You are on page 1of 144

11.SINIF TARİH 4.

ÜNİTE

DEVRIMLER ÇAGINDA DEGISEN DEVLET-


TOPLUM ILISKILERI

FULL TEKRAR
İHTİLALLER ÇAĞI
Fransa, XVIII. yüzyılda Avrupa ülkelerinin çoğunda olduğu
gibi katı bir mutlakiyetle yönetilmekteydi.

Kral ülke yönetimde mutlak söz sahibiydi.

Orta Çağ’da hâkim olan feodalitenin izlerini taşıyan


Fransa’da, toplumsal sınıflar arasında ekonomik, hukuki,
siyasi ve sosyal eşitsizliğe dayanan bir yapı vardı. Bu
nedenle kral ile halk arasındaki ilişkiler kopma noktasına
gelmişti.

Halkın ayrıcalıklı ve ayrıcalıksız olarak iki gruba ayrılması,


vergi sistemindeki adaletsizlik ihtilali tetiklemiştir.
İHTİLALLER ÇAĞI
Soylular ve din adamları vergi vermezken
halktan, doğrudan ve dolaylı olmak üzere iki
çeşit vergi alınıyordu. Bu durum halkın
tepkisine neden olmuştur.

XVIII. yüzyıldaki uzun savaşlar da Fransa’yı


maddi ve manevi olarak yıpratmıştı.

Aydınlanma düşüncesinin etkisiyle


Montesquieu (Montesku), Voltaire (Volter) ve
Rousseau (Ruso) gibi önemli düşünürler halkı
etkiliyordu.
İHTİLALLER ÇAĞI
FRANSIZ İHTİLALİ’NİN NEDENLERİ

Fransa’nın XVI. Yüzyıldan itibaren koyu bir mutlakiyetle


yönetilmesi.

Halk soylular, rahipler, burjuvalılar ve köylüler olmak üzere


dört sınıfa ayrılması.

Soylular ve din adamları vergi vermezken vergilerin


burjuvalar ve köylülerden alınması.

Kral ve çevresinin halktan kopuk olarak sarayda lüks


içerisinde yaşaması.

Fransa’da, sınıflar arasında ekonomik, hukuki, siyasi ve


sosyal eşitsizliğe dayanan bir yapının olması.
İHTİLALLER ÇAĞI
FRANSIZ İHTİLALİ’NİN NEDENLERİ

Ülke ekonomisindeki etkileri artan burjuva sınıfının siyasi ve


sosyal haklara sahip olmak istemesi.

Aydınlanma düşüncesinin etkisiyle Montesquieu, Voltaire ve


Rousseau gibi düşünürlerin halkı etkilemesi.

İngiltere’nin 1868’den itibaren meşruti monarşi ile


yönetilmesi ve İngiltere’deki meşruti monarşiye dayalı
yönetimin Fransız aydınlarını, burjuva sınıfını etkilemesi.

Amerika’daki 13 koloniye yardıma giden Fransız askerlerinin


özgürlük ve bağımsızlık için savaşmaları ve kendi ülkelerinde
de özgürlük istemeleri.
İHTİLALLER ÇAĞI
İHTİLALİN BAŞLAMASI VE GELİŞİMİ

Kral XVI. Louis, iflasın eşiğine gelen Fransa maliyesini


düzeltmek için halktan yeni vergiler almaya karar verdi ve
daha önceden kralların vergi toplamak için yardım aldığı,
1614’ten beri toplanmayan “Etats Generaux”yu (Eta Jenero)
toplamaya karar verdi.

Etats Generaux; Soylular, din adamları ve halk


temsilcilerinden oluşan bir meclis olup herhangi bir yasama
ve yürütme yetkisi yoktur. Bu mecliste alınan kararlarda her
sınıfın bir oy hakkı vardır. Böylece çıkarları birbirine yakın
olan din adamları ve soylular, mecliste daima çoğunluğu
sağlamıştır.
İHTİLALLER ÇAĞI
İHTİLALİN BAŞLAMASI VE GELİŞİMİ
Kral XVI. Louis, iflasın eşiğine gelen Fransa maliyesini düzeltmek için
halktan yeni vergiler almaya karar verdi ve daha önceden kralların vergi
toplamak için yardım aldığı, 1614’ten beri toplanmayan “Etats
Generaux”yu (Eta Jenero) toplamaya karar verdi.

Etats Generaux; Soylular, din adamları ve halk temsilcilerinden oluşan


bir meclis olup herhangi bir yasama ve yürütme yetkisi yoktur. Bu
mecliste alınan kararlarda her sınıfın bir oy hakkı vardır. Böylece
çıkarları birbirine yakın olan din adamları ve soylular, mecliste daima
çoğunluğu sağlamıştır.

Ortak çıkarları olan din adamları ve soylular, mecliste daima çoğunluğu


sağladığı için kralın istediği şekilde hareket ettiler.

Sınıflar arasında yaşanan güç ve üstünlük mücadelesi nedeniyle “Etats


Generaux” bir sonuca ulaşamadı.
İHTİLALLER ÇAĞI
İHTİLALİN BAŞLAMASI VE GELİŞİMİ

17 Haziran 1789’da Etats Generaux’daki halk temsilcileri,


Fransız halkının %96’sını temsil ettiklerini söyleyerek
kendilerinden oluşan meclisi “Ulusal Meclis” olarak ilan ettiler.

Ulusal Meclis, egemenlik hakkını halk adına ele alarak


kendilerinin rızası olmadan halktan hiçbir vergi
toplanamayacağını bildirmiştir.

Ulusal Meclis anayasa yapılıncaya kadar dağılmama kararı


almıştır. Meclis bu hareketiyle yüzyıllardan beri süregelen
monarşi yönetimini değiştirmeyi hedef almış ve bu karar
Fransız İhtilali’ni başlatmıştır.
İHTİLALLER ÇAĞI
İHTİLALİN BAŞLAMASI VE GELİŞİMİ
Anayasa hazırlamaya başlayan Ulusal Meclis, 9 Temmuz 1789’da kendisini
“Kurucu Meclis” ilan etti.

Yaşanan bu gelişmeler ayrıcalıklı sınıf olan din adamları ve soyluları


korkutmuş ve kralın da desteğiyle meclis dağıtılmak istenmiştir.

Kral, soylular ve din adamlarıyla birlikte hareket edip, yabancı ülkelerden


asker getirerek meclisi dağıtmaya kalkışınca halk, ayaklanarak 14 Temmuz
1789’da zulmün ve baskının sembolü haline gelen Bastille (Bastil)
Hapishanesi’ni yakıp yıktı.

İhtilalin başlamasıyla birlikte halk, Paris’te Commune (Komün) adıyla yeni


bir yönetim kurmuş ve kralın askerlerine karşı da ulusal bir ordu
oluşturuldu.

Taşrada da isyanlar başlayınca Kurucu Meclis, Feodalite Dönemi’nden beri


devam eden soyluların ve din adamlarının bütün ayrıcalıklarını kaldırdığını
ilan etti.
İHTİLALLER ÇAĞI
İHTİLALİN BAŞLAMASI VE GELİŞİMİ

Fransız İhtilali’nin en büyük ilkelerinden “Eşitlik”


ilkesi böylece gerçekleşmiş oldu.

Kurucu Meclis “İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi”ni


ilan eden etti.

Temel hak ve özgürlükleri içeren “İnsan ve Yurttaş


Hakları Bildirisi”ne göre insanlar özgür ve yasalar
önünde eşittir. Herkes memur olabilme hakkına
sahiptir. Söz ve basın özgürlüğü vardır. Özel
mülkiyet dokunulmazdır ve toplumda vergiler,
dengeli bir biçimde dağıtılmalıdır.
İHTİLALLER ÇAĞI
İHTİLALİN BAŞLAMASI VE GELİŞİMİ

Kurucu Meclis, bir anayasa hazırladı ve bu anayasa


1791’de kral tarafından onaylandı.

Fransa’nın bu ilk anayasasıyla; Egemenlik hakkı halka


verilmiş, Güçler ayrılığı prensibi kabul edilmiştir.
Böylece Fransa’da mutlak monarşi dönemi sona
ererek meşruti monarşi dönemi başlamıştır.

Anayasayı hazırlayarak görevini tamamlayan Kurucu


Meclis, kendisini feshetmiş ve seçimlere gitmiştir.
Seçimler sonucunda 1791-1792 yılları arasında
“Yasama Meclisi Dönemi” başlamıştır.
İHTİLALLER ÇAĞI
YASAMA MECLİSİ DÖNEMİ (MEŞRUTİ KRALLIK DÖNEMİ) (1791-1792)

Fransa’da hazırlanan anayasaya göre; Yasaları →


meclis, Yürütme işlerini →
kral, Yargı işlerini →
bağımsız mahkemeler yapacaktı.

Meşruti Monarşiyi benimseyemeyen kral tekrar


Mutlak Monarşi yönetimine geçmek için, Fransa’dan
Avusturya’ya kaçan soyluların kışkırtması ile başlayan
Avusturya-Fransa savaşına ülkesinin savaş sırlarını
verirken yakalandı.

Bu nedenle meşruti krallık dönemi sona erdi ve


anayasa kaldırıldı.
İHTİLALLER ÇAĞI
KONVANSİYON MECLİSİ DÖNEMİ (1792-1795)

Bu dönemde “Cumhuriyet” ilan edildi. Kral


yargılanarak idam edildi.

Cumhuriyeti korumak ve Cumhuriyet rejimini zorla


ülkeye yerleştirmek için “İhtilal Mahkemeleri”
kuruldu.

Ancak bu baskı yönetimine muhalif olanlar, ülke


yönetimini ele geçirmiş ve Konvansiyon Dönemi’ne son
vermiştir. Böylece Fransa’da Direktuvar Dönemi
başlamıştır.
İHTİLALLER ÇAĞI
DİREKTUVAR DÖNEMİ (1795-1799)

Konvansiyon Dönemi’ndeki baskı yönetimine karşı olanlar


ülke yönetimini ele geçirdi.

Yürütme gücünün tek kişinin elinde olmasının


sakıncalarından dolayı, yeni anayasa bu gücü meclisin
seçtiği “Direktuvar” denilen beş kişilik bir kurula verdi.

Ancak bu yeni idareden memnun olmayan halk, yeniden


ayaklanmıştır. Bu isyanları genç bir general olan
“Napoleon” bastırmış ve ülke içerisinde şöhret
kazanmıştır.

Napoleon Bonapart halkın Direktuvar yönetiminden


memnun olmamasından yararlanarak bu kurulu ortadan
kaldırdı.
İHTİLALLER ÇAĞI
KONSÜLLÜK DÖNEMİ (1799-1804)

Direktuvar yönetimine son veren Napoleon büyük yetkilerle


başında bulunduğu üç kişilik bir konsül yönetimi kurdu.

Ekonomik, idari ve yasal reformlarla büyük başarı sağlayan


Napoleon, Fransa’da iç barışı sağladı.

İç barışın sağlaması ile Fransa’da İhtilal Dönemi sona


ermiştir.

1804’te yapılan halk oylaması ile konsül yönetimi


imparatorluğa dönüştürülmüş ve Napoleon imparator
olmuştur.

Böylece Fransa’da 1799 yılından itibaren, on beş yıl sürecek


olan Napoleon Dönemi başlamıştır.
İHTİLALLER ÇAĞI
FRANSIZ İHTİLALİ’NİN SONUÇLARI

Eşitlik, özgürlük, ulusçuluk, ulusal egemenlik, demokrasi,


laiklik, adalet gibi düşünce akımları ve kavramlar; Fransız
İhtilali ile Avrupa’ya yayılmıştır.

İhtilalin ortaya çıkarmış olduğu bu düşünce akımları ve


kavramlar, günümüze kadar uzanan büyük değişikliklerin ve
gelişmelerin yaşanmasına yol açmıştır.

Ulus – devlet anlayışı ortaya çıkmıştır.

Fransız İhtilali, getirdiği değişikliklerle, “Yakın Çağ’ın


başlangıcı” olarak kabul edildi.

Fransız İhtilali’nin getirdiği ilkeler günümüz


demokrasilerine temel oluşturdu.
İHTİLALLER ÇAĞI
FRANSIZ İHTİLALİ’NİN AVUSTURYA MACARİSTAN İMPARATORLUĞU’NA ETKİSİ

Fransız İhtilali’nin etkisiyle 1848 yılındaki olaylarda halk,


Avusturya-Macaristan’da mutlakiyet yönetiminin
kaldırılmasını istemiştir.

Avusturya’da halk, ilk defa 1848’de Viyana’da anayasa için


ayaklanmış ve bu nedenle Metternich İngiltere’ye kaçmıştır.

Viyana’da toplanan Kurucu Meclis, Feodal düzenin vergilerini


kaldırmış ve sosyal eşitliği ilan etmiştir. Ancak, Avusturya-
Macaristan İmparatoru, Viyana’yı işgal ederek meclisi
dağıtmıştır.

Olaylar daha sonra Avusturya egemenliği altında bulunan


ulusların bağımsızlık isyanına dönüşmüştür.
İHTİLALLER ÇAĞI
FRANSIZ İHTİLALİ’NİN AVUSTURYA MACARİSTAN İMPARATORLUĞU’NA ETKİSİ

Avusturya ve Rusya 1849’da Macaristan’a girerek,


Macaristan bağımsızlık hareketini kanlı bir şekilde
bastırmıştır.

Macar İsyanı’nın bastırılmasından sonra bağımsızlık


taraftarlarından bir kısmı Osmanlı Devleti’ne sığınmıştır.
Yine bu sırada, Rusya’nın bastırdığı Lehistan İsyanı’ndan
kaçan Lehler de Osmanlı Devleti’ne sığınmıştır.

Bu mültecilerin Avusturya ve Rusya tarafından Osmanlı


Devleti’nden geri istenmesi ve Osmanlı Devleti’nin bu
talebi reddetmesi ile “mülteciler sorunu” ortaya
çıkmıştır.
İHTİLALLER ÇAĞI
FRANSIZ İHTİLALİ’NİN AVUSTURYA MACARİSTAN İMPARATORLUĞU’NA ETKİSİ

İtalya’da da aynı dönemde Avusturya egemenliğinden


kurtulmak için ayaklanmalar çıkmıştır.

Ancak Piyemonte orduları, Avusturya’ya yenilmiş ve bu nedenle


İtalya bağımsızlığını ve siyasi birliğini sağlayamamıştır.
Ardından küçük devletlerden meydana gelen ve Avusturya’nın
nüfuzu altında bulunan Almanya’da da ayaklanmalar
yaşanmıştır.

Avusturya’da Metternich’in yönetimden çekilmesinden sonra


1848’de Prusya’nın başkenti Berlin’de halk krala karşı
ayaklanmıştır.

Bunun üzerine Prusya Kralı IV. Wilhelm (Vilhelm), halka bir


anayasa vadetmiş ve böylece Prusya’daki isyan sona ermiştir.
İHTİLALLER ÇAĞI
FRANSIZ İHTİLALİ’NİN RUSYA’YA ETKİSİ

1815 Viyana Kongresi ile Polonya (Lehistan) Rusya’ya


bırakılmıştı.

