın durduğu kaidenin önünde ta-
mahrum etmesin, kimse itiraz etmesin, pınmalarını gösteren kapı kabartmaları buna en
öküzler ve koyunlar, atlar (ve) katırlar bu güzel örneklerden biridir. Boğa, Fırtına Tanrısının
otlak üzerinde onun için otlasın.” Otlağı(n gücünü simgelemekte ve aynı zamanda onun dini
bir kısmını) atların kafalarının (ve) öküz- ikonografisini oluşturmaktadır.
lerin başlarının yakıldığı ve bunun üzeri-
Benzer şekilde, geyik, Geyik Tanrısını temsil et-
ne geri döndükleri yere, buraya getirirler.”
mekte ve onun avcı tanrı olarak doğasını açıkla-
Kraliyet ailesinden olanlar da olmayanlar da benzer maktadır. Bu tanrı genellikle bir kuş tutarken ve
şekillerde kendi çiftlik hayvanlarından ölümde de bazen de elinde bir yabani tavşanla gösterilmiştir.
faydalanmaya devam etmişlerdir. Bu hayvan kombinasyonu, vahşi doğayı simgele-
yen bir metafor olarak kullanılmıştır.
Hayvanlar ve Tanrılar Arı, ana tanrıça Hannahanna’nın özel hayvanıdır.
Hayvanlar tapılacak ‘objeler’ olmasa da, bazıları Bir yabani keçi ya da koyun ile bir yırtıcı kuş da,
belirli tanrılarla birlikte tanımlandıkları için o mühürler ve yerel kült resim örnekleri sunan yazı-
tanrı adına kutsal sayılmışlardır. Hitit merkezle- lı kaynaklardan da anlaşıldığı üzere bu sözde doğa
rinden biri olan Alaca Höyük’te bulunan ve kral tanrıçasının hayvanlarıdır.

100 Aktüel Arkeoloji


Tanrılarla olan iletişim, gerek adak kurban ederek
Bir dağ bir geyiği yayıldığı alandan
ve tanrılar tarafından kutsanışı devam ettiren ziya-
fetler organize ederek ya da insanların tanrıların çıkardı ve geyik başka bir dağa
memnuniyetsizliklerinin nedenlerini anlamaları- gitti. Geyik şişmanladı ve bir
na yardımcı olan kehanetler aracılığıyla yine hay- yüzleşme aramaya başladı. Dağa
vanlar üzerinden yapılmaktaydı. Tanrılarla ilişkile-
lanet okumaya başladı: “Otladığım
ri iyi tutmak, adakların devam etmesine bağlıydı.
Tanrılara edilen dualarda, kral Arnuwanda onlara dağ ateşlerle yansa! Fırtına tanrısı
şöyle hatırlatır: şimşekleriyle çarpsa ve
“Siz tanrılar için sadece Hatti gerçek onu yaksa!” Dağ bunları
ve temiz yerdir ve sadece Hatti toprak- duyunca kalbinden
larında size sürekli temiz, büyük ve iyi hastalandı ve cevap
kurbanlar verilir. Sadece Hatti toprakla-
rında siz tanrılara saygı duyulur. Sadece
olarak geyiğe lanetler
kutsal kişiliklerinizle siz tanrılar bilirsi- yağdırdı: “Beslediğim
niz ki bizim tapınaklara baktığımız gibi geyik karşılık olarak
kimse bakmamıştır… kimse sizin için şimdi bana lanetler
her gün, her ay, her yıl mevsimsel festi-
valler ve ritüeller yapmamıştır.”
okuyor. Avcılar
onu avlasın! Avcı
Koyun en çok kurban edilen hayvandı, keçi ise
daha az tercih edilirdi. Önemli durumlarda daha kuşlar onu tutsak
değerli olan sığır kurban edilirdi. Tanrılarla birlikte alsın! Avcılar etlerini
ziyafet çekmek, ritüel adakların doruk noktasıydı. alsın ve avcı kuşlar
Hititlerde tüm fal teknikleri hayvanlara dayalıydı. da derisini!” O
Anadolu’daki kehanet ve falcılık aktivitelerindeki bir geyik değil bir
bir yenilik de, kuşların şarkılarının ve uçuşlarının
gözlemlenmesi olmuştur. Batı Anadolu’daki falcı- insan…
lar, bu kutsal mesajları okuma yetenekleriyle ün-
lüydü. Genellikle orduyla birlikte çalışan falcılar, bazı parçaları kullanılmıştır. Canlı hay-
düşmana ne zaman saldırılması gerektiği ile ilgili vanlar da hasta insanların yerine vekil
öğütler verirdi. İç organ falında koyunların iç or- olarak kullanılmıştır. Bu ritüellerde hay-
ganlarına bakılarak gelecek okunur, ender olarak vanlar, tanrının kızgınlığını insanın üzerinden
yapılan “yatak” falında ise hayvan kesilmek için Alaca Höyük
alıp başka yöne yönlendirmek prens
götürülürken davranışları gözlemlenirdi. Yılan fa- için kullanılırdı. Bilge kadın mezarlarından
lında çeşitli sürüngenlerin hareketleri izlenirdi. Hi- Mastigga’ya yapılan bir ritüel
metal geyik
heykelciği.
titlere ait fal teknikleri arasında en az anlaşılabileni için iki koyun -bir beyaz bir Ankara Anadolu
olan HURRI kuş falı, büyük olasılıkla kuşların iç siyah- şart koşulmuştu. “İşte bu-
Medeniyetleri
Müzesi
organlarına bakarak yapılırdı. rada senin için bir vekil, bir vekil
İnsanların ve tanrıların dünyaları arasında kurulan de insanların için. O dili ve laneti
köprüde, hayvanlar hem doğaüstünün tanımlan- (onun) ağzında kalsın.” Daha sonra
masına yardımcı olmuş, hem de insanların kutsal ritüeli yapanlar koyunun ağzına tükürür
olanla kurdukları bağı kolayca ifade etmelerine ve kirliliği ona geçirip kurtulduklarına
yardımcı olmuşlardır. inanırlardı. Bu vekil hayvanlar daha sonra
öldürülür ve içlerindeki kirlilikle birlikte yok
edilirlerdi.
Edebiyatta, Mitlerde ve
En ünlü ritüellerden birisi olan günah keçisi ritü-
Ritüellerde Hayvanlar elinde seçilmiş hayvanlar yer alırdı. Bu ritüellerin
Çeşitli tanrıların kültleri için yapılan ritüellere ek birçok çeşidi olmasına rağmen hepsinin ana nok-
olarak, şehir ve günlük hayatın problemlerini gös- tası aynıydı. Vekil ritüellerinde olduğu gibi, kirli-
termeyi amaçlayan bir takım ayinler de yapılmıştır. liğin vekil hayvana geçirilmesi şarttı. Vekil hayvan
Bu tür ritüellerde genellikle hayvanlar ve onların genellikle süslenirdi. Fakat günah keçisi ritüelle-

Aktüel Arkeoloji 101


rinde hayvan öldü- ‹awaiya, awaiya!’ diye bağırır.” Tanrıça Teteshapi
rülmez, kirliliği için yapılan festivalde leopar-adam dağlara kadar
düşman toprak- kovalanır. Bu gösteri yalancı bir av ile mi yoksa sa-
larına yayması vunmasız bir köyden orayı yıkan güçlerin törensel
için gönderilirdi. bir şekilde çıkarılmasıyla mı alakalıydı? Bu hayvan
Bir örnekte, bir maskeli ve hayvan derisi giymiş kostümlü kişileri
koç ve koyun, koruma amaçlı mıydı? Bu tür bir “hayvan-adam”
taç şeklini alan örneği Hattuşa’da bulunan bir seramik parçasının
renkli yün ip- üzerinde yer alan hayvan (keçi) maskesi takan ve
liklerle süslen- tambur çalan bir müzisyendir.
mişti. Yün iplik- Mitolojik edebiyat, hayvanlar ve hayvan figürleri
ler kralın ağzından açısından oldukça zengindir. Kartal ve arı, Telipinu
çıkartılmıştı, onun mitinin ana hayvanlarıydı. Arı Hannahanna tara-
üzerindeki kötü şansı fından kayıp Telipinu’yu bulması için, kartal ise
ve acı çeken askerlerini temsil daha önce Güneş Tanrısı tarafından gönderilmiş,
Hitit krallarından etmekteydi. Kirliliği tamamen üzerine almış olan ancak başarısız olmuştu.
Muwatalli ve eşi
Danuhepa’nın hayvanlar düşman bölgesine gönderilerek, getir-
adlarının yer aldığı dikleri vebayı kaynağına geri götürmekteydi. Güneş Tanrısı hızlı kartalı gönderdi:
mühür üzerinde bir [Git] Telipinu’yu ara. Kartal gitti. [su
boğa betimlemesi Ordu için yapılan ritüellerden bir tanesi hayvanla-
görülüyor. kaynaklarını(?)] aradı. Nehirleri [aradı].
rın ikiye kesilmesini -genellikle yavru bir köpek, ve
Boğazköy Çorum, Ama onu bulamadı. Soit Güneş Tanrısı-
Çorum Arkeoloji bazı örneklerde domuz ya da keçi- gerektirirdi. İki
Müzesi na bir rapor getirdi. : “Ben onu bulama-
ayrı parça, kapının iki ayrı tarafına konur, ritüele
dım.”
katılanlar kendilerini kuşatan zarardan kurtulmak
için bu iki parçanın arasındaki kapıdan geçerlerdi. Hannahanna arıyı gönderdi: “sen git ve
[oğlum]Telipinu’yu bul. [onu] bulduğun-
Aslan, leopar, kurt ve yılan gibi tehlikeli hayvan-
da, ellerini ve ayaklarını sok ve ayağa kalk-
lar kötülüğe karşı koruyucu efsunların içinde yer
masını sağla. Sonra balmumu al ve ona
alırlardı. Onların koruma gücünün tehditkâr ve
şeytani doğalarında saklı olduğuna inanılırdı. Bu sür. Sonra onu arındır ve yeniden kutsal
nedenle, yeni doğmuş bir çocuğu korumak için yap. Sonraonu geri buraya bana getir.”
okunan ritüel duası şuydu: “Bu çocuk için kötü ola- Fırtına Tanrısı Hannahanna’ya : “şimdi
nı kim hazırlayacaksa, bu çocuk büyük cenneti gör- yüce tanrılar ve daha az yüce tanrılar
sün. Genişleyen(?) dünyayı görsün… Aslanın sıçra- onu arıyorlardı, ama bulamadılar. Yani
masını da (görsün). Gezinen kurdu görsün. Yılanın bu arı onu bulabilecek mi? Onun kanat-
ayaklarını görsün. –kim bu çocuğa nazar değdirirse, ları küçük. Çok küçük. Daha da fazlası,
kim ona kötülük hazırlarsa!». o tek başına(?)” dedi.
Ritüellerde bazen insanlar bile hayvan olurlardı. Hannahanna Fırtına tanrısına: “Vazgeç.
Bu tür bir ritüelde birkaç genç erkek çocuğu keçi O onu bulmaya gidecek.” dedi.
derisi giyerler ve kurt gibi ulurlardı. Başka bir ör- Tanrıların büyüsüyle donanmış olan arı, Telipinu’yu
nekte, dansçılar “leopar gibi” çömelirlerdi. Hitit bulmakla kalmamış, onu Pantheon’daki yerine geri
kaynaklarında bahsi geçen kült görevlileri arasında getirmişti.
hayvanlar dünyasını temsil eden çok az sayıda kişi
profesyonel bir unvana sahipti. Aslan-adam, leo- Hattuşa’nın ve bir Hitit şehri olan Alaca Höyük’ün
par-adam, ayı-adam, kurt-adam ve köpek-adam anıtsal kapılarının her iki yanında da bulunan
belirli sıklıkta görülmekte ve dini görevlerde de sfenks gibi fantastik hayvanlar, mitlerin başlıca
yer almakta olmalarına rağmen ritüllerdeki ana öğesiydi. Kaosun simgesi olan ejderha Illuyanka,
görevleri, temsil ettikleri hayvan davranışlarını fırtına tanrısı ve oğlu tarafından yenilgiye uğratıl-
içeren gösteriler sergilemekti. Gösterilerden bi- dığı iki ayrı mitte yer alır. Yılanların genellikle ye-
rinde, “kadın okçu ayı-adama ok atar. Onu kaçırır raltı bağlantıları olmuş ve kanunsuzluğu ve dışarda
ama ikinci bir ok daha atar ve bu sefer onu vurur. kalmışı simgeleyen kurtlar gibi negatif bir varlık

