You are on page 1of 445

1

1.DERS

﴾١﴿ ‫اﻟرﺣْ ٰﻣ ِن ﱠ‬
‫اﻟر ِﺣ ِﯾم‬ ‫ﷲ ﱠ‬ ِ ‫ﺳ ِم‬
ْ ‫ِﺑ‬
Rahim Rahman Allah’ın adıyla

﴾ ٢﴿ َ ۙ ‫ب ا ْﻟﻌَﺎﻟَ ِﻣ‬
‫ﯾن‬ ِ ّ ‫� َر‬
ِ ِ ُ‫ا َ ْﻟ َﺣ ْﻣد‬
Alemlerin Rabbi Allah’ındır Hamd

«Rahman, Rahim olan Allah’ın adıyla.» (Fatiha 1)

«Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’adır.» (Fatiha 2)

﴾ ٤﴿ ِ ۜ ّ‫﴾ َﻣﺎ ِﻟ ِك ﯾَ ْو ِم اﻟد‬٣﴿ ‫اﻟر ِﺣ ِۙﯾم‬


‫ِﯾن‬ ‫اَ ﱠ‬
‫ﻟرﺣْ َﻣ ِن ﱠ‬
Din(hesap) Gününün Sahibi Rahim Rahman

﴾٥﴿
ۜ ‫ﺳﺗ َ ِﻌ‬
ُ‫ﯾن‬ ْ َ‫اِﯾﱠﺎكَ ﻧَ ْﻌﺑُد ُ َو اِﯾﱠﺎكَ ﻧ‬
Yardım Ve yalnız Yalnız Sana
dileriz Senden Kulluk ederiz

«Rahman, Rahim.» (Fatiha 3)


«Din(hesap) gününün sahibi» (Fatiha 4)
«Yalnız sana kulluk ederiz ve yalnız senden
yardım dileriz.» (Fatiha 5)
2

﴾٦﴿ ‫ﺳﺗ َ ِﻘﯾ ۙ َم‬


ْ ‫ﺻ َرا َط ا ْﻟ ُﻣ‬
ّ ِ ‫اِ ْھ ِد ﻧَﺎ اﻟ‬
Dosdoğru Yola Bizi Hidayet et

‫ﻋﻠَﯾ ِْﮭ ْم‬ َ ‫ِﺻ َرا َط اﻟﱠذ‬


َ َ‫ِﯾن ا َ ْﻧﻌَ ْﻣت‬
kendilerine Nimet verdiğin kimselerin yoluna

﴾٧﴿ ‫ﻋﻠَﯾ ِْﮭ ْم َو َﻻ اﻟ ٓﱠ‬


َ ّ‫ﺿﺎ ِﻟ‬
‫ﯾن‬ َ ‫ب‬ َ
ِ ‫ﻏﯾ ِْر ا ْﻟ َﻣ ْﻐﺿُو‬
Ve sapıtanların kendilerine Gazab (yoluna)
(yoluna) değil edilenlerin değil

«Bizi dosdoğru yola hidayet et.» (Fatiha 6)


«Kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoluna
(hidayet et). gazab edilenlerin ve sapıtanların yoluna
değil» (Fatiha 7)

KELİME : Arapça’da kelimeler üçe ayrılır: İsim, fiil, harf.

İSİM : Varlıkları gösteren kelimelerdir. Sıfatlar


dilbilgisi bakımından isim sayılır. İsimler şahıslara
göre çekilirler; tekillik-çoğulluk, erillik - dişillik gibi
özellikleri dikkate alınır. İsimlerin son harflerinin
harekesi cümle içindeki görevine göre değişir.

İsimler ya belirsiz(nekira) veya belirli(marife) olur.

İsimler eril(Müzekker) veya dişil(Müennes) olur.

İsimler tekil(Müfred) veya çoğul(Cemi) olur. 6


3
Rab,
Ben ‫اَﻧَﺎ‬ efendi ‫ب‬
‫َر ﱞ‬ Allah ‫ﷲ‬
ِ

Bu ‫ٰھذَا‬ Alemler,
dünyalar َ ‫ا ْﻟﻌَﺎﻟَ ِﻣ‬
‫ﯾن‬
Ad,
isim ‫ﺳ ٌم‬
ْ ِ‫ا‬

Malik,
Zeyd ٌ‫َز ْﯾد‬ Sahip ‫َﻣﺎ ِﻟ ِك‬ Rahman ‫اﻟرﺣْ ٰﻣ ِن‬
‫ﱠ‬

Darb,
vuruş ‫ب‬ َ
ٌ ‫ﺿ ْر‬ Gün ‫ﯾَ ْو ِم‬ Rahim
‫اﻟر ِﺣ ِﯾم‬
‫ﱠ‬

ٌ ّ‫َط ِﯾ‬ ‫ﯾن‬


ِ ّ‫اﻟ ٖد‬ ُ‫ا َ ْﻟ َﺣ ْﻣد‬
Din, hesap Hamd,
Temiz,
güzel ‫ب‬ ve ceza övgü
7

FİİL: Hareketleri gösteren kelimelerdir. Fiiller hem


şahıslara göre, hem de zamanlara göre çekilirler.
Fiillerin en az üç harfli kökleri vardır.

Kur’an’da 1500 adet civarında fiil vardır. Fiiller en


az üç, en fazla dört kök harften meydana gelir.

Fiiler geçmiş zaman(mazi) veya şimdiki zaman,


geniş zaman ve gelecek zaman(muzari) olabilir.

8
4

‫هدي‬ Bizi
ilet
‫اِ ْھ ِدﻧَﺎ‬ ‫عبد‬ Biz
ُ ‫ﻧَ ْﻌﺑُد‬
taparız

Biz
‫نعم‬ Nimet
َ‫ا َ ْﻧﻌَ ْﻣت‬ ‫عون‬ yardım ْ َ‫ﻧ‬
‫ﺳﺗ َ ٖﻌﯾ ُن‬
verdin isteriz

Ben
‫فعل‬ Yaptı ‫ﻓَﻌَ َل‬ ‫شه د‬ şahitlik ْ َ‫ا‬
ُ‫ﺷ َﮭد‬
ederim

‫ر سل‬ Gönderdi َ ‫ا َ ْر‬


‫ﺳ َل‬ ‫جعل‬ Yapar ‫ﯾَﺟْ ﻌَ َل‬
9

HARF: Bir isim veya fiil olmadan anlamları kendi


basına tamam olmayan kelimelerdir. Harfler
şahıslara göre veya zamanlara göre çekilmezler.

Harf-i Cer: Harflerin özel bir çeşidi olup bu


harflerden sonra gelen kelime mecrur olur (tekil
isimlerde son harfinin harekesi esre olur).

Bitişik harf-i cer ( َ‫ ك‬, ‫ب‬ ِ , ‫ ) ِل‬ve ayrık harf-i cer


ْ َ
(‫ ﻓِﻲ‬, ‫ ِﻣن‬,‫ ) اِﻟﻰ‬olmak üzere iki cinsi vardır.

10
5
Değil,
eğer ‫ا ِْن‬ Kim, ki o ‫َﻣ ْن‬ ile ‫ب‬
ِ

Ne, değil, ‫َﻣﺎ‬


-den
başka ‫ا ﱠِﻻ‬ o şey ki
-e aittir ‫ِل‬

‫ﻋﻠَﻰ‬
Mutlaka,
Ancak ‫اِﻧﱠ َﻣﺎ‬ gerçekten ‫ا ﱠِن‬
Üzerine,
üzerinde َ

Ki, olması,
-e, -a, -e
doğru ‫اِﻟَﻰ‬ olduğu için ‫ا َ ﱠن‬ İçine, ‫ِﻓﻲ‬
içinde

Lakin,
fakat, ‫ﻟَ ِﻛ ْن‬ Ki, olması, ‫ا َ ْن‬ Değil, ‫َﻻ‬
ama olduğu için yok 11

‫ا َ ﱠ�ُ ا َ ْﻛﺑَ ُر‬


Allah en büyüktür.

ُ ‫ﺳو ُل ا َ ﱠ‬
� ُ ‫ﺷ َﮭدُ ا َ ﱠن ُﻣ َﺣ ﱠﻣدا ً َر‬ ُ ّ َ ‫ﺷ َﮭدُ ا َ ْن َﻻ اِﻟَﮫَ ا ﱠِﻻ ا‬
ْ َ‫� ا‬ ْ َ‫ا‬

Ben şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur. Ben


şahitlik ederim ki Muhammed Allah'ın elçisidir.

ُ ‫ﻗُ ْل ُھ َو ﱠ‬
ٌ‫ا� أ َ َﺣد‬
birdir Allah O de ki

De ki: “O Allah, birdir. (112:1) 12


6

ٌ‫ﺑَ ْل ُھ َو ﻗُ ْرآ َ ٌن َﻣ ِﺟﯾد‬


şerefli bir O doğrusu
Kur’an’dır

Doğrusu O, şerefli bir Kur’an’dır. (85:21)

َ َ‫َو ٰھذَا ِذ ْﻛ ٌر ُﻣﺑ‬


ٌ‫ﺎرك‬
mübarek bir bu (Kur’an)
öğüttür da

Bu (Kur’an) da, mübarek bir öğüttür. (21:50)

َ ُ‫اَﻓَ َﻼ ﺗ َ ْﻌ ِﻘﻠ‬
‫ون‬
hâlâ akıllanmayacak
mısınız?

Hâlâ akıllanmayacak mısınız? (21:10) 13

‫َﻣﺎ ٰھ ٓذَا ا ﱠِﻻ ﺑَﺷ ٌَر ِﻣﺛْﻠُ ُﻛ ْم‬


sizin bir başkası bu
gibi beşerden değildir

Bu sizin gibi bir beşerden başkası değildir. (23:24)

َ ‫ِإ ْن ُھ َو ِإ ﱠﻻ‬
ٌ‫ﻋ ْﺑد‬
bir başkası O değildir
kuldan

O, bir kuldan başkası değildir. (43: 59)

ٌ‫ﻲ ﻓِﺗْﻧَﺔ‬
َ ‫ﺑَ ْل ِھ‬
bir sınamadır o hayır

Hayır, o bir sınamadır. (40:28) 14


7
ٌ‫اِﻧﱠ َﮭﺎ َﻛ ِﻠ َﻣﺔ‬
(boş) bir şüphesiz
sözdür bu

Şüphesiz bu (boş) bir sözdür.(23:100)

‫ﺳ ِﻣﯾ ُﻊ ا ْﻟﻌَ ِﻠﯾ ُم‬


‫اِﻧﱠﮫُ ُھ َو اﻟ ﱠ‬
her şeyi hakkıyla O şüphesiz
bilendir işitendir

Şüphesiz o, hakkıyla işitendir, her şeyi bilendir. (8:61)

‫ا�ُ ِﻋ ْﻧدَهُ أَﺟْ ٌر ﻋ َِظﯾ ٌم‬


‫ِإﻧﱠ َﻣﺎ أ َ ْﻣ َواﻟُ ُﻛ ْم َوأ َ ْو َﻻدُ ُﻛ ْم ﻓِﺗْﻧَﺔٌ َو ﱠ‬
büyük mükâfat Allah bir imtihan ve çocuklarınız ancak
ise katındadır vesilesidir mallarınız

Mallarınız ve çocuklarınız ancak bir imtihan


vesilesidir. Büyük mükâfat ise Allah katındadır. (64:15)
15

‫ﺳ َﻼ ُم‬ ِْ ‫ﷲ‬
ْ ‫اﻻ‬ ِ َ‫ِّﯾن ِﻋ ْﻧد‬
َ ‫ا ﱠِن اﻟد‬
İslam’dır Allah katında din şüphesiz

Şüphesiz Allah katında din İslam’dır. (3:19)

َ ‫ﺻﺎ ِﺑ ِر‬
‫ﯾن‬ َ ‫ا ﱠِن‬
‫ﷲ َﻣ َﻊ اﻟ ﱠ‬
sabredenlerle beraberdir Allah şüphesiz

Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir. (8:46)

َ ‫اَﻟﱠذِي َﺟ َﻣ َﻊ َﻣﺎﻻً َو‬


‫ﻋدﱠدَ ُه‬
ve onu sayıp malı topladı ki o
durdu

Ki o bir mal topladı ve onu saydı. (104:28) 16


8

َ َ‫َﺧﻠ‬
َ ‫ﻖ ْاﻻَ ْر‬
‫ض‬
yeri yarattı
Yeri yarattı (20:4)

َ‫َودَ َﺧ َل ا ْﻟ َﻣدِﯾﻧَﺔ‬
o şehre (Musa) girdi

O şehre (Mısır’a) girdi. (28:15)

ُ‫ﻓَدَﻋَﺎ َرﺑﱠﮫ‬
Rabbine sonra
duâ etti

Sonra(Musa) Rabbine duâ etti. (44:22) 17

‫ﺎص‬
ُ ‫ﺻ‬َ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ُﻛ ُم ا ْﻟ ِﻘ‬ َ ِ‫ُﻛﺗ‬
َ ‫ب‬
kısas size farz kılındı

Size kısas farz kılındı. (2:178)

َ‫اﻟرﺣْ َﻣﺔ‬ ِ ‫ب َرﺑﱡ ُﻛ ْم ﻋ َٰﻠﻰ ﻧَ ْﻔ‬


‫ﺳ ِﮫ ﱠ‬ َ َ ‫َﻛﺗ‬
merhameti zatına Rabbiniz yazmıştır

Rabbiniz merhameti zatına yazmıştır. (6:54)

ْ َ‫ﺳﺎﻋَﺔً َو َﻻ ﯾ‬
َ ‫ﺳﺗ َ ْﻘ ِد ُﻣ‬
‫ون‬ َ ‫ون‬ ْ َ‫ﻓَ ِﺎذَا َٓﺟﺎ َء ا َ َﺟﻠُ ُﮭ ْم َﻻ ﯾ‬
َ ‫ﺳﺗَﺄ ْ ِﺧ ُر‬
ve ne de ileri gidebilirler bir an ne geri ecelleri geldiği zaman
kalabilirler

Ecelleri geldiği zaman, ne bir an geri kalabilirler ve


ne de ileri gidebilirler (34:7) 18
9

‫ون‬ ْ َ‫ﺳﺎﻋَﺔً َو َﻻ ﯾ‬
َ ‫ﺳﺗ َ ْﻘ ِد ُﻣ‬ ْ َ‫ﻓَ ِﺎذَا َٓﺟﺎ َء ا َ َﺟﻠُ ُﮭ ْم َﻻ ﯾ‬
َ ‫ﺳﺗَﺄ ْ ِﺧ ُر‬
َ ‫ون‬
ve ne de ileri gidebilirler bir an ne geri ecelleri geldiği zaman
kalabilirler

Ecelleri geldiği zaman, ne bir an geri kalabilirler ve


ne de ileri gidebilirler. (7:34)

َ ُ‫ا� ﯾَ ْﻐ ِﻔ ُر اﻟذﱡﻧ‬
ً ‫وب َﺟ ِﻣﯾﻌﺎ‬ َ ‫ا ﱠِن ﱣ‬
bütün günahları bağışlar Allah şüphesiz

Şüphesiz Allah bütün günahları bağışlar. (39:53)

ً ‫ﺷدﱠ ُٓه ٰاﺗ َ ْﯾﻧَﺎهُ ُﺣ ْﻛﻣﺎ ً َو ِﻋ ْﻠﻣﺎ‬


ُ َ ‫َوﻟَ ﱠﻣﺎ ﺑَﻠَ َﻎ ا‬
ve ilim hüküm ona verdik rüştüne (Yusuf) erince

(Yusuf) rüştüne erince, ona hüküm ve ilim verdik.


19
(34:7)

‫َﻣﺎ ِﻟ ِك‬ ‫َﺟ ِﻣﯾﻌًﺎ‬ ‫ﺳ ٌم‬


ْ ِ‫ا‬
Malik, sahip Hepsi, tamamı İsim, Adı

‫اﻟ ُﻣﺳﺗَ ِﻘﯾ َم‬ ‫ب‬


‫َر ﱞ‬ ‫ا ﱠِﻻ‬
Doğru Rab, sahip, efendi -den başka

ِ ‫اﻟ َﻣ ْﻎ ﺿُو‬
‫ب‬ َ ‫ب ا ْﻟﻌَﺎﻟَ ِﻣ‬
‫ﯾن‬ ِ ّ ‫َر‬ ُ‫ا َ ْﻟ َﺣ ْﻣد‬
Öfkelenilmiş olanlar Alemlerin rabbi -Bütün övgüler

‫َﻣ ْن‬ ِ ‫ﺳ ِم‬


‫ﷲ‬ ْ ِ‫ا‬ ‫اَﻟ ٖدّﯾ ُن‬
Kim, kim ki Allah’ın adı -Din, hesap, ceza

ْ َ‫ﻧ‬
‫ﺳﺗ َ ِﻌﯾ ُن‬ َ ‫ﺻ َرا‬
‫ط‬ ِ ‫اَ ﱠ‬
‫ﻟرﺣْ َﻣ ِن‬
Yardım isteriz Yol Rahman 20
10

ُ ‫ﻧَ ْﻌﺑُد‬ َ ّ‫ﺿﺎ ِﻟ‬


‫ﯾن‬ ‫اﻟ ﱠ‬ ‫اَ ﱠ‬
‫ﻟر ِﺣ ِﯾم‬
Taparız Sapanlar Rahim

‫ٰھذَا‬ ٌ ّ‫َط ِﯾ‬


‫ب‬ �
ِ‫ِﱣ‬
Bu Allah için
Güzel, temiz
‫ﯾَ ْوم‬ ‫ﻋ َﻠﻰ‬
َ ‫اِﻟَﻰ‬
Gün Üzerine e, -a

‫ﺑَﺷ ٌَر‬ ‫ﻋﻠَﯾ ِْﮭ ْم‬


َ ‫ا َ ْن‬-‫ان‬
‫َ ﱠ‬
Beşer, insan Onların üzerine Ki

ٌ‫َﻣ ِﺟﯾد‬ َ
‫ﻏﯾ ِْر‬ ‫ا ِْن‬
Şerefli -den başka Eğer; değil21

ٌ‫ﺎرك‬
َ َ‫ُﻣﺑ‬ ‫ﻓِﻲ‬ ‫ا ﱠِن‬
Mübarek, kutlu -e, içine, içinde Gerçekten

ٌ‫ﻋ ْﺑد‬
َ ‫ِل‬ ‫اَﻧَﺎ‬
Kul İçin, ait Ben

‫َﻣﺎ‬ ‫َﻻ‬ َ‫اَﻧﻌَ ْﻣت‬


Ne, değil, o şey ki Değil, yok Nimet verdin

‫ﺳ ِﻣﯾ ُﻊ‬
‫اﻟ ﱠ‬ ‫ﻟَ ِﻛ ْن‬ ‫اِﻧّ َﻣﺎ‬
İşiten Fakat, ama, lakin Ancak

‫ا ْﻟﻌَ ِﻠﯾ ُم‬ ‫اِ ْھ ِدﻧَﺎ‬ ‫ب‬


ِ
Bilen Bizi ilet ile 22
11

2.DERS

َ َ‫ِإﻧﱠﺎ أ َ ْﻋ َط ْﯾﻧ‬
َ َ‫( ﻓ‬١) ‫ﺎك ا ْﻟﻛ َْوﺛ َ َر‬
‫ﺻ ِ ّل ِﻟ َر ِﺑّ َك‬
Rabbin öyle ise Kevser’i biz şüphesiz
için namaz kıl Sana
verdik
(٣)‫( إِ ﱠن ﺷَﺎﻧِﺋَ َك ُھ َو ْاﻷ َ ْﺑﺗ َ ُر‬٢) ‫َوا ْﻧ َﺣ ْر‬
asıl soyu sana kin ve kurban
kesik olan besleyendir şüphesiz kes

Şüphesiz biz
Sana Kevser’i verdik. Öyle ise Rabbin için namaz kıl ve
kurban kes. Şüphesiz asıl soyu kesik olan, sana kin
besleyendir.

BELİRLİ VE BELİRSİZ İSİMLER

BELİRSİZ İSİMLER(NEKİRA ): Belirsiz isimler bir


varlığı genel olarak gösteren isimlerdir.
Bunların basında ( ‫ ) ال‬takısı bulunmaz ve son
harfleri tenvinlidir (çift harekelidir).

BELİRLİ İSİMLER (MARİFE): Belirli isimler ise bilinen,


atıf yapılan isimlerdir. Bu isimlerin basında
genellikle ( ‫ ) ال‬takısı bulunur ve son harflerinin
harekesi tektir (tenvinli değildir).

Ayrıca, ( ‫ ) ال‬takısı teklik, gerçeklik, bütünlük


gibi manaları da verir. 24
12
Belirli Belirsiz Belirsiz

ٌ َ ‫ِﻛﺗ‬
‫ﺎب‬ ‫ﻗُ ْر ٰا ٌن‬
Bir Bir
Kitap ُ َ ‫ا َ ْﻟ ِﻛﺗ‬
‫ﺎب‬ Kitap okuma

Ev ُ‫ا َ ْﻟﺑَﯾْت‬ Bir ev ٌ‫ﺑَﯾْت‬ Diri ‫ﻲ‬


‫َﺣ ﱡ‬

Yol ُ ‫ﻟﺻ َرا‬


‫ط‬ ّ ِ َ‫ا‬ Bir yol ٌ ‫ِﺻ َرا‬
‫ط‬ Kur’an ‫اَ ْﻟﻘُ ْر ٰا ُن‬

‫ﺳول‬ ‫اَ ﱠ‬
ُ ‫ﻟر‬ ‫ﺳو ٌل‬
ُ ‫َر‬
Bir elçi, bir
‫اَ ْﻟ َﺣ ﱞ‬
Gerçekten
Elçi,
Peygamber peygamber diri olan ‫ﻲ‬
(Allah)

Cennet ُ‫ا َ ْﻟ َﺟﻧﱠﺔ‬ Bir


bahçe ٌ‫َﺟﻧﱠﺔ‬ Belirli

ُ�‫ا‬
‫ ﱣ‬: kelimesi özel isimdir, belirlidir, tenvin ve ‫ال‬
takısı almaz.
Şahıs isimleri belirlidir, bu isimler ‫ ال‬takısı
almaz, ancak tenvin alır: ٌ‫ُﻣ َﺣ ﱠﻣ ٍد ُﻣ َﺣ ﱠﻣدا ً ُﻣ َﺣ ﱠﻣد‬
Ayetlerdeki isimleri belirlilik - belirsizlik
bakımından tahlil edin.

ٌ َ‫ﻋذ‬
‫اب أ َ ِﻟﯾ ٌم‬ َ ‫َھذَا‬
acı bir azabdır bu
Bu, acı bir azabdır. (44:11)

ٌ‫ﺎﻣﯾَﺔ‬ ٌ َ‫ﻧ‬
ِ ‫ﺎر َﺣ‬
kızgın o bir
ateştir
O, kızgın bir ateştir! (101:11)
13

َ ‫َھذَا‬
ٌ ‫ﺷ ْﻲ ٌء ﻋ َِﺟ‬
‫ﯾب‬
şaşılacak bir şeydir bu

Bu şaşılacak bir şeydir. (50:2)

ٌ ُ ‫ﻏﻔ‬
‫ور‬ ‫ﻟَﮫُ ﺑَ ْﻠدَةٌ َط ِﯾّﺑَﺔٌ َو َر ﱞ‬
َ ‫ب‬
çok ve bir güzel işte bir
bağışlayan Rab belde

İşte güzel bir belde ve çok bağışlayan bir Rab!


(34:15)

‫ﺳو ٌل ﻛ َِرﯾ ٌم‬


ُ ‫َو َﺟﺎ َء ُھ ْم َر‬
kerim/pek bir onlara
değerli peygamber gelmişti

Onlara kerim/pek değerli bir peygamber


gelmişti. (44:17) 27

‫َوﻟَﮫُ أَﺟْ ٌر ﻛ َِرﯾ ٌم‬


pek bir ve onun
değerli mükâfat için vardır
da
Ve onun için pek değerli bir mükâfat da vardır.
(57:11)

‫ور َر ِﺣﯾ ٌم‬ َ ‫ﷲ‬


ٌ ُ ‫ﻏﻔ‬ َ ‫ا ﱠِن‬
pek merhamet çok Allah
edendir bağışlayandırşüphesiz

Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, pek


merhamet edendir. (8:69)

ُ ُ‫َو ُھ َو ا ْﻟﻐَﻔ‬
ُ‫ور ا ْﻟ َودُود‬
sevendir bağışlayandır O

O, bağışlayandır, sevendir. (85:14) 28


14

ْ َ‫ذَ ِﻟ َك ُھ َو ا ْﻟﻔ‬
ُ ‫ﺿ ُل ا ْﻟ َﻛ ِﺑ‬
‫ﯾر‬
büyük lütuf işte budur

İşte büyük lütuf budur. (42:22)

ْ ‫ﺻ َرا َط ا ْﻟ ُﻣ‬
‫ﺳﺗ َ ِﻘﯾ ۙ َم‬ ّ ِ ‫اِ ْھ ِدﻧَﺎ اﻟ‬
Dosdoğru Yola Bizi Hidayet et

Bizi dosdoğru yola hidayet et. (1:6)

‫اب ْاﻷ َ ِﻟﯾ َم‬


َ َ‫ون ا ْﻟﻌَذ‬
َ ُ‫ﯾَ َﺧﺎﻓ‬
elem verici azabdan korkarlar

Elem verici azabdan korkarlar. (51:37) 29

ْ ‫ﺎن ﻟَ ِﻔﻲ ُﺧ‬


‫ﺳ ٍر‬ َ ‫ﺳ‬َ ‫اﻻ ْﻧ‬
ِ ْ ‫ا ﱠِن‬
kesin bir ziyan insan gerçekten
içindedir

Gerçekten insan kesin bir ziyan içindedir. (103:2)

ِ ُ ‫اﻟز ْﯾﺗ‬
‫ون‬ ِ ّ ‫َواﻟ ِﺗ‬
‫ﯾن َو ﱠ‬
ve zeytine incire yemin
ederim

İncire ve zeytine yemin ederim! (95:1) 30


15
İsim tamlaması (İzafe):
- İki ismin arka arkaya gelmesiyle meydana
gelir.
- Birinci kelimenin son harfinin harekesi cümle
içindeki durumuna bağlı olarak değişir.
- İkinci kelimenin son harfinin harekesi esredir.

-Birinci kelime ( ‫ ) ال‬takısı almaz.


-İkinci kelime genellikle ( ‫ ) ال‬takısı alır veya
özel isim olur.

- Belirli isimle tamlama yapan isimler belirli


olur. 31

Anlamı Tamlama Muzafun İleyh Muzaf


Allah’ın Adı �
ِ ‫ﺳ ُما‬
ْ ِ‫ا‬
ُ�َ‫ا‬ ْ ِ‫ا‬
‫ﺳ ُم‬
İnsanların
Rabbi ِ ‫ب اَﻟﻧﱠ‬
‫ﺎس‬ ‫َر ﱡ‬ ُ ‫اَﻟﻧﱠ‬
‫ﺎس‬ ‫ب‬
‫َر ﱡ‬

Filin
arkadaşları ‫ﺎب ا ْﻟ ِﻔﯾ ُل‬ ْ َ‫ا‬
ُ ‫ﺻ َﺣ‬ ‫ا ْﻟ ِﻔﯾ ُل‬ ‫ﺎب‬ ْ َ‫ا‬
ٌ ‫ﺻ َﺣ‬

Bu evin
ِ ‫ب ٰھذَا ا ْﻟﺑَ ْﯾ‬
‫ت‬ ‫َر ﱡ‬ ُ‫ٰھذَا ا ْﻟﺑَﯾْت‬ ‫ب‬
‫َر ﱞ‬
Rabbi

Hasetçinin
şerri
‫ﺳ ٍد‬
ِ ‫ﺷ ﱡَر َﺣﺎ‬ ٌ‫ﺳد‬
ِ ‫َﺣﺎ‬ ‫ﺷ ﱞَر‬
16
Belirli isimle tamlama yapan isimler belirli olur:

‫َر ِﺑّ َك‬ ‫ﷲ‬


ِ ‫ِﯾن‬
ِ ‫د‬ ‫ﷲ‬
ِ ‫ﺳ ُل‬
ُ ‫َر‬
Senin Rabbin Allah’ın dini Allah’ın elçisi

‫َﺣ ْﻣ ِد َر ِﺑّ َك‬ ِ ‫َﻣ ِﻠ ِك اﻟﻧﱠ‬


‫ﺎس‬ ِ ‫ﻧَﺻ ُْر‬
‫ﷲ‬
Rabbinin övgüsü İnsanların Meliki Allah’ın yardımı

ِ ‫ا ِٰﻟ ِﮫ اﻟﻧﱠ‬
‫ﺎس‬ ‫ﺎب ا ْﻟ َﺟﻧﱠ ِﺔ‬
ُ ‫ا َﺻ َﺣ‬ ‫اﻟرﺣْ َﻣ ِن‬
‫ﻖ ﱠ‬ ِ ‫َﺧ ْﻠ‬
İnsanların İlahı Cennet ehli Rahman’ın yaratması

Ayetlerde geçen isim tamlamalarını tahlil edin.

‫ﯾم‬ ‫اﻟرﺣْ ٰﻣ ِن ﱠ‬
ِ ‫اﻟر ِﺣ‬ ‫ﷲ ﱠ‬ ِ ‫ﺳ ِم‬
ْ ِ‫ﺑ‬
Rahim Rahman Allah’ın adıyla

Rahman, Rahim olan Allah’ın adıyla. (1:1)

ِ ۜ ّ‫َﻣﺎ ِﻟ ِك ﯾَ ْو ِم اﻟد‬
‫ِﯾن‬
Din(hesap) Gününün Sahibi

Din(hesap) gününün sahibi. (1:4)

‫ب ا ْﻟ ِﻔﯾ ِل‬
ِ ‫ﺻ َﺣﺎ‬ َ ‫أَﻟَ ْم ﺗ َ َر َﻛ ْﯾ‬
ْ َ ‫ف ﻓَﻌَ َل َرﺑﱡ َك ﺑِﺄ‬
fil sahiplerine yaptı nasıl görmedin mi
Rabbin
Görmedin mi? Rabbin fil sahiplerine nasıl
yaptı? (105:1)
34
17

‫ف‬ ‫ﺎء َواﻟ ﱠ‬


ِ ‫ﺻ ْﯾ‬ ّ ِ ‫ِرﺣْ ﻠَﺔَ اﻟ‬
ِ َ ‫ﺷﺗ‬
ve yaz kış yolculuğuna

Kış ve yaz yolculuğu (106:2)

‫ﻓَ ْﻠﯾَ ْﻌﺑُدُوا َر ﱠ‬


ِ ‫ب َھذَا ا ْﻟﺑَ ْﯾ‬
‫ت‬
evin bu Rabbine kulluk
etsinler

Bu evin Rabbine kulluk etsinler. (106:3)

‫ﯾن‬ ْ ‫ﻋﻠَﻰ َطﻌَ ِﺎم ا ْﻟ ِﻣ‬


ِ ‫ﺳ ِﻛ‬ ‫َو َﻻ ﯾَ ُﺣ ﱡ‬
َ ‫ض‬
yoksulu doyurmaya teşvik etmez

Yoksulu doyurmaya teşvik etmez. (107:3) 35

ِ ‫ﻟَ ْﯾﻠَﺔُ ا ْﻟﻘَد ِْر َﺧ ْﯾ ٌر ِﻣ ْن أ َ ْﻟ‬


َ ‫ف‬
‫ﺷﮭ ٍْر‬
aydan bin hayırlıdır Kadir gecesi

Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. (97:3)

ِ ّ ‫ﻗُ ْل أَﻋُوذُ ِﺑ َر‬


ِ َ‫ب ا ْﻟﻔَﻠ‬
‫ﻖ‬
sabahın Rabbine sığınırım de ki

De ki: “Sabahın Rabbine sığınırım. (113:1)

َ ‫ﺳ ٍد ِإذَا َﺣ‬
َ‫ﺳد‬ ِ ‫َو ِﻣ ْن ﺷ ِ َّر َﺣﺎ‬
hased zaman hasedçinin ve
ettiği şerrinden
Ve hased ettiği zaman hasedçinin şerrinden.36
(113:5)
18

‫ت‬ ُ َ‫اﻟرﺣْ َﻣ ِن ِﻣ ْن ﺗَﻔ‬


ٍ ‫ﺎو‬ ‫ﻖ ﱠ‬ ِ ‫َﻣﺎ ﺗَ َرى ﻓِﻲ َﺧ ْﻠ‬
bir Rahman’ın göremezsin
uygunsuzluk yaratmasında
Rahman’ın yaratmasında bir uygunsuzluk
göremezsin. (67:3)

ِ ‫ت َو ْاﻷ َ ْر‬
‫ض َو َﻣﺎ ﺑَ ْﯾﻧَ ُﮭ َﻣﺎ‬ َ ‫ﺳ َﻣ‬
ِ ‫ﺎوا‬ ‫ب اﻟ ﱠ‬
ِ ّ ‫َر‬
ve ikisi yerin göklerin Rabbi
arasındakilerin

Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi,


Rahman’dan! (78:37)

ِ ‫ب َوﻗَﺎ ِﺑ ِل اﻟﺗ ﱠ ْو‬


‫ب‬ ِ ‫ﻏﺎﻓِ ِر اﻟذﱠ ْﻧ‬
َ
tevbeyi kabul eden günahı bağışlayan
Günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden (40:3)

ُ ‫َﺎن ُﻣ َﺣ ﱠﻣدٌ اَﺑَٓﺎ ا َ َﺣ ٍد ِﻣ ْن ِر َﺟﺎ ِﻟ ُﻛ ْم َو ٰﻟ ِﻛ ْن َر‬


ِ ‫ﺳو َل‬
‫ﷲ‬ َ ‫َﻣﺎ ﻛ‬
Allah’ın ancak adamlarınızdan hiç babası Muhammed değildir
Resûlü kimsenin
Muhammed, adamlarınızdan hiç kimsenin babası
değildir, ancak Allah’ın Resûlüdür. (33:40)

َ ُ‫اَﻓَ ُﺣ ْﻛ َم ا ْﻟ َﺟﺎ ِھ ِﻠﯾﱠ ِﺔ َﯾ ْﺑﻐ‬


‫ون‬
istiyorlar cahiliye hükmünü

Cahiliye hükmünü mü istiyorlar? (5:50)

ٌ ‫ﻋد ﱞُو ُﻣ ِﺿ ﱞل ُﻣ ِﺑ‬


‫ﯾن‬ ِ ‫ﺷ ْﯾ َط‬
َ ُ‫ﺎن اِﻧﱠﮫ‬ َ ‫ﻗَﺎ َل ٰھذَا ِﻣ ْن‬
‫ﻋ َﻣ ِل اﻟ ﱠ‬
apaçık saptıran bir şüphesiz o şeytanın işindendir bu dedi ki
düşmandır

Bu şeytanın işindendir. Şüphesiz o, saptıran


apaçık bir düşmandır. (28:15) 38
19

َ ‫ا ْد ُﺧﻠُوا أ َ ْﺑ َو‬
َ ‫اب َﺟ َﮭﻧﱠ َم َﺧﺎ ِﻟد‬
‫ِﯾن ﻓِﯾ َﮭﺎ‬
içinde ebedi kalıcılar cehennemin girin
olarak kapılarından

İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin


kapılarından girin! (40:76)

‫ﺎب ا ْﻟ َﺟﻧﱠ ِﺔ‬ ْ َ ‫ﺎب اﻟﻧﱠ ِﺎر َوأ‬


ُ ‫ﺻ َﺣ‬ ْ َ ‫ﺳﺗ َ ِوي أ‬
ُ ‫ﺻ َﺣ‬ ْ َ‫َﻻ ﯾ‬
cennet ehli cehennem ehliyle bir olmaz

َ ‫ﺎب ا ْﻟ َﺟﻧﱠ ِﺔ ُھ ُم ا ْﻟﻔَﺎﺋِ ُز‬


‫ون‬ ْ َ‫أ‬
ُ ‫ﺻ َﺣ‬
kurtuluşa erenlerdir Cennet ehli

Cehennem ehliyle cennet ehli bir olmaz.


Cennet ehli, kurtuluşa erenlerdir. (59:20) 39

ِ ‫ﺳ ِم‬
‫ﷲ‬ ْ ِ‫ﺑ‬ ُ ُ‫ا ْﻟﻐَﻔ‬
‫ور‬ ‫ﺷ ْﻲ ٌء‬
َ
Allah’ın adı ile Çok bağışlayıcı Şey

‫َﻣﺎ ِﻟ ِك ﯾَ ْو ِم اﻟدِّي ن‬ ُ‫ا ْﻟ َودُود‬ ٌ ‫ﻋ َِﺟ‬


‫ﯾب‬
Dinin gününü sahibi Çok seven Acayip, garip

‫ب ا ْﻟ ِﻔﻲ ل‬ ْ َ‫ا‬
ِ ‫ﺻ َﺣﺎ‬ ْ َ‫ا ْﻟﻔ‬
‫ﺿ ُل‬ ٌ َ‫ﻋذ‬
‫اب‬ َ
Filin arkadaşları Lütuf Azap

ِ َ‫ﺷّت‬
‫اء‬ ِ ‫ِرﺣْ ﻠَﺔَ اﻟ‬ ُ ‫اﻟ َﻛ ِﺑ‬
‫ﯾر‬ ‫اَ ِﻟﯾ ٌم‬
Kış yolculuğu Büyük Acıklı

ِ ‫ب ٰه ذَا ا ْﻟﺑَ ْﯾ‬


‫ت‬ ‫َر ﱠ‬ ‫اﻟﺻ َرا َط‬
ِّ ٌ َ‫ﻧ‬
‫ﺎر‬
Bu evin rabbi Yol Ateş
20

‫ﯾن‬ ْ ‫َطﻌَ ِﺎم ا ْﻟ ِﻣ‬


ِ ‫ﺳ ِﻛ‬ ‫اﻟ ُﻣﺳﺗَ ِﻘﯾ َم‬ ‫ﺎﻣ َﯾﺔ‬
ِ ‫َﺣ‬
Yoksulun yiyeceği Doğru Yakıcı

‫ﻟَ ْﯾﻠَﺔُ ا ْﻟﻘَد ِْر‬ َ َ‫ا ْﻟ َﻌذ‬


‫اب‬ ‫ب‬
‫َر ﱞ‬
Kadir gecesi Azap Rab, sahip, efendi

ِ َ‫ب ا ْﻟﻔَﻠ‬
‫ﻖ‬ ِّ ‫َر‬ ‫ْاﻻ ِﻟﯾ َم‬ َ
ٌ ُ ‫ﻏﻔ‬
‫ور‬
Sabah aydınlığının
Acıklı Çok bağışlayıcı
rabbi

‫ﺳ ٍد‬
ِ ‫ﺷ ِ َّر َﺣﺎ‬ ‫اَ ْﻟﻛ َِرﯾ ٌم‬ ‫ﺑَ ْﻠدَة‬
Hasetçinin kötülüğü Şerefli Belde

ِ ‫ا ِٰﻟ ِﮫ اﻟﻧﱠ‬
‫ﺎس‬ ِ ‫ﺷ ْﯾ َط‬
‫ﺎن‬ ‫ﻋ َﻣ ِل اﻟ ﱠ‬
َ ‫َط ِﯾّﺑَﺔ‬
İnsanların ilahı Şeytanın işi Güzel, temiz

‫اﻟرﺣْ ٰﻣ ِن‬
‫ﻖ ﱠ‬ ِ ‫َﺧ ْﻠ‬ ‫اَﺑَﺎ ا َ َﺣ ٍد‬ ‫ﺳو ٌل‬
ُ ‫َر‬
Rahman’ın yaratışı Birisinin babası Elçi

‫ت‬
ِ ‫ﺎوا‬
َ ‫ﺳ َﻣ‬
‫ب اﻟ ﱠ‬
ِ ّ ‫َر‬ ‫اب َﺟ َﮭﻧﱠ َم‬
َ ‫اَ ْﺑ َو‬ ‫ﻛ َِرﯾ ٌم‬
Göklerin rabbi Cehennemin kapıları Şerefli

‫ﺎب اﻟﻧﱠ ِﺎر‬ ْ َ‫ا‬


ُ ‫ﺻ َﺣ‬ ِ ‫ﻏﺎ ِﻓ ِر اﻟذﱠﻧ‬
‫ب‬ َ ‫اَﺟْ ٌر‬
Ateşin arkadaşları Günahın bağışlayıcısı Karşılık

‫َر ِﺑّ َك‬ ‫ا َ ْﻟ َﺣ ﱡ‬


‫ﻲ‬ ْ ‫ُﺧ‬
‫ﺳ ٍر‬
Senin rabbin Gerçek diri Kayıp 42
21

3.DERS

ً ‫﴾اَﻟﱠذِي َﺟ َﻣ َﻊ َﻣﺎﻻ‬١﴿‫َو ْﯾ ٌل ِﻟ ُﻛ ِ ّل ُھ َﻣ َز ٍة ﻟُ َﻣ َز ٍة‬


malı topladı ki o kaş göz arkadan herkesin vay
işaretiyle çekiştiren haline
alaya alan

﴾٣﴿ُ‫ب ا َ ﱠن َﻣﺎﻟَ ٓﮫُ ا َ ْﺧﻠَدَه‬


ُ ‫ﺳ‬
َ ْ‫﴾ ﯾَﺣ‬٢﴿ُ‫ﻋدﱠدَه‬
َ ‫َو‬
onu ebedi malının sanır ve onu sayıp
kılacağını durdu
َ ‫ﻛ ﱠَﻼ ﻟَﯾُ ْﻧﺑَذَ ﱠن ِﻓﻲ ا ْﻟ ُﺣ‬
﴾٤﴿ ‫ط َﻣ ِﺔ‬
hutameye (andolsun)o atılacaktır hayır
Arkadan çekiştiren, kaş
göz işaretiyle alaya alan herkesin vay haline! Ki o, malı
topladı ve onu sayıp durdu. Malının onu ebedi kılacağını
sanır.Hayır (andolsun)o, hutameye atılacaktır.

ُ‫اك َﻣﺎ ا ْﻟ ُﺣ َط َﻣﺔ‬


ُ َ‫( ﻧ‬٥) hütame’nin
ِ ‫ﺎر ﱠ‬
�‫ا‬ َ ‫َو َﻣﺎ أَد َْر‬
Allah’ın ne sana bildiren
ateşidir olduğunu nedir

(٧) ‫ﻋﻠَﻰ ْاﻷ َ ْﻓﺋِدَ ِة‬ ‫( اﻟﱠﺗِﻲ ﺗَ ﱠ‬٦) ُ‫ا ْﻟ ُﻣوﻗَدَة‬


َ ‫ط ِﻠ ُﻊ‬
kalplerin üstüne tırmanır ki o tutuşturulmuş
durur
َ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ْم ُﻣ ْؤ‬
َ ‫( ِﻓﻲ‬٨)ٌ‫ﺻدَة‬
(٩)‫ﻋ َﻣ ٍد ُﻣ َﻣدﱠدَ ٍة‬ َ ‫إِﻧﱠ َﮭﺎ‬
uzatılmış sütunlarda kapatılmıştır onların gerçekten
(bağlanmış olarak) üzerine o (ateş)

Hütame’nin ne olduğunu sana bildiren nedir?


Allah’ın tutuşturulmuş ateşidir. Ki o, kalplerin üstüne
tırmanır durur. Gerçekten o (ateş), onların üzerine
kapatılmıştır. Uzatılmış sütunlarda (bağlanmış
olarak).
22
ERİL VE DİŞİL İSİMLER:
ٌ ‫ ) ُم ؤن‬olur. Bu tasnif
İsimler eril (‫ ) ُم ذكﱠ ر‬veya dişil ( ‫ث‬
sadece dilbilgisi bakımındandır, başka bir
anlamı yoktur.
-Dişil kelimeler sonlarına gelen ( ‫ ) ة‬harfi ile
ayırt edilir.
-Kelimelerin sonundaki ‫ ى‬ve ‫ اء‬harfleri de
dişilliği gösterir.
-Dişilere işaret eden kelimeler dişildir: ‫ ا ُ ﱞم‬anne,
ٌ‫ ا ُ ْﺧت‬kız kardeş
-Vücudun çift organları genelde dişildir: Göz ve
El
-Belli bir kurala bağlı olmayan başka dişil
kelimeler de vardır. 45

Dişil( ‫)ة‬ Eril Dişil (‫)اء‬,(‫)ى‬


Seyahat ٌ‫ِرﺣْ ﻠَﺔ‬ Kitap ُ َ ‫اَ ْﻟ ِﻛﺗ‬
‫ﺎب‬ Kırmızı ‫َﺣ ْﻣ َرا ٌء‬

Namaz ٌ‫ﺻ َﻼة‬


َ Ev ُ‫ا َ ْﻟ َﺑﯾْت‬ Yeşil ْ ‫َﺧ‬
‫ﺿ َرا ٌء‬

Cennet ُ‫اَﻟﺟْ ﻧﱠﺔ‬ Kur’an ‫اَ ْﻟﻘُ ْر ٰا ُن‬ İlk,


Birinci ‫اُوﻟَﻰ‬

Anne ٌ‫َوا ِﻟدَة‬ Baba ٌ‫َوا ِﻟد‬


Büyük
En Büyük ‫ُﻛ ْﺑ َرى‬

Mümin
kadın
ٌ‫ُﻣ ْؤ ِﻣﻧَﺔ‬ Mümin
Erkek ‫ُﻣ ْؤ ِﻣ ٌن‬ Güzel,
en güzel ‫ﺳﻧَﻰ‬
ْ ‫ُﺣ‬
23
Dişil(çift organ) Dişil(kuralsız) Dişil(kuralsız)

‫اُذُ ٌن‬ ‫دا َ ٌر‬ Ateş


ٌ َ‫ﻧ‬
Kulak Ev ‫ﺎر‬

Ayak ‫ﻗَدَ ٌم‬ Savaş ‫ب‬


ٌ ‫َﺣ ْر‬ Güneş ُ ‫اَﻟﺷ ْﱠﻣ‬
‫س‬

Göz ‫ﻋ ْﯾ ٌن‬
َ Rüzgar ‫ِرﯾ ٌﺢ‬ Can, kişi,
nefis
ٌ ‫ﻧَ ْﻔ‬
‫س‬

El ٌ‫ﯾَد‬ Gök ‫اَﻟ ﱠ‬


‫ﺳ َﻣﺎ ُء‬ Dişil(dişi olan)

Yeryüzü ُ ‫ا َ ْﻻَ ْر‬


‫ض‬ Anne ‫ا ُ ﱞم‬

Cehennem ‫َﺟ َﮭﻧﱠ ُم‬ Kız kardeş ٌ‫ا ُ ْﺧت‬

Ayetlerdeki isimleri erillik - dişillik bakımından


tahlil edin.
‫َو ُھ َو ُﻣ ْؤ ِﻣ ٌن‬
Bir mü’min O

O bir Mü’mindir. (20:112)

ِ ‫ُھ َﻮ ِإﻟَﮫٌ َو‬


ٌ‫اﺣﺪ‬
bir tek ilahtır O

O, bir tek ilahtır. (16:51)

‫ﺳﺗ َ ِﻘﯾ ٌم‬ ٌ ‫ٰھذَا ِﺻ َرا‬


ْ ‫ط ُﻣ‬
doğru yol budur

Doğru yol budur. (36:61) 48


24

ْ َ‫ٰھذَا ﯾَ ْو ُم ا ْﻟﻔ‬
‫ﺻ ِل‬
ayırma günüdür işte bu

İşte bu, ayırma (hüküm) günüdür. (37:21)

‫ﻲ ا ْﻟ َﻣﺄ ْ ٰوى‬
َ ‫ﻓَﺎ ﱠِن ا ْﻟ َﺟﻧﱠﺔَ ِھ‬
(ona) barınaktır cennet şüphesiz

Şüphesiz cennet (ona) barınaktır. (79:41)

ٌ‫ِإ ﱠن َھ ِذ ِه ﺗ َ ْذ ِﻛ َرة‬
bir öğüttür bu şüphesiz

Şüphesiz bu bir öğüttür. (73:19) 49

َ ‫ﻋد‬
‫ُون‬ َ ‫ٰھ ِذ ِه َﺟ َﮭﻧﱠ ُم اﻟﱠﺗِﻲ ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم ﺗُو‬
tehdit edilmekte olduğunuz cehennemdir işte bu
İşte bu, tehdit edilmekte olduğunuz cehennemdir! (36:63)

َ َ‫ﻋذ‬
‫اب اﻟﻧﱠ ِﺎر‬ َ ‫ﺳﻧَﺔً َو ِﻗﻧَﺎ‬ َ ‫َرﺑﱠ ٓﻧَﺎ ٰاﺗِﻧَﺎ ِﻓﻲ اﻟدﱡ ْﻧ َﯾﺎ َﺣ‬
ٰ ْ ‫ﺳﻧَﺔً َوﻓِﻲ‬
َ ‫اﻻ ِﺧ َر ِة َﺣ‬
ateşin azabından ve bizi iyilik ver ahirette de iyilik dünyada bize Rabbimiz
koru ver
Rabbimiz! Bize dünya da iyilik ver, ahirette de iyilik
ver ve bizi ateş/cehennem azabından koru! (2:201)

َ ‫ﷲ ﻋ َٰﻠﻰ ﺑَ ِﺻ‬
‫ﯾر ٍة‬ ُٓ ‫ﺳﺑِﯾ ِٓﻠﻲ ا َ ْد‬
ِ ‫ﻋوا اِﻟَﻰ‬ َ ‫ﻗُ ْل ٰھ ِذ ِه‬
bir basiret Allah’a davet benim işte bu de ki
üzere ediyorum yolumdur

De ki: “İşte bu, benim yolumdur. Bir basiret üzere


Allah’a davet ediyorum. (12:108) 50
25

ۚ
َ ‫ِﺗ ْﻠ َك ا ُ ﱠﻣﺔٌ ﻗَ ْد َﺧ َﻠتْ ﻟَ َﮭﺎ َﻣﺎ َﻛ‬
َ ‫ﺳﺑَتْ َوﻟَ ُﻛ ْم َﻣﺎ َﻛ‬
‫ﺳ ْﺑﺗ ُ ْم‬
sizin sizedir kazandıkları onlara hakikaten bir Bunlar
kazandıklarınız da gelip geçti ümmetti

Bunlar bir ümmetti, hakikaten gelip geçti!


Onların kazandıkları onlara, sizin kazandıklarınız
da sizedir. (2:134)

‫ﻋﻠَ ْﯾ ُﻛ ْم‬
َ ‫ﷲ‬ ْ ‫َو‬
ِ َ‫اذﻛ ُُروا ﻧِ ْﻌ َﻣﺔ‬
üzerinizdeki Allah’ın nimetini hatırlayın

Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın! (5:7)

ِ ‫ق أ َ ْﯾد‬
‫ِﯾﮭ ْم‬ َ ‫ا� ﻓَ ْو‬
ِ ‫ﯾَدُ ﱠ‬
onların elleri üzerindedir Allah’ın eli

Allah’ın eli, onların elleri üzerindedir. (48:10) 51

‫ﺳ َﻼ ِم ِﻋ ْﻧدَ َر ِﺑّ ِﮭ ْم‬ ُ ‫ﻟَ ُﮭ ْم د‬


‫َار اﻟ ﱠ‬
Rableri selamet yurdu onlar için
katında vardır

Onlar için Rableri katında selamet yurdu vardır. (6:127)

‫ﺳ ٰﻧﻰ ﻓَﺎ ْدﻋُو ُه ِﺑ َﮭﺎ‬


ْ ‫ﺳ َٓﻣﺎ ُء ا ْﻟ ُﺣ‬
ْ َ‫� ْاﻻ‬
ِ ‫َو ِ ﱠ‬
onlarla öyle ise en güzel isimler Allah’ındır
O’na duâ edin
Yol gösterici ve yardımcı olarak Rabbin yeter. (7:180)

‫َوأَﻧﱠﮫُ أَ ْھﻠَ َك ﻋَﺎدًا ْاﻷُوﻟَﻰ‬


önceki Âd kavmini de helak kuşkusuz
etti O
Kuşkusuz önceki Âd kavmini de O helak etti. (53:50)
52
26

‫ﺳ َﻼ ِم ِﻋ ْﻧدَ َر ِﺑّ ِﮭ ْم‬ ُ ‫ﻟَ ُﮭ ْم د‬


‫َار اﻟ ﱠ‬
Rableri selamet yurdu onlar için
katında vardır
Onlar için Rableri katında selamet yurdu
vardır. (6:127)
َ ْ‫س َﻣﺎ أَﺣ‬
ْ‫ﺿ َرت‬ ٌ ‫ﻋ ِﻠ َﻣتْ ﻧَ ْﻔ‬
َ
neyi getirdiğini her nefis bilir

Her nefis neyi getirdiğini bilir. (81:14)

ً ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ْم ِرﯾﺣﺎ ً َو ُﺟﻧُودا‬


bir
َ ‫ﻓَﺎ َ ْر‬
َ ‫ﺳ ْﻠﻧَﺎ‬
ordular göndermiştik
rüzgâr üzerlerine

Üzerlerine bir rüzgâr ve ordular göndermiştik.


53
(33:9)

ُ ‫َو ِﻣ ْن آَﯾَﺎﺗِ ِﮫ اﻟﻠﱠ ْﯾ ُل َواﻟﻧﱠ َﮭﺎ ُر َواﻟﺷ ْﱠﻣ‬


‫س َوا ْﻟﻘَ َﻣ ُر‬
ve ay güneş gündüz gece O’nun âyetlerindendir

Gece, gündüz, güneş ve ay O’nun (kudretine


delâlet eden) âyetlerindendir. (41:37)

‫ٰاﺗ َ ْﯾﻧَﺎ ُھ ْم ِﻣ ْن ٰاﯾَ ٍﺔ ﺑَ ِﯾّ َﻧ ٍﺔ‬


apaçık âyet/mucize onlara
verdik
Onlara nice apaçık âyet/mucize verdik. (2:211)

ٰ ُ‫ا ِْذ ا َ ْو َﺣ ْﯾ ٓﻧَﺎ ا ِٰﻟٓﻰ ا ُ ِ ّﻣ َك َﻣﺎ ﯾ‬


‫وﺣﻰ‬
vahyolunacak annene ilham hani
şeyi etmiştik
Hani annene vahyolunacak şeyi ilham etmiştik.
54
(20:38)
27

‫ﺳﻠﱠ َﻣﺔٌ ا ِٰﻟﻰ اَ ْھ ِﻠ ِﮫ‬


َ ‫ﯾر َرﻗَﺑَ ٍﺔ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧَ ٍﺔ َو ِدﯾَﺔٌ ُﻣ‬
ُ ‫ﻓَـﺗَﺣْ ِر‬
onun (ölenin) teslim bir diyet Mü’min bir âzâd etmesi
ailesine edilecek ödemelidir köleyi

Mü’min bir köleyi âzâd etmesi ve onun (ölenin)


ailesine teslim edilecek bir diyet ödemelidir. (4:92)

ٍ ‫ع ا ِٰﻟﻰ ِﺣ‬
‫ﯾن‬ ٌ ‫َوا ِْن اَد ِْري ﻟَ َﻌﻠﱠﮫُ ِﻓﺗْﻧَﺔٌ ﻟَ ُﻛ ْم َو َﻣﺗَﺎ‬
bir vakte ve deneme belki de o bilmem
kadar faydalanmadır (azabın ertelenmesi)

Bilmem belki de o (azabın ertelenmesi) sizi


deneme ve bir vakte kadar faydalanmadır. (21:111)
55

Kelimelerin anlamlarını yazın.


‫َرﻗَﺑَ ٍﺔ‬ ‫ا ُ ٌم‬ ُ‫اَ ْﻟ َﺟﻧﱠﺔ‬
Boyun, köle Anne Cennet

‫ِرﯾ ٌﺢ‬ ٌ‫ا ُ ﱠﻣﺔ‬ ‫ﯾن‬


ٍ ‫ِﺣ‬
Rüzgar Ümmet, topluluk Zaman

‫ﺳﺑِﯾ ٌل‬
َ ‫اُوﻟَﻰ‬ ٌ‫ا ُ ْﺧت‬
Yol Önceki, ilk Kız kardeş

ٌ ‫ِﺻ َرا‬
‫ط‬ ‫اُوﻟَ ِﺋ َك‬ ‫اُذُ ٌن‬
Yol Onlar Kulak
28

ٌ‫ﺻ َﻼة‬
َ ‫ٰاﯾَ ٍﺔ‬ ْ َ‫ا‬
‫ﺳ َﻣﺎ ٌء‬
Namaz, dua Ayet, işaret,mucize İsimler

ٌ ‫ﻋ َٖﺟ‬
‫ﯾب‬ ٌ‫َﯾد‬ ‫ﺎب‬ ْ َ‫ا‬
َ ‫ﺻ َﺣ‬
Acayip, garip El Arkadaşlar

‫ﻋ ْﯾ ٌن‬
َ ‫ﺑَ ِﯾّﻧَ ٍﺔ‬ ُ ‫اَ ْﻻَ ْر‬
‫ض‬
Göz Apaçık Yeryüzü

ٌ‫ِﻓﺗْﻧَﺔ‬ ٌ‫ﺗ َ ْذ ِﻛ َرة‬ ُ‫اَ ْﻟﺑَﯾْت‬


İmtihan, deneme Hatırlatma, öğüt Ev

‫ﻗَدَ ٌم‬ ‫ﺗِ ْﻠ َك‬ ٌ‫َﺟﻧﱠﺔ‬


Ayak Şu, o (dş) Bahçe

‫ﻗَ ْو ٌم‬ ‫َﺟ َﮭﻧﱠ ُم‬ ‫اَﻟ ﱠ‬


‫ﺳ َﻣﺎ ُء‬
Kavim, millet Cehennem Gök

‫ُﻛﺑ َْرى‬ ‫ب‬


ٌ ‫َﺣ ْر‬ ُ ‫اَﻟﺷ ْﱠﻣ‬
‫س‬
En büyük Harp, savaş Güneş

‫ٰھذ ِٖه‬ ‫ﺳﻧَﻰ‬


ْ ‫ُﺣ‬ ‫ا ْﻟﻘَ َﻣ ُر‬
Bu(dş) En güzel Ay

‫ا ْﻟ َﻣﺎ ْ َوى‬ ْ ‫َﺧ‬


‫ﺿ َرا ٌء‬ ٌ‫ِدﯾَﺔ‬
Sığınak Yeşil Diyet

‫ٰذ ِﻟ َك‬ ‫دا َ ٌر‬ ٌ ‫َﻣﺗَﺎ‬


‫ع‬
Şu, o Ev Mal
29

4.DERS

‫ﻗُ ْل ُھ َو ﱠ‬
(١) ٌ‫ا�ُ أ َ َﺣد‬
birdir Allah O de ki
(٣) ‫( ﻟَ ْم َﯾ ِﻠ ْد َوﻟَ ْم ﯾُوﻟَ ْد‬٢) ُ‫ﺻ َﻣد‬
‫ا�ُ اﻟ ﱠ‬
‫ﱠ‬
ve O Samed’dir Allah
doğurulmamıştır doğurmamıştır

(٤) ٌ‫َوﻟَ ْم ﯾَﻛ ُْن ﻟَﮫُ ُﻛﻔُ ًوا أ َ َﺣد‬


dengi O’nun yoktur
hiçbir
De ki: “O Allah,
birdir. Allah, Samed’dir (her şey O’na muhtaç, O ise hiç
kimseye muhtaç değildir). O, doğurmamıştır ve
doğurulmamıştır. O’nun hiçbir dengi yoktur.”

İSİM CÜMLESİ:
İki isimden meydana gelir. Birinciye mübteda
(özne) ikinciye haber (yüklem) denilir.
Her iki isim merfudur; son harfi ötrelidir.
Mübteda genellikle belirli (marife), haber
genellikle nekira (belirsiz) olur.

ُ‫ﻲ ا ْﻟ َﺣ ِﻣﯾد‬
‫ﷲ َوﷲُ ُھ َو ا ْﻟﻐَ ِﻧ ﱡ‬ َٓ َ‫ﺎس اَ ْﻧﺗ ُ ُم ا ْﻟﻔُﻘ‬
ِ ‫ـرا ُء اِﻟَﻰ‬ ُ ‫ﯾَٓﺎ اَﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﻧﱠ‬
Hamîd/çok Gani/çok Allah’tır Allah’a muhtaç siz insanlar ey
övülmeye zengin olanlarsınız
layık olan

Ey insanlar! Siz, Allah’a muhtaç olanlarsınız. Çok


zengin, Çok övülmeye layık olan Allah’tır. (35:15) 60
30
ANLAM Haber Müpteda
Allah çok ‫ور‬ َ
ٌ ُ ‫ﻏﻔ‬ ُ‫ﷲ‬
bağışlayıcıdır.

Muhammed (SAV)
ِ ‫ﺳو ُل‬
‫ﷲ‬ ُ ‫َر‬ ٌ‫ُﻣ َﺣ ﱠﻣد‬
Allah’ın resulüdür.

Dünya hayatı oyun ve ‫ب َوﻟَﮭ ٌْو‬


eğlencedir. ٌ ‫ﻟَ ِﻌ‬ ‫ا ْﻟ َﺣ َﯾﺎةُ اﻟدﱡ ْﻧ َﯾﺎ‬

Şu, Allah’ın lütfudur ‫ﷲ‬ ْ َ‫ﻓ‬


ِ ‫ﺿ ُل‬ ‫ٰذ ِﻟ َك‬

Ayetleri isim cümlesi bakımından tahlil edin.

‫ﺻ ْﻠ ُﺢ َﺧ ْﯾ ٌر‬
‫َواﻟ ﱡ‬
en hayırlısıdır sulh

Sulh en hayırlısıdır! (4:128)

َ َ ‫َو ْاﻟ ِﻔﺘْﻨَﺔُ ا‬


‫ﺷﺪﱡ ِﻣ َﻦ ْاﻟﻘَﺘْ ِﻞ‬
öldürmekten daha şiddetli Fitne
(tehlikeli ve kötü)dür!
Fitne öldürmekten daha şiddetli (tehlikeli ve
kötü)dür! (2:191)

َ ‫َوﷲُ ﻋ َٰﻠﻰ ُﻛ ِ ّل‬


ٌ ‫ﺷ ْﻲ ٍء ﻗَد‬
‫ِﯾر‬
kadirdir her şeye Allah

Allah, her şeye kadirdir. (8:41) 62


31

ْ ‫َوا َ ْﻧﺗ ُ ْم ُﻣ‬


َ ‫ﺳ ِﻠ ُﻣ‬
‫ون‬
müslümanlarsınız Siz

Siz müslümanlarsınız. (2:132)

ٌ ‫َو ِإﻧﱠ َﻣﺎ أَﻧَﺎ ﻧَذ‬


ٌ ِ‫ِﯾر ُﻣﺑ‬
‫ﯾن‬
apaçık ben ise sadece
bir uyarıcıyım

Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım. (67:26)

َ ‫ﺳد‬
‫ُون‬ ِ ‫اَﻻَ اِﻧﱠ ُﮭ ْم ُھ ْم ا ْﻟ ُﻣ ْﻔ‬
Dikkat
bozguncular onlar şüphesiz edin

Dikkat edin, şüphesiz onlar, bozguncular onlardır. (2:12)

‫اِﻧﱠ َك ا َ ْﻧتَ اﻟ ﱠ‬
‫ﺳ ِﻣﯾ ُﻊ ا ْﻟ َﻌ ِﻠﯾ ُم‬
hakkıyla hakkıyla Sen şüphesiz
bilensin işitensin

Şüphesiz sen, hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin. (3:35)

ِ ‫ﻗَﺎﻟَتْ ُھ َو ِﻣ ْن ِﻋ ْﻧ ِد‬
‫ﷲ‬
Allah katındandır O dedi ki

Dedi ki: “O, Allah katındandır! (3:37)

ِ ‫ت َو ْاﻻَ ْر‬
‫ض‬ ِ ‫ﺳ ٰﻣ َوا‬ ُ ُ‫اَ�ُ ﻧ‬
‫ور اﻟ ﱠ‬
ve yerin göklerin nurudur Allah

Allah, göklerin ve yerin nurudur. (24:35) 64


32

ِ ‫ِﺗ ْﻠ َك ٰا َﯾﺎتُ ا ْﻟ ِﻛﺗَﺎ‬


ِ ‫ب ا ْﻟ َﺣ ِﻛ‬
‫ﯾم‬
hikmetli kitabın âyetleridir işte
bunlar
İşte bunlar, hikmetli kitabın âyetleridir. (31:02)

َ ‫اِﻧﱠ َﻣﺎ ا ْﻟ ُﻣﺷ ِْرﻛ‬


ٌ ‫ُون ﻧَ َﺟ‬
‫س‬
bir pisliktir müşrikler ancak

Müşrikler ancak bir pisliktir. (9:28)

ٌ ْ‫ﺎب َو ْاﻻَ ْز َﻻ ُم ِرﺟ‬


‫س‬ ُ ‫ﺻ‬ ِ ‫ِﯾن ٰا َﻣ ٓﻧُوا اِﻧﱠ َﻣﺎ ا ْﻟ َﺧ ْﻣ ُر َوا ْﻟ َﻣ ْﯾ‬
َ ‫ﺳ ُر َو ْاﻻَ ْﻧ‬ َ ‫َﯾٓﺎ اَﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﱠذ‬
birer ve fal okları taşlar kumar şarap (sarhoş ancak iman edenler ey
pisliktir (şans (putlar) ediciler)
oyunları)
Ey iman edenler! Şarap (sarhoş edici içkiler),
kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları (şans
oyunları), ancak birer pisliktir. (5:90) 65

ٰ ْ ‫ﱠار‬
‫اﻻ ِﺧ َرةُ َﺧ ْﯾ ٌر‬ ُ ‫ب َوﻟَﮭ ٌْو َوﻟَﻠد‬
ٌ ‫َو َﻣﺎ ا ْﻟ َﺣ ٰﯾوةُ اﻟدﱡ ْﻧﯾَٓﺎ ا ﱠِﻻ ﻟَ ِﻌ‬
daha ahiret ve bir başka dünya değildir
hayırlıdıryurdu ise eğlenceden oyun bir şey hayatı

Dünya hayatı bir oyun ve bir eğlenceden başka bir


şey değildir. Ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. (6:32)

‫إِﻧﱠﮫُ ﻟَﻘُ ْرآ َ ٌن ﻛ َِرﯾ ٌم‬


kerim/pek bir şüphesiz
değerli Kur’an’dır bu

Şüphesiz bu, kerim/pek değerli bir Kur’an’dır. (56:77)

َ ‫ب ِﺑ َﻣﺎ ﻟَدَ ْﯾ ِﮭ ْم ﻓَ ِر ُﺣ‬


‫ون‬ ٍ ‫ُﻛ ﱡل ِﺣ ْز‬
sevinmektedir kendi yanlarındaki grup her
ile
Her grup kendi yanlarındaki ile sevinmektedir. (23:53)
66
33

ٌ‫ﺳ َﺑتْ َر ِھﯾﻧَﺔ‬


َ ‫ُﻛ ﱡل ﻧَ ْﻔ ٍس ِﺑ َﻣﺎ َﻛ‬
bir rehinedir kazandığına her nefis
karşılık
Her nefis, kazandığına karşılık bir rehinedir. (74:38)

ً ‫ﺎء ِرﺟْ زا‬ ‫ون ﻋ َٰﻠٓﻰ ا َ ْھ ِل ٰھ ِذ ِه ا ْﻟﻘَ ْرﯾَ ِﺔ ِﻣ َن اﻟ ﱠ‬


ِ ‫ﺳ َٓﻣ‬ َ ُ‫اِﻧﱠﺎ ُﻣ ْﻧ ِزﻟ‬
şiddetli gökten memleket bu halkının indireceğiz kesinlikle
bir azab üzerine biz
Kesinlikle yoldan çıkmış olmaları sebebiyle, biz
bu memleket halkının üzerine gökten şiddetli bir
azab indireceğiz. (29:34)

َ ‫ﺳ ِﻠ ُﻣ‬
‫ون‬ ِ ‫َوا ِٰﻟ ُﮭ ُﻛ ْم َو‬
ْ ‫اﺣدٌ َو َﻧﺣْ ُن ﻟَﮫُ ُﻣ‬
teslim ona ve biz birdir sizin
olanlarız ilahınız da

Sizin ilahınız da birdir ve biz ona teslim olanlarız. (29:46)67

Bazı isim cümleleri ( ‫ ) ﻓِﻲ‬veya ( ‫ ) ِل‬ile başlar.


