Professional Documents
Culture Documents
Kavrayış
Kavrayış
Konuya başlamadan önce şunu önemle bahsetmek istiyorum. Kendi gelişimindeki farklılıkları ve
çeşitlilikleri görüp üstünlük taslamak, her hâli kendine mâl ederek coşkuya kapılıp kibir ile hareket
etmek, uyanış yolunda yapılan en büyük hatadır. Üstünlük ancak iman dolu yüreklerdedir, onlar da
tevazu sahipleridir. Herkes kendi değerinde ve özünün kıymetinde olmalıdır. Kimse ötekinden daha
değerli, kıymetli, üstün ve daha ışıklı değildir. Herkes kendi uyanışının rehberidir. Başka birinin
uyanışına rehberlik ettiği zannı, kibirden öteye geçmez.
Önemle belirtmeliyim ki, uyanış yolu kolay olmayan bir yoldur, herkesin bu yola girmesi şart değildir.
Lâkin giren de geri dönmemelidir. Bu ‘arada kalmak’ yani arafta kalmak anlamına gelir. Uyanış yolu
kapısı dileyen herkese açıktır, diyetleri fazladır, acıları çoktur, terk etmeler insana acı verdiği kadar
huzur verir ancak bunu yaşamak gerekir. Yaşamak için de cesaret lazım.
Öyle ya da böyle herkes bir seyirdedir, ister dünyayı doya doya nimetleri ile yaşar, uyur, uyanmak
istemez, isterse de kendini ‘aza çeker’ uyanışa geçer, eşyadan azat olur. Bu tamamen insanın kendine
kalmış bir iradedir. Çünkü insanın hamurunda ‘ilahî irade’ vardır. Dilediğini yapmakta serbesttir, irade
sahibidir. Her yaptığının da menfi ya da müspet, karşılığını görecektir. Her yol insanı uyanışa vardırır.
Er ya da geç. Ya kendi uyanacaktır ya da uyandırılacaktır. Kendinin uyanması daha önemli.
Uyanış yolculuğunda -aşağı yukarı- tabiri var. Aşağı inmek düşmeyi, yukarı çıkmak gelişmeyi
vurguluyor. Bu doğru lakin eksik bir düşünce tarzı. Kaotik düzende aşağı yukarı kavramları yoktur.
İnsanın gelişimini çizelge üzerinde aşağı ya da yukarı çizilen bir eğri ile tanımlamak eksik olacaktır.
İnsanın dünya üzerinde, bir bedende gelişimini ancak derinleşme olarak tanımlamak daha doğru
olabilir. Yükselerek ermek değil derinleşerek erimek daha önemli. Çünkü insan ancak azalarak ve
derinleşerek gelişebilir.
KAVRAYIŞ HALKASI
Modern zamanda, “değişim” sözcüğünü eksik anlıyoruz. Dolayısıyla da bu bilincimize eksik bir
kavrayış olarak yansıyor. Değişim, bukalemun gibi renkten renge girmek, hamur gibi şekilden şekile
bürünmek değildir. Bir ve Bütün olan varlığın, anlayışında vardığı önemli duraklardır. Bu duraklar
Tasavvufta “nefes” olarak bilinir. Her durakta varlıkların kavrayışı bir üst boyuta sıçrama yapar. Daha
doğrusu yapmalıdır. Fakat her sıçrama yaptığında ulaştığı kavrayış, bir önceki kavrayışlardan daha
yeni değildir. Bir önceki kavrayışları da eski değildir. Kavrayış bir bütündür. Kavrayış halkası
genişlemez, bilakis içe doğru daralır ve Öz noktaya ulaşır. Bu hemen olabilecek bir durum değil. Belki
milyonlarca yıl alabilir. Burada da zamanın ne kadar izafi olduğu ortaya çıkar. Kısaca zaman da sayısal
bir değer değil, kavramsal bir ölçüdür. Eski ve yeni, değişmek ve değişim kavramları, insan zihninin
anlayabileceği şekle bürünür. Her insanın zihninde bu kavramlar farklıdır. Nasıl ki orijinal atomlar
değişmez fakat bir araya gelişlerinde bir değişim meydana getirirler. Orijinal kavramlar da değişmez,
fakat bir araya gelişlerinde bir değişim meydana getirirler. Adam eğilir kumsaldan denizyıldızlarından
birini alır ve denize fırlatır. Binlerce denizyıldızından biri kurtulmuştur. Belki de binler binler için değil,
Bir'i içindir her şey. O birinin kudretli eli alacaktır insanoğullarını, O'nun görkemli dairesine. O
dairenin kapısı yoktur, ancak uzanacak ele ihtiyaç vardır.
