You are on page 1of 330

eş-Şeyh Muhyiddin b.

Arabî
el-Hâtimî

Fütûhâtü'l-Mekkiyye
Okuma Kılavuzu
(Kitabın bütün bölümlerinin tanıtımı ve özeti)

Hazırlayan:
M . İbrahim M u h a m m e d Salim

A r a p ç a d a n Çeviren:
Ali A k a y
Fütûhâtü'l-Mekkiyye
Okuma Kılavuzu
Kurtuba Kitap: 25
Tasavvuf: 15
Isbn: 978-975-6743-85-0

T.C. Kültür ve Turizm Genel Yayın Yönetmeni


Bakanlığı Sertifika No: Ahmet Sarmusak
16221
Editör
© K u r m b a Kirap, 2011 Ersan Güngör
Bu kitabın tüm yayın
haklan, K u r t u b a K i t a p ' a
Kapak Tasannu
aittir. Kitabın tamamı
Sercaıı Arslan
ya da bir b ö l ü m ü izinsiz
olarak hiçbir b i ç i m d e ç o -
ğaltılamaz, dağıtılamaz. S^rfk Düzeni
İrfan Güngörür

Birind Basım
Mayıs 2011

Baskı ve Cilt
Ana Basım Yayın
G ı d a Inş. San. T l c . ve Ltd. Şti.
Sertifika N o : 19498
Beysan San. Sit. N o : 3 2 - 4 / G
Haramidere / İstanbul
(0212 422 79 29)

İMlba
K İ T A P
(Adil inşaat Basım Yayın laımluşudur.)

Adil tnfaat Basım Yayın Dağıtım Kırtasiye San. Tic. Ltd. Şti.
Sahhaflar Çarşısı No: 24-26 • 34450 - Bayezid / İstanbul
Telefon: 0212 528 19 78 • Faks: 0212 512 91 20 • kLiiti.iba@kuitubakitap.com
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî
el-Hâtimî

Fütûhâtü'l-Mekkiyye
Okuma Kılavuzu
(Kitabın bütün bölümlerinin tanıtımı ve özeti)

Hazırlayan:
M . İbrahim M u h a m m e d Salim

A r a p ç a d a n Çeviren:
Ali A k a y
içindekiler

Çevirenin Önsözü 21

Bazı Açıklamalar 25

Önsöz 27

R a h m a n ve R a h i m olan Allah'm adıyla 29


• Kitabın başlangıcı 29
• Fihrist 29
• Mukaddime 29
• Bilinci Bölüm 30
• ikinci Bölüm 30
• Üçüncü Bölüm 31
• Dördüncü Bölüm 31
• Beşinci Bölüm 31
• Altıncı Bölüm 31
• Yedinci Bölüm 32
• Sekizinci Bölüm 32
• Dokuzuncu Bölüm 32
• Onuncu Bölüm 32
• On Birinci Bölüm 33
• On İkinci Bölüm 33
• On Üçüncü Bölüm 33
• On Dördüncü Bölüm 33
On Beşinci Bölüm 34
On Altıncı Bölüm 34
On Yedinci BöRün 34
On Sekizinci Bölüm 35
On DolaıZLincıı Bölüm 36
Yirminci Bölüm 36
Yirmi Birinci Bölüm 36
Yirmi ikinci Bölüm 37
Yirminci Üçüncü Bölüm 37
Yirmi Dördüncü Bölüm 37
Yirmi Beşinci Bölüm 38
Yirmi Altıncı Bölüm 38
Yirmi Yedinci Bölüm 38
Yirmi Sekizinci Bölüm 38
Yirmi Dokuzuncu Böliun 39
Otuzuncu Bölüm 39
Otuz Birinci Bölüm 39
Otuz İkinci Bölüm 40
OtLiz Üçüncü Bölüm 40
Otuz Dördüncü Bölüm 40
Otuz Beşinci Bölüm 40
Otuz Altıncı Bölüm 41
Otuz Yedinci Bölüm 41
Otuz Sekizinci Bölüm 42
Otuz Dokuzuncu Bölüm 42
Kırkıncı Bölüm 42
Kırk Birinci Bölüm 43
Kırk İkinci Bölüm 43
Kırk Üçüncü Böliün 43
Kırk Dördüncü Böliüıı 44
Kırk Beşinci BöRün 44
Kırk Altıncı BöRün 45
Kırk Yedinci BöRün 45
Kırk Sekizinci Bölüm 46
Kırk Dokuzuncu Bölüm 46
Ellinci Bölüm 46
Elli Birinci BöRün 47
Elli İkinci Bölüm 47
Elli Üdmcü BöRün 47
• Elli Dördüncü Bölüm 48
• EUi Beşinci Bölüm 48
• EUi Altıncı Bölüm 48
• EUİ Yedinci Bölüm 48
• EUi Sekizinci Bölüm 48
• EUi Dokuzuncu Bölüm 49
• Altmışıncı Bölüm 49
• Altmış Birinci Bölüm 49
• Altmış İkinci Bölüm 50
• Altmış Üçüncü Bölüm 50
• Altmış Dördüncü Bölüm 50
• Altmış Beşinci Bölüm 50
• Altmış Altıncı Bölüm 51
• Altmış Yedinci Bölüm 51
• Altmış Sekizinci Bölüm 51
• Altmış Dokuzuncu Bölüm 51
• Yetmişinci Bölüm 52
• Yetmiş Birinci Bölüm 52
• Yetmiş İkinci Bölüm 52

İkinci Cildin Bölümlerinin Özeti 53


• Yetmiş Üçüncü Bölüm 53
• Yetmiş Dördüncü Bölüm 54
• Yetmiş Beşinci Bölüm 55
• Yetmiş Altıncı Bölüm 55
• Yetmiş Yedinci Bölüm 55
• Yetmiş Sekizinci Bölüm 56
• Yetmiş Dokuzuncu Bölüm 56
• Sekseninci Bölüm 56
• Seksen Birinci Bölüm 57
• Seksen İkinci Bölüm 57
• Seksen Üçüncü Bölüm 57
• Seksen Dördüncü Bölüm 58
• Seksen Beşinci Bölüm 58
• Seksen Altıncı Bölüm 58
• Seksen Yedinci Bölüm 58
• Seksen Sekizinci Bölüm 59
• Seksen Dokuzuncu Bölüm 60
Doksanıncı Bölüm 60
Doksan Birinci Bölüm 61
Doksan ikinci Bölüm 61
Doksan Üçüncü Bölüm 62
Doksan Dördüncü Bölüm 62
Doksan Beşinci Bölüm 62
Doksan Altıncı Bölüm 63
Doksan Yedinci Bölüm 63
Doksan Sekizinci Bölüm 63
Doksan Dokmuncu Bölüm 63
Yüzüncü Bölüm 64
Yüz Birinci Bölüm 64
Yüz ikinci BöRün 64
Yüz Üçüncü BöRün 65
Yüz Dördüncü BöRün 65
Yüz Beşinci BöRün 65
YLİZ Altıncı BöRün 66
Yüz Yedinci BöRün 67
Yüz Sekizinci Bölüm 67
Yüz Dokuzuncu Bölüm 68
Yüz Onuncu BöRün 68
Yüz On Birinci BöRün 68
Yüz On ikinci BöRün 68
Yüz On Üçüncü BöRün 69
Yüz On Dördüncü BöRün 69
Yüz On Beşinci BöRün 69
Yliz On Altıncı Bölüm 70
YLIZ On Yedinci BöRün 70
Yüz On Sekizinci Bölüm 70
Yüz On Dokuzuncu BöRün 70
Yüz Yirminci BöRün 71
Yüz Yirmi Birinci Bölüm 72
Yüz Yirmi ikinci Bölüm 72
Yüz Yirmi Üçüncü BöRün 72
Yüz Yirmi Dördüncü Bölüm 73
Yüz Yirmi Beşinci Bölüm 73
Yliz Yirmi Altıncı BöRün 74
Yüz Yirmi Yedinci Bölüm 74
Yüz Yirmi Sekizinci BöRün 74
• Yüz Yirmi Dokuzuncu Bölüm 75
• Yüz Otuzuncu Bölüm 75
• Yüz Otuz Birinci Bölüm 75
• Yüz Otuz İkinci Bölüm 76
• Yüz Otuz Üçüncü Bölüm 76
• Yüz Otuz Dördüncü Bölüm 77
• Yüz Otuz Beşinci Bölüm 77
• Yüz Otuz Altıncı Bölüm 77
• Yüz Otuz Yedinci Bölüm 77
• Yüz Otuz Sekizinci Bölüm 78
• Yüz Otuz Dokuzuncu Bölüm 78
• Yüz Kırkıncı Bölüm 78
• Yüz Kırk Birinci Bölüm 79
• Yüz Kırk İkinci Bölüm 79
• Yüz Kırk Üçüncü Bölüm 79
• Yüz Kırk Dördüncü Bölüm 79
• Yüz Kırk Beşinci Bölüm 80
• Yüz Kırk Altıncı Bölüm 80
• Yüz Kırk Yedinci Bölüm 80
• Yüz Kırk Sekizinci Bölüm 80
• Yüz Kırk Dokuzuncu Bölüm 81
• Yüz Ellinci Bölüm 82
• Yüz Elli Birinci Bölüm 82
• Yüz Elli İkinci Bölüm 82
• Yüz Elli Üçüncü Bölüm 82
• Yüz EUi Dördüncü Bölüm 82
• Yüz EUi Beşinci Bölüm 83
• Yüz EUi Altıncı Bölüm 83
• Yüz EUi Yedinci Bölüm 83
• Yüz EUi Sekizinci Bölüm 84
• Yüz EUi Dokuzuncu Bölüm 84
• Yüz Altmışıncı Bölüm 84
• Yüz Altmış Birinci Bölüm 84
• Yüz Altmış İkinci Bölüm 85
• Yüz Altmış Üçüncü Bölüm 85
• Yüz Altmış Dördüncü Bölüm 85
• Yüz Altmış Beşinci Bölüm 85
• Yüz Altmış Altıncı Bölüm 86
• Yüz Altmış Yedinci Bölüm 86
• Yüz Altmış Sekizinci Bölüm 86
• Yüz Altmış Dokuzuncu Bölüm 86
• Yüz Yetmişinci Bölüm 87
• Yüz Yetmiş Birinci Bölüm 87
• Yüz Yetmiş İkinci Bölüm 87
• Yüz Yetmiş Üçüncü Bölüm 87
• Yüz Yetmiş Dördüncü Bölüm 87
• Yüz Yetmiş Beşinci Bölüm 88
• Yüz Yetmiş Altıncı Bölüm 88
• Yüz Yetmiş Yedinci Bölüm 88
• Yüz Yetmiş Sekizinci Bölüm 89
• Yüz Yetmiş Dokuzuncu Bölüm 92
• Yüz Sekseninci Bölüm 92
• Yüz Seksen Birinci Bölüm 92
• Yüz Seksen İkinci Bölüm 93
• Yüz Seksen Üçüncü Bölüm 93
• Yüz Seksen Dördüncü Bölüm 93
• Yüz Seksen Beşinci Bölüm 93
• Yüz Seksen Altıncı Bölüm 93
• Yüz Seksen Yedinci Bölüm 93
• Yüz Seksen Sekizinci Bölüm 94
• Yüz Seksen Dokuzuncu Bölüm 94
• Yüz Doksanıncı Bölüm 94
• Yüz Doksan Birinci Bölüm 94
• Yüz Doksan İkinci Bölüm 93
• Yüz Doksan Üçüncü Bölüm 95
• Yüz Doksan Dördüncü Bölüm 95
• Yüz Doksan Beşinci Bölüm 95
• Yüz Doksan Altıncı Bölüm 95
• Yüz Doksan Yedinci Bölüm 96
• Yüz Doksan Sekizinci Bölüm 96
• Yüz Doksan Dokuzuncu Bölüm 125
• iki Yüzüncü Bölüm 125
• iki Yüz Birinci Bölüm 126
• iki Yüz ikinci Bölüm 126
• iki Yüz Üçüncü Bölüm 126
• iki Yüz Dördüncü Bölüm 127
• iki Yüz Beşinci Bölüm 128
• iki Yüz Altıncı Bölüm 128

10
• İki Yüz Yedinci Bölüm 132
• İki Yüz Sekizinci Bölüm 135
• İki Yüz Dokuzuncu Bölüm 135
• İki Yüz Onuncu Bölüm 136
• İki Yüz On Birinci Bölüm 137
• İki Yüz On İkinci Bölüm 137
• İki Yüz On Üçüncü Bölüm 137
• İki Yüz On Dördüncü Bölüm 138
• İki Yüz On Beşinci Bölüm 138
• İki Yüz On Altıncı Bölüm 139
• İki Yüz On Yedinci Bölüm 140
• İki Yüz On Sekizinci Bölüm 140
• İki Yüz On Dokuzuncu Bölüm 140
• İki Yüz Yirminci Bölüm 141
• İki Yüz Yirmi Birinci Bölüm 144
• İki Yüz Yirmi İkinci Bölüm 144
• İki Yüz Yirmi Üçüncü Bölüm 145
• İki Yüz Yirmi Dördüncü Bölüm 145
• İki Yüz Yirmi Beşinci Bölüm 146
• İki Yüz Yirmi Altıncı Bölüm 146
• İki Yüz Yirmi Yedinci Bölüm 147
• İki Yüz Yirmi Sekizinci Bölüm 147
• İki Yüz Yirmi Dokuzuncu Bölüm 147
• İki Yüz Otuzuncu Bölüm 147
• İki Yüz Otuz Birinci Bölüm 148
• İki Yüz Otuz İkinci Bölüm 149
• İki Yüz Otuz Üçüncü Bölüm 149
« İki Yüz Otuz Dördüncü Bölüm 150
• İki Yüz Otuz Beşinci Bölüm 151
• İki Yüz Otuz Altıncı Bölüm 151
• İki Yüz Otuz Yedinci Bölüm 151
• İki Yüz Otuz Sekizinci Bölüm 152
• İki Yüz Otuz Dokuzuncu Bölüm 152
• İki Yüz Kırkıncı Bölüm 153
• İki Yüz Kırk Birinci Bölüm 153
• İki Yüz Kjrk İkinci Bölüm 153
• İki Yüz Kırk Üçüncü Bölüm 154
• İki Yüz Kırk Dördüncü Bölüm 154
• İki Yüz Kırk Beşinci Bölüm 155

11
• İki Yüz Kırk Altıncı Bölüm 155
• İki Yüz Kırk Yedinci Bölüm 155
• İki Yüz Kırk Sekizinci Bölüm 156
• İki Yüz Kırk Dokuzuncu Bölüm 157
• tki Yüz EUinci Bölüm 157
• İki Yüz EUi Birinci Bölüm 158
• İki Yüz EUi İkinci Bölüm 158
• İki Yüz EUi Üçüncü Bölüm 158
• tki Yüz Elli Dördüncü Bölüm 159
• İki Yüz Elli Beşinci Bölüm 159
• İki Yüz Elli Altıncı Bölüm 161
• İki Yüz Elli Yedinci Bölüm 162
• İki Yüz Elli Sekizinci Bölüm 162
• iki Yüz Elli Dokuzuncu Bölüm 162
• iki Yüz Altmışıncı Bölüm 163
• iki Yüz Altmış Birinci Bölüm 163
• iki Yüz Altmış İkinci Bölüm 164
• iki Yüz Altmış Üçüncü Bölüm 164
• iki Yüz Altmış Dördüncü Bölüm 165
• iki Yüz Altmış Beşinci Bölüm 165
• İki Yüz Altmış Altıncı Bölüm 165
• İki Yüz Altmış Yedinci Bölüm 166
• İki Yüz Altmış Sekizinci Bölüm 166
• İki Yüz Altmış Dokuzuncu Bölüm 167
• İki Yüz Yetmişinci Bölüm 167
• İki Yüz Yetmiş Birinci Bölüm 170
• İki Yüz Yetmiş İkinci Bölüm 170
• İki Yüz Yetmiş Üçüncü Bölüm 171
• iki Yüz Yetmiş Dördüncü Bölüm 172
• iki Yüz Yetmiş Beşinci Bölüm 174
• iki Yüz Yetmiş Altıncı Bölüm 174
• iki Yüz Yetmiş Yedinci Bölüm 175
• iki Yüz Yetmiş Sekizinci Bölüm 175
• iki Yüz Yetmiş Dokuzuncu Bölüm 176
• iki Yüz Sekseninci Bölüm 178
• iki Yüz Seksen Birinci Bölüm 178
• iki Yüz Seksen ikinci Bölüm 180
• iki Yüz Seksen Üçüncü Bölüm 180
• iki Yüz Seksen Dördüncü Bölüm 182

12
İki Yüz Seksen Beşinci Bölüm 183
İki Yüz Seksen Altıncı Bölüm 183
İki Yüz Seksen Yedinci Bölüm 184
İki Yüz Seksen Sekizinci Bölüm 185
İki Yüz Seksen Dokuzuncu Bölüm 186
İki Yüz Doksanıncı Bölüm 187
İki Yüz Doksan Birinci Bölüm 187
İki Yüz Doksan İkinci Bölüm 189
İki Yüz Doksan Üçüncü Bölüm 189
İki Yüz Doksan Dördüncü Bölüm 191
İki Yüz Doksan Beşinci Bölüm 192
İki Yüz Doksan Altıncı Bölüm 193
İki Yüz Doksan Yedinci Bölüm 195
İki Yüz Doksan Sekizinci Bölüm 196
İki Yüz Doksan Dokuzuncu Bölüm 196

Üçüncü Cildin Bölümlerinin Özeti 197


• Üç Yüzüncü Bölüm 197
• Üç Yüz Birinci Bölüm 197
« Üç Yüz İkinci Bölüm 198
• Üç Yüz Üçüncü Bölüm 200
• Üç Yüz Dördüncü Bölüm 200
• Üç Yüz Beşinci Bölüm 200
• Üç Yüz Altıncı Bölüm 201
• Üç Yüz Yedinci Bölüm 201
• Üç Yüz Sekizinci Bölüm 201
• Üç Yüz Dokuzuncu Bölüm 202
• Üç Yüz Onuncu Bölüm 202
• Üç Yüz On Birinci Bölüm 203
• Üç Yüz On İkinci Bölüm 203
• Üç Yüz On Üçüncü Bölüm 204
• Üç Yüz On Dördüncü Bölüm 204
• Üç Yüz On Beşinci Bölüm 205
• Üç Yüz On Altıncı Bölüm 206
• Üç Yüz On Yedinci Bölüm 206
• Üç Yüz On Sekizinci Bölüm 207
• Üç Yüz On Dokuzuncu Bölüm 208
• Üç Yüz Yirminci Bölüm 208

13
ü ç Yüz Yirmi Birinci Bölüm 210
Üç Yüz Yirmi İkinci Bölüm 211
Üç Yüz Yirmi Üçüncü Bölüm 211
Üç Yüz Yirmi Dördüncü Bölüm 212
Üç Yüz Yirmi Beşmd Bölüm 212
Üç Yüz Yirmi Altıncı Bölüm 212
Üç Yüz Yirmi Yedinci Bölüm 213
Üç Yüz Yirmi Sekizinci Bölüm 213
Üç Yüz Yirmi Dokuzuncu Bölüm 217
Üç Yüz Otuzuncu Bölüm 217
Üç Yüz Otuz Birinci Bölüm 219
Üç Yüz Otuz İkinci Bölüm 220
Üç Yüz Otuz Üçüncü Bölüm 220
Üç Yüz Otuz Dördüncü Bölüm 220
Üç Yüz Otuz Beşinci Bölüm 221
Üç Yüz Otuz Altıncı Bölüm 221
Üç Yüz Otuz Yedinci Bölüm 222
Üç Yüz Otuz Sekizinci Bölüm 223
Üç Yüz Otuz Dokuzuncu Bölüm 224
Üç Yüz Kırkıncı Bölüm 224
Üç Yüz Kırk Birinci Bölüm 223
Üç Yüz Kırk İkinci Bölüm 226
Üç Yüz Kırk Üçüncü Bölüm 226
Üç Yüz Kırk Dördüncü Bölüm 226
Üç Yüz Kırk Beşinci Bölüm 227
Üç Yüz Kırk Altıncı Bölüm 227
Üç Yüz Kırk Yedinci Bölüm 229
Üç Yüz Kırk Sekizinci Bölüm 229
Üç Yüz Kırk Dokuzuncu Bölüm 230
Üç Yüz Ellinci Bölüm 230
Üç Yüz EUi Birinci Bölüm 231
Üç Yüz EUi İkinci Bölüm 233
Üç Yüz EUi Üçüncü Bölüm 236
Üç Yüz EUi Dördüncü Bölüm 237
Üç Yüz EUi Beşinci Bölüm 239
Üç Yüz EUi Altıncı Bölüm 240
Üç Yüz EUi Yedinci Bölüm 241
Üç Yüz EUi Sekizinci Bölüm 242
Üç Yüz EUi Dokuzuncu Bölüm 243

14
• ü ç Yüz Altmışıncı Bölüm 246
• Üç Yüz Altmış Birinci Bölüm 248
• Üç Yüz Altmış İkinci Bölüm 250
• Üç Yüz Altmış Üçüncü Bölüm 250
• Üç Yüz Altmış Dördüncü Bölüm 251
• Üç Yüz Altmış Beşinci Bölüm 251
• Üç Yüz Altmış Altıncı Bölüm 252
• Üç Yüz Altmış Yedinci Bölüm 252
• Üç Yüz Altmış Sekizinci Bölüm 253
• Üç Yüz Altmış Dokuzuncu Bölüm 253
• Üç Yüz Yetmişinci Bölüm 253
• Üç Yüz Yetmiş Birinci Bölüm 254
• Üç Yüz Yetmiş İkinci Bölüm 254
• Üç Yüz Yetmiş Üçüncü Bölüm 255
• Üç Yüz Yetmiş Dördüncü Bölüm 255
• Üç Yüz Yetmiş Beşinci Bölüm 255
• Üç Yüz Yetmiş Altıncı Bölüm 256
• Üç Yüz Yetmiş Yedinci Bölüm 256
• Üç Yüz Yetmiş Sekizinci Bölüm 256
• Üç Yüz Yetmiş Dokuzuncu Bölüm 256
• Üç Yüz Sekseninci Bölüm 257
• Üç Yüz Seksen Birinci Bölüm 257
• Üç Yüz Seksen İkinci Bölüm 257
• Üç Yüz Seksen Üçüncü Bölüm 258
• Üç Yüz Seksen Dördüncü Bölüm 258
• Üç Yüz Seksen Beşinci Bölüm 258
• Üç Yüz Seksen Altıncı Bölüm 258
• Üç Yüz Seksen Yedinci Bölüm 259
• Üç Yüz Seksen Sekizinci Bölüm 259
• Üç Yüz Seksen Dokuzuncu Bölüm 259
• Üç Yüz Doksanıncı Bölüm 260
• Üç Yüz Doksan Birinci Bölüm 260
• Üç Yüz Doksan İkinci Bölüm 260
• Üç Yüz Doksan Üçüncü Bölüm 261
• Üç Yüz Doksan Dördüncü Bölüm 261
• Üç Yüz Doksan Beşinci Bölüm 261
• Üç Yüz Doksan Altıncı Bölüm 262
• Üç Yüz Doksan Yedinci Bölüm 262
• Üç Yüz Doksan Sekizinci Bölüm 263

15
• ü ç Yüz Doksan Dokuzuncu Bölüm 263
• Dört Yüzüncü Bölüm 263
• Dört Yüz Birinci Bölüm 263
• Dört Yüz İkinci Bölüm 264
• Dört Yüz Üçüncü Bölüm 264
• Dört Yüz Dördüncü Bölüm 264
• Dört Yüz Beşinci Bölüm 264
• Dört Yüz Altıncı Bölüm 265
• Dört Yüz Yedinci Bölüm 265
• Dört Yüz Sekizinci Bölüm 265
• Dört Yüz Dokuzuncu Bölüm 266
• Dört Yüz Onuncu Bölümr 266
• Dört Yüz On Birinci Bölüm 266
• Dört Yüz On ikinci Bölüm 266
• Dört Yüz On Üçüncü Bölüm 266
• Dört Yüz On Dördüncü Bölüm 267
• Dört Yüz On Beşinci Bölüm 267
• Dört Yüz On Altıncı Bölüm 267
• Dört Yüz On Yedinci Bölüm 267
• Dört Yüz On Sekizinci Bölüm 267
• Dört Yüz On Dokuzuncu Bölüm 268
• Dört Yüz Yirminci Bölüm 268
• Dört Yüz Yirmi Birinci Bölüm 268
• Dört Yüz Yirmi İkinci Bölüm 268
• Dört Yüz Yirmi Üçüncü Bölüm 269
• Dört Yüz Yirmi Dördüncü Bölüm 269
• Dört Yüz Yirmi Beşinci Bölüm 269
• Dört Yüz Yirmi Altıncı Bölüm 270
• Dört Yüz Yirmi Yedinci Bölüm 270
• Dört Yüz Yirmi Sekizinci Bölüm 271
• Dört Yüz Yirmi Dokuzuncu Bölüm 271
• Dört Yüz Otuzuncu Bölüm 271
• Dört Yüz Otuz Birinci Bölüm 272
• Dört Yüz Otuz ikinci Bölüm 272
• Dört Yüz Otuz Üçüncü Bölüm 272
• Dört Yüz Otuz Dördüncü Bölüm 272
• Dört Yüz Otuz Beşinci Bölüm 272
• Dört Yüz Otuz Altıncı Bölüm 273
• Dört Yüz Otuz Yedinci Bölüm 273

16
• Dört Yüz Otuz Sekizinci Bölüm 273
• Dört Yüz Otuz Dokuzuncu Bölüm 273
• Dört Yüz Kırkıncı Bölüm 274
• Dört Yüz Kırk Birinci Bölüm 274
• Dört Yüz Kırk İkinci Bölüm 274
• Dört Yüz Kırk Üçüncü Bölüm 274
• Dört Yüz Kırk Dördüncü Bölüm 274
• Dört Yüz Kırk Beşinci Bölüm 275
• Dört Yüz Kırk Altıncı Bölüm 275
• Dört Yüz Kırk Yedinci Bölüm 275
• Dört Yüz Kırk Sekizinci Bölüm 275
• Dört Yüz Kırk Dokuzuncu Bölüm 275
• Dört Yüz EUinci Bölüm 275
• Dört Yüz Elli Birinci Bölüm 276
• Dört Yüz Elli İkinci Bölüm 276
• Dört Yüz Elli Üçüncü Bölüm 276
• Dört Yüz Elli Dördüncü Bölüm 276
• Dört Yüz Elli Beşinci Bölüm 277
• Dört Yüz Elli Altıncı Bölüm 277
• Dört Yüz Elli Yedinci Bölüm 277
• Dört Yüz Elli Sekizinci Bölüm 277
• Dört Yüz Elli Dokuzuncu Bölüm 278
• Dört Yüz Altmışıncı Bölüm 278
• Dört Yüz Altmış Birinci Bölüm 278
• Dört Yüz Altmış İkinci Bölüm 278
• Dört Yüz Altmış Üçüncü Bölüm 279
• Dört Yüz Altmış Dördüncü Bölüm 279
• Dört Yüz Altmış Beşinci Bölüm 279
• Dört Yüz Altmış Altıncı Bölüm 279
• Dört Yüz Altmış Yedinci Bölüm 280
• Dört Yüz Altmış Sekizinci Bölüm 280
• Dört Yüz Altmış Dokuzuncu Bölüm 280
• Dört Yüz Yetmişinci Bölüm 280
• Dört Yüz Yetmiş Birinci Bölüm 280
• Dört Yüz Yetmiş İkinci Bölüm 281
• Dört Yüz Yetmiş Üçüncü Bölüm 281
• Dört Yüz Yetmiş Dördüncü Bölüm 281
• Dört Yüz Yetmiş Beşinci Bölüm 281
• Dört Yüz Yetmiş Altıncı Bölüm 282

17
• Dört Yüz Yetmiş Yedinci Bölüm 282
• Dört Yüz Yetmiş Sekizinci Bölüm 283
• Dört Yüz Yetmiş Dokuzuncu Bölüm 283
• Dört Yüz Sekseninci Bölüm 283
• Dört Yüz Seksen Birinci Bölüm 283
• Dört Yüz Seksen İkinci Bölüm 284
• Dört Yüz Seksen Üçüncü Bölüm 284
• Dört Yüz Seksen Dördüncü Bölüm 284
• Dört Yüz Seksen Beşinci Bölüm 284
• Dört Yüz Seksen Altıncı Bölüm 285
• Dört Yüz Seksen Yedinci Bölüm 285
• Dört Yüz Seksen Sekizinci Bölüm 285
• Dört Yüz Seksen Dokuzuncu Bölüm 286
• Dört Yüz Doksanıncı Bölüm 286
• Dört Yüz Doksan Birinci Bölüm 286
• Dört Yüz Doksan İkinci Bölüm 286
• Dört Yüz Doksan Üçüncü Bölüm 287
• Dört Yüz Doksan Dördüncü Bölüm 287
• Dört Yüz Doksan Beşinci Bölüm 287
• Dört Yüz Doksan Altıncı Bölüm 288
• Dört Yüz Doksan Yedinci Bölüm 288
• Dört Yüz Doksan Sekizinci Bölüm 288
• Dört Yüz Doksan Dokuzuncu Bölüm 288
• Beş Yüzüncü Bölüm 289
• Beş Yüz Birinci Bölüm 289
• Beş Yüz İkinci Bölüm 289
• Beş Yüz Üçüncü Bölüm 290
• Beş Yüz Dördüncü Bölüm 290
• Beş Yüz Beşinci Bölüm 290
• Beş Yüz Altıncı Bölüm 291
• Beş Yüz Yedinci Bölüm 291
• Beş Yüz Sekizinci Bölüm 291
• Beş Yüz Dokuzuncu Bölüm 291
• Beş Yüz Onuncu Bölüm 292
• Beş Yüz On Birinci Bölüm 292
• Beş Yüz On ikinci Bölüm 292
• Beş Yüz On Üçüncü Bölüm 293
• Beş Yüz On Dördüncü Bölüm 293
• Beş Yüz On Beşinci Bölüm 293
• Beş Yüz On Altıncı Bölüm 293
• Beş Yüz On Yedinci Bölüm 294
• Beş Yüz On Sekizinci Bölüm 294
• Beş Yüz On Dokuzuncu Bölüm 294
• Beş Yüz Yirminci Bölüm 293
• Beş Yüz Yirmi Birinci Bölüm 295
• Beş Yüz Yirmi İkinci Bölüm 295
• Beş Yüz Yirmi Üçüncü Bölüm 295
• Beş Yüz Yirmi Dördüncü Bölüm 296
• Beş Yüz Yirmi Beşinci Bölüm 296
• Beş Yüz Yirmi Altıncı Bölüm 296
• Beş Yüz Yirmi Yedinci Bölüm 297
• Beş Yüz Yirmi Sekizinci Bölüm 297
• Beş Yüz Yirmi Dokuzuncu Bölüm 297
• Beş Yüz Otuzuncu Bölüm 297
• Beş Yüz Otuz Birinci Bölüm 298
• Beş Yüz Otuz İkinci Bölüm 298
• Beş Yüz Otuz Üçüncü Bölüm 298
• Beş Yüz Otuz Dördüncü Bölüm 299
• Beş Yüz Otuz Beşinci Bölüm 299
• Beş Yüz Otuz Altıncı Bölüm 299
• Beş Yüz Otuz Yedinci Bölüm 299
• Beş Yüz Otuz Sekizinci Bölüm 300
• Beş Yüz Otuz Dokuzuncu Bölüm 300
• Beş Yüz Kırkıncı Bölüm 300
• Beş Yüz Kırk Birinci Bölüm 300
• Beş Yüz Kırk İkinci Bölüm 301
• Beş Yüz Kırk Üçüncü Bölüm 301
• Beş Yüz Kırk Dördüncü Bölüm 301
• Beş Yüz Kırk Beşinci Bölüm 301
• Beş Yüz Kırk Altıncı Bölüm 302
• Beş Yüz Kırk Yedinci Bölüm 302
• Beş Yüz Kırk Sekizinci Bölüm 302
• Beş Yüz Kırk Dokuzuncu Bölüm 302
• Beş Yüz Ellinci Bölüm 303
• Beş Yüz Elli Birinci Bölüm 303
• Beş Yüz Elli İkinci Bölüm 303
• Beş Yüz Elli Üçüncü Bölüm 303
• Beş Yüz Elli Dördüncü Bölüm 304

19
Beş Yüz Elli Beşinci Bölüm 304
Beş Yüz EUi Altıncı Bölüm 304
Beş Yüz EUi Yedinci Bölüm 305
Beş Yüz EUi Sekizinci Bölüm 305
Beş Yüz EUi Dokuzuncu Bölüm 314
Beş Yüz Altmışıncı Bölüm 316

Dizin. .317

20
Çevirenin Önsözü

Tasavvuf ve İslam düşünce tarihinde büyük bir etkisi olan


ve tasavvuftaki otoritesi nedeniyle Şeyhu 1-Ekber, dinî ilim­
lerde müceddid oluşu nedeniyle de Muhyiddin lakaplarıyla
meşhur olan Muhyiddin b. Arabi el-Hâtimî 5 6 0 / 1 1 6 5 tari­
hinde Endülüs'ün güneydoğusundaki Tüdmîr bölgesinin baş­
şehri olan Mürsiye'de doğmuş, 638/1240 yılında Dımaşk'ta ve­
fat etmiş ve orada defiıedilmiştir.
Zahirî ilimlerde pek çok hocadan yeteri derecede eğitim al­
dıktan sonra manevî ilimlerde derinleşmek üzere inzivaya çe­
kilmiş, iç alemindeki hazineleri ortaya çıkarmaya karar vermiş
ve uzun süren bir halvet ve riyazet döneminin ardından, kendi
ifadesiyle marifet kapıları kendisine yavaş yavaş açılmıştır.
Ibnu 1-Arabî, başta Endülüs şehirleri olmak üzere, Fas, Tu­
nus, Merakeş, Mısır, Kudüs, Mekke, Medine, Musul, Bağdat,
Diyarbakır, Sivas, Malatya, Konya, Halep ve Şam gibi pek çok
İslam beldesini ziyaret etmiştir.
İbnu 1-Arabî pek çok eser yazmıştır. Kendisine nispet edi­
len eserlerin sayısı 850 kadardır. Bu eserlerden 2 4 5 tanesinin
günümüze ulaşüğı söylenmektedir. En büyük ve en temel eseri

21
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

el-Fütûhâiü'l-Mekkiyye'dM. Diğer eserlerinin el-Fütûhâtü'l-


Mekkiyye nm ilgili bölümlerinin birer zeyli olduğu söylenmiş­
tir B u eserini Mekke'yi ziyaretinde yazmıştır Kendisi, bu ese­
rinin ya Kabe'yi tavaf ederken ya da murakebe için Harem-i
Şerifte otururken Allah'ın kendisine açmış olduğu rabbani
ilka ve ilahî imla olduğunu söylemiştir Dımaşk'a yerleştikten
sonra el-Fütûhâtü'l-Mekkiyyeyi gözden geçirmiş, ilk nüsha üze­
rine birçok ilave ve tashih yapmış ve eseri ölümünden bir yıl
önce tamamlamışür.
el-Fütûhâtü'l-Mekkiyye mn bazı bölümleri Türkçeye ve başka
dillere de çevrilmiştir Kitabın Türkçeye tam çevirisine 2 0 0 6
yılında başlanmış ve bu çeviri henüz tamamlanmamıştır.
Elinizdeki b u eser M u h a m m e d İbrahim M u h a m m e d
Salim'in Miftâhu'l-Fütûhâtü'l-Mekkiyye isimli eseridir. Eseri
''Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu" ismi alünda çevirdik.
Yazar, eserinin, bu kitaptan faydalanmaya katkı ve sevenlerine
kolaylık olması için, imkânlar ölçüsünde bölüm başlıklarını ve
içeriklerini konu alan özel bir fihrist olarak hazırladığını söy­
lemektedir Dolayısıyla elinizdeki bu kitapta el-Fütûhâtü'l-
Mekkiyye"mn 5 6 0 bölümü hakkında tanıücı ve özet bilgiler
verilmiştir Yazar bazen ''el-Fütûhâtü'l-Mekkiyye'A&a. geniş abn-
tılar yapmış bazen de bölümde anlaülan konuları özetlemekle
yetinmiş ve okuyucuyu bizzat bölümlere yöneltmiştir Gerekli
gördüğü yerlerde de yapüğı almalarla ilgili kısa değerlendir­
melerde bulunmuştur. Yaptığı almalarda geçen ayetlerin sure
ve ayet numaralarını belirtmemiştir Okuyucuya kolaylık sağ­
laması düşüncesiyle bunları dipnotta tespit ettik. Bazı şahıs­
ların biyografilerine yine dipnotta yer verdik. Tercümede za­
man zaman metinden kaynaklanan zorluklarla karşılaştık. B u
zorlukları aşmada "el-Füttıhâtü'l-Mekkiyye"mn matbu nüsha-

22
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabi el-Hâtimî

larına müracaat ettik. Matbu nüshaların çözemediği problem­


leri de bizzat müellifin el yazması nüshasına müracaat etmek
suretiyle aşmaya çalıştık.
Kitapta geçen bazı kavramların tercümelerini verdik, bazı­
larını da Tasavvuf ve İslam Düşüncesi literatüründe kullanıl­
mış olması hasebiyle olduğu gibi kullandık.
el-Fütûhâtü'l-Mekkiyye" gibi bir eserin tercümesi oldukça
zordur. Bunun için yaptığımız tercümeyi kaynak nüsha üze­
rinden takip ederek birkaç defa gözden geçirdik. M ü m k ü n
olduğunca akıcı ve anlaşılır bir metin ortaya çıkarmaya çalış­
tık. B u çalışmanın İbn Arabi sevedere ve okudarına yararlı ol­
masını diliyoruz.

Son olarak tercümede her türlü yardımını ve desteğini gör­


düğüm Eyyüp Tanrıverdi'ye ve kitabın editörlüğünü üstlenen
Ersan Güngör'e teşekkür ederim.
Ali Akay

23
Bazı Açıklamalar

1- "el-Fütûhâtü.'l-Mekkiyye''\dx.2lo\ el-Emiriyye Matbaasında bir­


kaç cilt halinde neşredilmiştir. B u neşir birkaç baskı yap­
mıştır. Mustafa el-Halebî Matbaasında da Emir Abdulka-
dir el-Cezairî nezaretinde dört cilt halinde neşredilmiştir.
Bunun da birkaç baskısı vardır. Elimizdeki Beyrut baskısı,
el-Halebî baskısına uygun ofset baskıdır. Sekiz cilttir.
2 - Bu kitapta güvenilir baskılardan ayrılmış olmadım. Çünkü
elimdeki nüsha tahkikli, nodanmış, hata ve yanlışlardan
uzaktır.
3- D a h a önce Efendim Muhyiddîn'in hayaunı, menkıbele­
rini bazı görüşlerinin savunusunu içeren, "Te'yidu's-Sûftyye
ftl-Mecmuatıl-Hatemiyye''\s\m\\ bir kitap yazdım.
Ayrıca "Hallu'l-Garîh min Akvâli'ş-Şeyh Radiyallahu Anh"
isminde bir cilt halinde basılan bir kitap daha yazdım.
B u zevkleri ve müellefatı bilmeyen kişiye düşen şey, sufı-
lerin yolunu bilfiil takip etmek ve meşreplerini ve sahih
ilimlerini onların yolunu takip eden mürşit bir üstattan
almaktır. Allah'ın izniyle onlar da her asırda mevcuttur.
Güvenilir araştırmacı aradığını bulur. Son olarak, sakin

25
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

bir şekilde Allah ihsan edinceye kadar onların kitapla­


rını anlamaya çalışmak gerekir. Kendisinden istenen sa­
dece Allah'tır.

M u h a m m e d İbrahim M u h a m m e d Salim

26
ö nsoz

H a m d Âlemlerin Rabbi olan Allah'adır Salat ve Selam Pey-


gambederin en şereflisi olan Efendimiz Muhammed'e bütün
Âl ve Ashabı'nadir Bundan sonra:
Efendimiz Muhyiddîn b. Arabi'nin (ra.) "el-Fütûhâtü'l-
Mekkiyye" isimM kitabı, sufiliğin azığı, Muhammedi ilimlerin
hazinesidir O n u n telif edildiği yere ve telif biçimine dikkat
çekmek istiyorum. eş-Şeyh ( r a ) onu Kabe'nin yanında telif
etmiştir Telif esnasında bu kitaba özgü bazı harikuladelikler
tezahür etmiştir Şöyle ki eş-Şeyh onu bir süre Kabe'nin üs­
tüne koyar. Güneş ışığı ve rüzgâr ona zarar veremez. Bu du­
ruma oradakiler de şahit olurlar. Ben onun (ra.) gözetiminde
sülük hayatımın başlangıcından şu ana kadar bu kitaptan bü­
yük ölçüde faydalandım. Allah ehli yolundaki seyirdeki seri
ilerieyişte onun büyük bir etkisi vardır Sevgili dostlarım da
onu tedarik ettiler, faydalandılar ve onu okumakla meşgul
oldular. B u kitaptan faydalanmaya katkı, sevenlerine kolay­
lık obıası ve okunmasının devam etmesi için, imkânlar öl­
çüsünde bölüm başlıklarını ve içeriklerini konu alan özel bir
fihrist hazıriamaya kalkıştım. Kısaltmalar yapmanın imkânı

27
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

olmadığı durumlarda, aşığını bizzat kitabın bölümlerine yö­


nelttim. Tabiî ki sufî zevklerin azıklarına kuvvetle sarılan sali-
kin durumu budur. Bundan sonrası için kitaba bakınız. B a ­
şarıya ulaştıran Allah'tır.

28
R a h m a n ve R a h i m o l a n Allah'm a d ı y l a

Kitabın başlangıcı
Yegâne inci, değerli cevher, sırların benzersizlerini ve nur­
ların parılülarını ihtiva etmiştir. eş-Şeyh orada onun hatemi-
yetine özellikle "hemziyye kasidesinde" işatet etmiştir.

Fihrist
Fihriste özgü bir bölümdür. Kitabın bölümlerinden sayıl­
mamaktadır. Altı fasıldır.

Mukaddime
Şu konuları içerir:
1- İlimlerin mertebeleri.
2 - İlmin türleri hakkında özel bir vasıl.
3- B u yüce tarikatın, sebepler, temeller, ahlak ve hakikat şek­
lindeki dört kısmının özeti.

29
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

4- Genel olarak İslam ehlinin yani taklit ve tetkik ehlinin aki­


desi.
5- Eğitimsiz ve eğitimliler hakkında vasıl.
6- Allah ehlinden ihtisas ehlinin tetkik ve keşif arasındaki iti­
kadı hakkında bir vasıl.

Birinci B ö l ü m
Bu kitapta yazdığım şeyler, yaratılışının sırlarından aldı­
ğım ruhun ve benimle onun arasındaki sırların bilinmesi hak­
kındadır.
Kendisinden ilahî ilimlerin elde edildiği tafsili ruh hak­
kında önemli bir bölümdür. Onun "el-tmâmu'l-mubîn" veya
"el-levhu'l-mahfûz" vtjdhM. "en-nefsu'l-küUîye" o\aıak isimlen­
dirildiğini anladım.

ikinci B ö l ü m
Harf ve harekelerin âlemdeki mertebeleri ve ona ait olan
el-esmâu'l-hüsnâ'mn bilinmesi, kelimelerin bilinmesi, ilmin,
âlimin ve malumun bilinmesi hakkındadır.
Bu bölüm üç fasıldır:
1- Birinci fasıl, harf ve mertebelerin, küçük harfler niteliğinde
olan harekeler ve ona özgü ilahî isimlerin bilinmesi hak­
kındadır.
2- İkinci fasıl, kendileriyle kelimelerin birbirinden ayırt edil­
diği harekelerin bilinmesi hakkındadır.
3- Üçüncü fasıl, ilim, âlim ve malumun bilinmesi hakkında­
dır.

30
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Üçüncü Bölüm
Allah'ın kitabında kendisine ıtlak ettiği kelimelerin içerik­
lerinden ve Resûlü'nün dili üzere gelen teşbih ve tecsimden
O'nun tenzih edilmesinin bilinmesi hakkındadır Allah, za­
limlerin nitelemelerinden münezzehtir

Muhdes ilmin, Hakk'ı bilmedeki aczini inceleyen önemli


bir bölümdür. Ayrıca sinaî, tekvini, sudûrî ve ibdaî vs. mehil­
lerin çeşideri incelenmiş ve teşbihi ayeder açıklanmıştır

Dördüncü Bölüm
Âlemin başlangıç sebebi ve bütün âlemdeki esmâ-i hüsnanın
mertebeleri hakkındadır
Âlemin başlangıcının aslı ve isimlerin onun yaratılışına yö­
nelmesi hakkında önemli bir incelemedir

Beşinci B ö l ü m
Bismillahi'r-rahmâni'r-rahîm'in ve Fatiha'mn, bütün yön­
lerden değil de sadece bir tek yönden sıriarının bilinmesi hak­
kındadır

Besmele, Fatiha ve Bakara Sûresi'nden birkaç ayet hak­


kında bir incelemedir

Altıncı B ö l ü m
Ruhanî yaratılışın başlangıcının ve onda ilk yaratılanın
kim olduğunun ve neden yaratıldığının, nerede yaratıldığı­
nın, hangi örneğe göre yaraûldığının, niçin yaratıldığının, ga­
yesinin ne olduğunun bilinmesi, büyük ve küçük âlemin fe­
leklerinin bilinmesi hakkındadır

31
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Başlangıç ve yaratılış açısından âlemin sırlarını toplayan


önemli bir bölümdür.

Yedind Bölüm
Büyük âlemde mevcut olan türlerin ve müvelledât' kate­
gorisinin en sonuncusu olan beşerî cisimlerin başlangıcının
bilinmesi hakkındadır
Alemin özellikle de beşerî cisimlerin yaratılışının mertebe­
leri hakkındadır

Sekizinci B ö l ü m
Âdem'in (a.s.) yaratıldığı çamurun mayasının arta kalanın­
dan yaratılan yerin bilinmesi hakkındadır Bu, hakikat arzıdır
Ondaki bazı gariplikler ve acayiplikler zikredilmiştir
Karınca arzının incelenmesi. B u bölümün sırları sonuna
kadar açıktır B u külli misal arzıdır

Dokuzuncu Bölüm
Yalın ateşten yaratılan ruhların bilinmesi hakkındadır
Cinler ve halleri: Yaraûlışları, üremeleri, itaaderi, isyanları
incelenmiştir B u bölüm, önemli sırlar içermektedir

Onuncu Bölüm
Mülk devrinin, onda ilk mevcuttan ayrılan ilk şeyin, son
ayrılandan ayrılan son şeyin, ikisinden ayrılan şeyin yerinin ne
ile dolduğunun bilinmesi, hükümdarı gelinceye kadar Allah'ın

' Müvelledât: Doğmakla meydana gelmiş canlılar.

32
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabi el-Hâtimî

bu memleketi hazırlamasının, fetret dönemi olan Hz. İsa ile


Hz. M u h a m m e d arasındaki âlemin mertebesinin ne olduğu­
nun bilinmesi hakkındadır.

Resûlullah'ın (s. a.) liderliğini incelemedir.

O n Birind Bölüm

Ulvî babalarımızın ve süflî annelerimizin bilinmesi hak­


kındadır.
Yüce âlemdeki ulvî baba ve annelerimiz, külli nefis, tabiat,
heba, külli cisim hakkında bir incelemedir. Tabiatların ve rü­
künlerin babalığı ve anneliği de incelenmiştir. Sırları çok olan
bir bölümdür.

O n tkinci B ö l ü m
Efendimiz Muhammed'in (s.a) feleğinin devrinin bilinmesi
hakkındadır. B u dönem, liderlik dönemidir. Bu dönemde za­
man, Allah'ın kendisini yarattığı gündeki biçimindedir.

Resûlullah'ın (s.a.) liderliği ve ona özgü nitelikleri hak­


kındadır.

O n Üçüncü Bölüm
Arşın taşıyıcılarının bilinmesi hakkındadır.
Bu bölüm arş ve onun taşıyıcıları hakkında olup geniş bir
bölümdür. Surederin, ruhların ve gıdaların çeşiderini de kap­
samaktadır.

O n Dördüncü Bölüm
Nebilerin yani Veli Nebilerin, H z . Âdem'den (a.s.) H z .
Muhammed'e (s.a.) kadar mükemmel ümmederin kutupla-

33
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

rının sırlarının bilinmesi; Kutup, Allah'ın kendisini yarattığı


günden beri tektir, ölmemiştir ve meskeninin nerede olduğu­
nun bilinmesi hakkındadır
Eşsiz bir sır olan velilerin nübüvveti hakkında önemli bir in­
celemedir B u bölümle tek Kutup —ki o Ruh-u Muhammedi'dir
ve meskeni bilinen mühürdür- vb. sırlar incelenmiştir

O n Beşinci B ö l ü m
Nefeslerin bilinmesi, onların muhakkik kutuplarının ve
sıriarının bilinmesi hakkındadır
Bu bölümle kutupların sırları, zikrin türleri kavratılmaya
çalışılmıştır

O n Altmcı B ö l ü m
Süfli menzillerin ve kevni ilimlerin bilinmesi, onlardan
Allah'ı bilmenin ilkesi, evtâd (direkler), ebdâl ve ulvi ruhlar­
dan onlara hükmedenlerin ve süfli menzillerin feleklerinin ter­
tibinin bilinmesi hakkındadır

İblisin geldiği dört cihet, evtâd ve evtâd'ın ilimleri ve mer­


tebeleri incelenmiştir

O n Yedinci B ö l ü m
Kevni ilimlerin bilinmesi, yardımcı temel ilahi ilimlerin
miktarının bilinmesi hakkındadır
Bu bölüm şu önemli hususları içermektedir:
1- Kevni ilimlerin intikalleri, yaratılış ve tekvinin devamlı oluşu.
2 - İlahî ilimlerin yani Allah'ı bilme ilminin eşyaya intikalinin
nasıllığı. B u gerçekten önemli bir konudur.

34
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabi el-Hâtimî

3- Allah'ı bilmemizin taallukunun ne olduğu ve Hakk'ın ter­


cihi ile ilgili bir incelemedir.

4- H a k için ihtira (icat etmek) ne demektir.

5- İlahî isimler ve onların Hakk'ın zatı üzerine ilave varlıklar


değil de nispeder olması.

6- Suretin aynalarda berzah mertebesine ait bir ceset olması.


Aynalar da berzah mertebesinin suretlerini veren şeylerden
biridir.

7- İnsan-ı kâmilin tamlığı, âlemle arasındaki benzedik, insa­


nın afdaliyetinin kaynağının onu Allah'ı bilmiş olması ve
Allah'ın onu tafdil etmesi. Yani kemal, fazilet boyuncadır.
8- Hakk'ın bir tek subuti sıfaundan başka sıfaü yoktur. "Onun
da uluhiyyet olduğunu anladım. "

9- Son tahlilde kulların içinde oldukları durum hakkında mer­


hametlerinin caiz olması yani rahmetin kapsamlılığı. Zira
isimler yokluk nispetleridir, işin kaynağı bir tek Zat'a dö­
ner. Dilediğini yapma O Zat'a aittir. Rahmet gazabı geç­
miştir.

10-Cevazı Allah'a ıtlak etmek, Allah'a karşı bir su-i edeptir.


Cevazı mümküne ıdak etmekle maksat hâsıl olur. En uy­
gun olan budur. Çünkü bu konuda şeriaun getirdiği bir
hüküm ve aklın gösterdiği bir delil yoktur. Rahmetin ge­
nel olması, cehennem ehlinin cehennemde ebedi olarak
kalmasıyla çelişmez.

O n Sekizinci B ö l ü m
Müteheccidlerin (Geceleyin uyanık kalanların) ilimleri­
nin, ilimlerinin ilgili olduğu meselelerin, ilim mertebelerin-

35
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

deki miktarının, varlıkta ondan ortaya çıkan ilimlerin bilin­


mesi hakkındadır
Teheccüd ilmi, isimlerin nispet olması ve âlemin varlığı­
nın sebebi hakkında bir incelemedir

On Dokuzuncu Bölüm
İlimlerin arüş ve eksiliş sebebinin ve Allah'ın "De ki Rab-
bim ilmimi artır"^ sözü ile Hz. Peygamber'in (s.a.) "Allah, ilmi
âlimlerin gönüllerinden çekip almaz, âlimlerin canını almakla
ilmi alır" sözünün anlamı hakkındadır
Nazarî ve tecrübî ilimler ile ilimlerde artış ve eksiliş sebep­
leri hakkında bir incelemedir

Yirminci B ö l ü m
İsevî ilim, nereden geldiği, nerede son bulduğu, keyfiyeti,
âlemin uzunluğuyla mı genişliğiyle mi veya her ikisiyle mi iliş­
kili olduğu hakkındadır
Tekvin, rahmani nefes, H z . İsa'nın (a.s.) ölüleri dirilt­
mesi, ruhlar ve manalar âleminin uzunluğu, cisimler ve tabiat
âleminin genişliği hakkında ince sırlardır
Bu bölümle, rahmetin gazabı geçtiği, cehennem azabının
süresi de incelenmiştir

Yirmi Birinci B ö l ü m
Ü ç kevnî ilmin ve bunların birbirlerine dahil olmalarının
bilinmesi hakkındadır Âlemin tekten yaratıldığı hakkında bir
incelemedir

^ Tâhâ, 20/114.

36
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Yirmi ikinci B ö l ü m

Menzillerin menzilinin ilminin ve bütün kevnî ilimlerin


tertibinin bilinmesi hakkındadır

Menzillerin esasları hakkında geniş bir bölümdür B u bö­


lüm, "el-Ke^kûl"\m baş kısmıyla beraber tedvin edilen "Strru'l-
Menâzil" isimli risalesinin yol göstermesiyle iktifa ettiğim bir
bölümdür. (Bu risalenin el yazması yanımda mevcuttur.)

Yirminci Ü ç ü n c ü B ö l ü m

Korunmuş kutupların ve korunmuşluklarının sırlarının bi­


linmesi hakkındadır

Melamiler olan kurbet ehlinin hallerinin tarifidir

Yirmi D ö r d ü n c ü B ö l ü m

Kevni ilimlerden gelen şeylerin, onların içerdiği gariplik­


lerin, âlemde kimlerin onları elde ettiğinin bilinmesi; kutup­
ların mertebelerinin, iki şeriat arasındaki ortaldığın sırlarının,
nefesler âlemine ve nefeslere âşık olan kalplerin ve onların as­
lının, menzillerinin sayısının bilinmesi hakkındadır
1- Mülkün mülkü.

2- Ziyaretçiler

3- İlahî maiyet.

4- Eyneyyenin (neredeliğin) Hakk'a nispeti.

5- İki şeriat arasındaki müştereklik.

6- Genel ve özel mühürleme.

7- Nefesler, menzilleri ve bunu gerçekleştirenler


37
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Yirmi Beşinci B ö l ü m
Uzun ömürlü özel uzun direğin, dört tür ilim bahşedilmiş
kutupların sıriarının, menzil ve menzillerin ve âlemden oraya
girenin sırrının bilinmesi hakkındadır.
Bu bölüm şu konuları içerir:
1- Efendimiz Hızır ve Şeyh'in onunla toplantıları.
2 - Zahir, baun, had ve matlaın adamları, ilimleri, makamları.
3- Menzil ve menzillerin sırları.
4- Birin sayılardaki seyri.

Yirmi Altıncı B ö l ü m
Remiz sahibi kutupların bilinmesi, tarikattaki ilimlerine ve
sırlarına işareder hakkındadır.

a-Ezel b-Ebed c- Halin sırrı d-Harf ilmi

Yirmi Yedinci B ö l ü m
"Vuslata er, ben ck sana kavurmaya niyet!endim"kutup\3îi-
nın sırlarının bilinmesi hakkındadır. B u nurânî âlemin men­
zillerinden biridir.
İlahî vuslat ve yakınlık, pabuçların giyilmesi ve çıkarılması,
Musevî kelam hakkında bir incelemedir.

Yirmi Sekizinci B ö l ü m
"Elem tere keyfe"^ kutuplarının bilinmesi hakkındadır.
Soruların esası hakkında bir incelemedir. Soruların esası dört­
tür. 1-hel (mı, mi) 2-ma (ne) 3-keyfe (nasıl) 4-lime (niçin)

3 el-Fîi, 105/1.

38
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Bunlardan hangileri H a k için kullanılabilir, hangileri kul­


lanılamaz. Şeyhin bu konudaki isabetli görüşü.

Yinni Dokuzuncu Bölüm


Selman'ı Ehl-i Beyt'e katan sırrın ve ona mirasçı olan ku­
tupların ve sırlarının bilinmesi hakkındadır
Özel kulluk -ki o Selman-ı Farisî Efendimize vâris olan ku­
tuplara özgü bir sırdır-, Âl-i Beyt'in arındırılması ve Allah ka­
tındaki yerieri hakkında bir incelemedir Bu inceleme insanla­
rın Ehl-i Beyt'e karşı görevlerinin neler olduğunun bilinmesi
açısından önemlidir

Otuzuncu Bölüm
Birinci ve ikinci tabakadan binici kutupların bilinmesi
hakkındadır
İbadet ehlinin makamları hakkında olup önemli bir bö-
lümdi'ır.

O t u z Birinci B ö l ü m
Süvarilerin esaslarının bilinmesi hakkındadır
Süvarilerin esasları çoktur. Onlardan bazıları şunlardır:
1 - G ü ç ve kuvvetten teberri.
2- Benim dilimle konuşur, benimle görür, benimle işitir tev­
hidi. B u esasa göre Resul ve Nebilere özgü şer'i hükümleri
ve velilere özgü ilahî marifetleri inceleme.
3- Allah'a karşı edep.
4- Safîlerin Hakk'ın isimlerinin O ' n a nispetinin hakikatini
bilmeleri. Bölüm onların sıfadarını da zikreder

39
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

O t u z İkinci B ö l ü m
ikinci tabakadan üzengi sahibi yönedci kutupların bilin­
mesi hakkındadır.
Müdebbir ve mufassıl isimlerine dayanarak tedbirin ince­
lenmesi. Bölümde, ahiretteki diriliş dakik bir şekilde incelen­
miştir. "Gece uyumanız ve gündüzün fazlından aramanız O'nun
ayetkrindendir"^ ayeti açıklanmıştır.

Otuz Üçüncü Bölüm


Niyetçi kutupların, sırlarının ve esaslarının keyfiyetinin bi­
linmesi hakkındadır. Onlara "niyyâtiyyûn" denilir.
Niyet hakkında geniş bir incelemedir, isimlere ait nispet­
ler, işitmenin türleri, nefis muhasebesi, makam ve niyetçile-
rin sıfatları hakkındadır.

Otuz Dördüncü Bölüm


Nefesler menziline ulaşıp durumları müşahede etmiş şahsın
bilinmesi hakkındadır. Allah'ın izniyle onları zikredeceğim.
İdrakler ve idrak kuvvetinin incelenmesi, bilinen güçlerle mu­
tat olmayan yollardan elde edilen ilimlerin incelenmesi, Rahman
isminden yansıyan dakik sırların incelenmesi, Amâ, arş, Rab ismi.
Rahman ismi, dünya semasına inme, insanın özellikleri, insanın
(Allah'ın) suretinde yaraülması, HakTeâlamn gecenin son üçte
birinde dünya semasına inmesinin incelenmesi.

O t u z Beşinci B ö l ü m
Nefesler menziline ulaşmış şahsın ve ölümünden sonraki sırlan-
nın bilinmesi hakkındadır. Bu bölümde şu hususlar incelenmiştin

^ er-Rûm, 30/23.

40
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

1- Meânî sıfatlar, nefsî sıfatlar.

2 - Allah'ı bilmede akıllıların acizlikleri.

3- Hakikaderin değişmemesi.

4- Velilerin ilimlerinin kaynağı.

5- H a k Teâlânın idrak edilmesi.

6- Misliyyetin olmayışı.

7- Mütehakkıkların görme, işitme ve diğer güçleriyle göster­


dikleri kerameder ve harikuladelikler B u makam sahiple­
rinden olan ölülerin durumu.

8- Şeyh'in babası, makamı, ölüm anındaki durumu; öğren­


cisi ve takipçisi Bedru'l-Habeşi'nin durumu.

O t u z Altıncı B ö l ü m

İsevilerin, kutuplarının ve usullerinin bilinmesi hakkın­


dadır

Bu bölümde şu hususlar incelenmiştir:

1- Muhammedi şeriatın genelliği, önceki şeriadarı içine al­


ması.

2 - Yûnus'un (a.s.) ve İsa'nın (a.s.) dönemlerine ait diriler B u


konuda rivayet edilen hadisler

3- İsevilerin ayrıcalıkları.

O t u z Yedinci B ö l ü m
İsevi kutupların ve sırlarının bilinmesi hakkındadır
Sufîlerin hallerinin isteklilere aktarılması, b u k o n u d a
Resûlullah'tan (a.s.) getirilen deliller

41
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Kur'ân'ın icazı nedir?

Tabiadarı telif ve tahlil etme ilmi. Bu ilim, Allah'ın Âdem'e


(as.) öğrettiği isimler ilminin yarısı üzerine bina edilmiştir
Kıyametin sırları.

O t u z Sekizinci B ö l ü m
Muhammedi makama muttali olmuş kutupların ve ona
ulaşmamış kutupların bilinmesi hakkındadır
Ubudiyyet hakkında bir incelemedir Seçkinlerin en güzel
talebidir Şeyh'in, ubudiyetteki bir makam hakkında beyanı.
Allah onunla bizi sağlamlaştırsın! Amin!

Otuz Dokuzuncu Bölüm


Hak, kendisini kendi kaündan kovduğunda velinin düş­
tüğü makamın bilinmesi hakkındadır
Bu durumun vasıtasız ve vasıtalarla incelenmesi.
Âdemi hübût (düşüş).
Velinin makamdan düşüşü neye yorumlanır
Kulluk ve dünyada Seçkinlerin mükellefiyetinin gerekliliği.
Övünmek her şeyin yolda olmadığını gösterir
Abdulkadir el-İcî'nin ve öğrencisi Ebû Suûd b. eş-Şiblî'in
halleri.

K ı r k m a Bölüm
Kevn ilimlerinden cüzî ilme komşu menzilinin, tertibinin,
sıHarının ve kutuplarının bilinmesi hakkındadır
Harikuladeliklerden, mucizelerin, keramederin ve sihrin
türlerini açıklamıştır

42
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabi el-Hâtimî

Bunlardan her birinin arasında olan önemli farklar ve sır­


ları.
Âlimûl-Esved'in "mescidin direğini önüne alan kimseye o al­
tın <?/«r"sözünün açıklaması. Bu sözün ibaresi şöyledir: "ey bu
(şahıs)! Şüphesiz ki varlıklar değinmez ama sen Rabbinin haki­
kati için onları böyle gördün."
Musevî asâ.

K ı r k Birinci B ö l ü m
Gece ehlinin, tabakalarının farklı farklı olmasının, mer-
tebelerindeki farklılığın ve kutuplarının sıdarının bilinmesi
hakkındadır.
Gece ehlinin halleri, eşyanın ve âlemin yaratılışının mahi­
yetinin kavranması, ikisinin arasındaki şeyin ortaya çıkması
için bir mümkün ve fail gereklidir.

K ı r k ikinci B ö l ü m
Fütüvvet ve fetâların, menzillerinin, tabakalarının ve ku­
tuplarının sırlarının bilinmesi hakkındadır.
Fetâların sıfadarının incelenmesi.
ibrahim'in (a.s.) kavmiyle kıssasında Allah Teâlâ'nın "Belki
büyükleri yapmıştır"^ sözünün açıklaması.

Kırk Üçüncü Bölüm


Vera sahipleri kutuplarından bir grubun ve bu makamın
genelinin bilinmesi hakkındadır.

5 ei-Enbiyâ, 21/63.

43
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Vera sahiplerinin halleri ve sıfatları. Hakk'ın, meleklerin ve


âlemlerin onları övmesi ve bu övgünün sebebi.

Kırk Dördüncü Bölüm

BehlüUerin^ ve onların Behlül mertebesindeki imamları


hakkındadır

Mecnun akıllıların halleri ve türieri. Onlardan örnekler


Şeyh'in istiğrak hali, eş-Şiblî''. Behlüllerden birinin Şeyhle du­
rumunun tasviri.

K ı r k Beşinci B ö l ü m

Erdikten sonra geri dönenin ve onu geri döndürenin bi­


linmesi hakkındadır

Behlül: Hayır sahibi. Meczûb. Hak âşığı. Behlül-i Dânâ: Çok tanın­
mış evliyadan biri. Asıl ismi Vüheyb bin Ömer Sayrâfi'dir. Behlûl-i
Dânâ adıyla şöhret buldu. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemek­
tedir. Kûfeli olduğu hâlde ömrünün çoğunu Bağdat'ta geçirdi. Ha­
run Reşid'in kardeşi olduğuna dair rivayetler varsa da bu bilgi kesin
değildir. Harun Reşid'e nasihat verirdi. Herkese ders olacak hikmetli
sözleri çok meşhurdur. 805 (H.190) senesi Bağdat'ta vefat etd. Dicle
kenarında Şunûziyye kabristanlığına defiıedildi. Behlül-i Dânâ, za-
manm büyüklerinin sohbetlerinde bulundu. Ehl-i Beyt'in savunu-
culanndandı. Eymen bin Nâbil, Amr bin Dînâr ve Asım bin Ebi'n-
Necîd'den hadis-i şerif öğrendi, ibretli, manalı sözler söyledi (çev.).
Ebû Suûd b. Şiblî: Adı Cafer b. Ytmus olup künyesi Ebû Bekir'dir.
M . 2 4 7 ( H . 861) yılında Samarrada doğdu. Bağdat'a yerlqti ve
Cüneyd-i Bağdadî'nin talebesi oldu. Aym zamanda Mâliki mezhe­
binin fihh âlimlerinden olup, İmam Mâlik'in Muvattdsmı ezbere
bilirdi. Ebû Bekir Şiblî H . 334 (M. 945) senesinin Zilhicce ayında
vefat etti (çev.).

44
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabi el-Hâtimî

Bu bölüm, ermenin anlamını, erenlerin mertebelerini, var­


dıkları isimleri, halka dönenlerin türieri, sekiz uzvun adam­
ları ve onlara ulaşan nurlar, ashabul-akdam/yayan kişiler/ya-
yalar olarak isimlendirilen nebilerin nüktelerinden alanları
içine alır.

Kırk Altına Bölüm


Az ilmin ve salihlerden onu elde edenlerin bilinmesi hak­
kındadır.
İlmin ahadiyyeti ve malumaun kesreti.
Vehbî ilimler bahsi- kesbî ilimler.
İlim ne ile sona erer, bu mümkün m ü değil mi?
Mümkünün vaki olduğu konusunda dakik bir incelemedir.

K ı r k Yedinci B ö l ü m
Süflî menzillerin ve makamlarının vasfının sırlarının, baş­
langıcının zikri esnasında arifin nasıl hoşnut olacağının ve ma­
kamının yüceliğine rağmen onlara nasıl özlem duyacağının,
kendisine buna çağıracak şekilde tecelli edecek sırrın ne oldu­
ğunun bilinmesi hakkındadır.
1- Sonun, başın özlemini çekmesi ve bunun sebebi.
2 - Mümkün varlıklar için bilinen makamlar.
3- Namaz, zekât, oruç ve haccın neticeleri.
4- Allah ehlinin dört ölümü.
5- Meleklerle beşer arasındaki üstünlüğün incelenmesi.
6- Dairedeki sırlar.
7- Küllî nefsin gücü.

45
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

8- İnsanı diğer yaratıklardan ayıran güç.


9- Tabiat, nefis ve heba.

K ı r k Sekizinci B ö l ü m
Bu bundan dolayı böyle oldu'nıın bilinmesi hakkındadır.
Bu illet ve sebebin ispatıdır.
Bu bölüm şu konuları kapsar:
1 - Alemin yaraüLşının sebebi ve illeti.
2- Bir başka yönden rahmetin kapsamlılığı.
3- Âdem'e (a.s.) öğrettiği isimler.
4- Hilafet ve risalet.
5- Hakk'ın yön kayıtlarından kurtulması.
6- Devriye meselesi: İlahî nispederin farklılığından dolayı şeri­
atlar farkk farklı olmuştur Diğer meseleler de önemlidir.

Kırk Dokuzuncu Bölüm


"Ben Rahmanın nefesini Yemen yönünden buluyorum" \vâ.dÂ-
sinin ve bu menzilin ve adamlarının bilinmesi hakkındadır.
İki ağırlığın (insan-cin) yaraülışının rahmet isimlerinde da­
yanağı incelenmiştir.

Ellinci B ö l ü m
Hayret ve acizlik adamlarının bilinmesi hakkındadır.
Zat ilmindeki hayret hakkında ince sırlar.
Nazar ehli ile müşahede ehlinin hayreti arasındaki fark.

46
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabi el-Hâtimî

Elli Birinci B ö l ü m
Vera ehlinden nefes-i rahman menziline ulaşmış kişilerin
bilinmesi hakkındadır.
Vera', varlığı, gerçekleşmesi, eşyada vera'nın dayandığı ala­
metler, vera' yapılan şeylerde harikulade makamına ilerlemesi,
vera ehlinin kerametleri, cin ve meleklerle toplanmaları, kalp-
lerindeki ilahî tecelliler.
"Kendilerinden daima hayal âlemine eşlik eden vardır. B u
makamda ona, cima vb. lezzetler kolaylaşır ve onda çocukları
olur. Onlardan bazıları için bu âleminde kalır ve bazılarının
çocuğu şahadet âlemine çıkar. B u aslında hayaldir, hisse gö­
rünmüştür." B u makama erenlerin örnekleri.

Elli ikinci B ö l ü m
Keşif sahibinin onu gördükten sonra gayb âleminden şaha­
det âlemine kaçışının sebebinin bilinmesi hakkındadır.
Ruhların özellikleri, asılları, bedenle ilişkileri, teklifin sırrı,
fiillerin kullara nispeti, kulluğun şerefi konularında önemli
incelemelerdir.

