You are on page 1of 6

8 A Ğ U S T O S 1 9 8 8

Cumhuriyet
u Fernando Pe sso a’dan “Denize Ö vgü”
Haşan Erkek’in kalem inden....... 9. sayfada

K İT A P
□ Johan H uizinga’dan “Homo Ludens”.
Roger Caillois’in bir yazısı, Haldun Bayn’nın
çevirisiyle ............... ;..................... 10. sayfada

□ M. Sadık Aslankara’nın yeni romanı. Öner


Yağcı değerlendirdi........................ 13. sayfada

□ Şiir Atlasında, Dom Moraes....İ4. sayfada

Bu yıl O'nun
yılı... C-.V
Nasreddin
Hoca
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve
Kültür Kuruluşu olan UNESCO, bu yıl
tüm dünyada anılacak değerli kişiler
arasına “Nasreddin Hoca” yı da aldı.
Bunun ardında ülkemizde zaten var olan
Nasrettin hoca yayıncılığında hızlı bir
artış gözlendi. Nasreddin Hoca ile ilgili
paneller, sempozyumlar birbirini izledi.
Bunların ardından da çok değerli kitap
yayımlandı. Bunların içinde özellikle üçü
çok dikkat çekiciydi: Edebiyatçılar
Derneği’nin yayımladığı Pertev Naili
Boratav’ın “Nasreddin Hoca”sı, Oğlak
Yayınlarında M. Sabri Koz’un yayma
hazırladığı “Nasreddin Eloca’ya
Armağan” ve Türkiye îş Bankası Kültür
Yayımarı’nda çıkan Dr. İrfan Ünver
Nasrattınoğlu’nun yayına hazırladığı
“Nasreddin Hoca’nın Dünyası”
Biz de sayfalarımızda Nasreddin
Hoca’nın dünyasına girmeye çalıştık.
YUSUF ÇOTUKSÖKEN

ürk halk bilgesi Nasreddin Hoca’nın yaşamı

T üzerine bugün için ne yazık ki kesin bilgileri­


miz yoktur. Kimi eski yazılı belgelerden, halk
arasındaki söylentilerden, kimi fıkralardan çıkarılan
ipuçlarına göre Nasreddin Hoca’mn yaşadığı dönem
ve yer hakkında bilgiler oluşturulmaya çalışılmıştır.
Bugün için kimi araştırmacılarca verilen bilgilere
göre: Nasreddin Hoca, Anadolu Selçukluları döne­
minde, 1208’de (H. 605) Sivrihisar’ın Hortu köyünde
(bugün Nasreddin Hoca köyü diye anılır), doğmuş­
tur. Babasının adı Abdullah, annesinin adı Sıdıka’dır.
Çocukluğunda Hace-i Cihan (öl. 1274’ten sonra) ile
Hace Fakih’ten (öl. 1221) ders görmüştür. Konya
medresesinde öğrenim yaparken Seyyid Mahmud
Hayrani (öl. 1268), hocası olmuştur. Öğrenimini ta­
mamladıktan sonra Sivrihisar’da ve Akşehir’de hoca­
lık, kadılık, müderrislik gibi görevlerde bulunmuştur.
Akşehir’de (birkaç kez) evlenen ve çocukları olan
Nasreddin Hoca, toprak altından çıkarıldığı söylenen
mezar taşma göre 1284/1285’te (H. 683) ölmüştür.
Hoca’nın kızının Sivrihisar’da bulunan mezar taşında Nasreddin Hocanın yaşayıp yaşamadığı konusun­ Hoca fıkralarını Arap fıkra kahramanı Cuha'ya bağ­
da (kızının) ölüm tarihi 1327 (H. 727) olarak yer al­ da uzmanlar, tam bir anlaşmaya varamamışlardır. Bi­ lamıştır. AzerbaycanlI M.A. Sultanov ve M.T. Tahma-
mıştır. İstanbul’un ilk kadısı, ünlü bilgin Sivrihisarlı raz önce özetlediğimiz bilgilere göre Nasreddin Ho- sip, Nasreddin Hoca’nın aslında ünlü bilgin Nasired-
Hızır Bey ile onun oğlu Tazarruname yazarı Sinan ca’nm yaşadığını Heri sürenlerin yanı sıra Nasreddin din Tusi (1201-1274) olduğu görüşündedirler. İsmail
Paşa (1440-1486), Nasreddin Hoca’nın torunları ola­ Hoca adlı bir kişinin yaşamamış olduğu görüşünü sa­ Hami Danişmend ise Nasreddin Hoca’mn Çobanoğul-
rak gösterilmektedir. (1) vunanlar da çıkmıştır. M. René Basset, Nasreddin
______________________________________ D evam ı 4. sayfada.

CUMHURİYET KİTAP SAYI 338


“Fol” bir dergi. Hem de çok nuyor. Fotoğraf alanında ortaya konmuş
O K U R L A R A Üç aylık bir her başarılı çalışmanın değerlendirilmesi
nefis bir dergi. Henüz yeni
Bugün için kim i doğdu.Dört sayıdır sürdürüyor merak dergisi... gerektiği düşüncesinden yola çıkarak
Türkiye’deki kapasiteden yararlanmak is­
araştırmacılara! verilen yaşamını. Bu sayıların bir tiyor. Bir başka deyişle yeni işlerin yapıl­
bilgilere göre: masına olanak veren bir “m edium ” ol­
Nasreddin Hoca, kısmının mevcudu bile mak istiyor. FOL zor ve güzel olanın ya-
Anadolu Selçukluları kalmamış ama dergiyi ılabileceği, mümkün olmayanın müm-
döneminde, 1208’de yayımlayanlar biten sayıların ün kılınabiİdiği bir yer.
FOL’un bu yaklaşımı her sanat ve dü­
(H. 605) Sivrihisar’ın yeni baskılarını hazırlıyorlar. şün uğraşı için geçerli. Örneğin FOL ye­
Horlu köyünde (bugün FOL’un her sayısında, tüm yeni FOL’lar oluşturuyorlar.
FOL bundan sonra, bir konu üzerine ni (4.) sayısı için, uzun zamandır fotoğraf
Nasreddin Hoca köyü yaratı etkinlik ve uğraşlarının
-
üzerine yazmakta olan ünlü düşün ve ya­
kurulmuş özel sayılarla mı devam edecek?
diye anılır), doğmuştur. başlangıç noktası olan merak - Kısaca bu, her editörün yaklaşımına zın adamı Jean Baudrillard’la bir söyleşi
Babasının adı ve yapmak istediklerine bağlı. Kimi za­ yaptı. Ve bu söyleşide Baudrillard’ın çek­
Abdullah, annesinin
var. Farklı yazı ve görselleriyle tiği fotoğraflardan biri dünyada ilk kez
man derginin eksenini belirli bir dosya
adı Sıdıka’dır. sınırları ve ufukları zorlamayı konusu oluşturabiliyor ve diğer konu ve FOL tarafından yayımlandı.
Çocukluğunda Hace-i hedefleyen FOL her sayısıyla söyleşiler bu eksen çerçevesinde yer alı­ - Dergiyi diğerlerinden ayıran noktaları
da bakan, gören ve yorumlayan yorlar. Kimi zaman da bir tema, örtülü kısaca not eder misiniz?
Cihan (öl. 1274’ten
olarak ve hatta adı anılmadan dergiyi bi- - FOL’u diğer dergilerden ayıran en
sonra) ile Hace olmayı sürdürüyor ve sürdüre­ çimlendirebiliyor. Bu, doğrudan editörün gözle görülür nokta, boyutu. Belki en
Fakih’ten (öl. 1221) cek. Uç aylık merak dergisi yapmak istedikleriyle bağlantılı. çok ilgi çeken ve yine en çok tepki alan
ders görmüştür Konya FOL’un okur profili “A ve A +; - Derginiz kimlere ulaşıyor? Amacı ve özelliği de boyutu. Büyük, zira bakmak
medresesinde öğrenim varmak istediği nokta nedir? da en az okumak kadar önemli. FOL bu
yaparken Seyyid
25 - 45 yaş arasındaki FOL dergisi yukarıda da belirttiğimiz
- anlamda kocaman varlığıyla, okumanın,
M ahm ud Hayranı' (öl. işadamları, sanatçılar, aydınlar, ibi meraklı olan ve bilmek isteyen her- bakm anın ve görm enin kanıksanm ış-
1268), hocası olmuştur. üniversite öğrencileri, profesy­ ese ulaşmayı amaçlıyor. lığma bir karşı tez oluşturuyor. Bunların
onel yöneticiler ve okumayı ve -FOL, Türkiye’deki fotoğrafçılara ve fo ­ yanında FO L içeriğiyle, görselliğiyle
Öğrenimini tamam­ toğraf alanında yapılanlara nasıl bakıyor? farklı, yeni ve ilk olma yolunda verdiği
ladıktan sonra görmeyi seven herkes” olarak - FOL fotoğraf sanatma uluslararası bir abayla kendi kendisini farklı kılabilen
Sivrihisar’da ve özetlenebilir. FOL’un her perspektiften bakılması gerektiğini savu­ ir dergi. ■
Akşehir’de hocalık, sayısını farklı bir editör
kadılık, müderrislik üstleniyor. Şimdiye kadar; 1.
gibi görevlerde bulun­
muştur. A kşehir’de
sayının editörlüğünü Enis
(birkaç kez) evlenen ve Batur, 2. sayının editörlüğünü
çocukları olan Ömer Madra, 3. sayının editör­
Nasreddin Hoca, lüğünü Samih Rifat, 4. sayının
toprak altından editörlüğünü Serhan Ada
çıkarıldığı söylenen üstlendi. FOL’un 5. sayısının
mezar taşına göre konusu “saçmalık” ve editörü
1284/1285’te (H. 683)
ölmüştür. .
Mehmet Ulusel. Dergi sorum­
Yalnızca Anadolu’da lularıyla “Fol”u konuştuk.
değil, hemen bütün

