You are on page 1of 2

1

KÜLTÜR
etimolojisi ve farklı anlamları
Latince “colere bir dizi anlam taşırdı: ikamet etmek, yetiştirmek, korumak,
ibadetle onurlandırmak.” “ikamet” anlamı colonus vasıtasıyla colony’e
dönüştü ve sömürge anlamını dahil etti. “ibadetle onurlandırmak” ise cultus
aracılığıyla cult’a dönüştü. “cultura, Çicero’da olduğu üzere, cultura
animi’yi kapsayacak biçimde, yetiştirme veya bakma anlamlarını kazandı.”
Fransızcadan İngilizceye geçen culture, doğada var olan ekip biçme, tarım
sürecinin ta kendisiydi. 16. yy’dan itibaren insanın doğal gelişimini
kapsayacak bir yan anlam daha kazandı. 18. yy sonları 19. yy başı itibariyle
“civilization” ile yakın bir anlama sahip olmuştur. bu noktada kelimenin
anlam değişikliğine ve “insan yetiştirmek” anlamına sahip olabilmesinin
temel sebeplerinden birini de “ilerleme” ve “rasyonalite” fikirlerinin o
dönemde hakimiyet sağlaması oluşturur.
Sanayi toplumlarına geçişle beraber, iktidara geçen “ilericiler”, bu iktidarı
insanların alışkanlıklarında, işlerinde, yaşam tarzlarında, ahlaki
davranışlarında ve dünya görüşlerinde çok büyük değişiklikler yaratmak
için kullanmak istediler. Bu inanç James Scott tarafından “yüksek
modernizm” olarak kavramsallaştırılır ve “Batı Avrupa’da ve Kuzey
Amerika’da kabaca 1830’lar ile birinci dünya savaşı arası dönemdeki
sanayileşme ile bağlantılı bilimsel ve teknik ilerlemeye duyulan güçlü (hatta
azametli bile denebilir) bir inanç olarak anlaşılır.” Velhasıl “yüksek
modernizm”, teknik ve bilimsel ilerlemenin kazanımlarının insan
etkinliklerini nasıl “uygarlaştırılabileceği ” bağlamında kapsamlı bir
görüştür.

“Civilization” (şehirlilik, kentlilik), uzunca bir süre “culture” ile aynı


anlamda kullanılmış ve ileriye dönük bir süreci imliyordu. Bugün ise bu
iki kavramı ayrı anlamlarda düşünüyoruz.

Almancada da, Fransızcadan alınarak önce cultur, sonra kültür olarak


yazılmıştır. İlk kullanımı civilization ile aynı anlamdadır. Sömürgeci
fetihlerle beraber, artık “kültürler”den söz etmek gerektiği dile
getiriliyordu. Aynı zamanda ulus içindeki toplumsal ve ekonomik grupların
kendine özgü kültürlerinden bahsediliyordu. Romantik akım içinde de,
egemen “uygarlık”a karşı geliştirildi. Alman romantik hareketin kültürü
kullanışı “bugün kullanış biçimiyle Almanca “kültür” kavramı ise başka
bir hareket yönüne sahiptir: bu kavram, “bir halkın özelliklerini
içeren” sanat yapıtları, kitaplar, dini ya da felsefi sistemler gibi,
tarladaki çiçeklere benzer şekilde var olan insan ürünlerine işaret eder.
Almanca kültür kavramı sınır çekici, dışlayıcıdır” şeklinde açıklanabilir.
2

Almancadaki bu anlamın, sarayda hakim olan Fransız uygarlığına dair


özentinin karşısında entelektüel üretim yapan avam tabakasından
düşünürlerin bir mücadelesi ve uluslaşma sürecinin bir ayağı olarak
görebiliriz. Bu genç Alman entelektüelleri arasında derebeylerine, saray
yaşantısına, saraylı aristokratlara, Fransız hayranlığına, akıl
düşmanlığına duyulan nefrete ve onların “doğal” olmayan yaşamının
karşında “doğal” olan yaşantıya özlem duyguları hissedilir . “kültür,
aktif doğal gelişme eğilimi anlamına geldiğine göre yapay ve doğala,
dünyaya yaptıklarımız ve dünyanın bize yaptıkları arasındaki diyalektiğe
işaret eder.” bu da kategorik olarak “uygarlık” ve “kültür” arasında, maddi
ve manevi olarak anlam ayrışmasına neden olur.
Dolayısıyla kültürün üç farklı anlama tekabül ettiği söylenebilir:

“(i)18.yüzyıldan itibaren zihinsel, manevi ve estetik gelişime ilişkin genel


bir süreci anlatan bağımsız ve soyut ad; (ii) ister özgül ister genel biçimde
kullanılsın, gerek bir halkın, dönemin, grubun gerekse genel olarak
insanlığın belli bir yaşama biçimini anlatan bağımsız ad. Fakat
entelektüel özellikle sanatsal etkinliğin ürünleri ve uygulamalarını anlatan
bağımsız ve soyut adı da (iii) olarak kabul etmemiz gerekir. Şu anda en
yaygın kullanım bu gibi görünmektedir: culture müzik, edebiyat, resim ve
heykel, tiyatro ve filmdir.”

Günümüzde antropolojik olarak kültür (Tylor’un tanımında ifade edilir ve


bir topluluğa atıf yapar) ve yüksek kültür (eğitim, estetik ve bilgi
birikimini ifade eden) kültürün iki temel anlamıdır.
Sözlü ve yazılı kültür, yüksek kültür-halk kültürü, kavramları ise tarihten
günümüze toplumlardaki yöneten ve yönetilen katmanlaşmasının bir sonucu
olarak seçkinler ile halk arasında, okuryazar olanlarla okuryazar olmayanlar
arasındaki ayrıma işaret eder.
Popüler kültür, modern bir kavramdır ve kültürün artık halk tarafından ve
kendisi için değil seçkinler, yani sanatçılar, yazarlar, aydınlar ve medya
tarafından üretildiği çağın kültürüdür. (Popüler müzik ve edebiyat gibi).
Kitle kültürü ise çağımızın kültürüdür ve olumsuz bir anlam taşır. Kültürün
yeniden üretimini ve geleneğin devamını değil kültür adına yapılan her türlü
üretimin (söz, müzik, görüntü) para için, kâr etmek için yapıldığı, her hangi
bir estetik veya pedagojik kaygı gütmeyen endüstriyel üretimi ifade eder
(Yeteneksizsiniz ve benzeri yarışmalar, Recep İvedik filmleri, Avengers
filmleri ve benzeri aksiyon filmleri…).

You might also like