Elli Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Müridin, şeyhin varlığından önce nefsine telkin ettiği amel­
lerin bilinmesi hakkındadır.
Müride lazım olan şeyler: açlık, uzlet, susmak, seher. B u
dört şeyin açıklanması.
Gizli olarak gerekli olanlar şunlardır: tevekkül, yakîn, sa­
bır, azimet ve sıdk.

47
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Elli D ö r d ü n c ü B ö l ü m
İşarederin bilinmesi hakkındadır.
Allah ehlinin, ıstılahları kendilerine özgü tarif etmelerinin
sebebi hakkında bir incelemedir

Elli Beşinci B ö l ü m
Şeytanî tehlikelerin bilinmesi hakkındadır
Tehlikelerin kısımları, şeytanların türleri, İblisin her tayfaya
sızma yerleri, vesvesesinden korunmak için uyarılar ve nasihat­
ler hakkında bir incelemedir

Elli Altmcı B ö l ü m
İstikra ve sağlamını zayıfindan ayırt etmenin bilinmesi
hakkındadır

İstikranın sahih olduğu ve oknadığı yerleri incelemedir

EUi Yedinci B ö l ü m
İlham ilminin istidlal türlerinden herhangi bir türle elde
edilmesinin bilinmesi ve nefsin bilinmesi hakkındadır
"Ona takvasını da fücurunu da ilham etmiştir" ^ ayeti ile bu
ayete benzeyen ayederin açıklanması.
İlham ile ledünnî ilim arasındaki fark. Bu dakik bir ince­
lemedir

Elli Sekizinci B ö l ü m
İstidlalde bulunan ilham ehlinin bilinmesi, kalbe dolup ta­
şan ve kalbin temayüllerini bölen ve onları dağıtan ilahî ibiin
bilinmesi hakkındadır

« eş-Şems, 91/8-9.

48
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Allah'ı bilmede aklın acizliğini incelemedir. Allah'ı bilme


mercii kalptir
Teklifler ve mertebeleri.
Sidretu'l-Müntehâ ve usulü.
Rahmetin kapsamlılığının incelenmesi ve "Orada ne diri
kalır ne de ölür'"^ ayetinin açıklanması.

Elli D o k u z u n c u B ö l ü m
Mevcut ve mukadder zamanın bilinmesi hakkındadır
Âlemin varlık sebebinin incelenmesi, zamanın mahiyeti­
nin, muhtelif günlerin incelenmesi.

Altmışmcı B ö l ü m
Unsurların, ulvi âlemin süfli âlem üzerindeki otoritesinin,
bu insani âlemin uzak feleğin hangi devrelerinde meydana
geldiğinin ve hangi ruhaniyetin bizim için olduğunun bilin­
mesi hakkındadır
Âlemin yaratılışına yönelik dört isim, dört melekî hakikat
ve onun altındaki, burûc melekleri, menziller, yedi gök ve di­
ğerleri, unsurların, rükünlerin ve müvelledâtın yaratılışı, insa­
nın yaratılışı hakkında bir incelemedir

Altmış Birinci B ö l ü m
Cehennemin, azap açısından oradaki varlıkların en bü­
yüğünün bilinmesi, ulvi âlemin bir kısmının bilinmesi hak­
kındadır
Cehennemin yaratılışı hakkında ince sırlarla dolu bir in­
celemedir

Tâlıâ, 20/74.

49
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Altmış ikinci B ö l ü m
Ateş ehlinin mertebeleri hakkındadır.
Ateş ehlinin mertebeleri, rahmedn kapsamlı oluşunun sır­
ları hakkında bir incelemedir.

Altmış Ü ç ü n c ü B ö l ü m
İnsanların, dünya ile diriliş arasında berzahta kalmalarının
bilinmesi hakkındadır.
Berzah, hayalî suretler, ahiretteki dirilişin sırları, hayal gözü,
his gözü ve benzeri eşsiz sırları incelemesi açısından gerçekten
önemli bir bölümdür.

Altmış D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Kıyametin ve menzillerinin ve dirilişin keyfiyetinin bilin­
mesi hakkındadır.
Ahiretteki diriliş, kıyamet sahneleri hadisi hakkında bir in­
celemedir.
Ahiretteki dirilişin sırları hakkında bölümün sonuna ka­
dar, önemli bir vasıl vardır.

Altmış Beşinci B ö l ü m
Cennetin, menzillerinin, derecelerinin ve bu bölümle ilgili
meselelerin bilinmesi hakkındadır.
Şu konular incelenmiştir:
-Cennetin mertebeleri ve amellerle ilişkisi.
-Üç cennetin kısımları.
-Cennet ehlinin sınıfları.

50
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

-Son dirilişin sırları.


-Allah'ı bilmenin yolları.
-Kıyamet sahnelerini anlatan bir başka hadis ve yakın me­
safeden rüyet.

Altmış Altmcı B ö l ü m
Zahir ve baün olarak şeriaün sırrının bilinmesi, hangi ilahî
ismin onu var ettiğinin bilinmesi hakkındadır
Âlemin yaraülışının başlangıcı, şeriatın dayandığı isim, ka­
nunlar, ilk akıllıların halleri ve hikmeti ve hikmette doğru yo­
lun salikleri hakkında bir incelemedir

Altmış Yedinci B ö l ü m
"Lâ ilahe illallah Muhammedun Resûlullah" şahz^detimn - k i
bu imandır-bilinmesi hakkındadır
Tevhidin ilim yoluyla ve iman yoluyla gerçekleştirilmesi­
nin incelenmesi.
"Lâ ilahe illallah" diyenlenn kısımları.

Altmış Sekizinci B ö l ü m
Temizliğin sırları hakkındadır
Bu bölüm bazı özel şer'î meseleleri içerir:
Hadesten ve necasetten taharet, pislik, suların kısımları, di­
ğer temizleyicilerin türleri, taharetin vasfi, ondaki batini işaret­
lere itibar ve burada zikretmediğim daha pek çok konu.

Altmış D o k u z u n c u B ö l ü m
Namazın ve u m u m i oluşunun sıdarının bilinmesi hak­
kındadır

51
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Bu bölüm, namazın hükümlerini şeriat diliyle açıklama,


hakikat diliyle kendilerine işaret etme konularını ve geniş ol­
ması hasebiyle muhteviyatını burada açıklayamadığım konu­
ları içerir.

Yetmişinci B ö l ü m
Zekâtın sırları.
B u bölüm, zekâtın hükümlerini şeriat diliyle açıklama,
hakikat diliyle kendilerine işaret etme konularını ve geniş ol­
ması hasebiyle muhteviyatını burada açıklayamadığım konu­
ları içerir.

Yetmiş Birinci B ö l ü m
Orucun sırları hakkındadır.
B u bölüm, orucun hükümlerini şeriat diliyle açıklama,
hakikat diliyle kendilerine işaret etme konularını ve geniş ol­
ması hasebiyle muhteviyatını burada açıklayamadığım konu­
ları içerir.

Yetmiş İkinci B ö l ü m
Hacc ve sırları hakkındadır.
Bu bölüm, haccın hükümlerini şeriat diliyle açıklama, ha­
kikat diliyle kendilerine işaret etme konularını ve geniş ol­
ması hasebiyle muhteviyatını burada açıklayamadığım konu­
ları içerir.

52
İKİNCÎ CÎLDİN
BÖLÜMLERİNİN ÖZETİ

l&tmiş Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Karşılaşma ve sapma esnasında müşahede sahibinin elde
etüği sırların sayısının ve karşılaşmadan ne kadar sapuğının
bilinmesi hakkındadır.
Bu bölümün içeriği şunlardır:
-Adamların sınıfları hakkında bir kaside.
-Genel nübüvvet makamı (önemlidir).
-Tenzihin ve teşbihin müşahede ehline nispeü
-Nebiler ve veliler olarak âlemin kutuplardan olan rükünleri.
-Hızır ve rütbesi.
-Aynnülı olarak evliya tabakaları.
-Hakim et-Tirmizî'° tarafından sorulan yüz elli beş soru­
nun cevabı.

Tam adı Ebû Abdulialı Muhammed b. Ali b. Hasan (Hüseyin)


b. Bişr (Beşîr), b. Hârûn el-Hakîm et-Tirmizî'dir. Künyesi Ebû

53
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

^ t m i ş Dördüncü Bölüm
Tövbe hakkındadır.
Tövbe ve rükünleri hakkında bir incelemedir Bölümün
sonunda sufîlerin yaptıkları bazı tarifler vardır

Abdullah'tır. Tirmiz'de doğup büyümüş olmasından dolayı "et-


Tirmizî" nisbesiyle meşhur olmuştur. Ayrıca kaynaklarda onunla
ilgili olarak, el-İmâm, Sûfî, Zâhid, Muhaddis, Hâfiz ve Usûlü'd-dîn
âlimi gibi çeşitli sıfatlar da zikredilmektedir. Haldm Tirmizî'nin
doğum tarihi hakkında kaynakların hiçbirinde bilgi verilmediği
gibi ne kadar yaşadığı ve hangi tarihte vefat ettiğine dair nakledi­
lenler de birbirini tutmamaktadır. Onun ömür süresi hakkında
tarih veya rakam zikreden nadir kaynaklardan olan Zehebî'ye göre
yaklaşık 80 yıl yaşamıştır. İbn Hacer el-Askalânî ise onun, 90 ya­
şına kadar hayatta kaldığını ve 320/932 yılı civarında vefat ettiğini
ifade etmektedir. Molla Cami'ye göre ise vefat tarihi 255/867'dir.
Sübkî bu son tarihle çelişen bir rivayette bulunarak Tirmizî'nin
2 8 5 / 8 9 6 yılında Nişabur'da olduğunu ve burada hadis dinledi­
ğini öne sürmektedir. Bu bilgiler ışığında, talebesi ya da müridi
olduğu şahısların vefat tarihleri ile birlikte, Tirmizî'nin ciddî an­
lamda bir "dinî ve tasavvuf! eğitime başladım" dediği 27 yaşı da
dikkate alındığında onun muhtemelen 2 1 0 / 8 2 5 yılından hemen
sonra doğup 3 2 0 / 9 3 2 senesinde veya biraz öncesinde vefat etmiş
olabileceği söylenebilir. Çocukluk yıUarını oyunla geçirmek yerine
ilim öğrenmeyle değerlendirmiştir. Henüz gençlik çağlarında iken
"ikn-i âsâr" ve "ilm-i rey"e (aklî ve naklî ilimlere) sahip olduğunu
belirtmektedir. Daha sonra bir taraftan eğitimini devam ettirir­
ken, diğer yandan manevî yönden hissettiği açlık duygusunu tat­
min etmek maksadıyla adeta bir arayış içerisine girmiştir. Tasav­
vufta önemli dereceler elde etmiş olan Tirmizî, bu konuda çok
değerli eserler telif etmiştir. (Geniş bilgi için bkz. www.tasawufa-
kademi.org/indir.php?tur= l & n o = 7 6 5 ) (çev.)

54
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabi el-Hâtimî

Yetmiş Beşinci B ö l ü m
Tövbeyi terk etme hakkındadır.
Özellikle tekrarın olmaması konusunda büyük inceleme­
ler ve yüce marifederdir.

\ e t m i ş Altmcı B ö l ü m
Mücahede hakkındadır.
Bu Bölümle:
Ariflerden Allah ehlinin mertebeleri, mevakıf ehlinin ve vi­
sal ehlinin (Melamiler) ilahî huduttaki mertebeleri.
Küçük harflerin sırları, mücahidlerin sınıfları, .. bilelim
diye sizi smamaktayız" " ayeündeki sıdar, şehiderin diri olması,
"Allah müminlerin mallarını ve canlarını satın almıştır" '^aye-
tindeki sırlar, "attığın zaman sen atmadın, Allah attı" ayetin-
deki önemli talimadar incelenmiştir.
Bu konuda (İbn Arabî) (r.a) şöyle der:
"Muduluk yolu vazedilen (meşru) yoldur, başkası değil."
İlahî yazgı.
Bu özetin başında zikredilen Allah ehlinden dört sınıfın
makamlarının sayısı.

Yetmiş Yedinci B ö l ü m
Mücahedenin terki hakkındadır.
Bu bölümle:

" Mulaammed, 4 7 / 3 1 .
et-Tevbe, 9/111.
'3 el-Enfâl, 8/17.

55
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Mücahedeyi terk sebebi, Nebi'nin (a.s.) Kureyş'in ileri ge­


lenleriyle otururken İbn Ü m m i Mektûm'u terk etmesi sahnesi
"Amâ (Abese) sûresi", dünya hayatının ziyned, Allah'ın ziyneu
konuları incelenmiştir.

Yetmiş Sekizinci B ö l ü m
Halvetin bilinmesi hakkındadır.
Halvetin aslı şeriattandır. Halvetin esası, âlemin cevheri,
âlemin surerieri, âlem ve insan, insanın (Allah'ın) suretinde
yaratılması, "Afâkta ve enjuste ayetlerimizi onlara gösteririz"
ayeündeki sırlar.
Bu bölümde, şeyhin halveti istemesi dakiktir. Onların söz­
lerinden, tarikatta özel bir halvetin olmadığı anlaşılmaktadır.
Tarikatta halvetin şardarı, halveti ihlal edenlerin türleri ve ih­
lal sebepleri.
Bu cildin yetmiş aluncı bölümünde zikredilen dört sınıf
adama göre halvet dereceleri.

"Vetmiş D o k u z u n c u B ö l ü m
Celvet olarak tabir edilen halvetin terki hakkındadır.
Bu bölüm on saürlık bir özettir. Fakat ilim ve sırlar hak­
kında saf bir cevherdir.

Sekseninci B ö l ü m
Uzlet hakkındadır.
İlahî isimler, teşbihi isimler ve sıfatlar ve bunların kimlere
ait oldukları, şeyhin gördüğü gibi uzlet makamı, tarikatta bi­
linen uzlet ve faydaları, ubûdet.

ei-FussÜet, 41/53.

56
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Bu cildin yenniş üçüncü bölümünde zikredilen adamla-


rm uzlet dereceleri.

Seksen Birinci B ö l ü m
Uzletin terki hakkındadır
Uzleti terk sebepleri, "Allah göklerin ve yerin nurudur"'^
ayetindeki sırlar, insanın zahir ve batın dirilişi ve onun mü­
debbir nefsi.

Seksen ikinci B ö l ü m
Firar hakkındadır
Bu bölümle:
Allah'ın Muhammed ümmetine olan inayeti, insanın ilahi
isimlerle irtibatının ihtilafi. Saadet artmadadır. Senin için artma,
ilim elde eden başka bir ismin kelimesine indkalle olur Ya­
nında olduğun senin yanında değildir Seni terk etmediğinde
firar kesinleşir Firar, kula dünya ve ahirette arkadaşlık eden
bir hükümdür.

Firarda adamların dereceleri, bu cildin yetmiş alüncı bölü­


münde zikredilen adamların kısımları, incelenmiştir

Seksen Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Firarın terki hakkındadır
Bölümün şiirleri eşsizdir, talimatları da. Özellikle "De ki:
eğer babalarınız ve oğullarınız... ayetinin işareti.

" en-Nûr, 24/35.


et-Tevbe, 9/24.

57
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Seksen D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Allah'tan sakınmak hakkındadır.
Bölümde:
Takvanın incelenmesi. Sıfat, zamirlerle isimler arasında
berzahîdir. Allah Teâlâ'nın "Gücünüzün yettiği kadar Allah'tan
korkup sakının"'^ ayeti ile "Allah'tan korkulması gerektiği gibi
korkun"'^ ayeündeki sırlar.

Seksen Beşinci B ö l ü m
Perde ve örtü takvası hakkındadır.
Bir'in varlığı ve mümkün varlıklarla Allah'ı bilme hakkında
kapsamlı bir özettir

Seksen Alüncı B ö l ü m
Dünyevî sınırlar takvası hakkındadır.
B ö l ü m ü n şiiri kemal hali hakkındadır. O da dünya ve
ahirette fakirlik ve acizliktir. Dünyadaki ceza ve kapsamı. Bu
ceza hak etmeyenler için fitne, hak edenler için ise ceza ola­
rak isimlendirilmiştir.
Kulluğun tanımı, Allah için zati huduttan elimizde bir şey
yoktur. Diğer özel ilahî sırlar.

Seksen Yedinci B ö l ü m
Ateşe karşı korunma hakkındadır.
Cenneder ve cehennemler hakkında sırlar.

Âl-i İmrân, 3/102.


'« et-Teğâbun, 64/16.

58
ei'Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Seksen Sekizinci B ö l ü m
Şeriat hükümlerinin usullerinin sırlarmm bilinmesi hak­
kındadır
Şeriat hükümlerinin usulleri.
Kendilerinden mevcudatın zuhur ettiği dört ilahi hakikat:
hayat, ilim, irade ve kudrettir
Kendilerinden cisimlerin zuhur ettiği dört hakikat: sıcak­
lık, soğukluk, yaşlık ve kuruluktur.
Müvelledât dört rükünden zuhur etmiştir: Ateş, hava, su
ve toprak.
İnsan ve hayvan bedeni dört karışımdan çıkmıştır: Sarı
(solgun), siyah, kan, balgam.
Efendimiz Cüneyd'in'^ "Bu ilmimiz kitap ve sünnetle mu­
kayyettir" soznmm anlamı.
Akıllılar, riyazette müşterek, neticede farklıdırlar.
Şeyh'in kıyas hakkındaki görüşü, kendisi için değil de baş­
kası için onu mubah kabul etmesi.
İki ayetin veya iki sahih hadisin çelişmesi veya bir ayede bir
sahih hadisin bütün yönlerden çelişmesi durumunda ve hadis­
lere ait benzeri hükümlerde yapılması gerekenin ne olduğu.

" Babasının ismi Muhammed'dir. Künyesi Ebul-Kasım'dır. Tasavvuf


elıünin çok tanmmışlanndan olduğu için Seyyid-üt-Taife yani tasav­
vuf büyüklerinin seyyidi, efendisi diye meşhurdur. 822'de (H. 207)
Nilıavend'de doğdu, 911'de (H. 298) Bağdat'ta vefat etti. Küçük
yaşta ilim talisiliııe başlayan Cüneyd-i Bağdadî, Süfyan-ı Sevri'niiı
mezhebinde yetişti. Tasavvuf ilmini dayısı Sırri-i Sekati'den öğ­
rendi. Fıkıh, tefsir, hadis gibi ilimleri Imam-ı Şafii'nin talebesi Ebu
Sevr'den öğrendi. Ayrıca Haris-i Mulıasibi, Mulıammed Kassab ve
başka zatlarm da sohbetinde bulundu (çev.).

59
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Nesh ve Şeyh'in bu konudaki görüşü (önemli bir incelemedir).


Nasih ve mensuhla amel etmenin tetkiki.
Emirler ve nehiyler. Haklarında yüce tahkikler vardır.

İcma.
Kıyas ve Şeyh'in onu savunmaktan kaçınmasının sebebi.
Hükmün asL, teklifin olmamasıdır.
Nebi'nin (a.s.) fiilleri.

Önceki şeriadar.
Teklifler ve Şeyh'in bu konudaki görüşü.
Dinde rey ile konuşma.
Hata ve unutmanın hükmü.

Hakkında hüküm olmayan şey, asıl olarak mubahtır.


Şeriaün hitabı şahıslara değil de isimlere ve halleredir.
İçtihat usûl ve fiırûdadır.
Sırlar, şeriatın zikredilen bu usullerine işaretdr.

Seksen D o k u z u n c u B ö l ü m
Genel olarak nafilelerin bilinmesi hakkındadır.

Nafilelerin farzlarla ilişkisi, nafilelerin mertebeleri ve en fazi­


letlisi, âlemin yaratılmasının sırrı, nikâhın sırrı, nafilelerin sıdarı,
eşya arasında üstünlüğün olmadığını savunmanın sebebi.

Doksanmcı Bölüm
Farzlar ve sünnederin bilinmesi hakkındadır.

Farzların çeşitleri, sünnetin kısımları, fakihlere göre istih-


san, sünnet-i basene.

60
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Allah'ın eşyadaki ihtiyarı. B u konu bölümün sonuna kadar


devam eder ve marifeder konusunda gerçekten önemlidir B u
konu hakkında kırmızı yazılmış nodarla sırlar ve önemli ma­
rifetlerle dolu pek çok paragraf aktarılmıştır

Bölümün sonunda da Allah'ı bilme hakkında önemli bir


vasiyet yer alır

D o k s a n Birinci B ö l ü m
Vera ve sıriarının bilinmesi hakkındadır
Eşyadaki hürmetin sıriarı. Bu bölümde kırmızı yazılmış
notlarla özel sırlar nakledilmiştir
Âlem ve şüpheli oluşunun incelenmesi - b u hayretamiz
bir sırdır-.
İlâhî, rabbani ve rahmani üç mertebe. Bunların her ma­
kama olan hakimiyeti.
Bu inceleme bölümünde makamların sülûku konusunda
eşsizdir

D o k s a n İkinci B ö l ü m
Vera'yı terk etme makamının bilinmesi hakkındadır
Bütün emirlerin hükmü dörttür:

1- Zahir
2- Baün
3- H a d
4- Matla
Hakk'ın eşyadaki yüzü, vera'yı terk etmenin manası, yara­
tıkların hallerinde ilahî yönü müşahede, buna terettüp eden
ihsan, şefkat ve bunun sırrı.

61
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Orada sadece başlangıç vardır. Sonuç ise idrak edilen de­


ğil, sözü edilendir. Sufilerin hakkı gözetmesi.

Doksan Üçüncü Bölüm


Zühd hakkındadır.
Zühdün anlamı ve şeyhin bunu incelemesi, zühdün ilâhî ma­
kamı, rabbani ve rahmani makam, şüderdeki acayip hakikader.
Zühdü terk, fihristte özel bir bölüm olarak yer aldığı halde
bu bölümün sonuna bölümlendirilmeden alınmışür.

Önemli bir a^tklama


Doksan dördüncü bölüm olan zühdün terki makamı özel
bir başlık olarak zikredilmemişür Aksine bu bölüm doksan
üçüncü bölümün kapsamına alınmış ve peşinden doksan be­
şinci bölüm getirilmiştir. Fihristte bunun "zühdü terk ma­
kamı" başlığı alunda müstakil bir bölüm olarak zikredildiğini
keşfettim. Allah en iyisini bilir. B u bir matbaa hatası da ola­
bilir, olmayabilir de. Emiriyye nüshasıyla tashih edilir. Bun­
dan dolayı kitapta ona özel bir başlık yazdım ve burada der­
ledim ve o:

Doksan Dördüncü Bölüm


Zühdü terk bölümü.

Kapsamlı sırlar ve marifetler. Kitapla bu sırlara dönülür.

D o k s a n Beşinci B ö l ü m

Gömerdik ile kerem, eli açıklık ve karşılık bekleyerek veya


beklemeyerek başkasını tercih etme, sadaka, sıla-i rahim vb.
ihsan çeşiderinin sırlarının bilinmesi hakkındadır.
62
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

H a k ve halk olarak ihsanın bütün türleri hakkında dakik


bir incelemedir Özellikle bölümün sonu ile.

D o k s a n Altıncı B ö l ü m

Susma ve sırları hakkındadır

Bölümün şiiri eşsizdir Gerçek susanın alamed.

Doksan \edinci Bölüm

Konuşma makamının ve ayrınûlarımn bilinmesi hakkındadır.

Şiir incilerdir Makamın incelenmesi benzersizdir Sıriar,


kelamdan neşet halindedir

D o k s a n Sekizinci B ö l ü m

Seher makamının bilinmesi hakkındadır

Kayyumiyetle^" ahlaklanmak, fiillerin yaratıcısının kul ol­


duğunu savunan "Mutezile mezJjebi'mn bu görüşten döndü­
rülmesi, zamanın kutbunun kayyumiyeti, eşya için mutlak
koruma incelenmiştir

Doksan Dokuzuncu Bölüm

Uyku makamı hakkındadır

Bölümün şiiri hayal âleminin hakikatleri hakkındadır

Uyku, hissi müşahededen berzah âlemini müşahedeye geç­


mektir... Şeyh'in hakikat ve berzah âleminin şerefi hakkında
konuşmasına kadar.

Allah'ın ezelî ve ebedî oluşu, daimî mevcudiyeti, bâkiliği (çev).

63
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Allah muhali yaratmaya kadirdir.


"Karara bağlanmış ve yasaklanmış hiçbir şey yoktur" sözü­
nün anlamı.
Cennet çarşısının suretleri.
"Hakk'ın herhangi bir âlemi müşahede etmesi diğer âlemleri
müşahede etmesini engellemez. Allah, bazen bazı kullarına bu
idraki ihsan eder. Kâmil, ilmi, manalar mertebesinde ilim ola­
rak görürken, hayal mertebesinde süt olarak görür. Hakk'ın
varlığının bilinmesi, mahiyetinin bilinmesi demektir. Ahiret
dirilişi, unsurlar âleminin müvelledâtından değildir."

Yüzüncü B ö l ü m
Korku makamı hakkındadır.
Örtüden korkma ve örtünün kalkmasından korkma; bu
makamın tarifi; Allah'ı bilmenin ve bilmemenin sırları.

Yüz Birinci B ö l ü m
Korkunun terki makamı hakkındadır.
Nurun, geçmesinin ve birleşmesinin sırlan, Hz. Peygamberin
(a.s.) "Beni nur kıl" sözündeki sırlar. Makam sahibinin kor­
kuyu terk etmesi kendisini emin kılar mı? Bu müjde hakkın­
daki görüşler; cennetin değiştirilmesi mümkün olmayacak şe­
kilde acele getirilmesi.

Yüz ikinci B ö l ü m
Ümit makamı hakkındadır.
Ümit makamı sahibinin edebe olan ihtiyacı. Zira bu makam
bizzat yolun içinde olan bir makam değil, yolun yanında olan

64
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

bir makamdır. B u makam sahibi, kendisiyle âlemin nimetler


içinde kalması sağlanan devamlı bir hayat yolu üzerindedir

Yüz Ü ç ü n c ü B ö l ü m

Ümidin terki hakkındadır

Bu makam sahibinin kulluğunun sırları, ilim ve ilmin şe­


refi. Taklit.

Yüz D ö r d ü n c ü B ö l ü m

Hüzün makamı hakkındadır

Hüznün anlamı. Nefeslerin gözetilmesi, yapılması zor olan


işlerdendir Huzura varma ve davet etme, hüznün faydaları,
ilmin şerefi.

Yüz Beşinci B ö l ü m

Hüznün terki hakkındadır

Hüznü terk, makamı olmayan bir haldir Efendimiz E b û


Yezîd'in^' "Sabahım yok, aksamım yok, onlar sıfatla smırlanan-

Iran'm Horasan eyaletinde bulunan Bistâm kasabasında doğmuştur.


Dedesi Sürûşân (Serûşân) aslen iranlı Mecûsî bir din adamıyken Müs­
lüman olmuştur. Dindarlığı ile tanınan babası İsamn, iki kızı ile üçü
de âbid ve zâhid olan Adem, Tayftır ve Ali adlannda üç oğlu vardı.
Ortancalan olan Tayftır Sultânü'l-ârifîn, Pîr-i Bistâm ve Bâyezîd (Ebû
Yezîd) diye mqhur olmuştur. Câmî onun adını yanlış olarak Ebû Yezîd
Tayfur b. İsâ b. Âdem b. Sürûşân şeklinde kaydetmiştir. Aslında bu
Bâyezîd-i Bistâmî'nin değil büyük kardqi Âdem'in torunu Ebû Yezîd
Tayfur b. İsâ b. Âdem'in künyesidir. İkisini birbirine kanştırmamak
için birincisine Büyük Bâyezîd, ikincisine de Küçük Bâyezîd denilir.

65
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

lar içindir. Benim ise stfattm yok" sözünün anlamı. G ü l m e ve


ağlama tecellisi.

Yüz Altıncı B ö l ü m

Matlub olan açlığın bilinmesi hakkındadır.

Dört ölü, Müminlerin Emiri Ö m e r b. el-Hattâb Efendi­


mizin yıpranmış elbisesi.

"Sülük ehlinin açlığı, samediyet^^ sıfatını isteme açlığıdır.


Açlığın sınırı bir gündür. Artarsa sehere kadardır. Şeriata ya-

Kuşeyrî, Bâyeâd'in vefat tarilıi olarali 234 (848) ve 261 (875) yılla­
rını verir ve son tarihi tercih eder. Herevî de 261 tariliini dalıa doğru
görür. Sülemî aralarında bir tercih yapmaksızın her iki tarihi de kay­
deder. Sehlegî ise Bistâmî'nin 234'te yetmiş üç yaşında iken vefat et­
tiğini söyler ki bu duruma göre Bâyezîd löl'de (777) doğmuştur.
Abdürrefî' onun 131'de (748) doğup 234'te 103 yaşında iken vefat
ettiğini zikreder. Bunlann içinde doğruya en yakın olan Sehlegî'nin
rivayetidir. Bâyezîd'in tasavvufta üstadmın Ebû Ali es-Sindî admda
biri olduğunu kaydeden Serrâc'ın verdiği bilgilere göre Bâyezîd, ümmî
olan bu şeyhe farzlan yerine getirecek kadar şer'î ilim öğretmiş, karşılı-
ğmda da ondan tevhid ve fena ilmini öğrenmişti. Attâr Bâyezîd'in çe­
tin riyazetler ve zor mücahedeler sonımda bu makama ulaşağını söy­
ler, ibrahim el-Herevî, Hasan b. Aleviyye, Ebû Abdullah el-Mağribî
ve Ebû Mûsâ ed-Dübeylî, Bâyezîd-i Bistâmî'nin tanmmış mürid ve
halifelerindendir. Bâyezîd tasavvuf tarihinde sekr, fena, melâmet, tev-
lıid, marifet, muhabbet, mi'rac ve îsâr gibi konulardaki sözleri ve şat-
İTİyeleriyle tanmır. O, sâlikin kendinden geçip (sekr) benliğini yok
ederek (fena) Hakk'a ermesi gerektiği düşi'ıncesindedir. Sâlik bu de­
receye ancak sürekli riyazet, çetin nefis mücadelesiyle birlikte derin
tefekkür ve dikkatli murakabe ile erişebilir (çev.).
" Samediyec Allah'ın (cc.), hiç bir şeye muhtaç oknadığı gibi hazinesinden
hiçbir şey eksilmemesi ve kudretine de hiç bir şey ağır gelmemesi (çev.).

66
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

pışmak bu sınırdadır. Kim gecelemesinde yedirir ve içirirse ve


keza kendisini bir durum meşgul ederse kuvvedidir Büyük­
lerin açlığı zorunlu ve azaltmadır" Açlıkta ve nefse muhale­
fette meşru yol. B u bölüm sonuna kadar, yolun hakikati ve
şer'i adabı konusunda çok önemlidir

Yüz Yedinci B ö l ü m
Açlığın terki hakkındadır
Açlığın incelenmesi, terki ve buna uygun olan durum hak­
kında önceki bölüme ektir Başkasının hakkı ve Allah'ın hak­
kından sonra en evla olan nefsin hakkıdır

Yüz Sekizinci B ö l ü m
Fime, şehvet, gençler ve kadınlarla konuşmanın, onlardan
arkadaş edinmenin ve müridin ne zaman arkadaş edindiğinin
bilinmesi hakkındadır

Fimenin manası.
İnsanın suret üzere yaratılması en büyük fımedir Kulluk.
Aşk ve hoşlanmak, gençlerle konuşma, ihtiras sahibi ve za­
yıf kişilerin hilafına ariflerin bu konudaki sahih görüşleri.
Kadınlar ve onlardan arkadaş edinme ve ariflerin bu ko­
nudaki sahih görüşleri, kadın sevgisi ve hakikati.
Kamil şeyhlerin elinde sülük, Muhammedi ittibanın sırları,
Resûlullah'ın (as.) davranışlarına ittibanın vucubiyeti; bu hususta
mudak ittiba bize gerekmez. Flatta bizim için olmayan fiillerin
Resûlullah'a (as.) mahsus olması hasebiyle isyana götürür.

Arızi şehvet, gerçek şehvet, gençlerle konuşmanın gizli hi­


leleri, gençlerle konuşmanın doğru ölçüsü.

67
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Yüz D o k u z u n c u B ö l ü m
Şehvetle irade, dünya şehvetiyle cennet şehved arasındaki
farkın bilinmesi, lezzede şehvet arasındaki farkın bilinmesi,
arzu eden ve edilmeyen, arzu eüneyen ve arzu edikneyen, arzu
edilmeyen ve arzu eden, arzu eden ve arzu edikneyen kimse­
nin makamının bilinmesi hakkındadır.
Bölüm başı tariflerinin açıklanması; iradeyle şehvetin, şeh­
vetle lezzetin birbirinden ayırt edilmesi, dünya şehveti, cen­
net şehveti, şehvetin melek ve melekût âlemine nispeti, şeh­
vetin makamları yani dereceleri, derecelerini hesaplama yolu.
Önemli bir bölüm olup başka makamları da içermektedir.

Yüz O n u n c u B ö l ü m
Huşu makamı hakkındadır.
Huşu makamının incelenmesi. H u ş u , ilim vb. tecelli ile
ilgili olan ince marifetler.
"Kendisiyle dağların yürütüldüğü bir Kur'ân olsaydı"aye­
tinin açıklaması.
Kur'ân'ın nüzulü; Şeyh'in Kur'ân'ın nüzûlündeki veraseti.

Yüz O n Birinci B ö l ü m
Huşû'nun terki hakkındadır.
Huşû'yu terk edenler için doğru bir ölçüyü koyan manaları
içeren ibareleri kısa manaları kapsamlı bir bölümdür.

Yüz O n î k i n d B ö l ü m
Nefse muhalefet hakkındadır.

« er-Rad, 13/31

68
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Nefse muhalefet, ona muhalefet eden ve edilendir. İtaatte


nefse muhalefetin ölçüsü, nefse muhalefet etmenin zor olu­
şunun sebebidir

Yüz O n Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Arzularında nefse müsaade etmenin bilinmesi hakkındadır
Muhalefet bizzat yardımdır Nefsin zad ve arızî olmak üzere
iki maksadı vardır Şeriata uymadaki sırlar, likaların çeşitleri,
nefse yardım etmenin ölçüsü.

Yüz O n D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Haset ve gıptanın bilinmesi hakkındadır
Nefisteki cibilliyet sıfadarı ve sebatı, sıfatların sebatına bağ­
lıdır Nefiste sabit sıfadarın kanalları.

Yüz O n Beşinci B ö l ü m
Gıybetin, övülen ve yerilen gıybetin bilinmesi hakkındadır
Gıybetin gerekli olduğu yerler vardır ve bunun örnek­
leri. Tariz (ima etmek) tasrihten (açıkça beyan etmek) daha
evladır.
"Masiyederi tedavi etmenin ilacı genel olarak tövbedir, özel
olarak da "sizden biriniz ölü kardeşinin etini yemek ister mi?
Bundan tiksindiniz değil mi?"^^ ayetindeki umumi hitaptan
sonra gelen "Allah'tan korkup sakının"ayetinde ifade edilen
büyüklerin takvasıdır"

el-Hucurât, 49/12.
« el-Hucurât, 49/12.

69
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Yüz O n Altıncı B ö l ü m
Kanaat ve sırlarınm bilinmesi hakkındadır.
Kanaatin anlamı, kanaatin dereceleri, ceberrût, melekût ve
mülk âlemine nispeti.

Yüz O n Yedinci B ö l ü m
Cimrilik, kanaat etme yerine daha fazla isteme hırsı ma­
kamı hakkındadır.
"Dünya hayama karşı en fazla hırslı olarak onları görürsün"
ayetindeki sırlar, hırstaki sırları, bu makamın dereceleri.

Yüz O n Sekizinci B ö l ü m
Tevekkül makamı hakkındadır.
Tevekkül-iman ilişkisi, tevekküldeki haller.

Yüz O n D o k u z u n c u B ö l ü m
Tevekkülü terk hakkındadır.
Tevekkülü terk etmenin uygulamaları ve sırları, ifna (yok
etme) ve ibkadaki (sağ bırakma) marifetler.
Efendimiz Ebû Medyen'in^^ imameti ve kutupluğu.

el-Bakara, 2/96.
Şeylıi Ebû Medyen Şuayb el-Ensârî: Mağrib tasavvufunun gelişim
seyri içerisinde en etkili siması olan kişi Ebû Medyen Şuayb İbnu'l-
Huseyn el-Ensârî'dir. Daha sonraki biyografi yazarları tarafindan
şeyhuş-şuyulı, zahid ve abidlerin imamı, marifet ehlinin pîri ve ha­
kikat arayıcılarmm ömeği olarak isimlendirilmiştir. 509/1115-16 yı-
İmda Endülüs'ün İşbiliyye bölgesindeki Kantiyâne kasabasınm kenar

70
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

"İnsanın üzerinden, o tarih sahnesine çıkıncaya kadar, tüm


zamanlar içinden belirsiz ve uzun bir zaman geçmemiş miydi
ki henüz anılmaya değer bir varlık bile değildi"ayetindeki
sırlar. Hilafet, suret üzere yaratılmayı gerektiren hilafettir İn­
sanın ubudeti ve yaraülışının melekliğe ve diğerlerine yöne­
lik oluşu.

Yüz Yirminci B ö l ü m

Şükür makamı ve sırlarının bilinmesi hakkındadır

Sırlarda şükrün dereceleri.

Her g u m b u n adamlarına göre nurlar, şükrün gerçekleş­


mesidir

Şekûr ismi, şâkir ismi.

Sevindiren ve mutsuz eden her türlü şükür, ilahî bir ni­


mettir

bir malıallesinde dünyaya geldi. Feste Ebü'l-Hasan İbn Hırzihim,


Ebu'l-Hasan M İbn Halef İbn Gâlib el-Kuraşî ve Ebû AbdÜlâh ed-
Dekkâk'ın ders halkalanna katıldı. Ebû Yazanın müridi olan Ebû
Medyen, sonunda şeyhinin halifesi oldu. Fes kentindeki zaviyesinin
mukaddemliğini yapa. Dînî eğitimini ve rûhânî terbiyesini tamam­
ladıktan sonra Ebû Medyen, Bicâye'ye taşındı. Burada ona yerli halk
tarafindan Şeyhuş-Şüyûh unvanı verdildi ve binden fazla mürit ye­
tiştirdi. Muvahhid halifesi Yakup el-Mansûr, Ebû Medyen'i sorgu­
lamak üzere başkente çağıtdı. 594/1198 yılında gerçeklqen bu zo­
runlu davete icabet etmek üzere Merâkq'e doğru yola koyulan Ebû
Medyen, o sırada yaklaşık seksen beş yaşında idi. Şeyh, yaşlılığı ve
hastalığı nedeniyle Tilemsen'den öteye gidemez hâle geldi. Orada
vefat edip Ubbâd denilen mevkie defnedildi. (Daha geniş bilgi için
bkz. www.tasawufakademi.net/indir.php?tur=l&no=1370) (çev.)
el-İnsân, 7 6 / 1 .

71
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Lafzî, ilmî ve amelî şükür.


Şükür makamının berzah âlemine nispeti. Berzahlar, ma­
kamların ilmen en tamamlayıcılarıdır. İlahî isimlerin berzahiyeti.
Şakirin şükrüne karşılık olarak verilen ziyade^^ hakkında
muhakkiklerin görüşü.

Yüz Yirmi Birinci B ö l ü m


Şükrü terk makamı hakkındadır
Varlık işinde hakikat önemlidir. Tekliflerde olan bir başka
hakikat.
Sıdk gibi bir sıfatın yerine göre mutlak manada övülmesi,
başka bir açıdan yerilmesi.
Nimete karşı şükür, nimeti verene karşı şükür.
Bu bölüm üstün bir incelemedir. Şeyh kulların fiilleri ko­
nusunda şükürle ilgili değerii tablolar sunmuştur

Yüz Yirmi ikinci B ö l ü m


Yakin^° makamının ve sırlarının bilinmesi hakkındadır.
"Ölüm sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et" ayetindeki
sırlar. Anlam anlamla vardır. Bu konuda muhakkiklerin gö­
rüşü; Şeyhin yakini incelemesi konusunda özel sülûku.

Yüz Yirmi Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Yakini terk makamının ve sırlarının bilinmesi hakkındadır

Bkz. İbrâliîm, 14/7. (Ve düşününüz ki Rabbiniz şöyle ilan buyurdu:


"Eğer şükrederseniz, Ben nimederimi dalıa da artırırım.") (çev.)
3" Yakîn: Sağlam bilgi, iyi, kat'î olarak bilme (çev.).
3' el-Hicr, 15/99.

72
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Varlıkta bir şeyin tekrarının olmayışı, yakinin terki, ya-


kinin Rabbine mahallinde sorusu -ki o kuldur-, yakinin ku­
lun sıfaunın oluşunun kapalılığı; yakinin kapsamlılığının in­
celenmesi.

Yüz Yirmi D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Sabır makamının, ayrınûlarımn ve sırlarının bilinmesi hak­
kındadır
Belanın kaldıniması için Allah'a şikâyet etmek, şikâyetçinin
sabır ismini yok etmez. Rahmetin kapsamlılığının incelen­
mesi, sabrın çeşitleri.
Hz. Süleyman'ın (a.s.) "Ben güzel olan her şeyi severim, çünkü
bana Rabbimi hatirlattr"^^ sözünün incelenmesi; bu söz onun
kemalini ifade eder
Yahudi yorumlarına dayanarak onda kusur bulanların gö­
rüşlerinin reddedilmesi, Ehl-i Kitabın haberlerine karşı yapma­
mız gereken şey. Hz. Süleyman'a (as.) bu büyük mülkün ve­
rilmesinden dolayı ahiretteki derecesinin düşmemesi. Allah'tan
(gelenlere karşı) sabır makamının önemi. Allah ehlinin sabır
zevki, "bir şeye karşı sabır, ondan ayrılmayı ve kesilmeyi getirir"
şeklinde genelin anladığı gibi değildir

Yüz Yirmi Beşinci B ö l ü m


Sabrı terk makamının ve sırlarının bilinmesi hakkındadır
Allah'ın insanı kendisine göre yarattığı suretin bilinmesi
için önemli bir incelemedir Allah'tan istemek, sabır ve rızayla
çelişmez. Büyüklerin edebi ve ibadete durmaları.

« Sâd, 38/32.

73
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Yüz Yirmi Altıncı B ö l ü m


Murakabe makamınm bilinmesi hakkındadır.
Yaratılmış âlemlerin taksimi önemli bir bölümdür. Hakkı
murakabenin kısımları, kulun murakabesinin kısımları.
Şeyh'in dünyada yaşadığı bir olay
Dünya ve hakikad hakkında bir fasıl. Dünyayı murakabe
etmek. Kıyamet, cennet ve cehennemin dünyada keşfi. Bun­
lar, uhrevî cehennem, cennet ve kıyamete ait keşifler değildir,
dünya hakikatine özgü keşiflerdir.

Yüz Yirmi Yedinci B ö l ü m


Murakabeyi terk hakkındadır.
Bölümün şiiri önemlidir.
"Onun benzeri yoktur"ayeti âlimlerin akdidir. O n ko­
nuşma. Murakabeyi terk sebebi, Allah'ı bilmedeki acizliktir.
Bölümün geri kalan kısmı Allah'ı bilme konusunda büyük
sıdarı ihtiva etmektedir.

Yüz Yirmi Sekizinci B ö l ü m


Rıza makamının ve sırlarının bilinmesi hakkındadır.
Rıza bir hal midir, makam mıdır? Şeyh'in bunu incele­
mesi.
Zorluk ve güç yetirme; ibadetin ve ubudiyetin mükâfaü,
rahmetin kapsamlılığı.

33 eş-Şûrâ, 4 2 / 1 1 .

74
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Yüz Yirmi D o k u z u n c u B ö l ü m
Rızayı terkin bilinmesi hakkındadır.
Rızayı terk sebepleri, arifin vukufiinun olmayışı.
Büyüklerden birinin "Altmış yıldır veya takdir edildiği ka­
dardır ki Allah beni bir iş için atamıyor bundan dolayı O'ndan
hoşlanmadım" sözünü şeriata ittiba için sağlam bir kaide ola­
rak koyması.

Yüz O t u z u n c u B ö l ü m
Ubudet (Kulluk) makamı hakkındadır.
Kulluğun anlamı, Mütehakkıkların efendisi olan H z .
Muhammed'in (s.a.) kulluk makamı.
Bölümün geri kalan yarısı ubudiyyet ve ubudet hakkında
önemli bir özettir.

Yüz O t u z Birinci B ö l ü m
Ubudiyyed terk makamı hakkındadır.
Bölümün şiirleri önemlidir.
Mazhar, zahir önemli bir incelemedir.
Sayı ve sayılan, Şeyh'in sayılarla ilgili bir olayı. Bu, özellikle
Peygamberimiz'in (s.a.) bu konudaki ifadesidir.
Sadât'ın "Mümkünler, varlık dışında Hak'tan başka bir şey
elde etmediler" sözü incelenmiştir
'Attığın zaman sen atmadın'^'' ayetinin incelenmesinin
özeti.

3^ ei-Enfâi, 8/17.

75
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Yüz O t u z ikinci B ö l ü m
İsdkamet makammm bilinmesi hakkındadır.
Rab yolunun incelenmesi.
"Bu benim dosdoğru yolumdur. Haydi ona uyun... aye­
tinin incelenmesi.
Kurtuluşla ilgili olan istikamet, talebi Allah'ın hikmeti olan
istikamet. Harekelerin çeşideri, ağaçtan yemenin anlamı, mut­
lak istikamet.
"Yerlerin ve göklerin gaybı Allah'ındır Bütün ij sonunda O'na
döner"ayetinin incelenmesi.
Allah ehlinin genelinin diliyle istikamet, meşru yol üzere
istikamet.
Ulvi ruhların hayatı, Hayy isminden meydana gelmiştir
Arazi hayat, Muhyi isminden meydana gelmiştir Muhal âlemi
hakkında önemli sırlar.

Yüz O t u z Ü ç ü n c ü B ö l ü m
İstikameti terk makamı hakkındadır
Bölümün şiiri gerçekten önemlidir İstikameti terkin ince­
lenmesi, âlemin imkânı, mizaçların farklılığı, âlemdeki hikmet,
Allah'ı bilenlerin türleri, âlemin mizaçlarının istediği genel şe-
riadar, kâmil mizaç ve bütün inançları onaylaması, Hakk'a ya­
kın olmadaki ince sıdar.
Bütünün birleşmesi mevcudunu talep etmededir Taliple­
rin hallerinin ihtilafı, mizaçlarının ihtilafına bağlıdır

« el-En'âm, 6/153.
3« Hûd, 11/123.

76
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Rahmetin umumiliği, varlık okulu ve müderrisi, geri dön­


düreni ve buna uygun olan ilimlerin, malumaün en şereflisi­
nin ve Resûlullah'a (s.a.) ittibanın incelenmesi.

Bu önemli bir bölümdür

Yüz O t u z D ö r d ü n c ü B ö l ü m

İhlâs makamının bilinmesi hakkındadır

Her şeyin birliği, Allah dışındaki varlıkların sınıfları, İhlasın


anlamı. İhsandaki tuzak, beladakinden daha gizlidir

Yüz O t u z Beşinci B ö l ü m

İhlâsı terk makamının ve sırlarının bilinmesi hakkındadır

İhlâsı terkin anlamı, ince sırlar.

Yüz O t u z Altıncı B ö l ü m

Sıdk makamının sırlarının bilinmesi hakkındadır

Sıdkın anlamı, Efendimiz E b û Yezîd'in, Allah'ın Ism-i


Azâm'ı hakkındaki sözleri.

Sıdkın zevki, gerçekleştirmeye bağlıdır Sıdkın etkisi, sıd­


kın tuzakları, makamı. Sıdk özellikte ikame edilir

Yüz O t u z Yedinci B ö l ü m

Sıdkı terk makamının ve sırlarının bilinmesi hakkındadır

Sıdkı terkin sebepleri.

İlahî sıdkın taalluku va'd ettiğindedir tehdit ettiğinde de­


ğildir İlahî sıfatın şartı, ilgili olduğu şeyle kayıtlanmamasıdır

77
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Sıdkın dereceleri. Sıdkı terk bölümü gibi, terk bölümlerinin


zikredilmesinin asd sebebi.

Yüz Otuz Sekizinci Bölüm


Haya makammm ve sırlarmm bilinmesi hakkındadır.

Haya makamı ve bu konudaki nebevi haberler, teşbih sı­


fatları ve kime yönelik oldukları.

Fasti
Haya imanın kendisindendir. Hakk'ın varlığı ve mümkü­
nün yokluğu konusunda ince hakikader.

Yüz Otuz Dokuzuncu Bölüm


Hayayı terk makamının bilinmesi hakkındadır.

Hayayı terk etmenin sırrının incelenmesi. Varlığın tümü


büyüktür, ondan hiçbir şey terk edilmemiştir: Çünkü haya
terkdr. Mümkünlerin, kendilerini koruyan ilahî hakikaderle
ilişkisi. Mümkünlerin sonu yoktur.

Üstünlüğün incelenmesi.

Belirlenen ecelin manası, kendinden örtüyü kaldırmandır.

Bir şeye en çok delalet eden bizzat kendisidir. Mertebe­


leri kommanın genel kaidesi, edep yolunu izlemek ve şeri­
ata uymakür.

Yüz Kırkmcı Bölüm


Hürriyet makamı ve sırlarının bilinmesi hakkındadır.

Bu önemli bir konudur.

78
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Hürriyet zatî bir makamdır, ilahî değildir Bunun sırrı. Zat


ve zorunluluğu.
" M ü m k ü n ü n sınırı yokluktur İstidatlar. Allah'ın varlığı
mümkün varlıklardadır" Önemli sırlar. Bölümün özeti, özel­
likle hürriyetin incelenmesindedir U m u m d a hürriyet maka­
mının incelenmesi.

Yüz Ku-k Birinci B ö l ü m


Hürriyeti terk makamı hakkındadır
Hürriyeti terkin anlamı, sebeplerin konulmasında ve iste­
nen hakların var olmasındaki önemli sıriar.

Yüz Ku-k İkinci B ö l ü m


Zikir makamı ve sırlarının bilinmesi hakkındadır
Zikrin tanımı, hak ve yaratılış açısından zikrin türleri.
Kıyametin kopuşu anında çağırmaksızın Allah ismiyle zik­
retmek.

Yüz Ku-k Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Zikri terk makamının bilinmesi hakkındadır
B u bölümün incelemelerinde marifetin özü. O n a dön­
melisin.

Yüz Ku-k D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Fikir makamı ve sırlarının bilinmesi hakkındadır
Tefekkürü sağlayan ilimler Özel Allah ehlinin tefekkürü
terk etmesi, tefekkürün adabı.

79
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Yüz K ı r k Beşinci B ö l ü m

Fikri terk makamı ve sırlarının bilinmesi hakkındadır.


Fikri terk sebepleri konusunda bölümün şiirleri önemlidir.
Tefekkürü terk edenlerin kısımları, tefekküründe kâmil olan.

Yüz K ı r k Altmcı B ö l ü m
Fütüvvet makamı ve sırlarının bilinmesi hakkındadır.
Hakk'ın zenginliği, ilahi tercihin şeriattaki delilleri, varlı­
ğın sebebi.
Hakikatte fütüvvet, nimederi ve güçleri izhar, minnet ve
iyilikleri gizlemektir
İsimlerin Hakk'a ıtlağı ve bu konudaki edep. Mükemmel
âlimin sıfaü. Buradan bölümün sonuna kadar fütüvvet, şeriat
ilmine sarılmak, uygun keşif ve hileyi terk etmeyle ilgili de­
ğerli inciler vardır.

Yüz K ı r k \ e d i n c i B ö l ü m
Fütüvveu terk makamının ve sırlarının bilinmesi hakkın­
dadır.
Fütüvveü terkin anlamı.
Nefsin hakkı başkasının hakkından önce gelir. Karınca
ve diğer misafirler hakkında fetva veren yolculuk sahibinin
hikâyesi.

Yüz K ı r k Sekizinci B ö l ü m
Feraset makamının ve sırlarının bilinmesi hakkındadır.
Feraset makamının kaynakları ve kiminle ilgili olduğu hak­
kında inceleme.

80
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Âleme galip olan nefislerini bilmemektir Bunun sebebi.

Ferasetin türleri: hikmetli ve ilahî feraset.


Efendimiz Osman'm (ra.) feraseti.

İlahî feraset ve nurunun Allah'a nispetinin sırlarmm in­


celenmesi.

Tabiaûn, cisimlerin ve unsuriarın incelenmesi.


Flikmedi feraset ve alamederi.
İlim ve riyazet, zemmedilen sıfadarı değiştirmeyi etkiler
Ç ü n k ü âdet asli tabiatı etkileyen beşinci tabiattır ve bütün
bunlar denenmiştir

Bedende, ferasetin alametlerinde yürüyen şeyin saygın­


lığı.

Muhammedi ittibanın zarureti.


Ulvî ve süfli âlem hakkında önemli sırlar.
İmanî-zevkî feraset hakkında üşengeçlik. Basiret gözüne
özgü perdeler ve feraset hakkında diğer önemli keşifler B u
son derece harika bir incelemedir

Yüz Ku-k D o k u z u n c u B ö l ü m
Ahlak makamı ve sırlarının bilinmesi hakkındadır
Ahlak ve ahlaklanma. Ahlak insanın fitratındadır Flakk'a
nispet edilen sıfadar ve bu nispetin sağlamlılığı. Teşbihi sıfat­
ların Flakk'a nispetinin keyfiyeti ve bu konudaki nadir ha­
kikatler

Güzel ahlakın hulk ile beraber kullanımı ve bunu şer'î öl­


çüyle ölçmek.
Ahirette mutlak hoşnuduk hakkında önemli bir nükte.

81
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Yüz Ellinci B ö l ü m
Setr olan gayret makamı ve sırlannın bilinmesi hakkın­
dadır.
Gayretin türleri, gerçekleştiriknesi, âlemdeki kemal. Mut­
lak anlamda Allah'a karşı tekebbür olmaz. Çünkü O , kalpleri,
orada kendisi olsun diye mühürlemiştir.

Yüz Elli Birinci B ö l ü m


Gayreti terk makamı ve sırları hakkındadır.
Gayreti terk makamı hakkında dakik bir bölümdür. O n a
dönmelisin.

Yüz Elli İkinci B ö l ü m


Velayet makamı ve sırlarının bilinmesi hakkındadır.
Velayetin genel taalluku, genel iman ve peşinden gelen yar­
dım, velayet ve teshirdeki sırlar.

Yüz Elli Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Beşerî velayet makamı ve sırlarının bilinmesi hakkındadır.
Âlemden velayet, âlemin cevheri, arazlar, hal, makam. M a ­
kamın evla oluşu, istenenin hakka delalet olduğu, emir değil
de arz olması durumunda velinin keramede ortaya çıkmama­
sının önceliği.

Yüz Elli D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Melekî velayet makamının bilinmesi hakkındadır.
Meleklerin sınıfları ve hilkaderi, teshir meleklerinin vela­
yetinin incelenmesi.

82
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Bölümün sonunda Kur'ân-ı Kerîm'de zikredilenlere istina­


den meleklerin türlerini kapsayan diğer işler vardır

Tedbir melekleri.

Yüz Elli Beşinci B ö l ü m

Nübüvvet makamı ve sırlarının bilinmesi hakkındadır.

Nübüvvetin kısımları, teşriî nübüvvetin kesilmesi, içtihat.

Teşriî nübüvvetin kapandığının keşfi hakkında Şeyh'in ya­


şadığı önemli bir olay. B u konuda Şeyh'in makamı, şer'i hü­
kümlerin ilimleri, marifederi ve sırları. Velayetin kaynağı.

Yüz Elli A l t m a B ö l ü m

Beşerî nübüvvet makamı ve sıriarının bilinmesi hakkın­


dadır.

Genel nübüvvet hakkında ilahî tarif, şeriatın haberle­


rini isteme ve kaydetmede belli olan bu velinin halleri. Veli­
nin nebiye tabiiyeti gereklidir. B u ümmette sünnet koymak,
Peygamberimiz'in (s.a.) gönderilmesinden önce özel bir şeriada
gönderilen nebiler. Peygamberimizin gönderilmesinden sonra
içtihat ve keşif İki mertebe arasındaki fark ve burada önemli
ilimler vardır Fetva hakkında zevkler ve sırlar.

Yüz Elli Yedinci B ö l ü m


Melekî nübüvvet makamının bilinmesi hakkındadır.

Bölümün şiiri meleklerin tarifi, ayrıcalıkları ve mertebe­


leri hakkındadır.

Fler varlık Flakk'ı nefsinden bilir.

83
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

İbadetin kısımları 1-Zati 2-Vaz'i-emri. Peygamberlerin is­


meti, nezaheti ve tefsir kitaplarında Ehl-i Kitaptan haklarında
nakledilen haberlerden beri oluşları.

Yüz EUi Sekizinci B ö l ü m


Risalet makamı ve sırları hakkındadır
Şiir, risaletin kesbî değil vehbî oluşunun kaidelerini anla­
tıyor
Velayet dairesi ve kapsamı, meleklerin risaleti, risaletin işti­
kakının incelenmesi, üstünlük çekişmesi hakkında ince sırlar,
risaletin kısımlarının incelenmesi ve bu geniş bir bölümdür.

Yüz F.lli D o k u z u n c u B ö l ü m

Beşeri risalet makamı hakkındadır


Mertebeleriyle beraber resul ve nebinin alanının incelen­
mesi, risalette kesilen ve kesikneyen hususlar, ilahî likalardan
ve inzallerden kalanlar, risalet ve hilafet.

Yüz Altmışmcı B ö l ü m
Melekî risaletin bilinmesi hakkındadır
Hüküm, emir ve likaların tenezzülündeki sırlar, tehlike ve
sıkıntıları.

Yüz Altmış Bilinci B ö l ü m


Nübüvvet ve Sıddıklık arasındaki makamın bilinmesi hak­
kındadır B u kurbet makamıdır
Bu makam hakkında bir incelemedir

84
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Hz. Musa'nın (a.s.) Hızır'ı (a.s.) kınamasının sırrı. B u ma­


kamın sırrı hakkında yüce bir kaside. Şeyh, bu makamı ince­
lemesi ve tavsif etmesi. Şeyh'in (r.a) bu makamda Efendimiz
Sekna'yı müşahedesi.

Yüz Altmış ikinci B ö l ü m


Fakr ve sırlarının bilinmesi hakkındadır.
Bu bölümle; ince manalar ve muhkem lafızlarla sırlar ve
hakikader incelenmiştir. Fakirin vasfı. "Ey insanlar! Siz Allah'a
muhtaçsınız"^^ ayetindeki remizler.

Yüz Altmış Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Zenginlik makamı ve sırlarının bilinmesi hakkındadır
Allah'ın yanına girmenin adabı, fakir ve zenginlerle otur­
manın adabı, Allah'a duanın ölçüsü.

Yüz Altmış D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Tasavvuf makamının bilinmesi hakkındadır.
Tasavvufun tarifi, tasavvuf ehlinin zevki. Bu bölüm, Allah'ın
ehli için önemli bir ölçüdür.

Yüz Altmış Beşinci B ö l ü m


Tahkik ve muhakkiklerin makamının bilinmesi hakkın­
dadır.
Tahkikin anlamı.
Allah'ın tertibi açısından kâinatta hata yoktur.

37 Fâtır, 35/15.

85
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

B u makamın gerçekleşmesinin şartları ve bu makamın


mertebesinin yüceliği.

Yüz Altmış Altmcı B ö l ü m


H i k m e t ve hikmet sahipleri makamının bilinmesi hak­
kındadır
Hikmet özel bir malumla ilgili olan bir ilimdir Hikmet
sahibinin vasıfları.

Yüz Altmış Y e d i n d B ö l ü m
Kimyay-ı saadetin bilinmesi hakkındadır
Kimyanın tarifi, ilahi matluba hazırlık olması açısından
sinai kimyayla bir temsil. İnsanın kemali hilafededir Akıllı
kişilere ve rasûllere ittiba, her mevcuda özgü ilahî yön. Eşsiz
garip marifeder
Muhammed'e tabi olanın ve fikri mukallidin miraçları ve
her birinin hallerinin, ilimlerinin ve faydalarının açıklanması.
Şeyh'in, bazı felsefecilerle, imanın faydaları, ilmî saadetin, mut­
suzluk yurdunda cahile dönüşen mümin olmayan âlim hariç,
sahibine faydasının olacağı konusundaki tartışması.

Yüz Altmış Sekizinci B ö l ü m


Edep makamı ve sırlarının bilinmesi hakkındadır
Arifin kapasitesi, edebin kısımları ve her kısmın açıklaması,
şeriat edebi konusunda önemli bir özet. B u bölüm, sufîlerin
halini anlama açısından önemlidir

Yüz Altmış D o k u z u n c u B ö l ü m
Edebi terk makamı ve sırlarının bilinmesi hakkındadır

86
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Ayetler konunun başında verilmiştir.


Bu makamdaki adamların mertebeleri.
Bu bölüm, sülükte zorunlu hakkı temyiz etmede önemli
bir ölçüdür.

Yüz Yetmişinci B ö l ü m
Sohbet makamı ve sırlarının bilinmesi hakkındadır.
Sohbetin incelenmesi.

Yüz Yetmiş Birinci B ö l ü m


Sohbeti terk makamının bilinmesi hakkındadır.
Bu bölümdeki âdâb, şeriaün hududunda durmayı öğretir.

Yüz Yetmiş tkinci B ö l ü m


Tevhid makamının bilinmesi hakkındadır.
Tevhidin delaleti. Önemli sözler ve incelemeler.

Yüz l ^ t m i ş Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Şirk makamının bilinmesi hakkındadır Bu ikilik maka­
mıdır.
İsimlere özgü ilimler. Bölümün özeti.

Yüz ^ t m i ş D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Sefer makamı ve sırlarının bilinmesi hakkındadır.
Seyahatin sebepleri, genel ve özel seyahat, seyahat edenle­
rin nail oldukları mana.

87
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Yüz Yetmiş Beşinci B ö l ü m


Seferi terk makamı hakkındadır
Seferi terk edenlerin halleri. Durgunluk hareketten daha
önemlidir Durgunluktaki hakikader

Yüz Yetmiş Altmcı B ö l ü m


Sufîlerin (radiyallahu anhum) ölüm anındaki hallerinin bi­
linmesi hakkındadır
Sufîlerin ölüm anındaki halleri.
Manaların ona ve berzah âlemine nakledilmesi konusunda
ölüm ve uyku eşittir
Hayal âleminin sırları, Allah ehlinden ölmek üzere olan her
kişiye, makamına, ilmine vs. göre zahir olan tablolar...

Yüz Yetmiş Yedinci B ö l ü m


Marifet makamının bilinmesi hakkındadır
Allah'ı ve eşyayı bilme konusunda dakik bir bölümdür. B u
konuda evla olan, nefsini bilmede H a k k ı taklit etmek, nafile­
lerle amel etmek suretiyle eşyanın hakikad konusunda susmak­
tır Böylece kul, Hakk'ı kulağı, gözü ve bütün güçleri haline
getiren yakınlığı elde eder 299. sayfanın sonunda özel mari­
fet hakkında önemli bir incelemedir Bu inceleme, ilahî isim­
lerin incelemesi ile başlamıştır
Kalplerle yapılan zikrin incelenmesi. Marifetin ikinci kısmı
olan tecelli ilminin incelenmesi. Mümkünün nura muhatap
olması, marifette önemli bir bölümdür Alemin kıyama dura­
maması tasavvur edildiğinde, insanın kulluk vazifesini yerine
getirmek amacıyla bütün kıyama durması, bütün âlem için kı­
yama durmadır B u inceleme, hakikaderde esastır
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Hayal âleminin incelenmesi ki, bu önemlidir. Marifet ilim­


lerinin yedincisinin başlangıcınm incelenmesi ki, bu hastalık­
lar ve reçeteleri iknidir.
Söz hastalığı, kişiyi ilgilendirmeyen şeylere girmesi. Fiiller
hastakkIarı, haller hastalıkları ve bu konuda bir hikâye.
Sufilere ve Şeyh'e göre arifin sıfadarı. Bu makamın mari­
fet veya ilim makamı olarak isimlendirilmesinin incelenmesi.
Marifet makamı sahibinin makamının yüceliğinden dolayı
bağımsız hareket edememesi -çünkü bağımsız hareket etmek
haller içindir- konusunda yüce seçkiler.
Bölümün sonu, teşbihi sıfadardan bahseden ayederin nass-
larına teslim olmaya ve Zat'ı akıllarla bilmeye kalkışmamaya
teşvik etmektedir

Yüz ^ t m i ş Sekizinci B ö l ü m
Muhabbet makamının bilinmesi hakkındadır.
Bölümün başında sevgi hakkında birkaç kaside vardır. Bun­
lardan dördüncüsü ve yedincisi anlama ve zevkin elde edile-
bilirliğiyle ilgilidir.
İbadet amelin kendisi değildir. Amellerin incelenmesi.
Farzların ve nafilelerin yakınlığı hakkında hadis. "Attığında
sen atmadın"^^ ayeri. Muhabbet makamı varlığın aslıdır. Şiir
şöyle der:

Sevgiden doğduk
Sevgiyle yoğrulduk
Bundan dolayı onu aramaya geldik
Bunun için kabul edildik.

3« ei-Enfâi, 8/17.

89
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Muhabbet makamı ve lakaplarının incelenmesi: hubb,


vedd, aşk, heva.
Aynı şeklide aşk hakkında önemli kasideler Bölümün so­
nuna kadar hedefi bilinmeyen sevginin incelenmesi vardır Sev­
ginin garip olan çeşidini tamamlayan bölüm.

Nefsi, hislerde elde edilmesi için, eşyanın marifetine çevir­


mede önemli incelemelerdir Her insanın fitratında kendisine
dayanacak bir varlığa dayanma - k i bu Allah'tır ve insan bu­
nun farkında değildir- ihtiyacı vardır Sevgi hakkında önemli
bir başka kaside.

"Sevgi zari bir sınırla sınırlanamaz. Sınıdandıran sadece ne­


ticeleri, eserleri ve müştemilatı ile sınırlandırmıştır Malumat
işleri, iki kısımdır: sınırlananlar ve sımrlanmayanlar. Suretin
cesede bürünmesi sevgidedir"

Şeyh'in sevgi makamı ve günlerce yememesi ve içmemesi.


Sevginin bütünü hakkındaki hakikader ve sevginin ilahi isim­
lerle ilişkisi. Sevginin makamlarının ve müştemilaünın ince­
lenmesi.

Muhibbin iki zıddı bir arada toplaması hakkındaki ince­


lemeler önemlidir
"Kaza, Allah'ın makdi (yerine getirilmiş, eda edilmiş) hak­
kındaki hükmüdür, makdi'nin kendisi değildir İlahî, ruhanî ve
tabiî sevgi vardır" Birinci Vksd ilahî sevgi hakkındadır İlahî sevgi
bölümüne ilave (tekmile). Bu ilavenin alünda önemli ayrıntı­
lar vardır Allah'ı bilme konusunda eşsiz incelemeler A m a n ı n
incelenmesi. Ruhanî sevgi, tabiî sevgi ve sonunda Hak sevgisi­
nin önemi hakkında özet. Unsurî sevgi, aşkın açıklanması, se­
venlerin sıfadarı. Zunnunî Mısrî'ye göre sevenin hali: zayıflık,
solgunluk, tutkunluk, şevk, tutku, iniltiler, üzüntü.

90
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Önemli bazı hakikatler:

"Fiiller, fiiller olması itibarıyla tamamıyla Allah içindir.


Sadece Allah'ın haklarındaki hükmü açısından masiyetdrler.
Bundan dolayı Allah'ın bütün fiilleri fiiller olması hasebiyle
güzeldir. Sevgi tecelli miktarıncadır. Tecelli de marifet mik-
tarıncadır. Ariflerin muhabbederinin görünürde izleri yoktur.
Çünkü marifet, ariflerden başkasının bilmediği bir sıda izle­
rini yok eder."

Muhabbet hakkında hikâyeler ve incelemeler. En önem­


lilerinden biri: ilahî muhib, muhabbette kelam ve harfleri
duymakla harekete geçmez. Bu tabiî muhibbin sıfatıdır. Arife
Faüma binti el-Musenna el-İşbîlîyye'nin^' -tarikatta Şeyh'in
hizmet ettiklerinden biridir- hayatı. Muhabbet meydanları,
mertebeleri ve meclislerinin incelenmesi. Muhibbin sıfaü ki o
isimleriyle birlikte ona yönelir.

Vahdet hakkında eşsiz önemli açıklamalar. Onlardan bazıları:

3' Endülüs'ün İşbîliyye şehrinde yetişen hanım velîlerden. İsmi, Fâtmia


binti Müsennadır. O n ikinci asırda yaşamıştır. Muhyiddîn-i Arabî
Hazretleri Rûh-ül-Kuds isimli eserinde şöyle anlatıyor: "Ben, Fâama
binti Müsennaya yetiştim. O n sene sohbetlerine devam etdm. Dik­
kat ettim, hiçbir şey yemiyordu. İnsanlar yemek olarak kapısmm
önüne bir şey koyarlarsa, onlardan ölmeyecek kadar yerdi. Ben ya­
nma oturduğumda, yüzüne bakmaya utanır, haya ederdim. 90 ya-
şmın üzerinde olduğu hâlde, kendisini gören çok genç zannederdi.
Kendi hâlinde yakardı. Dünyâ ile alâkası yoktu. Kimseden bir şey
istemezdi. Bir ihtiyacı olsa, görülmesi icap eden bir işi meydana
çıksa Fâtiha-i şerîfeyi okur, AllalıTeâlamn izni ile o şey hemen hal­
lolurdu. Onun kalması için, kendi elimle hurma dallarından bir ev
yaptım. Orada kakrdı. Huzuruna benden başka kimsenin girme­
sine müsaade etmezdi." (çev.)

91
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Kiill'ün isimleri yücedir, muhibbin tayyar sıfatı, "Hani


Rabbin meleklere: "Ben yeryüzüne bir halife tayin edeceğim"
demişti"'^ ayetinde işaret edilen insanî letafetin hakikatleri.
Mahlûkat içerisinde bundan daha şerefli yoktur Bununla be­
raber Allah insan-ı kâmili isimler ilmiyle ona üstün kılmışur
İnsan bu makamda ve bu mertebede daha üstündür.

