Professional Documents
Culture Documents
Castaneda Özet 06.2023
Castaneda Özet 06.2023
Organik veya inorganik canlı enerjinin temel koşulu, evrendeki enerjiyi duyusal
verilere dönüştürmektir. Bu duyusal veriler enerjinin sınıflandırıldığı ve her
sınıflandırmaya belirli bir yanıtın verildiği bir yorumlama sistemine
dönüştürülür.
Tüm evren, sürekli genişleyen ışıklı liflerden yapılmıştır. Hepsi de tek tek
liflerdir ve muazzam kütleler halinde gruplanmışlardır. Dikkati böyle bir kütleye
odaklama eylemi, niyet etme olarak adlandırılır. Özünde tüm evren bir niyet
evrenidir ve tüm varoluş niyetten kaynaklanır.
Ortaya çıkacak her dünya, gündelik hayatın olağan dünyasından farklı olmakla
birlikte, kapsayıcılığı ve içinde yaşanıp ölünebileceği itibarıyla birbirine
benzerdir. Kozanın içinde, bir insanın asamblaj noktasının yerleşebileceği ve
tamamen farklı bir dünyaya ulaşabileceği birçok kilit konum vardır. Bu
dünyalardan herhangi birine seyahat etme olasılığı herkes için mümkündür. Bir
insanın bu dünyalara ulaşmak için yapması gereken, asamblaj noktasını bu kilit
noktalardan herhangi birine doğru hareket ettirip o noktada sabitlemesidir.
Canlı enerji, Kartal tarafından sürekli olarak itilip çekilerek test edilir. Genel
olarak, evren yırtıcıdır, ancak yağmalama veya sömürü gibi bir yırtıcılık değildir
bu. Evren, canlı varlıklara verdiği farkındalığı sürekli olarak test eder.
Bölüm 3
Bir bilgi insanı, acele ve tereddüt etmeden, yaşamının her eyleminde, dikkat,
bilinç, niyet ve irade bakımından elinden gelenin en iyisini yapmaya yönelmiş
kişidir. Herhangi bir insan, insan yaşamının dört doğal düşmanıyla mücadele
ederek, bir bilgi insanı olma yolunda ilerleyebilir.
Bir insan, yaşamı öğrenmeye başladığında, adımları, hedefleri belirsiz, amacı ve
niyeti bulanık olabilir. Öğrenmenin zorluklarını bilmediği için, gerçekleşmesi
mümkün olmayan hedefler seçebilir. Sonra öğrenme yolunda ilerlemeye
çabalarken birbiriyle çatışan düşüncelere boğulur; öğrenmek beklediği gibi
değildir ve öğrendikleri hayal ettiği gibi değildir. Öğrenmenin her adımında farklı
bir zorlukla karşılaşır ve yaşadığı belirsizlik korkusu içinde acımasızca
yükselmeye başlar.
Elde edilmesi zor olan bu zihin berraklığı korkusunu giderir, ama aynı zamanda
insanı körleştirir; kendinden hiç şüphe duymamaya zorlar; ona her şeyi açıkça
gördüğü ve her şeyi yapabileceği hissini verir. Cesurdur çünkü zihni berraktır ve
berrak olduğu için hiç tereddüt etmez. Oysa bu bir hatadır. İnsan bu berraklığa
boyun eğerse bilgi yolunda tökezler. Sabırlı olması gerektiğinde acele eder,
acele etmesi gerektiğinde sabırlı davranır. Böylece, yeni şeyler öğrenemez hale
gelir.
İnsan buna meydan okumalıdır. Fethettiğini zannettiği gücün gerçekte ona ait
olmadığını anlaması gerekir. Öğrendiği her şeyi dikkatle ele almalı, haddini
bilmeli ve kendini güce kaptırmamak için hep uyanık kalmalıdır. Kendi üzerinde
denetimi olmadan berraklık ve gücün hatalardan daha kötü olduğunu
görebilirse, her şeyi denetim altına alabileceği bir noktaya ulaşabilir. O zaman
gücünü ne zaman ve nasıl kullanacağını bilir.
İnsan, öğrenme yolculuğunun sonuna doğru düşmanlarının da sonuncusu ile
karşılaşır. Bu düşman yalnızca savaşabileceği ama asla tamamen
yenemeyeceği bir düşmandır. İnsanın artık korkularının kalmadığı, zihin
açıklığının ve gücünün denetim altında olduğu, ama yoğun bir dinlenme
arzusunun çöktüğü bir zaman gelir. Yorgunlukla vazgeçip bırakma ve dinlenme
arzusuna teslim olursa kaybedecek ve düşmanı onu çelimsiz bir yaratığa
çevirecektir. Vazgeçme arzusu, tüm berraklığını, gücünü ve bilgisini geçersiz
kılacaktır. Ama insan yorgunluğunu ve dinlenme arzusunu üzerinden atar ve son
düşmanıyla mücadelesinde kaderine yönelirse, kısa bir an için bile olsa, o
berraklık, güç ve bilgi anı, hedefine ulaşması için yeterlidir.
Bölüm 5
Yaşamdaki her yol, olabilecek tüm yollardan yalnızca biridir; bir yolun yalnızca
bir yol olduğunu unutma. Özenli bir yaşam sür; her durumda, koşulsuz bir
özgüvenle, saygılı, temkinli ve uyanık ol. Herhangi bir yol, yalnızca bir yoldur ve
bir yolu tutmak veya bırakmak senin seçimindir. Ancak bir yola devam etme
veya bir yoldan ayrılma kararı korku ve hırstan arınmış olmalıdır. Her yola
dikkatlice, ölçüp biçerek bak. Gerekli olduğunu düşündüğün kadar dene, yokla
ve sonra kendine, yalnızca kendine sor. Tüm yollar aynıdır; hiçbir yere
çıkmazlar. Nereden gelip nereye gittiklerinin bir önemi yoktur. Ama bir yolun
yüreği vardır, diğerinin yoktur. Biri seni güçlü kılar; diğeri zayıflatır. Yüreği olan
bir yola girdiğinde, onun aracılığıyla dünyayla bütünleşirsin. Yüreği olmayan bir
yolda ise yaşamın körelir, daralır ve katılaşır.
AYRI BİR GERÇEKLİK
Önsöz
İnsan kendi hakkında çok fazla düşündüğünde, kendini etrafındaki dünyaya
kapatmasına neden olan garip bir yorgunluk çöker üzerine. İnsanın kendi
hakkında çok fazla düşünmesinin nedeni kendini çok önemli hissetmesidir.
Kendini önemli hissetmek insanı kibirli yapar. Bilgi insanı olmak için, insanın
hafif ve akışkan olması gerekir; içinde hiç umutsuzluk ve kendine acıma
olmamalıdır.
Görmenin Ön Hazırlıkları
Belki bir gün, insanları başka bir tarzda görebilir ve onlarda bir şeyleri
değiştirmenin hiçbir bir yolu olmadığını anlarsın.
Her insan, diğer her şeyle karnının ortasından çıkan enerji lifleri aracılığıyla
temas halindedir.
Sıradan insan şeylere baktığında onları görmez. Yalnızca orada bir şey
olduğundan emin olmak için etrafına bakar. Görmekle ilgilenmediği için, her
baktığında şeyler ona aynı görünür. Öte yandan, görmeyi öğrendiğinde, bir şey
onu her gördüğünde farklıdır ve yine de aynıdır.
İnsan herhangi bir karar vermeden önce etraflıca ve dikkatlice düşünmeli, ama
karar verdiğinde tüm endişe ve düşüncelerinden arınmış olarak yoluna devam
etmelidir.
Bir bilgi insanının kendisi ve hemcinsleri hakkında yaptığı her şey aptallıktır;
çünkü hiçbir şeyin önemi yoktur. Yine de yaşamaya devam eder, çünkü iradesi
vardır. O hayatı boyunca iradesini güçlendirir ve artık hiçbir şeyin önemli
olmaması onun için önemli değildir. İradesi hayatının aptallığını idare eder.
İnsan bir kez görmeyi öğrendiğinde, her şey eşittir ve bu nedenle önemsizdir.
Birinin eylemleri diğerlerinden daha önemli değildir veya bir şey diğerinden
daha önemli değildir, bu nedenle her şey eşittir ve eşit oldukları için
önemsizdirler.
Bir bilgi insanı çabalar, uğraşır ve ona bakıldığında, hayatının aptallığının onun
denetiminde olması dışında, herhangi bir insan gibidir. Hiçbir şey, diğer hiçbir
şeyden daha önemli olmadığı için, bir bilgi insanı bir seçim yapar ve kendisi için
önemliymiş gibi davranarak, yaptıklarını elinden gelen en iyi biçimde yapar.
İşini bitirdiğinde ise geri çekilir ve eylemlerinin iyi mi kötü mü olduğuyla, işe
yarayıp yaramadığıyla ilgilenmez. Bir bilgi insanı olan bitene tamamen kayıtsız
kalmayı da seçebilir ve bu da onun denetimli aptallığıdır.
Sıradan bir insan yalnızdır, çünkü göremeden ölür. Hayatı boyunca sadece
yaşlanır. Zaferler peşinde koşup yalnızca yenilgiler bulduğu için tüm yıllarının
boşa gittiğini düşünür. Kazanmanın ve yenilmenin eşit olduğunu bilmeden ölüp
gider.
İnsan olarak bize düşen, öğrenmektir; insan bilgiye de savaşa gittiği gibi
gitmelidir; korkuyla, saygıyla, savaşa girildiğinin bilincinde ve koşulsuz bir
özgüvenle. İnsan yaşamında başkalarına değil, yalnızca kendisine güvenmelidir.
Zafer yok, yenilgi yok; her şey eşit ve yaşam mücadele etmeye değer. İnsan pes
etmeden, şikayet etmeden, yılmadan, gerçeğin özünü görene kadar
çabalamalıdır.
Görme İşi
Sanki tüm dünya sözlerle açıklanabilecek şeylerden oluşuyormuş gibi her şeyi
açıklamaya çalışma.
İnsan beklemesi gerektiğinde acele eder, acele etmesi gerektiğinde bekler. Çok
fazla düşünür. Bu onun zayıflığıdır. Bir savaşçı, eylemlerinin en önemsizinin bile
tüm sorumluluğunu üstlenir.
Fakir olmak veya yoksun olmak sadece bir düşüncedir; nefret etmek, aç olmak
veya ıstırap çekmek de öyle. Bir savaşçı beklediğini ve ne beklediğini bilir ve
beklerken hiçbir şey istemez ve bu nedenle hayatın ona sunduğu her şeyi
arzulamadan ve sahiplenmeden kullanabilir. Yoksun kalmak, ıstırap çekmek,
insanın kendini terkettiği anlamına gelir.
Kimseden nefret etme. İnsanın hayatında geçtiği yolların hepsinin eşit olduğunu
gör. Ezenler ve ezilenler sonunda buluşurlar ve tek gerçek, yaşamın herkes için
çok kısa olduğudur.
Sıradan bir insan dünyaya ait şeyleri ancak elleriyle, gözleriyle veya
kulaklarıyla yakalayabilir, ama bir bilgi insanı onları burnu, dili ve özellikle de
iradesiyle yakalayabilir.
İrade bir düşünce veya bir istek değil, bir güçtür. Görmek ise bir güç değildir;
şeyleri içinden kavramanın bir yoludur. Bir savaşçı çok güçlü bir iradeye sahip
olabilir ama yine de göremeyebilir. Bir bilgi insanı ise dünyayı duyularıyla,
görmesiyle ve iradesiyle algılar.
İrade bir fikir değildir. Ama iradenin ne olduğunu veya nasıl gerçekleşeceğini
bilmiyoruz. Bu yüzden yaptığımız her şeyi, yapabileceğimiz en iyi biçimde
yapmaya çalışmalıyız.
Bir insan görebiliyorsa, bir savaşçı gibi veya başka bir şey gibi yaşamak
zorunda değildir. Çünkü her şeyi olduğu gibi görür ve hayatını buna göre yaşar.
Ama, göremeyen bir insan tüm hayatını bir savaşçı gibi yaşamak zorundadır.
Bir insan bilgi insanı olma yoluna çıktığında, sıradan yaşamın sonsuza dek
geride kaldığını fark ettiği bir an gelir ve sıradan dünyanın araçlarının artık onu
koruyamayacağını ve hayatta kalmak istiyorsa yeni bir yaşam biçimi
benimsemesi gerektiğini anlar.
Ölümlülüğünün bilincinde olan bir insanın tek dayanağı karar verme gücüdür;
insan seçimlerinin tamamen kendi sorumluluğunda olduğunu bütünüyle
anlamalıdır. İnsanın tereddüt etmek veya pişmanlık duymak için hiç zamanı
yoktur.
Savaşçı acele etmeden ilerler, çünkü iradesini beklediğini bilir ve bir gün
normalde başarılması imkansız görünen bir şeyi gerçekleştirmeyi başarır ve bu
sıradışı eylemini fark etmeyebilir bile. Ama imkansız görünen eylemlerde
bulunmaya devam ettikçe bir tür gücün ortaya çıktığının farkına varır. Bilgi
yolunda ilerlerken bedeninden yayılan bir güç. İlk başta, karın bölgesinde bir
kaşıntı veya yatıştırılamayan sıcak bir nokta gibidir; sonra bir acıya, büyük bir
rahatsızlığa dönüşür. Bazen ağrı ve rahatsızlık o kadar büyüktür ki savaşçı
aylarca kasılmalar yaşar.
Kasılmalar sona erdiğinde, savaşçı şeyler hakkında garip hisler duymaya
başalar. Göbeğinin hemen altında veya hemen üstünde bir noktadan
vücudundan çıkan bir hisle istediği her şeye gerçekten dokunabildiğini fark
eder. Bu duygu iradedir.
İnsan, görmeyi öğrendikten sonra, hiçbir şey olmadan her şey olur; ortadan
kaybolur ve yine de oradadır. Bu, insanın istediği her şeyi olabileceği ve elde
edebileceği bir zamandır. Ama o hiçbir şey istemez.
Bir savaşçı her şeye karşı saygılı davranır ve mecbur kalmadıkça hiçbir şeyi
ezip geçmez. Kendini hiçbir şeye kaptırmaz ve eğer kendini bir şeye dahil
ederse, bunu ne yaptığının tamamen farkında olarak yapar. Bir savaşçı için
hayat, bir strateji alıştırmasıdır; o hayatın anlamını bulmakla ilgilenmez.
Bir savaşçı, dünyasını oluşturan öğeleri seçer. Seçtiği her öğe, kullanmaya
çalıştığı güçlerin saldırılarından onu koruyan bir kalkandır. Bu güçlerden biri
ona saldırdığında, onu alt edebilmek ona için huzur veren, düşüncelerini
korkularından uzaklaştıran ve onu sağlamlaştıran şeyleri seçer.
Bu güçlerle eşit derecede çevrelenmiş sıradan bir insan ise, kendini korumak
için sahip olduğu kalkanlardan habersizdir. İnsanlar her zaman yaptıkları
sıradan şeyleri yapmakla meşguller. Bu meşguliyetler sıradan insanın
kalkanlarıdır.
Dünyamız hakkında çok fazla düşünür ve bir içsel söyleşiyi aralıksız sürdürerek
durmadan konuşuruz. Aslında içsel söyleşilerimizle dünyamızı korur ve ayakta
tutarız. Kendimizle konuşmadığımızda, dünya, ne ise o olarak görünür.
Her şeyden önce, gözlerindeki yükün bir kısmını almak için kulaklarını
kullanmalısın. Doğduğumuz andan itibaren dünyayı yargılamak için gözlerimizi
kullanırız. Başkalarıyla ve kendimizle esas olarak gördüğümüz şeyler hakkında
konuşuruz. Bir savaşçı bunun farkındadır ve dünyayı dinler.
Önsöz
Günlük hayatın bildiğimiz dünyası yalnızca bir tanımlamadır. Günlük hayatımızın
gerçekliği, belirli bir üyeliği paylaşan bizlerin ortaklaşa yapmayı öğrendiğimiz
bir algısal yorum akışından oluşur. Dünyayı oluşturan algısal yorumlar bir akışa
sahiptir ve bu akış kesintisiz bir biçimde işler. Bildiğimiz dünyanın gerçekliği o
kadar sorgusuz sualsiz kabul edilmiştir ki, gerçekliğimizin pek çok
betimlemeden yalnızca biri olduğu, bizim için kabul edilebilir değildir.