102 Aktüel Arkeoloji


olarak kabul edilmişlerdir. Bize tanıdık gelen di- Hitit edebiyatı, dini ve sanatı, herkes tarafından Günah keçisi ritüelinde
ğer hayvanlar düzenbaz tilki, doğurgan domuz ve anlaşılan imgelere başvurarak Geç Tunç Çağı kirliliğin vekil hayvana
inatçı eşektir. Anadolu’sunu yansıtır. Hititlerin hayal gücünde geçirilmesi şarttı. Vekil
Aşağıda yer alan Hitit dünyasından örnekte de hayvanların ne kadar önemli bir yeri olduğunu
derinlemesine olmasa da kısmen göstermektedir.
hayvan genellikle
gördüğümüz gibi, hikâyelerde genellikle hayvan- süslenirdi. Fakat günah
lar yer alır:
Bazalt ortostat üzerinde yer alan kompozisyonda keçisi ritüellerinde
(1) Bir dağ, bir geyiği yayıldığı alan- bir erkek figürü kurbanlık/adak olduğu düşünülen
hayvan öldürülmez,
bir keçiyi ayaklarından tutarak omuzları üzerinde
dan çıkardı ve geyik başka bir dağa taşımaktadır. Saçları ve sakalları bukleli olarak
kirliliği düşman
gitti. Geyik şişmanladı ve bir yüzleşme betimlenen figürün başında ayrıca ponponlu bir

aramaya başladı. Dağa lanet okuma-


takke vardır. Geç Hitit Beylikleri Dönemi, Zincirli,
Gaziantep, Antik Yakındoğu Eserleri Müzesi, Berlin
topraklarına yayması
ya başladı: “Otladığım dağ ateşlerle için gönderilirdi.
yansa! Fırtına tanrısı şimşekleriyle
çarpsa ve onu yaksa!” Dağ bunları du-
yunca kalbinden hastalandı ve cevap
olarak geyiğe lanetler yağdırdı: “Besle-
diğim geyik karşılık olarak şimdi bana
lanetler okuyor. Avcılar onu avlasın!
Avcı kuşlar onu tutsak alsın! Avcılar
etlerini alsın ve avcı kuşlar da derisi-
ni!”
O bir geyik değil bir insan… (masal
devam ediyor)
(2) Bir geyik var. Nehirlerin arka-
sındaki otlaklarda otluyor. Gözlerini
sürekli nehrin diğer yakasındaki ot-
laklara dikiyor ama o taraftaki otlara
asla ulaşamıyor. Onlara bakmadan
duramıyor.
O bir geyik değil bir insan... (masal
devam ediyor)
(4) Bir köpek fırından bir somun ek-
mek kaçırdı. Fırının içinden çekip çı-
kardı ve yağa batırdı, oturdu, yemeye
hazırlandı.
O bir köpek değil bir insan …(masal
davam ediyor)
(5) bir kemirgen(?) fırından bir somun
ekmek kaçırdı. Fırının içinden çekip
çıkardı ve yağa batırdı, oturdu, yeme-
ye hazırlandı.
O bir kemirgen değil bir insan …(ma-
sal davam ediyor)
Bu hikâyelerin her biri insan tarafından işlenmiş
suçları anlatan durumlarla bağlantılı gitmektedir.
Ahlak noktalarını oluşturmak için uydurulmuş
masallardır.

Aktüel Arkeoloji 103


EVCILLEŞMELERINI BIZ MI ISTEDIK,
YOKSA ONLAR MI EVCILLEŞMEK ISTEDI?
KÖPEKLER
Vedat ONAR

104 Aktüel Arkeoloji


Aktüel Arkeoloji 105
Yenikapı, Metro ve Marmaray kazılarında
ortaya çıkarılan köpek iskeleti
Hayvan heykeli MÖ
8500-7900, Çanak
Çömleksiz Neolitik

İ
B Nevalı Çori
Şanlıurfa Müzesi

nsan ve köpek arasındaki ilişki, farklı yön- peklerin bunları yemek için buralara kadar sokul-
de gelişen ve en ilgi çekici ilişki olmuştur. ması sonucunda yavaş yavaş başladığı düşünülür.
Bu ilişkinin tarihsel yolculuğuna çıkıldı- Bugünkü davranışlar, vokalizasyon, morfolojik
ğında, bu yolculuğun başlangıcının her ve moleküler biyolojik çalışmaların kombine so-
zaman değişme yönünde olduğu, hala yeni nuçları, köpeğin atasının kurt olduğunu gösterir.
bulguların elde edildiği görülür. Köpek dışında kalan diğer türler, eti için evcilleş-
tirilirken, eti ve derisi pek kullanılmayan köpek,
İnsan ve köpek arasında başlayan ve gelişen bu
özellikle üstün koku alma yeteneğiyle insan emri
birliktelik, acaba köpeklerin bir isteği mi yoksa
ve denetimi altında avcılık ve bekçilik görevlerini
insanoğlunun bir çabası sonucu mu oluşmuştur?
üstlenmiştir. İnsanoğlunun avcılık ve bekçilik işle-
Her ne olursa olsun sonunda bu istek, belki de
rinde kendine bir arkadaş ararken, köpeğin besine
sağlam temellere dayalı en iyi birlikteliğin ortaya
kolay ulaşmak için insanoğlunu kullanma arzusu,
çıkmasını sağlamıştır. Tarihte ilk evcilleştirilen
bu ilişkinin başlamasında muhtemel bir etken ol-
hayvan türü olarak kabul edilen köpeğin evcil-
muştur.
leştirilmesinde, istek ister köpeğin kendisinden
isterse insanoğlundan gelmiş olsun, her iki tara- Bu birlikteliğin ne zaman başladığına dair somut
fın da menfaatine bir yaklaşım söz konusudur. Bu kanıtlar, yapılan bazı arkeolojik çalışmalarla orta-
ilişkinin, geçmişte yaşayan insanların, yemek ar- ya konulmaya çalışılmıştır. Köpeklerin ilk evcil-
tıklarını, özellikle de av hayvanlarının artıklarını, leştirilmesinin, tarım devrimi öncesinde, Mezo-
yaşadıkları yerlerin etrafına bıraktıkları zaman kö- litik Dönemde meydana geldiğine dair genel bir
kanı söz konusudur. Hatta birçok araştırmacı bu
konuda hiç şüphe olmadığını ileri sürer. Elimizde-
Köpek dışında kalan diğer türler, eti ki mevcut kanıtlara göre köpeklerin en eski kalın-
için evcilleştirilirken, eti ve derisi pek tıları, tüm beklentilerin aksine Kuzey Amerika’da
kullanılmayan köpek, özellikle üstün bulunmuştur. Bu kalıntılar sağ üst çene kemi-
koku alma yeteneğiyle insan emri ve ği parçası, bir çift alt çene kemiği ve sol alt çene
kemiği olmak üzere Idaho’da Birch Creek Vadi-
denetimi altında avcılık ve bekçilik si’ndeki Jaguar Mağarası’nda ortaya çıkarılmıştır.
görevlerini üstlenmiştir. İnsanoğlunun Elbette yapılan radyokarbon tarihlendirmeleri, bu
avcılık ve bekçilik işlerinde kendine bir kalıntıların çok eski döneme ait olduğunu doğru-
lamakta ve bunların orijinlerinin MÖ 8400’e ait
arkadaş ararken, köpeğin besine kolay olduğunu göstermektedir.
ulaşmak için insanoğlunu kullanma Avrupa’da ilk evcil köpek bulguları, Almanya’da-
arzusu, bu ilişkinin başlamasında ki Senckenberg bataklığı ve İngiltere’deki Starr
muhtemel bir etkendir. Carr’da keşfedilmiştir. Bu iki bulgu, aşağı yukarı

106 Aktüel Arkeoloji


Avrupa’da ilk evcil
köpek bulguları,
Almanya’daki
Senckenberg
bataklığı ve
İngiltere’deki
Starr Carr’da
keşfedilmiştir. Bu iki
bulgu, aşağı yukarı
eş zamanlıdır. Starr
Carr’daki buluntular
radyokarbon
analizi sonucu
MÖ 7538±350’e
tarihlendirilmektedir.
Almanya
Senckenberg
bataklığındaki
köpek, daha primitif
bir tip olup kurda
daha yakındır.

eş zamanlıdır. Starr Carr’daki buluntular rad- Bununla birlikte kutsal anlamda ilk köpek iskeleti Hayvan kabartmalı
oval taş levha.
yokarbon analizi sonucu MÖ 7538±350’e ta- kalıntıları ise Anadolu’da Değirmentepe’de ortaya MÖ 9500-8500,
rihlendirilmektedir. Almanya Senckenberg ba- çıkarılmıştır. Çanak Çömleksiz
Neolitik A,
taklığındaki köpek, daha primitif bir tip olup İnsanın köpeklerle olan ilişkisi, sadece av ve Körtik Tepe
Diyarbakır Müzesi
kurda daha yakındır. Buna karşın Starr Carr kö- bekçilik partneri olarak değil aynı zamanda ya-
peği Degerbøl’e göre gerçek evcil bir köpek gibi şadıkları evlerini de onlarla paylaşacak yönde
görünür. Yakındoğu’nun ilk evcil köpek bulguları olmuştur. Bunun en güzel örneği, Yakındoğu’da
ise çok daha sonraki bir döneme tarihlendiril- (İsrail’de Yukarı Ürdün Vadisi’ndeki Huleh Gölü
miştir. MÖ 7000 yılına tarihlenen bu köpek bu- yakınında Ein Mallah yerleşiminde) bir insan ile
luntuları, Anadolu’da Çayönü’nde bulunmuştur. beraber gömülmüş, yaklaşık 4-5 aylık evcilleşti-