1830’da isyan eden Polonyalılar, başarılı olamamış ve Polonya


bir Rus ili haline getirilmiştir.

1863’te Polonya’da yeni bir ayaklanma daha çıkmış ancak Rusya


bu ayaklanmayı da bastırmış ve Ruslaştırma Politikasını
başlatmıştır.

Rusya kendisine bağlı topraklarda bu şekilde Fransız


İhtilali’nin getirdiği fikirlere karşı savaşırken genişlemek
istediği topraklarda ise Fransız İhtilali’nin getirdiği yeni
fikirleri kullanarak Panslavizm Politikasını gerçekleştirmek
isteyecektir.
İHTİLALLER ÇAĞI
FRANSIZ İHTİLALİ’NİN RUSYA’YA ETKİSİ

XIX. yüzyılın başlarında ortaya çıkan Panslavizm,


Fransız İhtilali’nin getirmiş olduğu milliyetçilik akımıyla
Slavlar üzerinde büyük etki yapmıştır. Panslavizm’e göre
Osmanlı ve Avusturya-Macaristan imparatorlukları
yıkılmalı, bunların yerine Rusya’nın egemenliği altında bir
“Slav Devleti” kurulmalıdır.

Rusya, bu politika gereği Osmanlı Devleti içerisindeki


Slav ve Ortodoks topluluklara her türlü yardımı
yapmaya başlamış ve bunlara özerklik verilmesini
istemiştir
İHTİLALLER ÇAĞI
FRANSIZ İHTİLALİ’NİNOSMANLI DEVLETİ’NE ETKİSİ

Osmanlı Devleti'nin çok uluslu yapısından dolayı Fransız ihtilalinin ortaya


çıkardığı milliyetçilik kavramı Osmanlıyı olumsuz etkilemiştir. İhtilalin
etkisi ile azınlık ayaklanmaları çıkmış, toprak kayıpları artmış Avrupalı
devletler çıkarları gereği Osmanlı topraklarına göz dikmiştir.

OLUMSUZ: Fransız İhtilali’nin getirdiği milliyetçilik fikri Osmanlı


İmparatorluğundaki azınlıklar üzerinde çok etkili oldu ve bu nedenle
Osmanlı’dan bazı uluslar ayrıldı. İmparatorlukta milliyetçi karakterli İlk
isyanı çıkartan Sırplar oldu. İlk bağımsızlığını kazanan ulusta Yunanlılar
olmuştur.

OLUMLU: Tanzimat ve Islahat Fermanlarının yayınlanması ile Meşruiyet


yönetimine geçiş İhtilal sayesinde olmuştur. Bu fermanlar sayesinde
Osmanlı Devleti; Kişi hak ve özgürlüklerini ilk kez güvence altına aldı.
Halk ilk kez padişahın yanında yönetime katıldı. İlk kez parlamenter
sisteme ve anayasal düzene geçildi.
İHTİLALLER ÇAĞI
FRANSIZ İHTİLALİ’NİNOSMANLI DEVLETİ’NE ETKİSİ

Sırp İsyanı (1804-1817)

EN?
Osmanlı Devleti’nin merkezi otoritesinin bozulması. Avusturya ve Rusya’nın D
NE
Fransız İhtilali’nin yaydığı milliyetçilik propagandalarını yapmaları. Osmanlı
Devleti’nin vergileri arttırması. Yöneticilerin halka baskı kurmaları.

Sırplar, bağımsız bir devlet kurma isteğiyle 1804’ta Kara Yorgi önderliğinde
isyan başlatmıştır.

Sırp İsyanı’na Rusya destek vermiştir. İsyana Karadağlıların da katılması


isyanı daha da arttırmıştır. Ancak Avusturya, Rusya’nın himayesinde hareket
eden bağımsız bir Sırp Devleti’nin kurulmasından yana değildi. Bu nedenle Sırp
İsyanı konusunda Rusya-Avusturya arasında anlaşmazlık doğmuştur.

Sırp İsyanı, Osmanlı Devleti ile Rusya arasında yapılan 1812 Bükreş
Antlaşması’na kadar sürmüş ve bu antlaşmayla Sırplara ayrıcalıklar verilmiştir.
İHTİLALLER ÇAĞI
FRANSIZ İHTİLALİ’NİNOSMANLI DEVLETİ’NE ETKİSİ

Sırp İsyanı (1804-1817)

UÇ!
1812 Bükreş Antlaşması’ndan sonra Sırpların bağımsızlık hareketleri devam etmiştir. N
Bu sorunu kesin olarak çözmek isteyen Osmanlı Devleti, 1813’te Kara Yorgi’yi mağlup sO
etmiştir.

Böylece Sırp İsyanı sona ermiş ve Sırbistan yeniden devlet merkezine


bağlanmıştır. Osmanlı Devleti, 1816’da Sırplara geniş haklar vermiştir.

1817 yılında Osmanlı Devleti'nin sınırları içerisinde, İstanbul’a bağlı olmak


koşuluyla Sırbistan Prensliği ortaya çıkmıştır.

Bu isyan ile Osmanlı tarihinde ilk defa bir Hristiyan topluluğu bağımsızlık için
harekete geçmiş, sınırlı da olsa başarıya ulaşmış ve siyasi olarak kendini
tanıtmıştır.

Bu durum diğer azınlıklar için de örnek olmuştur. Nitekim Sırp İsyanı’ndan hemen
sonra Yunan İsyanı başlamıştır.
İHTİLALLER ÇAĞI
FRANSIZ İHTİLALİ’NİNOSMANLI DEVLETİ’NE ETKİSİ

E N?
Yunan İsyanı (1820-1829) D
NE

Rusya ve Fransa tarafından Yunanistan’da Osmanlı


Devleti’nden ayrılarak bağımsız bir devlet kurma düşüncesi
yayılmaya başlanmıştır.

Rusya ve Fransa, Osmanlı toprakları üzerindeki çıkarlarını


sağlamak için azınlıkların bağımsızlık hareketlerini
desteklemiş ve Osmanlı’nın yıkılmasını hızlandırmak
istemişlerdir.

1815 Viyana Kongresi’nden güçlenerek çıkan Rusya,


Yunanistan’daki milliyetçilik duygularını alabildiğine kışkırtmış
ve 1821’de Mora’da çıkan ayaklanmada başrol oynamıştır.
İHTİLALLER ÇAĞI
FRANSIZ İHTİLALİ’NİNOSMANLI DEVLETİ’NE ETKİSİ

Yunan İsyanı (1820-1829) nuç


so

Yunanlılar, Etnik-i Eterya Cemiyeti’nin kışkırtmalarıyla ve Rusya’nın


desteğiyle ayaklandılar. Ayaklanma, Avrupalı devletlerden de büyük destek
gördü.

Osmanlı Devleti isyanı Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın yardımıyla bastırdı.

İngiltere, Fransa ve Rusya, Osmanlı Devleti’nden Rumlara özerklik


verilmesini istemiş aldıkları ret cevabı sonrasında ise Navarin’de Osmanlı
donanmasını yakmışlardır.

Yunan İsyanı “Navarin Olayı” sonrasında Osmanlı- Rus Savaşı’na dönüştü,


savaşı Osmanlı Devleti kaybetti ve 1829 yılında Edirne Antlaşması
imzalandı.
İHTİLALLER ÇAĞI
FRANSIZ İHTİLALİ’NİNOSMANLI DEVLETİ’NE ETKİSİ


Yunan İsyanı (1820-1829) so
n

Edirne Anlaşması (1829): Osmanlı Devleti,


Yunanistan’ın bağımsızlığını kabul etmiştir.
Eflak, Boğdan, Sırbistan özerk olacaktır. Rus
ticaret gemilerinin boğazlardan geçişi serbest
bırakılmıştır. Osmanlı Devleti Rusya’ya tazminat
ödeyecektir.

Osmanlı Devleti’nde ilk bağımsız olan devlet


Yunanistan, son bağımsız olan ise
Arnavutluk’tur.
İHTİLALLER ÇAĞI
SANAYİ DEVRİMİ

Avrupa da XV. yüzyıl da başlayan yenilikçilik hareketleri


XVIII. yüzyıl da bilim, din ve felsefe alanlarına yansımaya
başlayınca, geleneksel ve batıl inançlar yerine özgürlükçü,
akılcı ve bilimsel bulgular benimsenmeye başlanmıştır. Bu
süreç zamanla sanayi devrimini ortaya çıkarmıştır.

Sanayi Devrimi: Avrupa'da XVIII. ve XIX. yüzyıllarda yeni


buluşların üretime olan etkisi ve buhar gücüyle çalışan
makinelerin makineleşmiş endüstriyi doğurması, bu
gelişmelerin de Avrupa'daki sermaye birikimini
arttırmasına denir.
İHTİLALLER ÇAĞI
SANAYİ DEVRİMİ

Sanayi Devrimi, ilk olarak XVIII yüzyıl sonlarında Birleşik


Krallık'ta (İngiltere) ortaya çıkmış, ardından Batı Avrupa, Kuzey
Amerika ve Japonya'ya sıçramış ve bütün dünyaya yayılmıştır.

Sanayi Devrimi’nin temeli, kömürün enerji kaynağı olarak


kullanılmaya başlanması ve James Watt (Ceyms Vat) tarafından
buhar makinesinin geliştirilmesiyle atılmıştır. Daha sonra
makineleşme tekstil sanayisine uygulanmış ve özellikle demir-
çelik üretim yöntemlerindeki gelişmeler bu süreci ileri aşamaya
taşımıştır.

XIX. yüzyıl ortalarına gelindiğinde İngiltere; maden, tekstil ve


demir-çelik sanayini geliştirmiş fakat Fransa ve Belçika bu
faaliyetlere daha yeni başlamıştır
İHTİLALLER ÇAĞI
SANAYİ DEVRİMİ
E N?
D
Rönesans hareketleri ve Aydınlanma Çağı ile Avrupa’da NE

meydana gelen bilimsel ve teknik gelişmelerin etkisi.

Coğrafi Keşiflerle sömürgeciliğin gelişmesi ve Avrupa


devletlerini zenginleştirmesi.

Sömürgelerden gelen bol miktarda hammaddenin en kısa


sürede işleme zorunluluğunun ortaya çıkması.

İşlenen hammaddelerin, mamul madde olarak kolaylıkla


tekrar sömürgelere pazarlanabilme olanağının olması.

Buhar gücünün keşfedilmesi.


İHTİLALLER ÇAĞI
SANAYİ DEVRİMİ

Üretimin şekli ve miktarı arttı. so
n

Makineleşme hız kazandı.

Üretim maliyetleri düştü.

Küçük atölyeler yerine yüzlerce işçi çalıştıran fabrikalar açıldı.

Ticaret kapitalizminden sanayi kapitalizmine geçildi.

Büyük sermayeli şirketler ve bankalar kuruldu.

Ulaşım sistemi gelişti. Demir yolları, kara ulaşımı, Süveyş ve Panama


Kanalları’nın açılması deniz ulaşımını geliştirdi.

Sömürgecilik şekil değiştirdi ve emperyalizme dönüştü.


İHTİLALLER ÇAĞI
SANAYİ DEVRİMİ
nuç
İşçi-işveren (emek-sermaye) çatışması kapitalizm, liberalizm, sosyalizm so
ve komünizm gibi ekonomik ve siyasi akımları ortaya çıkardı.

Proletarya adıyla sanayide çalışan işçi sınıfı ortaya çıktı.

Sendika çalışmaları ve işçi ihtilalleri başladı.

Avrupa’nın refah düzeyi yükseldi ve nüfus arttı.

Köyden kente göç başladı, kalabalık ailelerin yerini çekirdek aileler aldı.

İnsanoğlu tarım toplumundan sanayi toplumuna geçti.

Ham madde ve Pazar arayışı I. ve II. Dünya Savaşları’nın temel


nedenleri oldu.
İHTİLALLER ÇAĞI
SANAYİ DEVRİMİ’NİN OSMANLI’YA ETKİLERİ

Sanayi Devrimi Osmanlı’yı olumsuz etkiledi ve yerli el


tezgahlarına dayalı küçük atölyelerin kapanmasına neden
oldu.

Ülkeye bol ve ucuz malların girmesi ekonomiyi dışa bağımlı


hale getirdi.

Ülke, Avrupalıların açık pazarı haline geldi.

Osmanlı ülkesi sadece ham madde üreticisi durumuna geldi.

İhracat ve ithalat arasındaki dengeler Osmanlı Devleti’nin


aleyhine bozuldu.
İHTİLALLER ÇAĞI
SANAYİ DEVRİMİ’NİN OSMANLI’YA ETKİLERİ

Ülkede işsizlik arttı.

Esnaf ve sanatkarları koruyan Lonca Teşkilatı eski


önemini yitirdi.

Ülkede üretilen malların fiyatı düştü.

Avrupalı devletler, Osmanlı Devleti’nin bu zayıf


durumundan yararlanarak daha çok ticari ayrıcalıklar
elde etti.

Ekonomide başlayan bu gerileme Osmanlı Devleti’nde


siyasi çöküşü de hızlandırdı
İHTİLALLER ÇAĞI
YENİ İHTİLALLERE GİDEN YOL

Fransız İhtilali’nin milliyetçilik ve özgürlük düşünceleri bütün Avrupa


devletlerini etkilediğini öğrenmiştik.

İşte bu yüzden kendileri için yıkıcı olan bu düşünceleri engellemek isteyen


Avrupalı devletler, 1815 Viyana Kongresi kararlarıyla eski düzeni sürdürmeye
çalışmışlardır.

Sanayi Devrimi’nden sonra daha da zenginleşen ve etkisi artan burjuva sınıfı


kendi çıkarlarına uygun politika izleyen hükümet biçimi kurma çalışmaları bu
başkaldırılarda en önemli itici gücü oluşturacaktır.

Diğer yandan işçi sınıfının yaşam ve çalışma şartlarının çok olumsuz olması
yeni ihtilallerin yolunu açtı.

Burjuva ve işçi sınıfının yeni haklar elde etmek istemesine, kralların


yetersizliği de eklenince başta Fransa olmak üzere Avrupa’nın birçok
ülkesinde 1830 ve 1848 ihtilalleri başladı.
İHTİLALLER ÇAĞI
1830 İHTİLALLERİ

Napolyon’dan sonra başa geçen kralların; Fransa’da


mutlak monarşiyi tekrar kurmak için meclisi
dağıtmaları, asına sansür uygulamaları, Üniversiteler
üzerinde baskı uygulamaları nedeniyle “liberaller” 1830
ihtilallerini başlattılar.

Liberallerin liderliğinde çıkan ihtilaller sonucunda


Fransa’da meşruti monarşi kurulmuş, daha demokratik
bir yönetim oluşturulmuş ve ihtilal başarıya ulaşmıştır.

