You are on page 1of 6

II.

Abdülhamid

Sultan İkinci Abdülhamid 21 Eylül 1842 tarihinde Osmanlı İmparatorluğun


başkenti İstanbul’da hayata gelmiştir. Babası Sultan Birinci Abdülmecid, annesi Tir-i
Müjgan Kadın Efendi’dir. Abdülhamid çok küçük yaşta iken annesini kaybettiği öksüz
büyüdü ve onu üvey annesi Piristu Kadın yetiştirmiştir. Abdülhamid küçükken bünyesi
çok zayıf olduğu için sık sık hasta oldurdu bu yüzden babasının padişahlığı sırasında
özel ilgi görmüştür. Düzgün bir eğitim görmesi için özel hocalar farklı yerlerden tayin
edilerek Abdülhamid özel dersler almıştır. Anne sevgisinden küçük yaşta mahrum
kaldığı için ve babasının kendisine karşı soğuk davranışı onu küçüklükten itibaren
yalnızlığa mahkum kalmıştır. Yalnızlığı ve sessizliği yüzünden saray halkı ve devlet
büyükleri zeki olması ama çok sessiz olup düşüncelerini ve kanaatlerini dışarı
vurmamasını sevmezlerdi. Herkesin uzak durduğu Abdülhamid, Pertevniyal Kadın’ın
yardımı ve desteği ile amcası Sultan Abdülaziz’e daha yakın olabilmiştir. Zekâsı ve
politik kabiliyeti dolayısıyla amcası onun serbest bir ortamda yetişmesine imkan verdi.
Sultan Abdülaziz gittiği Mısır ve Avrupa seyahatlerine onu da götürmüştür.
Abdülhamid çok fazla boş zamanı olduğu için vaktini Maslak çiftliğinde toprak işleriyle
geçirmiştir. Burada koyun besleyip üstübeç madenleri işletti ve karaborsa
faaliyetlerine katılarak para kazanmıştır.

Anayasaya dayalı meşruti bir idare kurmak isteyen ve bu yüzden Abdülaziz ve V.


Murad’ı tahttan indiren Midhat Paşa ve arkadaşlarıyla anlaşan II. Abdülhamid, 31
Ağustos 1876 Perşembe günü tahta geçmiştir. Abdülhamid tahta geçtiğinde Osmanlı
Devleti en buhranlı zamanlarını yaşıyordu. Abdülaziz döneminde başlamış olan
Bosna-Hersek ve Bulgar ayaklarına ek olarak V. Murad döneminde Sırbistan ve
Karadağ muharebeleri de eklenmiştir. Bu isyanları destekleyen Rusya Şark
meselesini halletmek üzere fırsat kolluyordu. Mali zorluklar yüzünden isyanlar ve
ayaklanmalar bastırılamıyordu. Abdülaziz’in son yıllarında dış borçlar çok fazla
olduğu için ve ödeyecek Mali durum olmadığı için borçlar ödenememiştir. Bu durum
Avrupa’da çok büyük tepkilere yol açmıştır bu sebeple yeni bir yardım alınması
imkânsız bir hale gelmiştir. Avrupa kamuoyu Osmanlı Devleti aleyhine dönüşmüş
duruma gelmiştir.

Bu şartlar içinde ilk olarak Sultan Abdülhamid halka büyük bir iyi niyet göstererek
başlamıştır. Ve yaptığı birkaç hareket ile ordunun ve halkın gönlünü kısa bir sürede
kazanmıştır. Mesele bütün hükümet üyeleriyle mabeyin personelini Yıldız Sarayı’nda
yemeğe davet etmiştir. Ve bu yemekte yaptığı konuşmalarda milli birliğe duyulan
ihtiyacı dile getirmiştir. Tersaneye giderek bahriyelilerle birlikte sofraya oturup akşam
yemeği yemiştir. Bab-ı Meşihat’a giderek ulema ile birlikte iftar yemeğine katılmıştır.
Sadrazam ve diğer nazırlarla birlikte camileri dolaşarak halk içinde namaz kılmıştır.
Yeni padişahın bu tarz jestleri halk ve ordular arasında memnunluk duyurdu.
Bütün halkta ve orduda büyük bir moral düzelmesi görülmüştür. Sırplarla yapılan
savaşlarda Türk ordusu önemli başarılar elde etmiştir. İngiltere Şark Meselesinin
İstanbul’da toplanacak bir konferansta ele alınması istendi. Bu sırada padişahla
hükümet arasında mabeyin kâtiplerinin tayini yüzünden ilk anlaşmazlıklar ortaya çıktı.
Mütercim Rüşdü Paşa’nın istifasını padişah kabul etmemiştir. Sırplarla barış
yapılmasını istemeyen bir grubun Abdülhamid’i tahttan indirmeyi ve Midhat Paşa ve
arkadaşlarını öldürme komploları ortaya çıkmıştır. 400 kişi bu olayla ilgili tevkif
edilmiştir. Bu sırada Midhat Paşa ile anlaşamayan Mütercim Rüştü Paşa istifa
etmiştir. 19 Aralık 1876 yılında sadarete Midhat Paşa getirildi. Dört gün sonra da
İngiltere’nin teklifini kabul eden devletler İstanbul’da toplandı. Aynı gün yüz bir pare
top atışıyla Osmanlı Devletinin ilk anayasası olan Kanun-ı Esası ilan edildi. Acelece
hazırlanarak İstanbul Konferansı’nın toplandığı gün ilan edilen anayasa ile Batılı
devletlerin aşırı isteklerde bulunmaları önlenmek istenmiştir. Fakat Batılı devletler
bunu ciddiye bile almamışlardır. Daha önce Rus elçiliğinde hazırladıkları teklifleri,
kabul edilmesi için Bâbıâli’ye sundular. Osmanlı Devleti’nin bağımsızlığını tehlikeye
sokacak kadar ağır hükümler taşıyan teklifler, padişahın emriyle 18 Ocak 1877 günü
toplanan ve askerî, mülkî ve adlî üyelerle hükümetin ve gayri müslim ruhanî reislerin
katılmasıyla oluşan 180 kişilik Meclis-i Umûmî’de görüşülerek oy birliğiyle reddedildi.