F
Türk dünyası ile OL neyin dergisi? Fotoğraf mı
yoksa “şöyle bir dergi...” diye ta­
dünyanın çeşitli nımlanabilir mi?
ülkelerinde büyük bir - FOL’u tek bir şeyin dergisi olarak ta­
ün kazanan, fıkraları nımlamak FOL’un içine ve içeriğine kü­
çeşitlenerek çük gelecektir. H er yaratıcı edimin, e t­
zenginleşen Nasreddin kinliğin ve uğraşın özünde merakın yattı­
Hoca’nın ğını düşünecek olursak kısaca FOL da
yaşamöyküsüne ilişkin amacı, işlevi ve hedefleriyle bir başka ta­
raftan da her sanat ve düşün ediminin sı­
bilgiler doğal olarak nırlarını zorlamayı amaçlıyor, varlığıyla
çok büyük farklılıklar kendi içinde tutarlı olmayı hedefliyor.
göstermektedir” diyor FOL bir sürekliliğin başlangıcı. FOL ya­
Yusuf Çotuksöken bu ratılırken bir obje dergi olarak tasarlan­
ilginç kişiliği dı. Ve bütün FÖL sayıları yan yana ko­
araştırırken. nulduklarında belli bir çizgiyi oluştur­
Biz de bu sayımızda bu sunlar istendi. FOL’un, yaratıcılığın to­
humlarının atıldığı ve atılacağı bir ortam
ilginç kişiliği kendisi olması düşünüldü.
ile ilgili yazılan kitap­
Boyutuyla ilgili eleştirilere gelince:
lardan hareketle FOL özellikle boyutuyla okurdan özel is­
tanıtmaya çalıştık tek, özen ve ilgi talep eden bir dergi.
sizlere. Derginin bu boyutta tasarlanmasının
Bol kitaplı günler altında, FOL’un günlük koşuşturmanın
dileğimizi bu sayımızda içindeyken gözatılabilek bir dergi olması­
da sürdürüyoruz. nı önlemek ve belki de gerçek okuyucuy­
la buluşmasını sağlayabilmek isteği yatı­
TU RH AN GÜNA Y yor. (FOL’u bir yerden bir yere götürmek
de oldukça zor bir iş çünkü.) M erak
eden herkesin buluşm a noktası FOL.
Okumak, görmek, yorumlamak ve bak­
KITVUP mak isteyenlerin dergisi.
- Her sayının farklı bir editör tarafından
imtiyaz sahibi: Berin Nadi hazırlanmasının nedeni nedir?
O Basan ve Yayan: Yeni Gün
Haber Ajansı Basın ve Dergide her sayısının bir başka editör
Yayıncılık A 5- o Genel Yayın tarafından hazırlanmasının birden fazla
Yönetmeni: Orhan
o
Erinç Genel Yayın nedeni var. Bunlar arasında her bir editö­
Koordinatörü: Hikmet rün FOL’a farklı bir dinamizm kazandır­
çetinkaya <>Yazıi$leri ması sayılabilir. Böylece dergi ve dolayı­
Müdürleri: İbrahim Yıldız sıyla da okurlar, başka başka alanlarda
(Sorumlu) , Dinç Tayanç
0 Yayın Yönetmeni: Turhan uğraş veren kişilerin görüş ve birikimle­
o
Günay Grafik Yönetmen: rinden yararlanma şansını elde edebili­
Dilek İlkorur yor. Merakları farklı editörler, farklı ve
ö Reklam: Medya c
------- r~... ' 1 —-
CUMHURİYET KİTAP SAYI 338 SAYFA 3
anlatılıyorsa Hoca’nın sözlü ya da ey­
Kapak konusunun devamı...
Tahhsel kişiliği i l e ... lemli tepkisinin ne olacağını merak et­
meye başlarlar. Çözüm (nükteli son),