Bu cümlelerin anlamı “orada … vardır” /
“onun/onların ... vardır.” şeklindedir.

( ‫ ) ِﻣ ْن‬ile başlayan cümleler ise “bazıları vardır


ki” anlamındadır.

mü’minler elbette bir bunda gerçekten


için ibret vardır

Gerçekten bunda Mü’minler için elbette bir


ibret vardır. (15:77) 68
34

‫ﻗَﺎ َل ا ﱠِن ﻓِﯾ َﮭﺎ ﻟُـوطﺎ ً ﻗَﺎﻟُوا ﻧَﺣْ ُن ا َ ْﻋﻠَ ُم ِﺑ َﻣ ْن ِﻓﯾ َﮭﺎ‬
orada kimin daha iyi
biz dediler ki Lût ama (İbrahim)
olduğunu biliriz orada var dedi ki
(İbrahim) dedi ki: “Ama orada Lût var!” dediler ki:
“Orada kimin olduğunu biz daha iyi biliriz. (29:32)
ٓ
َ ‫ﻟَ ُﻛ ْم ﻓِﯾ َﮭﺎ َﻣﻧَﺎ ِﻓ ُﻊ ا ِٰﻟﻰ ا َ َﺟ ٍل ُﻣ‬
‫ﺳ �ﻣﻰ‬
belirli bir süreye faydalar onlarda sizin için
vardır
kadar
Onlarda belirli bir süreye kadar sizin için faydalar
vardır. (22:33)
َ ‫ﻟَ ُﮭ ْم ِﻓﯾ َﮭﺎ ﻓَﺎ ِﻛ َﮭﺔٌ َوﻟَ ُﮭ ْم َﻣﺎ ﯾَدﱠﻋ‬
‫ُون‬
istedikleri ve onlara orada onlar için
her şey vardır meyveler vardır
Onlar için orada meyveler vardır. Ve onlara
istedikleri her şey vardır. (36:57) 69

‫َو ِﻟ ُﻛ ِ ّل ا ُ ﱠﻣ ٍﺔ ا َ َﺟ ٌل‬
bir eceli her ümmetin
vardır
Her ümmetin bir eceli vardır. (7:34)
ِ ‫ون َوا َ ْﻛﺛ َ ُر ُھ ُم ا ْﻟﻔَﺎ‬
َ ُ ‫ﺳﻘ‬
‫ون‬ َ ُ‫ِﻣ ْﻧ ُﮭ ُم ا ْﻟ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧ‬
fasıklardır (fakat) iman onlarda
onların çoğu edenler n vardır
Onlardan iman edenler vardır, (fakat) onların
çoğu fasıklardır. (3:110)

َ ۢ ِ‫اﻻ ِﺧ ِر َو َﻣﺎ ُھ ْم ِﺑ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧ‬


‫ﯾن‬ ٰ ْ ‫ﷲ َو ِﺑﺎ ْﻟﯾَ ْو ِم‬
ِ ‫ﺎس َﻣ ْن ﯾَﻘُو ُل ٰا َﻣﻧﱠﺎ ﺑِﺎ‬
ِ ‫َو ِﻣ َن اﻟﻧﱠ‬
müminler onlar değildir ahiret Ve Allah’a İman derler (bazı) İnsanlardan
gününe ettik kimseler vardır

İnsanlardan bazı kimseler vardır, Allah’a ve


ahiret gününe iman ettik derler, onlar mümin
değildirler. (2:08) 70
Kelimelerin anlamlarını yazın.
35

ٌ ‫ﻟَ ِﻌ‬
‫ب‬ ِ ‫ﺳ ٰﻣ َوا‬
‫ت‬ ‫اﻟ ﱠ‬ ‫اَ َﺟ ٍل‬
Oyun Gökler Süre

َ ِ‫ِﻟ ْﻠ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧ‬
‫ﯾن‬ ‫ﺳ ِﻣﯾ ُﻊ‬
‫اﻟ ﱠ‬ ِ ‫اﻻَ ْر‬
‫ض‬
Müminler için İşiten Yeryüzü

‫ﻟَ ُﮭ ْم‬ ‫ﺻ ْﻠ ُﺢ‬


‫اﻟ ﱡ‬ ُ‫ﷲ‬
Onlar için Barış Allah

‫ﻟَﮭ ٌْو‬ ‫ا ْﻟﻌَ ِﻠﯾ ُم‬ ِ ‫ٰا َﻣﻧﱠﺎ ِﺑﺎ‬



Eğlence Bilen Allah’a iman ettik

‫ﻰ‬
ٌ ‫ﺳ �ﻣ‬
َ ‫ُﻣ‬ َ
ٌ ُ ‫ﻏﻔ‬
‫ور‬ ٌ‫ٰاﯾَﺔ‬
Belirlenmiş Çok bağışlayan Ayet, işaret

َ ‫ا ْﻟ ُﻣﺷ ِْرﻛ‬
‫ُون‬ ‫ون‬ ِ ‫ا ْﻟﻔَﺎ‬
َ ُ ‫ﺳﻘ‬ ُ‫ا ْﻟ َﺣ ِﻣﯾد‬
Ortak koşanlar Yoldan çıkanlar Övgüye layık

َ ‫ﺳد‬
‫ُون‬ ِ ‫ا ْﻟ ُﻣ ْﻔ‬ ُ‫ا ْﻟ ِﻔﺗْﻧَﺔ‬ ‫ا ْﻟ َﺣﯾَﺎةُ اﻟدﱡ ْﻧﯾَﺎ‬
Bozguncular İmtihan, deneme Yakın hayat

ٌ‫ﻓَﺎ ِﻛ َﮭﺔ‬ ‫ﷲ‬ ْ َ‫ﻓ‬


ِ ‫ﺿ ُل‬ ‫َﺧ ْﯾ ٌر‬
Meyve Allah’ın lütfu Daha hayırlı

‫ا ْﻟ َﺧ ْﻣ ُر‬ ‫ا ْﻟﻔُﻘَ َرا‬ ٰ ْ ‫َار‬


ُ‫اﻻ ِﺧ َرة‬ ُ ‫د‬
Şarap ‫ُء‬
Fakirler Ahiret evi
36

ِ ‫ِﻣ َن اﻟﻧﱠ‬
‫ﺎس‬ ‫ا ْﻟﻘَتْ ِل‬ ‫ٰذ ِﻟ َك‬
İnsanlardan Öldürme Şu,o

َ ُ‫ا ْﻟ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧ‬
‫ون‬ ٌ ‫ﻗَد‬
‫ِﯾر‬ ‫س‬
ٌ ْ‫ِرﺟ‬
Müminler Gücü yeten Pislik

ٌ ‫ﻧَ َﺟ‬
‫س‬ ‫ﻛ َِرﯾ ٌم‬ ِ ‫ﺳو ُل‬
‫ﷲ‬ ُ ‫َر‬
Pislik Şerefli Allahın elçisi

ٌ ‫ﻧَذ‬
ٌ ‫ِﯾر ُﻣ ِﺑ‬
‫ﯾن‬ ‫ُﻛ ِ ّل ا ُ ﱠﻣ ٍﺔ‬ ٌ‫اﺣد‬
ِ ‫َو‬
Apaçık uyarıcı Her ümmet Tek,bir

5.DERS

َ ‫ﻗُ ْل َﯾﺎ أَﯾﱡ َﮭﺎ ا ْﻟﻛَﺎﻓِ ُر‬


(١) ‫ون‬
kâfirler ey de ki

َ ‫َﻻ أ َ ْﻋﺑُدُ َﻣﺎ ﺗ َ ْﻌﺑُد‬


(٢) ‫ُون‬
sizin ibadet ettiklerinize ben ibadet etmem
َ ‫َو َﻻ أَ ْﻧﺗ ُ ْم ﻋَﺎ ِﺑد‬
(٣) ُ‫ُون َﻣﺎ أ َ ْﻋﺑُد‬
benim ibadet ibadet siz
ettiğime de edecek değilsiniz

De ki: “Ey kâfirler! Sizin ibadet ettiklerinize ben


ibadet etmem. Benim ibadet ettiğime de siz ibadet
edecek değilsiniz.”
37

َ ‫َو َﻻ أَﻧَﺎ ﻋَﺎ ِﺑدٌ َﻣﺎ‬


(٤) ‫ﻋﺑَ ْدﺗ ُ ْم‬
sizin ibadet ibadet ben
ettiklerinize edecek değilim
َ ‫َو َﻻ أَ ْﻧﺗ ُ ْم ﻋَﺎ ِﺑد‬
(٥) ُ‫ُون َﻣﺎ أ َ ْﻋﺑُد‬
benim ibadet ibadet siz de
ettiğime edecek değilsiniz

ِ ‫ﻲد‬
(٦) ‫ِﯾن‬ ‫ﻟَ ُﻛ ْم دِﯾﻧُ ُﻛ‬
َ ‫ ْم َو ِﻟ‬sizin
benim bana dininiz size
dinim de

“Sizin ibadet ettiklerinize ben ibadet edecek değilim.”


“Siz de benim ibadet ettiğime ibadet edecek değilsiniz.”
“Sizin dininiz size, benim dinim de bana.”

SAHIS ZAMİRLERİ:

Not 1: Arapça’da toplam 14 şahıs zamiri vardır.


Bu kitapta, Kur’an’da en çok kullanılan 7 zamir
ele alınacaktır. Bu zamirler üstteki tabloda
verilmiştir. Diğer zamirler Kuran’da çok az
kullanılır; bunun için bu kitapta sonraki
derslerde ve daha az incelenecektir.

Not 2: Akılsız canlıların veya eşyaların


isimlerinin çoğulları dilbilgisi açısından tekil
dişil (müfred müennes) kabul edilir. Bundan
dolayı bu varlıklar için ( ‫ﻲ‬
َ ‫ ) ِھ‬zamiri kullanılır. 76
38
ŞAHIS ZAMİRLERİ:

Biz ‫ﻧَﺢْ ُن‬ Ben ‫اَﻧَﺎ‬

َ‫اَ ْﻧت‬
Siz ‫ا َ ْﻧﺗ ُ ْم‬ Sen

Onlar ‫ُھ ْم‬ ‫ُھ َو‬


O(er)

‫ﻲ‬
َ ‫ِھ‬
O(dş)

Ayetlerdeki şahıs zamirlerini tahlil edin.


‫اِﻧﱠ ِٓﻧﻲ اَﻧَﺎ ﷲُ َٓﻻ ا ِٰﻟﮫَ ا ٓﱠِﻻ اَﻧَﺎ ﻓَﺎ ْﻋﺑُ ْد ِﻧﻲ‬
bana ibadet et başka ilah Allah’ım şüphesiz
benden yoktur Ben Ben
Şüphesiz Ben, Ben Allah’ım: Benden başka ilah
yoktur. Bana ibadet et! (20:14)
‫ﻓَﻘَﺎ َل اَﻧَ ۬ﺎ َرﺑﱡ ُﻛ ُم ْاﻻَﻋ ْٰﻠﻰ‬
en sizin ben dedi
yüce Rabbinizim ki
Dedi ki: “Ben sizin en yüce Rabbinizim! (79:24)

ٌ ِ‫ِﯾر ُﻣﺑ‬
‫ﯾن‬ ُ ‫ﻗُ ْل ﯾَٓﺎ اَﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﻧﱠ‬
ٌ ‫ﺎس اِﻧﱠ َٓﻣﺎ اَﻧَﺎ ﻟَ ُﻛ ْم َﻧذ‬
apaçık bir sizin Ben ancak insanlar ey de ki
uyarıcıyım için
De ki: “Ey İnsanlar! Ben ancak sizin için apaçık
bir uyarıcıyım. (22:49) 78
39

‫اِﻧﱠ َك ا َ ْﻧتَ ا ْﻟﻌَ ِﻠﯾ ُم ا ْﻟ َﺣ ِﻛﯾ ُم‬


Her şeyi hikmetle Her şeyi sen muhakkak
yapansın hakkıyla bilen ki sen
Muhakkak ki Sen her şeyi hakkıyla bilen her işi
hikmetle yapansın. (2:32)

ٍ ُ‫َﻣﺎ أ َ ْﻧتَ ِﺑ ِﻧ ْﻌ َﻣ ِﺔ َر ِﺑّ َك ِﺑ َﻣﺟْ ﻧ‬


‫ون‬
bir mecnun/deli Rabbinin nimeti Sen değilsin
sayesinde
Sen, Rabbinin nimeti sayesinde, bir
mecnun/deli değilsin. (68:2)

ُ ‫ق ذُو ا ْﻟﻘُ ﱠو ِة ا ْﻟ َﻣ ِﺗ‬


‫ﯾن‬ ُ ‫اﻟر ﱠزا‬
‫ا� ُھ َو ﱠ‬
َ ‫ِإ ﱠن ﱠ‬
sağlam kuvvet rızık verendir Allah kuşkusuz
sahibidir
Kuşkusuz Allah rızık verendir, sağlam kuvvet
sahibidir. (51:58) 79

ُ ُ‫َو ُھ َو ا ْﻟﻐَﻔ‬
ُ‫ور ا ْﻟ َودُود‬
sevendir bağışlayandır O

O, bağışlayandır, sevendir. (85:14)

ٌ‫ﺑَ ْل ُھ َو ﻗُ ْرآ َ ٌن َﻣ ِﺟﯾد‬


şerefli bir O doğrusu
Kur’an’dır

Doğrusu O, şerefli bir Kur’an’dır. (85:21)

ُ ‫ِإﻧﱠﺎ ﻧَﺣْ ُن ﻧُﺣْ ِﯾﻲ َوﻧُ ِﻣﯾتُ َو ِإ َﻟ ْﯾ َﻧﺎ ا ْﻟ َﻣ ِﺻ‬


‫ﯾر‬
dönüş de bizedir ve öldüren dirilten biz biziz

Dirilten ve öldüren biziz biz. Dönüş de bizedir.


80
(50:43)
40

‫ﷲ‬
ِ ‫ﺎر‬
ُ ‫ﺻ‬َ ‫ﻧَﺣْ ُن ا َ ْﻧ‬
Allah’ın (dininin) biz
yardımcılarıyız

Biz, Allah’ın (dininin) yardımcılarıyız. (3:52)

َ ‫ﺷﺋ‬
‫ُون‬ َ ‫أَأَ ْﻧﺗ ُ ْم أَ ْﻧﺷَﺄْﺗ ُ ْم‬
ِ ‫ﺷ َﺟ َرﺗَ َﮭﺎ أ َ ْم ﻧَﺣْ ُن ا ْﻟ ُﻣ ْﻧ‬
yaratanlar biz onun ağacını yarattınız siz mi
miyiz yoksa

Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa


yaratanlar biz miyiz? (56:72)

َ ُ‫ث أ َ ْﻧﺗ ُ ْم ُﻣ ْد ِھﻧ‬


‫ون‬ ِ ‫أَﻓَ ِﺑ َﮭذَا ا ْﻟ َﺣدِﯾ‬
küçümsüyorsunuz? siz sözü mü şimdi
bu

Şimdi siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz?. (56:81)


81

َ ‫ظ‬
‫ون‬ َ ‫ِﯾن ُھ ْم ﻋ َٰﻠﻰ‬
ُ ِ‫ﺻﻠَ َوا ِﺗ ِﮭ ْم ﯾُ َﺣﺎﻓ‬ َ ‫َواﻟﱠذ‬
muhafaza ederler namazlarını onlar ki

Onlar ki, namazlarını muhafaza ederler. (23:9)

َ ُ‫وﻟٓﺋِ َك ُھ ُم ا ْﻟ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧ‬
� ‫ون َﺣـﻘﺎ‬ ٰ ُ‫ا‬
gerçek Mü’minler onlardır işte

İşte gerçek Mü’minler onlardır. (8:4)

‫َار ا ْﻟﻘَ َر ِار‬


ُ ‫ﻲد‬َ ‫َو ِإ ﱠن ْاﻵَ ِﺧ َرةَ ِھ‬
karar kılınacak yurttur ahiret ise şüphesiz

Şüphesiz ahiret ise karar kılınacak yurttur. (40:39)


82
41

ُ ‫ﻗَﺎﻟُوا‬
‫ﺳ ْﺑ َﺣﺎﻧَ َك ا َ ْﻧتَ َو ِﻟﯾﱡﻧَﺎ ِﻣ ْن دُوﻧِ ِﮭ ْم‬
onlar velimiz Sensin Seni tenzih derler ki
değil ederiz

Derler ki: Seni tenzih ederiz, velimiz onlar değil,


sensin. (34:41)
َ ‫َواَ َﻧﺎ َﻣﻌَ ُﻛ ْم ِﻣ َن اﻟﺷﱠﺎ ِھد‬
‫ِﯾن‬
şahid sizinle ben de
olanlardanım beraber

Ben de sizinle beraber şahid olanlardanım.” (3:81)

َ ‫َو َٓﻣﺎ اَﻧَﺎ ِﻣ َن ا ْﻟ ُﻣﺷ ِْر ِﻛ‬


‫ﯾن‬
müşriklerden ve ben değilim

Ben müşriklerden değilim. (6:79)

ٌ‫ﻲ َﺧﺎ ِوﯾَﺔ‬


َ ‫ﻲ َظﺎ ِﻟ َﻣﺔٌ ﻓَ ِﮭ‬
َ ‫ﻓَ َﻛﺎ َ ِﯾّ ْن ِﻣ ْن ﻗَ ْرﯾَ ٍﺔ ا َ ْھﻠَ ْﻛﻧَﺎ َھﺎ َو ِھ‬
şimdi onlar zulmetmekte biz onları memleketler nice
çökmüştür iken helak ettik vardır ki

Nice memleketler vardır ki (halkı)


zulmetmekte iken biz onları helak ettik. (22:45)

َ ‫ﻓَﻘَﺎ َل اِ ِﻧّﻲ‬
‫ﺳ ِﻘﯾ ٌم‬
hastayım ben dedi
gerçekten

Ben gerçekten hastayım. (37:89)


ُ ‫اِﻧﱠ َك ا َ ْﻧتَ ا ْﻟ َو ﱠھ‬
‫ﺎب‬
daima sensin şüphesiz
lütufkâr olan

Şüphesiz daima lütufkâr olan sensin. (38:35)


42

‫اﻟر ِﺣﯾ ُم‬


‫ور ﱠ‬ُ ُ‫ُھ َو ا ْﻟﻐَﻔ‬
pek çok O
merhametlidir bağışlayandır

O, çok bağışlayandır, pek merhametlidir. (39:53)

ٌ‫ﻛ ﱠَﻼ ِإﻧﱠ َﮭﺎ ﺗَ ْذ ِﻛ َرة‬


bir şüphesiz hayır
hatırlatmadır bunlar

Hayır, şüphesiz bunlar bir hatırlatmadır. (80:11)

َ ‫ظ‬
‫ون‬ ُ ِ‫اِﻧﱠﺎ ﻧَﺣْ ُن ﻧَ ﱠز ْﻟﻧَﺎ اﻟ ِذّ ْﻛ َر َواِﻧﱠﺎ ﻟَﮫُ ﻟَ َﺣﺎﻓ‬
koruyacak ve Zikr’i indirdik biz muhakkak
olanlar da onu şüphesiz
biziz (Kur’an’ı)
Muhakkak Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik ve
şüphesiz onu koruyacak olanlar da biziz! (15:9)

Kelimelerin anlamlarını yazın.

‫ﺑَ ْل‬ ْٰ
‫اﻻ ِﺧ َرة‬ ‫اَﻧَﺎ‬
Aksine Ahiret Ben

ٌ‫ﺗ َ ْذ ِﻛ َرة‬ ‫ْاﻻَ ْﻋﻠَ ٰﻰ‬ ‫اِﻧﱠﺎ‬


Hatırlatma En yüce Şüphesiz biz

ِ ‫ا ْﻟ َﺣدِﯾ‬
‫ث‬ ‫ا ﱠِﻻ‬ َ‫اَ ْﻧت‬
Söz -den başka Sen

‫ا ْﻟ َﺣ ِﻛﯾ ُم‬ ‫اَﻟ ِذّ ْﻛ َر‬ ‫اَ ْﻧﺗ ُ ْم‬


Hikmet sahibi Öğut, anma Siz
43
‫َار‬
ُ ‫د‬ ‫اِﻟَ ْﯾﻧَﺎ‬ ‫ﺎر‬
ُ ‫ﺻ‬َ ‫اَﻧ‬
Ev Bize Yardımcılar

َ‫َر ِﺑّك‬ ‫اَ ْم‬ ‫اِﻧﱠ َك‬


Senin rabbin Yoksa Şüphesiz sen

‫َرﺑﱡ ُﻛ ُم‬ ‫اِ ﱠن‬ ‫اِﻧﱠ َﻣﺎ‬


Sizin rabbiniz Süphesiz, gerçekten Ancak

ُ ‫اﻟر ﱠزا‬
‫ق‬ ‫ﱠ‬ ُ ُ‫ا ْﻟﻐَﻔ‬
‫ور‬ ‫اِﻧﱠﻧِﻲ‬
Çok rızık veren Çok bağışlayan Süphesiz ben

ٌ‫َظﺎ ِﻟ َﻣﺔ‬ ‫ﻗَﺎ َل‬ ُ‫اِﻧﱠﮫ‬


Haksızlık yapan Dedi Süphesiz o

‫ا ْﻟ َﻌ ِﻠﯾ ُم‬ ‫ﻗُ ْل‬ ‫اﻧﱠ َﮭﺎ‬


Gerçekten bilen De Süphesiz o (dş)

‫ﻛَﻼ‬ ‫ﻟَ ُﻛ ْم‬ ‫ا ِﻧّﻰ‬


Hayır Sizin için Şüphesiz ben

ُ ‫ا ْﻟ َﻣ ِﺻ‬
‫ﯾر‬ ٌ ‫ﻧَذ‬
‫ِﯾر‬ ُ‫ا ْﻟ َودُود‬
Dönüş yeri Uyarıcı Çok seven

‫ِﻣ ْن‬ ُ‫ﻧُ ِﻣﯾت‬ ُ ‫ا ْﻟ َو ﱠھ‬


‫ﺎب‬
-den, bazıları, hiç Öldürürüz Çok hibe eden

ُ ‫اﻟﻧﱠ‬
‫ﺎس‬ ‫ُھ ْم‬ ‫ﻧُﺣْ ِﯾﻲ‬
İnsanlar Onlar Diriltiriz
44

6.DERS

(١) ‫ب ا ْﻟ ِﻔﯾ ِل‬


ِ ‫ﺻ َﺣﺎ‬ َ ‫أَﻟَ ْم ﺗَ َر َﻛ ْﯾ‬
ْ َ ‫ف ﻓَ َﻌ َل َرﺑﱡ َك ﺑِﺄ‬
fil sahiplerine Rabbin yaptı nasıl görmedin mi

ْ َ ‫أَﻟَ ْم ﯾَﺟْ ﻌَ ْل َﻛ ْﯾدَ ُھ ْم ﻓِﻲ ﺗ‬


(٢) ‫ﺿ ِﻠﯾ ٍل‬
boşa hilelerini çıkarmadı mı

Görmedin mi?
Rabbin fil sahiplerine nasıl yaptı? Hilelerini boşa
çıkarmadı mı?

(٣) ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ْم َط ْﯾ ًرا أَﺑَﺎﺑِﯾ َل‬ َ ‫َوأ َ ْر‬


َ ‫ﺳ َل‬
sürü sürü kuşlar üzerlerine gönderdi

ِ ‫ﺎر ٍة ِﻣ ْن‬
(٤)‫ﺳ ِ ّﺟﯾ ٍل‬ ِ ‫ﺗَ ْر ِﻣ‬
َ ‫ﯾﮭ ْم ِﺑ ِﺣ َﺟ‬
pişirilmiş çamurdan taşlar onlara
atıyorlardı

ٍ ‫ﻓَ َﺟﻌَﻠَ ُﮭ ْم َﻛﻌَﺻ‬


(٥)‫ْف َﻣﺄْﻛُو ٍل‬
yenilmiş ekin yaprağı böylece
gibi onları kıldı

Üzerlerine sürü sürü kuşlar gönderdi. Onlara pişirilmiş


çamurdan taşlar atıyorlardı. Böylece onları, yenilmiş
ekin yaprağı gibi kıldı.
45
ÜÇLÜ FİİLLER - GEÇMİŞ ZAMAN (MAZİ)

Kur’an’da 1500 adet civarında fiil vardır. Fiiller


en az üç, en fazla dört kök harften meydana
gelir.
Üçlü fiiller türetme yolu ile dörtlü, beşli, altılı
kalıplara getirilebilir.

İkinci kök harfin harekesi fiilden fiile değişir:


‫ب‬
ُ ‫ﺿ ِر‬ ُ ‫ ﯾَ ْﻧ‬، ‫ ﯾَ ْﻌﻠَ ُم‬Bunun belli bir kuralı yoktur.
ْ َ‫ ﯾ‬، ‫ﺻ ُر‬

Üçlü basit fiillerin şahıslara göre çekimi

Yaptık ‫ﻓَﻌَ ْﻠﻧَﺎ‬ ‫ﻧَﺢْ ُن‬ Yaptım ُ‫ﻓَ َﻌ ْﻠت‬ ‫اَﻧَﺎ‬


Biz Ben

Yaptınız ‫ﻓَ َﻌ ْﻠﺗ ُ ْم‬ ‫اَ ْﻧﺗ ُ ْم‬ Yaptın َ‫ﻓَ َﻌ ْﻠت‬ َ‫ا َ ْﻧت‬
Siz Sen

‫ُھ ْم‬ ‫ﻓَﻌَ َل‬ ‫ُھ َو‬


Yaptılar ‫ﻓَﻌَﻠُوا‬ Yaptı
Onlar O(er)

Yaptı ْ‫ﻓَﻌَﻠَت‬ ‫ﻲ‬


َ ‫ِھ‬
O(dş)
46
Olmak Demek İşlemek Vurmak Yardım etmek Açmak

ُ‫ُﻛ ْﻧت‬ ُ‫ﻗُ ْﻠت‬ ُ‫ﻋ َِﻣ ْﻠت‬ َ


ُ‫ﺿ َرﺑْت‬ َ َ‫ﻧ‬
ُ‫ﺻ ْرت‬ ُ‫ﻓَﺗَﺣْ ت‬ ‫اَﻧَﺎ‬
َ‫ُﻛ ْﻧت‬ َ‫ﻗ ْﻠت‬ َ‫ﻋ َِﻣ ْﻠت‬ َ
َ‫ﺿ َر ْﺑت‬ َ َ‫ﻧ‬
َ‫ﺻ ْرت‬ َ‫ﻓَﺗَﺣْ ت‬ َ‫اَ ْﻧت‬
َ ‫ﻛ‬
‫َﺎن‬ ‫ﻗَﺎ َل‬ ‫ﻋ َِﻣ َل‬ ‫ب‬ َ
َ ‫ﺿ َر‬ َ َ‫ﻧ‬
‫ﺻ َر‬ ‫ﻓَﺗ َ َﺢ‬ ‫ُھ َو‬
ْ‫ﻛَﺎﻧَت‬ ْ‫ﻗَﺎﻟَت‬ ْ‫ﻋ َِﻣﻠَت‬ َ
ْ‫ﺿ َرﺑَت‬ َ َ‫ﻧ‬
ْ‫ﺻ َرت‬ ْ‫ﻓَﺗَ َﺣت‬ ‫ﻲ‬
َ ‫ِھ‬
‫ُﻛ ْﻧﻧَﺎ‬ ‫ﻗ ْﻠﻧَﺎ‬ ‫ﻋ َِﻣ ْﻠﻧَﺎ‬ ‫ﺿ َر ْﺑﻧَﺎ‬
َ ‫ﺻ ْرﻧَﺎ‬
َ َ‫ﻧ‬ ‫ﻓَﺗَﺣْ ﻧَﺎ‬ ‫ﻧَﺢْ ُن‬

‫ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم‬ ‫ﻗ ْﻠﺗ ُ ْم‬ ‫ﻋ َِﻣ ْﻠﺗ ُ ْم‬ ‫ﺿ َر ْﺑﺗ ُ ْم‬
َ َ َ‫ﻧ‬
‫ﺻ ْرﺗ ُ ْم‬ ‫ﻓَﺗَﺣْ ﺗ ُ ْم‬ ‫اَ ْﻧﺗ ُ ْم‬

‫ﻛَﺎﻧُوا‬ ‫ﻗَﺎﻟُوا‬ ‫ﻋ َِﻣﻠُوا‬ َ


‫ﺿ َرﺑُوا‬ َ َ‫ﻧ‬
‫ﺻ ُروا‬ ‫ﻓَﺗَ ُﺣوا‬ ‫ھ ُﮭ ْم‬

Geçmiş zaman fiillerinin çekimi sadece


sonlarına ek getirmek suretiyle yapılır. Buna
göre bir fiilin sonuna bakarak hangi şahsa ait
olduğu anlaşılır:
( ‫) ﻧَﺎ‬ Biz (-dık) ( ُ‫) ت‬ Ben (-dım)

( ‫) ﺗ ُ ْم‬ Siz (-dınız) ( َ‫) ت‬ Sen (-dın)

( ‫) وا‬ Onlar (-dılar) (---) O (er) (-dı)

( ْ‫ت‬ ) O (dş) (-dı)


Ayetlerdeki şahıs zamirlerini tahlil edin.
47

ً ‫ب اِ ِﻧّﻲ ﻗَﺗ َ ْﻠتُ ِﻣ ْﻧ ُﮭ ْم ﻧَ ْﻔﺳﺎ‬


ِ ّ ‫ﻗَﺎ َل َر‬
bir adam onlardan gerçekten Rabbim! dedi ki
öldürdüm ben
(Musa) dedi ki: “Rabbim! Gerçekten ben
onlardan bir adam öldürdüm. (28:33)
ً ‫َو َﺟﻌَ ْﻠتُ ﻟَﮫُ َﻣ‬
‫ﺎﻻ َﻣ ْﻣدُودًا‬
bolca mal kendisine verdim

Kendisine bolca mal verdim. (74:12)

َ ‫ﺎﺟد‬
‫ِﯾن‬ ِ ‫ﺳ‬ َ َ‫اِ ِﻧّﻲ َراَﯾْتُ اَ َﺣد‬
َ ‫ﻋﺷ ََر ﻛ َْوﻛَﺑﺎ ً َواﻟﺷ ْﱠﻣ‬
َ ‫س َوا ْﻟﻘَ َﻣ َر َراَ ْﯾﺗ ُ ُﮭ ْم ِﻟﻲ‬
secde bana onları ve ayı güneşi yıldızla on bir (rüyamda) gerçekten
ederlerken gördüm gördüm ben
Gerçekten ben on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm.
Onları bana secde ederlerken gördüm”. (12:4)

‫ُون‬
ِ ‫س ِإ ﱠﻻ ِﻟﯾَ ْﻌﺑُد‬
َ ve‫اﻹ ْﻧ‬
ِ ْ ‫َو َﻣﺎ َﺧﻠَ ْﻘتُ ا ْﻟ ِﺟ ﱠن َو‬
bana ibadet ancak insanları cinleri ben yarattım
etsinler diye
Ben, cinleri ve insanları ancak bana ibadet
etsinler diye yarattım! (51:56)

ِ ‫ب اِ ِﻧّﻲ َظﻠَ ْﻣتُ ﻧَ ْﻔ‬


ُ‫ﻓَﺎ ْﻏ ِﻔ ْر ِﻟﻲ ﻓَﻐَﻔَ َر ﻟَﮫ‬nefsime
‫ﺳﻲ‬ ِ ّ ‫ﻗَﺎ َل َر‬
gerçekten ben dedi ki
bağışladı beni
bağışla zulmettim Rabbim!

Dedi ki: “Rabbim! Gerçekten ben nefsime


zulmettim, beni bağışla.” (Allah da) onu
bağışladı. (28:26)
ِ ‫ﻋﻠَﻰ‬
‫ﷲ‬ َ ‫ﻓَ ِﺎذَا ﻋ ََز ْﻣتَ ﻓَﺗ َ َو ﱠﻛ ْل‬
Allah’a tevekkül et azmettiğin zaman ise

Azmettiğin zaman ise, Allah’a tevekkül et! (3:159)


96
48

‫ﷲ َر ٰﻣﻰ‬
َ ‫َو َﻣﺎ َر َﻣ ْﯾتَ ا ِْذ َر َﻣ ْﯾتَ َو ٰﻟ ِﻛ ﱠن‬
attı Allah fakat attığın zaman da sen atmadın

Attığın zaman da sen atmadın; fakat Allah attı! (8:17)

‫َﺑ ْل ﻟَﺑِﺛْتَ ِﻣﺎﺋَﺔَ ﻋ ٍَﺎم‬


yıl yüz kaldın hayır

Hayır! Yüz yıl kaldın. (2:259)

َ ‫َوذَﻛ ََر‬
ً ‫ﷲ َﻛﺛِﯾرا‬
çok Allah’ı ve zikretti

Ve Allah’ı çok zikretti. (33:21) 97

‫وﺳﻰ ا ِٰﻟﻰ ﻗَ ْو ِﻣ ِﮫ‬


ٓ ٰ ‫ﻓَ َر َﺟ َﻊ ُﻣ‬
kavmine Musa bunun üzerine
döndü
Bunun üzerine Musa, kavmine döndü. (20:86)

َ ً‫ﻋ َﻣﻼ‬
ً ‫ﺻﺎ ِﻟﺣﺎ‬ َ ‫ﻋ َِﻣ َل‬
salih amel işleyenler

Salih amel işleyenler. (25:70)

ٍ‫ِﯾن َﻛﻔَ ُروا ا ِْﻣ َرأَةَ ﻧُوح‬


َ ‫ا�ُ َﻣﺛَ ًﻼ ِﻟﻠﱠذ‬
‫ب ﱠ‬
misal Allah
َ
َ ‫ﺿ َر‬
Nuh’un karısını küfredenler
verdi
için olarak

Allah, küfredenler için Nuh’un karısını misal olarak


verdi. (66:10)
49

ِ ‫ﻖ ﻟَﻛُم َﻣﺎ ِﻓﻲ ْاﻻَ ْر‬


ً ‫ض َﺟ ِﻣﯾﻌﺎ‬ َ َ‫ُھ َو اﻟﱠذِي َﺧﻠ‬
hepsini yeryüzündeki şeylerin Sizin için yarattı ki O

O ki yeryüzündeki şeylerin hepsini sizin için yarattı.


(2:29)

ً‫ﺷ ْﻲ ٍء َﻣ ْو ِﻋ َظﺔً َوﺗ َ ْﻔ ِﺻﯾﻼ‬


َ ‫َو َﻛﺗَ ْﺑﻧَﺎ ﻟَﮫُ ﻓِﻲ ْاﻻَ ْﻟ َواحِ ِﻣ ْن ُﻛ ِ ّل‬
açıklamasına öğüt ne varsa, hepsini levhalarda onun yazdık
dair (Musa) için
Öğüt ve açıklamasına dair ne varsa, hepsini
onun (Musa) için levhalarda yazdık. (7:145)

‫ف َوا َ ِﺧﯾ ِﮫ‬ ُ ‫ﻋ ِﻠ ْﻣﺗ ُ ْم َﻣﺎ ﻓَ َﻌ ْﻠﺗ ُ ْم ِﺑﯾُو‬


َ ‫ﺳ‬ َ ‫ﻗَﺎ َل َھ ْل‬
ve Yusuf neler bildiniz mi (Yusuf) dedi ki
kardeşine yaptığınızı

(Yusuf) dedi ki: Yusuf ve kardeşine neler


yaptığınızı bildiniz mi? (12:89)

‫ﺳ ُﻛ ْم‬
ِkendinize َ َ‫دَ َﺧ ْﻠﺗ ُ ْم ﺑُﯾُوﺗﺎ ً ﻓ‬
ُ‫ﺳ ِﻠّ ُﻣوا ﻋ َٰﻠﻰ ا َ ْﻧﻔ‬
selam evlere girdiğiniz zaman
(birbirinize) verin

Evlere girdiğiniz zaman kendinize selam verin. (24:61)

َ ‫ﺛ ُ ﱠم ا َ َﺧ ْذتُ اﻟﱠذ‬
‫ِﯾن َﻛﻔَ ُروا‬
inkâr edenleri yakaladım sonra

Sonra inkâr edenleri yakaladım. (35:26)

‫ﯾرا‬
ً ‫ﺻﺑَ ُروا َﺟﻧﱠﺔً َو َﺣ ِر‬
َ ‫َو َﺟ َزا ُھ ْم ﺑِ َﻣﺎ‬
ve sabretmeleri ödülleri
ipektir cennet sebebiyle

Sabretmeleri sebebiyle ödülleri cennet ve ipektir. (76:12)


50
� ‫ﺎﻟرﺣْ ٰﻣ ِن ِﻣ ْﻧ َك ا ِْن ُﻛ ْﻧتَ ﺗَ ِﻘﯾﺎ‬
‫ﱠ‬ ‫ﻗَﺎﻟَتْ اِ ِٓﻧّﻲ اَﻋُوذُ ِﺑ‬
sakınan bir kimse eğer senden Rahman’a sığınırım (Meryem
(bana yaklaşma) isen
(Allah’a) şüphesiz ben ) dedi ki:
Dedi ki: “Şüphesiz ben senden, Rahman’a sığınırım.
Eğer sakınan bir kimse isen! (19:18)
َ ‫ﺳﺑَتْ َوﻟَ ُﻛ ْم َﻣﺎ َﻛ‬
‫ﺳ ْﺑﺗ ُ ْم‬ َ ‫ﺗِ ْﻠ َك ا ُ ﱠﻣﺔٌ ﻗَ ْد َﺧ َﻠ ۚتْ ﻟَ َﮭﺎ َﻣﺎ َﻛ‬
sizin
kazandıklarınız da sizedir kazandıkları onlara gelip
hakikaten bir Bunlar
geçti ümmetti
Bunlar bir ümmetti, hakikaten gelip geçti! Onların
kazandıkları onlara, sizin kazandıklarınız da sizedir.
(2:134)

َ‫ﺎر َو ْاﻻَ ْﻓـٴِدَة‬


َ ‫ﺻ‬ ‫وﺣ ِﮫ َو َﺟﻌَ َل َﻟ ُﻛ ُم اﻟ ﱠ‬
َ ‫ﺳ ْﻣ َﻊ َو ْاﻻَ ْﺑ‬ ِ ‫ﺳ ﱣوﯾﮫُ َوﻧَﻔَ َﺦ ﻓِﯾ ِﮫ ِﻣ ْن ُر‬
َ
sizin ve var kendi ve onu
ve kalpler gözler kulaklar ona
için etti ruhundan üfledi şekillendirdi

Sonra onu şekillendirdi ve ona kendi ruhundan üfledi. Ve


sizin için kulaklar, gözler ve kalpler var etti. (32:09)

ُ ‫وﯾ ُﮭ ُم اﻟﻧﱠ‬işte
‫ﺎر‬ َ َ‫ِﯾن ﻓ‬
ٰ ْ ‫ﺳﻘُوا ﻓَ َﻣﺄ‬ َ ‫َوا َ ﱠﻣﺎ اﻟﱠذ‬
ateştir onların fasıklar ise
varacakları yer
Fasıklar ise, işte onların varacakları yer ateştir. (32:20)

‫ﺎ ِﻣ َن اﻟﻧﱠ ِﺑ ِﯾّ َن ِﻣﯾﺛَﺎﻗَ ُﮭ ْم َو ِﻣ ْﻧ َك‬almıştık


َ‫َوا ِْذ اَ َﺧ ْذﻧ‬
Senden kesin hani
sözlerini peygamberlerden
Hani peygamberlerden kesin sözlerini almıştık. (33:07)

‫ا ِْذ‬
ْ َ‫ َٓﺟﺎ ُؤ ُﻛ ْم ِﻣ ْن ﻓَ ْوﻗِ ُﻛ ْم َو ِﻣ ْن ا‬hani
‫ﺳﻔَ َل ِﻣ ْﻧ ُﻛ ْم‬
ve alt tarafınızdan üst tarafınızdan onlar size
gelmişlerdi
Hani onlar, üst tarafınızdan ve alt tarafınızdan
size gelmişlerdi. (33:10)
51
Kelimelerin anlamlarını yazın.

‫ﻧَﻔَ َﺦ‬ ُ‫َراَﯾْت‬ ‫اَ َﺧ ْذ َﻧﺎ‬


Üfledi Gördüm Tuttuk, yakaladık

‫َر َﺟ َﻊ‬ ٰ ‫َر‬


‫ﻣﻰ‬ ْ‫َﺟﺎ َءت‬
Geri döndü Attı Geldi (ds)

َ‫ﺳ َﺟد‬
َ َ‫َر َﻣﯾْت‬ ‫َﺟﺎ ُءو‬
Secde etti Attın Geldiler

َ َ‫ﻓ‬
‫ﺳﻘُوا‬ ‫ﺻ َﺑ ُروا‬
َ َ ‫َﺧ َﻠ‬
‫ﻖ‬
Yoldan çıktılar Sabrettiler ‫ا‬ Yarattı

‫ﻓَ َﻌ ْﻠﺗ ُ ْم‬ ‫ب‬ َ


َ ‫ﺿ َر‬ ُ‫َﺧﻠَ ْﻘت‬
Yaptınız Vurdu Yarattım

َ
‫ﻏﻔَ َر‬ ‫دَ َﺧ ْﻠﺗ ُ ْم‬
ُ‫َظﻠَ ْﻣت‬
Bağışladı Haksızlık yaptım Girdiniz

‫ﻗَﺎ َل‬ ‫ﺿﻧَﺎ‬


ْ ‫ﻋ ََر‬ ‫َﻛﺗَ ْﺑﻧَﺎ‬
Dedi Arz ettik Yazdık

ْ‫ﻗَﺎﻟَت‬ َ‫ﻋ ََز ْﻣت‬ ْ‫ﺳﺑَت‬


َ ‫َﻛ‬
Dedi Azmettin Kazandı(dş)

ُ‫ﻗَﺗ َ ْﻠت‬ ‫ﻋ ِﻠ ْﻣﺗ ُ ْم‬


َ ‫ﺳ ْﺑﺗ ُ ْم‬
َ ‫َﻛ‬
Öldürdüm Bildiniz Kazandınız
‫‪52‬‬

‫ذَﻛ ََر‬ ‫ﻋ َِﻣل‬ ‫َﻛﻔَ ُروا‬


‫‪Andı, hatırladı‬‬ ‫‪İşledi‬‬ ‫‪İnkar ettiler‬‬

‫ﻛ َ‬
‫َﺎن‬ ‫َﺟ َﻌل‬ ‫ﻟَﺑِﺛْتَ‬
‫‪Oldu, -dır, -dir‬‬ ‫‪Yaptı‬‬ ‫‪Kaldın‬‬

‫‪Bilmek Vurmak‬‬ ‫‪Yazmak‬‬ ‫‪Olmak‬‬ ‫‪Demek‬‬ ‫‪Yapma‬‬

‫َ‬
‫ﺿ َرﺑْتُ َ‬
‫ﻋ ِﻠ ْﻣتُ‬ ‫َﻛﺗَﺑْتُ‬ ‫ُﻛ ْﻧتُ‬ ‫ﻗُ ْﻠتُ‬ ‫ﻓَﻌَ ْﻠتُ‬ ‫اَﻧَﺎ‬
‫ﻋ ِﻠ ْﻣتَ‬‫ﺿ َر ْﺑتَ َ‬ ‫َ‬ ‫َﻛﺗ َ ْﺑتَ‬ ‫ُﻛ ْﻧتَ‬ ‫ﻗُ ْﻠتَ‬ ‫ﻓَ َﻌ ْﻠتَ‬ ‫ا َ ْﻧتَ‬
‫ﻋ ِﻠ َم‬
‫َ‬ ‫ب‬
‫ﺿ َر َ‬ ‫َ‬ ‫َﻛﺗ َ َ‬
‫ب‬ ‫ﻛ َ‬
‫َﺎن‬ ‫ﻗَﺎ َل‬ ‫ﻓَﻌَ َل‬ ‫ُھ َو‬

‫َ‬
‫ﺿ َرﺑَتْ َ‬
‫ﻋ ِﻠ َﻣتْ‬ ‫َﻛﺗَﺑَتْ‬ ‫ﻛ َ‬
‫َﺎن‬ ‫ﻗَﺎﻟَتْ‬ ‫ﻓَﻌَﻠَتْ‬ ‫ﻲ‬
‫ِھ َ‬

‫ﻋ ِﻠ ْﻣﻧَﺎ‬
‫ﺿ َر ْﺑﻧَﺎ َ‬
‫َ‬ ‫َﻛﺗَ ْﺑﻧَﺎ‬ ‫ُﻛﻧﱠﺎ‬ ‫ﻗُ ْﻠﻧَﺎ‬ ‫ﻧَﺢْ ُن ﻓَ َﻌ ْﻠﻧَﺎ‬

‫ﺿ َر ْﺑﺗ ُ ْم َ‬
‫ﻋ ِﻠ ْﻣﺗ ُ ْم‬ ‫َ‬ ‫َﻛﺗ َ ْﺑﺗ ُ ْم‬ ‫ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم‬ ‫ﻗُ ْﻠﺗ ُ ْم‬ ‫ﻓَﻌَ ْﻠﺗ ُ ْم‬ ‫اَ ْﻧﺗ ُ ْم‬
‫ﻋ ِﻠ ُﻣوا‬ ‫َ‬
‫ﺿ َرﺑُوا َ‬ ‫َﻛﺗَﺑُوا‬ ‫ﻛَﺎﻧُوا‬ ‫ﻗَﺎﻟُوا‬ ‫ﻓَﻌَﻠُوا‬ ‫ھ ُﮭ ْم‬
53

7.DERS

‫(ﻓَذَ ِﻟ َك اﻟﱠذِي ﯾَدُ ﱡ‬١)‫ِﯾن‬


‫ع‬ ُ ّ‫أَ َرأَ ْﯾتَ اﻟﱠذِي ﯾُ َﻛذ‬
ِ ّ‫ِب ِﺑﺎﻟد‬
itip-kakar işte o dini yalanlayan gördün mü
kimseyi

(٣)‫ﯾن‬ ْ ‫ﻋﻠَﻰ َط َﻌ ِﺎم ا ْﻟ ِﻣ‬


ِ ‫ﺳ ِﻛ‬ ‫( َو َﻻ ﯾَ ُﺣ ﱡ‬٢)‫ا ْﻟﯾَﺗِﯾ َم‬
َ ‫ض‬
yoksulu doyurmaya teşvik etmez yetimi

Dini
yalanlayan kimseyi gördün mü? İşte o, yetimi
itip-kakar. Yoksulu doyurmaya teşvik etmez.

َ ‫( اﻟﱠذ‬٤) ‫ﯾن‬
َ ‫ِﯾن ُھ ْم ﻋ َْن‬
‫ﺻ َﻼﺗِ ِﮭ ْم‬ َ ‫ﻓَ َو ْﯾ ٌل ِﻟ ْﻠ ُﻣ‬
َ ّ‫ﺻ ِﻠ‬
namazlarından ki onlar o namaz kılan vay
(münafık)ların haline

َ ‫ِﯾن ُھ ْم ﯾُ َرا ُء‬


(٦) ‫ون‬ َ ‫ﺳﺎ ُھ‬
َ ‫( اﻟﱠذ‬٥) ‫ون‬ َ
gösteriş yaparlar ki onlar gafildirler

َ ُ‫َوﯾَ ْﻣﻧَﻌ‬
َ ‫ون ا ْﻟ َﻣﺎﻋ‬
(٧) ‫ُون‬
ma’unu/her türlü ve engellerler
yardımı da

O namaz kılan (münafık)ların vay haline. Ki


onlar, namazlarından gafildirler. Ki onlar,
gösteriş yaparlar. Ve ma’unu/her türlü yardımı
da engellerler.
‫‪54‬‬
‫‪ÜÇLÜ FİİLLER - GENİŞ ZAMAN (MUZARİ):‬‬
‫ﯾَ ْﻌﻠَ ُم ‪İkinci kök harfin harekesi fiilden fiile değişir: ،‬‬
‫ب‬
‫ﺿ ِر ُ‬ ‫‪ Bunun belli bir kuralı yoktur.‬ﯾَ ْﻧ ُ‬
‫ﺻ ُر ‪ ،‬ﯾَ ْ‬

‫‪Yaparız‬‬ ‫ﻧَ ْﻔﻌَ ُل‬ ‫ﻧَﺢْ ُن‬ ‫‪Yaparım‬‬ ‫اَ ْﻓﻌَ ُل‬ ‫اَﻧَﺎ‬
‫‪Biz‬‬ ‫‪Ben‬‬

‫‪Yaparsınız‬‬ ‫ﺗَ ْﻔ َﻌﻠُ َ‬


‫ون‬ ‫ا َ ْﻧﺗ ُ ْم‬ ‫‪Yaparsın‬‬ ‫ﺗ َ ْﻔ َﻌ ُل‬ ‫ا َ ْﻧتَ‬
‫‪Siz‬‬ ‫‪Sen‬‬

‫ﯾَ ْﻔﻌَﻠُ َ‬
‫ون‬ ‫ُھ ْم‬ ‫‪Yapar‬‬
‫ﯾَ ْﻔﻌَ ُل‬ ‫ُھ َو‬
‫‪Yaparlar‬‬
‫‪Onlar‬‬ ‫)‪O(er‬‬

‫‪Yapar‬‬ ‫ﺗ َ ْﻔﻌَ ُل‬ ‫ﻲ‬


‫ِھ َ‬
‫)‪O(dş‬‬
‫‪109‬‬

‫‪Olmak‬‬ ‫‪Demek‬‬ ‫‪İşlemek‬‬ ‫‪Vurmak‬‬ ‫‪Yardımetmek Açmak‬‬

‫اَﻛُونُ‬ ‫اَﻗُو ُل‬ ‫ا َ ْﻋ َﻣ ُل‬ ‫ب‬


‫ﺿ ِر ُ‬‫اَ ْ‬ ‫ا َ ْﻧ ُ‬
‫ﺻ ُر‬ ‫ا َ ْﻓﺗ َ ُﺢ‬ ‫اَﻧَﺎ‬
‫ﺗَﻛُو ُن‬ ‫ﺗَﻘُو ُل‬ ‫ﺗ َ ْﻌ َﻣ ُل‬ ‫ب‬
‫ﺿ ِر ُ‬‫ﺗَ ْ‬ ‫ﺻ ُر‬ ‫ﺗ َ ْﻧ ُ‬ ‫ﺗ َ ْﻔﺗ َ ُ‬
‫ﺢ‬ ‫ا َ ْﻧتَ‬
‫ﯾَﻛُونُ‬ ‫ﯾَﻘُو ُل‬ ‫ﯾَ ْﻌ َﻣ ُل‬ ‫ب‬ ‫ﯾَ ْ‬
‫ﺿ ِر ُ‬ ‫ﯾَ ْﻧ ُ‬
‫ﺻ ُر‬ ‫ﯾَ ْﻔﺗ َ ُ‬
‫ﺢ‬ ‫ُھ َو‬

‫ﺗَﻛُونُ‬ ‫ﺗَﻘُو ُل‬ ‫ﺗ َ ْﻌ َﻣ ُل‬ ‫ب‬ ‫ﺗَ ْ‬


‫ﺿ ِر ُ‬ ‫ﺗ َ ْﻧ ُ‬
‫ﺻ ُر‬ ‫ﺗ َ ْﻔﺗ َ ُ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻲ‬
‫ِھ َ‬

‫ﻧَﻛُو ُن‬ ‫ﻧَﻘُو ُل‬ ‫ﻧَ ْﻌ َﻣ ُل‬ ‫ب‬ ‫ﻧَ ْ‬


‫ﺿ ِر ُ‬ ‫ﻧَ ْﻧ ُ‬
‫ﺻ ُر‬ ‫ﻧَ ْﻔﺗ َ ُ‬
‫ﺢ‬ ‫ﻧَﺢْ ُن‬

‫ﺗَﻛُوﻧُ َ‬
‫ون‬ ‫ﺗَﻘُوﻟُ َ‬
‫ون‬ ‫ﺗ َ ْﻌ َﻣﻠُ َ‬
‫ون‬ ‫ﺗَ ْ‬
‫ﺿ ِرﺑُ َ‬
‫ون‬ ‫ون‬ ‫ﺗ َ ْﻧ ُ‬
‫ﺻ ُر َ‬ ‫ﺗ َ ْﻔﺗ َ ُﺣو َن‬ ‫ا َ ْﻧﺗ ُ ْم‬

‫ﯾَﻛُوﻧُ َ‬
‫ون‬ ‫ﯾَﻘُوﻟُ َ‬
‫ون‬ ‫ﯾَ ْﻌ َﻣﻠُ َ‬
‫ون‬ ‫ون‬ ‫ﯾَ ْ‬
‫ﺿ ِرﺑُ َ‬ ‫ﯾَ ْﻧ ُ‬
‫ﺻ ُر َ‬
‫ون‬ ‫ﯾَ ْﻔﺗ َ ُﺣو َن‬ ‫ھ ُﮭ ْم‬
55
Geniş zaman fiillerinin çekimi hem önlerine hem de
sonlarına ek getirmek suretiyle yapılır.
Başta (‫)ن‬, sonda Başta (‫)ا‬ Ben (-arım)
bir şey yok Biz (-arız)

Başta (‫ )ت‬, Başta(‫)ت‬, sonda


sonda (‫)ون‬ Siz (-arsınız) bir şey yok Sen (-arsın)

Başta (‫)ي‬, Başta( ‫) ي‬, sonda


Onlar (-arlar) O (er) (-ar)
sonda (‫)ون‬ bir şey yok

Başta (‫)ت‬, sonda O (dş) (-ar)


bir şey yok

Ayetlerdeki fiilleri tahlil edin.


َ ‫َﻻ أ َ ْﻋﺑُدُ َﻣﺎ ﺗ َ ْﻌﺑُد‬
‫ُون‬
sizin ibadet ben ibadet
ettiklerinize etmem

Sizin ibadet ettiklerinize ben ibadet etmem. (109:2)

َ ‫ﻗَﺎ َل اِ ِٓﻧّﻲ اَ ْﻋﻠَ ُم َﻣﺎ َﻻ ﺗَ ْﻌﻠَ ُﻣ‬Dedi


‫ون‬
bilmediğiniz şeyleri bilirim Muhakkak ki
ben
Muhakkak ki ben bilmediğiniz şeyleri bilirim dedi. (2:30)

ِ ‫ﺗَ ْﻌﻠَ ُم َﻣﺎ ﻓِﻲ ﻧَ ْﻔ‬


ِ ‫ﺳﻲ َو َٓﻻ ا َ ْﻋ َﻠ ُم َﻣﺎ ﻓِﻲ ﻧَ ْﻔ‬
‫ﺳ َك‬
senin zatında ama ben nefsimde sen
olanı bilmem olanı bilirsin

Nefsimde olanı sen bilirsin, ama senin zatında olanı


ben bilmem. (5:116)
56

ً ‫ﺿ ِﻌﯾﻔﺎ‬ َ ‫ب َﻣﺎ ﻧَ ْﻔﻘَﮫُ َﻛ ِﺛﯾرا ً ِﻣ ﱠﻣﺎ ﺗَﻘُو ُل َواِﻧﱠﺎ ﻟَﻧَ ٰر‬


َ ‫ﯾك ﻓِﯾﻧَﺎ‬ ُ ‫ﻗَﺎﻟُوا َﯾﺎ‬
ُ ‫ﺷ َﻌ ْﯾ‬
zayıf biri içimizde seni şüphesiz biz çoğunu anlamıyoruz Ey Şuayb dediler ki
olarak görüyoruz söylediklerinde
Dediler ki: Ey Şuayb! Söylediklerinden çoğunu
anlamıyoruz. Şüphesiz biz seni içimizde zayıf biri
olarak görüyoruz. (11:91)
َ ُ‫أَﻓَ َرأ َ ْﯾﺗ ُ ُم ا ْﻟ َﻣﺎ َء اﻟﱠذِي ﺗَﺷ َْرﺑ‬
‫ون‬
içtiğiniz suyu şimdi gördünüz mü

Şimdi içtiğiniz suyu gördünüz mü? (56:68)

ُ ‫ﺎء َو َﻣﺎ ﯾَ ْﻌ ُر‬


‫ج ﻓِﯾ َﮭﺎ‬ ‫ج ِﻣ ْﻧ َﮭﺎ َو َﻣﺎ ﯾَ ْﻧ ِز ُل ِﻣ َن اﻟ ﱠ‬
ِ ‫ﺳ َٓﻣ‬ ِ ‫ﺞ ﻓِﻲ ْاﻻَ ْر‬
ُ ‫ض َو َﻣﺎ ﯾَ ْﺧ ُر‬ ُ ‫ﯾَ ْﻌﻠَ ُم َﻣﺎ ﯾَ ِﻠ‬
ve çıkanı gökten ve çıkanı yerin içine gireni bilir
oraya ineni oradan

Yerin içine gireni ve oradan çıkanı, gökten ineni ve


oraya çıkanı bilir. (34:2) 113

‫ﯾر‬ َ ُ‫َوﷲُ ﺑِ َﻣﺎ ﺗ َ ْﻌ َﻣﻠ‬


ٌ ‫ون َﺑ ِﺻ‬
hakkıyla yapmakta Allah
görendir olduklarınızı

Allah, yapmakta olduklarınızı hakkıyla görendir. (2:265)

ısıtıcı
yersiniz ve onların bir ve pek çok (korunma onlarda sizin yarattı
kısmından da faydalar maddeleri) için vardır hayvanları da

Hayvanları da yarattı. Sizin için onlarda ısıtıcı ve pek çok


faydalar vardır. Ve onların bir kısmından da yersiniz. (16:5)

‫ا ﱠِن ﷲُ ﻻَ َﯾ ْظ ِﻠ ُم ِﻣﺛْﻘَﺎ َل ذَ ﱠر ٍة‬


zerre ağırlığınca zülmetmez Allah Şüphesiz

Şüphesiz Allah zerre ağırlığınca zülmetmez. 114


(4:40)
57
ُ َ‫َواِ ِﻧّﻲ َﻻ‬
َ ‫ظﻧﱡﮫُ ِﻣ َن ا ْﻟﻛَﺎ ِذ ِﺑ‬
‫ﯾن‬ onu
yalancılardan sanıyorum hakikaten
ben
Hakikaten ben onu yalancılardan sanıyorum.
(28:38)

َ ‫ﺻﻧَﺎﻣﺎ ً ﻓَﻧَ َظ ﱡل ﻟَ َﮭﺎ ﻋَﺎ ِﻛ ِﻔ‬


‫ﯾن‬ ْ َ ‫ﻗَﺎﻟُوا ﻧَ ْﻌﺑُدُ ا‬
ibadet onlara ve devam putlara onlar da
etmeye de edeceğiz tapıyoruz demişlerdi

Onlar da: “Putlara tapıyoruz ve onlara ibadet


etmeye de devam edeceğiz” demişlerdi. (26:71)

َ ‫ﷲ ا ْﻟ َﻛذ‬
َ ‫ِب َو ُھ ْم ﯾَ ْﻌﻠَ ُﻣ‬
‫ون‬ ِ ‫ﻋﻠَﻰ‬ َ ُ‫َوﯾَﻘُوﻟ‬
َ ‫ون‬
bile bile onlar yalan Allah’a söylüyorlar
karşı

Onlar, bile bile Allah’a karşı yalan söylüyorlar. (3:78)


115

ۘ ِ ‫ِﯾن ِﻓﻲ ْاﻻَ ْر‬


‫ض‬ َ ‫ﺳد‬ِ ‫ت ﻛَﺎ ْﻟ ُﻣ ْﻔ‬ ‫ِﯾن ٰا َﻣﻧُوا َوﻋ َِﻣﻠُوا اﻟ ﱠ‬
ِ ‫ﺻﺎ ِﻟ َﺣﺎ‬ َ ‫ا َ ْم ﻧَﺟْ ﻌَ ُل اﻟﱠذ‬
salih
yeryüzünde fesat çıkaranlar ameller işleyenleri iman edip tutacağız yoksa
gibi mi
Yoksa iman edip salih ameller işleyenleri (38:28)
yeryüzünde fesat çıkaranlar gibi mi tutacağız?

ُ ‫ف اﻧﱠ َﻣﺎ ﯾَﻘُو ُل ﻟَﮫُ ﻛ ُْن ﻓَﯾَﻛ‬


‫ُون‬ َ َ‫َواِذَا ﻗ‬
َ ‫ﺿ ٰﻰ ا َ ْﻣ ًر‬
Hemen Ol! ona der sadece Bir işe hükmettiği zaman
oluverir
Bir işe hükmettiğinde, ona sadece: “ol!” der, hemen
oluverir. (2:117)

ُ ۜ ‫ت ﺗَﺟْ ِري ِﻣ ْن ﺗَﺣْ ﺗِ َﮭﺎ ْاﻻَ ْﻧ َﮭ‬


‫ﺎر‬ ٍ ‫اَ ﱠن ﻟَ ُﮭ ْم َﺟﻧﱠﺎ‬
ırmaklar altından akan cennetler Onlarındır muhakkak

Altından ırmaklar akan cennetler onlarındır. (4:40)


116
58

‫ﺷﺎ ُء َوﯾَ ْﺧﺗَﺎ ُر‬


َٓ َ‫ﻖ َﻣﺎ ﯾ‬
ُ ُ‫َو َرﺑﱡ َك ﯾَ ْﺧﻠ‬
ve seçer dilediğini yaratır Rabbin

Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. (28:68)

َ ُ‫ﷲ َوﯾَ ْﻘﺗُﻠ‬


ٍ ّ ‫ون اﻟﻧﱠ ِﺑ ِﯾّ َن ِﺑﻐَ ْﯾ ِر َﺣ‬
َ ُ‫ﻖ َو َﯾ ْﻘﺗُﻠ‬
‫ون‬ ِ ‫ون ﺑِ ٰﺎﯾَﺎ‬
ِ ‫ت‬ َ ‫اِ ﱠن اﻟﱠذ‬
َ ‫ِﯾن ﯾَ ْﻛﻔُ ُر‬
ve öldürenler haksız öldürenler Allah’ın âyetlerini inkâr şüphesiz
var ya yere peygamberleri edenler

ٍ ‫ب ا َ ِﻟ‬
‫ﯾم‬ ّ ِ َ‫ﺎس ﻓَﺑ‬
ٍ ‫ﺷ ْر ُھ ْم ﺑِﻌَذَا‬ ِ ‫ﺳ ِط ِﻣ َن اﻟﻧﱠ‬ َ ‫ِﯾن ﯾَﺄ ْ ُﻣ ُر‬
ْ ‫ون ِﺑﺎ ْﻟ ِﻘ‬ َ ‫اﻟﱠذ‬
elem bir azab işte onları insanlardan emredenleri
verici ile müjdele adaleti

Şüphesiz Allah’ın âyetlerini inkâr edenler, haksız


yere peygamberleri öldürenler ve insanlardan
adaleti emredenleri öldürenler var ya, işte onları
elem verici bir azab ile müjdele! (3:21) 117

Kelimelerin anlamlarını yazın.