Mali darlık yüzünden yer yer patlak veren iç ayaklanmalar, yeni yeni muhtariyet
istekleri, dış politikada karşılaşılan güçlükler, devletin işleyişindeki aksaklıklardan
etkilenen genç memurlar ve subaylar aralarında tepkiler oluşturmaya başladılar ve
zamanla gizlice muhalefet cephesi oluşturdular. Zamanın aydın insanları
imparatorluğun tek kurtuluşunun meşrutiyet olduğuna inanıyorlardı. İttihat ve Terakki
Komitesinin başı çektiği bu harekette Türk aydınları Ermeni, Arap, Rum gibi çeşitli
unsurlara mensup komitacılarla ‘ittihad-ı anasır’ fikri etrafında anlaştılar. Abdülhamid,
23 Temmuz 1908 tarihinde anayasayı tekrar yürürlüğe koyduğunu ilan etmiştir. II.
Meşrutiyet adı verilen bu olay, beklenenin aksine imparatorluğun daha hızlı
yıkılmasına yol açmıştır. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı Meclisine üye
göndermesine engel olmak için 5 Ekim 1908 tarihinde Bosna-Hersek’i işgal etmiştir.
Aynı gün Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti. Bir gün sonra da Girit, Yunanistan ile
birleştiğini açıkladı.

Abdülhamid’in 33 yıllık padişahlık döneminden sonra mecliste padişaha tahttan


çekilme teklifinde bulunulması kararını oylamadan, II. Abdülhamid’in hilafet ve
saltanattan hal’i kararı oya sunuldu. Mebuslar ellerini kaldırarak hal kararına destek
verdiler ve sonunda Abdülhamid’in hal’ine karar verilmişti. Selanik’te Alatini Köşkü’ne
yerleştirilen Abdülhamid, vaktini marangozluk ve demircilikle geçirdi. Bir süre sonra
Selanik’e düşmanların yaklaştığı ortaya çıkınca Alman savaş gemisi ile Beylerbeyi
Sarayına getirildi. Ve 10 Şubat 1918 Pazar günü hayata gözlerini yumdu.
II. Abdülhamid

Abdülhamid’in babası(Abdülmecid)

II. Abdülhamid’in annesi(Tirimüjgan


Kadınefendi)
Beylerbeyi Sarayı

II. Abdülhamid’in amcası (Abdülaziz)


II. Abdülhamid’in türbesi

Sonuç:

II. Abdülhamid’in küçük yaşta annesini kaybetmesi ve küçük yaşta babasının da


soğuk davranması ile çok sessiz ve yalnız bir çocuk olarak büyümüştür. Tahta geçtiği
zaman imparatorluk çok kötü bir haldeydi. Mali durumu çok kötüydü, dış borçları çok
fazlaydı, ayaklanmalar ve isyanlar bastırılamıyordu, savaşlar vardı ve bu yaşanan
zorluklardan Avrupa’dan destek alamadı çünkü Avrupa Osmanlı İmparatorluğuna pek
sıcak bakmıyordu ve çok fazla tepki alıyordu. Bu kadar zor şartlar altında Abdülhamid
33 yıl boyunca Abdülhamid tahtta kaldı, halkın sevgisini kazanmaya çalıştı,
ayaklanmaları, isyanları bastırmaya çalıştı. Ama padişahlığının son yıllarında İttihat
Terakkicilerin ön planda olduğu Meclis-i Mebusan’ın oylaması ile Hal’i kararı varıldı.
Ve hayatının son yıllarını Beylerbeyi sarayında geçirip o sarayda hayata gözlerini
yumdu.

Ödev hakkında düşüncelerim:

Ödevi yaparken çok fazla site ile ilgilendim yeri geldi bir sürü sitede yanlış bilgilere
rastladım ve bu biraz benim işimi zorlaştırdı. Bir sürü bilgiyi karşılaştırarak
Abdülhamid’in hayatını anlatmaya çalıştım. Abdülhamid hakkında birkaç tane
düşüncem var. Abdülhamid tahta geçtiğinde çok fazla zorluk yaşanıyordu çok fazla
ayaklanma vardı. Bu sebeple ülkeyi çok fazla düzgün bir şekilde yönetemedi belki
imparatorluğun başına geçtiğinde bu halde olmasaydı daha fazla başarısı ve katkısı
bulunabilirdi. Ama maalesef ki benim gözümde çok başarılı bir padişah değildir. Ama
bence tahtta geçişindeki imparatorluğun durumu da çok kötü olduğu için yorum
yapmam biraz zor oluyor. Bu ödevi yaparak tarihe olan merakımın arttığını hissettim
ve bu ödevin bana çok fazla şey kattığını düşünüyorum.
Kaynakça

https://islamansiklopedisi.org.tr (19/11/2023)

https://osmanli.org.tr (21/11/2023)

http://www.osmanli700.gen.tr/ (18/11/2023)

https://acikerisim.aksaray.edu.tr/ (22/11/2023)

You might also like