Yüz Yetmiş D o k u z u n c u B ö l ü m
Dostluk makamının bilinmesi hakkındadır
Dostluğun incelenmesi, İbrahimî dosduk, dostun sıfatları,
ahlakın açıklanması - k i o "Güzel ahlakı tamamlamak için gön­
derildim" hadisinin manasıdır-

Yüz Sekseninci B ö l ü m
Âşık muhiplerin sıfadarından olan şevk ve özlem makam­
larının bilinmesi hakkındadır
Şevk ve özlemin incelenmesi. Şeyh'in cenneti görmesi.

Yüz Seksen Birinci B ö l ü m


Şeyhlere hürmet makamının bilinmesi hakkındadır
Şeyhlerin halleri hakkında şiirler, şeyhlerin sıfadarı, za­
hirde ve batında şeriata yapışan kâmil şeyhler, makam sahip­
leri ve hürmederi.
Bu bölümde, "tarikatın gayesi şeriattan uzaklaşmamaktır"
konusunda önemli açıklamalar vardır

« el-Bakara, 2/30.

92
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Yüz Seksen ikinci B ö l ü m


Semâ makammm bilinmesi hakkındadır.
Semânın kısımları: Tabiî, ruhanî ve ilahî sema.

Yüz Seksen Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Semâyı terk makamının bilinmesi hakkındadır.
Büyüklerin semâsı mudak semâdır, mukayyet semâ değildir.
Onların semâdaki payları bir kayda bağlıdır. Semânın hükmü.
Sufilerin semâ hakkındaki sözleri. Konunun önemli bir özeti.

Yüz Seksen D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Kerametler makamının bilinmesi hakkındadır.
Hissî ve manevî kerametin incelenmesi. İlmin şerefi.

Yüz Seksen Beşinci B ö l ü m


Kerametleri terk makamının bilinmesi hakkındadır.
Keramederi terkin incelenmesi, bir sufînin bir filozofla "ate­
şin tabiatı itibarıyla yakıcı olmadığı" VonusunâiS^ olayı.

Yüz Seksen Altmcı B ö l ü m


Harikuladelikler makamının bilinmesi hakkındadır.
Harikuladelerin kısımları hakkında bir şiir. Tarikatta hariku­
ladeliğin anlamı, tekrarın olmayışı konusunda yüce ilimler.

Yüz Seksen Yedinci B ö l ü m


Mucize makamının bilinmesi hakkındadır. Hallerin farklı­
lığına göre bu mucize, nasıl mucize sahibinin kerameti olur.

93
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Mucize, veli için keramet olur mu? Bu konudaki Şeyh'in


sözleri ve bölümdeki diğer önemli meseleler

Yüz Seksen S e k i z i n d B ö l ü m
Müjdeleyiciler olan rüya makamının bilinmesi hakkındadır
Nübüvvet makamı ve anlamı hakkında önemli sırlar. Vah­
yin çeşideri ve nübüvvetin ilkeleri hakkında önemli sırlar. Va­
hiy esnasında hazır bulunanlar, insan suretinde gelen meleği
bazen görüyorlardı bazen görmüyorlardı.
Keşif yoluyla hadislerin tashihi.
Rüyanın kısımları, Yusufi rüya yorumu, rüyanın hali, mekânı
ve mahalli. Yakaza halindeki uykunun hakikaderi.

Yüz Seksen D o k u z u n c u B ö l ü m
Sâlik ve sülük hakkındadır

Sülûkun tarifi. B u kapsamlı bir özetdr Saliklerin türleri.

Yüz D o k s a n m c ı B ö l ü m

Yolcunun bilinmesi hakkındadır Yolcu kendisi için belli-


belirsiz maksadar uğruna sülûkunu yapar. O , fikir, amel ve
itikat yokuşudur.

Yolcunun menzilleri açıklanmışür

Yüz D o k s a n Birinci B ö l ü m

Yolculuk ve yolun bilinmesi hakkındadır O , yolcu olarak


kaldığı sürece şeriatın prensiplerinde ruhsatlara değil de azi­
metlere
94 bağk kalarak kalbin zikirle Allah'a yönelmesidir
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Arifin yolculuğunun gariplikleri. Bu, Büyük Şeyh'in Allah'ı


bilmedeki mertebesini gösterir

Yüz D o k s a n I k i n d B ö l ü m
Halin bilinmesi hakkındadır
İlahî şe'n (iş) ve âlemin ilahî surette yaratılması hakkındaki
hakikader önemlidir Ubudiyyet hakkında önemli inceleme­
ler Veli tasarruftan ve fiilden himmede kaçar.

Yüz D o k s a n Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Makamın bilinmesi hakkındadır
Makamlar, şartları, sahiplerinin halleri ve varlığının anlamı
hakkında önemli incelemeler

Yüz D o k s a n D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Mekânın bilinmesi hakkındadır
Hakikader ve özellikle hak madup hakkında yüce incele­
melerdir

Yüz D o k s a n Beşinci B ö l ü m
Şathiyatın bilinmesi hakkındadır
"Dedi ki: Ben Allah'ın kuluyum. Bana kitap verdi...'"" aye­
tinin açıklaması, İsevî hayaün sıdarı.

Yüz D o k s a n Altıncı B ö l ü m
Tavâlî'nin (Kalbe Doğanlar) bilinmesi hakkındadır

Meryem, 19/30.

95
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Fikri deliller ve bu makam sahiplerinin hakikate ulaşma-


larındaki zaafları.

Yüz D o k s a n Yedinci B ö l ü m
Gidişin (Yolculuk) bilinmesi hakkındadır.
Gidiş hakkında önemli bir incelemedir.

Yüz D o k s a n Sekizinci B ö l ü m
Nefesin bilinmesi hakkındadır
Bölümün başında şu konular incelenmiştir:
Nefesin tarifi, menzilleri, geçitleri, çıkışları.
Suret vs., rayiha sahipleri, mevcudatın Rahman'ın nefesin­
den oluşu, insanın (Allah'ın) suretinde yaratılmasının anlamı,
surederin ve ilahî isimlerin anlamlarının incelenmesi, tenzih
hakkında önemli bilgiler, ibadede ameli birbirinden ayıran şey.

Efendimiz Ebû Yezîd'in bu konu hakkındaki dakik söz­


lerinin tahlili.
Şeyh, müminin alünda olanlar için özel rahmetin mana­
sını incelemiştir. Bu, başka yerlerde, cezanın sona ermesi kıs­
mında tekrar gelecektir. Orada, cezanın bitmesinin, zikrettiği
perdelerin bırakılmasıyla rahmet olduğunu söylemiştir. Per­
deler sebeplerdir, mümin ise böyle değildin O'nun özel rah­
meti, bu perdelerin kaldırılmasıyladır. Anla! Kesinlikle ger­
çekleşecektir

Şeyh'in yüce şeriatın kaidelerini tamamıyla korumaya da­


yanan özel dakik incelemeleri vardır. Her nübüvette geçerli
olan genel ameller, dini ayakta tutmak, onun üzerinde birleş­
mek ve kelime-i tevhittir.

96
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Şeyh, ihtiyarî tevhidi zikreder ve orada garip bir olay an-


laor: Kavmiyle bir bağı olan yazık bir kitabı görür ve bu bö­
lümde Hz. Meryem'in (r.a.) fazileti ve halleri hakkında önemli
hakikader zikreder.

"Sebeplerde ilahî emrin yönü oknasalardı veya onlar ilahî


emrin kendisi olmasalardı, ondan kesinlikle bir şey meydana
gelemezdi.
Ledünnî ilim, sahibine faydası olan ilimdir.
Tenzihi sıfadar sabitliğe boyun eğmezler. Emir ise varlıktır
ve sabittir. Kim varhğım onun üzerinde korursa veya kendisin­
den gideni onun üzerinde korursa, yanında ortaya çıkan şey,
belirli bir vakte kadar yanında emanet olur isabet edilmez ve
musibet dokunmaz. Vekilin verilmesini emretmediği şeyi in-
fak eden kimsenin infak ettiği şeyin değerini sahibine vermesi
gerekir. O n u n hiçbir şeyi yoktur. Çünkü O , aslın hükmü iti­
barıyla bir müflistir"

Onuncu Fasıl
Havkale (lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh) zikri hakkın­
dadır.
Havkale zikri herkesin gücüne göre yaptığı zikirdir. Bizden
âlim olan, "lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh" dediği zaman ilahî
emre uymak ve bağlanmak amacıyla söylemiştir

On Birinci Fasıl
el-Bedî' ilahî ismi hakkındadır.
"Yaratılan ilk şey ilk akıldır. O da "kalem"dir. Eğer ilim,
bazılarının ilmin tarifinde söylediği gibi malumu tasavvur ol­
saydı, bu varlık yaratılmış olmazdı. Yaratmak ancak özel su­
retlerde olur. Çünkü yaratmayı kabul eden, ibda'ı da kabul

97
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

edecektir. Melekler A'mâ'dan yaraülmış akıllardır Kalem unut­


mayacak, uyumayacak ve gafil kaknayacak kadar basittir Levh,
tebdil ve tahrifiıen korunmuştur Tebdil ilmi yani tağyir ve dö­
nüşüm âleminde değişen ilim onda yazılmıştır Meşvereti zo­
runlu kılan sebep, Hakk'ın, bu varlığın dışında olmayan her
varlıkta özel bir yönünün bulunmasıdır Hak ona, herhangi
bir konuda derece bakımından kendisinden daha üstün biri­
sine ilkâ etmediği bir şeyi ilkâ edebilir"
"Her varkkta var olan özel ilahî yön, yaratma olarak vasıfla-
namaz. Mazharların zadarımn zahirde istidatlarına göre verdiği
şeyi temyiz etmeleri, muhakkik tefi-ika ehlinin hallerindendir
Şeyh, bu bölümde zikrettiği yedi ismin yardımıyla onu gerçek­
leştirir ve şöyle der: Bu bölümde, keşifle müşahede ettiğimiz
âlemin sonu, âlemlerden biridir, bundan fazlası değildir. Zevkle
müşahede ettiğimiz âlem ve adım adım izlediğimiz, yarıştığımız
ve geçtiğimiz âlemler, iki mertebededir ve sekiz mertebeden on
alu âlemdir Bu iki mertebe, nikâh mertebesi ve kuşkular mer-
tebesidir Gerisi, keşif ve tarif açısından âlemdir, zevk açısından
değil. Bu ilahî yardımlarda, bütün bu zikrettiğimize Allah'ın eh­
liyle birlikte zevkle girdik. İlahî bir isimle onları aşük. Bu isim
el-Âhir ismidir Ondan riyaseti ve "Eğer mukarrebundan ise onun
için ravh, reyhan ve naim cenneti vardır'"'^ ayetinde sözü edilen
mukarrebunun elde ettiği ravh'ı (tarifsiz bir huzur) aldık. Bu ma­
kamlara 580 yılında bu tarikata girişimden kısa bir süre sonra
safa ehliyle beraber nikâh mertebesinde, kahır ve galebe ehliyle
beraber kuşku mertebesinde ulaşüm. Şardarın oluşmaması için
Allah'ı bilenden alınmış bu sözlerdir. Bizden bazıları sözünü
bozmuş, bazıları ise yerine getirmiştir. Biz, Allah'a hamd olsun,
yerine getirendeniz. Bunlar garip bilgiler ve yüce zevklerdir."

ei-Vâkia, 56/89.

98
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

"Onlardan işin erbabı olan bir grup adamla Mağrip'te, bir


grupla İskenderiyye'de, iki veya üç adamla Dımaşk'ta ve bu ma­
kamda biraz eksiği olan bir adamla da Sivas'ta karşılasak. D u ­
rumunu bize anlatınca kısa bir sürede eksikkğini tamamladık.
O , yabancıydı, belde ehli değildi, Ahlat ehkndendi. Zikrettiği­
miz her grubun, ilahî isimlerin hükmü alandaki her grubun
üç mertebede ayrıcalığı vardı. Bu üç mertebe, üst, orta ve alt
mertebedir ve bir mertebe, müşterek mertebedir. Bu yönetici
akıllar, kendilerine düşünceler gelirken bu üç mertebeden bi­
risinde bulunurlar. İsimler mütekabil veya mütekaribtirler. Dâr
ve Nâfı' veya Muiz ve Muzill veya Muhyî ve Mumit müteka­
bil isimlerdir. Alîm ve Habîr veya Kadîr ve Kâhîr veya Kebîr
ve Azîm gibi halk ve emir âleminde bu mecrada gelen isim­
ler mütekarib isimlerdir. İşte Allah'ın izniyle, bütün bu isimle­
rin hükümlerinden " A 2 ^ Z 7 " âleminde bahsedeceğim. Zikrettiği­
miz hususların tafsilatına gelince, zikrettiğimiz bu tabakaların
her birini öğrendikten sonra şöyle deriz: Onlar nefesler ehli­
dir, özellikle Allah'ın ehlidir. Onlardan başkası değildirler, el-
Müdebbir nefesler âlemindendir Herhangi bir berzahî emri
uygulamak istediğinde, uygulaması iki hüküm ister. Halbuki
emir tektir. Çünkü Cami', Nafi', Basîr ve yoksulluk zamanında
cömerdiği savunanlar, en kolay hükme bakarlar ve onunla bu
emre hüküm verirler." Şeyh bunun tafsilaünı anlatmaya de­
vam eder. Anlamak için kitaba dönmek gerekir.

On ikinci Fasü
el-Bâ'is ilahî ismi hakkındadır.
Âlemdeki her varlığın Allah'a yönelik özel bir yönü var­
dır. B u varkğın yaraülması için ister yaraülmış bir sebep ol­
sun veya olmasın. B u fasılda kevnî sûreler hakkında önemli ve

99
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

dakik incelemeler vardır Bu kevni sûrelerin sayısı ondur B u


ciltte "On Söz" başlığı altında açıklanmıştır Bu fasılda Şeyh'in
şöyle bir kasidesi vardır:

Ben yeni bir yaratma içindeyim


Her gün bir artış içindeyim
Ben sevgi yönümden
Vecdle vücud arasmdayım
Sevenin şükrü gibi şükrederek
Artış var mı? Diyerek
Ben vaktimin biriyim
Vücudumda ve müşahedemde.
Ey dereceleri yükselten
Mutluluk menzillerinde
Allah'ım! Kaldır benden
Yükseliş miraçlarında
Yolumdaki her perdeyi
İnişimde ve çıkışımda
Allah'ım! Benim payımı kıl
Allah Vedûd ismin içinde.

On Üçüncü Fasıl
Tabiatı var etmeye yönelik olan el-Batın ilahi ismi hak­
kındadır
"Tabiat makul varlıktır Yaratılmış derken kastımız takdir
edilmiş olandır Bir şeyin takdir edilmesi, onun yaraülışını ge­
rektirmez. Bundan dolayı, ilimlerde farz-ı muhal, varlığı müm­
kün olmayan şeyin takdiri demektir Bazen var olmayan ve var
olması mümkün olan da takdir edilir Tabiat nefsin altında­
dır Nefis de aklın altındadır Kâinat için tabiat, ilahi isimler
gibidir, bilinir, akıl edilir, eserleri ortaya çıkar, meçhul değil-

100
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

dir, bir bütün olarak dışta varlıkları yoktur. Aynı şekilde tabiat
kendisine izafe edilen ve kuvve haünde sahip olduğu hissî su­
retleri verir. Tabiat, makul bir zattır. Dört hakikadn toplamı­
dır. B u dördünün, yaratılmış cisimlerdeki eserine tabiat deni­
lir. Sıcaklık, kuruluk, soğukluk ve yaşkk, tabiatın cisimlerdeki
eserleridir. Hayat, ilim, irade gibi aynı değildir. Söz, ilahî nis­
petlerdedir. Aynî varlıkta bir zattan başka bir şey yoktur. Ta­
biat suretlerinin m h u ilahî mhtandır. Şeyh, bu fasılda, ya­
şadığı bazı hadiseleri anlatır ve bu fasıl da onları gizlediğine
işaret eder. Güzel sözlerle derin hakikader Unsurî tabiat ci­
simlerinde itidal bulunmaz. Gün, tek zamandın Şe'n Allah'ın
günde ihdas ettiği şeydin"

On Dördüncü Fasü
Cisimlerin kendisinde ortaya çıktığı heba cevherini yarat­
maya yönelik olan el-Ahir ilahî ismi hakkındadın
"Hebâî cevherin dış varlığı yoktun Hebâî cevherin bu ismi
Efendimiz Hz. Ali'den (na.) aktarıknışün Şeyh, onu Anka ola­
rak isimlendirdiğini söylemiştin Çünkü onun zikri duyulur;
fakat dışta bir varlığı yoktun Filozoflar ona Heyula derlen Bu,
onlar arasında ihtilaflı bir meseledin Biz bu konuda onların ve
başkalarının görüşlerini nakledecek değiliz. Biz bu kitabımızda
ve bütün kitaplarımızda, keşfin verdiğini ve Hakk'ın imla ettir­
diğini verdik. Sufilerin yolu budur. Küll cisim, latif kesif kirli
ve şeffafı kabul eden Hakk'ın ve yaratıkların sıfatı olan küllî
hakikat, H a k için isimlerdir, yaraüklar için de âlemlerdin"

On Besinci Fasd
Küll cismi var etmeye yönelik olan Rahmani nefeslerden
ez-Zâhir ilahî ismi hakkındadın

101
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

"Boşluk cismin dışında vehmedilen bir uzamadır Allah her


şeyle beraberdir Hiçbir şey O'nu geçemez ve hiçbir şey O'nun
ardında kalamaz." Özel yön hakkında önemli hakikatler B u
kesrette Hakk'ın varkğı ve her vahidin ahadiyyed.
Bu iki sayfada İmam Abdulkadir el-Cezairî, Şeyh'in sözle­
rini son derece güzel kelimelerle yorumlamış ve orada kesre­
tin varlığının sebebini açıklamıştır: "Zamanın ahadiyyeti açı­
sından, o bir uzamadır, kendisinde kesret yoktur, bilfiil parça
da değildir O n d a varhklar, takaddüm ve teehhürle sırayla ve
çok sayıda ortaya çıkmıştır Zaman hepsini kapsadığı halde,
"bu bundan önce, bu bundan sonra, bu bununla beraber or­
taya çıktı" denilir Çünkü vehim, zamanın bir şey olduğunu,
zamansal mevcudatın da onda mazruf olduğunu hayal eder
O , onlar için zarftır Tertip edilmiş mevcudat için, ahadiyyet
ve zarf oluşuyla birlikte, zamanın müşahedesinden kesret çık­
mıştır A m a zaman zindanından çıkarılan ve idrakindeki zin­
cirlerden çözülen kişi, başlangıcı ve sonu olmayan, zaman ve
mekân bağlarıyla sınırlanmayan, açık bir varlığı görür. Mevcu-
dau yanında hazırdır İdraki açısından arızî, hayalî, itibarî mev-
cudaun aynısıdır, başkası değildir Bu gerçek vahdede kesret
birleşti. Böylece "birden ancak bir doğar"sözümüz doğru oldu.
Bundan dolayı, Allah'ın ehli, HakTeâlâ'dan ilk sudur eden şe­
yin vucud-i mufâz (taşan varlık) olduğunu söyler İlk akıl ve
diğer yaratıklar bu vucud-i mufâz'da birdir" el-Cezairî'den ya­
pılan alıntı burada bitti.

On Altıncı Fasıl
el-Hâkim ilahî ismi hakkındadır
Âlemin ilahî suret üzere yaratılması ve on sözün ilahî mer­
tebelere tatbiki konusunda ince sırlar.

102
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

On Yedinci Fasü
Arşı var etmeye yönelik olan el-Muhît ismi ve er-Rahman
ismiyle arşa istiva hakkındadır. Arş ve kuşatması, Rahmani ne­
fes ve genişkği hakkında gerçekten derin olan sırlar.

"Nişancı için Allah'ın ötesinde ve Allah'ın âleminin öte­


sinde bir hedef yoktur. O sondur. O'nun sonu yoktur. O'ndan
başka ilah yoktur. O Azizdir, Hakimdir."

Bu fasılla, arş ve nurâni direkleri, içindeki gölge ve altın­


daki hazine - k i o Âdem'dir (a.s.)- hakkında Şeyh'in gördüğü
muhteşem sahneler anlaülmışur. O (r.a.), pek çok hazine, gü­
zel kuşlar görmüştür. Oradan kuşların en güzelini görmüştür.
Şeyh (r.a.) şöyle der: " O güzel kuş bana selam verdi. Sohbe­
timi doğu şehirlerine almam için bana doğru yöneltildi. B u
bana gösterildiğinde Merakeş'te idim. " O kimdir?" dediğimde,
bana denildi ki: " O , Fas şehrinde olan Muhammed el-Hasar'dır.
D o ğ u şehirlerine yolculuk yapmayı Allah'tan istedi. O n u ya­
nında tut." Ben de "Duyduk ve itaat etdk" dedim. Sonra ona
- k i bu kuşun kendisiydi- dedim ki: "İnşallah arkadaşım olur­
sun." Fas şehrine geldiğimde onu sordum. Bana geldi. O n a
dedim ki: "Allah'tan bir şey istedin mi?" O da: "Evet" dedi.
Allah'ın beni doğu şehirlerine taşımasını istedim. Bunun üze­
rine bana denildi ki: "Falan kişi seni taşıyacaktır. O zamandan
beri seni bekliyorum." Beş yüz doksan yedi senesinde onu ar-
kadaşhğıma aldım ve Mısır diyarına ulaştırdım ve orada öldü
(Allah rahmet etsin)."

On Sekizinci Fasü
Kürsü ve iki ayağı var etmeye yönelik olan eş-Şekûr ilahi
ismi hakkındadır

103
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Bu fasılda, azabın varacağı yer, dünya ve ahiret acıları araya


girse bile, rahmettir. İlimlerin elde edilmesiyle bu geçici arıza­
ların dürülmesinde rahmet vardır.

On Dokuzuncu Fasti
Adas feleğini var etmeye yönelik olan el-Ganî ismi hak­
kındadır.
Bu fasılda, yedi gün, aylar ve senelerin sırn vardır. Bu ma­
nada derin incelikler ve adas feleğinin taksimaü vardır.
Şeyh'in (ra.) talebi şudur: "Hangi diyarda olursa olsun acı­
ların Allah'ın rahmetine dönüşmesini umuyorum. Şüphesiz
ki istenen, nerede oluriarsa olsunlar, rahmetin hepsini kapsa-
masıdır O n d a ölmeyen ve diri kalmayanın olmasından sonra
hepsi dirilecektir. Bu berzah halidir."
Fasıl'da, cennet ve cehennem hakkında ince hakikatler var­
dır. Fasıl'da güneşin nefyin kâfinda doğuşu hakkında garip­
likler vardır. Bu fasılla, bütün gözcülerin mazeretinin beyanı
vardır. Allah kişiye kaldıramayacağı şeyi yüklemez "Rabbimiz
ilim ve rahmet açısından her şeyi kuşatmışttr" . B u Fasıl'da gü­
neş, Şeyh'e beş yüz yetmiş yılında "lem yekun"^^ un kâfinda
doğdu. Böylece, "lemyekun'de güneşin doğusuyla teşbihin
nefyini ispatladık.

Yirminci Fasü
Menziller feleğini ve cenneti var etmeye, bu feleğin dibin­
deki yıldızları takdir etmeye yönelik olan ve cennetin zemini
ve cehennemin çaüsı olan el-Mukaddir ismi hakkındadır.

« Gâfir, 40/7.
Bkz. el-İiıiâ5, 112/4.

104
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Bu fasılda, yıldızların günlerinin özellikleriyle ilgili geniş sır­


lar vardır Menzillerin, burçların ve kâinatın incelenmesi —ki
hepsi ulaşılması zor ilahi fetihler ve garipliklerdir- yapılmışûr
Allah'ın fazlı. Matlub O'dur.

Yirmi Birinci Fasti


Birinci sema, beytu'l-ma'mur, sidre ve halil'i yaratmaya yö­
nelik olan er-Rabb ismi hakkındadır
Beytu'l-ma'mur hakkında önemli sırlar:
Şüphesiz ki, kalpler ondan yaratılmıştır Anla! Beytu'l-
mâmur'a giren melekler, havatir melekleri.
İki zıttın bir araya gelmesi, bir elbisenin üzerinde d o ­
ğuya doğru hareket eden bir karıncayı, elbisenin çekilmesi­
nin onu batıya çekmesine ve bu iki hareketin aynı anda ol­
masına benzer
Haftanın günleri hakkında önemli hakikatler:
"Cumartesi günü ebedi bir gündür, gecesi ahirettedir ve ke­
sintisizdir Aynı şekilde gündüzü de kesintisi olmayan ikinci
mahaldedir O n d a yedi gün meydana gelir, onlardan biri cu­
martesidir Bu en şaşılacak işlerden biridir ve ilahi hakikat­
lerde bir dayanağı vardır Burada Hakk'ın, Âdem'e (a.s.) olan
sözünü aktarır: Allah Âdem'e iki eli kapalı iken şöyle demiş:
"Dilediğin birini seç!" Âdem de: "Rabbimin iki elini seçtim.
Her ikisi de sağ ve mübarektir" Allah ellerini açtığında, Âdem
ve yaratılan zürriyeti oradaydı. Âdem bir taraftan avucun için­
deyken diğer taraftan dışındaydı. Bu mesele aynen böyledir
Baktığında, âlemi Hak'la bu mesabede bulursun. Hayret yeri
O'dur, o değildir "Attığın zaman sen atmadın Allah atti "^^ böy-

el-Enfâl, 8/17.

105
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

lece başladığıyla bitirdi. N e İcadar da garip! Ortadan! Çünlcü


o bir olumsuzlama ile —ki sen atmadın ifadesidir- bir olum­
lama —ki o Allah attı sözüdür- arasındadır B u onun şu sözü­
dür: "Sen sen iken sen değildin; fakat Allah sendir." Bu, zahir
ve mazharlar hakkındaki sözümüzün anlamıdır: Mazharların
surederinin değişmesiyle birlikte zahir aynıdır. Zeyd hakkında:
"Zeyd birdir" dersin uzuvları farklı olsa bile. Onun ayağı eli
değildir. O (ayağı) ise Zeyd sözündeki Zeyd'in kendisidir. Bü­
tün organları da böyledir."

Yirmi ikinci Fasü


ikinci gök ve gezegenini, perşembe gününü, Musa'yı (a.s.),
Dat harfini ve Sarfe menzilini yaratmaya yönelik olan el-Alîm
ismi hakkındadır
İsra gecesi farz namazların vakiderinin hafifletihnesi, bu gö­
ğün emrinin hükmüydü. Allah emrini bu gökte vahyetmişti.

Yirmi Üçüncü Fasıl


el-Kâhir ismi hakkındadır.
Bu ilahî isim, üçüncü göğü yaratmaya yöneliktir. Onun var­
lığını, yıldızını, feleğini ortaya çıkarmış ve onu Harun'un (a.s.)
meskeni yapmıştır Onun günü çarşambadır. Menzili Avva'dır.
O n a vahyedihniş emir, kan dökme ve gazaplardır.

Yirmi Dördüncü Fasıl


en-Nûr ismi hakkındadır
Bu isim, âlemin ve göklerin kalbi olan dördüncü göğü ya­
ratmaya yöneliktir. B u isim, onun varhğım pazar günü ortaya
çıkartmışür. İnsanhk ruhlarının kutbu olan İdris'i (a.s.) oraya
yerleştirmiştir. Allah b u göğü balık menzilinde yaratmıştır.

106
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Şeyh, burada "Kitabu'ş-Şe'n" isimli eserine işaret etmiştir B u


semanm yıldızı batmaz.

Yirmi Besinci Fasıl


el-Musawir ismi hakkındadır
Bu isim, beşinci göğü, feleğini ve yıldızını yaratmaya yö­
neliktir Menzili Gafr (bağışlama/affetme) menzilidir G ü n ü
ise cumadır Orada Yûsuf'u (a.s.) oturtmuştur.

Yirmi Alttnct Fasti


el-Muhsi ismi hakkındadır. Alüncı gök onundur. Günü, Ze­
bana menzilinde çarşambadır Orada İsa'yı (a.s.) oturtmuştur.

Yirmi Yedinci Fasti


el-Mubin ismi hakkındadır
"Bu isim, dünya göğü ve yıldızını yaratmaya yöneliktir
Feleği, İklîl menzilinde pazartesi günüdür. G ü n ü pazartesidir
Bu bölümde günlerin başlangıcıyla ilgili incelikler vardır B u
göğün sakini Âdem'dir (a.s.). O fert insandır ve bu türün as­
lıdır Bu fasıl gerçekten önemli ve geniştir Kitapta bu bölüme
dönmek zaruridir Bu göğün yıldızı "Ay"dır" Bu fasılda, İlahi
mertebede ve kevni mertebede Âdem'in suretinin bir araya ve
hizaya getirilmesi ve bu hizaya getirme hasebince sürekliliği in­
celenmiştir Bu fasılda, meleklerin hakikatini anlamadaki ga­
riplikler, unsuriann sıriarı incelenmiş ve Şeyh'in Flüviyyette
yaşadığı önemli bir olay anlatılmıştır

Yirmi Sekizinci Fasti


el-Kâbız ilahî ismi hakkındadır

107
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

"Bu ilahî isim, Esîr'de ortaya çıkan kuyruklu yıldızları ya­


ratmaya ve oradaki yanmalara yönelmişdr. Esir ateşin rüknü­
dür. B u rükünlerin varlığı, bu feleklerin varlığından öncedir."
Bu fasılla, Esir rüknünün gayesi hakkında önemli sırlar ince­
lenmiştir. Faydalanmak için kitaba bakmak gerekir. Ben ken­
dim de hem bu bölümden hem de ondan sonra gelen hava
bölümünden çok faydalandım. Şüphesiz ki, bu unsurlar, de­
ğerli mülklerdir. Suretleri de latif ve kesif unsurlardır. Anla! Ve
âlemlerin arasını ayır!

Yirmi Dokuzuncu Fasü


el-Fiayy ilahî ismi hakkındadır.
Bu isim, hava unsurunda ortaya çıkan şeyleri yaratmaya
yönelmiştir. B u fasılda Şeyh, havanın rükün oluşunu, maruf
suretini, yayıkşını anlatmış ve yaratıkların şiddet mertebeleri
hakkında garib bir hadis serdetmiştir. Bu faskn sonunda da
ateş olan esîrî unsur ile havaî unsurun - yıldırımlar gibi -ma­
nasını ve yakmalarındaki farkı ortaya koymuştur. Yanma şim­
şekler gibidir, sesler yıldırım gibidir. Âlemdeki her bir ses teş­
bihtir. Zıdar âleminde güzel ve çirkin olarak isimlendirilen
şeyler, bu konuda aynıdır. Burada mazharların zahir isimlerine
döndüğüne dair sırlar vardır.

Otuzuncu Fasü
Su unsurunda ortaya çıkan şeyleri yaratmaya yönelik olan
el-Muhyî ismi ve sırları hakkındadır.
"Su, her ne kadar meleklerden ise de o melekî bir unsur­
dur. Unsurdaki aslı, rükünler üstü olan tabiî hayat nehrin-
dendir. Cebrail her gün bir dalışla bu nehre dalar. Ateş ehli
de şefaatle cehennemden çıkarken ona dalarlar. Bu unsurî su.

108
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

hayat nehri olan bu sudandır" Faslın geri kalanı çok önemli­


dir O n a dönmek lazımdır

Ottız Birinci Fasti


Yeryüzünde ortaya çıkan şeyleri yaratmaya yönelik olan el-
Mümît ilahî ismi hakkındadır O n d a yaraüklar, mertebe açı­
sından açıklanmıştır

"Külli nefisten âlem zuhur etmiştir Fasıldan anladım ki, bu­


rada yeryüzü rükünlerden bir rükündür. Her malum taksime
tabidir Çünkü zihni varlığa girer Muhal aynî varlığa girmese
de zihnî varlığa girer." B u fasılda özellikle şunları yazdım:

"İmkânın sübutu ile varlığının ibrazı arasındaki zaman zar­


fını tevehhüm etmekten sakınmalısın... Sübut ve varlık sa­
dece aklî iki mertebedir Kendi kendine var olan aynî varlığın
bir kısmıdır B u hakkında konuşulandır Konulan da değildir
Veya kendi kendine var olmaz. Kendi kendine var olan ya mü-
tehayyizdir ya da değildir" İlginç! B u fasıl genişdr

Ulvî, tabiî, ımsurî, mürekkep ve basit âlemlerden varlık çe­


şideri ayrın tık olarak anlaülmışür

"Yer, su, hava, felekler, müvelledât bir cevherdeki suretler­


dir Oluşta muhal yoktur, mefhumundan anlaşılan şey, bir şe­
yin varlığı, başka bir varlığa dönüşmüştür demektir Alem her
zaman bir ferttir, oluşur ve bozulur. Oluşmayı kabul etmeseydi,
âlem cevherinin zatının bekası olmazdı. Arazlar cisimlerde ye­
nilenir Cismin sureti cevherde bir arazdır Suretin tanımında
cevheri aldıklarından, sureder, bazen cevher diye isimlendiri­
lir Kısacası, ilahî keşf yolunun dışındaki bir yolla bu işleri dü­
şünmek, işin hakikatine götürmez. Şüphesiz ki, onlar daima
ihtilaf halindedirler"

109
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Zelûl yerin özellikleri. Yer Allah'ın ona yerleştirdiği hazine­


leri gizlemesi sebebiyle kesifliği, karanlığı ve sertkği kabul et­
miştir. \er tabaka tabakadır. Bu sayfanın son yarısında "Yedi
göffi ve benzer şekilde yeri yaratan Allah'ür. Allah'm hükmü ara-
larmda inip durur"ayetindeki sırlar vardır.
Şeyh, her gök ile yeri arasındaki emrin inişini, kendisine
emirlerin indiği yedi iklime bakan ruhanileri ve bu iklimi koru­
makla görevli olan bedelleri ve tabi oldukları nebileri açıklar.
Şeyh, yedi bedelle M e k k e ' n i n hareminde H a t î m u ' l -
Hanabele'nin ardında bir araya gelmiştir. Bu bedellerin halle­
rine delil olarak Sakîtu'r-Refref b. Sakîtül-Arş'ı zikretmiştir.

Vasü
Şeyh (r.a.), burada bir unsumn yalnız başına mizacı ile
onun bir kısmının diğer kısmıyla karışmasındaki mizacı ara­
sındaki farkı açıklamışür Burada açıkladığı karışım türlerin­
den ortaya çıkan ayrıntılar önemüdir ve müstakil bir kitabı
hak etmektedir. Yardım Allah'tandır
"Mizaç, bir unsurun varlığının kendisiyle gerçekleştiği
şeydir ve tab' diye isimlendirilir. Denilir ki, suyun tabı veya
mizacı soğuk ve yaş olmasıdır. Ateşin, sıcak ve kuru olma­
sıdır. Havanın, sıcak ve kuru olmasıdır. Toprağın, soğuk ve
kuru olmasıdır. Bu rükünlerin varlıkları ancak bu tabiî mi­
zaçla ortaya çıkar. Her mizaç tabiîdir, imtizaç (karışım) ise
böyle değildir. Kısacası bu ve bundan sonraki vasılla, kâinatın
ve güneşin batıdan doğmasının sırları toplanmıştır. Kitaba
müracaat etmelisin. Çünkü o, kâmil bir genişlik ve büyük
bir ilahî derstir."

« et-Talâk, 65/12.

110
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

"Güneşin ışınlan esire uğrar ve oradan sıcaklığında kemi­


yet olarak bir arüş kazanır"
Şeyh, hareket ve durağankğı fetih babından olan ilahî şerh­
lerle açıklamışür Bu açıklamaların bir kısmı şöyledir:
"Hareket ve durağanlıkta tahkik, tabiî zatlara nispededir
Bir araya gelme ve ayrılma, mekânlılar için iki nispettir"
Zaman ve feleklerin açıklaması ve tahkiki:
"Zaman ve mekân da tabiî cisimlerin müştemilatından-
dır Ancak zaman, dış dünyada varlığı olmayan mevhum bir
şeydir Onu, feleklerin veya mekânlıların hareketleri, kendi­
sine soru iliştiğinde, ortaya çıkarır Aynı zamanda zaman ve
mekânın dışta varkğı yoktur Varlık ancak harekedi ve durağan
zatlara aittir Şeyh, burada mekân, mütemekkin ve intikalin
anlamını açıklamaya devam eder Bunlar feyz ilimleridir Fey­
yaz olan ne Yücedir! Kendisinden istenen sadece O'dur." B u
konuda fayda temin etmek için kitabın kendisinde bu fasla
dönmek gerekir

Son sayfada "Allah vardı ve kendisiyle beraber hiçbir şey


yoktu" hadisini açıklar. Hadisin lafzında H z . Peygamber:
" O şimdi de bulunduğu hal üzeredir" demedi. H z . Pey­
gamber (s.a.) yaratıkların en iyi bileni ve Allah katından
"O her gün bir iştedir""Ey insan ve cin topluluğu sizin
için boşalacağız" ayederini getirmiş iken bunu nasıl söy­
ler? S e m a ve âlem yokken O , vardı, bu işten, şu işten b o ­
şaldı. Rabbimiz dünya semasına iner. O birisine inmekle
nitelenebilir mi? Veya bir yerden inmekle? Nerede yoktu.
Sonra eşyayı yarattı ve böylece nispetler meydana geldi. O

^7 er-Ralımâıı, 55/29.
« er-Rahmân, 55/31.

111
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

istiva etti ve indi, teraziyi aldı ve yükseltti ve alçalttı. H a ­


berler böyle gelmiştir
Faslın ana konusu hakkında geniş açıklamalar yapar. Faslı
ilimlerin özü olan her şeyde ilahî yönü gözlemleme ilmiyle bi­
tirir ve bu konuda bir şiir serdeder:

Gözüm O'nun yüzünden başkasına bakmadı


Kulağım O'nun sözünden başkasını duymadı
Her varlıkta O'nun varlığı vardır
Her şahısçık kendi uykusundadır
Rüyamızın tabiri uykumuzda vardır
Kim kınarsa onu kendi kınamasına katsın

Sayfanın sonunda zemherir ve havadaki etkisine, onlarda


ışınların etkisinin olmadığına işaret etmiştir Fash şöyle bitir­
miştir:
"Alem ilahî yönün aynısıdır Bu ilahî yönün hadiste zikre­
dilen yakıcı tecellileri vardır Genel olan sureti üzere kalmış­
tır ve tecelliler onu yok etmemiştir. Aksine onu ispat etmiş
ve Hakk'ın yönünden ayırmıştır Öyleyse perde manevîdir ve
nispet yakmıştır"

Otuz ikinci Fasıl


Madenleri yaratmaya yönelik olan el-Azîz ilahî ismi hak­
kındadır
Şeyh, madenlerin, dönüşmeden uzun süre kalmalarının
sırrını açıklamış ve kâmil bir suret üzere kalan madene var­
mıştır O da alandır
İlahî isimlerin müvelledâtta ve unsuriarda, tabiat ve unsur­
lardan koruyucuları vardır

112
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Şeyh, san yakutun, yakutun cevherinde ortaya çıkışını açık­


ladığı gibi civa, kurşun, demir, bakır, gümüş gibi madenlerin
unsurlarını da açıklamıştır. Tıp, eksikÜği gideren bir ziyade veya
fazlalığı azaltan bir azalmadan başka bir şey değildir. Devamlı­
lık, madenlerin kemal derecelerine ilerlemelerindedir. Bu ila­
cın ikşkisi, yedi yıldız olan Ay, Kadp, Zühre, Güneş, Merih,
Müşteri ve Keyvan iledir.
"Bütün yönlerden uygunluk olmaz. Âlemin bütün cev­
heri, cevheriyet açısından birdir. Varlık, suret ve ona arız olan
arazlar açısından farklılaşır. O , birleşen, ayrışan, bir ve çoktur.
İlahî mertebenin sureti. Zat ve isimlerdedir. Büyük şeref ilim­
dedir, tekvinde değildir."

Otuz Üçüncü Fasti


Müvelledâttan bitkiyi yaratmaya yönelik olan er-Rezzâk
ilahî ismi hakkındadır.
"Delaleti bakımından Allah isminin nitelemesi doğru de­
ğildir. O iki zıddı kendisinde toplayandır Eğer lafızda ortaya
çıksa onunla kastedilen sadece özel bir isimdir. Kendisinden
sonra zikredilen hakikat açısından, ondan hal karinesi istenir."
İlahî isimlerin önemi ve kendileriyle çağrılma esnasındaki etki­
leri hakkında detaylı bilgi için kitabın bu faslına dönmelisin!
"Rızık, kendisiyle beslenen içindir, kendisini toplayan için
değildir."
Şeyh, fashn ortasında "Rububiyetin bir sırrı vardır ki ortaya
çıksaydı Rububiyet batti olurdu"sözünü açıklamış ve azıkların
inmesini öncelikle ilahî isimlerin rızıklarının inmesini, sonra
da melekî ruhların rızkının inmesini -"rmkları teşbihtir sonra
ilk akla indiler"- açıklamaya devam etmiştir.

113
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Şeyh "Hayatı olan her şeyi sudan yaptık"'^^ ayetinin anla­


mını açıklamıştır.
"Âlemde konulan ölçü şeriattır Helal Allah'ın rızkıdır. H a ­
ram ise rızıkür. Bilmek gerekir ki, hakikat yönünden hitabın
konusu, tasarrufun yasaklandığı şeyin kendisi değil, mükellefin
fiilidir. Öyleyse hepsi Allah'ın rızkıdır. Yiyen yasaklanmıştır, ye­
nilen değil. Çünkü Rezzâk ancak rızkını verir. Rezzâk'ın verdiği
şeyde ise kınanma olmaz. Bundan dolayıdır ki kınamayı, ye­
nilen şeye değil, mükellefin fiiline bağlamışür. Çünkü mülkün
yenilmesi, sahibine yasaklanamaz. Haram mülk olamaz."
Şeyh, zaruret ve zaruri rızka değinir ve sözlerini şöyle sür­
dürür: "Allah bizi rızık olmayan nzıklananlardan kıknış ve bir
bitki gibi yerden bitirmiştir."

Vasü
B u fasılda bitkilerdeki hareketler açıklanmıştır. Bunlar­
dan bazıları:
"Âkmler, yönleri insanın varkğıyla dikkate almışlar ve is­
tikameti onun yaratılışına ve baş yönüne doğru hareketine
bağlamışlardır. Böylece onun hareketini müstakim hareket
olarak isimlendirmişlerdir. Varlıkta noksanlığın olması kema-
lindendir.
Alevin hareketi Esir'e doğrudur
Manevî ve hissî harekeder üçtür:
Ortadan hareket: Bu hareket tabiî cisimlerin kendisinden
ortaya çıktığı asıldan ortaya çıkan şeyi verir.
Ortanın hareketi: Bu ilahî yardımdır

« ei-Enbiyâ, 21/30.

114
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Ortada hareket: Bu aslın varlığını sağlayan harekettir.


Âlemdeki ayan'ın bazısı bazısını etkiler Varkk tanım ba­
kımından birdir, arazî suretler açısından çoktur. Birçok yerde
zahir olan âlemin zatının kim olduğunu, cevherinin değişme­
diğini, bu varlıktaki bu değişildiğin hükmünün kimin için ol­
duğunu bildirdim. Bu, bakanın yapısının değişmesiyle veya
bazen aynaya yansıyan şeylerin değişmesiyle, aynadaki gö­
rüntülerin değişmesine benzer. Görenin gözünde ayna bun­
ların tezahür etüği yerdir. İlahî nefes olan Amâ, bütün bu su­
retleri kabul edendir."

Otuz Dördüncü Fasti


Hayvanları yaratmaya yönelik olan el-Müzil ilahî ismi hak­
kındadır.
"Hepsinin ask yerden yaraülmışür. Asalet bakımından aziz
olduğu gibi Allah onu zelil kılmıştır. Allah kendisinden bir
mhla seni desteklesin. Ben bu ilahî nefesteki varlıklar hak­
kında, özellikle âlemden bu varlıkla beraber zikrettiğim ilahî
ismin hükmü ve bazı etkileri yönünden konuşmaktayım. Şeyh
"O göklerde ve yerde Allah'ttr" ^, "Göklerde ve yerde olan her şeyi
size amade kıldı"ve Lokman'ın oğluna söylediği "Ey oğulca-
ğızım! Yapılan iş bir hardal tanesi kadar küçük oka, bir kayanın
içinde saklı da olsa, veyahut göklerin ve yerin herhangi bir nokta­
sında bile bulunsa, mutlaka Allah onu meydana çıkarır" ayet­
leri hakkında bazı keşfi zevkler anlaür. Allah yerdedir, göktedir,
çöldedir, nerede olursak olalım bizimledir. Çünkü yaratan, ya-
ratüğından ayrıknaz." Bu konuda kitaba bakmalısın.

ei-En'âm, 6/3.
" ei-Câsiye, 45/13.
5^ Lokman, 31/16.

115
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Otuz Besinci Fasti


Melekleri yaratmaya yönelik olan el-Kavi ilahî ismi hak­
kındadır
Bu bölümde:
"Yaratılmış âlemde kuvvet bakımından kadından daha bü­
yük yokmr Bunun sırrını ancak âlemin niçin yaratıldığını,
Hakk'ın hangi hareket ile onu var ettiğini bilen bilir Âlem
iki öncülden meydana gelmiştir Zira o neticedir Nikâh ya­
pan taliptir Talib muhtaçtır Nikâh yapılan matluptur Mat­
lubun kendisine ihtiyaç duyma gücü vardır ve şehvet baskın­
dır..." Kitaba bakmaksın.

Otuz Alttnct Fasti


Cinleri yaratmaya yönelik olan el-Latîf ilahî ismi hakkın­
dadır
Bu bölümde cinlerin asılları incelenmiştir "Cin, neşet bakı­
mından unsurî-berzahîdir Bir yönüyle, ateşin letafeti yönüyle
ateşten ruhlara bakar. Ondan gizlenen ve şekillenebilen vardır
Bize dönük yönleri vardır Bu yönüyle unsurîdir ve karışıktır"
Burada Şeyh, mümkün varhklardan bir sınıfı yaratmaya
yönelik olan el-Muayyin ilahî ismini açıklar. "Bu, o varlıkta
baskın olan ismin, bu isim olmasından kaynaklanır H ü k m ü
onda yerine geçer Bununla beraber, hiçbir mümkün yoktur
ki, kendisindeki âlemlerie ilgili olan ilahî isimlerin bir etkisi
olmasın. Fakat bu muayyen mümkün varhkta bir kısmı bir
kısmından daha kuvvetlidir"

Otuz Yedinci Fasti


İnsanı yaratmaya yönelik olan el-Cami' ilahî ismi hak­
kındadır

116
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Bunda pek çok sır vardır. Onlardan bazıları:


"Allah, bu insanî yaraükşı tamamlamak istediğinde, onu iki
elinde topladı ve kendisine âlemin bütün hakikatlerini verdi.
Bütün isimlere onun için tecelli etti. Böylece yaratılışı hem
ilahî sureti hem de kevnî sureti haiz oldu. Allah, onu âlemin
ruhu kıldı...
"insanın dünyadan ayrılmasıyla dünya bozulur" Dünya ha­
yatı, ruhu insan olan âlemin cesedinin uzuvlarından bir uzuv­
dur. Varhklar arasında ondan yani "insan"âzn başka Hakk'ı ku­
şatan yoktur Ancak sureti kabul ettiği için kuşatmıştır"

Otuz Sekizinci Fasti


Mertebeleri yaratmaya değil belirlemeye yönelik olan Reftud-
Derecât ve Zu'l-Arş ilahî isimleri hakkındadır
Bütün mertebeler asıl bakımından ilahîdir Hükümleri
âlemde ortaya çıkar. En yüce ilahi mertebe insan-ı kâmilde
ortaya çıkmıştır Mertebelerin en üstünü her şeyden müstağ-
nilik mertebesidir B u mertebe zatı bakımından Allah'a aittir
Âlemde en üstün mertebe her şeyle müstağniliktir İstersen
buna her şeye muhtaçkk da diyebilirsin. Bu insan-ı kâmilin
mertebesidir Allah, her şeyin suretinde tecelli edendir Öyle
ki özellikle sadece O'na muhtaç olunur

Otuz Dokuzuncu Fasti


Nefeslerde nakil hakkındadır
B u fasılda, suretlerin, sureti kabul etmeyen başka şey­
lere naklolmalarının mertebeleri vardır. H ü k m ü n zarureti,
asılda ona ait olmadığı halde, kendisiyle zuhur eden su­
ret içindir.

117
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Kırkma Fasti
Açık ve gizü nefeskr hakkındadır. Gizlenme ve örtünme
ancak benzerlerde olur

Ktrk Birinci Fasti


Nefeste itidal ve sapma hakkındadır
Bu bölümde insanın bigâne kalamayacağı hakikatler var­
dır Onlara kitapta bakmaksın.

Ktrk İkinci Fasti


Eksik olana itimat etme hakkındadır
Bu konudaki sebepler incelenmiştir Sebeplerden iş yap­
mak, onunla özel ilahi yönü müşahede iledir Sebeple iş yap­
mak ise sanatkârın elindeki alete benzer Bu, bu ilim hakkında
asıl bir fasıldır

Ktrk Üçüncü Fasti


Benzerlerin veya varkktaki bir hakikadn tekrarı anlamında
olan iade hakkındadır
Bu caizdir; fakat ilahî genişlikten dolayı vaki değildir
Bu fasılla; "ahiret, hüküm ve nispet iadesidir Kaybolan ve
sonra bulunan bir varkğın iadesi değildir Cevherler olan a'yan,
varlıktan kaybolmadılar ki, tekrar ona iade edilsinler Aksine
zatın varlığı süreklidir Var olan bir varlık için iade söz yoktur.
Çünkü o vardır İade, heyetler ve nisbî imtizaçlardır "Heyet­
ler ve ortadan kalkan mizacın iadesi mümkündür" şeklindeki
sözümüzün delili "Sonra dilerse onu yayar"ayetidir Demek

53 Abese, 80/22.

118
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

ki dilememiştir. Çünkü Allah'tan haber veren dünya yaratıhşı


ile ahiret yaratıhşını birbirinden ayırmıştır..."

Ktrk Dördüncü Fasti


Kesife dönen latif, latife dönen kesif nefes ve sebebi hak­
kındadır.
"Bilmelisin ki, lütfün kesifleşmesi muhaldir. Çünkü haki­
katler dönüşmez. A m a latif, kesif hale gelebilir Sıcağın soğuk,
soğuğun sıcak hale gelmesi gibi.
Bilmelisin ki, ruhların letafeti vardır Cisimleştiklerinde ve
cisimlerin surederiyle ortaya çıktıklarında, ona bakanın gö­
zünde kesifleşir. Şeffaf ve şeffaf olmayan cisimler kesifleşir. Ba­
kanın gözünde, surete dönüştüğünde veya huzurdan kaybol­
duğunda ruhanileşirler yani gizlenmede ruhların hükmü onlar
için geçerli olur. Arazlar üzerlerinde çeşitlendiği gibi suretler
de çeşidenir. Utananın kızarmasıyla ve korkanın sararmasıyla.
Bu örnek, sebepleri gerçekleştiğinde, onun surederde dönü­
şüm kuvvetine sahip olduğunu haber verir."
Şeyh letafetin kesafete, kesafetin letafete dönüşmesinin
örneklerini vermeye devam eder. Öyle ki, onları anlayabil­
mek ve bu muhtasarın uzamaması için mutlaka kitaba bak­
mak gerekir.

Ktrk Besinci Fasti


Yaratılmışların ashna itimat hakkındadır.
Bu, zadarına bakma tamamlandıktan sonra kendisine dö­
nülen şeydir.
Bu faslın hakikaderinden:

119
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

"İlim, kişinin bilinmeyen biri olduğunu öğrenmesi ve ala­


meti alamet olarak bırakmasıyla elde edilir Hak, yaraukların-
dan olumsuz özellikleriyle ayrılır olumlu özellikleriyle değil.
Bazen O'nu biknek, O'nun ilah oknasından dolayıdır Böy­
lece mertebenin hak ettiği şey bilinir
"Barınan her şey O'nundur'"^ yani sabit olan her şey.
Nesh, bu hükmün müddetinin sona ermesinden ibarettir
ve onu başka bir hüküm takip eder Yoksa ilk hüküm dönüş­
müş değildir Aksine süresinin dolmasıyla geçerliliği sona er­
miştir Çünkü asıl olarak hüküm, biz bilmesek de Allah'ın bil­
diği belirli bir süreyle irtibatlıdır
Muduluk, Allah'a ve O'nun kaündan gelene iman etmekle
irtibadıdır Çünkü H a k böyle bildirmiştir
İlim sabittir ve gafleder kendisini etkilemez. Çünkü âlimin,
her nefeste ilmiyle hazır oknası gerekmez.
Bazen bulunan gaflet veya uyku, Allah'ı bilen kişiyi, Allah'ı
bilen kişi olmaktan çıkarmaz. İlimden sonra cehalet asla yok­
tur. Ancak ilim aklî bir delilde tefekkür sonucu hâsıl olmuşsa
onda cehalet olur Çünkü böyle bir ilim, bize göre ilim de­
ğildir Çünkü böyle bir ilim, ikne muvafık olsa bile, sahibine
şüphe bulaşır
İlim, ancak sahibini şüpheye götürmeyen ilimdir B u da
sadece zevkler iknidir"

Ktrk Alttnct Fasti


ez-Zâhir isminden meydana gelen vücudar âleminde, ya­
yılmış varlığın üzerine yazılmış bir kitap olan âleme itimat
hakkındadır

5^ ei-En'âm, 6/13.

120
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Bu faslın hakikatlerinden:
"Hiçbir şey, kendisine kendisinden daha açık delil değildir.
Kâmil, Allah'ın ehlindendir. İşlerin çeşitlenmesinden do­
layı çeşidenir. Çünkü H a k varlıkta ancak işlerin surederiyle
zuhur eder."

Ktrk Yedinci Fasü


Varlığından önce va'de itimat etmek, b u aynı zamanda
vadin doğruluğundan dolayı ma'duma itimatur.

Ktrk Sekizinci Fasti


Kinayelere, tarikatta inniyyet olarak isimlendirilen ve kina­
yelerden ortaya çıkan fetihlere itimat hakkındadır.
Sağlam nasıl hastakkiı olur, hastakkiı nasıl sağlam olur.
Fasılda hakikader vardır. Onlardan bazıları:
"Allah'ın dışındaki her şey zaü itibarıyla illedidir, arazî ola­
rak sağhklıdır. Çünkü sağlık, yaraülmışa arız olur. Allah'ın se­
bep sevgisiyle sevmesi, nafilelerle yaklaşanları sevmesi gibidir
Zaü itibarıyla sağkldı, arazî olarak hastakldı olana gelince, o
Hakk'ın zatından başka bir varlık görmez. O'nun zaü olması
hasebiyle, bu varhkta bir hastalık bulunmaz. Ancak bakanla­
rın gözlerinde farklı surederde zuhur edince, mümkün varlık­
ların hükümleriyle hakkında hüküm verilir O'na bakanların
gözlerine arız olan araz hükümle illedi olarak zuhur etmiştir
Aslında O , kendi zatında bulunduğu şey üzeredir."
Kinayeler bilgilerin en bilenleridir.

Ktrk Dokuzuncu Fasti


Farzlarla beraber nafileler gibi asıllara ilave olan şeylerde
var olanlar ve yok olanlar hakkındadır.

121
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Ellinci Fasıl
Bir nefeste ortaya çıkan hükümleri kendisinde toplayan
iş hakkındadır.
Bu fasıldaki hakikatler:
"VarkkIara olan ilahî yardım kesiknez. Eksilirse, bu yardım
alandan kaynaklanır, yardım eden yönünden değil."

Vasü
İki arif Allah'ın yanında bir müşahede mertebesinde bir
araya geldiklerinde onlann hükmü nedir? Şeyh bu konuyu
incelemiştir. Vasıla bakmalısın.

Vasü
Nefsin özü hakkında bir tekmiledir. O n d a önemli haki­
katler vardır. Onlardan bazıları:
"Arif marufun suretinde değilse, onu bilemez ve varkğın
kendisi için amaçlandığı maksat kendisine hâsıl olamaz. Bun­
dan dolayı O ' n u n suret üzere yaratılması gerekir. Gerekir,
bundan dolayı değil. Allah Teâlâ iki zıddı kendisinde topla­
yandır, belki de O , iki zıddın ta kendisidir. O evveldir, ahir­
dir, zahirdir, batındır. İnsan-ı kâmili bu konum üzere yarat-
mışür. Öyleyse insan da iki zıddın ta kendisidir Çünkü insan,
iki zıta nispetinde, O'nun zaünın aynısıdır. O , bedeni itiba­
rıyla evveldir, ruhu itibarıyla ahirdir, sureti itibarıyla zahirdir,
hükümlerin nedenleri itibarıyla baandır. Zat birdir, çünkü o
Zeyd'in kendisidir. O iki zıddın kendisidir Zeyd, dört zıt ve
farklı karışımın bileşenidir, onlardan başkası değildir. Ruh ve
nefs sahibidir, tabiî bir bileşendir. Bu konuda Harrâz^^ şöyle

" Bağdat'ın büyük velîlerinden. Dokuzuncu yi'ızyılda yaşadı. İsmi


Ahmed, babasınmki Isadır. Künyesi Ebû Saîd olup, Harrâz laka-

122
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

demiştir: "Allah'ı, kendisinde iki zıddı toplamasıyla bildim. "Ar­


kadaşımız Tacuddîn el-Ahlârî bu sözü bizden duyunca şöyle
demişti: "Hayır! Allah iki zıddın ta kendisidir Doğrudur, dedi.
Şüphesiz ki, Harrâz'ın sözü, iki zıddın zatı olmayan bir zat var­
dır şeklindeki bir yanılgıya neden olabilir Fakat o iki zıddı bir­
likte kabul eder. Hakikatte iş böyle değildir. Aksine o iki zıddın
ta kendisidir Çünkü artt bir zat yoktur Zahir, batin, evvel ve
ahirin kendisidir Evvel ahir, zahir ve batinin kendisidir Orada
ancak bu vardır." İnsanın yaratılışının ilahî suret üzere oldu­
ğunu sana öğretmiştim."

Vasti
Kur'ân ve sünnette yer alan Nefes-i Rahman'dan ilahî ye­
minler
"Allah'ın sözünü yeminle pekiştirmesi, yemin edilen var­
lıktan darlığı ve sıkıntıyı kaldırmada daha etkilidir Allah, ye­
minle, kendisi için yemin ettiğinde bulunan sıkıntı ve darlığı
gidermiştir B u darlık ve sıkıntıyı yaratıklara vermiştir" Şeyh,
yemin ve kendisine yemin edileni açıklamaya devam eder
Orada, doğal acıların, ancak hissi veya aklî güçlü bir varidin
gelmesiyle kalkabileceğini zikretmiştir

Vasti
Usul ve füru hükümlerinde içtihadın meşru sayıknası ve
ihtilafların gözetilmesi Rahman'ın nefesindendir

bıyla meşhur olmuştur. Hakikatten çok balısettiği için; "Tasavvu-


fiın lisanı" ve Kamer'üs-Sufiyye=Tasawuf elıünin Ayı diye bilinir.
Tasavvufta ona tâbi olanların mensûb olduğu yola Harrâziye den­
miştir. D o ğ u m tarilıi bilinmemektedir. Bağdat'ta doğmuştur. 890
(H. 277) senesinde orada vefat etti. Kabri Bağdat'tadır (çev.).

123
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

H a k yönünden hükmün sübutu, onun şer'i hüküm oldu­


ğunun ispaüdır. B u konuda şöyle demişdr:
"Müçtehidin yasa koyması, Allah'ın kendisinde Muham­
med ümmedne yasa koymayı izin verdiği kişinin yasa koy­
ması cinsindendir."

Vasü
Allah'ın, sözünde hatadan korunmuş olan Resûlullah'tan
bahsederken "Hiçbir canlı yoktur ki, Allah onun perçeminden
yakalamış ol?nasın"sözü de Rahman'ın nefesindendir. Şeyh,
bu vaslı, ilahî mertebeleri sayarak hakikatleri tafsiladı olarak
anlatarak tamamlamıştır.

Vasü
Allah'ın "Her nerede olursanız ohm O sizinle beraberdir"sö­
züyle, mümin kullanmn sıkınüsmı elçilerle gidermesi Rahman'm
nefesindendir. Şeyh, bu vasılda Mutezile'nin tövbe etmeden
ölen kimse için va'idin olduğunu söylemesiyle idkattaki sap­
malarını inceler. Onlardan biri bu itikat üzere ölünce ve ölüm­
den sonra gerçeği rüyada gördüğü şekilde bulunduğu gibi mü­
şahede edince, kendisine şöyle denildi: "Allah sana ne yaptı?"
O da: "İşi, inandığımızdan daha kolay bulduk" dedi. Kendi­
sine merhamet edildiğini, benzerlerinde uygulanacağına inan­
dığı va'idin uygulanmadığını söyledi.

Bu vaskn hakikatlerinden:
"Amelinin taat veya masiyet oknası kendisi değildin Bu ken­
disi hakkındaki Allah'ın hükmüdür." Aynca bu bölümde, var-

Hûd, 11/56.
'7 el-Hadîd, 57/4.

124
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

lıkta görünen her şeyde, taatın aslıyla ilgili önemli hakikatler


incelenmiştir ve bölüm Rahmani nefesle bölüm son buknuştur.

Yüz D o k s a n D o k u z u n c u B ö l ü m
Sır hakkındadır
"Bazı sufîlere göre sır üç mertebeye ayrılır: İknin sırrı, ha­
lin sırrı ve hakikatin sırn. Şeyh, bu mertebeleri açıklamaya
devam eder Bunlarda pek çok hakikat vardır Onlardan ba­
zıları şunlardır:

İlim eşyayla Allah'a izafe edilmiştir Çünkü O kendisini


bilmiş, böylece âlemi de bilmiştir
İlmin sırrı, halin sırrından daha tamdır Çünkü ilmin sırrı
Allah'nr
Hakikatin sırrına gelince, iknin, âlimin zatına ilave bir du­
rum oknadığını bilmendir Şüphesiz ki, O eşyayı zatıyla biHr,
zatından farklı veya zaûna ilave bir bilgiyle değil."

Bölüm şu sözlerle son bulur:


"Bütün bu işlerin sırları kendisine zahir olan ve onlarda
H a k ilmini bilen kimse için hiçbir şey batıl oknaz. Çünkü o
ilahi temekkünde güçlülerin en güçlüsüdür. O, efendi maka­
mında kul, kul suretinde efendidir"

î k i Yüzüncü B ö l ü m
Vasıl hali hakkındadır
Bölümün şiirinden:

İçimizde ölü olan ölümünü bilmez.


Konuşan Masum, susanın kendisidir.

125
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Sufilerin ıstılahında vasıl, kaçana ulaşmakür yani kaçan ne­


feslerine ulaşmandır.

Bu bölümün hakikatleri bazıları şunlardır:

"Vasıl sahih olduğunda peşinden fasıl gelmez. Çünkü şanı


yüce olan Hakk'ın vask ayrılmayı ve bir şeye teceUi edip de on­
dan perdelenmeyi kabul etmez. Çünkü bir şeyi biknesi yönün­
den âlim olan, ikninin hükmünün aksine olamaz. Hak, vasıl
halinde sürekk olarak âlemle birÜktedir. Bununla ilah oldu. Bu
"her nerede olursanız O sizinle beraberdir"sözüdür. Yani yok­
luk, varlık ve keyfiyetlerden hangi hal üzere olursanız olun."

İki Yüz Birinci B ö l ü m

Fasıl hak hakkındadır

"Sufilerin bir kısmına göre fasıl, sevgiÜnden umduğun şeyi


yiürmendir. Bize göre fasıl, kulağın ve gözün olmasından sonra
ondan temyizindir. Eğer bundan önce temyizin gerçekleşirse,
bu, bu bölümde zikredilen fasıl değildir. Onda, reca türlerin­
den bir takım garipÜkler vardır."

İki Yüz İkinci B ö l ü m

Edep hak hakkındadır.

Edebin kısımları vardır: Şeriat edebi, hak edebi, hakikat


edebi. Kitaba dönmek bu bölümün iÜmlerini ispat eder.

İki Yüz Ü ç ü n c ü B ö l ü m

Riyazet hak hakkındadır.

'« ei-Hadîd, 57/4.

126
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Bu bölümde riyazetin çeşitleri ve ilimlerin değerlileri in­


celenmiştir
Bunlardan bazdan:
"Riyazet, ahlakı güzelleştirmektir
Nefsin tabiatından çıkmak doğru değildir Böyle bir şey
doğru olmayınca, Allah bu tabiat için sarf yerleri belidemiştir
Nefisler bu sarf yerlerinde durduklarında hamd ve şükretmiş
olurlar ve bununla da tabiadarının dışına çıkmazlar."

Bölümün hakikaderinden bazıları:


"Sonu oknayan, takyidin hükmüne girmez.
Âlim kulun riyazetinin en yücesi, herhangi bir surette O'nu
inkâr etmemesi, tenzihle onu sınırlamamasıdır O ' n u n için
mutlak anlamda tenzih, sınırlamadan tenzihtir"

İki Yüz D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Tahallî ( ^ ile) (Süslenme) hakkındadır
"Bize göre tahalk, şeriaün bekrlediği tarzda, zor temyiz edile­
cek şekilde, ilahî isimlerle süslenmektir. Onlar, görüldüklerinde
Allah'ın haürlandığı kimselerdir Belkıs'ın tahü gibi. Uzaktan
bakıp şüpheye düşünce: "sanki odur"^^ demişti."

Şeyh, tahkikinden anlaşılan şu enfes hususları serdeder:


"Hakikatte tahallî benzemek değildir Ç ü n k ü hakikatte
bu muhaldir"
Bölümü şu sözlerle tamamlamıştır:

"Allah'ın kendisini nitelediği ve akkn kendisinden tenzih


ettiği niteUklerle kendisini açıklaması, âlemde O'ndan başka

" en-Neml, 27/42.

127
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

bir mevcudun ve O'nun dışında bir hakikadn olmadığının


bilinmesi içindir. Âlemde ortaya çıkan her niteliğin aynısı,
Hakk'ın yanında vardır. Her şey O n u n l a irtibat halindedir.
O , onun Rabbi ve mucidi olduğu halde nasıl O n u n l a irdbat
haknde oknaz ki?"

İki Yüz Beşinci Bölüm


Tahallî ( ile) (Soyudanma) hakkındadır.
Bölümün şiiri vahdet mertebelerinde derin bir mertebe­
dedir. Bölümden:
"Bilmelisin ki sufilere göre tahalli, halveti tercih etmek ve
Hak'tan akkoyan her şeyden yüz çevirmektir... İstifade edi­
len varlıktan tahalli. Çünkü inançta böyle vaki oknuştur. Ha­
kikatte ise, Hakk'ın varlığından başka bir şey yoktur."

Bölümün hakikaderinden:
" O , zuhurda her şeyin ta kendisidir. O , eşyanın zadan-
nın kendisi değildir. Bundan yüce ve münezzehtir. Aksine O ,
O d u r , eşya da eşya. Şeyh'in açıkladığı bu hakikate tabi ol­
manı öğüderim."

İki Yüz Altmcı Bölüm


Tecelli hakkındadır.
"Sufilere göre tecelÜ, kalplere açılan gaybî nurlardır." Efen­
dimiz (r.a.) bu bölümde keşfin çeşitlerini açıklamışür
Bölümde:
"Varlık nurdur, yokluk karanlıkür, şer yokluktur. Biz var­
lıktayız ve biz hayırdayız. Eğer hastalanırsak iyileşiriz. Çünkü
asıl iyileştirendir ve o nurdur. Şeyh, bu konuda, arkamızdaki

128
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

nura kadar pek çok nuru izah etmiş ve arkamızdaki nur hak­
kında da şöyle demiştir:
O , bize tabii olanların ve bizim yolumuza uyanların önünde
koşan nurdur B u nur onların önündedir, bizim ise arkamızda.
Böylece onlar, kendilerini taklitten çıkaran bu nur için basi­
retle bize uyarlar...

Bu nurla kişi arkasındakileri, önündekileri gördüğü gibi gö­


rür. B u makama 593 senesinde Fas şehrinde, Aynu 1-Cebel ya­
kınında Ezher Mescidi'nde cemaade ikindi namazında ulaşüm.
Arkamdaki bu nuru sanki önümdeki nurdan daha açık bir şe­
kilde gördüm. O n u gördüğümde arkanın hükmü benden kalkü.
Sırüm ve ensem olduğunu görmüyordum. B u görme esnasında
yönlerimi ayırt edemiyordum. Sanki bir küre gibiydim. Yönü
gerçek olarak değil, farazi olarak düşünebiliyordum. D u m m
müşahede ettiğim gibiydi. Bununla beraber bundan önce eşyayı
önümdeki bir duvarın yüzeyinde görmüştüm. O keşif, bu keşfe
benzemiyordu..." Şeyh, bu konuyu uzun uzun anlaür

"Flakikat nurundan şeriat nuruna koşan adamlar vardır


ve bu nurla kendisinden kaçükları ve kendisine koştukları şe­
riat nurunu keşfederier B u makamın sahibi korunmuştur ve
cahil oknayacak âlimdir Burada şeriat nurundan hakikat nu­
runa koşan kulcuk vardır Bunlar adına korkulur"

Bundan sonra bazı müvelledâün nurlarını zikreder "On­


lar nurlardır Allah'ı sahih bir bilgiyle bilen arif bu nurla Flak
ile ilişkiyi ve onun madenler, hayvanlar ve bitkiler arasındaki
suretini biHr Onlar bunu bikniyorlar. İnsan sadece bunu keş­
fiyle onların üstüne çıkar. B u makamda müvelledât, "Her ne­
rede olursanız O sizinle beraberdir"^" ayetinin mertebesindedir.

el-Hadîd, 57/4.