Nasreddin Hoca
• “ la rı’ndan Ç obanoğlu AlpYö- fıkranın en can alıcı bölümüdür. Bu­
rü k ’ün torunu M uzafferüddin rada bütün meraklar giderilir: Hoca,
Yavlak Aslan’ın (öl. 1291) oğlu Hace kendisine yöneltilen soruya nükteli bir
Nasırüddin Mahmud ile aynı kişi ol­ yanıt verir ya da gelişen olaya/duruma
duğu görüşünü ortaya atmıştır. (2) göre sözlü ya da eylemli bir tepki gös­
Yalnızca Anadolu’da değil, hemen terir. Her iki durumda da zekice yapı­
bütün Türk dünyası ile dünyanın çeşit­ tündür. Nasreddin lan nükte öne çıkar. Hoca nüktesini
li ülkelerinde büyük bir ün kazanan, Hoca tipi de gerek eşitli söz oyunlarına (beklenmezlik
fıkraları çeşitlenerek zenginleşen Nas- bugün elim izde terdit], abartma [mübalağa], değiş­
reddin Hoca’nın vaşamöyküsüne iliş­ olan gerek ileride mece [mecaz], güzel neden bulma
kin bilgiler doğal olarak çok büyük elde edeceğim iz [hüsnitalil], karşıtlık [tezat], bilmez­
farklılıklar göstermektedir: Uygurlar, fıkralarıyla bize likten gelme [tecahüliarif], anıştırma
Özbekler, Nasreddin Hoca’nın Ana­ zengin “insan [telmih], vd) başvurarak oluşturur...
dolu’da yaşadığına inanmamaktadırlar. manzaraları” sun­ Nasreddin Hoca fıkralarının söyle­
Uygurlar’a göre Nasreddin Hoca, Do­ maktadır. Fıkrala­ mi iki eksende gelişir: (a) Soru-yanıt:
ğu Türkistanlı’dır; Ozbekler’e göreyse rın her çağa uyar­ Pek çok Nasreddin Hoca fıkrası, H o­
Nasreddin Hoca, Buhara’da doğmuş lanabilm esi, her ca’ya sorulan bir soruyu ve Hoca’nın
ve yaşamıştır. “Nasreddin Hoca” / “Nasreddin Hoca’nın “Nasreddin Hoca’ya çağda Nasreddin buna verdiği yanıtı içerir, (b) Du-
Nasreddin Hoca’ya Uygurlar Nesir­ Pertev Naili Boratav / Dünyası” / Armağan” / Hoca fıkralarının rum/olay anlatımı-gerekçeli açıkla-
Edebiyatçılar Demeği Hazırlayan:Dr. irfan Hazırlayan: M.Sabri çizdiği insan mo-
din Efendi, Azeriler Molla Nesreddin, Yayını / Ankara ÜnverNasrattınoğlu / ma/tepkili söz, eylem: Kimi fıkralarda
Koz/OğlakArmağan zayiğinden parça­
Özbekler Nasriddin Afandi, Tacikler 1996, 292 s. Türkiye İş Bankası Kitaplar/328 s. Nasreddin Hoca ve fıkraya katılan ki­
Efendi, Türkmenler Ependi, Tatarlar Kültür Yaytnlan/248 s. lar bulunabilmesi, şiler arasında gelişen olay(lar)/du-
Nasreddin Oca, Gagavuzlar Nastra- N asreddin Hoca rum(lar) anlatılır ve sonra Hoca’nın
din, Kazaklar Koja Nasreddin demek­ pi. fıkra dağarcığının her çağda yeni fıkra­ zekice gerekçelere dayandırdığı açık­
tedir. (3) Gerçekte fıkralarda olaya katılan in­ lara açık olması, bize zengin bir halk laması yer alır ya da H oca’nın du-
Fıkra tipi olarak Nasreddin Hoca san tipleri de genelde bu bölümleme­ dili ve kültürü hâzinesi kazandırmakla rum(lar)a/olay(lar)a sözlü ve/veya ey­
Nasreddin Hoca’nın tarihsel kişiliği ye uygun düşm ektedir: “iyiler” ve kalmıyor, Nasreddin Floca tipine dün lemli tepkisi dillendirilir.
ile fıkralarını ayrı ayrı ele alıp değer­ “kötüler”. olduğu gibi bugün de yerellik (“Türk Nasreddin Hoca fıkralarında da üç
lendirmek gerekmektedir. Bunu iki ne­ Nasreddin Hoca fıkra dağırcığmdan dünyasına ilişkin olma”) ve evrensellik tü r “k o m ik ” ayırt edilir: (a) du-
denle zorunlu görmekteyiz: Birincisi, kaynaklanan Nasreddin Hoca tipi, in­ çizgilerini derinlemesine sindiriyor. rum/olay komiği, (b) söz komiği, (c)
Nasreddin Hoca’nın kişiliği çevresinde sanın “disharmonik” (olumlu-olumsuz Nasreddin Hoca fıkralarının biçim karakter komiği(5). Kimi fıkralarda,
gelişen fıkralara hemen her dönemde özellikleri kendinde barındıran) bir ve içerik özellikleri bu komiklerden ikisi birlikte görülür.
yenilerinin eklenmiş olması; İkincisi, varlık olduğunun somut bir göstergesi Nasreddin Hoca fıkraları, biçim ba­ Durum/olay komiğinde fıkranm söy­
fıkralarda Nasreddin Hoca’nın farklı gibi görünmektedir. kımından klasik fıkra özelliklerini taşır: lemindeki durum(ıar), olay(lar), odak
özelliklerle (ivi-kötü) görünmesi. Nasreddin H oca’yı, gerek tarihsel Nasreddin Hoca fıkralarının söylemi noktasıdır. Söz komiğinde, çokluk
Bugünkü bilgilerimize göre Nasred­ kişilik olarak, gerek fıkra kahramanı genel olarak birkaç tümcede tamamla­ Hoca’nm yaptığı “nükte”, vurgu öğe­
din Hoca fıkraları, XVI. yüzyıldan iti­ (tipi) olarak idealleştirmek, tabulaştır- nır. Pek az sayıda fıkra, öykü (hikâye) sidir. Karakter komiğindeyse, fıkra
baren yazıya geçirilmeye başlanmıştır. mak isteyenler, Nasreddin Hoca’nın boyutundadır. kahramanının ya da kişilerinden biri­
Bu yüzyıl yazmalarında fıkra sayısı az­ (onu olumsuz tip olarak kimliklendi- Nasreddin Hoca fıkraları üç ana bö­ nin baskın özelliği öne çıkar.
dı; sonraki yüzyıllarda fıkra sayılarında ren) fıkralarını Nasreddin Hoca fıkra lümden oluşur: serim (giriş) - düğüm Nasreddin Hoca fıkraları da “dü-
önemli artışlar görülmüştür. Bu da dağarcığından ayıklamak eğiliminde­ (gerilim) - çözüm (nükteli son). Se- şündürücü-güldürücü” niteliktedir.
gösteriyor ki çeşitli kaynaklardan, çe­ dirler. Özellikle dinci-tutucu eğilimleri rim’de bir iki tümce içinde yer-zaman Her fıkrada nükte, belirli bir olay, söz
şitli yollarla Nasreddin Hoca fıkra da­ olan araştırmacılar ile katı ahlakçı eği­ belirtilir, olaya katılacak kişi(ler) tanıtı­ (özellikle soru) ya da kahramanın bas­
ğarcığına zaman içinde yeni fıkralar timciler, bunda ayak diremektedirler. lır. ancak bazen yerin bazen zamanın kın bir özelliğinden yaratılır. Nükte,
katılmıştır, son dönemlerde bile katıl­ Böyle bir tutum Nasreddin Hoca’ya belirtilmediği de olur. Doğal olarak bu güldürmenin yanı sıra düşündürme iş­
maktadır. Bu katılmalar doğal olarak karşı yapılabilecek en büyük saygısız­ belirtmeler de çokluk olaya katkıla- levi de görür. Böylelikle okur, fıkraları
ilk fıkralarda görülen “iyi” kimlik özel­ lıktır: Onu anlamamak, onun bizden rı/katılm aları açısından önem taşır. sıradan bir gülme vesilesi olarak de­
liklerine, kimi “kötü” özellikler de ek­ biri olduğunu görmezlikten gelmek, Düğüm (gerilim) bölümü ya Hoca’ya ğerlendirme eğiliminden uzaklaştırılır.
lenmiş olmaktadır, işte bu nedenlerle, onu toplumdışına itmek... demektir. yöneltilen bir soruyu ya da bir Okur, fıkranın iletisini anlayabildiği
yaşadığını bile kesin olarak belgeleye­ Nasreddin Hoca fıkraları (dağarıcı- olay/durum anlatımını içerir. Okur ya oranda fıkranın hangi bağlam lara
mediğimiz Nasreddin H ocanın tarih­ ğında yer alanlar ve bundan sonra da­ da fıkradaki kişiler; söylem soruluysa uyarlanabileceği- gerçeğini de fark
sel kişiliği ile Nasreddin Hoca adı çev­ ğarcığına katılacak olanlarla), bir bü­ Hoca’nın vereceği yanıtın, olay/durum eder. Bu da Nasreddin Hoca fıkraları-
resinde oluşan fıkra dağarcığını ve bu
dağarcığın belirginleştirdiği Nasreddin
Hoca tipini, ayrı gerçeklikler olarak
ele almak durumundayız.
Nasreddin Hoca fıkralarının zaman
içinde sayıca artmasının yanı sıra, fık­
raların içeriklerinde de birtakım değiş­
tirm elerin yapıldığını görmekteyiz.
Özellikle sözlü gelenekte fıkraların ki­
mi aniatımsal ve içeriksel özelliklerinin
değiştiğini biliyoruz. Fıkralardaki mo­
tif, kavram, ad vb. konusunda görülen
içeriksel değişikliklerin (a) din-ahlak-
töre kurallarıyla çelişme-çatışma; (b)
saçma görünen nükteyi daha kolay ka­
bul edilebilir bir akıl düzeyine getir­
me; (c) fıkraya daha güzel bir anlatım
kazandırma kaygısı; (ç) fıkranın temel
düşüncesini daha etkili biçimde belir­
tebilmek için olayı/durumu ayrıntılarla
genişletme... gibi durum ve eğilimlerle
de ortaya çıktığı/çıkabildiği ileri sürül­
mektedir/^)
Nasreddin Hoca fıkralarındaki “Ho­
ca” tipi, bir üst-tip olarak belirlenebi­
lir. Bu üst-tip, Nasreddin Hoca tipinin
kimlikse!, bileşenini verir. Bu üst-tipin
iki alt-tipi vardır:
(a) Olamlu alt-tipi: Sağduyulu, ah­
laklı, sevecen,-hoşgörülü, bilgili, mert,
sözünün eri, doğrudan yana, akıllı, ze­
ki, hazırcevap, nüktedan, yardımsever,
insancıl... Nasreddin Hoca tipi.
(b) Olumsuz alt-tipi: Saf, budala,
bilgisiz, kurnaz, üçkâğıtçı, oportünist,
hilekâr, yalancı, alaycı, intikamcı, insa­
na saygı ve sevgi duymayan, çıkarcı, Pertev Naili Boratav, Nasreddin Hoca adının yayıldığı coğrafyanın sınırlarını söyle çiziyor; Türkistan'dan Macaristan'a, Güney Sibirya'dan Kuzey
Afrika'ya, Türk dilinin konuşulduğu yerler kadar, uzun ya da kısa bir süre OsmanlI egemenliği altında kalmış bölgelerde, Nasreddin Hoca nın gül­
acımasız, küstah... Nasreddin Hoca ti- dürücü hikâyeleri anlatılmıştır."

