You are on page 1of 14

FRANSIZ İHTİLALİ

Fransa, uzun bir zamandan beri


feodalite rejiminin yerine merkezi bir
devlet şekline dönüşmüştü. Bu
değişim ve dönüşümüne rağmen,
sosyal ve hukuksal alanda, halkın
durumunda bir değişme olmamıştı.
Krallık, gerçekleri görmezlikten
gelmiş, ortaya çıkan değişik
gelişmelerin etkisi ile varlık nedeni
kalmayan toplumun ayrıcalıklı
kesimini korumuş ve etrafında
toplamıştı. Toplum dört sınıfa
ayrılmıştı.
Soylular
Din Adamları
Burjuvalar (Şehirliler)
Köylüler
FRANSIZ İHTİLALİ
Soylular: Fransa’da en üst tabakada bunlar
bulunuyordu ve toplam nüfusun ancak % 1.5’unu
oluşturuyordu. Buna karşın ülke topraklarının %
25’i bunların elinde idi. Feodalite döneminden
kalma ekonomik, mali, hukuki ve politik
ayrıcalıkları vardı. Bu ayrıcalıkların belli-başlıları
subaylık, din adamlığı, yargıçlık, yüksek devlet
memurlukları idi ve bu sınıf her türlü vergiden
muaftı.
Din Adamları: Ayrıcalıklı olan din adamları,
soylular tabakasının ikinci ayağını oluşturuyordu.
Edindiği geniş topraklar ve toplum yaşamının birçok
alanına uzanan yetkileri ile adeta devlet içinde
devlet olmuştu. Kilise de asilzadeler gibi birtakım
mali bağışıklığa sahipti. Toplam Fransız nüfusunun
% 1’inden daha az olmakla birlikte, ülke
topraklarının % 10’u din adamlarının ellerinde idi.
Ayrıca daha birçok ayrıcalığa da sahiptiler.
Burjuvalar (Şehirliler): Şehir ve kasabalarda oturan, iş ve
ticaretle uğraşan kesimdi. Aydınlar bu sınıf içinde idi
(doktor, mühendis, avukat, tüccar, sanatçı). Siyasal hakları
yoktu. Devlete vergi verirlerdi. Güçlenen bu sınıf, siyasal
haklarının verilmesini ve toplumda eşitliğin sağlanmasını
istiyordu. Bununla birlikte politik iktidarı ele geçirmek
çabası içine de girmişlerdi. Bu durum ihtilalin çıkmasının
temel nedenlerinden birisi olacaktı.
Köylüler: Fransız toplumunun büyük bölümün köylülerdi.
Halkın çoğunluğunu oluşturmalarına karşın ülke
topraklarının % 20’sine sahiptiler. Genelde özgür olmakla
birlikte vergi verirler, askerlik yaparlar, soylu kişilerin ve
rahiplerin tarlalarında çalışırlar, gerektiğinde onların
angaryalarını görürlerdi. Hiçbir siyasal hakları yoktu.
Okuma-yazma bilmezlerdi. Ekonominin bütün yükünü
ödedikleri vergilerle bu tabaka karşılıyordu. İçinde
bulundukları kötü durumun daha da kötüleşmesi
köylülerin, mevcut düzene karşı tepkilerinin artmasına
neden oluyordu.
FRANSIZ İHTİLALİ

XVIII. yüzyılda Fransa'da


yetişen düşünürler, düşünceleri
ve eserleriyle, Fransız halkını
etkilemişlerdi. Bu aydınlar
içinde en etkili olanları,
Montesquieu, Voltaire, Diderot,
Dalembert ve Jean Jacques
Rousseau idi.
Fransız İhtilali’nin meydana
gelmesinde Aydınlanma Çağı ve
getirdikleri ile Amerika’nın
bağımsızlığına kavuşması,
Fransa’da siyasal, sosyal,
ekonomik alanlarla birlikte
düşünce alanındaki gelişmeler
de oldukça etkili olmuştu.
FRANSIZ İHTİLALİ

Montesquieu: Mutlakiyet yönetimine karşı idi.