Aktüel Arkeoloji 107


rilmiş kurt ya da köpek yavrusu olduğu düşünülen rak bulunmasının, yerleşimlerde bunların insanlar
bir kalıntının ortaya çıkarılması olmuştur. Bu bu- tarafından yenildiklerinin bir kanıtı olarak değer-
luntu, insan-köpek ilişkisinin farklı bir boyutunu lendirilir. Günümüzde de bazı toplumlarda özel-
gösteren en önemli bulgu olarak değerlendirilmiş- likle de Uzak Doğu toplumlarında benzer tüketim
tir. Özellikle günümüzden yaklaşık 12 binyıl ön- alışkanlığının yer almasına rağmen, insan-köpek
cesine tarihlendirilen bu yerleşimde yaşayan avcı- arasındaki ilişkide bu durum çok sınırlıdır. Bu iliş-
toplayıcı insanların, köpekleri avcılık ve bekçilik kinin temeli daha sonraki zamanlarda tüketimden
dışında evlerinde pet hayvanı olarak da yetiştirdik- ziyade birlikte yaşamı paylaşma yönünde olmuştur.
lerinin bir göstergesi olarak değerlendirilmiştir.
İnsan-köpek ilişkisinin diğer önemli bir boyutu
Bazı yazarlar, köpeklerin erken prehistorik zaman- sadece yaşadıkları evlerle sınırlı kalmamış ölüm-
larda et hayvanı olarak da değerlendirildiklerinden den sonra da birlikteliğin devam ettirilmesi yeni
bahseder. Özellikle Neolitik insanın favori yiyeceği gömü gelenekleriyle birlikte ortaya çıkmıştır.
olarak beyinden söz edilir. Hayvan kafataslarının MÖ 1. binyıl başlarına yani Erken Demir Çağına
beyin çatısının açılmış ve kemikleri kırılmış ola- tarihlendirilen Van-Yoncatepe Kalesi nekropol
buluntuları, insan ile birlikte gömülmüş köpek-
lerin varlığını gösterir. Aynı mezara girebilecek
Üzerinde kazıma
köpek motifi kadar yakın bir ilişkinin var olmasının temelinde
bulunan taş kap acaba ne yatmaktaydı? Bu birlikteliği yansıtan
parçası
MÖ 9500-8800, sadece karşılıklı menfaat ilişkisi miydi? Özellik-
Çanak Çömleksiz le mezarlardan birinde (5 no.lu) ortaya çıkarılan
Neolitik A
Hallan Çemi insan iskeletinin yanında, çömlek kap üzerine
Diyarbakır Müzesi
özenle yerleştirilmiş olan köpek iskeleti sadece
menfaat ilişkisi olarak değerlendirilebilir miy-
di? İşte burada yatan en önemli etkenin “sevgi
ve bağlılık” olduğunu unutmamak gerekir. Bu
dünyadaki birlikteliğin burada kalması yerine
ölümden sonraki yaşamda da devam ettirilmesi
istenmiş olamaz mıydı? Geçmiş dönemdeki bu
örnek, bugün köpek sevgimizin ne kadar eskiye
dayandığını gösteren en önemli bulgulardan bi-
rini oluşturur.

Yaşam kalitesindeki değişim


ve ihtiyaçlar doğrultusunda
köpeklerin formlarının da
değişim gösterdiği, bu
değişimde de insanoğlunun
etken olduğu görülür.
Köpeklerin formlarındaki
köklü değişiklikler ilk olarak
Bronz Çağı boyunca
meydana gelmiştir.
108 Aktüel Arkeoloji
Evcilleştirilmenin kanıtı olarak bazı morfolojik
değişimler söz konusu olmuştur. Diş kemerlerinin
kısalması ve dişlerin ebatlarının azalması, alt diş-
lerin pozisyonu ve sıkışıklığı, kafatasının yüz kıs-
mının kısalması gibi bazı morfolojik değişimler,
evcilleştirilme sürecinin başlamasında evcil-yaba-
ni form ayrımında temel alınan noktalar olmuş-
tur. Bu değişim oldukça erken zamanlarda Neoli-
tik Dönemde bile gözlenebilmektedir. Ayrıca evcil
köpeklerin beyin boyutlarında %20-30 oranında
belirgin bir azalma vardır.
Bu azalma, özellikle beyincikte güçlüdür ki bura-
da görme, koku ve işitme merkezlerini oluşturan
alanlar hacimlerinin bir kısmını kaybeder. Bun-
ların önemi artık evcil köpeklerde vahşi hayvan-
lardaki gibi söz konusu olmamaya başlamıştır.
Evcilleştirme vücut ebatlarında bir azalmayla iliş-
kilendirilir ki bu durum evcilleştirmenin ilk saf-
halarında oldukça dikkat çekicidir. Genelde kısa
bacaklı ve geniş burunlu küçük köpekler olarak
nitelenen ilk evcil köpeklerin morfolojisi de bu
süreç ile değişmeye başlamıştır.
Köpeklerin kafatası biçimi üzerinde, günümüz
“Dikkat köpek var! Cave Canem!” Pompeii’de bir villanın giriş koridoru zeminine ait MS 1. yüzyıl
ırklarının doğrudan başlangıçlarını belirlemek tarihli mozaik üzerinde resmedilen bekçi köpeğinin pozisyonu ve yarı açık ağzı, sadece dekor amaçlı
için bazı çalışmalar yapılmış ve birçok farklı yazar olmadığını gösterir. Napoli Arkeoloji Müzesi

tarafından Avrupa prehistoryasından bazı köpek


tiplerinin tanımlanması yapılmıştır. Bu köpekle-
Köpek ırklarını fonksiyon ve kalitelerine göre
rin ayrıntıları hala tam olarak anlaşılmamış olsa sistematik olarak ilk sınıflandıran insanların Romalılar
bile belirli köpek tiplerinden söz edilmiştir. Sözü olduğu ileri sürülür. Roma İmparatorluğu’nun
edilen ilk köpek tipi, Rütimeyers’in “turbary kö- ikiye ayrılmasından sonra, Doğu Roma’nın
peği” (Canis familiaris palustris) olup ilk olarak
İsviçre Neolitik yerleşimlerinde bulunmuştur. Kü-
devamı olan Bizans İmparatorluğu’nda ise
çük spitz benzeri bir köpek olup (ayrıca turbary köpeklerin morfolojik karakterine ve
spitzi olarak da adlandırılır), geniş kubbeli beyin bunlarla ilgili bilgilere pek
çatısı ve sivrilmiş bir buruna sahip olduğu gözlen- rastlanılmamıştır.
miştir. Daha sonraki dönemlerde ise insanoğlu-
nun yetiştiricilik tercihine bağlı olarak birçok kö-
pek ırkının ortaya çıkması söz konusu olmuştur.
Bunlardan “Greyhound” temel ırkların en eskisi
olarak kabul edilmiştir.
Dar bir baş, zayıf gövde ve uzun bacaklara sahip
olan bu köpeklerin eski Mısır’da yaygın olarak ye-
Yenikapı’da bulunan
tiştirildiği görülmüştür. Ortadoğu’da birçok eski köpek iskeleti
ırkın değerlendirilmesi sonucu, bunların çoğunun
Saluki ya da Persian Greyhound olduğu ileri sü-
rülmüş, arkeolojik buluntulardan elde edilen bazı
kalıntılardan “Greyhound benzeri” canis familia-
ris assiatica genel isminden bahsedilmiştir.

Aktüel Arkeoloji 109


Ya ş a m şehir yaşamında küçük ve orta ebatta köpeklerin
kalitesin- varlığı yanında çok fazla olmamakla birlikte bazı
deki değişim büyük ebatlı köpek kalıntılarıyla da karşılaşılması,
ve ihtiyaçlar doğ- bunların varlığını da göstermekteydi. Ancak genel
rultusunda köpekle- bakış açısından hem evlerde bakımlarının kolaylığı
rin formlarının da deği- hem de şehir yaşamının yüksek standartları, bunla-
şim gösterdiği, bu değişimde de rın pet hayvanı olarak da kullanımını beraberinde
insanoğlunun etken olduğu görülür. getirmekteydi. Bu iskelet kalıntıları üzerinde insan
Yenikapı, Köpeklerin formlarındaki köklü değişiklikler ilk eliyle bazı tedavi uygulamaları ki özellikle de kırık
Metro ve
olarak Bronz Çağı boyunca meydana gelmiştir. tedavilerinin yapıldığı görülmekteydi. Prehisto-
Marmaray
kazılarında Köpeklerin çok eski evcilleştirilmesinden bu yana, rik dönemlerde rastlanan köpeklerin yenildiğine
bulunan
köpek insanların onları av arkadaşı olarak kullanmasıyla dair bulgular, Bizans Dönemi köpeklerinde yoktu.
kafatası başlayan birliktelik daha sonra köpeklerin sürüle- Bunlar insanlarla beraber ya meskenlerin içinde
ri yönetmesi ve bekçi köpeği olarak rol almasıyla ya da şehir hayatında yaşayan sokak köpekleriydi.
devam etmiştir. Köpeklerin formlarındaki değişi- Kırık tedavilerinin yapılmış olması bu hayvanlara
mi belirlemede en güzel örnek olarak Romalıların gösterilen özen ve ilginin kanıtıydı. Kırsal yaşam
uygulamaları gösterilir. Köpek ırklarını fonksiyon alanlarında daha büyük köpek ırklarına rastlan-
ve kalitelerine göre sistematik olarak ilk sınıflan- ması muhtemeldi ve şehir hayatında küçük ve orta
dıran insanların Romalılar olduğu ve seleksiyonda ebatta köpekler daha fazla ilgi görmekteydi. Köpek
(av köpeği, çoban köpeği v.s) köpeklerin görünüş- ve insan arasındaki bu ilişki, standartları yüksele-
leri yanında yetenek ve davranışlarının da etkin ol- rek günümüzde de devam etmiyor mu? Ailemizin
duğu ileri sürülür. Roma İmparatorluğu’nun ikiye bir ferdi olarak onlara da yaşamımızda yer vermek
ayrılmasından sonra, Doğu Roma’nın devamı olan geçmişten günümüze devam eden bir alışkanlıktı.
Bizans İmparatorluğu’nda ise köpeklerin morfolo- Kuşkusuz bu birliktelik insanoğlu var olduğu sürece
jik karakterine ve bunlarla ilgili bilgilere pek rast- de devam edecektir.
Bu proje çalışması Tübitak (107O518) tarafından desteklenmiştir.
lanılmamıştır. Bizans kültüründe köpeklere sadece
mozaik ve tasvirlerde yer verilmiştir. Günümüzde
İtalya’nın güneyinde Napoli yakınlarında
Yenikapı Metro ve Marmaray kazı çalışmaların- bulunan Pompeii kenti 24 Ağustos 79 yılında
Vezüv Yanardağı’nın patlamasıyla lavların
da elde edilen köpek iskelet kalıntıları, bu dönem altına gömüldü. 1863 yılında Pompeii kazılarını
köpeklerinin en güzel örneklerini oluşturur. Kafa- devralan Giuseppe Fiorelli taşlaşmış küller
arasındaki boşlukların alçı ile doldurularak,
tası formlarına göre çoğunluğu mesosefalik (orta insan ve hayvanlara ait kalıpların ortaya
çıkarılabileceğini keşfetti. Pompeii’deki Orpheus
uzunlukta) tipte olan bu köpekler, yaklaşık 8 - 22 Evi’inde, sahipleri kaçan bu bekçi köpeği, evi
kilogram canlı ağırlıkta küçük ve orta büyüklükte- koruması amacıyla tasmasına bağlı olarak
terkedilmişti. Lavların yükselmesiyle
ki köpeklerdi. Şehir yaşamında terrier ebadındaki kaçmaya çalışan köpek küllerin
arasında boğularak
köpeklerin bakımının nispeten daha kolay oldu- ölmüştü.
ğu düşünülürse, bu yapısal özellikler, muhtemelen
Konstantinapolis’te köpeklerin günlük yaşamdaki
rollerini göstermesi açısından önem taşır. Doliko-
sefalik (uzun kafataslı) tipte de köpeklere rastlanır
ancak henüz Bizans Dönemine ait olarak Brakisep-
halik (kısa kafalı, basık yüzlü-günümüz bulldogları
gibi) tipte köpek kafatasları görülmez. Günümüz
Dacshund ırkına bezer cüce ve Maltese ırkına ben-
zer minyon köpeklerin yanı sıra daha farklı form-
da köpeklere ait kalıntılar söz konusudur. O günkü

110 Aktüel Arkeoloji


Prehistorik dönemlerde
rastlanan köpeklerin
yenildiğine dair
bulgular, Bizans
Dönemi köpeklerinde
yoktu. Bunlar insanlarla
beraber ya meskenlerin
içinde ya da şehir
hayatında yaşayan
sokak köpekleriydi. Kırık
tedavilerinin yapılmış
olması bu hayvanlara
gösterilen özen ve
ilginin kanıtıydı.