ُ ‫ﻧَ ْﻌﺑُد‬ َ ُ‫ﺗ َ ْﻌ َﻣﻠ‬


‫ون‬ ُ َ‫ا‬
‫ظ ﱡن‬
Taparız İşlersiniz Zannederim

‫ﻧَ ْﻔﻘَﮫ‬ ‫ﺗَﻘُو ُل‬ ُ‫اَ ْﻋﺑُد‬


Anlarız Dersin Taparım

ُ ‫ﯾَ ْﺧ ُر‬
‫ج‬ ‫َﺧﻠَﻘَ ُﻛ ْم‬ ‫ا َ ْﻋﻠَ ُم‬
Çıkar Sizi yarattı Bilirim

ُ ُ‫ﯾَ ْﺧﻠ‬
‫ﻖ‬ ‫َﺧﻠَﻘَ َﮭﺎ‬ َ ُ‫ﺗَﺎ ْ ُﻛﻠ‬
‫ون‬
Yaratır Onları yarattı Yersiniz
59

‫ﯾَ ْظ ِﻠ ُم‬ ‫َرا َ ْﯾﺗ ُ ُم‬ ‫ﺗَﺟْ ري‬


Haksızlık eder Gördünüz Akar

‫ج‬
ُ ‫ﯾَ ْﻌ ُر‬ ‫ﻋ َِﻣﻠُوا‬ ‫ﺗَﺷ َْرﺑُو َن‬
Yükselir İşlediler İçersiniz

‫ﯾَ ْﻌﻠَ ُم‬ ‫ﻗَﺎ َل‬ َ ‫ﺗَ ْﻌﺑُد‬


‫ُون‬
Bilir Dedi Taparsınız

َ ‫ﯾَ ْﻌﻠَ ُﻣ‬


‫ون‬ ‫ﻗَﺎﻟُوا‬ ‫ﺗ َ ْﻌﻠَ ُم‬
Bilirler Dediler Bilirsin

َ ُ‫ﯾَ ْﻘﺗُﻠ‬
‫ون‬ َ َ‫ﻗ‬
‫ﺿ ٰﻰ‬ َ ‫ﺗ َ ْﻌﻠَ ُﻣ‬
‫ون‬
Öldürürler İcra etti Bilirsiniz

‫َﯾﻘُو ُل‬ ‫ﻛ ُْن‬ ‫َﯾ ِﻠ ُﺞ‬


Der Ol Girer

َ ‫ﯾَ ْﻛﻔُ ُر‬


‫ون‬ ‫ﻧَﺟْ ﻌَ ُل‬ ‫ﯾَ ْﻧ ِز ُل‬
İnkar ederler Yaparız İner

‫ع‬
ُ ُ‫ﯾَد‬ َ ‫ﻧَ َر‬
‫اك‬ ‫ﯾَﻛُو ُن‬
İtip kakar Seni görürüz Olur

ُ ُ ‫ﯾَ ْﻛﺗ‬
‫ب‬ َ ُ‫ﯾَ ْﻣﻧَﻌ‬
‫ون‬ ‫ض‬
‫ﯾَ ُﺣ ﱡ‬
Yazar Engel olurlar Teşvik eder

ُ ُ ‫ﺗَ ْﻛﺗ‬
‫ب‬ ُ ُ ‫ﺗ َ ْﻛﺗ‬
‫ب‬ ُ ُ ‫اَ ْﻛﺗ‬
‫ب‬
Yazarsın Yazar (dş) Yazarım
60
Bilmek Vurmak Yazmak Olmak Demek Yapma

‫ا َ ْﻋﻠَ ُم‬ ‫ب‬ ْ َ‫ا‬


ُ ‫ﺿ ِر‬ ُ ُ ‫ا ً ْﻛﺗ‬
‫ب‬ ُ‫اَﻛُون‬ ‫اَﻗُو ُل‬ ‫ا َ ْﻓﻌَ ُل‬ ‫اَﻧَﺎ‬
‫ﺗ َ ْﻌﻠَ ُم‬ ‫ب‬ ْ ً‫ﺗ‬
ُ ‫ﺿ ِر‬ ُ ُ ‫ﺗ َ ْﻛﺗ‬
‫ب‬ ‫ﺗَﻛُو ُن‬ ‫ﺗَﻘُو ُل‬ ‫ﺗ َ ْﻔﻌَ ُل‬ َ‫ا َ ْﻧت‬

‫ﯾَ ْﻌﻠَ ُم‬ ‫ب‬ ْ َ‫ﯾ‬


ُ ‫ﺿ ِر‬ ُ ُ ‫ﯾَ ْﻛﺗ‬
‫ب‬ ‫ﯾَﻛُو ُن‬ ‫ﯾَﻘُو ُل‬ ‫ﯾَ ْﻔﻌَ ُل‬ ‫ُھ َو‬

‫ﺗ َ ْﻌﻠَ ُم‬ ‫ب‬ ْ ً‫ﺗ‬


ُ ‫ﺿ ِر‬ ُ ُ ‫ﺗ َ ْﻛﺗ‬
‫ب‬ ‫ﺗَﻛُو ُن‬ ‫ﺗَﻘُو ُل‬ ‫ﺗ َ ْﻔﻌَ ُل‬ ‫ﻲ‬
َ ‫ِھ‬

‫ﻧَ ْﻌﻠَ ُم‬ ‫ب‬ ْ َ‫ﻧ‬


ُ ‫ﺿ ِر‬ ُ ُ ‫ﻧَ ْﻛﺗ‬
‫ب‬ ‫ﻧَﻛُو ُن‬ ‫ﻧَﻘُو ُل‬ ‫ﻧَ ْﻔﻌَ ُل‬ ‫ﻧَﺢْ ُن‬

َ ‫ون ﺗ َ ْﻌﻠَ ُﻣ‬


‫ون‬ ْ ً‫ﺗ‬
َ ُ‫ﺿ ِرﺑ‬ ‫ﺗ َ ْﻛﺗُﺑُو َن‬ َ ُ‫ﺗَﻛُوﻧ‬
‫ون‬ َ ُ‫ﺗَﻘُوﻟ‬
‫ون‬ َ ُ‫ﺗ َ ْﻔﻌَﻠ‬
‫ون‬ ‫ا َ ْﻧﺗ ُ ْم‬

َ ‫ون ﯾَ ْﻌﻠَ ُﻣ‬


‫ون‬ ْ َ‫ﯾ‬
َ ُ‫ﺿ ِرﺑ‬ َ ُ‫ﯾَ ْﻛﺗُﺑ‬
‫ون‬ َ ُ‫ﯾَﻛُوﻧ‬
‫ون‬ َ ُ‫ﯾَﻘُوﻟ‬
‫ون‬ َ ُ‫ﯾَ ْﻔﻌَﻠ‬
‫ون‬ ‫ھ ُﮭ ْم‬

8.DERS

‫غ ﻗُﻠُوﺑَﻧَﺎ ﺑَ ْﻌدَ ا ِْذ َھدَ ْﯾﺗَﻧَﺎ‬


ْ ‫َرﺑﱠﻧَﺎ َﻻ ﺗ ُ ِز‬
sonra
kalplerimizi
eğriltme Rabbimiz
bizi hidâyete erdirdikten

ً‫َو َھ ْب ﻟَﻧَﺎ ِﻣ ْن ﻟَدُ ْﻧ َك َرﺣْ َﻣﺔ‬


bir rahmet katından bize ihsan et

ُ ‫اِﻧﱠ َك اَ ْﻧتَ ا ْﻟ َو ﱠھ‬


﴾٨﴿ ‫ﺎب‬
ihsanı en bol olansın Sen şüphesiz

«(Derler ki:) “Rabbimiz! Bizi hidâyete erdirdikten


sonra kalplerimizi eğriltme! Bize katından bir rahmet
ihsan et! Şüphesiz sen, ihsanı en bol olansın.”» (Âli
İmrân Sûresi 8)
61

ِ ‫ﺎﻣ ُﻊ اﻟﻧﱠ‬
َ ‫ﺎس ِﻟ َﯾ ْو ٍم َﻻ َر ْﯾ‬
‫ب‬ ِ ‫َرﺑﱠﻧَﺎ اِﻧﱠ َك َﺟ‬
şüphe günde insanları Rabbimiz
olmayan bir araya şüphesiz
getirecek olansın Sen

﴾٩﴿ َ‫ف ا ْﻟﻣﯾ َﻌﺎد‬


ُ ‫ﷲ َﻻ ﯾُ ْﺧ ِﻠ‬
َ ‫ﻓِﯾ ِﮫ ا ﱠِن‬
va’dinden dönmez Allah Şüphesiz hakkında

«“Rabbimiz! Hakkında şüphe olmayan günde, şüphesiz


Sen insanları bir araya getirecek olansın. Şüphesiz
Allah, va’dinden dönmez.» (Âli İmrân Sûresi 9)

BİTİŞİK ZAMİRLER

Bitişik zamirler isimlerin ve fiillerin sonuna


bitişik olarak gelir.
Bana, beni, benim; sana, seni, senin; ona, onu,
onun; bize, bizi, bizim; size, sizi, sizin; onlara,
onları, onların anlamlarına gelir.

Bir ismin sonuna gelirse sahiplik bildirir: ( َ‫) ِﻛﺗَﺎﺑَك‬


Senin kitabın, ( ‫ ) َرﺑﱠﻧَﺎ‬Bizim rabbimiz, gibi.

Bir fiilin sonuna gelirse o fiilin nesnesi olur:


( َ‫ﺳﺎَﻟَك‬
َ ) Sana sordu, ( ‫ )اَﺣْ َﯾﺎ ُﻛ ْم‬Sizi diriltti, gibi.
124
62
Bitişik zamirler
Bizi, Bize, Bana,

‫ﻧَﺎ‬ Bizden, ‫ﻧَﺢْ ُن‬ Biz ‫ي ﻧِﻲ‬


Beni,
Benden, ‫اَﻧَﺎ‬ Ben
Bizim Benim

Sana,
Sizi,
‫ُﻛ ْم‬ ‫اَ ْﻧﺗ ُ ْم‬
Seni,
‫َك‬ َ‫ا َ ْﻧت‬
Size, Siz
Sizden,
Senden, Sen
Senin
Sizin

Onlara, Ona,

‫ُھ ْم‬
Onları, Onu,
‫ُھ ْم‬ Onlardan,
Onlar
‫ُه ِه‬ Ondan, ‫ُھ َو‬ O(er)
Onların Onun

Ona,

‫ﻲ‬
َ ‫ِھ‬
Onu,
‫َھﺎ‬ Ondan, O(dş)
Onun

Ayetlerdeki bitişik zamirleri tahlil edin.

ٌ ‫ﻋ ِﻧّﻲ ﻓَ ِﺎﻧِّﻲ ﻗَ ِر‬


‫ﯾب‬ َ ‫َواِذَا‬
َ ‫ﺳﺎَﻟَ َك ِﻋ َﺑﺎدِي‬
çok şüphesiz benden kullarım Sana zama
yakınım sordukları
n

Kullarım sana, benden sordukları zaman,


şüphesiz ben çok yakınım. (2:186)

َ ِ‫ﷲ ٰاﺗَﺎﻧ‬
َ َ‫ﻲ ا ْﻟ ِﻛﺗ‬
� ‫ﺎب َو َﺟﻌَﻠَﻧِﻲ ﻧَ ِﺑﯾﺎ‬ َ ‫ﻗَﺎ َل اِ ِﻧّﻲ‬
ِ ُ‫ﻋ ْﺑد‬
peygamber ve beni kitap O bana Allah’ın şüphesiz dedi ki
yaptı verdi kuluyum ben

Dedi ki: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. O, bana


kitap verdi ve beni peygamber yaptı. (19:30)
63

‫اك ﻓَﻌَدَﻟَ َك‬ َ َ‫اﻟﱠذِي َﺧﻠَﻘَ َك ﻓ‬


َ ‫ﺳ ﱠو‬
ki O
seni dengeli sana biçim
kıldı verdi seni yarattı
Ki O, seni yarattı, sana biçim verdi seni dengeli
kıldı. (82:7)
ٓ
ُ ‫� َو َﻣ ٰﻠﺋِ َﻛﺗِ ِﮫ َو ُﻛﺗ ُ ِﺑ ِﮫ َو ُر‬
‫ﺳ ِﻠ ِﮫ‬ ِ ‫ُﻛ ﱞل ٰا َﻣ َن ِﺑﺎ‬
peygamberlerine kitaplarına meleklerine Allah’a iman hepsi
ettiler
Hepsi Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve
peygamberlerine iman ettiler. (2:285)

َ ‫ﻓَﺗَﻘَﺑﱠﻠَ َﮭﺎ َرﺑﱡ َﮭﺎ ِﺑﻘَﺑُو ٍل َﺣ‬


َ ‫ﺳ ٍن َوا َ ْﻧ َﺑﺗَ َﮭﺎ ﻧَ َﺑﺎﺗﺎ ً َﺣ‬
‫ﺳﻧﺎ ً َو َﻛﻔﱠﻠَ َﮭﺎ َزﻛ َِرﯾﱠﺎ‬
ve ona kefil bir bitki/çiçek ve onu hüsnü kabul ile Rabbi Onu
Zekeriyya’yıda kıldı güzel gibi büyüttü kabul etti
Yerin içine gireni ve oradan çıkanı, gökten
ineni ve oraya çıkanı bilir. (3:37) 127

altına oranın getirdik


üstünü
Oranın üstünü altına getirdik. (15:74)

ِ ّ ‫وﺳﻰ ِﻟ ِﻣﯾﻘَﺎﺗِﻧَﺎ َو َﻛﻠﱠ َﻣﮫُ َرﺑﱡﮫُ ﻗَﺎ َل َر‬


ُ ‫ب ا َ ِر ِٓﻧﻲ ا َ ْﻧ‬
‫ظ ْر اِﻟَ ْﯾ َك‬ ٰ ‫َوﻟَ ﱠﻣﺎ َٓﺟﺎ َء ُﻣ‬
sana bakayım bana Rabbim Rabbi onunla tayin Musa gelip zaman
konuştuğu ettiğimiz vakitte
(kendini) göster dedi ki

Şimdi içtiğiniz suyu gördünüz mü? (7:143)

َ ُ‫ﺳﻧَﺎ َوا َ ْﻧﻔ‬


‫ﺳ ُﻛ ْم‬ َ ِ‫ﺳٓﺎ َءﻧَﺎ َوﻧ‬
َ ُ‫ﺳٓﺎ َء ُﻛ ْم َوا َ ْﻧﻔ‬ َ ِ‫ع ا َ ْﺑ ٓﻧَﺎ َءﻧَﺎ َوا َ ْﺑ ٓﻧَﺎ َء ُﻛ ْم َوﻧ‬
ُ ‫ﻧَ ْد‬
ve
kendinizi kendimizi kadınlarınızı kadınlarımızı çocuklarınızı çağıralım
çocuklarımızı

Çocuklarımızı ve çocuklarınızı, kadınlarımızı ve


kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım. (3:61)
128
64

ً‫غ ﻗُﻠُوﺑَﻧَﺎ َﺑ ْﻌدَ ا ِْذ َھدَ ْﯾﺗَﻧَﺎ َو َھ ْب ﻟَﻧَﺎ ِﻣ ْن ﻟَدُ ْﻧ َك َرﺣْ َﻣﺔ‬
ْ ‫َرﺑﱠﻧَﺎ َﻻ ﺗ ُ ِز‬
kalplerimizisonra
bir katından bize ihsan
et bizi hidâyete erdirdikten eğriltme
Rabbimiz
rahmet
Rabbimiz! Bizi hidâyete erdirdikten sonra
kalplerimizi eğriltme! Bize katından bir rahmet
ihsan et. (3:8)
‫َو ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم اَ ْﻣ َواﺗﺎ ً ﻓَﺎَﺣْ ﯾَﺎ ُﻛ ۚ ْم ﺛ ُ ﱠم ﯾُ ِﻣﯾﺗ ُ ُﻛ ْم ﺛ ُ ﱠم ﯾُﺣْ ﯾِﯾ ُﻛ ْم‬
Sizi sonra Sizi sonra Sizi diriltti ölüler
diriltecek öldürecek idiniz

Allah’ı nasıl inkar ederseniz ki ölüler idiniz, sizi


diriltti, sonra sizi öldürecek. (2:28)

‫ﺻﺎﺑِﻌَ ُﮭ ْم ِٓﻓﻲ ٰاذَاﻧِ ِﮭ ْم‬ َ ُ‫ﯾَﺟْ ﻌَﻠ‬


َ َ ‫ون ا‬
kulaklarına parmaklarını tıkarlar

Parmaklarını kulaklarına tıkarlar. (2:19) 129

ْ َ‫ﺎي ﻓ‬
ِ ُ‫ﺎر َھﺑ‬
‫ون‬ ِ ُ ‫َواَ ْوﻓُوا ِﺑﻌَ ْﮭ ٓدِي ا‬
َ ‫وف ﺑِﻌَ ْﮭ ِد ُﻛ ْم َواِﯾﱠ‬
korkun Ve yalnız size olan Ben de yerine Yerine
benden ahdimi getireyim ahdimi getirin ki

yerine getirin ki ben de size olan


(2:40): Ahdimi
ahdimi yerine getireyim ve yalnız benden korkun.
ً ‫ض ﻓَ َزادَ ُھ ُم ا�ُ َﻣ َرﺿ ۚﺎ‬
ٌ ۙ ‫ﻓِﻲ ﻗُﻠُو ِﺑ ِﮭ ْم َﻣ َر‬
Onların
hastalığını Allah artırmıştır hastalık Kaplerinde
vardır
Kalplerinde hastalık vardır. Allah onların hastalığını
artırmıştır. (2:10)
ٌ َ‫ﺎس ﻟَ ُﻛ ْم َواَ ْﻧﺗ ُ ْم ِﻟﺑ‬
‫ﺎس ﻟَ ُﮭ ﱠن‬ ٌ َ‫ُھ ّن ِﻟﺑ‬
Onlar
onlar için bir siz de sizin bir
elbise/örtüsünüz için elbise/örtü

Onlar sizin için bir elbise siz de onlar için bir elbise. (2:187)
130
65

‫ﷲ ﺗ َ َو ﱠﻛ ْﻠﻧَﺎ َرﺑﱠـﻧَﺎ َﻻ ﺗَﺟْ َﻌ ْﻠﻧَﺎ ﻓِﺗْﻧَﺔً ِﻟ ْﻠﻘَ ْو ِم اﻟ ﱠ‬


َ ‫ظﺎ ِﻟ ِﻣ‬
‫ﯾن‬ ِ ‫ﻋﻠَﻰ‬
َ ‫ﻓَﻘَﺎﻟُوا‬
zalimlerin kavmine bir fitne bizi kılma Rabbimiz tevekkül ettik Allah’a dediler ki

Dediler ki: “Yalnız Allah’a tevekkül ettik. Rabbimiz! Bizi


zalimlerin kavmine bir fitne kılma!” (10:85)

ِ ‫ﻲد‬
‫ِﯾن‬ َ ‫ﻟَ ُﻛ ْم دِﯾﻧُ ُﻛ ْم َو ِﻟ‬
benim bana sizin size
dinim de dininiz

Sizin dininiz size, benim dinim de bana. (109:6)

ِ ‫ﺳ ِﯿّﺌ َ ٍﺔ ﻓَ ِﻤ ْﻦ ﻧَ ْﻔ‬
َ‫ﺴﻚ‬ َ ‫ﺻﺎﺑَﻚَ ِﻣ ْﻦ‬ ِ ‫ﺴﻨَ ٍﺔ ﻓَ ِﻤ َﻦ‬
َ َ ‫ﷲ َو َٓﻣﺎ ا‬ َ ‫ﺻﺎﺑَﻚَ ِﻣ ْﻦ َﺣ‬
َ َ ‫َٓﻣﺎ ا‬
nefsindendir her kötülük ise sana isabet Allah’tandır her iyilik sana dokunan
eden
Sana dokunan her iyilik Allah’tandır. Sana
isabet eden her kötülük ise nefsindendir. (4:79)
131

‫ﺎر ُھ ْم‬
َ ‫ﺻ‬َ ‫ﺻ ﱠﻣ ُﮭ ْم َوأ َ ْﻋ َﻣﻰ أ َ ْﺑ‬
َ َ ‫ا�ُ ﻓَﺄ‬ َ ‫أُوﻟَﺋِ َك اﻟﱠذ‬
‫ِﯾن ﻟَﻌَﻧَ ُﮭ ُم ﱠ‬
ve kör kulaklarını Allah’ın kendilerini kimselerdir
işte onlar
gözlerini de
ettiği sağırlaştırdığı lanetleyip

İşte onlar, Allah’ın, kendilerini lanetleyip kulaklarını


sağırlaştırdığı ve gözlerini de kör ettiği kimselerdir. (47:23)

ٍ ‫ﺳوﻟَﮫُ ﯾُد ِْﺧ ْﻠﮫُ َﺟﻧﱠﺎ‬


ُ ‫ت ﺗَﺟْ ِري ِﻣ ْن ﺗَﺣْ ِﺗ َﮭﺎ ْاﻷ َ ْﻧ َﮭ‬
‫ﺎر‬ َ ‫َو َﻣ ْن ﯾُ ِط ِﻊ ﱠ‬
ُ ‫ا� َو َر‬
ırmaklar altlarından akan cennetlere onu sokar Allah’a ve itaat kim
Resûlüne ederse

Kim Allah’a ve Resûlüne itaat ederse, onu,


altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. (48:17)

ِ ّ ‫َوﻗُ ْل َر‬
ً ‫ب ِز ْد ِﻧﻲ ِﻋ ْﻠﻣﺎ‬
ilmimi artır Rabbim de ki

De ki: “Rabbim, ilmimi artır!” (20:114) 132


66

‫ﯾر‬
ٌ ‫ﺷ‬ ٌ ‫اِﻧﱠﻧِﻲ ﻟَ ُﻛ ْم ِﻣ ْﻧﮫُ ﻧَذ‬
ِ َ‫ِﯾر َوﺑ‬
ve bir bir O’nun size şüphesiz
müjdeleyiciyim uyarıcı tarafından ben

Şüphesiz ben, O’nun tarafından size gönderilmiş bir


uyarıcı ve bir müjdeleyiciyim. (11:2)

ِ ‫ﺎك َﺧ ِﻠﯾﻔَﺔً ﻓِﻲ ْاﻻَ ْر‬


‫ض‬ َ َ‫اِﻧﱠﺎ َﺟ َﻌ ْﻠﻧ‬
yeryüzünde bir halife seni kıldık biz

Biz seni yeryüzünde bir halife kıldık. (38:26)

ِ ‫ﻋﻠَ ْﯾ َك َﺣ‬
ً ‫ﺳﯾﺑﺎ‬ ِ ‫ا ِْﻗ َرأْ ِﻛﺗَﺎﺑَ َك ﻛ َٰﻔﻰ ِﺑﻧَ ْﻔ‬
َ ‫ﺳ َك ا ْﻟﯾَ ْو َم‬
hesab sorucu sana bu gün nefsin yeter kitabını oku
olarak

Kitabını oku! Bu gün hesab sorucu olarak nefsin


sana yeter! (17:14) 133

ِ ‫َرﺑﱡ ُﻛ ْم ا َ ْﻋﻠَ ُم ِﺑ َﻣﺎ ﻓِﻲ ﻧُﻔُو‬


‫ﺳ ُﻛ ْم‬
içinizdekini en iyi bilendir Rabbiniz

Rabbiniz, içinizdekini en iyi bilendir. (17:25)

َ ‫ب ا ْﻟ َﻌﺎﻟَ ِﻣ‬
‫ﯾن‬ ِ ّ ‫� َر‬
ِ ِ ‫ﺎي َو َﻣ َﻣﺎ ِﺗﻲ‬
َ َ‫ﺳ ِﻛﻲ َو َﻣﺣْ ﯾ‬ َ ‫ﻗُ ْل ا ﱠِن‬
ُ ُ‫ﺻ َﻼﺗِﻲ َوﻧ‬
âlemlerin Allah ve hayatım ibadetlerim namazım şüphesiz de ki
Rabbi olan içindir ölümüm

De ki: “Şüphesiz namazım, ibadetlerim, hayatım ve


ölümüm, âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (6:162)
134
67
Tabloyu Doldurun
Bizi, Bana,

‫ﻧَﺎ‬ ‫ﻧَﺢْ ُن‬ ‫اَﻧَﺎ‬


Bize, Beni,
Bizden, Biz ‫ي ِ ﻧِﻲ‬ Benden, Ben
Bizim Benim
Sizi, Sana,

‫ا َ ْﻧﺗ ُ ْم‬
Size, Seni,
‫ُﻛ ْم‬ Sizden, Siz
‫َك‬ Senden, َ‫اَ ْﻧت‬ Sen
Sizin Senin

Onlara, Ona,
‫ُھ ْم‬ Onları,
‫ُھ ْم‬ ‫ُھ َو‬
Onu,
Onlardan,
Onlar
‫ُه ِه‬ O(er)
‫ِھ ْم‬
Ondan,
Onların Onun

Ona,

‫َھﺎ‬
Onu,
Ondan, ‫ﻲ‬
َ ‫ِھ‬ O(dş)
Onun

Muzari Mazi Muzari Mazi

‫ا َ ْد ُﺧل‬ ُ‫دَ َﺧ ْﻠت‬ ‫ا َ ْﻓﺗ َ ُﺢ‬ ُ‫ﻓَﺗَﺣْ ت‬ ‫اَﻧَﺎ‬ Ben

‫ﺗ َ ْد ُﺧل‬ َ‫دَ َﺧ ْﻠت‬ ‫ﺗ َ ْﻔﺗ َ ُﺢ‬ َ‫ﻓَﺗَﺣْ ت‬ َ‫اَ ْﻧت‬ Sen

‫ﯾَ ْد ُﺧ ُل‬ ‫دَ َﺧ َل‬ ُ َ ‫ﯾَ ْﻔﺗ‬


‫ﺢ‬ ‫ﻓَﺗ َ َﺢ‬ ‫ُھ َو‬ O(er)

‫ﺗ َ ْد ُﺧ ُل‬ ْ‫دَ َﺧﻠَت‬ ‫ﺗَ ْﻔﺗ َ ُﺢ‬ ْ‫ﻓَﺗَ َﺣت‬ ‫ﻲ‬


َ ‫ِھ‬ O(dş)

‫ﻧَ ْد ُﺧ ُل‬ ‫دَ َﺧ ْﻠﻧَﺎ‬ ‫ﻧَ ْﻔﺗ َ ُﺢ‬ ‫ﻓَﺗَﺣْ ﻧَﺎ‬ ‫ﻧَﺢْ ُن‬ Biz

َ ُ‫ﺗ َ ْد ُﺧﻠ‬
‫ون‬ ‫دَ َﺧ ْﻠﺗ ُ ْم‬ َ ‫ﺗَ ْﻔﺗ َ ُﺣ‬
‫ون‬ ‫ﻓَﺗَﺣْ ﺗ ُ ْم‬ ‫ا َ ْﻧﺗ ُ ْم‬ Siz

َ ُ‫ﯾَ ْد ُﺧﻠ‬
‫ون‬ ‫دَ َﺧﻠُوا‬ َ ‫َﯾ ْﻔﺗ َ ُﺣ‬
‫ون‬ ‫ﻓَﺗَ ُﺣوا‬ ‫ھ ُﮭ ْم‬ Onlar
68

‫ِﻋﺑَ ٖﺎدى‬ ‫َﺟ َﻌ ْﻠﻧَﺎ‬ ‫ٰاذَاﻧِ ِﮭ ْم‬


Benim kullarım Yaptık Onların kulakları

‫ﻋدَﻟَ َك‬
َ ُ‫َﺧﻠَ ْﻘﺗَﮫ‬ ‫اَ ْﺑﻧَﺎ َء ُﻛ ْم‬
Seni düzgün yaptı Onu yarattın Oğullarınız

‫ﻋ َٖﻧّﻰ‬ ‫َﺧﻠَﻘَ َك‬ ‫اَ ْﺑﻧَﺎ َءﻧَﺎ‬


Benden Seni yarattı Oğullarımız

‫ﻋ ْﮭ ِد ُﻛ ْم‬
َ َ َ‫ا‬
‫ﺻﺎﺑَ َك‬ ‫اَﺣْ ﯾَﺎ ُﻛ ْم‬
Sizin ahdiniz Sana çarptı Sizi diriltti

‫ون‬ ْ َ‫ﻓ‬
ِ ُ‫ﺎر َھﺑ‬ ‫َرﺑﱠﻧَﺎ‬ ُ‫ا ُ ﱡﻣﮫ‬
Benden korkun Rabbimiz Onun annesi

ُ‫َﻛﻠﱠ َﻣﮫ‬ ‫َرﺑﱡ َﮭﺎ‬ ‫اَ ْﻧ َﺑﺗَ َﮭﺎ‬


Onunla konuştu Onun (dş) rabbi Onu yetiştirdi

ُ‫ﺳوﻟَﮫ‬
ُ ‫َر‬ ‫ﺳ ِﻠ ٖﮫ‬
ُ ‫ُر‬ َ ُ‫اَ ْﻧﻔ‬
‫ﺳ ُﻛ ْم‬
Onun elçisi Onun elçileri Sizin kendiniz

‫ﻗُﻠُوﺑَﻧَﺎ‬ ‫َزادَ ُھ ُم‬ َ ُ‫اَ ْﻧﻔ‬


‫ﺳﻧَﺎ‬
Bizim kalplerimiz Onları arttırdı Bizim kendimiz

‫ﻗُﻠُو ِﺑ ِﮭ ْم‬ ‫َر ِﺑّﻰ‬ ‫اِ ٖﻧّﻰ‬


Onların kalpleri Rabbim Gerçekten ben

‫ِﻛﺗَﺎﺑَ َك‬ َ ‫ﺳ ﱣو‬


‫ﯾك‬ َ ‫ﺗَﺣْ ﺗِ َﮭﺎ‬
Senin kitabın Seni düzeltti Onun altında
69

9.DERS

ِ ّ ‫ﻗُ ْل أَﻋُوذُ ﺑِ َر‬


ِ ‫ب اﻟﻧﱠ‬
(١) ‫ﺎس‬
insanların Rabbine sığınırım de ki

ِ ‫( ِإﻟَ ِﮫ اﻟﻧﱠ‬٢) ‫ﺎس‬


(٣) ‫ﺎس‬ ِ ‫َﻣ ِﻠ ِك اﻟﻧﱠ‬
insanların ilâhına insanların Melikine/mutla
k hükümdarına

De ki:
“İnsanların Rabbine sığınırım. İnsanların
Melikine/mutlak hükümdarına. İnsanların
ilâhına.”

ِ ‫اس ا ْﻟ َﺧﻧﱠ‬
(٤) ‫ﺎس‬ ْ ‫ِﻣ ْن ﺷ ِ َّر ا ْﻟ َو‬
ِ ‫ﺳ َو‬
o sinsice vesvese vesvesecinin şerrinden
veren
ِ ‫ُور اﻟﻧﱠ‬
(٥) ‫ﺎس‬ ِ ‫ﺻد‬ُ ‫س ﻓِﻲ‬ ْ ‫اﻟﱠذِي ﯾُ َو‬
ُ ‫ﺳ ِو‬
insanların göğüslerine vesvese ki o
verir
ِ ‫ِﻣ َن ا ْﻟ ِﺟﻧﱠ ِﺔ َواﻟﻧﱠ‬
(٦) ‫ﺎس‬
ve gerekse gerek cinlerden
insanlardan

“O sinsice vesvese veren vesvesecinin şerrinden. Ki


o, insanların göğüslerine vesvese verir. Gerek
cinlerden ve gerekse insanlardan.”
70
HARF-İ CER
Harflerin özel bir çeşidi ‫ب‬ ‫َك‬
‫ﻓِﻲ‬ ‫ﻋ َْن‬ ِ
olup bu harflerden

‫اِﻟَﻰ َﺣﺗﱠﻰ‬
sonra gelen kelime
mecrur olur (tekil ‫ِﻣ ْن‬ ‫ِل‬
isimlerde son harfinin
harekesi esre olur).
Bazı fiiller belirli harf-i cerler ile birlikte
kullanılır ve bazen anlamları değişir:
Onu bağışladı: ( ُ‫ﻋ ْﻧﮫ‬ َ ) Allah’a iman etti:( �
َ ‫ﻏﻔَﺎ‬ ٰ
ِ ‫)ا َﻣ َن ﺑِﺎ‬
ٰ Onlara emniyet verdi:( ‫) ٰا َﻣ َن ُھ ْم‬
Ona inandı: ( ُ‫)ا َﻣ َن ﻟَﮫ‬
Allah’a tevbe etti: (‫ﷲ‬ َ َ‫ )ﺗ‬Onu bağışladı:( ُ‫ﻏﻔَ َر ﻟَﮫ‬
ِ ‫ﺎب اِﻟَﻰ‬ َ )
Allah onun tevbesini kabul etti: ( ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮫ‬ َ َ‫ ) ﺗ‬141
َ ُ‫ﺎب ﷲ‬

Bitişik Harf-i Cerler


‫ب‬
-e, -a,
ِ
ile,
ait, için ‫ِل‬ birlikte

Allah
için

ِ‫ِﱠ‬ ‫ﷲ‬
ِ ‫ِل‬ Adıyla ‫ﺳ ِم‬
ْ ِ‫ﺑ‬ ْ ِ‫ا‬
‫ﺳم‬ ‫ب‬
ِ
İnsanlara
‫ﺎس‬ ِ ‫ِل اَﻟﻧﱠ‬
ِ ‫ﺎس ِﻟﻠﻧﱠ‬ Kalemle ‫ِﺑﺎ ْﻟﻘَ َﻠ ِم‬ ‫ا ْﻟﻘَﻠَ ِم‬ ‫ب‬
ِ
Müminler
için ‫ﯾن‬ َ ِ‫ِل ا َ ْﻟ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧ‬
َ ِ‫ﯾن ِﻟ ْﻠ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧ‬ Bir kalp ٍ ‫ﺑِﻘَ ْﻠ‬
‫ب‬ ٍ ‫ﻗَ ْﻠ‬
‫ب‬ ‫ب‬
ِ
ile

Köşk
gibi ‫ﻛَﺎ ْﻟﻘَﺻ ِْر‬ gibi ‫َك‬
Taşlar
gibi َ ‫ﻛَﺎ ْﻟ ِﺣ َﺟ‬
‫ﺎر ِة‬
Suçlular
gibi
َ ‫ﻛَﺎ ْﻟ ُﻣﺟْ ِر ِﻣ‬
‫ﯾن‬
Ayrık Harf-i Cerler
71

birlikte ‫َﻣ َﻊ‬ hakkında ‫ﻋ َْن‬ -e, -a ‫اِﻟَﻰ‬


-den, -
‫ِﻣ ْن‬
üzerinde ‫ﻋﻠَﻰ‬
َ sonra َ‫ﺑَ ْﻌد‬
dan

arasında ‫ﺑَ ْﯾ َن‬


İle , َ‫ِﻋ ْﻧد‬ önünde ‫ﺑَ ْﯾ َن ﯾَد َْى‬
yanında

üstünde َ ‫ﻓَ ْو‬


‫ق‬ altında َ‫ﺗَﺣْ ت‬

içinde,
içine ‫ﻓِﻲ‬ -e ‫َﺣﺗﱠﻰ‬
kadar

önce
‫ﻗَ ْﺑل‬
arkasında َ ‫َﺧ ْﻠ‬
‫ف‬

Ayetlerde geçen harfi cerleri tahlil edin.

َ ۢ ِ‫اﻻ ِﺧ ِر َو َﻣﺎ ُھ ْم ِﺑ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧ‬


‫ﯾن‬ ِ ‫ﺎس َﻣ ْن ﯾَﻘُو ُل ٰا َﻣﻧﱠﺎ ﺑِﺎ‬
ٰ ْ ‫ﷲ َوﺑِﺎ ْﻟﯾَ ْو ِم‬ ِ ‫َو ِﻣ َن اﻟﻧﱠ‬
müminler onlar değildir ahiret Ve Allah’a İman derler (bazı) İnsanlardan
gününe ettik kimseler vardır

İnsanlardan bazı kimseler vardır, Allah’a ve ahiret


gününe iman ettik derler, onlar mümin değildirler.
(2:8)

َ ِ‫ﺳو ِﻟ ِﮫ َو ِﻟ ْﻠ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧ‬
‫ﯾن‬ ُ ‫� ا ْﻟ ِﻌ ﱠزةُ َو ِﻟ َر‬
ِ ‫َو ِ ﱠ‬
ve Resûlünün izzet oysa
Mü’minlerindir Allah’ın

Oysa izzet Allah’ın, Resûlünün ve Mü’minlerindir. (63:8)


72

‫ﺳ ًرا‬
ْ ُ‫ﺳ ِر ﯾ‬
ْ ُ ‫ﻌ‬ ْ ‫ِإ ﱠن َﻣ َﻊ ا‬
‫ﻟ‬
bir zorlukla beraber
kolaylık vardır gerçekten

Gerçekten zorlukla beraber bir kolaylık vardır. (94: 6)

َ ُ‫َﺟ َزا ُؤ ُھ ْم ِﻋ ْﻧدَ َر ِﺑّ ِﮭ ْم َﺟﻧﱠﺎت‬


‫ﻋد ٍْن‬
Adn cennetleridir Rableri katındaki onların
mükâfatları

Onların Rableri katındaki mükâfatları, Adn


cennetleridir. (98:8)

‫ت‬ ‫َو ُھ َو اﻟﱠذِي ﯾَ ْﻘﺑَ ُل اﻟﺗ ﱠ ْوﺑَﺔَ ﻋ َْن ِﻋ َﺑﺎ ِد ِه َوﯾَ ْﻌﻔُوﻋ َِن اﻟ ﱠ‬
ِ ‫ﺳ ِﯾّﺋَﺎ‬
affeden kullarından tevbeyi kabul eden O
kötülükleri

O, kullarından tevbeyi kabul eden, kötülükleri


affeden (42:25) 145

‫ﯾم‬
ٍ ‫ﺳ ِﻠ‬ ٍ ‫ا ِْذ َٓﺟﺎ َء َرﺑﱠﮫُ ﺑِﻘَ ْﻠ‬
َ ‫ب‬
bir
kalple Rabbine gelmişti hani
selîm

Hani Rabbine selîm bir kalple gelmişti. (37:84)

‫ﯾم آ َ ٍن‬ َ ُ‫طوﻓ‬


ٍ ‫ون ﺑَ ْﯾﻧَ َﮭﺎ َوﺑَ ْﯾ َن َﺣ ِﻣ‬ ُ َ‫ﯾ‬
Onunla
kızgın ve kaynar arasında dolaşıp
su dururlar

Onunla (cehennemle) ve kızgın kaynar su


arasında dolaşıp dururlar. (55: 44)

‫ﻲ َﺣﺗﱠﻰ َﻣ ْطﻠَ ِﻊ ا ْﻟﻔَﺟْ ِر‬


َ ‫ﺳ َﻼ ٌم ِھ‬
َ
fecrin doğuşuna kadar O esenliktir

O, fecrin doğuşuna kadar esenliktir. (97:5) 146


73

‫ﷲ‬
ِ ‫ب‬ ِ ‫َﺟﻌَ َل ﻓِﺗْﻧَﺔَ اﻟﻧﱠ‬
ِ ‫ﺎس َﻛ َﻌذَا‬
Allah’ın insanların değerlendirir
azabı gibi işkencesini

İnsanların işkencesini Allah’ın azabı gibi


değerlendirir. (29:10)

ٍ ُ‫َﻣﺎ أ َ ْﻧتَ ِﺑﻧِ ْﻌ َﻣ ِﺔ َر ِﺑّ َك ِﺑ َﻣﺟْ ﻧ‬


‫ون‬
bir mecnun Rabbinin nimeti Sen
/deli sayesinde değilsin

Sen, Rabbinin nimeti sayesinde, deli değilsin. (68:2)

َ ‫ﻟَ ُﻛ ْم ﻓِﯾ َﮭﺎ َﻣﻧَﺎﻓِ ُﻊ ا ِٰﻟٓﻰ ا َ َﺟ ٍل ُﻣ‬


‫ﺳ �ﻣﻰ‬
belirli bir süreye faydalar onlarda sizin için
kadar vardır
Onlarda belirli bir süreye kadar sizin için
faydalar vardır. (22:33) 147

‫اﻟرﯾَﺎ َح ﺑُﺷْرا ً ﺑَ ْﯾ َن ﯾَد َْي َرﺣْ َﻣ ِﺗ ِﮫ‬ َ ‫َو ُھ َو اﻟﱠ ٓذِي اَ ْر‬
ّ ِ ‫ﺳ َل‬
rahmetinin önünde bir müjde olarak rüzgârları gönderen O’dur

Rüzgârları rahmetinin önünde bir müjde olarak


gönderen O’dur. (25:48)

ِ ‫ت َو َﻣﺎ ﻓِﻲ ْاﻻَ ْر‬


‫ض َو َﻣﺎ ﺑَ ْﯾﻧَ ُﮭ َﻣﺎ َو َﻣﺎ ﺗَﺣْ تَ اﻟﺛ ﱠ ٰرى‬ ‫ﻟَﮫُ َﻣﺎ ﻓِﻲ اﻟ ﱠ‬
ِ ‫ﺳ ٰﻣ َوا‬
toprağın ve altındakilerin ikisinin yerde göklerde O’nundur
tümü arasında
Göklerde, yerde, ikisinin arasında ve toprağın
altındakilerin tümü O’nundur. (20: 6)

‫ﯾن‬ ُ ‫ﺳو ِل ا ﱠِﻻ ا ْﻟﺑَ َﻼ‬


ُ ِ‫غ ا ْﻟ ُﻣﺑ‬ ‫ﻋﻠَﻰ ﱠ‬
ُ ‫اﻟر‬ َ ‫َو َﻣﺎ‬
apaçık bir sadece Peygambere düşen
tebliğdir
Peygambere düşen sadece apaçık bir tebliğdir.
(24:54) 148
74

‫ﻋﻠَﻰ ْاﻷ َ ْﻓﺋِدَ ِة‬ ‫ا� ا ْﻟ ُﻣوﻗَدَةُ اﻟﱠ ِﺗﻲ ﺗ َ ﱠ‬


َ ‫ط ِﻠ ُﻊ‬ ُ َ‫ﻧ‬
ِ ‫ﺎر ﱠ‬
kalplerin tırmanır ki o tutuşturulmuş Allah’ın
üstüne durur ateşidir

Allah’ın tutuşturulmuş ateşidir. Ki o, kalplerin


üstüne tırmanır. (104: 6-7)

ٍ ‫ﻗُ ْل ﻓَﺄْﺗُوا ِﺑ ِﻛﺗَﺎ‬


ِ ‫ب ِﻣ ْن ِﻋ ْﻧ ِد‬
‫ﷲ‬
Allah bir kitap getirin de de ki
katından

De ki: –Allah katından- bir kitap getirin de. (28:49)

‫ﯾم‬ ِ ‫ﻋذَا‬
ِ ‫ب ا ْﻟ َﺣ ِﻣ‬ ِ ْ‫ق َرأ‬
َ ‫ﺳ ِﮫ ِﻣ ْن‬ َ ‫ﺻﺑﱡوا ﻓَ ْو‬
ُ ‫ﺛ ُ ﱠم‬
kaynar su azabından başının üstüne dökün sonra

Sonra başının üstüne kaynar su azabından dökün. (44:48)


149

‫ُﻛ ِ ّل‬
Her, hepsi, bütün manalarına gelir. Kendinden
sonra gelen isimle isim tamlaması yapar.

150
75

َ ‫ﺷ ْﻲ ۘ ٍء َو ُھ َوﻋ َٰﻠﻰ ُﻛ ِ ّل‬


‫ﺷ ْﻲ ٍء َو ِﻛﯾ ٌل‬ ُ ‫ا َ ﱣ�ُ َﺧﺎ ِﻟ‬
َ ‫ﻖ ُﻛ ِ ّل‬
vekildir her şey üzerinde ve O her şeyin yaratıcısıdır Allah

Allah, her şeyin yaratıcısıdır ve O, her şey


üzerinde vekildir. (39: 62)

ِ ‫ُﻛ ﱡل ﻧَ ْﻔ ٍس ٓذَا ِﺋﻘَﺔُ ا ْﻟ َﻣ ْو‬


َ ُ‫ت ﺛ ُ ﱠم اِﻟَ ْﯾﻧَﺎ ﺗ ُ ْر َﺟﻌ‬
‫ون‬
döndürüleceksiniz yalnız sonra tadacaktır nefis her
bize ölümü

Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra yalnız bize


döndürüleceksiniz. (29:57)

ً ‫ﺷ ْﻲ ٍء َرﺣْ َﻣﺔً َو ِﻋ ْﻠﻣﺎ‬ ِ ‫َرﺑﱠﻧَﺎ َو‬


َ ‫ﺳ ْﻌتَ ُﻛ ﱠل‬
ve ilimce Rahmet her şeyi kuşattın Rabbimiz!

Rabbimiz! Rahmet ve ilimce her şeyi kuşattın.151(40:7)

‫ظ ْﻠ َم ا ْﻟﯾَ ْو َم‬
zulüm
َ ‫اَ ْﻟﯾَ ْو َم ﺗُﺟْ ٰزى ُﻛ ﱡل ﻧَ ْﻔ ٍس ِﺑ َﻣﺎ َﻛ‬
ُ ‫ﺳﺑَتْ َﻻ‬
bugün yoktur kazandığıyla her nefis cezalandırılır bugün

Bugün her nefis, kazandığıyla cezalandırılır.


Bugün zulüm yoktur. (40: 17)
‫ب ُﻣﺗ َ َﻛ ِﺑّ ٍر َﺟﺑﱠ ٍﺎر‬ ‫ﻋﻠَﻰ ُﻛ ِ ّل ﻗَ ْﻠ‬
ِ her ‫َﻛذَ ِﻟ َك ﯾَ ْطﺑَ ُﻊ ﱠ‬
َ ُ�‫ا‬
zorbanın kibirli işte
Allah mühürler böyle
kalbini
İşte Allah, her kibirli zorbanın kalbini böyle mühürler. (40:35)

‫ا� ﻗَ ْد َﺣ َﻛ َم ﺑَ ْﯾ َن ا ْﻟ ِﻌﺑَﺎ ِد‬


َ ‫ﺳﺗ َ ْﻛﺑَ ُروا إِﻧﱠﺎ ُﻛ ﱞل ﻓِﯾ َﮭﺎ إِ ﱠن ﱠ‬ َ ‫ﻗَﺎ َل اﻟﱠذ‬
ْ ‫ِﯾن ا‬
kullar arasında hükmetti Allah şüphesiz hepimiz kuşkusuz büyüklük derler ki
biz taslayanlar ise
İçindeyiz

Büyüklük taslayanlar ise derler ki: Kuşkusuz biz hepimiz


içindeyiz. Şüphesiz Allah, kullar arasında hükmetti. (40:
15248)
76

َ ‫ا�ُ اﻟﱠذِي أ َ ْﻧ َط‬


َ ‫ﻖ ُﻛ ﱠل‬
‫ﺷ ْﻲ ٍء‬ ‫ﻗَﺎﻟُوا أَ ْﻧ َطﻘَﻧَﺎ ﱠ‬
derler ki
her şeyi konuşturan Allah bizi konuşturdu

Her şeyi konuşturan Allah bizi konuşturdu. (41:21)

ٍ ‫ﺷﻛ‬
‫ُور‬ َ ‫ﺻﺑﱠ ٍﺎر‬ ٍ ‫ِإ ﱠن ِﻓﻲ ذَ ِﻟ َك َﻵَ َﯾﺎ‬
َ ‫ت ِﻟ ُﻛ ِ ّل‬
çok çok sabreden elbette bunda şüphesiz
şükreden herkes için ibretler vardır

Şüphesiz bunda çok sabreden, çok şükreden


herkes için elbette ibretler vardır. (42:33)

‫ﻖ ْاﻷ َ ْز َوا َج ُﻛﻠﱠ َﮭﺎ‬


َ َ‫َواﻟﱠذِي َﺧﻠ‬
bütün çiftleri yarattı O ki

O ki, bütün çiftleri yarattı. (43: 48)

‫ُﻛ ﱠل ا ُ ﱠﻣ ٍﺔ‬ ‫ِﺑ ِﻧ ْﻌ َﻣ ِﺔ َر ِﺑّك‬ ِ ‫ٰا َﻣﻧﱠﺎ ﺑِﺎ‬


‫ﷲ‬
Her ümmet Rabbinin nimetiyle Allah’a iman ettik

‫ُﻛﻠﱠ َﮭﺎ‬ ‫اِﻟَﻰ اَ َﺟ ٍل‬ ِ ‫ِﻣ َن اﻟﻧﱠ‬


‫ﺎس‬
Onun hepsi Bir süreye kadar İnsanlardan

َ ‫ُﻛ ِ ّل‬
‫ﺻﺑﱠ ٍﺎر‬ ‫ﺑَ ْﯾ َن ﯾَد َْى‬ �
ِ‫ِﱠ‬
Her sabırlı Önünde Allah için

َ ‫ُﻛ ﱠل‬
‫ﺷ ْﻲ ٍء‬ ‫ت‬
ِ ‫ﺎوا‬
َ ‫ﺳ َﻣ‬
‫َﻣﺎ ِﻓﻰ اﻟ ﱠ‬ ‫ﺳو ِﻟ ِﮫ‬
ُ ‫ِﻟ َر‬
Her şey Göklerde ne varsa Onun elçisi için

‫ُﻛ ﱡل ﻧَ ْﻔ ٍس‬ ْ ُ‫َﻣ َﻊ ا ْﻟﻌ‬


‫ﺳ ِر‬ َ ‫ِﻟ ْﻠ ُﻣ ْؤ ِﻣ ِﻧ‬
‫ﯾن‬
Bütün canlar Zorlukla birlikte Müminler için
‫‪77‬‬

‫ﻛُل‬ ‫ﺳو ِل‬ ‫ﻋﻠَﻰ ﱠ‬


‫اﻟر ُ‬ ‫َ‬ ‫ﻋﻠَﻰ ْاﻻَ ْﻓﺋِدَ ِة‬
‫َ‬
‫‪Her, hep, bütün‬‬ ‫‪Elçinin üzerine‬‬ ‫‪Sinelerin üzerine‬‬

‫ﷲ‬ ‫َﻛ َﻌذَا ِ‬


‫ب ِ‬ ‫ِﻋ ْﻧ ِد ِ‬
‫ﷲ‬ ‫ِﻋﻧدَ َر ِﺑّ ِﮭ ْم‬
‫‪Allah’ın azabı gibi‬‬ ‫‪Allah katında‬‬ ‫‪Rableri katında‬‬

‫ﺳ ِﻠ ٍ‬
‫ﯾم‬ ‫ِﺑﻘَ ْﻠ ٍ‬
‫ب َ‬ ‫ﻓَ ْو َ‬
‫ق َراْ ِ‬
‫ﺳ ِﮫ‬ ‫ﻋ َْن ِﻋﺑَﺎد ِٖه‬
‫‪Sağlam, temiz‬‬
‫‪kalp ile‬‬ ‫‪Başının üzerinde‬‬ ‫‪Onun kullarından‬‬

‫ﺑَ ْﯾﻧَ َﮭﺎ َوﺑَ ْﯾ َن‬ ‫ﻓَﺄْﺗُوا‬ ‫أَ ْﻧ َط َ‬


‫ﻖ‬
‫‪Onunla arasında‬‬ ‫‪Getirin de‬‬ ‫‪Konuşturan‬‬

‫ﺳ �ﻣﻰ‬
‫ُﻣ َ‬ ‫ﺳ ِﮫ‬ ‫ﻓَ ْو َ‬
‫ق َرأْ ِ‬ ‫ﯾَ ْطﺑَ ُﻊ‬
‫‪Belirli‬‬ ‫‪Başın üstüne‬‬ ‫‪Mühürler‬‬

‫‪Muzari‬‬ ‫‪Mazi‬‬ ‫‪Muzari‬‬ ‫‪Mazi‬‬

‫اَﺣْ َ‬ ‫ﺳﺑْتُ‬
‫َﺣ ِ‬ ‫ا َ ْﻛذ ُ‬
‫ِب‬ ‫َﻛذَﺑْتُ‬ ‫اَﻧَﺎ‬
‫‪Ben‬‬
‫ب‬
‫ﺳ ُ‬
‫ب‬
‫ﺳ ُ‬‫ﺗَﺣْ َ‬ ‫ﺳ ْﺑتَ‬
‫َﺣ ِ‬ ‫ﺗ َ ْﻛذ ُ‬
‫ِب‬ ‫َﻛذَ ْﺑتَ‬ ‫اَ ْﻧتَ‬ ‫‪Sen‬‬

‫ب‬
‫ﺳ َ‬
‫َﺣ ِ‬ ‫ﯾَ ْﻛذ ُ‬
‫ِب‬ ‫َﻛذَ َ‬
‫ب‬ ‫ُھ َو‬ ‫)‪O(er‬‬
‫ب‬
‫ﺳ ُ‬
‫ﯾَﺣْ َ‬

‫ب‬ ‫ﺗَﺣْ َ‬
‫ﺳ ُ‬ ‫ﺳ َﺑتْ‬
‫َﺣ ِ‬ ‫ﺗَ ْﻛذ ُ‬
‫ِب‬ ‫َﻛذَﺑَتْ‬ ‫ﻲ‬
‫ِھ َ‬ ‫)‪O(dş‬‬

‫ب‬ ‫ﻧَﺣْ َ‬
‫ﺳ ُ‬ ‫ﺳ ْﺑﻧَﺎ‬
‫َﺣ ِ‬ ‫ﻧَ ْﻛذ ُ‬
‫ِب‬ ‫َﻛذَ ْﺑﻧَﺎ‬ ‫ﻧَﺢْ ُن‬ ‫‪Biz‬‬

‫ﺗَﺣْ َ‬
‫ﺳﺑ ُ َ‬
‫ون‬ ‫ﺳ ْﺑﺗ ُ ْم‬
‫َﺣ ِ‬ ‫ﺗَ ْﻛ ِذﺑُ َ‬
‫ون‬ ‫َﻛذَ ْﺑﺗ ُ ْم‬ ‫اَ ْﻧﺗ ُ ْم‬ ‫‪Siz‬‬

‫ﺳﺑ ُ َ‬
‫ون‬ ‫ﯾَﺣْ َ‬ ‫ﺳﺑُوا‬
‫َﺣ ِ‬ ‫ﯾَ ْﻛ ِذﺑُ َ‬
‫ون‬ ‫َﻛذَﺑُوا‬ ‫ھ ُﮭ ْم‬ ‫‪Onlar‬‬
78

10.DERS

ِ ّ ‫ﻗُ ْل أَﻋُوذُ ِﺑ َر‬


ِ َ‫ب ا ْﻟﻔَﻠ‬
(١) ‫ﻖ‬
sabahın Rabbine sığınırım de ki

َ َ‫ِﻣ ْن ﺷ ِ َّر َﻣﺎ َﺧﻠ‬


(٢) ‫ﻖ‬
yarattığı şerrinden
şeylerin

De ki: “Sabahın Rabbine sığınırım. Yarattığı şeylerin


şerrinden.”

َ َ‫ﻖ إِذَا َوﻗ‬


(٣) ‫ب‬ ٍ ‫ﺳ‬ َ ‫َو ِﻣ ْن ﺷ ِ َّر‬
ِ ‫ﻏﺎ‬
karanlığı zaman gecenin şerrinden
bastığı

ِ ‫َو ِﻣ ْن ﺷ ِ َّر اﻟﻧﱠﻔﱠﺎﺛَﺎ‬


(٤) ‫ت ِﻓﻲ ا ْﻟﻌُﻘَ ِد‬
üfleyen şerrinden
düğümlere büyücülerin

َ ‫ﺳ ٍد ِإذَا َﺣ‬
(٥) َ‫ﺳد‬ ِ ‫َو ِﻣ ْن ﺷ ِ َّر َﺣﺎ‬
hased zaman hasedçinin ve
ettiği şerrinden

“Karanlığı bastığı zaman gecenin şerrinden.


Düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden. Ve hased
ettiği zaman hasedçinin şerrinden.”
79
İSMİN HALLERİ (İRAB)

İsmin üç hali vardır: Merfu, mansub, mecrur.


Bu haller ismin son harfinin harekesi ile
gösterilir.
İ‘râb: Kelime sonlarında meydana gelen hareke
veya harf değişimleridir.

Merfû: Ötre ile gösterilir. Son harekesi zamme


olan isimlerdir.
- Cümle içinde özne veya yüklem durumunda olan
َ َ‫َﺧﻠ‬
isimler merfu olur; ‫ اَ�ُ اَ ْﻛﺑَ ُر‬، ُ‫ﻖ ﷲ‬
Mecrûr : Esre ile gösterilir. Son harekesi kesra olan
isimlerdir. 3

-Cer harfinden sonra gelen isimler mecrur olur;


‫ب‬ ٰ ‫ ِﺑ‬, ‫ب‬
ٍ ‫ ِﻣن ﺑَﺎ‬, ‫ﺎﻻ ِﺧ َر ِة‬ َ ‫ َﻛ‬, ‫ب‬
ٍ ّ‫ﺻ ِﯾ‬ ٍ ‫ﻓِﻲ َر ْﯾ‬

-İsim tamlamalarında ikinci kelime mecrur


olur; �ِ َ‫ﻋ ْﮭدَ ا‬ ِ َ‫ﺎﺟدَ ا‬
َ ,� ِ ‫ﺳ‬َ ‫َﻣ‬

Mansûb: Üstün ile gösterilir. Son harekesi


fetha olan isimlerdir.
- Cümle içinde nesne durumunda olan isimler
‫اﻟ ﱠ‬, َ‫ا ْﻟ َﺟﻧﱠﺔ‬, ‫ﺳﻧًﺎ‬
mansub olur; َ‫ﺷ َﺟ َرة‬ َ ‫ﻗَ ْرﺿًﺎ َﺣ‬, ‫س‬
َ ‫اﻟﻧﱠ ْﻔ‬

-Fiilleri niteleyen isimler (zarflar) mansub olur;


-ً‫ﺷ َﻌﺔ‬
ِ ‫ َﺧﺎ‬, ‫ َﻣﻠُو ًﻣﺎ‬, ‫ورا‬
ً ‫ﺳ‬ُ ْ‫ َﻣﺣ‬, ‫َﻣ ْد ُﺣو ًر ا‬ 4
80
MEBNİ İSİMLER: Bazı kelimelerin sonu hiçbir
halde değişmez; bütün hallerde aynı şekli
korur. Sonu ( ‫ ) ي‬ve ( ‫ ) ى‬ile biten isimler de
çekilmez.
Bu nevi isimlere mebni isimler denir.
Örnek: ( ‫ ) دُ ْﻧﯾَﺎ‬dünya, ( ‫ ) ُھدًى‬hidayet.

İsimlerin sonu hiçbir zaman cezim (sukun)


almaz. Çoğul kelimelerin irabları biraz farklıdır.

Ayetlerdeki isimleri irab bakımından tahlil


edin.

َ ُ‫ﯾر ِﺑ َﻣﺎ ﺗَ ْﻌ َﻣﻠ‬


‫ون‬ ٌ ِ‫ا�ُ َﺧﺑ‬
‫َو ﱠ‬
yapmakta hakkıyla Allah
olduklarınızdan haberdardır

Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.


(63:11)

ً ‫ﻋﻠَ ْﯾ َك ا ْﻟﻘُ ْرآ َ َن ﺗ َ ْﻧ ِز‬


‫ﯾﻼ‬ َ ‫ِإﻧﱠﺎ ﻧَﺣْ ُن ﻧَ ﱠز ْﻟﻧَﺎ‬
fasıl fasıl Kur’an’ı sana indirdik biz ki Kuşkusuz

Kuşkusuz biz ki, sana Kur’an’ı fasıl fasıl indirdik.


(76:23)
81

ُ ‫ﺎن ا َ ْﻟ َز ْﻣﻧَﺎ ُه َٓطﺎﺋِ َرهُ ﻓِﻲ‬


‫ﻋﻧُ ِﻘ ِﮫ‬ ٍ ‫ﺳ‬َ ‫َو ُﻛ ﱠل اِ ْﻧ‬
boynuna amelini/ biz bağladık her insanın
kader kitabını
Gerçekten zorlukla beraber bir kolaylık vardır.
(17: 13)

‫ﺎن َﻣﺎ ﻟَ ْم ﯾَ ْﻌ َﻠ ْم‬


َ ‫ﺳ‬َ ‫اﻹ ْﻧ‬
ِ ْ ‫ﻋﻠﱠ َم‬
َ
Bilmediğini insana öğretti
şeyi

İnsana bilmediği şeyi öğretti. (96:5)

ً‫ﺳﺎﻋَﺔَ أ َ ْن ﺗَﺄْﺗِﯾَ ُﮭ ْم ﺑَ ْﻐﺗَﺔ‬


‫ون إِ ﱠﻻ اﻟ ﱠ‬ ُ ‫َھ ْل ﯾَ ْﻧ‬
َ ‫ظ ُر‬
ansızın kendilerine kıyâmetin başka bir bekliyorlar
gelişinden şey mi

Kendilerine kıyâmetin ansızın gelişinden başka bir


şey mi bekliyorlar? (43:66) 7

ً ‫ق َﺧ ْوﻓﺎ ً َو َط َﻣﻌﺎ‬
َ ‫ُھ َواﻟﱠذِي ﯾُ ِرﯾ ُﻛ ُم ا ْﻟﺑَ ْر‬
ve ümit korku şimşeği size gösteren O’dur
içinde
Size korku ve ümit içinde şimşeği gösteren O’dur. (13:12)

ً‫ﺎس ِﻓﻲ ا ْﻟ َﻣ ْﮭ ِد َو َﻛ ْﮭﻼ‬


َ ‫َوﯾُ َﻛ ِﻠّ ُم اﻟﻧﱠ‬
ve yetişkin beşikte insanlarla konuşacak
halde iken iken

Beşikte iken ve yetişkin halde iken insanlarla


konuşacak. (3:46)
‫ﻲ ِ ا ْﻟ َﻛ ِﺑ ِﯾر‬ ِ ‫ﻓَﺎ ْﻟ ُﺣ ْﻛ ُم ِ ﱠ‬
ّ ‫� ا ْﻟ َﻌ ِﻠ‬
pek büyük çok Allah’ındır artık
olan yüce hüküm

Artık hüküm çok yüce, pek büyük olan Allah’ındır. (40:12)


8
82

‫ﻋ ِﻠﯾ ٌم َﺣ ِﻛﯾ ٌم‬ ‫ا� َوﻧِ ْﻌ َﻣﺔً َو ﱠ‬


َ ُ�‫ا‬ ْ َ‫ﻓ‬
ِ ‫ﺿ ًﻼ ِﻣ َن ﱠ‬
hikmet hakkıyla Allah ve bir nimet Allah’tan bir fazl
sahibidir bilendir olarak (bir lütuf)
Allah’tan bir fazl (bir lütuf) ve bir nimet olarak!
allah, hakkıyla bilendir, hikmet sahibidir. (49: 8)
ِ ‫َوأ ُ ْﺧ َرى ﺗ ُ ِﺣﺑﱡوﻧَ َﮭﺎ ﻧَﺻ ٌْر ِﻣ َن ﱠ‬
ٌ ‫ا� َوﻓَﺗْ ٌﺢ ﻗَ ِر‬
‫ﯾب‬
yakın ve bir Allah’tan bir seveceğiniz ve başka bir
fetih yardım şey daha var
Ve seveceğiniz başka bir şey daha var:
Allah’tan bir yardım ve yakın bir fetih! (61:13)
ُ ‫إِﻧﱠﮫُ ﻟَﻘَ ْو ُل َر‬
ٍ ‫ﺳو ٍل ﻛ َِر‬
‫ﯾم‬
bir ki O
şerefli elçininsözüdür elbette

Ki O (Kur’an), elbette şerefli bir elçinin sözüdür. (69:940)

ِ ْ ‫ﻲ ِ َو‬
‫اﻻ ْﺑﻛ َِﺎر‬ ِ َ‫ﺳ ِﺑّـﺢْ ِﺑﺎ ْﻟﻌ‬
ّ ‫ﺷ‬ ْ ‫َو‬
َ ‫اذﻛ ُْر َرﺑﱠ َك َﻛﺛِﯾرا ً َو‬
sabah akşam ve tesbih çokça Rabbini zikret
et
Rabbini çokça zikret ve akşam–sabah tesbih et! (3: 41)

ً ‫ب إِ ِﻧّﻲ دَﻋ َْوتُ ﻗَ ْو ِﻣﻲ ﻟَ ْﯾ ًﻼ َوﻧَ َﮭ‬


‫ﺎرا‬ ِ ّ ‫ﻗَﺎ َل َر‬
ve
gündüz gece kavmimi davet gerçekten dedi ki
ettim ben Rabbim

Dedi ki: “Rabbim! Gerçekten ben kavmimi


gece ve gündüz davet ettim. (71:5)

َ ‫ﻗُ ْل إِ ِﻧّﻲ َﻻ أَ ْﻣ ِﻠكُ ﻟَ ُﻛ ْم‬


َ ‫ﺿ �را َو َﻻ َر‬
‫ﺷدًا‬
ve fayda zarar size sağlayamam ben de ki

De ki: ben size zarar ve fayda sağlayamam. (72: 21)10


83

ْ ‫ِإﻟَﻰ َر ِﺑّ َك َﯾ ْو َﻣ ِﺋ ٍذ ا ْﻟ ُﻣ‬


‫ﺳﺗ َ َﻘ ﱡر‬
varıp o yalnızca
durulacak yer gün Rabbinin katıdır

O gün varıp durulacak yer yalnızca Rabbinin katıdır.