SAYFA 4 CUMHURİYET KİTAP SAYI 33.8


nın duruk değil, devingen bir nitelik ni anlatmak istiyorum. ğerlendirme olamaz. Nasreddin Ho- yazınsal bir tür olan fıkra’yı seçmiştir.
taşıdığını gösterir. Nasreddin Hoca fıkraları, genel çiz­ ca’nm her fıkrasından yaşama ilişkin Fıkra da tepki göstermeye en elverişli
Nasreddin Hoca fıkraları, zaman gileriyle insan-insan, insan-toplum, in- bir bilgi, görüş, uyarı çıkarılabilir. Bu olan türlerden biridir. Kısalığı, yalınlı­
açısından da çeşitlilik gösterir. Fıkralar san-doğa ilişkilerini konu edinmekte­ anlatıları fıkra yapan da nüktedir. ğı, belleklerde kolayca yer edebilmesi,
çokluk çok kısa bir zaman dilimini dir: Doğumdan ölüme, sevgiden öfke­ Nükte, yaşamdaki doğrulan, yanlışla­ kısa sürede yaygınlaşabilmesi, etki gü­
kapsar, özellikle soru-yanıt eksenli fık­ ye, dostluktan düşmanlığa, çalışmak­ rı, terslikleri, olağanlıkları, olağandışı- cünü daha da artırmaktadır.
ralar birkaç dakikalık zaman diliminde tan tembelliğe, hoşgörüden acımasızlı­ lıkları yumuşatıp sevimlileştirirken, Nasreddin Hoca, bir sanatçıdır: Söz
olup biter. Kimi fıkralarda da günler, ğa, akıllılıktan aptallığa, paylaşmaktan fıkranın derin yapısındaki ileti de ya­ ustası, dil sanatçısı. Okur, onun kimi
haftalar, aylar, yıllar fıkranın zaman bencilliğe ve çıkarcılığa, adaletten zul­ şamı insanca bir duruma getirmeyi ön­ fıkralarından, deyişlerinden şiirsel bir
boyutunu belirler. Durum/olayla ilgili me, zenginlikten yoksulluğa, uyarmak­ görmektedir. İnsanca yaşamak, Nas­ tat devşirir. O, kimi fıkralarına bilgece
olarak da zaman belirlemeleri günde­ tan ve eğitmekten aşağılamaya, evlilik­ reddin Hoca’nın (halkın) temel ülkü­ özdeyişler yerleştirir. Sözü tutum lu
me gelir; çokluk gündüz, bazen gece, ten boşanmaya, gerçekçilikten düş südür: Hiç kimseye yük olm adan, kullanır. Düşünceleri, zaman zaman
kimi durumlarda yaz, kış, bahar gibi kurmaya, yönetmekten yönetilmeye, haklarını bilerek ve koruyarak, dost­ birbiriyle çelişir, karşıtlaşır gibi görün­
mevsimler fıkranın içeriğine en uygun cömertlikten cimriliğe, günahtan seva­ lukları önemseyerek, acıyı da sevinci se bile genelde tutarlılık gösterir. Çeşit-
zaman olmaktadır. ba, sorumluluktan boşvermişliğe, tu­ de paylaşarak, doğruları savunarak, lisöz ve anlam oyunlarıyla diline kıv­
Nasreddin Hoca fıkralarının geçtiği tumluluktan savurganlığa, düzenden yanlışlıklan düzelterek, güzellikleri ge­ raklık kazandırır. Nasreddin Hoca’mn
mekânlar, özellikle sonradan katılan savrukluğa, yerlilikten gurbete, kala­ liştirerek, orta halli bir nisan olarak kimi deyişleri, zamanla fıkra boyutları­
fıkralarla daha da çeşitlilik kazanmış­ balıktan yalnızlığa, memnuniyetten yaşamak... nı aşıp ortak dilin sözvarlığına deyim
tır: Ülke, şehir, kasaba, köy, mahalle, hoşnutsuzluğa, sevinçten acıya, yürek­ Nasreddin Hoca’nın insan tasarımı ve atasözü olarak katılmıştır. Deyim:
sokak, pazar yeri, çarşı, mezarlık, ca­ lilikten korkaklığa, dürüstlükten iki­ da yalındır; dahası bütüncül bir görü­ Bindiği dalı kesmek; buyrun cenaze
mi, dükkân, haman, mahkeme, dağ, yüzlülüğe, mutluluktan mutsuzluğa, nüm sergiler: İnsan, doğrularıyla yan- namazına; dostlar alışverişte görsün;
orman, su başı (göl, dere), bahçe, tarla gençlikten yaşlılığa... İnsan yaşamını lışlanyla, güzellikleriyle çirkinlikleriyle ince eleyip sık dokumak; mavi boncuk
vd. kuşatan çeşitli alanlar, fıkralara yansı­ insandır. Ezbere yaşamaya, toplumsal (dağıtmak); ölme eşeğim ölme; tavşa­
Nasreddin Hoca fıkralarında zengin mıştır. kurumlarca dayatılan kural ve koşulla­ nın suyunun suyu; yorgan gitti kavga
bir kişi kadrosuyla da karşılaşırız. Nasreddin Hoca’nın dünyaya, yaşa­ ra göre yaşamaya tepki duyar. Kendisi­ bitti; vd. Atasözü: El elin eşeğini türkü
Bunların başmda Nasreddin Hoca ve ma, insanlara, eşyaya, doğaya bakışı ni ve çevresini bilgiyle, görgüyle, sez­ söyleyerek arar; Parayı veren düdüğü
ailesi (karısı, çocukları, annesi, kayna­ genelde yararcıdır, akılcıdır. Ona göre: giyle ve akılla güzelleştirmek ister. çalar; vd.
nası) gelir. Fıkralarda çeşitli meslekler­ Yaşam, kutsaldır; dünya, insanın yaşa­ Yardımsever, coşkulu, dışadönük, se­
den insanlar (bostancı, avcı, kadı, ma ortamıdır. Dünya, insanla bir de­ vecendir... Doğal ve toplumsal çevre­
imam, vaiz, papaz, berber, subaşı...), Göndermeler ve Kasnakça
ğer ve anlam kazanmaktadır. Her insa­ siyle uyum içinde bütünleşme amacın­ (1) Mehmed Fuad Köprülü, Nasreddin
yöneticiler (özellikle Timur, Sultan nın bu dünyada insanca yaşama hakkı dadır... Hoca - Manzum Hikâyeler (1918); Meh­
Aleeddin), misafir, mollası İmad, sipa­ vardır. Gerek toplum gerek doğal çev­ Nasreddin Hoca’nın toplum görüşü met Önder, Nasreddin Hoca (1971); Erdo­
hi, hırsız, adı sanı belirtilmeyenler... re insana mutlu bir yaşam sürmesi için de ayrımcı değil, bütünleştiricidir. O ğan Tokmakçıoğlu, Bütün Yönleriyle Nas­
boy gösterir. (6) var olmuştur. da, toplumun bireylerden oluşan bir reddin Hoca (1971); “Nasreddin H oca”,
Nasreddin Hoca fıkralarının Nasreddin Hoca genelde hoşgörülü bütün olduğunun farkındadır. Ku- Büyük Larousse 1993; XVI, 8549; “Nas­
söylemi ve sevecen bir yaklaşım içindedir. Acı­ rumlarıyla, kurallarıyla dayatmacı bir reddin Hoca”, AnaBritannica 1989; XVI,
toplum a tepki duyar; onun özlemi, 416-417; Alpay Kabacalı, Bütün Yönleriyle
“Nasreddin Hoca fıkralarının söyle­ masız, kırıcı, alaycı, ahlakdışı tutumlar Nasreddin Hoca (1991); I. Milletlerarası
mi” sözüyle, Nasreddin Hoca fıkrala­ takındığı da olur. Fıkralarından düz amacı ilişkileri düzenleyen, dengeleri Nasreddin Hoca Sempozyumu Bildirileri
rının hangi konuları içerdiğini; dünya­ anlamlamayla Hoca’nın yaşamı ciddi­ gözeten, insanları mutlu etmeyi amaç­ (1990); Pertev Naili Boratav, Nasreddin
ya, yaşama, insana eşyaya, doğaya han­ ye almadığı, her olay/durum karşısın­ layan bir toplum düzenidir... Hoca (1995 ve 1996).
gi açılardan baktığım/yaklaştığını ve da işi şakaya, alaya vurduğu da ileri Nasreddin Hoca, gözlem, eleştiri, (2) Alpay Kabacalı, a.g.y., s. 19-20/ P. N.
bunları hangi yolla, nasıl dile getirdiği­ sürülebilir. Ancak bu, doğru bir de­ uyarı vb. tutumlarım dile getirmede Boratav, a.g.y.