Roma Dönemine ait, MS 2. yüzyıl


tarihli mermer kesik kuyruklu
köpek heykeli, Hellenistik Dönem
tunç bir heykelin kopyasıdır.
İsmini, günümüzdeki ilk sahibinin
adından alan ‘Jennings Köpeği’,
ayrıca Duncombe veya Alcibiades
köpeği olarak da bilinir. Molossus
tipi olarak bilinen nesli tükenmiş
antik köpek ırkının, bugünkü
mastif tipi köpeklerin ve diğer
çeşitli köpek türlerinin atası
olduğu düşünülmektedir.
British Museum, Londra

Aktüel Arkeoloji 111


Vedat ONAR

112 Aktüel Arkeoloji


1200-1204
yılları arasında
gerçekleşen
Dördüncü Haçlı
Seferi sırasında
Konstantinopolis
Hipodromu’ndan
sökülerek
Venedik’e
götürülen bronz
dört atlı araba
(quadriga)
heykelleri
Venedik’teki
San Marco
Bazilikası’nda
muhafaza
edilmektedir.

Aktüel Arkeoloji 113


M
etro raylı sistem ile Marma- birçok alanına ışık tutacak verileri içermekteydi.
ray tüp geçitinin Avrupa ya- Özellikle ulaşılan Neolitik tabaka, İstanbul’un tari-
kasındaki en önemli aktarma hinin ne kadar eskiye dayandığını göstermesi açı-
merkezini oluşturan Yenika- sından önemli bir bulguydu. Liman alanından elde
pı istasyonunda, Marmaray edilen bulgular içerisinde batıklar, çok sayıda arke-
projesi çalışmaları sırasında ortaya çıkarılan Theo- olojik malzeme yanında inanılmaz boyutta arkeo-
I. Konstantin dosius Limanı alanı, ortaya koymuş olduğu özgün zoolojik malzemeler de ortaya çıkarıldı. Bu arkeo-
tarafından
Konstantinopolis’te bulgularla geçmişteki önemini bizlere hatırlatmak- zoolojik malzemeler içerisinde Yenikapı’nın Bizans
yaptırılan Büyük
Saray kompleksinde la kalmadı, aynı zamanda İstanbul’un tarihsel süre- atlarının fazlalığı dikkati çeken önemli noktalardan
bulunan mozaiklerde cine katkı sağlayacak önemli bilgilere de ulaşmamı- biriydi. Bu at iskeletleri şimdiye kadar elde edilen
at betimlemeleri.
© İsmail Yıldız zı sağladı. Öyle ki; elde edilen bulgular arkeolojinin en büyük Bizans atı malzemesini oluşturmaktaydı.

114 Aktüel Arkeoloji


Yenikapı kazılarında ortaya çıkarılan Bizans Dönemine ait at iskeleti.

2004 yılında başlayarak 58 bin


metrekarelik bir alana yayılan arkeolojik
kazı çalışmalarıyla elde edilen at iskeleti
kalıntılarında yapılan radyo karbon (14C)
tarihlendirmesi sonucu, at iskeletlerinin
Erken Bizans’tan (4.-7. yüzyıl) Geç
Bizans’a (15. yüzyıl) kadar değişen
zaman diliminden geldiği tespit edildi.
Bu bulgu, liman alanındaki arkeolojik
tarihlendirmeyi desteklemekteydi.
Aktüel Arkeoloji 115
Roma İmparatorluğu’nun MS 395 yılında ikiye ayrıl- bunlardaki eksikliklerin önemli bir faktör oldu-
masıyla, ortaya çıkan Doğu Roma İmparatorluğu’nun ğu kabul görmekteydi. Özellikle atçılığın büyük
devamı olan Bizans İmparatorluğu’nda, hayvanlar ve önem taşıdığı ve süvari birliklerinin temelini şe-
hayvancılık ekonomisi de en azından geçmiş impa- killendirdiği Roma İmparatorluğu’ndan Bizans
ratorlukların izini taşımaktaydı. Şöyle ki; Roma İmparatorluğu’na kadar at hekimlerinin varlığı
İmparatorluğu zamanında atlar süvari, binicilik, ise diğer önemli bir konuydu. At ve katırların
araba yarışı ve nadiren de araba çekme işlerinde hastalıklarının derlendiği “Mulomedicina” baş-
kullanılırken, katırların çoğunlukla yük ve yol lıklı çalışma, atların sağlık ve bakım koşullarında
taşımacılığı ile askeri amaçlı çekim hayvanı ola- Bizans İmparatorluğu’na kadar sağlanan önemli
rak kullanıldığı, eşeklerden de temel olarak yük gelişmelere işaret etmekteydi. MS 4. ve 5. yüz-
taşıma hayvanı olarak yararlanıldığı bilinmekte- yıllarda yaşayan Bizanslı veteriner hekimlerinin
dir. Equidaelerden bu kullanma ve yararlanma yazıları “Hippiatrica” adı altında MS 10 yüzyıl ya
özellikleri aynı şekilde Bizans İmparatorluğu’nda da diğer bir kaynağa göre MS 5.-6. yüzyılda der-
da devam ederek hem Roma hem de Bizans
lenmiş ve bu metinlerde atlarla ilgili çok sayıda
İmparatorluğu’nun genişlemesi ve başarısında
hastalıklardan bahsedilerek muhtemel tedavi ve
bu hayvanlara büyük görevler düştüğü şüphesiz-
ilaçları da sıralanmıştı. Ancak yazılı kaynaklar-
di. Özellikle askeri alanda sadece süvari birlik-
daki bu bilgiler ışığında Bizans dönemine ait bu
lerinin ihtiyacı olarak değil, piyade sınıfının da
hayvanları daha iyi anlayabilmemiz, Marmaray
bir yerden bir yere hareket etmesinde at, katır ve
projesi çalışmasıyla daha ileri bir boyut kazan-
eşeklere büyük ihtiyaç duyulmaktaydı. Bu aske-
dı. Öyle ki; bu liman alanından elde edilen çok
ri kullanımları dışında ayrıca hem ticari yaşam
hem de sosyo-politik yaşamda eğlence unsuru sayıda at iskelet kalıntılarının incelenmesiyle
(at arabası yarışları) olarak da büyük katkıları bunların hem görsel morfolojik karakterleri, ola-
bulunmaktaydı. Politik ve sosyal yaşamdaki ka- sı patolojik hastalıkları, bakım ve beslenme ko-
rışıklıkların aksine, Roma İmparatorluğu’nun şulları ile kullanım amaçları gibi birçok konuda
tüm kara taşımacılığı ve posta servisinin tama- bilgilere ulaşmak mümkün oldu.
mıyla at, eşek, katır ve öküzlere bağlı olması; Hippiatrica’nın içerdiği metinlerde atların to-
imparatorluğun gücünün azalmasında da yine pallık, öksürük, ruam, paraziter hastalıkları gibi

116 Aktüel Arkeoloji


Sicilya’da Piazza Armerina yakınlarında MS 4. yüzyıl başlarına tarihli bir Roma villasında (Villa Romana del
Casale) yer alan mozaikler üzerinde işlenen sahnede yanlarında köpekleri ve atlarıyla birlikte resmedilen
avcılar, av tanrıçası Diana’nın (Artemis) heykeli önündeki sunakta sunu yapmaktadır.

durumlarından sıkça söz edilmekte, bunların


muhtemel tedavi ve ilaçları hakkında bilgilere yer
verilmektedir. Hippiatrica’daki en tanınmış yazar
olan Apsyrtus, atlardaki kırıklar ve topallık gibi
hastalıklar hakkında önemli bilgileri anlatmak-
ta, özellikle bir mektubunda “atın ön bacağında,
coronetin başlangıcında, tırnağın (toynağın) iç
parçasında geniş, sert bir şişlik oluşmuş, bundan
dolayı hayvanın çok topalladığını” yazarak bir he-
kim gözüyle bu attaki tespitlerini ortaya koymuş-
tur. Bu hastalığın eski zamanlardan beri bilinen
bir hastalık olduğu özellikle Corpus Hippiatrico-
rum Graecorum (CHG)1 ve Chiron Mulomedici-
na Chironis (MC) (Chiron’un Mulomedicina)’dan
da rahatlıkla anlaşılmaktadır. Yenikapı atlarından
Hippiatrica’daki metinlerde geçen tespitlere ben-
zer bulgular dışında bu atların bakım ve kullanım
koşullarıyla ilgili önemli bilgilere ulaşılmaktaydı.
Yenikapı Bizans atlarının çoğunda özellikle lite-
ratürlerde rastlanılmayan sert damak defekti (Pa-
latal defekt) bulguları sıklıkla görülmekteydi. Bu
bulgu atlara uygulanan “acıdamak” gem türünden
kaynaklanan ve damağın delinmesine kadar giden
önemli bir rahatsızlıktı. Bu patoloji, ağız bölgesi
patolojilerinin % 67.38’ini oluşturmaktaydı. Ye- Yenikapı kazılarında
nikapı kazı alanından çıkarılan bir adet korrozif ortaya çıkarılan
Bizans Dönemine
gem demirinin “acıdamak” gem tipine benzerliği ait at iskeleti.
aşikârdı. Bu gem tipinin, atların binici tarafından

Aktüel Arkeoloji 117


daha fazla kontrolünü ve hâkim olmasını sağla-
mak üzere kullanıldığı, buna bağlı olarak da sert
damak kısmında ulserasyonlara neden olduğu
görülmekteydi. Acıdamak gem uygulamasının
vermiş olduğu acı ile hayvanlar başlarını devamlı
dik tutmakta, bunun sonucu olarak sırt kaslarının
etkilendiği düşünülmektedir. Bu kasın gittikçe
kısalması, omurların dikensi çıkıntılarının birbi-
rine temas etmesine neden olmakta, dolayısıyla
da “spondylitis chronica deformans” adı verilen
rahatsızlıklarında ortaya çıkmasını tetiklediğine
inanılmaktadır. Bir diğer önemli etken ise kullanı-
lan semer ya da eyerin uygun olmayışıdır. Uygun
olmayan semer ya da eğerin hatalı pozisyonu bu
bölge üzerinde kronik irritasyonların oluşmasına
neden olabilmektedir. Bu ağız ve omurga prob-
lemleri dışında ön ve arka bacaklarda yaygın ke-
miksel problemler de görülmekteydi.
Bu atların Theodosius liman alanında bulunma-
sının nedeni neydi? Yapılan incelemeler sonucu
Büyük Saray Mozaikleri Müzesinden at betimlemeleri. © İsmail Yıldız