Viyana Kongresi ve onun temsil ettiği düzene karşı olan


1830 İhtilalleri; Fransa’da halk egemenliğini ortaya
koyarken, Belçika ve İspanya’da liberalizm başarısı ile
sonuçlanmıştır.
İHTİLALLER ÇAĞI
1830 İHTİLALLERİ

Belçika ve Hollanda birbirinden ayrılmış ve


Belçika, Hollanda’ya karşı bağımsızlığını
kazanmıştır.

İspanya’da meşruti yönetim kurulmuştur.

İngiltere’de liberaller hükümeti ele geçirmiştir.

Ancak; İtalya Avusturya’ya, Polonya Rusya’ya


karşı başarılı olamamıştır. Doğu Avrupa’da mutlak
yönetimler varlığını devam ettirmiştir.
İHTİLALLER ÇAĞI
1848 İHTİLALLERİ

Fransa’da Sanayi Devrimi ile ortaya çıkan işçi sınıfının


(proletarya) sosyalist bir parti kurarak;

✓ Emeklilik hakkı,
✓ İşten çıkarıldığında tazminat hakkı,
✓ Çalışanın sigorta hakkı,
✓ Kadınlara erkeklerle aynı yevmiyenin verilmesi,
✓ Küçük çocukların çalıştırılmaması,
✓ 16 saate varan çalışma sürelerinin azaltılması gibi taleplerde
bulundular.

Kral Louis Philippe’nin; İşçi sınıfının taleplerini kabul etmemesi,


Şiddet yoluyla işçi sınıfının greve gitmesini engellemesi, Kişi
özgürlüğünü kısıtlaması nedeniyle sosyalistler ve özgürlük yanlısı
liberaller güç birliği yaptılar ve 1848 İhtilallerini başlattılar.
İHTİLALLER ÇAĞI
1848 İHTİLALLERİ

Paris’te kanlı çatışmalar meydana geldi. Kral Louis Philippe bunun


üzerinde ülkeden kaçtı.

Ülkede geçici bir hükümet kuruldu ve Fransa’da yeniden


Cumhuriyet ilan edildi.

1848 İhtilalleri sonucunda Avrupa’da birçok hükümdar tahtından


uzaklaştırıldı ya da liberal yönetim anlayışını kabul etmek
zorunda kaldı.

Hollanda, İsveç ve Danimarka’da yeni anayasalar yapıldı ve


demokratik yönetimler kuruldu.

1848 İhtilalleri sürecinde ulusal birliklerini ve bağımsızlıklarını


sağlamak isteyen İtalya, Almanya ve Macaristan amaçlarına
ulaşamadı.
İHTİLALLER ÇAĞI
1815-1870 ARASI DÖNEMDE AVRUPA’YI ETKİSİ ALTINA ALAN İDEOLOJİLER

LİBERALİZM: Bireyin özgür olmasını ve ekonomik güçler


arasında özgür yarışmayı, devletin bireyler, sınıflar ve
uluslar arasındaki ekonomik ilişkilere karışmamasını isteyen
siyasal ve ekonomik öğretiye liberalizm denir.

Bireysel özgürlüğü temel değer kabul eden liberalizm; Özel


mülkiyet, Bireysel girişim ve Ticaret özgürlüğü üzerine
kurulu bir ideoloji olup Devlet müdahalesini dışlar.

Bunun için devletin, anayasa ile sınırlandırılması gerektiğini


savunur. Bu özelliği ile liberalizm, diğer modern
ideolojilerden ayrılır.
İHTİLALLER ÇAĞI
1815-1870 ARASI DÖNEMDE AVRUPA’YI ETKİSİ ALTINA ALAN İDEOLOJİLER

SİYASİ LİBERALİZM: Devlet faaliyetlerinin bireyin hak


ve özgürlüklerini koruyacak şekilde düzenlemesini savunur.

EKONOMİK LİBERALİZM: Özel mülkiyet ve serbest


ticaret sistemine dayanır. Bireyler, devletin sınırlı koruması
altında istedikleri gibi ekonomik faaliyetlerde bulunabilir.
Bu sisteme de “serbest piyasa ekonomisi” adı verilir.

Liberalizm, iş dünyasında burjuva sınıfının yükselişini


sağlarken, işçi sınıfı ise gittikçe güçlenen patronlar
karşısında yalnız ve savunmasız kalmıştır.
İHTİLALLER ÇAĞI
1815-1870 ARASI DÖNEMDE AVRUPA’YI ETKİSİ ALTINA ALAN İDEOLOJİLER
Kapitalizm: Kapitalizm, üretim araçlarının özel mülkiyetine ve
bunların kâr amacıyla işletilmesine dayanan ekonomik sisteme
Kapitalizm denir.

Kapitalizm, Yeni Çağ’da (XVI. yüzyılda) Avrupa’da ortaya çıkmıştı

Kapitalizmin doğmasına; Sanayi Devrimi’nin gerçekleşmesi, İşçi


sınıfının ortaya çıkması, Burjuva sınıfının yükselişe geçmesi ortam
hazırlamıştır.

Kapitalistler toprak, fabrika, maden, liman, ulaşım gibi üretim


araçlarına sahip olmuşlardır.

Kapitalistler sistemin sürekliliği için: daha çok hammadde ve iş


gücünü Coğrafi Keşiflerle karşılamış ve devamında dünyanın her
yerinde sömürge imparatorlukları kurmuşlardır.
İHTİLALLER ÇAĞI
1815-1870 ARASI DÖNEMDE AVRUPA’YI ETKİSİ ALTINA ALAN İDEOLOJİLER

KAPİTALİST: Avrupa’da giderek


zenginleşen ve sermaye sahibi olan
girişimciye denir.

Kapitalist sistem, toplumda gelir


dağılımında eşitsizlikler
yaşanmasına neden olmuştur.
İHTİLALLER ÇAĞI
1815-1870 ARASI DÖNEMDE AVRUPA’YI ETKİSİ ALTINA ALAN İDEOLOJİLER

Sosyalizm: Üretim araçlarının kamunun, devletin elinde olması,


ekonomik faaliyetlerin kar yerine insanların gereksinimlerini
karşılaması gerektiğini öne süren, değer olarak emeğe önem veren,
toplumun örgütlenmesinde köklü değişiklikler amaçlayan siyasal
öğretiye denir.

Sermaye sahipleri ile işçiler arasındaki eşitsizliği, servet ve refah


farkını ortadan kaldırmak amacıyla hareket eden bir ideolojidir.

Siyasal bir ideoloji olarak sosyalizm, Napoleon Dönemi’nin sona


erdiği 1815 ile Karl Marx’ın, “Komünist Manifestosu”nu kaleme aldığı
ve Avrupa'da devrimlerin yapıldığı 1848 yılları arasında ortaya
çıkmıştır.

Avrupa'da ilk sosyalist partiler, 1860'lı yıllarda kurulmuştur.


İHTİLALLER ÇAĞI
1815-1870 ARASI DÖNEMDE AVRUPA’YI ETKİSİ ALTINA ALAN İDEOLOJİLER

Sosyalizm:

Kapitalizme tepki olarak doğmuştur.

Kapitalizmi sömürücü olarak gören sosyalizm, ortak mülkiyete ve


sosyal eşitliğe önem vermiştir.

Siyasal bir ideoloji olan ve kapitalizme alternatif bir toplum düzeni


geliştirmek isteyen sosyalizm 2 gruba ayrılır
İHTİLALLER ÇAĞI
1815-1870 ARASI DÖNEMDE AVRUPA’YI ETKİSİ ALTINA ALAN İDEOLOJİLER

Marksizm:

Marksizm üretim araçlarının ortak mülkiyet üzerine kurulu


sınıfsız, parasız ve devletsiz bir toplumsal düzen ve bu düzenin
kurulmasını amaçlayan toplumsal, siyasi ve ekonomik bir ideoloji
ve harekettir.

Komünizm sadece üretim araçlarının ortaklaşa kullanılmasına


dayanan sosyalizmden ayırt edilmesi gerekir.

Marksizm, Alman Filozof Karl Marx’ın, Alman felsefesini, Fransız


sosyalizmini ve İngiliz siyasal düşüncesini bir araya getirerek,
Frederich Engels’le birlikte “Bilimsel Sosyalizm” adıyla
oluşturduğu ideolojidir.
İHTİLALLER ÇAĞI
1815-1870 ARASI DÖNEMDE AVRUPA’YI ETKİSİ ALTINA ALAN İDEOLOJİLER

Marksizm’e göre;

Tarih bir sınıf mücadelesinin sonucunda ortaya çıkmıştır.

XIX. yüzyılda egemen olan burjuvazi, işçi sınıfının


sömürülmesine olanak tanımıştır.

Kapitalizmle birlikte sömürülen işçi sayısı da artmıştır. Bu


nedenle işçiler iktidara geldikten sonra üretim araçlarını
özel mülkiyetten çıkaracak ve “proletarya diktatörlüğü”
kuracaktır.

Ardından proletarya sınıfsız ve devletsiz, komünist bir


devlet düzeni kuracaktır.
İHTİLALLER ÇAĞI
MUTLAK MONARŞİDEN, ANAYASAL MONARŞİYE GEÇİŞ

Yeni Çağ’da, burjuva sınıfı kendi ekonomik faaliyetlerini


destekleyerek ve sermayesi için güvenli bir merkezi yönetim
kurabilecek olan kralları desteklediler.

Burjuva sınıfından bu desteği alan krallar mutlak monarşi


yönetimlerini kurdular ve burjuvazinin istediği ticaret yasalarını
çıkardılar.

MUTLAK MONARŞİ: Devlet içinde tek ve en büyük otoritelerin


hükümdar olduğu; yasama, yürütme ve yargı yetkisinin de
hükümdarda toplandığı yönetim biçimine denir.

MEŞRUTİ MONARŞİ: hükümdarın yetkilerinin anayasa ve halk


yoluyla seçilen meclis tarafından kısıtlandığı yönetim biçimine
denir
İHTİLALLER ÇAĞI
MUTLAK MONARŞİDEN, ANAYASAL MONARŞİYE GEÇİŞ

Feodal güçlere karşı krallar ve burjuva sınıfın


arasındaki bu iş birliği uzun sürmedi.

Sanayi Devriminden sonra soyluların yerini alan


burjuva sınıfı ekonomik gücüne dayanarak siyasal
yapıda, devlet yönetiminde söz sahibi olmak
istedi. ayrıca burjuva sınıfı, kralın yetkilerini
sınırlandırarak siyasi haklar elde edebilmenin
mücadelesini başlattı.
İHTİLALLER ÇAĞI
MUTLAK MONARŞİDEN, ANAYASAL MONARŞİYE GEÇİŞ

Avrupa Aydınlanma düşüncesi ilkelerine dayanan


ilk modern yazılı anayasa 3 Mayıs 1791’de
Polonya’da ilan edildi. Ancak Polonya
Anayasası’ndan kısa bir süre sonra ilan edilen
Fransız Anayasası, diğer Avrupa ülkelerine örnek
oldu ve Avrupa’da anayasaya dayalı “Meşruti
Monarşiler” dönemi başladı.

Krallar bu anayasaları kaldırmak için çalışmıştır.


Buna karşılık liberallerde anayasanın tam
uygulanmasını sağlamak için çalışmışlardır.
OSMANLI DEVLETİ’NDE MODERN ORDUYA GEÇİŞ

ZORUNLU ASKERLİK SİSTEMİ

1789 Fransız İhtilali sonrasında ortaya çıkan zorunlu


askerlik sistemi, “ulus devletlerin” kurulmasında ve
“Cumhuriyet” rejimin ortaya çıkmasında önemli rol
oynamıştır.

Milliyetçilik anlayışı ile, Avrupa’da “milli ordu” kavramı ulus


devletlerin askeri yapısının temelini oluşturmuştur.

1793’te Fransa’da askerlik zorunlu hale getirilmiş 18 ve 25


yaş arasındaki erkekler askere alınmış, bedel ödeyerek
askerlikten muaf olma hakkı da kaldırılmıştır
OSMANLI DEVLETİ’NDE MODERN ORDUYA GEÇİŞ

ZORUNLU ASKERLİK SİSTEMİ

1848 İhtilallerinden sonra Fransa’da Cumhuriyetin


ilan edilmesinden sonra vatandaşın vatanını
savunması gerektiği anlayışı ortaya çıkmıştır.

Zorunlu askerlik sistemi; XIX. yüzyılda Avrupa’da


devletlerin askeri gücünü, halk üzerindeki
otoritesini arttırmış ve merkezi yapılarını
güçlendirmiştir.
OSMANLI DEVLETİ’NDE MODERN ORDUYA GEÇİŞ

ZORUNLU ASKERLİK SİSTEMİ

Osmanlı Devleti; Ulusal bağımsızlık hareketlerini


önlemek, Siyasi birliğini ayakta tutabilmek için
“zorunlu askerlik” sisteminden yararlanmak
istemiştir.

Osmanlı Devleti, XVIII. yüzyılda Rusya ve


Avusturya’ya karşı ağır yenilgiler almaya
başlayınca, Avrupa tarzı yeni ordu kurma projeleri
ile askeri rekabete ayak uydurmaya çalışmıştır.
OSMANLI DEVLETİ’NDE MODERN ORDUYA GEÇİŞ

NİZAM-I CEDİD ORDUSU

Batılılaşmayı her alanda bir devlet politikası haline


getiren III. Selim, Avrupa tarzında köklü
reformlar yapmıştır.

III. Selim, Avrupalı devletler karşısında alınan


yenilgiler üzerine 1792’de Batı tarzında eğitilen ve
teçhizatlandırılan Nizam-ı Cedid Ordusu’nu
kurmuştur.

Sadece Nizam-ı Cedid Ordusu’nun giderlerini


karşılamak için “Irad-ı Cedid” adıyla yeni bir
hazine oluşturulmuştur.
OSMANLI DEVLETİ’NDE MODERN ORDUYA GEÇİŞ

NİZAM-I CEDİD ORDUSU

Bu ordunun asker ihtiyacı, Anadolu’daki köylerden temin


edilmiş ve askerlik süresi “3 yıl” olarak belirlenmiştir.

Nizam-ı Cedid Ordusu için “Selimiye” ve “Levent”


Kışlaları ile Kütahya ve Karaman’da askeri eğitim
merkezleri kurulmuştur.

Zorunlu askerlik sistemi içinde yer almayan Nizamı


Cedid Ordusu’na ilk girenler 1787-1792 Osmanlı- Rus
Savaşında esir alınanlar ile İstanbul sokaklarından
toplanan gençler olmuştur.
OSMANLI DEVLETİ’NDE MODERN ORDUYA GEÇİŞ

NİZAM-I CEDİD ORDUSU

Nizam-ı Cedid Ordusu’na asker olarak girebilmenin temel koşulu Müslüman


olmaktır.

Nizam-ı Cedid askerlerine pantolon ve ceketten oluşan tek tip askeri


elbiseler giydirilmiştir.