BEDEN
Gönüller uyanmadıkça, insanlar, tenden, bedenden ibarettir. Ten ve beden kafesine hapsolmuş
insanlar. Gönlün uyanmaması, uyanışa geçemeyen insan sadece hayvani bedenden ibarettir. Et ve
kemikten oluşmuş beden içinde hapsolmuş ve sadece dürtüleri ile hareket eden bir beşer, insani
boyuttadır. Tek başına akıl, insanı perdeler ve tenden kemikten düşünme mantığı içine hapseder.
Oysa gönül yolu keşfedilmedikçe uyanış gerçekleşmeyecektir.
Uygulama: Ben tenden ibaretim. Ben bedenden ibaretim. Ben gönülden ibaretim. Ben insanım.
Gelişme yolunda bir yolcuyum. Kendimi bilenim. Kendimi bulanım. Kendimi arayanım. Özgür bir
ruhum. Sonsuz yolculuğumda dünya durağında bedende konaklayan bir nefesim. Huzurluyum.
Huzurdayım.
ZAHİR VE BATIN
İnsan ancak zahir bedenini fark ederse, batın bedenini, batındaki yani gizlideki sırları
keşfedebilecektir. İnsanın evveli surettendir. Çünkü insan Yaratıcısının suretinden yaratılmıştır. Suret
batındaki yani görünmeyendeki sırdır. Bu sır, Yaratıcının iki rahmet direği arasındaki sonsuza yayılan
çokluk görünen yansımasıdır. İki direk arasında birbirinin yansımasından sonsuzca çokluğa ulaşan
görünen zahirdir. İşte beşer, yansımaların ortasında duran yaratıcısının batındaki yüzünü gördüğünde
gerçek Beninin ne olduğunu anlayacaktır. Önce uyanması, görünendekinin bir yansıma, batındaki yani
görünmeyendeki gerçekliğin farkına varacaktır. Suretten maksat, çokluk olarak yayılmadır. İki rahmet
direği arasında zamansız ve mekânsızlıkta var olan yaratıcının yansıması suretlerdir. O suret
gerçekliktir, batındaki tekliktir. Tektir, birdir ve bütündür. Oysa madde âlemlerine çokluk olarak
yayılan insaniler ise görüntüden ibarettir.
Uygulama: Ben zahir bedenim. Ben görüntüden ibaretim. Ben batın bedenim ben görünmeyenden
ibaretim. Batın bedenimdeki sırlara vakıfım. Benim evvelim Hakkın suretindendir. Yüceliğin
erdeminden besleniyorum. Yüceliğin Birliği bende diriliyor. Zamansız ve mekânsın Yüceliğin Ahlakı
bende hayat buluyor. Diriyim. Hayy enerjisi gönlümden yol bulup bedenimi şifalandırıyor. Ana
kaynaktan besleniyorum. Tüm kâinat benimle.
ÖRTÜNEN ve BÜRÜNEN
Dünya, titreşimi olan bir varlık. Dünyanın titreşimini üste çeken ya da aşağı çeken de yine üstünde
yaşayan varlıkları. Bu varlıkların en önemlisi insan. Çünkü şuurludur. Bitkinin veya hayvanın
bulunduğu konumdan değişmesi mümkün değil. Ama insanda değişe bilirlik var, dönüşe bilirlik var.