Acıdamak gem uygulamasının vermiş olduğu


acı ile hayvanlar başlarını devamlı dik tutmakta,
bunun sonucu olarak sırt kaslarının etkilendiği
düşünülmektedir. Bu kasın gittikçe kısalması,
omurların dikensi çıkıntılarının birbirine
temas etmesine neden olmakta, dolayısıyla
da “spondylitis chronica deformans” adı verilen
rahatsızlıkların ortaya çıkmasını tetiklemekteydi.
Yenikapı kazılarında ortaya çıkarılan Bizans Dönemine ait at iskeleti.
118 Aktüel Arkeoloji
Yenikapı kazı alanında bulunan at iskeletlerinin
burada bulunuşunu iki nedene bağlamamız müm-
kündür. Bunlardan birincisi, muhtemelen hastalık
veya yaşlılık sonucu ölen hayvanların, zaman-
la Lykos (Bayrampaşa) deresinin alüvyonları ile
dolan bu liman alanına atılmış olmasıdır. Ancak
bu şekilde atılan hayvanların muhtemelen derisi,
kuyruk kılları veya yelesi gibi kısımlarının alınmış
olduğunu tespit etmekteyiz. Hayvanın yaşamı bo-
yunca kullanımı dışında, ölümden sonra da yarar-
lılığının bir göstergesi olarak deri, kıllar gibi vücut
kısımlarından da yararlanılmaktaydı. Kazı alanın-
da tespit edilen çok sayıda tek at iskeleti üzerinde
bu kasaplık izlerin kanıtlarına rastlayabilmekteyiz.
İkinci olarak da kesilmiş at kalıntılarının bu alanda
bulunmasıdır. Yapılan incelemelerde atların ke-
silmiş oldukları, uzun kemiklerdeki kasaplık izler
dışında özellikle de kafatasının gövdeden ayrıldığı
noktada saptanan kesim izlerinden anlamaktayız. Bizans Döneminde de bu uygulamanın devam Yenikapı kazılarında ortaya çıkarılan
Bizans Dönemine ait at iskeleti.
Bu da atların insan insanlar tarafından tüketilip ettiği 112 santimetreden 148 santimetreye de-
tüketilmediği sorusu akla gelmektedir. Bu kadar ğişen geniş bir yelpazenin varlığından anlaşıl- Yenikapı Bizans
yaygın kasaplık izlerinin bulunması bu tüketim maktadır. Büyük çoğunluğu “orta” ve “iri-orta” atlarının çoğunda
alışkanlığının da var olduğunu düşündürmekte- vücut ebadında olan Yenikapı Bizans atlarının, özellikle literatürlerde
dir. Her ne kadar yazılı kaynaklarda at etinin pek Roma periyodu atlarının cidago yükseklikleri
rastlanılmayan
tercih edilmediği özelliklede Roma kaynaklarında sınırları içerisinde hatta Yenikapı iri-orta ebatlı
bahsedilse de Bizans Döneminde bunların tespitle- atların ise Roma askeri atları ebat ve biçimine sa- sert damak defekti
ri mümkün olmaktadır. Özelikler bazı at kemikle- hip olduklarını görmekteyiz. Yapılan tespitlerde bulguları sıklıkla
rinin de işleme artığı olarak alanda bulunması, ka- Bizans atları ebatlarının, Demir Çağı atlarından görülmekteydi.
saplık aktivitenin varlığını bizlere göstermektedir. ve Orta Avrupa’daki daha sonraki dönemlerden Bu bulgu atlara
daha yüksek cidagoya sahip olduklarını ve Roma uygulanan “acıdamak”
Kazı alanından çıkarılan atların nasıl bir yapısal
at yetiştiriciliği geleneğinin etkilerinin bulundu-
özelliğe sahip olduğu ise kemiklerin incelenmesiy- gem türünden
ğunu hatta devam ettiğini anlamaktayız.
le ortaya konulabilmektedir. Elde edilen verilerin kaynaklanan ve
değerlendirilmesi yapıldığında bu atların genelde Kazı alanından çıkarılan atların genelde 10 yaş damağın delinmesine
“orta” (cidago yüksekliği 136-144 santimetre) ile altında bireylere ait olması muhtemelen bun-
kadar giden önemli
“iri-orta” (cidago yükseliği 144-152 santimetre) ların kullanım amacıyla ilişkiliydi. Çünkü sert
ebatındaki atlar oldukları görülmektedir. Bu hay- damağın delinmesine varacak kadar bir patoloji-
bir rahatsızlıktı. Bu
vanların büyük kısmın (% 40) hafif ince yapılı nin bulunması bu hayvanların yaşam süresini de gem tipinin, binici
hayvanlar oldukları ise diğer önemli bir tespit idi. kısaltmaktaydı. Yapısal özellikleri dikkate alındı- tarafından atların
Roma dünyasında önemli bir yere sahip olan at- ğında melezlemenin yaygın olduğu, binicilik ve kontrolünün daha
ların doğu stok tipinden türeyen Yunan ve Pers iş gücünden ise maksimum bir yararlanmanın fazla sağlanması ve
atlarından etkilendiği, özellikle damızlık Roma olduğu görülmektedir. İncelemelerin halen sür- atlara hakim olunması
atlarının güçlü bir şekilde etkilenmesinden do- dürülmesi özellikle de DNA çalışmalarının plan- amacıyla kullanıldığı,
layı muhtemelen büyük (iri) doğu atlarının tüm lanarak devam ettirilmesi, bu atların soy geçmişi
buna bağlı olarak da
Roma İmparatorluğu’na yayıldığı bilinmektedir. ve diğer özelliklerini anlamamıza yardımcı ola-
İmparatorluk sınırları içerisinde farklı iş tipine cağına inanmaktayız. Şüphesiz bu kadar çok Bi- sert damak kısmında
uygun (örneğin; yarış, av, transport gibi) atla- zans at iskeletlerinin varlığı, bunlarla ilgili yeni ulserasyonlara
rın varlığı söz konusu olup, genelde temel olarak verilerin alınmasına olanak sağlayacaktır. neden olduğu
askeri atların ebatları ile alakadar olunmuştur. Bu proje çalışması Tübitak (107O518) tarafından desteklenmiştir. görülmekteydi.
Aktüel Arkeoloji 119
Oğuz TEKİN

120 Aktüel Arkeoloji


Kedi
formundaki
Mısır güneş
tanrısı Ra’nın
yılan Apophis’i
öldürme
sahnesi.
Inherkhau’nun
mezarı, Ölüler
Kitabı’ndan
canlandırmalar,
Deir el Medina,
Luksor, Mısır,
20. Hanedan
Dönemi
© Werner
Forman

Aktüel Arkeoloji 121


K
edinin yeryüzünde ilk ortaya çıktığı Genetik ve anatomik incelemeler, libyca’nın tüm ev-
tarihi kesin olarak söylemek müm- cil kedilerin atası olduğunu göstermiştir. Hatta İran
kün olmasa da, bu tarih binlerce ve Siyam kedilerinin çoğunun bile -ornata ile kırma
yıl öncesine götürülebilir. Kedinin olarak- atasıdır. Bizim evcil kediden anladığımız, Fe-
anayurdunun Kuzey Afrika olduğu lis sylvestris catus’tur.
ise, artık kabul edilen bir görüştür. Kedi kemikleri
ve kafatası parçaları tarihöncesi devirlerden beri
arkeolojik kazılarda ele geçmektedir. Konya ya-
Kedi Neden Önemli?
kınındaki Hacılar’da, İsrail’deki Jericho’da, Indus Genelde eski çağ toplumlarında kedinin neden
Vadisi’ndeki Harappa’da ve Kıbrıs’ta Khirokitia’da önemli ve kutsal sayıldığını anlamamız için, önce,
tarihöncesi döneme ait kedi kemikleri ve dişleri kediyi böylesine önemli yapan özellikleri bilmemiz
bulunmuştur. Tunç çağlarına girdiğimizde ise bu- gerekir. Kediler, salgın hastalıkları taşıyan ve tahıl
luntu miktarı artmaktadır. Troia kazılarında, Erken ambarlarına zarar veren fare ve sıçan gibi kemir-
Tunç Çağına tarihlenen kedi kalıntıları ele geçmiş- genler ile yılanlar ve böcekler için önemli bir silah-
tir. Ancak, ilginçtir ki, evcil kedinin anayurdu ola- tır. Doğuştan var olan avlanma hünerleri, yavruları
rak kabul edilen Mısır’da tarihöncesi dönemden, uğruna kendi canlarını feda etmeleri, insana göre
hatta Eski Krallık Döneminden (MÖ 2686-2118) altı kat fazla olan etkili gece görüşleri, uzun mesa-
günümüze kalan kedi kalıntısı yoktur. Evcil kedi- felere yolculuk ettikten sonra başladıkları noktaya
lerin eski Mısır sanatında resmedilmesi ise yaklaşık geri dönebilmeleri, nem ve hava basıncındaki de-
olarak MÖ 2000 yılından itibarendir. Böylece, evcil ğişiklikleri hissedebilmeleri, sarsıntıdan önce ser-
kedinin tarihini günümüzden 4 binyıl öncesine gö- giledikleri davranışla depremi önceden sezmeleri
türebiliriz. önemli özellikleridir.
Mısırlılar, kedilerin karanlıkta parlayan gözlerinin
güneş tanrıları Atum-Ra’yı simgelediğine inanırlardı.
Kedinin Anayurdu Kuzey Afrika Atum-Ra, güneşin batmasından sonra yeraltı dünya-
Kediler (genus Felis), zoolojik olarak Felidae ailesi- sının karanlığında parıldamaya devam ederdi.
ne mensuptur. Felis sylvestris türü kediler dört cins Biyologlar, kediler ile sahipleri arasındaki ilişkinin,
ya da ırka ayrılır: yavru kediler ile anneleri arasındaki ilişkiyi andır-
Felis sylvestris libyca: Kısa tüylü, Kuzey Afrika ya- dığını gözlemlemişlerdir. Kedi ile sahibi arasındaki
bani kedisi, fiziksel oran, yavru kedi ile annesi arasındaki oran
gibidir. Kediler sahiplerini besin ve beslenme kay-
Felis sylvestris ornata: Batı Asya yabani kedisi,
nağı olarak görürler. Kedilerin, sahiplerinin üzerin-
Felis sylvestris sylvestris: Uzun tüylü Avrupa yabani de otururken ön patileriyle “masaj yapma” hareketi,
kedisi, yavru kedilerin annelerinden süt talepleri olduğun-
Felis sylvestris catus: Evcil kedi. MÖ 2000’den itiba- da yaptıkları hareketin aynısıdır. Kediler ayrıca
ren bilinmektedir. genetik olarak, insanlara primatlar dışındaki diğer
hayvan ailelerinden daha yakındır. Kedilerin özel-
Felis sylvestris libyca: (Libya yabani kedisi) tüm likle yaşlı insanlara terapi özellikleri vardır. Hayvan
evcil kedilerin atasıdır. Baş ve gövdesinin toplam besleyenlerde kan basıncı düşüktür ve rahatlık hissi
uzunluğu 75 santimetre, kuyruğu ise 30 santimetre vardır. Küçük kız çocukları veya genç kadınlar, ke-
kadardır. Bacakları diğer evcil kedilere göre daha dileri kucaklarında veya kolları arasında tuttukla-
uzundur. Günümüz libyca kedileri, antik çağdaki- rında, gelecekteki bebeklerini tutuyormuş hissine
lere göre –kırma olduklarından- biraz daha ufaktır. kapılabilirler; yaşlı kadınlar da geçmişteki çocukla-
Rengi genetik ve çevreye uyumla ilişkili olarak de- rını anımsarlar. Bütün bu faktörler kedileri kadın-
ğişebilmektedir. lara yakınlaştırmıştır.

122 Aktüel Arkeoloji


Girit Adası’ndaki Tunç Çağı Minos Uygarlığı Dönemine ait Knossos Sarayı’nda bulunan Yılanlı Tanrıça heykelciği ve kafası üzerinde oturan kedi. MÖ yaklaşık 1600 Heraklion Arkeoloji Müzesi

Kuşkusuz eski çağda


kedilerin ömrü
günümüzdekinden
daha kısaydı.
Aelianus,
kedilerin kötü
kokulu şeylerden
iğrendiklerini, bu
yüzden dışkılarını
boşaltmadan önce
toprakta bir çukur
açtıklarını ve sonra
da toprakla üstünü
örttüklerini anlatır.