(75: 12)

‫ت َﻣﺎ ًء ﺛ َ ﱠﺟﺎ ًﺟﺎ‬


ِ ‫َوأ َ ْﻧ َز ْﻟﻧَﺎ ِﻣ َن ا ْﻟ ُﻣ ْﻌ ِﺻ َرا‬
şarıl şarıl bir yağmur yüklü indirdik
akan su bulutlardan

Yağmur yüklü bulutlardan şarıl şarıl akan bir


su indirdik. (78:14)

َ ُ‫ح َوا ْﻟ َﻣ َﻼﺋِﻛَﺔ‬


‫ﺻﻔ�ﺎ‬ ‫ﯾَ ْو َم ﯾَﻘُو ُم ﱡ‬
ُ ‫اﻟرو‬
saf olup ve melekler Ruh dururlar o gün

O gün Ruh ve melekler saf olup dururlar. (78: 38)


11

ٌ‫اﺟﻔَﺔ‬ ٌ ُ‫ﻗُﻠ‬
ِ ‫وب ﯾَ ْو َﻣﺋِ ٍذ َو‬
titreyecek o gün kalpler

O gün kalpler titreyecek. (79: 08)

‫ﯾَ ْو َم ﯾَ ِﻔ ﱡر ا ْﻟ َﻣ ْر ُء ِﻣ ْن أ َ ِﺧﯾ ِﮫ َوأ ُ ِ ّﻣ ِﮫ َوأَﺑِﯾ ِﮫ‬


ve babasından annesinden kardeşinden kişi kaçar o gün

O gün kişi kardeşinden kaçar. Annesinden ve


babasından. (80:34-35)

ُ‫أُوﻟَﺋِ َك ُھ ُم ا ْﻟ َﻛﻔَ َرةُ ا ْﻟﻔَ َﺟ َرة‬


facirlerdir kâfirlerdir işte onlar

İşte onlar, kâfirlerdir, facirlerdir. (80: 42) 12


84

َ ‫ب ا ْﻟ َﻌﺎﻟَ ِﻣ‬
‫ﯾن‬ ُ ‫ﯾَ ْو َم ﯾَﻘُو ُم اﻟﻧﱠ‬
ِ ّ ‫ﺎس ِﻟ َر‬
âlemlerin insanların divan günde
Rabbi için duracakları

İnsanların, âlemlerin Rabbi için divan duracakları


günde. (83: 06)
ٌ ‫َوﷲُ ِﻣ ْن َو َراﺋِ ِﮭ ْم ُﻣ ِﺣﯾ‬
‫ط‬
kuşatmıştır onları Allah
arkalarından
Allah onları arkalarından kuşatmıştır. (85:20)

ٍ ُ‫َﺑ ْل ُھ َو ﻗُ ْرآَ ٌن َﻣ ِﺟﯾدٌ ﻓِﻲ ﻟَ ْوحٍ َﻣﺣْ ﻔ‬


‫وظ‬
Levh-i Mahfuz’dadır şerefli Kur’an’dır
bir
O doğrusu

Doğrusu O, şerefli bir Kur’an’dır. Levh-i Mahfuz’dadır. (85: 21-22)


13

‫َو ْاﻵَ ِﺧ َرةُ َﺧ ْﯾ ٌر َوأ َ ْﺑﻘَﻰ‬


ve daha daha oysa
süreklidir hayırlı ahiret

Oysa ahiret daha hayırlı ve daha süreklidir. (87:17)

ٌ ‫َو َﻣﺎ ٰھ ِذ ِه ا ْﻟ َﺣ ٰﯾوةُ اﻟدﱡ ْﻧﯾَٓﺎ ا ﱠِﻻ ﻟَﮭ ٌْو َوﻟَ ِﻌ‬
‫ب‬
ve başka dünya bu değildir
oyundan eğlence bir şey hayatı

Bu dünya hayatı eğlence ve oyundan başka bir


şey değildir. (29:64)

ِ ‫ﺳ َﺑتْ ا َ ْﯾدِي اﻟﻧﱠ‬


‫ﺎس‬ َ َ‫َظ َﮭ َر ا ْﻟﻔ‬
َ ‫ﺳﺎدُ ﻓِﻲ ا ْﻟﺑَ ِ ّر َوا ْﻟﺑَﺣْ ِر ِﺑ َﻣﺎ َﻛ‬
insanların kazandıkları ve karada fesat alenileşti
ellerinin yüzünden denizde (yaygınlaştı)
İnsanların ellerinin kazandıkları yüzünden karada
ve denizde fesat alenileşti. (30: 41) 14
‫‪85‬‬
‫‪Muzari‬‬ ‫‪Mazi‬‬ ‫‪Muzari‬‬ ‫‪Mazi‬‬

‫ﺻ ُر‬‫ا َ ْﻧ ُ‬ ‫ﻧَ َ‬
‫ﺻ ْرتُ‬ ‫ا َ ْظ ِﻠ ُم‬ ‫َظﻠَ ْﻣتُ‬ ‫اَﻧَﺎ‬ ‫‪Ben‬‬

‫ﺗ َ ْﻧ ُ‬
‫ﺻ ُر‬ ‫ﻧَ َ‬
‫ﺻ ْرتَ‬ ‫ﺗ َ ْظ ِﻠ ُم‬ ‫َظﻠَ ْﻣتَ‬ ‫اَ ْﻧتَ‬ ‫‪Sen‬‬

‫ﯾَ ْﻧ ُ‬
‫ﺻ ُر‬ ‫ﻧَ َ‬
‫ﺻ َر‬ ‫ﯾَ ْظ ِﻠ ُم‬ ‫َظﻠَ َم‬ ‫ُھ َو‬ ‫)‪O(er‬‬

‫ﺗ َ ْﻧ ُ‬
‫ﺻ ُر‬ ‫ﻧَ َ‬
‫ﺻ َرتْ‬ ‫ﺗ َ ْظ ِﻠ ُم‬ ‫َظﻠَ َﻣتْ‬ ‫ﻲ‬
‫ِھ َ‬ ‫)‪O(dş‬‬

‫ﻧَ ْﻧ ُ‬
‫ﺻ ُر‬ ‫ﺻ ْرﻧَﺎ‬
‫ﻧَ َ‬ ‫ﻧَ ْظ ِﻠ ُم‬ ‫َظﻠَ ْﻣﻧَﺎ‬ ‫ﻧَﺢْ ُن‬ ‫‪Biz‬‬

‫ﺗ َ ْﻧ ُ‬
‫ﺻ ُر َ‬
‫ون‬ ‫ﻧَ َ‬
‫ﺻ ْرﺗ ُ ْم‬ ‫ﺗ َ ْظ ِﻠ ُﻣ َ‬
‫ون‬ ‫َظﻠَ ْﻣﺗ ُ ْم‬ ‫ا َ ْﻧﺗ ُ ْم‬ ‫‪Siz‬‬

‫ون‬ ‫ﯾَ ْﻧ ُ‬
‫ﺻ ُر َ‬ ‫ﻧَ َ‬
‫ﺻ ُروا‬ ‫ﯾَ ْظ ِﻠ ُﻣ َ‬
‫ون‬ ‫َظﻠَ ُﻣوا‬ ‫ھ ُﮭ ْم‬ ‫‪Onlar‬‬

‫َﻛ ِﺛﯾر ا ً‬ ‫اﻟدﱡ ْﻧ َﯾﺎ‬ ‫ﻲِ‬ ‫ِﺑﺎ ْﻟ َﻌ ِ‬


‫ﺷ ّ‬
‫‪Çok, çokça‬‬ ‫‪Dünya, yakın‬‬ ‫‪Akşamleyin‬‬

‫ا ْﻟ َﻛﻔَ َرة‬ ‫َرﺷَد ا ً‬ ‫ا ْﻟﺑَ ْر َ‬


‫ق‬
‫‪Kafirler‬‬ ‫‪Doğruluk‬‬ ‫‪Gök gürültüsü‬‬

‫ﻗَ ْول‬ ‫ﺻﻔّﺎ ً‬


‫َ‬ ‫َﺑ ْﻐﺗَﺔ‬
‫‪Söz‬‬ ‫‪Saf halinde‬‬ ‫‪Ansızın‬‬

‫ﻟَﮭ ٌْو‬ ‫ﺿ ّر ا ً‬
‫َ‬ ‫ﺑَل‬
‫‪Hayır, aksineben‬‬
‫‪Eğlence‬‬ ‫‪Zarar‬‬

‫ﻟَ ْوحٍ‬ ‫ا ْﻟﻌَﺎﻟَ ِﻣ َ‬


‫ﯾن‬ ‫ﻧَﺻ ٌْر‬
‫‪Levha‬‬ ‫‪Alemler, dünyalar‬‬ ‫‪Yardım‬‬
86

‫ﻟَ ْﯾ ًﻼ‬ ‫ﻋ ِﻠﯾ ٌم‬


َ ً‫ﺗَ ْﻧ ِزﯾﻼ‬
Geceleyin Gerçek bilen İndiriş

ٌ‫َﻣ ِﺟﯾد‬ ُ‫ا ْﻟﻔَ َﺟ َرة‬ ُ‫ا ْﻟ َﺣ ِﻣﯾد‬


Şanı yüce Günahkarlar Övgüye layık olan

ٍ ُ‫َﻣﺣْ ﻔ‬
‫وظ‬ َ َ‫ا ْﻟﻔ‬
ُ‫ﺳﺎد‬ ُ ‫َﺧﺎ ِﻟ‬
‫ﻖ‬
Korunmuş Bozgunculuk Yaratan

ٌ ‫ُم ِﺣﯾ‬
‫ط‬ ْ َ‫ﻓ‬
‫ﺿ ًﻼ‬ ‫َﺧ ْوﻓًﺎ‬
Kuşatan Lütuf Korku için

‫ا ْﻟ َﻣ ْر ُء‬ ٌ ‫ﻗَ ِر‬


‫ﯾب‬ ‫َﺧ ْﯾ ٌر‬
Adam, insan Yakın Daha hayırlı

َ ‫اﻟﻧﱠ‬
‫ﺎس‬ ٌ ُ‫ﻗُﻠ‬
‫وب‬ ‫ا ْﻟ َﻣﻼَﺋِﻛَﺔ‬
İnsanlar Kalpler Melekler

‫ا ْﻟﺑَﺣْ ِر‬ ‫ا ْﻟ َﻛ ِﺑ ِﯾر‬ ‫َط َﻣﻌًﺎ‬


Deniz Büyük Ümit için

‫ﻓَﺗْ ٌﺢ‬ ٌ ‫ﻟَ ِﻌ‬


‫ب‬ ‫ﯾَ ْو َﻣﺋِ ٍذ‬
Fetih, zafer Oyun O gün

ِْ
‫اﻻ ْﺑﻛ َِﺎر‬ ‫ﻋﻧُ ِﻘ ِﮫ‬
ُ ‫َظ َﮭ َر‬
Sabah Boynuna Alenileşti

‫ا ْﻟ َﻣ ْﮭ ِد‬ ‫ﺷدًا‬
َ ‫َر‬ ٌ ‫ُﻣ ِﺣﯾ‬
‫ط‬
Beşikte Fayda Kuşatmış
87

11.DERS

ِ ‫إِذَا َﺟﺎ َء ﻧَﺻ ُْر ﱠ‬


(١) ‫ا� َوا ْﻟﻔَﺗْ ُﺢ‬
ve fetih Allah’ın yardımı geldiği zaman

(٢)‫ا� أ َ ْﻓ َوا ًﺟﺎ‬


ِ ‫ِﯾن ﱠ‬ َ ‫َو َرأ َ ْﯾتَ اﻟﻧﱠ‬
َ ُ‫ﺎس ﯾَ ْد ُﺧﻠ‬
ِ ‫ون ﻓِﻲ د‬
bölük Allah’ın dinine girdiklerini ve görünce
bölük insanların
َ ‫ﺳﺗَ ْﻐ ِﻔ ْر ُه إِﻧﱠﮫُ ﻛ‬
(٣)‫َﺎن ﺗ َ ﱠواﺑًﺎ‬ َ َ‫ﻓ‬
ْ ‫ﺳ ِﺑّﺢْ ِﺑ َﺣ ْﻣ ِد َر ِﺑّ َك َوا‬
tevbeleri çok zira O ve O’ndan Rabbini hamd tesbih
kabul edendir mağfiret dile ile et

Allah’ın yardımı ve
fetih geldiği zaman, Ve insanların, bölük bölük Allah’ın
dinine girdiklerini görünce Rabbini hamd ile tesbih et
ve O’ndan mağfiret dile. Zira O, tevbeleri çok kabul
edendir.

FİİL CÜMLESİ:
İçinde en az bir fiil olan cümledir. Fiiller
şahıslara ve zamana göre çekilir. Akılsız
çoğullar tekil dişil olarak kabul edilir.

-Özne, bir isim veya bir cümle parçası olabilir.


Cümlenin öznesi (işi yapan) merfudur
(ötrelidir).
-( ‫ ) اِ ﱠن‬ve kardeşlerinin kullanılması halinde
özne mansub olur. Cümlenin diğer unsurları
(nesne, tümleç) mansubdur.
-Fiil özneden önce gelirse özneye uymak
zorunda değildir; çoğul bir özne için tekil fiil
kullanılabilir.
20
88
Nesne Özne Fiil
َ ‫ت َو ْاﻻَ ْر‬
‫ض‬ ِ ‫ﺎوا‬
َ ‫ﺳ َﻣ‬
‫اﻟ ﱠ‬ ُ َ‫ا‬
� َ َ‫َﺧﻠ‬
‫ﻖ‬
Gökleri ve yeri Allah Yarattı

‫ﯾن‬ َ ‫ا ْﻟ ُﻣ ْر‬
َ ‫ﺳ ِﻠ‬ ‫اﻟﺣﺟْ ِر‬
ِ ‫ﺎب‬ ْ َ‫ا‬
ُ ‫ﺻ َﺣ‬ َ ‫َﻛذﱠ‬
‫ب‬ ‫َوﻟَﻘَ ْد‬
Elçileri Hicr halkı Yalanladı Andolsun

‫ِﯾن َﻛﻔَ ُروا‬


َ ‫اﻟﱠذ‬ ‫ﻗَﺎل‬ ‫َو‬
İnkar edenler Dedi Ve

َ ‫اﻟر ْز‬
‫ق‬ ِّ ُ ‫ﺳ‬
‫ط‬ ُ ‫ﯾَ ْﺑ‬ َ َ‫ا‬
� ‫ا ﱠِن‬
Rızkı Genişletir Allah Şüphesiz

� ‫ِا ٓﻧﱠﺎ ا َ ْﻧ َز ْﻟﻧَﺎ ُه ﻗُ ْر ٰءﻧﺎ ً ﻋ ََر ِﺑﯾﺎ‬


arapça bir Kur’an onu şüphesiz
olarak indirdik biz
Şüphesiz biz onu, Arapça bir Kur’an olarak indirdik. (12:2)

َ ُ‫ﻓَﻧَﺎدَﺗْﮫُ ا ْﻟ َﻣ ٰﻠٓ ِﺋﻛَﺔُ َو ُھ َو ٓﻗَﺎﺋِ ٌم ﯾ‬


ِ ‫ﺻ ِﻠّﻲ ﻓِﻲ ا ْﻟ ِﻣﺣْ َرا‬
‫ب‬
O, mihrabda namaz ayakta meleklerona nida
kılarken durup ettiler

O, mihrabda ayakta durup namaz kılarken


melekler ona nida ettiler. (3:39)

‫ﺻدَﻗَ ُﻛ ُم ﷲُ َو ْﻋدَ ُٓه‬


َ ‫َوﻟَﻘَ ْد‬
va’dini Allah size hakikaten
doğruladı

Hakikaten Allah, size va’dini doğruladı. (3:152) 22


89

‫ون‬ ِ ّ ‫ ﺑِﺎ ْﻟ َﺣ‬onlara


َ ُ‫ﻖ َواِﻧﱠ ُﮭ ْم ﻟَﻛَﺎ ِذﺑ‬ ‫ﺑَ ْل اَﺗ َ ْﯾﻧَﺎ ُھ ْم‬
yalancıdırlar gerçekten hakkı getirdik hayır
onlar
Hayır, onlara hakkı getirdik. Gerçekten onlar
yalancıdırlar. (23:90)

‫ﺎء‬ َ َ‫ﷲ َﺧﻠ‬


ٍ ‫ﻖ ُﻛ ﱠل ٓدَاﺑﱠ ٍﺔ ِﻣ ْن َٓﻣ‬ ُ ‫َو‬
sudan canlıyı her yarattı Allah

Allah her canlıyı sudan yarattı. (24:45)

ُ ‫ﺷ َﮭدُ ِإﻧﱠ َك ﻟَ َر‬


ِ ‫ﺳو ُل ﱠ‬
�‫ا‬ َ ُ‫ِإذَا َﺟﺎ َء َك ا ْﻟ ُﻣﻧَﺎﻓِﻘ‬
ْ َ‫ون ﻗَﺎﻟُوا ﻧ‬
Allah’ın kesin şehadet dediler münafıklar sana zaman
Resûlüsün sen ederiz geldikleri

Münafıklar sana geldikleri zaman: “Şehadet


ederiz, kesin sen Allah’ın Resûlüsün!” dediler. 23(63:1)

‫ﷲ‬ ِ َ‫ِﯾن َﻛذﱠﺑُوا ﺑِ ِﻠ ٓﻘ‬


ِ ‫ﺎء‬ ِ ‫ﻗَ ْد َﺧ‬
َ ‫ﺳ َر اﻟﱠذ‬
Allah’a yalanlayanlar hüsrana gerçekten
kavuşmayı uğramışlardır
Allah’a kavuşmayı yalanlayanlar, gerçekten
hüsrana uğramışlardır. (6:31)

َ ‫ُھ َو اﻟﱠذِي َﺟ َﻌ َل اﻟﺷ ْﱠﻣ‬


ً‫س ِﺿ ٓﯾَﺎ ًء َوا ْﻟﻘَ َﻣ َر ﻧُورا‬
bir nur ve ayı da bir ışık güneşi yapan O’dur

Güneşi bir ışık ve ayı da bir nur yapan O’dur. (10:5)

ُ َ‫ﷲ َﻣﺎ َﻻ ﯾ‬
‫ﺿ ﱡر ُھ ْم َو َﻻ ﯾَ ْﻧﻔَﻌُ ُﮭ ْم‬ ِ ‫ُون ِﻣ ْن د‬
ِ ‫ُون‬ َ ‫َوﯾَ ْﻌﺑُد‬
ve fayda zarar veremeyecek Allah’ı tapıyorlar
sağlamayacak şeylere bırakıp

Allah’ı bırakıp kendilerine zarar veremeyecek


ve fayda sağlamayacak şeylere tapıyorlar. (10:18)
24
90

َ ‫ﻓَﻘَﺎ َل ا ْﻟ َﻣ َﻸ ُ اﻟﱠذ‬
‫ِﯾن َﻛﻔَ ُروا ِﻣ ْن ﻗَ ْو ِﻣ ِﮫ‬
kavminden kâfirler ileri gelen dediler ki
Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki. (11:27)

‫س ِﻟﻲ ِﺑ ِﮫ ِﻋ ْﻠ ٌم‬ ْ َ ‫ب اِ ِٓﻧّﻲ اَﻋُوذُ ِﺑ َك ا َ ْن ا‬


َ ‫ﺳـ�ﻠَ َك َﻣﺎ ﻟَ ْﯾ‬ ‫ﻗَﺎ َل‬
ِ ّ ‫ َر‬dedi ki
bilgi olmadığı istemekten sana gerçekten
sahibi hakkındam bir şeyi sığınıyorum ben Rabbim

(Nuh) Dedi ki: Rabbim! Gerçekten ben, hakkında


bilgi sahibi olmadığım bir şeyi istemekten sana
sığınıyorum. (11:47)
‫ب‬ ُ‫ف ِﻋ ْﻧدَ َﻣﺗَﺎ ِﻋﻧَﺎ ﻓَﺎ َ َﻛﻠَﮫ‬
ُkurtْ‫اﻟ ِذّﺋ‬onu ُ ‫َوﺗ َ َر ْﻛﻧَﺎ ﯾُو‬
َ ‫ﺳ‬
yemiş eşyalarımızın yanında bıraktık
Yusuf’u da
Yusuf’u da eşyalarımızın yanında bıraktık. Onu
kurt yemiş! (12:17) 25

ً ‫ﺷدﱠ ُٓه ٰاﺗ َ ْﯾﻧَﺎ ُه ُﺣ ْﻛﻣﺎ ً َو ِﻋ ْﻠﻣﺎ‬


ُ َ ‫َوﻟَ ﱠﻣﺎ ﺑَﻠَ َﻎ ا‬
ve ilim hüküm ona verdik rüştüne (Yusuf) erince

(Yusuf) rüştüne erince, ona hüküm ve ilim verdik. (12:22)

‫ﻋﺗ َ ُﮭ ْم ُردﱠتْ اِﻟَ ْﯾ ِﮭ ْم‬


َ ‫ﺿﺎ‬ َ ‫َوﻟَ ﱠﻣﺎ ﻓَﺗ َ ُﺣوا َﻣﺗَﺎ‬
َ ‫ﻋ ُﮭ ْم َو َﺟدُوا ِﺑ‬
buldular erzak açtıklarında
kendilerine geri iâde ödedikleri yüklerini
edilmiş bedelin

Erzak yüklerini açtıklarında ödedikleri bedeli


kendilerine geri iâde edilmiş buldular. (12:65)

‫اﻟرﺣْ َﻣ َﺔ‬ ِ ‫ب ﻋ َٰﻠﻰ ﻧَ ْﻔ‬


‫ﺳ ِﮫ ﱠ‬ ِ ِ ‫ض ﻗُ ْل‬
َ َ ‫� َﻛﺗ‬ ‫ﻗُ ْل ِﻟ َﻣ ْن َﻣﺎ ﻓِﻲ اﻟ ﱠ‬
ِ ‫ﺳ ٰﻣ َواتِ َو ْاﻻَ ْر‬
merhameti zatına yazmıştır Allah’ındır de ki ve göklerdekiler kimindir de ki
yerdekiler
De ki: “Göklerdekiler ve yerdekiler kimindir?”
De ki: “Allah’ındır.” O, zatına merhameti
yazmıştır. (6:12)
91

َ ‫ﺳـ�ﻠُ ُﻛ ْم‬
‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮫ ِﻣ ْن اَﺟْ ٍر‬ ْ َ ‫َو َٓﻣﺎ ا‬
herhangi ona sizden
bir ücret karşılık istemiyorum

Ona karşılık sizden herhangi bir ücret istemiyorum.


(26:145)

َ ‫ﺳﺄ َ ُل أَﯾﱠ‬
‫ﺎن ﯾَ ْو ُم ا ْﻟ ِﻘﯾَﺎ َﻣ ِﺔ‬ ْ َ‫ﯾ‬
kıyâmet günü ne zamanmış sorar
diye

Kıyâmet günü ne zamanmış?” diye sorar. (75:6)

ِ ‫ت َو ْاﻷ َ ْر‬
‫ض‬ ‫ب اﻟ ﱠ‬
َ ‫ﺳ َﻣ‬
ِ ‫ﺎوا‬ َ ‫ا� ﯾَ ْﻌﻠَ ُم‬
َ ‫ﻏ ْﯾ‬ َ ‫ِإ ﱠن ﱠ‬
ve göklerin gaybını/ bilir Allah kuşkusuz
yerin gizliliklerini

Kuşkusuz Allah, göklerin ve yerin


gaybını/gizliliklerini bilir. (49:18) 27

ً ‫َﺎن َﻣﺣْ ذُورا‬ َ َ‫ﻋذ‬


َ ‫اب َر ِﺑّ َك ﻛ‬ َ ‫ا ﱠِن‬
cidden Rabbinin azabı şüphesiz
korkunçtur
Şüphesiz Rabbinin azabı, cidden korkunçtur. (17:57)

ِ ‫ﺎء َو ْاﻻَ ْر‬


‫ض‬ ِ ‫ﺳ َٓﻣ‬ َ ‫اَﻟَ ْم ﺗَ ْﻌﻠَ ْم ا َ ﱠن‬
‫ﷲ ﯾَ ْﻌ َﻠ ُم َﻣﺎ ِﻓﻲ اﻟ ﱠ‬
ve yerde gökte olan her bilir Allah gerçekten
şeyi bilmedin mi ki

Bilmedin mi ki, gerçekten Allah gökte ve yerde


olan her şeyi bilir. (22:70)

28
92
Muzari Mazi Muzari Mazi
‫ﻧَﺎ ْ ُم ُر‬ ‫ا َ َﻣ ْرﻧَﺎ‬ ‫ﻧَﺢْ ُن‬ ‫ٰا ُﻣ ُر‬ ُ‫ا َ َﻣ ْرت‬ ‫اَﻧَﺎ‬
Emrederiz Emrettik Biz Emrederim Emrettim Ben

َ ‫ﺗَﺎ ْ ُﻣ ُر‬
‫ون‬ ‫ا َ َﻣ ْرﺗ ُ ْم‬ ‫ا َ ْﻧﺗ ُ ْم‬ ‫ﺗَﺎ ْ ُم ُر‬ َ‫ا َ َﻣ ْرت‬ َ‫ا َ ْﻧت‬
Emredersiniz Emrettiniz Siz Emredersin Emrettin Sen

َ ‫ﯾَﺎ ْ ُﻣ ُر‬
‫ون‬ ‫ا َ َﻣ ُروا‬ ‫ھ ُﮭ ْم‬ ‫ﯾَﺎ ْ ُم ُر‬ ‫ا َ َﻣ َر‬ ‫ُھ َو‬
Emrederler Emrettiler Onlar Emreder Emretti O(er)

‫ﺗَﺎ ْ ُم ُر‬ ْ‫ا َ َﻣ َرت‬ ‫ﻲ‬


َ ‫ِھ‬
Emreder Emretti O(dş)

Muzari Mazi Muzari Mazi

‫ﻧَ ْﻛﻔُ ُر‬ ‫َﻛﻔَ ْرﻧَﺎ‬ ‫ﻧَﺢْ ُن‬ ‫ا َ ْﻛﻔُ ُر‬ ُ‫َﻛﻔَ ْرت‬ ‫اَﻧَﺎ‬
İnkar ederiz İnkar ettik Biz İnkar ederim İnkar ettim Ben

َ ‫ﺗَ ْﻛﻔُ ُر‬


‫ون‬ ‫َﻛﻔَ ْرﺗ ُ ْم‬ ‫ا َ ْﻧﺗ ُ ْم‬ ‫ﺗ َ ْﻛﻔُ ُر‬ َ‫َﻛﻔَ ْرت‬ َ‫ا َ ْﻧت‬
İnkar İnkar
Siz İnkar edersin İnkar ettin Sen
edersiniz ettiniz

َ ‫ﯾَ ْﻛﻔُ ُر‬


‫ون‬ ‫َﻛﻔَ ُروا‬ ‫ھ ُﮭ ْم‬ ‫ﯾَ ْﻛﻔُ ُر‬ ‫َﻛ ْﻔ َر‬ ‫ُھ َو‬
İnkar
ederler İnkar ettiler Onlar İnkar eder İnkar etti O(er)

‫ﺗ َ ْﻛﻔُ ُر‬ ْ‫َﻛﻔَ َرت‬ ‫ﻲ‬


َ ‫ِھ‬
İnkar eder İnkar etti O(dş)
93
Kelimelerin anlamlarını yazın.
‫َﺟﻌَ َل‬ ‫ﺿ ﱡر ُھ ْم‬
ُ َ‫ﯾ‬ ‫ٰاﺗ َ ْﯾﻧَﺎ ُه‬
Kıldı Onlara zarar verir Ona verdik

‫َﺟﻌَ ْﻠﻧَﺎ ُه‬ َ ‫ﯾَ ْﻌﻠَ ُﻣ‬


‫ون‬ ِ ‫اَﺗ َ ْﯾﻧَﺎ ُھ ْم‬
‫ب‬
Onu kıldık Bilirler Onlara getirdik

ِ ‫َﺧ‬
‫ﺳ َر‬ ‫ﯾَ ْﻌﻠَ ُم‬ ‫اَﺟْ ٍر‬
Kaybetti Bilir Karşılık

َ َ‫َﺧﻠ‬
‫ﻖ‬ ‫ﯾَ ْﻧﻔَﻌُ ُﮭ ْم‬ ‫اِذَا‬
Yarattı Onlara fayda verir Olacağı zaman

‫س‬
َ ‫اﻟﺷ ْﱠﻣ‬ ْ َ‫ﻧ‬
ُ‫ﺷ َﮭد‬ ‫ﺳﺎَﻟُ ُﻛ ْم‬
ْ َ‫ا‬
Güneş Şahitlik ederiz Sizden isterim

‫ﺻدَﻗَ ُﻛ ُم‬
َ ‫ﻓَﺗ َ ُﺣوا‬ ُ َ‫ا‬
‫ﺷدﱠ ُه‬
Sizi doğruladı Açtılar Olgunluk çağı

ُ‫ا َ َﻛﻠَﮫ‬ ‫ﻗَﺎ َل‬ ُ‫اَﻋُوذ‬


Onu yedi Dedi Sığınırım

َ َ ‫َﻛﺗ‬
‫ب‬ ‫ﻗَﺎﻟُوا‬ ِ ّ ‫ِﺑﺎ ْﻟ َﺣ‬
‫ﻖ‬
Yazdı Dediler Hak ile, gerçek olarak

‫َﻛذﱠﺑُوا‬ ‫ﻗَ ْد‬ ‫ﺑَ ْل‬


Yalanladılar Gerçekten Hayır, aksine
94

‫َﻛﻔَ ُروا‬ ‫ﻟَﻘَ ْد‬ ‫ﺑَﻠَ َﻎ‬


İnkar ettiler Gerçekten Ulaştı

َ ُ‫ﻛَﺎ ِذﺑ‬
‫ون‬ ‫ﻗُل‬ ِ َ‫ِﻟﻘ‬
‫ﺎء‬
Yalancılar De Kavuşma

َ ‫ﻟَ ْﯾ‬
‫س‬ ‫ا ْﻟ ِﻘﯾَﺎ َﻣ ِﺔ‬ ‫ﺗ َ ْﻌﻠَ ْم‬
Değil Kıyamet Bilmen

‫ﺗ َ َر ْﻛﻧَﺎ‬ َ ‫ﻛ‬
‫َﺎن‬ ‫َﺟﺎ َء َك‬
Terk ettik Oldu, -dır, -dir Sana geldi

‫َو َﺟدُوا‬ َ ‫ﯾَ ْﻌﺑُد‬


‫ُون‬ ‫ﺳﺎ َ ُل‬
ْ َ‫ﯾ‬
Buldular Taparlar Sorar, ister

12.DERS
FİİL ÇEKİM TABLOSUNUN KULLANILMASI

Ekte yer alan Sülasi Mücerred Fiil Çekimleri


tablosu üçlü basit fiillerin çekimlerini gösterir.
Bu tabloda en sağdaki bölmeler fillerin çıkısına
göre düzenlenmiştir.
Her bir bölme içinde, alt satırlarda verilen fiiller üst
satırlarda verilen örneklere göre çekilir.

34
95
1a: Bu bölümde yer alan fiillerin mazi ve muzari
çekimlerinde orta harfin harekesi üstündür.
Mastar İsmi Mef'ul İsmi Fail Emir Muzari Mazi

ٌ ‫َﺑ ْﻌ‬
‫ث‬ ٌ ُ‫َﻣ ْﺑﻌ‬
‫وث‬ ٌ ‫َﺑﺎ ِﻋ‬
‫ث‬ ‫اِ ْﺑﻌَ ْث‬ ُ ‫َﯾ ْﺑ َﻌ‬
‫ث‬ َ ‫َﺑ َﻌ‬
‫ث‬

göndermek gönderilen gönderen gönder gönderir gönderdi

‫َﺟ ْﻌ ٌل‬ ‫َﻣﺟْ ﻌُو ٌل‬ ‫َﺟﺎ ِﻋ ٌل‬ ‫اِﺟْ ﻌَ ْل‬ ‫ﯾَﺟْ ﻌَ ُل‬ ‫َﺟﻌَ َل‬

çıkmak çıkılan çıkan çık çıkar çıktı

1b: Bu bölümde fiillerin mazi çekimlerinde orta


harfin harekesi üstündür, muzari çekimlerinde
ise ötredir.
Mastar İsmi Mef'ul İsmi Fail Emir Muzari Mazi

ٌ‫ﺗ َ ْرك‬ ٌ‫َﻣﺗْ ُروك‬ ٌ‫ﺗ َ ِﺎرك‬ ‫اُﺗْ ُر ْك‬ ُ‫َﯾﺗْ ُرك‬ ‫ﺗَ َر َك‬
terk terk terk terk terk terk
etmek edilen eden et eder etti

ٌ ‫َﺧ ْر‬
‫ج‬ ٌ ‫َﻣ ْﺧ ُرو‬
‫ج‬ ٌ ‫َﺧ ِﺎر‬
‫ج‬ ْ‫ا ُ ْﺧ ُرج‬ ُ ‫ﯾَ ْﺧ ُر‬
‫ج‬ ‫َﺧ َر َج‬

çıkmak çıkılan çıkan çık çıkar çıktı


96
1c: Bu bölümde fiillerin mazi çekimlerinde orta
harfin harekesi üstündür, muzari çekimlerinde
ise esredir.
Mastar İsmi Mef'ul İsmi Fail Emir Muzari Mazi

‫َﺣ ْﻣ ٌل‬ ‫َﻣﺣْ ُﻣو ٌل‬ ‫ﺎﻣ ٌل‬


ِ ‫َﺣ‬ ‫اِﺣْ ِﻣ ْل‬ ‫َﯾﺣْ ِﻣ ُل‬ ‫َﺣ َﻣ َل‬

Taşımak, taşınan taşıyan taşı taşır taşıdı


yük

‫ﺻ ْﺑ ٌر‬
َ ‫ﺻﺑُو ٌر‬
ْ ‫َﻣ‬ ْ ِ‫ا‬
‫ﺻﺑِ ْر‬ ‫ﺻﺑِ ُر‬
ْ َ‫ﯾ‬ ‫ﺻﺑَ َر‬
َ
‫ﺻﺎ ِﺑ ٌر‬
َ

sabır sabredilen sabreden sabret sabreder sabretti

1d: Bu bölümde fiillerin mazi çekimlerinde orta harfin


harekesi esredir, muzari çekimlerinde ise üstündür.

Mastar İsmi Mef'ul İsmi Fail Emir Muzari Mazi

‫ِﺣ ْﻔ ٌظ‬ ٌ ‫َﻣﺣْ ﻔُو‬


‫ظ‬ ‫َﺣﺎﻓِ ْظ‬ ‫اِﺣْ ﻔَ ْظ‬ ُ َ‫َﯾﺣْ ﻔ‬
‫ظ‬ َ ‫َﺣ ِﻔ‬
‫ظ‬
korumak korunan koruyan koru korur korudu

ْ ‫َﺧ‬
‫ﺳ ٌر‬ ‫ور‬
ٌ ‫ﺳ‬ُ ‫َﻣ ْﺧ‬ ِ ‫َﺧﺎ‬
‫ﺳ ٌر‬ َ ‫ا ِْﺧ‬
‫ﺳ ْر‬ َ ‫ﯾَ ْﺧ‬
‫ﺳ ُر‬ ِ ‫َﺧ‬
‫ﺳ َر‬

kayıp kaybedilen kaybeden kaybet kaybeder kaybetti


97
1e: Bu bölümde yer alan fiillerin mazi ve
muzari çekimlerinde orta harfin harekesi
ötredir.
Mastar İsmi Mef'ul İsmi Fail Emir Muzari Mazi

ٌ ‫ﻗُ ْر‬
‫ب‬ ٌ ‫َﻣ ْﻘ ُر‬
‫وب‬ ٌ ‫ﻗَ ِﺎر‬
‫ب‬ ‫ا ُ ْﻗ ُر ْب‬ ُ ‫َﯾ ْﻘ ُر‬
‫ب‬ َ ‫ﻗَ ُر‬
‫ب‬
yaklaşmak yaklaşılan yaklaşan yaklaş yaklaşır yaklaştı

1f: Bu bölümde yer alan fiillerin mazi ve muzari


çekimlerinde orta harfin harekesi esredir.

ٌ ‫ور‬
‫ث‬ ٌ ‫َو ِار‬
‫ث‬ ُ ‫ﯾَ ِر‬
‫ث‬ َ ‫َو ِر‬
‫ث‬
----- ِ ‫ُﻣ‬ -----
miras alınan miras
-----
alan
----- miras alır miras aldı

1g: Bu fiillerin son iki harfi aynıdır, bundan dolayı


şeddelidir. Mazi çekimlerde orta harfin harekesi
üstündür, muzari çekimlerde ise üstün, esre veya ötredir.

Anlamı Muzari Mazi Anlamı Muzari Mazi

‫ع‬
‫ﯾَدُ ﱡ‬ ‫دَ ﱠ‬
‫ع‬ ‫َﯾ ِﺿ ﱡل‬ َ
‫ﺿ ﱠل‬
itip
kakmak iter itti sapmak sapar saptı

‫ﯾَ ِذ ﱡل‬ ‫ذَ ﱠل‬ ُ َ‫ﯾ‬


‫ظ ﱡن‬ ‫ﱠ‬
‫ظن‬
alçalmak alçaldı alçaldı sanmak sanar sandı

‫ﯾَﺑُ ﱡ‬
‫ث‬ ‫ﺑَ ﱠ‬
‫ث‬ ‫ﻖ‬
‫ﯾَ ِﺣ ﱡ‬ ‫ﻖ‬
‫َﺣ ﱠ‬
dağıtmak dağıtır dağıttı hak olmak hak olur hak oldu
98
1h: Bu bölümde fiillerin ilk harfi vav’dır. Mazi çekimlerde
orta harfin harekesi genellikle üstündür, muzari
çekimlerde ise genellikle esredir.
Anlamı Muzari Mazi Anlamı Muzari Mazi

ُ ‫ﯾَ ِﻌ‬
‫ظ‬ َ ‫ﻋ‬
‫ظ‬ َ ‫َو‬ ُ‫ﯾَ ِﻌد‬ َ‫ﻋد‬
َ ‫َو‬
Öğüt Öğüt vaat
vermek Öğüt verir verdi etmek vaat eder vaat etti

ُ‫َﯾ ِﻠد‬ َ‫َوﻟَد‬ ‫ﯾَ ِﻘﻲ‬ ‫وﻗَﻰ‬


doğurmak doğurur doğurdu korumak korur korudu

‫ﯾَ ِﻠ ُﺞ‬ ‫َوﻟَ َﺞ‬ ‫ف‬


ُ ‫ﯾَ ِﺻ‬ ‫ف‬
َ ‫ﺻ‬
َ ‫َو‬
girmek girer girdi nitelemek niteler niteledi

1i: Bu bölümde yer alan fiillerin orta harfi elif, vav


veya ye’dir. Mazi ve muzari çekimleri örneklerde
gösterildiği gibidir.
Muzari Anlamı Mazi Muzari Anlamı Mazi

ُ‫َﯾ ِزﯾد‬ َ‫َزاد‬ ‫َﯾﻛُو ُن‬ َ ‫ﻛ‬


‫َﺎن‬
artırır artırmak artırdı olur olmak oldu

ُ ‫ﯾَ ُز‬
‫ور‬ َ ‫َز‬
‫ار‬ ُ‫ﯾَ ُﻣوت‬ َ‫َﻣﺎت‬
ziyaret ziyaret
ziyaret eder ölür ölmek öldü
etmek etti

ُ ‫َﯾﻌُوذ‬ َ‫ﻋﺎذ‬
َ ُ ‫ﯾَ َﺧ‬
‫ﺎف‬ َ ‫َﺧ‬
‫ﺎف‬
sığınır sığınmak sığındı korkar korkmak korktu
99
1j: Bu bölümde fiillerin son harfi elif, vav veya ye’dir.
Mazi çekimlerde orta harfin harekesi üstündür, muzari
çekimlerde ise üstün, esre veya ötredir. Sondaki elif
vav’a döner; sondaki elif maksura ye’ye döner;
sondaki ye elif masura’ya döner.
Muzari Anlamı Mazi Muzari Anlamı Mazi

‫ﯾَﺟْ ِري‬ ‫َﺟ َرى‬ ‫ﯾَ ْﻘ ِﺿﻲ‬ َ َ‫ﻗ‬


‫ﺿﻰ‬
Hükmetme
akar akmak aktı yapar k yapmak yaptı

‫َﯾﺟْ ِزي‬ ‫َﺟ َزى‬ ‫ﯾَ ْﮭدِي‬ ‫َھدَى‬


karşılığını karşılığını karşılığını yol yol yol
verir vermek verdi gösterir göstermek gösterdi

‫ﯾَ ْدﻋُو‬ ‫دَﻋَﺎ‬ ‫َﯾ ْﺧﺷَﻰ‬ ‫ﻲ‬ ِ ‫َﺧ‬


َ ‫ﺷ‬
çağırmak,
çağırır dua etmek çağırdı korkar korkmak korktu

1j: Bu bölümde fiillerin son harfi elif, vav veya ye’dir. Mazi
çekimlerde orta harfin harekesi üstündür, muzari
çekimlerde ise üstün, esre veya ötredir. Sondaki elif
vav’a döner; sondaki elif maksura ye’ye döner; sondaki
ye elif masura’ya döner.
Muzari Anlamı Mazi Muzari Anlamı Mazi

َ ‫ﯾَ ْر‬
‫ﺿﻰ‬ ‫ﻲ‬
َ ‫َر ِﺿ‬ ‫ﯾَﺗْﻠُو‬ ‫ﺗَ َﻼ‬
razı olur razı olmak razı oldu okur okumak okudu

َ ‫ﯾَ ْﻧ‬
‫ﺳﻰ‬ ‫ﻲ‬ ِ َ‫ﻧ‬
َ ‫ﺳ‬ ‫ﯾَ ْﻌﻔُو‬ ‫ﻋﻔَﺎ‬
َ
unutur unutmak unuttu affeder affetmek affetti

‫َﯾ ْدﻋُو‬ ‫دَﻋَﺎ‬ ‫ﯾَ ْﺑ ِﻐﻲ‬ ‫ﺑَﻐَﻰ‬


çağırmak,
çağırır dua etmek çağırdı ister istemek istedi
100
1k: Bu bölümde yer alan fiiller bir harfi hemzedir.
Mazi ve muzari çekimlerde orta harfin harekesi
her fiil için farklıdır.
Muzari Anlamı Mazi Muzari Anlamı Mazi

‫ﯾَﺎْذَ ُن‬ َ ‫اَذ‬


‫ِن‬ ‫ﯾَﺎ ْ ُﻣ ُر‬ ‫اَ َﻣ َر‬
izin verir izin vermek izin verdi emreder emretmek emretti

‫َﯾﺎ ْ ِﺗﻲ‬ ‫اَ ﺗَﻰ‬ ُ‫ﯾَﺎ ْ ُﺧذ‬ َ‫اَ َﺧذ‬

gelir gelmek geldi alır almak aldı

‫ﯾَ َرا‬ ‫َراَى‬ ‫ﯾَﺎْﻛُل‬ ‫اَ َﻛ َل‬


görür görmek gördü yer yemek yedi

1k: Bu bölümde yer alan fiiller bir harfi


hemzedir. Mazi ve muzari çekimlerde orta
harfin harekesi her fiil için farklıdır.
Muzari Anlamı Mazi Muzari Anlamı Mazi

ُ ‫ﯾَ ْﺑدَا‬ َ‫ﺑَدَا‬ ‫ﯾَﺷَﺎ َء‬ ‫ﺷَﺎ َء‬


başlar başlamak başladı ister istemek istedi
101

13.DERS

َ ‫ﺳ‬
ْ ‫ﺎن ﻟَ ِﻔﻲ ُﺧ‬
﴾٢﴿‫ﺳ ٍر‬ ِ ْ ‫﴾ ا ﱠِن‬١﴿‫َوا ْﻟﻌَﺻ ِْر‬
َ ‫اﻻ ْﻧ‬
kesin bir ziyan insan gerçekten asra yemin olsun
içindedir

‫ت‬ ‫ِﯾن ٰا َﻣﻧُوا َوﻋ َِﻣﻠُوا اﻟ ﱠ‬


ِ ‫ﺻﺎ ِﻟ َﺣﺎ‬ َ ‫ا ﱠِﻻ اﻟﱠذ‬
salih ameller işleyenler iman edip ancak müstesna

‫ﺻ ْوا ﺑِﺎﻟ ﱠ‬
﴾٣﴿ ‫ﺻ ْﺑ ِر‬ ِ ّ ‫ﺻ ْوا ﺑِﺎ ْﻟ َﺣ‬
َ ‫ﻖ َوﺗ َ َوا‬ َ ‫َوﺗَ َوا‬
birbirlerine
sabrı ve birbirlerine hakkı
tavsiye edenler tavsiye edenler
Asra yemin olsun,
Gerçekten insan kesin bir ziyan içindedir. Ancak iman
edip salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye
edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler
müstesna.

YEMİN HARFLERİ:

Kur’an’da çeşitli yemin ifadeleri yer alır.


Buralarda “ yemin vavı ” ( ‫ ) و‬kullanılır.

Bazı ayetlerde ise bu maksatla ( ‫ ) ت‬kullanılır.


Yemin harfinden sonra gelen isimler mecrur
ِ ‫ا ُ ْﻗ‬
olur (tekil isimlerin harekesi esre olur). ‫ﺳ ُم‬
(yemin ederim) kelimesi de aynı manada
kullanılır.

48
102

‫ﺳ ٰﺟﻰ‬
َ ‫ﺿ ٰﺣﻰ َواﻟﱠ ْﯾ ِل اِذَا‬
‫َواﻟ ﱡ‬
kuşluk vaktine
sakinleştiği zaman geceye yemin ederim

Kuşluk vaktine yemin ederim. Sakinleştiği


zaman geceye (93:1-2)

ْ َ ‫ﺢ إِذَا أ‬
‫ﺳﻔَ َر‬ ‫َواﻟﻠﱠ ْﯾ ِل ِإ ْذ أَ ْد َﺑ َر َواﻟ ﱡ‬
ِ ‫ﺻ ْﺑ‬
ağardığı vakit ve sabaha dönüp zaman geceye
andolsun gittiği

Dönüp gittiği zaman geceye ve ağardığı vakit


sabaha andolsun. (74: 33-34)

ِ ‫ﺿ َﻼ ِﻟ َك ا ْﻟﻘَد‬
‫ِﯾم‬ ِ ‫ﻗَﺎﻟُوا ﺗَﺎ‬
َ ‫� اِﻧﱠ َك ﻟَ ِﻔﻲ‬
eski hâlâ şaşkınlığındasın vallah dediler ki
i
gerçekten sen
Dediler ki: “Vallahi, gerçekten sen hâlâ eski
şaşkınlığındasın!”(12:95) 49

‫ﺷ ْﻔ ِﻊ َوا ْﻟ َوﺗْ ِر‬ َ ‫َوا ْﻟﻔَﺟْ ِر َوﻟَﯾَﺎ ٍل‬


‫ﻋﺷ ٍْر َواﻟ ﱠ‬
ve teke çifte on geceye fecre and olsun

Fecre andolsun. On geceye (zilhiccenin ilk on


gecesine). Çifte ve teke. (89:1-3)
ُ ‫ﺳ‬
َ ‫ط ُر‬
‫ون‬ ْ َ‫ن َوا ْﻟﻘَﻠَ ِم َو َﻣﺎ ﯾ‬
ve onların Kaleme yemin Nûn.
yazdıklarına olsun ki

Nûn. Kaleme ve onların yazdıklarına yemin olsun ki


(68:1)

‫ﺿ َﺣﺎ َھﺎ َوا ْﻟﻘَ َﻣ ِر ِإذَا ﺗ َ َﻼ َھﺎ‬


ُ ‫َواﻟﺷ ْﱠﻣ ِس َو‬
onu takip zaman aya ve onun güneşe
ettiği aydınlığına yemin olsun
Güneşe ve onun aydınlığına yemin olsun. Onu
takip ettiği zaman aya (91:1-2) 50
103

َ ‫ﷲ َر ِﺑّﻧَﺎ َﻣﺎ ُﻛﻧﱠﺎ ُﻣﺷ ِْر ِﻛ‬


‫ﯾن‬ ِ ‫َو‬
şirk koşan kimseler değildik Rabbimiz vallahi

Rabbimiz! Vallahi biz şirk koşan kimseler değildik! (6:23)

ِ ‫ﻓَ َﻼ أ ُ ْﻗ‬
ِ ‫ﺳ ُم ِﺑ َﻣ َواﻗِ ِﻊ اﻟﻧﱡ ُﺟ‬
‫وم‬
yıldızların yerlerine yemin ederim
ki

Yıldızların yerlerine yemin ederim ki (56:75)

َ ‫ب ِإﻧﱠﺎ ﻟَﻘَﺎد ُِر‬


‫ون‬ ِ ‫ب ا ْﻟ َﻣﺷ َِﺎر‬
ِ ‫ق َوا ْﻟ َﻣﻐَ ِﺎر‬ ِ ‫ﻓَ َﻼ أ ُ ْﻗ‬
ِ ّ ‫ﺳ ُم ﺑِ َر‬
gücümüz bizim ve doğuların Rabbine yemin
yeter batıların ederim ki

Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki (70:40)


51

‫َواﻟﱠ ْﯾ ِل اِذَا َﯾ ْﻐ ٰﺷﻰ َواﻟﻧﱠ َﮭ ِﺎر اِذَا‬


zaman gündüze örttüğü zaman geceye
yemin olsun

‫ﻖ اﻟذﱠﻛ ََر َو ْاﻻ ُ ْﻧ ٰﺛﻰ‬


َ َ‫ﺗَ َﺟﻠﱣﻰ َو َﻣﺎ َﺧﻠ‬
ve dişiyi erkeği yaratana açılıp
(andolsun) aydınlandığı

Örttüğü zaman geceye yemin olsun. Açılıp


aydınlandığı zaman gündüze, Erkeği ve dişiyi
yaratana (andolsun), (92:1-3)

ِ ‫ﯾن َو َھذَا ا ْﻟﺑَﻠَ ِد ْاﻷ َ ِﻣ‬


‫ﯾن‬ َ ِ‫ﺳﯾﻧ‬
ِ ‫ور‬
ِ ‫ط‬ُ ‫ون َو‬
ِ ُ ‫اﻟز ْﯾﺗ‬ ِ ّ ‫َواﻟ ِﺗ‬
‫ﯾن َو ﱠ‬
emin beldeye ve şu Sînâ dağına ve zeytine incire yemin
ederim

İncire ve zeytine yemin ederim! Sînâ dağına,


Ve şu emin beldeye (95:1-3) 52
104
YÖN EDATLARI

َ ‫َوﻟَﻘَ ْد َﺧﻠَ ْﻘﻧَﺎ ﻓَ ْو َﻗ ُﻛ ْم‬


َ ‫ﺳ ْﺑ َﻊ َط َٓرا ِﺋ‬
‫ﻖ‬ Yukarı, üst َ ‫ﻓَ ْو‬
‫ق‬
yol (yedi gök) yedi üzerinizde biz yarattık hakikaten
Hakikaten biz üzerinizde yedi yol(gök) yarattık.

‫تا َ ْر ُﺟ ِﻠ ِﮭ ْم‬ ُ َ‫َﯾ ْﻐ ٰﺷﯾ ُﮭ ُم ا ْﻟ َﻌذ‬


ِ ْ‫اب ِﻣ ْن ﻓَ ْو ِﻗ ِﮭ ْم َو ِﻣ ْن ﺗَﺣ‬ Aşağı, alt َ‫ﺗَﺣْ ت‬
ayaklarının ve üstlerinden azab onları saracak
altından
Azab onları üstlerinden ve ayaklarının altından
saracak.
‫اﻟر َﯾﺎ َح ﺑُﺷْرا ً َﺑ ْﯾ َن َﯾد َْي َرﺣْ َﻣ ِﺗ ِﮫ‬
ّ ِ ‫ﺳ ُل‬
ِ ‫ﯾُ ْر‬ Ön ‫ﺑَ ْﯾ َن ﯾَد َْي‬
rahmetinin önünde bir müjdeci rüzgârları gönderir
olarak
Rahmetinin önünde rüzgârları bir müjdeci olarak
gönderir.

ْ َ‫ﻓَ ِﺈﻧﱠﮫُ ﯾ‬
َ ‫ﺳﻠُكُ ِﻣ ْن ﺑَ ْﯾ ِن ﯾَدَ ْﯾ ِﮫ َو ِﻣ ْن َﺧ ْﻠ ِﻔ ِﮫ َر‬
‫ﺻدًا‬ Arka َ ‫َﺧ ْﻠ‬
‫ف‬
gözcüler ve ardından onun (peygamberin) salar çünkü O
önünden
Çünkü O, onun önünden ve arkasından gözcüler salar.

ُ‫ﺎن ِﻟﯾَ ْﻔ ُﺟ َر أ َ َﻣﺎ َﻣﮫ‬


ُ ‫ﺳ‬َ ‫اﻹ ْﻧ‬
ِ ْ ُ‫َﺑ ْل ﯾُ ِرﯾد‬
ilerisini suç işleyerek insan ister doğrusu
Önünde ‫اَ َﻣﺎ َم‬
berbad etmek
Doğrusu insan, suç işleyerek önünü berbad etmek ister.

َ ِ‫َوأ َ ﱠﻣﺎ َﻣ ْن أُوﺗ‬


‫ﻲ ِﻛﺗَﺎﺑَﮫُ َو َرا َء َظﮭ ِْر ِه‬ Arkasında ‫َظﮭ ِْر‬
arka tarafından kitabı verilir kimin de ise

kimin de kitabı arka tarafından verilir ise54


105

ِ� ‫ﺳ ﱠﺠﺪًا‬
ُ ‫ﺸ َﻤﺎﺋِ ِﻞ‬ ِ ‫ﯾَﺘَﻔَﯿﱠﺄ ُ ِظ َﻼﻟُﮫُ ﻋ َِﻦ ْاﻟﯿَ ِﻤ‬
‫ﯿﻦ َواﻟ ﱠ‬ Sağ ‫ﯾَ ِﻣ ْﯾ ٌن‬
Allah’a secde ve sola sağa gölgeleri dönerler
ederek
Gölgeleri Allah’a secde ederek sağa ve sola
dönerler.
َ ‫ﺷ َﻣﺎ ِل ِﻋ ِز‬
‫ﯾن‬ ِ ‫ﻋ َِن ا ْﻟﯾَ ِﻣ‬
ّ ِ ‫ﯾن َوﻋ َِن اﻟ‬
bölükler halinde sollu sağlı
Sol ‫ﺷ َﻣﺎ ٌل‬
ِ
Sağlı sollu bölükler halinde.

َ ُ‫ﻗُ ِل ﷲ‬
‫ﺷ ِﮭﯾدٌ ﺑَ ْﯾﻧِﻲ َوﺑَ ْﯾﻧَ ُﻛ ْم‬
benimle sizin şahiddir Allah de ki
Arasında ‫ﺑَ ْﯾ َن‬
aranızda

Deki! Benimle sizin aranızda Allah şahiddir. 55

‫ون‬ ْ َ ‫ﻗَﺎ َل ِﻟ َﻣ ْن َﺣ ْوﻟَﮫُٓ ا َ َﻻ ﺗ‬


َ ُ‫ﺳﺗ َ ِﻣﻌ‬ Etrafında ‫َﺣ ْو َل‬
işitiyor musunuz etrafındakilere (firavun) dedi ki

(Firavun) etrafındakilere dedi ki: “İşitiyor musunuz?

‫ث اَ ٰﺗﻰ‬
ُ ‫ﺎﺣ ُر َﺣ ْﯾ‬
ِ ‫ﺳ‬‫َو َﻻ ﯾُ ْﻔ ِﻠ ُﺢ اﻟ ﱠ‬ Her nerede ُ ‫َﺣ ْﯾ‬
‫ث‬
varsa nereye büyücü ise iflah olmaz

Büyücü(Sihirbaz ) ise nereye varsa iflah olmaz.”

ِ ‫ﻓَﺎ َ ْﯾﻧَ َﻣﺎ ﺗ ُ َوﻟﱡوا ﻓَﺛ َ ﱠﻣﺎ َوﺟْ ﮫُ ﱣ‬


�‫ا‬
Allah'ın İşte dönerseniz Artık Her nerede ‫اَ ْﯾﻧَ َﻣﺎ‬
vechi oradadır nereye

Artık nereye dönerseniz, Allah’ın vechi /rızası oradadır.


56
106

َ ‫َو ُھ َو ا ْﻟﻘَﺎ ِھ ُر ﻓَ ْو‬


ُ ‫ق ِﻋ َﺑﺎ ِد ِه َو ُھ َو ا ْﻟ َﺣ ِﻛﯾ ُم ا ْﻟ َﺧ ِﺑ‬
‫ﯾر‬
her şeyden hikmet O kullarının üzerinde mutlak O
haberdardır sahibidir galiptir

O, kullarının üzerinde mutlak galiptir. O, hikmet


sahibidir, her şeyden haberdardır. (6:18)
‫ﺎب‬
َ ‫ﺻ‬ ُ ‫اﻟرﯾ َﺢ ﺗَﺟْ ِري ِﺑﺎ َ ْﻣ ِر ِه ُر َٓﺧﺎ ًء َﺣ ْﯾ‬
َ َ‫ث ا‬ َ َ‫ﻓ‬
ّ ِ ُ‫ﺳ ﱠﺧ ْرﻧَﺎ ﻟَﮫ‬
istediği yere yumuşak Onun akıp ona bunun üzerine
bir şekilde emriyle gidiyordu rüzgârı musahhar kıldık
Bunun üzerine rüzgârı ona musahhar kıldık. Onun
emriyle istediği yere yumuşak bir şekilde akıp
gidiyordu. (38:36)
ً‫ا َ ْﯾ َن َﻣﺎ ﺛ ُ ِﻘ ٓﻔُوا ا ُ ِﺧذُوا َوﻗُ ِﺗ ّﻠُوا ﺗ َ ْﻘﺗِﯾﻼ‬
öldürüldükçe ve yakalanırlar bulunurlarsa nerede
öldürülürler
Nerede bulunurlarsa yakalanırlar ve
öldürüldükçe öldürülürler. (12:95) 57

tasdik eden hak (bir bu kitap Sana vahyettiğimiz


kitap)tır (Kur’an)

çok iyi kullarından kuşkusuz kendinden


görendir hakkıyla Allah önceki (kitap)ları
haberdardır
Sana vahyettiğimiz bu kitap (Kur’an), kendinden önceki
(kitap)ları tasdik eden hak (bir kitap)tır. Kuşkusuz Allah,
kullarından hakkıyla haberdardır, çok iyi görendir. (35:31)

ِ ‫ﺻ ْﻠ‬
ِ ِ‫ب َواﻟﺗ ﱠ َراﺋ‬
‫ب‬ ُ ‫ﯾَ ْﺧ ُر‬
‫ج ِﻣ ْن ﺑَ ْﯾ ِن اﻟ ﱡ‬
(kadının) (erkeğin) bel arasından çıkar
göğüs kemiği kemiği ile

(Erkeğin) bel kemiği ile (kadının) göğüs kemiği


arasından çıkar. (86:7) 58
107

‫ﺷ َﻣﺎ ِﻟ ِﮫ ﻓَﯾَﻘُو ُل ﯾَﺎ ﻟَ ْﯾﺗَﻧِﻲ ﻟَ ْم أُوتَ ِﻛﺗَﺎﺑِﯾَ ْﮫ‬ َ ِ‫َوأ َ ﱠﻣﺎ َﻣ ْن أُوﺗ‬
ِ ‫ﻲ ِﻛﺗَﺎﺑَﮫُ ِﺑ‬
kitabım bana keşke der ki solundan kitabı verilen kimse ise
verilmeseydi
Kitabı solundan verilen kimse ise der ki:
“Keşke kitabım bana verilmeseydi! (69:25)

َ ‫ظ‬
‫ون‬ َ ‫ِﯾن ُھ ْمﻋ َٰﻠﻰ‬
ُ ِ‫ﺻﻠَ َوا ِﺗ ِﮭ ْم ﯾُ َﺣﺎﻓ‬ َ ‫َواﻟﱠذ‬
muhafaza ederler namazlarını onlar ki

Onlar ki, namazlarını muhafaza ederler. (23:9)

‫ض َو َﻣﺎ ﺑَ ْﯾﻧَ ُﮭ َﻣﺎ َو َﻣﺎ ﺗَﺣْتَ اﻟﺛ ﱠ ٰرى‬


ِ ‫ت َو َﻣﺎ ﻓِﻲ ْاﻻَ ْر‬
ِ ‫ﺳ ٰﻣ َوا‬
‫ﻟَﮫُ َﻣﺎ ﻓِﻲ اﻟ ﱠ‬
toprağın ve altındakilerin İkisinin yerde göklerde O’nundur
tümü arasında

Göklerde, yerde, ikisinin arasında ve toprağın


altındakilerin tümü O’nundur. (12:95) 59

َ ُ‫ب ُﻣﻧَﺎﻓِﻘ‬
‫ون‬ ِ ‫َو ِﻣ ﱠﻣ ْن َﺣ ْوﻟَ ُﻛ ْم ِﻣ َن ْاﻻَﻋ َْرا‬
münafık olanlar bedevilerden vardır çevrenizdeki

Çevrenizdeki bedevilerden, münafık olanlar vardır.


(9:101)

ُ ‫ﷲ ﺗ ُ ْر َﺟ ُﻊ ْاﻻ ُ ُﻣ‬
‫ور‬ ِ ‫ﯾَ ْﻌﻠَ ُم َﻣﺎ ﺑَ ْﯾ َن اَ ْﯾد‬
ِ ‫ِﯾﮭ ْم َو َﻣﺎ َﺧ ْﻠﻔَ ُﮭ ْم َواِﻟَﻰ‬
bütün döndürülür Allah`a ve arkalarındakini önlerindekini (önlerinden (Allah)
işler (geride bıraktıklarını) gönderdiklerini) bilir

(Allah,) önlerindekini ve arkalarındakini bilir.


Bütün işler Allah`a döndürülür. (22:76)

‫ﺎر‬ ٍ ‫ﻋدﱠ ﷲُ َﻟ ُﮭ ْم َﺟﻧﱠﺎ‬


ُ ‫ت ﺗَﺟْ ِري ِﻣ ْن ﺗَﺣْ ﺗِ َﮭﺎ ْاﻻَ ْﻧ َﮭ‬ َ َ‫ا‬
ırmaklar altlarından akan cennetler onlar Allah hazırlamıştır
için
Allah, onlar için altlarından ırmaklar akan ve
içinde ebedi kalacakları cennetler hazırlamıştır. (9:89)
108

ْ َ ‫ا ِْذ َٓﺟﺎ ُؤ ُﻛ ْم ِﻣ ْن ﻓَ ْو ِﻗ ُﻛ ْم َو ِﻣ ْن ا‬
‫ﺳﻔَ َل ِﻣ ْﻧ ُﻛ ْم‬ hani
ve alt tarafınızdan üst tarafınızdan onlar size gelmişlerdi

Hani onlar, üst tarafınızdan ve alt tarafınızdan


size gelmişlerdi. (33:10)

‫ﯾم آ َ ٍن‬ َ ُ‫طوﻓ‬


ٍ ‫ون ﺑَ ْﯾﻧَ َﮭﺎ َوﺑَ ْﯾ َن َﺣ ِﻣ‬ ُ َ‫ﯾ‬
kızgın ve kaynar onunla dolaşıp
su (cehennemle) dururlar
arasında

Onunla (cehennemle) ve kızgın kaynar su


arasında dolaşıp dururlar.(55:44)

Kelimelerin anlamlarını yazın.

‫َوا ْﻟﻌَﺻ ِْر‬ ْ


‫اذ‬ ُ ِ‫ا ْﻟ َﺧﺑ‬
‫ﯾر‬
Asra andolsun Olduğu zaman Hakkıyla haberdar

‫َوا ْﻟﻔَﺟْ ِر‬ ‫اِذَا‬ َ ‫َﺧ ْﻠ‬


‫ف‬
Fecre andolsun Olacağı zaman Arka

َ ‫ﻓَ ْو‬
‫ق‬ ِ ‫ا ُ ْﻗ‬
‫ﺳ ُم‬ ‫اﻟذﱠﻛ ََر‬
Üzerinde Yemin ederim Erkek

‫ا ْﻟﻘَﺎ ِھ ُر‬ ‫ا َ َﻣﺎ َم‬ ‫ﺷ ْﻔ ِﻊ‬


‫َواﻟ ﱠ‬
Mutlak hakim, ezen Önünde Çift
ُ ‫ْاﻻ ُﻣ‬
109

ِ ‫ا ْﻟﻘَد‬
‫ِﯾم‬ ‫ور‬ ‫ﺷ َﻣﺎل‬
ِ
Eski İşler Sol

‫َوا ْﻟﻘَ َﻠ ِم‬ ‫ا َ ْﻻ ﻧﺛَﻰ‬ ‫اﻟﺷ ْﱠﻣ ِس‬


Kaleme andolsun Dişi Güneş

‫َو ا ْﻟﻘَ َﻣ ِر‬ ُ ‫اَ ْﻻ ْﻧ َﮭ‬


‫ﺎر‬ ٌ‫ﺷ ِﮭﯾد‬
َ
Aya andolsun Nehirler Gören, şahit

‫َو اﻟﻠﱠ ْﯾ ِل‬ ‫ا َ ْﯾﻧَ َﻣﺎ‬ ‫ﺢ‬


ِ ‫ﺻ ْﺑ‬
‫اﻟ ﱡ‬
Geceye andolsun Her nerede Sabah

َ ‫ُﻣﺷ ِْر ِﻛ‬


‫ﯾن‬ ‫َﺑ ْﯾ َن‬ ‫َواﻟ ﱡ‬
‫ﺿ َﺣﻰ‬
Ortak koşanlar Arasında Kuşluğa andolsun

‫ﺻ ِدّﻗًﺎ‬
َ ‫ُﻣ‬ ‫ﺑَ ْﯾ َن ﯾَد َْي‬ ِ ‫اﻟﻧﱡ ُﺟ‬
‫وم‬
Doğrulayıcı olarak Önünde Yıldızlar

َ ُ‫ُﻣﻧَﺎﻓِﻘ‬
‫ون‬ ِ ‫ﺗَﺎ‬
� ‫اَﻟﻧﱠ َﮭ ِﺎر‬
Münafıklar Allah’a andolsun Gündüz

ُ‫َوﺟْ ﮫ‬ َ‫ﺗَﺣْ ت‬ �
ِ ‫َو‬
Yüz Altında Allah’a andolsun

‫َو َرا َء‬ ِ ّ ِ‫اﻟﺗ‬


‫ﯾن‬ ‫َوا ْﻟ َوﺗْ ِر‬
Arkasında İncire andolsun Tek olana andolsun

‫ﯾَ ِﻣ ْﯾ ٌن‬ ‫َﺣ ْو َل‬ ُ ‫َﺣ ْﯾ‬


‫ث‬
Sağ; and Etrafında Her nerede
110
Muzari Mazi Muzari Mazi

ْ َ‫ﻧ‬
‫ﺻ ِﺑ ُر‬ ‫ﺻﺑَ ْرﻧَﺎ‬
َ ‫ﻧَﺢْ ُن‬ ْ َ‫ا‬
‫ﺻ ِﺑ ُر‬ ُ‫ﺻﺑَ ْرت‬
َ ‫اَﻧَﺎ‬
Sabrederiz Sabrettik Biz Sabrederim Sabrettim Ben

‫ون‬ ْ َ‫ﺗ‬
َ ‫ﺻ ِﺑ ُر‬ ‫ﺻﺑَ ْرﺗ ُ ْم‬
َ ‫ا َ ْﻧﺗ ُ ْم‬ ْ َ‫ﺗ‬
‫ﺻ ِﺑ ُر‬ َ‫ﺻﺑَ ْرت‬
َ َ‫ا َ ْﻧت‬
Sabredersiniz Sabrettiniz Siz Sabredersin Sabrettin Sen

َ ‫ﺻ ِﺑ ُر‬
‫ون‬ ْ َ‫ﯾ‬ ‫ﺻﺑَ ُروا‬
َ ‫ھ ُﮭ ْم‬ ‫ﺻﺑِ ُر‬
ْ َ‫ﯾ‬ ‫ﺻﺑَ َر‬
َ ‫ُھ َو‬
Sabrederler Sabrettiler Onlar Sabreder Sabretti O(er)

ْ َ‫ﺗ‬
‫ﺻﺑِ ُر‬ ْ‫ﺻﺑَ َرت‬
َ ‫ﻲ‬
َ ‫ِھ‬
Sabreder Sabretti O(dş)

Muzari Mazi Muzari Mazi

‫ﻧَﺣْ ِﻣ ُل‬ ‫َﺣ َﻣ ْﻠﻧَﺎ‬ ‫ﻧَﺢْ ُن‬ ‫اَﺣْ ِﻣ ُل‬ ُ‫َﺣ َﻣ ْﻠت‬ ‫اَﻧَﺎ‬
Taşırız Taşıdık Biz Taşırım Taşıdım Ben

َ ُ‫ﺗَﺣْ ِﻣﻠ‬
‫ون‬ ‫َﺣ َﻣ ْﻠﺗ ُ ْم‬ ‫ا َ ْﻧﺗ ُ ْم‬ ‫ﺗَﺣْ ِﻣ ُل‬ َ‫َﺣ َﻣ ْﻠت‬ َ‫اَ ْﻧت‬
Taşırsınız Taşıdınız Siz Taşırsın Taşıdın Sen

َ ُ‫َﯾﺣْ ِﻣﻠ‬
‫ون‬ ‫َﺣ َﻣﻠُوا‬ ‫ھ ُﮭ ْم‬ ‫َﯾﺣْ ِﻣ ُل‬ ‫َﺣ َﻣ َل‬ ‫ُھ َو‬
Taşırlar Taşıdılar Onlar Taşır Taşıdı O(er)

‫ﺗَﺣْ ِﻣ ُل‬ ْ‫َﺣ َﻣﻠَت‬ ‫ﻲ‬


َ ‫ِھ‬
Taşır Taşıdı O(dş)
111
14.DERS

َ ُ‫ﻗَ ْد اَ ْﻓﻠَ َﺢ ا ْﻟ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧ‬


َ ‫﴾ اَﻟﱠذ‬١﴿ ‫ون‬
‫ِﯾن ُھ ْم‬
onlar ki Mü’minler kurtuluşa ermişlerdir gerçekten

ِ ‫ﺻ َﻼﺗِ ِﮭ ْم َﺧﺎ‬
َ ُ ‫ﺷﻌ‬
َ ‫﴾ َواﻟﱠذ‬٢﴿ ‫ون‬
‫ِﯾن ُھ ْم‬ َ ‫ﻓِﻲ‬
onlar ki namazlarında
huşu içinde olanlardır

‫ﻠز ٰﻛو ِة‬ َ ‫ﺿ‬


َ ‫﴾ َواﻟﱠذ‬٣﴿ ‫ون‬
‫ِﯾن ُھ ْم ِﻟ ﱠ‬ ُ ‫ﻋ َِن اﻟﻠﱠ ْﻐ ِو ُﻣ ْﻌ ِر‬
zekâtı onlar ki yüz çevirenlerdir boş şeylerden

﴾٥﴿ َ ‫ظ‬
‫ون‬ ُ ‫وﺟ ِﮭ ْم َﺣﺎ ِﻓ‬
ِ ‫ِﯾن ُھ ْم ِﻟﻔُ ُر‬ َ ُ‫ﻓَﺎ ِﻋﻠ‬
َ ‫﴾ َواﻟﱠذ‬٤﴿ ‫ون‬
koruyanlardır ırzlarını onlar ki verenlerdir
Mü’minler gerçekten
kurtuluşa ermişlerdir. Onlar ki namazlarında huşu içinde olanlardır.
Onlar ki boş şeylerden yüz çevirenlerdir. Onlar ki, zekâtı verenlerdir.
Onlar ki ırzlarını koruyanlardır.

ÇOĞUL KELİMELER:

Üç çeşit çoğul kelime vardır: Eril çoğul, dişil


çoğul ve kırık çoğul.