129
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Bu makamda insan "Üzülme, şüphesiz ki Allah bizimle bera­


berdir"^', "Ben sizinle beraberim, işitirim ve görürüm"mer­
tebesindedir. Her şeyin sured kendisindedir. O n u bu nurla
bilen ve keşfeden kişi ihdsas ehlinden olur. O , eşyayı gizli bir
surede zadar olarak görür. B u konuda rivayedne güvendiğim
biri bana şöyle bildirdi: Dımaşk'ta biri vardı ve bu makama sa­
hipti. Başı daima dizlerinin arasındaydı. Başını kaldınp eşyaya
baktığında "onu tutun, onu tutun" derdi, insanlar ne dediğini
anlamıyorlardı ve sihirlenmiş olmakla suçluyorlardı. Ben ise
bu makamı tattım. Bundan dolayı Allah'a hamd olsun.
İsimlerin nurlarına geÜnce onlar, ilahî mertebede zat, sı­
fat ve fiillerle ilgili oknaları hasebiyle Hak ve yaratık nezdinde
müsemmaları ortaya çıkan şeylerdir Onların bir kısmı m ü m ­
künlerin cinsleri ve şahıslarıyla ilgilidir. Hakk'ın koyduğu ve
peygamberlerin tebliğ ettiği bir kısım isimler, üzerinde uzlaşım
sağlanan (ısülahî) isimler değildir İlahî tevkifle kendisine bü­
tün isimler öğretildiği zaman Âdem'e (a.s.) ait olan bu nurlar
da ısDİahî (üzerinde uzlaşım sağlanan) değildir." Sonuç olarak
bu nadir hakikatlerden faydalanma, bütün bir özenle kitaba
müracaat etmekle mümkün olabilir. O n a dönmelisin.
Bölümün hakikaderindendir:

"Rüzgârların nurları unsurî nurlardır. Şiddetli zuhudarı


kendilerini gizlemiş ve gözler onları idrakte perdelenmiştir.
Onları ancak berzah mertebesinde müşahede ettim. Allah'ın
bir pazar günü Kurtuba şehrinde onları görmeyi hissî olarak
nasip etmesi, ilahî bir ihtisas ve Muhammedi nebevî bir ve­
rasetten dolayı idi.

et-Tevbe, 9/40.
« Tâiıâ, 20/46.

130
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Ruhların nurlarını bazılarımız akılların nurları, bazılarımız


da peygamberlerin nurları olarak kabul etmiştk... Kul bu nur­
ları müşahede ettiğinde, bunlarla ehli olmayanından sakınıknış
gizli ilimleri keşfeder B u nurlar tenzihi ve kutsi nudardır el-
hakkui-mahluk hih'den Sidre-i Müntehaya inerler...

Nurların nurlarına geknce, onlar, H a k kendilerini bizden


gizleyen perdeyi açması durumunda hepimizi yakan secde yer­
leridir Onlar, zatî ışıklardır Yayıldıkları zaman mümkünlerin
varlıkları ortaya çıkmıştır"

Biraz tasarrufla özetlenen garip hakikatlerden:


"Zaümız olan nur, Hz. Peygamber'in (s.a.) "Allah'ım! Beni
nur yap" deddği nurdur. B u nurun genişlemesi nefistendir Kul,
diğer bütün nurların genişlemesini onunla müşahede eder
O n u n zatıyla yer ve gök âlemleri aydınlanır ve başka yabancı
bir nura ihtiyacı kaknaz. Sen lamba, fitil, kandillik ve fanus­
sun. Bunu bildiğinde ilahî yardım olan yağı bilirsin ve ağacı
bilirsin. Fanus inci bir yıldız gibi olduğunda - k i o güneştir-
zann olan lamba hakkında ne düşünürsün? Ey kardeşim! Ö y ­
leyse duan sürekk olarak "Allah'ın seni nur yapması" olsun. B u ­
rada garip bir sır vardır İzah yapmaksızın -çünkü izaha gerek
bırakmaz- dikkatini ona çekeceğim. O da şudur: Allah ken­
disi için misaller verir, biz ise ona misal veremeyiz. Kendisi eş­
yaya benzer fakat eşya O'na benzemez. Yaratıkları içinde Al­
lah, halkının içindeki hükümdar gibidir deniÜr Halkın içinde
hükümdar, yaratıkları içinde Allah gibidir denilmez. Çünkü
O zuhur edenin aynısıdır; fakat zuhur eden O'nun aynısı de­
ğildir O , Zahir olduğu gibi, zuhur ederken Batındır Bundan
dolayı dedik ki: O , eşyaya benzer; fakat eşya O'na benzemez.
Çünkü O, eşyanın aynısıdır, eşya ise O'nun aynısı değildir Bu,
vatanından uzak düşmüş, kendisiyle evi arasına engeller girmiş

131
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

yabancı bir ilimdir ve bu sebeple de akıllar onu inkâr etmişdr


Ç ü n k ü o, makul ve açıklanmayan bir ikmdir...

Mücerret manaların nurları yeni bir kısımdır. Ruhların


nurları diye isimlendirmişdr. Konunun başında ruhların nur­
larında zikretmediği yeni hakikaderle onları açıklamıştır. İsim­
lendirme geneldir, açıklama ise özeldir."

Bu ilimlerin ayrıntılarına dikkat etmelisin. Kitaba dönmek


en uygun olanıdır.

İki Yüz Yedmci B ö l ü m

İllet hali hakkındadır.

Şeyh, bölümdeki açıklamalarını şöyle sürdürür:

"İbrahim b. Edhem^^ gibi. O n a yakmış olduğu kandilden


nida gelmişti. O n a doğru yöneldi. Bir de gördü ki, nida kal-
bindenmiş. Onu, yaktığı kandil zannetti. Kanberetu'l-Amyâ

*3 Tabiînin mqhûr âlimlerinden ve evliyanın büyüklerinden. 7l4'de (H.


96) Belh şehrinde doğup, 779'da (H. 162) Şam'da vefat etti. İsmi, İb­
rahim bin Edhem bin Mansûr, künyesi Ebû İshâk'ar. Nesebi Hazret-i
Ömer'e dayanır. Fudayi bin lyâd, Imrân bin Mûsâ b. Zeyd Râi ve
Şeyh Mansûr Selâmi'nin sohbetinde bulunup, Veysel Karânî Hazret­
lerinin rûhaniyetinden istifade etmiştir. Bağdat, Şam veHicaz'da meş­
hur oldu. Üç kıtanın âlimlerinin çoğundan üim öğrendi. İmam-ı A'zam
hazrederinin sohbederiyle olgunlaştı. Dinde fakilı ve müctelıid oldu.
Rumlarla yapdan cihadlara katıldı. Arap lisanını çok fasilı konuşurdu.
Yalıya b. Saîd el-Ensârî, Saîd bin Mezbân, Mukatil bin Süleyman ve
Süfyân-ı Sevrî'den, Sevrî de kendisinden hadîs-i şerif rivayetinde bu­
lunmuştur. Evzâî, Şakîk-i Belhî, İbrahim b. Beşar, kendisinden hadîs-i
şerif rivayetinde bulunmuşlardır. Nesâî, Dâıe Kutni, İmâm-ı Bulıari
onun sika, güvenilir bir râvi olduğunu bildirmişlerdir. Buhari "Edeb",
Tirmizî "Taharet" kısmında kendisindenrivayettebulunmuşlardır (çev).

132
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

gibi. Birisinde su diğerinde susam olan altm ve gümüşten olan


kaplarm sarhoşluğundan dolayı yer yarılınca, susamdan yedi,
sudan içti. Kanberetu'l-Amyâ kendisiydi ve bu surette ken­
disine gösterilmişti. Ç ü n k ü a m â (körlük) halindeydi. Kör­
lüğü kendisine gelen ilahî nimete karşı nankörlük etmesiydi.
Bunu anladı ve Allah'a döndü. Bunlar kendileri için verilen
örneklerdir

Suret hariçte zuhur eder, ona göre durum hakndedir B u ­


nun için ispat ettiler Bazen ilahî uyarı bir vakıadan olabilir ve
Allah'a dönüşümüz bu vakıadan olur Bu, illetlerin en kâmil
olanıdır Çünkü vakıalar müjdelerdir Müjdeler de ilahî vah­
yin başlangıcıdır ve içerdendir Çünkü O , insanın zatından-
dır Bazı insanlar müjdeleri uyku halinde görür, bazıları fena
haknde, bazıları da yakaza halinde. B u anda hisleri, onu id­
rak edilenlerden gizlemez." Şeyh, bir müşahedesi hakkında
şöyle demiştir:

"Ey beni gören ve benim kendisini görmediğim


D a h a ne kadar ben onu göreceğim de o beni görmeyecek
Kardeşlerimden biri bana şöyle dedi:
Onun seni gördüğünü bildiğin halde, seni görmediğini nasıl
söyleyebilirsin? Bu halde kendisine irticalen şunları söyledim:
Ey beni günahkâr olarak gören
Benim ise cezalandırıcı olarak görmediğim
D a h a ne kadar mun'im olarak göreceğim
Beni sığınan olarak görmeyen
Günahta, utanmadan başka bir şey olmasaydı büyük olurdu.
Eğer şöyle dersen:
Keşfe rağmen arif isyan eder mi? Cevap olarak: "Hayır!"
deriz."

133
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

"Denildi ki E b û Yezîd'in kendisine "arif keşif ehlinden ol­


duğu halde isyan eder mi?" â&ye sorulması üzerine cevap olarak
şöyle dedi: "Allah'ın emri takdir edilmiştir"^. Böylece söylediği­
mizi caiz görmüştür. Allah, ezek bilgisinde bunu takdir etmişse,
mutlaka gerçekleşir. O günahtır ve sakınmak gerekir diye ce­
vap verirken, ariflerin hakka saygısı böyledir Resûlullah'ın (s.a.)
buyurduğu gibi "Allah kaza ve kaderini uygulamak istediğinde,
akıl sahiplerinin akıllarını alır, kaderini uyguladıktan sonra ib­
ret almaları için akıllarını iade eder " B u konuyu incelemeye
devam eder ve "Efendimizin (s.a.) Dihye'yi^^ Medine'de gör-

« el-Alızâb, 33/38.
^' Hayatınm ilk ve son yılları hakkında pek bilgi edinilemeyen Hz.
Dihye (r.a.) geç Müslüman oldu. Ashabın büyüklerindendir. Ku­
zey Arabistan'daki Kelb kabilesine mensupmr. Eşi ve çocukları hak­
kında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bedir gazasından önce Müs­
lüman olduğu halde bu savaşa katılmamış fakat Uhud gazvesinden
itibaren önemli savaşlarda bulunmuş bir seriyyenin de kumandan-
hğmı yapmıştır. Künyesi yoktur. Kızkardeşi Şeraf binti Halifetül-
kelbi, meşhur kadın sahabelerdendir. Hz. Dihye b. Hakfe el-Kelbî
(r.a.) yüzünün ve endamının güzelkği bakımından o devirde yaşa­
yan insanlarm en güzeli idi. Kadmların fitnesinden korunması için
Hz. Peygamber (s.a.v) çarşıda yüzü kapak dolaşmasını istediği riva­
yeti vardır. Hoş tavırk, kibar, zengin bir tacir idi. İslamiyet'ten önce
de H z . Peygamber'in dostu idi. Bir rivayete göre ortağı idi. Tica­
ret maksadıyla birçok seferler yapmış ve o çevreyi ve insanlarmı ya­
kından tanımışür. Peygamberimizin habercilerinden biriydi. Yapağı
seyaliatlerden her döndüğünde mutlaka Peyamberimize hediyeler
getirirdi. Peygamberimizin de ona hediyeler verdiği bilinmektedir.
Cebrail (a.s.) insan suretinde valıiy getirdiği zaman çoğu kez H z .
Dihye'nin suretinde gelirdi. Bu vahiy şekli Hz. Peygambere en ko­
lay olanı idi. Dihyetül Kelbi hane-i saadete geldiğinde Hz. Hasan ve
Hz. Hüseyin'e de hediye getirirdi. Hatta onlar Dihye'nin ceplerini

134
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

mesi, yüzünün güzelliğinden dolayı kadınların karnındakileri


düşürmesi" incelemesiyle bitirir
Bunun, el-Kahhâr ismi alünda, yaraüklarda özel bir güç
ve miktar olduğımu söyleyebikrim.

İki Yüz Sekizinci B ö l ü m


İnzi'âc (rahatsız oknak) hak hakkındadır
"Sufîlerin bir kısmına göre inzi'âc, kalbin gaflet uykusun­
dan uyanarak boyun eğmesi, vecd ve ünsiyet için hareket et­
mesidir"

îki Yüz D o k u z u n c u B ö l ü m
Müşahede hakkındadır
"Sufîlerin bir kısmına göre müşahede, eşyayı tevhid delil­
leriyle görmek ve O'nu eşyada görmekür Müşahedenin ha­
kikati ise seksiz yakîndir"
Şeyh, bu bölümde, Belkıs için söylenen "o insanla cin ara­
sında doğmuştur" sözünü reddeder Bölümün diğer bsımları
önemk sırları içermektedir

ararlardı. Bir defasında Hz. Cebrail'i Dilıye sanıp ceplerini aradılar,


bir şey bulamadılar. İşin nedenini Hz. Peygamber (s.a.v.) açıklayınca,
Cebrail'in (a.s.) Cennet'e uzanıp taze üzüm ve narı Hz. Hasan ve
Hz. Hüseyin'e ikram ettiği de rivayet edilmiştir. Hz. Peygamber'in
vefatından sonra Hz. Ebû Bekir (r.a.) zamanında Suriye taraflann-
daki savaşlara iştirak etti. Hz. Ömer (r.a.) devrinde Şam valisi tara­
findan Tedmür'ün fethi ile görevlendirildi. Bu şelıri İslam hudut­
ları içine soktu. Yermuk savaşında da bulundu. Suriye'nin fetlıinden
sonra Şam'ın Mizze semtine yerlqtiği ve orada vefat ettiği rivayet edi­
lir. Doğum tarihi bilinmediği gibi ölüm tarihi de bilinmiyor (çev.).

135
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

İki Yüz O n u n c u B ö l ü m
Mükâşefe hakkındadır.
"Sufîlere göre mükâşefe, emaneü fehmetme anlamında,
halin ziyadesini hakkıyla a n l a m a ve işareti hakkıyla an­
lama anlamında kullanılır. Mükâşefe manalarla ilgiliyken,
müşahede zadarla ilgilidir. Müşahede m ü s e m m a içinken,
mükâşefe isimlerin h ü k m ü içindir Bize göre mükâşefe,
müşahededen daha tamdır. Ancak Hakk'ın zatını müşa­
hede m ü m k ü n olsaydı - k i m ü m k ü n değildir- müşahede
daha tam olurdu."

Şeyh, mükâşefeyi açıklamaya devam eder


"Hak meclisleri iki türlüdür Birinci tür, sadece Allah ile
yalnız kalınan meclislerdir B u mecliste işaret gerçekleşmez.
Bu meclis kendisini bilme açısından O'nunla oturduğun za­
man gerçekleşir

İkinci tür mecks, kendisinde müşareket olan meckstir O ,


kula en mümkün bir surette tecelk ettiği zaman, bu oturumda
bir kişi veya oturan o kişiye ilave bir kişi olsa bile az veya çok
bir cemaat hazır olmalıdır...
Allah'ın indinde kelime birdir. Mecliste oturanlar açı­
sından kelimeler çoktur. Her oturan razı olmuş bir şekilde
ve diğerlerinden daha özel olduğunu zannederek meclis­
ten ayrılır. B u tür meclislerde herkese yönelik bütün işa­
retleri anlamaları için, Allah'ın kendilerine anlayış, geniş­
lik ve emaneti koruma verdiği adamlar vardır. Onlar, inkâr
tecellisinde O ' n u bilirler ve bütün inançlarda O ' n u müşa­
hede ederler. Bizi b u kullardan eden Allah'a h a m d olsun.
B u Allah'tandır"

136
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

İki Yüz O n Birinci B ö l ü m


Levâih hakkındadır.
"Sufilere göre levâih, halden hale zahirî sırlara yüksekten
parlayan şeydir. Bize göre ise olumsuzlama değil ispadama yö­
nünden zatî, nurlar ve vechî tenzihlerden organla sınırlanmadı­
ğında, göze parlayan şey ile eserlerini müşahede esnasında ilahî
isimlerin nurlarından parlayan şeydir... Levâih, keşiflerin temel­
leri gibidir... G ö z için ilahî nurda bir dereceye kadar sımrk bir
idrak vardır... Gözler organlarla sınırlanmadığında ilahî nuru
idrak edebilirler... İlahî isim, eserinin ruhudur Eseri ise sure­
tidir. G ö z ise ancak eseri sureti olan bir isimden sapar."

İki Yüz O n İkinci B ö l ü m


Telvîn hakkındadır.
Allah kendisinden razı olsun şöyle demiştir:
"Bilmelisin ki, telvîn sufilerin çoğuna göre, eksik bir ma­
kamdır. O , kulun hallerinde renkten renge girmesidir. Bazı
sufiler de şöyle demişdr: Telvîn, sahibine alamettir. Kesindir,
mutlaktır bir ilahî kâmildir. Benim benimsediğim görüş bu­
dur. .. Bir yaratık ve mevcut olarak kim nefsini bilirse. Halik
ve Mucid olarak Allah'ı bilmiştir... Hakk'ın ahadiyyetme ancak
isimlerinin surederinde örnek verilmiştir. O'ndan uzaklaşma-
dım. Çarpımdan sadece O çıkar. İsimler ise çoktur."

İki Yüz O n Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Gayret hak hakkındadır.
"Bikneksin ki, sufilere göre gayretin üç makamı vardır. Hak'ta
gayret, Hakk'a gayret ve Hak'tan gayret." Bu bölümde:

137
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

"Kesret şüphesiz ki, aklediiirdir Zati bir varkğı var mıdır


yok mudur? B u konu çözümknmemiştir Varlıkta bu zahir
kesretin, tek bir zada kaim hallerinin olduğunu ve varlığının
sadece bu varlıkta olduğunu söyleyen kimse, onların nispetler
olduğunu ve aynî varlıkta zatî bir hakikatlerinin olmadığını
söylemiştir O n u n ayanın olduğunu söyleyen kimse de tek bir
varlığı ve mazharlarda bir zahiri kastetmemişdr"

Kitabı ihtisar eden bu fakir özelÜkle şöyle der:

Şeyh'in her makamdaki hissesinin tahkikatları şunlardır:


Varlık birdir H ü k ü m muhtekftir Bana ilham edilen ince ve
özel zevkim, her makamda hissesine yani teceUilerin hükmüne
göre ilahî ve kevnî hakikatleri anlamak için mutmain olmam­
dır Zati izzetten sonra başka bir şey yoktur...

Şeyh bu bölümü şu sözlerle bitirmiştir:

"İlave bir zatın varlığını ispattan veya tek bir varkkta ol­
mayan çoklu varlıkları nefyetmekten sakınmalısın. Kesreti sü-
butta olumla ve onu varlıktan nefyet, vahdeti varkkta olumla
ve sübuttan nefyet."

İki Yüz O n D ö r d ü n c ü B ö l ü m

Hürriyet hak hakkındadır


"Bazı sufîlere göre hürriyet, tüm yönlerden bütünüyle hür­
riyeti istemektir Böylece, Allah'ın dışındaki her şeyden özgür
olmuş olursun. Bize göre hürriyet, kulun sıfatını Hakk'ın sı­
fatıyla ortadan kaldırmaktır"

İki Yüz O n Beşinci B ö l ü m


Latife ve sırlarının bilinmesi hakkındadır

138
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

"Allah'ın ehli, latife lafzını iki anlamda kullanırlar. Onunla


insanın hakikatini kastederler B u şu manaya gekr: Beden büıeği-
dk, yönetim yeridir ve hissî ve manevi bilgileri elde etme aracıdır.

Yine onunla kendilerine parıldayan ve ifade edilemeyen


anlamca ince bütün işaretleri kastederler. Bunlar zevk ve hal­
ler ikmlerindendir."

D a h a sonra uhrevî, berzahî ve dünyevî dirikşier hakkında


uzun izahlar yapmıştır. İnsan bütün kuvveleriyle bu dirilişlerde
mevcuttur. Derece halleri hasebince şöyle diyerek dua eder:

"Allah, bizi ilimlerinin ve marifetlerinin mizacını sağlam


kıldığı kullarından eylesin."

İki Yüz O n Altıncı B ö l ü m

Fetihlerin ve sırlarının bilinmesi hakkındadır.

"Bazı sufilere göre fetihlerin üç kısım olduğunu zikretmiştir


Birinci kısım, zahirde ibare fetihleridir. Onlar şöyle demişdr:
Bunun sebebi maksadın ihlask olmasıdır. B u bana göre doğ­
rudur ve onu tatüm. B u husus Hz. Peygamber'in (s.a.) "bana
cevamiul-keüm z/m'M"hadisinde ifade etüği şeydir. Kur'ân'ın
icazı da bu husustandır. Bir vakıada bu meseleyi sordum. Bana
şöyle denildi: "Doğruyu, vaki' olanı, herhangi bir harf ekleme­
den veya nefsinde tezvir etmeden kesin olandan haber ver Ko­
nuşman bu özellikleri taşıdığında mu'ciz olur. "

İkinci kısım fetihlere gelince; bunlar batında halâvet fe­


tihleridir.
Üçüncü kısım fetihler, Hakk'ı mükâşefe etme fetihleridir."
Şeyh bu üç kısım fetihleri ve başka hakikatleri açıklamaya
devam eder ve bölüme döner.

139
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

îki Yüz O n Yedinci B ö l ü m


Resim, vesem (karakteristik/niteleme) ve sırlarmm bilin­
mesi hakkındadır
"İsim kelimesi simet kelimesinden türedknişdr O da ku­
lun üzerindeki ilahî alamettir ve onun vüsûl ve tahakkuk eh­
linden olduğuna delalet eder Resme gelince, o kul üzerinde,
iddia ettiği bir halden veya makamdan dönüşü esnasında gö­
rülen ve iddiasında onu doğrulayan Hakk'ın bir eseridir"

Şeyh'in şu sözleri bu bölümün incelemelerindendk: "Alem hak


suretindedir Kendmi bikne bilgisi âlemi bikne bilgisiyle ilişki­
lidir Âlem ezelde mevcut değilken de Hak için meşhud idi."

İki Yüz O n Sekizinci B ö l ü m


Özet ve hülasa olarak kabz ve sırlarının bilinmesi hakkın­
dadır
Şeyh, kabzın renklerini ve sebeplerini açıklamış ve şöyle
demiştir:
"Arifin kalbine bilinmeyen bir kabz geldiğinde, onun al­
tında hareketsiz kalır, sebebi ortaya çıkmayıncaya kadar kendi
başına hareket etmez... Buradan şıuıu bilmeksin ki, ilahî isim­
lerin varkkIarı hükümlerinin varkkIarıdır Bundan dolayı hü­
kümleri baki kaldıkça varlıkları da baki kalacak, hükümleri
fena olunca varlıkları da fena olacaktır"

İki Yüz O n D o k u z u n c u B ö l ü m
Bast ve sırlarının biknmesi hakkındadır
Şeyh, sufîlerin bir kısmına göre bast, bulunulan anda umut
hak olduğunu açıklamışür

140
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Basü ve bast konusundaki önemH hakikaderi açıklamaya


devam ederek şöyle demiştir:
"Bize göre bast, sahibinin hükmünün halidir. O da onun
eşyayı kuşatması, hiçbir şeyin kendisini kuşatmamasıdır. Bas­
tın hakikad, derecesi yüksek olana aittir Şayet ilahî bast ol­
masaydı, Allah'ın yaraüklarından hiçbir kimse için bütün ilahî
isimlerle ahlâklanmak mümkün olmazdı. Tabiann menzilinin
bütün hakikaderin menzik olduğunu açıklamıştır. Hakikat­
ler değişmezler. Doğayı da kendi mecralarına yedeşürirler ve
kendi menzikne indirirler."

Şeyh der ki:

"Allah'ı bilen âkmlerin basü, Allah'ı bilmenin ta kendisidir"


Yine şöyle der:

"Ariflerin varlıkları sabit kalmakla birlikte, akıbederi ve dö­


nüşleri, Hakk'ın onların aynısı oknasınadır, kendileri değil. B u
sadece arifler için gerçekleşebilecek bir makamdır. Onlar bast
hallerinde kabzedilmişlerdir"

Kitabın ihtisarını yapan fakir şöyle der:

Şeyh'in her makamda söyleyecek bir sözü vardır. "Onla­


rın aynısı, kendileri de^l" sözünde bir incelik vardır. Bu tah­
kikatların inceliği, Şeyh'in (r.a.) yanındaki mertebelerin geniş­
liğinden bilinir.

İki Yüz Yirminci B ö l ü m


Fena ve sıriarının bilinmesi hakkındadır.
"Bazı sufilere göre fenanın, çeşidi şeylerin karşıkğında kul­
lanıldığı söylenir. Bazıları şöyle demiştir: Fena, günahların fena
olmasıdır. Bazılarına göre fena, Allah'ın bunun üzerine kıya-

141
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

mıyla kulun fiillerini görmekten uzak oknasıdır. Bazıları da


fena, yaratıklardan fena olmaktır, demiştir Onlara göre fena­
nın tabakaları vardır Bunlardan bir tanesi, fenadan fenadır
Bazıları fenayı yedi tabakaya kadar çıkarmıştır"
Şeyh, geri kalan fena tabakalarını açıklamaya devam
eder
İkinci kısım hakkında, "günahlarda fena oknaknr" der ve
şöyle devam eder:
"Diğer bir kısım, kaderin sırrına muttali olan ve yaratık­
larda ona hükmeden adamlardır Onlardan sadır olan fiille­
rin akışından güç yetirebildiklerini gözleriyle gördüler Ancak
onları şöyle veya böyle hükme konu oknaları yönünden değil,
sadece fiil olmaları yönünden gördüler B u haks nur mertebe­
sidir Kelamcılar, bu nurdan dolayı "Allah'm bütün fiilleri güzel­
dir; Allah'tan başka fail yoktur; bütün fiiller Allah'ındır" âitûtr.
Bu mertebenin altında iki mertebe vardır Biri alacakaranlık
mertebesi, diğeri de mahza karanlık mertebesidir Alacakaran­
lık mertebesinde teldif ortaya çıkmış, kelime kelimelere tak­
sim edikniş ve hayır, serden ayrılmışûr Karankk mertebesi şer
mertebesidir Şer de kendisiyle beraber hayır olmayan şeydir
O , şirktir, ebedi olarak cehennemde kalmayı ve oradan çık­
mamayı gerektiren fiildir B u adamlar, nur mertebesinde gör­
düklerini bu mertebede de müşahede edince, kendilerinden
çıktığını bildikleri bütün fiilleri yapmaya koşarlar ve uzaklığı
ve yakınkğı gerektiren hükümlerden fena olurlar. Böylece iba-
dederi yaptılar ve günahlara düştüler Bütün bunlar yakınlaşma
ve hürmeti bozma niyetiyle değildir B u garip bir fenadır Al­
lah beni bu makama Fas şehrinde muttak kıldı. B u makamın
adamlarının olduğunu bikneme rağmen onu tadan kimseyi
görmedim. Fakat onlara yetişemedim, onlardan hiçbir kim-

142
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

seyi görmedim. Ancalc nur malcamını ve emrin ondald iıülc-


münü gördüm ve bu müşahedenin bizde bir hülanü yolctu.
Alcsine Allah beni alacakaranlık mertebesine yerleştirdi, beni
korudu ve himaye etti. N u r mertebesinin hükmü bana aitti.
Sufilere göre alacakarankk mertebesinde oturmam, nur mer­
tebesinde oturmaktan daha tamdır."

Sonra Şeyh ikinci tür fenayı açıklar. O da Allah'ın onları


yerine getirmesi nedeniyle kulların fiillerinden fena oknaktır.
Üçüncü tür fena, yaratıkların sıfatlarından fena olmak­
tır. Şeyh, bu tür fenayı açıklarken "Ben onun gözü ve kulağı
idim... " hadisine dayanır. B u konuda şöyle der: "Sen sıfada-
rın açısından Hakk'ın ta kendisisin, sıfadarı değilsin."

"Bu fenanın sahibi, sürekk olarak hem dünyada hem de


ahirettedir Keşif, rüyet ve müşahede ettiği halde nefsinde veya
nefsi nezdinde keşif, rüyet ve müşahedeyle nitelenemez. B u
fenanın sahibi, her müşahede edenden daha fazla müşahede
edendir, görendir ve keşfedendir. B u makamın sahibi, nefsini
gördüğü gibi Hakk'ı görür. Çünkü sen, O'nu, O'nunla gö­
rürsün kendinle değil.

Fenanın dördüncü türüne geknce, o da zaunda fena ol-


makur. Bunun gerçekleşmesi, zaünın latif ve kesif şeylerin bi­
leşimi olduğunu bilmenledir...
Beşinci tür fena, Hakk'ı mijşahedeyle birlikte bütün âlemde
fena olmandır...
Alüncı tür fena, Allah'la, O'ndan başka her şeyde fena ol­
maktır. B u fenada kendmi görmekten de fena olman gerekir...
Yedinci tür fena, Hakk'ın sıfatlarından ve nispetlerinden
fena olmaktır..."
Bu bölümdeki Şeyh'in tahkikatlarından bazıları:

143
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Bunu gerçekleştiren şey, H a k Teâlânın muhdes mahlukâtı


vasıflandırdığı vasıflarla kendisini kitabında ve Resullerinin di­
liyle vasıflan dırması dır...

B u Allah'ı bilmenin en kapalı neticelerindendir B u ko­


nuda kitap ve sünnetten dekUer getirerek açıklamalarına de­
vam eder

İki Yüz Yirmi Birinci B ö l ü m


Beka ve sırlarının biknmesi hakkındadır
"Bazı sufîlere göre beka, itaaderin bekasıdır Bazılarına göre
ise kulun, her şeyi ayakta tutanın Allah olduğunu görmesinin
bekasıdır Bize göre beka, bu yolda fenaya nispetle daha şerefli
bir mertebedir" B u bölümde beka türlerini geçen bölümdeki
fena türleriyle irtibadandırır

İki Yüz Yirmi ikinci B ö l ü m


Cem' ve sırlarının biknmesi hakkındadır
Sufîlerin cem' hakkındaki görüşlerini zikrettikten sonra
şöyle der:
"Bize göre cem', Hakk'ın kendisiyle nefsini vasıflandırdığı
isim ve sıfadardan kendmi sıfadandırdığın isim ve sıfadarı top-
lamandır Hakk'ın kendisini vasıflandırdığı isim ve sıfatlardan
sana ait olanları toplaman da cem'dir Böylece sen sen, O da
O olur Cemu'l-cem ise senin üzerinde O'na ait olan, O'nun
üzerinde sana ait olan şeyleri toplaman ve her şeyi O'na irca
eXmenâat"Bütün iş O'na döner"^."

Sözlerine şöyle devam eder:

^ Hûd, 11/123.

144
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

"Varlıkta olan O'nun dışındaki her şey, ya O'nun misk olur


ya da zıddı. B u da tasavvur edilemeyen bir şeydir."
"Eğer "bu görülen kesret nedir?" diye sorsan, deriz ki: O n ­
lar, Hakk'ın varkğında, mümkünlerin istidadarının hüküm­
lerinin nispetleridir. Nispeder ne zatlardır ne de şeyler. O n ­
lar, nispetin hakikaderine göre var olmayan işlerdir." Şeyh,
bu hakikatleri açıklamaya devam eder. Onlara kitapta dön­
mek zorunludur.

tki Yüz Yirmi Ü ç ü n c ü B ö l ü m


Tefrika halinin bilinmesi hakkındadır.
Bölümü şöyle özededim:
"Bilmelisin ki, bütün eşyada asıl olan tefrikadır. Tefrika
önce ilahi isimlerde ortaya çıkmışür ve anlamlarının farklılaş-
masıyla hükümleri farklılaşmışur"
Şeyh, sufilerin tefrika hakkındaki açıklamalarını zikretmeye
devam eder ve şöyle der:
"Bundan dolayı Allah'ın kulları, ubudiyyete değil, ubu-
dete nispet edilmiştir. Onlar herhangi bir nispet olmaksızın
Allah'ın kullarıdır. Ubudiyete nispetleri böyle değildir. Bir şe­
yin zuhur edenin aynısı olması ve bunun o olduğunu bilme­
mesi, vuslaun son noktasıdır."

tki Yüz Yirmi D ö r d ü n c ü B ö l ü m


Tahakkümün bilinmesi hakkındadır.
"Sufilere göre tahakküm, özelliğini ortaya çıkarmak için
duada neşe diliyle tasarrufta bulunmaktır." Şeyh, sufilere göre
doğru tasarrufu açıklamaya devam eder.

145
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

îki Yüz Yirmi Beşinci B ö l ü m


Ziyadelerin bilinmesi hakkındadır
"Ziyadeler, gaybe iman etmenin ve yakinin ziyadeleridir"
Bu bölümün tahkikadarından:
"Ölümden sonra yaratıkların diriltilmesi, ahirette başka bir
varlık şeldinde olacaktır Haşir, sadece nefisler için değil tabii
bedenler içindir. Orada cisimler ya tabiidir ya da unsuridir.
Ahiret dirilişinin bedenleri, muduluğa erenler için tabiidir
Cehennem ehknin bedenleri ise unsuridir Onlar için göğün
kapıları açılmaz, şayet açılırsa terakki ederek unsur olmak­
tan çıkarlar."

Ben de (ihtisarı yapan) şöyle derim: Ahirette mutluluğa


erenler için tabii bedenler, ahiret âlemi cinsindendir Dünya
cisimleriyle ahiret bedenleri arasında bir karıştırma yoktur
Buna dikkat etmelisin. Varkklar için hüküm, varlıkların ken­
disi değildir

îki Yüz Yirmi Altmcı B ö l ü m


İradenin bilinmesi hakkındadır
"Sufîlere göre irade, bu yola giren müridin bulduğu bir
duygudur Kendisiyle maksudu arasına girip onu perdeler
Şeyh, felsefenin, filozofun hikmeti sevmesi anlamında oldu­
ğunu söyler Çünkü "sofia" Yunanca hikmet anlamına gekr
Sevgi anlamına geldiği de söylenmektedir Buna göre filozof
hikmeti sevendir"

Ben şöyle derim: Burada meşhur felsefecilerin garipkkle-


rine kaûlmamak için sözü fazla uzatmak istemiyorum. Şeyh,
bu konuda hiç kimsenin hakkını yememiştir Allah'ın ehk fel­
sefeci değildirler

146
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

tki Yüz Yirmi Yedinci B ö l ü m


Murad halinin bilinmesi hakkındadır.
Bölümde, muradın hallerini, belaların türlerini, kendile­
rine isabet eden belalara karşı sevenlerin duygularını vs. ko­
nular incelemiştir.

tki Yüz Yirmi Sekizinci B ö l ü m


Müridin hali hakkındadır.
"Mürid, nazar ve düşünceyle Allah'a yönelen ve O'nun rı­
zasını kazanmayı talep eden kimse demektir."

tki Yüz Yirmi D o k u z u n c u B ö l ü m


H i m m e t hali hakkındadır.
"Himmetin üç mertebesi vardır. Uyanma himmeti, irade
himmeti ve hakikat himmeti."
Şeyh, bu mertebeleri açıklamış ve hakikat himmetinde yo-
ğunlaşmışür. B u himmet ahadiyyet tezahürleri ehli olan bü­
yüklerin halidir. Varlıkta hiçbir şey işlevsiz değildir. Aksine
hepsi mamurdur.

tki Yüz O t u z u n c u B ö l ü m
Gurbet hakkındadır.
Şeyh, gurbet halini şöyle açıklar:
"Gurbet, maksada ulaşmak amacıyla vatandan aynimakür.
Halden uzaklaşmak anlamında da kullanırlar."
Şeyh, gurbete düşenlerin hallerini açıklamaya devam eder
ve açıklamaları ariflerin vatanlarından uzak düşmeleriyle son

147
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

bulur. O da imkânlarından dolayı uzak düşmeleridir Çünkü


m ü m k ü n ü n vatanı imkândır Bundan kurtuldum. Ç ü n k ü
mümkün, Hakk'ı müşahedesinden dolayı vatanından aynkr
ve Hak'la beraber yaşar.

Şeyh, ariflerin gurbederinin sıfadarını açıklamaya devam


eder Aynı şekilde insanın değişik vatanlarından ayrı kakşını
açıklar ve sonra şöyle der:

"Kâmil ariflere gelince, onlar için asla gurbet yoktur. Onlar


yerlerinde a'yân-ı sabitedir, vatanlarından ayrıknazlar ve gurbete
düşmezler Onlar varlıkta şahit olan kimselerdir Onlara, varlı­
ğın izafe ediknesi, hükümlerin meydana gekniş olmasındandır
Çünkü hükümler ancak bir varlıkta ortaya çıkarlar."

"Gurbet mertebesi adamların menzillerinden birisi değildir


O, orta derecedeki müritlerin yerleştiği daha aşağı bir men­
zildir Büyükler ise herhangi bir şeyin vatanından uzak düş­
tüğünü görmezler Aksine vacip vacip, mümkün mümkün,
muhal ise muhaldir..."

îki Yüz O t u z Birinci B ö l ü m


Mekr hakkındadır
"Bilmelisin ki, Allah'ın ehk mekri, günahlarla birlikte ni­
metlerin art arda geknesi, su-i edeple birlikte halin kalması,
emir ve tanım olmaksızın ayetlerin izhar ediknesidir"

Burada Şeyh, Bağdat'ta yaşanan bir olayı nakleder B u ola­


yın özeti şöyledir:
"Ona göklerin kapıları açılmış, sağanak yağmur gibi ilahi
mekrin hazineleri indirilmişti. Bir meleğin şöyle dediğini duy­
dum: B u gece hangi mekr inmiştir?"
Şeyh, sözlerine şöyle devam eder:

148
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

"Korkuyla uyandım, bundan kurtulmaya baktım. Bunu


ancak meşru ölçüyle ilimde buldum. Allah kim için iyilik di-
lemişse ve mekrin sıkıntılarından kurtarmışsa, eknden şeriat
terazisini bırakmamalı ve hakni devamk gözetmelidir."

Bölümün sonunda şöyle der:


"Allah'tan dileğim, kendi kaünda fani vek için olan en yük­
sek makamla bizi rızıklandırmasıdır Çünkü risalet ve nübüv­
vet kapısı kapatılmıştır."

Şeyh, kitabının başka bir yerinde, kulun isteyebileceği en


yüksek makamın, tam bir ubudet makamı olduğunu söyler

İki Yüz O t u z tkinci B ö l ü m


Isülam hakkındadır.
"Sufilere göre istilam, kalbe gelen, otoritesi güçlü ve bu­
lunduğu kişiyi sakinleşüren bir duygudur."
Bölümün sonunda şöyle der:
"IsDİamın en hayretâmiz hükümlerinden biri, iki zıddın bir
araya toplamaktır. Çünkü uyuşukluk hareketi nefyeder. Uyu­
şan kimsenin organları uyuşmuştur. Belki de hareket ettirilen­
dir. O uyuşuktur ve kendisini böyle hisseder."

tki Yüz O t u z Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Rağbet hakkındadır
Şeyh, rağbetin tüderini açıklayarak bölümün sonunda
şöyle der:
"Hüküm açısından zahir baündan daha kuvvedidir yani
o daha geneldir. Çünkü zahir için hem yaratık hem de H a k
makamı vardır. Batın için ise yaratık olmaksızın H a k ma-

149
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

kamı vardır. Zira Hak, kendisine baün olmaz. O kendisine


zuhur eder."

İki Yüz O t u z D ö r d ü n c ü B ö l ü m

Rehbet^^ hakkındadır.

Şeyh, rehberin türlerini açıklar ve er-Rahib lafzına va­


rır. O da korkan mümindir. Burada ruhbaniyeti ve sünnet-i
hasene'yi açıklar.

Relıbet, acı ve ızdırap duyup büyük bir korkuyla çekinmek demek­


tir. 'Rehb'in fail ismi olan 'rahib', büyiik bir korkuyla ürperen, ciddî
bir korkuyla çekinen kimse demektir. Buntın çoğulu 'rulıban', veya
'ruhbaniyyun'dur. Ruhbardık yapmaya da 'rehbaniyyet' denmektedir.
'Rehbet', ürpermek anlamıyla hem insanlardan hem de Allah'tan
korkmayı ifade eder. "Herhalde onların içindeki 'dehşet ve yılgın­
lık' bakımından siz, Allah'tan (O'na karşı duydukları dehşetten) daha
çetinsiniz. Bu, gerçekten onlann 'derin bir kavrayışa sahip olmama­
ları' dolayısıyla böyledir' (Haşr, 13) 'Rehbet', hoşlanıknayan şey­
lerden hızlıca kaçmayı, onları hemen terk etmeyi ifade eder. Reh­
berin, kalbin aızu edilen şeye doğru harekete geçmesi anlamına
gelen 'rağbet' kelimesinin tam zıddı olduğımu unutmamak gare-
kir. Rehb veya rehbet, aynı zamanda olumlu bir davranış hâlinde
muttakilerin (takva sahiplerinin) bir özelliği olarak geçmektedir.
Rehbet içinde bulunan mü'minler, gerçekte Rablerinden haldayla
korkup ürperirler. Çünkü onlar Rabb'in azametini (büyüklüğünü)
ve azabının çetinliğini anlayan kimselerdir. " O'nun (Zekeriyya'mn)
duasına cevap verdik, kendisine Yahya'yı armağan ettik, eşini de do­
ğurmaya elverişli kıldık. Gerçekte onlar hayırda yarışırlardı, umarak
ve korkarak (rehbet içinde) bize dua ederlerdi. Bize derin saygı gös­
terirlerdi!' (Enbiyâ, 90) Rehbet ile haşyetin anlam benzediği var­
dır. Bu da korkulan şeyin gücünü bilmekten kaynaklanan bir kor­
kuyu ifade etmeleridir (çev.).

150
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

î k i Yüz O t u z Beşinci B ö l ü m
Tevacüd hakkındadır. O da vecdi çağırmaktır
"Bilmeksin ki, tevacüd, vecdi çağırmaktır Çünkü o, vecdi
elde etmeye çalışır"

î k i Yüz O t u z Altmcı B ö l ü m
Vecd hakkındadır
Bölümün şiirinden:

Bir emrin gelişi seni senden fani ettiğinde


Bunun vecd olduğu apaçıktır.

Sonra şöyle der:


"Bilmelisin ki, bazı sufîlere göre vecd, kalbe ansızın gelen
ve hem kendinden hem de yanındakilerden habersiz hale ge­
tiren hallerden ibarettir Makamlar birbirine komşudur, bir­
birlerinin içine girmezler Vecde sahip olunmaz. Vecd karşı­
laşmadır"

î k i Yüz O t u z Yedinci B ö l ü m
Vücud hakkındadır
Bölümün şiirinden:

Hakkın viıcudu, vecdimin viıcudunun aynıdır.


Çünkü ben vücud ile O'ndafani oldum.

"Sufîlere göre vücud, vecd'de Hakk'ı bulmaktır AUah'ın


yolu kıyasla kavranmaz. Çünkü " O hergin bir iştedir""

er-Ralımaıı, 55/29.

151
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

İki Yüz O t u z Sekizinci B ö l ü m


Vakit hakkındadır.
"Vaktin hakikati, hal zamanında kendisiyle olduğun ve üze­
rinde bulunduğun şeydir Vakit iki yokluk arasında var olan
bir durumdur. Vakit, onların kendileri için istedikleri değil,
Hakk'ın kendilerini yönlendirmesinden kendilerine ulaşan şey
olarak da tanımlanmışür Vakit için daha başka önemli tarif­
ler de yapar." Bölümde onlara döner

"Uluhiyyette vaktin dayanağı, Allah'ın "O hergin bir işte­


dir"''^ demek suretiyle kendisini onunla vasıflandırmasıdır
Vaktin bir başka tanımı şöyledir:
Vakit serinleticidir, seni ezer, yok etmez."

İki Yüz O t u z D o k u z u n c u B ö l ü m
Heybet hakkındadır
"Bilmelisin ki, heybet, kalbin bir halidir Ona, kulım kal­
bine ilahî cemakn tecellisinin eseri verir "Rabbin dağa tecelli
edince"'" bu tecelli "Onu paramparça ettt'^K O n u yok etmedi
fakat yüksekliğini ve yücekğini giderdi. Musa, onun yüksekli­
ğinin yok oluşuna bakmaktaydı. Tecelli dağa Musa'nın takip
etmediği bir yönden gelmişti..."

"Hayvanın dışındakilerin ruhu hayadarından ibarettir,


başka bir şey değildir..."
"Ruhların eşyadaki hükmü, hayaün hükmü gibi değildir
Çünkü hayat her şeyde süreklidir Ruhlar ise vaklere benzer-

® er-Ralıman, 55/29.
ei-A'râf, 7/143.
7' el-A'râf, 7/143.

152
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

ler, bazen azledilebilirler bazen valilik yaparlar bazen de valikk-


leri devam etmekle birlikte ondan gizlenirler Öyleyse vakkk,
bu hayvani beden üzerinde sürekk değildir Ö l ü m azletmektir,
uyku valikğin devamıyla birlikte ondan gizlenmekdr"

İki Yüz K u - k ı n a B ö l ü m
Ünsiyet hakkındadır
"Sufîlere göre ünsiyet, kendisiyle Hak'tan kula bir rahada-
manın geldiği şeydir"
"Bilmelisin ki, muhakkiklere göre Allah ile ünsiyet ol­
maz. Ünsiyet ancak belk ve özel ilahî bir isimle olur, Allah is­
miyle değil...

Bizden makamlar ve mertebelede şereflenenler, her şah­


sın nerede konuştuğunu ve kimin konuşturduğunu, merte­
besinde haklı olduğunu ve hata etmediğini ayırt eder ve bikr
Hatta âlemde mudak hata yoktur."

İki Yüz K ı r k Birinci B ö l ü m


Celalin biknmesi hakkındadır
"Celal, kalbe heybet ve tazim veren, kendisiyle cekl ismi
tecelk eden ilahî bir sıfattır"

İki Yüz K ı r k ikinci B ö l ü m


Cemal hakkındadır
Bölümün başında bir şiir vardır:

Güzeldir, açığı sevmez ve görmez


Derin akıllar bilmedikleri yönden O'nu görür

153
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Gözler O'ndan idrak edemez


Fikir sahibi akılların O'ndan tenzih ettiğinin dışında
Şayet perdelidir dersen, yalancı olmazsın
Görülüyor dersen benim bildiğim budur
O'ndan başka sevgili yok
Selma, Leyla ve Zeynepler perdelemek içindir.

Bölüm boyunca ilahî cemalin renklerini anlatmaya devam


eder. O her şey de güzelkği sever.

İki Yüz K ı r k Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Kemal hakkındadır
" K e m a l , artışı kabul etmeyendir ve ancak Allah için
olandır."

İki Yüz K ı r k D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Gaybet hakkındadır.
"Sufilere göre gaybet, yaratıkların hallerine cari olan ikm-
den kalbin, kendisine varid olan şeylerle meşguliyetinden do­
layı habersiz kalmasıdır...
Ariflerin gaybeti, Hak'la Hakk'tan gaybettir.
Onların dışındaki Allah ehlinin gaybeti, Hak'la halktan
gaybettir. Allah'ı bilen büyük âkmlerin gaybeti, halkla halk­
tan gaybettir. Çünkü onlar, mümkün a'yân-ı sabite'nin hü­
kümleriyle, varlığın Allah için olduğunu bilmişlerdir. O'na,
Hakk'ın varlığında, bir varkğın suretinin hükmünden başka
bir şey gizlenemez. Böylece O , başka bir varlığın suretinin
hükmünden gizlenebilir. O da Hakk'ın varlığında bunun ve­
remediği hükmü verir."

154
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

İki Yüz K ı r k Beşinci B ö l ü m


Huzur hakkındadır
Huzuru gaybede karşılaştırarak anlatır Bölüme dönme­
lisin.

İki Yüz Ku-k A l t m a B ö l ü m


Sekr hakkındadır

"Sekri, güçlü bir varid nedeniyle kendinden geçmek şek­


linde tarif etmişlerdir" Şeyh, bunu takiben Allah'ın ehline
göre övülen sektin renklerini mertebeleri açısından açıklar ve
şöyle der:

"Tabii sekr, müminlerin sekridir Aklî sekr, ariflerin sekri-


dir Geriye kâmil adamların sekri kaldı. O da ilahî sekirdir B u
sekr hakkında Resûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:

"Allah'ım! Sendeki hayretimi artir. " Sarhoş olan hayran­


dır"

İki Yüz K ı r k Yedinci B ö l ü m

Sahv hakkındadır
Sahv, bizzat bilgi ve edebi getirir

H ü k ü m ve sebeb için kuraldık değilse.


"Sufîlere göre sahv, gaybetten sonra hisse dönmektir"
Allah'ı bilenin ya sekr ya da sahv halinde oknası gerekir
Şeyh, şiirin beytinde geçen sayleme kekmesinin anlamı ku-
raklıkür, der

"Bilmelisin ki, sahv haknde olanların bazıları Rabbleriyle


bazıları da nefîsleriyle sahv ederler Rabbi ile sahv eden, bu ha-

155
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Ünde sadece Rabbine hitap eder, sadece O'nu duyar, bütün


mevcudatta Rabbine vaki olan ona da olur O iki makamda­
dır. Ya eşyanın perdesinin arkasından ihata yoluyla Hakkı gö­
rür "Allah, onları her yönden kuşatmıştır"^^ ayednde olduğu
gibi. Ya da Hakk'ı, suret ve hükümlerde eşyanın aynısı ola­
rak görür. Bazıları Hakk'ı, suretlerin hükmünü kabul etmesi
açısından eşyanın aynısı —suretin aynısı değil, çünkü suretler
âyân-ı sabite'nin hükümleri cümlesindendir- olarak görür. Al­
lah ehlinin Allah'la sahiv halleri farklı farklıdır."

İki Yüz K ı r k Sekizinci B ö l ü m

Zevk hakkındadır.

"Sufilere göre zevk, tecellinin ilk ilkesidir."

Bu bölümde birbirine komşu olan Kur'ân ayetleri arasın­


daki münasebet ve iÜşki konusu incelenmiştir. Bu hususta er-
Rummânî'nin-'^ bir tefsiri vardır. Şeyh, bu bölümde sahip ol­
duğu şeyleri elinden çıkarmasını ve babasının onu alışını an-
laar

"Riyazet, mudak anlamda kayıtsız bir şekilde nefsin arzu­


larından çıkmakür."

72 el-Burûc, 85/20
75 Ebu'l-Hasen Ali b. İsa er-Rummânî (296-384/906-994): Arap dili
çahşmalannda önemli bir yer mtmaktadır. Mu'tezili bir kelama olan
er-Rummânî, manük ilmiyle yakından ilgilenmiş, bu ilimden elde
ettiği birikimi uğraştığı diğer dini ilimlere uygtılamak istemiş ve bu
yüzden yerilmiştir. er-Rummânî'nin bu özelliğini en fazla öne çıka­
ran eserlerinden birisi de el-Hudud^dh eseridir. Nalıiv ilminde kul­
lanılan bazı terimlerin tanımlanmaya ihtiyaç duyduğumu belirtmiş
ve bu ihtiyacı gidermeye çakşmıştır (çev.).

156
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

İki Yüz K ı r k D o k u z u n c u B ö l ü m
İçmek hakkındadır.

"İlmi tecelli dört surette olur: Su, süt, şarap ve bal. Her
tecelknin insanlardan özel bir sınıfi ve bir kişide özel halleri
vardır Bunlardan bir kısmı minber ehk olan resuller içindir
Bir kısmı aile ehli olan nebiler içindir Bir kısmı kürsü sahibi
olan mirasçı arif veliler içindir. Bir kısmı mertebe ehli olan
müminler içindir..."

"İlimler her ne kadar çok olsa da bu dört ilim hepsini kap­


sar. Bunlar, Rahmani suretlerdeki Rabbani oturaklarda ilahî
aynalardır Bunlar bir grup hakkında nefeslerle devam eder
Bunlar kanmayı kabul etmeyenlerdir Bir grup hakkında bir
süreye kadar devam eder Bunu Allah'ın ziyaret ve görüş günü
söyleyeceği "Onları köşklerine döndürün" sözü belideyecekür
Bunlar kanmayı kabul edenlerdir..."

Şeyh, "Muttakilere vddolunan cennetin misali, orada tadı


bozulmamış su ırmaklarıdır... "^^ ayetinde zikredilen içme­
den dolayı hâsıl olan ikmlerin çeşitlerini açıklamaya devam
eder Şarap ırmaklarından ve onların şeriatta haram kıknışın-
dan bahseder "Şarap suretinde tecelli, dünyada sadece emin
kişiler için gerçekleşir Onlar baünlarında onu tadarlar, hükmü
kendileri için ortaya çıkmaz."

İki Yüz Ellinci B ö l ü m

Kanma hakkındadır
"Reyy (kanma) kendisiyle iktifanın hâsıl olduğu, artışıyla
mekânın daraldığı şeydir

74 Muhammed, 47/15.

157
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Bilmelisin ki, kanmayı sadece orada bk nihayet ve gayeyi kabul


edenler söylerler Onlar da dünya hayaümn ve süresinm kendi­
lerine açıldığı kimselerdk. Onlar Levh-i Mahfuzda keşif ehkdir
Düşüncelerini tamamıyla ona vermişlerdir Ya da düşüncesindeki
keşfi, üzerinde bulunduğu durum olan kknselerdk. Sonra önlerine
perde çekilir ve sonluluk görürler Çünkü varkğa giren her şey
sonludur. Bu keşf sahibi için, uhrevi herhangi bir keşif yoktur."

İki Yüz EUi Birinci B ö l ü m


Kanma'nın olmayışı hakkındadır
Sufiler, kanma hakkındaki görüşlerini söylemişlerdir B ö ­
lümün bazı hakikaderi şunlardır:
"AUah sürekk olarak bizde yaraücıdır İkmlerm sonu yoktur."
"AUah'ın kelimeleri tükenmez. Ç ü n k ü onlar yaratıkları­
nın zatlarıdır"
"Her şey O'nun subud sıfatlarıyla bilinir Bunu biknemiz
muhaldir Allah'ı bilmemiz de muhaldir Bilinmeyen olmak­
tan başka bir şekilde bilinmeyen ne yücedir!"

İki Yüz EUi İkinci B ö l ü m


Mahv hakkındadır
"Bikneksm ki, sufilere göre mahv, âdet vasıfların kalkması ve
illetin ve Hakk'ın gizlediği ve nefyettiği şeyin gideriknesidir"

İki Yüz EUi Ü ç ü n c ü B ö l ü m


İspaün bilinmesi hakkındadır O da âdet hükümleri ve ka­
vuşturucuların ispatıdır
"İspat, bütün âlemin üzerinde yerleştiği bir iştir"

158
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

tki Yüz Elli D ö r d ü n c ü B ö l ü m


Setr'in bilinmesi hakkındadır. O da seni yok olmaktan
gizleyen şeydir.
"Setr, kâinatın örtüşüdür. Âdeder ve amellerin neticeleri
ile kalmaknr. Sebeplerin ilahî perdeler olduğunu sana söyle­
miştik. B u perdelerin kaldırılması ancak sebeplerin kaldırıl­
masıyla olur."

Şeyh, perdelerin sarkıtılması konusunda ilmî fetih hak­


kındaki açıklamalarına devam ederek insanın kaçınılmaz ola­
rak uğrayacağı fetihlerde ancak şaşkın olarak çıkabileceği du­
rumları anlaur.

tki Yüz Elli Beşinci B ö l ü m


Mahk'ın -ki o, O'nun zaunda fena olmandır- ve mahku'l-
mahkın —ki o da O'nun zaunda sabit kalmandır- biknmesi
hakkındadır.
"Mahk, hakfekk ve vekiUik yoluyla kâinatta ortaya çıkman-
dır. B u âleme tahakküm etmeyi gerektirir.
Mahku'l-mahk ise üzerinde perde ve örtü yoluyla ortaya
çıkmandır. Sen, mahku'l-mahk'te O'nu perdelersin ve kâinaun
müşahedesi senin üzerinde H a k oknaksızın halk olarak ger­
çekleşir.

Bilmelisin ki, mahku'l-mahk, Allah ehkne göre, dünyada


daha tamdır. Mahk ise ahirette daha tamdır. Mahku'l-mahk
halini Allah ehlinin en seçkinleri elde edebilir ve heykelleri
nurlanmış akıllara aittir. Mahk'ı ise seçkinler elde edebikr ve
o nurlanmış nefislere aittir. Allah bizi mahku'l-mahk'ini sildiği
ve hakkını kendisine tahsis ettiği kimselerden etsin. Buna H a k
ile yalnızlık denikr Çünkü bu makamdaki insan ne görülür

159
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

ne de müşahede edilir. Bazı insanlar onu bilse bile onlara gö­


rünmez. B u hakikatten dolayı AUah'ın ehli, Hakk'ın kuluyla
yalnız kaldığını tercih ettiğini gördüğü için halveti tercih et­
miştir Böyle birisi kendi zamanında bir kişi olabiUr O n a da
Gavs veya Kutup denilir O da Hakk'ın yakıız kendisiyle kal­
dığı kimsedir O n u n nurianmış bedeni ayrddığında, yerini
başka bir şahıs alır Aynı anda iki şahıs oknaz. B u ilahi yalnız­
lık, yayılmayan ve açıklanmayan sırlar ilmindendir Biz, gaf­
let içinde olanların ve onu tanımayanların kalplerini uyandır­
mak amacıyla onu zikrettik ve ismini koyduk. Benden önce
zikredeni görmedim ve özeUikle Allah'ın ehUnden onu bileni
de bilmiyorum. Kıyamet gününde bu makama dikkat çeken
sahih bir haber varit olmuştur. Orada kul Rabbiyle yalnız ka­
lınca perdesini onun üzerine çeker ve kendisinden meydana
gelen şeyi kararlaştırır ve sonra ona şöyle der: "Ben dünyada
seninginahım örtmüştüm, burada da örtüyorum. "Sonra onun
cennete götürüknesini emreder

Bu haber, AUah ile yalnız kalmaya dikkat çeker Biz de kul


ile olan ilahî yakıızlığa dikkatini çektik."
Bu ihtisarı yapan fakir şöyle der:
Üst üste nurlar ve ard arda sırlar. Şerefli fetih. Dosdoğru
keşif Burada mahza lütuf vardır ÖzeUikle "kendi zamanında"
sözüyle bugün yaşayan insanın nazarını bu manaya çekmek
istedim. Zamanı onu tahsis eder Burada bir sayılan ve tak­
dir edilen bir vehim yoktur. "Aynı anda iki şahıs olmaz" sö­
züne de dUdcat çekmek istedim. "İki şahıs" lafeı sayısal an­
lamda sayı olarak aknamaz. Çünkü tek tekdir, farklı sayıdaki
surederde olsa bile. Burada ince bir sır vardır B u kadar açık­
lama kâfi gekr

160
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

î k i Yüz Elli Altıncı B ö l ü m


İbdâr ve sırlarının bilinmesi hakkındadır.
Bölüm bir şiirle başlamaktadır. O şiirden:

Dönüş dolunayının sülük dolunayı olması hödüktür


Hel ve lem sonra da keyfe ve ma ile bir bak.

D a h a sonra şiirin ilk beytinde zikredilen maruf edadarın


kullanımından bahseder ve şöyle der:
"Hak, bu soru edatlarıyla sorulan makul durumlardan
münezzehtir. O ' n u n zatı bu soru edatlarından münezzeh­
tir. Hatta bu sorular O'nun için caiz değildir. B u ne varlığı
Allah olarak gören ne de Allah olarak görmeyen için doğ­
rudur. Varlığı Allah olarak gören, Hakk'ın kendisiyle ortaya
çıktığı hükümleri de görür. B u hükümler, m ü m k ü n varlık­
ların hükümleridir. B u soru edatları ancak onları hak eden
için geçerlidir. Ç ü n k ü bu sorular Hakk'a, ayni mümkünün
hükmüyle zuhur etmesi açısından sorulmuştur. Böylece m ü m ­
künün talep edilen şey olduğu ve bunun talip için belirsiz-
leştiği ortaya çıkmıştır.

Varlığı, H a k olarak görmeyene geknce, onun için bu soru


edatları caiz değildir."
Sonra sözlerine şöyle devam eder:
"Hakk'ın âleme örnek olarak yerleştirdiği ibdâr'e geknce, o,
Hakk'ın kendisine hükümle teceUi etmesi içindir. O, âlemde Al­
lah'ın isimleri ve hükümleriyle ortaya çıkan ilahî halifedir..."
Bu hakfenin nitekklerini ve güneşin ayın zaunda zuhuruyla
bu hakikatin bağlanüsını anlaür ve şöyle der:
"Âlem, bütün içindekilerie bir darb-ı meseldir ve böylece
onunla O'nun H a k olduğu bilinsin."

161
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

îki Yüz EUi Yedinci B ö l ü m


Mııhadaranın bilinmesi hakkındadır. Muhadara, burhanın
kesmtisiz oknasıyla kalbin huzur bulması, âlemlerin istediği ha­
kikatleri içermesi nedeniyle ilahî isimlerle baş başa kaknakur
Bölüm biknen bir şiirle başlar. Şiirin başı:

Zatın huzurunda isimlerin muhadarası


Geçmişe delildir geleceğe delildir.

Daha sonra muhadaranın şeriat tarafından emredilen na­


zar ve itibar ehlinin vasfi olduğunu söyler Cenabı Allah'ı ve
isimlerin O'na nispetinden bahseder Kâinatın ilahî isimleri is­
tediğini bekrtir ve şöyle der: "Bu, "âlemin (Allah'ın) suretinde
yaratıldığı" hadisinin desteklediği şeylerdendir"

îki Yüz EUi Sekizinci B ö l ü m


Levami'in bilinmesi hakkındadır Levami', iki vakit veya
daha yakın bir sürede tecelk nurlarından sabit olanlardır
Şeyh, levami'in zevkten üstün —çünkü ilkeye ilavedir- iç­
meden düşük olduğunu söyler...

îki Yüz EUi D o k u z u n c u B ö l ü m


H ü c u m ve bevadihin bilinmesi hakkındadır Hücum, ki­
şinin tasannuu olmadan vaktin geçmesiyle kalbe gelen şeydir
Bevadih ise ürkme yoluyla gaybten kalbe ansızın gelen şeydir
Bu ya sevinci ya da üzüntüyü gerektirir

Öncelikle b ö l ü m ü n başlığında geçen bütün konuların


böyle olduğuna dikkat etmelisin. Şiirden sonra sadece bu bö­
lümde bazı hususları zikreder Şeyh, kendisinden örneklerle

162
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

hücum ve bevadih hakkındaki açıldamalarına devam eder. B ö ­


lüme bakmalısın.

î k i Yüz Altmışmcı B ö l ü m
Kurb'un bilinmesi hakkındadır. Kurb, itaatleri yerine ge­
tirmektir Sufiler, bazen onunla "kabe kavseyn'm kurbunu kas­
tederler Kavseyn, bir çizgiyle kesildiği zaman dairenin iki ucu
veya daha yakın olanıdır.

Bu bölümde bir şiir getirir. Şiirin başı şöyledir:

Bir çizgiyle küreleri kesersen ortaya çıkar


îki uç, Hakk'ın yakınlığı işte budur dikkate alınız
O ikisinden daha yakın olan hakikati
Ona ulaşınca nazarın gerektirdiği parlar.

Şeyh, kurbu geniş anlamlarıyla açıklar. Müsadere edilen


kulun muaheze edilmesinin türlerini zikreder. "O, yaptıkla­
rından sorumlu tutulamaz" ayetine mutabık olarak Allah'ın,
muaheze etme ve intikam alma konusunda daha şiddetk ol­
duğunu söyler.

î k i Yüz Altmış Birinci B ö l ü m


Bu'd'un biknmesi hakkındadır.
"Bilmelisin ki, bu'd, muhalefette kalmakur. Aynı zamanda
insanın kendisinden uzaklaşması anlamında da kullanılır." B u
bölümün hakikaderinden biri de Şeyh'in (r.a.) şu sözleridir:
"Allah'a âlemden daha uzak olanı yoktur. Çünkü zatı yö­
nünden ikisini bir araya getirecek herhangi bir şey yoktur."

75 el-Enbiyâ, 21/23.

163
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Yine Şeyh'in (r.a.) mealen şu sözleri de bu bölümün ha-


kikatlerindendir:
"Kul, ilahi bir emir olmaksrzm bazı isimlerie ortaya çı­
kınca, bu, Hz. Peygamber'in (s.a.) "Senden Sana siğmmm"hz-
disinde bekrtilen kendisinden uzak durulması gereken bu'd'un
ta kendisidir..."

î k i Yüz Altmış î k i n d B ö l ü m
Şeriat'ın bilinmesi hakkındadır
Şeriat, fiili kendine nispede kulluğa bağlanmaktır Şeyh,
son derece önemk olan şiiri serdeder ve şeriaün peygamber­
lerin getirdiği şey ve sünnet-i basene olduğunu açıklar. Şeriat
hakikaderin bütünüdür

î k i Yüz Altmış Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Hakikat'in bilmmesi hakkındadır Hakikat, sıfadarının eser­
lerini O'nun sıfadarıyla olumsuzlamandır Seninle, sendeki ve
senden olan fail O'dur, sen değil. "Yeryüzünde hiçbir canlı yok­
tur ki, O, perçeminden yakalamış olmasın"

Bölümde Şeyh'in (ra.) şu sözleri yer alır:


"Hakikat, varkğın, farklılık, benzerkk ve karşıtlığıyla üze­
rinde olduğu şeydir
Şeriat hakikatin ta kendisidir
Kesretin ahadiyyeti olan hakikat, hiç kimsenin bulamaya­
cağı hakikattir Âlemde olan her şey müstakimdir Çünkü per­
çeminden yakalayan, onunla beraber yürüyendir, O da sırat-ı
müstakim üzeredir."

7« Hûd, 11/56.

164
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Bölümü şu sözüyle bitirir:

"Hakikat şeriatın kendisidir, anla!"

î k i Yüz Altmış D ö r d ü n c ü B ö l ü m

Havatır'ın biknmesi hakkındadır. Havaûr, kalbe gelen şeydk.


Bölümde havatır'ı ve kalbe ulaşan beş yolunu açıklamışür.
Bölüm boyunca şunu söyler:
"Havatır'ın hepsi ilahî hitaplardır. Onlar da tecellilerdir"

î k i Yüz Altmış Beşinci B ö l ü m

Varid'in bilinmesi hakkındadır.


"Sufilere ve bize göre varid, her ilahî isimden kalbe ge­
len şeydir"
Bölümde:

"Araz için tahayyüz, cevhere tabi oknası hükmü gereğin-


cedir, denilir."

î k i Yüz Altmış Altmcı B ö l ü m

Şahid'in biknmesi hakkındadır Şahid, müşahede edenin


suretinin müşahede edende kalmasıdır Kalpte müşahede edi­
lenin sureti, Rabbini müşahede edenin kendisidir ve nimetler
onunla müşahede edene ulaşır.

"Şahid, müşahede anında müşahede edilenin suretinin


kalpte ortaya çıkmasıdır B u , görmenin verdiğinden başka
bir şey verir. Çünkü görülenin ikni rüyete takaddüm etmez.
Müşahede edilenin ilmi müşahedeye takaddüm eder. Buna
da akideler denilir.

165
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Her müşahede rüyettir; fakat her rüyet müşahede değil­


dir. Kamil adamlardan —ki onların her birisi O'nu müşahede
eder- başkası Hakk'ı gördüğünü bilmezler.
Bazı sufilerin zevki şudur: "Varlıkta Allah'tan başka konu­
şan yoktur " Bunlar mudak anlamda sema ehlidir."
Bölümün hakikaderinden:
"Allah dilediğini örter. Hatanın O'na izafe edilmesi mu­
haldir. Çünkü O , ilminin bütün malumu ihata etmesi sebe­
biyle, hatayı kabul etmez."

î k i Yüz Altmış Yedinci B ö l ü m


Nefsin bilinmesi hakkındadır Sufilere göre nefis; kulun sı­
fatlarıyla malul olan şeydir. Genel tanım budur.
Nefsi bölüm başkğı yapüğı gibi açıklamıştır Sufilerin nefsi,
insani latife olarak tanımladıklarını bekrtmiştir.
Bölümde, varlıklarda berzahların ilki olan külli nefsi açık­
lamış ve onun akıldan yaraüldığını söylemiştir

î k i Yüz Altmış Sekizinci B ö l ü m


Ruh'un biknmesi hakkındadır. Ruh, özel bir yolla kalbe,
gayb ilmini ilkâ eden şeydir
Bölümün şiirinde:

Ruh ikidir, ya'nın ruhu ve emrin ruhu


Hüküm emirle nehiy arasında sabittir.

D a h a sonra şu husus gelir:

166
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

"Yanın ruhundan maksadımız, "Ona ruhumdan üfledim"^^


ayetindeki mütekelkm yasını kendisine izafe emıesidir"
Şöyle der:
"Allah ehli, ruhların kalplerine inişini müşahede ederler,
inen meleği görmezler Ancak kendisine meleğin indiği kişi
nebi veya resul ise görür. Veli, melekleri müşahede eder fakat
meleklerin kendisine ilkâda bulunduğu kişi göremez. Veya
ilkâyı görürler; ancak müşahede olmaksızın bunun melekten
olduğunu bilirler H e m melek hem de ilkâ sadece nebi veya
resul olanda bir araya gekr

Kuşeyri Allah ehlinin ilmini överken şöyle der:


"Töhmedi birismin âlimlerm iknini biknesi baklandaki gö­
rüşün nedir? Çünkü onların dışındaki âlimler, ne fikıhta ne
de usulde basiret sahibidirler"

İki Yüz Altmış D o k u z u n c u B ö l ü m


Kuşku ve şüphe taşımayan ilme'l-yakinm, müşahede ve keş­
fin verdiği ayne'l-yakinin, müşahedeyle kastedilen bilgiyi kalpte
gerçekleştiren hakke'l-yakînin biknmesi hakkındadır
B ö l ü m d e geniş bir şekilde ilme'l-yakîn, ayne'l-yakîn ve
hakke'l-yakini açıklamıştır Bölümün kendisinde ona dön­
mek gerekir

î k i Yüz Yetmişinci B ö l ü m
Muhammedi münacatta geçen kutup ve iki imamın men­
zilinin bilinmesi hakkındadır

77 el-Hicr, 15/29; Sâd, 37/72.