Boratav'ın "Opus MagnunT'u:


Bir Kültür Anıtı
ENİS BATUR Ama, bundan da canalıcısı: Yerküre­
nin hoşgörüsüzlük sisi içinde görün­
mez hale geldiği, ülkenin farklı neden­
er kültürün büyük sözlü kay­

H nakları, bu kaynaklan hareke­


te geçiren büyük simge-kahra-
manları olur: Hikâyeleri ağızdan ağıza,
lerle gergin bir atmosfere sürüklendiği
bir dönemde Nasreddin Hoca’nın bil­
dik bilmedik yönleriyle karşı kefeye
olanca ağırlığıyla yerleşmesi, yumuşak­
yöreden yöreye, dilden dile dolaşırken lığa ve hoşgörüye yeniden çağrı anlamı
çoğalır, değişir, aslından zenginleşerek taşıyan kimliğini, efsanesini, zekâsını
uzaklaşır, aslına zenginleşmiş olarak bir kez daha devreye sokmasıdır.
döner, dönüşür, birikir. Anadolu kül­ Nasreddin Hoca’da billurlaşan ano­
türünün en güçlü figürü hiç şüphesiz nim halk duyarlığı pek çok nedenle yol
Nasreddin Hoca’dır. göstericidir: Sessiz Anadolu insanı,
Bir başlangıcı, bir gerçekliği var mı­ Tekvin ile Mahşer arası sürüp giden
dır bu damarın; bir yüzü, bir künyesi, hayat yolculuğunu kalender, renkli,
sicili var mıdır Hoca’nın, belli bir nok­ bilge bir yaklaşımla göğüslemiş, yüzyıl­
tadan sonra bunu kestirmek hem güç­ lar boyu kendisini kuşatmaya çalışmış
leşir, hem de anlamını yitirir: Birden bütün baskıcı odakların (çarşısında
fazla doğum yeri, doğum tarihi, gide­ Hoca’nın hikâyelerine yer eden panze­
rek çoğul sayılabilecek bir kimliği ol­ hiri kullanmıştır.
ması. Nasreddin Hoca’nın halkı simge­ Bu yerel dokunun dikkat çekici bir
lediği görüşünü doğrular. boyutu da, insanoğlunun sert dünya
Pertev Naili Boratav’ın 42 yıldır üze­ önünde bulduğu çözümlerin evrensel
rinde çalıştığı; dünyanın pek çok kü­ içeriğin parçası olduğunu kanıtlaması­
tüphanesinden elde ettiği yazma mik­ dır: N asreddin Floca hikâyelerini
rofilmlerini tek tek tarayarak, değiş­ Uzak-Doğu haiku ve renga’larıyla,
kenlikleri karşılaştırarak oluşturduğu karanlık Örtaçağ Avrupası’nm ışıltılı
bu “corpus” birkaç açıdan heyecan ve­ Carmina Burana metinleriyle karşılaş­
ricidir: tırdığımızda netleşen bir görüntüdür
Nasreddin Hoca hikâyeleri, ilk kez, bu.
çağımızın en büyük halkbilimcilerin­
den birinin yarım yüzyıla yakın bir sü­ Nasreddin Hoca çalışmasının, öte
reye yayılan uğraşı sonunda, bütünlü­ yandan, çağımızın en güçlü kültür bil­
ğünde bir araya getirilmektedir. g inlerinden birin in , P ertev Naili
Önce Türkiye’de, kültürel anavata­ Boratav’ın “opus magnum”u olduğu
nında; sonra Fransa ve Almanya’da, düşünülürse, elimizdeki kitabı bütün
hem de UNESCO’nun Nasreddin Ho­ bü tü n e sıradışı kılan özellik açığa
ca yılı ilan edeceğini duyurduğu 1996 çıkacaktır.
yılında bu yayın etkinliğinin gerçekleş­ Nasreddin Hoca: Zaman zaman ne
mesi, “olay”a uluslararası boyutunu kadar çağdışı kaldığımızı gösteren çağ­
yüklemektedir. daşımız değil midir? ■
Nasreddin Hoca nın Fincancı Katırlarını Ürkütmesi ( Ahmet Yakuboğlunun Minyatürü)

CUMHURİYET KİTAP SAYI 338 SAYFA 5


Boratav Hoca, bil­ Wesselski ise soruya bambaşka bir bi­ listesine de yer veriliyor ve bu inanışlar
çim vermiş: “Wie steht der Mond? şöyle sıralanıyor: “Nasreddin anasın­
imsel bir Drei wiertel, oder voll?” (Ay ne halde? dan ağlayarak değil de gülerek doğ­
çalışmanın, ilk Aym onu mu yoksa ondördü m ü?”) muş.
koşulu olan, “kılı Gerçekte H oca’ya sorulan sorunun Türbesine ziyarete- gidenler muhak­
“Ay üçe mi? Beşe mi?” olarak en doğ­ kak gülerlermiş, gülmemekte direnen­
kırk yarma” ru biçimi XVI. yüzyıldan BN III yaz­ lerin başma bir felaket gelirmiş. Meza­
titizliğini ve sabrmı, masında yer almıştır.” rından alınıp hamur gibi karılan top­
her yapıtında Boratav, Nasreddin Hoca admın ya­ rak kuru-ağrı denilen göz hastalığım
yıldığı coğrafyanın sınırlarını şöyle çi­ sağaltırmış. Akşehir’de her düğün sa­
olduğu gibi bu hibi Hoca’yı, türbesine giderek düğün
ziyor; “Türkistan’dan M acaristan’a,
yapıtında da özel­ Güney Sibirya’dan Kuzey Afrika’ya, ziyafetine davet etmekle yükümlüy­
likle eski yazmaları Türk dilinin konuşulduğu yerler ka­ müş, bu görenek yerine getirilmezse
tarayıp dar, uzun ya da kısa bir süre Osmanlı yeni evlilerin arasmda geçimsizlik ola­
egemenliği altında kalmış bölgelerde, cağına inanılırmış.”
karşılaştırırken Nasreddin Hoca’nın güldürücü hikâ­ Girişteki inceleme bölümü Boratav
öylesine göstermiş yeleri anlatılm ıştır.” Sonra da Ho- Floca’nm şu sözleriyle sonlanıyor: “Ki­
ki, saygı duymamak ca’nın bu değişik bölgelerde hangi ad­ tabın bu giriş bölümünde yer alan bir
larla bilindiğini şöyle sıralıyor: “Ka- başka incelememde yalnız “Türk” ya
elde değil. da “Müslüman” topluluğuna mal edi­
(3) Dr. irfan Ünver Nasrattınoğlu “Yir­
lebilecek fıkralardan birkaç örnek ver­
mi Üç Molla Nasreddin" Nasreddin H o­ Pertev Naili Boratav ’dan.... dim. Bu tipten olanların dışmda kalan­