Eril çoğul: Kelimenin sonuna merfu hal için


( ‫ )و ۤن‬eklenir; mansub ve mecrur hal için
ۤ ) ilave edilir.
( ‫ﯾن‬

68
112
Eril Çoğullar Mansub - Mecrur Merfu İsim

‫ﺳ ِﻠ ٌم‬
ْ ‫ُﻣ‬
Müslüman
erkekler
َ ‫ﺳ ِﻠ ِﻣ‬
‫ﯾن‬ ْ ‫ُﻣ‬ َ ‫ﺳ ِﻠ ُﻣ‬
‫ون‬ ْ ‫ُﻣ‬

Cahiller َ ‫َﺟﺎ ِھ ِﻠ‬


‫ﯾن‬ َ ُ‫َﺟﺎ ِھﻠ‬
‫ون‬ ‫َﺟﺎ ِھ ٌل‬

Gönderilenler َ ‫ﺳ ِﻠ‬
‫ﯾن‬ َ ‫ُﻣ ْر‬ َ ُ‫ﺳﻠ‬
‫ون‬ َ ‫ُﻣ ْر‬ ‫ﺳ ٌل‬
َ ‫ُﻣ ْر‬

Doğru olanlar َ ‫ﺻﺎ ِد ِﻗ‬


‫ﯾن‬ َ َ ُ‫ﺻﺎ ِدﻗ‬
‫ون‬ َ ‫ق‬
ٌ ‫ﺻﺎ ِد‬
َ

Zalimler َ ‫َظﺎ ِﻟ ِﻣ‬


‫ﯾن‬ َ ‫َظﺎ ِﻟ ُﻣ‬
‫ون‬ ‫َظﺎ ِﻟ ٌم‬

Eril Çoğullar Mansub - Mecrur Merfu İsim


Salih
erkekler
َ ‫ﺻﺎ ِﻟ ِﺣ‬
‫ﯾن‬ َ َ ‫ﺻﺎ ِﻟ ُﺣ‬
‫ون‬ َ ‫ﺻﺎ ِﻟ ٌﺢ‬
َ

Kafirler َ ‫ﻛَﺎﻓِ ِر‬


‫ﯾن‬ َ ‫ﻛَﺎﻓِ ُر‬
‫ون‬ ‫ﻛَﺎ ِﻓ ٌر‬

İbadet edenler َ ‫ﻋَﺎ ِﺑد‬


‫ِﯾن‬ َ ‫ﻋَﺎ ِﺑد‬
‫ُون‬ ٌ‫ﻋَﺎﺑِد‬

Sabredenler َ ‫ﺻﺎ ِﺑ ِر‬


‫ﯾن‬ َ َ ‫ﺻﺎ ِﺑ ُر‬
‫ون‬ َ ‫ﺻﺎ ِﺑ ٌر‬
َ

Sakınanlar َ ‫ُﻣﺗ ﱠ ِﻘ‬


‫ﯾن‬ َ ُ‫ُﻣﺗﱠﻘ‬
‫ون‬ ٍ ‫ُﻣﺗ ﱠ‬
‫ﻖ‬
113

َ ُ‫وﻟٓ ِﺋ َك ُھ ُم ا ْﻟ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧ‬
� ‫ون َﺣـﻘﺎ‬ ٰ ُ‫ا‬
gerçek Mü’minler onlardır işte

İşte gerçek Mü’minler onlardır. (9:101)

َ ‫ظﺎ ِﻟ ُﻣ‬
‫ون‬ َ ‫َوا ْﻟﻛَﺎﻓِ ُر‬
‫ون ُھ ُم اﻟ ﱠ‬
zalimlerin ta kendileridir kâfirler

Kâfirler, zalimlerin ta kendileridir. (2:254)

ٰ ُ ‫ؤﻟﺋِ َك ﻋ َٰﻠﻰ ُھدًى ِﻣ ْن َر ِﺑّ ِﮭ ْم َو ا‬


‫ؤﻟﺋِ َك ُھ ُم ْﻟ ُﻣ ْﻔ ِﻠ ُﺣون‬ ٰ ُ‫ا‬
Kurtuluşa Onlardır Ve işte Rablerinden Bir hidayet İşte onlar
erenler onlar üzeredirler

İşte onlar, Rablerinden bir hidayet üzeredirler


ve işte onlar, onlardır kurtuluşa erenler. (2:5)

َ ‫ﺳ ُر‬
‫ون‬ ِ ‫ﺷ ْﯾ َط‬
ِ ‫ﺎن ُھ ُم ا ْﻟ َﺧﺎ‬ َ ‫أَ َﻻ ِإ ﱠن ِﺣ ْز‬
‫ب اﻟ ﱠ‬
hüsrana şeytanın kesinlikle dikkat
uğrayanlardır taraftarları edin

Dikkat edin, şeytanın taraftarları kesinlikle


hüsrana uğrayanlardır. (9:101)
َ ‫ﺿﺎﻟ ﱡ‬
‫ون‬ ُ ‫ﻗَﺎ َل َو َﻣ ْن ﯾَ ْﻘ َﻧ‬
‫ط ِﻣ ْن َرﺣْ َﻣ ِﺔ َر ِﺑّ ِﮫ ا ﱠِﻻ اﻟ ٓﱠ‬
sapıklığa başka Rabbinin umudunu kim dedi ki
düşenlerden rahmetinden keser

Dedi ki: “Sapıklığa düşenlerden başka


Rabbinin rahmetinden kim umudunu keser? (15:56)

ِ ْ‫ب ا ْﻟ ُﻣﺣ‬
َ ِ‫ﺳﻧ‬
‫ﯾن‬ َ ‫ا ﱠِن‬
‫ﷲ ﯾُ ِﺣ ﱡ‬
iyilik sever Allah şüphesiz
yapanları

Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever. (5:13)


114

َ ‫َو َٓﻣﺎ اَﻧَﺎ ِﻣ َن ا ْﻟ ُﻣﺷ ِْر ِﻛ‬


‫ﯾن‬
müşriklerden ve ben değilim

Ve ben müşriklerden değilim. (6:79)

َ ‫َوا ْﻋﻠَ ُٓﻣوا اَ ﱠن‬


َ ‫ﷲ َﻣ َﻊ ا ْﻟ ُﻣﺗ ﱠ ِﻘ‬
‫ﯾن‬
takva beraberdir Allah ve bilin
sahipleriyle şüphesiz ki

Ve bilin ki şüphesiz Allah, takva sahipleriyle


beraberdir. (9:36)

‫ﺳﻔَ ِل ِﻣ َن اﻟﻧﱠ ِﺎر‬ َ ‫ا ﱠِن ا ْﻟ ُﻣﻧَﺎﻓِ ِﻘ‬


ْ َ‫ﯾن ﻓِﻲ اﻟد ْﱠر ِك ْاﻻ‬
ateşin en alt tabakasındadırlar münafıklar şüphesiz

Allah, onlar için altlarından ırmaklar akan ve


içinde ebedi kalacakları cennetler hazırlamıştır. (4:145)

ۢ ٍ ‫ﺿ ُﮭ ْم اَ ْو ِﻟ َﯾٓﺎ ُء َﺑ ْﻌ‬
‫ض‬ َ ُ‫َوا ْﻟ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧ‬
ُ ‫ون َوا ْﻟ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧَﺎتُ َﺑ ْﻌ‬
birbirlerinin ve Mü’min Mü’min erkekler
velileridirler kadınlar

Mü’min erkekler ve Mü’min kadınlar


birbirlerinin velileridirler. (9:71)

َ ‫ﺎﺟد‬
‫ُون‬ ‫ون اﻟ ﱠ‬
ِ ‫ﺳ‬ ‫ون ﱠ‬
َ ُ‫اﻟرا ِﻛﻌ‬ ‫ُون اﻟ ٓﱠ‬
َ ‫ﺳﺎﺋِ ُﺣ‬ ِ ‫ُون ا ْﻟ َﺣ‬
َ ‫ﺎﻣد‬ َ ُ‫اَﻟﺗٓﱠﺎﺋِﺑ‬
َ ‫ون ا ْﻟﻌَﺎﺑِد‬
secdeye rükû edenler hamd
(cihad için) ibadet tevbe edenler
kapananlar seyahat edenler edenler edenler

Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler,


seyahat edenler (veya oruç tutanlar), rükû
edenler, secdeye kapananlar. (9:112)
115

َ ‫ﯾن َو ُﻣ ْﻧذ ِِر‬


‫ﯾن‬ ّ ِ َ‫ﯾن ا ﱠِﻻ ُﻣﺑ‬
َ ‫ﺷ ِر‬ َ ‫ﺳ ُل ا ْﻟ ُﻣ ْر‬
َ ‫ﺳ ِﻠ‬ ِ ‫َو َﻣﺎ ﻧُ ْر‬
ve uyarıcı olarak müjdeci ancak peygamberleri biz göndeririz

Biz, peygamberleri ancak müjdeci ve uyarıcı


olarak göndeririz. (18:56)

َ ‫ﻗَﺎﻟُوا َرﺑﱡﻧَﺎ ﯾَ ْﻌﻠَ ُم اِ ٓﻧﱠﺎ اِﻟَ ْﯾ ُﻛ ْم ﻟَ ُﻣ ْر‬


َ ُ ‫ﺳﻠ‬
‫ون‬
gönderilmiş size gerçekten biliyor dediler ki
elçileriz biz Rabbimiz
Rabbimiz biliyor. Gerçekten biz size
gönderilmiş elçileriz. (36:16)

ّ ‫ون َﻣﺎ ﻟَ ُﮭ ْم ِﻣ ْن َو ِﻟ‬


‫ﻲ ٍ َو َﻻ ﻧَ ِﺻ ٍﯾر‬ ‫َواﻟ ﱠ‬
َ ‫ظﺎ ِﻟ ُﻣ‬
yardımıcı da dost da onlar için yoktur zalimlere
gelince
Zalimlere gelince; onlar için dost da yardımıcı
da yoktur. (42:8) 75

ِ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮫ ِﻣ َن ا ْﻟ َﺣ ِﻣ‬
‫ﯾم‬ َ ُ‫ون ﻓَﺷ َِﺎرﺑ‬
َ ‫ون‬ َ ‫ط‬ َ ‫ﻓَ َﻣﺎ ِﻟﺋ‬
ُ ُ‫ُون ِﻣ ْﻧ َﮭﺎ ا ْﻟﺑ‬
kaynar sudan üzerine de içeceksiniz karınlarınızı ondan dolduracaksınız

Karınlarınızı ondan dolduracaksınız. Üzerine de


kaynar sudan içeceksiniz. (56:53-54)

َ ‫ﺎﻣـ ُﻊ ا ْﻟ ُﻣﻧَﺎﻓِ ِﻘ‬


َ ‫ﯾن َوا ْﻟﻛَﺎﻓِ ِر‬
ً ‫ﯾن ﻓِﻲ َﺟ َﮭﻧﱠ َم َﺟ ِﻣﯾﻌﺎ‬ َ ‫ا ﱠِن‬
ِ ‫ﷲ َﺟ‬
hepsini cehennemde ve kâfirlerin bir arada Allah şüphesiz
münafıkların toplayıcıdır

Şüphesiz Allah, münafıkların ve kâfirlerin


hepsini cehennemde bir arada toplayıcıdır. (4:140)
116

َ ِ‫ﺳ ِرﻓ‬
‫ﯾن‬ ‫ﺳ ِرﻓُوا اِﻧﱠﮫُ َﻻ ﯾُ ِﺣ ﱡ‬
ْ ‫ب ا ْﻟ ُﻣ‬ ْ ُ ‫َو ُﻛﻠُوا َواﺷ َْرﺑُوا َو َﻻ ﺗ‬
israf edenleri sevmez şüphesiz fakat israf etmeyin için yiyin
o (Allah)

Hani onlar, üst tarafınızdan ve alt tarafınızdan


size gelmişlerdi. (7:31)

ْ َ‫رﯾن ﺑِ ْﺎﻻ‬
‫ﺳ َﺣ ِﺎر‬ ْ ‫ﯾن َوا ْﻟ ُﻣ‬
َ ‫ﺳﺗ َ ْﻐ ِﻔ‬ َ ِ‫ﯾن َوا ْﻟﻘَﺎﻧِﺗ‬
َ ‫ﯾن َوا ْﻟ ُﻣ ْﻧ ِﻔ ِﻘ‬ َ ِ‫ﺻﺎ ِدﻗ‬
‫ﯾن َواﻟ ﱠ‬ ‫اَﻟ ﱠ‬
َ ‫ﺻﺎ ِﺑ ِر‬
seherlerde ve bağışlama infak edenler kulluk/itaat dosdoğru (onlar)
dileyenlerdir edenler olanlar sabredenler

(Onlar); Sabredenler, dosdoğru olanlar,


kulluk/itaat edenler, infak edenler ve
seherlerde bağışlama dileyenlerdir. (3:17)

Eril Çoğullar Mansub -Mecrur Merfu İsim

Kafirler َ ‫ﻛَﺎﻓِ ِر‬


‫ﯾن‬ َ ‫ﻛَﺎ ِﻓ ُر‬
‫ون‬ ‫ﻛَﺎﻓِ ٌر‬

Müjdeleyiciler َ ‫ﺷ ِّر‬
‫ﯾن‬ ِ َ‫ُﻣﺑ‬ َ ‫ﺷ ُّر‬
‫ون‬ ِ ‫ُﻣ َﺑ‬ ‫ﺷ ٌّر‬
ِ َ‫ُﻣﺑ‬

Sakınanlar َ ‫ُﻣﺗ ﱠ ِﻘ‬


‫ﯾن‬ َ ُ‫ُﻣﺗﱠﻘ‬
‫ون‬ ٍ ‫ُﻣﺗ ﱠ‬
‫ﻖ‬

Gönderilenler َ ُ ‫ﺳﻠ‬
‫ون‬ َ ‫ُﻣ ْر‬ َ ُ ‫ﺳﻠ‬
‫ون‬ َ ‫ُﻣ ْر‬ ‫ﺳل‬
َ ‫ُﻣ ْر‬

Bağışlanma َ ‫ﺳﺗ َ ْﻐ ِﻔ ِر‬


‫ﯾن‬ ْ ‫ُﻣ‬ َ ‫ﺳﺗَ ْﻐ ِﻔ ُر‬
‫ون‬ ْ ‫ُﻣ‬ ‫ﺳﺗَ ْﻐ ِﻔ ٌر‬
ْ ‫ُﻣ‬
dileyenler
117
ERİL ÇOĞULLAR Mansub - Mecrur Merfu İSİM

İsraf edenler َ ‫ﺳ ِر ِﻓ‬


‫ﯾن‬ ْ ‫ُﻣ‬ َ ُ‫ﺳ ِرﻓ‬
‫ون‬ ْ ‫ُﻣ‬ ‫ف‬
ٌ ‫ﺳ ِر‬
ْ ‫ُﻣ‬

Teslim olanlar
َ ‫ﺳ ِﻠ ِﻣ‬
‫ﯾن‬ ْ ‫ُﻣ‬ َ ‫ﺳ ِﻠ ُﻣ‬
‫ون‬ ْ ‫ُﻣ‬ ْ ‫ُﻣ‬
‫ﺳ ِﻠ ٌم‬

َ ‫ُﻣﺷ ِْر ِﻛ‬


‫ﯾن‬ َ ‫ُﻣﺷ ِْرﻛ‬
‫ُون‬ ٌ‫ُﻣﺷ ِْرك‬
Ortak koşanlar

َ ‫ُﻣ ْﻔ ِﻠ ِﺣ‬
‫ﯾن‬ َ ‫ُﻣ ْﻔ ِﻠ ُﺣ‬
‫ون‬ ‫ُﻣ ْﻔ ِﻠ ٌﺢ‬
Başaranlar

Münafıklar َ ‫ُﻣﻧَﺎ ِﻓ ِﻘ‬


‫ﯾن‬ َ ُ‫ُﻣﻧَﺎﻓِﻘ‬
‫ون‬ ٌ ِ‫ُﻣﻧَﺎﻓ‬
‫ﻖ‬

Eril Çoğullar Mansub - Mecrur Merfu İsim

Uyaranlar َ ‫ُﻣﻧذ ِِر‬


‫ﯾن‬ َ ‫ُﻣﻧذ ُِر‬
‫ون‬ ‫ُﻣﻧذ ٌِر‬

Harcayanlar َ ‫ُﻣ ْﻧ ِﻔ ِﻘ‬


‫ﯾن‬ َ ُ‫ُﻣ ْﻧ ِﻔﻘ‬
‫ون‬ ٌ ‫ُﻣ ْﻧ ِﻔ‬
‫ﻖ‬

İman edenler َ ِ‫ُﻣ ْؤ ِﻣﻧ‬


‫ﯾن‬ َ ُ‫ُﻣ ْؤ ِﻣﻧ‬
‫ون‬ ‫ُﻣ ْؤ ِﻣ ٌن‬
118
Eril Çoğullar Mansub -Mecrur Merfu İsim
Tevbe َ ‫ﺗَﺎﺋِ ِﺑ‬
‫ﯾن‬ َ ُ‫ﺗَﺎﺋِﺑ‬
‫ون‬ ٌ ِ‫ﺗَﺎﺋ‬
‫ب‬
edenler

Cahiller َ ‫َﺟﺎ ِھ ِﻠ‬


‫ﯾن‬ َ ُ‫َﺟﺎ ِھﻠ‬
‫ون‬ ‫َﺟﺎ ِھ ٌل‬

Övenler َ ‫ﺎﻣد‬
‫ِﯾن‬ ِ ‫َﺣ‬ َ ‫ﺎﻣد‬
‫ُون‬ ِ ‫َﺣ‬ ٌ‫ﺎﻣد‬
ِ ‫َﺣ‬

Zarar edenler
ِ ‫َﺧﺎ‬
َ ‫ﺳ ِر‬
‫ﯾن‬ ‫ون‬ ِ ‫َﺧﺎ‬
َ ‫ﺳ ُر‬ ِ ‫َﺧﺎ‬
‫ﺳ ٌر‬

Rüku edenler َ ‫َرا ِﻛ ِﻌ‬


‫ﯾن‬ َ ُ‫َرا ِﻛﻌ‬
‫ون‬ ‫َرا ِﻛ ٌﻊ‬

Eril Çoğullar Mansub - Mecrur Merfu İsim

İçenler َ ‫ﺷ َِﺎر ِﺑ‬


‫ﯾن‬ َ ُ‫ﺷ َِﺎرﺑ‬
‫ون‬ ‫ب‬
ٌ ‫ﺷ َِﺎر‬

Sabredenler َ ‫ﺻﺎﺑِ ِر‬


‫ﯾن‬ َ َ ‫ﺻﺎﺑِ ُر‬
‫ون‬ َ ‫ﺻﺎ ِﺑ ٌر‬
َ

Doğru
söyleyenler
َ ‫ﺻﺎ ِد ِﻗ‬
‫ﯾن‬ َ َ ُ‫ﺻﺎ ِدﻗ‬
‫ون‬ َ ‫ق‬
ٌ ‫ﺻﺎ ِد‬
َ

Salihler َ ‫ﺻﺎ ِﻟ ِﺣ‬


‫ﯾن‬ َ َ ‫ﺻﺎ ِﻟ ُﺣ‬
‫ون‬ َ ‫ﺻﺎ ِﻟ ٌﺢ‬
َ

Sapanlar َ ّ‫ﺿﺎ ِﻟ‬


‫ﯾن‬ َ َ ‫ﺿﺎﻟﱡ‬
‫ون‬ َ َ
‫ﺿﺎ ٌل‬
119
Eril Çoğullar Mansub - Mecrur Merfu İsim

Haksızlık َ ‫َظﺎ ِﻟ ِﻣ‬


‫ﯾن‬ َ ‫َظﺎ ِﻟ ُﻣ‬
‫ون‬ ‫َظﺎ ِﻟ ٌم‬
edenler

Kulluk edenler َ ‫ﻋَﺎ ِﺑد‬


‫ِﯾن‬ َ ‫ﻋَﺎ ِﺑد‬
‫ُون‬ ٌ‫ﻋَﺎﺑِد‬

İtaat edenler َ ِ‫ﻗَﺎﻧِﺗ‬


‫ﯾن‬ َ ُ ‫ﻗَﺎﻧِﺗ‬
‫ون‬ ٌ‫ﻗَﺎﻧِت‬

15.DERS

(٢)‫ت ِو ْﻗ ًرا‬
ِ ‫ﺎﻣ َﻼ‬ ِ ‫َواﻟذﱠ ِارﯾَﺎ‬
ِ ‫( ﻓَﺎ ْﻟ َﺣ‬١)‫ت ذَ ْر ًوا‬
ağır yüklü savurdukça savuranlara
(bulut)lara andolsun
‫( إِﻧﱠ َﻣﺎ‬٤)‫ت أ َ ْﻣ ًرا‬ ّ ِ َ‫( ﻓَﺎ ْﻟ ُﻣﻘ‬٣)‫ﺳ ًرا‬
ِ ‫ﺳ َﻣﺎ‬ ِ ‫ﻓَﺎ ْﻟ َﺟ ِﺎرﯾَﺎ‬
ْ ُ‫ت ﯾ‬
kesinlikle işleri taksim edenlere kolayca akıp gidenlere
َ ّ‫( َو ِإ ﱠن اﻟد‬٥)‫ق‬
(٦)‫ِﯾن ﻟَ َواﻗِ ٌﻊ‬ َ َ‫ُون ﻟ‬
ٌ ‫ﺻﺎ ِد‬ َ ‫ﻋد‬َ ‫ﺗُو‬
gerçekleşecektir ceza ve doğrudur size va’dedilen
mutlaka
Savurdukça
savuranlara, ağır yüklü (bulut)lara, kolayca akıp
gidenlere, işleri taksim edenlere andolsun, size
va’dedilen kesinlikle doğrudur. Ve ceza, mutlaka
gerçekleşecektir.
120

DİŞİL ÇOĞUL

Kelimenin sonundaki ( ‫ ) ة‬harfi ( ‫ ) ات‬şekline


çevrilerek yapılır; ( ‫ ) ت‬harfinin harekesi merfu
hal için ötre, mansub ve mecrur hal için
esredir.

85

Dişil Çoğullar Mansub - Mecrur Merfu İsim


Müslüman ٍ ‫ﺳ ِﻠ َﻣﺎ‬
‫ت‬ ْ ‫ُﻣ‬ ٌ‫ﺳ ِﻠ َﻣﺎت‬
ْ ‫ُﻣ‬ ٌ‫ﺳ ِﻠ َﻣﺔ‬
ْ ‫ُﻣ‬
kadınlar

Mümin ٍ ‫ُﻣ ْؤ ِﻣﻧَﺎ‬


‫ت‬ ٌ‫ُﻣ ْؤ ِﻣﻧَﺎت‬ ٌ‫ُﻣ ْؤ ِﻣﻧَﺔ‬
kadınlar

Gönderilenler ٍ َ‫ﺳﻼ‬
‫ت‬ َ ‫ُﻣ ْر‬ ٌ‫ﺳﻼَت‬
َ ‫ُﻣ ْر‬ ٌ‫ﺳﻠَﺔ‬
َ ‫ُﻣ ْر‬

ٍ ‫ﺻﺎ ِدﻗَﺎ‬
‫ت‬ َ ٌ‫ﺻﺎ ِدﻗَﺎت‬
َ ٌ‫ﺻﺎ ِدﻗَﺔ‬
َ
Doğru kadınlar
121
Dişil Çoğullar Mansub - Mecrur Merfu İsim
Salih
‫ت‬
ٍ ‫ﺻﺎ ِﻟ َﺣﺎ‬
َ ٌ‫ﺻﺎ ِﻟ َﺣﺎت‬
َ ٌ‫ﺻﺎ ِﻟ َﺣﺔ‬
َ
kadınlar

Müşrik ٍ ‫ُﻣﺷ ِْرﻛَﺎ‬


‫ت‬ ٌ‫ُﻣﺷ ِْر َﻛﺎت‬ ٌ‫ُﻣﺷ ِْرﻛَﺔ‬
kadınlar

İbadet eden ‫ت‬


ٍ ‫ﻋَﺎﺑِدَا‬ ٌ‫ﻋَﺎﺑِدَات‬ ٌ‫ﻋَﺎ ِﺑدَة‬
kadınlar

Sabreden ‫ت‬
ٍ ‫ﺻﺎﺑِ َرا‬
َ ٌ‫ﺻﺎ ِﺑ َرات‬
َ ٌ‫ﺻﺎﺑِ َرة‬
َ
kadınlar

ُ ‫ظﷲ‬ َ ‫ب ِﺑ َﻣﺎ َﺣ ِﻔ‬


ِ ‫ﯾ‬
ْ َ‫ﺻﺎ ِﻟ َﺣﺎتُ ﻗَﺎﻧِﺗَﺎتٌ َﺣﺎﻓِ َظﺎتٌ ِﻟ ْﻠﻐ‬
‫ﻓَﺎﻟ ﱠ‬
Allah’ın (onları) (eşinin) namuslarını saliha kadınlar
korumasına karşılık gıyabında koruyanlardır itaatkârdırlar

Saliha kadınlar, itaatkârdırlar, Allah’ın korumasına


karşılık, gıyabında namuslarını koruyanlardır. (4: 34)

‫ِﯾن ٰا َﻣﻧُوا َوﻋ َِﻣﻠُوا اﻟ ﱠ‬


ِ ‫ﺻﺎ ِﻟ َﺣﺎ‬
‫ت‬ َ ‫ﺷ ِر اﻟﱠذ‬
ّ ِ َ‫َوﺑ‬
Salih işlerle Ve amel İman kimseleri müjdele
edenleri eden

ُ ۜ ‫ت ﺗَﺟْ ِري ِﻣ ْن ﺗَﺣْ ﺗِ َﮭﺎ ْاﻻَ ْﻧ َﮭ‬


‫ﺎر‬ ٍ ‫اَ ﱠن ﻟَ ُﮭ ْم َﺟﻧﱠﺎ‬
ırmaklar altından akan cennetler Onlarındır

İman eden ve salih işlerle amel eden kimseleri müjdele.


Altından ırmaklar akan cennetler onlarındır. (2:25)88
122

ٍ ‫ﺿ ُﮭ ْم ِﻣ ْن ﺑَ ْﻌ‬
‫ض‬ َ ُ‫ا َ ْﻟ ُﻣﻧَﺎﻓِﻘ‬
ُ ‫ون َوا ْﻟ ُﻣﻧَﺎﻓِﻘَﺎتُ ﺑَ ْﻌ‬
birbirlerindendir ve münafık kadınlar münafık erkekler

ِ ‫ َوﯾَ ْﻧ َﮭ ْو َن ﻋ َِن ا ْﻟ َﻣ ْﻌ ُر‬kötülüğü


‫وف‬ َ ‫ﯾَﺄ ْ ُﻣ ُر‬
‫ون ِﺑﺎ ْﻟ ُﻣ ْﻧﻛ َِر‬
iyilikten alıkoyarlar emrederler

Münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirlerindendir.


Kötülüğü emrederler, iyilikten alıkoyarlar. (9: 67)

‫ِﯾن اُوﺗُوا ا ْﻟ ِﻌ ْﻠ َم‬


َ ‫ُور اﻟﱠذ‬
ِ ‫ﺻد‬ُ ‫ﺑَ ْل ُھ َو ٰاﯾَﺎتٌ ﺑَ ِﯾّﻧَﺎتٌ ﻓِﻲ‬
ilim kendilerine sinelerinde apaçık âyetlerdir o hayır
verilenlerin

Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin


sinelerinde apaçık âyetlerdir. (29: 49) 89

َ ُ ‫ض ُﻛ ﱞل ﻟَﮫُ ﻗَﺎﻧِﺗ‬
‫ون‬ ِ ‫ت َو ْاﻻَ ْر‬ ‫َوﻟَﮫُ َﻣ ْن ﻓِﻲ اﻟ ﱠ‬
ِ ‫ﺳ ٰﻣ َوا‬
boyun eğmiştir O’na hepsi ve yerdeki göklerdeki herkes O’nundur

Göklerde ve yerdeki herkes O’nundur, hepsi


O’na boyun eğmiştir. (30: 26)
ٌ ‫ﷲ ﻋ َِز‬
‫ﯾز َﺣ ِﻛﯾ ٌم‬ ِ ُ‫َﻣﺎ ﻧَ ِﻔدَتْ َﻛ ِﻠ َﻣﺎت‬
َ ‫ﷲ ا ﱠِن‬
hikmet üstün/ kuşkusuz Allah’ın (yine de yazmakla)
sahibidir mutlak galiptir Allah kelimeleri tükenmez

Allah’ın kelimeleri tükenmez. Kuşkusuz Allah,


üstün/mutlak galiptir, hikmet sahibidir. (31:27)

‫ﺳ ٰطﻰ‬
ْ ‫ﺻ ٰﻠو ِة ا ْﻟ ُو‬ ِ ‫ﺻﻠَ َوا‬
‫ت َواﻟ ﱠ‬ ‫ﻋﻠَﻰ اﻟ ﱠ‬ ُ ِ‫َﺣﺎﻓ‬
َ ‫ظوا‬
orta (ikindi) ve namaza da namazlara devam edin

Namazlara devam edin ve orta (ikindi) namaza da! (2:90 238)


123

َ ِ‫ت َوا ْﻟ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧ‬


‫ﯾن‬ ْ ‫ﯾن َوا ْﻟ ُﻣ‬
ِ ‫ﺳ ِﻠ َﻣﺎ‬ ْ ‫ا ﱠِن ا ْﻟ ُﻣ‬
َ ‫ﺳ ِﻠ ِﻣ‬
Mü’minler ve Müslüman müslüman muhakkak
kadınlar erkekler

َ ‫ﺻﺎ ِد ِﻗ‬
‫ﯾن‬ ‫ت َواﻟ ﱠ‬ ِ ‫َوا ْﻟ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧَﺎ‬
َ ‫ت َوا ْﻟﻘَﺎ ِﻧ ِﺗ‬
ِ ‫ﯾن َوا ْﻟﻘَﺎ ِﻧﺗَﺎ‬
doğru ve itaate devam itaate devam eden ve
erkekler eden kadınlar erkekler Mü’mineler

‫ت‬
ِ ‫ﺻﺎ ِﺑ َرا‬ َ ‫ﺻﺎ ِﺑ ِر‬
‫ﯾن َواﻟ ﱠ‬ ِ ‫ﺻﺎ ِدﻗَﺎ‬
‫ت َواﻟ ﱠ‬ ‫َواﻟ ﱠ‬
ve sabreden kadınlar sabreden erkekler ve doğru kadınlar

‫ت‬ ِ ‫ﯾن َوا ْﻟ َﺧﺎ‬


ِ ‫ﺷﻌَﺎ‬ ِ ‫َوا ْﻟ َﺧﺎ‬
َ ‫ﺷ ِﻌ‬
ve huşû duyan kadınlar huşû duyan erkekler

Muhakkak Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar,


Mü’minler ve Mü’mineler, itaate devam eden erkekler ve
itaate devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru
kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, huşû
duyan erkekler ve huşû duyan kadınlar, (33: 35) 91

‫ت‬ ‫ﯾن َواﻟ ٓﱠ‬


ِ ‫ﺻﺎﺋِ َﻣﺎ‬ ‫ت َواﻟ ٓﱠ‬
َ ‫ﺻﺎﺋِ ِﻣ‬ ِ ‫ﺻ ِدّﻗَﺎ‬
َ َ ‫ﯾن َوا ْﻟ ُﻣﺗ‬ َ َ‫َوا ْﻟ ُﻣﺗ‬
َ ‫ﺻ ِدّ ِﻗ‬
ve oruç tutan oruç tutan ve sadaka ve sadaka
kadınlar erkekler veren kadınlar veren erkekler

‫ﷲ‬ ِ ‫ﯾن ﻓُ ُرو َﺟ ُﮭ ْم َوا ْﻟ َﺣﺎﻓِ َظﺎ‬


َ ‫ت َواﻟذﱠا ِﻛ ِر‬
َ ‫ﯾن‬ َ ‫َوا ْﻟ َﺣﺎﻓِ ِظ‬
Allah’ı zikreden erkeklerve koruyan ırzlarını
koruyan erkekler
kadınlar

ً ‫ﻋدﱠ ﷲُ ﻟَ ُﮭ ْم َﻣ ْﻐ ِﻔ َرةً َواَﺟْ را ً ﻋ َِظﯾﻣﺎ‬ ِ ‫َﻛﺛِﯾرا ً َواﻟذﱠا ِﻛ َرا‬


َ َ‫ت ا‬
büyük ve bir bir onlar Allah işte ve zikreden çok
mükâfat mağfiret için hazırlamıştır kadınlar

sadaka veren erkekler ve sadaka veren


kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan
kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını)
koruyan kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkekler ve
zikreden kadınlar; işte Allah, onlar için bir
mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır. (33:92 35)
124

ً ‫ﻏﻔُورا ً َر ِﺣﯾﻣﺎ‬
َ ُ‫َﺎن ﷲ‬ َ ُ‫ﯾُ َﺑ ِدّ ُل ﷲ‬
َ ‫ﺳ ِﯾّـ�ﺎ ِﺗ ِﮭ ْم َﺣ‬
ٍ ‫ﺳﻧَﺎ‬
َ ‫ت َوﻛ‬
pek onların
merhametli çok bağışlayıcı Allah -dir iyiliklerekötülüklerini Allah
çevirir

İşte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir.


Allah çok bağışlayıcı, pek merhametlidir. (25: 70)

‫ت‬ ْ ‫ﺳﻰ َرﺑﱡﮫُ إِ ْن َطﻠﱠﻘَﻛ ﱠُن أَ ْن ﯾُ ْﺑ ِدﻟَﮫُ أ َ ْز َوا ًﺟﺎ َﺧ ْﯾ ًرا ِﻣ ْﻧﻛ ﱠُن ُﻣ‬
ٍ ‫ﺳ ِﻠ َﻣﺎ‬ َ ‫ﻋ‬
َ
Müslüman sizden daha eşler ona sizin o sizi eğer Rabbi belki
hayırlı yerinize verir boşarsa

ً ‫ت َوأ َ ْﺑﻛ‬
‫َﺎرا‬ ٍ ‫ت ﺛ َ ِﯾّﺑَﺎ‬
ٍ ‫ﺳﺎﺋِ َﺣﺎ‬ ٍ ‫ت ﻗَﺎﻧِﺗَﺎ‬
ٍ ‫ت ﺗَﺎﺋِﺑَﺎ‬
ٍ ‫ت ﻋَﺎﺑِدَا‬
َ ‫ت‬ ٍ ‫ُﻣ ْؤ ِﻣﻧَﺎ‬
ve bakire dul oruç tutan ibadet tevbe gönülden Mü’min
eden eden itaat eden

Eğer o sizi boşarsa belki Rabbi ona, sizin yerinize


sizden daha hayırlı, Müslüman, Mü’min, gönülden
itaat eden, tevbe eden, ibadet eden, oruç tutan
dul ve bakire eşler verir. (66: 05) 93

Dişil Çoğullar Mansub - Mecrur Merfu İsim


Apaçık
olanlar
ٍ ‫ﺑَ ِﯾّﻧَﺎ‬
‫ت‬ ٌ‫ﺑَ ِﯾّﻧَﺎت‬ ٌ ‫ﺑَﯾِّﻧَﺔ‬
Tevbe
edenler
ٍ ‫ﺗَﺎﺋِﺑَﺎ‬
‫ت‬ ٌ‫ﺗَﺎﺋِ َﺑﺎت‬ ٌ ‫ﺗَﺎﺋِﺑَﺔ‬

Dullar
ٍ ‫ﺛ َ ِﯾّﺑَﺎ‬
‫ت‬ ٌ‫ﺛ َ ِﯾّﺑَﺎت‬ ٌ ‫ﺛَﯾِّﺑَﺔ‬

Bahçeler ٍ ‫َﺟﻧﱠﺎ‬
‫ت‬ ٌ‫َﺟﻧﱠﺎت‬ ٌ ‫َﺟﻧﱠﺔ‬

Koruyanlar ‫ت‬
ٍ ‫َﺣﺎﻓِظﺎ‬ ٌ‫َﺣﺎﻓِظﺎت‬ ٌ‫َﺣﺎﻓِ َظﺔ‬
125
Dişil Çoğullar Mansub - Mecrur Merfu İsim
Oruç
tutanlar ٍ ‫ﺻﺎ ِﺋ َﻣﺎ‬
‫ت‬ َ ٌ‫ﺻﺎﺋِ َﻣﺎت‬
َ ٌ ‫ﺻﺎ ِﺋ َﻣﺔ‬
َ

Namazlar ٍ ‫ﺻﻼَ َوا‬


‫ت‬ َ ٌ‫ﺻﻼَ َوات‬
َ ٌ ‫ﺻﻼَة‬
َ

İtaatkar ٍ ‫ﻗَﺎﻧِﺗَﺎ‬
‫ت‬ ٌ‫ﻗَﺎ ِﻧﺗَﺎت‬ ٌ ‫ﻗَﺎﻧِﺗَﺔ‬
olanlar

Kelimeler ٍ ‫َﻛ ِﻠ َﻣﺎ‬


‫ت‬ ٌ‫َﻛ ِﻠ َﻣﺎت‬ ٌ ‫َﻛ ِﻠ َﻣﺔ‬

Ayetler ٍ ‫ٰا َﯾﺎ‬


‫ت‬ ٌ‫ٰا َﯾﺎت‬ ٌ‫ٰاﯾَﺔ‬

Dişil Çoğullar Mansub - Mecrur Merfu İsim

İyilikler ٍ ‫ﺳﻧَﺎ‬
‫ت‬ َ ‫َﺣ‬ ٌ‫ﺳﻧَﺎت‬
َ ‫َﺣ‬ ٌ ‫ﺳﻧَﺔ‬
َ ‫َﺣ‬

Huşu duyanlar ِ ‫َﺧﺎ‬


ٍ‫ﺷﻌَﺎت‬ ِ ‫َﺧﺎ‬
ٌ‫ﺷ َﻌﺎت‬ ِ ‫َﺧﺎ‬
ٌ ‫ﺷﻌَﺔ‬

ٍ ‫ﺳ ِﻠ َﻣﺎ‬
‫ت‬ ْ ‫ُﻣ‬ ٌ‫ﺳ ِﻠ َﻣﺎت‬
ْ ‫ُﻣ‬ ٌ ‫ﺳ ِﻠ َﻣﺔ‬
ْ ‫ُﻣ‬
Teslim olanlar

ٍ ‫ُﻣﻧَﺎﻓِﻘَﺎ‬
‫ت‬ ٌ‫ُﻣﻧَﺎ ِﻓﻘَﺎت‬ ٌ ‫ُﻣﻧَﺎﻓِﻘَﺔ‬
Münafıklar

Ananlar ٍ ‫ذَا ِﻛ َرا‬


‫ت‬ ٌ‫ذَا ِﻛ َرات‬ ٌ‫ذَا ِﻛ َرة‬
126
Dişil Çoğullar Mansub - Mecrur Merfu İsim

Gökler ِ ‫ﺎوا‬
‫ت‬ َ ‫ﺳ َﻣ‬
َ ُ‫ﺎوات‬
َ ‫ﺳ َﻣ‬
َ ٌ ‫ﺳ َﻣﺎء‬
َ

Kötülükler ٍ ‫ﺳﯾِّﺋَﺎ‬
‫ت‬ َ ٌ‫ﺳﯾِّﺋَﺎت‬
َ ٌ ‫ﺳ ِﯾّﺋَﺔ‬
َ

Sabredenler ‫ت‬
ٍ ‫ﺻﺎ ِﺑ َرا‬
َ ٌ‫ﺻﺎ ِﺑ َرات‬
َ ٌ ‫ﺻﺎﺑِ َرة‬
َ

Doğru ٍ ‫ﺻﺎ ِد ﻗَﺎ‬


‫ت‬ َ ٌ‫ﺻﺎ ِد ﻗَﺎت‬
َ ٌ ‫ﺻﺎ ِد ﻗَﺔ‬
َ
söyleyenler

İman edenler ٍ ‫ُﻣ ْؤ ِﻣ َﻧﺎ‬


‫ت‬ ٌ‫ُﻣ ْؤ ِﻣﻧَﺎت‬ ٌ‫ُﻣ ْؤ ِﻣﻧَﺔ‬

Dişil Çoğullar Mansub - Mecrur Merfu İsim

Gökler ِ ‫ﺎوا‬
‫ت‬ َ ‫ﺳ َﻣ‬
َ ُ‫ﺎوات‬
َ ‫ﺳ َﻣ‬
َ ٌ ‫ﺳ َﻣﺎء‬
َ

Kötülükler ٍ ‫ﺳﯾِّﺋَﺎ‬
‫ت‬ َ ٌ‫ﺳ ِﯾّﺋَﺎت‬
َ ٌ ‫ﺳ ِﯾّﺋَﺔ‬
َ

Sabredenler ‫ت‬
ٍ ‫ﺻﺎﺑِ َرا‬
َ ٌ‫ﺻﺎ ِﺑ َرات‬
َ ٌ ‫ﺻﺎ ِﺑ َرة‬
َ

Doğru ٍ ‫ﺻﺎ ِد ﻗَﺎ‬


‫ت‬ َ ٌ‫ﺻﺎ ِد ﻗَﺎت‬
َ ٌ ‫ﺻﺎ ِد ﻗَﺔ‬
َ
söyleyenler

İman edenler ٍ ‫ُﻣ ْؤ ِﻣﻧَﺎ‬


‫ت‬ ٌ‫ُﻣ ْؤ ِﻣﻧَﺎت‬ ٌ‫ُﻣ ْؤ ِﻣﻧَﺔ‬
127
Dişil Çoğullar Mansub - Mecrur Merfu İsim
Ortak
koşanlar ‫ت‬
ٍ ‫ُﻣﺷ ِْرﻛَﺎ‬ ٌ‫ُﻣﺷ ِْر َﻛﺎت‬ ٌ ‫ُﻣﺷ ِْرﻛَﺔ‬

Gönderilenler ٍ ‫ﺳ َﻼ‬
‫ت‬ َ ‫ُﻣ ْر‬ ٌ‫ﺳ َﻼ ت‬
َ ‫ُﻣ ْر‬ ٌ ‫ﺳﻠَﺔ‬
َ ‫ُﻣ ْر‬

Kulluk edenler ‫ت‬


ٍ ‫ﻋَﺎ ِﺑدَ ا‬ ٌ‫ﻋَﺎ ِﺑدَات‬ ٌ ‫ﻋَﺎ ِﺑدَة‬

Salihler, ‫ت‬
ٍ ‫ﺻﺎ ِﻟ َﺣﺎ‬
َ ٌ‫ﺻﺎ ِﻟ َﺣﺎت‬
َ ٌ ‫ﺻﺎ ِﻟ َﺣﺔ‬
َ
iyiler

İman edenler ٍ ‫ُﻣ ْؤ ِﻣﻧَﺎ‬


‫ت‬ ٌ‫ُﻣ ْؤ ِﻣﻧَﺎت‬ ٌ‫ُﻣ ْؤ ِﻣﻧَﺔ‬

16.DERS

َ ‫ﯾَﺎ أَﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﱠذ‬


ِ ‫ِﯾن آ َ َﻣﻧُوا ِإ ﱠن ِﻣ ْن أَ ْز َو‬
‫اﺟ ُﻛ ْم‬
eşlerinizden vardır kuşkusuz iman edenler ey

‫ ُﻛ ْم ﻓَﺎﺣْ ذَ ُرو ُھ ْم َو ِإ ْن ﺗ َ ْﻌﻔُوا‬düşman َ ‫َوأَ ْو َﻻ ِد ُﻛ ْم‬


َ‫ﻋد �ُوا ﻟ‬
affeder eğer onlardan size ve
sakının olanlar çocuklarınızdan

(١٤)‫ور َر ِﺣﯾ ٌم‬


pek
َ ‫ﺻﻔَ ُﺣوا َوﺗَ ْﻐ ِﻔ ُروا ﻓَ ِﺈ ﱠن ﱠ‬
َ �‫ا‬
ٌ ُ ‫ﻏﻔ‬
çok Allah elbette ve hoş görür
ْ َ‫َوﺗ‬
merhametlidir bağışlayıcıdır bağışlarsanız

Ey iman edenler! Kuşkusuz eşlerinizden ve


çocuklarınızdan size düşman olanlar vardır, onlardan
sakının! Eğer affeder, hoş görür ve bağışlarsanız,
elbette Allah çok bağışlayıcıdır, pek merhametlidir.
128

ٌ‫إِﻧﱠ َﻣﺎ أَ ْﻣ َواﻟُ ُﻛ ْم َوأ َ ْو َﻻدُ ُﻛ ْم ﻓِﺗْﻧَﺔ‬


bir imtihan ve çocuklarınız ancak
vesilesidir mallarınız

(١٥) ‫ا�ُ ِﻋ ْﻧدَ ُه أَﺟْ ٌر ﻋ َِظﯾ ٌم‬


‫َو ﱠ‬
büyük mükâfat katındadır Allah
ise

Mallarınız ve çocuklarınız ancak bir imtihan


vesilesidir. Büyük mükâfat ise Allah katındadır.

KIRIK ÇOĞUL

Kelimenin başına ve ortasına harf ilave etmek


veya harekelerini değiştirmek suretiyle yapılır.
Her kalıbın ayrı ayrı öğrenilmesi lazımdır.

Kırık çoğulların irabı tekil kelimeler ile aynıdır:


merfu için ötre, mansub için üstün, mecrur için
esre alır.

‫ٓﺎء‬
ِ ‫ﺳ‬ ْ َ‫ﻲ ِ ﻟ‬
َ ّ‫ﺳﺗ ُ ﱠن َﻛﺎ َ َﺣ ٍد ِﻣ َن اﻟ ِﻧ‬ ّ ‫ﺳٓﺎ َء اﻟﻧﱠﺑ‬
ِ َ ِ‫ﯾَﺎ ﻧ‬
herhangi siz hanımları! ey
kadınlardan biri gibi değilsiniz Peygamber

Ey Peygamber hanımları! Siz kadınlardan


herhangi biri gibi değilsiniz. (33:32) 102
129
KIRIK ÇOĞULLAR

Kapılar ٌ ‫اَ ْﺑ َو‬


‫اب‬ ‫ﺎب‬
ٌ َ‫ﺑ‬

Zamanlar, nesiller ٌ ‫ﻗُ ُر‬


‫ون‬ ‫ﻗَ ْر ٌن‬

Mallar ‫ا َ ْﻣ َوا ٌل‬ ‫َﻣﺎ ٌل‬

‫ ُو ُﺟو‬I ٌ‫َوﺟْ ﮫ‬
Yüzler

Denizler ‫ِﺑ َﺣﺎ ٌر‬ ‫ﺑَﺣْ ٌر‬

KIRIK ÇOĞULLAR

Eşler ٌ ‫ا َ ْز َوا‬
‫ج‬ ٌ ‫َز ْو‬
‫ج‬

Putlar ‫ﺻﻧَﺎ ٌم‬


ْ َ‫ا‬ ‫ﺻﻧَ ٌم‬
َ

Şahitler
ٌ ‫ﺷ ُﮭود‬
ُ ٌ‫ﺷَﺎ ِھد‬

Kalpler ٌ ُ‫ﻗُﻠ‬I
‫وب‬ ُ ‫ﻗَ ْﻠ‬
‫ب‬

Adamlar ‫ِر َﺟﺎ ٌل‬ ‫َر ُﺟ ٌل‬


130
KIRIK ÇOĞULLAR

Çocuklar ٌ‫اَ ْوﻻَد‬ ٌ‫َوﻟَد‬

Vakitler ٌ‫اَ ْوﻗَﺎت‬ ٌ‫َو ْﻗت‬

Hükümdarlar ٌ‫ُﻣﻠُوك‬ ٌ‫َﻣ ِﻠك‬

Pınarlar ٌ ُ ‫ﻋﯾ‬
‫ون‬ ُ I ‫ﻋ ْﯾ ٌن‬
َ

Şehirler ٌ‫ِﺑﻼَد‬ ٌ‫ﺑَﻠَد‬

KIRIK ÇOĞULLAR

Geceler ‫ﻟَ َﯾﺎ ٌل‬ ‫ﻟَ ْﯾ ٌل‬

Yollar ‫ﺳﺑُ ٌل‬


ُ ‫ﺳ ِﺑﯾ ٌل‬
َ

Canlar, kendileri ٌ ُ‫ا َ ْﻧﻔ‬


‫س‬ ٌ ‫ﻧَ ْﻔ‬
‫س‬

Alimler ‫ﻋﻠَ َﻣﺎ ُء‬


ُ I ‫ﻋَﺎ ِﻟ ٌم‬

Dostlar, koruyucular ‫اَ ْو ِﻟ َﯾﺎ ٌء‬ ‫ﻲ‬


ٌ ‫َو ِﻟ‬
131
KIRIK ÇOĞULLAR

İpler ‫ِﺣﺑَﺎ ٌل‬ ‫َﺣ ْﺑ ٌل‬

Aylar ْ َ‫ا‬
‫ﺷ ُﮭ ٌر‬ ‫ﺷﮭ ٌْر‬
َ

Fakirler ‫ﻓُﻘَ َرا ُء‬ ٌ ‫ﻓَ ِﻘ‬


‫ﯾر‬

Kitaplar ٌ ُ ‫ ُﻛﺗ‬I
‫ب‬ ٌ َ‫ِﻛﺗ‬
‫ﺎب‬

Arkadaşlar ‫ﺻ ِدﻗَﺎ ُء‬


ْ َ‫ا‬ ‫ﻖ‬
ٌ ‫ﺻدِﯾ‬
َ

KIRIK ÇOĞULLAR

Kullar ٌ‫ِﻋﺑَﺎد‬ ٌ‫ﻋ ْﺑد‬


َ

Ayaklar ‫ا َ ْر ُﺟ ٌل‬ ‫ِرﺟْ ٌل‬

Elçiler
‫ﺳ ٌل‬
ُ ‫ُر‬ ‫ﺳو ٌل‬
ُ ‫َر‬

Kumandanlar ‫ا ُ َﻣ َرا ُء‬I ٌ ‫اَ ِﻣ‬


‫ﯾر‬

Peygamberler ‫اَ ْﻧ ِﺑ َﯾﺎ ُء‬ ٌ ِ‫ﻧَﺑ‬


‫ﻲ‬
132
KIRIK ÇOĞULLAR

Melekler ٌ‫َﻣﻼَﺋِﻛَﺔ‬ ٌ‫َﻣﻠَك‬


Sihirbazlar ٌ‫ﺳ َﺣرة‬
َ ‫ﺎﺣ ٌر‬
ِ ‫ﺳ‬
َ

Hazineler ‫َﺧ َزاﺋِ ُن‬ ٌ‫َﺧ ِزﯾﻧَﺔ‬

Seneler َ ‫ﺳ ٖﻧ‬
‫ﯾن‬ ِ I ٌ‫ﺳﻧَﺔ‬
َ

Anahtarlar ‫َﻣﻔَﺎﺗِﯾ ُﺢ‬ ٌ ‫ِﻣ ْﻔﺗَﺎ‬


‫ح‬

Kafirler ُ‫َﻛﻔَ َرة‬ ‫ﻛَﺎ ِﻓ ٌر‬

KIRIK ÇOĞULLAR

İsimler ْ َ‫ا‬
‫ﺳ َﻣﺎ ٌء‬ ْ ِ‫ا‬
‫ﺳ ٌم‬
İnsanlar ٌ َ‫ﻧ‬
‫ﺎس‬ ‫ﺳﺎ ٌن‬
َ ‫اِ ﻧ‬

Mescitler ٌ‫ﺎﺟد‬
ِ ‫ﺳ‬َ ‫َﻣ‬ ٌ‫ﺳ ِﺟد‬
ْ ‫َﻣ‬
Ahlaksızlar ٌ‫ﻓَ َﺟ َرة‬I ِ َ‫ﻓ‬
‫ﺎﺟ ٌر‬

Silahlar ٌ‫ﺳ ِﻠ َﺣﺔ‬


ْ َ‫ا‬ ٌ َ‫ﺳﻼ‬
‫ح‬ ِ

Kadınlar ‫ﺳﺎ ٌء‬


َ ِ‫ﻧ‬ ٌ‫ا ِْﻣ َراَة‬
133

‫ا�ُ ِﻋ ْﻧدَ ُه أَﺟْ ٌر ﻋ َِظﯾ ٌم‬


‫إِﻧﱠ َﻣﺎ أَ ْﻣ َواﻟُ ُﻛ ْم َوأَ ْو َﻻدُ ُﻛ ْم ﻓِﺗْﻧَﺔٌ َو ﱠ‬
büyük mükâfat Allah bir imtihan ve ancak
ise katındadır vesilesidir çocuklarınız mallarınız
Mallarınız ve çocuklarınız ancak bir imtihan
vesilesidir. Büyük mükâfat ise Allah katındadır. (64: 15)

ُ ‫ب ِﻣ ْﻧ ُﮭ ْم ُﺟ ْز ٌء َﻣ ْﻘ‬
‫ﺳو ٌم‬ ٍ ‫ﺳ ْﺑﻌَﺔُ ا َ ْﺑ َوا‬
ٍ ‫ب ِﻟ ُﻛ ِ ّل ﺑَﺎ‬ ‫ﻟَ َﮭﺎ‬
َ onun
ayrılmış bir grup onlardan her bir kapı kapısı yedi
için vardır vardır
Onun (cehennemin) yedi kapısı vardır. Her bir kapı
için, onlardan ayrılmış bir grup vardır. (15:44)

‫ض ِﻣ َﮭﺎدًا َوا ْﻟ ِﺟﺑَﺎ َل أ َ ْوﺗَﺎدًا َو َﺧﻠَ ْﻘﻧَﺎ ُﻛ ْم أ َ ْز َوا ًﺟﺎ‬


َ ‫أَﻟَ ْم ﻧَﺟْ ﻌَ ِل ْاﻷ َ ْر‬
çift çift sizi yarattık kazıklar dağları da bir döşek yeri yapmadık mı

Yeri bir döşek yapmadık mı? Dağları da


kazıklar? Sizi çift çift yarattık. (78: 6-8) 111

ٌ َ‫ْﺻ ُرو َن ِﺑ َﮭﺎ َوﻟَ ُﮭ ْم ٰاذ‬


ْ َ‫ان َﻻ ﯾ‬
َ ُ‫ﺳ َﻣﻌ‬
‫ون ِﺑ َﮭﺎ‬ ِ ‫ون ِﺑ َﮭﺎ َوﻟَ ُﮭ ْم ا َ ْﻋﯾُ ٌن َﻻ ﯾُﺑ‬ ٌ ُ‫ﻟَ ُﮭ ْم ﻗُﻠ‬
َ ‫وب َﻻ ﯾَ ْﻔﻘَ ُﮭ‬
onlarla işitmezler kulakları görmezler gözleri onlarla anlamazlar kalpleri
vardır onlarla vardır vardır
Kalpleri vardır, onlarla anlamazlar, gözleri vardır, onlarla
görmezler, kulakları vardır, onlarla işitmezler. (7: 179)
‫ون‬
ٍ ُ ‫ﻋﯾ‬
ُ ‫ت َو‬ َ ‫إِ ﱠن ا ْﻟ ُﻣﺗ ﱠ ِﻘ‬
ٍ ‫ﯾن ﻓِﻲ َﺟﻧﱠﺎ‬
ve pınar cennetlerde takva kuşkusuz
başlarındadırlar sahipleri

Kuşkusuz takva sahipleri, cennetlerde ve pınar


başlarındadırlar. (51:15)

‫اﻟﱠﺗِﻲ ﻟَ ْم ﯾُ ْﺧﻠَﻖْ ِﻣﺛْﻠُ َﮭﺎ ﻓِﻲ ا ْﻟ ِﺑ َﻼ ِد‬


şehirler onun bir yaratılmamıştı ki
içinde benzeri

Ki şehirler içinde onun bir benzeri yaratılmamıştı.112(89: 8)


134

‫ﷲ َو َﺧﺎﺗ َ َم اﻟﻧﱠ ِﺑ ِﯾّ َن‬ ُ ‫َﺎن ُﻣ َﺣ ﱠﻣدٌ اَ َﺑٓﺎ اَ َﺣ ٍد ِﻣ ْن ِر َﺟﺎ ِﻟ ُﻛ ْم َو ٰﻟ ِﻛ ْن َر‬


ِ ‫ﺳو َل‬ َ ‫َﻣﺎ ﻛ‬
peygamberlerin ve Allah’ın adamlarınızdan hiç Muhammed değildir
sonuncusudur Resûlü ancak kimsenin babası

Muhammed, adamlarınızdan hiç kimsenin babası


değildir, ancak Allah’ın Resûlü ve peygamberlerin
sonuncusudur. (33:40)

ُ ‫� َو َﻣ ٰﻠٓﺋِ َﻛﺗِ ِﮫ َو ُﻛﺗُﺑِ ِﮫ َو ُر‬


‫ﺳ ِﻠ ِﮫ‬ ِ ‫ُﻛ ﱞل ٰا َﻣ َن ِﺑﺎ‬
peygamberleri kitaplarına meleklerine Allah’a iman hepsi
ne ettiler
Hepsi Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve
peygamberlerine iman ettiler. (2:285)
ۚ ‫ﺷ ُﮭ ٌر َﻣ ْﻌﻠُو َﻣ‬
ٌ‫ﺎت‬ ْ َ‫ا َ ْﻟ َﺣ ﱡﺞ ا‬
bilinen aylardadır hac

Hac, malum/bilinen aylardadır. (2: 197) 113

ً‫ِﯾن د ََر َﺟﺔ‬


َ ‫ﻋﻠَﻰ ا ْﻟﻘَﺎ ِﻋد‬ ِ ُ‫ِﯾن ِﺑﺎ َ ْﻣ َوا ِﻟ ِﮭ ْم َوا َ ْﻧﻔ‬
َ ‫ﺳ ِﮭ ْم‬ ‫ﻓَ ﱠ‬
َ ‫ﺿ َل ﷲُ ا ْﻟ ُﻣ َﺟﺎ ِھد‬
derece oturanlardan ve mallarıyla cihad Allah üstün
bakımından canlarıyla edenleri kıldı
Bugün her nefis, kazandığıyla cezalandırılır.
Bugün zulüm yoktur. (4: 95)

‫ور‬ َ ‫ﯾز‬
ٌ ُ ‫ﻏﻔ‬ َ ‫ﷲ ِﻣ ْن ِﻋﺑَﺎ ِد ِه ا ْﻟﻌُﻠَ ٰ ٓﻣؤُا ا ﱠِن‬
ٌ ‫ﷲ ﻋ َِز‬ َ ‫ اِﻧﱠ َﻣﺎ َﯾ ْﺧﺷَﻰ‬ancak
pek azizdir Allah kuşkusuz âlim Allah’tan korkarlar
bağışlayıcıdır olanlar kullarından (hakkıyla)

Kullarından ancak âlim olanlar Allah’tan korkarlar.


Kuşkusuz Allah, azizdir, pek bağışlayıcıdır. (35:28)

ً ‫ َﺟ َﻌ َل ﻓِﯾ ُﻛ ْم ا َ ْﻧﺑِﯾَٓﺎ َء َو َﺟﻌَﻠَ ُﻛ ْم ُﻣﻠُوﻛﺎ‬çıkardı


hükümdarlar ve sizi yaptı peygamberler içinizden

İçinizden peygamberler çıkardı ve sizi


hükümdarlar yaptı. (5: 20) 114
135

‫ﻋﻠَ ْﯾ َﮭﺎ‬ ِ َ‫ﯾن َوا ْﻟﻌ‬


َ ‫ﺎﻣ ِﻠ‬
َ ‫ﯾن‬ َ ‫اء َوا ْﻟ َﻣ‬
ِ ‫ﺳﺎ ِﻛ‬ َٓ َ‫ﺻدَﻗَﺎتُ ِﻟ ْﻠﻔُﻘ‬
ِ ‫ـر‬ ‫اِﻧﱠ َﻣﺎ اﻟ ﱠ‬
(zekât) memurlarına yoksullara fakirlere zekâtlar ancak
Zekâtlar, Allah’tan bir farz olarak ancak
fakirlere, yoksullara, (zekât) memurlarına (9:60)

َ ‫ﻲ ا ْﻟ ُﻣﺗ ﱠ ِﻘ‬
‫ﯾن‬ ‫ﱡ‬ ٍ ‫ﺿ ُﮭ ْم أ َ ْو ِﻟﯾَﺎ ُء ﺑَ ْﻌ‬
‫ض َو ﱠ‬
‫ا�ُ َو ِﻟ‬ ُ ‫ﯾن ﺑَ ْﻌ‬ ‫َوإِ ﱠن اﻟ ﱠ‬
َ ‫ظﺎ ِﻟ ِﻣ‬
muttakilerin dostudur Allah diğerinin dostlarıdırlar bir
zalimlerin
şüphesiz
kısmı

Şüphesiz zalimlerin bir kısmı diğerinin


dostlarıdırlar. Allah muttakilerin dostudur. (45:19)

ِ ‫َو ِﻋ ْﻧدَهُ َﻣﻔَﺎﺗِـ ُﺢ ا ْﻟﻐَ ْﯾ‬


‫ب َﻻ ﯾَ ْﻌﻠَ ُﻣ َٓﮭﺎ ا ﱠِﻻ ُھ َو‬
O’ndan başkası onları gaybın anahtarları O’nun
bilmez katındadır
Gaybın anahtarları O’nun katındadır, onları O’ndan
başkası bilmez. (6: 59) 115

ِ ‫� ﻓَ َﻼ ﺗ َ ْدﻋُوا َﻣ َﻊ ﱠ‬
‫ا� أ َ َﺣدًا‬ ِ ‫ﺎﺟدَ ِ ﱠ‬
ِ َ ‫َوأ َ ﱠن ا ْﻟ َﻣ‬
‫ﺳ‬
kimseye Allah’la beraber o halde Allah’ındır mescidler şüphesiz
yalvarmayın

Şüphesiz mescidler Allah’ındır. O halde


Allah’la beraber kimseye yalvarmayın. (72:18)

ُ‫أُوﻟَﺋِ َك ُھ ُم ا ْﻟ َﻛﻔَ َرةُ ا ْﻟﻔَ َﺟ َرة‬


facirlerdir kâfirlerdir işte onlar

İşte onlar, kâfirlerdir, facirlerdir. (80:42)

onlarla ‫ﺳ ٰﻧﻰ ﻓَﺎ ْدﻋُوهُ ِﺑ َﮭﺎ‬ ْ َ‫� ْاﻻ‬


ْ ‫ﺳ َٓﻣﺎ ُء ا ْﻟ ُﺣ‬ ِ ‫َو ِ ﱠ‬
öyle ise O’na duâ edin en güzel isimler Allah’ındır

En güzel isimler Allah’ındır. Öyle ise O’na


onlarla duâ edin. (7: 180) 116
136
AŞAĞIDA VERİLEN ÇOĞUL İSİMLERİN TEKİL HALLERİNİ YAZIN.
ANLAMI İSİM TEKİL

Miskinler ِ ‫ﺳﺎ ِﻛ‬


‫ﯾن‬ َ ‫َﻣ‬ ٌ ‫ﺳ ِﻛ‬
‫ﯾن‬ ْ ‫ِﻣ‬

İnsanlar ٌ َ‫ﻧ‬
‫ﺎس‬ ‫ﺳﺎ ٌن‬
َ ‫اِ ﻧ‬

Mescitler ٌ‫ﺎﺟد‬
ِ ‫ﺳ‬َ ‫َﻣ‬ ٌ‫ﺳ ِﺟد‬
ْ ‫َﻣ‬

Silahlar ٌ‫ﺳ ِﻠ َﺣﺔ‬


ْ َ‫ا‬ ٌ َ‫ﺳﻼ‬
‫ح‬ ِ

Kadınlar ‫ﺳﺎ ٌء‬


َ ِ‫ﻧ‬ ٌ‫ا ِْﻣ َراَة‬

ANLAMI İSİM TEKİL

Kapılar ٌ ‫اَ ْﺑ َو‬


‫اب‬ ‫ﺎب‬
ٌ َ‫ﺑ‬

Kulaklar ٌ َ‫ٰاذ‬
‫ان‬ ‫اُذُ ٌن‬

Mallar ‫ا َ ْﻣ َوا ٌل‬ ‫َﻣﺎ ٌل‬

İsimler ْ َ ‫ا‬I
‫ﺳ َﻣﺎ ُء‬ ْ ِ‫ا‬
‫ﺳ ٌم‬

Günahkarlar ٌ‫ﻓَ َﺟ َرة‬ ِ َ‫ﻓ‬


‫ﺎﺟ ٌر‬
137
ANLAMI İSİM TEKİL

Eşler ٌ ‫اَ ْز َوا‬


‫ج‬ ٌ ‫َز ْو‬
‫ج‬

Dağlar ‫ِﺟﺑَﺎ ٌل‬ ‫َﺟﺑَ ٌل‬

Şahitler ٌ‫ﺷ ُﮭود‬


ُ ٌ‫ﺷَﺎ ِھد‬

Kalpler ٌ ُ‫ﻗُﻠ‬I
‫وب‬ ُ ‫ﻗَ ْﻠ‬
‫ب‬

Adamlar ‫ِر َﺟﺎ ٌل‬ ‫َر ُﺟ ٌل‬

ANLAMI İSİM TEKİL

Çocuklar ٌ‫اَ ْوﻻَد‬ ٌ‫َوﻟَد‬

Vakitler ٌ‫اَ ْوﻗَﺎت‬ ٌ‫َو ْﻗت‬

Hükümdarlar ٌ‫ُﻣﻠُوك‬ ٌ‫َﻣ ِﻠك‬

Pınarlar ٌ ُ ‫ﻋﯾ‬
‫ون‬ ُ I ‫ﻋ ْﯾ ٌن‬
َ

Şehirler ٌ‫ِﺑﻼَد‬ ٌ‫ﺑَﻠَد‬


138
ANLAMI İSİM TEKİL

Geceler ‫ﻟَﯾَﺎ ٌل‬ ‫ﻟَ ْﯾ ٌل‬

Yollar ‫ﺳﺑُ ٌل‬


ُ ‫ﺳﺑِﯾ ٌل‬
َ

Canlar ٌ ُ‫ا َ ْﻧﻔ‬


‫س‬ ٌ ‫ﻧَ ْﻔ‬
‫س‬

Alimler ‫ﻋﻠَ َﻣﺎ ُء‬


ُ I ‫ﻋَﺎ ِﻟ ٌم‬

Dostlar ‫اَ ْو ِﻟﯾَﺎ ٌء‬ ‫ﻲ‬


ٌ ‫َو ِﻟ‬

ANLAMI İSİM TEKİL

İpler ‫ِﺣﺑَﺎ ٌل‬ ‫َﺣ ْﺑ ٌل‬

Aylar
ْ َ‫ا‬
‫ﺷ ُﮭ ٌر‬ ‫ﺷﮭ ٌْر‬
َ

Fakirler ‫ﻓُﻘَ َرا ُء‬ ٌ ‫ﻓَ ِﻘ‬


‫ﯾر‬

Kitaplar ٌ ُ ‫ ُﻛﺗ‬I
‫ب‬ ٌ َ‫ِﻛﺗ‬
‫ﺎب‬

Arkadaşlar ‫ﺻ ِدﻗَﺎ ُء‬


ْ َ‫ا‬ ‫ﻖ‬
ٌ ‫ﺻدِﯾ‬
َ
139
ANLAMI İSİM TEKİL

Kullar ٌ‫ِﻋﺑَﺎد‬ ٌ‫ﻋ ْﺑد‬


َ
Ayaklar
‫ا َ ْر ُﺟ ٌل‬ ‫ِرﺟْ ٌل‬

Elçiler ‫ﺳ ٌل‬
ُ ‫ُر‬ ‫ﺳو ٌل‬
ُ ‫َر‬

Kumandanlar ‫ا ُ َﻣ َرا ُء‬I ٌ ‫ا َ ِﻣ‬


‫ﯾر‬

Nebiler ‫اَ ْﻧ ِﺑﯾَﺎ َء‬ ٌ ‫ﻧَ ِﺑ‬


‫ﻲ‬

ANLAMI İSİM TEKİL

Melekler ٌ‫َﻣﻼَﺋِﻛَﺔ‬ ٌ‫َﻣﻠَك‬

Sihirbazlar ٌ‫ﺳ َﺣرة‬


َ ‫ﺎﺣ ٌر‬
ِ ‫ﺳ‬
َ

Hazineler ‫َﺧ َزاﺋِ ُن‬ ٌ‫َﺧ ِزﯾﻧَﺔ‬

Seneler َ ‫ﺳ ٖﻧ‬
‫ﯾن‬ ِ I ٌ‫ﺳﻧَﺔ‬
َ
Anahtarlar ‫َﻣﻔَﺎﺗِﯾ ُﺢ‬ ٌ ‫ِﻣ ْﻔﺗَﺎ‬
‫ح‬

Kafirler ُ‫َﻛﻔَ َرة‬ ‫ﻛَﺎ ِﻓ ٌر‬


140
17.DERS

‫ض َوﷲ‬
ُAllah ِ ‫ت َو ْاﻻَ ْر‬ ‫� ُﻣ ْﻠكُ اﻟ ﱠ‬
ِ ‫ﺳ ٰﻣ َوا‬ ِ ِ ‫َو‬
ve yerin göklerin mülkü Allah’a aittir

ِ ‫﴾ ا ﱠِن ِﻓﻲ َﺧ ْﻠ‬١٨٩﴿‫ِﯾر‬


‫ﻖ‬ ٌ ‫ﺷ ْﻲ ٍء ﻗَد‬ َ ‫ﻋ َٰﻠﻰ ُﻛ ِ ّل‬
yaratılışında şüphesiz kadirdir her şeye

‫ف اﻟﱠ ْﯾ ِل َواﻟﻧﱠ َﮭ ِﺎر‬


ِ ‫اﺧﺗِ َﻼ‬ ِ ‫ت َو ْاﻻَ ْر‬
ْ ‫ض َو‬ ِ ‫ﺳ ٰﻣ َوا‬
‫اﻟ ﱠ‬
gündüzün gece ile ve ard arda gelişinde ve yerin göklerin

﴾١٩٠﴿ ِ ‫ت ِﻻُو ِﻟﻲ ْاﻻَ ْﻟﺑَﺎ‬


‫ب‬ ٍ ‫َ ٰﻻﯾَﺎ‬
akıl sahipleri için elbette âyetler vardır

«Göklerin ve yerin mülkü Allah’a aittir. Allah her şeye


kadirdir. Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında ve gece
ile gündüzün ard arda gelişinde, elbette akıl sahipleri için
âyetler vardır.» (Âli İmrân Sûresi 189-190)

ÇOĞUL İSİM TAMLAMALARI:

Tekil isim tamlamaları gibidir. Ancak, eril


çoğullarda birinci kelimenin (muzaf) sonundaki
( ‫ ) ن‬harfi düşer.