167
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Bölümün başmda şiiri zikrettikten sonra şöyle der:


"Bikneksin ki, Allah, kendinden olan bir ruhla seni destek­
lesin, peygamberlerden bu makama erenler dört kişidir M u ­
hammed, İbrahim, İsmail ve İshak aleyhimus-selam. Evliya­
lardan ise iki kişi: Hz. Peygamber'in (s.a.) torunları Hasan ve
Hüseyin. B u zikredilenlerin dışındakilerin imametteki merte­
belerine göre malum bir içmeleri vardır"

B u menzilin açıklanmasında bölüm eşsiz ve gariptir ve


özede şöyledir:
"Kutbun ismi Abdullah'ur B u isimde kutupların bazısı ba­
zısından üstündür. Bazılarının Abdullah isminden başka isim­
leri vardır O n a kutupluk makamından başka bir makamla
seslenilir Musa'nın (a.s.) isminin Abduşşekûr, Davud'un (a.s.)
kendisine özgü isminin Abduknekk, Muhammed'in (s.a.) is­
minin Abdulcami' olması gibi...
İki imam da böyledir Her birinin kendisine özgü bir ismi
var ve kendi döneminde bu isimle çağrıkr Sol taraftaki imam
Abdulmelik, sağ taraftaki Abdurabbihi'dir İkisi de kutbun ve­
ziridir E b û Bekir (ra.) Abdulmelik, Ömer Abdurabbihi'dir
Hasan ve Hüseyin, kendilerinden başka bu makamla vasıfla­
nan insanların en ehil olanlarıdır"
Şeyh, ruhlar âleminden kutba biatin hallerini anlaür İki
imam, onun (kutbun) önündedirler O n u n huzuruna biri gir­
dikten sonra diğeri girebikr Soran sorar. Kutup cevap verir
O n u n bu hususta bir kitabı vardır İsmi "Mubâydtul-Kutb
vel-î?nâmeyn"6\r. (AUah'ın fazlıyla bu kitap benim yanımda
bulunmaktadır)
Sonra Şeyh, en uzak imamın haUerini, daha sonra da en
yakın olanının haUerini zikreder En yakın imam onunla bir

168
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

araya gelmiştir ve bu imam kendisiyle bir araya gelen şeyh­


lerin bizim şeyhimiz olduğunu ona haber vermiştir. Onların
onun üzerinde özel bir terbiyeleri yoktur. O n u kâmil bir şe­
kilde terbiye eden ilahi inayettir

D a h a sonra kutbun hallerini zikreder ve onun hakkında


şöyle der:

"O, Abdullah'ur, Abdulcami'dır. O , hem ahlaklanma hem


de gerçekleştirme açısından bütün ilahi sıfatları kendisinde
toplamışür. O , Hak'ın aynasıdır. İlahî sıfadarın ve görüntüle­
rin tecelkgâhıdır, vaktin sahibidir, zamanın kendisidir ve ka­
derin sırrıdır. Bütün zamanların ilmine sahiptir. Gizklik ona
galiptir Gayret hazinelerinde korunmuştur. Koruma elbise­
siyle örtünmüştür. Şüpheyle lekelenmez. Aklına bir fikir gel­
mez. Makamı çok evlilik makamıyla zıttır. Kadınları seven
onda rağbet sahibidir. Tabiata hakkını verir" ve daha başka
sıfatlarını sayar.

Bu bölümü Şeyh'in şu sözleriyle bitireceğim.

"Bilmeksin ki, kutup kâmil bir adamdır. O dört dinarı ka­


zanmıştır. O n d a her dinar yirmi beş kıratur. Adamlar onunla
ölçülür. Onlardan bazıları dörtte bir adamdır, bazıları yarım,
bazıları sekizde bir, altıda üç, dörtte üç adamdır. Biri de tam
adamdır Birinci dinar kâmil mümin içindir İkinci dinar özel
veli içindir. Üçüncü dinar iki nübüvvet içindir. Dördüncü di­
nar iki risalet içindir. Babalık hükmüyle asli olanı kastediyo­
rum. Veraset, oğulluk hükmüyledir Birinci sıra ikincisini elde
edene aittir. Birinci ve ikinci sıra, üçüncüsünü elde edene aittir
Dördüncüsünü elde eden hepsini elde etmiştir Kutup kâmil
adamlardandır Kâmil adamlardan fertler açısından söz ettik
ve onlar gerçekten kâmildirler."

169
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

îki Yüz Yetmiş Birinci B ö l ü m


Muhammedi münacattan sabah vakd kavmi hamd eder
menzilinin bilinmesi hakkındadır. B u aynı zamanda emniyet
menziUerindendir
Bu bölümde nurların türlerini özellikle karanlıktan doğan
nuru açıklamışür Yaraüklar âlemi bu nurun suretidir
Şeyh, halk ve emir âlemini incelemiş, menzil ve münazele-
lerin açıklamalarına başlamışür Aynı zamanda tecellileri kula
peş peşe gelen ilahî isimlerin genişliğini incelemiştir

îki Yüz Yetmiş ikinci B ö l ü m


Tevhidin tenzihinin bilinmesi hakkındadır
"Tevhidin tenzihi lafzından maksat iki emirdin Birin­
cisi, tevhidin H a k Teâlâ'ya değil, tenzihe müteallik olmasıdır
İkinci emir, tenzihin tevhide muzaf olmasıdır ve bu da şu an­
lama gekr: H a k Teâlâ kendisini tenzihi tevhide tenzih eder,
mahlûkattan kendisini tevhide tenzih edenlerin tenzihi gibi
değil. Hamdin Hamdi gibi."
Bu bölümün hakikaderinden:

"Hak ile halk arasındaki münasebet, makul değil, mevcut


da değildir. Zaü açısından hiçbir şey O'ndan değildir Yine
zatı itibarıyla O , hiçbir şeyden değildir Şeriaün delalet ettiği
veya akkn delil olarak kabul ettiği her şeyin mütealliki zat de­
ğil uluhiyyettir Allah ilah olduğundan dolayı, mümkünün
imkânı O'na dayanır"

Bölümün hakikaderinden:
"Allah'a hamd olsun ki, sufiler arasında gerçekleştirdikler
şeylerde ihtilaf yoktur Onların meşgukyederi his ehlinin meş-
gukyetinden daha sahihtir ve daha uygundur."

170
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Bölümün hakikatlerinden:
"Bilmelisin ki, bu menzile girmek, adamlık olan ikinci di­
nardandır Tam adamkk olan dördüncü dinarda nihayet bulur.
Şahıs, tam erkekkkle adam olarak isimlendirikr. İman, velayet,
nübüvvet ve risalet tertibinde takdim ettiğimizi gibi beşincisi
yoktur ki, beşin beşincisi olsun. Hatta bazen onun için dör­
dün beşincisi olur." Bundan sonra tekleri, çifderi, sahih bera-
beriiği açıklar. Bunları iyice kavramak ve zevk almak için ki­
taba dönmek gerekir. Bilmelisin!

İki Yüz Yetmiş Ü ç ü n c ü B ö l ü m


Musevî âlemden nefis ve hevanın helakinin bilinmesi hak­
kındadır.

Bölümün tahkiklerinden:
"Bilmelisin ki, Allah Teâlâ felekleri yarattığında, melekleri
yerleştirdiğinde, yedi gezegenin belirlenmiş bir süreye kadar
içinde yüzecekleri menzilleri takdir ettiğinde, onların akış­
ları ve yüzüşleriyle zamanı belirledi. Mekâneti mekânlardan
önce yarattı. Onlardan, yerde ve yedi gökteki özel mekânlara
incelikler uzattı. Sonra mümkünleri kendi mekânlarında
mekânederi üzere yarattı. O n a yerleştirdiği kudret sıfatını bil­
dirmek için - b a ş k a bir sıfatını değil- akıllardan bir akılı ya­
ratması da Aziz ve Alîm olan Allah'ın takdirindendi. Bu özel­
liğiyle onu kendi cinsinin bireylerinden üstün tuttu. B u da
bu akla özgü olan ez-Zâhir isminden dolayı idi. Bunu, ken­
disinde serinliği, soğukluğu ve sevinci olan bir sevgi akan bir
tür zorlamayla akla ilkâ etti. Böylece onda beş ikm nehri aktı.
B u nehirler bu akla özgü olan el-Ewel ve el-Âhir isminden
ortaya çıktı. Sonra bu nehirler, el-Batın isminde aktı. Batın

171
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

ismimin başlangıcı diğer başlangıçlara, sonluluğu diğer son-


luluklara takdis edildi. Zahiri de batını da böyledir Yanında
bulunan Ummü'l- Kitaptan, Ummü'l-Cem' olarak isimlen­
dirilen bir mertebe çıkü. Hak, beni o mertebeye soktu. O n u
gördüm. O n ı m zahirini ve batınını d a gördüm. Orada bu
aklın yerini de gördüm. Siyah bir nokta ve kırmızı ile sarı
arasında bir renkle perdeli ve örtülüydü. B u belirli mekânla
mekânet arasındaki inceliği gördüm. Musa, Harun ve Yûsuf
aleyhimu's-selam'ı bu akla bakar gördüm. Allah, kendisine
özgü kıldığı b u kapsayıcı mertebeden, sayısını kendisinden
başka kimsenin bilemeyeceği, yerde, gökte ve ikisi arasında,
toprak altından istiva sınırına kadar olan yerlerde sayısız mer­
tebeler çıkardı. Hakk'ın bütün bu mertebelere dönük özel
bir bakışı vardır B u bakışla onu diğerlerinden üstün tuttu.
Yine bunun Allah'ın kendisine tanıttığı kimseler nezdinde
iyiliği, saygınlığı ve ikramı vardır B u mertebelere tenzih ma­
kamları denilir Yüksek ruhaniler bu makamlara girdiğinde,
ilahî tenzihin hallerinden haller kazanırlar. Bunların değerini
Allah'tan başka hiç kimse bilemez."
Şeyh, bu konudaki sözlerini ayrıntılı ve uzım bir şekilde
sürdürür O açıklamalar için kitaba bakmak gerekir Özellikle
ilimlerin hazineleri ve anahtarları hakkındaki açıklamaları, sa­
hilleri görükneyen engin denizlerdir

İki Yüz Yetmiş D ö r d ü n c ü B ö l ü m

Musevî âlemden belirlenmiş ecelin bilinmesi hakkındadır


Bu bölümde eceli ve belirlenmiş ecek açıklamışür "Ölüm
maruftur O da eceldir Belirlenmiş ecel ise bas (dirikne) ola­
rak tabir edilen şeydir"

172
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Bölümde, âlemin ortaya çıkışı, ilahî hazinelerde Hakk'ın


varlığından vücuda gelişi incelenmiştir. O da bizzat bu hazi­
nelerden zuhurudur.
D a h a sonra arazî kemak ve özellikle zad kemali açıklamış
ve özellikle zad kemal hakkında şöyle demişdr: "Allah'tan dile­
ğim şudur: O n u tamamıyla elde etmem, Rabbime karşı olan
hüsn-i zannımı engellemesin."

D a h a sonra şunu der:


"Edep, talebinin O'nun için değil senin için olduğunun
söylenmesidir."
Bu konuda da şiirde söyleneni söylemek lazımdır:

Bir kitap ki olan her şey onda


Anlamlarında benzersizdir
İçindekilerini gördüğünde
İnciyi ihtiva ettiğini görürsün.

Bu şiirin yorumunda, bölümün hakikatlerine uygun düşe­


cek şeyleri söylemeye devam eder. Şu sözler ona aitdr:
"Ondan sana tecelli eden şeyler, mertebenin el verdiği ka­
dardır. .. Çünkü sen, kendinden ancak O'na döndün. H a k ise
ancak seninle sana döner kendisiyle değil. Çünkü O'nu ihata
edebilecek bir varlık yoktur.

Hakikat, kulun efendisi üzerinde herhangi bir hakkının


olmamasını gerektirir."
Şeyh, miraçla ilgiÜ sırları. Peygamberimizin (s.a.) Hz. Musa
(a.s.) ile - k i o yerde kabrinde idi- semada buluşmasını ince­
ler ve bunların mümkün hakikader olduğunu söyler. Aynı za­
manda "an"ı da inceler ve an'ın akan zamana boyun eğme­
diğini bekrtir.

173
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

îki Yüz Yetmiş Beşinci B ö l ü m


Musevî makamdan pudardan teberri etmenin bilinmesi
hakkındadır. B u yedi emir menzilindendir.

Bölümün şiirinde emir menzillerini açıklar. Bölümde de


nida ve nida harfleri hakkında geniş bir açıklama vardır. Şeyh,
onunla ilahî isimlerin hakikatlerine varmak ister.

Bölümün başlangıcında. Şeyh, S â d Sûresi'nin tefsirinden


anladığını anlatmışur. Bir mürebbiden okunmasında izne ih­
tiyaç vardır

îki Yüz Yetmiş A l t m a B ö l ü m

Muhammedi makamdan havuz menzili ve sıriarının bi­


linmesi hakkındadır.

Bölümün başında vehbî ve kesbî ikmlerin kısımlarını açık­


lamışür Bölümün önemli tahkiklerinden biri de şudur: N ü ­
büvvet vehbîdir ve ayrıcakktır. Keşf ehk ve Ehl-i Sünnet ke-
lamcıları da aynı görüştedir.

Bölümün hakikaderinden:
"Sadık âşık, sevilenin sıfaüna geçen kimsedir Sevileni kendi
sıfatına indirgeyen değildir...

Rabbine karşı muhabbetinde sadık kul da böyledir. O'nun


isimlerinin ahlakıyla ahlaklanır Allah'tan başkasına ihtiyaç
duymama, Allah'ın izzeti ile aziz olma, Allah'ın ekyle verme,
Allah'ın gözüyle koruma özellikleriyle ahlaklanır.

Tecellinin nasıl olacağı âleme değil Allah'a aittir Allah'tan


başka ne bir melek ne de bir nebi onu bilebilir. Çünkü bu
Hakk'ın özelliklerindir. Çünkü zat asıl itibariyle biknmeyen-
dir. Tecellisinin mazharlarda keyfiyeti, yaratıklarından her-

174
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

hangi bir kimsenin elde edebileceği ve idrak edebileceği bir


şey değildir"
Söylediğinin özeti şudur:
"Mazhariar zata değil mertebeye aittir Ancak ilah olana
ibadet edilir..."
Bundan sonra şöyle der:

"Münacat O'ndan sana değildir; ancak sendedir"

î k i Yüz Yetmiş Yedinci B ö l ü m


Musevi makamdan yalanlama ve cimriliğin ve sıriarmm
bilinmesi hakkındadır
Şeyh, âdeti olduğu üzere bölümün başında b k şiir serdeder
"Hiçbir şeyin kendisine benzemediği kimseyi nasıl idrak
eder" B u şiirden:
Hiçbir benzeri olmayanı nasıl idrak edebilir
Bilgiyi his ve nazardan alan kimse
Onunla Allah'ı bilmek, O'nda O'nu bilmemenin ta kendisidir
O'nu bilmemek de bilginin ta kendisi, düşün
Alemde O'ndan başka malum yok
Ey mağlup! Sınırlılığınla ne dersin.

Dayanağı olmayan ilmin ilimden olduğunu söyler B u ­


nun ilahî mevhibe olduğunu anladım. Kul ile Rabbi arasın­
daki örtünün yani beşerî örtünün kalkmasının ne anlama gel­
diğini açıklar.

î k i Yüz Yetmiş Sekizinci B ö l ü m


Musevî ve Muhammedi makamdan ülfet makamının ve
sırlarının bilinmesi hakkındadır

175
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Bölümün hakikatlerinden:
"Hüve O'nun hakikatindendir. O , ancak bu mertebede
ve bu menzilde müşahede edilebilir ve elde edilebilir. Çünkü
O n d a zahirin kendisi, bizzat baümn kendisidir."

Bölümün hakikaderinden:
"Hakk'm Hakk'ı talep etmesi doğru değildir Ancak haz
için talep edilir. Çünkü talebin faydası, talep edilen için ger­
çekleşir. Hak, herhangi bir kimse tarafından elde edilemez.
Bundan dolayı âlemle madup olması doğru değildir. Öyleyse
geriye bazdan başka bir şey kalmadı."

İki Yüz Yetmiş D o k u z u n c u B ö l ü m


Muhammedi makamdan itibar menziÜnin ve sırlarının bi­
linmesi hakkındadır.
"Bilmelisin ki, hakikat ehli arasında, bir mazharın dışında
zad tecelli ihtilafsız bir şekilde imkânsızdır." Bölüm boyunca
varlıkta ortaya çıkan fiilleri ve bunların Hakk'a veya halka nis­
petini açıklamışür.

Makamları geniş bir şekilde anlatmış ve bölümün içinde


şiirlere yer vermiştir:
Hayret hayretten sadır oldu
Keşke orada hayret edilmeyen kimdir bir bilsem...
Bölüm boyunca nazarı anlatmış ve şöyle demiştir:
"Allah'ın nazara mahsus kıldığı hususlar; bir şeye bakıldı­
ğında eseri görülür ve ondaki ilimler tahsil edilir...
Tabiatlar d a böyledir. Allah, onları, elde edilmesi için
hayretâmiz bir şekilde düzenlemiştir. Ateş unsurunu kendi­
sini hava unsuru, hava unsurunu kendisini su unsuru, su un-

176
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

surunu kendisini toprak unsuru takip edecek şekilde düzen­


lemiştir S u ile ateş arasmda bütün yönlerden tabii bir zıdık
vardır H a v a ile toprak arasında bütün yönlerden tabii bir zıt­
lık vardır İki yönlü oknası hasebiyle tabiatın arasına vasıta­
lar koymuştur... Berzahı makamlar, münazeleler ve menzil­
ler arasında da aynı şekilde zıdıklar vardır İki menzil veya iki
münazele veyahut iki makam arasındaki berzaha durak de­
nir en-NifFeri'nin''^ "el-Mevaktf veî-Muhâtabât" \s\m\i kita­
bında böyle gelmiştir"

7' M u h a m m a d ibn 'Abd al-Cabbar ibn al-Hasan en-Nifferî (öl.


lı.354?/965-ö.?). Hakkmda pek az şey bilinen onuncu yüzyıl su-
filerden biridir. NifFeri isminden de anlaşılacağı gibi Irak'ın NifFer
kentinde dünyaya gelmiş, Mısır'da ölmüştür. NifFeri hakkındaki kısa
bilginin kaynağı onun yorumculanndan Afifîiiddin Tilimsani'niu
(Öİ.690) ifadelerine dayanmaktadır. TiHmsani, Mevakıf'm çöllerde
gezen derviş NÜFerî tarafindan yazıhp bir kitap halinde düzenlen­
mediğini ancak bazı sayfalara illıamlarmı geçirdiği ve bu sayfalarm
kendisinden sonra elden ele dolaştığı ve sonunda da müritlerinden
biri veya oğlu/kızkardeşinin oğlu tarafindan düzenlendiğini belirtir.
Arberry ise NifFerî'nin her halükarda diğer bazı mistikler gibi iFade-
lerinin geleceği konusunda kaygısızı olmayan bir derviş olduğunu
ve memin kendisinin de dalıa sonra Faridı bir el tarafindan düzen­
lendiğini gösterdiğini belirtir. Mulıyiddin Arabi'nin eseri Fütuhat-ı
Mekkiye'Ac NifFerî'nin adının geçtiği ve ona atıF yapılan beş yer var­
dır. Eserin 1293 Kaliire baskısındaki reFeranslanyla NifFeri'ye aüFya-
pılan yerler 1.505,1.771,11.187,11.805, II.827'dir. Arabî NifFerî'nin
eserinin başkğından "El-Mevakıf vel Kavi' şeklinde söz eder. Arabî
dışmda Şarani'nin Tabakat ül-Kübra, Hacı HaüFe'nin KeşfiizZünun,
Kaşani'nin Letaif al-Alem fi İşarat Ehl-i İlham, Zehebi'nin ise Müş-
tebih adlı eserinde NifFerî'nin adı veya eseriyle ilgili bilgiler veril­
mektedir. Kendisiyle ilgili gizem perdesi aralanmamış ve eserindeki

177
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Şeyh, bu konudaki açıklamalarına devam ederek şöyle der:


"Sonra menziller arasında duraklar yoktur. Bu ince bir hu­
sustur."

İki Yüz Sekseninci B ö l ü m


Musevî makamdan bana ne makamının ve sırlarının bi­
linmesi hakkındadır.
Bölümün başında kulun O'na muttali olmasını olumsuz-
layan bir şiir yer almaktadır.
Vahdetle gerçekleşende ve fetihlerde var olan rahmet ol­
masaydı, akıl susuz kalırdı. Öyleyse bölümün hakikatleri için
nakle dönekm! Deriz ki:

Araz intikal etmez. Ç ü n k ü intikal etseydi, mahalli ol­


mazdı ve kendi kendisiyle kaim olurdu. Araz ise kendi ken­
disiyle kaim olmaz.

İki Yüz Seksen Birinci B ö l ü m


Muhammedi mertebeden toplanma menzilinin ve birin
topluluğun yerine ikamet etmesinin biknmesi hakkındadır.
İkindi namazıyla ilgili olan şiiri irat ettikten sonra, ikindi
namazının başlangıç vakti için tek bir hükmün olmaması
nedeniyle onun ikame edilmesiyle ilgili sözlerini sürdürür
ve sözü, bölümün de başlığı olan damme lafzına getirir ve
şöyle der:

"Kâmil yakmkğın zirvesmdedir Kulluğunun kemalmde ya-


raücısının zaünın kemalini müşahede ederek onunla ortaya çı-

muğlak ifadelerden dolayı anlaşılması güç bir SLifi olan NifFerî'nin


Muhyiddin İbn Arabi'yi etkilediği düşünülmektedir (çev.).

178
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

kar. B u söylecüklerimizi araşürdığında, o zaman Allah'm seçtiği


kâmil adamlarm zevkine karşı, senin zevkinin nerede olduğunu
anlarsın. Allah, o konuda o adamları seçmiş ve ondan tenzih
etmiştir Bundan dolayı, onlar ve O , O ve onlar gibidir Böy­
lece onu kâmil olarak isimlendirmiştir Asr da onlardan biri­
dir Çünkü bir şeyin başka bir şeyle birleştirilmesi, talep edi­
leni ortaya çıkarmak içindir Böylece, kıUluğunda herhangi bir
şekilde rububiyet karışmayan saf kulun zatı, herhangi bir şe­
kilde kulluk karışmayan mudak Hakk'ın zatıyla birleşmiştir
İlahî isimden âlem talep edilir"

Daha sonra insan-ı kâmik tarif eder O da "birin toplulu-


ğun yerine ikamet etmesi" sözüdür. İnsan-ı kâmil, küçültmeyi
kabul etmez. Buna delil olarak da İsrafil (a.s.) hakkında varid
olan "O günde yetmiş kere küçülür, öyle ki nokta veya söylediği
gibi olur" sözmvü getirir

Daha sonra ahsen-i takvimin açıklamasında şöyle der:

"Kulluğunda susan kuldan başka kul yoktur Ç ü n k ü ku­


lun bu mertebedeki sınırı Rabbani herhangi bir sıfatla va-
sıflanmasıdır Rahmani ve benzeri bir sıfatla övüldüğünde,
kendisi için yaratıldığı m a k a m d a n düşer ve kemalden ve
Hakkın sıfadarıyla vasıflanmış miktarda Allah'ı bilmekten
mahrum kalır...

İnsan-ı kâmil, AUah dediğinde, AUah'tan başka bütün âlem


AUah der Allah'm isünleri de onun söylediğini söylemiştir Bü­
tün bu isimler gayp ikninde saklanmışür AUah'ın bu isimle­
rin bilgisini tahsis ettiği kişiler, sadece bazı kullarıdır Varlıkla­
rıyla da bütün kulları tarafmdan bilmmektedir Böylece insan-ı
kâmikn teşbihi, bu zikrettiğimin teşbihin yerine geçer Sevabı
da kesintisizdir"

179
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

İki Yüz Seksen ikinci B ö l ü m

Musevî mertebeden ölüleri ziyaret etme menzilinin ve sır­


larının bilinmesi hakkındadır
Bölümde ölüleri ziyaret etmenin anlamını seçer. O da on­
lara kavuşmak ve yollarına dahil olmakür. B u da işi olduğu
gibi idrak etmekten acizkktir.

Âlimlerin en âlimi, bilinenin bikndiğini, biknmeyenin bi­


linmediğini bilendir

İki Yüz Seksen Ü ç ü n c ü B ö l ü m


Muhammedi mertebeden kavasım (kırıcılar/öldürücüler)
menzilinin ve sırlarının bilinmesi hakkındadır.

Bölümde kendi miracını şöyle anlaür:

"Bilmelisin ki, Allah'ın dilediği bazı ayetlerini bana göster­


mek için miracım esnasında bu mertebeye ulaştığımda, ya­
nımda bir melek vardı. Kapıyı çaldığında, kapının ardından
şöyle dendiğini duydum: "Allah'm bildirmesinden başka şekilde
bilinmeyen bu meçhul menzilin kapısını çalan kim?. " Melek
şöyle dedi: "Senin kulunun mertebesinin kulu Muhammed b.
Nurdur " Kapı açıldı, içeri girdim. Hakk orada bulunan her
şeyi bana tanıttı. Fakat bu onu müşahedemden birkaç sene
sonra idi. B u tarifsiz bir şekilde sûri bir müşahedeydi."

Kitabı ihtisar eden şöyle der:


Öncelikle bilmelisin ki, b u ihtisarı, b u n a inananın d a
inanmayanın da ekne geçeceğini bilerek yaptım. Burada ina­
nan ve inanmayandan kastım, sufilerin özellikle de Efendimiz
Şeyhü'l-Ekber, el-Fütûhâtü'l-Mekkiyye'mn sahibi Muhyiddin
İbn Arabi'nin ilim ve zevkleriyle ilgilenen ve ilgilenmeyendir.

180
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

İnanan için, eş-Şeyh'in burada zikrettiği miraç laizmı anlamak


kolaydır Bunun anlamı, peygamberlerin miraçlarıyla karışur-
maksızın veklere özgü olan mirasî müşahededir Bu meselenin
çözümünü Şeyh'in şu sözlerinde bulabikrsin: "Bu tarifiz bir şe­
kilde sürt bir müşahedeydi."

inanmayana gelince, ona şöyle denilir: Nefsini, Allah'ın


"Allah'tan korkun ve Allah size öğretecektir"^^ ayetiyle vek kul­
larına açtığı ikm ve zevklere maruz bırakmalısın. Vekler için
uygun olan hissi ve ilmi harikuladelikler, onların yollarına uy­
mak ve teslim oknaksızın hiç kimse için uygun değildir Tes­
lim ol! En doğrusunu Allah bilir...

Bölümde, İbn Sayyâd'ı^" ve onun, arşı, deniz üzerinde ta­


hayyül etmesi kıssasını anlaür Onunla Hz. Peygamber (s.a.)
arasında geçen konuşmayı ve İbn Sayyâd'ın hezimetini anlaür

79 el-Bakara, 2/282.
Ebû Saîd (ra.)'den rivayete göre, şöyle demiştir: "Resûlullah (sav)
Medine sokaklarından birinde İbn Sâid (Sayyâd) ile karşılasa ve onu
biraz yanında alıkoydu, ibn Said, Yahudi bir delikanh idi saçı ise ör­
gülü idi Resûlullah'ın (sav) yanında Ebû Bekir ve Ömer de bulu­
nuyordu. Resûlullah (sav) ona: "Benim Allah'ın Resulü olduğuma
şehâdet eder misin?" buyurdu o da: "Sen benim Allah'ın elçisi oldu­
ğuma şehâdet eder misin?" karşılığını verdi. Bunun üzerine Resûlullah
(sav): "Allah'a, meleklerine, kitaplarına, elçilerine ve ahiret gününe
iman ettim" buyurdu ve "ne görüyorsun?"diye sordu, ibn Sâid: "Su
üzerinde bir arş görüyorum" dedi. Peygamber (sav) de: "Deniz üze­
rinde şeytanın arşım görüyor" buyurdu. ResûluUalı (sav): "Tekrar ne
görüyorsun?" diye sordu. "Bir doğru ve yalancılar veya doğrular ve
yalancı görüyorum" dedi. Bunun üzerine ResûluUalı (sav): "Karma­
şıklığa düşürülmüş bir kimse ondan tızak durunuz buyurdu." (Müs­
lim, Fiten: 19; Ebû Dâvûd, Melahım: 16; Tirmizî, bu hadis basen­
dir demiştir.) (çev.)

181
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

ve bölümü şu sözleriyle bitirir: "Nebi, hem vahiy anında hem


de vahiy anının dışındaki anlarda vesveseden korunmuştur."

İki Yüz Seksen D ö r d ü n c ü B ö l ü m


Muhammedi makamdan değerk komşuluk makamının ve
sırlarının bilinmesi hakkındadır.
Bölümün içerisinde, zikredenlerin kalplerinde konuşan­
ları ve türlermi, ilahî ismin konuşmasını, meleğin konuşmasını
veya bizzat nefsin konuşmasını açıklamıştır. Bitkilerin, hayvan­
ların, cansızların, uzuvların ve insanın konuşmasını zikretmiş ve
Allah'ın kelamından deÜller getirmiştir: "Harikuladelikler, mev-
cudaün konuşmasının ve her şeyin duyulmasındadır Genel ve
cüzi gaybleri bilmek, bazen Mekke ile İrak arasında bineldinin
yolunun dışında bir yerde bulunan acayip bk hayvanın etmi
yemek veya suyunu içmekle mümkün olabikr Bu hayvan bir
kadın şeldindedir Arapça konuşur. Bu bölgenin Bedevileri ona
çıkardı. Onlar bilmen bk kabiledir Her senenin belk bir gü­
nünde bu mağaraya gekr, ellerinde oklar olduğu halde bu ma­
ğaranın kapısında dururlardı. Bir kısmı mağaraya girer, çığlık­
lar atarak dağılır ve bu hayvanı ararlardı. Hayvanı kaçırtmak
için bağrışırlar. Hayvan korkmuş ve ürkmüş bir halde mağara­
nın çıkışlarmdan birisine doğru kaçağında, bu çıkışta bekleyen
kişi mızrakla kendisini vurur ve öldürür. Eğer kurtulursa hay­
van ormana kaçar, onlar da ertesi sene aynı günde tekrar oraya
gekrier ve böyle yaparlar. Hayvanı öldürürlerse, parçalarlar ve
etini bütün kabileye dağıüriar. Herkes kendi payına düşen par­
çayı pişirir, yer, suyunu içer, dilediğine yecürir Yanlarında bmek-
ten kesikniş ve yolunu şaşırmış bk misafk olduğunda ve o güne
denk geldiğinde etini yemekten ve suyunu içmekten meneder-
lerdi. Misafir onlardan habersiz çalarsa başka. Eğer bunu öğre-

182
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

nirlerse, ona zorla kustururlar. Böylece etin kendismdeki etkisi


azakr, fakat bütünüyle yok oknaz. Bundan dolayı gayblerin bil­
gisinden üzerinde bir şeyler kalır."
Şeyh, bu bölümün hakikaderini ortaya çıkarmaya devam
eder ve hasrın türlerini zikreder B u konunun öneminden do­
layı kitaba bakmak gerekir B u hakikaderden biri Şeyhin şu
sözüdür: "Eğer insan fetanet sahibi obaydı, nefeslerle haşr olu­
nacağım bilirdi."

î k i Yüz Seksen Beşinci B ö l ü m


Cansızların münacatının menziknin bilinmesi ve bu men­
zilde Muhammedi ve Musevi mertebenin yarısını elde eden
hakkındadır
Bölümün hakikaderinden:
"Havassın eşyayı idraki, zatî bir idraktir Zata arız olan za­
hiri illederin etkisi zadarda yoktur."

î k i Yüz Seksen Altmcı B ö l ü m


Muhammedi mertebeden kendisine W"denikp de direnen
ve "olmayan" kimsenin menzilinin bilinmesi hakkındadır
Bu bölümde:
"Tecelliler O'nun hakikatinin nurlarıdır
Bu mertebeye girdiğimde, orada ışığı olmayan nurun te-
celksi vaki oldu. O n u işaret olarak gördüm. Kendimi onunla
gördüm. Bütün eşyayı ve eşyanın zatında taşıdığı ve eşyanın
hakikatini veren nurları kendimle gördüm. Buna ilave olunan
bir nurla değil. Burada hissi -akli değil- hakiki bir suret olan
—mana değil- büyük bir müşahede gördüm. B u tecellide bü-

183
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

yüğün büyük, küçüğün küçük kaknasıyla birlikte, büyüğün


girebilmesi için küçük genişledi. Halattn iğne deliğinden geç-
mes?^ gibi. B u hayal olarak değil his olarak müşahede edildi.
Büyüdü; fakat nasd büyüdüğünü bilemiyorsun ve gördüğünü
de inkâr edemiyorsun."
D a h a sonra sözlerini şöyle sürdürür:
"Bu menzile ilk girdiğinde, kendini Hakk'ın mazharı ola­
rak görürsün. O'nu gördüğünde de O'nun O oknadığını kesin
olarak öğrenirsin. O , O'dur. B u ise bu mertebenin sonudur."
Yukarıda geçen sözleri şöyle tahÜl ediyorum:
"O'nu gördüğünde de O'nun O olmadığım kesin olarak öğ­
renirsin" sözünün anlamı tadılan zad izzettir ve özel zevktir.
Nazari aklın kaldıramayacağı şeyler, lafızlarda tezahür etmiş­
tir. "Bu ise mertebenin sonudur" sözü ise lafızların arkasındaki
manalara göre konuşmak gerektiğine işarettir.

İki Yüz Seksen Yedinci B ö l ü m


Muhammedi mertebeden samedânî tecelk menzilinin ve
sıriarının bilinmesi hakkındadır.
Bu bölümde, ahadiyyedn türlerini zikretmiştir Tecellileri,
garip sayılarla anlatmışur.
Bu bölümün hakikatlerinden:
"Sureti kabil olan varlıkların eceli yoktur. Allah onları ya-
ratüğından beri onlar için sürekliÜk ve beka vardır. Bu varlık­
lar, surederle ikşkilerinden dolayı "Her biri belli bir zamana ka­
dar akıp gitmektedir" ayetinin kapsamına girerler."

«' Bkz. ei-A'râf 7/40.


« er-Rad, 13/2.

184
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Açıklamanın geri kalan kısmı bölümdedir. B u şerhin ince­


liğinden dolayı ona dönmelisin.

Yine bölümde meleklerin lafiz ve kelimelerden yaratılış­


ları da incelenmiştir.

î k i Yüz Seksen Sekizinci B ö l ü m

Musevi mertebeden ilk tilavet mertebesinin bilinmesi hak­


kındadır.

Bölümün hakikaderinden:

"İnsanın, hayatında bir araya topladığı en güzel şey, Allah'ı


bilmek, O'nun isknleriyle ahlâklanmak, ubudiyetinin gerektkdiği
yerde durmaktır. Mertebesinin gereğini yerine getirirse...

Bilmelisin ki, sen Allah'ın isimlerinin bütünüsün, hatta


isim olarak en kâmil olanısın. Hatta bazı insanlar, Şeyh'in bi­
risine - k i o E b û Yezid el-Bistâmi'dir- "Allah'ın ism-i a'zam'ı
hangisidir?" diye sormuşlar, o da "Siz en küçüğünü gösterin
ben de size en büyüğünü göstereyim. Allah'ın bütün isim­
leri büyüktür. Öyleyse doğru ol ve dilediğin ilahi ismi al." de­
miş. Ahmed b. Seyyidbûn ile Mürsiye'de karşılaştım. Biri ona,
Allah'ın ism-i a'zam'nı sordu. Bunun üzerine kendisi bir taş
atarak, "Sen Allah'm en büyük ismisin" âajt işaret etti. Çünkü
isimler delalet için konulmuştur. Bundan dolayı onlarda ba­
zen ortakkk olur. Sen, Allah'a en açık ve en büyük delilsin.
Sen, O'nu kendinle teşbih etmelisin. Eğer bütün varlıklarda
böyle olduğunu söylersen, cevap olarak deriz ki: Evet öyledir.
Ancak sen bütün varlıklar içinde en kâmil ve en büyük de­
lilsin. Çünkü Allah seni kendi suretinde yaratmış ve iki eliyle
bir araya getirmiştir.

185
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

İlk akıl ibdaî bir mefuldur (örneksiz yaraülmışür). Nefs ise


inbi'âsi bir mefuldur (sudur yoluyla yaraülmışür).
Bilmelisin ki, Hüve'den başka ezelde kendisiyle ebedi ola­
cak şeylerin takdir edildiği başka bir şey yoktur. Hüve ise ken­
disini kendisine ait bir kemal görüşüyle görmek ve hüve'nin
hükmünün kendisinden kalkmasını istedi. A'yan-ı sabiteyi dü­
şündü. İnsan-ı kâmikn hakikatinden başka kendisine benlik
rütbesini kazandıracak bir hakikat göremedi. O n u kendisine
üstün tuttu. Kendisiyle karşılaştırdı. Kendisinden uzak düşen
tek bir hakikat dışında diğerleriyle uyuştu. B u varkğı kendi­
siyle olan hakikattir. O n u kendisi için var etti. Böylece bu iki
suret bütün yönlerden birbirleriyle örtüştü."

İhtisarı yapan fakir der ki:


Burada Hüve yönüyle gelenlerden yani ezek gayb'tan - k i
orada yaratılan varkkIarın varkğı söz konusu değildir- Allah
ile varlık arasında bir iştirak ve ittihadın olduğu sonucu çı­
karılamaz.

îki Yüz Seksen D o k u z u n c u B ö l ü m


Musevi mertebeden kendisinden önce bilginin bulunma­
dığı ümmi bilginin menziknin biknmesi hakkındadır.
Bölümde ümminin durumunu incelemiştir Akılkların, mü-
tekelkmin ve müçtehitlerin Allah'ın yoluna girişlerindeki hal­
lerini açıklamışür Özeti şudur: Ümmilik, Kur'ân'ı ve nebevi
haberleri ezberlemekle çelişmez. Fakat bize göre ümmi, kapsa­
dığı anlam ve sırları çıkarmak için nazari düşüncesiyle ve akli
hükmüyle hareket etmeyendir...

"Ledunni ilahi ilmin başlangıcı, makamı olmayanın na­


sibidir. O da herhangi bir şifada asla kayıtlanmamakür." Ay-

186
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

nntılı bilgi için bölüme dönmelisin. Bu bölümden şu inci­


leri çıkardım:
"Tabiî cisimlerin aslı nurdur Eşyalar indikçe kesifleşir,
müvelledât gibi. Nur zulmette gizkdir Nur olmasaydı zuknet
bilinmezdi. Zuknet gece için, nur gündüz için asıldır Heyula
karanlığın aslıdır yani karanlık bir cevherdir ve şeffaf cisimler
bu cevherden zuhur etmiştir Zulmet idrak edilir ama onunla
idrak ediknez. İçindekilerle beraber bütün mevcudat aslî nur-
dandıriar. Varlıkların konumu Rububiyyeti ikrar etmektir İki
hayaün sonunun halleri ahrettedir Sırrı incedir"

Bu bölümle yerinde ona not düşrijm. Bunun hakikati Kitahu'r-


Rııdûdve Te'yîdu's-Sufiyyefi'l- Mecmu'âti'l-Hatimiyyeâe açıklan­
mışür AUah, ihsanmdan bizi mahrum etmesin. Bu konuda ih­
sanı bizi kuşatmıştır Kendisinden istenen sadece O'dur.

İki Yüz D o k s a n ı n c ı B ö l ü m
Musevî mertebeden nimetleri takrir menzilinin biknmesi
hakkındadır
"Bize göre bütün işlerin aslı marifeliktir Nekre ise araz ve
gariptir"

İki Yüz D o k s a n Birinci B ö l ü m


Muhammedi mertebeden dördüncü felek olan zamanın
başlangıcının biknmesi hakkındadır
Şeyh (ra.) şöyle demiştir:
"Bilmeksin ki, Allah veli dostunu başarıya ulaştınr Çünkü
her şeyin bir başlangıcı vardır Tarikatta, O ' n u n bUinmesi
ilim ve maariflerin en yücesidir Çünkü âlem ve âlemdeki her

187
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

tür, insan suretinde yaratılmıştır İnsan en son varlıktır H e m


zahiri hem de baûni olarak ilahî suret üzere olan sadece in­
sandır Allah onun için bir başlangıç kılmıştır Sonradan yara­
tılan insanla ezeli olan H a k arasında, sayısını AUah'tan başka
hiç kimsenin bilmediği başlangıçlar vardır Kavrayabileceğin
ama aklının alamayacağı bazı başlangıçları açıklayalım. Kavra­
yışının ermediği ve aidinin kabul etmediği bazı hususlarda da
susalım. En yükseğinden başlayalım ve en son dereceye ine­
lim. Böylece şöyle deriz:

Her suretten ikinci mertebede başlangıç aynıdır İster bu


suret cinsiyet olsun ister neviyet olsun ister şahsiyet.

Zorunlu olan varlıkların başlangıcı, Hakk'ın vasfi olan ezeU


hayattır Etkili isimlerin başlangıcı âlemdir Tenzihi sıfadarın
başlangıcı, benzerUğin reddedilmesidir Mekânların başlangıcı,
altında ve üstünde hava oknayan amadır Varkğın başlangıcı,
mümkün varkkIardır Mevcudaun başlangıcı, ilk akıldır Deh-
rin başlangıcı, ezel ile ebed arasıdır Zamanın başlangıcı, heyu­
lanın sureti kabul etme zamanıdır Tabiatın başlangıcı, ilk cis­
min keyfiyetidir Keyfiyederin başlangıcı, kudretin yaratmayla
ilişkisidir Kemiyetlerin başlangıcı, anlamların taksimidir Fe­
leklerin başlangıcı, kürsüdür Unsuriarın başlangıcı, sudur
Gecenin başlangıcı, kızıl şafağın batmasıdır Gündüzün baş­
langıcı, güneşin aydınlatmasıdır, aydınkğı değil, müvelledâtın
başlangıcı, hayvandır. İnsanın başlangıcı, malumdur. Ümmetin
başlangıcı, İdris'in zamanıdır B u ümmetin başlangıcı, birinci
nesildir Dünyanın başlangıcı, Âdem'in yaratılışıdır Günlerin
başlangıcı, pazartesi g ü n ü d ü r Ahiretin başlangıcı, diriliştir
Berzahın başlangıcı, uykudur. Ateşin başlangıcı, korku yeridir
Cennetin başlangıcı, oradaki menzillere yerleşmektir Azap ve

188
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

nimetin başlangıcı, sebeplerini görmektir Dinin başlangıcı ise


şüphesiz ki Allah'ın Resulüdür."
Şeyh, kalpleri ve onun başlangıçlarla ilişkisini ve kalplere
hükmeden sebepleri açıklamaya devam eder ve şöyle der:
"Yaraükların Allah'a kca ediknesi sebeplerin müsebbibidir"
Bu bölümün hakikatlerinden:
"İlim malumun üzerinde bulımduğu hal ile ilgilidir
Her halin varlıkta olduğu gibi, bir benzeri vardır"

İki Yüz Doksan İkinci Bölüm


Musevi mertebeden gayb âlemi ile şahadet âleminin ortak­
lık menzilinin bilinmesi hakkındadır

Bölümün hakikaderinden:

"Gözün kendinden kayboknadığı ve eyne'nm sınırlamadığı


varlık Allah'tır Bütün hissi ve manevi suretler O'nım tezahü­
rüdür. O her suretten -her surettte değil- naüktır Her gözle
görülendir Her kulakla işitilendir Konuşması duyulmamış
ki akılla kavranabilsin. O ' n a hiçbir göz bakmamış ki sınırla­
nabilsin. O'nun bir mazharı yoktur ki kayıdanabilsin. Hüve
O'nun için gereklidir"

İki Yüz Doksan Üçüncü Bölüm


Musevi mertebeden şahadet âleminin varlığının ve gayb
âleminin zuhurunun sebebinin bilinmesi hakkındadır
Bölümün hakikaderinden:

"Varlıkta, kendisiyle başka bir şey arasında irtibatın okna­


dığı bir şey asla yoktur. Hatta Rab ile merbub arasında da.

189
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Bunun içindir ki, âlimdeki bilgi bilinenin suretine göredir ve


malum ikm suretinde ortaya çıkmıştır
Her mahlûkun nuru kendi zatıyla sınırkdır Başkası onunla
nurlanmaz. Gözlerimizin ve güneşin varlığı beraber yayılan
nuru ortaya çıkarır
Aynı şekilde âlem yokluğu halinde de Allah için idrak
edilendir O madumu'l-ayn'dır, Allah için müdrektir Allah
onu görür ve ilahi iktidar kendisine nüfuz etsin diye var eder
Buna göre ayni varlığın feyzi, yokluğu halinde Allah tarafın­
dan görülenlere vaki olur Yokluğu halinde âlemin H a k ta­
rafından görüknesini dikkate alan kimse için bu kendisinde
şüphe olmayan gerçek bir görmedir Buna âlem denir Hak,
daha önce görmez iken sonra görmekle nitelenemez. Aksine
O sürekli görendir Alemin kıdemini savunanlar, buradan sa­
vunmuşlardır Âlemin kendisindeki ve kendisi sebebiyle olan
varlığına bakıp da Hakk'ın kendisini görmesi halinde, bu ha­
lin âlem için oknadığını gören kimse ise âlemin hadis oldu­
ğunu savunmuştur."

Şeyh şöyle der:


"Ey kardeş bikneksm ki, bu menzikn kalan kısmını tamam­
ladığım gece menzikn bereketinden dolayı Resûlullah'ı rüyamda
gördüm. Sırt üstü uzanmışa ve şöyle diyordu: "Kulun, Allah'm
azametini her şeyde görmesi gerekir. Hatta mest üzerine mesh'te
ve eldiven giymede de. " Onun ayaklarında iki yeni siyah terkk
ve ellermde iki eldiven gördüm. Bu menzilde AUah'ın celaknin
hak ettiği bilgUeri yazmam nedeniyle sanki sevinçle bana işaret
ediyordu. Sonra şöyle diyordu: "Dolunay doğmaya devam ettiği
sürece, nefisler bostanlarda uyuyor ve çarşılarda givendedir Ka­
ranlık olup da dolunay doğmadığnda, hırsızlardan korkulur ve
hırsızlardan korunmak amacıyla şehre girilmelidir. " B u sözler-

190
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

den Resûlullah'ın şunu kastettiğini anladım: Hakk'ın müşahe­


desi nefislere hakim olunca ve bu müşahede Hak'la ve Hak'ta
gerçekleşmce ve farkk tarz ve çok sayıdaki ikm dallarıyla O'nun
Celak hakkında konuşulunca ve Allah'ı biknenin bostanlarına
gkmeye çakşıknca, hırsızlardan korunmak amacıyla şehre giril-
mekdir. Hz. Peygamber, Hakk'ı, dolunaya; bostanlardaki çeşit
çeşit meyveleri, ilahi mertebenin içerdiği ilahi isimlere ve C e ­
lal ve tazim sıfadarına benzetmiştir. Uykuda O'nun sözlerinden
anladım ki, dolunay batağında bu Hakk'ın eşyadaki müşahe-
desidk. Onun yanında huzur sahibi ve halis niyedi olmakür
Karankk cehalettir, Allah'tan gafil kaknakur ve hatadır. Hırsız­
lardan korkmak fikri akılcılara ve suri keşif sahiplerine arız olan
sapurıcı kuşkulardır Bunlardan Hakk'ın mertebesmm hak et­
tiği hususlarda fazla konuşmanın nefislere bir korku oknasın-
dan dolayı zikretmiştir. Şehre girilmeli sözünden maksat şeriaun
zahirine bağlanmak ve cemaate uymakla bu tehkkeden kurtul-
makur Cemaat, şehir halkıdır Çünkü Allah'ın ek cemaade be­
raberdir Sonra içkideki büyük muduluk ve bu menzikn tazam-
mun ettiği marifet nedeniyle Resûlullah'ı bütün azalarıyla büyük
bir endişe içinde olduğunu gördüm. Sanki gecedeydik ve dolu­
nay doğmaktaydı. Hatta sanki gündüzdeydik. Dolunayın gö­
ğün merkezinde parıldadığını görüyordum..."
Rüyanın gerisi için kitaba bakmalısın.

Sonra şöyle der: "Uyandım ve bu menzilde rüyayı kay­


dettim. Gördüklerimden dolayı sevindim ve bundan dolayı
Allah'a hamd ettim."

İki Yüz D o k s a n D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Musevi mertebeden Mekkî Muhammedi menzikn bilin­
mesi hakkındadır.

191
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Bölümün hakikatlerinden:

"Allah âlemi ona duyduğu bir ihtiyaçtan dolayı değil ma-


rifedne deki olarak yaratü. Böylece varlık ve marifet mertebe­
sinden eksik olan şey tamamlansın.

Yaratılış dünya ve ahirette süreklidir.

Allah'ın, akıl kuvvetine vermediği bir kuvveti vereceği başka


bir varlığı yaratması caizdir. Böylece muhal vacip, vacip m u ­
hal olur, caiz de böyle olur.

İlmi, namütenahi şeylere taalluk eden Allah ne yücedir!

Mutlak yokluk, mudak varlığa delalet eder.

Allah'ı, AUah dışındaki şeyler içinde, mutlak yokluktan


daha iyi bilen yoktur."

İki Yüz D o k s a n Beşinci B ö l ü m

Muhammedi makamdan yüce sayıların menziknin bilin­


mesi hakkındadır.

Şeyh, bu bölümde Endülüs'ün baosında Şelb'kı mekânlarında


bulunan garip bir hayvandan bahseder. Bu hayvanın üst ta­
rafını yiyen yıldız ilmini öğrenir. Ortasını yiyene bitkiler ilmi
verilir. Alt tarafını yiyene ise yerin altında olan suları çıkarma
ilmi verikr.

Bundan sonra Şeyh, ilahî âlemlerin yaratıkşından bahse­


der. Koruyucu melekler, heba, akıl, nefis, küll cisim ve şekil­
leri, felekler, burçlar feleki olan adas felekleri, mükevkeb felek,
arş, kürsü, gökler, tabiat, rükünler, basit ve mürekkep unsur­
ların yaraülışından bahseder.

Bu bölümün hakikatlerinden:

192
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

"Halvetin sonu yoktur. Çünkü o tevehhüm edenin var-


masıdır"

Bölümde müvelledât, felekler ve yıldızlar geniş bir şekilde


incelenmiştir "İnsana gök, felek ve yıldızlarla ilgik ilmi ilk öğ­
reten İdris aleyhi selamdır Çünkü akıllar düşünmekle bu ikni
elde edemezler Müneccimler de bu ilmin hakikatini kavra-
yam azlar."

İki Yüz D o k s a n Altmcı B ö l ü m

Musevi mertebeden ahiret hayatında saadet ehlinin sıfada­


rının şeka ehkne intikal menzilinin bilinmesi hakkındadır

Bölümde:

"Cennetin dereceleri cehennemdeki derekelerin sayısın-


cadır." Şeyh burada ince bir sır zikretmiştir Şöyle ki: "Hiç­
bir derece yoktur ki, karşıkğında bir dereke olmasın. Çünkü
emir ve nehiy söz konusu olduğunda insan ya emri yapar ya
da yapmaz. Eğer emri yaparsa karşılığında bu amele özgü be­
lirli bir derece kazanır B u özel amele karşıkk bu belirli dere­
cenin karşılığında, insan bu ameli terk ettiğinde cehennemde
düşeceği bir dereke vardır Cennetteki bu belirli dereceden
bir taş düşse, cehennemdeki o derekenin istiva çizgisine varır
İnsan emrolunduğu işi yapmaktan düştüğünde ve yapmadı­
ğında, bu ameli terk etmesi bu derekeye düşmesinin ta ken­
disi oldu. AUah şöyle buyurmuştur: "Bunun üzerine baktı ve
onu cehennemin ortasında gördü" .. "

Şeyh, itikatlar ve ameUerden yapılması gerekenleri ve iti­


katlar ve ameUerde, yapılmaması gereken zıtlarını zikretmeye

w es-SâfFât, 37/55.

193
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

devam eder. Bunları garip bir şekilde tasvir eder Bu konuda


kitaba bakmalısın.

Bölümün hakikaderinden:

"Aziz ve arif evladımız Şemsuddîn İsmail b. Sevdekîn et-


Tevrî*^, daha önce tahkik ettiğim b k konuya tahkik etmediğkn
bir yönden dikkatimi çekti. Biz o meseleyi bu kitapta harfler
bahsinde zikretmiştik. O , "fiilin kula nispeti manasında" ûûde
tecelknin mümkün olup oknadığı meselesidir Bir yönden nef-
yederdim, bazen tekkfin gerektirdiği ve talep ettiği yönden ispat
ederdim. Çünkü amelle teldifin, Hâkim ve Alim'den geknesi
mümkün değildir Çünkü Hâkim ve Alim'in, yapmayacağını
ve amel etmeyeceğini bildiği bir kişiye yap ve amel et demesi
miknkün değildir Çünkü onım buna gücü yoktur. Allah'ın
kula yapma emri verdiği sabittir "Namazı dosdoğru kılınız,
zekâtı veriniz" "Sabredin, sabırda yarışın ve gözetleyin" "Ci-
had edin"ghl Emirde, ondan etkilenenin, fiik yapması ve
fiili yapanın fail ve amil olarak isimlendirilmesi yönünden bir
ilgisi bulunması gerekmektedir D u r u m böyle olunca, bu öl­
çüdeki nispet nedeniyle onda tecelli gerçekleşir Bu yolla fiilde
tecelkyi ispat ederdim. B u son derece açık ve razı olunmuş bir

Şemsuddîn İsmail b. Sevdekîn, Muhyiddîn İbnü'l-Arabî'nin başta


gelen takipçÜerindendir. Kuvvede muhtemel 579 yıhnda KalıLre'de
doğmuştur. İbnü'l-Arabî'nin yetiştirdiği mümtaz bir şalısiyet olup,
otuz yık aşkm bir süre ondan ders almıştır. Alanmda değerli eser­
ler telif eden Sevdekîn, Ekberî irfan geleneğini Şeyhi'nin vefatın­
dan sonra Halep'de devam ettitmiştir (çev.).
el-Bakara, 2/43, 83, 110; n-Nisâ, 4/77; el-Hacc, 22/78; en-Nûr,
24/56; el-Mücâdele, 58/; el-Müzemmil, 73/20.
Âl-i İmrân, 3/200.
«7 el-Mâide, 5/35; et-Tevbe, 9 / 4 1 , 87; el-Hacc, 22/78.

194
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

yoldur. Sonradan meydana gelen kudretin, yapılması istenilen


fiille nispet ilişkisine delalet eder. Muhalifin deklinin son de­
rece zayıf, ihtilaflı ve dayanaksız olduğunu gördüm. Adı geçen
İsmail E b û Sevdekîn bu mesele hakkında benimle müzakere
ettiği bir günde bana şöyle demişti: "Fiilin kula nispetine ve
ona izafetine ve onda tecelksine hangi deki daha kuvvedidir.
Çünkü Flakk'ın mahlûkaü kendi suretinde yaratması sıfatın-
dandır. Eğer ondan fiil soyudansaydı, O'nun suretinde oknası
caiz olmazdı. İsimlerie ahlaklanmayı kabul ettiğinde, hem size
göre hem de sufilere göre, insanın suret üzere yaraüknış olduğu
ve isimlerle ahlaklanması kesinleşti." B u uyarıyla ne kadar se­
vindiğimi ve neler hissettiğimi hiç kimse bilemez."

Bu tahkiki yapan fakir şöyle der: B u incelemede zikredilen­


ler, tekkfin nispetini anlamada her şeyin yerine geçer.

î k i Yüz D o k s a n Yedinci B ö l ü m
Muhammedi mertebeden en yüce mertebede insani leta­
fet tesviyesinin menziknin bilinmesi hakkındadır.
Bölümün hakikaderinden:
"Âlemdeki bütün suretler, mevcut ve madum olmayan hal­
ler ve nispederdir Fler ne kadar herhangi bir yönden müşahede
edikyoriarsa da başka bk yönden müşahede ediknezler Zamanın
kendisi hem bu surederm yok oknasıdır hem de var oknasıdır"

Bölümün hakikaderinden:
"Kaf Dağı, Efendimiz Ebû Medyen'e ( r a ) icabet eden yılan."
"İlahi mazharlardaki tecelliler, mahlûkat için zamanlarla
beraber ortaya çıkan itikatlar miktarıncadır."
Şeyh, diğer dillerdeki lafiz ve yazıknış rakamlar olan isim­
lerin isimlerini incelemiştir.

195
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

İki Yüz D o k s a n Sekizinci B ö l ü m


Muhammedi mertebede ulvi âlemden zikir menzilinin bi­
linmesi hakkındadır.
Bu bölümde hakikader vardır. Onlardan bazıları şunlardır:
"İki yurt ehliyle beraber kurulmuştur. Toplanma yeri or­
tadan kalkmış ve tamamıyla ateşe dönüşmüştür. Sabit yıldız­
lar felekinin bitim yerinin altından esfele-i safîknin son nok­
tasına kadar her yer, cehennem olarak isimlendirilen tek bir
yurt olmuştur..."

İhtisarı yapan şöyle der: Buradan ateşin hangi yerde var ola­
cağını izkyorum ve zahiren bildirilmediğini ankyorum.
Bu bölümde yerin yaraülışıyla ilgik son derece dakik ince­
lemeler vardır. Onlar şunlardır:
Buradan yerin suyun köpüklenene kadar dalgalanmasın­
dan yaraüldığını öğreniyorsun. Bu köpük yerin ta kendisidir...
Şeyh, köpük, su, hava ve ateşi kısımlandırır Buradan çocuklar,
babalar, amcalar ve dedeler gibi akrabakk mertebelerini tafsi-
ladı olarak anlaür. B u konuda kitaba bakmak gerekir.

İki Yüz D o k s a n D o k u z u n c u B ö l ü m
Muradî Muhammedi mertebede, Süryanî makamdan m ü ­
minlerin azabı menziknin bilinmesi hakkındadır.
Bölümde Kur'ân'ın mcürikşmi anlatmış ve mcelemeyi "O'nun
yakalaması elem verici ve şiddetlidir"'^'^ ayetine tahsis etmiştir.
Bu bir sırdır. Kitapla bu sırra döner

« Hûd, 11/102

196
ÜÇÜNCÜ CİLDİN
BÖLÜMLERİNİN ÖZETİ

Ü ç Yüzüncü B ö l ü m
Muhammedi mertebeden ulvi âlemin bölünmesinin men­
zilinin bilinmesi hakkındadır
Şeyh, bu bölümde bu mertebenin müştemilatını açıkla­
mıştır B u da mertebenin kapısını açmaksızın olan ilimler­
dendir Mertebenin ihtiva ettiğine gelince, onu ihüsar ama­
cıyla zikretmemiştir

Ü ç Yüz Birinci B ö l ü m
N i m e t ehliyle azap ehli arasında taksim edilmiş kitabın
menzilinin bilinmesi hakkındadır
Bu bölümde, insanın suret üzere yaratılmasını incelemiş­
tir Bunun manası kulun H a k ile sınır ve hakikatte müşte-
rekliliğinin olmamasıdır Ç ü n k ü Allah'ın zatının bir sınırı
yoktur, insan ise sınırkdır İnsanın suret üzere yaratılmasının
tefsirinde şöyle demen doğru olmaz: Sen zatsın ve O da zat-

197
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

tır. Veya sen sıfat sahibisin, O da sıfat sahibidir. Son olarak


sen sensin. O , O'dur.
İhtisarı yapan fakir şöyle der: İnsanın suret üzere yaraul-
ması konusunda Şeyh'in incelemeleri çoktur. Bütün bunlar,
ilahî makamların genişliği hasebiyledir

Ü ç Yüz ikinci B ö l ü m
Muhammedi, Musevi ve İsevi mertebeden en yüce âlemin
gidişinin ve en aşağı âlemin varlığının menzilinin bilinmesi
hakkındadır
Bölümün şiirinden:

Böyle bir şeyde, kardeşim


Nefisler ve heyecanlar fena olur
Helak olan ne kadar akıllı var
Denizinde, dalgaların ortasında
Nefis üzerinde göremezsin
Onda yok olma güçlüktendir.

Bölümün hakikaderinden:
"Gayb, şahadet âleminin zarfidır Şahadet âleminde hiçbir
zaman gayba çevrilmeyen, kendi kendine kaim olan her zat­
tır Bunlar özel anlamda cevherlerdir"
Sınırlayan aletleri zikreder Bunlar ne kadar, nasıl, nerede,
ne zaman, vaz', izafet, araz, etkenkk, edilgenlikür Bütün bun­
lar nispetlerdir, dış varkkIarı yoktur Bunların hükmü, Hak,
onları gaybında izhar ettiğinde, bizzat cevherin zuhuruyla or­
taya çıkarlar.

Sonra şöyle der:

198
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

"Muhdes varlıkta, kendisine tabi olan nispetlerden ve cev­


herin ayan'ından başka bir şey yoktur. Öyleyse gayb, içinde­
kilerle beraber, kendisini bilenle uyumlu bir sured kapsıyor
gibi oldu. Ç ü n k ü Hakk'ın kendisini bilmesi âlemi bilmesi-
dir. Alem âlimin suretinde —onu bilmesinden dolayı-ortaya
çıktı, ö n ü n cevherden sured zatıdır. N e kadardaki (kem) su­
red isimlerinin sayısıdır. Nasıldaki (keyfe) sureti "O her ğin
bir iştedir""Size boşalacağız ey ins ve cin topluluğu"^, "Rah­
man arşa istiva etti"^' sözüdür. Allah'ın kendisinden bildir­
diği bu ve benzeri ayetler çoktur. Neredenin (eyne) ise (Al­
lah A m a d a idi), "O gökte olan Allah'tır" sözüdür. Zamanın
sureti (Allah ezelde vardı), vaz'ın sureti 'Allah Musa ile ko­
nuşul" "Allah'ın kelamını işitinceye kadar tut"^^ sözüdür.
Bütün şeriatlar vaz'ıdır. İzafetin sureti, yaratılmışların yara­
tıcısı, mülkün malikidir. Etkinin "terazi O'nun elindedir, öl­
çüyü indirir ve kaldırır"dxr. Edilgenliğin sureti (çağrıldığında
icabet eder, istendiğinde verir, mağfiret dilendiğinde mağfi­
ret eder)dir."

Sonra şöyle devam eder: "Allah'ın dışında her şey, var edi­
cisinin sured üzere ortaya çıkü. O , kendisinden başka bir şeyi
izhar etmemiştir. Âlem, kemal üzere hakkın mazharıdır."
İhtisarı yapan fakir şöyle der: H a k ve âlemle ilgili olan bü­
tün bu incelemeler, tafsik isimlerin ve zati izzetin tecelkleri nis-
petince doğrudur.

er-Ralımân, 55/29.
'^ er-Ralımân, 55/31.
" Tâlıâ,20/5.
'2 en-Nisâ, 4/164.
93 et-Tevbe, 9/6.

199
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

U ç Yüz Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Muhammedi mertebeden Cebrailî arifin menzilinin bi­
linmesi hakkındadır
Bölümde detaylı incelemeler vardır Oraya bakmak gere­
kir Bölümde, beşikte konuşanlar zikredikniştir Şeyh'in kızı
da onlardandır

Ü ç Yüz D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Musevî makamda zenginkğin fakirkğe tercih ve İsevî mer­
tebeden fakirkğin zenginkğe tercih menziknin biknmesi hak­
kındadır
Bölümün hakikaderinden:
"AkıUarın iyice düşündüğü emir, ilahî nispete dönüşmez.
Böylece, Allah'ın aklen muhal olan şeye de kadir olduğunu
biliriz. Halatı iğne dekğine sokması gibi."

Ü ç Yüz Beşinci B ö l ü m
Muhammedi mertebeden sufîlerin kalplerine hallerin peş
peşe geliş menziknin biknmesi hakkındadır
Bölümün hakikaderinden:
"Arif, tezahürler olmaksızın, zatını O ' n u n zatına ait bi­
lendir
Ruhî letafetinde insana ait unsurî mürekkebin ayrılması
ve bölünmesi konusunda bazı gariplikler zikreder Feleklerde
insana ait suretlerin çokluğunu da zikrederek şöyle der: "An­
cak bizim kürsüde bir suretimiz vardır, arşta bir suretimiz var­
dır, heyulada bir suretimiz vardır, tabiatta bir suretimiz vardır,
nefiste bir suretimiz vardır, akılda bir suretimiz vardır - k i bu

200
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

ikisine ievlı ve kalem denir- âmâda bir suretimiz vardır, yok­


lukta bir suredmiz vardır."

B u bölümde ilahî rahmetin kapsamlılığı konusunda ge­


niş bir ayrıntı vardır.

Ü ç Yüz Altmcı B ö l ü m

Musevî mertebeden Mele-i Alanın çekişmesinin menzili­


nin bilinmesi hakkındadır.

Kendisinde Mele-i A l a n ı n çekiştiği amellerin türleri açık-


lanmışür.

Ü ç Yüz Yedinci B ö l ü m

Musevî-Muhammedî mertebeden meleklerin Muhammedi


durağa iniş menzilinin biknmesi hakkındadır

Bu bölümde gök ve yer meleklerinin türleri açıklanmışur.

Muhtasarı derleyen şöyle der: B u teshir yönünden böyle­


dir. Bütün melekler nurdurlar. Mekâna sığmazlar...

Şeyh, âlemler arasındaki yüksekş yerlerini zikretmede kendi­


sini yükselmeye kaptırmıştır. Aynı şekilde inmeye de. Son olarak
Şeyh, her varkkta bulunan ilahî yönü anlatmışur ve bu yönden
ariflere özgü olan yükseliş yollarının temelini atmışür.

Ü ç Yüz Sekizinci B ö l ü m

Muhammedi mertebeden külk âlemin karışma menziknin


bilinmesi hakkındadır.

Şeyh'in şeriata bağlılığını ispat etmede bölümim şiiri ger­


çekten çok önemkdir.

201
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Bölümde:
"Allah katmda menzillerin en yükseği, Allah'm, kulunu
sürekli olarak ubudiyetinin müşahedesi üzere korumasıdır"
Sonra şöyle der:
"Yaratılmış varlığın şerefi, sadece Hak'tan olan özel yönü
sebebiyledir, yoksa benzeri olarak yaratılmış olması sebe­
biyle değildir. B u şerefiıe ilk varlıkla son varlıklar eşitdr...
Kâmil insan, kıyametinin fayda verdiği ve tövbesinin ka­
bul edildiği yerde - k i bu dünya yeridir- kıyameti çabucak
getirilendir."

Şeyh, tabiî cismin mizacını ve oluşumunu anlatmıştır


Öyle ki, kavrayabilmek için kitabın tafsilatına dönmekten
başka yol yoktur.

Ü ç Yüz D o k u z u n c u B ö l ü m
M u h a m m e d i mertebeden Melamiyye menzilinin bilin­
mesi hakkındadır
Tarikat yolcularının ubbad (ibadet edenler), sufîyye, Mela­
miyye olarak taksim edilmesi. D a h a çok Melamiyye'nin halle­
rini açıklamıştır Döneminin adamlarından bahsetmişdr

Ü ç Yüz O n u n c u B ö l ü m
Musevî mertebeden ruhanî çan sesi menziknin biknmesi
hakkındadır
Bölümde ruh türlerini, nübüvvet ve risalet mührünü ve
ilhamın devam ettiğini incelemiştir Keşfin Kitap ve sünnete
uygun olmasının zaruretini açıklamıştır

202
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Ü ç Yüz O n B i r i n d B ö l ü m
Muhammedi mertebeden gaybî özel yaratJışlarm bilin­
mesi hakkındadır.
Bölümde kendisine ait bir şiir beyti zikretmişdr:

Her asırda kendisiyle çıkılan biri vardır


Ben geri kalan asırlar için o birim.
Bu kâmil manada bir ibadetle elde edilir.

Bu bölümün hakikaderinden:
Ayrıcalıklı yaratılışlar, her m a k a m ve halin başlangıcın­
dan ibarettir.
"Suretinde ilahî hakikate dayanmayan bir emrin, âlemde
olması imkânsızdır. Emir bu suret üzere olur. Eğer olsaydı,
varlıkta Allah'ın ikninin dışında kalan bir şey olacaktı. Çünkü
eşyayı bizzat ilmiyle bilmiştir Kendisi ilmidir. Biz, O'nun il­
minde, hebadaki suret gibiyiz. Ey genç! Sen, senin kim oldu­
ğunu bilseydin, O'nun kim olduğunu bilirdin. Çünkü Allah'ı
ancak kendini bilen bilebilir."