III. Selim vilayetlerden yeni birlikler kurulması için Rumeli’deki köylerden


20-25 yaşları arasındaki gençleri askere almaya çalışmış ancak yeniçeriler
hem de köylüler buna şiddetli tepki göstermiştir.

Baskıların artması üzerine III. Selim Nizam-ı Cedid birliklerini 1807’de


dağıtmak zorunda kalmıştır.

Nizam-ı Cedid Ordusu Suriye’nin Akka Kalesi’nde, Cezzar Ahmet Paşa


komutasında o güne kadar hiçbir savaşı kaybetmeyen Napolyon Bonapart
ordularını yenmeyi başarmıştır.
OSMANLI DEVLETİ’NDE MODERN ORDUYA GEÇİŞ

YENİÇERİ OCAĞI’NIN KALDIRILMASI

Sultan II. Mahmud bunun üzerine, hızlı bir şekilde, olağan


üstü konuların görüşüldüğü danışma meclisi olan Meclis-i
Meşveret’i toplayarak durum değerlendirmesi yapmıştır.

Toplantı sonucunda isyancılara karşı, kuvvet kullanılması


yönünde karar çıkmış ve bu karar, ulema tarafından da
onaylanmıştır.

Hem halkın hem de ulemanın desteğini alan II. Mahmud,


yeniçeri kışlalarını topa tutarak ortadan kaldırmıştır.

VAKAY-I HAYRİYE: Osmanlı tarihinde Yeniçeri Ocağı’nın


kaldırılmasına “Vakay-ı Hayriye” (Hayırlı Olay)
denilmiştir.
OSMANLI DEVLETİ’NDE MODERN ORDUYA GEÇİŞ

YENİÇERİ OCAĞI’NIN KALDIRILMASI

Yeniçeri Ocağı’nın Kaldırılması ile;

Devlet ve padişah otoritesi yeniden kurulmuştur.

Kanun ve kurallara uymayan, sadece kendi


çıkarlarına değer veren, siyasi bir parti gibi
hareket eden, acımasız bir güç odağı yok edilmiştir.

II. Mahmut’un ileride yapacağı ıslahat çalışmalarının


garantisi sağlanmıştır.

1829 yılında “Asakir-i Mansure-i Muhammediye”


adıyla yeni bir ordu kurulmuştur.
OSMANLI DEVLETİ’NDE MODERN ORDUYA GEÇİŞ

ASÂKİR-İ MANSÛRE-İ MUHAMMEDİYE ORDUSU

Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından sonra Hz. Muhammed’in


adına ithafen, bu yeni orduya Asâkir-i Mansûre-i
Muhammediye (Hz. Muhammedin Muzaffer Askerleri) ismi
verilmiştir.

Kurulan bu yeni orduyla Osmanlı askeri sisteminde ocak


anlayışı terk edilmiş oldu.

Yeni ordunun giderleri “Mansure Hazinesi” adıyla kurulan


ve yeni gelir kaynakları olan bir hazineden sağlanmıştır.

Bu yeni ordunun adı 1843 yılında düzenli ordu anlamında


“Asakir-i Nizamiye” olarak değiştirilmiştir.
OSMANLI DEVLETİ’NDE MODERN ORDUYA GEÇİŞ

ASÂKİR-İ MANSÛRE-İ MUHAMMEDİYE ORDUSU

Batı tarzında eğitim yapan bu orduya “15 ile


30 yaş” arasındaki gönüllü askerler seçilmiştir.

Bu ordunun hizmet süresi en az “12 yıl” olarak


belirlenmiş ve süre sonunda askerlere
emeklilik hakkı tanınmıştır.

Kişinin askerliğini tamamlayıp sivil hayata


dönmesi, bir meslekle uğraşması ve evlenmesi
için bu sürenin dolması şart koşulmuştur.
OSMANLI DEVLETİ’NDE MODERN ORDUYA GEÇİŞ

OSMANLI DEVLETİ’NDE ZORUNLU ASKERLİK SİSTEMİNE GEÇİŞ

Zorunlu askerlik sistemine geçilmemesi, Ordunun tam olarak


teşkilatlanamaması, Savaşlarda yenilgiler alınması, Yunan
İsyanı, Mehmet Ali Paşa İsyanı gibi gelişmelerin olumsuz etkisi
gibi nedenlerden dolayı Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye
Ordusu’nun asker sayısı yeterli düzeye ulaşamamıştır.

Bu yeni ordunun yetersizlikleri nedeniyle ilan edilen


seferberliği kaldırmak ve ücretli askerlere olan ihtiyacı
kaldırmak için eyaletlerde “Redif-i Asakir-i Mansure Ordusu”
kurulmuştur.

1843 yılında askerlikte "kura usulü" getirilmiş, böylece Osmanlı


tebaasının tamamı askerlik hizmetinden sorumlu tutulmuştur.
OSMANLI DEVLETİ’NDE MODERN ORDUYA GEÇİŞ

OSMANLI DEVLETİ’NDE ZORUNLU ASKERLİK SİSTEMİNE GEÇİŞ

Osmanlı Devleti’nde 1844’te askerlik süresi “5 yıl” olarak


belirlenmiştir.

1846’da çıkarılan bir kanunla sadece Müslümanlar askerlikle


yükümlü kabul edilmiş, Gayrimüslimler zorunlu askerliğin dışında
tutulmuştur.

1856 Islahat Fermanı’yla, Osmanlı Devleti’nde hukuken zorunlu


askerlik sistemine geçilmiş olsa da Gayrimüslimler “Bedel-
Askeri” (Bedelli Askerlik) yoluyla askerlik görevinden muaf
olmuşlardır.

1870 yılında askerlik süresi “4 yıla” indirilmiştir.


OSMANLI DEVLETİ’NDE MODERN ORDUYA GEÇİŞ

OSMANLI DEVLETİ’NDE ZORUNLU ASKERLİK SİSTEMİNE GEÇİŞ

II. Abdülhamit Dönemi’nde;

Almanya’dan gelen Von der Goltz Paşa’nın öncülüğünde 1886’da


çıkarılan bir kanunla askerlik yaşı 20-40 arası olarak
belirlenmiştir.

Aynı kanunda “Bedel-i Şahsi” yani askere gitmek istemeyen


kişilerin yerine başka birini gönderme uygulaması da kaldırılmış,
“nakdi bedel” ödenmesi kuralı getirilmiştir.

Doğu Anadolu’daki aşiretlerden “Hamidiye Süvari Alayları”


oluşturulmuştur.

Osmanlı Devleti’nde “zorunlu askerlik” sistemine geçiş 1909’da


İttihat Terakki Cemiyeti’nin iktidarı döneminde
gerçekleşebilmiştir
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER

NÜFUS: Bir ülkede, bir bölgede, bir evde belirli bir anda yaşayanların oluşturduğu
toplam sayı, popülasyon.

NÜFUZ: Söz geçirme, güçlü olma, erk.

XIX. yüzyılda devletler, gelişmenin ana unsurlarından biri olan nüfus gücü için
çeşitli politikalar üretmiştir. Özellikle askeri endişeler ile devletler nüfus
gücünü artırmak istemiştir.

Avrupa’da XVI. yüzyılda gelişen ve XIX. yüzyıla kadar etkili olan merkantilist
ekonomi anlayışı, güçlü ve zengin bir devlet için nüfus artışını desteklemiştir.

Merkantilistlere göre nüfusun büyüklüğü; siyasi, askerî ve mali açıdan önemli bir
güçtür.
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER

Sanayi Devrimi sonrası fabrikalaşmanın artması da


şehirlerde nüfus ihtiyacı doğurmuştur.

XIX. yüzyıldan itibaren nüfus, merkantilizm anlayışında


olduğu gibi ulus devletler tarafından da zenginliği
artıran bir araç olarak görülmüştür.

XIX. yüzyılda meydana gelen siyasi, askerî, sosyal ve


ekonomik ihtiyaçlar, devlet yöneticilerini ülke
nüfuslarını artırmayı amaçlayan politikalar üretmeye
yöneltmiştir.
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER

Ülkeler demografik gücü, güçlü bir devlet için önemli


saymıştır. Ancak nüfusun sayısal olarak artışını tek
başına yeterli görmeyen devletler, nüfusun eğitimli ve
üretken olması için çalışmalar yapmıştır.

Avrupa’da yaşanan sanayileşme ve kapitalizm insan


ihtiyacını artırmıştır. Şehirlerde daha fazla işçiye
ihtiyaç doğmuştur. Bu süreç göç hareketlerini
artırmıştır. Bu nüfus hareketleri sonucunda XVIII.
yüzyılın ikinci yarısından itibaren devletler,
nüfuslarını tam olarak tespit etmek amacıyla nüfus
sayımları yapma ihtiyacı duymuştur.
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER

OSMANLI NÜFUS POLİTİKALARI

Osmanlı Devleti; Klasik Dönem’de nüfusu, asker ve vergi


kaynağı olarak görmüş ve fethettiği toprakları imar etmek
için kullanmıştır.

XIX. yüzyılda ise Osmanlılarda, Avrupa’daki bürokratik


devlet ve nüfus teorilerinin etkisiyle nüfus sayımları
yapılmaya başlanmış ve nüfus hizmetlerine dair teşkilatlar
kurulmuştur.

Bu doğrultuda nüfusun artışının doğal kaynağı olarak


görülen evliliklerin önündeki en önemli engel olan
masrafların azaltılması için taşra idaresi ve ileri gelenlerine
emirler gönderilmiş ve müfettişlerle ebeveynler ikna
edilmeye çalışılmıştır.
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER

OSMANLI NÜFUS POLİTİKALARI

Osmanlı Devleti’nde nüfus sayımı tarihte ilk kez


II. Mahmut zamanında gerçekleştirilmiştir.

II. Mahmut 1826 yılında Yeniçeri Ocağı'nı


kaldırmıştı ve onun yerine Müslüman çocuklardan
oluşan Asakir-i Mansure-i Muhammediye adlı bir
ordu kurmuştu.

Bu orduya kaç asker alınacağını öğrenmek için


nüfus sayımı emrini verdi. Bu nüfus sayımı 1831'de
oldu ve sayımın nedenlerinden biri de halktan
alınacak vergileri hesaplamaktı. Sayımda sadece
erkekler sayılmıştır.
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER

ULAŞIM VE HABERLEŞME
XIX. yüzyılda kapitalist devletler, hammadde ve
pazarlara kolay ulaşabilmek için treni icat etmişlerdir.

Buhar gücünün ulaşımda kullanılmasıyla ortaya çıkan


tren ve demiryolu ağı, kapitalist devletlerin etkinliğini
ve gücünü arttırmıştır.

Avrupa’da ilk demiryolu 1830’da İngiltere’de


açılmıştır.

Limanlar; demiryolu ile iç bölgelere bağlanarak


buğday, kömür, demir gibi ağır ve hacimli mallar daha
ucuz ve daha hızlı bir şekilde taşınmıştır.
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER

OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMİRYOLU


İlk demiryolu yapımı Islahat Fermanı’nın yabancı sermayeye izin
vermesiyle gerçekleşmiştir. Osmanlı Devleti’nde ilk demiryolu 1867’de
130 km uzunluğundaki İzmir-Aydın arasında döşenmiştir.

Osmanlı Devleti’nde demiryolu yapımı sermaye ve kaynak


yetersizliğinden dolayı demiryolu inşası ve işletilmesi imtiyaz olarak
yabancı şirketlere verilmiştir.

Kapitalist devletlerde Osmanlı’da demiryolu yapımını kendi ekonomik,


siyasi ve askeri çıkarlarına göre yapmıştır.

Osmanlı Devleti’nde demiryolları Abdülmecid, Abdülaziz ve II.


Abdülhamit dönemlerinde önemli devlet politikası haline gelmiştir
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER

OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMİRYOLU


II. Abdülhamid Osmanlı Devleti’nin tüm demiryolu ağının yaklaşık
%73’ünü inşa ettirmiştir.

DEMİRYOLU YAPIMININ FAYDALARI: Devlet otoritesi ülkenin uzak


bölgelerine kadar ulaşılmıştır. Tarımsal vergilerin toplanması
kolaylaşmıştır. Askeri birliklerin taşınması hızlanmış, isyan ve
savaşlarda cepheye asker ve malzeme sevk edilmesi kolaylaşmıştır.

İnşa edilen demiryolları Dömeke Savaşı’nda, Balkan Savaşları’nda ve


I. Dünya Savaşı’nda faydalı olmuştur.
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER
OSMANLI DEVLETİ’NDE TELGRAF
Telgraf, Avrupa’da 1844 yılında icat edilmiştir. Osmanlı
Devleti’nde telgraf hattı ilk kez 1855’te kurulmuş ve bu
hat İstanbul’u Avrupa’ya bağlamıştır.

Padişahlar, telgrafı uzakta olan vilayetler üzerinde bir


denetim aracı olarak ve devletin merkezi otoritesini ülke
geneline yaymak amacıyla kullanmışlardır.

Osmanlı Devleti’nde telgraf demiryolu haberleşmesi ve


tren seferlerini kontrol etmek için kullanılmıştır.

Osmanlı ordusunda haberleşme içinde kullanılmıştır. I.


Dünya Savaşı’nda birbirinden uzak Kafkas, Çanakkale,
Irak ve Suriye’de askeri operasyonlarda önemli bir rol
oynamıştır.
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER
ULUS DEVLET VE VATANDAŞ
Ulus devlet anlayışı, 1648 yılında imzalanan Westphalia
Antlaşması’ndan sonra yaşanan gelişmelerin sonucunda ortaya
çıkan bir olgudur.

Avrupa’da bu devlet anlayışı XVIII. yüzyılın ilk yarısında önce


İngiltere’de daha sonra XIX. yüzyılda Fransa’da ortaya çıkmıştır.

Ulus devletler, modernleşme süreciyle birlikte iktidara tek başına


hâkim olmaya başlamıştır.

Millî birlik unsurunun ön plana çıktığı bu devlet anlayışında, ulus


ile devlet eşdeğer olarak kabul edilmiştir.

Bu devlet anlayışının devam ettirilmesinde okul ve ordu ön plana


çıkan iki kurum olmuştur.
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER
ZORUNLU EĞİTİM VE ASKERLİK
Ulus devlet anlayışı zamanla ülkelerde zorunlu eğitim ve askerlik
anlayışını getirmiştir. Vatandaşlarının daha nitelikli eğitilmesini
isteyen devletler bu anlayışı benimsemiştir.

Zorunlu eğitim uygulaması ilk kez XVIII. yüzyılda Prusya’da


başlamıştır. Daha önceleri kilisenin kontrolünde olan eğitim
programlarında artık derslerin yanında özgür bireye, doğaya,
tarihe ve akla önem vermesi sağlanmıştır.

XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde meydana gelen modernleşme


hareketlerinin özünde merkezileşme çabası yer almıştır.