İkinci kelime (muzafun ileyh) mecrur halde


olur.

126
141
TAMLAMA ÇOĞUL TEKİL

‫َوا ْﻟﻌَﺻ ِْر‬ َ ِ‫ﺑَﻧ‬


‫ﯾن‬ َ ُ‫ﺑَﻧ‬
‫ون‬ ‫اِ ْﺑ ٌن‬
İsrail(in) oğulları Oğullar Oğul

ِ ُ‫َظﺎ ِﻟﻣﻰ ا َ ْﻧﻔ‬


‫ﺳ ِﮭ ْم‬ َ ‫ظﺎ ِﻟ ِﻣ‬
‫ﯾن‬ َ ‫ظﺎ ِﻟ ُﻣ‬
‫ون‬ ‫ظﺎ ِﻟ ٌم‬
Kendilerinin zulmedicileri Zülmedenler Zülmeden

‫ﺗَ ِﺎر ِﻛﻲ ٰا ِﻟ َﮭﺗِﻧَﺎ‬ َ ‫ﺗ َ ِﺎر ِﻛ‬


‫ﯾن‬ َ ‫ﺗَ ِﺎرﻛ‬
‫ُون‬ ٌ‫ﺗَ ِﺎرك‬
İlahlarımızın terk edicileri Terk edenler Terk eden

ْ ‫ا َ ﱠو ُل ا ْﻟ ُﻣ‬
َ ‫ﺳ ِﻠ ِﻣ‬
‫ﯾن‬ َ ‫ﺳ ِﻠ ِﻣ‬
‫ﯾن‬ ْ ‫ون ُﻣ‬
َ ‫ﺳ ِﻠ ُﻣ‬
ْ ‫ُﻣ‬ ‫ﺳ ِﻠ ٌم‬
ْ ‫ُﻣ‬
Müslümanların ilki Müslümanlar Müslüman

‫وﻟٓﺋِ َك َﺟ َٓزا ُؤ ُھ ْم َﻣ ْﻐ ِﻔ َرةٌ ِﻣ ْن َر ِﺑّ ِﮭ ْم َو َﺟﻧﱠﺎتٌ ﺗَﺟْ ري ِﻣ ْن ﺗَﺣْ ﺗِ َﮭﺎ‬


ٰ ُ‫ا‬
altlarından akan ve Rablerinden bir bağışlanma onların işte
cennetlerdir ki mükâfatı

ِ َ‫دﯾن ﻓِﯾ َﮭﺎ َوﻧِ ْﻌ َم اَﺟْ ُر ا ْﻟﻌ‬


َ ‫ﺎﻣ ِﻠ‬
‫ﯾن‬ ُ ‫ْاﻻَ ْﻧ َﮭ‬
َ ‫ﺎر َﺧﺎ ِﻟ‬
böyle amel mükâfatı ne orada ebedi ırmaklar
işleyenlerin güzeldir kalıcıdırlar

İşte onların mükâfatı, Rablerinden bir bağışlanma


ve altlarından ırmaklar akan cennetlerdir ki, orada
ebedi olarak kalıcıdırlar. Böyle amel işleyenlerin
mükâfatı ne güzeldir! (3:136)

َ ‫ﺎئ ا ْﻟ ُﻣ ْر‬
َ ‫ﺳ ِﻠ‬
‫ﯾن‬ ِ َ‫ َوﻟَﻘَ ْد َٓﺟﺎ َء َك ِﻣ ْن ﻧَﺑ‬muhakkak
peygamberlerin haberlerinden bir sana da
kısmı geldi
Muhakkak peygamberlerin haberlerinden bir
kısmı sana da geldi. (6: 34) 128
142

َ ‫َﺎن ﻋَﺎﻗِﺑَﺔُ ا ْﻟ ُﻣﺟْ ِر ِﻣ‬


‫ﯾن‬ َ ‫فﻛ‬ ُ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ْم َﻣ َطرا ً ﻓَﺎ ْﻧ‬
َ ‫ظ ْر َﻛ ْﯾ‬ َ ‫َواَ ْﻣ َط ْرﻧَﺎ‬
suçluların sonu oldu nasıl işte bak bir yağdırdık
yağmur üzerlerine

Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık. İşte bak,


suçluların sonu nasıl oldu! (7:84)

‫َﺎن ﻋَﺎﻗِﺑَﺔُ اﻟ ﱠ‬
َ ‫ظﺎ ِﻟ ِﻣ‬
‫ﯾن‬ َ ‫فﻛ‬ ُ ‫ِﯾن ِﻣ ْن ﻗَ ْﺑ ِﻠ ِﮭ ْم ﻓَﺎ ْﻧ‬
َ ‫ظ ْر َﻛ ْﯾ‬ َ ‫ﻛ َٰذ ِﻟ َك َﻛذﱠ‬
َ ‫ب اﻟﱠذ‬
zalimlerin sonu oldu nasıl ama bir onlardan yalanlamışlardı böyle
bak öncekiler de

Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı.


Ama zalimlerin sonu nasıl oldu bir bak! (10: 39)

ُ ُ‫ا ِْن ٰھ ٓذَا ا ﱠِﻻ ُﺧﻠ‬


َ ‫ﻖ ْاﻻَ ﱠو ِﻟ‬
‫ﯾن‬
öncekilerin adetlerinden başkası bu değildir

Bu öncekilerin adetlerinden başkası değildir. (26:137)


129

ِ ‫اﺧ ِﺗ َﻼ‬
‫ف‬ ِ ‫ت َو ْاﻻَ ْر‬
ْ ‫ض َو‬ ِ ‫ﺳ ٰﻣ َوا‬ ِ ‫ا ﱠِن ﻓِﻲ َﺧ ْﻠ‬
‫ﻖ اﻟ ﱠ‬
ve ard arda gelişinde ve yerin göklerin yaratılışında şüphesiz

ٍ ‫اﻟﱠ ْﯾ ِل َواﻟﻧﱠ َﮭ ِﺎر َ ٰﻻﯾَﺎ‬


ِ ‫ت ِﻻُو ِﻟﻲ ْاﻻَ ْﻟﺑَﺎ‬
‫ب‬
akıl sahipleri elbette âyetler gündüzün gece ile
için vardır
Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında ve
gece ile gündüzün ard arda gelişinde, elbette
akıl sahipleri için âyetler vardır. (3:190)

َ ‫ﯾر ْاﻻَ ﱠو ِﻟ‬


‫ﯾن‬ ُ ‫ﺎط‬ َ َ ‫ِﯾن َﻛﻔَ ُٓروا ا ِْن ٰھ ٓذَا ا ٓﱠِﻻ ا‬
ِ ‫ﺳ‬ َ ‫اﻟﱠذ‬
öncekilerin masallarından başka bu (Kur’an) değildir kâfirler
bir şey

“Bu (Kur’an), öncekilerin masallarından başka


bir şey değildir!” (6:25) 130
143

‫َوﻟَﻘَ ْد ﻛ ﱠَر ْﻣﻧَﺎ ﺑَ ِٓﻧﻲ ٰادَ َم َو َﺣ َﻣ ْﻠﻧَﺎ ُھ ْم ﻓِﻲ ا ْﻟﺑَ ِ ّر َوا ْﻟﺑَﺣْ ِر‬
ve denizde karada onları Âdemoğullarını şerefli hakikaten
taşıdık kıldık
Hakikaten Âdemoğullarını şerefli kıldık, onları
karada ve denizde taşıdık. (17:70)

kendi zulmediciler melekler canlarını


nefislerine oldukları halde alırlar
onlar ki

Onlar ki, kendi nefislerine zulmediciler


oldukları halde, melekler canlarını alırlar. (16:28)

ِ ‫ﺻﺎﻟُو ا ْﻟ َﺟ ِﺣ‬
‫ﯾم‬ َ َ‫ﺛ ُ ﱠم إِﻧﱠ ُﮭ ْم ﻟ‬
cehenneme onlar şüphesiz gireceklerdir sonra

Sonra onlar, şüphesiz cehenneme gireceklerdir. (83:16)


131

َ ‫َو َﻣﺎ ﻧَﺣْ ُن ِﺑﺗ َ ِﺎر ِ ٓﻛﻲ ٰا ِﻟ َﮭﺗِﻧَﺎ ﻋ َْن ﻗَ ْو ِﻟ َك َو َﻣﺎ ﻧَﺣْ ُن ﻟَ َك ِﺑ ُﻣ ْؤ ِﻣ ِﻧ‬
‫ﯾن‬
iman edecek ve biz senin
kimseler de sana değiliz biz değiliz
sözünle ilahlarımızı bırakacak
Biz senin sözünle ilahlarımızı bırakacak değiliz ve
biz sana iman edecek kimseler de değiliz. (11:53)

َ ِ‫ﺳﻧ‬
‫ﯾن‬ َ ‫ﺻﺑِ ْر ﻓَﺎ ﱠِن‬
ِ ْ‫ﷲ َﻻ ﯾُ ِﺿﯾ ُﻊ اَﺟْ َر ا ْﻟ ُﻣﺣ‬ ْ ‫َوا‬
iyilik yapanların ecrini zayi etmez Allah kuşkusuz öyle ise sabret

Öyle ise sabret! Kuşkusuz Allah, iyilik yapanların


ecrini zayi etmez. (11:115)
َ ‫اﻣ َراَﺗ َ َك ﻛَﺎ َﻧتْ ِﻣ َن ا ْﻟﻐَﺎﺑِ ِر‬
‫ﯾن‬ ْ ‫وك َواَ ْھﻠَ َك ا ﱠِﻻ‬
َ ‫اِﻧﱠﺎ ُﻣﻧَ ﱡﺟ‬
geride o olacaktır karın ve aileni seni gerçekten
kalanlardan ancak müstesna kurtaracağız biz
Gerçekten biz seni ve aileni kurtaracağız, ancak
karın müstesna, o, geride kalanlardan olacaktır. (29:33)
132
144

‫ٓﺎء‬
ِ ‫ﺳ‬ ْ َ‫ﻲ ِ ﻟ‬
َ ّ‫ﺳﺗ ُ ﱠن َﻛﺎ َ َﺣ ٍد ِﻣ َن اﻟ ِﻧ‬ ّ ‫ﻧﱠ ِﺑ‬hanımları!
‫ﺳٓﺎ َء اﻟ‬
َ ِ‫ﯾَﺎ ﻧ‬ey
kadınlardan herhangi siz
biri gibi değilsiniz Peygamber

Ey Peygamber hanımları! Siz kadınlardan


herhangi biri gibi değilsiniz. (33:32)

‫َوا ِْن ِﻣ ْن ﻗَ ْرﯾَ ٍﺔ ا ﱠِﻻ ﻧَﺣْ ُن ُﻣ ْﮭ ِﻠﻛُو َھﺎ ﻗَ ْﺑ َل‬


önce orayı helak biz mutlaka hiçbir yoktur ki
etmeyelim şehir

َ ‫َﯾ ْو ِم ا ْﻟ ِﻘ ٰﯾ َﻣ ِﺔ ا َ ْو ُﻣ َﻌ ِذّﺑُو َھﺎ‬


ً ‫ﻋذَاﺑﺎ ً ﺷَدﯾدا‬
şiddetli bir azabla azab veya kıyâmet
etmeyelim gününden

Hiçbir şehir yoktur ki, biz, kıyâmet gününden


önce orayı mutlaka helak etmeyelim veya
şiddetli bir azabla azab etmeyelim! (17:58) 133

َ ‫اِﻧﱠﺎ ُﻣ ْﮭ ِﻠ ُٓﻛوا اَ ْھ ِل ٰھ ِذ ِه ا ْﻟﻘَ ْرﯾَ ِﺔ ا ﱠِن ا َ ْھﻠَ َﮭﺎ ﻛَﺎﻧُوا َظﺎ ِﻟ ِﻣ‬
‫ﯾن‬
zalim kimselerdir oranın çünkü memleket şu halkını helak kuşkusuz
halkı edicileriz biz

“Kuşkusuz biz şu memleket halkını helak edicileriz.


Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir.” (29:31)

HİTAP : Hitapta tek bir kelime kullanılırsa bu


kelime merfu olur. Eğer bir isim tamlaması
kullanılırsa birinci kelime mansub olur.

‫ﻋﻠَ ْﯾﻧَﺎ َرﺑﱡ َك‬ ِ ‫َوﻧَﺎد َْوا ﯾَﺎ َﻣﺎ ِﻟكُ ِﻟﯾَ ْﻘ‬
َ ‫ض‬
Rabbin hakkımızda hüküm ey Malik seslenirler
versin diye

Ey Malik! Rabbin hakkımızda hüküm versin


(işimizi bitirsin)” diye seslenirler. (43:77) 134
145

ٓ ِ َ‫َوا ِْذ ﻗَﺎﻟ‬


ِ ‫ﺻ َط ٰﻔ‬
‫ﯾك‬ ِ ‫ﺻ َط ٰﻔ‬
ْ ‫ﯾك َو َط ﱠﮭ َر ِك َوا‬ َ ‫ت ا ْﻟ َﻣ ٰﻠ ِﺋﻛَﺔُ ﯾَﺎ َﻣ ْرﯾَ ُم ا ﱠِن‬
ْ ‫ﷲا‬
ve seni seni tertemiz seni seçti Şüphesiz Ey melekler hani
üstün kıldı kıldı Allah Meryem demişlerdi ki

Hani melekler demişlerdi ki: “Ey Meryem!


Şüphesiz Allah, seni seçti, seni tertemiz kıldı
ve seni üstün kıldı. (3:42)

ً‫اﺿ َﯾﺔً َﻣ ْر ِﺿﯾﱠﺔ‬ ْ ُ‫س ا ْﻟ ُﻣ ْط َﻣﺋِﻧﱠﺔ‬


ِ ‫ار ِﺟ ِﻌﻲ ِإﻟَﻰ َر ِﺑّ ِك َر‬ ُ ‫ﯾَﺎ أَﯾﱠﺗ ُ َﮭﺎ اﻟﻧﱠ ْﻔ‬
O’da senden Sen O’ndan Rabbine dön mutmain olmuş/ nefis ey
hoşnut olarak hoşnut huzura kavuşmuş

Ey mutmain olmuş/huzura kavuşmuş nefis! Sen


O’ndan hoşnut, O’da senden hoşnut olarak
Rabbine dön! (89:27-28) 135

ِ ‫ﺎص َﺣ ٰﯾوة ٌ ﯾَٓﺎ اُو ِﻟﻲ ْاﻻَ ْﻟ َﺑﺎ‬


َ ُ‫ب ﻟَﻌَﻠﱠ ُﻛ ْم ﺗَﺗﱠﻘ‬
‫ون‬ ِ ‫ﺻ‬َ ‫َوﻟَ ُﻛ ْم ﻓِﻲ ا ْﻟ ِﻘ‬
sakınırsınız umulur ki akıl sahipleri Ey hayat kısasta Sizin için
vardır

Ey akıl sahipleri! Sizin için kısasta hayat


(Bakara 179)
vardır! Umulur ki sakınırsınız. (2: 179)

‫اء ﺑَ ْﯾﻧَﻧَﺎ َوﺑَ ْﯾﻧَ ُﻛ ْم‬ َ ‫ب ﺗَﻌَﺎﻟَ ْوا ا ِٰﻟﻰ َﻛ ِﻠ َﻣ ٍﺔ‬


ٍ ‫ﺳ َٓو‬ ِ ‫ﻗُ ْل ﯾَٓﺎ اَ ْھ َل ا ْﻟ ِﻛﺗَﺎ‬
bizimle sizin aranızda eşit olan bir kelimeye gelin ehl-i kitap ey de ki

De ki: “Ey Ehl-i Kitap! Bizimle sizin aranızda


(Al-i İmran 64)
eşit olan bir kelimeye gelin. (3: 64) 136
146

َ ‫َوا ِْذ ﻗَﺎﻟَتْ َٓطﺎﺋِﻔَﺔٌ ِﻣ ْﻧ ُﮭ ْم ﯾَٓﺎ ا َ ْھ َل ﯾَﺛْ ِر‬


ْ َ‫ب َﻻ ُﻣﻘَﺎ َم ﻟَ ُﻛ ْم ﻓ‬
‫ﺎر ِﺟﻌُوا‬
geri dönün artık durma Yesrib halkı ey onlardan grup
bir
da
demişti
ki hani
size yoktur

Hani onlardan bir grup da demişti ki: “Ey Yesrib


halkı! Artık size (burada) durma (emniyeti) yoktur,
geri dönün!”(33:13)

‫ﷲ َر ِﺑّﻲ َو َرﺑﱠ ُﻛ ْم‬


َ ‫ﺳ َٓرا ٴﯾِ َل ا ْﻋﺑُدُوا‬ ِ ‫َوﻗَﺎ َل ا ْﻟ َﻣ‬
ْ ِ‫ﺳﯾ ُﺢ ﯾَﺎ ﺑَﻧِﻲ ا‬
sizin de benim de Allah’a ibadet israiloğulları ey Mesih oysa demişti
Rabbiniz olan Rabbim edin

Oysa Mesih: “Ey İsrailoğulları! Benim de


Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a ibadet
edin” demişti. (5:72 ) 137

ِ َ‫ف َواِﻧﱠﺎ ﻟَﮫُ ﻟَﻧ‬


َ ‫ﺎﺻ ُﺣ‬
‫ون‬ ُ ‫ﻗَﺎﻟُوا َﯾٓﺎ ا َ َﺑﺎﻧَﺎ َﻣﺎ ﻟَ َك َﻻ ﺗَﺄ ْ َﻣﻧﱠﺎ ﻋ َٰﻠﻰ ﯾُو‬
َ ‫ﺳ‬
iyiliğini istediğimiz kuşkusuz Yusuf bize güven sana ne Ey Dediler
halde ona hakkında miyorsun? oluyor ki babamız ki
biz
Dediler ki: “Ey babamız! Kuşkusuz biz onun iyiliğini
istediğimiz halde, sana ne oluyor ki Yusuf hakkında
bize güvenmiyorsun? (12:11)

َ ‫ﺳ ِﻠ ِﻣ‬
‫ﯾن‬ ِ ‫ﻗَﺎ َل ﯾَٓﺎ اَﯾﱡ َﮭﺎ ا ْﻟ َﻣﻠَؤُا اَﯾﱡ ُﻛ ْم َﯾﺄ ْ ِﺗﯾ ِﻧﻲ ﺑِﻌَ ْر‬
ْ ‫ﺷ َﮭﺎ ﻗَ ْﺑ َل ا َ ْن ﯾَﺄْﺗُوﻧِﻲ ُﻣ‬
teslimiyetle onlar bana önce onun bana hanginiz ileri ey dedi ki
gelmeden tahtını getirebilir gelenler!

(Süleyman) dedi ki: “Ey ileri gelenler! Onlar


teslimiyetle bana gelmeden önce hanginiz
onun tahtını bana getirebilir?” (27:38) 138
147
‫ﺑَ ِﻧﻲ ِا ْﺳ َرا ِﺋل‬ ِ َ‫اَﺟْ ُر ا ْﻟﻌ‬
َ ‫ﺎﻣ ِﻠ‬
‫ﯾن‬ ٌ‫َﺟﻧﱠﺎت‬
İsrail oğulları İş yapanların mükafatı Bahçeler

َ
‫ظﺎ ِﻟﻣﻰ اَ ْﻧ ﻔُ ِﺳ ِﮭ ْم‬ ‫ﻋَﺎ ِﻗﺑَ ﺔُ اﻟ ﱠ‬
َ ‫ظﺎ ِﻟ ِﻣ‬
‫ﯾن‬ ِ ‫ﻋَﺎ ِﻗﺑَ ﺔُ ا ْﻟ ُﻣ‬
َ ‫ﺟْر ِﻣ‬
‫ﯾن‬
Kendilerinin
zülmedicileri Zalimlerin sonu Suçluların sonu

‫ﺗَ ِﺎر ِﻛﻲ ٰا ِﻟ َﮭ ِﺗﻧَﺎ‬ ٍ ‫ۤاﯾَﺎ‬


‫ت‬ َ ‫ب ا ُ ا ْﻟ ُﻣ ْر َﺳ ِﻠ‬
‫ﯾن‬ َ َ‫ﻧ‬
İlahlarımızın
terk edicisi Ayetler Elçilerin haberi

َ ‫اَﺣْ ﻛ َِم ا ْﻟ َﺣﺎ ِﻛ ِﻣ‬


‫ﯾن‬ ِ ‫اُو ِﻟﻰ اﻻَ ْﻟﺑَﺎ‬
‫ب‬ َ ‫ُﺧﻠُ ُﻖ اﻻَ ﱠو ِﻟ‬
‫ﯾن‬
Hüküm verenlerin en iyi
hüküm vereni Akıl sahipleri Öncekilerin ahlakı

َ ‫اَ ﱠو ُل ا ْﻟ ُﻣ ْﺳ ِﻠ ِﻣ‬
‫ﯾن‬ َ ‫ﺟْر ا ْﻟ ُﻣﺣْ ِﺳ ِﻧ‬
‫ﯾن‬ َ َ‫ا‬ ‫ت‬
ِ ‫ﺎوا‬ ِ ‫َﺧ ْﻠ‬
َ ‫ﻖ اﻟ ﱠﺳ َﻣ‬
Müslümanların İyilik yapanların mükafatı Göklerin yaratılışı

‫ف ا ْﻟﻠﱠ ْﯾ ِل َواﻟﻧﱠ َﮭ ِﺎر‬ ْ


ِ َ‫اﺧﺗِﻼ‬ ‫ﻧَﺣْ ُن ُﻣ ْﮭ ِﻠﻛُو َھﺎ‬ َ ‫ﯾر اﻻَ ﱠو ِﻟ‬
‫ﯾن‬ ُ ‫ﺎط‬ َ َ‫ا‬
ِ ‫ﺳ‬
Gece ve gündüzün
art arda gelişi
Onun helak edicileriyiz Öncekilerin masalları

َ ‫ُﻣﻧَ ﱡﺟ‬
‫وك‬ ‫ﯾَ ْو ِم ا ْﻟ ِﻘﯾَﺎ َﻣ ِﺔ‬ ‫ﺑَﻧِﻰ ٰادَ َم‬
Senin kurtarıcıların Kıyamet günü Adem’in oğulları

ُ‫ﯾَﺎ َﻣﺎ ِﻟك‬ ‫ﺻﺎﻟُو ا ْﻟ َﺟ ِﺣﯾ ًم‬


َ ‫اﻻَ ْﻧ َﮭﺎ ُر‬
Ey Malik Cehennemin giricileri Nehirler

‫َﯾﺎ اَ َﺑﺎﻧَﺎ‬ ‫َﯾﺎ َﻣ ْر َﯾ ُم‬ ُ ‫َﯾﺎ اَﯾﱠﺗ ُ َﮭﺎ اﻟﻧﱠ ْﻔ‬


‫س‬
Ey babamız Ey Meryem Ey can

ِ ‫ﯾَﺎ اَ ْھ َل ا ْﻟ ِﻛﺗَﺎ‬
‫ب‬ ‫ﺳ َراﺋِﯾل‬
ْ ‫ﯾَﺎ ﺑَﻧِﻲ ا‬ َ ‫ﯾَﺎ ا َ ْھ َل ﯾَﺛْ ِر‬
‫ب‬
Ey kitap ehli Ey İsrailoğulları Ey Yesrib halkı
148
18.DERS

(٩)ٌ‫اﺿﯾَﺔ‬ َ ‫( ِﻟ‬٨)ٌ‫ُو ُﺟوهٌ ﯾَ ْو َﻣﺋِ ٍذ ﻧَﺎ ِﻋ َﻣﺔ‬


ِ ‫ﺳ ْﻌﯾِ َﮭﺎ َر‬
hoşnutturlar (dünyadaki) nimetle o gün kimi
çabalarından ötürü (sevinçli)dirler yüzler de

(١١) ً‫ﺳ َﻣ ُﻊ ﻓِﯾ َﮭﺎ َﻻ ِﻏﯾَﺔ‬


ْ َ ‫( َﻻ ﺗ‬١٠)‫ﻓِﻲ َﺟﻧﱠ ٍﺔ ﻋَﺎ ِﻟﯾَ ٍﺔ‬
boş bir orada işitmezler yüksek bir
söz cennettedirler

O gün kimi yüzler de (kendilerine verilen) nimetle


(sevinçli)dirler. (Dünyadaki) çabalarından ötürü
hoşnutturlar. Yüksek bir cennettedirler. Orada boş bir
söz işitmezler.

ُ ‫( ﻓِﯾ َﮭﺎ‬١٢)ٌ‫ﻋ ْﯾ ٌن َﺟ ِﺎرﯾَﺔ‬


‫ﺳ ُر ٌر‬ َ ‫ﻓِﯾ َﮭﺎ‬
sedirler orada sürekli bir orada vardır
vardır akan kaynak

(١٤) ٌ‫ﺿوﻋَﺔ‬ ٌ ‫( َوأ َ ْﻛ َو‬١٣) ٌ‫َﻣ ْرﻓُوﻋَﺔ‬


ُ ‫اب َﻣ ْو‬
konulmuş kadehler yüksek

(١٦)ٌ‫ﻲ َﻣ ْﺑﺛُوﺛَﺔ‬
‫( َو َز َرا ِﺑ ﱡ‬١٥)ٌ‫ﺻﻔُوﻓَﺔ‬ ُ ‫َوﻧَ َﻣ ِﺎر‬
ْ ‫ق َﻣ‬
serilmiş ve halılar vardır dizilmiş yastıklar

Orada sürekli akan bir kaynak vardır. Orada yüksek


sedirler vardır. Konulmuş kadehler, dizilmiş yastıklar,
ve serilmiş halılar vardır.
149
SIFAT TAMLAMASI:

- Bir isim ile bir sıfatın ‫ﯾم‬ ‫اﻟرﺣْ ٰﻣ ِن ﱠ‬


ِ ‫اﻟر ِﺣ‬ ‫ﷲ ﱠ‬ ِ ‫ﺳ ِم‬
ْ ‫ِﺑ‬
arka arkaya gelmesiyle Rahim Rahman Allah’ın adıyla
meydana gelir. Önce
isim, sonra sıfat gelir. Sıfat 2 Sıfat 1 İsim

- İsmin irabı (son harfinin harekesi) cümle içindeki


durumuna bağlı olarak değişir.
- Sıfat dört bakımdan isme uyar.

143

SIFAT DÖRT BAKIMDAN İSME UYAR:

• Belirlilik - belirsizlik bakımından. İsim belirli


ise sıfat da belirli olur. İsim belirsiz ise sıfat da
belirsiz olur.
• Tekillik - çoğulluk bakımından. İsim tekil ise
sıfat da tekil olur. İsim çoğul ise sıfat da çoğul
olur.

• Erillik - dişillik bakımından. İsim eril ise sıfat


da eril olur. İsim dişil ise sıfat da dişil olur.
• İrab bakımından. Sıfatın son harfinin harekesi
ismin son harfinin harekesi ile aynı olur.
150
Anlamı Sıfat Tamamlaması Anlamı Sıfat Tamamlaması

‫اﻟﺻ َرا َط اﻟ ُﻣﺳﺗَ ِﻘﯾ َم‬


Teslim
Doğru yol ِّ olmuş ً‫ﺳ ِﻠ َﻣﺔ‬
ْ ‫ا ُ ﱠﻣﺔً ُﻣ‬
ümmet

Şerefli melek ‫َﻣﻠَكٌ ﻛ َِرﯾ ٌم‬ Dolu kadeh ‫ﺳﺎ ِد َھﺎﻗًﺎ‬


ً ْ ‫َﻛﺎ‬

Büyük lütuf ِ ‫ﺿ ِل ا ْﻟ َﻌ ِظ‬


‫ﯾم‬ ْ َ‫ا ْﻟﻔ‬ İman etmiş ٌ‫ا َ َﻣﺔٌ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧَﺔ‬
cariye

Zalim kavim ‫ون‬ ‫ا ْﻟﻘَ ْو ُم اﻟ ﱠ‬


َ ‫ظﺎ ِﻟ ُﻣ‬

Şiddetli azap َ ‫ﻋذَاﺑًﺎ‬


‫ﺷدِﯾدًا‬ َ

َ ُ‫اب ا َ ِﻟﯾ ۙ ٌم ِﺑ َﻣﺎ ﻛَﺎﻧُوا ﯾَ ْﻛ ِذﺑ‬


‫ون‬ ٌ َ‫ﻋذ‬
َ ‫َوﻟَ ُﮭ ْم‬
yalanlıyor Olmaları Elim bir Ve onlara
sebebiyle azap vardır
Ve yalanlıyor olmaları sebebiyle onlara elim bir
azap vardır. (2:10)
ّ ِ ‫ﻓَ َﺑ‬
ٍ ‫ﺷ ْر ُه ِﺑ َﻣ ْﻐ ِﻔ َر ٍة َواَﺟْ ٍر ﻛ َِر‬
‫ﯾم‬
pek ve bir bir öyle ise
değerli mükâfatla bağışlama onu müjdele

Öyle ise onu bir bağışlama ve pek değerli bir


mükâfatla müjdele! (36:11)

‫ﯾن‬ ُ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ٓﻧَﺎ ا ﱠِﻻ ا ْﻟ َﺑ َﻼ‬


ُ ‫غ ا ْﻟ ُﻣ ِﺑ‬ َ ‫َو َﻣﺎ‬
apaçık tebliğden başka bir şey bize düşen değildir

Bize düşen apaçık tebliğden başka bir şey değildir. (36:17)


146
151

َ ُ‫ﺳ ِرﻓ‬
‫ون‬ ْ ‫ﺑَ ْل ا َ ْﻧﺗ ُ ْم ﻗَ ْو ٌم ُﻣ‬
aşırı giden bir kavimsiniz siz hayır aslında

Hayır, aslında siz aşırı giden bir kavimsiniz. (36:19)

ُ ‫َو ٰاﯾَﺔٌ ﻟَ ُﮭ ُم ْاﻻَ ْر‬


ُ‫ض ا ْﻟ َﻣ ْﯾﺗَﺔ‬
ölü toprak onlar için bir âyet/delildir

Ölü toprak onlar için bir âyet/delildir. (36:33)

َ ‫ون ا ْﻟ َﯾ ْو َم ِﻓﻲ‬
ٍ ‫ﺿ َﻼ ٍل ُﻣ ِﺑ‬
‫ﯾن‬ ‫ٰﻟ ِﻛ ِن اﻟ ﱠ‬
َ ‫ظﺎ ِﻟ ُﻣ‬
apaçık bir sapıklık bu gün o zalimler fakat
içindedirler

Fakat bu gün o zalimler, apaçık bir sapıklık


içindedirler. (19:38) 147

ٍ ‫ب َوﻗُ ْر ٰا ٍن ُﻣ ِﺑ‬
‫ﯾن‬ ِ ‫ا ٓﻟ ٰـر ﺗِ ْﻠ َك ٰاﯾَﺎتُ ا ْﻟ ِﻛﺗَﺎ‬
apaçık Kur’an’ın Kitap’ın âyetleridir bunlar elif. lâm. râ.

Elif. Lâm. Râ. Bunlar, Kitap’ın ve apaçık


Kur’an’ın âyetleridir. (15:1)

‫ﺳ َرا ًﺟﺎ َو ﱠھﺎ ًﺟﺎ َوأ َ ْﻧ َز ْﻟﻧَﺎ‬


ِ ‫ﺷدَادًا َو َﺟ َﻌ ْﻠﻧَﺎ‬ َ ‫َوﺑَﻧَ ْﯾﻧَﺎ ﻓَ ْوﻗَ ُﻛ ْم‬
ِ ‫ﺳ ْﺑﻌًﺎ‬
indirdik parıldadıkça bir yarattık sağlam yedi üstünüzde göğü bina
parıldayan lamba ettik
ِ ‫ِﻣ َن ا ْﻟ ُﻣ ْﻌ ِﺻ َرا‬
‫ت َﻣﺎ ًء ﺛ َ ﱠﺟﺎ ًﺟﺎ‬
şarıl şarıl bir su yağmur yüklü
akan bulutlardan

Üstünüzde yedi sağlam göğü bina ettik. Parıldadıkça


parıldayan bir lamba yarattık. Yağmur yüklü
bulutlardan şarıl şarıl akan bir su indirdik. (78:12-14)
152

ِ ‫اﺣدَةً ﻓَ ِﺎذَا ُھ ْم َﺧ‬


َ ‫ﺎﻣد‬
‫ُون‬ ِ ‫ﺻ ْﯾ َﺣﺔً َو‬
َ ‫ا ِْن ﻛَﺎﻧَتْ ا ﱠِﻻ‬
sönüverdiler onlar hemen bir sayha sadece idi
(birden yok oluverdiler) (korkunç bir ses)

Sadece bir sayha (korkunç bir ses) idi! Onlar


hemen sönüverdiler (birden yok oluverdiler). (36:29)

ً ‫َﺎن َوﻋْدا ً َﻣ ْﻔﻌُوﻻ‬ ُ ‫ﻓَ َﺟﺎ‬


َ ‫ﺳوا ِﺧ َﻼ َل اﻟ ِدّﯾَ ِﺎر َوﻛ‬
yerine bir va’d bu idi evlerin aralarına (sizi)
getirilmiş kadar girip aradılar
Evlerin aralarına kadar girip (sizi) aradılar. Bu,
yerine getirilmiş bir va’d idi. (17:5)

ً ‫ﺷﻛُورا‬
َ ً‫ﻋ ْﺑدا‬ َ ‫اِﻧﱠﮫُ ﻛ‬
َ ‫َﺎن‬
çok şükreden bir kul idi şüphesiz o

Şüphesiz o, çok şükreden bir kul idi. (17:3) 149

ً ‫ﺳ ِﺑّﺣْ ﮫُ ﻟَ ْﯾ ًﻼ َط ِو‬
‫ﯾﻼ‬ ْ ‫َو ِﻣ َن اﻟﻠﱠ ْﯾ ِل ﻓَﺎ‬
َ ‫ﺳ ُﺟ ْد ﻟَﮫُ َو‬
uzunca gece ve O’nu O’na secde gecenin bir
tesbih et et kısmında

Gecenin bir kısmında O’na secde et ve gece,


uzunca O’nu tesbih et. (76:26)

ً ‫� ﻓَﻘَ ِد ْاﻓﺗ َ ٰ ٓرى اِﺛْﻣﺎ ً ﻋ َِظﯾﻣﺎ‬


ِ ‫َو َﻣ ْن ﯾُﺷ ِْر ْك ﺑِﺎ‬
büyük bir iftira etmiş muhakkak Allah’a şirk kim
günahla olur koşarsa

Kim Allah’a şirk koşarsa, muhakkak büyük bir


günahla iftira etmiş olur. (4:48)
ً ‫ﺻ ْﺑ ًرا َﺟ ِﻣ‬
‫ﯾﻼ‬ ْ ‫ﻓَﺎ‬
َ ‫ﺻ ِﺑ ْر‬
güzel bir sabırla o halde sabret

O halde güzel bir sabırla sabret. (70:5) 150


153

ٌ ‫ﻗَﺎ َل ﯾَﺎ ﻗَ ْو ِم ِإ ِﻧّﻲ ﻟَ ُﻛ ْم ﻧَذ‬


ٌ ‫ِﯾر ُﻣ ِﺑ‬
‫ﯾن‬
apaçık bir sizin kuşkusuz ey dedi ki
uyarıcıyım için ben kavmim
Dedi ki: “Ey kavmim! Kuşkusuz ben sizin için
apaçık bir uyarıcıyım.” (71:2)

َ ‫ُور اﻟﱠذ‬
‫ِﯾن اُوﺗُوا ا ْﻟ ِﻌ ْﻠ َم‬ ِ ‫ﺻد‬ُ ‫ﺑَ ْل ُھ َو ٰاﯾَﺎتٌ ﺑَ ِﯾّﻧَﺎتٌ ﻓِﻲ‬
ilim kendilerine sinelerinde apaçık âyetlerdir o hayır
verilenlerin
Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin
sinelerinde apaçık âyetlerdir. (29:49)

ٌ ُ ‫ﺻ ُﺣﻔًﺎ ُﻣ َط ﱠﮭ َرةً ِﻓﯾ َﮭﺎ ُﻛﺗ‬


ٌ‫ب ﻗَ ِﯾّ َﻣﺔ‬ ُ ‫ا� َﯾﺗْﻠُو‬
ِ ‫ﺳو ٌل ِﻣ َن ﱠ‬
ُ ‫َر‬
dosdoğru hükümler onlarda tertemiz sahifeler okuyan Allah’tan elçidir
vardır

Allah’tan (gönderilen) tertemiz sahifeler okuyan


elçidir. Onlarda dosdoğru hükümler vardır. (98:2-3)151

ً ‫ﺻﺎ ِﻟﺣﺎ‬ ‫ﺎب َو ٰا َﻣ َن‬


َ ‫ َوﻋ َِﻣ َل‬iman
َ ً‫ﻋ َﻣﻼ‬ َ َ‫ا ﱠِﻻ َﻣ ْن ﺗ‬
salih amel işleyenler tevbe ancak
edip edenler müstesnadır
Ancak tevbe edenler, iman edip salih amel
işleyenler müstesnadır. (25:70)

َ ‫َو َﻣﺛَ ُل َﻛ ِﻠ َﻣ ٍﺔ َﺧﺑِﯾﺛ َ ٍﺔ َﻛ‬


‫ﺷ َﺟ َر ٍة َﺧﺑِﯾﺛَ ٍﺔ‬
kötü bir ağaca kötü bir sözün misali ise
benzer ki
Kötü bir sözün misali ise, yerin üstünden
koparılmış kötü bir ağaca benzer ki (14:26)

‫اﻻ ِﺧ َر ِة‬ ِ ِ‫ِﯾن ٰا َﻣﻧُوا ﺑِﺎ ْﻟﻘَ ْو ِل اﻟﺛﱠﺎﺑ‬


ٰ ْ ‫تﻓِﻲ ا ْﻟ َﺣ ٰﯾو ِة اﻟدﱡ ْﻧﯾَﺎ َوﻓِﻲ‬ َ ‫ﯾُﺛَ ِﺑّتُ ﷲُ اﻟﱠذ‬
ahirette de dünya hayatında da sağlam sözle mü’minlere Allah sebat verir

Allah Mü’minlere, dünya hayatında da ahirette


de sağlam sözle sebat verir. (14:27) 152
‫ ﻟﯾس‬: Değil, yok anlamlarına gelir. Şahıslara göre çekimi
154

vardır.
Biz değiliz ‫ﺳﻧَﺎ‬
ْ َ‫ﻟ‬ Ben değilim ْ َ‫ﻟ‬
ُ‫ﺳت‬
Siz değilsiniz ْ َ‫ﻟ‬
‫ﺳﺗ ُ ْم‬ Sen değilsin ْ َ‫ﻟ‬
َ‫ﺳت‬
Onlar değiller ُ ‫ﻟَ ْﯾ‬
‫ﺳوا‬ O değil َ ‫ﻟَ ْﯾ‬
‫س‬
O (dş) değil َ ‫ﻟَ ْﯾ‬
ْ‫ﺳت‬
‫ﺳتُ ﺑِ َر ِﺑّ ُﻛ ْم ﻗَﺎﻟُوا ﺑَ ٰﻠﻰ‬
ْ َ‫اَﻟ‬
evet dediler ki sizin ben değil
(Rabbimizsin) Rabbiniz miyim

Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Dediler ki: “Evet!


(Rabbimizsin). (7:172)

‫ْس ﻟَﮫُ ِﻣ ْن دُوﻧِ ِﮫ أَو ِﻟﯾَﺎ ُء‬ َ ‫ا� ﻓَﻠَﯾ‬


ِ ‫ْس ِﺑ ُﻣ ْﻌ ِﺟ ٍز ﻓِﻲ ْاﻷ َ ْر‬
َ ‫ض َوﻟَﯾ‬ َ ‫َو َﻣ ْن َﻻ ﯾُ ِﺟ ْب دَا ِﻋ‬
ِ‫ﻲ ﱠ‬
veliler/ O’ndan kendisi yoktur yer âciz değildir Allah’ın icabet her kim
dostlar da başka için yüzünde bırakacak davetçisine etmezse
Her kim Allah’ın davetçisine icabet etmezse
yeryüzünde âciz bırakacak değildir. Kendisi
için O’ndan başka veliler yoktur. (46:32)

ِ ‫ِإذَا َو َﻗ َﻌ‬
َ ‫ت ا ْﻟ َواﻗِﻌَﺔُ ﻟَ ْﯾ‬
ٌ‫س ِﻟ َو ْﻗﻌَﺗِ َﮭﺎ ﻛَﺎ ِذﺑَﺔ‬
yalanlayacak onun yoktur gerçekleşecek vuku zaman
vukuunu (Kıyâmet) bulduğu
Gerçekleşecek (Kıyâmet) vuku bulduğu zaman.
Onun vukuunu yalanlayacak yoktur. (56:1-2)
ِ ‫ﺳﻼً ﻗُ ْل ﻛ َٰﻔﻰ ﺑِﺎ‬
ً ‫� ﺷ َِﮭﯾدا‬ ْ َ‫ِﯾن َﻛﻔَ ُروا ﻟ‬
َ ‫ﺳتَ ُﻣ ْر‬ َ ‫َوﯾَﻘُو ُل اﻟﱠذ‬
şahid Allah yeter de ki gönderilmiş Sen inkâr edenler
olarak bir kimse değilsin derler ki

İnkâr edenler derler ki: “Sen gönderilmiş bir kimse


değilsin!” De ki: Şahid olarak Allah yeter! (13:43) 154
155

ٌ‫ب ا ُ ﱠﻣﺔٌ ٓﻗَﺎﺋِ َﻣﺔ‬


ِ ‫ﺳ َٓوا ًء ِﻣ ْن ا َ ْھ ِل ا ْﻟ ِﻛﺗَﺎ‬ ُ ‫ﻟَ ْﯾ‬
َ ‫ﺳوا‬
dosdoğru bir ehl-i kitaptan onların
hepsi bir değildir
olan topluluk vardır ki

ْ ‫ﷲ ٰا ٓﻧَﺎ َء اﻟﱠ ْﯾ ِل َو ُھ ْم َﯾ‬


َ ‫ﺳ ُﺟد‬
‫ُون‬ ِ ‫ون ٰاﯾَﺎ‬
ِ ‫ت‬ َ ُ‫ﯾَﺗْﻠ‬
secde ve gece saatlerinde Allah’ın okurlar
ederler onlar âyetlerini
Onların hepsi bir değildir! Ehl-i Kitaptan dosdoğru
olan bir topluluk vardır ki, gece saatlerinde Allah’ın
âyetlerini okurlar ve onlar secde ederler. (3:113)

‫ﻋﻠَ ْﯾ ُﻛ ْم ﺑِ َو ِﻛﯾ ٍل‬


َ ُ‫ﺳت‬ْ َ‫ﻖ ﻗُ ْل ﻟ‬
‫ب ِﺑ ِﮫ ﻗَ ْو ُﻣ َك َو ُھ َو ا ْﻟ َﺣ ﱡ‬
َ ‫َو َﻛذﱠ‬
bir sizin de ki hak olduğu O kavmin
ben
yalanladı
vekil üzerinize değilim halde (Kur’an) onu

O (Kur’an), hak olduğu halde kavmin onu yalanladı.


De ki: “Ben sizin üzerinize bir vekil değilim. (6:66) 155

‫ٓﺎء‬
ِ ‫ﺳ‬ ْ َ‫ﻲ ِ ﻟ‬
َ ّ‫ﺳﺗ ُ ﱠن َﻛﺎ َ َﺣ ٍد ِﻣ َن اﻟ ِﻧ‬ ّ ‫ﺳٓﺎ َء اﻟﻧﱠ ِﺑ‬
َ ِ‫ﯾَﺎ ﻧ‬
siz hanımları! ey
kadınlardan herhangi değilsiniz Peygamber
biri gibi
Ey Peygamber hanımları! Siz kadınlardan
herhangi biri gibi değilsiniz. (33:32)

َ ِ‫ﺳﺗ ُ ْم ﻟَﮫُ ِﺑ َر ِازﻗ‬


‫ﯾن‬ ْ َ‫ش َو َﻣ ْن ﻟ‬
َ ِ‫َو َﺟﻌَ ْﻠﻧَﺎ ﻟَ ُﻛ ْم ﻓِﯾ َﮭﺎ َﻣﻌَﺎﯾ‬
rızık onlara olmadığınız ve geçim orada sizin sağladık
verici kimseler için kaynakları için
Orada, sizin için ve onlara rızık verici olmadığınız
kimseler için geçim kaynakları sağladık. (15:20)
yakın ٍ ‫ﺻ ْﺑ ُﺢ ﺑِﻘَ ِرﯾ‬
‫ب‬ ‫س اﻟ ﱡ‬ ‫ا ﱠِن َﻣ ْو ِﻋدَ ُھ ُم اﻟ ﱡ‬
َ ‫ﺻ ْﺑ ُﺢ اَﻟَ ْﯾ‬ şüphesiz
sabah değil mi Sabah vaktidir onlara va’d olunan (azab) zamanı

Şüphesiz onlara va’d olunan (azab) zamanı


(11:81)
sabah vaktidir. Sabah yakın değil mi?”(11:81)156
156

ٍ ‫ﺿ َﻼ ٍل ُﻣ ٖﺑ‬
‫ﯾن‬ َ ‫ﺳ َوا ًء‬
َ ً ‫اﺛْﻣﺎ ً ﻋ َِظﯾﻣﺎ‬
Apaçık sapıklık Eşit Büyük günah

ٌ َ‫ﻋذ‬
‫اب ا َ ٖﻟﯾ ٌم‬ َ ‫ﺳ َرا ًﺟﺎ َو ﱠھﺎ ًﺟﺎ‬
ِ ٍ ‫اَﺟْ ٍر ﻛ َِر‬
‫ﯾم‬
Acıklı azap Parlak kandil Cömert karşılık

ً ‫ﺻﺎ ِﻟﺣﺎ‬
َ ً‫ﻋ َﻣﻼ‬
َ ‫َﻛ ِﻠ َﻣ ٍﺔ َﺧﺑِﯾﺛَ ٍﺔ‬ ٌ‫ا ُ ﱠﻣﺔٌ ﻗَﺎﺋِ َﻣﺔ‬
Salih iş Pis, kötü söz Ayakta duran topluluk

ٍ ‫ﻗُ ْر ٰا ٍن ُﻣ ٖﺑ‬
‫ﯾن‬ َ ‫ﻟَ ْﯾ‬
‫س‬ ‫اَ ْو ِﻟ َﯾﺎ ُء‬
Apaçık bir kur’an Değil Dostlar

ِ ‫ا ْﻟﻘَ ْو ِل اﻟﺛﱠﺎ ِﺑ‬


‫ت‬ ُ ‫ﻟَ ْﯾ‬
‫ﺳوا‬ ٌ‫ٰاﯾَﺎتٌ ﺑَ ِﯾّﻧَﺎت‬
Sabit söz Değiller Apaçık ayetler

َ ً ‫ﻋ ْﺑدا‬
ً ‫ﺷﻛُورا‬ َ ْ َ‫ﻟ‬
‫ﺳﺗ ُ ﱠن‬ ُ‫ض ا ْﻟ َﻣ ْﯾﺗَﺔ‬
ُ ‫ْاﻻَ ْر‬
Çok şükreden kul Değilsiniz (dş) Ölü yeryüzü

َ ُ‫ﺳ ِرﻓ‬
‫ون‬ ْ ‫ﻗَ ْو ٌم ُﻣ‬ ً‫ﻟَ ْﯾﻼً َط ِوﯾﻼ‬ ‫ﯾن‬ ُ َ‫ا ْﻟﺑَﻼ‬
ُ ‫غ ا ْﻟ ُﻣ ِﺑ‬
Aşırı giden kavim Uzun gece Apaçık bildirme

ٌ‫ﻛَﺎ ِذﺑَﺔ‬ ً ‫ﺻ ْﺑرا ً َﺟ ِﻣ‬


‫ﯾﻼ‬ َ ‫ا ْﻟ َﺣﯾَﺎ ِة اﻟدﱡ ْﻧﯾَﺎ‬
Yalancı Güzel sabır Dünya hayatı

ٌ‫ب ﻗَ ِﯾّ َﻣﺔ‬


ٌ ُ ‫ُﻛﺗ‬ ً‫ﺻ ُﺣﻔﺎ ً ُﻣ َط ﱠﮭ َرة‬
ُ ‫ﷲ‬ َ ‫دَا ِﻋ‬
ِ ‫ﻲ‬
Dosdoğru kitaplar Temizlenmiş sahifeler Allah’ın davetçisi

‫ﺷ َﺟ َر ٍة َﺧﺑِﯾﺛ َ ٍﺔ‬
َ ‫َﻛ‬ ِ ‫ﺻ ْﯾ َﺣﺔً َو‬
ً‫اﺣدَة‬ َ ‫ﺷدَادًا‬
ِ ‫ﺳ ْﺑﻌًﺎ‬
َ
Kötü bir ağaç gibi Tek çığlık Yedi kuvvetli
157
19.DERS

‫ﷲ َﻣﺎ َﻻ ﯾَ ْﻧﻔَﻌُ ُﮭ ْم‬ ِ ‫ُون ِﻣ ْن د‬


ِ ‫ُون‬ َ ‫َوﯾَ ْﻌﺑُد‬
kendilerine fayda Allah’ı tapıyorlar
sağlamayan şeylere bırakıp

َ ‫َر ِﺑّ ِﮫ‬


﴾٥٥﴿ً ‫ظ ِﮭﯾرا‬ ‫َﺎن ا ْﻟﻛَﺎﻓِ ُرﻋ َٰﻠﻰ‬ ُ ‫َو َﻻ َﯾ‬
َ ‫ﺿ ﱡر ُھ ْم َوﻛ‬
(şeytana) Rabbine karşı kâfir -dır ve zarar
arka çıkan veremeyen

Allah’ı bırakıp kendilerine fayda sağlamayan ve zarar


veremeyen şeylere tapıyorlar. Kâfir, Rabbine karşı
(şeytana) arka çıkandır.

﴾٥٦﴿ ً ‫َوﻧَذِﯾرا‬ َ َ‫ﺳ ْﻠﻧ‬


ّ ِ َ‫ﺎك ا ﱠِﻻ ُﻣﺑ‬
ً ‫ﺷرا‬ َ ‫َو َٓﻣﺎ اَ ْر‬
ve uyarıcı müjdeci ancak biz seni gönderdik
olarak

ْ َ‫ﻗُ ْل َٓﻣﺎ ا‬
َ ‫ﺳـ�ﻠُ ُﻛ ْم‬
‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮫ ِﻣ ْن اَﺟْ ٍر ا ﱠِﻻ‬
sadece herhangi bunun sizden de ki
bir ücret karşılığında istemiyorum

﴾٥٧﴿ َ ‫ﺷﺎ َء اَ ْن ﯾَﺗ ﱠ ِﺧذَ ا ِٰﻟﻰ َر ِﺑّ ِﮫ‬


ً‫ﺳ ِﺑﯾﻼ‬ َٓ ‫َﻣ ْن‬
bir yol Rabbine tutmayı dileyen kimseler
taraf (olmanızı istiyorum)

(Ey Peygamber!) Biz seni ancak müjdeci ve uyarıcı


olarak gönderdik. De ki: “Bunun (tebliğin) karşılığında
sizden herhangi bir ücret istemiyorum, sadece Rabbine
taraf bir yol tutmayı dileyen kimseler (olmanızı
istiyorum).”
158
GENİŞ ZAMANIN OLUMSUZU:
Geniş zaman fiilinin önüne gelen ( ‫ ) ﻻ‬harfi anlamı
olumsuz yapar. Bazen ( ‫ ) ﻻ‬yerine ( ‫ ) َﻣﺎ‬da
kullanılabilir.

Yapmaz ‫ﻻ ﯾَ ْﻔﻌَ ُل‬ Yapar ‫َﯾ ْﻔ َﻌ ُل‬

Girmezsin ‫ﻻ ﺗ َ ْد ُﺧ ُل‬ Girersin ‫ﺗَ ْد ُﺧ ُل‬

Çıkmam ُ ‫ﻻ ا َ ْﺧ ُر‬
‫ج‬ Çıkarım ُ ‫اَ ْﺧ ُر‬
‫ج‬

Anlamıyoruz ُ‫َﻣﺎ ﻧَ ْﻔﻘَﮫ‬ Anlıyoruz ُ‫ﻧَ ْﻔﻘَﮫ‬

Zannetmem ُ َ‫َﻣﺎ ا‬
‫ظ ﱡن‬ Zannederim ُ َ‫ا‬
‫ظ ﱡن‬

َ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮫ اَﺟْ را ً ا ِْن ُھ َو ا ﱠِﻻ ِذ ْﻛ ٰرى ِﻟ ْﻠ َﻌﺎﻟَ ِﻣ‬


‫ﯾن‬ ْ َ‫ ﻗُ ْل َٓﻻ ا‬de ki
َ ‫ﺳـ�ﻠُ ُﻛ ْم‬
âlemler bir başkası O değildir herhangi Ona(Kur’an’a) sizden
için öğütten (Kur’an) bir ücret karşı istemiyorum

De ki: “Ona karşı sizden herhangi bir ücret istemiyorum.


O, âlemler için bir öğütten başkası değildir. (6:90)

ُ َٓ ‫ﺿرا � َو َﻻ ﻧَ ْﻔﻌﺎ ً ا ﱠِﻻ َﻣﺎ‬


‫ﺷﺎ َء ﷲ‬ ِ ‫ﻗُ ْل َٓﻻ ا َ ْﻣ ِﻠكُ ِﻟﻧَ ْﻔ‬
َ ‫ﺳﻲ‬
Allah’ın ve
dilemesi hariç faydaya zarara kendime de sahip de ki
değilim
De ki: “Allah’ın dilemesi hariç, kendime de
zarara ve faydaya sahip değilim. (10:49)

َ ُ‫غ ا ِٰﻟﻰ ٰا ِﻟ َﮭﺗِ ِﮭ ْم ﻓَﻘَﺎ َل اَ َﻻ ﺗَﺄ ْ ُﻛﻠ‬


َ ُ‫ون َﻣﺎ ﻟَ ُﻛ ْم َﻻ ﺗ َ ْﻧ ِطﻘ‬
‫ون‬ َ ‫ﻓَ َرا‬
konuşmuyorsunuz neyiniz yemiyor ve dedi İlahlarına gizlice
var ki musunuz ki (putlarına) yöneldi
Gizlice ilahlarına yöneldi ve dedi ki: Yemiyor
musunuz? Neyiniz var ki konuşmuyorsunuz? (37:91-92)4
159

ُ ‫َوﻧَﺣْ ُن أ َ ْﻗ َر‬
َ ‫ب ِإﻟَ ْﯾ ِﮫ ِﻣ ْﻧ ُﻛ ْم َو َﻟ ِﻛ ْن َﻻ ﺗ ُ ْﺑ ِﺻ ُر‬
‫ون‬
siz göremezsiniz ancak sizden ona daha yakınız (o anda) biz

(O anda) biz ona sizden daha yakınız, ancak siz


göremezsiniz. (56:85)
َ ُ‫ون َﻣﺎ َﻻ ﺗ َ ْﻔﻌَﻠ‬
‫ون‬ َ ُ‫ِﯾن آَ َﻣﻧُوا ِﻟ َم ﺗَﻘُوﻟ‬
َ ‫َﯾﺎ أَﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﱠذ‬
yapmayacağınız şeyi söylüyorsunuz neden iman edenler ey

Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi neden


söylüyorsunuz? (61:02)

� َ ‫س ِﻟﻧَ ْﻔ ٍس‬
ِ ‫ﺷ ْﯾﺋ ًﺎ َو ْاﻷ َ ْﻣ ُر َﯾ ْو َﻣ ِﺋ ٍذ ِ ﱠ‬ ٌ ‫ﯾَ ْو َم َﻻ ﺗَ ْﻣ ِﻠكُ ﻧَ ْﻔ‬
yalnızca o gün emir hiçbir bir başka hiçbir yapmaya güç gün
o
Allah’ındır şey nefis için nefis yetiremez

O gün hiçbir nefis bir başka nefis için hiçbir şey yapmaya
güç yetiremez. O gün emir yalnızca Allah’ındır. (82:19) 5

ْ َ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ُم ا ْﻟﻘُ ْرآَ ُن َﻻ ﯾ‬


َ ‫ﺳ ُﺟد‬
‫ُون‬ َ ‫َو ِإذَا ﻗُ ِر‬
َ ‫ئ‬
secde Kur’an kendilerine okunduğu zaman
etmiyorlar
Kendilerine Kur’an okunduğu zaman secde
etmiyorlar. (84:21)
‫ﺛ ُ ﱠم َﻻ َﯾ ُﻣوتُ ﻓِﯾ َﮭﺎ َو َﻻ ﯾَﺣْ َﯾﺎ‬
yaşamaz da orada ölmez de sonra

Sonra orada ölmez de, yaşamaz da. (87:13)

َ ‫ﺎس َﻻ َﯾ ْﻌﻠَ ُﻣ‬


‫ون‬ ِ َ‫ﻗُ ْل اِﻧﱠ َﻣﺎ ِﻋ ْﻠ ُﻣ َﮭﺎ ِﻋ ْﻧد‬
ِ ‫ﷲ َو ٰﻟ ِﻛ ﱠن ا َ ْﻛﺛ َ َر اﻟﻧﱠ‬
bilmiyorlar insanların Allah
fakat katındadır onun ancak de ki
çoğu ilmi

De ki: “Onun ilmi ancak Allah katındadır, fakat


insanların çoğu bilmiyorlar. (7:187) 6
160

َ ‫ﺻ ﱡم ا ْﻟﺑُ ْﻛ ُم اﻟﱠذ‬
َ ُ‫ِﯾن َﻻ ﯾَ ْﻌ ِﻘﻠ‬
‫ون‬ ِ َ‫اب ِﻋ ْﻧد‬
‫ﷲ اﻟ ﱡ‬ ِ ّ ‫ا ﱠِن ﺷ ﱠَر اﻟد َٓﱠو‬
akıl ve sağırlar Allah debelenenlerin en şüphesiz
erdirmeyen dilsizlerdir katında şerlisi
Şüphesiz Allah katında, debelenenlerin en şerlisi,
akıl erdirmeyen sağırlar ve dilsizlerdir. (8:22)

َ ‫ب َﻣﺎ ﻧَ ْﻔﻘَﮫُ َﻛﺛِﯾرا ً ِﻣ ﱠﻣﺎ ﺗَﻘُو ُل َواِﻧﱠﺎ ﻟَﻧَ ٰر‬


َ ‫ﯾك ﻓِﯾﻧَﺎ‬
ً ‫ﺿ ِﻌﯾﻔﺎ‬ ُ ‫ﻗَﺎﻟُوا ﯾَﺎ‬
ُ ‫ﺷﻌَ ْﯾ‬
zayıf biri içimizde seni şüphesiz çoğunu anlamıyoruz ey Şuayb dediler ki
olarak görüyoruz biz söylediklerinden
Dediler ki: Ey Şuayb! Söylediklerinden çoğunu
anlamıyoruz. Şüphesiz biz seni içimizde zayıf biri
olarak görüyoruz. (11:91)
َ ُ‫َو َﻣﺎ ﺗُﺟْ َز ْو َن ا ﱠِﻻ َﻣﺎ ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم ﺗ َ ْﻌ َﻣﻠ‬
‫ون‬
yapmakta olduğunuzdan başkasıyla cezalandırılmazsınız
Yapmakta olduğunuzdan başkasıyla
(37:39)
cezalandırılmazsınız. (37:39) 7

َ ۜ ‫ﺷﻌُ ُر‬
‫ون‬ َ ُ‫ُون ا ٓﱠِﻻ ا َ ْﻧﻔ‬
ْ َ‫ﺳ ُﮭ ْم َو َﻣﺎ ﯾ‬ ۚ ُ‫ِﯾن ٰا َﻣﻧ‬
َ ‫وا َو َﻣﺎ ﯾَ ْﺧدَﻋ‬ َ ‫ﷲ َواﻟﱠذ‬ َ ‫ﯾُ َﺧﺎ ِدﻋ‬
َ ‫ُون‬
Farkında aldatmıyorlar İman Ve o Allah’ı aldatırlar
değiller Kendilerindenbaşkasını etmiş kimseleri

Allah’ı ve iman etmiş kimseleri aldatırlar. Kendilerinden


başkasını aldatmıyorlar, farkında değiller. (2:9)

ُ‫ﻖ ا ِْن ُﻛ ْﻧتُ ﻗُ ْﻠﺗُﮫ‬ َ ‫َﻣﺎ َﯾﻛُو ُن ِٓﻟﻲ اَ ْن اَﻗُو َل َﻣﺎ ﻟَ ْﯾ‬
ٍ ّ ‫س ِﻟﻲ ِﺑ َﺣ‬
ben onu olmayan söylemem bana yakışmaz
söylemiş olsaydım hakkım bir şeyi

ِ ‫ﺳﻲ َو َٓﻻ ا َ ْﻋ َﻠ ُم َﻣﺎ ﻓِﻲ ﻧَ ْﻔ‬


‫ﺳ َك‬ َ ‫ﻓَﻘَ ْد‬
ِ ‫ﻋ ِﻠ ْﻣﺗَﮫُ ﺗَ ْﻌﻠَ ُم َﻣﺎ ِﻓﻲ ﻧَ ْﻔ‬
senin zatında ama ben bilmem nefsimde sen onu muhakkak
olanı olanı bilirsin bilirdin
Hakkım olmayan bir şeyi söylemem bana
yakışmaz. Eğer ben onu söylemiş olsaydım,
muhakkak onu bilirdin. Nefsimde olanı sen
bilirsin, ama senin zatında olanı ben bilmem. (5:116)
8
161

‫ﯾن‬ ْ ‫ظ ﱡن ِإ ﱠﻻ َظﻧ�ﺎ َو َﻣﺎ ﻧَﺣْ ُن ِﺑ ُﻣ‬


َ ِ‫ﺳﺗ َ ْﯾ ِﻘﻧ‬ ُ َ‫ﺳﺎﻋَﺔُ ِإ ْن ﻧ‬
‫ﻗُ ْﻠﺗ ُ ْم َﻣﺎ ﻧَد ِْري َﻣﺎ اﻟ ﱠ‬
(ona) kesin bir ve biz bir başka sanmayız kıyâmet biz demiştiniz
bilgi ile inananlar değiliz kuruntudan günü nedir bilmiyoruz

Kıyâmet günü nedir, biz bilmiyoruz, bir


kuruntudan başka sanmayız ve biz (ona) kesin
bir bilgi ile inananlar değiliz” demiştiniz. (45:32)

َ ُ‫ﻲ َٓﻻ اَ ْﻋﺑُدُ اﻟﱠذِي ﻓَ َط َر ِﻧﻲ َواِﻟَ ْﯾ ِﮫ ﺗ ُ ْر َﺟﻌ‬


‫ون‬ َ ‫َو َﻣﺎ ِﻟ‬
döndürüleceksiniz O’na beni yoktan ibadet bana ne
yaratana etmeyeyim olmuş ki

Bana ne olmuş ki beni yoktan yaratana ibadet


etmeyeyim? O’na döndürüleceksiniz. (36:22) 9

GEÇMİŞ ZAMANIN OLUMSUZU- 1


Geçmiş zaman fiilinin önüne gelen ( ‫ ) َﻣﺎ‬harfi
anlamı olumsuz yapar. Bazen ( ‫ )ﻻ‬da
kullanılabilir.
Yapmadı ‫َﻣﺎ ﻓَﻌَ َل‬ Yaptı ‫ﻓَ َﻌ َل‬

Girmedin َ‫َﻣﺎ دَ َﺧ ْﻠت‬ Girdin َ‫دَ َﺧ ْﻠت‬

Çıkmadım ُ‫َﻣﺎ َﺧ َرﺟْت‬ Çıktım ُ‫َﺧ َرﺟْ ت‬

Doğrulamadı ‫ق‬ َ َ‫ﻻ‬


َ ‫ﺻدﱠ‬ Doğruladı ‫ﺻد َﱠق‬
َ
Kılmadı ‫َﻣﺎ َﺟﻌَ َل‬ Kıldı ‫َﺟﻌَ َل‬
162

َ ُ‫َو َﻣﺎ َظﻠَ َﻣ ُﮭ ُم ﷲُ َو ٰﻟ ِﻛ ْن ا َ ْﻧﻔ‬


َ ‫ﺳ ُﮭ ْم َﯾ ْظ ِﻠ ُﻣ‬
‫ون‬
onlar nefislerine fakat Allah onlara
zulmetmektedirler zulmetmedi

Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar


nefislerine zulmetmektedirler. (3:117)

ِ ‫س ِإ ﱠﻻ ِﻟﯾَ ْﻌﺑُد‬
‫ُون‬ ِ ْ ‫َو َﻣﺎ َﺧﻠَ ْﻘتُ ا ْﻟ ِﺟ ﱠن َو‬
َ ‫اﻹ ْﻧ‬
bana ibadet ancak ve cinleri ben yarattım
etsinler diye insanları

Ben, cinleri ve insanları ancak bana ibadet


etsinler diye yarattım! (51:56)

‫ب ا ْﻟﻔُ َؤادُ َﻣﺎ َرأَى‬


َ َ‫َﻣﺎ َﻛذ‬
gördüğünü kalbi yalanlamadı
(Gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı. (53:11)
11

ُ ‫ﺻﻠَﺑُوهُ َو ٰﻟ ِﻛ ْن‬
‫ﺷ ِﺑّﮫَ ﻟَ ُﮭ ْم‬ َ ‫َو َﻣﺎ ﻗَﺗَﻠُوهُ َو َﻣﺎ‬
kendilerine (İsa’ya) benzer fakat ve asmadılar öldürmediler
gösterildi

Onu öldürmediler ve asmadılar, fakat (öldürdükleri


şahıs) kendilerine (İsa’ya) benzer gösterildi. (4:157)

َ ‫َﻣﺎ ﻗُ ْﻠتُ ﻟَ ُﮭ ْم ا ﱠِﻻ َٓﻣﺎ اَ َﻣ ْرﺗَﻧِﻲ ِﺑ ِﮫ ا َ ِن ا ْﻋﺑُدُوا‬


‫ﷲ َر ِﺑّﻲ َو َرﺑﱠ ُﻛ ْم‬
sizin de benim de Allah’a ibadet edin bana başkasını onlara ben
Rabbiniz olan Rabbim diye emrettiğinden söylemedim

Ben onlara “Benim de Rabbim, sizin de


Rabbiniz olan Allah’a ibadet edin” diye bana
emrettiğinden başkasını söylemedim. (5:117) 12
163

‫َﻣﺎ َﺟﻌَ َل ﷲُ ِﻟ َر ُﺟ ٍل ِﻣ ْن ﻗَ ْﻠﺑَ ْﯾ ِن ﻓِﻲ َﺟ ْوﻓِ ِﮫ‬


içinde iki kalp insanın Allah yaratmadı

Allah, insanın içinde iki kalp yaratmadı. (33:4)

ْ ‫َﺎن ُﻣ َﺣ ﱠﻣدٌ اَﺑَٓﺎ ا َ َﺣ ٍد ِﻣ ْن ِر َﺟﺎ ِﻟ ُﻛ ْم َو ٰﻟ ِﻛ‬


‫ن‬ َ ‫َﻣﺎ ﻛ‬
ancak
adamlarınızdan hiç babası Muhammed değildir
kimsenin

‫ﷲ َو َﺧﺎﺗَ َم اﻟﻧﱠﺑِﯾِّ َن‬


ِ ‫ﺳو َل‬
ُ ‫َر‬
peygamberlerin ve Allah’ın
sonuncusudur Resûlü

Muhammed, adamlarınızdan hiç kimsenin


babası değildir, ancak Allah’ın Resûlü ve
peygamberlerin sonuncusudur. (33:40) 13

‫ﯾن َﻛﻔَ ُروا‬


َ ‫ﺎط‬ ‫ﺳﻠَ ْﯾ ٰﻣ ُن َو ٰﻟ ِﻛ ﱠن اﻟ ﱠ‬
ِ َ‫ﺷﯾ‬ ُ ‫َو َﻣﺎ َﻛﻔَ َر‬
şeytanlar Fakat Süleyman kâfir
kâfir oldular olmadı
Süleyman kâfir olmadı(sihir yapmadı)! Fakat
şeytanlar kâfir oldular. (2:102)

َ ‫ﺳ ِﻣ ْﻌﻧَﺎ ﺑِ ٰﮭذَا ِٓﻓﻲ ٰاﺑَٓﺎﺋِﻧَﺎ ْاﻻَ ﱠو ِﻟ‬


‫ﯾن‬ َ ‫َﻣﺎ ٰھ ٓذَا ا ﱠِﻻ ﺳِﺣْ ٌر ُﻣ ْﻔﺗ َ ًرى َو َﻣﺎ‬
evvelki atalarımızdan da bunu işitmedik uydurulmuş bir başka değildir
sihirden bir şey

Bu, uydurulmuş bir sihirden başka bir şey değildir.