Nasreddin Hoca
ca’ya Armağan. Oğlak 1966: 327-260. lar için universal (uluslararası) bir nite­
(4) P.N. Boratav, a.g.y. s. 29/30 lik kabul etmek gerekir. Bunlarda salt
(5) Alpay Kabacalı, a.g.y. s. 30 “yerli” ya da “ulusal” nitelikler aramak
(6) Şeref Boyraz, “Nasreddin Hoca Fık­ boşuna zahmettir, hangi memlekette,
ralarında Zaman, Mekân ve Şahıslar ”, » » Bn— mnaı » ........... .......... m i n i a — ın' ■ *■ vmtmm hangi dilde anlatılmış olurlarsa olsun­
Nasreddin Hoca’ya Armağan 1966, s. 72- lar, bunlar bütün insanlığın malı olmak
82. niteliğindedirler. ”
(7) Alpay Kabacalı, a.g.y.; Nasreddin MUHSİNE HELİMOĞLU YAVUZ zaldar arasmda Kojanasur, Kırgızlar’da
Hoca’ya Armağan; E. Tokmakçıoğlu, a.g.y. Apendi, Çin Türkistanı’nın Tarançı- "Sansür nedeni"
Uygurları arasında Nasrdin Avanti ya Boratav, yukarıda yalnızca pekazına
debiyatçılar Derneği, 12 Hazi­
Nasreddin Hoca üzerine yapılan çalış­
malardan seçmeler
Nasreddin Hoca’nm tarihsel kişiliği ve
fıkraları üzerine Türkiye’de ve dünyada
E ran 1993’te Pertev Naili Bora-
tav’a “Onur Ö dülü” verirken
gerekçesi şuydu: “Kuşağının acı çekti­
da sadece Avanti, Kırım Tatarları’nda
Hoca Nasreddin, Balkan memleketle­
rinde Nasreddin Hoca ya da Nastred-
in, Fars dilinde Molla, Flindistan’da
değinebildiğim, bu araştırma, inceleme
ve değerlendirme bölümlerinden sonra
“Nasreddin Hoca Fıkraları” başlığı al­
tındaki bölümde, üstünde çalıştığı çe­
pek çok yayın yapılmıştır. Bir araştırmaya rilen gönül ve bilim adamı, bugün kla­
Molla Nasreddin ya da sadece Molla.” şitli yazılı kaynaklardan alınmış 594
göre Türkiye’deki yayın sayısı 500’ü aşmış- sikleşmiş araştırmalarıyla Türk halkbi­
tır.(9) Bu konuda dana geniş bilgi Nasred­ Fıkraların sınıflandırılması fıkraya yer veriyor. Veriyor vermesine
liminin pertavsızı ve pusulası olması”.
din Hoca ve fıkraları üzerine hazırlanmış Boratav, Nasreddin Hoca’nm adının ya, işte asıl kıyamet de bu bölümün ba­
Evet, Boratav, Hoca yalnız Türk
kaynakçalarda bulunabilir.! 10) Halkbiliminin değil, Dünya Halkbili­ geçtiği en eski belgenin 1480’de yazıl­ şında kopuyor.
Biz burada Türk okurlan için bu konu­ mış olan ve Topkapı Sarayı Kitaplı­ Bu fıkralardan bazıları “m üsteh­
minin de “pertavsızı ve pusulası”dır. cen ”dir diye, basılmış kitapların dağıtı­
da hazırlanmış kitaplardan bir seçme yap­ ğında bulunan Ebul-Hayr-i Rumi’nin
makla yetineceğiz. Bu pusulanın son olarak bizi daldırdığı ma verilmediğini düşününce, bu fıkra­
“Nasreddin Hoca” deryasında bakın Sarı Saltuk menkabelerini anlatan, ya­
- Aksoy, Mehmet Ali, Nasreddin Hoca ları daha bir dikkatle okudum. Hemen
ve Hikâyeleri, İstanbul 1958. neler var: yımlanmamış “Saltukname”si olduğu­
1- Eski Yazmalarda Nasreddin Hoca nu belirtiyor. belirteyim ki, bu fıkralarda yer alan ve
- Bolayır, Enver, Resimli Nasreddin H o­ insanın cinsel organlarının, halk ara­
ca Fıkraları, İstanbul 1979. Fıkraları Türbesinin dört yanı açık olduğu
- Boratav, Pertev Naili, Nasreddin H o­ halde kapısında bir koca kilit bulun­ sındaki adlarından oluşan sözcüklerin,
2- Nasreddin Hoca’nm Gerçek Kişi­
ca, İstanbul 1995, Ankara 1996. masının anlamını da “Kilit dost için­ kitabı yok saydıracak, gün ışığına çı­
liğini Saptama Yolunda Girişilen De­ kartmayacak boyutlarda “sansür nede­
- Doyuran, Enver, Resimlerle Nasred­ nemeler Üzerine dir, düşman ne yapsan, bir yere girme­
din Hoca Latifeleri, İstanbul 1977. nin kolayını bulur” demekmiş, diyerek ni” olmasını, bir bilim insanı mantığıy­
3- Nasreddin Hoca’nm Kişiliğini ve la anlayabilmiş değili.m. Çünkü, bir
- Erginer, Kaya, Nasreddin Hoca - Tari­ açıklıyor.
hi Kişiliği ve Hikâyelerinin Anlamı, İstan­ Fıkralarını Yorumlama Denemeleri
Boratav, fıkraların sınıflandırılmasını halkbilimci olarak, ülkemizin çeşitli
bul 1969. Üzerine bölgelerinde, köy ve mezralarda yıllar­
- Göksen, Enver Naci, Hoca’dan Fıkra­ 4- “Nasreddin H oca” ya da “Nas­ ise “Nasreddin hikâyeleri bu aşırı can­
lılığı ve büyük yayılma-gücünü, şüphe­ ca süren alan araştırmalarım sırasında,
lar, İstanbul 1964. reddin Hocalar” kırsal kesim insanımızın rahat bir do­
- Gölpınarlı, Abdülbaki, Nasreddin Ho- 5- Nasreddin Hoca Fıkraları için Bir siz ki çeşitli değerler taşıyan ve çok
ca, İstanbul 1961. yönlü niteliklerinden alırlar. Gerçek­ ğallıkla, bu sözcükleri kullandıklarını
“Kaynak Kitap Tasarısı” gördüm.
- Güney Eflatun Cem, Nasreddin Hoca 6- Nasreddin Hoca ve Memleketi ten de onların, en çok rastlanan tema­
Fıkraları,İstanbul 1975-1995. lara göre üstünkörü bir ilk sınıflandı­ Çünkü, onların sözcük hâzinelerin­
Sivrihisar Üzerine de, o sözcüklerin yerine koyabilecekle­
- Hengirmen, Mehmet, Nasreddin Hoca 7- Nasreddin Hoca Fıkralarının Çe­ rılması, üzerlerine aldıkları görevlerin
Fıkraları, 1995. ne kadar çeşitli olduklarını gösterecek­ ri “inceltilmiş”, sembolik, yapay söz­
- Kabacalı, Alpay, Bütün Y önleriyle şitlemelerinde Türlü Etkenler Üzerine cükler yoktur. Onlar, yaşamı doğru­
8- Balkan Ülkeleri Geleneğinde Nas­ tir” dedikten sonra şöyle yapıyor:
Nasreddin Hoca, İstanbul 1991. dan, dolaysız olarak, doğal bir şekilde
- Karaahm etoğlu, İsmail, Nasreddin reddin Hoca algılar ve anlatırlar. Siz biç, bir köylü­
Hoca, Ankara 1996. 9- Nasreddin Hoca Fıkralarının Ya­ I. Schildbürgerler üzerine anlatılan­
lar tipinde fıkralar nün eşeğimin “poposu” ya da “pipisi”
- Koz, M. Sabri, Nasreddin H oca’dan yılma Alanları yara oldu, dediğini duydunuz mu? O,
Fıkralar, İstanbul 1982. 10- Nasreddin Hoca Fıkraları 1) fludala Nasreddin
- Köklügiller, Ahmet, Nasreddin Hoca, 2) “Budala” rolü oynayan Nasred­ sorununu kendisinin bildiği sözcükler­
II- Kaynakça ve Kısaltmalar le ve büyük bir doğallık içinde anlatır.
İstanbul 1978. Bir hazine değerindeki bu kitap Sev­ din
- Köprülüzade Mehmed Fuad, Nasred­ Çünkü o, “Kitapsız okuyan, topraktan
gili Enis Batur’un; Boratav’ın “Opus bilendir/ Nasreddin Hoca gibi ağla­
din Hoca-Manzum Hikâyeler, İstanbul II. Edep dışı fıkralar
1334 (1918); yeni basım: Fuad Köprülü, Magnum”u: Bir Kültür Anıtı, başlıklı yan, Bayburtlu Zihni gibi gülendir.”
sunu yazısıyla başlıyor. 1) Yalnız güldürme amacı taşıyan
Manzum Nasreddin Hoca Fıkraları, Haz. Bu sözcükleri “müstehcen” olsun diye,
Dr. Atâ Çattkkaş, İstanbul 1980. Boratav Hoca, bilimsel bir çalışma­ açık saçık fıkralar
2) Edepdışı görünüşte ama ince alay .karşısındakini tahrik etmek için kul­
- Kurgan, Şükrü, Nasreddin Hoca, An­ nın, ilk koşulu olan, “kılı kırk yarma” lanmaz. Ayrıca kullandığı bu sözcükle­
kara 1986. titizliğini ve sabrını, her yapıtında ol­ karakterinde fıkralar
- Nasreddin Floca’nm Dünyası, (Hazır­ rin, birtakım “müstehcin”ler (müsteh­
duğu gibi bu yapıtında da özellikle es­ cen bulan) tarafından yasaklanacağını
layan: Dr. İrfan Ünver Nasrattınoğlu), An­ ki yazmaları tarayıp karşılaştırırken öy­ III. Halk bilgisi niteliği taşıyan bir
kara 1996. Nasreddin fıkraları bile düşünemez. Halkbiliminde ayıp
lesine göstermiş ki, saygı duymamak olmaz. Daha doğrusu bilimde ayıp ol­
- Önder, Mehmet, Nasreddin Hoca, İs­ elde değil. Bu konuda vereceğim şu f) Metafizik düşüncelere karşı çıkan,
tanbul 1971. sağduyunun savunucusu fıkralar maz.
- Sakaoğlu, Saim, Türk Fıkraları ve Nas­ tek örnek bile, sizde de bu saygıyı
uyandıracaktır sanıyorum: “Bir fıkrada 2) Ploşgörü yanlısı fıkralar Meydan Larousse’da müstehcen söz­
reddin Hoca, Konya 1992. 3) Zorbalığa, istibdada, şiddede kar­
- Sandaş, Sayit, Nasreddin Hoca, İstan­ Nasreddin Hoca’ya ay ile ilgili bir soru cüğünün bir anlamı da “yakışıksız”
bul 1984. sorulur. şı çıkan fıkralar olarak verilmiş. Bu anlamdan hareket­
- Taner, Nuri, Nasreddin Hoca Fıkrala­ Bu sorunun çeşitlemelerini gözden 4) Başkaca toplumsal eleştiri niteli­ le, sonuç olarak söylemeliyim ki, bu ki­
rı, İstanbul 1971-1981. geçirelim: En eski metin olan XVI. ğinde fıkralar tap müstehcen-yakışıksız değildir. Asıl,
- Tuncer, Ferit Ragıp, Renkli Resimlerle Yüzyıldan Oxford I yazmasında, “Ay dünyanın birçok ülkesindeki kütüpha­
Nasreddin Hoca, İstanbul 1984. üç midür, yoksa beş m idür?”; XVI- IV. Her çeşitten gülünç durumları nelerde bulunan yazmalara dayanıla­
- Veled Çelebi (Izbudak: Bahai takma XVII. Yüzyılda Groningen nüshasın­ sergileyen fıkralar rak, olağanüstü bir emekle hazırlan­
adıyla), Letaif-i Nasreddin Hoca, İstanbul mış, bu bilimsel kitabı sansür etmek ve
1325/1327 (1909)...
da, “Bu ayın üçi m idür ya beşi mi­
dür?”; XVIII. Yüzyıldan Brit. Mus. V. Kurnazlıklar Aldatmacalar bu emeği yok saymak, müstehcendir,
- Yağcı, Öner, Ölümsüz Bilge Nasred­
din Hoca ve Fıkraları, İstanbul 1994. Yazmasında, “Bu ay üç aylar mıdur, yani “yakışıksız” bir uygulamadır.
yoksa ne çeşit aydur?”; taşbasmada, VI. Nasreddin! efsane kişisi, ermiş Sevgili Pertev Naili Boratav Hoca’yı,
* Y. Çotuksöken’in bugünlerde yayımla­ “Ayın üçü mü, dördü m ü?”; Baha’i kişi olarak ele alan fıkralar insanüstü bir çalışmanın ürünü olan,
nacak olan “Nasrettin Hoca Fıkraları "ad­ baskısında, “Bugün ayı üçü mü, dördü bu “ömürlük” yapıtı için kutluyorum,
lı kitabından. mü?” biçimlerini alıyor soru. Taşbas- K itapta , Eflatun Cem G üney’in ellerini öpüyor ve önünde tüm yüre­
m adaki m etni A lm anca’ya çeviren saptadığı, Hoca ile ilgili halk inanışları ğimle eğiliyorum. ■