Modernleşme hareketleri kapsamında açılan eğitim kurumlarında ve


askerî teşkilatlarda; padişaha sadık bir ordu, padişaha sadık bir
toplum oluşması amaçlanmıştır.
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER
OSMANLI DEVLETİ’NDE MODERN EĞİTİM KURUMLARI
Mevcut ordu ve eğitim düzeninde Batı’yla mücadele
edemeyeceklerini anlayan Osmanlı devlet adamları, Avrupa’dan
uzmanlar getirtmiştir.

Ülkeye gelen uzmanların da katkısıyla Osmanlı Devleti’nde yeni


kurumlar açılmıştır.

I. Mahmut Dönemi’nde, aslen Fransız olan sonradan Müslüman


olarak Humbaracı Ahmet adını alan “Conte de Bonneval” topçu ve
humbaracı ocaklarını ıslah ederek yeniden düzenlemiştir.

Osmanlı Devleti askeri alanda yapılan ıslahatlarda ilk kez bir


yabancı uzmandan yararlanmıştır.

Humbaracı Ahmet Paşa, 1734 yılında İstanbul Üsküdar’da askeri


bir okul olan “Hendesehane”yi açmıştır.
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER
OSMANLI DEVLETİ’NDE MODERN EĞİTİM KURUMLARI
Osmanlı’da Hendesehane, çağdaşlaşma hareketinin
ilk kurumudur.

Modern askeri teknikler hakkında eğitim veren


Hendesehane’de, Batı eserlerinden tercüme
edilmiş trigonometri, geometri ve matematik
dersleri okutulmuştur. Tercüme edilen bu
kitaplarla ilk defa modern matematik, Osmanlı
ülkesine girmiştir.

Yeni eğitim anlayışından hoşlanmayan


Humbaracılar ile Yeniçerilerin tepkisi nedeniyle
Hendesehane 1750 yılında kapatılmıştır.
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER

OSMANLI DEVLETİ’NDE MODERN EĞİTİM KURUMLARI

Mühendishane-i Bahr-i Hümâyun

1770 yılında Osmanlı donanmasının Ruslar tarafından


yakılması üzerine “Kaptanıderya Hasan Paşa” yeni ve
güçlü bir donanma kurmak için 1773’te İstanbul’da
Mühendishane-i Bahr-i Hümâyun’u açmıştır.

I.Abdülhamit döneminde açılan okulun ilk hocaları da


“Kaptanıderya Hasan Paşa” ve “Baron de Tott” olmuştur.

Mühendishane-i Bahr-i Hümâyun günümüzde Deniz Harp


Okulu adı ile varlığını sürdürmektedir.
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER

OSMANLI DEVLETİ’NDE MODERN EĞİTİM KURUMLARI

Mühendishane-i Berr-i Hümâyun

III. Selim tarafından 1795’te İstanbul Eyüp’te kurulmuştur.

Kara Mühendishanesi olarak da adlandırılan okul humbara,


istihkam ve mühendislik olmak üzere “3 bölüm”den
oluşmuştur.

Bu okul için Avrupa’dan öğretmen ve kitaplar getirilmiştir.

Mezunlarının subay olarak atandığı “Mühendishane- i Berr-i


Hümâyun” I. Dünya Savaşının başladığı 1914 yılına kadar
eğitim vermiştir.
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER

OSMANLI DEVLETİ’NDE MODERN EĞİTİM KURUMLARI

Mekteb-i Harbiye

II. Mahmud zamanında 1834 yılında kurulmuştur.

Çağdaş bir kurum olan Mekteb-i Harbiye; Asâkir-i


Mansûre-yi Muhammediye Ordusuna modern askerî
ve teknolojik bilgiye sahip subay yetiştirmek amacıyla
açılmıştır.

1936 yılında Ankara’ya taşınan Mekteb-i Harbiye,


günümüzde Millî Savunma Üniversitesine bağlı olarak
eğitim ve öğretime devam etmektedir.
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER

OSMANLI DEVLETİ’NDE MODERN EĞİTİM KURUMLARI

Mekteb-i Tıbbiye
II. Mahmud Dönemi’nde 1827 yılında İstanbul Şehzadebaşı’nda
kurulmuştur.

Modern bir tıp okulu olan Tıbbiye; Asâkir-i Mansûre-yi


Muhammediye Ordusu’nun sağlık alanındaki ihtiyaçlarının giderilmesi
amacıyla açılmıştır. Bu okulun öğretim dili Fransızca’dır.

1847 yılında Viyana’ya gönderilen dört hekimin oradaki sınavlarda


başarılı olması sebebiyle Viyana Tıp Fakültesi Kurulu tarafından
Tıbbiye’ye “Fakülte” unvanı verilmiştir.

Bu gelişmeden sonra Tıbbiye diplomalarının üzerine “Osmanlı


Fakültesi” yazılmıştır.
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER

OSMANLI DEVLETİ’NDE MODERN EĞİTİM KURUMLARI

Mekteb-i Mülkiye

Abdülmecit Dönemi’nde kurulan Osmanlı Devleti’nin ilk sivil


yüksekokuludur.

Programında tarih, coğrafya, iktisat, siyaset, muhasebe ve devletler


hukuku gibi dersler yer almıştır.

1877 yılında “Mekteb-i Mülkiye-i Şahane” ismini alan okulun mezunları,


üst düzey devlet kademelerine atanmıştır.

I. Dünya Savaşı yıllarında kapanan okul, 1936 yılında Ankara’ya


taşınmıştır.

Bu okul, günümüzde Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi olarak


eğitim faaliyetlerini sürdürmektedir
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER

OSMANLI DEVLETİ’NDE MODERN EĞİTİM KURUMLARI


Osmanlı Devleti’nde Eğitimin Zorunlu Hale Getirilmesi
ve Mesleki Eğitim

Osmanlı Devleti akademik ve askerî eğitim veren modern kurumların


yanında mesleki eğitim veren çağdaş okullara da ihtiyaç duymuştur. Bu
doğrultuda çalışmalar yapılmıştır. 1869 yılında yayımlanan “Maarif-i
Umumiye Nizamnamesi” ile mesleki eğitim önem kazanmıştır.

Mesleki Eğitim Veren Bazı Çağdaş Okullar:

✓ Sanat Mektepleri,
✓ Aşı Memurları Mektebi,
✓ Telgraf Memurları Mektebi,
✓ Dişçi Memurları Mektebi,
✓ Çırak Mektebi,
✓ Demiryolu Memurları Mektebi
II. Mahmut, 1824 yılında yayınladığı bir fermanla İstanbul’da ilköğretim
zorunlu hale getirilmiştir.
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER

OSMANLI DEVLETİ’NDE MODERN EĞİTİM KURUMLARI

Osmanlı Devleti’nde Yabancı Okullar

Osmanlı Devleti’nde açılan resmi tarihli ilk yabancı okul, 1583’te Cizvit
rahipleri tarafından açılan “Saint Benoit” Fransız okuludur.

Modern anlamda, Tanzimat Dönemi’nde açılan ilk yabancı okul 1859’da


açılan “Harput Amerikan Koleji”dir.

Yabancı devletlerin, misyonerlerin ve azınlık okullarının sayısı 1860 yılında


1600 civarına ulaşmıştır. Yabancı okullar özellikle Orta Doğu, Doğu
Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve İstanbul’da açılmıştır.

Yabancı okulların açıldıkları bölgeler dikkate alındığında, bu okulların


amaçlarının siyasi, ekonomik çıkar sağlamak ve dini propaganda yapmak
olduğu anlaşılır. Bu nedenle Osmanlı Devleti’nin dağılmasında azınlık ve
yabancı okulların çalışmaları etkili olmuştur.
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER

OSMANLI DEVLETİ’NDE MODERN EĞİTİM KURUMLARI

Osmanlı Devleti’nde Yabancı Okullar

Yabancı okulların faaliyetlerinin denetlenmesi için1869 yılında “Maarifi Umumi


Nizamnamesi” yayımlanmıştır.

Buna Göre;

Yabancı okulların zararlı faaliyetlerine karşı denetlenmesi sağlanmıştır.

Yabancı okullarda görev yapacak olan öğretmenlerin “Maarif Nezareti”nden


onaylı diplomalarının olması zorunluluğu getirilmiştir.

Yabancı okullarda okutulacak kitapların ve programların Maarif Nezareti


tarafından onaylanması zorunluluğu getirilmiştir.

Alınan bu tedbirlere rağmen yasal denetim tam olarak 1923’te imzalanan


Lozan Barış Antlaşması ile ancak sağlanabilmiştir.
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER

OSMANLI DEVLETİ’NDE MODERN EĞİTİM KURUMLARI

Osmanlı Devleti’nde Yabancı Okullar

Modern eğitim veren yabancı okullarla mücadele etmek için II. Abdülhamit
Dönemi’nde, devlet tarafından bazı modern okullar açılmıştır.
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER

SOSYAL DEVLET VE SULTAN II. ABDÜLHAMİD

Ekonomik ve toplumsal yönden vatandaşlarının tümüyle ilgilenen,


onların yaşam düzeyi, sosyal güvenliği vb. konularda gerekli
önemleri alan devlete sosyal devlet denir.

XIX. yüzyılın son çeyreğinde Almanya’da güçlenen sosyal devlet


anlayışı, Osmanlı Devleti’ni de etkilemiştir.

Endüstrileşmenin etkisiyle Almanya’da işçi sayısında artış


yaşanmıştır.

Bu artış bazı sosyal sorunları da beraberinde getirmiştir. Bu


dönemde Almanya’da yoksulluk ve yaşanan göç dalgalarıyla ortaya
çıkan sıkıntıları çözmek için devlet; iş ve konut bulma, halk sağlığı,
acil durum yönetimi ve beslenme sorunlarına dönük sosyal
politikalar üretmeye başlamıştır.
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER

SOSYAL DEVLET VE SULTAN II. ABDÜLHAMİD

Alman Başbakanı Bismarck bu politikaları desteklemiştir. Böylece


Almanya’da 1883 yılından itibaren sağlık, kaza, yaşlılık ve engelli
sigortaları çıkartılarak sosyal devlet anlayışında önemli ilerlemeler
sağlanmıştır.

Osmanlı Devleti de siyasi olarak yakınlaşmaya başladığı


Almanya’dan etkilenmiştir.

Dönemin padişahı II. Abdülhamid sosyal yardımın bir devlet görevi


olduğu bilincini oluşturmak ve refah devlet anlayışını
kurumsallaştırmak için ilk çalışmaları yapmıştır.
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER

SOSYAL DEVLET VE SULTAN II. ABDÜLHAMİD

II. Abdülhamid Dönemi’nde bu anlayışla başta hastaneler


olmak üzere pek çok sosyal yardım kurumu açılmıştır.

Osmanlı Devleti’nin sosyal devlet anlayışı içerisinde


gerçekleştirdiği diğer bir yenilik de emeklilik konusunda
olmuştur. Emeklilik sistemi ile ilgili Osmanlı Devleti’ndeki
ilk kurum, 1866 yılında askerler için kurulan “Askerî
Tekaüd Sandığıdır”.

II. Abdülhamid Dönemi’nde ise 1881 yılında bütün devlet


memurları için Tekaüd Sandığı kurulmuştur. Bu kurum
günümüzde Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) olarak
çalışmalarına devam etmektedir.
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER

SOSYAL DEVLET VE SULTAN II. ABDÜLHAMİD

Sultan II. Abdülhamid Dönemi’nde refah devlet anlayışına uygun bir


diğer gelişme de yoksullara aylık bağlanmasıdır. Yoksullara maaş
uygulaması, günümüzde Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından devam
ettirilmektedir.
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER

SOSYAL DEVLET VE SULTAN II. ABDÜLHAMİD

DARÜLACEZE

1895 yılında İstanbul’da açıldı.

Çocuk, yaşlı, sakat ve kimsesizleri koruma amacıyla


kurulmuştur.

Bugüne kadar 30 bini çocuk 72 bin kişiye şefkat yuvası


olmuştur. Bu kurum, din ve milliyet farkı gözetmeden yardıma
muhtaç insanların ihtiyaçlarını karşılamıştır.

Darülaceze, Osmanlı Devleti’nde çağdaş anlamda faaliyet


gösteren ilk sosyal yardım kurumu olup günümüzde de
hayırseverlerin bağışları ile varlığını sürdürmektedir.
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER

SOSYAL DEVLET VE SULTAN II. ABDÜLHAMİD

Darülhayr-ı Ali: 1890’lı yıllarda Ermeni Olayları sonrası


yetim kalan Müslüman çocukların başta eğitimi olmak üzere
diğer tüm ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla açılmıştır.

Himaye-i Etfal Cemiyeti: Kimsesiz ve yardıma muhtaç


çocuklar için 1908 yılında Kırklareli’de kurulmuştur. Himaye-i
Etfal Cemiyeti günümüzde Çocuk Hizmetleri Genel
Müdürlüğü olarak faaliyetlerine devam etmektedir.

Tekaüd Sandığı: 1881 yılında bütün memurların emeklilik


işleri için kurulmuştur. Tekaüd Sandığı günümüzde sosyal
Güvenlik Kurumu (SGK) olarak faaliyetlerine devam
etmektedir.
XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER
SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ DEVLET KURUMUNA DÖNÜŞTÜRÜLMESİ

Klasik Dönem’de Osmanlı Devleti’nde eğitim ve sağlık hizmetleri sağlayan


vakıflar, modernleşmeye ayak uyduramamıştır.

Vakıf kurucularının okutulacak kitaplar dahil “eğitim” sürecini


belirlemesi, modernleşmesinin önünde büyük engel olmuş, ihtiyaçları
karşılayamamıştır. Bu nedenle vakıf okulları yerine, köy ve kasabalarda
devlet tarafından modern eğitim veren okullar açılmaya başlanmıştır.

Osmanlı Devleti’nde SAĞLIK HİZMETLERİ, tıpkı eğitim alanında olduğu


gibi vakıflar aracılığıyla yürütülmüştür.

XIX. yüzyıldan itibaren Avrupa’da olduğu gibi Osmanlı Devleti’nde de


devlet sağlık hizmetlerinin sağlayıcısı ve denetleyicisi olmuştur.

II. Mahmut Dönemi’nde “Evkaf Nezareti” kurulmuş ve kuruluş


amaçlarından sapan vakıfların mallarına el konulmuş, yönetimleri
merkezileştirilmiştir.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
Osmanlı Devleti’nde XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren
devletle halk arasında irtibatı sağlayan âyan ve eşraf olarak
anılan mahallî otoriteler ortaya çıkmıştır.

Rusçuk ayanı “Alemdar Mustafa Paşa”, III. Selim’in yaptığı


ıslahatların faydalarını 1806 yılında başlayan Osmanlı-Rus
Savaşı’nda görmüştü. Bu nedenle “Kabakçı Mustafa İsyanı” ile
tahttan indirilen III. Selim’i tekrar padişah yapmak için ordusu
ile İstanbul’a gelmiştir.

Alemdar Mustafa Paşa, sarayı kuşatınca Padişah olan IV.