Bir çocukla temasa geçen herkes, dünyayı ona durmadan anlatan, tanımlayan
bir öğretmendir. Dünyayı ona tanımlandığı gibi algıladığı andan itibaren çocuk
insanlığın bir üyesidir. Dünyanın tanımını bilir ve üyeliği, bu açıklamaya uyarak
onu geçerli kılan tüm uygun algısal yorumları yapmaya muktedir olduğunda
tamamlanmış hale gelir.
Bir çocuğa yapılacak en kötü şey, onu başkalarıyla aynı fikirde olmaya
zorlamaktır. Çocuğun ruhunu inciten, ona her zaman ne yapması ve ne
yapmaması gerektiğinin söylenmesidir.
Annen, baban senin hakkında her şeyi bildiklerini düşünürler ve onların senin
hakkında edindikleri fikrileri değiştirmen neredeyse imkansızdır.
Hiçbir şey kesin veya gerçek olmayana kadar kişisel geçmişine dair her şeyi sil.
Sorun senin fazla gerçek olman; çabaların çok gerçek, ruh hallerin çok gerçek.
Yaptığın şeyleri açıklamayı bırakarak başla. Seni iyi tanıyan herkesten
davranışların aracılığıyla uzaklaş.
Yalanlar ancak kişisel bir geçmişin varsa yalandır. Her zaman nasıl yalan
söyleneceğini bilirsin. Eksik olan, bunu neden yapacağını bilmemendi. Şimdi
biliyorsun.
Herhangi bir canlıyla iletişim kurduğunda, ona ne söylediğinin bir önemi yoktur;
önemli olan onu beğenmen ve ona eşitin olarak davranmandır. Sonuç olarak,
diğer canlı ve sen eşitsin, ne sen ne de o, daha az veya daha çok önemli
değilsiniz. Etrafımızdaki dünya bir gizemdir ve hiçbir şey bir diğerinden daha
önemli değildir.
Ölüm, sahip olduğumuz tek bilge danışmandır. İşlerin ters gittiğini hissettiğinde,
dön ve ölümüne öyle olup olmadığını sor. Ölümün sana yanıldığını, onun
dokunuşu dışında hiçbir şeyin gerçekten önemli olmadığını söyleyecek; "sana
henüz dokunmadım" diyecek.
Sorumluluk Almak
Bir insan bir şeyi yapmaya karar verdiğinde sonuna kadar gitmeli ve
yaptıklarının sorumluluğunu üstlenmelidir. Ne yaparsa yapsın, önce neden
yaptığını bilmeli, sonra şüphe ve pişmanlık duymadan yoluna devam etmelidir.
Yaptığın her şey senin kararın ve senin sorumluluğun. Ölümün senin yoldaşın ve
danışmanın. Yaşamda şüpheye veya pişmanlığa yer yok. Eğer eyleminin bir
sonucu olarak ölmen gerekiyorsa ölürsün.
Avcı olmak, kişinin dünyayı farklı biçimlerde görebileceği anlamına gelir. Avcı
olmak için her şeyle denge içinde olmak gerekir. En iyi avcılar avlanmayı
sevmezler; yalnızca bunu iyi yaparlar.
Erişilemez Olmak
Yaşamında kasıtlı olarak erişilmez ol. Herkes saklandığını biliyorsa,
saklanmanın hiçbir anlamı yoktur. Bütün varlığınla kalabalık bir yolun
ortasındayken saklanman imkansızdır; yalnızca saklandığını hayal edersin.
Yolun ortasında olmak, yoldan geçen herkesin senin tüm geliş ve gidişlerini
izlemesi demektir.
Erişilmez olmak, saklanmak veya ketum olmak anlamına gelmez. Bir avcı,
dünyasını tutumlu ve şefkatle kullanır; dünyasıyla yakından ilgilenir ama, o yine
de dünyası için erişilmezdir. Çünkü dünyasını tüketmez. Hafifçe dokunur,
ihtiyacı olduğu kadar orada kalır ve sonra neredeyse hiç iz bırakmadan oradan
uzaklaşır.
Senin için dünya tuhaf, çünkü ondan ya sıkılıyorsun veya onunla çelişiyorsun.
Oysa dünya tuhaf çünkü muazzam, gizemli ve anlaşılmaz. Burada, bu harika
dünyada ve bu harika zamanda olmanın sorumluluğunu üstlenmelisin. Çevrende
olan biten her hareketi, her durumu hesaba katmalısın. Çünkü sadece kısa bir
süreliğine burada olacaksın; yeryüzünün tüm harikalarına tanık olamayacak
kadar kısa. Şu anda her ne yapıyorsan, dünyadaki son eylemin olabilir.
Ölümün seni bekliyor ve yaptığın herhangi bir şey dünyadaki son mücadelen
olabilir. Çoğu insan, hiçbir farkındalık taşımadan eylemden eyleme geçer. Oysa
bir avcı, her eylemini değerlendirir ve kendi ölümüyle ilgili derin bir bilgiye sahip
olduğu için, her eylemi son mücadelesiymiş gibi sağduyulu bir biçimde ilerler.
Bir avcı, son mücadelesine gereken saygıyı gösterir.
Bir savaşçının ruh hali, kendini idare etmeyi ve aynı zamanda kendini serbest
bırakmayı içerir. Savaşçı bir güç avcısıdır. Her şeyi hesaplar, ama hesapları
bittiğinde de harekete geçer. Bir savaşçıyı hiç kimse zorlayamaz; ona kendisine
veya kararlarına karşı bir şeyler yaptıramaz.
Bir savaşçı hayatta kalmaya ayarlıdır ve mümkün olan en iyi biçimde hayatta
kalır. Bir savaşçı zarar görebilir, yaralanabilir ama asla gücendirilemez. Bir
savaşçı için başkalarının davranışlarında rahatsız edici hiçbir şey yoktur.
Bir güç avcısı olarak savaşçı, dünyanın kendisine sunduğu her şeyi avlayabilir.
Bu yüzden her zaman hazırdır.
Güç Savaşı
Güç kişinin sahip olduğu bir histir. Kişiye hem emreder, hem de ona itaat eder.
Yapma-ma
Kaya, onu yapmayı bildiğin onca şeyden dolayı bir kayadır. Bir bilgi insanı,
kayanın yalnızca yaptığı için bir kaya olduğunu bilir, bu nedenle kayanın bir
kaya olmasını istemiyorsa, yapması gereken tek şey yapma-madır.
Dünya dünyadır, çünkü onu yapmakla ilgili olan şeyleri bilirsin, eğer onu neyin
yaptığını bilmesen, dünya farklı olurdu. Dünyayı durdurmak için, yapmayı
bırakmalısın.
Yapma-ma alıştırması; yere yatıp sağ kolu dirseğe doğru bük ve avuç öne
bakana kadar elini çevir. Parmaklarını bir kapı kolu tutuyormuş gibi kıvır ve
sonra bir itme ve çekme eylemini andıran dairesel bir hareketle kolunu ileri geri
hareket ettir. Ağır bir nesne hissedene kadar, elin serbest hareketlerini
zorlayan hayali bir karşıt kuvveti itip çek. Yapma-ma egzersizi el soğumadan
yavaş yavaş yapılır. El sıcak kalırsa, onunla dünyanın çizgilerini hissedebilir.
Bizi şeylere bağlayan sonsuz sayıda çizgi vardır. Yapma-ma alıştırması elden
çıkan ve kişinin istediği yere yerleştirebileceği bir çizgiyi hissetmesini
sağlamak için yapılır. Bir bilgi insanının ürettiği en dayanıklı çizgiler vücudun
ortasından çıkar, ama bunları gözleriyle de yapabilir.
Savaşçının yolunun en zor yanı, dünyanın bir duygu olduğunu anlamaktır. Kişi
yapma-mayı uyguladığında çizgileri aracılığıya dünyayı hisseder. Yapma-ma çok
basit ama çok zordur. Mesele anlamak değil, ustalaşmaktır. Görmek, bir bilgi
insanının nihai başarısıdır ve görme, ancak kişi dünyayı yapma-mayla
durdurduğunda mümkündür.
Güç Halkası
İnsan dünyanın bir varlığıdır. Bu dünveya onun avlanma yeridir. Bir güç avcısı
olarak savaşçı dünyanın kullanılmak için yaratıldığını bilir ve onun her bir
parçasını kullanır. Dünyadan istediğini alıp kullanmaktan çekinmez ve dünyanın
onu kullanmasına da aldırmaz ve içerlemez.
Dünyayı Durdurmak
Dünyayı durdurduğunda insanın içinde duran şey, insanların ona dünyanın nasıl
olduğunu söylediği haliyle dünyadır. İnsanlar doğduğumuz andan itibaren bize
dünyanın nasıl olduğunu söylerler ve dünyayı insanların bize söylediği gibi
görmekten başka seçeneğimiz yoktur. Önemli olan, bedeninin görebildiğini fark
etmesidir. İnsan ancak o zaman, her gün baktığı dünyanın yalnızca bir
tanımlama olduğunu farkedebilir.
Ixtlan Yolculuğu
Dünya hakkındaki fikrin her şeydir ve bu değiştiğinde, dünyanın kendisi de
senin için değişir. Böyle bir zamanda herkes için geçerli olan; sevdiği, istediği,
nefret ettiği, korktuğu her şeyin geride kalacak olmasıdır. Yine de insanın
duyguları ölmez veya değişmez. Bir bilgi insanı, ona asla ulşamayacağını
bilerek, yine de evine dönmeye çalışır.
GÜÇ HİKAYELERİ
Savaşçının özgüveni, sıradan bir insanın özgüveni değildir. Sıradan bir insan,
ona bakanların gözünde kesinlik arar ve buna özgüven der. Özgüven, şeyleri
kesin olarak bilmeyi gerektirir. Savaşçı kendi gözünde kusursuzluğu arar ve
buna alçakgönüllülük der. Alçakgönüllülük kişinin eylemlerinde ve duygularında
kusursuz (dolaysız) olmasını gerektirir. Sıradan bir insan çevresindeki insanlara
bağlanırken, savaşçı yalnızca kendisine bağlanır.
Yaptığın her şey, olduğun her şey kişisel gücüne dayanır. Yeterince güce
sahipsen, sana söylenen tek bir cümle bile hayatının akışını değiştirmeye
yeterli olabilir. Eğer yeterli güce sahip değilsen, en muhteşem bilginin bile sana
bir faydası olmaz. Kişi herhangi bir şeyde başarılı olacaksa, başarı nazikçe
gelmelidir; eylemleri büyük bir çaba gerektirse de, stres veya takıntı
olmamalıdır.
Sadece bir anın sonsuzluk olduğunu biliyor musun? Bu, ancak o ana tutunabilir
ve onu kendi bütünselliğini kurmak için kullanabilirsen bir gerçektir. Yeterince
gücün olduğunda, bu bilgi, kendi bütünselliğini kurmanı ve sınırlarını aşmanı
mümkün kılar. Bedendir bu sınır; sen bir bedene yerleşmiş bir farkındalıksın.
Bir savaşçı, içsel söyleşisini durdururken bir görüntüyü veya düşünceyi zihninde
tutar. Bir an için kendiyle konuşmamayı becerebilirse ve sonra istediği şeyin
görüntüsüne veya düşüncesine tutunabilirse, istediği ona gelecektir. Görme,
içsel söyleşi durduğunda gerçekleşir.
Bizi temellendiren içsel söyleşidir. Dünya böyledir, çünkü kendimizle onun böyle
olduğu hakkında konuşuruz. Dünya hakkındaki fikrini değiştirmek işin kilit
noktasıdır ve bunu başarmanın tek yolu içsel söyleşiyi durdurmaktır. İçsel
söyleşiyi durdurmak dışında, gördüklerinin veya yaptıklarının hiçbiri, senin
dünya hakkındaki düşüncelerini, dünyanın senin için gerçekliğini değiştiremez.
İçsel söyleşi durduğunda kişinin aklında tuttuğu herhangi bir düşünce, onunla
rekabet edecek başka bir düşünce olmadığı için tam anlamıyla bir emirdir. Sen
olduğun gibisin, çünkü kendine böyle olduğunu söylüyorsun.
Çift, rüya görme yoluyla geliştirilen kişinin kendisidir ve görebilen bir kişi için
çift daha parlaktır. Bir Görücü’nün rüya görme yoluyla aynı anda iki yerde
olduğuna dair hiçbir fikri yoktur. Bir Görücü, daha sonra aynı anda iki yerde
bulunduğunu fark edebilir. Ancak bu sadece muhasebedir ve bunun eylem
halindeyken ikiliği hakkında hiçbir fikrinin olmadığı gerçeğiyle hiçbir ilgisi
yoktur.
Dünya bize doğrudan teslim olmuyor, çünkü dünyanın tanımı arada duruyor.
Dolayısıyla, biz her zaman dünyanın bir adım uzağındayız ve dünya deneyimimiz
her zaman deneyimin bir hatırasıdır. Dünyayla ilgili tüm deneyimlerimiz bir
hatırlama ise, o zaman bir Görücü’nün aynı anda iki yerde olabileceği sonucuna
varmak o kadar da tuhaf değil.
Rüya-gören ve Rüyada-görülen
Alışılmadık durumlarla karşılaştığımızda kullandığımız üç tür kötü alışkanlık
vardır; İlk olarak, neler olup bittiğini gözardı eder ve sanki hiç olmamış gibi
davranırız; bu yobazın yoludur. İkincisi, her şeyi olduğu gibi kabul eder ve neler
olduğunu biliyormuş gibi davranırız; bu dindarın yoludur. Üçüncüsü, olayı
gözardı edemediğimiz veya tüm kalbimizle kabul edemediğimiz için takıntılı ve
saplantılı hale geliriz; bu da aptalın yoludur.
Dördüncüsü ve en uygunu savaşçının yoludur. Bir savaşçı hiçbir şey olmamış
gibi davranır, çünkü hiçbir şeye inanmaz, ancak her şeyi olduğu gibi kabul eder.
Kabul etmeden kabul eder ve yok saymadan yok sayar. Asla biliyormuş gibi
veya hiçbir şey olmamış gibi davranmaz. Korkudan titriyor olsa bile, denetim
ondaymış gibi davranır.
Yaşam yolculuğu için gereken her şeye sahipsin. Gerçek deneyim insan
olmaktır ve önemli olan hayatta olmaktır. Yaşam kendi içinde yeterli, açıklayıcı
ve eksiksizdir.
Bir savaşçının teselliye ihtiyacı varsa, yalnızca bir kişi seçer ve o kişiye
sıkıntısının her detayını anlatır. Savaşçı anlaşılmayı veya yardım edilmeyi
aramaz; yalnızca konuşarak üzerindeki baskıyı hafifletmeye çalışır. Ama
savaşçı konuşmaya hevesli değilse kimseye bir şey söylemez.
Hiç kimse bir çift geliştirmez. Bu sadece onun hakkında konuşmanın bir yolu.
Bütün ışıltılı varlıkların bir çifti vardır. Bir savaşçı bunun farkında olmayı
öğrenir. Bu farkındalığın önünde engeller vardır; farkındalığa ulaşmayı eşsiz bir
meydan okuma kılan engeller.
Çift kişisel bir tercih meselesi değildir. Çift, ışıltılı varlıklar olduğumuzun
farkındalığıdır. Çift her şeyi yapabilir, ama yine de göze batmamayı ve nazik
olmayı tercih eder.
Bir savaşçı gücün elindedir ve tek özgürlüğü kusursuz (dolaysız) bir yaşamdır.
Sahte zaferler veya yenilgiler inşa etmenin bir yolu yoktur. Başarısızlık
cennetine geri çekilemezsin. Bedenin gitmene izin vermez. Ana rahmine
dönemeyen ve etrafta koşup oynayamayan bir bebeğin zavallı konumundasın.