Ü ç Yüz O n İkinci B ö l ü m
Muhammedi mertebeden vahyin velilerin kalplerine inme
keyfiyeti ve bu konuda onların şeytanlardan korunma menzi­
linin bilinmesi hakkındadır.
Bölümün hakikaderinden:
"Mümkün, sübutu yönünden Hakk'ın aynısıdır, O'ndan
başkası değildir. Yslduğu yönünden muhalin aynısı da değil­
dir, başkası da değildir."
Bölümün hakikaderinden:

203
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

"Mümkün varkklarm suretlerinin H a k k ı n sureti üzere zu­


hur etmesi için, H a k k ı n yokluk aynasında tecellisinden bu
zikrettiklerimizi bilene, bütün bunlar kolaylaşır İşin asknı öğ­
renir ve ebedi olarak dinlenir Ayrıca, mümkünün, ne varlığı
haknde ne de yokluğu haknde imkân mertebesinden çıkma­
dığını bilir Tecelli ona arkadaşlık eder, haller ona döner ve
ona gelip çatar. O , varlıkla yokluk arasında bir haldedir İşte
varlık bu varlıktır"

Bu bölümde Şeyh'in kendisiyle cinlerden bahsettiği bir ha­


dis vardır

Bölümün hakikaderinden:

"Her berzahı âlem, münasebet yakınkğmdan dolayı, imkân


mertebesini, kendisinin dışındaki varkkIardan daha iyi bilir"

U ç Yüz O n Ü ç ü n c ü B ö l ü m

Muhammedi mertebeden N u h ve ağlama menzilinin bi­


linmesi hakkındadır

Bölümün başında, ruh olarak babaların ilkinin Efendimiz


M u h a m m e d (s.a.) olduğımu zikreder

Ü ç Yüz O n D ö r d ü n c ü B ö l ü m

Muhammedi mertebeden meleklerin, nebilerin ve veklerin


dereceleri arasındaki fark menziknin biknmesi hakkındadır

Bölümün hakikaderinden:

"Bütün âlemi içinde toplayan büyük felek, ilahî isimler


feleğidir

İsra hem ruh hem bedenle gerçekleşmiştir"

204
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Miraç, rüyet ve "Kalpgördüğinüyalanlamadı"'-''^ ayetinin


açıldanması bölümün sırlarındandır.
Bölümün hakikaderinden:
"Bikneksin ki, velilerin miracı gayrederledir. Nebiler de ne­
biler ve resuUer olduklarından dolayı değil, veli olduklarından
dolayı bu miraca ortaktıriar. Veli, ameknin Burak'ı ve sıdkı-
nın Refref i üzerinde manevi bir miraca çıkar ve bu miraçta
özel çabaların getirdiği velayet ve teşrif etme mertebelerine
ulaşır. B u miraçlar muhtelif ve birbirine komşu olan üç mi­
raçtır. Dördüncü miraç, isimlerin onlara yönelmesi miracıdır
Böylece ilahi isimler nurlarını meleklerin miraçlarına doldu­
rurlar. Fakat teklif ve mutluluğa yaklaşuran ameller olan şeri­
atların nurları özeldir."
Şeyh, bu konuda uzun uzun konuşur, kitaba bakmaksın.
D a h a sonra şöyle der:
"İlahi isimlerin her miraçta zuhurları vardır. Bundan do­
layı, zikrettiklerimizden her grup, değişik zamanlarda vasıta­
sız olarak Rablerinden haber vermişlerdir..."

Ü ç Yüz O n Beşinci B ö l ü m
Muhammedi mertebeden azabın zorunluluğu menzilinin
bilinmesi hakkındadır.
Bölümde, Rabbinden ateşten azat vesikasını isteyen ahma­
ğın garipkkleri anlaülmıştır
Elini fercine temas ettirerek ölüye zina iftirasında bulunan
kadın gasikn (yıkayan) hikâyesi ve cezasının iftira cezası ve eli­
nin çözülmesi hakkındaki Efendimiz İmam Makk'in (ra.) fet­
vasını zikreder.

^ en-Necm, 53/11.

205
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Bölümde şu olay da anlatılır: Bir kadın uykusunda ateşten


azat vesikası akr H i ç kimse ekni açmaya güç yetiremez. Şeyh,
elini açacak şeyi kadına söyler O da elini ağzına koyar. Niyeti
kâğıdı yutmaktır ve bu fiilen gerçekleşir

Ü ç Yüz O n Altmcı B ö l ü m
Mertebelerin en parlağı olan mücmel Muhammedî-Musevi
mertebeden insani levh-i mahflızda ilahî kalemle nakşedilen
ayırıcı sıfadarın menzilinin bilinmesi hakkındadır
Bu bölümde namaz kılanların halleri açıklanmıştır

Ü ç Yüz O n Yedinci B ö l ü m
Ibtila ve berekederinin menziknin biknmesi hakkındadır
Bu mertebe kutbun solundaki imamın mertebesidir
Bölümün hakikaderinden:
"AUah, gaybde âlemden gizlenmiş olsaydı, âlem yok olurdu.
Bu zahir isimden dolayıdır ki ebedi ve var olarak hâkimdir;
batın isminden dolayı da ikm ve marifet olarak hâkimdir Z a ­
hir ismiyle âlemi ayakta tutmuştur ve batın ismiyle bunu bili­
riz ve nur ismiyle de müşahede ederiz."
Bölümün hakikaderinden:
"Âlem a'yan'da ve nispetlerde mahsurdur A'yan, vücut
olarak vardır Nispetler ise makûldurlar ve yokturlar. Hayat
a'yan için, ölüm de nispetler içindir Toplanmak hayattır, ay­
rılık ise ölüm."
Bölümün hakikaderinden:
"Aynı şekilde ruh da. Kıyamet Günü bu ölü bedenlere doğar ve
onlar onunla dkük. Bu yeniden dkümerün ve basın ta kendisidk.
Bilmelisin ki Allah, suretleri boynuz suretinde yarattı. Ya­
kınlık veya sebep nedeniyle bir şeyin başka bir şeyin ismiyle

206
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

İsimlendirilmesi babmdan sureder olarak isimlendirildi. B u


boynuz, ölümden sonra veya uykuda ruhlarm kendisine inti­
kal ettiği bütün berzahi surederin mahaUi olunca, suretin ço­
ğulu olan sureder olarak isimlendirildi. B u suretin şekk boy­
nuzun şekkdir Alemin şekli üzere üstü geniş, alü dardır. Arşın
genişliği nerede, yeryüzünün darlığı!

Güçler, ruhla beraber ölümde ve uykuda bu berzahi su­


retlere intikal ederler. Bundan dolayı, bütün güçlerle eşit bir
şekilde süreldi olurlar. Böylece gerçeği sana bildirmiş oldum.
Tenasüh düşüncesini savunanlar buradan hata yapmışlardır.
Peygamberlerin, ruhların bu berzahi suretlere intikal ettikle­
rine, orada ruhların ahlaklarının suretleri üzere olduklarına
dikkat çektiklerini gördükleri ve duydukları zaman ve bu ah­
lakı da hayvanlarda gördükleri zaman, peygamberlerin, nebi­
lerin ve âlimlerin sözlerinde kastedilen şeyin ruhların dünya
hayaunda bu hayvanlara intikali olduğunu ve bu ruhların öz­
gür kıknaya yönelik olduğunu zannetmişlerdir."

Bölümün hakikaderinden:
"Bilindi ki bütün eşyada hayat iki türiüdür:
Birincisi, bir sebepten kaynaklanan hayat: B u zikrettiğimiz
ve ruhlara nispet ettiğimiz hayattır

ikincisi, bütün cisimlere ait olan zati hayatur"

Ü ç Yüz O n Sekizinci B ö l ü m

Muhammedi olan ve Muhammedi oknayan şeriaün nefsani


gayelerle nesh ediknesi menziknin biknmesi hakkındadır Al­
lah ihsanıyla bizi ve sizi bundan korusun.
Şeyh (r.a.) bu bölümde Nebevi hadislere kuvvetle sarıl­
mayı açıklar ve dört mezhebin doğruluğunu ispat etmeye ça-

207
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

lışır. Ç ü n k ü bu mezhepler hadis-i şerife dayanmaktadırlar


B u konuda salihlerin rüyalarında geçen sahneleri zikreder
Resûlullah'ın (s.a.) sureti üzere meydana gelen bir sureti ve
bımdan pek çok şer'i hükmü aldığını anlaür Bunları hadisçi
ve fıkıhçılara sorar ve sıhhaderini tahkik eder

Ü ç Yüz O n D o k u z u n c u B ö l ü m
Nefsin şeriaün yönlerinden birisinin kaydından başka bir
şekilde kurtukna menziknin biknmesi hakkındadır Tevekkül
amacıyla rızkı sağlayan sebebi terk etmek, rızkı sağlayan bir
sebeptir Bununla vasıflanan kişi, sebeplerin bağından çıkma-
mışür AUah'ın Rezzak olması hasebiyle O'nun karşısında otu­
ran malûldür.

"Hakk'a ait mudak hakkında zikredilen sınırlandırmalar,


ancak ilahi mertebelerdedir, zatta değil...
Hakk'ın zaü nitelemelerden uzaktır ve kayıtlanamaz."
Bölümde insanın ilahî suret üzere yaratılmasından anladığı
şeyin şu olduğunu söyler: "İlahî isimler. O n a yönelir ve on­
lardan O ' n d a bir etki kalır B u ince bir manadır"

Ü ç Yüz Yirminci B ö l ü m
İki kabzanın teşbihinin ve birbirinden temyiz edikneleri-
nin menziknin bilinmesi hakkındadır
Bölümün başındaki şiirden:

Benzeri olmayan zat hakkında düşünmek


Bilisizliktir, aklın peşinden koşma
Kalbi boşaltma kapısından gir, görürsün
Müşahede bilgisini, şayet kapısı açıksa

208
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Şeyh, cehennemdeki azap türlerini, kimin azap göreceğini


ve organlarm kişinin aleyhine şahadetini anlatmıştır

"Organlar, azap gören nefse komşuluğundan dolayı acı


çekerler"

Bölümün hakikaderinden:

"Orada cevher, cisim ve arazdan başka bir şey yoktur."

Bu bölümde cehennemde ebedi olarak kakna ve azabın son


bulma meselesini de aklın özel kuvvetinden dolayı güç yetire-
meyeceği şekilde incelemiştir

"İnsan-ı kâmil, âlemin bütün tesbihatıyla AUah'ı teşbih eder


Çünkü bundan perde kalktığı zaman, o âlemden bir nüshadır"

B ö l ü m d e İbn Berrecan'ın^' el-hakkul-mahluk bih olarak


isimlendirdiği ve Sehl et-Tüsteri'nin^^ adalet olarak isimlen-

İbn Berrecaıı, başta Kur'âıı, kelam ve tasavvuf oknak üzere bkçok


Islamî ikinde otorite olarak kabul edilen, bunun yanmda astronomi,
matematik ve geometriye gibi müspet ikmlerle meşgul oknuş bk İs­
lam âkmidk. Hayatı hakkında ekmizde bulunan bilgiler ise maale­
sef kısa ve yetersizdk. Elimizdeki kaynaklara göre, hayatmm çoğunu
Endülüs'ün İşbîliye şelırinde geçirmiştk. İbn Berrecan'm tam adı "Ebul-
Hakem Abdus-Selâm b. Abdurralıman b.Mulıammed b. Abdurralı-
man el-Lalımî el-İfrikî el-İşbîk'dk. İbn Berrecan'm nerede doğduğu
konusunda tarÜıçiler arasmda bk fikk bkkği yoktur. Bazıları onun o
zaman 'El-İfrikiyye' bugikı 'Fas' adı verilen şelıkde doğduğuna işaret
ederken bazı kimseler de onu, doğrudan doğruya Endülüs'ikı İşbîlîyye
şelırme nispet etmişlerdir. Doğum tarÜk hakkında keski bk bUgiye
rasdanıknamaktadır. (Geıkş bUgi için bkz., Yrd. Doç. Dr. Hülya Kü­
çük- Hamza Küçük, Endülüs'ten Önemk Bir Sima: fljn Berrecaıı,
Miyat Dergisi, Yk: 2002, Sayı: 14, ss. 125-143) (çev)
Sehl Bin AbduUalı Tüsteri: Adı Sehl b. AbduUalı, künyesi Ebû Mu­
hammed, ıksbesi et-Tusteri. Tasavvuf yolunun imamlanndan. 201/816

209
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

dirdiği şey de incelenmiştir. Fakirin bundaki zevki, tek zatın


mertebeleridir.

Ü ç Yüz Yirmi Birinci B ö l ü m

Muhammedi mertebeden şahadet alemiyle gayb âlemi ara­


sındaki farkın menziknin biknmesi hakkındadır.

Bölümde:

"Sakk, nefsini sadece Allah'la sınıdandınr. Gayb âleminden


çıkanı bilmek için gayb alemiyle şahadet âlemi arasında veh-
medenin yerinde durur." Burada geniş incelikler vardır.

D a h a sonra Şeyh (r.a.) şöyle der:

"İnsan bu m a k a m d a durduğunda ve onu gerçekleştirdi­


ğinde, Fiak kendisini alarak kendisiyle onun dışındaki şey­
ler arasına diker yani kulun kendisinden başkaları arasına.
Burada kul kendisini ve aynını görür ve Allah'ın diktiği bu

yılında Tüster'de doğdu. Basra, Abadan ve Bağdat'ı dolaştı. Belh ve


Semerkant'ta bulundu. Sonunda memleketi Tüster'e döndü. Da­
yısı Muhammed bin Sevvar ekyle tasavvuf yolıma girdi. Hac mev­
siminde Mekke'de Zünnün Mısıî ile görüştü. Ahmed el Hadraveyh
ve Ebû Osman Hîrî'nin sohbetlerine kaaldı. Söz ve davranışlann-
dald tutarlılık, konuşmasındaki çekicilik sebebiyle insanlar fevc fevc
etrafinda toplandı. Bazıları onu kıskanarak rahatsız ettiler ve bulun­
duğu bölgeleri terke mecbur bıraktılar. Bu yüzden sıkıntı ve çile
dolu, fakat huzurlu bir hayat yaşadı. 283/896 yüında seksen yaşını
geçmiş bir pîr-i fani iken Tüster'de (veya Basra'da) öldü. Riyazat ve
nefs île mücaliede, nefsin ıslahı konusunda bir takım esaslar geliş­
tiren ilk mutasavvıf sayıkr. Müridlerini çile ve riyazada yetiştirirdi.
Bu yüzden onun yolunu izleyenlere acuna nisbede "Selıliyye" de­
nildi. (http://hasankamilyilmaz.com/index.php?option=com cont
ent&task=view&:id=71 &Itemid=29) (çev)

210
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

m a k a m d a O n u n kabzasmm dışmdadır. Alemden O ' n d a n


başka varlıklar birlikte görür ve burada da yine kendisidir.
Adem'in kendisini ve zürriyedni H a k k ı n kabzasında görmesi
gibi. O , kendisini Hakk'ın kabzasının dışında gördüğü du­
rumda, kendisini içinde gördüğü Hakk'ın kabzasının dışın-
daydı. İlahî bir haberde geldiği gibi, bu makam, keşif m a ­
kamlarının en üstünüdür. B u makam Ebû Bekir es-Sıddîk'in
(r.a.) makamıdır.

Şeyh, kevnî arazları inceleyerek uzun uzun anlatır. O n ­


lar vücudî aynî emirler midir yoksa var olma ve yok olma ile
vasıflanmayan fakat nispeder olduğu için akledilebilen hal­
ler midir?

Ü ç Yüz Yirmi ikinci B ö l ü m


M u h a m m e d i mertebeden Hakk'ı halka satan kimsenin
menzilinin bilinmesi hakkındadır.
Şeyh (r.a.), bu bölümde peygamberlere tabi olmanın zo­
runluluğunu incelemiş ve keşiften uzak gruplara isnat edilen
aklî delilleri detaylı olarak vermiştir.

Ü ç Yüz Yirmi Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Muhammedi mertebeden müjdeleyicinin müjdelenene ver­
diği müjdenin menzilinin bilinmesi hakkındadır.
Bu bölümde ilahî irade ve meşiet, kulun bundan nasibinin
ve şardarının neler olduğunu mcelemiştir Şeyh (r.a), ahadiyyet
ile vahidiyyet arasındaki farkı ve Efendimiz Sehl b. Abdullah et-
Tüsterî'nin nail olduğu kalbin secdesini incelemiş ve Rabbine
şöyle dua etmiştir: "Allah, bizi bununla müjdelediği kişilerden
ve ebediyete kadar uyuyup uyanmayanlardan eylesin!"

211
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Ü ç Yüz Yirmi D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Asımiyye mertebesinden bazı ilahi mertebelerde kadınların
ve adamların toplanma menziknin bilinmesi hakkındadır.
Bu bölümde kadınlann özeUikleri ve AUah'ın kendilerme ver­
miş olduğu infialleri incelenmiştir. B u dakik bir incelemedir

Ü ç Yüz Yirmi Beşinci B ö l ü m


M u h a m m e d i mertebeden Kur'ân menzilinin bilinmesi
hakkındadır.
Şeyh (r.a.) Kur'ân'ın ayrıntılarını ve iniş mertebelerini zik­
retmiştir. "İlahları tek bir ilah mı yaptı. Kesinlikle bu tuhaf bir
şeydir"ayetini zikretmiş ve bu ayeti başka bir bölümde "ke­
sinlikle bu tuhaf bir şeydir" 2ijtxij\t ilgik olarak zikrettiği onla­
rın sözlerine nispet etmiştir.

Bunun Şeyh'e özgü bir sahne olduğu şeklindeki yorumum


daha önce geçmişti. Burada ayetin tümünü birieştirdim ve
Allah'ın onların dili üzere olan hikâyesi oldu. Şeyh'in ince­
leme sahnelerine dikkat etmelisin!

Bu bölümde Kelamullah'ın yani Kur'ân'ın ve iniş mertebe­


lerinin incelenmesine ayrıknış bir fasıl vardır. B u fasılda bazı
gariplikler göreceksin ve fasla dönme ihtiyacı hissedeceksin.

Ü ç Yüz Yirmi Altmcı B ö l ü m


Muhammedi-Musevi mertebeden muhavere ve münazaa
menzilinin bilinmesi hakkındadır.
Bölümde:
"KüUi nefis aklın eşidir. Aralarında tabiat doğmuştur."

97 Sâd, 3 8 / 5 .

212
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Fetihler üçtür: Flalâvet fetihleri, mükâşefe fetihleri ve ibare


fetihleri. Bunlarm güçlerinde bazı istidatlar vardır İlahî b k tak­
dir olarak hayatı kendi nefsi üzere tutarlar. B u ince bir sahne­
dir ve bölümün sonunda tekrar bu konuya dönmektedir

Derim ki: Diri ve Bakî olan, her diride bütün hayatı taşı­
yandır Flüküm AUah'ındır B u tecelknin zevkine varan kişiye
bunu hazırlamaya devam etmek kalır Böylece Allah'ın haya­
tıyla yaşar. Fler zaman kendisinden istenen O'dur.

Ü ç Yüz Yirmi Yedinci B ö l ü m


Muhammedi mertebeden med ve nasif menzilinin bilin­
mesi hakkındadır
Bölümde:
Kur'ân'ın sûrelerinin besmeleyle taçlandıniması, sûrede bü­
tün zikredilenleri kapsayan rahmete işarettir Şeyh, bu mesele­
deki incelemesmi uhrevi rahmetin kapsamkkğına kadar götürür.
Şeyh, kendisine gelen ilahî bir varidi de anlatır B u vari­
din nihayetinde ince tahkikadar yapar. Bölümde Şeyh'in (ra.)
Esma-i Flüsna'da varid olan şeylere bağklığı da anlatıknıştır
Akmlerden birinm -ki bu el-Kâdî Ebû Bekk b. Et-Tayyib'dtf'*-
AUah'ın yaraûknışlara özgü b k sıfaû çağrıştırmayan bütün isim­
lerle isimlenebileceği görüşünde olduğunu bekrtir

el-Kâdî Ebû Bekir b. Et-Tayyib: Asıl ismi Mulıammed, babasııım adı


et-Tayyib, dedesi de Mulıammed'dir, dedesinin babası Cafer, dedesinin
dedesi Kâsmdır. Künyesi Ebû Bekir, lâkabı BâkıUânî'dir. BâkıUânî'nin
biyografisinden balıseden kaynaklanıl tamamına yalanı, onun Basraila
doğduğunu ifade etmekle birlikte, doğum tarilıi kesin olarak bilin­
memektedir. Hicrî 4. asrın ilk yarısında (Milâdî 10. asrm ilk çey­
reği) doğmuş oknası kuvvetle mulitemeldir. BâkıUânî, Basra mek-

213
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Bölümde şu konular da anlaüknıştır:


"Allah, eşyayı ilmiyle takdir etmiş sonra da hikmedyle var
etmiştir. Onları iki uç ve iki ucu birleştiren bir vasıta olarak
yaratmıştır. B u vasıtanın her yöne dönük bir taralı vardır. B u
berzahî vasıtada insan-ı kâmikn yaraülışı vardır. Böylece o, ge­
nel olan takdirle, özel olan yaratmayı bir araya toplamıştır."

"Derim ki; bu insan-ı kâmilin mertebesine özgüdür O da


hilafettir. Hayvani yaraülış ise her hayvanda geneldir."
Bölümde, özel bir yönden âlemin yaraülışı incelenmiştir.
"Allah, yeryüzünü kapsayıcı bir dairenin bir noktası yapmış­
tır O daire de arşür. Arşla yer arasında rükün ve felek daireleri
vardın Onları da âlemde yaratüğı cinslerin türleri olan şahısla­
rın mahaUi yapmıştır. Allah biri genel-kuşaücı, diğeri özel-şahsî
olmak üzere iki şekilde teceUi etmiştin Genel tecelli Rahmani
tecelkdin B u "Rahman arşa istiva etti"^^ ayeti din Özel teceUi
ise her şahsın, Allah'ı bilmede bir şeklinin olmasıdm" Şeyh
(na.), bu özel tecellinin ayrınülarını akılları hayrette bıraka­
cak şekilde açıklamaya devam eden

cebinin güçlü âlimlerinden dil, kıraat, edebiyat, kelâm vb. ilimleri


tahsil ettikten sonra, kesin tarihi bilinmemekle birkkte ilim tahsili
için Bağdat'a yerleşir ve burada ikamet eder. Bâlüllânî, kelâm, fi-
kıh, tefsir, hadîs, dil, edebiyat, felsefe, mantık, dinler tarilıi, mez­
hepler tarihi, tasavvuf gibi çeşitü ilimleri içine alan ilmî hareketle­
rin tqekkül ettiği en canh en harekedi Hicrî 4. asırda yaşamış, çok
sayıda eser vermiş bir âkmdir. Bâkıllânî, 403/1013'te Bağdat'ta ve­
fat etmiş ve namazını oğlu Hasan kılcürmışnr. Önce Tâbık Nehri
yakınmdaki Derbü'l-Mahbus'taki evine defiıecülen Bâkıllânî, dalıa
sonra oradan çıkarıhp Bâbu Harb'e nakledilmiştir, (http://www.ye-
niumit.com.tr/yazdir.phpPkonu id=l 196) (çev.)
Tâhâ, 2 0 / 5 .

214
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Bölümün hakikatlerinden biri:

"Kim ilahi isimlerin bilgisini haizse, en mükemmel şekilde


Allah'ı bilmeyi de haizdir"

Ü ç Yüz Yirmi Sekizinci B ö l ü m

M u h a m m e d i mertebeden, ayrıştırma halinde mürekkep


variıkların basit varlıklara dönüşmesi menzilinin bilinmesi
hakkındadır

Bu menzile girmek, orada kaldığın sürece, ölümden korur


Bölümün hakikaderinden:

"Bilmelisin ki, mürekkep varkklar tahkl edilince, suretin


zatını yok eder, cevherin zatını yok etmez. Allah, bunu Allah'ı
bilenler için bir örnek kılmıştır Çünkü mümkün varkkIarın
terkibi, Hakk'ın varlığı olarak zuhur eder Böylece zuhur eden
sureder. H a k k ı n varkğında zuhur eder H a k ile halk arasında
bir münasebet olunca, bu surederin varlıkları yok olur ve ge­
riye m ü m k ü n varlıklar ve H a k k ı n varlığı kalır Ç ü n k ü O ,
âlemlerden müstağnidir şeklinde vasıflanmıştır"

Bölümün hakikaderinden:

Resûlullah'ın (s.a.) kendileriyle sahabesinin karşısına çık­


tığı iki kitap olayını zikrettikten sonra şöyle der:
"Resûlullah'ın getirdiği o kitapların birinde cennediklerin
isimleri, babalarının, kabile ve aşiretlerinin isimleri vardı. D i ­
ğerinde ise cehennemliklerin isimleri, babalarının, kabile ve
aşirederinin isimleri vardı. Allah ehli ve seçkinleri için üçüncü
bir kitap çıkarmamışnr Çünkü onların kitabı Kur'ân'dır ve
Resûlullah (s.a.): "Kur'ân ehli, Allah'ın ehli ve seçkinleridir"
buyurmuştur. O n u n menzik iki el arasındaki yerdir O'nun

215
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

mahalli ve mertebesi olan kalp ve gönül onlarmdır. Mutlular


içinde yer alan kurbet ehlinin makamı budur..."

Şeyh (r.a.), iflas makamını inceler B u makam tamamıyla


Allah'a dönmektir. Burada hoşlanılan tahkildn zevklerkii nakleder

Bölümün hakikaderinden:

"İki kabza oknalıdır, iki el olmalıdır, eki yurt oknalıdır, iki


şey arasında bir berzah oknalıdır. "Biz her şeyi çifi yarattık"""'.
Çünkü o iki sıfattan yaraülmışür: irade ve söz. Bu iki sıfat, her
varlığın Hakk'tan müşahede ettiği iki şeydir Şüphesiz ki âlem
bir neticedir. Netice ise iki öncülden meydana gelir."

Bölümün hakikaderinden:

"Şüphesiz ki Hak, mütecelli için sınıdandığında, O'nun bk


sureti olur. Çünkü suret göreni sınırlar. AUah, her görenin ya­
nında başka birinin kavrayamayacağı bir surettedir. Zihninde
hiçbir suret olmayan müflis'ten başka mutlak varlığı idrak et­
mez. Allah'ın susayan biri hakkında "Oraya geldiğinde hiçbir
şey bulamaz"'°' dediği gibi. Böylece maksudun şeyliğini nef-
yetmişdr ve "Allah'ı yanında bulur" yani şey olmayanın ya­
nında. Çünkü O'nun benzeri olabilecek hiçbir şey yoktur ve
O , âlemlerden müstağnidir.

Asıl, iki zıddı bir araya toplayandır. Belki de iki zıddın


kendisidir."

Şeyh, bu menzilin ilimlerini zikreder ve şöyle der:

" O bilgiye sahip olan bu bilgiye sahip olduğu sürece ölme­


mesini sağlayan sebebi bu menzilden öğrenir."

'™ ez-Zâriyât, 51/49.


en-Nûr, 24/39.
'"2 en-Nûr, 24/39.

216
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Derim ki; bu ilim, Alim ismiyledir B u da Hayy ismi­


nin tecellisini bu kula tahsis etmiştir B u kul da bu ilmin eh-
lindendir ve Hayy isminde bir surettir AUah Hayy'dır ve sü­
rekli Bakî'dir

Ü ç Yüz Yirmi D o k u z u n c u B ö l ü m

Muhammedi mertebeden nimetler ikninin ve belaya has­


retmenin menzilinin bilinmesi hakkındadır

Şeyh (ra.) mealen şöyle demiştir:

"Adem suret üzere yaratılmıştır Alem insanla beraber onun


sureti üzere yaratıknıştır Şayet insan âlemden alınsaydı, âlem
suret üzere olmazdı. Alem alınıp sadece insan kalsaydı, suret
üzere olurdu.

Alemin uzunluğu ruhlardır, genişkği ise cisimlerin suret­


leri âlemidir Biz, cisimlerin suretleri dedik, cisimler demedik.
Çünkü hayak cisimler mertebesinde hakiki cisimler olsalar bile,
hızk bir şekilde başkalaştıkları ve kendilerine değil de bakanın
gözüne raci oldukları için herkese göre cisim değildirler"

Bölümde, mele-i a'lâ, mele-i avsat ve mele-i edna tafsiladı


bir şekilde anlatılmıştır Mele-i Alâ; ulvi varlıklar, arş, kürsü,
kalem, levh, genel olarak ruhlar, küUi nefs, küUi cisim ve küUi
ruh gibi latif varlıklardır Mele-i Avsat; hayal ve berzahlardır
Mele-i Edna ise; kesif varlıklar, cisimler, mürekkep unsurlar
ve müvelledâttır Anla!

Ü ç Yüz O t u z u n c u B ö l ü m
Muhammedi mertebeden, dolunay ve hilal gibi ayın men­
zilinin bilinmesi hakkındadır

217
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Bölümün şiirinde:

Kâinam O'ndan başka vadıkyok


Yoklukta sabit bir varlık yok
Bir yönüyle varlık O'nun bizim değil,
O bizim onun değil bir yönüyle.

Bölümde önemli hakikatler vardır O hakikatlerden ba­


zıları:
"Emklerde uygulaması olan kaza, şöyle veya böyle eşyadaki
ilahî hükümdür. Kader ise onun varlığıyla bir mevcutta vaki
olan şeydir B u varlıkta vuku bulan şeyin amacı bellidir O n ­
dan başka bir mevcuda geçer Kaza kadere hükmeder Kaderin
ise kazada bir hükmü yoktur. Aksine takdir edilende kazanın
hükmüyle bir hükmü vardır, başkasında değil. Kâdî hâkimdir
Takdir eden vakti belirleyendir Kader, el-Mukît isminden ha­
rekede eşyada vakti belirlemektir"

Sonra Konya'da bu menzilin kendisine gösterildiğini zikre­


der B u sahnenin korkularından ve kader ile kazayı birbirin­
den ayırmada kendisine zahir olan şeylerden bahseder B u ­
nunla uzun bir kaside yazar ve hakni soran bir Allah dostuna
gönderir Kaside önemlidir

D a h a sonra bu gecenin bir başka korkusundan söz eder ve


birinci kaside kadar kuvvedi olan başka bir kaside ekler Ken­
disiyle bitirdiği ikmlerden birisini zikrederek böliknün haki­
katlerini açıklamayı bitirir

"İlmi ilahîdeki bu ilim türü gerçekleşti. Dolayısıyla senden


sana vermiştir Bulunduğu hal üzere AUah'ı ancak AUah bilebi­
lir Öyleyse her bilenin bilgisi kendisindendir Bundan dolayı
AUah ehk şöyle demiştk: Allah'ı Allah'tan başka kimse bilemez,
nebiyi nebiden, veliyi de veliden başka kimse bilemez."

218
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Ü ç Yüz O t u z Birinci B ö l ü m
M u h a m m e d î - A d e m î mertebeden g ö r m e ve üzerindeki
kuvvet, sarkma, teraldd, telaldd ve tedeUi menzilinin bilin­
mesi hakkındadır.

Bölümde hakikatler vardır. Bazıları:


"Musa ayıldığında Musa olarak döndü, dağ ise dağ olarak
dönmedi... Musa'nın Rabbini görme isteğinin, E b û Bekir es-
Sıddık'ın hali olan "Gördüğüm her şeyden önce Allah'ı gördüm"
sözündeki rüyetten yoksunluk gibi olduğunu zannetme! B u
görme, Musa'nın Rabbinden talep etdği bir görme değildi.
Ç ü n k ü b u görme, mertebesinin yüksekliği nedeniyle onun
için zaten gerçekleşmişti. Zira sadıkın zevki, sıddıkın zevki
değildir. Görme, hem rivayeten hem zevken hem de aklen
kesinlikle gerçekleşmişti. Ç ü n k ü rüyetullah, aklı hayrete dü­
şüren ve yanında durulması gereken hususlardandır. Aklın
üç hükmünden birisiyle hakkında hüküm verilemez. Ç ü n k ü
Allah ehlinden olan nebilerin ve velilerin Allah hakkındaki
bilgileri, düşünceden dolayı değildir. Şüphesiz ki Allah, on­
ları bundan temizlemiştir. Onlar için Hakk'ı mükâşefe fetih­
leri vardır. O'nu görenlerin bir kısmı O'nu sınırsız bir şekilde
görmüştür. Bir kısmı, O ' n u O'nunla görür. Bir kısmı O ' n u
kendisiyle görür. Bir kısmı da O ' n u kendi yanında görmez.
O , O ' n u görmüştür; fakat gördüğünü bilmiyordur. Ç ü n k ü
bu sınıf, Hak'ta bir alamet sahibi değildir ve O'nun varlıkta
zuhur suredni de bilmezler. Yine bir kısmı, O ' n u göremez.
Ç ü n k ü O ' n u n varlık olarak âlemde ancak âlemdeki varlık­
ların hükümlerinin suretleriyle zuhur edeceğini bilir. Alem
b u surederin tezahürieridir. Dolayısıyla görenin idraki an­
cak suretin hükmüne düşer, hakikatine değil. Böylece O ' n u
görmediğini bilir. "En üstün misal Allah'a aittir ve O güçlü-

219
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

dür"'"^. O tecellisinde "hakim"dimai hüviyetiyle görülmez ki


görüldü denilebilsin. Parlak bir cisimde göze görünen surete
bak! Gördüğün gerçekleşir ve bu suredn seninle bu suredn
tezahürleri olan parlak cismi idrakin arasmda bir engel oldu­
ğunu görürsün. Böylece onu ebedi olarak göremezsin."

Ü ç Yüz O t u z ikinci B ö l ü m
Musevi mertebeden M u h a m m e d i makam sahipleri için
ilahî koruma menzilinin bilinmesi hakkındadır
Dönen feleğin manası. Ve şöyle demişdr: "Cisim, daire su­
retinde zuhur etmişdr Şekil açısından zahir küllî cismi kaste­
diyorum. Çünkü Allah, boşluğu onunla doldurmak istemiştk.
Daire şekli olmasaydı, boşlukta, dolu olmayan bir şey kalırdı.
Boşluk, vehmedilen bir dairedir, cisim açısından değil."

Ü ç Yüz O t u z Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Musevi mertebeden "Eşyayı senin için, seni kendim için ya­
rattım, kendim için yarattığımı kendisi için yarattığım yoldan
çıkarmasın" menziknin biknmesi hakkındadır
Bu bölümde bir fasıl vardır O fasılda sayılarda birliği ve
üç sayısından çıkarılanı incelemiştir

Ü ç Yüz O t u z D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Musevî mertebeden madumun yenilenmesi menziknin bi­
linmesi hakkındadır
Bu bölümde, Kur'ân'ın okuyanlara nazil olmasını, bu in­
zalin mertebelerini ve bu inzalle her Kur'ân okuyucasu için
gerçekleşecek olan şeyi zikretmiştir

' « er-Rûm, 30/27.

220
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Ü ç Yüz O t u z Beşinci B ö l ü m

Muhammedi ve Musevî mertebeden uhuvvet (kardeşlik)


menzilinin bilinmesi hakkındadır.
Bölümün hakikaderinden:
"Ey Veli! Bilmelisin ki, mümkün varlıklar üzerinde etkisi
olan ilahî isimleri toplayan makam, mümkünlerin istidatla­
rını toplayan makamın öz kardeşi sahih uhuvvetin kardeşidir.
Bu ikisi bir babadan olma iki kardeştir ve birbirlerini destek-
lerier. Fakat isimler, Allah'ın kendilerini kabikyedede destek­
lemesini ister.
Allah, âlemi, kendisini bilsin diye yarattı. Alem muhdes-
tir ve onunla ancak muhdes kaim olur. Akah'ı bikne onunla
kaim olmuştur. B u da ya Allah'ın bildirmesiyle veya Allah'ın
onda yarattığı bir kuvvede olur. B u kuvvede de özel bir yön­
den Allah'ı bilmeye ulaşır
Görme marifete tabidir. Öyleyse marifet kendisiyle ikşki-
lenip maruf olduğu gibi, görme de kendisiyle ilişkilenip gö­
rülen olur.
Allah, kendisiyle irfan ve varlık mertebesinin kemale erme­
sini sağladığı muhdes ilmi yaratmıştır. Bu, ancak kadim ilmin
Allah'la taallukunun sured üzere muhdes iknin Allah'la taallu-
kuyla kemale erebikr."

Ü ç Yüz O t u z Altmcı B ö l ü m
M u h a m m e d i mertebeden bitkilerin bütün zamanlarda
vaktin sahibi olan kutba biat etmelerinin menzilinin bilin­
mesi hakkındadır.
"AUah sana yardım etsin! Bilmelisin ki genel biat, özellikle
zamanın "^ir'ine yapılabilir. Şüphesiz ki zamanın bin, varlık­
larda ilahî surede ortaya çıkan kimsedir."

221
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Şeyh, bu bölümde kutba biat etmeyi ve ona yönelülebile-


cek sorulan incelemiştir —ki bunlar her asırdaki kutuplarm gö­
revi üstlenmelerine bağk olarak değişir-. Bımda et-Tirmizî'nin
Mesailine bir ima vardır Efendimiz Muhyuddîn ( r a ) ona ce­
vaplar vermiştir
Bölümün hakikaderinden:
"Velilere el sürmek, Allah'ın kendisiyle veliyi süslediği bir
süse el sürmektir
İnsan b k ağaçür B u incelemede ağacı kavrayan kişi Atamız
Âdem'in kastedildiğini anlar ve ağaçtan yemek de nehiydir
Bitkiler, cansızlarla canklar arasında berzahı bir âlemdir
Berzah her iki taraf içki aynadır O hem bizzat kendisi hem
de iki tarafla sana bilgiyi sağlar.
Zaruriyyat şek ve şüpheyi asla kabul etmezler Tamlık di­
riliş içindir Kemal mertebeyledir"
Bölüm şu sözlerle bitirmiştir: "Mağrib şehirlerinden Fas'ta
beş yüz doksan bir yılında bu mertebeye ulaştığımızda, henüz
gerçekleşmemişken kâfirlere karşı müminlere yardım edilece­
ğini öğrendik."

Ü ç Yüz O t u z Yedinci B ö l ü m
Musevî mertebeden âlemin bk kısmıyla beraber Muhammed'in
(s.a.) menziknin biknmesi hakkındadır
Bölümün hakikaderinden:
Ay, muhit feleğin dereceleri olan kameri ayırdı. O, en sü-
ratk ayırandır
B u bölümde, AUah'ın, H z . Peygamberden başka hiçbir
peygambere -AUah'ın salat ve selamı hepsinin üzerine olsun-
vermediği özelliklerini sayar.

222
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

"Hz. Peygamber'e (s.a.) ait özeililder altıdır.


Kendisine (s.a.) Allah'ın yeryüzü hazinelerinin anahtarları­
nın vermesidir. Cevamiu'l-kelim'in verilmesidir. Bütün insan­
lara peygamber olarak gönderilmesidir. Dördüncü özellik, bir
aylık mesafedeki insanların kendisinden korkmalarıyla kendi­
sine yardım ediknişdr. Beşinci özellik, önceki peygamberlere
helal kılınmayan ganimederi kendisine helal kıknıştır. Altıncı
özellik, AUah, onunla yeryüzünü temizlemiş ve bütün yeryü­
zünü ona mescit yapmışür."

Ü ç Yüz O t u z Sekizinci B ö l ü m
Muhammedi mertebeden Sevik Akabeleri menzilinin bi­
linmesi hakkındadır.
Bu bölümde hamd sancaklarını ve Makam-ı Mahmûdu
açıklamıştır. AUah'ın, hamd sancaklarıyla irübadı olan isknlerin
sayısını kendisine bildkdiğini söylemiştir. Bu bölüm son derece
ince hakikaderle dolu bir bölümdür. Kitapla ona döner.
Bölümün hakikaderinden:
"Orada Allah'tan başka asıl müsemma yoktur.
Hak, gerçekten her varlıkta müşahede edilendir."
Bölümün hakikaderinden:
"Âlemin bütünü bir harftir. Bir manaya gelmektedir. M a ­
nası daAUah'ur. Orada O'nun hükümleri ortaya çıkar. Çünkü
O'nun nefsinde hükümlerin ortaya çıkacağı bir yer yoktur.
Mana sürekk olarak harfle irtibatkdır. Allah, her zaman âlemle
beraberdir."
Bu menzilin ilimlerinden:
"Her şey sendedir ve sendendir. Sende bulunmayan garip
bir şey sana geknez. Sana ancak senden olan gösterikr."

223
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Ü ç Yüz O t u z D o k u z u n c u B ö l ü m
Muhammedi mertebeden hakikatin önünde şeriatın boyun
eğmesi menzilinin bilinmesi hakkındadır. Bu menzil, doksan
dokuz ilahî ismi ihtiva eden hamd sancaklarından ikincisinin
kendisinde ortaya çıküğı menzildir.
Bölümün hakikaderinden:

"Meleklerin  d e m ve insan-ı kâmile secde etmelerinin


hükmü dünya ve ahirette devam etmektedir...

İnsan-ı kâmil, âlemin ve Hakk'ın suretini haiz olmakla üs­


tündür. Secde eden ve edilen ondadır ve ondandır. Durum
böyle olmasaydı, insan toplayıcı varlık olmazdı. Mele-i Alâ'nın
yanında insan-ı kâmili görmek için bir izdiham vardır...

İnsanın tanımı özellikle ilahî suretledir."

Ü ç Yüz K ı r k ı n a B ö l ü m

Hz. Peygamber'in İbn Sayyâd'aDuhân Sûresini gizlemesi


menzilinin bilinmesi hakkındadır."^
İbn Ömer'den (r.a.) rivayet edilmiştir. ResûluUah (s.a.v.) ashabm-
dan aralarmda Ömer b. Hattâb'ın da bıJunduğu birkaç kişiyle İbn
Sayyâd'a uğramıştı, ibn Sayyâd; bir deükanlı olup, Beni Meğale ko­
nağı yanında bazı çocuklarla oynamakta idi. ResûluUah (s.a.v.) onun
yanma vanp onun sırona eUyle vurup şöyle dedi: "Benim AUalı'm el­
çisi olduğtıma şâhidUk yapar mısın?" İbn Sayyâd, ResûluUalı'a (s.a.v.)
baktı ve "Sen, Ümmîlerin peygamberisin" decü. Sonra ResûluUalı'a
(s.a-v.): "Sen benim AUah'm Resulü olduğuma şâlıicUUc eder mi­
sin?" diye sordu. Bunun üzerine ResûluUalı (s.a.v): "Malı'a ve el­
çilerine iman etmişimdir" dedi. Sonra Peygamberimiz şöyle devam
etti: "Sana ne geUyor?" İbn Sayyâd dedi ki: "Bana yalan da doğru
da geUyor." ResûluUah (s.a.v.): "Senin işin karma karışıktır" bu-

224
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Bölümün hakikatlerinden:
"Tabiann hükmüyle eseri arasmda bir fark vardır
İsimler, özellikle ilahî isimlerde, hükümlerin değişmesine
bağlı olarak değişirler
Allah, berzahlar ehk için, kesifiyle, ladfiyle ve şefFafıyla ta­
biatın suretinde tecelliyi bu menzilden kabul eder"

Ü ç Yüz Ku-k Birinci B ö l ü m


Sırlarda taldit menzilinin bilinmesi hakkındadır
İlimde taklidin gereklikğini açıklamıştır:
"Allah'ı bilmede taklidin en uygun türü O'ndan gelenle
takkttir
Âlemde cehalet asıl, bilgi kazanılandır
Âlem zatıyla ikne delalet etmez; ancak varlığıyla ilme de­
lalet eder"
"Rableri tarafından kendilerine gelm her yeni uyarıyı... "'"^
ayeti hakkında "yeni getirmek" demiştir İtyan inzalin aynısı
değildir "CaT'in aynısı olmadığı gibi. Ca'l, yaratma ve başka
anlamlara gelebikr

yurdu. Sonra Resûlullah (s.a-v.): "İçimde gizlice tuttuğum bir şey var
onu bil bakahm" dedi. Peygamberimiz (Duhan Sûresi'nüı 10. aye­
tini içinden geçirmişti.) İbn Sayyâd; " O Duhh" tur dedi. ResiîluUalı
(s.a.v.), "Defol oradan, sen bir kahin olarak haddini asla aşamaya­
caksın" dedi. Ömer: "Ey Allah'ın RestJü! İzin ver de boynunu uçu-
rayım" dedi. Bunun üzerine ResûluUalı (s.a.v.): "Bu gerçekten Deccâl
ise sen onun hakkından gelemezsin, eğer o değUse onu öldürmekte
bir hayır yoktur" buyurdular. (Ebû Dâvûd, Melahım: 16; Müslim,
Fiten: 24. Tirmizî, bu hadis hasen, sahihtir, demiştir.) (çev)
el-Enbiyâ,21/2.

225
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

"Bir şeyin indiyyeti kendisine döner. Bundan dolayıdır


ki, "sizinyanınızda olan tükenir" '"^ demiştir Çünkü sizin hük­
münüz tükenmektir. "Allah'm yanında olan ise bakidir"
Çünkü O'nun hüJmıü baki kalmaktır. Eğer bir şeyin indiy­
yeti kendisinden başka bir şey olsaydı, bizim yanımızda olan
tükenmezdi. Çünkü biz ve bizim yanımızda olan, Allah'ın ya­
nındadır. AUah'ın yanında olan bakidir. Böylece biz ve bizim
yanımızda olan da bakidir."

Ü ç Yüz K ı r k tkinci B ö l ü m
Musevi mertebeden vahyin mertebelerinden tek bir mer­
tebenin topladığı üç sırdan ayrılmış iki sırrın menzilinin bi­
linmesi hakkındadır.
Bölümün hakikaderinden:
"Sen de ortadan kaUc ki O kalsın. Sen ahirsin."

Ü ç Yüz K ı r k Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Bütün mülkün hamd mertebesinden vahyin tafsilindeki
iki sırrın menziknin biknmesi hakkındadır.
Cennet ehlinin cennetteki, cehennem ehlinin cehennem­
deki hallerini ince bir tafsilat ve ikni bir genişlikte incelemiş­
tir. Rahmet, sayılarını ve derecelerini de incelemişür.

Ü ç Yüz K ı r k D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Muhammedi mertebeden mağfiretin sırlarından iki sırrın
menzilinin bilinmesi hakkındadır.

en-Naiıl, 16/96.
'"7 en-NahI, 16/96.

226
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Bölümde, Allah lafzı ile ilah lafzı arasındaki farkı, akılların


güç yetiremeyeceği bir şekilde incelemişdr Hatta bu bir ilahi
fedhdr Ve şöyle demişdr: "Âlemin bekası, nihayednin okna-
masıdır Derecelerin her iki tarafta bir nihayed yoktur. Her
iki tarafla, halle ortaya çıkan ezel ve ebedi kastediyorum. O
da âlemdir Âlem zail olsaydı, gerçekte de öyle olduğu gibi,
ezel ile ebed birbirinden ayırt edilmezdi. Öyleyse H a k için bir
başlangıç yoktur.

Büyük âlimler, Allah'ın kelamını mümkünlerde işitirier"

Ü ç Yüz Ku-k Beşinci B ö l ü m

Dinde İhlasın sırrı, din nedir, şeriata niçin din denmiştir,


Hz. Peygamber'in âdeten hayrı söylemesi menzilinin bilin­
mesi hakkındadır

Bölümün başında Kur'ân'ın sûrelerinden Tenzil Sûresi'nin


açıklandığı bir şiir vardır Müthiş fethinin hakikaderini anla­
tarak bölüme giriş yapmışür ve şöyle demiştir:

"Sonra bana: "Bu müminlerden yalnız sana özgüdür" de­


nildi. B u söz bana söylenince, bir işaret olduğımu anladım.
O'nun zaüm ve suretimin aynısı olduğunu bildim, benden
başkası değil. Çünkü hiçbir varlığa özgü bir şey yoktur. Z a ­
tının dışında başka bir varkğa kadimliği ve hadiskği yoktur.
Dedim ki: İşte ben buyum."

Ü ç Yüz Ku-k Altmcı B ö l ü m

Muhammedi mertebeden bir arifin doğru söylediği ve nu­


runun bu menzil yönünden nasıl çıktığını gördüğü bir sırrın
menzilinin bilinmesi hakkındadır

227
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Bölümde cisimlerie ceseder arasındaki farkı incelemiş ve


şöyle demiştir: "Bikneksin ki âlemde insan-ı kâmikn merte­
besi, insandaki nefs-i naûka'nın mertebesidir. İnsan, ekmek ol­
mayan bir kâmildir. O da Muhammed'dir (s.a.).

Âlemden bütün melekler, insanın hayaknde ortaya çıkan


sureder gibidir. Cinler de böyledir."
Bölümün hakikaderinden:
"Bikneksin ki, ey Dostum! B u insani suretteki menzikn - k i
o Muhammed'dir (s.a.) - onun ruhu ve nefs-i natıkasıdır. Sen,
onun güçlerinden misin veya güçlerinin mahaUinden misin?
Sen onun hangi güçlerindensin? Görmesi mi, işitmesi mi, kok­
laması mı, dokunması mı, tatması mı? Ben, AUah'a hamdolsun
ki bu suretin hangi gücünden olduğumu öğrendim."

Bölümün hakikaderinden:
"Hissin şerefini ve kadrini bil. Çünkü o Hakk'ın kendi­
sidir. Bundan dolayıdır ki, ahiret dirilişi, ancak hissin ve his­
sedilenin varlığıyla tamamlanır. Çünkü o, ancak Hak'la ta­
mamlanır."
Şeyh (r.a.), hükümlerde neshi açıklamış ve şöyle demiştir:
"Biz nesh k o n u s u n d a iki görüşün arasında bir görüş
ileri sürdük. N e beda'yı ileri sürdük ne de neshi inkâr ettik.
Neshi, Allah'ın ilminde h ü k m ü n süresinin bitmesi olarak
kabul ettik. Ç ü n k ü Allah'tan bu hükmün ebedi olduğunu
veya belli bir zamana kadar yürürlükte olacağını sonra da
bu sürenin bitiminden önce kaldırılacağını belirten bir hü­
küm gelmemiştir."

Bölümün hakikaderinden:
"AUah için benzemek doğru oknaz."

228
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Ü ç Yüz K ı r k Yedinci B ö l ü m
İlahî indiyyet ve Allah'm katmda ilk saffin menzilinin bi­
linmesi hakkındadır.
Bölümün hakikaderinden:
"Eğer bilirsen, varkkta bütünün ahadiyyednden başka bir
şey yoktur Çünkü O , ilahtı ve ilahür..."

Ü ç Yüz K ı r k Sekizinci B ö l ü m
Cem' ve vücud kalbinin sırlarından iki sırnn menzilinin
bilinmesi hakkındadır
Bölümün hakikaderinden:
"Âlemde bu dört hükümden başka bir hüküm yoktur. Bu­
nunla evvel, ahir, zahir ve batın isimlerini kasteder Ruhlar ve
cisimler âlemi, bu dördünün sureti üzere ortaya çıkmıştır B u
iki âlemden başka bir âlem yoktur. İrade, kudret ve O'ndan
söz etme ve tabiat ilahiyat âlemindendir Ruhlar âlemi tabiat
âleminin dışında ortaya çıkmıştır Sonra bu dört ilahî ilim­
den tablan dört şeye dayalı olarak ortaya çıkarmışür Ondan
da kesif ve ladf cisimler âlemini çıkarmıştır Cisimlerin ortaya
çıkışından önce bu dört ilahî şeyden tedvin, aklen ve nef-
sen tastir, tabiat ve heyula'yı ortaya çıkarmıştır Ateş, hava, su
ve toprak olan dört unsuru ortaya çıkarmıştır. Hayvani ne­
şeti dört karışımdan izhar etmişdr Bu karışımlar için, cazibe,
tutma, sindirme ve itme güçlerini var etmiştir Varkğı dördü
üzere kurmuştur. "

Şeyh, tek gün olan dehri açıklamaya devam eder Yevmu'r-


Rab, yevmu'l-me'aric gibi değişik günleri ilahî isimler düşün­
cesi alünda inceler Aynı zaman da arş, kürsü ve feleklere ait

229
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

olan günleri açıklar. B u açıklamaların onun büyük fetihlerin­


den olduğu bekidir. Muhib, bu fetihleri tabir etmekten aciz­
dir Onlar hakkında son hüküm şudur: "Konuşan bellidir.
Açan geniştir "
D a h a sonra şunları zikretmiştir:
"Bu ümmetin günü ahiret gününe bitişiktir. Aralarında
berzah gecesinden başka bir şey yoktur. B u gecenin sabahında
diriliş üfürülüşü olacaktır. B u gündeki güneşin doğuşunda,
Hakk'ın, ayırmak ve hüküm vermek için gelişi olacaktır... B u
konuda kitaba dönmelisin.
Canlı ve diğer varlıklardan her varlık için özel kıyametler
ve büyük kıyamet bu menzilin ilminden öğrenikr"

U ç Yüz K ı r k D o k u z u n c u B ö l ü m
Muhammedi mertebeden kapının açıknası ve kapanması ve
her ümmetin yaratıknası menziknin biknmesi hakkındadır.
Bölümdeki en önemli hakikat şudur:
"Sebepler, ilahi isimlerdir."

Ü ç Yüz Ellinci B ö l ü m
Muhammedi mertebeden Rab isminden manaların gözle­
rinden örtünün kaldırılması ve istifhamın tecelksinin menzili­
nin bilinmesi hakkındadır.
Bölümün hakikaderinden:
"Âlemkı bütün dilleri AUah'ın sözleri ve Allah için taksimle­
ridir. AUah dilediğini kendisine izafe eder, dilediğini bırakır."

230
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Ü ç Yüz EUi Birinci B ö l ü m


Muhammedi gayret mertebesinden Vedûd isminden ne­
fis ve ruhlann sıfatlarda ortaklık menzilinin bilinmesi hak-
bndadır
Bölümde mükemmek toplayan ve nadiri taşıyan pek çok
vasıl ve incelemeler vardır Bölümün hakikaderinden:
Kula yönekk ilahî hitabı zikrettikten sonra şöyle der:
" B a n a b u ilahî bildirim gelince v ü c u d u m a sığmadım.
Hatta bu ilahî bildirim ve hitapla dolduğum için vücut bana
dar geldi. Çünkü H a k beni hitabının mahalli yapmış ve seç­
kin kullarını ehil kıldığı işe ehil kıknıştı. Allah'a kavuşmanın
ancak ölümle olduğunu bildik ve ölümün manasını öğren­
dik. Dünya hayatında ölümün hemen gelmesini istedik. B u
hayatımızda bütün tasarruflarımızdan, hareketlerimizden ve
irademizden soyutlanarak öldük. Ö l ü m bize bizden ayrıkna-
yacak hayaümız esnasında ortaya çıkınca, orada, zadarımızın,
organlarımızın ve bütün parçalarımızın teşbih etdği kişiler ol­
duk ve Allah bize biz Allah'a kavuştuk. Böylece ö ' n a kavuş­
mayı isteyen kimselerin hükmüne sahip olduk. Genel olarak
herkesin bildiği ölüm bize geldiğinde ve bu beden perdesi üze­
rimizden kalktığında, bizde bir hal değişikkği oknaz ve artma­
dık. Olduğumuz hal üzere kaldık. Biz sadece ilk ölümü tatük.
O ilk ölüm de dünya hayaümızdaydı. Rabbimiz, bizi cehen­
nem azabından korudu, Rabbinden bir ihsan olarak. Bu bü­
yük bir kurtuluştur"'^."

Hz. Ali şöyle buyurmuştur:


"Perde kalksaydı, yakinim artmazdı..."
Tahkikatlarından:

" » Bkz. ed-Duhân, 44/57.

231
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

"Ahirette insan, dirilişi ters olandır. Batını, buradaki zahiri


gibi tek bir suret üzere sabittir. Zahiri ise buradaki baünı gibi
surederde değişimi hızkdır."
Bölümün ortasındaki şiirden:
Emrin tek olması en garip iştir
Alemlerimizdeki taksimin sahibi kimdir

Bundan sonra şunu zikreder: "İlahi arz hadiskği ve kadim-


liği içerecek kadar geniştir. B u yerde ikamet eden, AUah'a iba­
deti gerçekleştirdi. Hak, "Ey iman eden kullarım! Benim arzım
geniştir Öyleyse sadece Bana ibadet ediniz" diyerek onu ken­
disine izafe etmiştir. Yani orada ve bana (ibadet ediniz).

Beş yüz doksan senesinden beri orada Allah'a ibadet ettim.


Bu gün altı yüz otuz beş senesindeyiz. B u yerin bekası vardır.
Değişikliği kabul eden bir yer değildir...
Ubudiyetin tecelli yeri ve hak yolcusunun oturağı bu yer­
dir. Orada O'nu görürler. K i m bu yerin ehk ise kendisiyle üze­
rinde yaraüldığı suret arasını bir perde ayırır. Böylece bu kul,
zatında Hakk'ı müşahede eden bir şahit ve mahza kul haline
gelir. Müşahede onun için sürekkdir, hüküm onun için ge­
reklidir. Bunlar dünya ve ahirette yüzü kararmış kimselerdir.
Bunu bildiğin zaman, Rab Rabdır, kul ise kul."

Bölümün hakikaderinden:
"Nefsini gerçek müşahedeyle gören, onun sureti üzere olan
kimsenin ezek bk gölgesi olarak görür, onun makamına oturmaz..."
Bölümün hakikaderinden:
"Mertebeler ademi (var olmayan) nispederdir. Bundan do­
layı sadece Allah zada övünebilir. Bizim övünmemiz merte-

" » el-Aııkebût, 29/56.

232
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

belere ait olup, mertebeler de var olmayan nispetler olunca,


bu durumda övünmemiz sadece yoklukla olur Seni yoklukla
övünmekten sakındırırım."
Bölümün hakikaderinden:
"Zad varkğın hakikatinm vahdeti, mevcut oknasmdan başka
bir şey değildir Varlığı hakikatinin kendisidir
B u makam, Allah'tan başkasını görmedim diyenin ma­
kamıdır Kendisine: "Gören kimdir?" denilse, "O'dur" der
"Söyleyen kimdir?" denilse, "O'dur" der "Soran kimdir?" de­
nilse, "O'dur" der "Durum nasıl?" denilse, "O'nda, O'ndan
ve O'nun için ortaya çıkan nispeder" der

Mekânda sadece O vardır O mekânın kendisidir B u Ebû


Yezid el-Bistâmî'nin (ra.) hali müşahedesidir..
Hakk'ın, duyması, görmesi ve bütün güçleri olduğu kişi,
Hakk'ı bilenlerdendir İşleri bilmesi onım güçlerindendir H a k
bu güçtür. Kul onunla vasıflanmıştır O , Hak'la vasıflanmışür
H a k ise kendisini bikr B u kul, Hakk'ın kendi sıfaü oknası yö­
nünden O'nu bilendir İlmi O'nımladır Allah'ı bilmede ma­
kamı bu olan kimseye, Allah'ı biknede kimse erişemez. Böyle
bir insan, haddi zaünda, dile gelmeyecek şeyi bilendir"

İlahî makamdan düşenleri, ihtiramlarını ve şeflcatlerini zik­


retmiş ve hepsinin AUah'ın gözerimi altında olduğunu belirt­
miştir Onlardan kendisine Sakitu'r-Refref b. Sakiü'l-Arş de­
nilen birisini Konya'da görmüştür

Bölümün hakikaderinden:
"Mutlak ehkne gelince, onlardan bir kısmı Hakk'ın tayin
ettiği şekilde kendisini kaplayan şeyi koruyanlardır. O da kalp­
tir Onlardan bir kısmı, Hakk'ın arkasında olduğunu bildik­
leri perdeyi bırakmamayı gözetirler Âlemde bu perde kendisi

233
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

için perdeleyen gibi olur, emirlerini uygular. Bu kutbun hali­


dir. Allah'tan ona olan müşahede değildir sadece hitap sıfatı­
dır. Çünkü o ilahî divan sahibidir. Ölünceye kadar perdenin
arkasındadır. Ölünce Allah'a kavuşur. O âlemden, âlem de on­
dan sorumludur. B u Resullerin makamıdır..."

Bölümün hakikaderinden:
"AUah'a ve kula münasip olan şeyleri gördüğümde, AUah'ı,
kendisine nispet edilen kullarından perdeleyen şeyi gördüm.
Allah, onları hakiki isimlere sahip olanlardan olduklarına
inananlardan kılmış ve H a k Teâlâ onlarla bu isimlerde ya­
rışmıştır, o n l a r a , bu isimlerin kendisine ait olduğu bilgisini
gizlemiştir. İlahî isimlerle ahlaklanma konusunda o'nunla
yarışmışlardır. Rekabeti rekabetle karşılamışlardır. Zillet ve
Ebû Yezîd'in dikkatinin çekildiği fakirlikten dolayı O'nunla
yanşamadıkları şeylerde, farkında olmamışlardır. Allah bize
itina göstermiştir. B u onların isimleridir; fakat iddia ettikleri
için değildir. Kendilerine ait olduklarını zannetdkleri isim­
lerde, farkında olmadan O'nunla yarışmışlardır. Allah, mari­
fetinden bana ihsan ettiğiyle ihsanda bulunmadan önce ben
de bu konuda onlar gibiydim. Bana olan ihsanıyla bu isim­
lerin kendi isimleri olduğunu ve bunların bizim için kulla­
nılması gerektiğini öğretti. Biz de inanarak değil de zaruret­
ten dolayı onları kullandık. Ben ve Allah'ın kendilerine bu
bilgiyi tahsis etdği kimseler, bu isimleri inanarak Allah için
kullandık. Bizim dışımızdakiler ise, şeriat, onları Allah'ın
isimleri olarak zikrettiği için inanarak değil de imanî bir zo­
runluluktan dolayı kullandılar. Böylece biz, Allah'a ait olan
şeyi koruduk..."

Şeyh, daha sonra bir vasılda topladığı eşsiz hakikatleri arz


eder:

234
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

"Eğer Allah'tankorkmazsan, O n u b i l m e m i ş olursun. Eğer


O'ndan sakınırsan daha da bilmemiş olursım.
İmandan başka iki tarafi destekleyen bir berzah yoktur
Mutluluk imandadır, ilimde değil. Kemal ise ilimdedir"
Bundan sonra menzilden öğrenilen ikmleri zikreder O n ­
lardan bazıları:
"Varlıkta üç insan olduğunu öğrendiğinde -ki bunlar, bi­
rincisi küU ve en önce olan insan, âlem insan ve âdem, insan-
bunlardan hangisinin daha tam olduğuna bakmalısın.

O n d a havassın ilmi insandadır O da meçhul tabiattır"

Ü ç Yüz Elli ikinci B ö l ü m

Muhammedi mertebeden tılsımlı, tasvir edici, yönetici üç


sırrın menzilinin biknmesi hakkındadır
Bölümün hakikaderinin özü şudur:
Tılsımlar üçtür.
1 - Fikir tılsımı: Şeriatta gelen müteşabihlere tabi olmakla çö­
zülür.
2- Hayal nlsımı: Hayal tılsımı manaları bulımduğu hal üzere
müşahede etmekle çözülür. Bu şekilde mücerret Hakk'ın
mertebesine ulaşır Kul bu müşahedede kalmaya devam
ettiğinde ve âlemlere indiğinde, H a k onunla beraber iner
ve her şeyin varlığına tarif edilemeyecek zevki bir müşa­
hedeyle şahit kılar.

3- Âdetler ülsımı: Özel ilahî yöne dönmek, adetler ülsımını


çözer ve sebeplere vııkufiyeti sağlar.
Harikuladelik: Âdette harikuladekk, konulan sebepleri özel
bir şekilde getirmekledir

235
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Ü ç Yüz EUi Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Muhammedi mertebeden menzilin sebebini bilmeye ve
hakkını ifa etmeye işaret eden üç hikmedi, tılsımlı sırrın men­
zilinin bilinmesi hakkındadır
Bu bölümün hakikaderinin özeti:
Nefs-i Natıka: İnsan bedenini yöneten nefisdr
Nefs-i Nebatı: Bedenden eksileni telafi etmek için beslen­
meyi talep eden nefistir Dört gücü vardır:
Cazibe Gücü: Bedende, itme gücünün yardımıyla besini
bir yerden başka bir yere taşıyan güçtür
Tutma Gücü: Uzvun besinden hakkını aknası için besini
tutan güçtür.
itme Gücü: Besinin organlara ulaştırılmasında cazibe gü­
cüne yardımcı olan güçtür.
Sindirme Gücü: Yemeği başka bir hale çeviren güçtür Be­
den onunla ayakta kakr
Bölümün hakikaderinden:
Şehevî Nefs: Beden için besin isteyen şeydir O n a göre gü­
zel olan şey eğlencedir
Gazabı Nefs: B u n a yedili de denilir Başkası için kahır is­
teyen nefistir
İlham: Görünmez b k melek vasıtasıyla veya özel b k şekilde
olan ilahi bir bildirimdir
Bölümün hakikaderinden:
Meşru Terazi: Hakk'ın elinde olan terazidir O'nun eliyle
azalır ve artar. Üzerinde haller olan bir varlık değildir
Keşfi Terazi: Hakk'ın eknde olan terazinin suretidir B u te­
razinin mahalk insan mertebesidir Üzerinde hangi varlığın ol­
duğunu keşif yoluyla aynasında görür

236
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Şer'î Terazi: B u tekliflerdir.


Şeyh'in yaşadığı bir olay:
"Sonra bilmeksin ki, Allah beni insan alemiyle ilgik garip bk
hükme muttak kıldı. O n u n insanın dışındaki âlemle bir ilgisi­
nin olup olmadığını bilmiyorum veya Allah beni buna muttak
kılmadı. Bu konuda biknediğim bir şeyi Allah'tan söylemem
uygun değildir. AUah beni ve sizi bundan korusun!
Bu hüküm, dünya yıllarına göre her üç bin yılın sonunda
insan âleminde ortaya çıkar. Bu Allah katında ise bir gündür.
Bu günün hangi ilahi isme döndüğünü bilmiyorum. Çünkü
AUah'ın bana ayırdığı üçte birin dışında başka bir şey bilme­
dim. Her üçte bir, bin yıldır. Rabbin günlerine göre bin yıl
bir gündür. B u Rabbimin bana bildirdiğidir Bu üç bin yıUık
sürenin insandaki hükmü, -Allah nasıl ve nerede dilerse- baş­
langıç, dönüş, hayat ve ölüm hükmüdür. Ancak Allah, kekme-
lerin kayıdarında bana bu emri yazdığında, müşahede ederek
ilgilendim. Yazdığı bu suret üzere bir kelimeyi gümüş, bir ke­
limeyi altın yapa. B u hallerin ve hükümlerin, bu belirlenmiş
zamanın geçmesiyle, insanda, cennette ortaya çıkacağını an­
ladım. Allah'a yemin ederim ki, bana vârid olan bu ilahî ha­
berin üzerimde bıraktığı telaş ve endişek korku kadar hiçbir
haber bu kadar telaş ve endişeli korku bırakmadı. Kalbimi,
ancak kelimelerin altın ve gümüş olması yani yan yana yazı­
lan alan ve gümüşten kekmeler yaaşurdı."

Ü ç Yüz EUi D ö r d ü n c ü B ö l ü m
M u h a m m e d i mertebeden uzak Süryanî menzUin bilin­
mesi hakkındadır.
Bölümün hakikaderinin özeti:

237
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Alîm: Zahir ile batını bir arada toplayandır İlmin hakikati


sahibini, ilmine aykırı olan hallere düşmesmi engeller İkm, mce
bir perde arkasından ameli verir Gizli bir şekilde olan ilim,
AUah'ı bikne iknidir ve bu ilim Allah'ın bildiğini miras bırakır
AUah'ı biknenin anlamı. O , bilinmezdir Bir şiir irad eder:

Allah'ın beni yükümlü tuttuğunu öğrenince


Mesul ve maksud olduğumu anladım
Zaman sürdükçe O'na ibcukt edeceğim
Dünya ve ahirette Hak mabuddur
Yaratıklarından birine tecelli etse
Ancak Hakk'ın meşhud olduğunu görür
Kendi suretinden, O'nun hakikatinden değil
Emir ve iş mevcut ve kaybolmuştur
Çünkü biz yüzün gözleriyle O'nu görürüz
Hepimiz O'nun yüzüyüz yüz ise mahduttur
O varlıktır, kâinatta olan her şey suretidir
Orada Rahman'dan başka mevcut yoktur
Ev iki evdir, evin evinde yaşarsın
Latifin evi, kâinatta mahrumiyet yok.

İki ev sözü şudur:


1- Nefs-i natıkanın evi. B u tabii bedendir
2 - Evin evi yani insani yaratıksın evi. B u da dünya ve ahirettir
Dünya sadece tabiaü açısından beden evidir Çünkü ahket-
teki dirikş, onun cinsindendir, yani baskın olarak ruhîdir

Ahiretteki oluşun sonu olmamakla biriikte, dünyadaki ve


ahiretteki her oluşun bir ecek vardır "Her şey belirli bir süreye
kadar akıp gider''°" sözü hepsi için geçerlidir Her şeyin bir

Bkz. er-Ra'd, 13/2; Lokmâiı, 31/29; Fâtır, 35/13; ez-Zümer, 3 9 / 5 .

238
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

gayesinin olması gerekir. Eşyanın varlığı sona ermez, gayeleri


bitmez. Çünkü Allah her an eşyayı yenilemektedir. Her şeyin
bir gayesi vardır. B u gaye bekrlenmiş ecelidir. Ecel ise ayan'ın
halleri içindir. Ayan'ın gayesi gayesizkğin kendisidir

İşin bütünüyle yeni olduğu ve bir tekrar olmadığı bu men­


zilden öğrenilir.

Ü ç Yüz EUi Beşinci B ö l ü m


Yolların bilinmesi, ibadet arzı ve genişliği ve Allah'ın "Ey
iman eden kullarım! Benim arzım geniştir Öyleyse sadece bana
ibadet ediniz"sözünün menziknin biknmesi hakkındadır.
Bölümün hakikaderinden:

Ruhlar, cisimlerden yaraülmışür Bu cisimler ister hakiki


olsun ister hayak olsun fark etmez.
Dünya: Cisimlerin zahiridir.
Berzah: Temsilî surederdir.
Ahiret Zatî hakikattir. Bütün, bir olan varlığı, keşf anında
zamansal bir tertip olmaksızın bir araya toplar.

Cüzi Kıyamet Her insana özgüdür.


Genel Kıyamet. Genel kıyamet herkes içindir yani genel
hükümdür.
Dirilif. Cehalet perdesinin kaldırılmasıyla keşfetmektir,
başka bir şey değildir.
İnsanın dirilişi: İlahî huzura inmek için saygın bk haremdir

"Aynaların en pürüzsüzü, Muhammed'in (s.a.) aynasıdır.


Orada Muhammed (s.a.) ile Hakk'ı müşahede et. Bu en yüksek

ei-Ankebût, 29/56.

239
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

bir derecedir. ''Allah'tan size bir nur gelmiştir"^. " Bu toplayıcı


vahdet nurudur. Bundan dolayı onun risaleti genel olmuştur."