Ülkesinde İngiltere örneğinde olduğu gibi
anayasalı bir monarşi yönetiminin kurulmasını
savunuyordu.
Voltaire: Şahsen demokrasi aleyhtarı olmasına
rağmen, dinî taassuba ve kilisenin baskılarına karşı
yazdığı eserlerinde, vicdan ve düşünce özgürlüğü
üzerinde durarak, genellikle kiliseyi eleştirmişti.
Diderot ve Dalembert: Fransız halkını kültür
yoluyla geliştirmeye çalışarak, mutlakiyet
yönetimini eleştirerek, rejimin değişmesinin
gerekliliğini savunuyorlardı.
Jean Jacques Rousseau: Düşünceleriyle, Fransız
halkını en çok etkileyen düşünürdü. Toplum
yaşamının yeni baştan düzenlenmesinden yanaydı.
Eta Jenero, 5 Mayıs 1789 tarihinde Versailles
Sarayı’nda 300 Soylu, 300 Papaz ve 600 Halk
Temsilcisi ile toplandı. Meclisin açış
konuşmasını yapan kral, mali durumun
düzeltilmesinden söz etti ama halkın beklediği
reformlara hiç değinmedi. Bu durum daha
başlangıçtan itibaren Mecliste hoşnutsuzluk
yarattı. Ayrıca Meclisteki ruhban sınıfı ve
soyluların, sınıf esasına göre oy kullanılmasında
ısrar etmelerine halk temsilcileri, bireysel oy
kullanma sitemini savunarak itiraz etti. Böylece
sınıflar arasında üstünlük mücadelesi başladı.
Ortaya çıkan bu yeni durum üzerinde Meclis bir
buçuk ay çalışmasına rağmen bir sonuç
alınamadı. Bunun üzerine Eta Jenero adı 17
Haziran 1789 tarihinde “Ulusal Meclis” olarak
değiştirilerek ihtilalci bir nitelik kazanması
sağlandı. Ulusal Meclis daha önce dile getirilen
Anayasa hazırlığına başlayarak, kendisini
“Kurucu Meclis” olarak ilan etti.
Kurucu Meclis öncelikli olarak kendisini halkın
temsilcisi ilan etmiş ve yasama yetkisini eline
almıştı. Ekonomik bir sıkıntı içinde bulunan halk,
meclisin dağıtılacağı söylentileri üzerine 13
Temmuzda Paris Belediyesi’ni ele geçirerek
Komün (Commune) adlı şehir yönetimini kurmuş,
bir gün sonra da monarşinin sembolü olan Bastille
Hapishanesi’ni yakarak siyasi mahkûmları serbest
bırakmıştı (14 Temmuz 1789). Bu gelişme
Fransa’da monarşinin yıkılması olarak
değerlendirildi. İhtilalciler kralın yabancı paralı
askerlerine karşı kendilerini korumak için ulusal
bir ordu kurarak, başına La Fayette’yi getirdi. Kısa
sürede yeni oluşturulan şehir yönetimleri ülkenin
her yanına dağıtılarak ihtilal yaygınlaştırıldı. Kralın
gücünün azalması üzerine ayrıcalıklı tabakadan
birçoğu yurt dışına kaçtı.
FRANSIZ İHTİLALİ
Kurucu Meclis, 28 Ağustos 1789 tarihinde, o sırada Paris’te Amerika
Birleşik Devletleri’nin elçisi olarak bulunan hukukçu Thomas
Jefferson’un hazırladığı bağımsızlık bildirisinden ilham alan “İnsan ve
Yurttaş Hakları Bildirisi”nin yayınladı. Buna göre;
a. İnsanlar, haklar yönünden özgür ve eşit doğarlar ve yaşarlar. Toplumsal
farklılıklar ancak ortak yarara dayanabilir.
b. Her siyasal toplumun amacı, insanın doğal ve zaman aşımı ile
kaybedilmeyen haklarını korumaktır. Bu haklar; özgürlük, mülkiyet,
güvenlik ve baskıya karşı direnmedir.
c. Egemenliğin özü esas olarak ulustadır. Hiçbir kuruluş, hiçbir kimse
açıkça ulustan kaynaklanmayan bir iktidarı kullanamaz.
ç. Özgürlük, başkasına zarar vermeyecek her şeyi yapabilmektir. Böylece
her insanın doğal haklarının kullanımı, toplumun diğer üyelerinin aynı
haklardan yararlanmalarını sağlayan sınırlarla belirlidir. Bu sınırlar ise
ancak yasa ile belirlenebilir.
d. Yasa ancak toplum için zararlı fiilleri yasaklayabilir. Yasanın
yasaklamadığı bir şey engellenemez ve hiç kimse yasanın emretmediği
bir şeyi yapmaya zorlanamaz.
e. Yasa, genel iradenin ifadesidir. Tüm yurttaşların, bizzat ya da
temsilcileri aracılığı ile yasanın yapılmasına katılma hakları vardır.
f. Hiç kimse inançları nedeniyle, bunlar dinî nitelikteki inançlar olsa bile,
tedirgin edilmemelidir.
FRANSIZ İHTİLALİ

Yasama Meclisi Dönemi


(Assemblée Législative, 1791-1792)