Aktüel Arkeoloji 123


Yüzyıllardır bir yandan tanrı mertebesine
Kedi tanrıça Bastet ayağının dibinde
dört yavrusu ile, bir elinde bir sistrum
çıkarılan, bir yandan kurban edilen, bir yandan
sallamakta ve diğer elinde bir aegis
tutmaktadır. Tunç figürin, MÖ
lanetlenerek katledilen, bir yandan da sevilerek
yaklaşık 664-30, Geç Dönem veya beslenen kedinin başına gelenler herhalde
Ptolemaioslar Dönemi, British
Museum, Londra hiçbir hayvanın başına gelmemiştir.
Erkek kediler, kendi egemenlik örnek, bir dizi fildişi büyü bıçağında bulunur. Bu
alanlarındaki dişi kedilerin yav- bıçaklar MÖ 2000 – 1500 arasına tarihlenir. Bu bı-
rularını, eğer onların babaları çaklar, hayvanlar ve mitolojik yaratıklarla süslen-
olmadığından eminseler, öl- miştir. Koruyucu işlevleri vardır, yani, onu taşıyan
dürebilir ama yemezler. Bu insanı günlük tehlikelere karşı korur. Kedinin in-
durum daha ziyade yeni sanlarla birlikte ilk görülmesi, Orta Mısır’daki Beni
bir erkek kedinin, önce- Hasan’dadır. Burada bulunan III. Baket’in mezar
ki hâkim erkek kedi ile duvarında resmedilmiş kedinin evcil mi, yoksa eh-
egemenlik mücadelesin- lileştirilmiş mi olduğu açık değildir. Kedinin popü-
de başarılı olduğunda vaki- laritesinin doruk noktasına ulaşması ise Ptolemai-
dir. Bu davranışın biyolojik nede- oslar Döneminde (MÖ 332 – 30) olmuştur.
ni orada yeni kedi ailesi yaratmaktır. Günümüz kedisinin en yakın yabani akrabası olan
Gerçekten de anne kedi yavrularını kay- Felis silvestris libyca (Afrika yabani kedisi), sarım-
bettiğinde, doğurma içgüdüsü nedeniyle sı kahverengi, sarı–gri tüylü ve çizgilidir. Bugünkü
tekrar kızışacak ve erkek kediye yaklaşacaktır. Mısır kedilerinden biraz daha büyüktür. Ancak
Kuşkusuz, anne kediler yavrularının yanında günümüz Mısır kedileri arasında hâlâ Antik Mısır
olabildikleri süre içinde, onları yeni dominant kedisini andıran kediler görülebilir. İlk köken tarihi
erkek kediye karşı koruyabilirler. Ancak avlanma ne olursa olsun, MÖ 2. binyıl Mısır’ında kedi evcil
ya da yiyecek bulmak için onları yalnız bıraktık- bir hayvandı ve Felis sylvestris libyca’dan türemişti.
larında, yavrularını yara bere içinde bulabilirler. Eski Mısırlılar evcil kediye “miu/miyu” diyorlardı ki
Doğal seleksiyon acımasız gerçekleşir; doğanın, bu sözcüğün “miyav” ile benzerliği dikkat çekicidir.
insanoğlunun her zaman anlayamayacağı kendi
kuralları ve nedenleri vardır. Kedilerin resmedildiği çok güzel Mısır duvar resim-
leri ve bronz heykelcikler vardır. Kedinin sandalye
altında resmedilmesi daha çok, oturan ve hizmetçi-
ANTİK MISIR’DA KEDİ leri ile çocuklarından hediyeler alan karı-kocanın
Mısır kedisine ilişkin bilgileri, o dönemde yapılmış tasvir edildiği sahnelerde vardır. Kedi, daha ziyade
kedi resimlerinden ya da kedi heykelciklerinden kadının sandalyesi altında oturur, erkeğin sandal-
elde ettiğimiz gibi, özellikle Herodotos (Historia), yesi altında ise köpek vardır.
Diodorus Siculus (Bibliotheken) ve Claudius Aelia- Diğer eski toplumlar gibi Antik Mısırlılar için de
nus (De Natura Animalium) gibi eski çağ yazarla- önemli bir dinsel inanış animizmdi. Bu inanışa göre
rından da elde etmekteyiz. tanrısal ruh, doğanın tümünü kapsıyordu. Doğa
Antik Mısır’da kedi tasvirleri- kutsaldı ve doğanın farklı yanları farklı tanrılarda
nin, Orta Krallıktan itibaren toplanmıştı. Onlara göre her canlı, hem tanrı, hem
görülmesine karşın, evcil kedi insan, hem de hayvanı ihtiva ediyordu. Bu nedenle
tasvirleri Yeni Krallık (MÖ Antik Mısırlılar, doğrudan kedinin kendisine değil,
1570-1070) ve Geç onda var olan tanrısal güce tapıyorlardı. Örneğin
Dönem (MÖ 1070- eğer bir kedinin kutsal işaretleri varsa, onda, Tanrı-
332) sanatında sık ça Bastet’in vücut bulduğuna inanılırdı.
görülür. Bir kedi- Nitekim geç dönemde (MÖ 1070 – 332) çoğu evcil
nin dinsel bir veya yabani hayvanın, tanrının görüntüsü oldu-
bağlamda ğuna inanılıyordu. Özellikle MÖ 5. yüzyıldan MS
görülmesi- 5. yüzyıla, yani ülkenin pagan döneminin sonuna
ne en erken kadar olan dönemde bu gerçekten böyleydi. Bu dö-

124 Aktüel Arkeoloji


nemde, kediler ve diğer hayvanlar, özellikle balıkçıl
kuşu (ibis) kutsal sayılırdı. Gerçekten bu dönem-
de hayvan kültlerinin popülaritesi artmıştı. Antik
Mısır’da kutsal hayvanlar üç tipteydi: Birincisi ve
ön önemlisi tapınak hayvanlarıydı. Bunlar, hayvan
formunda tanrılardı. Örneğin tanrıça Bastet kedi-
de vücut bulmuştu. Yukarıda da vurguladığımız
gibi tapınak kedisi ve diğer tapınak hayvanlarının
kendilerine tapınılmıyordu. Tapınılan, onların
içindeki tanrılardı; kedinin içindeki tanrıydı, yok- Pompeii’deki Pan Evi’nde
sa kedinin kendisi değildi. Aynı şekilde paganistler bulunan mozaikte üstte bir
kekliğe saldıran kedi, altta
de idollere tapmıyordu; taptıkları onların içinde ise ördekler, balıklar, çeşitli
bulunduğuna inandıkları tanrılardı. Tanrılar ken- deniz canlıları ve küçük
kuşlar betimlenmektedir.
dilerini başka suretlerde insanlara gösteriyordu. MÖ 2. yüzyıl - MS 79
Napoli Arkeoloji Müzesi
İkinci tip kutsal hayvanlar aynı türün üyelerini
kapsıyordu. Bir kült merkezinde tutuluyorlar, özel Güney Kıbrıs’ta, Limassol’a
olarak bakılıp besleniyorlardı. Fakat bu hayvanlar 6 km uzaklıktaki Parekklisia
yakınlarında bulunan bir Çanak
tanrıların görüntüsü değildi. Üçüncü tip, insanlar Çömleksiz Neolitik B yerleşmesi
arasında veya kırsalda yaşayan hayvanlardı. Bunla- olan Shillourokambos’ta insan ile
birlikte gömülmüş olarak bulunan
ra da aynı ihtimam gösterilirdi. 9.500 yıllık kedi iskeleti, şimdiye
dek bilinen en erken tarihli evcil
Ptolemaioslar (MÖ 323 – 30) ve Roma İmparator- kedi bulgusunu oluşturuyor.
luk (MÖ 30 – MS 330) dönemlerinde kedi tasvirli © Patrice Gérard

“koruyucu”, “nazar” ve “şans getirme” amuletleri


yoğun olarak kullanılırdı. Ayrıca bir kedinin rü-
Diğer toplumlar gibi
yada görülmesi hayra yorumlanır ve verimli bir
hasadın olacağına işaret ederdi. Buna ilişkin MÖ Antik Mısırlılar için
1980’lere kadar giden bazı yazılı örnekler vardır. de önemli bir dinsel
inanış animizmdi.
Güneş Tanrısı ve Kedi Bu inanışa göre
genişler. Horapollo, aynı zamanda, Heliopolis’in
Mısır’da erkek kedi güneş tanrısı ile özdeşleşti- Güneş Tanrısı Atum-Ra’nın, kedi formunda be- tanrısal ruh,
rilirdi. MÖ 1500 civarından itibaren Mısır’ın en timlendiğini de söylemektedir (ailouromorphos). doğanın tümünü
güçlü ilahı olan güneş tanrısı Ra’nın kendisini Güneş tanrısı Atum-Ra’nın batarak yeraltına se- kapsıyordu. Doğa
kedi formunda gösterdiğine inanılırdı. Her gece yahat etmesi, kedinin karanlıkta bile parlayan
yansıtıcı gözlerinde bulunabilir. Mısırlılar, kedile-
kutsaldı ve doğanın
Ra, Atum-Ra’da vücut bularak, yeraltı dünyasına
seyahat eder ve orada bir kedi formunda en büyük rin karanlıkta parlayan gözlerinin güneş tanrıları farklı yanları
düşmanı şeytan–yılan Apophis ile karşılaşır ve Atum-Ra’yı simgelediğine inanırlardı. Atum-Ra, farklı tanrılarda
güneşin batmasından sonra yeraltı dünyasının ka-
büyük bıçağıyla yılanı keserdi. Böylece ertesi sa- toplanmıştı. Onlara
ranlığında parıldamaya devam ederdi.
bah güneş tanrısı olarak dönüşünü emniyete almış göre her canlı, hem
olurdu. Bu sahnenin resmedilmiş olduğu sayısız
tanrı, hem insan,
Mısır papirüsü vardır. Ay Tanrıçası ve Kedi
hem de hayvanı
Antik Mısır’da kedinin güneşe bağlanması, muh- En uzun süreli ilişki, kedi ile ay arasındadır. Kedi-
temelen kedinin gözleriyle ilişkilidir. MS 4. veya nin gece alışkanlıkları tıpkı güneş tanrısı örneğin-
ihtiva ediyordu.
5. yüzyılda yaşamış olan Horapollo, erkek kedinin de olduğu gibi – gözbebeklerinin çizgi biçimin- Bu nedenle Antik
gözbebeklerinin, güneşin gün içindeki hareketi den yuvarlak biçime dönüşmesi- onun ay ile olan Mısırlılar, doğrudan
sırasında değiştiğini söyler. Biz bundan şunu an- kutsal bağını işaret ediyordu. Gerçekte, ay tanrı-
kedinin kendisine
layabiliriz: Sabahın az ışıklı erken saatlerinde ke- çasının kedide vücut bulduğuna inanılmaktaydı.
dinin gözbebekleri hemen hemen yuvarlak ve tam
değil, onda var
Buna ilişkin en erken örnekler Tanrıça Hathor ve
doludur. Güneş yükselirken, gözbebekleri darala- onun sistrumudur. Sistrum bronzdan bir müzik olan tanrısal güce
rak ince bir çizgiye dönüşür, güneş batarken tekrar aletidir; kıvrık bir çerçevesi vardır. Çerçevenin tapıyorlardı.
Aktüel Arkeoloji 125
Herodotos Mısır Kedilerini Anlatıyor
Şüphesiz, (Mısır’da) evcil hayvan pek çoktur. Ama eğer kediler bazı kazalara kurban gitmeselerdi, bu daha da çok olacaktı. Dişi
kedi yavruladığı zaman erkek kediye sürtünmez; erkek kedilerse dişilere yanaşmak isterler, ama boşuna. O zaman erkek kedi-
ler dişilere bir oyun oynarlar; yavruları ya hile ile ya da zorla kaparlar, öldürürler; ama yemezler. Yavrusuz kalan dişi yeniden
yavrulamak ister, bunun için de erkeğe yanaşır; zira bu cins hayvanlarda analık içgüdüsü vardır. Ayrıca, yangın çıktığı zaman
kediler bir çeşit kutsal çılgınlığa tutulurlar: Mısırlılar onları korumak için, kedileri ortaya alıp bir zincir yaparlar; hatta yangını
söndürmeyi bile unuturlar, kediler aralarından kaçar, alevlerin içine atılırlar. Mısırlılar bunu büyük kayıp sayarlar. Eğer bir evin
kedisi doğal bir ölümle ölürse, o evde oturanların hepsi kaşlarını kazıtırlar; eğer ölen köpekse, kafa da beraber bütün gövde
kazınır. Kedi öldüğü zaman Bubastis’e götürülür ve mumyalandıktan sonra özel bir mezarlığa gömülür (II.66-67).

rolü anneliği, doğurganlığı ve bereketiydi. Bastet,


Ptolemaioslar ve Roma İmparatorluk Dönemin-
de popülerliğini sürdürdü. Çoğu Bastet’e adanan
binlerce bronz kedi ve Bastet heykelciği günümüze
ulaşmıştır.