Eski dünyanın rahmine geri dönemezsin, ancak güçle de baş edemezsin.
Şimdilik sadece gücün eylemlerine tanıklık etmen mümkün.
Bir savaşçı her zaman hazırdır. Savaşçı olmak hayatın son anına kadar sürecek
bitmeyen bir mücadeledir. Hiç kimse bir savaşçı olarak doğmaz, tıpkı hiç
kimsenin mantıklı bir varlık olarak doğmadığı gibi. Kendimizi birine veya
diğerine dönüştürürüz.
Çifti hayal etmeyi öğrendikten sonra, benlik garip bir yol ayrımına gelir ve bir an
gelir ki kişi benliği hayal edenin çift olduğunu anlar. Kendini yerde yatarken
gördüğünde bu bir hayal veya halüsinasyon değildi. Eğer kendini kaptırmamış
olsaydın, o zaman kendinin de bir rüya olduğunu, ikizinin de seni rüyasında
gördüğünü açık bir biçimde anlayabilirdin. İki rüya gördün ve ikisinde de
uyanabilirdin ama henüz bunu anlayacak gücün yoktu.
Göbek bölgemde dayanılmaz bir his yaşadım; aynı hissi rüyamda düşerken de
yaşamıştım.
Diyagramın iki merkezi vardır; "akıl" ve "irade". "Akıl", "konuşma" adı verilen bir
nokta ile doğrudan bağlantılıdır. "Konuşma" yoluyla "akıl", dolaylı olarak diğer
üç noktayla, "duygu", "rüya görme" ve "görme" ile bağlantılıdır. Diğer merkez
olan "irade", "duygu", "rüya görme" ve "görme" ile doğrudan bağlantılıdır;
dolaylı olarak "akıl" ve "konuşma" ile bağlantılıdır.
Her birimiz dünyaya sekiz "nokta" ile geliyoruz. Bunlardan ikisi, "akıl" ve
"konuşma" herkes tarafından bilinir. "Duygu" her zaman belirsizdir ama bir
biçimde tanıdıktır. Ancak yalnızca Görücü’lerin dünyasında "rüya görme",
"görme" ve "irade" tam olarak tanınabilir. O dünyanın dış ucunda ise diğer
ikisiyle karşılaşılabilir. Sekiz nokta kişinin bütünlüğünü oluşturur. Diğer iki
nokta asla "konuşma”ya veya "akıl"a boyun eğmez. Yalnızca "irade" onlarla
başa çıkabilir. "Akıl" o noktalardan o kadar uzaktır ki, onları çözmeye çalışması
tamamen yararsızdır; "akıl"ın işlevi, sadece betimlemektir.
Bir savaşçı, ne zaman inanmak durumunda olsa, bunu en içteki eğiliminin bir
ifadesi olarak yapar. Bir savaşçı tüm bu olasılıkları göz önünde bulundurur ve
sonra en içsel tercihine göre inanmayı seçer. Bir savaşçı inanmaz; inanmak
zorundadır. Ölüm, inanmak zorunda olmanın vazgeçilmez bir parçasıdır. Ölümün
farkındalığı olmadan her şey sıradan ve önemsiz bir hale gelir.
"Akıl” tarafından desteklenen dünya, bir güç alametini, “hayatın daha mühim
meseleleri” ile meşgulken, bir an için denk gelip şahit olduğumuz sıradan bir
olaya dönüştürür. "İrade" tarafından desteklenen dünya ise, aynı şeyi
"görebileceğimiz" güç eylemine dönüştürür.
Tonal Adası
Her insanın doğum anında faaliyete geçen iki ayrı varlığı vardır; birine Tonal,
diğerine Nagual denir. Tonal sosyal insandır; dünyanın organizatörüdür. İşini
tanımlamanın en iyi yolu, dünyanın kaosunu düzene sokma görevinin onun
elinde olduğunu söylemektir. İnsan olarak bildiğimiz ve yaptığımız her şey
Tonal’ın eseridir. Bir sohbetten bir anlam çıkarmaya çalışan Tonal’dır; Tonal
olmadan iletişim anlamsız sesler ve görüntüler olarak kalır.
Tonal, paha biçilmez bir şeyi, varlığımızı, kozamızı koruyan bir koruyucudur. Bu
nedenle, Tonal kurnazdır ve yaptıklarını kıskanır. Bir koruyucu geniş fikirli ve
anlayışlıdır. Bir gardiyan ise kurnaz, dar görüşlü ve despotiktir. İçimizdeki
Tonal, geniş fikirli bir koruyucu olması gerekirken, dar görüşlü ve despot bir
gardiyana dönüşür.
Tonal, dünyayı yalnızca bir konuşma tarzında yaratır; aslında hiçbir şeyi
yaratamaz veya değiştiremez. Ancak yine de dünyayı yaratır, çünkü işlevi
yargılamak, değerlendirmek ve tanık olmaktır. Tonal, dünyayı anlamak için
kullandığı kuralları oluşturur ve bu kurallara göre değerlendirerek ve tanıklık
ederek dünyayı yaratır; yani hiçbir şey yaratmayan bir yaratıcıdır.
Tonal’ın Gün
Sahip olduğun sarsıntılarla ilgileniyorum çünkü Nagual yüzeye böyle çıkar. O
anlarda Tonal, kendi bütünlüğünün farkına varır. Her zaman bir sarsıntıyla gelir,
çünkü bu farkındalık durgunluğu bozar. Bu farkındalık, ölecek olan varlığın
bütünlüğüdür.
Ölüm anında çiftin diğer üyesi olan Nagual tamamen faaliyete geçer ve
baldırlarda, uyluklarda, sırtta, omuzlarda ve boyunda depolanan tüm farkındalık
ve bellek genişlemeye, ayrışmaya başlar; hayatın bağlayıcı gücünden yoksun
kalarak dağılır.
Tonal’ı Küçültmek
Savaşçı olmak, alçakgönüllü ve uyanık olmak demektir. Bir savaşçı Tonal
adasını asla terketmez; onu kullanır. Nasıl mümkün olduğunu düşünmek yerine,
gözünün önünde gelişen her sahneyi dikkatle izle. Dikkatini yanlış yere
odaklama. Ölmeye hazırsan, beklenmedik hiçbir şey yoktur. Hiçbir şey
beklemediğinde, her şey hassas bir biçimde yerine oturur.
Nagual'ın Zamanında
Sana göre avantajım, Nagual'a nasıl ulaşacağımı biliyor olmam. Ama bir kez
oraya vardığımda, senden daha fazla avantajım ve bilgim yok.
Savaşçı eğitiminin temel amacı, savaşçı hiçbir şeyi kabul etmeden her şeyi
kabul edebilecek kadar akıcı olana kadar Tonal’ının şaşkınlığını gidermek ve
saçmalamasını engellemektir. Bir savaşçı Nagual'a tanık olmadan önce
tamamen boş ve kusursuz (dolaysız) olmalıdır.
Tonal ne zaman başarılı olmazsa, bir şaşkınlık anı olur ve ardından kendini
ölüme açar; denetimi bırakmaktansa kendini öldürmeyi tercih eder ve bu
durumu değiştirmek için yapabileceğimiz pek bir şey de yoktur.
Ani bir korku her zaman Tonalı küçültür. Sorun, Tonal’ın kendini resimden
çekmesine izin vermemektir. Bir savaşçı için en mühim mesele, Tonal’ının ne
zaman küçülmesine izin vereceğini ve onu ne zaman durduracağını tam olarak
bilmektir. Bir savaşçı Tonal’ı küçültmek için mücadele etmeli ve Tonal
yeterince küçüldüğünde, bu küçülmeyi durdurmak için mücadeleyi tersine
çevirmelidir.
Bir savaşçı iradesini ayarlamayı ve onu istediği bir noktaya odaklamayı öğrenir.
Sanki, iradesi vücudunun ortasından gelen ve istediği herhangi bir yere
yönlendirebileceği bir ışık lifi gibidir. Bu lif Nagual'a giden yoldur ve savaşçı o
tek lif aracılığıyla Nagual'a tutunur. Bir kez tutunduktan sonra, Nagual'ın ifadesi
onun kişisel mizacına bağlıdır. Savaşçı neşeli ve komik biriyse, Nagual’ı da
neşeli ve komiktir; savaşçı ürkütücü ve kaba biriyse, Nagual’ı da ürkütücü ve
kabadır.
Nagual'ın Fısıltısı
Nagual'ın nasıl mümkün olduğunu açıklamak, Nagual'ı Tonal ile açıklamak
anlamına gelir; yalnızca imkansız değil, anlamsız bir çaba. Sözler sadece belirli
sınırlar içinde kaldığımızda bir anlam ifade eder ve bu sınırlar Nagual için
geçerli değildir.
Düzeni korumak, mükemmel bir Tonal olmak demektir ve mükemmel bir Tonal
olmak, Tonal adasında olup biten her şeyin farkında olmak demektir. Tonal'ın
gözleri Tonal'ın dünyasıyla sınırlıdır ve bu dünyada Tonal’ın kendine
açıklayamayacağı ve anlayamayacağı hiçbir şey, var değildir.
Ölümsüz bir varlığın şüpheler, şaşkınlık ve korkular için hep zamanı vardır. Bir
savaşçı hiçbir koşulda çaresiz, şaşkın veya korkmuş halde değildir. Bir
savaşçının yalnızca kusursuzluk için zamanı vardır. Kusursuzluğu onu yeniler ve
diğer her şey onun gücünü tüketir.
Son bir kavşak yoktur, hiçbir şeyin son adımı yoktur ve ışıltılı varlıklar olarak
payımıza düşenler hakkında herhangi bir gizlilik olmamalıdır. Çok az insan
dinlemeye isteklidir; daha azı da duyduklarına göre eyleme geçmeye isteklidir;
ve daha da azı, eylemlerinden faydalanmak için yeterli kişisel güce sahiptir.
En kötüsüne hazırlıklı ol, ama acele etme ve panikleme. Hiç vaktin yok, ama
yine de sonsuzlukla çevrilisin.
Bir Nagual asla çırak aramaz ve hiç kimse öğretileri istemez. Her zaman bir
çırağı işaret eden bir işaret vardır. Nagual konumunda olan bir savaşçı, bu
işareti yakalamak için uyanık olmalıdır.
Savaşçı bilgi yolunda ilerlerken sol gözü her şeyi kavrayabilir. Sol göz farklı bir
görünüme sahiptir; bazen diğerinden daha küçük, daha büyük veya bir biçimde
farklı hale gelir. Savaşçının bakışı diğer kişinin sağ gözüne takılır ve yaptığı şey
içsel söyleşiyi durdurmaktır, ardından Nagual devreye girer. Sağ göze bakış
sıradan bir bakış değildir. Savaşçı, diğerinin gözünün arkasındaki bir şeyi
yakalar; iradesiyle bir şeyi tuttuğuna dair gerçek fiziksel duyuma sahiptir.
Kendine acıma, insanın yaptığı her şeye tanıklık eder. Oysa ölüm daha bilge bir
danışmandır ve tıpkı kendine acıma gibi, kişinin her eylemine tanıklık edebilir.
Bir insan, belki artık unuttuğu bir mücadeleden sonra kendine acımayı
öğrenmiştir. Ama aynı biçimde, yaklaşan sonunu hissetmeyi ve böylece ölümü
danışman olarak kullanmayı da öğrenebilir.
Kendine acımak işlevseldir; çünkü böylece kişi kendini önemli hisseder, daha
iyi koşulları hak ettiğini düşünür ve sınırsızca zamanı varmış gibi davranır.
Kendini önemseme’den vazgeçmeyi, davranışları için sorumluluk almayı ve
ölümünü, eylemlerine tanık olmak ve ona tavsiyede bulunmak için kullanmayı
ise çok külfetli bulur.
Kendine acımaktan sonsuza kadar kurtulmanın bir yolu yoktur; Tonal adasında
kesin bir yeri, karakteri ve geçmişi; tanınabilir belirgin bir çehresi vardır.
Böylece, her fırsat ortaya çıktığında, kendine acıma sahneye çıkar. Kendine
acımanın çehresini değiştirerek, Tonal adasındaki karakterini ve yerini de
değiştirebilirsin.
Ancak bu iki dünya görüşünü karşılıklı olarak önüne koyarsan, gerçek dünyaya
ulaşmak için aralarında durabilirsin. Betimlemenin akıl veya irade tarafından
desteklenip desteklenmediğine bakılmaksızın, dünyanın yalnızca bir betimleme
olduğunu tam olarak anladığında benliğin bütünlüğüne ulaşırsın. Önemli olan
yeni bir betimlemeyi öğrenmek değil, benliğin bütünlüğüne varmaktır. Tonal'a
ve bedenine zarar vermeden Nagual'a ulaşmalısın.
Bir savaşçının hayatında gerçekten öngörülemeyen tek bir şey, bilgi ve güç
yolunda ne kadar ileri gidebileceğidir. Bir savaşçının özgürlüğü ya kusursuz
olmak veya bir ahmak gibi davranmaktır. Kusursuzluk gerçekten özgür olan tek
eylemdir ve savaşçı ruhunun alameti farikasıdır.
Algı Balonu
Kişi Nagual'ı isteyerek kullanmadıkça; yani Nagual'daki eylemlerinden anlam
çıkarmak için Tonal'ı isteyerek kullanmadıkça, Görücü’lerin açıklamasına
ulaşmasının bir yolu yoktur.
Tonal, birleşik organizasyonun var olduğu yerdir. Yaşam gücü gerekli tüm
duyguları bir araya getirdiğinde, bir varlık Tonal’a çıkar. Tonal doğumla başlar
ve ölümle biter; yaşamın gücü bedeni terkettiğinde tüm o tekil farkındalıklar
parçalanır ve tekrar geldikleri yere, Nagual'a geri döner. Bir savaşçının
Nagual'a yolculukta yaptığı şey, ölmeye çok benzer, ancak onun tekil duygular
kümesi dağılmaz, birlikteliklerini kaybetmeden biraz genişlerler.
Nagual'a atıfta bulunmanın bir yolu yoktur; yalnızca şahit olunur. Görücü’ler her
birimizin Nagual'a tanık olabileceği bir merkeze, iradeye sahip olduğumuzu
söylerler. Böylece, bir savaşçı Nagual'a girebilir ve varlığının birleşik kümesini
mümkün olan herhangi bir biçimde yeniden düzenleyebilir. Nagual'ın ifadesi
kişisel bir meseledir. Bu kümenin yeniden düzenlenmesini yönlendirmek
savaşçının kendisine kalmıştır. İnsan formu veya insan hissi insana özgü
olandır; bununla birlikte, kümenin benimseyebileceği sonsuz sayıda alternatif
biçim vardır.
Kendi bütünlüğüne sahip olan bir Görücü, varlık kümesinin parçalarını akla
gelebilecek herhangi bir biçimde yeniden birleştirmeye yönlendirebilir. Yaşamın
gücü, tüm bu birleştirme olanaklarını mümkün kılan şeydir. Yaşam gücü bir kez
tükendiğinde, aynı kümeyi yeniden bir araya getirmenin hiçbir yolu yoktur.
Akıl, isimsiz bir duygu kümesi olduğu bilgisiyle savaşamaz. Bu noktada akıl,
Nagual'ın olağanüstü etkilerini kullanmanın mümkün olduğu bile kabul edebilir.
Gerçek bir sen olduğuna dair inanç, sahip olduğun her şeyi aklın etrafında
toplaman gerçeğinin bir sonucudur.
Akıl bir aşamada Nagual'ın tarif edilemez olduğunu kabul edebilir; kanıtlar onu
ikna ettiği için değil, bunu kabul etmek güvenli olduğu için. Akıl güvenli bir
zeminde olmalıdır; Tonal’ın tüm unsurları onun kendi tarafında olmalıdır.
Akıl bir asamblaj noktası konumudur; dışarıdaki bir şeyi yansıtan bir ayna. Akıl
ancak Tonalın etkilerine tanık olabilir, ama onu anlayamaz ve açıklayamaz.
İrade de, bir asamblaj noktası konumu olarak Nagual'ın etkilerine tanık olabilir.