Kurucu Meclis “İnsan ve Yurttaş


Hakları Bildirisi”ni ilan ettikten iki
yıl sonra Anayasayı hazırlamıştı.
Hazırlanan Anayasa 14 Eylül 1791
tarihinde Kral XVI. Louis tarafından
onaylanarak yürürlüğe girdi.
Anayasada egemenliğin ulusa ait
olduğu belirtilmiş ve güçler ayrılığı
ilkesini kabul etmişti. Kral, yürütme
gücünün başında yer almakla
beraber, yetkileri sınırlandırılmıştı.
Yasama gücü Meclise, yargı gücü de
halk tarafından seçilen yargıçlara
verilmişti.
FRANSIZ İHTİLALİ
Konvansiyon (Convention) Meclisi
Dönemi (1792-1795)
Genel seçim sonucunda 749
milletvekilinden oluşan Konvansiyon
Meclisi, 20 Eylül’de başlayan ilk
toplantısında krallığı kaldırarak,
cumhuriyeti ilan etti. Böylece Fransa’da
krallık rejimi yıkılarak I. Cumhuriyet
dönemi başlamış oldu. Kısa bir süre
sonra da Kral XVI. Louis ve Kraliçe
Marie Antoinette vatana ihanetten idam
edildi.
Bu gelişmeler üzerine Meclis rejimi
korumak ve ülke içindeki karışıklıkları
önlemek üzere çeşitli komitelerin
kurulmasına karar verdi. Danton,
Robespierre ve Marat gibi sertlik
yanlılarının öncülüğünde olağanüstü
yetkilere sahip “Kamu Selameti
Komitesi” ve “İhtilal Mahkemeleri” gibi
organlar kuruldu. Bunlar da “Terör
Yöntemi”ni ortaya çıkardı.
Bu yöntem ile yeni rejim ülkeye
yerleştirildi. Devrimin düşmanlarını sınırda
durdurmak için gençler kitleler hâlinde
askere alınmış, yaratılan bu heyecan ile
rejim dış güçlerden korunmuştur. Fakat
şiddet ve baskı yöntemi dayanılmaz bir
noktaya gelince, Ilımlı Cumhuriyetçiler,
Ulusal Ordu ile iş birliğine giderek, ülke
yönetimini ele geçirmiş olan Robespierre ve
yandaşlarını 27 Temmuz 1794 tarihinde
yakalayarak idam etmişlerdi. Bu olaylar
sırasında haklı-haksız binlerce kişi
öldürülmüş “Devrim kendi çocuklarını
yemeye başlamıştı”.
FRANSIZ İHTİLALİ
Direktuvar (Directoire) Dönemi
(1795-1799)
Bu dönemde yürütme gücünün
kullanılması, önceki dönemde tek
kişiye verilmesinin sakıncaları
görüldüğünden, meclis tarafından
seçilen beş üyeye verildi. Yürütme
gücünü elinde bulunduran bu
kurula da “Direktuvar” dendi.
Yasama gücü ise Meclise aitti.
Ancak Meclis diktatörlüğüne engel
olmak için iki meclis oluşturuldu.
Bu meclislerden birisi kanunları
yapan ve beş yüz üyeden oluşan
“Beş Yüzler Meclisi” diğeri ise
yapılan kanunları onaylayan ve iki
yüz elli üyeden oluşan “İhtiyarlar
Meclisi” idi.
FRANSIZ İHTİLALİ
Konsüllük Dönemi (1799-1804)
Napolyon’un önderliğinde
gerçekleştirilen darbe sonucu
“İhtiyarlar Meclisi” dağıtıldı. Yürütme
ve yönetme işlerine bakmak için üç
konsülden oluşan geçici bir hükûmet
oluşturuldu. Anayasa'nın yeniden
yapılması için de iki komisyon kuruldu.
Anayasa'ya göre, eski Roma döneminde
olduğu gibi, üç konsül ülkeyi on yıl
yönetecek, yasaları Senato ve Tribuna
adlarıyla anılan meclisler yapacaktı.
Kendini birinci konsül seçtiren
Napolyon Bonapart, ülke yönetimini ele
aldı. Cumhuriyeti esas alan ve dört
meclisli parlamento meydana getiren
bu Anayasa aslında Napolyon’un
kişiliğinde toplanan merkeziyetçi bir
yönetim getiriyordu. Bu yönü ile de
“Despotik Cumhuriyet” niteliğinde idi.
FRANSIZ İHTİLALİ
Fransız İhtilali, ulusal bilinçlenmenin ve yönetim karşıtı
tepkilerin nasıl ortaya konulabileceğinin en başarılı ve kanlı
örneklerinden biridir. Bu yönüyle, kendinden sonraki
ihtilallere de esin kaynağı oldu.

Fransız İhtilali’nin getirdiği eşitlik, özgürlük, ulus, ulusçuluk,


ulusal egemenlik, demokrasi, laiklik, adalet düşünce akımları
Avrupa’ya yayıldı.

Doğal sınırlar, ulusların hakları, ulusların eşitliği, ulusların


kendi geleceklerini kendilerinin tayin etmesi (Plebisit),
tarafsızlar hukuku gibi uluslararası politik hayatta meydana
getirdiği yeni değerler, İhtilal Savaşları ile önce Avrupa’nın,
daha sonra dünyanın şekillenmesine etki edecek önemli yeni
prensipler getirdi. Böylece yeni bir çağın (Yakın Çağın)
başladığı kabul edildi.

You might also like