aydınların bir kısmını sürgüne, bir kısmını da değişik memuriyetlere gönderir. Böylece “İstibdat (Baskı) Dönemi” diye adlandırılan dönem başlamıştır. • Servet-i Fünun dergisi, Ahmet İhsan Tokgöz tarafından çıkarılan, başta Batıdaki bilimsel ve teknolojik gelişmeleri işleyen bir dergidir. • Recaizade Mahmut Ekrem, derginin yazı işleri müdürlüğüne öğrencisi Tevfik Fikret‘i getirtir. • Recaizade, dönemin yetenekli sanatçıları olan Halit Ziya, Cenap Şehabettin, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit, Hüseyin Siret, Hüseyin Suat, Ali Ekrem, Süleyman Nazif, Ahmet Hikmet ve Ahmet Şuayb gibi sanatçıların dergide yazmalarını teşvik etmiştir. Servet-i Fünun dergisi bu geçişlerden sonra güçlü bir edebiyat dergisi hüviyetini almıştır. • Servetifünuncular, II. Dönem Tanzimat Edebiyatı sanatçısı olan Recaizade Mahmut Ekrem’in teori olarak sunduğu edebi düşünceleri kendilerine esas almışlardır. • Tanzimat sanatçıları Doğu kültürünü, Servetifünuncular Batı kültürünü daha iyi bilirler. • Servet-i Fünun yazarları; Stendhal, Flaubert, Balzac, Goncourt Kardeşler ve Bourget gibi sanatçıların etkisiyle realizme yönelmişlerdir. • Türk edebiyatı bu dönemde içerik, üslup ve teknik bakımdan Avrupalılaşmıştır. • Ahmet Mithat Efendi, Servetifünuncuları Sabah gazetesinde yayınladığı “Dekadanlar” makalesiyle eleştirmiştir. Dekadan, eskiye dönen, gerici anlamlarına gelir. • Servetifünuncular, Tanzimat’la başlayan dili sadeleştirme çalışmalarına zarar vermişlerdir. • Bazı yazarlar, Milli Edebiyat’ın etkisiyle 1920’den sonra bazı eserlerini sadeleştirerek yayımlamıştır. • Hüseyin Cahit Yalçın’ın 1901’de yayınlanan “Edebiyat ve Hukuk” adlı çevirisi sebebiyle dergi kapatılmış , böylece Servetifünun topluluğu da dağılmıştır. • Tevfik Fikret, kendi akımının ve Türk edebiyatının en önemli şairlerindendir. • Edebiyatımızın biçim ve içerik bakımından yenileşmesinde etkin rol oynayan sanatçılardandır . • Batı edebiyatı nazım biçimleri olan sone, terzarima ve triyoleyi başarıyla kullanmıştır. • Serbest müstezatı, Türk edebiyatına yerleştirmiştir. Şiiri düz yazıya yaklaştırmıştır. • Aruz ölçüsünü Türkçeye başarıyla uygulamıştır. • Şiirlerinde musiki ve şekil kusursuzluğunu yakalamıştır. • Fen, bilim, teknik onun kalemiyle şiirimize girmiştir. • Parnasizm akımından etkilenmiştir. • Şermin adlı eserinde hece ölçüsünü kullanmıştır. • Başlangıçta şarap, aşk, bahar, aile, sanat, ruh sıkıntısı gibi bireysel; dergi kapandıktan sonra, devletsizlik, haksızlık, rüşvet, yoksulluk, dilencilik gibi toplumsal konuları da işlemiştir. • Servet-i Funun’dan sonra herhangi bir topluluğa katılmamış, bazı sosyal şiirler yazmıştır. • Türk edebiyatında ilk defa İstanbul’u eleştiren şair olmuştur. (Sis şiiri) • Mehmet Akif ile atışmışlardır. Oğlu Amerika’ya okumak için gider; ancak papaz olur. • Eserleri: Rubab-ı Şikeste, Haluk’un Defteri, Rubab-ın Cevabı, Tarih-i Kadim, Doksan Beşe Doğru, Şermin… Recaizade Mahmut Ekrem‘in önderliğinde Servet-i Funun Dergisi etrafında toplanan bazı gençler Tevfik Fikret‘in derginin başına getirilmesiyle edebi bir topluluk özelliği kazanır. • Sonraları Cenap Şahabettin, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Celal Sahir Erozan, Ali Ekrem Bolayır, Halit Ziya Uşaklıgil‘in katılımıyla genişler. • Devlet yönetiminin baskıcılığını bahane ederek toplumsal konulara eğilmediler. • Aruz ölçüsü başarıyla kullanılmıştır. (sadece Tevfik Fikret “Şermin” adlı eserini hece ölçüsüyle yazmıştır.) • Hep uzak ülkelere gitme hayaliyle yaşadılar. • Sanat, sanat içindir ilkesine bağlı kaldılar. • Nazım (şiir) nesre (düz yazı) yaklaştırılmıştır. Konu bütünlüğüne önem verilmiştir. (bkz. Mensur Şiir ) • Batı’dan sone ve terza-rima gibi yeni nazım şekilleri alınmıştır. • Şiirde parnasizm ve sembolizmden; hikaye ve romanda ise realizmden etkilenmişlerdir. • Servetifünuncular, hiç duyulmamış sözcükleri lügatlerden bulup kullanmış ve bununla övünmüşlerdir. • Halktan kopuk sadece kendilerinin anlayabildiği bir edebiyat dili kurmuşlardır. Bundan dolayı, bu edebiyat “salon edebiyatı” olarak da nitelenmiştir. • Anjanbmanları, en güzel şekliyle Tevfik Fikret kullanarak nazımı nesre yaklaştırmıştır. Anlamın tek mısrada bitirilmeyip şiirin bir kısmına veya bütününe yayılmasına anjanbman (ulantı) denir. • Servetifünunculara göre her şey, şiirin konusu olabilir. • Ahenk, uyum ve biçime önem verm işlerdir. • Bu dönemin şairleri, gerçeklerden kaçıp hayali bir dünyaya sığınmışlardır. • Fransızcadaki tamlamaları, mecazlı söyleyişleri ve imgeleri Türkçeye uygulamaya çalıştıklarından Arapça ve Farsça tamlamaları çokça kullanmışlardır. • Fransız edebiyatından etkilendiler. Cümle yapıları, Fransızca cümle yapısına benzemektedir. • Türkçenin söz dizimine uymayıp devrik, eksiltili ve uzun cümleler kullanmışlardır. • Yapıtlarında ruhsal bunalım, karamsarlık, umutsuzluk, bıkmışlık, memnuniyetsizlik havası açıkça sezilir. • Konularını İstanbul’dan, kişilerini de daha çok tahsilli, okumuş, maddi kaygıları olmayan üst kesimden seçmişlerdir. • Bu dönemde öykü ve roman türünün en önemli temsilcisi Halit Ziya Uşaklıgil, şiir türünün Tevfik Fikret ve Cenap Şehabettin‘dir. • Batılı anlamda birçok türün en güzel örnekleri bu dönemde verilmiştir.