Ü ç Yüz EUi A l t ı n a B ö l ü m
Muhammedi mertebeden gizlenmiş üç sırrın, ilahî edep,
nefsi ve tabiî vahiydeki Arabî sırrın menziknin bilinmesi hak­
kındadır.
Bölümün hakikaderinin özed:
Sübutun leyliği: Mümkünlerin H a k yanındaki sübudandır.
Bu Allah'ın "Bir şeyi murad ettiğimiz zaman ona sözümüz"
sözünde açıklanmışur.
Varlığm şeyliği: Mümkünün kendisi için ortaya çıkmasıdır.
Bu da AUah'ın "Sen hiçbir şey değilken, seni daha önce yaratmış­
tım"''"^ sözünde açıklanmışur Yani mevcut bir şey değiUcen.
Âlemin sırları: Âlemin sırları üçte sınırlıdır.
1- Cevheri
2 - Surederi
3- Muhalleri
D a h a sonra nefsî sıfadarı zikreder ve şöyle der:
"Bu sıfadar, vasıflanandan kaldırılamayan sıfadardır Çünkü
onlar onun dışında bir şey değildir.
Mümkün için yokluk, ezeli bir sıfattır. Çünkü onun ezeli
varlığı yoktur. M ü m k ü n yokken de H a k için görülendir Aynı
şekilde mümkün yokluğu anında bile, idrak edilenleri idrak
eder. B u oknasaydı, "kün"A's. hitap edilmezdi.

" 2 ei-Mâide, 5/15.


" 3 Yâsîn, 36/82.
el-İnsân, 76/1-2.

240
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Mümkünlerin suretlerinin kendileri içki zuhuru, Hakk'm var-


kğmdadır Bundan dolayı kevni ve ilahi sıfatlar karışmışnr
Hüküm ve tahkkn dönüştürmek içindir Çünkü dönüştür­
mek maksuttur. Bımda herhangi bir şüphe yoktur.
Bir varlıkta hem yok etme hem de var etme yoktur.
"TebdilAllah'a aittir"sözünün anlamı, O , bir varkkta su­
retlerle zahirdir, hakikade baündır demekdr"
Sonra iade hakkında şöyle demiştir:
"İade, yeni farkk suretleri bir varlıkta keşfetmektir Aynını
müşahede eden, haşrini ve dirikşini inkâr edemez. "Dönüşü­
nüz oradadır" Yani size maruf olan varkğınızla."

Ü ç Yüz Elli Yedinci B ö l ü m


İlahî mertebeden evcil hayvanlar menziknin biknmesi hak­
kındadır Onların iki Musevi sır altında ezilmeleri.
Bölümün hakikaderinden:
"Akah seni zevkî bir keşifle vakıf kılmayıncaya kadar, işle­
rin hakikati üzerinde durma. Allah'ın keşf ve zevk olarak seni
vakıf kılması, nefsi riyazeder ve bedeni müşahedelerden elde
edilen tam bir istidat'ın meydana geknesinden sonra olur

Mümkünün yaraüknası "kün" kelimesindendir. Belki de


bu kelimenin ta kendisidir
Kıyametin şardarından olan dabbetu'l-arzın konupnası''^,
insanların iman mı küfür m ü üzere olduklarını yüzlerine söy­
lemesidir B u ahir zamanda olacaktır Bu hayvan ancak onlar­
dandır. Hadiste, bu hayvanm şu anki yeri, Kuzeydeki bir deniz-

Tâlıâ, 20/55.
Bkz. en-Neml, 27/82.

241
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

deki bir ada olduğu beUrtilmiştir. B u Deccal'in de bulunduğu


adadır." "Burada ibarenin alttnda sırlar vardır "
Sonra şöyle der:
"Ruhlar, sufk suretlerin yüce felekleridir Aralarında ince
örtüler vardır Ruhlar, tabiî ve ruhanî gıdayla cisimlere yardım
etmek için bu örtülere inerler Tabiî gıda, büyüme ve tabiî ha­
yattır Ruhanî gıda ise, ilahî ve kevnî ikmlerdir
Ruhların yararlandığı tabiî yardım tabiattandır Ruhla­
rın yararlandığı ruhanî yardımı ise küllî nefisten yani "Levh-i
Mahfûz'dandıt.
Öğrenmenin dayanağı bu ruhanî feyizdir Sana kimin öğ­
rettiğini söyleyen, ancak sende mevcut olan bu feyzin yolun­
dan istidat engelini kaldırandır
Sözle ifade edilemeyen ilahî zevk ikmlerine geknce, onların
yolu, özel ilahi yönden uzatılan ilahî isimlerin örtüleridir B u
özel ilahî yön hem ruhî hem de cismî âlemden herkes içindir
Meleklerin kanatları gerçektir Melekler onlarla kulların
kalplerine inerler Orada ancak bu kanatlara sahip olanlar var­
dır En azından iki kanat veya bir kanat bir de yardımcının
olması, bu meleklerin, kul ile Rab arasında yolculuk yapma­
ları sebebiyledir Bundan dolayı bu ikisi gerçektir Onları ta­
şıması için iki kanadın oknası gerekir Yüklerin artmasıyla ka­
natlar artar. Yük de ilimler, haller ve idraklerdir"

Ü ç Yüz EUi Sekizinci B ö l ü m


Nurları farklı üç ayrı nur, kaçma, korkutma ve haberlerin
doğrusu sırrının menzilinin bilinmesi hakkındadır
Dedi ki:
Ne/s-i Natıka: Dünya ve ahirette mudu olan nefistir. Çünkü
o, mutsuzlar âleminden değildir Bundan dolayı ResûluUah

242
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

(s.a.) bir Yahudi'nin cenazesinin önünde kalkmış, bunun se­


bebi sorulunca da şöyle demişdr. "Bir nefis değil midir. " O ,
Allah'ın ruhundan üflenendir.
Nefs-i Hayvani: B ü t ü n hayvanlarda hissedilen nefistir.
Dünya ve ahirette azap ve nimet bu nefis içindir. Bu nefis,
nefs-i natıkanın bileşimidir.
Cevher-i küll: Âlemin aslıdır. Mümkünlerin surederi onun
üzerinde çeşidenir. Devamlı ve ebedi olarak mümkünleri ya­
ratmakla Allah'ın hafızasıdır. Mümkünlerin yaratılışı bu cev­
herle olur ve bu cevher varkğını korur.
A'yan-ı sabitede varlıkla yokluk arasındaki iş, özel hallere
göredir.
Önemli marifet. Hakiki kaçış, cehaletten ikne kaçıştır, âlemden
AUah'a kaçış değildir. Çünkü bu imkânsızdır. Z k a kaçanın var­
lığı âlemdendir. Kendi varlığından nasıl çıkabilir ki? Cehalet,
sahibini şu tasavvura götürür: Allah âlemden ayrıdır. Âlem de
O'ndan ayrıdır Dolayısıyla O'na kaçmak gerekir.
Allah'la Yetinmek B u , gerçekleşmesi uygun olmayan bir
talepdr. Çünkü herhangi birisinin Allah'la yednmesi, Allah'a
ihtiyaç duymamasıdır. Allah'a ihtiyaç duymamak muhaldir.
Çünkü fakirkk (ihtiyaç duymak) mümkünlerde zatîdir. Zen­
ginlik ise Hak'ta zatidir. Hakikatler ise değişmez.
Halvet Gizlilikte AUah'la oturmakur, zahirde ise kâinatta
O'nu müşahede etmektir. Baünda O'nunla oturmak mazhar­
larda onu temyiz etmektir. İlmi oknayanın müşahedesi yok­
tur. Müşahedede olsa bile bunun farkında değildir.
Karanlıklar. Karanlıklar üçtür.
1- Tabiaun karanlığı
2- KüUî nefsin karanlığı

243
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

3- İlk akkn karankğı. İUc akkn bu karanlığı zatî gaybın karan­


lığından sağlanır

Marifet. O'nu ancak kendinden tanırsın. Bundan dolayı


O'nu tek bir surette görmezsin. Çünkü tabiaûn itibarıyla ka­
ranlık yapan, variiğın itibarıyla aydınlatansın. M ü m k ü n ü n
zati bir rüyette olması umulmayan bir şeydir Çünkü o zat­
tın dışında olan bir şey değildir Öyleyse görülen kimdir, gö­
ren kimdir?

însan: Âlemin infîakdk. Âlem ise onun bedenidir O âlemin


ruhudur; çünkü Allah için kastedilen varkğın kendisidir Al­
lah, gökleri ve yeri ancak madup marifetin oluşması için var
etmiştir Âlemi de bu madup marifet için yaratmışûr
"İsim, müsemmanın mertebelerinden biridir İsim, ismin
ve müsemmanın ismidir Varlık ise birdir

İnsan-ı kâmil tek hakikattir Şahısla olan olsaydı, birden


fazla olmazdı.
İsimlerin insan-ı kâmile nispetinin anlamı, mana ve suret
olarak insan-ı kâmilin onlarla ortaya çıkmasıdır İsimlerin su­
reti insan-ı kâmikn sureti içindir Manaları da onun manası
içindir Hak'ta olduğu gibi. İsimlerin manaları zatı itibarıyla
Hak içindir Surederi ve dönüşümü kabul etmesi itibarıyla da
surederi O'nun içindir D u r u m bizimle O'nun arasında aynı­
dır Çünkü varlık birdir"
Sonra şöyle der:

îzafet

1- Mülkiyet izafeti: Zeyd'in malı gibi.

2 - Teşrif izafeti: Melikin kulu gibi.


3- İstihkak izafeti: Hayvanın eğeri gibi.

244
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Bunların hepsi Hakk'a izafe edildiğinde insan-ı kâmil için


doğrudur Hatta bu izafetler vakiidir İnsan-ı kâmil Hakk'ın
gaybıdır. Çünkü misildir (benzer). Sonra şöyle der:
"Ademe bütün isimleri öğretti"''^ ayetinin anlamı, insanın
hakikatinin kabul ettiği bütün isimler demektir.

Ü ç Yüz Elli D o k u z u n c u B ö l ü m
Muhammedi mertebeden "seni kastediyorum ey komşu (ka­
dın) duy" menzilinin biknmesi hakkındadır. Bu, emri tefrik
etmek ve keşifte ketmin sureti menzikdir.
Hakikader:
"İki misil, iki beyaz ve iki siyah gibidir. Tanım ve hakikat
ikisini de kapsar. İki zıt, beyaz ve siyah, güzel ve çirkin gibi­
dir. İki hilaf tek bir varkkta renk ve tat gibidir.
Zikredilen bu üç kavramdan her birinde bütünün hükmü
vardır. Mesela; beyaz, beyaz gibi ise de mahal açısından hilaf
ve zıttır da. Çünkü bir mahal, ikisini bir arada tutmaz. Araş­
tırdığın zaman birbirine hilaf ve zıt iki şey de aynıdır"
Sonra şöyle der:
"İnsan-ı kâmil, ilahî suret açısından misildk. Kul olduğu halde,
kul olduğuna Rab oknasının doğm oknaması açısından zıttır.
Hakk'ın onun görmesi, duyması ve konuşması oknası bakımından
hilaftır. Böylece Hak onu ve kendiskıi aynı hakikatte ispat etmiştir.
Nefsmi bilen, misil, zıt ve hilaf bilgisiyle Rabbmi de bilk."
D a h a sonra Şeyh, hakiki içtihadı zikreder ve şöyle der:
"İçtihat, kendisiyle özel tenezzül kabul edilen batındaki is­
tidadı meydana getirmek üzere gayret sarf etmektir. B u ilahî

" 7 el-Bakara, 2 / 3 1 .

245
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

tenezzülü, nübüvvet ve risalet döneminde sadece nebi ve resul


kabıJ edebilir ResûluUah'm (s.a) gerçekte onaylamış olduğu
sabit bir hükme muhalefete yol verilmemişdr"
D a h a sonra, ilahî isimlerde misliyyet, zıddiyet ve hilafiy-
yete yer vermiştir
"Misil, Rahman ve Rahkn gibidk. Hilaf, Rahman ve Sabûr
gibidir Zıt ise Darr ve Nâfî' (zarar ve fayda veren) gibidir"
Bir şiir söyler:

Kendisini görünce tanımadı


Ne perde ne keşif ne de bakış olarak

Şiirde köşkü gördüğünde "tanımadı" ifadesinde geçen za­


mir, Belkıs'a döner Belkıs onda köşkün suretini görmüştü.
Sarh (Köşk), "aydınlanma anındaki cisim"e. işarettir, Belkıs ise
nefsin remzidir

Ü ç Yüz Altmışıncı B ö l ü m
Övülen karanlıklar ve görülen nurların menziknin bilin­
mesi hakkındadır
"Nûr idrak edilir ve onımla idrak edikr Karanlık ise idrak
edilir; ama onunla idrak edilmez. Nûr, idrak edilip onunla id­
rak edilmemesi bakımından bazen büyür. İdrak edilmeyip ken­
disiyle idrak edilmemesi bakımından da latifleşir İdrak ancak
idrak edilendeki nurla olur H a k mahza nurdur. Muhal mahza
karanlıkûr B u iki asıl, âlemdeki nur ve karankğın aslıdır"
Sonra şöyle der:
"Yaratıkş, nurla karankk arasında bir berzahtır
Mümkün, kendisiyle kendi hakikatini ve nur ve karanlı­
ğın hakikatini toplamıştır O sahili olmayan bir denizdir An­
cak iki tarafı vardır

246
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

M ü m k ü n ü n hayaldeki misali, merkezdeki noktaya nis­


petle dairenin muhid gibidir. Nokta asıldır. Muhit ona göre
ortaya çıkmıştır."
Bölümün hakikaderinden:
"İlahî nur, her şeyi kapsar, hatta muhali de. Muhal farazi
olarak vardır. Yokluk da böyledir. Muhal ve yokluk iki ma­
lumdur."

Sonra bir şiir söyler:


Şeyden başka şey yok, çünkü O'ndan gayrisi yok
Nur olduğundan dolayı bilgi onu kuşatır.

Hâulâi ile kendilerine işaret edilenler, yaratıkşlarında ve hü­


kümlerinde ilahî isimlere dayanmışlardır. "AllahAdem'e...""^
ayeüne dikkat et!

Tevhidi hakikader hakkında şöyle demiştir:


"Her varlığın, mevcudun ve madudun ahadiyyeti vahi­
din kuvvetindedir. Bunun için her mevcut kendisine özgü bir
ahadiyyede ortaya çıkmışür. Ahadiyyet ahadda zahir, bütünde
gizlidir. Zaün ahadiyyeti ahad ve basit varlıklardadır, bütünün
ahadiyyeti mürekkep varkkIardadır. Bunlara isimler, nispetler
veya sıfadar denir.

Bütün muhdes varlıklar, Zat'ın tevhidinin nuruyla ortaya


çıkmıştır... Varlıkta kesretin ahadiyyetinden başka bir şey
yoktur Zat'tan başka bir şey yoktur. Uluhet, bu Zat'ın nefsî
bir sıfaüdır. Çünkü O , zatından dolayı O'dur. En güzel isim­
ler O'nundur.

Ma'kul-ı zat, ma'kul-ı gina ani'l-âlemîn'den (âlemlere ihti­


yacının olmamasından) farklıdır. Hak, âlemlerden müstağni

" « ei-Bakara, 2 / 3 1 .

247
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

olsa bile, bunun anlamı, fakirliğin O'nda bulunmasmdan mü­


nezzeh olmasıdır ya da kendisinden başka O n a delalet eden
bir delilden münezzeh olmasıdır O , âlemi cömerdiğinden ve
kereminden var etti. Öyleyse, isimlerin olması gerekir, âlemin
olması gerekir ve kesretin ahadiyyetinin olması gerekir

Zat'ın nurları, mevcudattan başka bir şey değildir. Bun­


lar Zat'ın teceUileridir Mevcudat, mevcudatın nurundan or­
taya çıkmıştır Mevcudaün Var Edici'si de onlara görünmüş­
tür. Mevcudat Var Edici'sini mevcudattan bilmişür"

Sonra tecelkler hakkında konuşur:


"Zat'ın tecellileri, mümkünlerin varlıklarının üzerine yayı­
lır ve geri yansır Böylece H a k kendisini idrak eder

Mümkünün tecelklerle yanmasının anlamı, varkğının, ha­


kikatte varkğa sahip olana dönmesidir Böylece mümkünler,
sabitlik şeykklerindeki hakikat üzere kalırlar. Zat'ın teceUile-
riyle, H a k aynasında mümkünlerin çokluğu ortaya çıkmıştır
Hak onları kendi zatında mümkünlerin içinde bulundukları
ve hak ettikleri hakikatlerine göre idrak etmişdr B u âlemin
zuhuru ve bekasıdır"

Ü ç Yüz Altmış Birinci B ö l ü m


Muhammedi mertebeden takdirde H a k ile ortakkk men­
zilinin bilinmesi hakkındadır
Bölümün başındaki şiirden:

Varlıkta Allah'tan başka varlık obaydı bulamadardı


Onda fail ve munfail olanın kim olduğunu
Fakat âlemde birdir ve tek
Benzersiz yaratmak ve değiştirmekle düveli.

248
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Bölümün hakikatlerinden:
"Kemalini bilmek isteyen kendisine, emrine ve nehyine
baksın. Herhangi bir dil, herhangi bir organ ve kendisinden
başka herhangi bir mahlûk vasıtası olmaksızın yaraükşına bak­
sın. Bundaki mana kendisi için sahih olursa, o kemalinde, Rab­
binden bir delil üzerindedir. İnsan kendisinde tek bir şey olun­
caya kadar toplanırsa, himmed gerçekleşir."
Sonra aklı evvel veya beyaz inci hakkında onların mahza
nur olduğunu söyler.
Kısaca bölümün hakikaderinden bazıları:
Külli Nefis: Yani yeşil zümrüt. Aydınkkta akıldan daha aşa­
ğıdadır. İki âlem için cüzî ruhlar vasıtasıyla, cisimlerde hayat
ondan yayılmıştır.
1- Ulvî âlem: "Ruhlar, cennet ve içindekiler gibi"
2- Süfli âlem: "Maden, hayvan ve bitkideki unsurlar. "
Daha sonra tabiat hakkında şöyle der:
"Tabiat, küllî nefsin bütün heyulaya yayılan gölgesidir.
Küllî cisim: B u tabiat ve heyulanın cevherinden ortaya çı­
kan şeydir. B u cisimler için bir bütündür Karankğından do­
layı siyah teşbih tanesi olarak isimlendirilmişdr."
Takdir: B u "O, işi tedbir eder""^ ayeündeki tedbirdir.
İcat: "Ayetleri açıklar"dijerinAeVi tafsildir.
İnsan-ı Kâmil: Tedbir edilen işin kendisidir. Bütün âlemin
suretine göre biçimlenmiştir. Manevî olarak bütün ilahî isim­
lerin suretine göre biçimlendiği gibi.

" 9 er-Rad, 13/2; Yûnus, 10/3.


'2" er-Rad, 13/2; Yûnus, 10/5.

249
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Ü ç Yüz Altmış ikinci B ö l ü m


Kalp ve yüz, parça ve bütün secdesinin menzilinin bilin­
mesi hakkındadır B u iki sücûd ve iki secde menzilidir
Bölümün hakikaderindendir:
Gayb: Âleme nispededir Şahadet de böyledir
Kalp: Gayb âlemindendir O keşfi olarak secde ettiğinde
ebedi olarak dünya ve ahirette baş kaldırılmaz.
Şeyh, şöyle dedi: "Âlemler, hareket, sükûn, toplanma ve ay­
rılmadır Keşf ehli şöyle demişlerdir: Bu âlemlerin bir halden
başka bir hale intikak ve dönüşümü, hareketk, sakin, toplan­
mış veya birbkinden ayrıknış şeylere nispededir Bu yaraükların
araz oldukları konusunda herhangi bir şüphe yoktur. Muhalle
vasıflanan manalar veya nispeder oknaları fark etmez.

Meşiet "Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz" ayetinde Al­


lah, dileyendir Kulun nefsinde bunım için bir irade görmesi.
H a k k ı n onun iradesi olmasındandır, başkası değil.
Âlemde kesinlikle sükûn yoktur. Hareketler âleme farklı
farklı etkiler verirler Hareketler oknasaydı, sürelerin nihayeti
olmazdı, sayıların hükmü bulunmazdı ve eşya belirlenmiş bir
süreye kadar akıp gitmezdi. Hareketlerin ask, amâ, istiva ve
nüzulde olan ilahî sıfatlardır"

Ü ç Yüz Altmış Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Kendisinden daha aşağıda bulunan ve kendisini tanımayan
arifin halinin menziknin bilinmesi hakkındadır O n a öğrenme
imkânına sahip olmadığı şeyleri öğretmesi ve Yaraücı'mn neşe
ve ferahlıktan tenzih edilmesi.

et-Tekvîr, 81/29.

250
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Kulun eliyle meydana gelen fiilin nispeti incelenmiştir. B u


konu, başka bölümlerde de işlenmişti.

Ü ç Yüz Altmış D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Bilenin dünya ve ahirette rahadık ve ilahi gayrete kavuş­
tuğu iki sırrın menzilinin bilinmesi hakkındadır.
Bölümden hakikatler:
"Meleğin hakkında indiği şeydeki fark, meleğin inmesinde
değildir. Melek, zamanı geçen peygamberin şeriaünı öğretmek
veya sözlerini ve hükümlerini tahkim etmek amacıyla veliye
iner. Bazı veliler için tenzilde inzal zevki vardır."
Bir Mülahaza: B u bölüm bütünüyle çok önemlidir. Vahdet
hakkında eşsiz incelemelerdir. Şiirleri de öyledir. Bunun için
yukarıda zikrettiğimin dışında başka bir şey nakletmedim.

Ü ç Yüz Altmış Beşinci B ö l ü m


Muhammedi mertebeden hali ve makamı âlemlere gizle­
nen kimseye rahmet mertebesinde ulaşan sırların menzilinin
bilinmesi hakkındadır.
Bölümün hakikaderinden:
Şeyh'in sözlerinden: "Biz AUah'a ve Peygamberine ve Pey­
gamberinin icmali ve tafsili olarak getirdiği, tafsilatı bize ula­
şan ve ulaşmayan veya yanımızda sabit olmayan şeye iman
ettik..."
Bu, önemli bir cüzdür Kıyamet gününe kadar mümin ve
nebileri müşahedesi ve ubudiyetin her makamdan üstünlüğü
incelenmiştir.

251
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Ü ç Yüz Altmış Altmcı B ö l ü m


Resûlullah'ın müjdelediği ahir z a m a n d a ortaya çıkan
Mehdi'nin vezirlerinin menzilinin bilinmesi hakkındadır.
Mehdi, Ehl-i Beyt'ten olacaktır
Mehdi'nin vezirieri hakkında şöyle der:
"Onlar dokuz kişidir ve hepsi de Mehdi'ye muhtaçtır Ve-
zirier dokuz emirle kaim olurlar, ne onuncusu vardır ne de ek­
siği." B u emirler şunlardır:
1- Basiretin etkisi
2 - İlkâ anında ilahi hitabın bilinmesi.
3- Allah'tan tercüme ilmi.
4- Emir velilerinin mertebelerinin bekrlenmesi.
5- Gazapta rahmet.
6- Mülkün ihtiyaç duyduğu hissi ve aidi rızıklar.
7- İşlerin birbirine girmesi ilmi.
8- İnsanların ihtiyaçlarını gidermede araştırma ve aşırıya
kaçma.
9- Alemde özelkkle zamanında ihtiyaç duyulan gayb ilmine
vukufıyet.

Ü ç Yüz Altmış Y e d i n d B ö l ü m
O n u kabul edeceklerin azlığı ve kavramada zihinlerin ye­
tersizliği nedeniyle muhakkiklerden hiç kimsenin keşfedeme­
diği beşinci tevekkül menziknin bilinmesi hakkındadır
Bölümün hakikaderinden:
"Resûlullah (s.a.), başkasının değil bilenin gözünü görmüş­
tür İtikadının sureti değişmemiştir ResûluUah'ın otuz dört

252
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

isrâsı olmuştur. Bunlardan bir tanesi bedeniyle - k i bu kapısı­


dır- diğerleri ruhla oknuştur.
Velilerin berzahi, ruhani isrâları vardır. B u isrâlarda, mü-
şahhaslaşmış manaları, hayale hissedilen suretlerde müşahede
ederler."
Bölümde Şeyh'in İdris (a.s.) ile bir konuşması da vardır.

Ü ç Yüz Altmış Sekizinci B ö l ü m


Geldi, gelmedi gibi fiillerin ve tek emir mertebesi menzi­
linin bilinmesi hakkındadır.
Bu bölümde "el-hakku'l-mahluk bih" meselesi incelenmiştir

Ü ç Yüz Altmış D o k u z u n c u B ö l ü m
Gömerdik hazineleri anahtarlarının menzilinin biknmesi
hakkındadır.
Bölümün hakikaderinden:
"Meleklerin Âdem'e secde etmeleri, suretten ve daha önce
kendilerine isimleri öğretmesinden dolayı idi."

Ü ç Yüz ü t m i ş i n d B ö l ü m
Muhammedi mertebeden artma ve varkk ve değişme sıria-
rından bir ve iki sırrın menzilinin biknmesi hakkındadır
Bu bölümde sıradar (yoUar) açıklanmışur Bunlar:
1- Allah'ın yolu
2 - İzzet'in yolu
3- Rabb'in yolu
4- Nimet verenin yolu
5- Hz. Peygamber'in (s.a.) yolu

253
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Şer'i lıükümierde içtiiıat etmede, ilimleri Allah'tan alma


makamının yiicekği de bu bölümle incelenmişdr
Şeyh, bu menzilin ilimleri arasında şöyle der:
"İnsanın bitki okna yönünden değil de ağaç okna yönün­
den nebata benzemesi bu menzilden öğrenikr Bundan dolayı
Âdem'in ağaca yaklaşması yasaklanmıştır Bu nefsinin heva ve
hevesine yaklaşmaması konusunda bir uyarıdır Bu da "ve ken­
dini nefsine (kulluktan) alıkoyan kimse var ya"'ayetidir Ya­
pılması veya terk ediknesinde hüküm olmayan husaslar, kişi­
nin iradesine bağkdır"

Ü ç Yüz Yetmiş Birinci Bölüm


Muhammed ümmetine vasiyet edilen bir ve üç sırrın men­
zilinin bilinmesi hakkındadır
Bölümün hakikaderinden:
"Ahiret dirikşi, berzaha benzer İnsanın batını mahiyet iti­
barıyla hayal sahibidir"
Bu bölümün önemi:
Bu bölüm, âlemin varkğının tertibini ve birkaç temsilî resmi
içermektedir O n d a büyük sırlar ve yüce hakikatler vardır

Ü ç Yüz Yetmiş îkinci Bölüm


Muhammedi mertebeden sana ait olmayan şeyle kendini
övmen ve bunda Hakk'ın seni şereflendirmek amacıyla sana ica­
beti sırrının ve iki sırrın menzilinin bilinmesi hakkındadır

Bu bölümde hayal âleminde temsil edilen suretler incelen­


miştir Onlar benzediği ask suretlerin hükmünü alırlar.

en-Nâziât, 79/40.

254
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

U ç Yüz \ e t ı n i ş Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Muhammedi mertebeden mertebesi inayede âlemden üs­
tün olan hikmedi suda ortaya çıkan üç sırrın ve sured değişse
de âlemin ebedi olarak kalmasının menzilinin bilinmesi hak­
kındadır.

Hakikader:
Cüzî ruhlar. "Ruhumdan ona üfledim" ayetinde geçen ve
Allah'a izafe edilen küUi ruhtan üfürülen ruhtur Bundan do­
layı, onu cisimlerden önce yaratuğını yani takdir ve tayin et­
tiğini söylemiştir.

Şeyh, ruhların cesede bürünmesinde ve bedeni suretlere


bürünmelerinin sebebi hakkında önemk incelemeler yapmış­
tır. Hülasa olarak; ruhlar hakikatte basit varkkIardır Suretler,
hakikatte hangi surette olurlarsa olsunlar, bakanın gözüne ra-
cidir; fakat hayal âleminde.

Ü ç Yüzlfetmiş D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Muhammedi mertebeden rüya ve riya menzilinin bilin­
mesi hakkındadır. Rablık mertebesinde eşyadan öne geçenler.
Müminlerin bir ayağı olduğu gibi kâfirlerin de bir ayağı var­
dır. Her grubun ayakları bir ayak üzeredir ve adalet ve fazilet
üzere imamıyla gelir.

Bölümde şu husus incelenmiştir:


"Hakk'ı görmek süreldi bir ihsanla olur. Bunun bir talep­
ten olup olmaması fark etmez."

Ü ç Yüz Tfetmiş Beşinci B ö l ü m


Muhammedi mertebeden hayak benzediğin, hakikat ve ka­
rışım âleminin menziknin biknmesi hakkındadır.

255
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Şeyh, hayal mertebesine özgü haldliatleri zikretmiştir Ke-


makn sıfan olan mihverler hakkında incelemelerdir

Ü ç Yüz Yetmiş Altmcı B ö l ü m

Hikmet mertebesinden dosdarla düşmanları bir araya geti­


ren menzilin biknmesi hakkındadır Gayb âleminin birbiriyle
çatışması. Bu mertebe bin Muhammedi makam içerir

Bu bölümde, ganimetler ve paylaşürilması incelenmiştir.


Bu ganimeder ikm ve marifet ganimederidir

Ü ç Yüz Yetmiş Yedinci B ö l ü m

Kıyam, doğruluk, şeref inci ve surelerin secdelerinin men­


zilinin bilinmesi hakkındadır
Bu bölümde biricik ve önemli hakikatler, değerk şiirler ve
Musevi rüyet incelenmiştir

Ü ç Yüz Yetmiş Sekizinci B ö l ü m


İlahî mertebeden behimî ümmetin, ihsanın, üç ulvî sırrın,
sonradan gelenin öne aknmasının, önce gelenin sona bırakıl­
masının menziknin biknmesi hakkındadır
Bölümün hakikaderinden:
"Hayvan, cansız ve bitkiden her varlık haşr olacaktır"

Ü ç Yüz Yetmiş D o k u z u n c u B ö l ü m
Hak ve akd, ikram ve ihanet, duanın haber verme tar­
zında meydana gelmesinin menziknin bilinmesi hakkındadır
Bu Muhammedi bir menzildir

256
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

B u menzilde, on iki a d a m m iıali incelenmiştir. Onlar,


ResûluUah'm (s.a.) sayısı on bir olan Vitir namazı rekâdarının
sureti iızere olanlar ile onları toplayandır

Ü ç Yüz Sekseninci B ö l ü m
Muhammedi makamdan âkmler peygamberlerin varisleri­
dir menziknin bilinmesi hakkındadır
Bu bölümde, AUah'ı bilenleri peygamberlere mirasçı kı­
lan şeyleri incelemiştir Bununla beraber, "Dünyanızdan üç şey
bana sevdirildi"hadisinin açıklamıştır

Ü ç Yüz Seksen Birinci B ö l ü m


Tevhid ve cem' menzükıkı biknmesi hakkmdadır. Bu menzU
beş bin refref makamını ihtiva eder ve bu menzU Muhammedi
mertebedendir O n u n müşahedelerinden en mükemmeli ayın
yarısı veya sonunda olandır

Bu menzilde hayal âlemine ö ^ ü hakikatleri ve bu haki­


katlerin önemini incelemiştir

Ü ç Yüz Seksen ikinci B ö l ü m


Hatemlerin, ilahî gelinlerin sayısı, yabancı, Musevî ve ge­
rekli sırlar menzilinin biknmesi hakkındadır
SalUderin varacağı üahî kapı. NebUerin kimlerinin pen­
ceresi.
Hatemlerin incelenmesi. İsevî hatem, M u h a m m e d i ha-
tem ve diğerleri. Gelinlerin incelenmesi. Muhkem ve müte-
şabih ilimlerin incelenmesi. Ayni bir varlık değil de itibarî bir
hüküm olan Berzah'ın incelenmesi.

257
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Ü ç Yüz Seksen Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Muhammedi büyüklükleri kendisinde toplayan büyüklük
menzilinin bilinmesi hakkındadır.
Bu bölüm, tasarruf hakkına sahip olan on dört adama tah­
sis edilmiştir.
Bu konuda Şeyh'in bu menzili irdeleyen "el-Azamet" is­
minde bir risalesi vardır ve bu risale yanımda mevcuttur. B u
menzil, menzillerin sonuncusudur.

Ü ç Yüz Seksen D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Hitabi münazelelerin bilinmesi hakkındadır.
Bu bölümde münazelelerin anlamını ve türlerini incelemiş­
tir. Bununla beraber et-Tûr Sûresi'nin ilk ayederini de incele­
miştir. B u bölüm, münazele bölümlerinin ilkidir.

Ü ç Yüz Seksen Beşinci B ö l ü m


"Değersiz olan galip gelir" ve "büyüklenen men edilir" m ü -
nazelesinin biknmesi hakkındadır.
İlahî men ve bağış, mani' isminin hükmü hakkında önemli
incelemeler.

Ü ç Yüz Seksen Altmcı B ö l ü m


"Şah daman"yt "beraberliğin eyniyyeti"mnrmA&%\mxv bi­
linmesi hakkındadır.
Bu ilahî beraberkğkı mcelenmesi, "Rahmet Rahmanm bir da­
lıdır" h^âism6.c\d Rahman ismi için önemli bir incelemedir.

258
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Ü ç Yüz Seksen Yedinci B ö l ü m


Büyüklük tevazusu münazelesinin biknmesi hakkındadır.
Bu bölümde "Allah'ıgereggibi takdir edemediler""O'nun
benzeri hiçbir şey yoktur""Yerde ve gökte büyüklük O'na ait­
tir""izzet sahibi olan senin Rabbin onların nitelemelerinden
yücedir... " ayederini açıklamıştır Bölümün sonımda "Acık­
tım, beni doyurmadınız" hadisinin açıklaması vardır

Ü ç Yüz Seksen Sekizinci B ö l ü m


Meçhul bir münazelenin biknmesi hakkındadır Bu, belir­
leme olmaksızın yükseldiğmde Hak'ta aradığına yönekr. Hakk'ın
yanında olan her şey belirlenmiştir Belirleme olmadığı için
münasip olmayan bir şekilde Hakk'a yönekniştir
Bu münazelede, "iyilik yapanlar için Hüsna ve daha faz­
lası vardır"'^^, "Günler sayısınca başka günlerde""Sana ki­
tabı indiren O'dur Onda muhkem ayetler vardır... " '^^ ayetleri
tahkik edilmiştir Ayrıca, "Cennete hiçbir gözün görmediği... "
hadisi ile orucun benzerinin oknadığını bekrten hadisin açık­
laması vardır

Ü ç Yüz Seksen D o k u z u n c u B ö l ü m
Varlığın bana, varlığım sana münazelesinin bilinmesi hak­
kındadır

' « el-En'âm, 6 / 9 1 .
eş-Şûrâ, 4 2 / 1 1 .
' « el-Câ5İye, 45/37.
'^•^ es-Sâffât, 37/180.
'•^ Yûnus, 10/26.
el-Bakara, 2/185
'^9 Âl-i İmran, 3/7.

259
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

B u bölümde vahdet hakkındaki incelemeler önemlidir.


"Sonra yaklaştı ve iyice sarktı" '^''ayetini incelemiştir.

Ü ç Yüz D o k s a n ı n c ı B ö l ü m
Benim dışımda bir şeyin zamanı onun varkğıdır. Benim
zamanım yoktur. Yoksa sen olursun. Senin zamanın yoktur.
Sen benim zamanımsın, ben de senin zamanınım münazele-
sinin biknmesi hakkındadır.
Bu bölümde, zamanın mahiyetini ve feleki günlerin hesap­
lanması konusunu incelemişür.

Ü ç Yüz D o k s a n Birinci B ö l ü m
Sual ayaklarının üzerinde sabit kaknadığı akışkan yol mü-
nazelesinin biknmesi hakkındadır.
Bu münazelede, bu münazele mertebesi hakkında marifet
ehlinin görüşleri şu açılardan incelenmiştir:
a- H a k tercih. Hükümler, vakıada bizzat mümküne nispet
edilmiştir. "Bu birinci sözdür "
b- Ondaki zahir mahal. Hüküm, Hakk'ın varlığıdır, eser­
ler mümkünün hükümleridir. "Bu ikinci sözdür " Ayrıca bu
bölümde "atttğın zaman sen atmadın"'^' ayetinin açıklaması
vardır.

Ü ç Yüz D o k s a n î k i n d B ö l ü m
"Kim merhamet ederse biz de ona merhamet ederiz, kim mer­
hamet etmezse biz ona merhamet ederiz, sonra gazab eder ve unu-
ft/raz" münazelesinin biknmesi hakkındadır.

' 3 ° en-Necm, 53/8.


'3' ei-Enfâi, 8/17.

260
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Bu münazelede, ahirette rahmetin umumiliğini incelemiş,


rahmede ilgili ayet ve hadisleri açıklamıştır. Ayrıca "Allah'ı unut­
tular, Allah da onları unuttu"gibi unutmayla ilgik ayetleri
açıklamıştır

U ç Yüz D o k s a n Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Kendisini korkutan şeyi görme sınırında duran kimse he­
lak olur münazelesinin bilinmesi hakkındadır
Bu münazelede, nefs-i natıka'nın heykellerle ikşkisini ince­
lemiştir Kâinat, isimlerin nispederinden var olmuştur ve nis­
petlerden başka bir şey yoktur

Ü ç Yüz D o k s a n D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Edepk olan erer, eren edepk olmasa bile dönmez münaze­
lesinin bilinmesi hakkındadır
Bu münazelede. Zat ilmine benzeyen garip bir ikni incele­
miştir B u da şudur: Mevcudatın dış varlıklarının asıUarı, yok­
luk nispederidir Onların toplanmasıyla kaim bir dış varlık zu­
hur etmiştir B u bütünün mahiyetini kavramak hiç kimse için
mümkün değildir ve hiç kimseye öğretilemez de. B u sadece
AUah'a mahsustur ve bu bütün âlemde işlektir
Ayrıca bu münazelede, varış ve dönüşün olmayışı, edepli­
nin manası incelenmiştir

Ü ç Yüz D o k s a n Beşinci B ö l ü m
Mertebeme girip üzermde hayası kalan kimsenm ölümünde
dayanağı benim münazelesinin biknmesi hakkındadır

'3^ et-Tevbe, 9/67; el-Haşr, 59/19.

261
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Bu münazelede, "Onu sevdiğimde kulağı olurum... " hadi­


sinin incelenmesi vardır.

Ü ç Yüz D o k s a n Altıncı B ö l ü m

M u h a m m e d i mertebeden kendisini benden perdeleyen


ilimleri ve maarifi toplayan kimsenin münazelesinin bilin­
mesi hakkındadır.

Bu münazelede, her mümkün varkğın ilahî özel yönü hak­


kında incelemeler vardır. Mümkünün biknmesi, ölçüsü, mey­
dana gekş keyfiyeti ve ikmlerin ondan gekşi incelenmiştir.

Ü ç Yüz D o k s a n Yedinci B ö l ü m

Allah'ın doğru sözü olan "Güzel ve temiz sözler O'na yük­


selir Güzel ve makbul işi de Allah yükseltir" münazelesinin
bilinmesi hakkındadır.

Bu münazeleyle, Hüviyye mertebesi ve Tasrif mertebesi in­


celenmiştir. Birinci mertebe Ebû Suûd b. Şibk'in mertebesidk.
İkinci mertebe Şeyh Abdulkadir el-Cîlî'nin'^'' mertebesidir.

'33 Fâtır, 35/10.


'3'' Abdülketim el-Cilî: 1365 veya 1366 (Hicri 767) yılında doğdu. Doğum
yeri olarak faridı yerler nakledilmektedir. Bazı araştırmacılara göre Bağ­
dat yakmlanndaki Cilî kasabasmda doğdu. Doğum yeri olarak Iran'm
Cilan kasabasmı gösterenler de mevcuttur. Bu farklılık el-Cilî, Cilanî,
Gilanî, Geylanî şeklinde anılmasmda da görülmektedir. Abdülkerim
el-Cilî'nin, eserlerinden Hanbelî mezliebi ve Kadiri tarikatına mensup
olduğu anlaşılmaktadır. Gerek yaptığı seyalıader, gerekse ortaya koy­
duğu eserler göz önüne akndığında zamanını çok iyi değerlendirdiği
ve dolu dolu bir ömür yaşadığı söylenebilir. Arapça ve Farsça dille­
rinde, İslâm ilimleri, eski Yunan ilimleri, coğrafik bilgi ve felek ilmi gibi

262
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Ü ç Yüz D o k s a n Sekizinci B ö l ü m
insanlara öğüt veren beni tanımamış, onlara hatırlatan
beni tanımıştır Hangisi olmak istersen ol münazelesinin bi­
linmesi hakkındadır
Bu münazelede öğüt, haûriatma ve ilahi günler mcelenmiştk.

Ü ç Yüz D o k s a n D o k u z u n c u B ö l ü m
Kim oraya girerse boynu vurulur ve girmeyen kimse kal­
madı mertebesinin münazelesinin bilinmesi hakkındadır
Bu münazelede ittihat makamı incelenmiştir B u önemli
bir özettir

D ö r t Yüzüncü B ö l ü m
Benim için zuhur edene batın olurum, benim sınırımda
durana görünürüm münazelesinin bilinmesi hakkındadır
Bu münazeleyle, ez-Zâhir ve el-Battn isimleri ve evvellik ve
ahirlik incelenmiştir Önemli bir münazeledir

D ö r t Yüz Birinci B ö l ü m
Ölüye ve diriye beni görmeye yol yoktur münazelesinin
bilinmesi hakkındadır

mulitelif alalılarda önemli bir birikime salıip olduğu anlaşılmaktadır.


Abdülkeıim el-Cilî, 1428 yıknda Bağdat'ta vefat etmiştir. el-Cilî'niu
yazmış bulunduğu eserlerinin önemli bir kısmı günümüze kadar ula­
şamamıştır. Eserleri ve fikirleri dalıa çok Doğu Hindistan'da yaydmış
ve ilgi görmüştür. Bunun dışında İslâm dünyasmm değişik beldele­
rinde de ilgi görmüş ve eserleri mulıteMf dillere tercüme edilmiştir. En
önemli eserlerinden biri olan ve çeşitli dillerin yanı sıra Türkçede de
değişik baskılan bulunan İnsan-ı Kâmil acUı çakşması, Kurtuba Kitap
tarafindan da iki cilt halinde GünümüzTîirkçesine çevrilmiştir (çev.).

263
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Rüyet ve "Gözler O'nu idrak edemez" '^^ ayeti açıldanmıştır.

D ö r t Yüz ikinci B ö l ü m
Beni yeneni yenerim ve kimi yenmişsem o beni yenmiş­
tir, teskmiyete yönelmek daha uygundur münazelesinin bilin­
mesi hakkındadır.
Bu münazeleyle ilahi isimlerle ahlaklanma konusu ince­
lenmiştir.

D ö r t Yüz Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Kullarıma karşı hüccetim yoktur münazelesinin biknmesi
hakkındadır Onlardan hiç biri yoktur ki kendisme "niçin yap­
tın?" diye sormam üzerine "sen yapun" demiş olmasın.
Bu münazeleyle, rahmetin umumiyeti incelenmiştir.

D ö r t Yüz D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Tebaasına karşı nefret besleyen kendi mülkünün helakine
koşmuştur, onlara yumuşak davranan mülkünü ayakta tut-
muşmr, benden başka herhangi bir kölesini öldüren kendi
efendikklerinden birini öldürmüştür münazelesinin biknmesi
hakkındadır.
Bu münazeleyle ubudiyet incelenmiştir. Önemli bir ince­
lemedir. Özelkkle de ilahî iknin, biknenler, takdir edilenler ve
irade edilenlerle ikşkisi önemkdir.

D ö r t Yüz Beşinci B ö l ü m
Kalbini evim yapan ve benim dışımda kalan her şeyi ora­
dan tahliye eden kimseye neleri verdiğimi hiç kimse bilemez.

'35 el-En'âm, 6/103.

264
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

O n u el-beytu'l-mdmûr 2i benzeüneyiniz. Çünkü o meleklerimin


evidir, benim değil. Bunun için dostum İbrahim aleyhisselamı
orada oturtmadım münazelesinin bilinmesi hakkındadır
B u münazeleyle, kalbin H a k için genişlemesi ve nazar
edenlerin türleri hakkında peygamberlerden gelen haberler
incelenmiştir

D ö r t Yüz Altmcı B ö l ü m
Benden herhangi bir şey başka bir şey için zuhur etme­
miş ve zuhur etmesi de gerekmez münazelesinin bilinmesi
hakkındadır

Bu münazeleyle, vahdet, isimler, mümkünler, zahirler ve


batınlar hakkında önemk incelemeler yapıknıştır

D ö r t Yüz Yedinci B ö l ü m
G ö z kırpmasından daha hızk bir şekilde benden kapılır,
benden başkasına bakarsan bu benim değil senin zafıyetin-
dendir münazelesinin biknmesi hakkındadır
Bu münazeleyle tekkf ve kulun amelleri konusu incelen­
miştir

D ö r t Yüz Sekizinci B ö l ü m
Cumartesi günü, bağladığın ciddiyet örtüsü çözülür, âlem
benden ben de âlemden boşaldım münazelesinin bilinmesi
hakkındadır
Bu münazele "ebediyet günü" olan cumartesi gününe öz­
güdür. Burada Şeyh'in es-Sebti b. Harun er-Reşid ile bir olayı
anlatıkr

265
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

D ö r t Yüz D o k u z u n c u B ö l ü m

isimlerim üzerinde perdedir, kaldırırsam bana ulaşırsın mü­


nazelesinin bilinmesi hakkındadır.
Bu münazele, mahza ubudiyet makamına ait marifetlere
özgü bir incelemedir. Eşsiz bir bölümdür.

D ö r t Yüz O n u n c u B ö l ü m r
"Varış Rab binedir"'^'', Benimle izzet bulunuz m u d u olur­
sunuz münazelesinin bilinmesi hakkındadır.
Bu münazele, âlemle Allah arasındaki nispeti incelemeye
özgüdür. Varlığın devreleri incelenmiştir.

D ö r t Yüz O n Birinci B ö l ü m
Neredeyse ateşe girmeyecekti mertebesmden hakkında kitap
öne geçer ve ateşe girer münazelesinin biknmesi hakkındadır.
Bu münazeleyle, kitabın öne geçmesi, ilmin maluma tabi­
iyeti konusu incelenmiştir.

D ö r t Yüz O n tkinci B ö l ü m
Benim için olan hor oknaz ve asla hüsrana uğramaz mü­
nazelesinin biknmesi hakkındadır.
Bu münazele, kulun ilahi izzete karşı ziUeti ve "benim için
öZ2«" sözündeki AUah için olanların mertebeleri incelemiştir.

D ö r t Yüz O n Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Benden isteyen kazamın dışına çıkmaz, benden istemeyen
de kazamın dışına çıkmaz münazelesinkı bUinmesi hakkındadır.

»•^ en-Necm, 53/42.

266
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Bu münazeleyle kaza ve kader konusu incelenmiştir İlave


olarak ilmin maluma tabiiyeti tahkik edilmişdr

D ö r t Yüz O n D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Ancak perdeyle görürsün münazelesinin bilinmesi hak­
kındadır

Bu münazele, rüyed incelemeye özgüdür.

D ö r t Yüz O n Beşinci B ö l ü m

Bana dua eden ubudiyet hakkını yerini getirmiş, kendi­


sine insaf eden bana insaf etmiş münazelesinin biknmesi hak­
kındadır
Ayni irtibat için, âlem vasıtasıyla Allah'ı bikne münazele­
sinin biknmesi hakkındadır

D ö r t Yüz O n Altmcı B ö l ü m
Kalbin hakikad münazelesinin bilinmesi hakkındadır
Bu münazele, vahded bikneyle ilgikdir Farz ve nafile iba­
detlerin birbirine yakınlığı incelenmişdr

D ö r t Yüz O n Yedinci B ö l ü m
Üaeti AUah'a ait olanın münazeleskıin bükımesi hakkındadır.
Bu münazeleyle ücreti Allah'a ait olan kimseler hakkındaki
ayeder incelenmişdr

D ö r t Yüz O n Sekizinci B ö l ü m
Anlamayana hiçbir şey ulaşmaz münazelesinin bilinmesi
hakkındadır

267
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Bu münazele, Allah'm kastettiğini anlamayı engelleyen se­


bepleri araşnrmaya tahsis edilmiştir

D ö r t Yüz O n D o k u z u n c u B ö l ü m
İlahî buyruk ve kayıtlar olan vesika münazelesinin bilin­
mesi hakkındadır
Bu münazele, indirilen ilahî kitaplar ve müjdeler gibi ilahî
kayıtları incelemeye tahsis edikniştir

D ö r t Yüz Yirminci B ö l ü m
Makamlardan kurtulma münazelesinin biknmesi hakkın­
dadır
Bu münazeleyle, "Ey Yesrib ehli! Buradan elinize hiçbir şey
geçmez" ayeti ve haller incelenmiştir

D ö r t Yüz Yirmi Birinci B ö l ü m


Bana delil ve burhanla ulaşmayı isteyen asla bana ulaşa­
maz, çünkü hiçbir şey bana benzemez münazelesinin bikn­
mesi hakkındadır
B u münazeleyle, mantıkî delil yoluyla Allah'ı bilme­
nin imkânsızlığı incelenmiştir Aynı şekilde şuhudî keşif de
imkânsızdır Bu ancak ilahî bildirimle kolaylaşır

D ö r t Yüz Yirmi ikinci B ö l ü m


Fiilimi bana iade eden hakkımı vermiştir ve üzerindeki
hakkımda bana insaf etmiştir münazelesinin bilinmesi hak­
kındadır

el-Ahzâb, 33/13.

268
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Bu münazeleyle, yeryüzünde konulmuş teraziler ve ahiret­


teki teraziler incelenmiştir.

D ö r t Yüz Yirmi Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Bana hıyanet eden beni zikretmemiştir münazelesinin bi­
linmesi hakkındadır.
Bu münazeleyle, müşahedede zikir incelenmiştir.

D ö r t Yüz Yirmi D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Seni sevmem Benim'le kalman içindir, sen ise ehline dön­
meyi seviyorsun, bekle ki senden şifa bulayım. O zaman ya­
nımdan gidersin münazelesinin bilinmesi hakkındadır. Allah
"O, onları sever Onlar da O'nu severler"'^'' buyurmuştur. O
seven ve sevilendir.

Bu münazeleyle, hüviyye ve rububiyet hükümleri ve Hakk'ın


diliyle gelen garip lafızlar incelenmiştir.

D ö r t Yüz Yirmi Beşinci B ö l ü m


İlim talep edenin gözü benden uzaklaşmışur münazelesi­
nin bilinmesi hakkındadır.
Bu münazeleyle, "Gözler O'nu idrak edemez" ayetini in­
celemiştir. Sonra tevhidi hakikatler hakkında şöyle demiştir:
"Birin kuvvetinde, her mevcudun, malumun ve madudun
ahadiyyeti vardır. Bunun için her mevcud kendisine özgü bir
ahadiyyede ortaya çıkmıştır Ahadiyyet birlerde zahir, bütünde
gizlidir. Zatın ahadiyyeti birlerde ve basit varkkIardadır. Bütü-

el-Mâide, 5/54.
'39 el-En'âm, 6/103.

269
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

nün ahadiyyeü mürekkep varlıklardackr. Bunlara isimler veya


nispetler veyahut sıfatlar denir. Tevhidi zaün nuruyla, bütün
sonradan yaranlan varlıklar ortaya çıkmışür...

Varlıkta kesretin ahadiyyetinden başka bir şey yoktur, o da


zattan başka bir şey değildir. Uluhet bu zat için nefsî bir sıfatür.
Çimkü O zaü içkidir ve en güzel isimler O'nundur. Makulu'z-
zat âlemlerden müstağni olan makulün zıddıdır. Hak, her ne
kadar âlemlerden müstağni ise de bu fakirkğin onunla kaim
olmasından veya kendisinden başka O'na delalet eden bir de­
lilden tenzih edilmesidir Bundan dolayı kesretin ahadiyyetin­
den âlemi yaratü. Zaün nudarı mevcudattan başka bir şeyle
var değildir. Bunlar da vechin tecellileridir. Mevcudatın nu­
ruyla mevcudat zuhur etmiştir. Var edeni de onun için ortaya
çıkmıştır. Bunu ancak mevcudattan öğrendim."

D ö r t Yüz Yirmi Altmcı B ö l ü m


Hz. Peygamber'e Isrâ Gecesi, Rabbini görüp görmediği
diye sorulduğunda, o "gördüğüm bir nur idi" dediği sır m ü ­
nazelesinin biknmesi hakkındadır.

Bu münazeleyle nur incelenmiştir. Resûlullah'ın (s.a.) "gör­


düğüm bir nur idi"sözünü açıklamışür

D ö r t Yüz Yirmi Yedinci B ö l ü m


"Yayın iki ucu" " ° münazelesinin biknmesi hakkındadır
Bu münazele, vücudî-şuhudî vahdeti tahkiktir. Bu müna­
zelede bulunup da diğerlerinde olmayan şey şudur: B u mü­
nazele, dairenin merkezinin noktasıyla muhitinin birleşme-

'« Bkz. en-Necm, 53/9.

270
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

sini araştırır. Çünkü çevre noktayla birleştiğinde, aralarında


var olan şey ortadan kalkar. B u da âlemin Hakk'ın varkğında
yok oknasıdır Nokta çevreden ayırt edilmez. Aksine noktanın
kendisi nokta olmasından, çevrenin kendisi çevre olmasından
dolayı yok olmuştur Böylece geriye var olan bir zattan başka
bir şey kalmamışür Bu zat hem kendi hükmünü ve hem de
âlemden kendisine nispet edilenin hükmünü, gidiş, külk, ge­
nel, öz ve hüküm olarak yok edendir

D ö r t Yüz Yirmi Sekizinci B ö l ü m


İki inniyet hakkında sorma münazelesinin biknmesi hak­
kındadır
Hakkın ve halkın inniyeti incelenmiştir Aynca ubudet ma­
kamı incelenmiştir

D ö r t Yüz Yirmi D o k u z u n c u B ö l ü m
Benim Celakm karşısında küçülene inerim, bana karşı bü-
yüklenene büyüklenirim münazelesinin biknmesi hakkında­
dır
Bu münazelenin özü şudur: "Hak âlemin aynasıdır Var­
lıklar, ondaki surederinden başka bir şey göremezler Onlar da
surederinde derece derecedirler."

D ö r t Yüz O t u z u n c u B ö l ü m
Seni hayrete düşürürsem kendime ulaştırırım münazelesi­
nin bilinmesi hakkındadır
Bu münazele hayretin incelemesi içindir O n d a Allah'ı bi­
lenlerin sınıfları vardır

271
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

D ö r t Yüz O t u z Birinci B ö l ü m

Kimi perdelemişsem onu perdelemişim münazelesinin bi­


linmesi hakkındadır.
Bu münazele perdenin incelemesine tahsis edilmiştir. Va­
kit ve vatanların hükmü de incelenmiştir.

D ö r t Yüz O t u z ikinci B ö l ü m
Senden başka hiçbir şeyde tereddüt etmedim, kadrini bil!
Kendini bilmeyene şaşılır münazelesinin bilinmesi hakkın­
dadır.
Vahdet ve Allah'ı bilme hakkında önemli hakikatler, Ka­
dir gecesinin hakikati.

D ö r t Yüz O t u z Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Seni yok edecek tecelliye bak ve onu benden isteme, yoksa
onu sana veririz, onu alanı bulamam münazelesinin biknmesi
hakkındadır.
Bu münazeleyle fena ve beka hakkında özel bir inceleme
yapılmışür.

D ö r t Yüz O t u z D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Dilersen seni perdelemez, bundan sonra dilemem, artık sa­
bit ol münazelesinin biknmesi hakkındadır
Bu münazeleyle, meşiet ve ilim incelenmiştir.

D ö r t Yüz O t u z Beşinci B ö l ü m

Kendime karşı ahit aldım, bazen yerine getiririm bazen bu


kulumun elindedir, yerine getirmem, vefasızlık kuluma nis-

272
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

pet edilir, itiraz etme! Ben buradayım münazelesinin bilin­


mesi hakkındadır
Bu münazeleyle va'd ve vaîd incelenmişdr

D ö r t Yüz O t u z Altıncı B ö l ü m
Senin benim katında olduğun gibi, bende insanlar ka­
tında olsaydım bana ibadet etmezlerdi münazelesinin bikn­
mesi hakkındadır
Bu münazeleyle tabii ve mevzui rahmet incelenmiştir

D ö r t Yüz O t u z Yedinci B ö l ü m
Kim şeriatımdaki payını bilirse, bendeki payını bilmiştir
Çünkü ben senin katında olduğum gibi, sen de benim katımda
tek mertebedeyiz münazelesinin bilinmesi hakkındadır
Bu münazeleyle "Allah kattnda olan şey, senin kamda olan
şey gibidir" konusu incelenmiştir

D ö r t Yüz O t u z Sekizinci B ö l ü m
Kelamımı okuyan üzüntümü görür, onda meleklerimin
eğeri kendisine iner ve sustuğımda kendisinden ayrılırlar ve
ben inerim münazelesinin bilinmesi hakkındadır
Bu münazeleyle Kur'ân'ın tilaveti incelenmiştir

D ö r t Yüz O t u z D o k u z u n c u B ö l ü m
içimizdeki Havass'a Nebevi verasetten hâsıl olan ikinci ''ya­
yın iki î^a/'münazelesinin bilinmesi hakkındadır
B u münazeleyle ilmi verasetin mertebeleri ve kıyamette
ilimle amel edenlerin mertebeleri incelenmiştir

273
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

D ö r t Yüz K ı r k ı n a B ö l ü m
Müşahedemle kalbinin temelkıi iyice kuvvedendkene mey­
lim arm münazelesinin bilinmesi hakkındadır.
Bu münazele, "Size karşı gkürn obaydı veya kuvvedi bir da­
yanağa sığınsaydım" ayetini tahkik etmişdr Kitabın önceliği
ve ilim maluma tabidir konusu da incelenmişdr

D ö r t Yüz K ı r k Birinci B ö l ü m
Ariflerin kalp gözleri bana değil benim yanımdakine ba­
kar münazelesinin bilinmesi hakkındadır
Âlim ile arif arasındaki fark incelenmiştir

D ö r t Yüz Kurk îkinci B ö l ü m


Beni gören ve beni gördüğünü bilen beni görmemiştir mü­
nazelesinin biknmesi hakkındadır
Hakkın görülmesi konusunda bir incelemedir

D ö r t Yüz K ı r k Ü ç ü n c ü B ö l ü m
İrfanî keşiflerin vacibiyeti münazelesinin bilinmesi hak­
kındadır
Tekvin tecellileri ve arifin bu tecellilere vakıf olma isteği
incelenmiştir

D ö r t Yüz K ı r k D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Hakkında saf ahit kitabı yazılan kimse mutsuz olmaz mü­
nazelesinin biknmesi hakkındadır
S a f ahit hakkındadır S a f ahit dini Allah'a has kılmak­
tır. Kendilerine itina gösterilen Allah'ta fani olmuş seçkinle­
rin yaptığı gibi.

Hûd, 11/80.

274
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

D ö r t Yüz K ı r k Beşinci B ö l ü m
Adabımla edeplendirdiğim veli kullarımı tanıdın mı mü­
nazelesinin biknmesi kakındadır.
Velilerin alametleri, velayet ile hilafet arasındaki fark in­
celenmiştir.

D ö r t Yüz K ı r k Altmcı B ö l ü m
Gecenin ibadetle geçirilmesinin faydaları münazelesinin
bilinmesi hakkındadır.
Gece ibadetleri canlı bir tablo şeklinde tahkik edilmiştir

D ö r t Yüz K ı r k Yedinci B ö l ü m
Temizleme mertebesine giren benden konuşur mikıazele-
sinin biknmesi hakkındadır.
Kaderin sırrı tahkik edilmiştir.

D ö r t Yüz K ı r k Sekizinci B ö l ü m
Kendisine yanımdaki bir şeyi açtığım kişi şaşakalmıştır,
beni görmeyi nasıl isteyebilir, heyhat! Münazelesinin bilin­
mesi hakkındadır.
Doğuş ve baüş ve Musevî rüyet tahkik edilmiştir.

D ö r t Yüz K ı r k D o k u z u n c u B ö l ü m
Akah'tan söyleyen benim kulum değildir, ibadet eden benkn
kulumdur diyenin münazelesinin bilinmesi hakkındadır.
"mülkün mülkü"[îdÂesmm anlamı incelenmiştir.

D ö r t Yüz Ellinci B ö l ü m
Zuhurum için sabit olan benknle olur Çünkü AUah onunla
idi benimle değil, bu hakikat, iUd ise mecazdır münazelesinin
bilinmesi hakkındadır.

275
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Kendileriyle Allah için olan kullar ve Allah'la Allah için


olan kullar hakkında bir incelemedir

D ö r t Yüz EUi Birinci B ö l ü m


Yükselişlerin bilgisi mahreçlerdedir münazelesinin bilin­
mesi hakkındadır
İlahi isimler yönünden Hakk'ın halkla irtibatı hakkında
bir incelemedir

D ö r t Yüz EUi ikinci B ö l ü m


Bütün kelamım kullarım için öğüttür, keşke öğüt alsalar
mikıazelesinin bilinmesi hakkındadır
Bu münazeleyle kelamuUah ve mertebeleri ve öğüdün çe­
şideri incelenmiştir

D ö r t Yüz EUi Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Cömerdiğim sana verdiğim hallerdir Cömerdiğinin cö-
merdiği ise suç işlediğinde caniyi afiedebilmeni sana bahşet-
memdir münazelesinin bilinmesi hakkındadır
Gömerdik ve cömerdiğin cömerdiği tahkik edilmiştir

D ö r t Yüz EUi D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Yabancı, mertebemizde bizimle güç yetiremez, iyikk ancak
akrabalar içindir münazelesinin bilinmesi hakkındadır
Bu münazeleyle ilahi nispeder incelenmiştir "De ki: Allah
birdir" '^^deki haber ve bundaki diğer haberler

' « el-İhlâs, 112/1.

276
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

D ö r t Yüz EUi Beşinci B ö l ü m

Zahirimle yöneldiğim kişi asla mutlu olamaz, batmımla


yöneldiğim ise asla mutsuz olamaz ve bımım tersi münazele­
sinin biknmesi hakkındadır.
(Gazabı) Geçen ve kapsamk rahmet tahkik edilmişdr. Nef­
sini öldüren için olan "Kulum bana acele etti, ona cennet ha­
ram kılındı"ha.disi ile "O, ilktir, sondur, zahirdir, batındır"'"'^
ayeti açıklanmıştır.

D ö r t Yüz EUi Altmcı B ö l ü m


Varlığı veren vecdi kastederek, sözümü dinlerken hareket
eden, şüphesiz ki duymuştur münazelesinin bilinmesi hak­
kındadır.
Musevî ağaçta, ilahî kelam tahkik edilmiştir.

D ö r t Yüz EUi Yedinci B ö l ü m


Mutlak teklif münazelesinin biknmesi hakkındadır
"Bana dua edin, icabet edeyim"ayeti tahkik edilmişdr.
Bu mudak teklifin manasıdır.

D ö r t Yüz EUi S e l d z i n d B ö l ü m
Görünen tecellileri idrak münazelesinin bilinmesi hak­
kındadır.
Görünen tecelkleri idrak konusu incelenmiştir. Bu gizli bir
sırdır. Kim Hakk'ı bilirse bu perdeler kendisinden kaldınkr,
bilmeyene ise kaldırılmaz.

el-Hadîd, 57/3.
' « Gâfir, 40/60.

277
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

D ö r t Yüz EUi D o k u z u n c u B ö l ü m

"Onlar bizim kaümızda seçilmişlerdendir" münazelesi­


nin bilinmesi hakkındadır.

"Sonra kullarımızdan seçtiklerimizi kitaba mirasçı kıldık... "'^


ayeti açıklanmıştır

D ö r t Yüz Altmışmcı B ö l ü m

İslam, iman, birinci ihsan ve ikinci ihsan münazelesinin


bilinmesi hakkındadır

İslam, iman ve ihsan tahkik edilmiştir

D ö r t Yüz Altmış Birinci B ö l ü m

Üzerine örtümü yaydığım kişi benim esirgediklerimdendir,


tanımaz ve tanınmaz münazelesinin bilinmesi hakkındadır
Hakk'ın esirgedikleri arifler, bu ariflerin AUah'ı ve âlemi
bilmeleri incelenmiştir
Münazeleler burada bitti.
(Kutupların zikirleri ve Muhammedi makamları)

D ö r t Yüz Altmış İkinci B ö l ü m

Muhammedi kutuplar ve menzilleri içinde Kutupların zi­


kirleri ve Muhammedi makamlar.

Bu bölümle Muhammedi kutupluğun anlamı, yön kutup­


ları, makamlar ve haller incelenmiştir

Sâd, 38/47.
""^ Fâtır, 35/32.

278
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

D ö r t Yüz Altmış Ü ç ü n c ü B ö l ü m

Kendi zamaniarmdaki âlemin etraflarmda döndüğü on iki


kutbun bilinmesi hakkındadır.
Kutupluk âleminin esası olan on iki kutbun ikmleri, hal­
leri, menzilleri ve dereceleri tahkik edilmişdr Bölümde bu ku­
tupların durumları tafsiladı olarak anlaüknıştır

D ö r t Yüz Altmış D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Zikri "Lâ ilahe illallah" olan kutbun hali hakkındadır.
Bu bölümle harflerine ve kelimelerine özgü ikmler yönün­
den "Lâ ilahe zZi^Z!^/'" incelenmiştir. Hecîr, herhangi bir şekilde
kula gerekli olan zikirdir

D ö r t Yüz Altmış Beşinci B ö l ü m

Menzili "Aüahu ekber"o\m kutbun haknin biknmesi hak­


kındadır.
Bu bölümle tekbirle zikredenlerin türleri kicelenmişdr Bun­
lar üç türdür. Her biri için bir fasıl ayrılmıştır.

D ö r t Yüz Altmış Altmcı B ö l ü m


Mertebesi ve zikri "Suhhanallah" olan kutbun halinin bi­
linmesi hakkındadır.
Sahih olan tenzih incelenmiştir. Bu bölümle, "Eğer AUah
bir çocuk edinmek isteseydi.. .seçerdi. " •''^^ ayetinde gizli olan ga­
rip bir ilim ve âlemden miskyyetin nefyedilmesi konusu in­
celenmiştir.

"'7 ez-Zümer, 39/4.

279
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

D ö r t Yüz Altmış Yedinci B ö l ü m


Menzili "Elhamdu lillah" olan kutbun hali hakkındadır.
Mutlak ve mukayyed hamdin kısımları incelenmiştir.

D ö r t Yüz Altmış Sekizinci B ö l ü m


Menzili "Elhamdu lillah alâ külli hâl" olan kutbun hali
hakkındadır.
"Elhamdu lillah alâ külli hâl" hakkında önemli bir incele­
medir. O bütün varkkIarın dikdir.

D ö r t Yüz Altmış D o k u z u n c u B ö l ü m
Menzili "işimi Allah'a havale ediyorum" ^'''^ olan kutbun
hak hakkındadır.
Bu bölüm Hakk'a ve halka ait olan havale etmeyi incelemiştk.

D ö r t Yüz Yetmişinci B ö l ü m
Menzili "Ben insanları ve cinleri bana ibadet etsinler diye ya­
rattım"'^"^ olan kutbun halinin bilinmesi hakkındadır.
Bu bölümde ibadet ve vahdetin özelkkleriyle ilgili önemli
marifetler incelenmiştir.

D ö r t Yüz Yetmiş Birinci B ö l ü m


Menzili "De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tabi olun ki
Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın"olan kutbun
haknin biknmesi hakkındadır.

Gâfir, 40/44.
"'9 ez-Zâriyât, 51/56.
Âl-i knrân, 3 / 3 1 .

280
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Hak'tan olan muhabbet incelenmiş, farz ve nafile açık­


lanmışür

D ö r t Yüz Yetmiş ikinci B ö l ü m


Menzik "Sözü dinleyip en güzeline uyanlar, işte onlar, Allah'ın
hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar gerçek akıl sahipleridir"
olan kutbun hak hakkındadır
Bu bölümde söz incelenmiştir Bölüm bütünüyle güzeldir

D ö r t Yüz Yetmiş Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Menzili "İlahınız tek bir ilahtır"olan kutbun hali hak­
kındadır
Bu bölümle, tevhid hakkında önemli incelemeler yapılmış­
tır Varkkta âlemden başka zıdarı kabul eden yoktur.

D ö r t Yüz Yetmiş D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Menzili "Sizin yanınızda olan tükenir, Allah'ın yanında olan
ise süreklidir" '^^ olan kutbım hali hakkındadır
Bu bölümle Hakk'ın ve halkın yanında oknak (indiyyet)
incelenmiştir

D ö r t Yüz Yetmiş Beşinci B ö l ü m


Menzili "Kim AUah'ın şiarlarını yükseltirse" '^"^ o\an kutbun
haknin biknmesi hakkındadır

ez-Zümer, 39/18.
' « el-Bakara, 2/163.
' » en-Nalıl, 16/96.
" 4 el-Hacc, 22/32.

281
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Şiarları incelemiştir Şiarlar, kalplerin takvasındanckr B ö ­


lümün işarederinden bazıları:
el-Beytu'l-atîk, iman evidir O da Allah'ın azamedni içine
alan müminin kalbidir
Şiarların tahkiki konnsımda şöyle demiştir:

Allah'ın şiarları alametleridir Alametleri, kendisine ulaştı­


ran delilleridir

D ö r t Yüz Yetmiş A l t m a B ö l ü m

Menzili "lâ havle ve lâ küvete illâ billah" olan kutbun hali­


nin bilinmesi hakkındadır

Havkale hakkında önemli bir bölümdür. Meleğin mahi­


yeti ve kendisiyle beşer arasındaki üstünlük yansı hakkında
bir incelemedir

Muhtasarı yapan şöyle der: B u meseleyi anlamak için dik­


kat gerekir Çünkü melek insanların arasındadır

D ö r t Yüz Yetmiş Yedinci B ö l ü m


Menzik "Yarışanlar bunun için yarışsınlar"'^^ \e "Çalışanlar
bunun için çalışsınlar"^'''' olan kutbım hali hakkındadır
Bu bölümle dünya ve ahkette zühdün yokluğu incelenmiştk.
Adam, mahza ubudette Hakk suretinde ortaya çıkan herkestir

Muhtasarı yapan fakir şöyle der:


Suretle zuhur, ilahi isimlede ahlaklanma ve onaylanma an­
lamındadır

' » el-Mutaffifîn, 83/26.


es-SâfFât, 3 7 / 6 1 .