Bunu evvelki atalarımızdan da işitmedik. (28:36)
‫ﺻﻠﱠﻰ‬ َ ‫ﻓَ َﻼ‬
َ ‫ﺻد َﱠق َو َﻻ‬
ve namaz ama o
kılmadı doğrulamadı

Ama o, doğrulamadı ve namaz kılmadı. (75:31) 14


164

َ ‫ﻓَ َﻣﺎ َرﺑِ َﺣتْ ﺗِ َﺟ‬


َ ‫ﺎرﺗ ُ ُﮭ ْم َو َﻣﺎ ﻛَﺎﻧُوا ُﻣ ْﮭﺗَد‬
‫ِﯾن‬
Hidayet bulanlar olmadılar ticaretleri Kâr etmedi

Ticaretleri kar etmedi, hidayeti bulanlardan


olmadılar. (2:16)

ُ ‫ﺳ َﻣﺎ ُء َو ْاﻷ َ ْر‬


َ ‫ض َو َﻣﺎ ﻛَﺎﻧُوا ُﻣ ْﻧ َظ ِر‬
‫ﯾن‬ َ ْ‫ﻓَ َﻣﺎ ﺑَﻛَت‬
‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ُم اﻟ ﱠ‬
ve onlar mühlet olmadılar yer de gök de onlara artık ağlamadı
verilenlerden de

Artık onlara gök de yer de ağlamadı. Ve onlar,


mühlet verilenlerden de olmadılar. (44:29)

َ‫ﻓَ َﻼ ْاﻗﺗ َ َﺣ َم ا ْﻟﻌَﻘَﺑَﺔ‬


sarp yokuşu ancak o aşamadı

Ancak o, sarp yokuşu aşamadı. (90:11) 15

‫َﻣﺎ َﺟﻌَ َل‬ ‫َﻣﺎ ﯾَﻛُو ُن‬ ‫ﺳﺎ َ ُل‬


ْ َ ‫ﻻَ ا‬
Kılmadı Olmaz İstemem

ُ‫ﺻﻠَﺑُوه‬
َ ‫َﻣﺎ‬ ‫َﻣﺎ ﻧَد ِْرى‬ ُ‫ﻻ اَ ْﻣ ِﻠك‬
Onu asmadılar Bilmiyoruz Malik olmam

‫َﻣﺎ َﻛ َﻔ َر‬ ُ‫ﻻَ ﯾَ ُﻣوت‬ ُ‫ﻻَ اَ ْﻋﺑُد‬


İnkar etmedi Ölmez Tapmam

‫ﺳ ِﻣ ْﻌﻧَﺎ‬
َ ‫َﻣﺎ‬ َ ‫ﻻَ ﯾَ ْﻌﻠَ ُﻣ‬
‫ون‬ َ ُ‫ﻻ ﺗَﺎ ْ ُﻛﻠ‬
‫ون‬
İşitmedik Bilmezler Yemezsiniz

ْ‫َﻣﺎ َرﺑِ َﺣت‬ َ ُ‫ﻻَ ﯾَ ْﻌ ِﻘﻠ‬


‫ون‬ َ ُ‫ﻧطﻘ‬
‫ون‬ ِ َ ‫ﻻَ ﺗ‬
Kar etmedi Akletmezler Konuşmasınız
165

ْ‫َﻣﺎ ﺑَﻛَت‬ ُ‫َﻣﺎ ﻧَ ْﻔﻘَﮫ‬ َ ‫ﻻ ﺗ ُ ْﺑ ِﺻ ُر‬


‫ون‬
Ağlamadı Anlamıyoruz Görmezsiniz

َ َ‫ﻓَﻼ‬
‫ﺻد َﱠق‬ ‫ﺳ ُﻛ ُﮭ ﱠن‬
ِ ‫َﻣﺎ ﯾُ ْﻣ‬ َ ُ‫ﻻَ ﺗَ ْﻔﻌَﻠ‬
‫ون‬
Doğrulamadı Onları tutmuyor Yapmazsınız

‫ﺻﻠﱠﻰ‬
َ َ‫ﻻ‬ ‫َﻣﺎ ﺗُﺟْ َز ْو َن‬ ُ‫ﻻَ ﺗَ ْﻣ ِﻠك‬
Namaz kılmadı Karşılık verilmezsiniz Malik olmazsın

‫ﻓَﻼَ ْاﻗﺗ َ َﺣ َم‬ ‫َﻣﺎ َظﻠَ َﻣ ُﮭ ُم‬ ْ َ‫ﻻَ ﯾ‬


َ ‫ﺳ ُﺟد‬
‫ُون‬
Atılmadı Onlara zulmetmedi Secde etmezler

ُ‫َﻣﺎ ﻗَﺗَﻠُوه‬ ُ‫َﻣﺎ َﺧﻠَ ْﻘت‬ ُ‫َﻣﺎ ﻗُ ْﻠت‬


Onu öldürmediler Yaratmadım Demedim

20.DERS
ِ ‫َو ِﻋ ْﻧدَهُ َﻣﻔَﺎﺗِـ ُﺢ ا ْﻟﻐَ ْﯾ‬
‫ب َﻻ ﯾَ ْﻌﻠَ ُﻣ َٓﮭﺎ‬
onları bilmez gaybın anahtarları O’nun katındadır
ُ ُ‫ﺳﻘ‬
‫ط‬ ِ ْ‫ا ﱠِﻻ ُھ َو َوﯾَ ْﻌﻠَ ُم َﻣﺎ ﻓِﻲ ا ْﻟ َﺑ ِ ّر َوا ْﻟ َﺑﺣ‬
ْ َ ‫و َﻣﺎ ﺗ‬veَ ‫ر‬denizde
düşmez ki karada ne varsa bilir O’ndan
ُ ‫ ِﻣ ْن َو َرﻗَ ٍﺔ ا ﱠِﻻ ﯾَ ْﻌﻠَ ُﻣ َﮭﺎ َو َﻻ َﺣﺑﱠ ٍﺔ ِﻓﻲ‬başkası
ِ ‫ظﻠُ َﻣﺎ‬
‫ت‬ onu mutlaka bir yaprak
karanlıklarındaki hiçbir bilmesin
dâne
ٍ ‫ض َو َﻻ َر ْط‬
‫ب َو َﻻ ﯾَﺎﺑِ ٍس ا ﱠِﻻ‬ ِ ‫ْاﻻَ ْر‬
ve hiçbir kuru yoktur ki hiçbir yaş yerin
﴾٥٩﴿ ‫ﯾن‬
ٍ ٍ ‫ﻓِﻲ ِﻛﺗَﺎ‬
ِ‫ب ُﻣﺑ‬
apaçık bir kitapta bulunmasın
«Gaybın anahtarları O’nun katındadır, onları O’ndan başkası
bilmez. Karada ve denizde ne varsa bilir. Bir yaprak düşmez ki onu
mutlaka bilmesin! Yerin karanlıklarındaki hiçbir dâne, hiçbir yaş ve
hiçbir kuru yoktur ki apaçık bir kitapta bulunmasın.»(En’âm Sûresi 59)
166

‫…… اﻻ‬.َ‫ﻻ‬
Bu kalıp ve benzerleri Kuran’da çok sık
kullanılır. “…den başka ….. yoktur”, “….den
başka …. değildir” anlamlarına gelir. Bu şekilde
kullanılan üç kalıp vardır. Bunlar. ‫… اﻻ‬. َ‫ﻻ‬, - ‫… اﻻ‬.‫َﻣﺎ‬
ve ‫…اﻻ‬. ‫ ا ِْن‬olup bunlarla ilgili örnekler aşağıda
verilmiştir.

‫اﻟر ِﺣﯾ ُم‬ ‫ﺷ َﮭﺎدَ ِة ُھ َو ﱠ‬


‫اﻟرﺣْ َﻣ ُن ﱠ‬ ِ ‫ا�ُ اﻟﱠذِي َﻻ إِﻟَﮫَ إِ ﱠﻻ ُھ َو ﻋَﺎ ِﻟ ُم ا ْﻟﻐَ ْﯾ‬
‫ب َواﻟ ﱠ‬ ‫ُھ َو ﱠ‬
Rahim’dir Rahman’dır O ve görüneni bilendir başka ilah ki Allah O
görünmeyeni O’ndan yoktur

O Allah ki, O’ndan başka ilah yoktur. Görüneni ve


(59:22)
görünmeyeni bilendir. O Rahman’dır, Rahim’dir. (59:22)
19

‫ﻋﻠﱠ ْﻣﺗَﻧَ ۜﺎ اِﻧﱠ َك ا َ ْﻧتَ ا ْﻟﻌَ ِﻠﯾ ُم ا ْﻟ َﺣ ِﻛﯾ ُم‬


َ ‫ﺳ ْﺑ َﺣﺎﻧَ َك َﻻ ِﻋ ْﻠ َم ﻟَﻧَﺎ ا ﱠِﻻ َﻣﺎ‬
ُ ‫ﻗَﺎﻟُوا‬
Her şeyi Her şeyi sen muhakkak Senin bize başka bizim Seni dediler
hikmetle hakkıyla bilen ki sen öğrettiğinden ilmimiz yoktur Tenzih ederiz
yapansın
Seni tenzih ediyoruz, senin bize öğrettiğinden başka
bizim ilmimiz yoktur muhakkak ki Sen her şeyi
hakkıyla bilen her işi hikmetle yapansın dediler. (2:32)

‫ﻗَﺎﻟُوا َٓﻣﺎ ا َ ْﻧﺗ ُ ْم ا ﱠِﻻ ﺑَﺷ ٌَر ِﻣﺛْﻠُﻧَﺎ َو َٓﻣﺎ اَ ْﻧ َز َل‬


indirmemiştir bizim insansınız ancak siz de dediler ki
gibi
‫ون‬ َ ‫اﻟرﺣْ ٰﻣ ُن ِﻣ ْن‬
َ ُ‫ﺷ ْﻲ ٍء ا ِْن اَ ْﻧﺗ ُ ْم ا ﱠِﻻ ﺗ َ ْﻛ ِذﺑ‬ ‫ﱠ‬
yalan söylüyorsunuz sadece siz hiçbir şey Rahman

Dediler ki: “Siz de ancak bizim gibi insansınız.


(36:15)
Rahman hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece
yalan söylüyorsunuz. (36:15) 20
167

َ ‫ُون َو َﻣﺎ ﺗَ ْﻛﺗ ُ ُﻣ‬


‫ون‬ ُ ‫ﺳو ِل ا ﱠِﻻ ا ْﻟ َﺑ َﻼ‬
َ ‫غ َوﷲُ ﯾَ ْﻌﻠَ ُم َﻣﺎ ﺗ ُ ْﺑد‬ ‫ﻋﻠَﻰ ﱠ‬
ُ ‫اﻟر‬ َ ‫َﻣﺎ‬
gizlediklerinizi de açığa bilir Allah tebliğden başkası Resul’e değildir
vurduklarınızı da düşen
Resul’e düşen tebliğden başkası değildir. Allah,
açığa vurduklarınızı da gizlediklerinizi de bilir. (5:99)

َ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮫ ِﻣ ْن اَﺟْ ٍر ا ِْن ُھ َو ا ﱠِﻻ ِذ ْﻛ ٌر ِﻟ ْﻠﻌَﺎﻟَ ِﻣ‬


‫ﯾن‬ َ ‫ﺳـ�ﻠُ ُﮭ ْم‬
ْ َ‫َو َﻣﺎ ﺗ‬
Âlemler için öğütten başkası O değildir bir buna sen onlardan
ücret karşı istemiyorsun

Sen buna karşı onlardan bir ücret istemiyorsun, O


(Kur’an), âlemler için öğütten başkası değildir. (12:104)
‫ور‬ ُ ‫ون إِ ﱠﻻ ﻓِﻲ‬
ٍ ‫ﻏ ُر‬ َ ‫ِإ ِن ا ْﻟﻛَﺎﻓِ ُر‬
bir gurur/bir kâfirler
aldanış içindedirler sadece
Kâfirler sadece bir gurur/bir aldanış içindedirler. (67:20)
21

َ ‫ﯾر ْاﻻَ ﱠو ِﻟ‬


‫ﯾن‬ ُ ‫ﺎط‬ َ َ ‫ِﯾن َﻛﻔَ ُٓروا ا ِْن ٰھ ٓذَا ا ٓﱠِﻻ ا‬
ِ ‫ﺳ‬ َ ‫ﯾَﻘُو ُل اﻟﱠذ‬
öncekilerin masallarından başka bu değildir kâfirler derler ki
bir şey (Kur’an)
Kâfirler derler ki: “Bu (Kur’an), öncekilerin
masallarından başka bir şey değildir! (6:25)

‫ﯾن‬ َ ‫َوﻗَﺎ ٓﻟُوا ا ِْن ِھ‬


َ ‫ﻲ ا ﱠِﻻ َﺣ َﯾﺎﺗُﻧَﺎ اﻟدﱡ ْﻧ َﯾﺎ َو َﻣﺎ ﻧَﺣْ ُن ِﺑ َﻣ ْﺑﻌُو ِﺛ‬
diriltilecek de ve biz değiliz dünya hayatımızdan başkası bu yoktur demişlerdi ki

Demişlerdi ki: “Bu dünya hayatımızdan başkası


yoktur ve biz diriltilecek de değiliz! (6:29)
ٰ ْ ‫ﱠار‬
‫اﻻ ِﺧ َرةُ َﺧ ْﯾ ٌر‬ ُ ‫ب َوﻟَﮭ ٌْو َوﻟَﻠد‬
ٌ ‫َو َﻣﺎ ا ْﻟ َﺣ ٰﯾوةُ اﻟدﱡ ْﻧﯾَٓﺎ ا ﱠِﻻ ﻟَ ِﻌ‬
daha ahiret yurdu ve bir başka bir dünya değildir
hayırlıdır ise eğlenceden oyun şey hayatı

Dünya hayatı bir oyun ve bir eğlenceden başka bir


şey değildir. Ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. (6:32) 22
168

َ ‫ﷲ َو َٓﻻ اَ ْﻋﻠَ ُم ا ْﻟﻐَ ْﯾ‬


‫ب‬ ِ ‫ ﻗُ ْل َٓﻻ اَﻗُو ُل ﻟَ ُﻛ ْم ِﻋ ْﻧدِي َﺧ َٓزاﺋِ ُن‬de ki
gaybı da bilmem Allah’ın hazineleri yanımdadır size demiyorum

ٓ ٰ ُ‫َو َٓﻻ اَﻗُو ُل ﻟَ ُﻛ ْم اِ ِﻧّﻲ َﻣﻠَكٌ ا ِْن اَﺗ ﱠ ِﺑ ُﻊ ا ﱠِﻻ َﻣﺎ ﯾ‬


‫وﺣﻰ اِﻟَ ﱠ‬
‫ﻲ‬
bana vahyolunandan başkasına tabi bir muhakkak size demiyorum
olmam meleğim de ben

De ki: “size, “Allah’ın hazineleri yanımdadır”


demiyorum, gaybı da bilmem, size, “Muhakkak
ben bir meleğim” de demiyorum. (6:50)

َٓ ‫ﺿرا � ا ﱠِﻻ َﻣﺎ‬


ُ‫ﺷﺎ َء ﷲ‬ ِ ‫ﻗُ ْل َٓﻻ ا َ ْﻣ ِﻠكُ ِﻟﻧَ ْﻔ‬
َ ‫ﺳﻲ ﻧَ ْﻔﻌﺎ ً َو َﻻ‬
Allah’ın dilemesi dışında ve zarar fayda kendime güce sahip de ki
verecek değilim

De ki: “Allah’ın dilemesi dışında, kendime fayda


ve zarar verecek güce sahip değilim. (7:188) 23

‫ب ﷲُ ﻟَﻧَﺎ ُھ َو َﻣ ْو ٰﻟﯾﻧَﺎ‬
َ َ ‫ﻗُ ْل ﻟَ ْن ﯾُ ِﺻﯾﺑَ ٓﻧَﺎ ا ﱠِﻻ َﻣﺎ َﻛﺗ‬
bizim O bizim Allah’ın başkası asla bize de ki
Mevlâmızdır için yazdığından isabet etmez

De ki: “Allah’ın bizim için yazdığından başkası asla


bize isabet etmez. O, bizim Mevlâmızdır. (9:51)

َ ُ‫ﺳ ٰﺎﻟﻰ َو َﻻ ﯾُ ْﻧ ِﻔﻘ‬


َ ‫ون ا ﱠِﻻ َو ُھ ْم ﻛ َِﺎر ُھ‬
‫ون‬ َ ‫ﺻ ٰﻠوةَ ا ﱠِﻻ َو ُھ ْم ُﻛ‬ َ ُ ‫َو َﻻ ﯾَﺄْﺗ‬
‫ون اﻟ ﱠ‬
gönülsüz ancak infak etmelerinden üşenerek ancak namaza gelmeleri

Namaza ancak üşenerek gelmeleri ve ancak gönülsüz


infak etmelerinden başka bir şey değildir! (9:54)

َ ‫ﻖ َو َﻣﺎ ﻛَﺎﻧُٓوا اِذاً ُﻣ ْﻧ َظ ِر‬


‫ﯾن‬ ٓ
ِ ّ ‫َﻣﺎ ﻧُﻧَ ِ ّز ُل ا ْﻟ َﻣ ٰﻠﺋِﻛَﺔَ ا ﱠِﻻ ِﺑﺎ ْﻟ َﺣ‬
mühlet o zaman olmazlar hak ile ancak melekleri biz indiririz
verilenlerden de
Biz melekleri, ancak hak ile indiririz. O zaman
mühlet verilenlerden de olmazlar. (15:8) 24
169

ٍ ُ‫ﺷ ْﻲ ٍء ا ﱠِﻻ ِﻋ ْﻧدَﻧَﺎ َﺧ َٓزاﺋِﻧُﮫُ َو َﻣﺎ ﻧُﻧَ ِ ّزﻟُـﮫُٓ ا ﱠِﻻ ﺑِﻘَد ٍَر َﻣ ْﻌﻠ‬
‫وم‬ َ ‫َوا ِْن ِﻣ ْن‬
belirlenmiş bir ancak onu hazineleri katımızda mutlaka hiçbir yoktur ki
ölçü ile indiririz bulunmasın şey

Hiçbir şey yoktur ki mutlaka hazineleri katımızda (15:21)


bulunmasın. Ancak onu belirlenmiş bir ölçü ile indiririz.

ً ‫ﺷﯾرا ً َوﻧَذِﯾرا‬ ِ ‫ﺎك ا ﱠِﻻ َٓﻛﺎﻓﱠﺔً ِﻟﻠﻧﱠ‬


ِ َ‫ﺎس ﺑ‬ َ َ‫ﺳ ْﻠﻧ‬
َ ‫َو َٓﻣﺎ ا َ ْر‬
ve bir uyarıcı bir insanlara bütün ancak biz seni
olarak müjdeci gönderdik
Biz seni, bütün insanlara ancak bir müjdeci ve
bir uyarıcı olarak gönderdik. (34:28)
َ ‫ﺿ ُر‬
‫ون‬ َ ْ‫َوا ِْن ُﻛ ﱞل ﻟَ ﱠﻣﺎ َﺟ ِﻣﯾ ٌﻊ ﻟَدَ ْﯾﻧَﺎ ُﻣﺣ‬
getirileceklerdir huzurumuza toplandığı zaman hepsi ancak
Ancak hepsi toplandığı zaman huzurumuza
getirileceklerdir. (36:32) 25

ٍ ‫ﻋذَا‬
َ ‫ب‬
‫ﺷدِﯾ ٍد‬ ٌ ‫ﺎﺣﺑِ ُﻛ ْم ِﻣ ْن ِﺟﻧﱠ ٍﺔ ا ِْن ُھ َو ا ﱠِﻻ ﻧَذ‬
َ ‫ِﯾر ﻟَ ُﻛ ْم ﺑَ ْﯾ َن ﯾَد َْي‬ ِ ‫ﺻ‬َ ِ‫َﻣﺎ ﺑ‬
şiddetli bir öncesinde sizin bir uyarıcıdan O herhangi arkadaşınızda
azabın için başkası değildir bir delilik yoktur

Arkadaşınızda herhangi bir delilik yoktur. O,


şiddetli bir azabın öncesinde sizin için bir
uyarıcıdan başkası değildir. (34:46)

َ ‫ِإ ْن ُﻛ ﱡل ﻧَ ْﻔ ٍس ﻟَ ﱠﻣﺎ‬
ٌ ِ‫ﻋﻠَ ْﯾ َﮭﺎ َﺣﺎﻓ‬
‫ظ‬
bir koruyucu üzerinde nefis hiçbir
melek bulunmasın yoktur ki

Hiçbir nefis yoktur ki, üzerinde bir koruyucu


melek bulunmasın. (86:4) 26
170

(‫ )ف‬ve (‫)و‬
(‫ ) و‬harfi Türkçe’deki anlamında kullanılan bir
bağlaçtır. ( ‫ ) ف‬harfi buna çok benzer, ancak
önceki ifadeye de bağlantı yaparak “o halde,
öyleyse, nihayet, derhal” anlamlarını da katar.

ْ ‫َﻣﺎ ُﻛ ْﻧتَ ﺗَ ْﻌﻠَ ُﻣ َٓﮭﺎ اَ ْﻧتَ َو َﻻ ﻗَ ْو ُﻣ َك ِﻣ ْن ﻗَ ْﺑ ِل ٰھذَا ﻓَﺎ‬


َ ‫ﺻ ِﺑ ْر ا ﱠِن ا ْﻟ َﻌﺎﻗِﺑَﺔَ ِﻟ ْﻠ ُﻣﺗ ﱠ ِﻘ‬
‫ﯾن‬
muttakileri akıbet şüphesiz o halde bundan önce ve sen onları değildin
n olacaktır sabret kavmin biliyor

Bundan önce onları sen ve kavmin biliyor


değildin. O halde sabret! Şüphesiz akıbet
(güzel sonuç) muttakilerin olacaktır. (11:49)
27

َ َ‫ﻓ‬
‫ﺻ ِ ّل ِﻟ َر ِﺑّ َك َوا ْﻧ َﺣ ْر‬
ve kurban kes Rabbin öyle ise
için namaz kıl
Öyle ise Rabbin için namaz kıl ve kurban kes. (108:2)
َ َ‫ﺳ ُﻛ ْم ا َ ْﻣرا ً ﻓ‬
‫ﺻ ْﺑ ٌر َﺟ ِﻣﯾ ٌل‬ ُ ُ‫ﺳ ﱠوﻟَتْ ﻟَ ُﻛ ْم اَ ْﻧﻔ‬
َ ‫ﻗَﺎ َل ﺑَ ْل‬
güzel artık bir işe nefisleriniz sizi hayır (Yakub)
(bana düşen) sabırdır sürüklemiş dedi ki

(Yakub) dedi ki: “Hayır, nefisleriniz sizi bir işe


sürüklemiş. Artık (bana düşen) güzel bir sabırdır. (12:18)

ْ َ ‫ﺳﮫُ ﻗَﺗْ َل اَ ِﺧﯾ ِﮫ ﻓَﻘَﺗَﻠَﮫُ ﻓَﺎ‬


ِ ‫ﺻﺑَ َﺢ ِﻣ َن ا ْﻟ َﺧﺎ‬
َ ‫ﺳ ِر‬
‫ﯾن‬ ُ ‫ﻓَ َط ﱠوﻋَتْ ﻟَﮫُ ﻧَ ْﻔ‬
hüsrana böylece ve onu kardeşini öldürmeyi (Kabil’in) ona gösterdi
güzel
uğrayanlardan oldu öldürdü nefsi

Nefsi, kardeşini öldürmeyi ona güzel gösterdi ve onu


öldürdü. Böylece hüsrana uğrayanlardan oldu. (5:30)28
171

‫ﱠﺎي‬
َ ‫اﺣﺪٌ ﻓَ ِﺈﯾ‬
ِ ‫ُﻮن ُھ َﻮ ِإﻟَﮫٌ َو‬ ْ َ‫ﻓ‬
ِ ‫ﺎر َھﺒ‬
o halde bir tek ilahtır O korkun
yalnız benden
O, ancak bir tek ilahtır. O halde yalnız benden korkun!
(16:51)

ُ ‫ﺿﻰ اَ ْﻣراً ﻓَ ِﺎﻧﱠ َﻣﺎ ﯾَﻘُو ُل ﻟَﮫُ ﻛ ُْن ﻓَﯾَﻛ‬


‫ُون‬ ٰ َ‫اِذَا ﻗ‬
o da hemen “ol” ona der sadece bir işe hükmettiği zaman
oluverir
Bir işe hükmettiği zaman, sadece ona “ol” der,
o da hemen oluverir. (19:35)
ِ ‫ﺳﺗ َ ِﻌ ْذ ِﺑﺎ‬
� ْ ‫غ ﻓَﺎ‬ ِ ‫ﺷ ْﯾ َط‬
ٌ ‫ﺎن ﻧَ ْز‬ َ ‫َو ِإ ﱠﻣﺎ َﯾ ْﻧ َز‬
‫ﻏﻧﱠ َك ِﻣ َن اﻟ ﱠ‬
Allah’a hemen bir şeytandan eğer seni dürterse
sığın vesvese
Eğer şeytandan bir vesvese seni dürterse,
hemen Allah’a sığın! (41:36) 29

ِ ‫� ﻓَ َﻼ ﺗ َ ْدﻋُوا َﻣ َﻊ ﱠ‬
‫ا� أ َ َﺣدًا‬ ِ َ‫ﺎﺟد‬
ِ ‫ﺳ‬َ ‫َوأ َ ﱠن ا ْﻟ َﻣ‬
kimseye Allah’la beraber o halde Allah’ındır mescidler şüphesiz
yalvarmayın
Şüphesiz mescidler Allah’ındır. O halde Allah’la
beraber kimseye yalvarmayın. (72:18)

‫َﺎن ﻧَ ِﻛ ِﯾر‬
َ ‫فﻛ‬َ ‫ِﯾن َﻛﻔَ ُروا ﻓَ َﻛ ْﯾ‬
َ ‫ﺛ ُ ﱠم اَ َﺧ ْذتُ اﻟﱠذ‬
azabım oldu nasıl inkâr edenleri yakaladım sonra

Sonra inkâr edenleri yakaladım. Azabım nasıl


oldu?(35:26)

َ ُ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ْم َو َﻻ ُھ ْم ﯾَﺣْ َزﻧ‬


‫ون‬ َ ‫ف‬ ْ َ ‫ﻓَ َﻣ ْن ٰا َﻣ َن َوا‬
ٌ ‫ﺻﻠَ َﺢ ﻓَ َﻼ َﺧ ْو‬
ve onlar mahzun onlara bir korku ve ıslah iman kim
da olmazlar yoktur olursa eder
Kim iman eder ve ıslah olursa, onlara bir korku
(6:48)
yoktur ve onlar mahzun da olmazlar. (6:48) 30
172

َ َ‫ﻓ‬
‫ﺻﺑَ ُروا‬ ‫َﺟ ِﻣﯾ ٌل‬ ‫اَ َﺟ ٌل‬
Boylece sabrettiler Güzel Süre

َ َ‫ﻓ‬
‫ﺻ ِل‬ ‫ِﺟﻧﱠ ٍﺔ‬ ً ‫اَ َﺣد ا‬
O halde namaz kıl Delilik Bir, bir kişi

ُ‫ﻓَﻘَﺗَﻠَﮫ‬ ِ ‫ا ْﻟ َﺧﺎ‬
َ ‫ﺳ ِر‬
‫ﯾن‬ ُ‫اَ َﺧ ْذت‬
Böylece onu öldürdü Kaybedenler Tuttum, yakaladım

‫ﻗَ ْﺑ ِل‬ ٌ ‫َﺧ ْو‬


‫ف‬ ‫ا ُ ﱠﻣ ٍﺔ‬
Önce Korku Ümmet, topluluk

ٰ َ‫ﻗ‬
‫ﺿﻰ‬ ‫ِذ ْﻛ ٌر‬ ‫ا َ ْﻣ ًرا‬
İcra etti Öğüt, hatırlama İş

ً‫ﻛَﺎﻓﱠﺔ‬ ً‫ﺳﺎﻋَﺔ‬
َ ُ‫اَ ْﻣ ِﻠك‬
Toptan, hep birlikte Saat Malikim, sahibim

ٌ ‫ُﻣ ِﺑ‬
‫ﯾن‬ ‫ﺳ ِﻣﯾ ٌﻊ‬
َ َ ‫ْاﻻَ ﱠو ِﻟ‬
‫ﯾن‬
Apaçık Hakkıyla işiten Öncekiler

َ ُ‫ا ْﻟ ُﻣﺗﱠﻘ‬
‫ون‬ ‫ﺷَﺎ َء‬ ‫َﺑﺷ ٌَر‬
Sakınanlar İstedi İnsan

ٍ ُ‫َﻣ ْﻌﻠ‬
‫وم‬ ‫ﺷدِﯾ ٍد‬
َ ً ‫ﺷﯾرا‬
ِ ‫َﺑ‬
Bilinen Şiddetli Müjdeleyici

ٌ ‫ﻧَذ‬
‫ِﯾر‬ ً‫ﺻ ْﺑرا‬
َ ‫ﯾر‬
ٌ ‫َﺑ ِﺻ‬
Uyarıcı Sabır Gören
173

‫ﻧَ ِﻛ ِﯾر‬ ً ‫ﺿ ّرا‬


َ ‫َﺑ ْﻌﺛ ُ ُﻛ ْم‬
Benim inkarım Zarar Diriltilmeniz

‫َوﻟَﻘَ ْد‬ َ‫ا ْﻟﻌَﺎﻗِﺑَﺔ‬ ‫ﺛ ُ ﱠم‬


Ve gerçekten Son Sonra

‫ﺳﺗ َ ِﻌ ْذ‬
ْ ‫ﻓَﺎ‬ ‫ِﻋ ْﻠ ْم‬ ْ ‫ﻓَﺎ‬
‫ﺻ ِﺑ ْر‬
O halde sığın İlim, bilgi O halde Sabret

ْ َ ‫ﻓَﺎ‬
‫ﺻﺑَ َﺢ‬ ‫ور‬ ُ
ٍ ‫ﻏ ُر‬ ‫ﻓَﺎﻧﱠ َﻣﺎ‬
Böylece oldu Aldanma O halde ancak

ً ‫ﻧَ ْﻔﻌﺎ‬ ‫ﺻ ٰﻠوة‬


‫اﻟ ﱠ‬ ُ ‫ا ْﻟﺑَ َﻼ‬
‫غ‬
Fayda Namaz Ulaştırma, bildirme

21.DERS

‫ون َﻣﺗَﻰ َھذَا ا ْﻟ َو ْﻋدُ ِإ ْن ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم‬


َ ُ‫َوﯾَﻘُوﻟ‬
iseniz eğer va’d bu ne diyorlar ki
(azab) zaman

ِ ‫( ﻗُ ْل إِﻧﱠ َﻣﺎ ا ْﻟ ِﻌ ْﻠ ُم ِﻋ ْﻧدَ ﱠ‬٢٥) ‫ﯾن‬


�‫ا‬ َ ِ‫ﺻﺎ ِدﻗ‬
َ
Allah o bilgi ancak de ki doğru sözlüler
katındadır
ٌ ‫َو ِإﻧﱠ َﻣﺎ أَﻧَﺎ ﻧَذ‬
ٌ ِ‫ِﯾر ُﻣﺑ‬
(٢٦) ‫ﯾن‬
apaçık bir uyarıcıyım ben ise sadece

Diyorlar ki: “Eğer doğru sözlüler iseniz, bu va’d (azab)


ne zaman?” De ki: “O bilgi ancak Allah katındadır. Ben
ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.
174

ِ ً‫ﻓَﻠَ ﱠﻣﺎ َرأَ ْوهُ ُز ْﻟﻔَﺔ‬


ْ‫ﺳﯾﺋ َت‬
kararır yakında onu (azabı) ama
gördükleri zaman

‫ِﯾن َﻛﻔَ ُروا َوﻗِﯾ َل َھذَا‬


َ ‫ُو ُﺟوهُ اﻟﱠذ‬
işte ve küfre sapanların yüzleri
bu denili
r
َ ‫اﻟﱠذِي ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم ِﺑ ِﮫ ﺗَدﱠﻋ‬
(٢٧) ‫ُون‬
istemekte kendisini olduğunuz (azab)tır

Ama onu (azabı) yakında gördükleri zaman, küfre


sapanların yüzleri kararır. Ve: “işte bu, kendisini
istemekte olduğunuz (azab)tır” denilir.

‫ﻲ ﱠ‬
ُ�‫ا‬ َ ِ‫ﻗُ ْل أَ َرأَ ْﯾﺗ ُ ْم ِإ ْن أ َ ْھﻠَ َﻛﻧ‬
Allah beni helak ne dersiniz de ki
etse eğer

‫ﯾر‬
ُ ‫ﻲ أَ ْو َر ِﺣ َﻣﻧَﺎ ﻓَ َﻣ ْن ﯾُ ِﺟ‬
َ ‫َو َﻣ ْن َﻣ ِﻌ‬
kurtaracaktır bize ya da ve benimle beraber
artık kim rahmet etse olan (Mü’min)leri

(٢٨) ‫ﯾم‬ ٍ ‫ﻋذَا‬


ٍ ‫ب أ َ ِﻟ‬ َ ‫ا ْﻟﻛَﺎ ِﻓ ِر‬
َ ‫ﯾن ِﻣ ْن‬
elim azabdan kâfirleri

De ki: “Ne dersiniz? Eğer Allah beni ve benimle


beraber olan (Mü’min)leri helak etse ya da bize
rahmet etse, artık kâfirleri elim azabdan kim
kurtaracaktır?”
175
SORU HARFLERİ

‫ﺎن َﻣﺎ ﻟَ َﮭﺎ‬


ُ ‫ﺳ‬ ِ ْ ‫َوﻗَﺎ َل‬
َ ‫اﻻ ﻧ‬ ‫َﻣﺎ‬
Ve insan, Ona ne oluyor? dedi Ne? Ki o

َ ‫ﻗَﺎ َل َﻣ ْن اَﻧ‬
ُ�‫ﺻﺎراﻟَﻰ ﱠ‬ ‫َﻣ ْن‬
Allah yolunda yardımcılarım kim? dedi Kim? Ki o

ْ ُ‫ون َﻣﺗ َ ٰﻰ ٰھذَا ا ْﻟ َو ْﻋد‬


‫ان ﻛُﻧﺗ ُ ْم‬ َ ُ‫َوﯾَﻘُوﻟ‬ ‫َﻣﺗَﻰ‬
‫ﯾن‬َ ‫ﺻﺎ ِد ِﻗ‬
َ
Doğru sözlüyseniz, bu tehdit ne zaman derler Ne zaman?

َ ‫ﻋ ُﻣ‬
‫ون‬ َ ‫ا َ ْﯾ َن ﺷ َُرﻛَﺎ ُؤ ُﻛ ُم اﻟﱠذ‬
ُ ‫ِﯾن ﻛُﻧﺗ ُ ْم ﺗَ ْز‬ ‫اَ ْﯾ َن‬
Nerede, ilah olduklarını iddia ede geldiğiniz
ortaklarınız? Nerede?

‫ون‬ َ ‫َﻣﺎ ﻟَ ُﻛ ْم َﻛ ْﯾ‬


َ ‫ف ﺗَﺣْ ُﻛ ُﻣ‬ َ ‫َﻛ ْﯾ‬
‫ف‬
Size ne oluyor, nasıl hükmediyorsunuz? Nasıl?

َ ‫ﺳ ِﻧ‬
‫ﯾن‬ ِ َ‫ﻋدَد‬ ِ ‫ﻗَﺎ َل َﻛ ْم ﻟَ ِﺑﺛْﺗ ُ ْم ِﻓﻲ ْاﻻ ْر‬
َ ‫ض‬ ‫َﻛ ْم‬
“Yeryüzünde sene adedi olarak ne kadar
kaldınız?” dedi Kaç tane; ne kadar?

َ ‫ﺷ ْﻲ ٍء اَ ْﻛﺑَ ُر‬
‫ﺷ َﮭﺎدَة‬ ‫ﻗُ ْل ا َ ﱡ‬
َ ‫ي‬ ‫اَ ﱡ‬
‫ي‬
De ki: “Şahitlik bakımından hangi şey daha
büyüktür?” Hangi?

‫ﻗَﺎ َل ﯾَﺎ َﻣ ْرﯾَ ُم اَﻧﱠﻰ ﻟَ ِك ٰھذَا‬ ‫اَﻧﱠﻰ‬


“Meryem, Bu sana nereden (geldi)?” dedi. Nereden? Niçin?

‫ﺳﺎ ُن اَﻟﱠن ﻧَﺟْ َﻣ َﻊ ِﻋ َظﺎ َﻣﮫ‬ ِْ ‫ب‬


َ ‫اﻻ ﻧ‬ َ ْ‫ا َ َﯾﺣ‬
ُ ‫ﺳ‬ َ‫ا‬
İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya mi? mı?
getirmeyeceğimizi mi sanır?
176

‫ون‬ ‫ﻗَﺎ َل َھ ْل اَﻧﺗُم ُﻣ ﱠ‬


َ ُ‫ط ِﻠﻌ‬ ‫َھ ْل‬
Siz (işin gerçeğine) vakıf mısınız? dedi mi? mı?

‫ﯾن‬ َ ‫ﻓَﯾَﻘُو ُل َﻣﺎذَا ا َ َﺟ ْﺑﺗ ُ ُم ا ْﻟ ُﻣ ْر‬


َ ‫ﺳ ِﻠ‬ ‫َﻣﺎذَا‬
Peygamberlere ne cevap verdiniz? der Ne?

َ ُ‫ون َﻣﺎ َﻻ ﺗ َ ْﻔﻌَﻠ‬


‫ون‬ َ ُ‫ِﻟ َم ﺗَﻘُوﻟ‬ ‫ِﻟ َم‬
Yapmadığınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Niçin? Neden?

َ ‫َوﻗَﺎﻟُوا ﻟَ ْو َﻻ ا ُ ِﻧز َل‬


ٌ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮫ َﻣﻠَك‬ َ‫ﻟَ ْو ﻻ‬
Dediler “Ona bir melek indirilmeli değil miydi! Değilse; olmasa

ِ ‫ﻏ ﱠر َك ﺑِ َر ِﺑّ َك ا ْﻟﻛ َِر‬


‫ﯾم‬ َ ‫ﺎن َﻣﺎ‬
ُ ‫ﺳ‬ ِ ْ ‫ﯾَﺎ أَﯾﱡ َﮭﺎ‬
َ ‫اﻹ ْﻧ‬
keremi Rabbine seni aldatan insan ey
bol karşı nedir

Ey insan! Keremi bol Rabbine karşı seni


aldatan nedir? (82:6)

ِ ْ‫اﻣﺗ َ َﻸ‬
‫ت َوﺗَﻘُو ُل َھ ْل ِﻣ ْن َﻣ ِزﯾ ٍد‬ ْ ‫ﯾَ ْو َم ﻧَﻘُو ُل ِﻟ َﺟ َﮭﻧﱠ َم َھ ِل‬
fazlası var mı der doldun mu cehenneme deriz de o gün

O gün cehenneme “Doldun mu?” deriz de


“Fazlası var mı?” der. (50:30)

‫ﻗَ ْد أَ ْﻓﻠَ َﺢ َﻣ ْن ﺗ َ َزﻛﱠﻰ‬


gerçekten
arınan kimse kurtuluşa
ermiştir
Gerçekten arınan kimse, kurtuluşa ermiştir. (87:14)
40
177

‫ا�ُ ِإﻧﱠﮫُ ﯾَ ْﻌﻠَ ُم ا ْﻟ َﺟﮭ َْر َو َﻣﺎ ﯾَ ْﺧﻔَﻰ‬ َ ‫ﺳﻧُ ْﻘ ِرﺋ َُك ﻓَ َﻼ ﺗَ ْﻧ‬
‫ﺳﻰ ِإ ﱠﻻ َﻣﺎ ﺷَﺎ َء ﱠ‬ َ
gizli açığı da bilir şüphesiz Allah’ın ancak sen de Sana
olanı da O dilediği başka unutmayacaksın (Kur’an’ı)
okutacağız
Sana okutacağız, sen de unutmayacaksın! Ancak
Allah’ın dilediği başka! Şüphesiz O, açığı da bilir, gizli
olanı da. (87: 6-7)

‫ﺎن ﯾَ ْو َﻣﺋِ ٍذ أ َ ْﯾ َن ا ْﻟ َﻣ َﻔ ﱡر‬


ُ ‫ﺳ‬َ ‫اﻹ ْﻧ‬
ِ ْ ‫ﯾَﻘُو ُل‬
kaçacak yer neresi o gün insan der ki

O gün insan der ki: “Kaçacak yer neresi? (75:10)

ُ‫اَ َراَ ْﯾتَ َﻣ ِن اﺗ ﱠ َﺧذَ ا ِٰﻟ َﮭﮫُ َھ ٰوﯾﮫ‬


kendi hevâsını ilah edinen kimseyi gördün mü?

Kendi hevâsını ilah edinen kimseyi gördün mü? (25:43)


41

‫اَ َﻟ ْم ﯾَ َر ْوا َﻛ ْم اَ ْھﻠَ ْﻛ‬


ِ ‫ﻧَﺎ ﻗَ ْﺑﻠَ ُﮭ ْم ِﻣ َن ا ْﻟﻘُ ُر‬helak
‫ون‬
nesilleri kendilerinden nice görmediler
önce ettiğimizi mi

Kendilerinden önce nice nesilleri helak


ettiğimizi görmediler mi?(36:31)

‫ِﯾث ا ْﻟ ُﺟﻧُو ِد‬ َ َ ‫َھ ْل أَﺗ‬


ُ ‫ﺎك َﺣد‬
orduların haberi sana geldi mi

Orduların haberi sana geldi mi? (85:17)

‫ﺷ ْﻲ ٍء َﺧﻠَﻘَﮫُ ِﻣ ْن ﻧُ ْطﻔَ ٍﺔ َﺧﻠَﻘَﮫُ ﻓَﻘَد َﱠر ُه‬ ّ َ ‫ِﻣ ْن أ‬


َ ِ‫ي‬
ve ona onu bir damla onu yarattı hangi
biçim verdi yarattı sudan şeyden

Onu hangi şeyden yarattı? Bir damla sudan.


Onu yarattı ve ona biçim verdi. (80:18-19) 42
178

ُ ‫ﺳ‬
‫ﺎن‬ ِ ْ ‫ﺎن ِإ ﱠﻻ‬
َ ْ‫اﻹﺣ‬ ِ ‫ﺳ‬ ِ ْ ‫َھ ْل َﺟ َزا ُء‬
َ ْ‫اﻹﺣ‬
iyilikten başka bir şey iyiliğin karşılığı
midir
İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir? (55:60)

َ ِ‫ﻏ َﻼ ٌم َوﻗَ ْد ﺑَﻠَﻐَﻧ‬


ْ ‫ﻲ ا ْﻟ ِﻛﺑَ ُر َو‬
‫اﻣ َراَﺗِﻲ ﻋَﺎ ِﻗ ٌر‬ ُ ‫ب اَﻧﱣﻰ ﯾَﻛُو ُن ِﻟﻲ‬
ِ ّ ‫ ﻗَﺎ َل َر‬dedi
kısır olduğu ihtiyarlık bana gelip benim için olabilir nasıl Rabbim ki
halde ve hanımım da çattığı gerçekten bir oğul
Dedi ki: “Rabbim! Gerçekten bana ihtiyarlık gelip
çattığı ve hanımım da kısır olduğu halde benim için
nasıl bir oğul olabilir? (3:40)

öncekilerin masallarını dediler ki Rabbiniz indirdi ne onlara denildiği zaman

Rabbiniz ne indirdi?” denildiği zaman, dediler


(16:24)
ki: “Öncekilerin masallarını! (16:24) 43

َ ‫ﺻدَﻗُوا َوﺗ َ ْﻌﻠَ َم ا ْﻟﻛَﺎ ِذ ِﺑ‬


‫ﯾن‬ َ ‫ﻋ ْﻧ َك ِﻟ َم اَ ِذ ْﻧتَ ﻟَ ُﮭ ْم َﺣﺗﱣﻰ ﯾَﺗَﺑَﯾﱠ َن ﻟَ َك اﻟﱠذ‬
َ ‫ِﯾن‬ َ ُ‫ﻋﻔَﺎ ﷲ‬َ
yalancıları ve doğru sana belli onlara niçin Allah
bilmeden söyleyenler olmadan izin verdin seni affetsin

Allah seni affetsin. Doğru söyleyenler sana belli olmadan


ve yalancıları bilmeden niçin onlara izin verdin? (9:43)

ً ‫ُون ﻗَ ِرﯾﺑﺎ‬ ٓ ٰ ‫َﻣ ٰﺗﻰ ُھ َو ﻗُ ْل ﻋ‬


َ ‫َﺳﻰ اَ ْن ﯾَﻛ‬
pek yakında olur umulur ki de ki o ne zaman

Ne zaman o? De ki: Umulur ki pek yakında olur. (17:51)


ُ‫ﻋ ْﻧﮫ‬ َ ‫ﻓَ ِﻣ ْﻧ ُﮭ ْم َﻣ ْن ٰا َﻣ َن ِﺑ ِﮫ َو ِﻣ ْﻧ ُﮭ ْم َﻣ ْن‬
َ ‫ﺻد ﱠ‬
ondan yüz çevirdi ve onlardan ona iman kimseler onlardan
kimseler de bir kısım etti bir kısım
Onlardan bir kısım kimseler ona iman etti ve onlardan
bir kısım kimseler de ondan yüz çevirdi. (4:55) 44
179

َ ‫َﺎن ﻋَﺎ ِﻗ َﺑﺔُ ا ْﻟ ُﻣ َﻛ ِذّ ِﺑ‬


‫ﯾن‬ َ ‫فﻛ‬ ُ ‫ﺛ ُ ﱠم ا ْﻧ‬
َ ‫ظ ُروا َﻛ ْﯾ‬
yalanlayıcıların akıbeti/sonu olmuş nasıl bir bakın sonra

Sonra yalanlayıcıların akıbeti nasıl olmuş, bir bakın! (6:11)

‫ﻋ َﻣ ًﻼ‬ َ ْ‫ ْﻟ َﺣﯾَﺎةَ ِﻟﯾَ ْﺑﻠُ َو ُﻛ ْم أَﯾﱡ ُﻛ ْم أَﺣ‬ve‫ﻖ ا ْﻟ َﻣ ْوتَ َوا‬


َ ‫ﺳ ُن‬ َ َ‫اﻟﱠذِي َﺧﻠ‬
amel daha hanginiz sizi imtihan ölümü yaratandır O
edecek diye iyi etmek için hayatı

O, hanginiz daha iyi amel edecek diye sizi imtihan


etmek için ölümü ve hayatı yaratandır. (67:2)

َ ٌ‫َوﻟَ ْو َﻻ َﻛ ِﻠ َﻣﺔ‬
َ ‫ﺳﺑَﻘَتْ ِﻣ ْن َر ِﺑّ َك ﻟَﻘُ ِﺿ‬
‫ﻲ‬
elbette hüküm Rabbin önceden bir olmasaydı
verilmiş olurdu tarafından verilmiş söz
Rabbin tarafından önceden verilmiş bir söz olmasaydı,
elbette aralarında hüküm verilmiş olurdu. (11:110)45

Kelimelerin anlamlarını yazın.


‫ور‬ َ
ٌ ُ ‫ﻏﻔ‬ َ َ ‫اَﺗ‬
‫ﺎك‬ ‫َﻣﺎ‬
Çok bağışlayan Sana geldi Ne, değil, o şey ki

‫ﻗَ ْﺑﻠَ ُﮭم‬ َ‫اِﺗ ﱠ َﺧذ‬ ‫َﻣ ْن‬


Onlardan önce Edindi Kim, ki o

ٌ ‫ﻗَد‬
‫ِﯾر‬ ‫ﺳﺎ ُن‬ ِْ
َ ْ‫اﻻ ﺣ‬ ‫َﻣﺗَﻰ‬
Gücü yeten İyilik Ne zaman

‫ﻓَﻘَد َﱠر ُه‬ ُ


‫ﻏ َﻼ ٌم‬ ُ‫ﻋَﺎﻗِﺑَﺔ‬
ve ona biçim verdi Bir oğul akıbeti/sonu
180

ِ ‫ا ْﻟﻘُ ُر‬
‫ون‬ َ‫ا َ ِذ ْﻧت‬ ‫ا َ ْﯾ َن‬
İzin verdin
Nesiller, çağlar Nerede

‫ا ْﻟﻘَ ْوم‬ َ‫اَ َرا َ ْﯾت‬ َ ‫َﻛ ْﯾ‬


‫ف‬
Kavim, millet Gördün mü? Nasıl

َ ‫ﻛ‬
‫َﺎن‬ ‫ا َ ْﻓﻠَ َﺢ‬ ‫َﻛ ْم‬
Oldu Başardı Ne kadar?

ِ ‫ا ْﻟﻛ َِر‬
‫ﯾم‬ ‫ا َ ْھﻠَ ْﻛﻧَﺎ‬ ‫اَ ﱡ‬
‫ي‬
Şerefli, cömert Helak ettik Hangi

‫ُﻛ ِل‬ ‫اَﯾﱡ َﮭﺎ‬ ‫اَﻧﱠﻰ‬


Her, hep, bütün Ey Nereden

‫َﻣ ِزﯾ ٍد‬ ‫َﺟ َزا ُء‬ َ‫ا‬


Çok, daha fazla Karşılık Mi ? mı?

‫ﻧَﻘُول‬ ‫ا ْﻟ ُﺟﻧُو ِد‬ ‫َھ ْل‬


Deriz Ordular -mi? -mı?

‫ﯾَﺎْﺗِﯾﻧَﺎ‬ ‫ا ْﻟ َﺟﮭ َْر‬ ‫َﻣﺎذَا‬


Bize gelir Açık Ne

‫ﯾَ ْﺧﻔَ ٰﻰ‬ ُ ‫َﺣد‬


‫ِﯾث‬ ‫ِﻟ َم‬
Gizlenir Söz Niçin

‫ﯾَ َر ْوا‬ ‫َﺣ ِﻛﯾ ًﻣﺎ‬ َ ‫ﻟَ ْو ﻻ‬


Gördüler Hikmetli Olmalı değil miydi
181
22.DERS

(١٧) ‫َﺎن ِﻣﯾﻘَﺎﺗًﺎ‬ ْ َ‫ِإ ﱠن ﯾَ ْو َم ا ْﻟﻔ‬


َ ‫ﺻ ِل ﻛ‬
belirlenmiş bir vakit-tir o hüküm günü şüphesiz

َ ُ ‫ور ﻓَﺗَﺄْﺗ‬
‫ون‬ ِ ‫ﺻ‬‫ﯾَ ْو َم ﯾُ ْﻧﻔَ ُﺦ ِﻓﻲ اﻟ ﱡ‬
artık siz geleceksiniz sûr’a üfürülür o gün

(١٩)‫ﺳ َﻣﺎ ُء ﻓَﻛَﺎﻧَتْ أ َ ْﺑ َواﺑًﺎ‬ ِ ‫( َوﻓُﺗِ َﺣ‬١٨)‫أَ ْﻓ َوا ًﺟﺎ‬


‫ت اﻟ ﱠ‬
olmuştur gök ve açılmış bölük bölük
kapı kapı

Şüphesiz o hüküm günü, belirlenmiş bir vakittir.


O gün sûr’a üfürülür. Artık siz bölük bölük
geleceksiniz. Ve gök açılmış, kapı kapı olmuştur.

(٢٠) ‫ﺳ َراﺑًﺎ‬ ْ‫ت ا ْﻟ ِﺟﺑَﺎ ُل ﻓَﻛَﺎﻧَت‬


َ artık ِ ‫ﺳ ِﯾّ َر‬
ُ ‫َو‬
bir serap olmuştur dağlar yürütülmüş

َ ‫ِإ ﱠن َﺟ َﮭﻧﱠ َم ﻛَﺎﻧَتْ ِﻣ ْر‬


(٢١)‫ﺻﺎدًا‬
bir gözetleme olmuştur cehennem kuşkusuz
yeri

Dağlar yürütülmüş, artık bir serap olmuştur.


Kuşkusuz cehennem bir gözetleme yeri
olmuştur.
182

َ ‫ﻛ‬
‫ إِ ﱠن‬ve ‫َﺎن‬
‫ ِإ ﱠن‬Muhakkak, gerçekten anlamlarına gelir.
İsim cümlelerinin mübtedalarını (özne)
mansub yapar.

َ ‫ ﻛ‬Olmak, -dir, -dır anlamlarına gelir. İsim


‫َﺎن‬
cümlelerinin haberini (yüklem) mansub yapar.

ً ‫ﺷ ْﻲ ٍء َﺟدَﻻ‬
َ ‫ﺎن اَ ْﻛﺛَ َر‬
ُ ‫ﺳ‬َ ‫اﻻ ْﻧ‬
ِ ْ ‫َﺎن‬
َ ‫َوﻛ‬
tartışmacı her daha fakat -dır
şeyden çok insan

Fakat insan her şeyden daha çok tartışmacıdır. (18:54)


51

ً ‫ا�ُ ﻋ َِز‬
‫ﯾزا َﺣ ِﻛﯾ ًﻣﺎ‬ َ ‫َوﻛ‬
‫َﺎن ﱠ‬
hikmet üstündür/mutlak Allah -dir.
sahibi galiptir

Allah üstündür/mutlak galiptir, hikmet


sahibidir. (48:19)

‫ِﯾر‬ َ ‫ﷲ ﻋ َٰﻠﻰ ُﻛ ِ ّل‬


ٌ ‫ﺷ ْﻲ ٍء ﻗَد‬ َ ‫ا ﱠِن‬
kadirdir her şeye Allah şüphesiz

Şüphesiz Allah, her şeye kadirdir. (16:77)

َ ‫َﺎن ﷲُ ﻋ َٰﻠﻰ ُﻛ ِ ّل‬


ً ‫ﺷ ْﻲ ٍء ﻗَدِﯾرا‬ َ ‫َوﻛ‬
kadir olan her şeye Allah -dır.

Allah, her şeye kadir olandır. (16:24) 52


183
ً ‫ﻋ ِﻠﯾﻣﺎ ً َﺧ ِﺑﯾرا‬ َ ‫ﷲﻛ‬
َ ‫َﺎن‬ َ ‫ا ﱠِن‬
haber alandır bilendir Allah şüphesiz

Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır. (4:35)

‫ﷲ َﻻ ﯾَ ْﮭدِي ا ْﻟﻘَ ْو َم اﻟ ﱠ‬
َ ‫ظﺎ ِﻟ ِﻣ‬
‫ﯾن‬ َ ‫ا ﱠِن‬
zalimler topluluğunu hidâyete Allah şüphesiz
erdirmez
Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu hidâyete
erdirmez. (16:77)

ٍ ‫ﺎر ﻟَ ِﻔﻲ َﺟ ِﺣ‬


‫ﯾم‬ َ ‫ِإ ﱠن ْاﻷ َ ْﺑ َر‬
ٍ ‫ار ﻟَ ِﻔﻲ ﻧَ ِﻌ‬
َ ‫ﯾم َو ِإ ﱠن ا ْﻟﻔُ ﱠﺟ‬
cehennemdedirler kötüler kuşkusuz nimetler
içindedirler iyiler şüphesiz

Şüphesiz iyiler nimetler içindedirler. Kuşkusuz


kötüler cehennemdedirler. (82:13-14) 53

َ ُ ‫ﺳﻘ‬
‫ون‬ َ ‫ا ﱠِن ا َ ْﻟ ُﻣﻧَﺎﻓِ ِﻘ‬
ِ ‫ﯾن ُھ ُم ا ْﻟﻔَﺎ‬
fasıkların ta kendileridir münafıklar gerçekten

Gerçekten münafıklar, fasıkların ta kendileridir. (9:67)


َ ‫ون َﻣﺎ ﺗ َ ْﻣﻛ ُُر‬
‫ون‬ َ ُ‫ﺳﻠَﻧَﺎ ﯾَ ْﻛﺗُﺑ‬
ُ ‫ا ﱠِن ُر‬
kurduğunuz yazmaktadırlar şüphesiz
tuzakları elçilerimiz
Şüphesiz elçilerimiz kurduğunuz tuzakları
yazmaktadırlar. (10:21)

‫ﻖ‬
‫ﷲ َﺣ ﱞ‬ ِ ‫ت َو ْاﻻَ ْر‬
ِ َ‫ض ا َ َٓﻻ ا ﱠِن َو ْﻋد‬ ِ ‫ﺳ ٰﻣ َوا‬ ِ ِ ‫اَ َٓﻻ ا َ ﱠن‬
‫� َﻣﺎ ِﻓﻲ اﻟ ﱠ‬
haktır Allah’ın gerçekten dikkat ve göklerdeki Allah’ındır
edin yerdeki her şey
dikkat
va’di şüphesiz edin

Dikkat edin! Şüphesiz göklerdeki ve yerdeki her şey


Allah’ındır. Dikkat edin, gerçekten Allah’ın va’di haktır. (10:55)
184

َ ُ‫ﺳ َﻣﻌ‬
‫ون‬ ٍ ‫ا ﱠِن ﻓِﻲ ٰذ ِﻟ َك َ ٰﻻﯾَﺎ‬
ْ َ‫ت ِﻟﻘَ ْو ٍم ﯾ‬
dinleyen bir kavim âyetler bunda şüphesiz
için vardır
Şüphesiz bunda, dinleyen bir kavim için âyetler
vardır. (10:67)
bir
muvahhid
ِ ِ ً ‫َﺎن ا ُ ﱠﻣﺔً ﻗَﺎ ِﻧﺗﺎ‬
ً ‫� َﺣ ِﻧﯾﻔﺎ‬ َ ‫ا ﱠِن اِ ْﺑ ٰر ِھﯾ َم ﻛ‬
itaat eden ve
Allah’a hakka bir idi İbrahim şüphesiz
yönelen ümmet
Şüphesiz İbrahim, (başlı başına) bir ümmet Allah’a
itaat eden ve hakka yönelen bir muvahhid idi. (16:120)

ً ‫ﺷﻛُورا‬
َ ً ‫ﻋ ْﺑدا‬ َ ‫ذُ ِ ّرﯾﱠ َﺔ َﻣ ْن َﺣ َﻣ ْﻠﻧَﺎ َﻣ َﻊ ﻧُوحٍ اِﻧﱠﮫُ ﻛ‬
َ ‫َﺎن‬
çok bir kul idi şüphesiz Nuh ile taşıdıklarımızın nesli
şükreden o beraber
Nuh ile beraber (gemide) taşıdıklarımızın nesli!
Şüphesiz o, çok şükreden bir kul idi. (17:3) 55

ً ‫ﻋ ُﺟوﻻ‬
َ ‫ﺎن‬
ُ ‫ﺳ‬َ ‫اﻻ ْﻧ‬
ِ ْ ‫َﺎن‬
َ ‫َوﻛ‬
pek aceleci insan -dir

İnsan pek acelecidir. (17:11)

ً ‫ﺷﻛُورا‬
ْ ‫ﺳ ْﻌﯾُ ُﮭ ْم َﻣ‬ ٰ ُ ‫ﻓَﺎ‬
َ ‫وﻟﺋِ َك ﻛ‬
َ ‫َﺎن‬
karşılığı verilir çabalarının işte onların

İşte onların çabalarının karşılığı verilir. (17:19)

ً ‫ﻏﻔُورا‬ َ ‫َﺎن ِﻟ ْﻼَ ﱠوا ِﺑ‬


َ ‫ﯾن‬ َ ‫ﻓَ ِﺎﻧﱠﮫُ ﻛ‬
için çok bağışlayıcı tevbe ile -dır şüphesiz
(kendisine) yönelenler o

Şüphesiz o, tevbe ile (kendisine) yönelenler


için çok bağışlayıcıdır. (17:25) 56
185

‫ ا ِْذ‬-- ‫ اِذَا‬-- ‫ﻟ ﱠﻣﺎ‬


‫ ا ِْذ‬: Geçmiş zamandaki olayları ifade etmek
için kullanılır. Bunu takip eden fiil geniş zaman
da olsa geçmiş zamanı ifade eder.

ِ َ‫اذﻛ ُْر أَ َﺧﺎ ﻋَﺎ ٍد ِإ ْذ أ َ ْﻧذَ َر ﻗَ ْو َﻣﮫُ ﺑِ ْﺎﻷَﺣْ ﻘ‬


‫ﺎف‬ ْ ‫َو‬
Ahkaf’taki kavmini hani kardeşini zikret
uyarmıştı Âd’ın

Âd’ın kardeşini (Hûd’u) zikret! Hani Ahkaf’taki


kavmini uyarmıştı. (46:21)

َ ‫ﺳ َﻼ ٌم ﻗَ ْو ٌم ُﻣ ْﻧﻛ َُر‬
‫ون‬ َ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮫ ﻓَﻘَﺎﻟُوا‬
َ ‫ﺳ َﻼ ًﻣﺎ ﻗَﺎ َل‬ َ ‫ِإ ْذ دَ َﺧﻠُوا‬
tanınmamış kimseler selam o da selam demişlerdi yanına girmişler hani
demişti

Hani yanına girmişler: ‘Selam’ demişlerdi. O da: ‘Selam’


demişti. (İçinden) tanınmamış kimseler (geçirmişti) (51:25)

‫ﯾن ِإ ْذ ﯾُﺑَﺎ ِﯾﻌُو َﻧ َك ﺗَﺣْ تَ اﻟ ﱠ‬


‫ﺷ َﺟ َر ِة‬ َ ِ‫ا�ُ ﻋ َِن ا ْﻟ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧ‬
‫ﻲ ﱠ‬َ ‫ﻟَﻘَ ْد َر ِﺿ‬
o ağacın altında sana biat Mü’minlerden Allah razı andolsun
ederlerken olmuştur
Andolsun, Allah, o ağacın altında sana biat
ederlerken Mü’minlerden razı olmuştur. (48:18)

ّ ِ ‫ِإ ْذ ﯾَ ْﻐﺷَﻰ اﻟ‬


‫ﺳد َْرةَ َﻣﺎ ﯾَ ْﻐﺷَﻰ‬
kaplayan Sidre’yi kaplıyordu o zaman

O zaman Sidre’yi kaplayan kaplıyordu. (53:16) 58


186
‫ﻟ ﱠﻣﺎ‬
Kendisinden sonra geçmiş zaman fiili gelirse ‫ ﻟ ﱠﻣﺎ‬da
geçmiş zamandaki olayları ifade etmek için kullanılır.

‫ون ِﻣ ْن ﻗَ ْﺑ ِﻠ ُﻛ ْم ﻟَ ﱠﻣﺎ َظﻠَ ُﻣوا‬


َ ‫َوﻟَﻘَ ْد اَ ْھﻠَ ْﻛﻧَﺎ ا ْﻟﻘُ ُر‬
zulmettikleri zaman sizden nice helak hakikaten
önce de nesilleri ettik
Hakikaten sizden önce de nice nesilleri
zulmettikleri zaman helak ettik. (48:19)

ً‫ﺎس ٰاﯾَﺔ‬
ِ ‫ﺳ َل ا َ ْﻏ َر ْﻗﻧَﺎ ُھ ْم َو َﺟﻌَ ْﻠﻧَﺎ ُھ ْم ِﻟﻠﻧﱠ‬ ‫َوﻗَ ْو َم ﻧُوحٍ ﻟَ ﱠﻣﺎ َﻛذﱠﺑُوا ﱡ‬
ُ ‫اﻟر‬
bir ibret insanlar ve onları onları peygamberleri vakit
için kıldık boğduk yalanladıkları
Nuh’un kavmi
de

Nuh’un kavmi de peygamberleri yalanladıkları vakit


onları boğduk ve onları insanlar için bir ibret kıldık. (25:37)

‫ ا ِْذ‬-- ‫ اِذَا‬-- ‫ﻟ ﱠﻣﺎ‬


‫ اِذَا‬: ise genellikle geniş zamandaki ve gelecek
zamandaki olayları ifade etmek için kullanılır.
Bu kullanımda bu harfin basına geldiği
cümlede gecen bütün fiiller geçmiş zaman
çekiminde olsa bile geniş zamanı ifade eder.
Geçmiş zaman kullanımı ise cümlenin
anlamından çıkarılabilir.

