You are on page 1of 1

Eve

ning on karl johan Street/ Edward Munch

İÇİMDEKİ EVREN

Kendini içinde yaşayan bir insan olarak tanımlar herkes beni. Her olayı içinde yaşayan insanlar
elbette başka birisi ile iletişime geçmek ister. Tıp ki ben gibi ama bu insanları iletişim yolları farklıdır.
Kimisi anlaşılmamayı kimisi sırlar ortaya koyarak çözülmeyi beklemektedir( yaşamları boyunca hiç
gelmeyecek bir çözülmedir). Bu insanların içlerinde yaşadıkları olaylar aslında tam anlamıyla bir
kaygıdır, içlerindeki ulaşılmazlık hissi onların ruhlarını kaygı denen duygu ile perçinlemektedir. Biz
insanlar yılanlar gibi anaç ruh tarafından öğretilerimize doğduğumuz andan itibaren sahip olmuyoruz.
Evren bize gelişmek, kavramayı öğrenmek için zaman tanıyor başka bir elçi tarafından, bunun temel
sebebi var oluş amacımızdır.

O gün her zaman evrenle iletişime geçtiğim, anladığım ve anlaşıldığımı düşündüğüm yolu
tercih edecektim. Hissettiklerimi, herkesin ‘hissiz boş bir bez parçası diye adlandırdığı tuvalime
aktaracaktım. Tam olarak hissettiklerim karmaşıklıktı aslında her zaman olduğu gibi ve rengim belliydi
karmaşıklık hissettiğim her zaman ana rengim siyah olur. Boyalarımı hazırladım aklımda
şekillendirmiştim fakat benim hep özelliğimdir duygularımı tuvalin başında sürekli tekrar ettikçe
şekillendirdiğim düşüncemden sapıyorum ve bambaşka eser ortaya çıkıyor. Geriye mekân seçimim
kalmıştı. Her zaman insana doğanın iyi geldiğini savunurum çünkü bizde o toprağın bir parçasıyız ve
bu bize ilham vermekte, sanırsam böyle düşünen sadece ben olduğumu sanmaktayım. Bir su
birikintisi kenarında, gölge altında, gün batımında çizmeye başlamıştım…

Esinti başımı alıp başka bir yerlere gitme hissi veriyor bana, dayanmıyorum buna… Dışarıda
bir şeyler karalama isteği düşüncelerimi istila ediyor farklı şeyler geliyor aklıma sanki ruhum
bedenime sığmıyor gibi hissediyorum. Bu duygular beni ikiye ayırıyor, kendimi yin yang gibi
hissetmekteyim. Aydınlık tarafım ve karanlık tarafım içimde savaş veriyor. Bu savaşın kazananı tabi ki
de olmayacak. Aydınlık ve karanlık bir noktada buluşacak tıpkı gece karanlığında ortaya çıkan hyaden
yıldızı gibi… Benim karanlık ve aydınlığımda düşüncelerimde birleşip ellerimle tablomda savaşını
sonlandıracaktır…

Elimi kontrol edemiyorum sanki benim bedenime ait değilmiş gibi tablonun üzerinde hareket
ediyor. Beynim deseniz sanki anestezi uygulanmış gibi uyuşuk. Hislerimi kaybettim… Çok geçmemişti
kendime gelmiştim. Artık benimde çözülmeyi bekleyen gelecek insanlara ya da başka varlıklara
hissettiklerimi aktarabileceğim bir eserim oluşmuştu. Artık onun adı “Evening on karl johan Street”.

Yaşam kısa bir yolculuktur fakat bu bedenin için geçerlidir. Ruhun yaşarken yaptıklarına bir
parçasını bırakır. Parçalarına dokunan her canlı ruhundan bir şeye sahiptir ve onunla yaşamayı
öğrenir ya da senin kopyan haline gelir…

You might also like