282
e§-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

D ö r t Yüz Yetmiş Sekizinci B ö l ü m


Menzili "Hardal tanesi kadar bir şey bulunsa ve bir kaya­
nın içinde, göklerde ve yerde oka dahi Allah onu getirir. Şüphe­
siz ki Allah latifdir ve her şeyden haberdardır" '^'^ olan kutbun
haknin biknmesi hakkındadır.
Kula ve ilahi isimlere özgü olan nzık incelenmiştir.

D ö r t Yüz Yetmiş D o k u z u n c u B ö l ü m
Menzik "Kim Allah'ın yasaklarına sayg. gösterirse, Rabbi kaünda
bu kendisi için daha hayırlıdır"'^'' olan kutbun hak hakkındadır
İlahi hürmet hakkında bir incelemedir. O da âlemdir ve
Haktandır.

D ö r t Yüz Sekseninci B ö l ü m
Menzili "Biz ona çocukluğunda hüküm verdik" olan kut­
bun hali hakkındadır.
Beşikte İsevi konuşma ve Efendimiz Yahya'ya (a.s.) çocuklu­
ğunda hükmün veriknesi hakkında bk mcelemedir Bu bölümde
Şeyh'in kızının beşikteyken konuşması da tahkik edilmiştir.

D ö r t Yüz Seksen Birinci B ö l ü m


Menzili "Allah iyi amel yapanların ecrini zayi etmez" olan
kutbun hak hakkındadır.
Amekn ihsanı ve ameUerin suretlerinin inşası incelenmiştir

" 7 Lokman, 31/16.


el-Hacc, 22/30.
" 9 Meryem, 19/29.
el-Kelıf 18/30.

283
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

D ö r t Yüz Seksen ikinci B ö l ü m


Menzili "Kim yüzünü ihlasla Allah'a çevirirse, sağlam bir
ipe sarılmıştır İşlerin sonu Allah'a varır" olan kutbun hali
hakkındadır.
Allah'ın rızasına teslim olma, gerçek kul, velilerin sıfadarı
incelenmiş ve Ebû Yezîd'in "ene'l-Hak" sözü açıklanmıştır

D ö r t Yüz Seksen Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Menzili "Nefsini tezkiye eden kurtulmuştur, onu kirleten
hüsrana uğramışttr" "'^ olan kutbun halinin bilinmesi hak­
kındadır
Nefsin tezkiyesi ve kirletilmesi incelenmiştir "... bilinceye
kadar sizi deneyeceğiz" "^^ ayeti açıklanmıştır

D ö r t Yüz Seksen D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Menzili "Can boğaza dayanınca, sizin o zaman bakarsınız
Biz ona sizden daha yakınız; fakat siz görmezsiniz" olan kut­
bım hali hakkındadır
Bu bölümle, ihtizar (ölüm, can çekişme) esnasmda hâsıl olan
keşif ve dünyada arifin bu keşifteki hissesi incelenmiştir

D ö r t Yüz Seksen Beşinci B ö l ü m


Menzili "Kim dünya hayatını ve süsünü isterse, ona orada
amellerini karşıhğnı veririz ve o azaltılanlardan olmayacaktır"
olan kutbun haknin biknmesi hakkındadır

Lokman, 31/22.
' « eş-Şems, 91/10-11.
' « Mulıammed, 4 7 / 3 1 .
el-Vâkia, 56/8-85.
'« Hûd, 11/15.

284
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Bu bölümle dünyadaki ve ahiretteki ceza ile dünyada mu­


accel ceza incelenmiştir

D ö r t Yüz Seksen Altıncı B ö l ü m


Menzik "Kim Allah'a ve Resulüne isyan ederse, apaçık bir şekilde
sapmıştir" olan kutbun halinin bilinmesi hakkındadır.
Vahdet hakkındaki tahkikadar gerçekten yücedir Böliknün
sonunda acze varmak için çaba harcamak incelenmiştir.

D ö r t Yüz Seksen Yedinci B ö l ü m


Menzili "Sizden kim erkek olsun kadın olsun, mümin ola­
rak salih amel işlerse, ona tertemiz bir hayat yaşatırız" "^^ olan
kutbun haknin biknmesi hakkındadır.
Salah mertebesi ve peygamberlerin salihlerden olma talep­
leri incelenmiştir.

D ö r t Yüz Seksen Sekizinci B ö l ü m


Menzili "Kendisine eşler verdiğimiz kimseye yüzünü çevirme.
Onlar dünya hayatının süsüdür Onları imtihan ediyoruz Rab­
binin rızkı daha hayırlı ve daha kalıcıdır" olan kutbun ha­
linin bilinmesi hakkındadır.
Nefsin çift yönlülüğü, ilahî ve tabiî nzık, aynalarda görü­
len suret ilmi incelenmiş ve onlara işaret edilmiştir.

el-Alızâb, 33/36.
"^7 en-Nalıl, 16/97.
el-Hicr, 15788.

285
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

D ö r t Yüz Seksen D o k u z u n c u B ö l ü m
Menzili "Şüphesiz ki sin malknntz ve çoaıklarmtz bir imtihan
vesilesidir" '^^ olan kutbun haknin bilinmesi hakkındadır.
İnsanın örnekliği, tasarrufiınun tam oluşu, amellerin kul­
lara nispeti, özelkkle şeriata göre, esenlik ve kurtuluş yolunun
ne olduğu incelenmiştir

D ö r t Yüz D o k s a n m c ı B ö l ü m
Menzili "Yapamayacağınız şeyleri söylemeniz Allah kattnda
büyük bir günahttr"'^" olan kutbun halinin bilinmesi hak­
kındadır
H a k ile halk arasında fiillerin nispeti konusu incelenmiş­
tir B u konun benzerleri daha önce geçmişti.

D ö r t Yüz D o k s a n Birinci B ö l ü m
Menzili "Böbürlenme, şüphesiz ki AUah böbürlenenleri sev­
mez" ''' olan kutbun haknin bilinmesi hakkındadır
Kul ne ile böbürlenir, dünya böbürlenme yeri değildir ko­
nusu incelenmiştir

D ö r t Yüz D o k s a n İkinci B ö l ü m
Menzili "O, gaybı bilendir Hiç kimseyigaybma muttali kıl­
maz. Ancak resullerinden razı oldukları müstesna"'^^ olan kut­
bun halinin bilinmesi hakkındadır

et-Teğâbun, 64/15.
' 7 ° es-SafF, 61/3.
'7' el-Kasas, 28/76.
el-Cin, 72/26.

286
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Gaybın kısımları ve rüyet hakkında önemli bir özdür R ü -


yetkı ve ilmin en yücesi, Muhammedi itabadır. Çünkü Allah'ı
bilen ondan başka kimse kaknamışür. "Bana öncekilerin ve son­
rakilerin ilmi verilmiştir" ikni gibi.

D ö r t Yüz D o k s a n Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Menzili "De ki: hepsi Allah katındandır Bu kavme ne oluyor
ki sözü anlamıyorlar"'^^ çünkü onlar onu bulamıyorlar. Zira o
yanlarındadır olan kutbun haknin biknmesi hakkındadır.
Bu bölümde Hakk'ı ve halkı biknenin tahkikadarı ve te­
celkleri vardır.

D ö r t Yüz D o k s a n D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Menzili "Şüphesiz ki Allah'tan sadece alim olan kullan kor­
kar"'^'* ve benzeri ayetler olan kutbun haknin bilinmesi hak­
kındadır.
Alîmden ve Allah'ın ismi olan isimlerden korkma, ilahî
isimler hakkında ince sırlar incelenmiştir.
Bölümde: Varlık birbiriyle irdbadıdır Teyidi nakzının ta
kendisidir.

D ö r t Yüz D o k s a n Beşinci B ö l ü m
Menzik "Sizden kim dininden döner ve kafir olarak ölürse"
olan kutbun haknin biknmesi hakkındadır.

en-Nisâ, 4/78.
'74 Fatır, 35/28.
'75 el-Baicara, 2/217.

287
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Başkalarının aksine ariflerin acil bir şekilde Allah'a dönme­


leri konusunda özel sırlar.

D ö r t Yüz D o k s a n Altıncı B ö l ü m
Menzili "Allah'ı layıkıyla takdir edemediler" '^"^ olan kutbun
haknin biknmesi hakkındadır
Tenzih ve teşbih, Hakk'ın kendisini teşbih etmesi, halkın
O'nu teşbih etmesi, insan-ı kâmilin temsilciliğine özgü haki­
katler hakkında incelemelerdir

D ö r t Yüz D o k s a n Yedinci B ö l ü m
Menzili "Onların çoğu Allah'a şirk koşarak inanır"'^^ olan
kutbun haknin biknmesi hakkındadır
Burada imandan maksat varlığa imandır Tevhid imanı
daha sonra gekr

D ö r t Yüz D o k s a n Sekizinci B ö l ü m
Menzik "Kim Allah'tan sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu
gösterir ve hesaplamadığı yerden rızıklandırır" '^^ olan kutbun
haknin biknmesi hakkındadır
Bu bölümle, âlemin sürekli olarak bir halden diğer bir hale
intikali ve bunun iUeti incelenmiştir

D ö r t Yüz D o k s a n D o k u z u n c u B ö l ü m
Menzili "O'nun benzeri olabilecek hiçbir şey yoktur" '''^ o\an
kutbun halinin bilmmesi hakkındadır Bazen kâf'ın ziyadesiyle

el-En'âm, 6 / 9 1 .
Yûsuf, 12/106.
'7« et-Talâk, 65/2.
'79 eş-Şûrâ, 4 2 / 1 1 .

288
ei'Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

gelir, bazen de misil'in görevini görmek üzere sıfat olarak ge­


lir. B u bizim görüşümüzdür. AUah'a hamd olsun.
Hakk'ın benzerini nefyetmede ince tahkikatlar. Misil'm gö­
revi demekle, mertebe ve isimlerde olmayı kastetmiştir. Dik­
kat etmelisin!

Beş Yüzüncü B ö l ü m
Menzili "Kim O'ndan ayrı ben de ilahım derse, onu cehen­
nemde cezalandırırız" olan kutbun halinin bilinmesi hak­
kındadır. Yani askna döndürürüz. O da uzak kalmakur. D e ­
rin olan şeye cehennem kuyusu denir.
Bu bölümde ilah ismi ve bu isimle gerçekleşen şeyler in­
celenmiştir.

Beş Yüz Birinci B ö l ü m


MenzUi "Allah'tan başkasına mı dua ediyorsunuz. Doğru
sözlü iseniz... "'" olan kutbun haknin bilinmesi hakkındadır.
Bu Şeyhimiz E b û Medyen'in (ra.) zikridir.
CahU kişi kavramasa da her davetçinin davet edileni birdir hak­
kında, eşsiz bk mcelemedk. Burada genel rahmet de araşûrıknışûr.

Beş Yüz tkinci B ö l ü m


MenzUi "Bile bile Allah'a ve Resulüne hiyanet etmeyiniz, ema­
netlerinize de hiyanet etmeyiniz" '^^ olan kutbun haknin bilin­
mesi hakkındadır.
Bu ayette zikredUen hıyanet çeşideri hakkında bk mcelemedk.

el-Enbiyâ, 21/29.
el-En'âm, 6/40.
el-Enfâl, 8/27.

289
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Beş Yüz Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Menzili "Onlar dini O'na has kılarak dosdoğru bir şekilde
Allah'a ibadet etmekle, namazı kılmak ve zekâtı vermekle emro-
lundular. Dosdoğru din budur"olan kutbun haknin bilin­
mesi hakkındadır.
İbadeti Allah'a has kılmak konusunda büyük ve önemli
incelemelerdir

Beş Yüz D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Menzili "Allah del Sonra onları bırak" olan kutbun ha­
linin biknmesi hakkındadır Buraya kadar olan zikirler, Şey­
himiz E b û Medyen'in zikirleridir Bazıları "İşlerinde oyalansın-
^^"185 ifadesini de eklemişlerdir

Bu bölümle, ayederde derinleşmek hakkında incelemeler


yapılmıştır O da varlıktaki isimlerin hükmü, müşahedeye yö­
nelik işaret ve marifetlerdir

Beş Yüz Beşinci B ö l ü m


Menzik "Rabbinin hükmüne sabret, sengözetimimizdesin"
olan kutbun halinin bilmmesi hakkındadır Arkadaşlarımızdan
M u h a m m e d el-Marakeşi, Marakeş'te bu menzil üzeredir
Sabır, Allah'tan başkasına şikâyet arz etmeme hakkında bir
incelemedir B u Allah için şikâyeti olumsuzlamaz.

' « el-Beyyine, 9 8 / 5 .
el-En'âm, 6 / 9 1 .
el-En'âm, 6 / 9 1 .
et-Tûr, 52/48.

290
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Beş Yüz Altıncı B ö l ü m


Menzili "Onlar bir tuzak kurdular Allah da onlara tuzak
kurdu. Allah, tuzak kuranknn en haytrltstdtr"'^^, "Onlar bir
tuzak kurdular. Biz de tuzak kurduk. Fakat onlarfarkında de­
ğildirler"'^^ olan kutbun haknin biknmesi hakkındadır.
Tuzak, kandırma ve aldatma hakkında bir incelemedir.

Beş Yüz Yedinci B ö l ü m


Menzili "Allah'ın gördüğünü bilmiyor mu?" '^^ ohn kutbun
haknin biknmesi hakkındadır.
İnce marifederden hadler, zikir ve rüyet ve diğer marifet­
ler hakkında bir incelemedir.

Beş Yüz Sekizinci B ö l ü m


Menzili "Allah iman edenlerin velisidir Onları karanlıklar­
dan aydınlığa çıkarır"''^ olan kutbun halinin biknmesi hak­
kındadır.
İlahî ve kula ait velayet ve mümin ismi hakkında bir in­
celemedir.

Beş Yüz D o k u z m ı c u B ö l ü m
Menzili "Her ne infak ederseniz Allah onu yerine koyar"
olan kutbun haknin biknmesi hakkındadır.

'"7 Âl-i karan, 3/54.


" » en-Neml, 27/50.
" 9 el-Alak, 96/14.
" ° el-Bakara, 2/257.
Sebe, 34/39.

291
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

İnfak edilen şeyin yerine koyan Hüve hakkında bir ince­


lemedir

Beş Yüz O n u n c u B ö l ü m
Menzili "Haksız yere yeryüzünde kibirlenenleri ayetlerim­
den yüz çevirteceğim"'^^ olan kutbun halinin biknmesi hak­
kındadır
İlahi kibriyâ ve onunla vasıflanan - gerçekten veya iddia
olarak- hakkında bir incelemedir

Beş Yüz O n Birinci B ö l ü m


Menzili "Eğer Allah'tan korkarsanız, O size bir Furkan ve-
rir"'^^, "Allah'tan korkun ve Allah size öğretir"'^"^ olan kutbun
haknin biknmesi hakkındadır
Takvadan doğan Furkan ve bu Furkan'ın ilimleri hakkında
bir incelemedir

Beş Yüz O n îkinci B ö l ü m


Menzili "Derileri her olgunlaşttğında yeni derilerle değiştire­
ceğiz" olan kutbun halinin bilinmesi hakkındadır
Bu, zikir ehlinin vasfi olan korku hakkında bir inceleme­
dir B u zikrin neticesi, ismet haUerinin, zahir ve evvel isminin
isimlerinin, şühudu bilmenin ve zahir tecellinin suretleri olan
Hakk'ı kabul etmenin marifetlerinin gerçekleşmesidir

el-A'râf, 7/146.
el-Enfâl, 8/29.
ı*' el-Bakara, 2/282.
en-Nisâ, 4/56.

292
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Beş Yüz O n Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Menzili "Kâf hâ yâ ayn sâd. Rabbinin kulu Zekeriyydya
olan rahmetini zikret" olan kutbun haknin bilinmesi hak-
bndadır.

Rahmetin türleri, Şeyh'in kıyamet sahnelerini keşfi ve zan


hakkında bir incelemedir

Beş Yüz O n D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Menzili "Kim Allah'a tevekkül ederse. O, ona yeter"'^^ olm
kutbun haknin biknmesi hakkındadır
Zorunluluk, muhal ve imkân hakkında bir incelemedir
Miknkünün gerçekleşmesi bu üçüyle olur. Çünkü o kapsa­
yıcı bir berzahtır

Beş Yüz O n Beşinci B ö l ü m


Menzik "Daimd kendisini denediğimizi anladı ve hemen Rab­
binden mağfiret diledi ve rükua kapandı ve tövbe etti"'^^ olan
kutbun haknin biknmesi hakkındadır

Ademî ve Davudî hilafet arasındaki farkı incelemişdr

Beş Yüz O n Altmcı B ö l ü m

Menzili "De ki: Eğer babalarınız, oğıdlannız, kardeşleriniz,


eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, zarar etmesinden kork-
üığunuz ticaretiniz, hoşunuza giden meskenler, size Allah'tan, Re­
sulünden ve O'nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, o
Meryem, 19/1-2.
" 7 et-Talâk, 65/3.
Sâd, 38/24.

293
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

zaman bekleyiniz" '^^ ve "Allah'a kaçmız"-'-^ olan kutbun hali­


nin bilinmesi hakkındadır.
Oğulluk, babalık, kardeşlik ve ayedn sonuna kadar zikre­
dilen diğerleri hakkında önemk incelemelerdir.

Beş Yüz O n Yedinci B ö l ü m


Menzik "Hatta yeryüzü bunca genişliğine rağmen onlara dar
geldi. İçleri daraldı ve kendileri için Allah'tan başka bir sığınağın
olmadığına inandılar"olan kutbun halinin bilinmesi hak­
kındadır B u sıkınadan sonra üzüntü ve ihüyaç haknin zikridir
Tekkk, çiftkk ve bidik, son genel rahmet hakkında bir in­
celemedir.

Beş Yüz O n Sekizinci B ö l ü m


Menzili "Kalplerinden korktuklarında, dediler ki: Rabbiniz
ne demiştir dediler. Dediler ki: Hakkı. O yücedir ve büyüktür"
olan kutbun haknin biknmesi hakkındadır.
Bölümün ismi olan ayedn tefsiri hakkında önemli incele­
melerdir. Melekler âlemine, ahiret dirilişine ö ^ ü incelemeler.
İncelemede önemli şiirler vardır.

Beş Yüz O n D o k u z t m c u B ö l ü m
Menzili "AUah ve Resulü sizi, size hayat verecek bir şeye ça­
ğırdıkları zaman icabet ediniz"•''^^ olan kutbun halinin bilin­
mesi hakkındadır.

" » et-Tevbe, 9/24.


™ ez-Zâriyât, 51/50.
2 ° ' et-Tevbe, 9/118.
» 2 Sebe, 34/23.
2 « el-Enfâl, 8/24.

294
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Vahdet, ilahî yakınlık, Allah'ın ve Resulünün kelamının


kapsamlılığı hakkında önemk bir incelemedir

Beş Yüz Y i t m i n d B ö l ü m
Menzili "Ancak duyanlar icabet eder" olan kutbun hali­
nin bilinmesi hakkındadır
Bu ayetin tahkiki yapılmışûr Ayet, rahmetin kapsamlılı-
ğını ve genişliğini anlatır

Beş Yüz Yirmi Birinci B ö l ü m


Menzili "AztkIamn, çünkü azıkların en hayırlısı takvadır
Ey akıl sahipleri! Benden korkun"olan kutbım halinin bi­
linmesi hakkındadır
Takva, yolculuk ve yolun duraklarının incelenmesidir

Beş Yüz Yirmi ikinci B ö l ü m


Menzili "Yerine getireceklerini içleri titreyerek yerine getirirler.
Şüphesiz ki onlar Rablerine dönecekler. Onlar hayırlarda koşan­
lardır Onlar o hayır için öne geçenlerdir"^'"' olan kutbun hali­
nin bilinmesi hakkındadır
Bu ve devammdaki ayeder hakkında önemli mcelemelerdir

Beş Yüz Yirmi Ü ç ü n c ü B ö l ü m


Menzili "Rabbinin makamından korkan kimseye gelince"'^''''
olan kutbun haknin biknmesi hakkındadır

el-En'âm, 6/36
el-Bakara, 2/197.
el-Müminûn, 23/60, 6 1 .
en-Nâziât, 79/40.

295
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

İzafeti ve mutialdığı yönünden Rab ismi hakkında bir in­


celemedir.

Beş Yüz Yirmi D ö r d ü n c ü B ö l ü m


Menzik "De ki: Eğer Rabbimin kelimelerini yazmak için de­
nizler mürekkep olsa hatta onun bir mislini üzerine ilave etmiş
olsak yine de Rabbimin kelimeleri tükenmeden denizler tüke­
nirdi" ^^^^ olan kutbun halinin bilinmesi hakkındadır.

Âlem olan vücut bulmuş kekmelerin incelenmesidir.

Beş Yüz Yirmi Beşinci B ö l ü m

Menzili "Kim Allah'ın sınırlarını çiğnerse, şüphesiz ki kendi­


sine zulmetmiştir Nereden bileceksin belki Allah bundan sonra
bir işyarattr"^^'^ olan kutbun haknin biknmesi hakkındadır.
Şer'i hükümlere özgü sınırlar ve eşyanın zad sınırları in-
celenmişdr.

Beş Yüz Yirmi Altmcı B ö l ü m


Menzili "Eğer sana sebat vermeseydik, nerdeyse biraz onlara
meyledecektin"olan kutbun halinin bilinmesi hakkındadır.
İnsanın sekiz azası ve amacına uygun olarak kuUanıldıkla-
rında onlardan çıkan keramet, menziUer ve ilahî makamlarla
münasebeti hakkında incelemelerdir. Yıldızların yörüngeleri­
nin kitabının ilmi bu zikrin bazı neticeleridir

™ el-Kelıf, 18/109.
et-Talâk, 6 5 / 1 .
2 ' ° el-İsrâ, 17/74

296
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Beş Yüz Yirmi Yedinci B ö l ü m


Menzili "O'nun nzastm arayarak sabah akşam Rablerine dua
edenlerle beraber sabret. Gözünü onlardan ayırma... olan
kutbun haknin biknmesi hakkındadır.
Her şeyde Hakk'ın rızasını arayanlarla beraber sabretme
incelenmiştir

Beş Yüz Yirmi Sekizinci B ö l ü m


Menzili "Kötülüğün cezası dengi olan bir kötülüktür Kim
affeder ve ıslah ederse onun ikreti Allah'a aittir"•'•^•^ olan kutbun
haknin biknmesi hakkındadır
Bölümün başkğı olan ayet hakkında bir incelemedir K ö ­
tülük isminin incelenmesine dikkat edilmişür

Beş Yüz Yirmi D o k u z u n c u B ö l ü m


Menzili "Temiz belde, bitkileri Rabbinin izniyle çıkar"^^^
olan kutbun haknin biknmesi hakkındadır
İşarederle bu ayet ve ilahî seçim incelenmişdr

Beş Yüz O t u z u n c u B ö l ü m
Menzik "İnsanlardan utanır, Allah'tan utanmazlar Halbuki
gecelediklerinde Allah'ın razı olmadığı bir söylemi tasarladıkla­
rında Allah onlarla beraberdi. Allah onların yaptıkları her şeyi
çepeçevre kuşatmıştır"^'^ olan kutbun haknin biknmesi hak­
kındadır

el-Kelıf, 18/28.
^'^ eş-Şûrâ, 42/40.
^'3 el-A'râf, 7/58.
en-Nisâ, 4/108.

297
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Gizlenmek hakkında bk mcelemedir. "Allah kötülüğin açıkça


söylenmesinden hoşlanmaz"^^'^ ayetine dikkat çekmişdr.

Beş Yüz O t u z Birinci B ö l ü m


Menzili "Olduğunuz bir iş, okuduğunuz bir Kur'ân, işledi­
ğiniz bir amel yoktur ki, siz o işe daldığınız da biz sizin üze­
rinde şahit olmayalım"^^^^ olan kutbun halinin bilinmesi hak­
kındadır.
Vahdet, irade, emir, eşyanın yaraükşı, masiyetle isimlenenin
mahiyeti, icbar ve ihtiyar hakkında önemk bir incelemedir.

Beş Yüz O t u z î k i n d B ö l ü m
Menzik "Namaz müminler üzerine vakti belirlenmiş bir farz­
dır"™ olan kutbun halinin bilinmesi hakkındadır.

Beş vakit namaz hakkında incelemeler ve işaretlerdir.

Beş Yüz O t u z Ü ç ü n c ü B ö l ü m

Menzili "Kullarım sana beni sorarlarsa, ben yakınım. Dua


edenin duasına icabet ederim"^""* olan kutbun halinin bilin­
mesi hakkındadır.
D u a ve icabet hakkında bk incelemedir İcabet, her isteyenm
sadece duasıyla hâsıl olur. Bu konuda bölüme bakmalısın.

2 " en-Nisâ, 4/148.


Yûnus, 10/61.
en-Nisâ, 4/103.
2'8 el-Baicara, 2/186.

298
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Beş Yüz O t u z D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Menzili "Sen gizel bir ahlak üzeresin"^"^"^ olan kutbun ha­
linin bilinmesi hakkındadır.
Nebevi miras olan Kur'ân'la ahlaklanma hakkında bir in­
celemedir

Beş Yüz O t u z Beşinci B ö l ü m


Menzik methi yüce olan ve isknleri mukaddes olan AUah'ın
"Ayaktayken, otururken ve yanlan üzere uzanırken Allah'ı zikreden­
ler... sözü olan kutbun halinin bilinmesi hakkındadır
Hakk'ı müşahede ve murakabe hakkında önemk incele­
melerdir

Beş Yüz O t u z Altmcı B ö l ü m


Zikri "Kim dünya hayatını isterse ona onu veririz ve ahi­
rette onun bir nasibi yoktur" ^^"^ olan kutbım halinin biknmesi
hakkındadır
Ahiret için çakşma, dünya ve ahiret evladığı hakkında bir
incelemedir

Beş Yüz O t u z Yedinci B ö l ü m


Zikri "İnsanlardan korkarsın. Korkman gereken Allah'tır"
olan kutbun haknin biknmesi hakkındadır
Vahdet ve marifette acizkk hakkında önemk incelemelerdir

•^'9 el-Kalem, 68/4.


" ° Âl-i İmrân, 3/191.
eş-Şûrâ, 42/20.
et-Tevbe, 9/13.

299
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Beş Yüz O t u z Sekizinci B ö l ü m

Menzili "Emrolunduğun gibi dodoğru ol"^^^ olan kutbun


haknin biknmesi hakkındadır.
Emir, irade, ilmin maluma tabiiyed, kaderin sırrı hakkında
yüce tahkikatlardır.

Beş Yüz O t u z D o k u z u n c u B ö l ü m
Menzili "Allah'a kaçınız" •'••'•'^ olan kutbun haknin biknmesi
hakkındadır.
Allah'a Muhammedi kaçış, velilere özgü olan veraset hak­
kında bir incelemedir.

Beş Yüz K ı r k ı n a B ö l ü m
Menzili "Kendilerine çıkıncaya kadar sabretselerdi kendi­
leri için daha hayırlı okırdtı"^^'' olan kutbun haknin biknmesi
hakkındadır.
Resûlullah'ı (s.a) görme ve bunun gerçekleşmesi ve Hakk'ın
bütün surederde tecelksi hakkında bir incelemedir

Beş Yüz K ı r k Birinci B ö l ü m


Menzili "Sizden kim zulmederse, ona büyük bir azap tattı­
racağız"^^ olan kutbun haknin bilinmesi hakkındadır.
Muhtelif, işari manalarla zulüm ve AUah'ın temsilcikği hak­
kında bir incelemedir.

" 3 Hûd, 11/112.


" 4 ez-Zâriyât, 51/50
" 5 el-Hucurât, 4 9 / 5 .
el-Furkân, 25/19.

300
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Beş Yüz K ı r k ikinci B ö l ü m

Menzili "Bu dünyada kör olan, ahirette de kördür ve yol


bakımından daha sapıktır"•'•^^ olan kutbun halinin biknmesi
hakkındadır.
Allah'ı bilme hakkında garip bir incelemedir AUah'ı bil­
menin son noktası hayrettir

Beş Yüz K ı r k Ü ç ü n c ü B ö l ü m
Menzili "Resulsize ne verdiyse onu alın"^^^ olan kutbun ha­
linin bilinmesi hakkındadır
Allah'tan ve Peygamberden akna hakkında garip bir ince­
lemedir

Beş Yüz K ı r k D ö r d ü n c ü B ö l ü m
Zikri "Sarfettiği hiçbir sözyokttır ki, yanında bir gözetici ol­
masın" •'-^'^ olan kutbun haknin biknmesi hakkındadır
İlahî koruma ve gözetim, aynı şekilde melekî koruma hak-
b n d a bir incelemedir

Beş Yüz K ı r k Beşinci B ö l ü m


Zikri "Secde et ve yaklaş" •'•^'^ olan kutbım haknin biknmesi
hakkındadır
Secde ve secdede Hakk'ı müşahede hakkında bir incele­
medir

•^•^ el-İsrâ, 17/72.


el-Haşr, 59/7.
" 9 Kâf, 50/18.
el-Alak, 96/19.

301
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Beş Yüz K ı r k A l t ı n a B ö l ü m

Menzili ve zikri "Zikrimize sırt çevirenden yüz çevir" olan


kutbun haknin biknmesi hakkındadır.
Bu ayet hakkında dakik bir incelemedir. Özed şudur: Zikre
sırt çevirme, zikredileni gerçekleştirir.

Beş Yüz K ı r k Yedinci B ö l ü m


Menzili "Sana emredileni yerine getir" olan kutbun ha­
linin bilinmesi hakkındadır.
Emri yerine getirme hakkında bir incelemedir. Mücerret
emir, çeşiderinin farkkiığına göredir.

Beş Yüz K ı r k Sekizinci B ö l ü m


Menzili ve zikri "Beni anın ki ben de sizi anayım"''•^^ olan
kutbun haknin biknmesi hakkındadır.
Kulun Hakk'ı, Hakk'ın kulu zikri, akılla Allah'ı bikne ve ma­
rifetlerin türleri, düşünce ve keşif hakkında bir incelemedir.

Beş Yüz K ı r k D o k u z u n c u B ö l ü m
Menzili "Kendisini müstağni görene gelince, sen bütün il­
gini ona yöneltiyorsun"•^-'^ olan kutbun haknin bilinmesi hak­
kındadır.
Hakk'ın sıfadarı her ortaya çıktığında onları yüceltmek.
Sufilerin hali olan zevk.

en-Necm, 53/29.
2 « el-Hicr, /15/94.
« 3 el-Bakara, 2/152.
« 4 Abese, 80/5-6.

302
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Beş Yüz EUinci B ö l ü m


Menzili "Rabbin dağa tecelli edince, onu paramparça etti... "^^
olan kutbun haknin biknmesi hakkındadır.

Z a d ve sudurî teceUi hakkında bir incelemedir

Beş Yüz EUi Birinci B ö l ü m

Menzili "Allah amellerinizi görecektir. Elçisi ve müminler


de"''^^^ olan kutbun haknin bilinmesi hakkındadır
Allah ve Elçisinin mükellefin amellerini görmesi hakkında
bir incelemedir

Beş Yüz EUi îkinci B ö l ü m


Menzili "Kendilerine ztdmettikleri zaman keşke sana gelse­
lerdi. .. "^^'^ olan kutbun halinin bilinmesi hakkındadır
Zakmin nefsini Resûliülah'a getirmesi hakkında bir ince­
lemedir B u dakik bir incelemedir

Beş Yüz EUi Ü ç ü n c ü B ö l ü m


Menzik "AUah onları arkalarından kuşatmtşttr"'^^^ olan kut­
bun halinin bilinmesi hakkındadır
İlahî kuşatma ve vahdet hakkında dakik bir incelemedir

el-A'râf, 7/143.
et-Tevbe, 9/94.
« 7 en-Nisâ, 4/64.
el-Burûc, 85/20

303
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Beş Yüz Elli D ö r d ü n c ü B ö l ü m


Menzili "Kendilerine verilenlerle sevinip yapmadtkIanyla övül­
meyi sevenler" ^^'^ olan kutbun halinin bilinmesi hakkındadır.
Gerçek anlamda Hakk'a ait olduğu halde fîikn kula isnat
edilmesi hakkında bir incelemedir. B u Hatemu'l-Evliya'nın^''°
menzilidir.

Beş Yüz Elli Beşinci B ö l ü m


Günümüzden kıyamete kadar olan Kutuplardan geri kalan­
ları zikretmemi engelleyen sebebin bilinmesi hakkındadır.
Şeyh, bu bölümde kıyamet gününe kadar olacak kalan
kutupları zikretmeme sebebini açıklar. B u sebep de insanla­
rın onları tasdik etmemeleri sebebiyle günaha düşmüş okna­
ları korkusudur.

Beş Yüz Elli Altmcı B ö l ü m


Menzili "Mülkü elinde tutan her türlü noksanlıktan münez­
zehtir" ^''^o\3S\ kutbun haknin biknmesi hakkındadır B u men­
zil, 589 yılında giren bir şeyhimizin menzilidir.

» 9 Âl-i knrân, 2/188.


2"*" "Hatemu'l-Evkya" veya "Hatmu'l-Evkya" olarak kendisinden balı-
sedilen zat, velilerin sonuncusu olan bir şalııstrr. Bu şalııstan, önce
Hakim-i Tirmizî, "Hatmu'l-evliya" adk eserinde balısetmiş, dalıa
sonra Mulıyiddin İbn Arabî "Anka-ı mağrib" adlı eserinde bu ko­
nuyu geniş bir şekilde incelemiştir. Ibıı Arabî bu eserde, "Hatemu'l-
Evkya'mn Mehdi olduğunu belirten ifadelerin yalımda, onun farkk
bir şalııs olduğunu gösteren ifadelere de yer vermiştir (çev.).
el-Mülk, 6 7 / 1 .

304
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

M a n a ve hissedilenler hakkında ilave bir incelemedir


Hakk'ın eli olan bu zakir vasıtasıyla kullara verilen hediye­
ler hakkındadır

Beş Yüz EUi Yedinci B ö l ü m


Genel anlamda velilerin mührünün bilinmesi hakkındadır
İsevi mühür hakkında bir incelemedir Bu bölüm tama­
mıyla bir sırdır

Beş Yüz EUi Sekizinci B ö l ü m


İzzet Rabbine mahsus olan güzel isimlerin ve ona verilmesi
uygun olan ve olmayan lafızların biknmesi hakkındadır
Bu bölüm, isimlere ait olan mertebeleri incelemeyi içer­
mektedir Bunlar fasıUar halindedir Onları aşağıda gösteril­
diği gibi özet olarak sunacağım:
AUah ismi olan ilahî mertebe. B u mertebenin özü ve özeti,
Allah isminin kapsamklığım incelemedir Bu mertebenin özeti
ve neticesi hayrettir Bir şeyin kendisini mükellef kılamaması
bunun hakikatlerindendir
Rab ismi olan Rabbani mertebe. B u mertebe beş mana­
sıyla incelenmiştir Bunlar: 1 -sabit 2 - makk 3- muslih 4- sey-
yid 5- mürebbidir
Rahman-Rahîm ismi olan Rahmût mertebesi: Minettarlık
ve zorunluluk rahmetinin incelenmesidir
Melik ismi olan mülk ve melekût mertebesi: Melik ismi ve
vahdetin sırları hakkında bir incelemedir
Kuddûs ismi olan takdis mertebesi: Hakk'ın ve m ü m k ü n
varlıkların takdisi hakkında bir incelemedir

305
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Selam ilahî ismi olan selam mertebesi: Muhammedi ayna­


larda H a k k ı n görülmesi, Z a t t a dalmanın imkânsızlığı.

Mümin ismi için olan eman mertebesi: Peygamber tabileri


için eman ile ariflerin emanlarının artması hakkında bir in­
celemedir

Müheymin ismi için olan şahadet mertebesi: B u mertebe


Kur'âni hakikatleri içermektedir

Azîz ismi için olan izzet mertebesi: \TI£.\. hakkında dakik


bir incelemedir
Cebbar ismi için olan ceberrût mertebesi: Bu mertebeyi in­
celemedir Bunda mahlûk zatı bilemez. Ancak uluhet berza­
hının arkasından bilebikr
Mütekebbir ismi için olan azameti kazanma mertebesi: B u
mertebeyi incelemedir Mütekebbir ismi bilinmeyen garip bir
isimdir
Halik ismi için olan halk ve emr mertebesi: Halk ikidir: Tak­
dir ve icar

Bari ismi için olan bariiyyet mertebesi: Bu makam hakkında


incelemelerdir Muhtevasında mükelleflerin halleri, şeriatta ge­
len teşbih haberleri gibi. Rabkğın bir sırrı vardır Bu sır zahir
olsaydı, Rabkk baül olurdu. Rabkğın bir sırrı vardır Bu sır za­
hir olsaydı, nübüvvet batıl olurdu.

Musavvir ismi için olan tasvir mertebesi: Amellerin su­


retlerinin inşası. Kul hakimiyet ismini kabul etmez. Varlık
kulluğu kabul ettiği gibi hakimiyeti de kabul eder. "Attığın
zaman sen atmadın, Allah attı"^"^^ ayeti hakkında önemli
hakikatler

^ « el-Enfâl, 8/17.

306
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Gaffar, Gafir ve Gajur ismi için olan perdeyi sarkıtma mer­


tebesi: B u bölümle perde incelenmiştir. Perde, öz hakikatler
ve eşsiz zevklerdir.

Kahr mertebesi: İlahî kahr, rıza ve sabrın anlamı incelen-


mişdr.

Vehhab ismi için olan vehb mertebesi: Mevhibe ve amelle­


rin surederinin inşası hakkında dakik bir incelemedir. Şeyh,
bu bölümde mevhibe'deki zevkleri incelemiştir.

Rezzak ismi için olan erzak mertebesi: Rızkın sırları ve çe­


şideri ve bütün varlık mertebelerini kapsaması. "Bilinceye ka­
dar sizi denemekteyiz"ayeündeki sırlar.

Fettâh ismi için olan fetih mertebesi: Fethin çeşideri: Surî,


manevî ve vasati fetih.

Alîm, Âlim veAllâm ismi için olan İlim mertebesi: Âkmlerin


mertebeleri, malumat çeşitlerinin beyan ediknesi, ilmin ma­
luma tabiiyetinin açıklanması. Kısacası bu, incelemelerde bü­
tün bir mertebedir.

Kabız ismi için olan kabz mertebesi: Kıdem ve hudus mer­


tebesindeki manalarıyla kabz incelenmiştir.

Basit ismi için olan bast mertebesi: Bast mertebesi, bu mer­


tebede oturanın edebe riayette yapması gereken şeyler. Dünya
ve ahirette ilahî bast'ın tecelklerinin açıklanması.

Hafdmertebesi: Geniş anlamda bu mertebenin mcelenmesi.


Hafd kul için asaletendir.

Rif'at mertebesi: B u makamın incelenmesi. RiPat Fiak


için bizzatür.

2« Muhammed, 4 7 / 3 1 .

307
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

î'zâz (sevip-sayma) mertebesi: İlahî ve halka ait olan i'zâz


hakkında dakik incelemelerdir.

İzlâl (Küçük düşürme/rezil etme) mertebesi: İzlâl ve zillet ve


muhtaçkğm nedeni hakkında dakik incelemelerdir Filozofların
"Birden ancak bir çtkar" sözünün incelemesi yapılmıştır

Sem' mertebesi: Her işitende işitme incelenmiştir Bu mer­


tebe kelama mahsustur Çünkü o işitilendir Sesler de böyledir
Bu mertebe, daha önce incelenen nefes mertebesiyle ilgilidir

Basar mertebesi: H a k ve hake yönünden rüyet ve müşahe­


denin incelenmesi. Mizanın konulmasmdaki sırlar. "Dilediğini
işle, çünkü sen bağışlandın"sözünün incelenmesi.
Hüküm mertebesi: H ü k m ü n mahkûmun aleyhe tabiiyeti.
Başlangıcı iknin maluma tabiiyeti gibidir Akm ile Hakim ara­
sındaki farklar. Şer'î hükümlerdeki incelikler

Adalet mertebesi: B u mertebe hakkında dakik inceleme­


ler Vahdet, kaza ve kaderdeki büyük sırlar, ilmin maluma ta­
biiyeti.

Lütuf mertebesi: Letafet ve kesafet hakkında yüce ve dakik


incelemeler Şeyh'in bu makamdaki hissesi.
Tecrübe ve deneme mertebesi: Bu, nimet ve gazaplarla imti­
han mertebesidir Kaza ve kaderin incelenmesi.

Hilm mertebesi: Amellerin suretleri olan mühlet verme ve


değiştirme hakkında incelemeler Rüya ve hayal mertebesin­
deki sırlar.

Azamet mertebesi: Azametm incelenmesi. Azîmm oluşu ma-


hakidir Fail siğasının incelenmesi. Esmaiyyete ait olan sıdar.
Şükür mertebesi: Mertebedeki fiil ve infialler hakkında
ince sırlar.

308
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Yükseliş mertebesi: Yükseliş, iniş, birliktekk, istiva ve ubudet


hakkında ince sırlar. İlahî azamet mertebesiyle: "ululuk benim
abamdır" hadisindeki sırlar.

Koruma mertebesi: B u mertebe hakkında ince sırlar.

Mukît (MuktedirlRızık veren) mertebesi: R ı z b n umumiliği.


Önemli hakikader.

iktifa mertebesi: Tevhidin zirvesi hakkında ince sırlar ve zad


ve isimlere ait marifeder.

Celâl mertebesi: B u mertebenin incelenmesi iki açıdandır.


Bu ismin delalet ettiği azamet açısından ve hakaret açısından.
Ahiret dirilişi hakkında ince sırlar. Günahın garipsenmesi.

Kerem mertebesi: İncelemede önceki mertebeyi takip eder.

Murakabe mertebesi: Hakk'a ve halka ait murakabenin in­


celenmesi.

icabet mertebesi: İnce sırlar. B u mertebe infial mertebesi­


dir.

Genişlik mertebesi: Rahmedn her şeyi kapsaması. Burada


ince sırlar vardır.

Hakim, Hikmet mertebesi: Hikmet mertebesi: ince sırlar, hik­


metin tarifi ve kimin hikmet mertebesine sahip olduğu gibi.

Veddâd, vedd (dostluk/sevmek) mertebesi: Sevgi ve dosduğun


açıklanması. Vahdet hakkında büyük sırlar.

Mecd, Mecd (Ululuk/izzet) mertebesi: Dakik incelemeler.


Dünya ve ahiret cezası. "Ben Allah'ım"âayen\enn tikleri ve hal­
leri ve hükümlerinin incelenmesi. "Subhânî" diyenler

Haya, Haya mertebesi: İnce sırlar. Vahdet hakkında ma­


rifetler.

309
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Sâhî, Sehâ (Cömertlik) mertebesi: Hediyenin tüderi: îsâr


(nefse tercih), kerem, cûd (cömerdik) ve sehâ (karşıkksız ver­
mek, ek açıklık).

Tayyib, Tayyib mertebesi: Vahdet hakkında sırlar. E b u


Medyen'in Süryan'daki sözü.

Muhsan, İhsan mertebesi: Rüyet ve "İyili^n karşılığı iyilikten


başka bir şey midir?" ^'^^ ayetinin yorumu ve ince sırlar.

Dehr, Dehr (Zaman) mertebesi: Dehr isminin incelenmesi.

Sahip, Sohbet mertebesi: Kapsamlı incelemeler ve büyük


sıdar. İnsani yolculuk. Ariflerin, kendilerine vacip olan şeyleri
müşahede etmeleri hasebiyle işlerinin zor oluşu.

Halife, Hilafet mertebesi: Liyakatta Hakk'ın hakfeliği.

Cemîl Cemâl mertebesi: Mudak ilahî cemâl hakkında sırlar.

IMus'îr, Tesir (Narh koyan/ koymak) mertebesi: Kapsamk ikm-


1er ve büyük sırlar.

Karibu'l-Akrab, Kurbet, Kurb ve Kurab mertebesi: Mudak


vahdet hakkında esas sırlar.

]\4u'tî, Atâ ve İ'tâ mertebesi: Rahmet hakkında sırlar.

Şâfî, Şifa mertebesi: "Hastalandığım zaman bana şifa veren


Odur"^^'' ayeti ve şifa konusunda H z . Peygamberden gelen
hadislerin incelenmesi.

Ferdu'l-Vitru'l-Ahad, İfrâdmertebesi: Ferd, vitr ve ahad hak­


kında sırlar.

Refik, Rıfk ve Murafaka mertebesi: Vahdet hakkında ince­


lemeler, refiku'l-a'lanm sırları.

er-Rahmâiı, 55/60
eş-Şuârâ, 26/80.

310
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Bdis, Bas mertebesi: Bais isminden çıkan genel nurlar ve


sıdar. Peygambere uymanın faziled.
Hak, Hak ismi mertebesi: Marifet, yüce hayret ve büyük
dehşedn özed.
Vekil, Vekalet mertebesi: Sırların incekkleri ve toplamı. Ve­
kil isminden halk için mülk ve melikin sabit oknası bunlar­
dan biridir.
Kavi, Kuvvet mertebesi: Hayal mertebesi hakkında sıdar.
Hayalin hissin son derecesi oknası bu sırlardan biridir.
Metin, Metanet mertebesi: Zati metanetin sıdarı.
Nasîr, Nasr mertebesi: iman ve imanın genelkği konusunda
büyük sırlar.
Hamtd, Hamd mertebesi: H a m d ve mertebeleri hakkında
yüce sırlar.
Muhsî, Ihsâ mertebesi: B u mertebenin ihata mertebesiyle
nispeti açısından incelenmesi.
Mubdî, Bed' mertebesi: Yoğunluşmış sırlardır. Bu sırlardan
biri şudur: Ebed için rütbe ve varlıkla akledilebilirin dışında
akledilebilir bir başlangıç yoktur.
Muîd, İade mertebesi: İnce sırlar, ahiret dirilişinin sırları.
Muhyî, İhya mertebesi: Ö l ü m ve hayatın sırları, bu merte­
bede ölümün sebebi.
Mümît, Mevt mertebesi: İntikal olan ölümün sırları, ölü­
mün kurbanlığı.
Hayy, Hayat mertebesi: İlahî hayata dayanarak genel hayat
her şey içindir.
Kayyûm, Kayyûmiyye mertebesi: Kayyûmiyyetin mukavemete
tabiiyeti konusunda ince sırlar. Şeyh'in yaşadığı bir olay.

311
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Vicdan mertebesi: B u mertebesidir: Eşyanm var edil­


mesi, H a k k ı konuşmanın sırları.

el-Vahidu'l-Ahad, Tevhid mertebesi: el-Vahidu'l-Ahadm sır­


lan, vahdeti bilmenin özü.

Samed, Samediyye mertebesi: Zatî sırlar. "Hiçbir şey yoktur ki


hazineleri elimizde obnasm"^'^'' ayetinin incelenmesi.

Kadir, Kadir, Muktedir, İktidar mertebesi: Kadir ve mukte­


dir isimleri hakkında ince sırlar. Hake ve emr âleminin ince­
lenmesi. Her iki nüshayı karşılaştıran sırlar.

Mukaddim, Takdim mertebesi: Deklin ispatı müreccihe dü­


şer Kâinatın tercih edilmesi ve mertebeler halinde ortaya çı­
kışı, bunlardan bazılarının takdim edilmesinin, bazılarının te­
hir ediknesinin sebebi.

Muehhir, Teehhür (Geciktiren, Gecikme) mertebesi: Teehhür im


maksat ve tazmini açısından incelenmesi.

İlk, İlklik Mertebesi: Âlemin yaraüknası ve ilkler incelen­


miştir

Son, Sonluk mertebesi: Tehirin incelenmesi, sonradan ge­


lenin ehkyeti, Raşit Hakfelerin hilafete ehliyetleri ve hilafeti
üsdenmeleri.

Zahir, Zuhur mertebesi: Zuhurun incelenmesi. B u mer­


tebe benzersiz sırları içerir: Büyük hayret, mudak teslimiyet,
AUah'ı biknenin sonu.

Bâün, Butun Mertebesi: S a f zati sıfatlar. Onlardan bazıları:


Kendileriyle kendisini vasıflandırdığı gizlikk, bizim için idra­
kimizden gizk olmaya devam edendir

^ « el-Hicr, 15/21.

312
e^-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Tevvâb, Tövbe mertebesi: "Sonra kendisine yönelsinler diye


tövbelerini kabul etti"-^^^ ayetinin incelenmesi.
Af, Af mertebesi: Azlık ve çokluk hükmü arasında bu mer­
tebenin sırları incelenmiştir.
Rauf Rafet mertebesi: İmanın genelliği incelenmiştir.
Vâlî, İmamet mertebesi: Vâknin incelenmesi. İnce sırlar.
Cami' Cem' mertebesi: Cem' ve vahdet hakkında zad ince
sıdar.
Gani, Ginâ ve Iğnâ mertebesi: Allah'ın müstağni olması­
nın sıdarı, âlemde ilahî ginâ'nın görülmesi. Fakidik Havas­
sın tabiaüdır. Ubudiyet adabı. Evlad-ı iyal için çakşma iste­
ğinde şeriata uyma.

Mu'tî-Mâni', Atâ ve Men (Veren- Engelleyen, Verme ve En­


gelleme) mertebesi: Yüksek ve bol sırlar.
O sırlardan biri:
Sahibi, verene kulluğa çağırır, bir başka yönden de engel­
leyene. İşlere, imkânı yönünden bakılmaz, aksine hem imkânı
yönünden hem de müreccihin ilminin onu öne almayı ve ge­
riye bırakmayı gerektirmesi yönünden bakılır. Varlıkta boş­
luk yoktur. Orada boşluk olsaydı, hakikatte engelleme uygun
olurdu. Sonra, verme engellemenin, engelleme de vermenin
ta kendisidir.

Zârr, Zarar mertebesi: Bu mertebe, mutlak vahdet ve ince


marifet hakkında yüce ve derin sırları toplamıştır.
O sıdardan biri:
H e m olumsuzlama hem de olumlama lazımdır. Böylece
zararın olması da gereklidir.

et-TevİK, 9/118.

313
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Nâfı, Nef (Fayda Veren, Fayda Verme) mertebesi: İradenin


iıülcüm ve varille açısından yok olanla ikşkisi incelenmiştir.
Nur, Nur mertebesi: Nurlarla ilgili geniş sırlar ve bol ikmler.
Hadi, Hedy ve Hüdâ mertebesi: Yüce ve bol sırlar.
O sırlardan biri:
Allah'ın içimizde Peygamberlerin getirdiklerinden başka
beyan dili yoktur.
Bedî', İbda (Vareden, Varetme) mertebesi: Bol sırlar. Âlemin
Hakk'ın varlığına nispeü ve aksi. Aynalara ait suretlerin hü­
kümleri. Sabit varkkIarın ve Hakk'ın varkğının incelenmesi.
Vâris, Veres mertebesi: Özelkkle iknin maluma tabiiyeti ko­
nusunda ince sırlar.
Güzel İsimleri Toplayan mertebeler mertebesi: İsimlerin ha­
kikatlerinin ve manalarının özetidir. B u önemli ve kapsamlı
bir özettir

Beş Yüz Elli D o k u z u n c u B ö l ü m


Farkk menzillerden hakikat ve sırların biknmesi hakkındadır.
Bu muhtasardan bazı noktalar nakledeceğim. Muhtasar de­
mem, bu bölümün kısımlarının kitabın bütün bölümleriyle
ilgili muhtasarlar ve işareder oknasındandır.
Bölümün hakikaderinden bazıları:
"Kesif varkklar oknasaydı latifler biknmezdi. Eserleri olma­
saydı menarları ortaya çıkmazdı. Tadan darakr. "Ayaklar birbi­
rine dolaştığında, o gün sevk Rabbinedir"^''^. "Bütün işler O'na
döndürülür"^'''^. Çünkü sudur ö'ndandır."

el-Kjyâme, 75/29-30.
Fâtır, 35/4; el-Hadîd, 57/5.

314
eş-Şeyh Muhyiddin b. Arabî el-Hâtimî

Hakikatin incelikleri vardır Bunlara yaratıklar denir


Derim ki: B u bölümün genişliği ve sınırlarının uzunlu­
ğundan dolayı, bazı hakikat gözelerini kısaltarak nakledece­
ğim. Bütün bölüm, ona döner Şöyle derim:
Şeyh (ra.) dedi ki:
"Arife göre; Hakk'ın bütün hediyeleri, arifin dışındakilerin
cahil kaldığı AUah'ı bümektk. Mekânın taşıyamadığını zaman sı-
nırlayamaz. Değkmen kendi ekseni üzere döner Ekseni de kendi
içindedir Varkğı sabittir ve dönme esnasında hareket ve intikak
kabul etmez. O emirle döner Eksen oknasaydı dönmezdi. Öy­
leyse emir eksendir Eksen ondan başka bir şey değildir Emir,
emk ve memurdur. Eksen kuvvede büink, müşahede edUmez.
Müşahede edilk fakat müşahede eden onu meşhud bk meceUede
müşahede ettiğirk biknekle beraber ayırt edemez. AUah'ı bikne
de böyledir Varkk değkmeni onun etrafında döner O biknir,
müşahede edümez, müşahede edUk, temyiz etmez.
Beşeri ruhlar yüce nefeslere çıkar Yüce gökleri delerek,
Sidretu'l-Münteha'ya, en açık nura, en güzel hedefe, en par­
lak sahneye, en yakın yere, cennetu'l-me'va'ya, en üst sevi­
yeye, en yüce akla, en korımakk kudredn örtüsüne, en gör­
kemli makamın, en gözde mahalkn, en güzel isimlerine, iki
yay aralığı veya daha az bir mesafe kakncaya kadar'a geçer ve
burada hedefine ulaşır
Şeriada hareket eden edeplenir ve edeplenen ulaşır
O'na dönmek gerekir Bilmelisin ki, sen O'nun yanında
Uk adımdasın ve O Uk nefestir O'na yükselmeyi istemekle
kendini yorma. O iradenden çıkandan başka bir şey değildir
O'nu müşahede edemezsin. Çünkü nerede olursan ol. O , se­
ninle beraberdir Gözün O'ndan başkasına ilişmez."
Bu bölümden bu kadar yeter

315
Fütûhâtü'l-Mekkiyye Okuma Kılavuzu

Beş Yüz Altmışıncı B ö l ü m


Hikmetli vasiyet. Bundan salik, vasd mürid ve Allah'm iz­
niyle bunım üzerinde duran yararlanır.
B ö l ü m ü n başında vasiyetin faziletini ve eserlerini ifade
eden bir kaside zikreder. Bundan sonra Allah'ın kelamından
tavsiyeler, nebevî tavsiyeler ve genel tavsiyeler nakleder. B ü ­
tün bunlarda, coşkun fedhlerinin denizini akıtır. Bu taksim
edilen rızıktan faydalanmak için kitaba müracaat etmek ge­
rekir. Bu bölüm, öneminden dolayı ayn bir risale halinde ba-
sıknıştır. O n u ara!

Bitirirken insanların en hayırlısına salat ve selam gönderiyo­


rum. Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur

316
Dizin

A Âlim 127, 2 7 4 , 3 0 7

Abdulkadir el-Cezairî 2 5 , 102 Allâm 3 0 7


Abdulkadir el-Cîlî 2 6 2 Arazî hayat 7 6
Abdulkadir el-İcî 4 2 Arş 33, 40. 103, 181, 192,
Abdullah et-Tüsterî 211 217,229
Âdem 3 2 , 3 3 , 4 2 , 46, 6 5 , 103, Atâ 310, 313
1 0 5 , 1 0 7 , 1 3 0 , 1 8 8 , 211,217, Ateş ehli 50, 108
222,224,247,253,254 Âyân-ı sabite 156
Ademî hübût (düşüş) 4 2 Azîm 99
Ademî hilafet 293
Âdetler tılsımı 235
B

Ahadiyyet 102, 147, 211 Bağdat 2 1 , 4 4 , 59, 123, 132,


Ahırlık 2 6 3 148, 210, 214, 2 6 2
Ahlak makamı 81 Basar 3 0 8
Âlemin sırları 2 4 0 Basit 3 0 7
 l - ı B e y t 39 Basîr 99
Alîm 99, 106, 1 7 1 , 217, 238, Bast 140, 3 0 7
307,308 Beda 228

317
Behlül 4 4 Davud 168, 293
Beka 144 Davudi hilafet
Belkıs 127, 135, 246 Deccal 2 4 2
Berzah 50, 222, 239, 2 5 7 Dehr 3 1 0
Beşerî nübüvvet 83 Dihye 134
Beşerî risalet 84 Diriliş 2 3 9
Beşerî velayet 82 Dostluk makamı 9 2
bevadih 163 Dört cihet 34
Bir 58 Dünyevî sınırlar taiivası 58
Burak 2 0 5
E
Butun 312
Ebdâl 34
Ebediyet günü 2 6 5
Cazibe Gücü 236 Ebû Bekir 168, 211, 219
Cebrailî arif 2 0 0 Ebû Medyen 70, 195, 289,
Cehennem 146 290

Celal 153, 191 Ebû Suûd b. eş-Şibk 4 2


Celvet 56 Edep 86, 126, 173
Cemal 153 Ehl-i Beyt 3 9 , 4 4 , 2 5 2
Cennet 50, 64, 135, 2 2 6 Ehl-i Kitab 7 3
Cevher-i küll 243 Ehl-i Sünnet 174
Cimrilik 7 0 el-Ahir 101

Cin 116, 286 el-Azamet 258

Gömerdik 6 2 , 253, 276, 3 1 0 el-Azîz 112

Cüneyd 44, 59 el-Bâ'is 99

Cüzî ruhlar 249 el-Batın 100, 171, 263


el-Bedî' 97
D el-Beytu'l-arîk 282
Dâr 99 el-beytu'l-ma'mûr 2 6 5
Darr 2 4 6 el-Cami' 116

318
el-Cezairî 102 er-Rahlb 150
el-esmâu'l-hüsnâ 30 er-Rezzâk 113
el-Ganî 104 er-Rummânî 156
el-Hâkim 102 Esîr 108, 114
el-Hayy 108 Esma-i Hüsna 213
el-Kâbız 107 es-Sebtî b. Harun er-Reşid
el-Kâdî Ebu Bekir b. Et-Tayyib 265
213 eş-Şiblî 44
el-Kahhâr 135 evtâd 34

el-Kâhir 106 evvellik 263

el-Kavî 116 Ezher Mescidi 129


ez-Zâhir 101, 120, 171, 263
el-Keşkûl 37
el-Latîf 116 F
el-Mevakıf ve'l-Muhâtabât 177
Fakr 85
el-Muayyin 116
Fas 2 1 , 103, 129, 142, 209,
el-Mubîn 107
222
el-Muhît 103 Patıma binti el-Musenna el-
el-Muhsî 107 İşbîlîyye 91
el-Muhyî 108 Felek 187, 192, 193, 204, 214,
el-Mukît 218 263
el-Musavvir 107 Fena 141
el-Mümît 109 Feraset 80
el-Müzil 115 Feraset makamı 80
el-Vahidu'l-Ahad 312 Fetret dönemi 33
Endülüs 21, 70, 91, 192, 209 Fettâh 307
en-Nififerî 177 Fikir makamı 79
en-Nûr 57, 106, 194, 216 Fikir tılsımı 235
erenler 146, 168 Firar 57
er-Rabb 105 Furkan 292

319
Fütüvvet 43, 80 Halvet 243
Fütüvvet makamı 80 Hamîd 311
Harf ikni 38
G
Harikuladekk 235
GafFâr 307
Harrâz 122
Gafır 307
Haset 69
Gafr 107
Haşir 146
Gafur 307
Havatir 165
Ganî 313
Haya 78, 309
Gaybet 154
Hayal gözü 50
Gayret 137, 169
Hayalî suretler 50
Gayret makamı 82
Hayal tılsımı 235
GazabîNefs 236
Haya makamı 78
Gece ehli 43
Hayret ve acizlik adamları 46
Genel Kıyamet 239
Hayy 7 6 , 2 1 7 , 3 1 1
Genel nübüvvet 53, 83
Heba 33, 46, 101, 192
Ginâ 313
Hebâî cevher 101
Gurbet 147, 148
Hedy 314
H Hemziyye kasidesi 29
Habîr 99 Heybet 152
Hacc 52, 194, 281, 283 Hızır 38, 53, 85
Had 61 Hikmet 86, 256, 309
Hadî 314 Hilaf 246
Hafd 307 Hilafet 4 6 , 7 1 , 3 1 0
Hakikat 129, 164, 165, 173 Himmet 147
Hakim et-Tirmizî 53 His gözü 50
Hakfelik 159 Huzur 155
Hakk 137,306 Hücum 162
Halin sırrı 38 Hürriyet 78, 79, 138

320
Hürriyet makamı 78 İbrahim 43, 168, 265
Hüzün makamı 65 İbrahim b. Edhem 132
Hz.Ak 101,231 İbrahimî dostluk 92
Hz. Harun 44, 106, 172 tema 60
Hz. Hasan 168 İçtihat 60, 245
Hz. Hüseyin 168 İdris 253
Hz. İsa 3 3 , 3 6 , 4 1 , 6 5 , 156 ifna (yok etme) 70
Hz. Meryem 97 Ifrâd 310
Hz. Mulıammed 27, 33, 57, Iğnâ 313
75, 86, 157, 168, 228, 239, Ihlâs makamı 77
254 Ihsâ 311
Hz. Musa 106, 152, 168, 172, ihsan 310
173, 199, 219 Iklîl menzili 107
Hz. Osman 81 iktifa 309
Hz. Ömer 66 İlahî ilim 34
Hz. Peygamber 36, 64, 111,
İlahî isimler 35, 56, 72, 112,
131, 134, 139, l64, 168,
113, 205, 208, 234,276
181, 191. 222, 223, 224,
İlham 48, 177, 236
227, 2 5 3 , 2 7 0 , 3 1 0
İlklik 312
Hz. Süleyman 73
imamet 313
Hz. Yahya 150,283
İmam Malik 205
Hz. Yûnus 41
imtizaç 110
I-İ kısan-ı kâmil 35,122,179,186,

istilam 149 209, 224, 244, 245


Ibdaî 31 irade 229
Ibdâr 161 îsâr 310
IbnBerrecan 209 isevî 36,41,95, 198,200,257,
ibn Sayyâd 181,224 283, 305
ibn Ümmi Mektûm 56 isevî ilim 36

321
isevî kutuplar 41 Kebîr 99
İsmail Ebû Sevdekîn 195 Kemal 154,222,235
Ism-i Azâm 77 Kerem 62, 310
ispat 158 Kesbî ilimler 45, 174
Isra 106,204 Kesret 138
israfil 179 Keşfi Terazi 236
istidlal 48 Kevnî ilim 34, 37, 42, 242
İstilıkak izafeti 244 ]<Cıyamet 51,74, 160,206,239,
İstikamet makamı 76 251
İstikra 48 l<Cıyas 60
İtme Gücü 236 l<Cimyay-ı saadet 86
İzafet 244 Konya 21, 218, 233
İzlâl 308 Korku makamı 64
Korkuntın terki makamı 64
K
Kurab 310
Kabe kavseyn 163 Kurb 163,310
Kabız 307 Kurbet 310
Kabz 140,307 Kureyş 56
Kadîr 9 9 , 3 1 2
Kurtuba 130
Kaf Dağı 195
Kuşeyrî 66, 167
Kâhîr 99
Kutup 34, 160, 168, 169
Kalem 98, 299
Küll 92, 101
Kanaat 70
Külk cisim 33, 217
Karanlıklar 243
Küllî nefis 33, 242
Kavasım 180
Kün 2 4 0 , 2 4 1 , 3 1 2
Kavî 311
Kavseyn 163 L
Kayyûm 311 Latife 138
Kayyûmiyye 311 Ledünnî ilim 48
Kaza 90, 218, 308 Levâih 137

322
Levh 98 Misil 246, 289
Levh-i Mahfuz 158, 242 Mizaç 110
Lokman 115,284 Mubdî 311
Mucid 137
M
Mucize makamı 93
Mahk 159
Muehhir 312
Mahv 158
Muhabbet 89, 90, 91
Makam-ı Mahmûd 223
Muhabbet makamı 89, 90
Manalar âlemi 36
Muhadara 162
Marakeş 290
Muhakkik 34, 98
Marifet 88, 89, 244, 311
Muhal âlemi 76
Marifet makamı 88, 89
Muhammed el-Hasar 103
Meânî sıfadar 41
Muhammed el-Marakeşî 290
Mecd 309
Muhammedi makam 42, 174,
Mecnun akıllılar 44
175, 176, 182, 192, 220,
Medine 21, 134
Mehdi 252,304 256, 257, 278

Mekke 21, 22, 110, 182, 210 Muhammedi şeriat 41

Mekr 148 Muhdes 31, 199

Melamiyye 202 Muhib 230

Mele-i A'lâ 201, 217 Muhsan 310


Mele-i Avsat 217 Muhsî 311
Mele-i Edna 217 Muhyî 76, 99, 311
Melekî nübüvvet 83 Muiz 99
Melekî velayet 82 Mukaddim 312
Merakeş 21, 103 Mukît 309
Mesâil 222 Muktedir 312
Meşru Terazi 236 Mumit 99
Metanet 311 Murad 147
Mevt 311 Murafaka 310

323
Murakabe 66, 74, 299 Nefesler menzi 40
Murakabe makamı 74 Nefs-i Hayvani 243
Musavvir 306 Nefs-i natıka 228, 243, 261
Mutezile 63, 124 Nefs-i Natıka 236, 242
Muzill 99 Nefs-i Nebatî 236
Mücahede 55
Nefsî sıfadar 41, 240
Müdebbir ve mufassıl isim 40
Nesh 207,228
Mükâşefe 136
Niyetçi kutuplar 40
Mülk devri 32
Nuh 204
Mülkiyet izafeti 244
Mümît 311 Nübüvvet makamı 83, 94
Mürid 147
Ö
Müşahede 135, 136, 165, 208,
Özlem 45, 92
232,315
Müşahede ehli 46, 53
Müteşabih 257 Perde ve örtü takvası 58
Müvelledât 32, 59, 109, 129,
187, 193 R
Rağbet 149
N
Rahmani nefes 36
Nafile 267, 281
Rauf 313
Namaz 45, 298
Refik 310
Nasih 60
Refref 110,205,233
Nasîr 311
Rehbet 150
Nasr 311
Nazar ehli 46 Resim 140

Nazarî ve tecrübî ilimler 36 Rezzâk 114


Nefes-i rahman 47 Rıfk 310
Nefes-i Rahman 123 Rıza 74
Nefesler âlemi 37, 99 Rıza makamı 74

324
Risalet 46, 84, 149, 169, 171, Sofia 146
202, 246 Sohbet makamı 87
Risalet makamı 84 Sonluk 312
Ruh-u Muhammedi 34 Sudûrî 31
Sübutun şeyliği 240
s-ş Süflî âlem 49
Sabûr 246 Süflî anne 33
Saf ahit 274 Süflî menzil 3 4 , 4 5
Sâhî 310 Sünnet 60, 83, 150, 164
Sahv 155 Süryanî 196,237
Samed 312 Şahid 165
Samediyet 66 Şâkir 71
Samediyye 312 Şehevî Nefs 236
Sarfe menzili 106 Şekûr 71, 103
Sefer makamı 87 Şelb 192
Sehâ 310 Şemsuddîn ismail b. Sev
Seher makamı 63 et-Tevrî 194
Sehl et-Tüsterî 209 Şevk 92
Sekr 155 Şirk makamı 87
Selman 39 Şükür 71, 72, 308
Semâ 93 Şükür makamı 71, 72
Semâ makamı 93
Setr 82, 159 T

Sevik Akabeleri 223 Tacuddîn el-Ahlâtî 123


Sıdk 72, 77 Tahallî 127, 128
Sıdk makamı 77 Tahkik 85
Sidre 105 Takva 295
Sidre-i Münteha 131 Talib 116
Sinaî 31, 86 Tasavvuf makamı 85
Sindirme Gücü 236 Tavâlî 95

325
Tayyib 213,310 Ümit makamı 64
Tecelli 91, 128, 152, 204 Ümmîlik 186
Teehhür 312 Ünsiyet 153
Tefrika 145
Teheccüd ilmi 36 V
Tekvin 36,274 Vahdet 91,251,272, 285,295,

Tekvini 31 298, 299, 308, 309, 310

Telvîn 137 Vakit 152,272

Tenasüh 207 Vâlî 313

Tenzih 288 Varid 165

Teşbih 3 1 , 7 8 , 2 8 8 , 3 0 6 Vâris 314

Teşbihi isimler 56 Varlığın şeyliği 240

Teşrif izafeti 244 Vecd 151

Teşriî nübüvvet 83 Vedd 90, 309

Tevacüd 151 Veddâd 309

Tevekkül 70,208 Vedûd 100,231

Tevekkül makamı 70 Vehbî ilimler 45

Tevhid 8 7 , 2 5 7 , 2 8 8 , 3 1 2 Vekillik 159

Tevhid makamı 87 Velayet 82, 171, 205, 275,

Tevvâb 313 291


Tövbe 54, 313 Velayet makamı 82

Tutma Gücü 236 Vek Nebi 33


Veres 314
u-ü Vesem 140
Ubudet (Kulluk) makamı 75 Vicdan 312
Ulvî âlem 49, 197 Vücud 151
Ulvî baba 33
Ulvî ruh 34 Y
Uyku makamı 63 Yahudi 73, 243

Uzlet 56 Yakin 72

326
Yezîd 6 5 , 7 7 , 9 6 , 1 3 4 , 1 8 5 , 233, Zenginlik makamı 8 5
234,284 Zevk 156
Yunanca 146 Zikir makamı 7 9
Yusufî rüya yorumu 9 4 Ziyadeler 146
Zuhur 3 1 2
^ Zühd 62
Zârr 3 1 3
Zebana menzili 107

327

You might also like