Her iki durumda da, tanık olduğumuz şeyin ne olduğunu anlamak veya
açıklamak mümkün değildir. Tonal, her şeyi içeren tarif edilemez bir düzenin
yansımasıdır ve Nagual, her şeyi içeren tarif edilemez bir boşluğun
yansımasıdır.
Savaşçının Tercihi
Nagual ile karşılaşmada çok az savaşçı gündelik hayata geri döner. Geri
dönmek zor olduğu için değil; Nagual baştan çıkarıcı olduğu ve ona yolculuk
eden savaşçılara Tonal’ın dünyasına geri dönmek ıstırap verici geldiği için.
Kalma veya geri dönme kararı akıl tarafından değil, irade tarafından verilir.
Önsöz
İnsanın iki tür farkındalığı vardır; sağ taraf ve sol taraf. Birincisi, günlük yaşam
için gerekli olan normal farkındalık durumudur. İkincisi, insanların gizemli yanı,
Görücü olarak işlev görmek için gereken farkındalık durumudur.
Görücü’ler, insanları parlak bir yumurtaya benzeyen bir enerji alanı olarak
görürler. İnsanların çoğunluğunun enerji alanları ikiye bölünmüştür. Yalnızca az
sayıda insanın dört veya bazen üç bölümü vardır. Bu insanlar ortalama bir
insandan daha dayanıklı oldukları için görmeyi öğrendikten sonra Nagual
olabilirler. Nagual olmak, görmeyi öğrenmiş daha esnek bir insan olmaktan
daha karmaşık ve kapsamlı bir şeydir; lider ve rehber olmayı gerektirir.
Yüksek farkındalıkta, sanki daha önce kısmen körmüş de gözlerden bir perde
kalkıyormuş gibi hissedilir. Bu durumlardaki özgürlük ve neşeyi, başka hiçbir
şeyle kıyaslanamaz. Ama, bu özgürlük ve neşeyle gelen özlem ve hüzün
olmadan bütünsellik yoktur; çünkü ancak özlemin ve hüznün eşlik etmesiyle
ciddiyet ve nezaket gelebilir. Nezaketsiz bir bilgelik ise tehlikeli ve zararlıdır.
Yeni Görücü’ler
İspanyollar Meksika'ya gelmeden asırlar önce Toltek Görücü’leri vardı. Binlerce
yıla yayılan bir bilgi zincirinin son halkasıydılar. Eski maya dilinde Toltek terimi
"bilgi insanı" anlamına gelir. Yeterince sayıda uygulama günümüze kadar
değiştirilmiş bir biçimde gelebilmiştir; değiştirilmiş olarak, çünkü bu faaliyetler
eski Toltek Görücü’lerini özgürlüğe değil, onların sonlarına götürmüştür.
Toltekler bilgi yoluna ilk olarak güç bitkilerini yiyerek başladılar; meraktan,
açlıktan veya yanlışlıkla. Güç bitkileri üzerlerinde etki gösterdikten sonra,
bazıları deneyimlerini analiz etmeye başladı. İspanyol Fetihinden yüzyıllar önce,
bu bilgi insanları Meksika vadisinin kuzey ve güneyinde geniş bir coğrafi alanda
yaşadılar ve belirli bazı iş kollarına yöneldiler; şifacılık, büyücülük, hikaye
anlatıcılığı, dans, kahinlik ve aşçılık.
1723 yılında başlayan bir dış etki sonucu Juan Matus’un soyu köklü bir
değişime uğradı. Bu andan itibaren yeni bir başlangıç sayılır ve o zamandan beri
bu soyu yöneten sekiz Nagual, kendilerinden önceki altı Nagualdan özünde
farklı kabul edilir.
Küçük Tiranlar
Kendini önemseme bizim en büyük düşmanımızdır. Başkalarının bize yaptıkları
ve yapmadıklarıyla kendimizi önemsiz ve değersiz hissederek enerjimizi
tüketiriz.
Kartal’ın Yayılımları
Algıladığımız dünyaya aşina olmamız, bizi, algıladığımız gibi var olan nesnelerle
çevrili olduğumuza inanmaya zorlar. Oysa gerçekte nesneler dünyası yoktur,
Kartal'ın yayılımlarının evreni vardır.
Kartal ile ilgili görsel hiçbir şey yoktur; bir Görücü’nün tüm bedeni Kartal'ı
hisseder. Hepimizin içinde, tüm bedenimizle ona tanık olmamızı sağlayacak bir
şey vardır. Kartal'ı görebilmek için insanın kendi temel algısal bileşenlerine
dönmesi yeterlidir; çünkü insan, Kartal'ın yayılımlarından oluşur. İşleri karışık
hale getiren insanın farkındalığıdır. Yayılımların kendilerini olduğu gibi kabul
etmesi gerektiği anda, insanın farkındalığı yorumlamaya zorlanır. Sonuç, Kartal
ve Kartal'ın yayılımlarının bir vizyonudur. Ama aslında bir Kartal ve Kartal'ın
yayılımları yoktur. Orada olan, yorumlanarak kavranamayacak bir şeydir.
Farkındalığın Parıltısı
Algı bir hizalanma durumudur; kozanın içindeki yayılımlar, onlara uyan
dışarıdakilerle aynı hizaya gelir. Dışarıdaki yayılımlar, içerdeki yayılımları
bastırır ve hareket etmelerini engeller; böylece varlık farkındalıkta sabitlenir.
Bu baskı, her canlının sahip olduğu farkındalık derecesini belirler.
Yeni bir hizalanma gerçekleşirken bir şey her şeyi açıklar; bu ne olduğunu
açıklayan bir sestir. Eğer o ses yoksa, yapılan şey görme değildir. Görme’nin
sesi yalnızca insanlara aittir; çünkü konuşmak yalnızca insanın yaptığı bir
şeydir. Görme’nin sesi anlaşılmaz bir şeydir; sanki biri arp çalıyormuş gibi,
Kartal'ın yayılımlarında dolaşan farkındalığın parıltısıdır.
Sahip olduğumuz tek gerçek enerji, yaşam veren cinsel enerjidir. Görme’yi
sağlayacak yeterli enerjiye sahip olmak için, cinsel enerjide tutumlu olmak
gerekir. Seksin hayat veren gücünü pervasızca harcamak ve çocuk sahibi
olmamak bir hatadır, ama aynı zamanda çocuk sahibi olmanın farkındalığın
parıltısını azalttığını bilmemek de bir hatadır.
Birinci Dikkat
İnsanların büyümesinde belirli bir zamanda, kozalarının içindeki yayılımların bir
bandı çok parlak hale gelir; insanlar deneyim biriktirdikçe, parlamaya başlar.
Bazı durumlarda, bu yayılım bandının parıltısı o kadar artar ki dışarıdan gelen
yayılımlarla birleşir.
İnsan olanakları, kişi olarak seçebildiğimiz her şeydir. İnsan olanaklarının bir
örneği, insan vücudunun nesneler arasında bir nesne olduğuna inanma
seçimimizdir. İnsan olanaklarının bir diğer örneği, Görücü’lerin insanı parlak bir
yumurta gibi görmedeki başarısıdır. Bir nesne olarak beden bilineni, parlak bir
yumurta olarak beden bilinmeyeni ele alır.
Yalnızca insanlar için olan üç tür dikkat vardır. Ama bunlar sadece dikkat
türleri değil, daha çok kazanım seviyeleridir ve her biri kendi içinde
tamamlanmış bağımsız bir alandır.
Birinci dikkat, deneyim süreci boyunca, günlük dünyayı tüm sayısız yönleriyle
içeren karmaşık ve kırılgan bir yetiye dönüşen bir tür hayvan bilincidir; kişinin
düşünebildiği her şey birinci dikkatin bir parçasıdır. Birinci dikkat, sıradan
insanlar olarak olduğumuz her şeydir.
Birinci dikkat, kozanın yüzeyine sabitlenmiş bir parıltıdır. İkinci dikkat ise
farkındalık parıltısının daha karmaşık ve özelleşmiş halidir. Bilinmeyenle
alakalıdır. İnsan kozası içinde kullanılmayan yayılımların kullanılmasıyla ortaya
çıkar.
Üçüncü dikkat, farkındalığın parıltısı içten gelen bir ateşe dönüştüğünde elde
edilir; insan kozasındaki tüm yayılımları tutuşturan bir parıltıdır. İnsanoğlunun
en büyük başarısı, yutulmak üzere Kartal'ın ağzına yuvarlanan bedensiz bir
farkındalık olmadan, yaşam gücünü korurken üçüncü dikkate ulaşmaktır.
Bir Görücü bir yandan sistemli, rasyonel ve ciddiyet timsali olmalı ve diğer
yandan da tamamen özgür ve varoluşun gizemlerine açık olmak için tüm bu
niteliklerden uzak durmalıdır.
Birinci dikkat bilinmeyende çok iyi çalışır; onu engellerek. Bunu o kadar
şiddetle yapar ki, birinci dikkat için bilinmeyen yoktur.
İnorganik Varlıklar
Birinci dikkat, insanların sahip olduğu tüm farkındalık parıltısını tüketir ve
geriye pek bir şey kalmaz. Savaşçılar, bilinmeyene girmek zorunda oldukları
için enerjilerini biriktirmek zorundadırlar. Gereksiz alışkanlıkların ortadan
kaldırılması, farkındalığı öz-yansımadan uzaklaştırır ve ona başka bir şeye
odaklanma özgürlüğü verir.
Tüm organik canlılar, yayılımları çevreleyen bir kozaya sahiptir. Ama varlıkları
kozaya benzemeyen başka canlılar da vardır. Üreme ve metabolizma dışında
farkındalığın yayılımlarına ve canlı yaşamının duygusal özellikleri gibi bazı
özelliklere sahiptirler.
İnorganik varlıklar insanlara kendilerini her zaman gösterirler; yalnızca
Görücü’lere değil, sıradan insanlara da. Sorun, mevcut tüm enerjinin birinci
dikkat tarafından tüketilmesidir. İnsanın envanteri yalnızca hepsini almakla
kalmaz, aynı zamanda kozayı esnek olmayan hale getirecek kadar sertleştirir.
Bu şartlar altında inorganik varlıklarla etkileşim mümkün değildir.
İnorganik varlıklar saldırgan değildir; sadece farklı bir enerjileri var. Daha çok
elektrik akımı gibidirler. Organik varlıklar daha çok ısı dalgaları gibidir.
İnorganik varlıklar duygulara çekilir. Onları en çok çeken şey hayvan
korkusudur; içlerindeki yayılımlar hayvan korkusuyla toplanır.
Asamblaj Noktası
Nesnel bir dünya yoktur, yalnızca Kartal'ın yayılımları olarak adlandırılan bir
enerji alanları evreni vardır. İnsanlar Kartal'ın yayılımlarından yapılmıştır ve
özünde ışıltılı enerji kozalarıdır; her birimiz bu yayılımların küçük bir kısmını
çevreleyen bir kozaya sarılmış durumdayız. Farkındalık, kozalarımızın dışındaki
yayılımların kozalarımızdakilere uyguladığı sürekli baskı ile sağlanır.
Algı gerçekleşir çünkü her birimizde, hizalanma için iç ve dış yayılımları seçen
asamblaj noktası adı verilen bir yapı vardır. Dünya olarak algıladığımız belirli
hizalanma, kozamız üzerinde yer alan asamblaj noktasının ürünüdür.
"İnsanın farkındalık şeridi" içindeki göz ardı edilen yayılımlar, bilinmeyene bir
tür giriş olarak düşünülür. Görücü’ler onlara "sol-yan farkındalığı", "Nagual",
"öteki dünya", "bilinmeyen", "ikinci dikkat" derler.
Göçük, farkındalık parıltısının yerini alıp birinci dikkat üzerinde hareket ederek
kozanın içindeki yayılımları bastırır ve kozanın içindeki yayılımlarını
değiştirerek, farkındalık parıltısının, normalde birinci dikkatin erişemeyeceği
yayılımlara ulaşmasını sağlar.
Tüm kozada bir akkor patlaması olarak görülen tam bir farkındalık halinin
ürettiği parıltı o kadar büyük bir ışık patlamasıdır ki, kabuğun sınırları dağılır ve
iç yayılımlar tam bir farkındalık içinde dış yayılımlarla kaynaşarak sonsuzluğa
süzülürler.
Seçtiğin gibi yaşarsın. Envanterini gözden geçirerek ve arkadaşlarının
envanterleriyle karşılaştırarak aklını harekete geçirirsin. Bu manevralar,
kendini ve kaderini incelemek için sana çok az zaman bırakır. Tüm bunlardan
vazgeçmek zorundasın. Tek bildiğin küçük bir kasabanın ölü sakinliği olsaydı,
er veya geç madalyonun diğer yüzünü araman gerekirdi.
Her canlının vurgulayacağı yayılımları seçmek için bir asamblaj noktası vardır.
Görücü’ler, odaklandıkları herhangi bir varlığın asamblaj noktasının seçtiği
yayılımları izleyerek, onun dünya algısını görebilirler.
İnsanın asamblaj noktası kozanın belirli bir alanında Kartal’ın hükmüyle belirir.
Ama kesin nokta alışkanlıkla, tekrarlanan eylemlerle belirlenir. Önce oraya
yerleştirilebileceğini öğreniriz, sonra onun orada olmasını emrederiz. Emrimiz
Kartal'ın emri olur ve asamblaj noktası o yere sabitlenir.
Asamblaj noktaları değişen insanlar için iki seçenek vardır. Biri, değişimlerinin
onları tanık olmaya zorladığı tuhaf dünyalara tepki vermek; diğeri ise asamblaj
noktasının her zaman aynı eski konumuna döneceğini bilerek kayıtsız ve
dokunulmamış kalmaktır.
Asamblaj noktası, hareket ettiği her yerde yayılımları bir araya toplayan parlak
bir mıknatıs gibidir; yalnızca belirli yayılım kümelerini algılamamızı sağlamakla
kalmaz, aynı zamanda diğer yayılımları da gözardı etmemizi sağlar. Bilinmeyen,
birinci dikkat tarafından gözardı edilen yayılımlardır. Ama bilinemez olan,
asamblaj noktamızın hiçbir şeyi kümeleme imkanının olmadığı bir yayılımlardır.
Gizem bizim dışımızda; içimizde yalnızca kozayı kırmaya çalışan yayılımlar var.
Gizem, algıladığımız şeylerde değil, algılamamızı sağlayan şeydedir.
Görücü’lerin yaptığı her şeyin kilit noktası içsel söyleşiyi durdurmaktır. İçsel
söyleşi, asamblaj noktasını konumunda sabit tutan şeydir. Bir irade ile yeni bir
niyet, yeni bir komut belirlerdiğinde senin emrin Kartal'ın emri olur. İçsel
söyleşi başladığı biçimde sona erer; bir irade eylemiyle.
Bebeklerin sabit bir asamblaj noktaları yoktur. Yayılımları büyük bir kargaşa
halindedir ve asamblaj noktaları insan kuşağının her yerine kayarak, onlara,
sonra tamamen göz ardı edecekleri yayılımlara odaklanma imkanı verir.
Çocuklar büyüdükçe, etraflarındaki yetişkinler giderek karmaşıklaşan bir içsel
söyleşi yoluyla onların asamblaj noktalarını istikrarlı olmaya zorlarlar.
Aşağı Geçiş
Kendini önemseme’ye harcanan enerjinin tasarrufunun bir sonucu olarak,
kişinin günlük yaşam dünyasındaki rahat ama sınırlayıcı ve sıkıcı konumu
bozulur. Depresyon, konumu kaybetmenin üzüntüsünden değil, yeni bir konum
aramak zorunda kalmanın verdiği sıkıntıdan kaynaklanır. Tahliye bildirimi büyük
bir depresyon, yaşama arzusunun kaybı şeklinde gelir.
Asamblaj noktamızın normal algımız için bir araya getirdiği dünya iki banttan
oluşur; biri organik grup, diğeri ise yalnızca yapısı olan ama farkındalığı
olmayan bir grup. Diğer kırk altı büyük grup, algıladığımız olağan dünyanın bir
parçası değildir.