Mustafa, amcası III. Selim’i öldürtmüştür. Kardeşi II. Mahmut’u
da öldürmek istemiş ancak başarılı olamamıştır.

IV. Mustafa’yı tahttan indiren Alemdar, II. Mahmut’u tahta


geçirmiş ve kendisi de sadrazam olmuştur.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
Devletin içine düştüğü sıkıntılardan faydalanıp
bulundukları bölgede güçlerini ve nüfuzlarını genişleten
ayanlar taşrada Osmanlı Devleti’nin otoritesini
zayıflatmıştır.

Ayanlar Anadolu’da ve Rumeli’de devlet otoritesini


sarsar duruma gelince kendisi de bir ayan olan
Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa, ayanlarla uzlaşılması
gerektiğini II. Mahmut’a kabul ettirmiştir. Bu amaçla
İstanbul’a gelen ayanlarla yapılan görüşmeler
sonucunda 29 Eylül 1908 tarihinde “Sened-i İttifak”
imzalanmıştır.

Sened-i İttifak ile ayanlar bir takım hak ve


imtiyazlara (ayrıcalıklara) kavuştular.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
SENED-İ İTTİFAK’IN ÖZELLİKLER VE ÖNEMİ
Osmanlı Devleti’nde ilk kez padişahın yetkileri kısıtlanmış ve mutlak
otoritesi sınırlandırılmıştır. Sened-i İttifak bu yönü ile “Magna
Carta”ya benzetilmektedir.

Sened-i İttifak ile Osmanlı Devleti merkezi otoritesinin zayıflamış


olduğu belgelenmiştir.

Devlete ait miri arazinin ayanların elinde toplanması, o topraklarda


yaşayan halkın tepkisine neden olmuştur.

Ayanların varlığı meşruluk kazanmıştır. Ülkede feodalleşme süreci güç


kazanmıştır.

Sened-i İttifak’ın imzalanmasında dış etki yoktur. Tamamıyla içerde


meydana gelen gelişmeler sonucunda imzalanmıştır.

Sened-i İttifak’ta Batı etkisi yoktur.


OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
SENED-İ İTTİFAK’IN ÖZELLİKLER VE ÖNEMİ

Sened-i İttifak bir ıslahat (yenilik) hareketi değildir.

II. Mahmut zamanla ayanların etkinliğini ortadan kaldırmıştır.

Sened-i İttifak; devrin siyasi aktörleri olan âyanların, mevcut


kazanımlarını iktidar karşısında garanti altına alması olarak
yorumlanabilir.

Sened-i İttifak, her ne kadar uygulanamamış bir belge olsa da


hukuki bakımdan padişahın yetkilerini kısıtlamış ve mutlak
otoritesini sınırlandırmıştır.

Araştırmacılardan bazıları, Sened-i İttifak’ı basit bir anayasa


taslağı olarak Türkiye’deki anayasal hareketlerin başlangıcı
kabul etmiştir.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
TANZİMAT FERMANI

Tanzimat fermanı, Abdülmecit Dönemi’nde padişahın


emriyle “Sadrazam Koca Hüsrev Paşa”nın
başkanlığında toplanan “Meşveret Meclisi”nde
hazırlanmıştır.

Meşveret Meclisi’nin hazırladığı ilkeleri padişah


onaylamış, bu ilkeler “Mustafa Reşit Paşa”
tarafından 3 Kasım 1839’da “Gülhane Meydanı” nda
devlet adamları, ulema, Rum ve Ermeni patrikleri,
Hahambaşı, esnaf temsilcileri ve sefirlerin hazır
bulunduğu bir törende okunmuştur.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
TANZİMAT FERMANI NEDEN İLAN EDİLDİ?

Mısır ve boğazlar sorununun çözümü için özellikle Fransa ve


İngiltere’nin desteğini kazanmak.

Sultan Abdülmecid’in tebaasına vereceği birtakım haklarla, Avrupalı


devletlerin Osmanlı iç işlerine karışma bahanelerini ortadan
kaldırmak istemesi.

Hristiyan azınlıkların, Osmanlı yönetiminden şikayetçi olarak


ayaklanmalarını önleyip imparatorlukta birlik ve beraberliği
sağlayarak parçalanmayı önleme düşüncesi.

Dışişleri Bakanı Mustafa Reşit Paşa’nın demokratik ve şeffaf bir


yönetimi, hukuk üstünlüğü ilkesi ile bütünleştirerek devleti
güçlendirme düşüncesi ve Abdülmecid’in onayını alması.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
TANZİMAT FERMANI’NIN ÖNEMİ VE ÖZELLİKLERİ

İlk defa Osmanlı Padişahı kendi otoritesinin üstünde kanun


üstünlüğünü kabul etmiştir. Padişah bu tavrı ile Osmanlı Devleti’nde
“hukuk üstünlüğü” ilkesini kabul etmiş ve uygulamaya sokmuştur.

Tanzimat fermanı hukuk devleti sistemine geçişte ilk adım olarak


kabul edilmiştir.

Anayasa değildir, ancak anayasal hareketin ilk adımı olarak


değerlendirilmiştir.

Osmanlı tarihinde ilk kez padişahın yetkileri kendi isteği ile


kısıtlanmıştır.

Tanzimat aydınlarının yetişmesini sağlamış, meşruti yönetimin ilanını


kolaylaştırmıştır.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
TANZİMAT FERMANI’NIN ÖNEMİ VE ÖZELLİKLERİ

Ferman, İngiltere ve Fransa tarafından olumlu


karşılanmıştır.

Avusturya Başbakanı Metternich, ülkesinde de


benzer taleplerle karşılaşabileceği endişesiyle
Tanzimat Fermanı’nı eleştirmiştir.

Rusya’da iç ve dış siyasette Osmanlı Devleti’nin


güçleneceği kaygısıyla yeni kararlara olumsuz tavır
takınmıştır.

Tanzimat fermanı Batılılaşma yönünde en sistematik


adım kabul edilmiştir.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
ISLAHAT FERMANI (1856)

Islahat Fermanı, Paris Kongresinin başlamasından sonra


İstanbul’da 18 Şubat 1856 tarihinde ilan edilmiştir.

İngiliz elçisi, ıslahat programının Paris Barış


Antlaşması’nda yer almasını ve Avrupalı devletlerin
garantisi altında olmasını istemiştir. Osmanlı Devleti
bunu hükümranlık haklarına aykırı sayarak kesinlikle
reddetmiştir.

Bunun üzerine ıslahat programı, gayrimüslimlere


padişahın kendi arzusu ile ayrıcalıklar verdiği zannını
uyandırmak için bir ferman şeklinde ilan edilmiştir.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
ISLAHAT FERMANI’NIN İLAN EDİLME NEDENLERİ

Osmanlı Devleti’nin Avrupalı devletlerin


desteğini sağlamak ve Osmanlı içişlerine
müdahaleleri önleme isteği.

İmparatorluktan kopma çabası içinde olan


azınlıkların haklarını genişleterek
imparatorluğun bütünlüğünü sağlama isteği.

İngiltere’nin ve Fransa’nın Hristiyan halk için,


Kırım Savaşı’ndan sonra ıslahat istemesi.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
ISLAHAT FERMANI’NIN DEVLET YÖNETİMİNE ETKİLERİ/ ÖNEMİ/SONUÇLARI
Tanzimat Fermanını destekler nitelikte yayınlanmıştır.

Islahat Fermanı’nın amacı Müslümanlar ile gayrimüslimlerin haklarını


eşit hâle getirerek bütün toplulukları ırk, din, dil ayrımı gözetmeksizin
kaynaştırmak ve böylece bir Osmanlı toplumu meydana getirmektir.

Ancak Ferman, gayrimüslimlerin ayrıcalıklarını genişletmiş,


Müslümanlar için ise yeni haklar getirmemiştir.

Osmanlı Devleti, Avrupalı devletlerin baskısı karşısında, Müslüman


olmayan toplumlara eşitlik tanıdığını resmen açıklamak zorunda
kalmıştır.

Bu fermanla gayrimüslimler üzerindeki nüfuzlarını artıran Avrupalı


devletler; Osmanlı topraklarında siyasi, ekonomik, hukuki ve kültürel
alanlarda yeni hak ve çıkarlar sağlamıştır.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
ISLAHAT FERMANI’NIN DEVLET YÖNETİMİNE ETKİLERİ/ ÖNEMİ/SONUÇLARI
Islahat Fermanı, Müslümanlar tarafından olumlu karşılanmadığı gibi
kendilerine birtakım haklar tanınan gayrimüslimler tarafından da
olumsuz karşılanmıştır.

Örneğin fermandan önce devlet katında üstün sayılan Rumlar, Islahat


Fermanı’yla diğer gayrimüslimlerle eşit hâle geldikleri için fermana
karşı çıkmıştır. Osmanlı Devleti’nde yaşayan gayrimüslimlerin ruhban
sınıfı ise kendi egemen konumu sarsıldığı için fermana tepki
göstermiştir. Devlet içinde bu tepkilerle karşılanan Islahat Fermanı,
uygulamada da birçok güçlükle karşılaşmıştır.

Islahat Fermanının uluslararası bir antlaşma olan Paris Antlaşması’nın


içerisinde yer alması, Osmanlı Devleti’nin iç meselesi olan azınlıklar
sorununun uluslararası bir boyut kazanmasına neden olmuştur
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
KANUN-I ESASİ (1876)
Osmanlı Devleti’nde padişahlar ve devlet adamları, devletin
zayıflamasını engellemek amacıyla çeşitli dönemlerde pek çok
yenilik yapmıştır. Bu yenilik hareketleri, Tanzimat Dönemi’nde
hız kazanmış fakat devletin gerilemesine engel olamamıştır.

“Yeni Osmanlılar” olarak bilinen aydınlar, Osmanlı Devleti’nin


sadece meşruti yönetim ile kurtulabileceğine inanmıştır.

Meşrutiyet yönetimine geçiş için devletin siyasi, sosyal ve


hukuki yapısında bazı değişikliklerin yapılması zorunluluğu
üzerinde de durulmuştur.

Kanun-î Esasi hem dış sorunlara çare bulmayı hem de içeride


bir değişimi hedeflemiştir
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
KANUN-I ESASİ (1876)
Kanun-î Esasi’nin ilanında Tersane Konferansı’na katılan Avrupalı
devletleri etkilemek amaçlanmıştır.

Tanzimat’la başlayan modernleşme sürecinin doğal bir devamı olan


Kanun-î Esasi’nin ilanında, Genç Osmanlıların halkın yönetime katılması
düşüncesi etkili olmuştur.

YENİ OSMANLILAR: Osmanlı Devleti’nde hükümdar yetkilerini anayasa ile


sınırlandırmak isteyen Namık Kemal, Ziya Paşa, Ali Suavi ve Agâh Efendi
gibi Türk aydınlarının baskı görmeleri sonrasında Paris’e giderek kurdukları
cemiyetin adı “Yeni Osmanlılar”dır.

Avrupa’da bu kişilere monarşiye karşı mücadele eden herkese olduğu


gibi “Jön” (Jöntürk) denilmişse de onlar Osmanlı Devleti’nde dinsizlikle
eşdeğer tutulan bu kelimeyi kullanmak yerine kendilerini “Yeni
Osmanlılar” şeklinde tanımlamışlardır.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
KANUN-I ESASİ'NİN İLAN EDİLME NEDENLERİ
Sultan Abdülaziz’in aşırı borç alması, bunu kalkınma işlerinde kullanmaması,
Beylerbeyi ve Çırağan Sarayı yaptırması gibi keyfi harcamalar yapması ve
buna Osmanlı aydınlarının tepkisi.

Fransız İhtilali’nin getirdiği eşitlik, özgürlük, adalet, insan hakları,


demokrasi, laiklik gibi kavramların Osmanlı aydınlarını etkisi altına alması.

Rusya’nın Panslavizm Politikası doğrultusunda kışkırttığı Bosna-Hersek,


Sırbistan, Karadağ ve Bulgaristan’da Osmanlı’ya karşı isyanlar çıktı.

Osmanlı Devleti bu isyanları bastırmak için harekete geçince Rusya


müdahale etti. Osmanlı ile Rusya arasında savaş tehlikesi baş gösterince
Avrupalı devletlerin çabası ile “İstanbul (Tersane) Konferansı” toplandı.

Osmanlı aydınları bu konferansın çalışmalarını etkisiz kılmak için ve


Avrupalı devletlerin Osmanlı içişlerine karışmalarını önlemek amacıyla 23
Aralık 1876’da konferansın toplandığı gün meşrutiyeti ilan etti.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
KANUN-I ESASİ'NİN İLAN EDİLME NEDENLERİ

Sultan Abdülaziz’e göre; çok uluslu ve zayıf bir devlette


meşruti yönetim uygulanamazdı. Bunun üzerine bir darbe ile
Abdülaziz devrilip yerine daha önceden meşrutiyeti ilan
edeceğini kabul eden V. Murat tahta çıkarıldı. Ancak, V. Murat
sinir hastası olduğu için üç ay sonra tahttan indirilip
meşrutiyeti ilan edeceğine söz veren II. Abdülhamit tahta
çıkarıldı.

1876’da Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu iç ve dış sorunlar,


bir anayasanın ilanını zorunlu kılmıştır. II. Abdülhamid, bu iş
için Mithat Paşa başkanlığında bir komisyon kurulmasına izin
vermiştir. Bu komisyon Fransa, Belçika ve Prusya
anayasalarından esinlenerek bir anayasa metni hazırlamış ve
padişahın da katkılarıyla 119 maddelik Kanun-ı Esasi ortaya
çıkmıştır.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
KANUN-I ESASİ'NİN İLAN EDİLME NEDENLERİ

MEBUSAN MECLİSİ: Osmanlı Devleti’nde 23 Aralık


1876 Anayasası’na göre kurulmuş ve I. Meşrutiyet ile II.
Meşrutiyet Dönemlerinde görev yapmış yasama organıdır.

AYAN MECLİSİ: Osmanlı Devleti’nin meşrutiyet sistemi


içinde Senato benzeri bir kurum olup, Meclis-i Mebusan
ile birlikte Meclis-i Umumiye’yi meydana getiren yasama
organıdır.

MEŞRUTİ MONARŞİ NEDİR? Bir ülkede hükümdarın


belirli derecede temsil özelliğine sahip organlarla veya
halk oyuyla seçilen meclislerle paylaştıkları yönetim
tarzına meşruti monarşi denir
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
I. MEŞRUTİYET’İN ÖNEMİ VE ÖZELLİKLERİ

Osmanlı halkı ilk kez padişahın yanında yönetime katılmıştır.

Osmanlı tarihinde ilk kez yönetim değişikliği olmuş, mutlak


teokratik monarşiden, meşruti monarşiye geçilmiştir.

İlk kez meclis sistemine geçilmiştir.

İlk kez anayasal düzene geçilmiştir.

Devletin monarşik özelliği değiştirilmemiş, aksine koruma


altına alınmıştır.