İnsan dünya planetini kendi ile yükseltebiliyor. Beraber yükselecek. Bunun için hakkediş çok önemli.
İnsanların düşünce enerjilerinin ortalaması çok önemli! Kendini bilmesi için insanın, önce örtülü ve
bürünen bir varlık olduğunu kabul etmesi gerekir. Dünyaya çıplak gelmiyoruz, bilâkis örtünerek
geliyoruz. Kendini bilme yolunda ise, o örtüleri bir bir fark ederek mana âleminde üryan oluyoruz.
Üryan olan ancak ölümsüzlüğe erişir. Ölmeden ölmenin manasına ermek için, önce örtülü olduğunu
bilecek ve mana itibarıyla örtülerinden bir bir soyunacaksın. En son soyacak bir şey kalmadığında, seni
kendine gösterecek olan nedir? Ölümsüz olmak mı peşindesin? Öyleyse seni bundan alıkoyan nedir?
Nedir bu kadar korku ve endişe? Konuşmak iyi de, icraata gelince neden kitlenir insan? Tüm sorular
madde âlemindedir. Çünkü kendini göreceğin hiçbir yansıma yoktur. Her yansıma zannettiğin gölgedir
ve zahiridir, gerçek değildir.
Uygulama: Benim titreşimim dünyanın titreşimine ayarlı. Benim titreşimim Kâinatın titreşimine ayarlı.
Ben değişe bilirliği olan bir varlığım. Kendi yükselişimi dünyanın yükselişine ayarladım. Dünya ile
Bedenim birlikte yükseliyor. Bu tüm kâinata yayılıyor. Dünyaya örtülü geldiğimi biliyorum. Ben
dünyaya örtülü gelen bir erdemim. Örtülerimin farkındayım. Örtülerimin varlığının farkındayım.
Örtülerimi biliyorum. Bu kabukları tek tek soyarak ölümsüzlüğe yol alıyorum. Ben Hakikatim. Hakikat
benim. Tek Gerçek Benim. Gerçek benim varlığımdan ibaret.
ÖLÜMÜN TADICILIĞI
Ölümü tadıcılığın son bulduğu vakit, ölümsüzlüğün kapıları açılacaktır insana. O halde, hazmetmen ve
sindirmen gerek. Bunun için önce meyvenin tadına bakman icap eder, aynı ölümün tadına baktığın
gibi. İnsan ölümü tadıcıdır biliyorsun, sindirebilmiş mi, hazmedebilmiş mi bu önemli. Edememişse
sürekli tadıcıdır. Hazmettiği anda, ölüm tadıcılık manasından çıkar, “ihtiyaç” gerektirmeyen bir
manaya bürünür ve hazmedilmiş bir bilgi, sindirilmiş bir erdem olur. İnsan zahiri bedenini fark ettiği
an ölümsüzleşir, daim diri olur. Tasavvufta “Ölmeden Ölme” durumunun tanımıdır bu. İnsanın, henüz
yaşarken Hakikatinin farkına varmasıdır. İnsanın Hakikatine kavuşması, uzun ve zor bir yolculuktur.
Arayış ve buluş, mistik bir yolculuktur. Arayış içinde olan varlık, her imkânı kullanan sonsuz imkânlar
ve özgürlük içerisindedir.
Uygulama: Arayış ve Buluş benim mistik yolum. Benim yolum arayış ve buluş. Ben aradığımı bulan,
bulduğumu arayan bir erdemim. Ölümün tadına doydum. Ölüm bir Hakikat. Hakikat bir Ölüm.
Ölümün tadıcılığını sindirdim. Doydum. Ve Hakikat bedene sahibim. Ben Hakikat bedenimdeyim.
Sonsuz bedendeyim. Ölümsüz bedendeyim. Ben sonsuz bir varlığım