Kartal'ın farkındalık bahşetme yolu, sekiz büyük kümeden geçen üç dev yayılım
demeti aracılığıyladır. Demetler bir renk tonu olarak hissedilir. Bir demet bej-
pembe hissi verir, diğeri şeftali rengi hissi verir ve üçüncü demet kehribar rengi
hissi verir.
Nagual Julian
Nagual Julian cömert ve büyüleyici bir insandı. Çevresindeki herkesle her
zaman derinden ve içtenlikle ilgilenirdi. Nazikti ve sahip olduğu her şeyi ihtiyacı
olan veya hoşlandığı insanlarla paylaşırdı. Herkes tarafından sevilirdi, çünkü
usta bir iz sürücü olarak onlara gerçek duygularını yansıtırdı; hiçbirine değer
vermezdi. Nagual Julian kimseyi umursamazdı; bu yüzden de insanlara
gerçekten ve içtenlikle yardım edebilirdi.
Ben hiç böyle olamadım ve kendimi hep yetersiz, dışlanmış hissettim. Asamblaj
noktasının konumu, nasıl davrandığımızı ve nasıl hissettiğimizi belirler. O
zamanki en büyük kusurum, bu prensibi anlayamamamdı; henüz yeterince olgun
değildim. Kendime önem vererek yaşıyordum, çünkü asamblaj noktam o
konumdaydı. O noktayı hareket ettirmenin yolunun yeni alışkanlıklar edinmek
ve onu hareket ettirmeyi istemek olduğunu henüz öğrenmemiştim. Bunu
yapabildiğimde, Nagual Julian gibi emsalsiz savaşçıları tarafsız bir biçimde
takdir etmenin tek yolunun kendini önemseme’yi tamamen terketmek olduğunu
fark ettim.
Yeryüzü’nün Desteği
Yeryüzünün, Kartal'ın yayılımlarını hapseden parlak bir kozası vardır. Yeryüzü,
bizimle aynı güçlere tabi olan duyarlı devasa bir varlıktır ve savaşçılara
muazzam bir destek verebilir; bu, savaşçıların kozalarının içindeki yayılımlar,
yeryüzünün kozası içindeki uygun yayılımlarla hizalandığında, yeryüzünün
farkındalığından gelen bir destektir.
Yeryüzü, organik ve inorganik tüm canlı varlıklarda mevcut olan tüm yayılımlara
sahiptir. Bir hizalanma gerçekleştiğinde, hisseden varlıklar bu hizalamayı
kendilerine özgü bir biçimde kullanarak kendi dünyalarını algılarlar. Savaşçılar
bu hizalamayı ya herkes gibi algılamak için veya başka dünyalara girmek için
destek olarak kullanabilirler.
İnsanın asamblaj noktası belirli bir sınırın ötesine geçtiğinde, sonuçlar her
insan için her zaman aynıdır. Onu hareket ettirme teknikleri olabildiğince farklı
olsa da sonuçlar her zaman aynıdır; asamblaj noktası, yeryüzünden gelen
desteğin yardımıyla başka bir dünyayı gerçekleştirir. İnsan için zorluk içsel
söyleşidedir; yeryüzünün desteği yalnızca tam bir sessizlik durumundayken
kullanılabilir.
Yuvarlanma Kuvveti
Hizalanma ya asamblaj noktasının kaymasına yardımcı olur veya onu alışılmış
konumuna sabitlenmiş halde tutar. Hizalamanın asamblaj noktasını sabit tutan
yönü "irade" ve onu hareket ettiren yön "niyet"tir. Kişisel olmayan hizalanma
kuvveti "irade", kişiselleştirilmiş kuvvet "niyet"e dönüşür.
Bir insanin kozasını görebilmek için, ona arkadan bakmak gerekir. İnsanlara yüz
yüze bakmak işe yaramaz çünkü insan kozasının ön tarafı, yayılımların
kendisinden kaynaklanan bir gücün saldırısına karşı bizi hayat boyu koruyan bir
kalkana sahiptir.
Rüya görme konumunda beden hareket kabiliyetini kaybetder; kişi kendini bir
odanın ortasında duran ve bir pencereden sokağa bakan biri gibi hisseder.
Kaslarını gevşet, içsel söyleşini durdur ve asamblaj noktasının içsel sessizlikle
hareket etmesine izin ver. Beden uykudadır, ancak akıl meydana gelen her
şeyin tamamen farkındadır. Uyanıkmış gibi duyabilir ve izleyebilir, ancak
bedenin hareketleri oldukça kısıtlıdır.
İnsanın aralığı bedeninde değil, kozasında, göbeği hizasındadır. Aralık bir göçük
gibidir. Yuvarlanma kuvvetinin bize çarptığı ve kozayı çatlattığı yer orasıdır.
Asamblaj noktası istem dışı kaydığında, yuvarlanma kuvveti kozayı çatlatır.
Yeni Görücü’lere göre, bir ışık damlası olarak rüya-gören beden, kişisel olmadığı
için daha elverişlidir. Eski Görücü’lerin yoğun bir biçimde insanlaşmış rüya-
gören bedenleri, onları eşit derecede insanlaşmış cevaplar aramaya itti.
Sıradan bir insandan ayırt edilemeyen başka bir ölüme meydan okuyan vardı.
Bunu, "aralığını" istediği zaman açıp kapatabilmesiyle başarıyordu. Nagual
Sebastian'ın 1723'te karşılaştığı bu kadim Görücü, ölüme meydan okuyandır.
Enerjinin ödünç alınması sırasında gerçekleşen şey, kadim Görücü’nün
Nagual'ın kozası içindeki yayılımları canlandırmak için Nagual'ın asamblaj
noktasını hareket ettirmesidir. Uzun süre uykuda kaldıktan sonra aniden
hizalanan bu yayılımların ürettiği büyük miktardaki enerjiyi kullanır.
Ölüm anında olan şey, tüm bu enerjinin bir anda serbest bırakılmasıdır. O anda
tüm canlıların kozalarıda akıl almaz miktarda bir güç açığa çıkar. Ölüm anında
aralığı açan yuvarlanma kuvveti değildir; bu kuvvet asla kozanın içine giremez,
sadece çökmesini sağlar. Kozayı yarıp taşıran şey, ömür boyu uykuda kaldıktan
sonra aniden hizalanan tüm yayılımların gücüdür. Böylesine büyük miktarda bir
enerji için açılan aralıktan dışarıya yayılmaktan başka bir yol yoktur.
İnsan Kalıbı
Asamblaj noktanı tek başına hareket ettirmeli ve başka bir yayılım grubunu
hizalamalısın. Bunu yapmadığında, öğrendiğin her şey sözde kalır ve eylem
olmadan sözler hiçbir işe yaramaz.
İnsan kalıbını görmenin iki yolu vardır; insan formu veya ışık damlası olarak. Bu,
asamblaj noktasının kayma yönüne bağlıdır. Kayma yanal ise insan, orta
bölümdeyse ışık damlası olarak görülür. İnsan kalıbının konumu, "rüya-gören
beden" ve "algı bariyeri" konumuna çok yakındır. Yeni Görücü’lerin insan
kalıbının görülmesini ve anlaşılmasını önermesinin nedeni budur.
Rüya-Gören Bedenin Yolculuğu
Bir dünya, ancak asamblaj noktası o dünyanın var olduğu konumdayken vardır.
Asamblaj noktasının konumu değiştiğinde önceki dünya kadar gerçek bir başka
dünya belirir.
Son Söz
Olağan dünyada ölmek ile bilinmeyen dünyalarda ölmek arasında hiçbir fark
yoktur. Kendilerinden öncekilerin yalnızca ölümlerinin yerini değiştirdiğini
anlayan yeni Görücü’ler, başkalarına hükmetme mücadelesinin yararsızlığını,
başka dünyaları bir araya getirmenin yararsızlığını ve hepsinden fazla kendini
beğenmişliğin yararsızlığını tamamen anladılar.
Önsöz
Kitaplarım, Meksikalı bir Nagual olan don Juan Matus'un Tolteklerin dünyasını
anlamama yardım etmek için kullandığı bir öğretim yönteminin gerçek bir
anlatımıdır.
Tanıtım
İnsanlar, zamanın modalitesi için kullanmak üzere sınırlı miktarda enerji ile
doğarlar. Zamanın modalitesi, algı için kullanılan enerji alanları demetidir.
Zamanın modalitesi mevcut tüm enerjimizi tüketerek, diğer enerji alanları
kullanmak için bize hiçbir şey bırakmaz.
Evrende niyet denilen tarif edilemez bir güç vardır ve evrende var olan her şey
bir hatla niyete bağlıdır. Görücü’ler, bu hattı günlük yaşamın sıradan
kaygılarından temizlemek için uğraşırlar. Büyücülük, kişinin niyet’le olan
bağlantı hattını temizleme yöntemi olarak tanımlanabilir.
Nagual, olağanüstü enerjiye sahip dört bölmeli ışıltılı bir kozası olan bir
rehberdir. Nagual, yoldaşlarının niyetle olan bağlantısının farkındalığını
sağlamaktan sorumludur. Nagual'ın enerjisi, barışı, uyumu ve bilgiyi doğrudan
niyetten çekmesine ve onları yoldaşlarına iletmesine izin verir.
Don Juan bana, büyücülüğün öncülleri hakkında bir kitap yazma görevi verdi;
"Sen yazar değilsin, bu yüzden deneyimlerini yaşıyormuş gibi yeniden
canlandırmalı ve sonra metni rüyanda görmelisin. Bu edebi bir egzersiz
olmamalı.” Onun öğretisini bu biçimde yazdım.
7. Asamblaj noktası başka bir yere kaydığında, farklı bir dünyayı normalde
algıladığımız dünya gibi nesnel ve olgusal olarak algılarız.
8. Niyet, algılamamızı sağlayan güçtür; niyetin baskı ve müdahalesinin bir
sonucu olarak algılarız.
Ruhun Tezahürleri
Sıradan bir insan geçmişi incelediğinde, bu çoğunlukla kişisel geçmişidir ve
bunu davranışlarına gerekçeler bulmak veya kendine bir model oluşturmak için
kendini geçmişle karşılaştırarak yapar. Görücü’ler ise, niyeti incelemek üzere
bir referans noktası almak için geçmişlerine başvururlar.
Sıradan insana göre eğitmek, kalıpları kullanmak demektir. Görücü’ye göre ise
eğitmek, çırak için dünyayı değiştirebilen, yeniden düzenleyen ve onu olduğu
gibi tutan evrensel gücü; niyeti çağırmaktır. Niyeti bilmenin tek yolu, niyet ile
tüm canlı varlıklar arasında varolan bağlantı aracılığıyla onu doğrudan
bilmektir. Görücü’ler niyet’e; tarif edilemez, ruh, soyut, Nagual derler.
Nagual'ın Kusursuzluğu
Bir Görücü bir alameti yorumladığında, onu nasıl bildiğine dair hiçbir fikri
olmadan onun tam anlamını bilir. Bu, niyet ile bağlantı hattının gücüne ve
dolaysızlığına bağlıdır.
Herkesin sezgi olarak bildiği şey, niyet ile olan bağın harekete geçmesidir.
Görücü’ler için alamet okumak olağandır; hatalar ancak kişisel duygular araya
girip, Görücü’lerin niyetle bağlantı hattını gölgelediğinde olur. Aksi takdirde
bilgileri tamamen doğru ve işlevseldir.
Ölüm sol omzun hemen arkasında siyah bir noktadır. Görücüler, bir kişinin ne
zaman ölmeye yakın olduğunu bilirler; çünkü, ölüm yaklaştığında, hareket eden
bir gölge haline gelen karanlık nokta, ait olduğu kişinin tam boyutuna ve
biçimine dönüşür.
Bir zamanlar tüm insanlık soyut’a yakındı; sonra bir şey bizi soyut’tan
uzaklaştırdı. Soyut’a geri dönmenin zorluğu, kelimeler ve hatta düşünceler
olmadan bilmeyi yok saymaktan kaynaklanır.
Bir Görücü için ruh soyuttur, çünkü onu kelimeler ve düşünceler olmadan bilir.
Soyuttur, çünkü ruhun ne olduğunu kavrayamaz. Yine de onu anlamak için
hiçbir imkanı ve isteği olmadan, ruhu idare eder; onu tanır, çağırır ve
eylemleriyle ifade eder.
Nagual'ın Ayartılması
Bir Nagual'ın çıraklarını kendi iradesine veya kendi hesaplarına göre seçmesi
mümkün değildir. Ama ruh irade’sini işaretlerle ima ettiğinde, Nagual onu
sağlamak için hiçbir çabadan kaçınamaz.
Ölüm, doğum anından itibaren niyet edilmiş olduğu için vardır. Ölümü niyet
etmek, aslında toplam farkındalığı niyet etmektir.
Hayat boyu vasat meşguliyetlerimizin ötesine geçmek için fırsatımız olmaz,
çünkü gündelik yaşamın baskısı gücümüzü tamamen tüketir. Ancak hayatımız
sona ererken meşguliyetlerimiz farklı bir karakter kazanmaya başlar. Gündelik
yaşamın sisinin ötesini görmeye başlarız. Ne yazık ki, bu uyanış, yaşlanıp
gücümüz kalmadığında gelir. Bu noktada, bize kalan tek şey içimize işleyen bir
ıstırap, tarif edilemez bir şeye duyulan özlem ve onu kaçırmış olmanın ham
öfkesidir.
Asamblaj noktasını tam olarak nereye yerleştireceğini bilen Görücü, istediği her
şeye dönüşebilir. Bir Görücü karga olduğunda, bu kesinlikle büyük bir başarıdır.
Ama asamblaj noktasında çok büyük bir kaymayı gerektirir. Bununla birlikte,
asambaj noktasını şişman veya yaşlı bir insan konumuna getirmek küçük bir
değişimi, yani insan doğası hakkında çok kapsamlı ve ayrıntılılı bir bilgiyi
gerektirir.
Bazı erkekler için kadın kıyafetleri giymek yüksek farkındalığın kapısıdır. Bu tür
araçlar, asamblaj noktasını zorlamaktan daha etkilidir, ancak düzenlenmesi çok
zordur.
İyi veya kötü niyetli eylemler kişisel kazançlar adına gerçekleştirilir. Ancak
Görücü’lerin, kişisel kazançlarla ilgileri yoktur. Bir insan kızdığında veya hayal
kırıklığına uğratıldığında, intikam almak için kötü niyetli davranışlarda
bulunabilir. Oysa Görücü’lerin eylemleri kusursuzluk tarafından yönetildiği için,
onlar kimseye kızamazlar veya kimse tarafından hayal kırıklığına
uğratılamazlar.
Görücü’ler için iz-sürme, yaptıkları her şeyin üzerine inşa edildiği temeldir.
Sonra niyet etmeyi öğrenmek gerekir ve ancak o zaman asamblaj noktası irade
ile hareket ettirilebilir. İz sürmenin ilk ilkesi, bir savaşçının kendi izini
sürmesidir; acımasızca, kurnazca, sabırla ve kibar bir biçimde.
Ruhu Görmek
Yaptığımız, düşündüğümüz, söylediğimiz ve hissettiğimiz her şey asamblaj
noktasının konumuna bağlıdır. Asamblaj noktası yer değiştirdiğinde algı
zincirlerinin sırrı anlaşılır; zincirler bizi kendi yansımamıza hapseder ve böylece
bizi bilinmeyenin saldırılarına karşı korurlar. Zincirlerimiz bir kez kırıldığında,
artık gündelik dünyanın endişelerine bağlı kalamayız. Hâlâ gündelik
dünyadayızdır, ama artık oraya ait değilizdir. Ait olmak için insanlığın
endişelerini paylaşmalıyız, ancak zincirler olmadan bunu yapamayız.
Yüksek farkındalıkta bile kişi kendini değersiz hissedebilir. Nihai terk ile karşı
karşıya kaldığında, kaderinin ne olduğunun bir önemi olmadığını hatırla.
Düşüncenin Taklası
Yaklaşan ve kaçınılmaz ölümün bilgisi insanı uyanık tutar. Sıradan insanın en
büyük hatası, kendini ölümsüzlük duygusuna kaptırmasıdır. Ölümü düşünmezse
ondan korunabileceğini sanır.