SAYFA 6 CUMHURİYET KİTAP SAYI 338


*" Pertev Naili Boratav, rünür. Gülüverdiniz mi düşmanlıklar
dostluğa dönüşür.
Nasreddin Hoca fıkralarının XIII. yüzyılın parçalanmış Anado­
açık saçık oluşu yüzünden lu’sunda ne denli gerekseme vardı o
sakıncalı bulunduğuna, gülümsemeye! O gülümseme; sevgi­
nin, hoşgörünün beslediği barışı getiri­
dağıtılmayıp üzerine kilit yordu.
vurulduğuna çok üzülüyor­ Günümüz Anadolu’sunda da o barış
du. Öteki kitaplarını basan özlemini duyuyorsak Nasreddin Ho-
bir başka yayınevi de ca’ya sığınmamız gerekecek.
***
Nasreddin Hoca’yı basmaya Nasreddin Hoca’dan alacağımız bir
yanaşmıyordu. Bunca yılın başka ders daha var:
emeği boşa mı gidecekti? Yasaklar kuşatmış çevremizi. Yasala­
rı kendine göre yorumlamak isteyenle­
Sakıncalı görülen 5-10 fıkra rin getirdiği yasaklardan çok; kendimi­
düzeltilebilir, dahası kitaptan zi denetleme çabasından doğan, kendi­
çıkarılabilirdi. mize koyduğumuz yasaklardır önemli
olan. Kendi dar anlayışımızdan gelen;
düzeni korumak adına, birilerine ya­
MUSTAFA ŞERİF ONARAN
ranmak uğruna benimsediğimiz yasak­
lar.
ertev Naili Boratav’ın Nasred­