Kedi Mumyaları
Ülkedeki kazılarda yüzlerce kedi mumyası bulun-
muştur. Mısırlılar kedileriyle birlikte gömülerek,
onların öteki dünyada kendilerine eşlik edecek-
lerine inanıyorlardı. Ölen kedi kutsal bir mekâna
götürülür ve orada insanınkine benzer şekilde
mumyalanırdı. Bazı kediler özenle dekore edilmiş
Tunçtan yapılma dişleri sapa birleştiği yerde bir veya birkaç kedi figürü,
ve oynar çenesiyle ahşap tabutlara gömülürken, diğerleri ahşap kedi for-
sapta ise Hathor tasviri bulunur. Sistrum sallan-
oyuncak kedi. munda tabutlara gömülmüştür. Bazılarının çok
Thebes, Mısır, dığında oldukça tiz bir ses çıkarır. Bu ses, kedi ile
MÖ 1550-1070, Yeni güzel bronz maskları vardır; hatta bronzdan kedi
sembolize edilen bereket ve yenilenme ile ilişkili-
Krallık Dönemi, formunda tabutlar da vardır. Fakat çoğu sarıp sar-
British Museum, Londra dir; çünkü kedinin böyle bir üretici gücü vardır.
malanarak mumyalanmış halde öylece bırakılır,
İsis de Bastet ile ilişkili olarak görülür. Kedi, Hel-
üzerleri özellikleri belirtecek şekilde boyanır ve
Mısırlılar, lenistik ve Roma İmparatorluk Döneminde İsis
süslenirdi.
kedilerin aracılığıyla Batı Avrupa’ya tanıtılmıştır. Edfu’daki
Horus Tapınağı’nda bulunan yazıtta şu ifade var-
karanlıkta
Kedi Kurbanı
dır: “İsis, Bastet’in ruhudur.” Bu demektir ki İsis de
parlayan kedide vücut bulmaktadır.
Kedi kurbanının da yoğun olduğuna ilişkin kanıt-
gözlerinin
lar vardır. Bu şaşılacak bir durum değildir; çünkü
güneş tanrıları çoğu evcil veya yabani hayvan pagan döneminde
Bastet ve Kedi
Atum-Ra’yı ve hatta eski Musevi döneminde kurban edilirdi.
simgelediğine 22. Sülale zamanında (MÖ 945-715) dişi kedi bir Pagan inancındaki hayvan kurbanı, daha sonraki
diğer tanrıça Bastet ile ilişkilendirildi. Bu tanrıçayı
inanırlardı. Yunanlar Artemis ile özdeşleştiriyordu. Bastet, MÖ toplumlara da geçmiştir. Koyunlar, keçiler, sığırlar,
Atum-Ra, 1. binyılda Mısır pantheonunun en gözde tanrıçası kuşlar ve diğer hayvanlar armağan olarak tanrılara
sunulurdu. Kurban edilen kediler genellikle iki ile
güneşin oldu. 22. sülalenin başkenti Per-Bastet’te (Tanrı- dört aylık arasındaydılar. Tanrıça Bastet’in ruhu-
batmasından ça Bastet’in evi) idi. Gerek şehir olarak Per-Bastet, nun onarımı için ona sunulurdu. Böylece o da yer-
sonra yeraltı gerekse tanrıça Bastet, Yunanlarca Bubastis olarak yüzündeki işlevlerini sürdürebilirdi. Kurban eden
dünyasının biliniyordu. Kedi, artık, Bastet’in görüntüsü ola- de bir anlamda takdis edilmiş oluyordu. Aslında
rak kabul ediliyordu. Aslan başlı Tanrıça Sekhmet “kurban” sözcüğü, “kutsallaştırma” anlamındadır.
karanlığında ile birlikte düşünülüyordu. Sekhmet, Mısır halkı- Kurban edilen hayvanın ölmediğine, fakat tanrıça-
parıldamaya nı ve devleti korurken, Bastet ev halkını, özellikle nın gücünü artırmaya yönelik ithaf edilmiş ruhsal
devam ederdi. kadınları ve çocukları korurdu. Onun en önemli gücün bir parçası olduğuna inanılırdı. Diğer hay-
126 Aktüel Arkeoloji
vanlar gibi kediler de kutsanmasına rağmen, onların bakarak- söylemek zor olsa da, bir adada bulunmuş Mısır’da bulunan kedi mumyası
tabutu. MÖ 30 sonrası, Roma
tanrıçaya kurban edilmesinin hayvanı onurlandıraca- olduklarından evcil olmaları daha olasıdır. Dönemi, Bubastis, Mısır, British
ğına inanılıyordu. Kedi kurbanı, Avrupa’da Ortaçağ ve Lakonia’da bulunmuş olan ve MÖ Museum, Londra
modern çağın başlarına kadar sürdürülmüş diğer bir yaklaşık 550’ye tarihlenen ünlü
pagan uygulamadır. Arkesilas vazosunda, Kyrene Kralı
Mumyalardan elde edilen kanıtların yanı sıra, antik Arkesilas iskemlesinin altında bir
çağ yazılı kaynakları da Geç Dönem Mısırlılarının kedi ile resmedilmiştir. Klasik
kedi kurban ettiklerini gösterir. Herodotos, Bubas- Dönemden başlayarak Helle-
tis’teki Bastet festivali sırasında sayısız hayvanın kur- nistik Dönem boyunca kediye
ban edildiğinden söz eder. Bunların çoğu kedi olma- ilişkin malzeme biraz daha fazla
lıdır. Bu kedilere ait kalıntılar, boyunları kırık olarak, karşımıza çıkar. Önce şunu be-
kurban mahalline yakın yerlerde bulunmuştur. Kur- lirtelim ki Antik Yunanca’da kedi
ban işi ciddiye alınıyor ve hayvanın tanrıçaya armağan sözcüğü (gerek ev kedisi, gerekse
olarak sunularak, onurlandırıldığına inanılıyordu. yabani kedi için) aiolos (hareket
etme) ve ouros (kuyruk) kelimele-
rinin birleşmesiyle oluşan ailouros
ANTİK YUNAN DÜNYASINDA KEDİ idi. Buna “hareketli kuyruk” ya da
Ege dünyasında, Geç Tunç Çağına (MÖ 1700-1200) “kuyruk sallayan” gibi bir anlam
ait duvar resimlerinde ve diğer sanat eserlerinde bazı yükleyebiliriz. Daha sonraları ai-
kedi tasvirlerine rastlanır. Örneğin Thera (Santorini) lourosun yanı sıra kattos da kulla-
Adası’ndaki Akrotiri’de bulunan bir duvar resminde nılmıştır.
yabani bir kedi ağaçların arasında ördekleri tutmaya
Aisopos’un masalları Klasik ve
çalışmaktadır. Ancak buradaki hayvanın kedi mi yok-
Hellenistik Çağda kedi dünyası
sa kedigillerden başka bir hayvan mı olduğu açık değil-
için oldukça ilginç bilgiler verir.
dir. Keza bir kedinin ördek yakalarken tasvir edilmesi
Her ne kadar Aisopos MÖ 6. yüz-
Girit mühürlerinde de karşımıza çıkar. Yine Girit’teki
yılda yaşamış olsa da ona atfedilen
Mallia Sarayı’nda bulunmuş bir sürahi ve iki maşrapa,
çoğu masal çok daha sonraları ya-
kedi rölyefleri ile süslenmiştir. Ayia Triada ve Knossos
zılmıştı. Ayrıca münferit bir ma-
duvar resimlerinde çalılar arasında kuş avlamaya çalı-
salın kesin tarihini saptamak da
şan kedi tasvirleri vardır. Doğu Girit’te Palaikastro’da
kolay değildir. Yine de Klasik ve
pişmiş topraktan bir kedi başı bulunmuştur.
Hellenistik dönemlerde yazılmış
Girit’ten Yunanistan’a geçtiğimizde, yine Geç Tunç kedi masalları mevcuttur ve hatta
Çağına (MÖ 1700-1200) ait bazı kedi tasvirlerini bunlardan biri Aisopos’un kendisi
görürüz. En çarpıcı örneklerden biri Mykenai’daki tarafından yazılmış olabilir.
mezarlarda ele geçmiştir. Tunçtan bir hançer üze-
Eski çağ yazarlarında da kedilere
rinde ördek avlayan kediler resmedilmiştir. Kedinin
ilişkin bilgiler bulabiliriz. Aristo-
Yunanistan’dan ya da Ege’den Akdeniz’in başka bölge-
teles, kedilerin 6 yıl yaşadıklarını
lerine gitmesinde Tunç Çağından sonra gerçekleşen
söyler. Kuşkusuz Eski çağda kedile-
Ege göçlerinin ve MÖ 750-550 yıllarında gerçekleşen
rin ömrü günümüzdekinden daha
“Büyük Kolonizasyon” hareketinin rolü önemlidir. Bu
kısaydı. Aelianus, kedilerin kötü ko-
kitlesel nüfus hareketlerinde kediler de insanlarla bir-
kulu şeylerden iğrendiklerini, bu
likte gemilerle uzak yerlere seyahat etmişlerdi. Güney
yüzden dışkılarını boşaltmadan
İtalya’daki koloni kentlerinden Rhegion ve Taras’ın
önce toprakta bir çukur açtıkla-
MÖ 5. yüzyıl ortalarına tarihlenen sikkelerinde kedi
rını ve sonra da toprakla üstünü
tasvirleri yer alır. Her iki kentin sikkelerinde, kent ku-
örttüklerini anlatır. Plinius, bir-
rucusu, önündeki bir kedi ile oynamaktadır.
çok gece avcısı hayvanda olduğu
MÖ 8. yüzyıla tarihlenen Samos (Sisam) Adası’nda gibi kedilerin de gözlerinin gece-
bulunmuş bir dizi tunçtan kedi figürü vardır. Bu ke- leyin parladığından ve bunun da
dilerin yabani mi evcil mi olduklarını -görünüşlerine avlarını korkuttuğundan bahseder.