Senin için yaptığım her şeyi karşılıksız olarak yaptım. Bunun için bana bir
ödeme yapmak zorunda değilsin. Sana karşı kusursuz oldum. Seninle olan
kusursuzluğum bir yatırım değildi. Bunu, kendime bakamayacak kadar güçsüz
hale geldiğimde benimle ilgilenmen için yapmadım. Ama, birlikteliğimizden
paha biçilmez değerde bir şey alıyorum.
Seninle olan eylemlerimde sabır ve tutarlılığın kusursuz bir örneği oldum. Ama
bunu başarmak için daha önce hiç savaşmadığım kadar savaştım. Seninle vakit
geçirebilmek için kendimi her gün dönüştürmek zorunda kaldım ve kendimi en
ıstıraplı çabalarla dizginledim. Savurgan, inatçı, asabi ve kibirlisin. Huysuz,
hantal ve nankörsün. Kendine düşkünlüğünün sınırı yok. Destekleyecek hiçbir
kanıtın olmamasına rağmen, kendin hakkında yüce fikirlerin var.
Savaşçıların nedenleri çok basittir, ancak incelikleri karmaşıktır. Bir savaşçıya
kusursuz olması için gerçek bir şans verilmesi ender bir fırsattır.
Ortaklığımızdan elde ettiğim şey benim için paha biçilmez değerde. Bu nedenle
de sana borçluyum.
Sessiz bilgi, hepimizde olan bir şeydir; niyet’tir, ruh’tur, soyut’tur. İnsanın
hatası, onu günlük hayatı bildiği biçimde bilmek istemesidir. İnsan, akıl dünyası
için sessiz bilgiden vazgeçmiştir; akıl dünyasına ne kadar çok bağlanırsa, niyet
o kadar geçici hale gelir.
Asamblaj noktasının herhangi bir hareketi ölmek gibidir. İçimizdeki her şeyin
bağlantısı kesilir, sonra çok daha büyük bir güçle kaynağa yeniden bağlanır. Bu
enerji taşması ölümcül bir kaygı olarak hissedilir. Bu olduğunda hiçbir şey
yapma, yalnızca bekle. Bu enerji taşması bir süre sonra geçer. Tehlikeli olan,
sana ne olduğunu bilmemektir. Bildikten sonra, tehlike yoktur.
İnsanın umutsuzluğunun nedeni, içinde kalan bir parça sessiz bilgidir. Bu iki
şeye neden olur; insana her şeyin kaynağıyla olan kadim bağlantısına dair bir
fikir verir ve bu bağlantı olmadan, barış, başarı ve tatmin imkanı olmadığını
hissettirir.
Bir savaşçı için savaş, bireysel veya toplu, önyargılı ve çıkarcı şiddet eylemleri
anlamına gelmez. Savaş, bir savaşçı için insanı kendi öz-gücünden yoksun
bırakan bireysel benliğe karşı verilen mücadeledir.
Asamblaj noktasının mevcut insanlık konumu, modern insanı öldürmeye meyilli
bir bencil, tamamen kendi imajıyla ilgili bir varlık yapan şeydir. Her şeyin
kaynağına geri dönme umudunu yitiren insan, teselliyi kendi benliğinde arar ve
asamblaj noktasını kendi imgesini sürdürecek konuma sabitler. Asamblaj
noktasının mevcut ve alışılagelmiş konumundan herhangi bir hareketi, insanı
kendi öz-yansıma’sından ve kendini önemseme’sinden uzaklaştırır.
Bilgi yolunda izlenecek bir yöntem veya basamaklar yoktur. Önemli olan tek şey
asamblaj noktasının hareketidir ve bunu hiçbir yöntem sağlayamaz. Çelişki gibi
görünen bu durum, aynı madalyonun iki yüzüdür. Nagual, öz-yansıma aynasını
kırmayı destekleyerek asamblaj noktasını harekete geçmeye ikna eder;
Nagual'ın yapabildiği tek şey budur. Gerçek hareket ettirici ruhtur, soyuttur;
algılanamayan, hissedilemeyen ama yine de var olan.
Bir insanı kendi alanında uzman yapan şey, belirli bir envanterin tüm
ayrıntılarını bilmektir ve envanterinin temel düzeniyle çelişmiyorsa, her insan
envanterine yeni öğeler eklemeye açıktır. Sıradan bir insan envanteri başarısız
olduğunda envanterini günceller ve genişletir. Ancak yeni öğeler envanterine
aykırı olursa, kişinin zihni çöker. Görücü’ler, öz-yansıma’nın aynasını kırmaya
çalıştıklarında buna güvenirler.
Üçüncü Nokta
Sessiz bilgi, asamblaj noktasının bir konumudur; çağlar önce insanın normal
konumuydu, ancak belirlenemeyen nedenlerle, insanlığın asamblaj noktası bu
konumdan uzaklaştı.
Çoğu insanın asamblaj noktası, tam olarak akıl’ın bulunduğu yere değil, onun
yakın çevresindedir. Aynı şey sessiz bilgi için de geçerlidir. Asamblaj noktasının
bir konumu olan "acımanın olmadığı yer", sessiz bilginin öncüsüdür ve asamblaj
noktasının "merakın yeri" olarak adlandırılan bir başka konumu da aklın
öncüsüdür.
Bir Görücü için insanlar, sayısız, statik, ancak canlı enerji alanlarından oluşan
küresel ışıltılı kütlelerdir. Görücü’ler, asamblaj noktalarını ışıltılı kozalarındaki
herhangi bir yere taşıyabilirler. Bu hareket, tamamen farklı bir evren algısına
geçişle sonuçlanır. Asamblaj noktalarını kozalarının tamamı boyunca hareket
ettirdiklerindeyse bu hareketin yarattığı kuvvet o kadar yoğun olur ki,
kozalarındaki tüm kütleyi anında tüketir.
İnsan duyguları, sıcak veya soğuk hava akımları gibidir ve kolaylıkla vahşi bir
hayvan tarafından tespit edilebilir. Bir hayvan, insanda bulunan her türlü
duyguyu okuyabilir. İnsanın duyguları sıradışı olduğunda, hayvan bunu bir
boşluk olarak algılar.
Bir anlık yoğun bir coşku, asamblaj noktasını hareket ettirmek ve kültürel
uzlaşımları bozmak için yeterli olabilir, aynı zamanda bir korku, hastalık, öfke
veya keder anı da bunu yapabilir. Ama ne zaman asamblaj noktasını hareket
ettirme şansımız olsa korkarız. Geçmişimiz devreye girer ve asamblaj noktasını
alışıldık konumuna taşıyarak, sürüye güvenli dönüşümüzü sağlar.
Bir Görücü’nün yeterli enerjisi varsa, veya yeterli enerjisi yoksa ama bu bir ölüm
kalım meselesi olduğu için değişmesi gerekiyorsa, asamblaj noktası akıl ve
sessiz bilgi arasında gidip gelebilir.
Bana, vahşi hayvanın saldırısına gücenip gücenmediğimi sordu. Ona, gücenmiş
hissetmemin saçma olduğunu söyledim. O da bana, çevremdeki insanların
saldırıları konusunda da aynı biçimde hissetmem gerektiğini söyledi. Kendimi
korumalıydım veya yollarından çekilmeliydim, ama haksızlığa uğramış
hissetmeden.
Gündelik hayatın dünyasına tutunmuştum. Her şey bana bırakmamı söyledi ama
yapamadım. Aklıma güveniyordum, ama bunu yapmak için makul bir nedenim
yoktu. Günlük hayatın karmaşası beni sürükledi ve ben de herkes gibi
davranmaya devam ettim.
Hiçbirimiz hiçbir şeyi çözmüyoruz. Ruh bizim için ya çözer veya çözmez. Önemli
olan yalnızca kusursuzluktur. Kusursuzluk, enerjinin verimli ve dolaysız biçimde
kullanılmasıdır. Tutumluluğu, düşünceliliği, sadeliği ve hepsinden önemlisi, öz-
yansıma’nın silinmesini gerektirir.
Nehirde sürüklenirken ve pes etmemek için elimden geleni yaparken, garip bir
ruh haline girdim. Kusurumu biliyordum. Çok öfkeli bir insandım ve bastırdığım
öfke, etrafımdaki herkesten nefret etmeme neden oluyordu. Ama nehirden
nefret edemiyor, ona karşı sabırsız davranamıyor veya ona sinirlenemiyordum.
Nehire karşı yapabildiğim tek şey onun akışını takip etmekti.
Sessiz bilginin konumuna üçüncü nokta denir çünkü ona ulaşmak için ikinci
noktayı, acımanın olmadığı yeri geçmek gerekir. Asamblaj noktası çift olmak
için yeterli akışkanlığı kazandığında, bu da hem aklın hem de sessiz bilginin
yerinde olmayı, dönüşümlü veya aynı anda sağlar.
İnsanoğlu tarihinin çok uzun bir bölümünü sessiz bilgi konumunda geçirdi ve bu
da ona duyduğumuz büyük özlemi açıklıyor. Yalnızca saf bir akıl örneği olan
insan, asamblaj noktasını kolayca hareket ettirebilir ve saf bir sessiz bilgi
örneğine dönüşebilir. Bu iki pozisyonda bulunanların her biri diğer pozisyonu
açıkça görebilir; akıl çağı bu biçimde başlamıştır.
"Sessiz bilgi" ile "Akıl" arasındaki tek yönlü köprü “Merek”tır; insanın,
bildiklerinin kaynağına duyduğu merak. "Akıl" ile "Sessiz Bilgi"ye arasındaki tek
yönlü köprü ise "Farkındalık"tır; “Akıl”ın uçsuz bucaksız adalar denizinde
yalnızca bir ada olduğunun farkındalığı.
Ruh, yalnızca konuşan kişi jestlerle konuştuğunda dinler. Jest, işaretler veya
vücut hareketleri anlamına gelmez; yansızlık, cömertlik ve bir tür mizah anlayışı
demektir.
Sorunumuz kendimizi çok ciddiye almamız. Benlik imajımız hangi sınıfa girerse
girsin, sorun kendimizi önemsiyor olmamızdır. Ama kendimizi önemsemiyorsak,
hangi kategoriye girdiğimizin hiçbir önemi yoktur. Ben her zaman bir osuruk
olacağım, sen de. Ama sen hala kendini ciddiye alıyorken, ben kendimi ciddiye
almayan bir osuruğum.
Kendini önemseme bin başlı bir canavardır. Kişi onunla yüzleşebilir ve onu üç
yoldan biriyle yok edebilir. İlk yol, her bir kafayı teker teker kesmektir; ikincisi,
kendini önemseme’yi aç bırakarak yok eden, acımanın olmadığı yere
ulaşmaktır; ve üçüncüsü, bin başlı canavarın bir anda yok edilmesinin bedelini
kişinin sembolik ölümüyle ödemektir.
Bölünmüş algıyı yaşadım ve hiç değişmedim; eskisinden daha akıllı veya ayık
değilim. Öyle bir şey yok. Sana ne olduğunu bir düşün. Sürekliliğini defalarca
bozmakla kalmadım, onu paramparça ettim ve şu haline bak; hala el değmemiş
gibi görünüyorsun. Bu, niyetin başarısıdır.
Ruh, kişinin hangi yöne gideceğini belirler ve onu takip etmek de kişinin
görevidir. Eğer bilgi sadece ima edilirse, ilgilenen kişi bu bilgiyi talep ve takip
etmenin yollarını bulacaktır.
Görücü’ler başka bir kapıyı kullanarak bu odadan çıkabilirler. Ancak asıl başarı,
odadan çıkınca bu devasa, perili evin diğer bölümlerinde kaybolmak yerine, evi
tamamen terk etmeyi seçmektir. Çünkü, saplantılarımız bilinmeyenin gizemli ve
dehşetli labirentlerinde kaybolmamıza neden olur.
İz-sürme bir sanattır ve bir sanatla ilgili en önemli şey, onun icrasıdır. Asamblaj
noktasını hareket ettirmek her şeydir, ancak bu hareket ölçülü ve denetimli
yapılamıyorsa, hareket ettirmemek daha iyidir. Öyleyse kusursuz ol ve öz-
yansıma’nın ötesine geç; o zaman sessiz bilgiye ulaşırsın.
ZAMAN’IN ÇARKI
İdrak, herhangi bir sözdiziminin yetkin kullanımıyla oluşan algı, deneyim, hafıza
gibi yaşantılarımız aracılığıyla benlik bilincimizi oluşturan öğelerin toplamıdır.
Çevremizdeki dünya, idrak tarafından tanımlanır ve bu değiştirilemez değildir.
İdrak’ın yapısını ve işleyişini yetiştirilme tarzı belirler; bu bir eğitim, uygulama
ve kullanım meselesidir.
İnsan, düşünülemez bir güç tarafından düşünülmüş bir düşüncenin bir parçası
olarak, bu düşüncenin küçük bir yüzdesini elinde tutar. Zaman ve mekan
insanın ayrılmaz bir parçasıdır.
Zaman, sonsuz uzunluk ve genişlikte oluklara sahip bir tünel gibidir. Her oluk
sonsuzdur ve sonsuz sayıda oluk vardır. Tüm canlılar yalnızca tek bir oluğa
bakmaya zorlanırlar. Tek bir oluğa bakmak, onun tarafından yakalanmak, o
oluğu yaşamak demektir.
Bir savaşçının nihai amacı, yoğun bir disiplinle dikkatini zamanın çarkına
odaklamaktır. Zaman çarkını döndürmeyi başaran bir savaşçı, herhangi bir
oluğa bakabilir ve oradan ne isterlerse onu çıkarabilir. Bu oluklardan birine
bakmanın büyüleyici gücünden kurtulan bir savaşçı, zamana her iki yönde de
bakabilir; ondan uzaklaşırken veya ona doğru yaklaşırken. Zaman, dikkatin
özüdür.
Herhangi bir alışkanlığın işlemesi için tüm parçalarına ihtiyacı vardır. Bazı
parçalar eksikse alışkanlık çözülür. Varlığımızın özü algılama eylemidir ve
varlığımızın büyüsü de farkındalık eylemidir. Algı ve farkındalık tek, işlevsel,
ayrılmaz bir birimdir.
İnsanlar kendilerine ne yapmaları gerektiğinin söylenmesini severler, ama
kendilerine söyleneni yapmamayı daha çok severler. Bu yüzden de yapması
gerekenleri söyleyenlerden nefret ederler.
Hayatta herhangi bir mücadeleye girmeye karar vermeden önce şunu hatırla;
hayatındaki her mücadele, hayatın için verdiğin mücadeledir. Mücadeleni
vereceğin ortamın, durumun ne olduğunun tam olarak farkında olmadan asla
mücadeleye girişme. Bir savaşçı, her zaman ve her yerde son mücadelesini
vermeye hazır olmalıdır.
Yazarın Notu
Eşsiz ve mutlak olduğuna inandığımız dünyamız, soğan katmanları gibi
sıralanmış ardışık dünyalardan yalnızca biridir. Yalnızca kendi dünyamızı
algılamaya şartlanmış olsak da, dünyamız kadar gerçek ve benzersiz olan diğer
alemlere girme olanağına sahibiz. Ama, diğer alemleri algılayabilmek için
yeterli enerjiye sahip olmamız gerekir. Bu alemlerin varlıkları süreklidir ve
farkındalığımızdan bağımsızdır, ancak erişilemezlikleri tamamen algısal bir
koşullanmanın sonucudur. Bu koşullanma nedeniyle, günlük yaşam dünyasının
olası tek dünya olduğuna inanırız.
Asamblaj noktasının yer değiştirmesi iki türlüdür. Biri, kozanın yüzeyindeki veya
içindeki herhangi bir konuma yer değiştirmedir; bu yer değiştirme asamblaj
noktasının kayması olarak adlandırılır. Diğeri, kozanın dışındaki bir konuma yer
değiştirmedir; bu yer değiştirme asamblaj noktasının hareketi olarak
adlandırılır.