Devletin Osmanlı hanedanına ait olduğu bizzat Anayasa’da yer


almış ve böylece hanedanın sürekliliği sağlanmıştır.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
TANZİMAT VE MEŞRUTİYET DÖNEMLERİNDEKİ HUKUKSAL GELİŞMELER

Tanzimat Fermanı’nın uygulanması için 1840 yılında 40 maddelik ceza kanunu


çıkarılmıştır.

Bu kanun çoban ile vezirin eşit tutulduğu bir anlayışla hazırlanmış ve bu


kanunla merkezde sadrazamın, taşrada da valilerin keyfî uygulamalarına son
verilmeye çalışılmıştır.

Ceza kanunu, tekniği ve yöntemi bakımlarından Avrupa hukukundan


yararlanılarak yapılmıştır.

1840 tarihli Ceza Kanunnamesi’nin eksiklikleri 1851’de Kanun-i Cedit ile


giderilmeye çalışılmıştır. Bu kanunun en önemli yeniliği, kamu davası anlayışını
getirmesi olmuştur. Böylece mağdur veya mirasçılar, suçluyu affetse bile
devlet bunu kamu davası hâline getirip suçluyu cezalandırma yoluna
gidebilmiştir.

Yine Fransa kanunları örnek alınarak 1858’de daha kapsamlı bir Ceza
Kanunnamesi ile 1870’te Askerî Ceza Kanunu oluşturulmuştur.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
TANZİMAT VE MEŞRUTİYET DÖNEMLERİNDEKİ HUKUKSAL GELİŞMELER
Osmanlı ticaret hukuku da Fransa kanunları örnek alınarak
hazırlanmıştır.

26 Temmuz 1850’de oluşturulan Ticaret Kanunnamesi, özel


hukuk alanında yapılan ilk kanundur.

Bu kanuna yapılan ilavelerle birlikte Osmanlı Devleti’nde yeni


ticaret mahkemeleri kurulmuş ve bu mahkemelerin yetkileri tüm
ticari davaları kapsayacak şekilde genişletilmiştir.

Deniz ticareti hukuku ise Hollanda, Sicilya, Belçika ve Prusya


kanunlarından da yararlanılarak 1863’te Ticaret-i Bahriye
Kanunnamesi adıyla hazırlanmıştır. Ancak Avrupa ve özellikle
Fransız hukukundan yapılan uyarlamalar, faiz konusunda olduğu
gibi zaman zaman İslam hukukuyla çatışmıştır.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
TANZİMAT VE MEŞRUTİYET DÖNEMLERİNDEKİ HUKUKSAL GELİŞMELER
Toprak hukuku alanında yapılan en önemli
kanun, Arazi Kanunnamesi olup Ahmed
Cevdet Paşa’nın başkanlığındaki bir
heyet tarafından 1858 yılında
hazırlanmıştır

Arazi Kanunnamesi, sistem bakımından


Avrupa etkileri taşısa da içerik
yönünden bu dönemde Mecelle ile
birlikte meydana getirilen iki millî
kanundan biridir.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
TANZİMAT VE MEŞRUTİYET DÖNEMLERİNDEKİ HUKUKSAL GELİŞMELER
Tanzimat Dönemi’nde, Fransız Medeni Kanunu örnek alınarak
bir Osmanlı medeni hukuku hazırlanması gündeme gelmiş
ancak bazı devlet adamları buna karşı çıkmıştır.

Bunun üzerine 1868’de Ahmed Cevdet Paşa’nın başkanlığında


bir komisyon tarafından “Mecelle” hazırlanmıştır.

Mecelle, Tanzimat Dönemi’nde hazırlanan en önemli ve millî


kanun olup borçlar, eşya ve yargılama hukukuna dair
bölümlerden oluşmuştur.

Aile ve miras hukukuna yer verilmemiştir.

Hanefi fıkhına göre hazırlanan Mecelle, toplam 16 kitap ve


1851 maddeden oluşmuştur.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
TANZİMAT VE MEŞRUTİYET DÖNEMLERİNDEKİ HUKUKSAL GELİŞMELER

Maliye Kanunu: 1861’de Avrupa


hukukundan esinlenilerek “Umur-i
Maliyyeye Dair Nizamname” adıyla
68 maddelik bir mali kanun
yayımlanmıştır.

Bu nizamnameyle köy, kaza, sancak


ve vilayetlerde devlet gelirlerinin
tahsili ve harcanma biçimleri
düzenlenmiştir.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
OSMANLI DEVLETİ’NDE SEÇİM

Kanun-î Esasiyi hazırlayan komisyon meclis üyelerinin


nasıl belirleneceği konusunda titizlikle bir çalışma
yapmıştır.

Yapılan çalışmanın ardından Âyan Meclisi üyelerinin


padişah tarafından tespit edilmesi, Mebusan Meclisi
üyelerinin ise seçimle belirlenmesi
kararlaştırılmıştır.

Bu iki meclis Meclis-i Umûmi’yi meydana getirmiştir.


Mebusların halk tarafından seçilmesi, Türk tarihinde
demokratikleşme yolunda atılan önemli bir adım
olmuştur.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
OSMANLI DEVLETİ’NDE SEÇİM

Osmanlı Devleti’nde ilk kez yapılan seçimlere başkent


İstanbul’da ayrı bir özen gösterilmiş ve âdeta
gelecekte tasarlanan bir seçim modeli uygulanmıştır.

İlk Osmanlı Meclis-i Umûmisi, 115’i Meclis-i Mebusan


ve 26’sı da Meclis-i Âyandan olmak üzere 141 üyeyle 19
Mart 1877’de Dolmabahçe Sarayı’nda toplanmıştır.

II. Abdülhamid meclis çalışmalarını “Osmanlı Rus


harbini gerekçe göstererek” 13 Şubat 1878’de meclisi
süresiz tatil etmiş ve böylece Osmanlı Devleti
mutlakiyetçi bir yönetime dönmüştür.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
II. MEŞRUTİYET VE SİYASİ PARTİLER
II. Abdülhamit’in 30 yıllık yönetimine tepki olarak
Osmanlı aydınları gizli bir mücadeleye giriştiler. Özellikle
yurt dışına kaçanlar, II. Abdülhamit’in aleyhinde,
meşrutiyetin ise lehinde çalışmaya başladılar.

Yurt içinde de çeşitli cemiyet ve örgütlerle bir


mücadeleye devam ettiler. Bu cemiyetlerden en önemli
olanı “İttihat ve Terakki Cemiyeti”dir.

İttihat ve Terakki Cemiyetinin amacı; Osmanlı


İmparatorluğu içinde bulunan bütün kavimleri din ve ırk
farkı gözetmeden birleştirmek, Kanun-i Esasi’yi yeniden
yürürlüğe koyarak meşrutiyeti tekrar ilan ettirmektir.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
II. MEŞRUTİYET’İN İLAN EDİLME NEDENLERİ

Tüm bu nedenlerden dolayı İttihat ve Terakki Cemiyeti üyeleri harekete geçerek II. Abdülhamid’e II.
Meşrutiyet’i ilan ettirmişlerdir. Böylece II. Meşrutiyet Dönemi başlamış ve “30 yıllık” bir aradan sonra
yeniden mebus seçimi yapılmıştır.

II. Meşrutiyet Dönemi’ndeki ilk meclis, 275 milletvekiliyle 17 Aralık 1908 tarihinde açılmıştır.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
II. MEŞRUTİYET’İN İLAN EDİLME NEDENLERİ
Tüm bu nedenlerden dolayı İttihat ve Terakki
Cemiyeti üyeleri harekete geçerek II. Abdülhamid’e
II. Meşrutiyet’i ilan ettirmişlerdir. Böylece II.
Meşrutiyet Dönemi başlamış ve “30 yıllık” bir aradan
sonra yeniden mebus seçimi yapılmıştır.

II. Meşrutiyet Dönemi’ndeki ilk meclis, 275


milletvekiliyle 17 Aralık 1908 tarihinde açılmıştır.
Yeni rejime karşı çıkan 31 Mart Vakası’nın
bastırılmasından sonra Sultan II. Abdülhamit tahttan
indirilmiş, yerine V. Mehmet Reşat padişah ilan
edilmiştir. Ardından II Meşrutiyet Meclisi, 21
Ağustos 1909’da anayasa değişikliğini kabul etmiştir.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
KANUN-İ ESASİ’DE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER
Savaş ve barış kararı Mebusan Meclisi’ne bırakıldı.

Padişahın Uluslararası antlaşma yapma yetkisi

Mebusan Meclisi’nin onayına bırakıldı.

Padişahın yurt dışına sürgün etme yetkisi kaldırıldı.

Hükümet üyelerinin sadrazam tarafından seçilmesi esası kabul


edildi.

Padişaha, hükümetin sadece başkanını seçme hakkı verildi.

Meclis başkanını artık meclisin kendisi seçecektir.

Hükümet padişaha değil, Meclis-i Mebusan’a karşı sorumlu hale


getirildi.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
KANUN-İ ESASİ’DE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER
Meclis açma kapama yetkisi padişahtan alındı.

Uluslararası bir antlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için


meclis onayı esası getirildi.

Padişahın anayasaya bağlı kalacağına dair Mebusan


Meclisi’nin önünde yemin etmesi kuralı getirildi.

Milletvekillerine kanun teklifinde bulunma hakkı


verildi.

Basına sansür kaldırıldı.

Osmanlı tarihinde yasal olarak ilk defa siyasi


partilerin kurulmasına izin verildi.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ

II. Meşrutiyet Sürecinden Elden çıkan topraklar: 5 Ekim 1908’de


Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti. 6 Ekim 1908’de Avusturya,
Bosna-Hersek’i ülkesine kattığını ilan etti. Girit Yunanistan’a
katıldığını ilan etti.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ

1889’da kurulan İttihâd-ı Osmanî Cemiyeti,


1895’te İttihat ve Terakki Cemiyeti adını almıştır.
1909’da kendini parti olarak ilan eden İttihat
Terakki Cemiyeti, 31 Mart Vakası’nın bastırılması
ile güçlenmiştir. Bâb-ı Âli Baskını ile hükumeti
tamamen ele alan parti I. Dünya Savaşı’nın sonuna
kadar devleti idare etmiştir.”

Ahrar Fırkası: Hürler partisi demektir. Osmanlı


Devleti’nde kurulan ilk muhalefet partisidir. Prens
Sebahattin tarafından kurulmuştur. Ekonomide
liberalizmi yani serbest ekonomiyi benimsemiştir.
1911’de Hürriyet ve İtilaf Fırkasına katılmıştır.
Siyasi olarak Âdem-i merkeziyetçiliği
benimsemiştir.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ

1889’da kurulan İttihâd-ı Osmanî Cemiyeti, 1895’te İttihat ve


Terakki Cemiyeti adını almıştır. 1909’da kendini parti olarak
ilan eden İttihat Terakki Cemiyeti, 31 Mart Vakası’nın
bastırılması ile güçlenmiştir. Bâb-ı Âli Baskını ile hükumeti
tamamen ele alan parti I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar devleti
idare etmiştir.”

Ahrar Fırkası: Hürler partisi demektir. Osmanlı Devleti’nde


kurulan ilk muhalefet partisidir. Prens Sebahattin tarafından
kurulmuştur. Ekonomide liberalizmi yani serbest ekonomiyi
benimsemiştir. 1911’de Hürriyet ve İtilaf Fırkasına katılmıştır.
Siyasi olarak Âdem-i merkeziyetçiliği benimsemiştir.

Hürriyet ve İtilaf Fırkası: İttihat ve Terakki Partisine karşı


kurulmuştur. Ana muhalefet partisidir. Millî mücadele dönemine
kadar devam etmiştir
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ

OSMANLI DEVLETİ’NDE DÜŞÜNCE AKIMLARI

Osmanlı Devleti'ni dağılmaktan kurtarmak ve devletin toprak


bütünlüğünü sağlamak için Osmanlıcılık, Türkçülük, Batıcılık ve
İslamcılık gibi fikir akımları ortaya çıkmıştır.

Osmanlıcılık Fikrinin Amacı: İmparatorluk sınırları içinde yaşayan


fertler arasında dil, din, ırk ayrımı yapmaksızın, hepsinin aynı hak
ve yetkilere sahip olduğunu kabul ederek, devleti çöküşten
kurtarmak.

Osmanlıcılık Fikrinin Etkili Olduğu dönem: Bu fikir akımı XIX.


yüzyıl boyunca var olmakla birlikte I. Meşrutiyet Dönemi’nde
etkisini arttırmıştır

Osmanlıcılık Fikrinin Savunucuları Genç Osmanlılar’dır. Mithat


Paşa, Namık Kemal, Ali Suavi, Ziya Paşa, Ahmet Mithat Efendi
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ

OSMANLI DEVLETİ’NDE DÜŞÜNCE AKIMLARI

Osmanlıcılık Fikri Kapsamında Yapılan Faaliyetler: Meşrutiyet ilan


ederek halkı hükümdarın yanında yönetime katmak, hak v
özgürlüklerini anayasal güvence altına alma ilkeleri belirlenmiştir.

Osmanlıcılık Fikrinin Başarısız Olma Nedenleri: Milliyetçilik


akımının gereklerine tamamen zıt bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Ekonomik çöküntü içerisinde olan devlette, yapay bir ideal birlik
kurulamamıştır. Halkın devlete baskısı sonucu ortaya çıkan bir fikir
değildir. Bir avuç aydının savunduğu bir fikirdir. Halk desteği
olmadığı içinde yıkılmıştır.

Osmanlıcılık Fikrinin Sona ermesi: Bu fikir ilk darbesini 1878


Berlin Konferansı’nda almıştır. Sırbistan, Karadağ ve Romanya
Osmanlıdan ayrılmıştır. Balkan yenilgisinden sonra Arnavutluk’un
bağımsızlığını ilan etmesiyle bu fikir akımı tamamen sona ermiştir
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ

OSMANLI DEVLETİ’NDE DÜŞÜNCE AKIMLARI

İslamcılık Fikrinin Amacı: Dar anlamda, Osmanlı İmparatorluğu’nun


varlığını, İslamiyet’e sıkı sıkı sarılarak korumak. Geniş anlamda ise
Osmanlı Halifesi etrafında Dünya İslam birliğini sağlamaktır.

İslamcılık Fikrinin Savunucuları: II. Abdülhamit, Mehmet Akif Ersoy,


İskilipli Mehmet Atıf, Sait Halim Paşa

İslamcılık Fikrinin Etkili Olduğu dönem: Daha çok II. Abdülhamit


Dönemi’nde etkili olmuştur. II. Abdülhamit İslamcılığı mutlakiyet
idaresinin temel taşı yapmış, iç yönetiminde ve dış siyasette İslamiyet’i
bir sistem, devletin uyguladığı bir sosyal politika haline getirmiştir.