Aktüel Arkeoloji 127


Kedinin, Klasik ve Hellenistik Dönem Antik Yu- Antik Yunan edebiyatındakilerle karşılaştırıldığın-
nan dinindeki yerine ilişkin doğrudan kanıt pek da, Cumhuriyet Dönemi Roma Latin yazınında
yoktur. Ancak, Yunan dünyasında Artemis ile kediye ilişkin pasajlar azdır; köpeklerden daha fazla
Roma dünyasında da Diana ile ilişkisi vardır. Nite- söz edilir. Romalılar köpekleri için şiirler dahi yaz-
kim Antik Yunanlar Mısır Tanrıçası Bastet’i kendi mışlardır. Hatta köpekler için dikilmiş çok sayıda
tanrıçaları Artemis ile eş tutuyorlardı. Artemis ile mezar taşı bilinmesine rağmen, kediler için dikilmiş
kedinin ortak yanları da vardı. Artemis’in hüner- mezar taşları yoktur. Latincede gerek evcil kedi ge-
lerinden biri de kedinin vücuduna girebilmesiydi rekse yabani kedi önceleri felis, sonraları cattus ola-
(metamorfoz). Bazı Yunan yazarlar kedinin, Athe- rak geçmektedir.
na Glaukopis (Parlayan Gözlü Athena/Kedi Athe- İmparatorluk Dönemine geldiğimizde Roma’da ke-
na) için kutsallığını vurgular. Bu arada kedilerin dilere ilişkin tasvirlere daha sık rastlarız. En çarpıcı
MÖ 5. yüzyıl Atina’sındaki mezar taşlarında da örneklerden biri Pompeii’de bulunan ve MS 1. yüz-
resmedilmiş olduğunu söylemeliyiz. yıla tarihlenen mozaiktir. Burada bir kedi çalılıklar
arasında kuş avlamaktadır. İmparatorluğun Latince
ROMA’DA KEDİ konuşulan bölgelerinde karşımıza çıkan ilginç bir
durum da, kişi adlarında karşımıza çıkar. Cognomen
Kuşkusuz, kedilerin İtalya’da görülmesi, Romalıların ya da lâkap olarak “küçük kedi” veya “yavru kedi”
Mısır’ı ele geçirdikleri MÖ 30 yılından itibaren olma- anlamına gelen Felicula veya Felicla adını da taşıyan
Aegina veya Salamis mıştır. Kedi, çok daha önceleri, MÖ 8. yüzyılda baş- kadınlar; keza “kedi” anlamına gelen Cattus ve Catta
adalarından birinde
layan Büyük Kolonizasyon hareketi döneminde, Eski
bulunan genç bir ile “küçük kedi” anlamına gelen Cattulus veya Cat-
erkeğe ait Pentelik Yunanlarla birlikte Güney İtalya’ya getirilmişti. Yuka-
mermerinden yapılmış tula adını taşıyan erkek ve kadınlar vardır. Bu arada
rıda da gördüğümüz gibi, İtalya’da kediye ilişkin en
mezar steli. Sol elinde kökeni Mısır’a dayanan İsis ve Bubastis (Bastet) kül-
bir kuş tutan genç, sağ eski kanıtlar, Güney İtalya’daki Rhegion ve Taras ken-
eliyle asılı duran kafese tünün Roma İmparatorluğu’nun topraklarında rağ-
tinin sikkelerinde vardı. Sikkeler dışında kedi tasvir-
uzanmaktadır. Stelin sol bet gördüğünü vurgulamamız da yerinde olacaktır.
alt köşesinde, üzerinde lerine Chiusi’de bulunmuş MÖ 6. yüzyıla tarihlenen
bir kedi duran sütuna
bir Etrüsk ayakla kâsede rastlamaktayız. Kâsenin ağız Erken Hıristiyanlık Döneminde Romalılar kedi-
yaslanmış bir genç köle
yas tutmaktadır. kenarı boyunca dizilmiş dört kedi başı vardır. Keza lere karşı iyi davranıyorlardı. Kilise, yaklaşık 300
MÖ 430-420 Heraklion yıl boyunca İsa’nın öğretilerine sadık kaldı. Pagan
Arkeoloji Müzesi
MÖ 5-4. yüzyıla ait Apulia ve Campania vazolarında
© World History Archive da kediler resmedilmiştir. komşularıyla barış içinde yaşayan Hıristiyanlar,
hayvan kurbanına karşıydılar ve çoğu kez de pagan
tanrılara kurban edilmiş hayvanların etlerini yemi-
yorlardı. Koyun ve sığır gibi bazı hayvanların kut-
Kedi, Hellenistik lamalar gibi bazı önemli olaylar vesilesiyle öldürü-
ve Roma lüp etleri yense de, kediler yalnızca kurban ediliyor
ama etleri yenmiyordu. Kedi eti, yalnızca kıtlık veya
İmparatorluk açlık döneminde yenilebilirdi. Denebilir ki Roma
Döneminde İmparatorluğu’nun ilk üç yüz yılında pagan inancın-
İsis aracılığıyla da olanlar ile Hıristiyanlar ve kediler, barış içinde bir
Batı Avrupa’ya arada yaşadılar. Bizans Döneminde de kediye kötü
davranıldığına – ya da sonraki dönemlerde olacağı
tanıtılmıştır. gibi – veya katliamına ilişkin bir kanıt yoktur.
Edfu’daki Horus
Tapınağı’nda ORTAÇAĞDA KEDİ
bulunan yazıtta şu Kedinin değerine ilişkin bir kayıt 10. yüzyıl ci-
ifade vardır: “İsis, varında yazılmış olan Gal Kralı Hywell Dda’nın
Bastet’in ruhudur.” ünlü kanunlarında yer alır. Burada kedinin değeri
Bu demektir ki İsis için şunlar yazılıdır: “Bir kedinin fiyatı dört peni-
dir. Özellikleri; görmesi, işitmesi, fare öldürmesi,
de kedide vücut pençelerinin eksiksiz olması, yavrularına iyi dav-
bulmaktadır. ranması ve onları yememesidir. Bu özelliklerinden

128 Aktüel Arkeoloji


herhangi biri kusurlu olduğunda, alınan ücretin üçte ması içindi. Ortaçağda İspanya, Fransa ve İngiltere’de
biri iade edilmelidir.” Bu kayıt bize kedinin Ortaçağ- kediler, şans getirmesi için, örülen duvarların arasına
daki önemini gösterir. Ancak, Hıristiyan kilisesinin ya da döşeme altına konurdu. Bazen duvar arasına
de kışkırtmasıyla, yaklaşık olarak 1000-1700 yılları yerleştirilen kedinin yanına bir de ölü fare bırakılırdı
arasında kedilerin ve sahiplerinin başına gelenler, ki bu da kedinin ruhunun fareleri uzaklaştıracağına
önceki yüzyıllara göre kediler hakkındaki fikirle- inanılmasından kaynaklanmaktaydı. Şeytanın kovul-
rin çok değiştiğinin kanıtıdır. Bu zaman dilimin-
ması ve şans getirmesi için hayvanların yapıların döşe-
de milyonlarca kedi ve onların sahibi olan yüzlerce
mesi altına gömülmesi eski bir Kelt âdetiydi.
kadın zalimce davranışlara maruz kalmış ve öldü-
rülmüşlerdir. Özellikle 14 -17. yüzyıllar arası kedi Ortaçağ Hıristiyan dünyasında kediye karşı takınılan
ve sahiplerinin katliama kurban gittikleri yıllardır. bu olumsuz tavır, İslam dünyasında hiç görülmedi;
İngiltere’deki ilk büyücü davası 1566’da, I. Elizabeth kedi, İslamiyette, temizliğin, iyiliğin, uğurun bir sim-
döneminde görülmüştür. Evlerinde kedi besleyen gesi olarak şefkat gördü. Günümüz Hıristiyan dünya-
Agnes Waterhouse ile kızı Joan büyücülükle suçlanıp sının tavrı da, Ortaçağ Hıristiyan dünyasından çok
idam edilmişlerdir. Avrupa’daki katliamların başlıca farklıdır; kedi, köpekle birlikte insanın en yakın dostu
nedeni, kedilerin ruhunda eski pagan tanrılarının olarak görülmekte ve evlerde beslenmektedir. Yüzyıl-
kalıntılarının bulunduğu ve şeytanla işbirliği içinde
lardır bir yandan tanrı mertebesine çıkarılan, bir yan-
olduklarının düşünülmesidir. Kedi besleyen yüzlerce
dan kurban edilen, bir yandan lanetlenerek katledilen,
insan da büyücülükle suçlanmış ve bu yüzden öldü-
rülmüştür. 12. yüzyılda kilise, siyah kedinin şeytani bir yandan da sevilerek beslenen kedinin başına gelen-
gücü simgelediğine inanıyordu. Şeytanın ve diğer ler herhalde hiçbir hayvanın başına gelmemiştir.
şeytani ruhların kedide, özellikle siyah kedide barın-
** Yukarıdaki yazı
dığı düşünülüyordu. Yani şeytan, siyah pelerinini ke- Şarap Fıçısındaki Fare esas olarak D.
diden almıştı. Ürünün bereketini artıracağına ve şans Bir zamanlar farenin biri, mayalanma aşamasındaki bir şarap
Engels’in Classical
Cats (Londra, 1999)
getireceğine inanıldığı için 19. yüzyılda dahi kedile- fıçısının içine düşmüş. Oradan geçmekte olan bir kedi, farenin adlı yayınından
rin kurban edildiklerini görüyoruz. Kedi kurbanında sesini duyup niye ciyakladığını sormuş. “Çünkü burada sıkışıp derlenmiştir.
kaldım, çıkamıyorum” diye cevap germiş fare. Kedi, “Seni fıçı-
en zalim yöntem, Kelt yöntemiydi. Buna göre, kediler
dan çıkarırsam bana ne verirsin?” diye sormuş. Fare, “Ne ister-
büyükçe bir sepete konuyor ve yüksekçe bir yerden sen veririm” diye cevap vermiş. Kedi, “Peki seni kurtarırsam,
Atina’daki Kerameikos
Mezarlığı’nda
yanmakta olan ateşin üzerinde sallandırılıyordu. bir gün çağırdığımda bana gelir misin?” demiş. Fare, yemin bulunan mermer
Böylece kediler yavaş yavaş yanarak can veriyorlardı. ederek geleceğine söz vermiş. Bunun üzerine kedi, fareyi çe- alçak kabartmada
kerek fıçıdan kurtarmış ve deliğine gitmesine izin vermiş. Bir tasmalarından tuttukları
Kedilerin katledilmesinin şans getirdiğine ve katle- gün kedinin karnı acıkmış ve farenin deliğine giderek onu ça- bir kedi ile bir köpeği
dilme anındaki çığlıklarının da şeytanı kaçırdığına ğırmış; fakat fare delikten çıkmayı kabul etmemiş. Kedi, “Hani dövüştüren iki kişi ile
onların arkasında duran
inanılıyordu. çağırdığım zaman gelmeye yemin etmiştin, unuttun mu? “
iki figür görülmektedir.
demiş. Fare cevap vermiş: “Haklısın, kedi kardeş, ama yemin
MÖ 6. yüzyıl
Kediler, meyve ağaçlarının dibinde kurban edilip gö- ettiğimde ne dediğimi bilmiyordum, sarhoştum!”Aisopos Atina Arkeoloji Müzesi
mülüyordu ki bu da bereketin ve verimliliğin sağlan- © DEA / G. Nimatallah

Aktüel Arkeoloji 129


Aktüel Arkeoloji 131

You might also like