Enerjiye sahip olmak zordur. En zor kısmı da, kendini bunun yapılabileceğine
ikna etmektir. Bilgi yolunda, insanın her şeyi kendi tecrübesiyle edinmesi
gerekir. Bilgi yolunun ilkeleri ezberlemek değil, uygulamak içindir.
İnsanın enerjik şekli, dünyadaki her insanın küresel bir yapıda olması anlamında
benzerliğe sahiptir. İnsanın enerjisinin kendisini bir arada tutması, onun bir
bütünlüğe sahip olduğunun kanıtıdır. Yeni bir bütünlük, benzerlik ve sürekliliğin
bir örneği, eski Tolteklerin bir çizgi haline geldiğindeki enerjik şeklidir: her biri
tek tip bir çizgi haline gelir ve bütünsel bir biçimde bir çizgi olarak kalırlar. Bu
çizgi düzeyindeki bütünlük, benzerlik ve süreklilik Görücü’lerin farklı bir dünyayı
ortaklaşa algılamasına izin verir.
Asamblaj noktasının uyku sırasında çok kolay bir biçimde yer değiştirdiğini
keşfetmek, kadim Toltekleri farklı bilinç durumları üretebilen bitkileri yemek,
kendilerini açlık, yorgunluk, stres gibi zorlayıcı durumlara maruz bırakmak ve
rüyaları idare etmek gibi, asamblaj noktasının yer değiştirmesine yönelik
teknikler geliştirmeye yöneltti.
Çok basit bir şey yaparak başla; rüyanda ellerine bak. Rüya görme, ciddiyet ve
dürüstlükle, ama neşeyle ve endişesiz bir öz-güvenle gerçekleştirilmelidir.
Egzersizin amacı belirli bir şey bulmak değil, "rüya" dikkatini çekmektir.
Evrenin enerji akışında girişler ve çıkışlar vardır ve rüya-görme durumunda,
engeller olarak deneyimlenen yedi eşik vardır.
Birinci eşik, derin uykudan önce belirli bir duyumun farkına vararak geçmen
gereken bir eşiktir. Gözlerini açmana izin vermeyen ağırlık gibi bir his.
Karanlığın ve ağırlığın içinde, uykuya daldığının farkına vardığın anda o kapıya
ulaşırsın. İzlenecek adımlar yoktur. Sadece uykuya daldığının farkında olmaya
niyet et.
Kişi enerji bedeni için niyet ederse, enerji bedeni onu zihinden tamamen farklı
biçimde anlar. Enerji bedenine ulaşmak için enerjiye ihtiyacın var.
Niyet etmek basittir ve aynı zamanda karmaşıktır. Hayal gücü, disiplin ve amaç
gerektirir. Niyet etmek, bir rüya-görücü olduğuna dair tartışılmaz bir bedensel
biliş anlamına gelir. Bedeninin tüm hücreleriyle bir rüya-görücü olduğunu
hissedersin.
Rüya-görme dikkati ile ikinci dikkat arasındaki fark; ikinci dikkat bir okyanus
gibidir ve rüya-görme dikkati ona akan bir nehir gibidir. İkinci dikkat, dünyamız
gibi bütün dünyaların farkında olma durumudur, rüya-görme dikkati ise rüyaların
öğelerinin farkında olma durumudur.
Enerji bedeni, enerji ile enerji açısından ilgilenir. Rüya-görme’de enerjiyi ele
almanın üç yolu vardır: enerjiyi akarken algılayabiliriz, enerjiyi bilinmeyen’e
doğru ilerlemek için kullanabilir veya dünyayı normal olarak algıladığımız gibi
algılayabiliriz.
Enerji bedeni, enerjiyi doğrudan bir ışık, bir tür titreşimli akım veya bir
düzensizlik olarak görür. Hatta doğrudan bir sarsıntı olarak da hissedebilir.
Hepimizin belirli bir miktarda temel enerjisi vardır. Bu miktar, sahip olduğumuz
tüm enerjidir ve hepsini dünyayı algılamak ve onunla başetmek için kullanırız.
Mevcut enerjimiz zaten olağan dünyamızla meşgul olduğundan, rüya-görme için
enerjimiz kalmaz.
Yaşama’nın iki yolu vardır; ilki, taleplerine boyun eğerek veya bu taleplerle
mücadele ederek yaşam’ın kendisine teslim olmak; diğeri, yaşamını kendi niyet
ve iradesiyle biçimlendirmektir.
Bir amaç verildiğinde rüya-görme dikkati devreye girer. Onun devreye girmesi
bir süreç, bir dizi eylem veya bir sonuca götüren işlemler değildir. Bir uyanış;
uyuyan bir şey işlevsel hale gelmesidir.
Bir rüyadan başka bir rüyaya uyandığında rüya görmenin ikinci eşiğine ulaşırsın.
İstediğin kadar veya görebildiğin kadar çok rüya görebilirsin, ancak yeterli
denetimi sağlamalısın.
Bir enerji meselesi olan hayat ve bilinç, yalnızca organizmalara özgü değildir.
Yeryüzünde organik ve inorganik olmak üzere iki tür bilinçli varlık vardır.
Biçimleri ve parlaklık dereceleri bakımından birbirlerinden farklıdırlar. İnorganik
varlıklar uzun ve muma benzer ancak opaktır, oysa organik varlıklar yuvarlaktır
ve çok daha parlaktır. Organik varlıkların yaşamı ve bilinci, aceleciliklerinden
dolayı kısa ömürlüdür, oysa inorganik varlıkların yaşamları daha uzun ve
bilinçleri daha derindir.
İnorganik varlıklar haşerelerden bile daha beter olabilirler. Korku sayesinde bizi
kolayca ele geçirebilirler ve bu korku tüm hayatımıza yerleşebilir. Korkuyla
başa çıkmak için başına buyruk biri olmalısın. Kendini organik veya inorganik
hiçbir varlığın insafına bırakmamalısın.
Rüya-görme’nin birinci veya ikinci eşiğini geçtikten sonra, rüya-görücü bir enerji
eşiğine ulaşır ve bir şeyler görmeye veya tekil bir ses duymaya başlar. Rüya-
görücü’lere bir şeyler anlatarak yardım ettiğini iddia eden yabancı bir enerjinin
sesidir bu.
Ses kişisel olmayan bir güçtür, ancak onu bir kişi olarak algılarız çünkü bunun
birinin sesi olması gerektiğini düşünürüz. Sesi görürüz veya işitiriz çünkü
asamblaj noktalarımızı belirli bir yeni konumda sabit tutarız; bu sabitlenme ne
kadar yoğun olursa, elçinin sesine ilişkin deneyimimiz o kadar yoğun olur. Bir
erkek onu çıplak bir kadın olarak bile görebilir ve hissedebilir. Bu kuvvet
kendini bedenleme yeteneğine sahiptir; tüm bunlar asamblaj noktasının
sabitliğine bağlıdır.
Tüm inorganik varlıklar alemi her zaman öğretmeye hazırdır. Ama onların
öğrencisi olmanın bedeli çok yüksektir. Bedeli bizim hayatımız, enerjimiz,
onlara olan bağlılığımızdır. Başka bir deyişle, özgürlüğümüzdür.
Rüya-görme dikkati, enerji bedeni, ikinci dikkat, inorganik varlıklar, elçinin sesi;
hepsi de tutarlı bir bütünlük kazanmanın ve asamblaj noktasını bir dizi farklı
rüya-görme konumuna sabitlemenin yan ürünleridir.
Sıradan bir insan kendi arzu ve korkularıyla biçimlenen kişisel bir gerçekliği
hayal eder. Görücü’ler ise algılarını belirlenmiş ve tasarlanmış amaçlarla
yönlendirirler.
Evren belirgin bir biçimde dişidir ve dişiliğin bir uzantısı olan erkeklik ise
nadirdir, bu nedenle inorganik varlıklar için cazibesi çok yüksektir. Rüya-
görücü’ler daima tetikte olmalıdır, çünkü o yırtıcı evrene geçtikleri anda av
olurlar. Dikkat et ve kimsenin senin yerine karar vermesine izin verme.
İnorganik varlıkların dünyasına ancak gerektiğinde git.
Gölgelerin Dünyası
İnorganik varlıkların farkındalığı mükemmeldir. Onlara kıyasla biz çocuk
sayılırız; kıskanacakları kadar çok enerjiye sahip çocuklar.
Hayatın özeti, ne kadar iyi yapılmış olursa olsun bitmez. Sıradan insanların
rüyalarında irade sahibi olmamalarının nedeni, asla özetleme yapmamaları ve
hayatlarının, hatıralar, umutlar, korkular gibi ağır yüklü duygularla dolu
olmalarıdır. Özetleme, ağır ve bağlayıcı duygulardan özgürleştirir. Eğer insanı
durduran bir şey varsa, içinde hala tam olarak çözümlenmemiş bir şey vardır.
Özetleme, doğal, ritmik bir nefesle birleştirilir. Baş sağdan sola yavaşça
hareket ederken uzun soluklar verilir; ve baş soldan sağa doğru hareket
ederken uzun soluklar alınır. Bu, başı bir yandan diğer yana hareket ettirme
eylemi olayın havalandırılmasıdır. Zihin olayı incelerken, vücut zihnin
odaklandığı her şeyi havalandırır. Asamblaj noktası, geçmişteki eylem ve
duyguları gözden geçirmenin etkisi altında; şimdiki yer ile olay yaşanırken
bulunduğu yer arasında gidip gelir.
Başka bir dünyaya yolculuk yapmak için farkındalığı bir araç olarak kullanmak,
herhangi bir tekniği uygulamanın sonucu değil, niyet etmenin ve yeterli enerjiye
sahip olmanın doğal sonucudur.
Kiracı
Erkeklik ve dişilik nihai durumlar değil, asamblaj noktasını konumlandırmaya
yönelik belirli bir eylemin sonucudur ve bu eylem, doğal olarak, bir irade ve
eğitim meselesidir. Asamblaj noktasının en parlak kısmı dişilerde dışa,
erkeklerde içe dönüktür.
SİHİRLİ GEÇİŞLER
Giriş
Kültür ve sosyal çevre, yerleşik davranış kalıplarını sürdürebilmek için kişinin
içsel enerjisinin büyük kısmını tüketir. Diğer algı alemlerine girmek için,
bedenin esnek olması gerekir. Bilinmeyene yolculuk, cesur ancak pervasız
olmayan bir tutum gerektirir. Bunun için, insan son derece ayık, dikkatli,
becerikli ve mükemmel bir fiziksel kondisyonda olmalıdır.
Görmek, insan vücudunun enerjiyi bir akım, rüzgar benzeri bir titreşim olarak
algılayabildiği yüksek bir farkındalık halidir. Evrende akış halindeki enerjiyi
görmek, insana özgü yorumlama sisteminin bir duraklamasının ürünüdür.
Don Juan’ın asıl amacı kendi bilgisini öğretmek değil, soyunu sürdürmekti.
Diğer üç öğrencisi ve ben, bu sürekliliği sağlamak için bizzat ruh tarafından
seçilmiştik. Bu nedenle, Toltek mirası ve kendi soyu hakkında bildiği her şeyi
bana öğretmek için muazzam bir çaba sarf etti.
Bir görücü ruhun işaretlerini farkedip takdir edebilecek kadar ustalıklı olmalıdır.
Bilgisini kime vereceğini seçemez, ruhun ona sunduğu her şeyi kabul etmek
zorundadır.
Hareketler Hakkında
Sihirli geçişler fiziksel egzersizler değildir. Optimal bir varoluş durumuna
ulaşma girişimi olarak, gücü çağırmanın bir yoludur ve uygulayıcıyı sosyalleşme
maskesini düşürmeye yönlendirir.
Dünyada yaptığımız her şeyi, amaç olarak bir arada olan şeylerin benzerliği ile
tanır ve tanımlarız. Örneğin çatal, hemen akla kaşık, bıçak, masa örtüsü,
peçete, tabak, bardak ve fincan tabağı, bir kadeh şarap, ziyafet, doğum günü,
fiesta ve benzeri şeyleri getirir. Amaca göre dizilmiş bu türden şeyleri
kullanarak gerçekliği inşa ederiz ve yaptığımız her şeyde böyle diziler
mevcuttur. Tüm bu bağlantı dizileri, şeylerin değişmez ve sürekli olduğu fikrini
destekler.
Günlük eylemlerin baskısı vücuda zarar verir. İnsan günlük hayatın stresine
yenik düşüp endişelenerek enerjiyi canlılık merkezlerinden uzaklaştırır. Bu
enerji kozanın çevresinde kalın bir kabuk benzeri tortu oluşturma noktasına
kadar toplanır. Sihirli geçişler, kozada biriken enerjiyi harekete geçirir ve onu
fiziksel bedenin kendisine geri döndürür.
Enerji alanları olarak insanlar titreşimsel bir güçle bir arada tutulur. Görücü’ler,
disiplinleri sayesinde, bu bağlayıcı gücün tamamen bilincinde olduklarında
onunla baş edebilir, irade ve niyetlerini bu güce odaklayarak fiziksel kütlelerini
eritebilirler.
Niyeti hazırlamak
Tüm insanlık dünyası, insan duyularının minimal bir rol oynadığı bir yorum
repertuarından oluşur. Başka bir deyişle, evrenin tamamından gelen enerji
akışına yalnızca görsel duyu dokunur ve bunu yalnızca üstünkörü bir biçimde
yapar.
Niyet etme, doğrudan duyusal algı tarafından boş bırakılan alanları doldurma
veya amaçlanmış bir bütünlüğe yönelik olarak gözlenebilir olguları
zenginleştirme eylemidir. Evreneki daimi bir kuvvet olarak niyet, niyet edenin
çağrısına, cevap verecek kadar kendisinin farkında olan bir kuvvettir.
Rahim Serisi
İnsan özünde bir algılayıcıdır; insan bedeninin bütünlüğü bir algı aracıdır. Dişi,
rahim aracılığıyla evrendeki saf enerjiyi erkeğe göre daha kolay görebilir.
Erkeklik organı ise, insanı bükülmez niyet ve konsantrasyon gibi hünerleri
sergilemeye sevk eden bir tür sıçrama tahtası gibidir.
Kararlar Merkezi
İnsan vücudunda karar vermek için bir nokta vardır; önde boyun kökünde,
köprücük kemiklerinin birleştiği yerde. Bu merkez, süptil olan belirli bir enerji
türünü depolar. Bu özel enerji, insan yaşamının çok erken dönemlerinde bu
merkezden dışarı itilir ve böylece insanları belki de diğer merkezlerin toplam
enerjisinden daha önemli bir şeyden mahrum bırakır; karar verme kapasitesi.
Bir insan, bazıları iğne deliği gibi çok küçük olan binlerce enerji girdabından
oluşan bir kümedir. Enerji bu girdaplardan serbestçe akar veya sıkışıp kalır.
Bununla birlikte altı ana merkez vardır. Bu merkezlerde enerji asla sıkışıp
kalmaz, ancak bazen enerji o kadar azdır ki merkez zorlukla döner.
Altıncı merkez tam olarak insana ait değildir; bir istilacı tarafından ele
geçirilmiştir. Bu merkezdeki enerji girdabı, diğer merkezlerin enerjisi gibi
dalgalanmayan, bir ileri geri harekete sahiptir. Kendi zihnini alt edebilenlerde,
bu merkez de tam olarak diğerleri gibi dalgalanır.
Bir enerji alanları topluluğu olarak insan, içine hiçbir enerjinin giremediği ve
hiçbir enerjinin kaçamadığı mühürlü bir birimdir. Bazen deneyimlediğimiz enerji
kaybı hissi, enerjinin canlılık merkezlerinden uzaklaşmasının bir sonucudur.
Herhangi bir enerji kazanma hissi, daha önce bu merkezlerden dağılmış olan
enerjinin yerine geri yerleştirilmesinden kaynaklanmaktadır.
Özetleme
Tüm evrende Kartal veya “farkındalığın karanlık denizi” olarak adlandırılan bir
enerji alanları yığını vardır. Kartal, virüslerden insanlara tüm canlılara
farkındalık kazandıran bir güçtür. Yeni doğmuş bir varlığa farkındalık verir ve bu
varlığın, gücün geri dönmesini talep edeceği ana kadar yaşam deneyimleri
aracılığıyla bu farkındalığı geliştirmesini sağlar. Tüm canlılar, öldüklerinde
kendilerine verilen farkındalığı iade etmeye zorlanırlar.