P din Hocası altı aylık bir gecik­


meyle ulaştı okurların ilgisine.
Bu altı ay içinde olanları, Edebiyatçılar
Derneği’nin çalışmalarını, kitabın özel­
Bu yasaklara da gülümsüyor gibidir
Nasreddin Hoca. O zaman önemli gö­
rünen davranışlarımızın ne kadar gü­
lünç olduğunu daha iyi anlıyor insan.
***
liklerini kısaca anlatmak istiyorum. İvry’de, evlerine konuk olduğumuz
Pertev Naili Boratav, kırk yılı aşkın zaman, evsahibinden dayak yiyen ko­
bir çalışmayla XV., XVI., XVII. yüzyıl­ nuğun öyküsünü anlattı bize Pertev
daki elyazmalarını inceleyerek Nasred­ Bey:
din Hoca fıkralarını topladı. Bunun Eve bir konuk gelir, iğreti olarak ili­
için dünyanın önemli kütüphanelerin­ şir bir yere. Birer özür bularak kendisi­
den elyazmalarınının mikrofilmlerini ne sunulan yiyecekleri geri çevirir. Söy­
getirtti. Belli bir dizge içinde, yeni ya­ leşi yapılacak bir konuk da değildir;
zıma uyan bir çeviriyazıyla günümüz öylece duvar gibi durur. Gitmeyi akıl
okuruna kazandırdı.

"Nasreddin Hoca"
ettiği zaman palto falan da tutturmaz.
En az bu özgün fıkralar kadar Nas­ - Hey Tanrım! der ev sahibi, ben bu
reddin H oca’nın kimliği, fıkraların konuğu dövmeyeyim de ne yapayım
özelliğiyle ilgili incelemeler de Pertev şimdi?
Naili Boratav’ın ne denli titiz bir halk­ Biz iyi konuklardık. Kıtlıktan çıkmış
bilimi araştırmacısı olduğunun belge­ gibi saldırdık yiyeceklere. Sözün biri
leridir.

kitabının yayın serüveni


biterken biri başlıyordu. Duvarda, Şe­
fik Bursalı’nın yağlıboya bir resmin­
Yarı özel bir yayınevi geçtiğimiz yılın den Hayrünnisa Hanım bütün davra­
son aylarında bu kitabı yayımladı. An­ nışlarımızı denetler gibi bakıyor, “Ona
cak dağıtıma çıkaramadı. Bu kurulu­ göre ha!” demek istiyordu.
şun yetkilileri fıkraların açık saçık olu- Bu arada Pertev Naili Boratav’la ğıtılmayıp üzerine kilit vurulduğuna Bu iki yaşlı insan ne kadar bağlıydı
unu sakıncalı buldu. Basılan kitapları doğrudan ilişki kuracağımız bir olanak çok üzülüyordu. Öteki kitaplarını ba­ birbirine! Ne denli yaşam dolu bir
f :ilit altında tuttu. doğdu. Kültür Bakanlığı’nın çağrısı san bir başka yayınevi de Nasreddin coşku içindeydi!
Yayınevinin danışmanları bu olayı üzerine Edebiyatçılar Derneği adına Hoca’yı basmaya yanaşmıyordu. Bun­ Boratavlar’ın evinden ayrıldığımız
bir onur sorunu yaptığı için görevle­ “Expolanque 96” toplantısı için Pa­ ca yılın emeği boşa mı gidecekti? Sa­ zaman tüy gibi hafiflemiştik. Sanki
rinden çekildiler. Ne yazık ki bu onur­ ris’e gittim. Orada “Bilim Dili Olarak kıncalı görülen 5-10 fıkra düzeltilebi­ Nasreddin Hoca önümüze düşmüş de
lu davranış yazın ortam ında tepki Türkçe” konulu bir konuşma yapmam lir, dahası kitaptan çıkarılabilirdi. bizi buralara getirmiş gibiydi.
uyandırmadı. Görevi alan başka yayın istenmişti. Edebiyatçılar Derneği olarak kita­ Bir bakıma gerçekten öyle olmadı
danışmanları hiçbir şey olmamış gibi Pertev Naili Boratav Paris’in güney bın yayımlanmasını isterken hiçbir de­ mı? ■
yayınevi çalışmalarını sürdürdü. batısyıda, İvry’de, oturuyormuş. Ha­ ğişikliğe gidilmeden, olduğu gibi ya­
Derneğimizin bir toplantısında dü­ şan Ali Yücel’in kızı Canan Yücel yımlanmasından yana olduğumuzu
şünce özgürlüğünü sınırlayan bu dav- Eronat, babasının bakanlığı zamanın­ bildirdim.
ramsa tepki gösterme kararı almak is dan Boratav’ları tanıdığı için, bize ön­ Türkiye’de işlerin düzenlenmesi için
tedik. Genel Başkan Yardımcımız Ali cülük etti. Biz; Adalet Ağaoğlu, Canan Korkut Boratav’ı görevlendirmişler.
Cengizkan en iyi tepkinin bu kitabı ya­ Yücel, bir de ben ivry’de Boratav’ların Oğulları Korkut Boratav eskilerden
yımlamak olduğu görüşündeydi. Bu evini güç bela bulduk. gelen arkadaşımdı. Gerekli işler kolay­
gcörüşü benimseyerek Edebiyatçılar O yolculuğun anlatılması gereken lıkla çözüldü aramızda.
'erneği adına gerekli bütün ilişkileri eğlenceli yönleri var. İvry’de Général Burada bir başka konuya açıklık ge­
onun yürütmesini istedik. Leclerc sokağını arar gibi oyalanan sü­ tirmek isterim: Kitabı basan yayınevi
rücüye, rahat bir kendi ilkeleri gereği, dağıtım yapama-
Fransızcayla Adalet yışın, kitapları kilit altında tutuşun
Ağaoğlu’nun çıkışma­ üzüntüsünü duyuyordu. Derneğimizin
sı çok tatlıydı: basmak isteğini sevinçle karşıladı.. Ge­
- Bana bak, dedi. reken her türlü kolaylığı gösterdi.
Burada böyle bir so­ ***
kak yok diye a ra n ­ XIII. yüzyıl Anadolu’sunda Hoca
makla bizden fazla pa­ Ahmet Yesevi çizgisinden gelen dört
ra koparacağını umu­ bilge vardı: Hacı Bektaş Veli, Yunus
yorsan avucunu yalar- Emre, Celalettin Rumi, Hoca Nasred­
sın.. din. Bu bilgelerin ortak özelliği; sevgi­
*** yi, hoşgörüyü benimseyerek, parçalan­
Pertev Naili Boratav mış Anadolu’da barışı sağlamaktı.
ile eşi Hayrünnisa Bo­ Nasreddin Hoca’nın ayrıcalığı bir
ratav bizi kapıda kar­ halk filozofu olmasıdır. Günlük davra­
şıladılar. nışları içindeki Anadolu inşam pek de
Pertev Bey doksanı­ değişmiş değildir. O fıkralardaki ya­
na yaklaşıyordu. Kat şam günümüz insanına ayna tutar gi­
kat olmuştu artık. Ku­ bidir. X III. yüzyıl A nadolu’sunun
lakları da iyi duymu­ gündelik yaşamını, Anadolu insanın-’
yordu. Ama belleği daki içten davranışı, çocuksu kurnazlı­
verinde, sevecen, coş­ ğı bu fıkralarda görmek olanağı var­
kulu bir insandı. dır.
Pertev Naili Bora­ Bu fıkraları açık saçık, sakıncalı sav­
tav, Nasreddin Hoca mak yanlıştır. Gülmecede açık saçıklı-
fıkralarının açık saçık ğı temizleyen, yıkayan bir güzellik var­
oluşu yüzünden sakın­ dır. Gülüverdiniz mi sakıncalı sandığı­
Hoca nın Evine Hırsız Girmesi (Ahmet Yakuboğlunun Minyatürü). calı bulunduğuna, da- nız olay yumuşar, daha bir sevimli gö- Nasreddin Hoca (Taner Alakuş'un Minyatürü)

CUMHURİYET KİTAP SAYI 338 SAYFA 7

Taha Toros Arşivi

You might also like