İslamcılık Fikrinin Sona Ermesi: I. Dünya Savaşı’nda Halife’nin cihat ilan


etmesine rağmen Arapların, İngilizlerin bağımsızlık vaatlerine kanarak
Osmanlı Devleti’ne saldırıya geçmesiyle bu fikir akımı sona ermiştir
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
OSMANLI DEVLETİ’NDE DÜŞÜNCE AKIMLARI
Türkçülük Fikrinin Amacı: Osmanlı bünyesinde varlığını asırlardan beri
sürdüren, fakat olayların ve zamanın etkisi altında uyuşmuş bir hale gelen
soy, dil ve ülkü birliği olan Türk milleti, yeniden canlanmalı ve
parçalanmayı önlemelidir. En geniş şekli ile; Osmanlı, Balkanlar, Rusya,
İran, Afganistan, Çin’deki bütün Türkçe konuşan halkların tek bir devlet
halinde siyasal birliğini amaçlayan siyasal ve kültürel bir programdır.

Turancılıkta vatan: Bütün dünyadaki Türkleri kapsayan sınırsız bir


mekandır.

Turancılıkta millet: Tüm Türk uluslarını kapsayan ve sınırı çizilemeyen bir


kavramdır.

Ziya GÖKALP, Türkçülük akımını sosyolojik bir metotla inceleyerek eksik,


dağınık, çekingen, fikirlerin toplanmasını ve sistem haline getirilmesini
sağlamıştır. Yazdığı “Türkçülüğün Esasları” ile “Türkleşmek, İslamlaşmak
ve Muasırlaşmak” adlı eserlerinde Türkçülük akımının bilimsel ve
sosyolojik felsefesini anlatmıştır.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ
OSMANLI DEVLETİ’NDE DÜŞÜNCE AKIMLARI
Türkçülük Fikrinin Savunucuları: İttihat ve Terakki Cemiyeti, Ziya Gökalp,
Ömer Seyfettin Yusuf Akçura, İsmail Gaspıralı, Mehmet Emin Resulzade,

Türkçülük Fikrinin Etkili Olduğu Dönem: İttihat Terakki Cemiyeti’nin


iktidarda olduğu II. Meşrutiyet Dönemi’nde etkili olmuşlardır.

Türkçülük Fikrinin Başarısız Olmasının Nedenleri: Milliyetçiliğin dayanacağı,


kültürlü bir orta sınıfın bulunmayışı, Türk ve İslam değerlerinin birbirini
reddeden unsurlarından, sentez yapmaya çalışmaları. Osmanlıcılıktan tam
anlamıyla vazgeçmemeleri. Turancılık hayalleri için programlarını gerçekçi
temellere oturtamamaları. Devrim yapacak bir kadrodan yoksun olmaları.

Türkçülük Fikrinin Sona Ermesi: I. Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’nin


kaybedilmesiyle, bu fikir akımı sona ermiştir. Günümüzde bu fikir akımı tüm
dünya Türklerini siyasi anlamda birleştirmek yerine, Atatürk milliyet-çiliği
ile yeni bir anlayışı benimsemiştir. Misak-ı Milli programları ile de sınırlarını
belirlemiştir.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DARBELER

DARBE NEDİR?: Bir ülkede ordunun ya da devlet içindeki siyasi


elitlerin silah zoru ile ve yasadışı yöntemlerle mevcut hükümeti
değiştirmesi yönetime el koyması.

Osmanlı tarihinde isyanların önemli bir yeri olmakla birlikte XIX.


yüzyıla kadar yaşanan isyanlar, hanedanın değiştirilmesine
yönelik bir halk hareketi olmamıştır.

Buna rağmen bu isyanların bazılarında hükümdar ya tahtını ya da


hayatını kaybetmiştir. XIX. yüzyıldan itibaren ise devlet
kademelerindeki değişim, Avrupa’da eğitim almış devlet
adamlarıyla bazı aydınların tutumu ve özellikle de Avrupa’daki
siyasi akımların etkisi, rejimi hedef alan gelişmelere neden
olmuştur.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DARBELER

1876 Darbesi
Tanzimat Paşaları Dönemi: Mustafa Reşit Paşa, Keçecizade Mehmet
Fuat Paşa, Ali Paşa, Devlet yönetiminde etkili olan ve Babıali’nin gücünü
arttırdığı bu paşaların sadrazamlığı dönemine Tanzimat Paşaları dönemi
denilmiştir.

Tanzimat Dönemi aydınları: batı uygarlığının üstünlüğünü, halkın sahip


olduğu geniş hürriyetlere ve parlamentolu demokratik rejimlere
bağlamış ve Osmanlı’nın güçlenmesi için mutlak monarşiye dayalı rejimin
değişmesi, devlet otoritesinin sınırlandırılması gerekliliğine inanmıştır.

Osmanlı devlet yöneticileri ise: Osmanlı Devleti gibi çok uluslu bir
devlette bunun bölünmelere neden olacağını düşündükleri için
parlamentolu meşruti rejime sıcak bakmamıştır. “Yeni Osmanlılar”
adıyla gizli bir cemiyet kuran Namık Kemal, Ziya Paşa gibi Tanzimat
Dönemi aydınları Sultan Abdülmecit’in saltanatı döneminde başarılı
olamamıştır.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DARBELER
1876 Darbesi
1876 Darbesi, Osmanlı Türk tarihinde darbe tanımlamasına uyan ilk
siyasi harekettir.

Yeni Osmanlılar, Osmanlı Devleti’nde merkez otoriteye karşı ilk


örgütlü muhalefeti başlamıştır.

Abdülmecit’ten daha sert bir mizaca sahip Sultan Abdülaziz


sözünden çıkmayacağını düşündüğü Mahmut Nedim Paşa’yı
sadrazamlığa getirmiş meşrutiyet yanlısı devlet adamlarını
görevden almıştır.

Mahmut Nedim Paşa, ıslahatçı devlet adamlarının yanında, ordunun


yenileştirilmesi için Avrupa’dan getirilen uzmanların da görevlerine
son verdi. Okullarda Fransızcayı kaldırdı.

Muhalifler bu gelişmeler üzerine 11 Mayıs 1876 günü İstanbul’daki


medrese öğrencilerini ayaklandırdılar.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DARBELER
1876 Darbesi
Sultan Abdülaziz isyanı örgütleyen Hüseyin Avni Paşa ve Mithat Paşa üst düzey
görevlere atamak Mahmut Nedim Paşa’yı Sadrazamlıktan almak zorunda kaldı.

Abdülaziz’i tahttan indirmedikleri sürece kendi geleceklerini sağlama


alamayacaklarını anlayan bu paşalar, Hüseyin Avni Paşa’nın örgütlediği bir askeri
darbe ile Sultan Abdülaziz tahttan indirildi yerine V. Murat tahta çıkarıldı.

Sultan Abdülaziz, devlet adamlarınca görevden alınan ilk padişahtır.

V.Murat’ın rahatsızlığı arttığı için tahttan indirilmiş “tahta çıkarıldığı takdirde


Meşrutiyeti ilan edeceğini” devlet adamlarına bildiren II. Abdülhamit tahta
çıkarılmıştır.

V. Murad’ı yeniden tahta geçirmek isteyen Ali Suavi, 20 Mayıs 1878’de Rumeli
göçmenleriyle Çırağan Sarayı’nı basmıştır. Tarihe Çırağan Vakası olarak geçen
bu olayda Yedisekiz Hasan Paşa, Ali Suavi’yi öldürmüş ve baskın başarısız
olmuştur.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DARBELER
1909 Darbesi

Türk tarihinde demokratikleşme süreci Sened-i İttifak ile


başlamış, Tanzimat ile Islahat Fermanları ve Meşrutiyet’in
ilanı ile devam etmiştir.

24 Temmuz 1908’de ilan edilen II. Meşrutiyet ise bu


demokratikleşme çabalarının bir devamı olarak ortaya
çıkmıştır.

II. Meşrutiyet’in ilan edilmesi sonrası ülkede umut edilen


gelişmelerin yaşanmamasından dolayı Nisan 1909 tarihinde
meydana gelen ve Rumi 31 Mart 1325’te tarihine denk geldiği
için “31 Mart Vakası” olarak bilinen olay meydana gelmiştir.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DARBELER
1909 Darbesi
31 Mart Vakasının nedenleri Nelerdir?

✓ Sadrazam Hilmi Paşa’nın medrese öğrencilerinin askerlikten


muaf olmasını kaldırmış ve ordu içerisindeki alaylı subaylar
tasfiye edilmiştir. Bu iki kesimin tepki göstermesi ve İttihat
Terakki Cemiyeti’ne karşı darbe girişiminde bulunması.

✓ Bosna-Hersek, Bulgaristan ve Girit’in elden çıkmasının


sorumlusu olarak İttihat Terakki Cemiyeti’nin görülmesi.

✓ II. Meşrutiyet’in getirdiği özgürlüklerin bazı çevrelerce


kötüye kullanılarak halkı yeni yönetime karşı kışkırtmaları.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DARBELER
1909 Darbesi
31 Mart Vakasının nedenleri Nelerdir?

✓ İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından Şeyhülislam’ın Bakanlar


Kurulundan çıkarılması ve kız okullarının sayısının çoğaltılması gibi
uygulamalarına bazı çevrelerin terki göstermesi.

✓ İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin en etkili muhaliflerinden biri olan


Serbesti Gazetesi başyazarı Hasan Fehmi’nin bir suikast ile
öldürülmesi.

Alaylı Subay Nedir: XIX. yüzyıl sonlarında Harbiye


Mektebi'nden yetişen subaylar ihtiyacı karşılamadığından, bu
boşluğu doldurmak maksadıyla ordu içindeki erlerin kabiliyetlileri
seçilerek subay yapıldı. Böylece Harbiye'den mezun olanlara
mektepli, erlikten subaylığa terfi edenlere de alaylı denildi
OSMANLI DEVLETİ’NDE DARBELER
1909 Darbesi
31 Mart Vakası

İsyan, meclisi de etkilemiş ve Meclis-i Mebusan toplantılarına ara


vermek zorunda kalmıştır.

İstanbul’da bulunan I. Ordu, isyanı bastırmakta başarılı olamamıştır.


Bu olayın Selanik’te duyulması üzerine III. Ordu’dan başkanlığını
Mahmud Şevket Paşa’nın, Kurmay başkanlığını Mustafa Kemal’in
yaptığı Hareket Ordusu adıyla bir ordu oluşturulmuştur.

İstanbul üzerine yürüyen Hareket Ordusu), İstanbul halkına


hitaben bir beyanname yayımlamıştır.

İsyandan sorumlu tutulan Sultan II. Abdülhamid, 27 Nisan 1909’da


tahttan indirilmiş ve yerine kardeşi V. Mehmed Reşad getirilmiştir.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DARBELER
1909 Darbesi
31 Mart Vakası

II. Meşrutiyet’in ilanından 31 Mart Vakası’na kadar


iktidara hâkim olan İttihat ve Terakki, bu tarihten
itibaren etkinliğini artırmış olsa da 1913’teki Bâbıâli
Baskını’na kadar iktidarını dolaylı olarak devam
ettirmiştir.

31 Mart Vakası’nın Özellikleri: Osmanlı tarihinde mevcut


yönetimi değiştirmey yönelik ilk isyandır. Meşruti
yönetimden tekrar mutlak monarşiye hedeflediği için
“irticai” (gerici) bir isyandır.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DARBELER
1913 Darbesi
İttihat ve Terakki Cemiyeti, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra
doğrudan iktidarı devralmamış, arka planda kalarak iktidara egemen
olmuşlardır.

1911’de kurulan Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın katıldığı ve tarihe


“sopalı seçim” olarak geçen 18 Ocak 1912 seçimlerini İttihatçılar
kazanmış ve yönetimdeki tutumlarını daha da sertleştirmişlerdir.

Arnavutluk İsyanı’nı bastırmak için gönderilen ve İttihatçıların sert


politikalarını beğenmeyen bazı asker ve muhalif subaylar, dağlara
çıkmıştır.

“Halâskâr Zâbitân” denilen bu askerler, hükûmete muhtıra vererek


meclisin dağıtılmasını, Kâmil Paşa başkanlığında yeni bir hükûmet
kurulmasını bildirmiş ve İttihatçılar buna boyun eğmek zorunda
kalmıştır.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DARBELER
1913 Darbesi
İktidarda tekrar söz sahibi olmak isteyen İttihatçılar Kâmil Paşa
Kabinesi’nin Edirne’yi Bulgarlara verdiği yönünde halkı galeyana getiren
İttihatçılar, halk desteğini almışlardır.

23 Ocak 1913 günü Enver Bey, İttihat ve Terakkinin ileri gelenleri ile
Bâbıâli’ye doğru yola çıkmış ve yol boyunca halk da onlara destek vermiştir.

Bâbıâli’ye ulaşan darbeciler, başta Harbiye Nazırı Nâzım Paşa olmak üzere
Harbiye Nazırının Yaveri, Sadaret Yaveri ve Polis Komiserini öldürmüştür.

Enver ve Talat Beylerin baskısı ile sadrazam Kâmil Paşa istifa etmek zorunda
kalmıştır. Sultan V. Mehmet Reşat, İttihatçıların teklif ettiği Mahmud
Şevket Paşa’yı sadrazam tayin etmiştir.

Bâbıâli Baskını’yla iktidarı ele geçiren İttihat ve Terakki, I. Dünya Savaşı


mağlubiyetine kadar muhalefeti sindirerek ülkeyi tek partili bir rejimle
yönetmiştir.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DARBELER
Balkanlardaki Toprak Kayıplar
Fransız İhtilali ile dünyaya yayılan milliyetçilik
fikirleri doğrultusunda ilk isyan eden ulus 1804
yılında Sırplar olmuştur. Sırplar 1878 Berlin
Antlaşması ile bağımsızlıklarına kavuşmuşlardır.

Yunanistan 1829 Edirne Antlaşması ile


Osmanlı’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan eden ilk
ulus oldu.

1878 Berlin Antlaşması’ndan sonra kurulan


Bulgar Prensliği 5 Ekim 1908’de Osmanlı’ya karşı
bağımsızlığını ilan etti.
OSMANLI DEVLETİ’NDE DARBELER
Balkanlardaki Toprak Kayıplar
Yunanistan bağımsızlığını kazandıktan sonra
genişleme politikası izlemiş, Girit’i topraklarına
katmak için çalışmalara başlamıştır. 1878 “Halepa
Fermanı” ile Girit Rumlarına geniş haklar veren
Osmanlı Devleti, 1908’de Girit Milli Meclisi’nin,
Yunanistan’a katılmasını önleyememiştir.

1878 Berlin Antlaşması ile geçici olarak Bosna-


Hersek’in yönetimini ele geçiren Avusturya
Macaristan İmparatorluğu 7 Ekim 1908 tarihinde
Bosna-Hersek’i topraklarına kattığını ilan etmiştir.

1911’de çıkan Arnavut İsyanı’ndan sonra çıkan Balkan


Savaşı sürecinde Arnavutlar bu kez 28 Kasım 1912’de
bağımsızlıklarını ilan etmiştir.
METİN URUK
@metinhoca.youtube

You might also like