İnsanın farkındalığı evrim için bir ortamdır. Ölüm anında Görücü’ler ölüm
tarafından yok edilmezler, bilinci olan ama organizması olmayan varlıklara
dönüşürler. Bilinci evrimleşmiş bir insan, özel bir türden parlak, ışıldayan,
yuvarlak inorganik bir varlıktır. İnorganik bir varlığa dönüşmek bir evrimdir ve
milyonlarca yıl sürecek, ama bir gün geri verilmesi gereken bir farkındalığı
kazanmak demektir.
Özetleme, tanıdığın her kişiyi ve onların yer aldığı her deneyimi hatırlayarak
yapılır. Hayatta tanıştığın tüm kişilerin yazılı bir listesini yap. Şimdiki zamandan
ilk yaşam deneyimimin zamanına kadar zamanda geriye giden listedeki ilk kişiyi
al ve hafızada, listedeki ilk kişiyle son etkileşimi kur.
Özetlemenin gizemi, nefes alma ve nefes verme eyleminde yatar. Nefes almak
yaşamı sürdüren bir işlev olduğu için, kişi yaşam deneyimlerinin bütünsel
farkındalığını Kartal’a bu yolla ulaştırabilir.
Rüya görme
Bir sanat pratiğiyle ilgili tüm soruların yanıtları, entelektüel sorgulamada değil,
pratiğin kendisindedir. Olasılıklar hakkında konuşmak için, hangi dili
konuşursak konuşalım, dilin sözdizimini kullanmak zorundayız ve her sözdizimi
ifade olanaklarını sınırlar. Herhangi bir dilin sözdizimi, algısal olasılıklara
yalnızca atıfta bulunabilir.
Asamblaj noktası, yalnızca algının bir araya getirildiği merkez değil, aynı
zamanda duyusal verilerin yorumlanmasının gerçekleştirildiği merkezdir.
Konumu değiştiğinde, yeni enerji alanları akışını günlük yaşam dünyasını
yorumladığı biçimde yorumlar.
Modern insan kullanım kılavuzlarıyla, pratiklerle ve yöntemlerle iş görmeye
alışmıştır. Oysa, Görücü’ler için prosedürler ve ritüeller yalnızca niyet ve
irade’ye odaklanma araçlardır.
İçsel Sessizlik
Her insan, enerjiyi evrende akarken görmektedir. Bununla birlikte, yalnızca bir
Görücü bunun kasıtlı olarak bilincindedir. Gördüğün bir şeyin bilincine varmak
büyük miktarda enerji, enerji elde etmek de disiplin gerektirir. Disiplin ve
enerjinin ürünü olarak içsel sessizlik, kasıtlı bilinci mümkün kılar.
Fiziksel beden, herhangi bir anlam ifade eden tek varlıktır ve beden-zihin
dualizmi diye bir şey yoktur. Fiziksel beden, hem bedeni, hem de zihni içerir ve
fiziksel bedeni dengelemek için, içsel sessizlik yoluyla ulaşılan başka bir enerji
konfigürasyonu vardır; enerji bedeni.
Sol bedenin katkısı, canlılık merkezlerini daha esnek hale getirir. Sağ bedenin
enerjisi spiraller yerine dalgalanarak hareket edebilseydi, canlılık merkezlerine
farklı yapıda bir enerji girebilirdi.
Farkındalık, insanın evrim için sahip olduğu tek yoldur. Ancak evrenin yırtıcı
doğasıyla bağlantılı yabancı bir güç, farkındalığımızı ele geçirerek evrimleşme
olasılığımızı kesintiye uğrattı. İnsanlar, sağ beden enerjisinin karakteristiği olan
edilgenliği onlara dayatan bir yırtıcı gücün eline düştüler.
Erkeklik Serisi
Kendinden hiçbir enerjiyi boşaltamazsın, çünkü enerji kozanın sınırlarını asla
terk etmez. Yani gerçekte yaptığın şey, kozadaki kabuklaşmaya bir enerji
sarsıntısı vermektir.
Enerjik olarak insan, portakal gibi kalın bir kabuğu olan ışık saçan bir küre
gibidir; bu kabuk bazı insanlarda yaşlı bir ağacın kabuğu gibi daha da sert ve
kalın hale gelmiştir.
Giriş
Hayatındaki her olay senin için aynı derecede bir öneme sahip değildir. Ancak,
bazı olaylar senin için bir şeyleri değiştirmiş ve yolunu aydınlatmış veya
karartmıştır.
Her birimizin iki aklı vardır. Biri tamamen bizimdir ve bize her zaman düzen,
doğruluk, amaç getiren zayıf bir ses gibidir; diğeriyse bize çatışma, şüphe ve
umutsuzluk getirir. Biri, tüm yaşam deneyimlerimizin ürünü olan, mağlup
edildiği ve karanlığa itildiği için nadiren konuşan kendi zihnimizdir. Diğeri, her
gün yaptığımız her şey için kullandığımız zihin, yabancı bir yerleştirmedir.
Kendini çok fazla açıklama; her açıklamada gizli bir özür vardır. Kendini
açıklarken, seni dinleyen kişinin söylediklerini anlama nezaketine sahip
olmasını umarak, kusurların için özür diliyorsun.
Yaklaşık iki yüz yıl önce yaşamış olan Nagual Lujan'dan beri, bir erkek ve bir
kadın Nagual tarafından paylaşılan ortak bir düzen vardır. Nagual erkek ayıklık
ve Nagual kadın yenilik getirir.
Her insanın enerjiyi doğrudan görme imkanı olsa da, ancak çok azı bunu
gerçekleştirebilecek kadar enerjiyi biraraya getirebilir. Farkındalık enerjidir ve
enerji akıştır. İnsan, bağlayıcı ve titreşimli bir kuvvet tarafından bir arada
tutulan bir enerji alanları topluluğudur.
Kaçınılmaz Randevu
Ben her zaman ne yaptığıma, ne söylediğime çok dikkat ederim; hiç zamanım
olmadığını bilir ve buna göre hareket ederim. Sen ise yeterince zamanın
olduğuna inanır ve buna göre hareket edersin. Yaptığım ve söylediğim her şey
benim denetimimde, oysa senin değil.
Hızlı sonuç istiyorsun; bir iksir alacaksın ve her şey yoluna girecek. Görücü’ler
hiç vakitleri olmadığı bilinciyle kendilerini tam olarak önlerinde olana verirler.
Senin kargaşan, bu bilince sahip olmamandan kaynaklanıyor.
Bir Görücü ölmek için yalıtılmış bir yer kullanır. Bu, fiziksel olarak değil, kişisel
olarak ölmelisin. Kişiliğin bedenle çok az ilgisi vardır. Kişiliğin senin zihnindir
ve zihnin de sana ait değildir. Hayatında hiç tam olarak yalnız kalmadın; ölene
kadar bir odada tek başına kalmalısın. Kalkan olarak arkadaşlarının eşliğini
kullanmayı arzulamadığın gün, kişiliğin ölmüş demektir.
Bilişselliğin Ölçüleri
Bir insana uzaktan hayran olmak, mitolojik bir varlık yaratmanın en emin
yoludur. Ona yaklaş, konuş ve nasıl bir insan olduğunu gör. Onu sorgula.
Yaptıklarını ölecek bir varlık olduğunun bilinciyle yapıyorsa, yaptıkları ne kadar
tuhaf görünürse görünsün, önceden tasarlanmıştır ve nihaidir. Diğer türlü hiçbir
değeri yoktur.
İnsan daima, çocuksu bir kibirle, sanki hiç ölmeyecekmiş gibi davranır. Ama
kibirle gelen ölümsüz olma duygusundan daha da zararlı olan ise, bu sınırsız
evreni zihnimizle kavrayabileceğimiz duygusudur.
Görücü’ler, ne kadar küçük veya önemsiz görünürse görünsün her türlü faaliyeti
bir savaş alanı olarak görürler. Bu savaş alanında Görücü’ler ellerinden gelenin
en iyisini yaparlar. Bu gibi durumlarda rahat olmanın yolu, rakiple açıkça
yüzleşmekten geçer.
Çekingen ruhlar, etkileşimden o kadar uzaktırlar ki, etkileşime girseler bile,
gerçekte ne olup bittiğini algılamadan, sadece kendi psikolojik durumlarına
göre neler olup bittiğine karar verirler. Etkileşimin bir parçası olmadan
etkileşime girerler.
Seninle halat çekme yarışına giren rakibinin gözlerinin içine bak. O zaman onun
da senin gibi bir insan olduğunu anlayacaksın. Ne söylerse söylesin, ne yaparsa
yapsın, tıpkı senin gibidir
Bizler öllümsüz değiliz, ama öyleymiş gibi davranırız. Birey olarak bizi
mahveden ve günün birinde tür olarak da mahvedecek olan, bu kusurumuzdur.
Bir görücü’nün avantajı, ölümlü bir varlık olduğunu bilmesi ve bu bilgiden hiç
sapmamasıdır.
Teşekkür Etmek
Görücü’ler pragmatisttir. Duygusallığa, nostaljiye ve melankoliye bulaşmazlar.
Görücü’ler için yalnızca mücadele vardır ve bu sonu olmayan bir mücadeledir.
Haberci
Bir şeyi içeri sokmak için, onu koyacak bir boşluk olması gerekir. Eğer
tamamen gündelik hayatın öğeleriyle doluysan, yeni hiçbir şeye yer yoktur.
Özetleme, tanıdığın ve seni bir biçimde etkileyen tüm insanları içerir. Bugünden
geriye doğru, tanıdığın her kişi hakkında hatırlayabildiğin her şeyi biraraya
getir. Pratik yaptıkça ne yaptığını daha iyi kavrayacaksın. Özetleme hayatının
tüm çöplerini karıştırır ve onları yüzeye çıkarır.
Yürümek her zaman anıları hızlandıran bir şeydir. Yaşadığımız her şeyi
bacakların arkasında bir duyum olarak saklarız. Bacakların arkası, insanın
kişisel tarihinin deposudur.
İnorganik Farkındalık
Zaman ve mekan açısından karşılaştığın durumlarla ilgili zorluk, yalnızca
kullanımındaki uzay ve zaman içeriğinin farkında olmandır.
Yaşamın farkında olmak olduğunu düşünürsek, inorganik varlıkların da yaşamı
vardır. Hayat, farkındalığın yoğunluğu, keskinliği ve süresi ile ölçülecekse, onlar
bizden daha canlıdır.
Görücü’ler için ölüm, enerjilerinin her bir parçasını dahil eden bir birleştirme
eylemidir; birleştirme gerçekleştiğinde ortada ceset yoktur. Bedenleri bir bütün
olarak farkındalık yüklü enerjiye dönüşür. Organizmanın koyduğu sınırlar,
ölümün yıktığı sınırlardır.
İnorganik varlıkların enerjisi bizi iter ve bu itmeyi ruh halimize göre yorumlarız.
Ne kadar az yorum yaparsak, o kadar iyi durumda oluruz. Bir hayaletin tuhaf
görüntüsüyle karşılaştığında, duruşunu sağlamca sabitle ve kararlı bir tavırla
ona bak. Eğer inorganik bir varlıksa, yorumun ölü yapraklar gibi dökülür. Hiçbir
şey olmuyorsa, bu yalnızca zihninin bir sapmasıdır ve zihnin sana ait değildir.
Net Görüş
Ne kadar iyi bir okuyucu olduğunun ve kaç tane kitap okuyabildiğinin hiçbir
önemi yoktur. Önemli olan, okumak istemediğini okuma disiplinine sahip
olmandır. Okula gitme alıştırmasının özü, neyi kabul ettiğinde değil, neyi
reddettiğindedir.
Görücü’ler hiçbir şeyden şikayet etmezler. Sonsuzluğun onlara verdiği her şeyi
bir meydan okuma olarak kabul ederler. Bir meydan okuma kişisel değildir; bir
lanet veya nimet olarak alınamaz.
Hatalı olan çevrendeki insanlar değil; çünkü onların çoğunun kendini önemseme
bataklığından çıkış imkanı yok. Hatalı olan sensin, çünkü sen bu imkana
sahipsin. Ama yine de onları yargılamakta tereddüt etmiyorsun; oysa herhangi
bir ahmak da bunu kolaylıkla yapabilir. Onları yargıladığında, yalnızca onların en
kötü yanlarını öne çıkarmış olursun. Senin mücadelen insanları oldukları gibi
kabul etmek olmalı; insanları rahat bırak.
Çamur Gölgeler
Fiziksel beden ve enerji bedeni, dengelenmiş tek enerji konfigürasyonudur; bu
ikisi arasındaki düalizmden başka bir düalizm yoktur. Beden ve zihin arasındaki
ikiliğin herhangi bir enerjisel temeli yoktur.
Disiplin yoluyla herkes enerji bedenini katı bir varlık olarak fiziksel bedeninin
tam bir kopyası haline getirebilir. Görücü’lerin öteki veya çift kavramı buradan
gelir. Aynı disiplin süreçleri aracılığıyla, herkes katı fiziksel bedenini, enerji
bedeninin mükemmel bir kopyası olacak biçimde insan gözüyle görülemeyen bir
enerji kütlesi olarak biçimlendirebilir.
Bizi itaatkar, uysal ve zayıf tutmak için, yırtıcılar muazzam bir manevraya
giriştiler; strateji olarak muazzam, ama maruz kalanların bakış açısından
korkunç bir manevra. Yırtıcılar bize zihinlerini verdiler. Yırtıcıların zihni
şatafatlı, çelişkili, asık suratlı ve her an keşfedilme korkusuyla doludur. Hiç
açlık çekmemiş olsan bile (her an manevrasının ortaya çıkacağından ve
yiyeceğinden olacağından korkan yırtıcının kaygısından başka bir şey olmayan)
yiyecek kaygın var.
Bebekler, enerji kozalarının üzeri parlayan bir tabaka ile kaplanmış, ışık saçan
enerji topları gibidirler. Bu parlayan farkındalık tabakası yırtıcıların tükettiği
şeydir ve bir insan yetişkinliğe ulaştığında, o parlayan farkındalık katmanından
geriye kalan tek şey dar bir saçaktır. Bu saçak, insanlığın ancak zar zor
yaşamaya devam etmesine izin verir.
İnorganik bir varlık olan bu yırtıcı, diğer inorganik varlıklar gibi bizim için
tamamen görünmez değildir. Çocukken onu görürüz ama korktuğumuz için
düşünmek istemeyiz. Bazı çocuklar bu gerçeğe odaklanmak konusunda ısrar
edebilirler ama etraflarındakiler onları bundan vazgeçirir.
Çözüm, yırtıcıların zihnine disiplin yüklemektir. Eğer biri yırtıcıların zihnini içsel
bir sessizlikle zorlarsa, yırtıcı kaçar ve bu manevra da uygulayana zihnin
yabancı kökeninin kanıtını verir. Yırtıcı geri gelir ama eskisi kadar güçlü olarak
değil ve kalıcı olarak gideceği güne kadar böyle sürer. Bu, gerçekten kendi
başına kaldığın hüzünlü bir gündür. Sana ne yapman gerektiğini söyleyecek,
alışık olduğun ahmaklıkları dikte edecek yabancı kökenli bir zihin artık yoktur.
Bu, bir görücü’nün hayatındaki en zor gündür, çünkü ömür boyu süren bir
tahakküm sonrasında bize ait olan gerçek zihin, utangaç, güvensiz ve kurnaz
hale gelmiştir. Görücü’lerin gerçek savaşı bu andan itibaren başlar. Bir benliğe
sahip olmamak, bizi faaliyetten, etkileşimden ve düşünmekten uzaklaştırıyor.
Uçuruma Atlama
Bir bilgi insanının bel kemiği alçakgönüllülük ve verimliliktir; beklentisizce
eyleme geçmek ve karşılaştığı her durumla baş edebilmek için elinden gelenin
en iyisini yapmak.