‫ﻲ ﺗَﻔُو ُر‬ َ ‫إِذَا أ ُ ْﻟﻘُوا ﻓِﯾ َﮭﺎ‬


َ ‫ﺳ ِﻣﻌُوا ﻟَ َﮭﺎ ﺷ َِﮭﯾﻘًﺎ َو ِھ‬
kaynarken çıkardığı onun işitirler oraya atıldıkları zaman
uğultuyu

Oraya atıldıkları zaman, onun kaynarken


çıkardığı uğultuyu işitirler. (67:7)
187

َ ‫ﯾر ْاﻷ َ ﱠو ِﻟ‬


‫ﯾن‬ َ َ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮫ آَﯾَﺎﺗُﻧَﺎ ﻗَﺎ َل أ‬
ِ ‫ﺳ‬
ُ ‫ﺎط‬ َ ‫ِإذَا ﺗُﺗْﻠَﻰ‬
öncekilerin masalları der âyetlerimiz ona okunduğu zaman

Ona âyetlerimiz okunduğu zaman; “Öncekilerin


masalları” der. (68:15)

‫ِﯾن اِذَا ذُ ِﻛ َر ﷲُ َو ِﺟﻠَتْ ﻗُﻠُوﺑُ ُﮭ ْم‬


َ ‫اَﻟﱠذ‬
kalpleri ürperir Allah zaman onlar ki
zikredildiği

Onlar ki, Allah zikredildiği zaman kalpleri ürperir. (22:35)

َ ‫َﺣﺗﱣٓﻰ اِ ٓذَا اَﺗ َ ْوا ﻋ َٰﻠﻰ َوا ِد اﻟﻧﱠ ْﻣ ِل ﻗَﺎﻟَتْ ﻧَ ْﻣﻠَﺔٌ ﯾَٓﺎ اَﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﻧﱠ ْﻣ ُل ا ْد ُﺧﻠُوا َﻣ‬
‫ﺳﺎ ِﻛﻧَ ُﻛ ْم‬
yuvalarınıza girin karıncalar! ey bir dedi ki karınca geldikleri zaman
karınca vadisine neticede

Neticede karınca vadisine geldikleri zaman bir


karınca dedi ki: Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin. (27:18)
61

Kelimelerin anlamlarını yazın.


‫ﻖ‬
‫َﺣ ﱞ‬ ‫ﯾن‬ ‫ا ْﻟﻘَ ْو َم اﻟ ﱠ‬
َ ‫ظﺎ ِﻟ ٖﻣ‬ ٌ ‫ﻗَ ٖد‬
‫ﯾر‬
Hak, gerçek Zalimler kavmi Gücü yeten

ٍ ‫ا ﱠِن ٖﻓﻰ ٰذ ِﻟ َك َ ٰﻻﯾَﺎ‬


‫ت‬ َ ‫ْاﻻَ ْﺑ َر‬
‫ار‬ َ
ٌ ُ ‫ﻏﻔ‬
‫ور‬
Gerçekten bunda
İyiler Çok bağışlayan
ayetler var

ً ‫ﻋ ْﺑدا‬
َ َ ‫ا ْﻟﻔُ ﱠﺟ‬
‫ﺎر‬ ‫َر ٖﺣﯾ ٌم‬
Kul Günahkarlar Çok merhametli

ً ‫ﺷﻛُورا‬
َ ٍ ‫ﻧَ ٖﻌ‬
‫ﯾم‬ ْ ‫ُﻛ ِ ّل ﺷ‬
‫َﻰ ٍء‬
Çok şükreden Nimetler Her şey
188

ً ‫ﻋ ُﺟوﻻ‬
َ ِ ‫ا ْﻟﻔَﺎ‬
‫ﺳﻘُو‬ َ ‫ﻛ‬
‫َﺎن‬
Çok aceleci ‫َن‬
Yoldan çıkanlar Oldu, -dır, -dir

‫ﺳ ْﻌﯾُ ُﮭ ْم‬
َ ‫ﺳﻠَﻧَﺎ‬
ُ ‫ا ﱠِن ُر‬ ً ‫ﻋ َِز‬
‫ﯾزا‬
Onların çalışması Gerçekten elçilerimiz Güçlü, yüce

‫ُورا‬
ً ‫ﺷﻛ‬ْ ‫َﻣ‬ َ ُ‫َﯾ ْﻛﺗُﺑ‬
‫ون‬ ‫َﺣ ِﻛﯾ ًﻣﺎ‬
Şükredilen Yazarlar Hikmet sahibi

‫ا ِْذ‬ ِ َ‫َو ْﻋد‬


‫ﷲ‬ ِ ‫اِﻧَﺎ‬
‫ﷲ‬
Olduğu zaman Allah’ın vaadi Gerçekten Allah

‫ا َ َﺧﺎ ﻋَﺎ ٍد‬ ‫ﻟَﻘَ ْد‬ ‫ﻋ َٖﻠﯾ ًﻣﺎ‬


Ad’ın kardeşi Gerçekten Hakkıyla bilen

ُ‫ﻗَ ْو َﻣﮫ‬ ُ‫ﻲ ﷲ‬


َ ‫َر ِﺿ‬ ً ‫َﺧ ٖﺑ‬
‫ﯾرا‬
Onun kavmi Allah razı oldu Hakkıyla haberdar

َ ‫ﻗَ ْو ٌم ُﻣ ْﻧﻛ َُر‬


‫ون‬ ‫ا ِْذ ﯾَ ْﻐﺷَﻰ‬ ُ‫اِذَا ذُ ِﻛ َر ﷲ‬
Tanınmayan kavim Bürüdüğü zaman Allah anıldığı zaman

‫اِذَا ﺗُﺗْﻠَﻰ‬ َ ‫ا ْﻟ ُﻣ ْؤ ِﻣ ِﻧ‬


‫ﯾن‬ ‫َو ِﺟﻠَتْ ﻗُﻠُوﺑُ ُﮭ ْم‬
Okunduğu zaman Müminler Kalpleri ürperir

َ ‫ﯾر ْاﻻ ﱠو ِﻟ‬


‫ﯾن‬ ُ ‫ﺎط‬ َ َ‫ا‬
ِ ‫ﺳ‬ ‫ﯾُﺑَﺎﯾِﻌُوﻧَ َك‬ ‫ﻟَ ﱠﻣﺎ َظﻠَ ُﻣوا‬
Öncekilerin Haksızlık ettikleri
masalları Sana biat ediyorlar zaman

‫اِذَا ا ُ ْﻟﻘُوا‬ ‫ﺗَﺣْ تَ اﻟ ﱠ‬


‫ﺷ َﺟ َر ِة‬ ‫اَ ْﻏ َر ْﻗﻧَﺎ ُھ ْم‬
Atıldıkları zaman Ağacın altında Onları boğduk
189
23.DERS

َ ِ‫ﺳﯾﻧ‬
(٢)‫ﯾن‬ ِ ‫ور‬
ِ ‫ط‬ُ ‫( َو‬١)‫ون‬ ‫ﯾن َو ﱠ‬
ِ ُ ‫اﻟز ْﯾﺗ‬ ِ ّ ‫َواﻟ ِﺗ‬
Sînâ dağına ve zeytine incire yemin

ِ ‫َو َھذَا ا ْﻟ َﺑﻠَ ِد ْاﻷ َ ِﻣ‬


ederim
biz ‫( ﻟَﻘَ ْد َﺧﻠَ ْﻘﻧَﺎ‬٣) ‫ﯾن‬
yarattık hakikaten emin beldeye ve şu

َ ْ‫ﺎن ﻓِﻲ أَﺣ‬


ٍ ‫ﺳ ِن ﺗ َ ْﻘ ِو‬
(٤) ‫ﯾم‬ َ ‫ﺳ‬َ ‫اﻹ ْﻧ‬
ِْ
biçimde en güzel insanı
َ ‫ﺳﺎﻓِ ِﻠ‬
(٥) ‫ﯾن‬ ْ َ‫ﺛ ُ ﱠم َردَ ْدﻧَﺎ ُه أ‬
َ ‫ﺳﻔَ َل‬
aşağıların aşağısına döndürdük sonra da
İncire ve zeytine
yemin ederim! Sînâ dağına, Ve şu emin beldeye
Hakikaten biz insanı en güzel biçimde yarattık.
Sonra da aşağıların aşağısına döndürdük.

İŞARET ZAMİRLERİ

Dişil Eril

Bu ‫ٰھذ ِه‬ ‫ٰھذَا‬

Bunlar
‫ھؤ َُﻻ ِء‬

Şu; o ‫ﺗِ ْﻠ َك‬ ‫ٰذ ِﻟ َك‬

Şunlar,
onlar ‫اُوﻟَﺋِ َك‬
190

َ ‫ﺻ ِل َﺟ َﻣ ْﻌﻧَﺎ ُﻛ ْم َو ْاﻷ َ ﱠو ِﻟ‬


‫ﯾن‬ ْ َ‫َھذَا ﯾَ ْو ُم ا ْﻟﻔ‬
ve öncekileri sizi bir arada ayırma günüdür işte bu
topladık
İşte bu ayırma günüdür. Sizi ve öncekileri bir
arada topladık. (77:38)

َ ُ‫ﺎر اﻟﱠﺗِﻲ ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم ِﺑ َﮭﺎ ﺗ ُ َﻛ ِذّﺑ‬


‫ون‬ ُ ‫َھ ِذ ِه اﻟﻧﱠ‬
yalanlamış kendisini sizin ateştir işte bu
olduğunuz

İşte bu, sizin kendisini yalanlamış olduğunuz ateştir. (52:14)

Takva َ ۙ ‫ب ﻓِﯾ ۚ ِﮫ ُھدًى ِﻟ ْﻠ ُﻣﺗ ﱠ ِﻘ‬


‫ﯾن‬ َ ۚ ‫ﺎب َﻻ َر ْﯾ‬
ُ َ‫ٰذ ِﻟ َك ا ْﻟ ِﻛﺗ‬
İşte bu
sahipleri için Bir hidayettir içinde Şüphe yoktur Kitap
İşte bu kitap(ki), içinde şüphe yoktur, takva
sahipleri için bir hidayettir. (2:2) 67

َ ‫ِﺗ ْﻠ َك ا ُ ﱠﻣﺔٌ ﻗَ ْد َﺧ َﻠ ۚتْ ﻟَ َﮭﺎ َﻣﺎ َﻛ‬


َ ‫ﺳﺑَتْ َوﻟَ ُﻛ ْم َﻣﺎ َﻛ‬
‫ﺳ ْﺑﺗ ُ ْم‬
sizin onlara hakikaten bir Bunlar
kazandıklarınız da sizedirkazandıkları gelip geçti ümmetti

(2:134)Bunlar bir ümmetti, hakikaten gelip geçti! Onların


kazandıkları onlara, sizin kazandıklarınız da sizedir.

Kurtuluşa ‫ون‬ ٰ ُ ‫ؤﻟﺋِ َك ﻋ َٰﻠﻰ ُھدًى ِﻣ ْن َر ِﺑّ ِﮭ ْم َو ا‬


َ ‫ؤﻟﺋِ َك ُھ ُم ا ْﻟ ُﻣ ْﻔ ِﻠ ُﺣ‬ İşte onlar
ٰ ُ‫ا‬
erenler Onlardır Ve işte onlar Rablerinden Bir hidayet üzeredirler

İşte onlar, Rablerinden bir hidayet üzeredirler


ve işte onlar, onlardır kurtuluşa erenler. (2:5)

‫ون‬
ِ ‫ﺿ ُﺣ‬ َ ‫ﻗَﺎ َل ا ﱠِن ٰ ٓھؤ َُٓﻻ ِء‬
َ ‫ﺿ ْﯾ ِﻔﻲ ﻓَ َﻼ ﺗ َ ْﻔ‬
sakın beni benim bunlar şüphesiz (Lût)
utandırmayın misafirlerimdir dedi ki

Dedi ki: Şüphesiz bunlar benim misafirlerimdir. (15:68)


68
191

‫ون‬ ِ ُ ‫َوﺗِ ْﻠ َك ا ْﻟ َﺟﻧﱠﺔُ اﻟﱠﺗِﻲ أ‬


َ ُ‫ورﺛْﺗ ُ ُﻣو َھﺎ ِﺑ َﻣﺎ ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم ﺗ َ ْﻌ َﻣﻠ‬
olduklarınız kendisine mirasçı cennet işte budur
yapmakta
a karşılık kılındığınız
İşte yapmakta olduklarınıza karşılık kendisine
mirasçı kılındığınız cennet budur. (2:134)

ِ ّ ‫ﻋﻠَ ْﯾ َك ِﺑﺎ ْﻟ َﺣ‬


‫ﻖ‬ ِ ‫ك آَﯾَﺎتُ ﱠ‬işte
َ ‫ا� ﻧَﺗْﻠُو َھﺎ‬ َ ‫ﺗِ ْﻠ‬
hak sana onları Allah’ın
olarak okuyoruz âyetleridir bunlar
İşte bunlar Allah’ın âyetleridir. Onları sana hak
olarak okuyoruz. (45:6)

‫ﯾﻼ‬ َ ‫ﺎﺟﻠَﺔَ َوﯾَذَ ُر‬


ً ‫ون َو َرا َء ُھ ْم ﯾَ ْو ًﻣﺎ ﺛ َ ِﻘ‬ ِ ‫ون ا ْﻟ َﻌ‬
َ ‫ِإ ﱠن َھؤ َُﻻ ِء ﯾُ ِﺣﺑﱡ‬
ağır günü önlerindeki bırakıyorlar çarçabuk seviyorlar onlar
(ahireti) ise geçeni (dünyayı) da gerçekten
Gerçekten onlar, çarçabuk geçeni (dünyayı) seviyorlar
da, önlerindeki ağır günü (ahireti) ise bırakıyorlar. (76:27)
69

OLUMSUZLUK EDATLARI:

َ ُ‫ﻛ ﱠَﻼ ﺑَ ْل ﺗ ُ َﻛ ِذّﺑ‬


‫ون ِﺑﺎﻟدِّي ن‬ ‫ﻛ ﱠَﻼ‬
Hayır! Aksine, siz dini yalanlıyorsunuz. Hayır, asla

ُ ‫ﺳ ِﻣﯾ ُﻊ ا ْﻟ َﺑ ِﺻ‬
‫ﯾر‬ َ ‫س ﻛ َِﻣﺛْ ِﻠ ِﮫ‬
‫ﺷ ْﻲ ٌء َو ُھ َو اﻟ ﱠ‬ َ ‫ﻟَ ْﯾ‬ َ ‫ﻟَ ْﯾ‬
‫س‬
Hiçbir şey O’nun benzeri değildir. O hakkıyla Değil
işiten, hakkıyla görendir.

ً ‫َﻣﺎ ٰھذَا َﺑﺷَرا‬ ‫َﻣﺎ‬


Bu bir insan değildir. Değil, yok

‫ﻋﻠَ ْﯾ ُﻛ ُم‬ ٌ ‫ﯾَﺎ ِﻋﺑَﺎ ِد َﻻ َﺧ ْو‬


َ ‫ف‬ َ‫ﻻ‬
Ey kullarım! Size korku yoktur. Değil, yok
192
OLUMSUZLUK EDATLARI:

‫ﺳ ٍﯾر‬ َ ‫ﯾن‬
ِ ‫ﻏ ْﯾ ُر َﯾ‬ َ ‫ﻋﻠَﻰ ا ْﻟﻛَﺎ ِﻓ ِر‬
َ َ
‫ﻏ ْﯾر‬
Kafirler için kolay değildir. Değil, -den başka

‫ﺎرا‬
ً ‫ﺻ‬َ ‫ا� اَﻧ‬ ِ ‫ﻓَﻠَ ْم ﯾَ ِﺟدُوا ﻟَ ُﮭ ْم ِﻣ ْن د‬
ِ ‫ُون ﱠ‬ َ ‫ِﻣ ْن د‬
‫ُون‬
Kendilerine Allah’tan başka yardımcılar -den başka
bulamadılar.

َ ‫س ﻟَ ُﮭ ْم َطﻌَﺎ ٌم ا ﱠِﻻ ِﻣن‬


ٍ ‫ﺿ ِر‬
‫ﯾﻊ‬ َ ‫ﻟَ ْﯾ‬ ‫ا ﱠِﻻ‬
Onlara, acı dikenden başka yiyecek yoktur. -den başka

OLUMSUZLUK EDATLARI:

ٰ ‫ون‬
‫اﻻ ِﺧ َرة‬ َ ُ‫َﻛﻼﱠ َﺑل ﻻ ﱠ َﯾ َﺧﺎﻓ‬ ‫ﺑَل‬
Hayır, onlar ahiretten korkmuyorlar. Aksine, hayır

ِ ‫ا ِْن ُھ َو ا ﱠِﻻ َر ُﺟ ٌل اﻓﺗَ ٰرى ﻋ َٰﻠﻰ ﱠ‬


ً ‫ا� َﻛذِﺑﺎ‬ ‫ا ِْن‬
O bir adamdan başka bir şey değildir, Allah’a Değil, yok
yalan uyduruyor.

َ ‫ﻗُ ْل َھﺎﺗُوا ﺑُ ْر َھﺎﻧَ ُﻛ ْم ا ِْن ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم‬


َ ‫ﺻﺎ ِد ِﻗ‬
‫ﯾن‬ ‫ا ِْن‬
De ki: Eğer doğru söyleyenler iseniz Eğer
delillerinizi getirin
193
َ‫ﺎﺟﻠَﺔ‬
ِ ‫ون ا ْﻟ َﻌ‬
َ ‫ﻛ ﱠَﻼ َﺑ ْل ﺗ ُ ِﺣﺑﱡ‬
çarçabuk siz bilakis hayır
geçeni seviyorsunuz

Hayır, bilakis siz, çarçabuk geçeni seviyorsunuz. (75:20)


َ ‫ﯾر ْاﻷ َ ﱠو ِﻟ‬
‫ﯾن‬ َ َ ‫ﻓَﯾَﻘُو ُل َﻣﺎ َھذَا إِ ﱠﻻ أ‬
ِ ‫ﺳ‬
ُ ‫ﺎط‬
eskilerin masallarından başka bu değildir fakat
bir şey o der
Fakat o: “Bu, eskilerin masallarından başka bir
şey değildir.” der. (46:17)

ُ‫ﺳ َﻼ ِم دِﯾﻧﺎ ً ﻓَﻠَ ْن ﯾُ ْﻘﺑَ َل ِﻣ ْﻧﮫ‬ َ ‫َو َﻣ ْن ﯾَ ْﺑﺗَ ِﻎ‬


ِ ْ ‫ﻏ ْﯾ َر‬
ْ ‫اﻻ‬
ondan asla kabul bir
edilmeyecektir din İslam’dan başka ararsa kim
her

Her kim İslam’dan başka bir din ararsa, ondan


asla kabul edilmeyecektir. (3:85) 73

‫ب‬ َ ‫ﺷﺎ ُء ﯾ ِﺑﻐَ ْﯾ ِر ِﺣ‬


ٍ ‫ﺳﺎ‬ َٓ ‫ق َﻣ ْن َﯾ‬
ُ ‫َوﷲُ ﯾَ ْر ُز‬
hesapsız dilediği kimseyi rızıklandırır Allah

Allah, dilediği kimseyi hesapsız rızıklandırır. (2:212)

َٓ ‫ُون ٰذ ِﻟ َك ِﻟ َﻣ ْن َﯾ‬
‫ﺷﺎ ُء‬ َ ‫ﷲ َﻻ َﯾ ْﻐ ِﻔ ُر ا َ ْن ﯾُﺷ َْر َك ِﺑ ِﮫ َو َﯾ ْﻐ ِﻔ ُر َﻣﺎ د‬
َ ‫ا ﱠِن‬
dilediği kimse bunun dışında bağışlar kendisine şirk bağışlamaz Allah şüphesiz
için olanları ise koşulmasını

Şüphesiz Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz,


bunun dışında olanları ise, dilediği kimse için bağışlar. (4:48)

َ ‫ﻗَﺎ َل ا ِْن ﻟَ ِﺑﺛْﺗ ُ ْم ا ﱠِﻻ ﻗَ ِﻠﯾﻼً ﻟَ ْو اَﻧﱠ ُﻛ ْم ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم ﺗ َ ْﻌﻠَ ُﻣ‬


‫ون‬
bilmiş olsaydınız siz keşke az bir başka kalmadınız buyurur ki
süreden
Buyurur ki: Az bir süreden başka kalmadınız.
Keşke siz bilmiş olsaydınız! (23:114) 74
194

َ ُ‫ب ِﻣ ﱠﻣﺎ ﺗَﺷ َْرﺑ‬


‫ون‬ َ ُ‫َﻣﺎ ٰھ ٓذَا ا ﱠِﻻ ﺑَﺷ ٌَر ِﻣﺛْﻠُ ُﻛ ْم ﯾَﺄ ْ ُﻛ ُل ِﻣ ﱠﻣﺎ ﺗَﺄ ْ ُﻛﻠ‬
ُ ‫ون ِﻣ ْﻧﮫُ َوﯾَﺷ َْر‬
içtiğinizden içiyor ondan o yiyor sizin bir başkası bu da
yediğinizden gibi beşerden değildir
Bu da sizin gibi bir beşerden başkası değildir. Ondan, o
yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor. (23:33)

ِ ّ ‫ﻖ َوا َ ْﻛﺛ َ ُر ُھ ْم ِﻟ ْﻠ َﺣ‬


َ ‫ﻖ ﻛ َِﺎر ُھ‬
‫ون‬ ِ ّ ‫ون ﺑِ ِﮫ ِﺟﻧﱠﺔٌ ﺑَ ْل ٓ َﺟﺎ َء ُھ ْم ِﺑﺎ ْﻟ َﺣ‬
َ ُ‫ا َ ْم ﯾَﻘُوﻟ‬yoksa
hoşlanmıyorlar haktan fakat hakkı O onlara hayır delilik onda söylüyorlar?
onların çoğu getirdi olduğunu mu
Yoksa onda delilik olduğunu mu söylüyorlar?
Hayır, O (peygamber) onlara hakkı getirdi, fakat
onların çoğu haktan hoşlanmıyorlar. (23:70)

‫ﻲ ٍ َو َﻻ ﻧَ ِﺻ ٍﯾر‬
ّ ‫ﷲ ِﻣ ْن َو ِﻟ‬ ِ ‫َو َﻣﺎ ﻟَ ُﻛ ْم ِﻣ ْن د‬
ِ ‫ُون‬
yardımcı da bir dost da Allah’tan başka sizin için yoktur
Sizin için Allah’tan başka bir dost da yardımcı75da
yoktur. (29:22)

‫ب‬
ِ harfi :
Olumsuzluk edatlarıyla birlikte ( ‫ب‬
ِ ) harfinin
kullanılması anlama kesinlik vurgusu katar:

‫ٰذ ِﻟ َك ِﺑ َﻣﺎ ﻗَدﱠ َﻣتْ ا َ ْﯾدِﯾ ُﻛ ْم‬


ellerinizle takdim ettiğiniz bu
(günahlar) yüzündendir

‫س ِﺑ َظ ﱠﻼ ٍم ِﻟ ْﻠ َﻌ ِﺑﯾ ِد‬ َ ‫َوا َ ﱠن‬


َ ‫ﷲ ﻟَ ْﯾ‬
kullar(ın)a zulmedici değildir Allah şüphesiz
karşı

Bu, ellerinizle takdim ettiğiniz(günahlar)


yüzündendir. Şüphesiz Allah, kullar(ın)a karşı
zulmedici değildir. (3:182)
195

ٍ ُ‫َﻣﺎ أ َ ْﻧتَ ِﺑﻧِ ْﻌ َﻣ ِﺔ َر ِﺑّ َك ِﺑ َﻣﺟْ ﻧ‬


‫ون‬
bir mecnun/deli Rabbinin nimeti Sen değilsin
sayesinde
Sen, Rabbinin nimeti sayesinde, bir
mecnun/deli değilsin. (68:2)

َ َ‫َو َٓﻣﺎ ا َ ْﻧت‬


‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ْم ِﺑ َو ِﻛﯾ ٍل‬
bir vekil onların değilsin
Sen
üzerinde

Sen onların üzerinde bir vekil değilsin. (39:41)

َ ِ‫َو َﻣﺎ ﻧَﺣْ ُن ﻟَﮫُ ِﺑ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧ‬


‫ﯾن‬
inanacak ona biz değiliz

Biz ona inanacak değiliz. (23:38) 77

‫ِﺑ ِﻧ ْﻌ َﻣ ِﺔ َر ِﺑّ َك‬ ‫ذَ ِﻟ َك‬ ‫ِﺗ ْﻠ َك‬ ‫ﻛ ﱠَﻼ‬


Rabbinin nimetiyle Şu, o Şu, o (dş) Hayır, asla

ّ ٍ ‫ِﻣ ْن َو ِﻟ‬
‫ﻰ‬ ‫ٰھذَا‬ ‫ٰھ ِذ ِه‬ ‫َﻣﺎ‬
Hiçbir dost Bu Bu (dş) Ne, değil, o şey ki

‫س ﺑِ َظ ﱠﻼ ٍم‬
َ ‫ﻟَ ْﯾ‬ َ ‫ا ْﻟ ُﻣ ْﻔ ِﻠ ُﺣ‬
‫ون‬ ‫َﻻ‬
َ‫ذَ ﻟِك‬

Kesinlikle zalim değil Başaranlar Değil, yok

ٰ ُ‫ا‬
‫وﻟ ِﺋ َك‬ ‫ٰھؤ َُﻻ ِء‬ َ
‫ﻏ ْﯾر‬
Onlar Bunlar Değil, başka

‫اِ ﻻ ﱠ‬ ُ‫ٰا َﯾﺎت‬ َ ‫ِﻣ ْن د‬


‫ُون‬
-den başka Ayetler -den başka
196
‫ﺑَل‬ ُ ‫اﻟﻧﱠ‬
‫ﺎر‬ َ‫ﺎﺟﻠَﺔ‬
ِ َ‫ا ْﻟﻌ‬
Hayır, aksine Ateş Peşin, acil

ٍ ‫ﺳﺎ‬
‫ب‬ َ ‫ِﺑﻐَ ْﯾ ِر ِﺣ‬ ‫ا ِْن‬ َ ‫ﯾر ْاﻻَ ﱠو ٖﻟ‬
‫ﯾن‬ ُ ‫ﺎط‬ َ َ‫ا‬
ٖ ‫ﺳ‬
Hesapsız Eğer Değil Eskilerin masalları

‫ِﻣﺛْﻠُ ُﻛ ْم‬ ‫ِﻟ َﻣن ﯾَﺷَﺎ ُء‬ ‫ُھدًى‬


Sizin gibi Kim isterse Yol gösterici

‫اَ ْﻛﺛ َ ُر ُھ ْم‬ ‫َﺑﺷ ٌَر‬ ْ َ‫ﯾَ ْو ُم ا ْﻟﻔ‬


‫ﺻ ِل‬
Onların çoğu İnsan Ayırma günü

‫َﻣﺎ ﻟَ ُﻛ ْم‬ ٌ‫ا ُ ﱠﻣﺔ‬ َ ‫ﻟَ ْﯾ‬


‫س‬
Sizin için yoktur Ümmet, topluluk Değil

24.DERS

ٍ ‫ﺗَﺑﱠتْ ﯾَدَا أَﺑِﻲ ﻟَ َﮭ‬


‫ب َوﺗ َ ﱠ‬
(١) ‫ب‬
kurudu da Ebu iki kurusun/hela
Leheb’in eli k olsun

(٢) ‫ب‬
َ ‫ﺳ‬ َ ‫َﻣﺎ أ َ ْﻏﻧَﻰ‬
َ ‫ﻋ ْﻧﮫُ َﻣﺎﻟُﮫُ َو َﻣﺎ َﻛ‬
ve kazandıkları malı kendisine bir yarar
sağlamadı

. Ebu Leheb’in iki


eli kurusun/helak olsun, kurudu da. Malı ve kazandıkları
kendisine bir yarar sağlamadı (Ondan azabı savmadı).
197

َ‫اﻣ َرأَﺗُﮫُ َﺣ ﱠﻣﺎﻟَﺔ‬ ٍ ‫ﺎرا ذَاتَ ﻟَ َﮭ‬


ْ ‫( َو‬٣)‫ب‬ ً َ‫ﺻﻠَﻰ ﻧ‬
ْ ‫ﺳ َﯾ‬
َ
hamalı ve karısı da alevli bir ateşe girecektir
olarak
(٥) ‫ﺳ ٍد‬ ِ ‫ا ْﻟ َﺣ َط‬
َ ‫( ﻓِﻲ ِﺟﯾ ِد َھﺎ َﺣ ْﺑ ٌل ِﻣ ْن َﻣ‬٤) ‫ب‬
odun
hurma bükülmüş boynunda olduğu halde
lifinden bir ip (ateşe girecektir)

Alevli bir ateşe girecektir. Ve karısı da odun


hamalı olarak. Boynunda hurma lifinden
bükülmüş bir ip olduğu halde (ateşe girecektir).

SAHİPLİK EDATLARI

ْ َ‫ا�ُ ذُوا ْﻟﻔ‬


ِ ‫ﺿ ِل ا ْﻟﻌَ ِظ‬
‫ﯾم‬ ‫َو ﱠ‬ ‫ذُو‬
Allah, büyük lütuf sahibidir. Merfu Eril

‫ور ذُو ﱠ‬
‫اﻟرﺣْ َﻣ ِﺔ‬ ُ ُ‫َو َرﺑﱡ َك ا ْﻟﻐَﻔ‬ ‫ذُو‬
Rabbin, çok bağışlayıcıdır, merhamet sahibidir. Merfu Eril

ِ ‫ف ٰا‬
ُ‫ت ذَا ا ْﻟﻘُ ْرﺑَ ٰﻰ َﺣﻘﱠﮫ‬ َ ‫ذَا‬
Öyle ise akrabaya (yakınlık sahibine) Mansub Eril
hakkını ver.

َ ِ‫َﺎن ذَا َﻣﺎ ٍل َو َﺑﻧ‬


‫ﯾن‬ َ ‫اَن ﻛ‬ ‫ذَا‬
Mal ve oğulları vardır diye Mansub Eril
198
SAHİPLİK EDATLARI

ِ ْ ‫ﺳ ُم َر ِﺑّ َك ذِي ا ْﻟ َﺟ َﻼ ِل َو‬


‫اﻻ ْﻛ َر ِام‬ َ ‫ﺗَ َﺑ‬
ْ ‫ﺎر َك ا‬ ‫ذِي‬
Azamet ve ikram sahibi Rabbinin adı yücedir. Mecrur Eril-

ٍ ‫ذِي ﻗُ ﱠو ٍة ِﻋﻧدَ ذِي ا ْﻟﻌَ ْر ِش َﻣ ِﻛ‬


‫ﯾن‬ ‫ذِي‬
Güçlüdür, Arşın sahibi (Allah) katında yücedir. Mecrur Eril

‫ﻓِﯾ َﮭﺎ ﻓَﺎ ِﻛ َﮭﺔٌ َواﻟﻧﱠ ْﺧ ُل ذَاتُ ْاﻻ ْﻛ َﻣ ِﺎم‬ ُ‫ذات‬


Onda meyvalar ve salkımlı hurmalar var. Merfu Dişil

ٍ ‫ﺎرا ذَاتَ ﻟَ َﮭ‬


‫ب‬ ً َ‫ﺻﻠَ ٰﻰ ﻧ‬
ْ َ‫ﺳﯾ‬
َ َ‫ذات‬
Alevli bir ateşe girecektir. Mansub Dişil

SAHİPLİK EDATLARI

ِ ‫ﺎء ذَا‬
ِ‫ت ا ْﻟﺑُ ُروج‬ ِ ‫ﺳ َﻣ‬
‫َواﻟ ﱠ‬ ‫ت‬
ِ ‫ذا‬
Burçlar sahibi göğe andolsun Mecrur Dişil

ِ ‫َو َﻣﺎ ﯾَذﱠﻛ ُﱠر ا ﱠِﻻ اُوﻟُو ْاﻻ ْﻟﺑَﺎ‬


‫ب‬ ‫اُوﻟُو‬
Akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşünmez. Merfu Çoğul

َ ‫ﻗَﺎﻟُوا ﻧَﺣْ ُن اُوﻟُو ﻗُ ﱠو ٍة َو اُوﻟُو‬


َ ‫ب اْ ٍس‬
‫ﺷدِﯾ ٍد‬ ‫اُوﻟُو‬
Dediler: "Biz kuvvetliyiz, çok güçlüyüz” Merfu Çoğul

ِ ‫ﺎص َﺣ ٰﯾوة ٌ ﯾَﺎ اُو ِﻟﻰ ْاﻻَ ْﻟﺑَﺎ‬


‫ب‬ ِ ‫ﺻ‬َ ‫َوﻟَ ُﻛ ْم ﻓِﻰ ا ْﻟ ِﻘ‬ ‫اُو ِﻟﻰ‬
Ey akıl sahipleri, kısasta sizin için hayat vardır. Mansub Çoğul
199
SAHİPLİK EDATLARI

ِ ‫اﺧﺗِ َﻼ‬
‫ف‬ ِ ‫ت َو ْاﻻَ ْر‬
ْ ‫ض َو‬ ِ ‫ﺳ ٰﻣ َوا‬ ِ ‫ا ﱠِن ﻓِﻲ َﺧ ْﻠ‬
‫ﻖ اﻟ ﱠ‬ ‫اُو ِﻟﻰ‬
ve ard arda gelişinde ve yerin göklerin şüphesiz
yaratılışında

ٍ ‫اﻟﱠ ْﯾ ِل َواﻟﻧﱠ َﮭ ِﺎر َ ٰﻻﯾَﺎ‬


ِ ‫ت ِﻻُو ِﻟﻲ ْاﻻَ ْﻟﺑَﺎ‬
‫ب‬
akıl sahipleri elbette gündüzün
için âyetler vardır gece ile

Şüphesiz göklerin ve yerin


yaratılışında ve gece ile gündüzün ard Mecrur
arda gelişinde, elbette akıl sahipleri Çoğul
için âyetler vardır. (3:190)

ُ ‫ﺎس ﻋ َٰﻠﻰ‬
‫ظ ْﻠ ِﻣ ِﮭ ْم‬ ِ ‫َوا ﱠِن َرﺑﱠ َك ﻟَذُو َﻣ ْﻐ ِﻔ َر ٍة ِﻟﻠﻧﱠ‬
zulümlerine insanlar bağışlama Rabbin şüphesiz
rağmen için sahibidir

Şüphesiz Rabbin, zulümlerine rağmen (tevbe


eden) insanlar için bağışlama sahibidir. (13:6)

َ ‫ِﻟﯾُ ْﻧ ِﻔﻖْ ذُو‬


َ ‫ﺳﻌَ ٍﺔ ِﻣ ْن‬
‫ﺳﻌَﺗِ ِﮫ‬
genişliğine göre eli geniş olan versin

Eli geniş olan, genişliğine göre versin. (65:7)

‫ﺎئ ذِي ا ْﻟﻘُ ْر ٰﺑﻰ‬


ِ َٓ‫ﺎن َواِﯾﺗ‬
ِ ‫ﺳ‬ ِ ْ ‫ﷲ َﯾﺄ ْ ُﻣ ُر ِﺑﺎ ْﻟ َﻌ ْد ِل َو‬
َ ْ‫اﻻﺣ‬ َ ‫ا ﱠِن‬
yakınlara ve vermeyi iyiliği adaleti emreder Allah şüphesiz

Şüphesiz Allah, adaleti, iyiliği ve yakınlara


vermeyi emreder. (16:90) 86
200

َ ‫َو ٰاﺗَﻰ ا ْﻟ َﻣﺎ َل ﻋ َٰﻠﻰ ُﺣ ِﺑّ ِﮫ ذَ ِوي ا ْﻟﻘُ ْر ٰﺑﻰ َوا ْﻟﯾَﺗَ ٰﺎﻣﻰ َوا ْﻟ َﻣ‬
َ ‫ﺳﺎ ِﻛ‬
‫ﯾن‬
miskin/yoksullara yetimlere yakın akrabaya Ona olan mal verir
sevgisine rağmenı

Ona olan sevgisine rağmen malı yakın akrabaya,


yetimlere, miskin/yoksullara verir. (2:177)

ِ ‫ﺿ ُﻊ ُﻛ ﱡل ذَا‬
‫ت َﺣ ْﻣ ٍل َﺣ ْﻣﻠَ َﮭﺎ‬ َ َ ‫َوﺗ‬
hamlini hamile her bırakır

Her hamile hamlini bırakır. (22:2)

ِ ‫اِﻧﱠ َﻣﺎ ﯾَﺗَذَﻛ ُﱠر اُوﻟُوا ْاﻻَ ْﻟﺑَﺎ‬


‫ب‬
akl-ı selim öğüt ancak
sahipleri alırlar

Ancak akl-ı selim sahipleri öğüt alırlar. (39:9) 87

‫ ‘ اِ ﱠن‬nin kardeşleri
‫‘ اِ ﱠن‬nin kardesleri diye adlandırılan ve aynı
ozelliğe sahip olan baska edatlar da vardır:

Gibi ‫َﻛﺎ َ ﱠن‬ Ki ‫اَ ﱠن‬

Umulur ki, ola ki ‫ﻟَﻌَ ﱠل‬ Ancak,


fakat, lakin ‫ٰﻟ ِﻛ ﱠن‬

�‫ا‬ ْ َ‫ا� َوأ َ ﱠن ا ْﻟﻔ‬


ِ ‫ﺿ َل ِﺑ َﯾ ِد ﱠ‬ ْ َ‫ﺷ ْﻲ ٍء ِﻣ ْن ﻓ‬
ِ ‫ﺿ ِل ﱠ‬ َ ‫ﻋﻠَﻰ‬ َ ‫ب أ َ ﱠﻻ ﯾَ ْﻘد ُِر‬
َ ‫ون‬ ِ ‫ِﻟﺋ َ ﱠﻼ ﯾَ ْﻌﻠَ َم أ َ ْھ ُل ا ْﻟ ِﻛﺗَﺎ‬
Allah’ın elinde lütfun Allah’ın hiçbir olmadıklarını
malik kitap ehli böylece
olduğunu bütünüyle lutfundan şeye bilmezlik etmesinler

Böylece kitap ehli, Allah’ın lutfundan hiçbir şeye malik


olmadıklarını, lütfun bütünüyle Allah’ın elinde olduğunu
ve onu dilediğine verdiğini bilmezlik etmesinler! (57:29)
201

َ ُ‫ون َو َﻣﺎ ﯾُ ْﻌ ِﻠﻧ‬


‫ون‬ َ ‫ﺳ ﱡر‬
ِ ُ‫ﷲ ﯾَ ْﻌﻠَ ُم َﻣﺎ ﯾ‬ َ ‫اَ َو َﻻ َﯾ ْﻌﻠَ ُﻣ‬
َ ‫ون اَ ﱠن‬
ve açığa vurmakta Gizlemekte Allah gerçekten Onlar
olduklarını olduklarını bilmektedir bilmiyorlar mı ki

Onlar bilmiyorlar mı ki, gerçekten Allah, onların


gizlemekte olduklarını ve açığa vurmakta
olduklarını bilmektedir. (2:77)

َ ‫ﷲ ﻋ َٰﻠﻰ ُﻛ ِ ّل‬
ٌ ‫ﺷ ْﻲ ٍء ﻗَد‬
‫ِﯾر‬ ‫ﻗَﺎ َل ا َ ْﻋ َﻠ ُم اَ ﱠن‬
َ gerçekten
gücü yetendir her şeye Allah dedi ki
biliyorum ki
Biliyorum ki gerçekten Allah, her şeye gücü yetendir. (2:259)

�‫ا‬ ُ ‫َوا ْﻋﻠَ ُﻣوا أ َ ﱠن ﻓِﯾ ُﻛ ْم َر‬


ِ ‫ﺳو َل ﱠ‬
Allah’ın elçisi içinizdedir bilin ki

Bilin ki, Allah’ın elçisi içinizdedir. (49:7) 89

َ ‫ﻋﻠَﻰ ْاﻟﻌَﺎﻟَ ِﻤ‬


﴾۲٥۱﴿ ‫ﯿﻦ‬ ْ َ‫َو ٰﻟ ِﻜ ﱠﻦ ﷲَ ذُو ﻓ‬
َ ‫ﻀ ٍﻞ‬
âlemlere karşı büyük lütuf sahibidir Allah fakat

Fakat Allah, âlemlere karşı büyük lütuf sahibidir. (2:251)

َ ‫ﯾن َﻻ َﯾ ْﻔﻘَ ُﮭ‬


‫ون‬ ِ ‫ت َو ْاﻷ َ ْر‬
َ ‫ض َوﻟَ ِﻛ ﱠن ا ْﻟ ُﻣﻧَﺎ ِﻓ ِﻘ‬ ‫� َﺧ َزا ِﺋ ُن اﻟ ﱠ‬
َ ‫ﺳ َﻣ‬
ِ ‫ﺎوا‬ ِ ‫َو ِ ﱠ‬
anlamazlar münafıklar fakat ve yerin oysa
göklerin hazineleri Allah’ındır

Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır.


Fakat münafıklar anlamazlar. (63:7)

ٌ ‫ﺳﺎﻋَﺔَ ﻗَ ِر‬
‫ﯾب‬ ‫ﯾك ﻟَﻌَ ﱠل اﻟ ﱠ‬
َ ‫َو َﻣﺎ ﯾُد ِْر‬
yakındır kıyâmet saati belki ne biliyorsun

Ne biliyorsun, belki kıyâmet saati yakındır! (42:17)


90
202

‫ِث ﺑَ ْﻌدَ ذَ ِﻟ َك أ َ ْﻣ ًرا‬


ُ ‫ا� ﯾُﺣْ د‬
َ ‫ﻟَ َﻌ ﱠل ﱠ‬
bir durum ardından meydana Allah belki de
bunun getirir
Belki de Allah bunun ardından bir durum meydana getirir. (65:1)
‫ون‬ َ ‫ﷲ ٰا ِﻟ َﮭﺔً ﻟَﻌَﻠﱠ ُﮭ ْم ﯾُ ْﻧ‬
َ ‫ﺻ ُر‬ ِ ‫َواﺗ ﱠ َﺧذُوا ِﻣ ْن د‬
ِ ‫ُون‬
kendilerine yardımı dokunur diye belki ilahlar Allah’tan başka edindiler
Belki kendilerine yardımı dokunur diye
Allah’tan başka ilahlar edindiler. (36:74)
ْ َ‫ﺳﺗ َ ْﻛ ِﺑرا ً َﻛﺎ َ ْن ﻟَ ْم ﯾ‬
ً ‫ﺳ َﻣ ْﻌ َﮭﺎ َﻛﺎ َ ﱠن ِٓﻓﻲ اُذُﻧَ ْﯾ ِﮫ َو ْﻗرا‬ َ ‫َواِذَا ﺗُﺗْ ٰﻠﻰ‬
ْ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮫ ٰا َﯾﺎﺗُﻧَﺎ َوﻟﱣﻰ ُﻣ‬
ağırlık kulaklarında bunları sanki büyüklük sırt çevirir ona okunduğu zaman
varmış sanki işitmemiş gibi taslayarak âyetlerimiz
Ona âyetlerimiz okunduğu zaman, sanki
bunları işitmemiş, sanki kulaklarında ağırlık
varmış gibi büyüklük taslayarak sırt çevirir. 91(31:7)

Kelimelerin anlamlarını yazın.

َ ‫ا َ َو َﻻ ﯾَ ْﻌﻠَ ُﻣ‬
‫ون‬ ‫ٰﻟ ِﻛ ﱠن‬ ‫ا ﱠِن َرﺑﱠ َك‬
Bilmezler mi Fakat, lakin Gerçekten senin rabbin

‫ﻗَﺎ َل‬ َ ‫َﻻ ﯾَ ْﻔﻘَ ُﮭ‬


‫ون‬ ‫ذُو َﻣ ْﻐ ِﻔ َر ٍة‬
Dedi Anlamazlar Bağışlama sahibi

‫ا َ ْﻋﻠَ ُم‬ َ ‫َﻣﺎ ﯾُد ْٖر‬


‫ﯾك‬ ِ ‫ِﻟﻠﻧﱠ‬
‫ﺎس‬
Bilirim Sana ne bildiriyor İnsanlar için

‫ٖﻓﯾ ُﻛ ْم‬ ‫ﻟَ َﻌ ﱠل‬ َ ‫ذُو‬


‫ﺳ َﻌ ٍﺔ‬
İçinizde var Ola ki, umulur ki Genişlik sahibi
203

ِ ‫ا َ ْھ ُل ا ْﻟ ِﻛﺗَﺎ‬
‫ب‬ َ‫ﺳﺎﻋَﺔ‬
‫اﻟ ﱠ‬ ‫ﺎن‬
ِ ‫ﺳ‬َ ْ‫اِﺣ‬
Kitap ehli Kıyametin vakti İyilik, güzellik

َ ‫ﯾَ ْﻘد ُِر‬


‫ون‬ ٌ ‫ﻗَ ٖر‬
‫ﯾب‬ ِ َ ‫اٖ ﯾﺗ‬
‫ﺎٸ‬
Güçleri yeter Yakın Verme

ْ َ‫ﻓ‬
ِ ‫ﺿ ِل‬
‫ﷲ‬ ً ‫اَ ْﻣرا‬ ‫ذِى ا ْﻟﻘُ ْر ٰﺑﻰ‬
Allah’ın lütfu İş Yakınlık sahibi

ْ َ‫ذُو ﻓ‬
‫ﺿ ٍل‬ ً‫ٰا ِﻟ َﮭﺔ‬ ‫ذَ ِوى ا ْﻟﻘُ ْر ٰﺑﻰ‬
Lütuf sahibi İlahlar Yakınlık sahipleri


ِ‫ِﱠ‬ ‫ٰا َﯾﺎﺗُﻧَﺎ‬ ‫ا ْﻟﯾَﺗ َ ٰﺎﻣﻰ‬
Allah için Ayetlerimiz Yetimler

‫َﺧ َزاﺋِ ُن‬ ‫ﺳﺗ َ ْﻛﺑِ ًرا‬


ْ ‫ُﻣ‬ َ ‫ا ْﻟ َﻣ‬
َ ‫ﺳ ٖﺎﻛ‬
‫ﯾن‬
Hazineler Büyüklenerek Miskinler

َ ‫ا َ ﱠن‬
‫ﷲ‬ ْ َ‫َﻛﺎ َ ْن ﻟَ ْم ﯾ‬
‫ﺳ َﻣ ْﻌ َﮭﺎ‬ ِ ‫ذَا‬
‫ت َﺣ ْﻣ ٍل‬
Ki Allah Duymamış gibi Yük sahibi (gebe)

‫َﻛﺎ َ ﱠن‬ ‫َو ْﻗ ًرا‬ ِ ‫اُوﻟُوا ْاﻻَ ْﻟﺑَﺎ‬


‫ب‬
Sanki Ağırlık Akıl sahipleri
204
25.DERS

َ ‫﴾ َواﻟﱠ ْﯾ ِل اِذَا‬١﴿‫ﺿ ٰﺣﻰ‬


﴾٢﴿‫ﺳ ٰﺟﻰ‬ ‫َواﻟ ﱡ‬
sakinleştiği zaman geceye kuşluk vaktine
yemin ederim

﴾٣﴿‫َﻣﺎ َودﱠﻋ ََك َرﺑﱡ َك َو َﻣﺎ ﻗَ ٰﻠﻰ‬


ve darılmadı Rabbin seni terk
etmedi

Kuşluk vaktine
yemin ederim. Sakinleştiği zaman geceye, Rabbin
seni terk etmedi ve darılmadı.

(٤) ‫َوﻟَ ْﻶَ ِﺧ َرةُ َﺧ ْﯾ ٌر ﻟَ َك ِﻣ َن ْاﻷُوﻟَﻰ‬


ilk olandan/ senin daha şüphesiz
dünyadan için hayırlıdır ahiret

َ ‫ﯾك َرﺑﱡ َك ﻓَﺗ َ ْر‬


(٥)‫ﺿﻰ‬ َ ‫ف ﯾُ ْﻌ ِط‬ َ َ‫َوﻟ‬
َ ‫ﺳ ْو‬
sen de hoşnut Rabbin kuşkusuz sana
olacaksın verecek

Şüphesiz senin için ahiret, ilk olandan/dünyadan


daha hayırlıdır. Kuşkusuz Rabbin sana verecek,
sen de hoşnut olacaksın.
205
İLLETLİ FİİLLER:

( ‫ )ي و ا‬harflerine illet harfleri denir. İçinde bu


harflerden bir veya daha fazla sayıda bulunan fiillere
illetli fiil adı verilir.

Bu fiillerin icindeki illet harfleri fiil çekimlerinde


birbirine dönebilir veya tamamen ortadan kalkabilir.
Son harfi şeddeli olan fiiller de illetli fiil sayılır.

İlletli fiillerinin mazi ve muzari çekimleri ile her


tipe dahil olan başlıca fiiller verilmiştir:

97

Aynı özellikteki filler Muzari Mazi

َ َ ‫َﺎن ﻗَﺎم ﺗ‬
‫ﺎب‬ َ ‫َﻣﺎتَ ﻛ‬ ‫ﯾَﻘُول‬ ‫ﻗَﺎ َل‬
İllet harfi ortada
(‫)ا‬ َ‫ﻛَﺎد‬ ُ ‫ﯾَ َﺧ‬
‫ﺎف‬ َ ‫َﺧ‬
‫ﺎف‬
İllet harfi َ‫ﺎر ﻛَﺎد‬
َ ‫ﺳ‬
َ
ortada ( ‫) ي‬ ُ‫ﯾَ ِزﯾد‬ َ‫َزاد‬
İllet harfi sonda ‫ﺗَ َﻼ ﻋﻔَﺎ‬ ‫ﯾَ ْدﻋُو‬ ‫دَﻋَﺎ‬
(‫) و‬ ‫ﺑَدَا‬
İllet harfi
sonda ( ‫) ي‬ ‫ﻲ‬
َ ‫ﻲ َر ِﺿ‬ ِ َ‫ﻧ‬
َ ‫ﺳ‬ ‫ﯾَ ْﺧﺷَﻰ‬ ‫ﻲ‬ ِ ‫َخ‬
َ ‫ﺷ‬

İllet harfi sonda ‫َھدَى َﺟ َزى َﺟ َرى ﺑَﻐَﻰ‬ ‫َﯾ ْﻘ ِﺿﻲ‬ َ َ‫ﻗ‬
‫ﺿﻰ‬
(‫)ى‬
206
Aynı özellikteki filler Muzari Mazi

İllet harfi başta


َ‫ﻋد‬
َ ‫ف َو‬ َ ‫َوﻋ َظ َوﻗَﻰ َو‬
َ ‫ﺻ‬
ُ‫ﯾَ ِﺟد‬ َ‫َو َﺟد‬
‫َوذَ َر َو َز َر َوﻟَدَ َو ِﻟ َﺞ‬

‫َراَى أَﻛَل أ َ َﺧذَ أَﺗَﻰ‬


‫ﯾَﺄ ُﻣ ُر‬ ‫أَ َﻣ َر‬
‫َﺑدَا ﺗ َ َﻼ ﻋﻔَﺎ‬
‫ﱠ‬
‫ظن‬ ‫ﻲ‬ ‫ب َﺑ ﱠ‬
‫ث َﺣ ﱠ‬ ‫ﺗَ ﱠم ﺗ َ ﱠ‬
Şeddeli ‫ﯾَ ِﺿل‬ َ
‫ﺿ ﱠل‬
‫ع ﱠز َز ﱠل ذَ ﱠل دَ ﱠ‬
‫ع َﺧ ﱠ‬
‫ف‬

Mazi Mazi Mazi Mazi

ُ‫ﻧَ ِﺟد‬ ‫دَﻋ َْوﻧَﺎ‬ Biz ُ‫ا َ ِﺟد‬ ُ‫دَﻋ َْوت‬ Ben
Buluruz Çağırdık Bulurum Çağırdım

َ ‫ﺗ َ ِﺟد‬
‫ُون‬ ‫دَﻋ َْوﺗ ُ ْم‬ Siz ُ‫ﺗَ ِﺟد‬ َ‫دَﻋ َْوت‬ Sen
Bulursunuz Çağırdınız Bulursun Çağırdın

َ ‫َﯾ ِﺟد‬
‫ُون‬ ‫دَﻋ َُوا‬ ُ‫ﯾَ ِﺟد‬ ‫دَﻋَﺎ‬ O(er)
Onlar
Bulur Çağırdı
Bulurlar Çağırdılar

‫عفو‬ ‫دعو‬ Kök ُ‫ﺗَ ِﺟد‬ ْ‫دَﻋَت‬


O(dş)
Kök Bulur Çağırdı
207
Muzari Mazi Muzari Mazi
ُ‫ﻧَ ِﺟد‬ ‫ﻗُ ْﻠﻧَﺎ‬
Biz
ُ‫ا َ ِﺟد‬ ُ‫ﻗُ ْﻠت‬ Ben

Buluruz Dedik Bulurum Dedim

َ ‫ﺗ َ ِﺟد‬
‫ُون‬ ‫ﻗُ ْﻠﺗ ُ ْم‬ Siz ُ‫ﺗ َ ِﺟد‬ َ‫ﻗُ ْﻠت‬ Sen

Bulursunuz Dediniz Bulursun Dedin

َ ‫ﯾَ ِﺟد‬
‫ُون‬ ‫ﻗَﺎﻟُوا‬ Onlar ُ‫ﯾَ ِﺟد‬ ‫ﻗَﺎ َل‬ O(er)

Bulurlar Dediler Bulur Dedi

‫ﯾَﻘُول‬ َ‫َو َﺟد‬ Kök ُ‫ﺗ َ ِﺟد‬ ْ‫ﻗَﺎﻟَت‬ O(dş)

Der Buldu Bulur Dedi

Muzari Mazi Muzari Mazi

ُ‫ﻧَ ِﻌد‬ ‫ﻗُ ْﻣﻧَﺎ‬ ُ‫ا َ ِﻋد‬ ُ‫ﻗُ ْﻣت‬


Biz Ben
Vaad ederiz Kalktık Vaad ederim Kalktım

َ ‫ﺗ َ ِﻌد‬
‫ُون‬ ‫ﻗُ ْﻣﺗ ُ ْم‬ ُ‫ﺗ َ ِﻌد‬ َ‫ﻗُ ْﻣت‬
Vaad Siz Sen
edersiniz Kalktınız Vaad edersin Kalktın

َ ‫ﯾَ ِﻌد‬
‫ُون‬ ‫ﻗَﺎ ُﻣوا‬ ُ‫ﯾَ ِﻌد‬ ‫ﻗَﺎ َم‬
Onlar O(er)
Vaad ederler Kalktılar Vaad eder Kalktı

‫ﯾَﻘُو ُم‬ َ‫ﻋد‬


َ ‫َو‬ ‫قوم‬ ُ‫ﺗَ ِﻌد‬ ْ‫ﻗَﺎ َﻣت‬ O(dş)
Kalkar Vaad etti Kök Vaad eder Kalktı
208
Muzari Mazi Muzari Mazi

‫ﻧَﺎ ْ ُﻣ ُر‬ ‫ِﺧ ْﻔ َﻧﺎ‬ Biz ‫ٰا ُﻣ ُر‬ ُ‫ِﺧ ْﻔت‬ Ben
Emrederiz Korktuk Emrederim Korktum

َ ‫ﺗَﺎ ْ ُﻣ ُر‬
‫ون‬ ‫ِﺧ ْﻔﺗ ُ ْم‬ Siz
‫ﺗَﺎ ْ ُﻣ ُر‬ َ‫ِﺧ ْﻔت‬
Sen
Emredersiniz Korktunuz Emredersin Korktun

َ ‫ﯾَﺎ ْ ُﻣ ُر‬
‫ون‬ ‫َﺧﺎﻓُوا‬ ‫ﯾَﺎ ْ ُﻣ ُر‬ َ ‫َﺧ‬
‫ﺎف‬
Onlar
O(er)
Emrederler Korktular Emreder Korktu

ُ ‫ﯾَ َﺧ‬
‫ﺎف‬ ‫اَ َﻣ َر‬ ‫ﺗَﺎ ْ ُﻣ ُر‬ ْ‫َﺧﺎﻓَت‬
Kök O(dş)
Korkar Emretti Emreder Korktu

Muzari Mazi Muzari Mazi


‫ﻧَﺎ ْ ِﺗﻲ‬ ‫ِز ْدﻧَﺎ‬ Biz ‫ٰاﺗِﻲ‬ ُ‫ِز ْدت‬ Ben

Geliriz Artırdık Gelirim Artırdım

َ ُ ‫ﺗَﺎْﺗ‬
‫ون‬ ‫ِز ْدﺗ ُ ْم‬ Siz
‫ﺗَﺎْﺗِﻲ‬ َ‫ِزدْت‬ Sen

Gelirsiniz Artırdınız Gelirsin Artırdın

َ ُ ‫ﯾَﺎْﺗ‬
‫ون‬ ‫َزادُوا‬ Onlar
‫ﯾَﺎ ْ ِﺗﻲ‬ َ‫َزاد‬ O(er)

Gelirler Artırdılar Gelir Artırdı

ُ‫َﯾ ِزﯾد‬ ‫اَﺗَﻰ‬ ‫اتي‬ ‫ﺗَﺎْﺗِﻲ‬ ْ‫َزادَت‬


O(dş)
Artırır Geldi Kök Gelir Artırdı
209
Muzari Mazi Muzari Mazi

‫ﻧَ ِﺿ ﱡل‬ ‫ﺿﻠَ ْﻠﻧَﺎ‬


َ Biz ‫اَ ِﺿ ﱡل‬ ُ‫ﺿﻠَ ْﻠت‬
َ Ben

Saparız Saptık Saparım Saptım

َ ‫ﺗ َ ِﺿﻠﱡ‬
‫ون‬ ‫ﺿﻠَ ْﻠﺗ ُ ْم‬
َ Siz ‫ﺗ َ ِﺿ ﱡل‬ َ‫ﺿﻠَ ْﻠت‬
َ Sen

Saparsınız Saptınız Saparsın Saptın

َ ‫ﯾَ ِﺿﻠﱡ‬
‫ون‬ ‫ﺿﻠﱡوا‬
َ Onlar ‫ﯾَ ِﺿ ﱡل‬ َ
‫ﺿ ﱠل‬ O(er)

Saparlar Saptılar Sapar Saptı

‫ضلل‬ ‫ﺗَ ِﺿ ﱡل‬ ْ‫ﺿﻠﱠت‬


َ O(dş)
Kök Sapar Saptı

Muzari Mazi Muzari Mazi


ُ َ‫ﻧ‬
‫ظ ﱡن‬ ‫َظﻧَ ْﻧﻧَﺎ‬ Biz ُ َ‫ا‬
‫ظ ﱡن‬ ُ‫َظﻧَ ْﻧت‬ Ben

Sanarız Sandık Sanırım Sandım

‫ون‬ ُ َ‫ﺗ‬
َ ‫ظﻧ ﱡ‬ ‫َظﻧَ ْﻧﺗ ُ ْم‬ ُ َ‫ﺗ‬
‫ظ ﱡن‬ َ‫َظﻧَ ْﻧت‬
Siz Sen
Sanarsınız Sandınız Sanarsın Sandın

‫ون‬ ُ ‫َﯾ‬
َ ‫ظﻧ ﱡ‬ ‫َظﻧﱡوا‬ ُ َ‫ﯾ‬
‫ظ ﱡن‬ ‫َظ ﱠن‬
Onlar O(er)
Sanarlar Sandılar Sanar Sandı

‫ظنن‬ ُ َ‫ﺗ‬
‫ظ ﱡن‬ ْ‫َظﻧﱠت‬ O(dş)
Kök Sanar Sandı
210
Muzari Mazi Muzari Mazi

ْ َ‫ﻧ‬
‫ﺻﺑِ ُر‬ ‫ﺻ َﺑ ْرﻧَﺎ‬
َ Biz ْ َ‫ا‬
‫ﺻﺑِ ُر‬ ُ‫ﺻ َﺑ ْرت‬
َ Ben

Sabrederiz Sabrettik Sabrederim Sabrettim

ْ َ‫ﺗ‬
َ ‫ﺻ ِﺑ ُر‬
‫ون‬ ‫ﺻﺑَ ْرﺗ ُ ْم‬
َ Siz ْ َ‫ﺗ‬
‫ﺻﺑِ ُر‬ َ‫ﺻﺑَ ْرت‬
َ Sen

Sabredersiniz Sabrettiniz Sabredersin Sabrettin

َ ‫ﺻ ِﺑ ُر‬
‫ون‬ ْ ‫َﯾ‬ ‫ﺻﺑَ ُروا‬
َ Onlar ‫ﺻ ِﺑ ُر‬
ْ ‫َﯾ‬ ‫ﺻﺑَ َر‬
َ O(er)

Sabrederler Sabrettiler Sabreder Sabretti

ْ َ‫ﺗ‬
‫ﺻ ِﺑ ُر‬ ْ‫ﺻﺑَ َرت‬
َ O(dş)
Sabreder Sabretti

‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮫ‬ َ ‫ﺻﻠَ َﺢ ﻓَﺎ ﱠِن‬


ُ ُ ‫ﷲ َﯾﺗ‬
َ ‫وب‬ ْ َ‫ظ ْﻠ ِﻣ ِﮫ َوا‬ َ َ ‫ﻓَ َﻣ ْن ﺗ‬
ُ ‫ﺎب ِﻣ ْن ﺑَ ْﻌ ِد‬
onun tevbesini Allah şüphesiz ve ıslah zulmünden sonra tevbe kim
kabul eder olursa eder

Kim zulmünden sonra tevbe eder ve ıslah olursa,


şüphesiz Allah, onun tevbesini kabul eder. (5:39)

ُ ‫ﺿﻰ أَ ْﻣ ًرا ﻓَ ِﺈﻧﱠ َﻣﺎ ﯾَﻘُو ُل ﻟَﮫُ ﻛ ُْن ﻓَ َﯾﻛ‬


‫ُون‬ َ َ‫ﻓَ ِﺈذَا ﻗ‬
o da hemen ol ona der yalnızca bir işin hükmettiği zaman
oluverir olmasına
Bir işin olmasına hükmettiği zaman, ona yalnızca
“ol” der, o da hemen oluverir. (40:68)

‫ﺎرا‬
ً ‫ﺳ‬َ ‫ﯾن ا ﱠِﻻ َﺧ‬ ‫َو َﻻ َﯾ ٖزﯾدُ اﻟ ﱠ‬
َ ‫ظﺎ ِﻟ ٖﻣ‬
Zarar başka zalimleri artırmaz
bakımından

Ve zalimleri zarar bakımından başka arttırmaz. (17:82)108


211

‫ون‬ َ ُ‫ح َوا ْﻟ َﻣ َﻼ ِﺋﻛَﺔ‬


َ ‫ﺻﻔ�ﺎ َﻻ ﯾَﺗَ َﻛﻠﱠ ُﻣ‬ ُ ‫اﻟرو‬
‫ﱡ‬ ‫ﯾَ ْو َم ﯾَﻘُو ُم‬
konuşamaz saf olup ve melekler Ruh dururlar o gün

َ ‫اﻟرﺣْ َﻣ ُن َو َﻗﺎ َل‬


‫ﺻ َواﺑًﺎ‬ َ ‫ِإ ﱠﻻ َﻣ ْن أَذ‬
‫ِن ﻟَﮫُ ﱠ‬
doğruyu söyler Rahman’ın kendisine izin kimse
verdiği hariç
O gün Ruh ve melekler saf olup dururlar.
Rahman’ın kendisine izin verdiği hariç, kimse
konuşamaz! (O da)doğruyu söyler. (78:38)

ً ‫ﺎرا ﻓَﻠَ ْم َﯾ ِز ْد ُھ ْم دُﻋَﺎ ِﺋﻲ ِإ ﱠﻻ ﻓِ َر‬


‫ارا‬ ِ ّ ‫ﻗَﺎ َل َر‬
ً ‫ب ِإ ِﻧّﻲ دَﻋ َْوتُ ﻗَ ْو ِﻣﻲ ﻟَ ْﯾ ًﻼ َوﻧَ َﮭ‬
başka bir şey benim fakat onlara ve gece davet gerçekten dedi ki
kaçışlarından davetim artırmadı gündüz kavmimi ettim ben Rabbim

Dedi ki: “Rabbim! Gerçekten ben kavmimi gece ve


gündüz davet ettim. Fakat benim davetim onlara
kaçışlarından başka bir şey artırmadı. (85:11) 109

ٌ‫ب ﻗَ ِﯾّ َﻣﺔ‬


ٌ ُ ‫ﺻ ُﺣﻔًﺎ ُﻣ َط ﱠﮭ َرةً ﻓِﯾ َﮭﺎ ُﻛﺗ‬
ُ ‫ا� ﯾَﺗْﻠُو‬
ِ ‫ﺳو ٌل ِﻣ َن ﱠ‬
ُ ‫َر‬
hükümler onlarda tertemiz sahifeler okuyan Allah’tan elçidir
dosdoğru vardır

Allah’tan (gönderilen) tertemiz sahifeler okuyan


elçidir. Onlarda dosdoğru hükümler vardır. (98:2-3)

‫ﺎط‬ َ ‫ون ا ْﻟ َﺟﻧﱠﺔَ َﺣﺗﱣﻰ ﯾَ ِﻠ َﺞ ا ْﻟ َﺟ َﻣ ُل ﻓِﻲ‬


ِ َ‫ﺳ ِ ّم ا ْﻟ ِﺧﯾ‬ َ ُ‫َو َﻻ ﯾَ ْد ُﺧﻠ‬
iğne deliğinden deve geçinceye kadar cennete giremezler

Ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar


cennete giremezler. (7:40)

‫ون‬ َ ‫ب ا ْﻟ ِﻌ ﱠز ِة‬
َ ُ‫ﻋ ﱠﻣﺎ ﯾَ ِﺻﻔ‬ ِ ّ ‫ﺎن َر ِﺑّ َك َر‬
َ ‫ﺳ ْﺑ َﺣ‬
ُ
onların nitelemelerinden izzet sahibi Rabbin münezzehtir

İzzet sahibi Rabbin, onların nitelemelerinden


münezzehtir. (37:180) 110
212

ُ ‫ت ﻟَ ُﮭ ْم َﺟﻧﱠﺎتٌ ﺗَﺟْ ِري ِﻣ ْن ﺗَﺣْ ﺗِ َﮭﺎ ْاﻷ َ ْﻧ َﮭ‬


‫ﺎر‬ ‫ِﯾن آ َ َﻣﻧُوا َوﻋ َِﻣﻠُوا اﻟ ﱠ‬
ِ ‫ﺻﺎ ِﻟ َﺣﺎ‬ َ ‫إِ ﱠن اﻟﱠذ‬
ırmaklar altlarından akan işte onlar salih işleyenler iman kuşkusuz
cennetler için vardır ameller ise edip
Kuşkusuz iman edip salih ameller işleyenler ise, işte
onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. (85:11)

‫ِﯾر‬ َ ‫ﷲ ﻋ َٰﻠﻰ ُﻛ ِ ّل‬


ٌ ‫ﺷ ْﻲ ٍء ﻗَد‬ َ ‫ﻲ ﷲُ ِﺑﺎ َ ْﻣ ِر ِه ا ﱠِن‬
َ ‫ﺻﻔَ ُﺣوا َﺣﺗﱣﻰ َﯾﺄ ْ ِﺗ‬
ْ ‫ﻓَﺎ ْﻋﻔُوا َوا‬
kadirdir her şeye Allah Şüphesiz emrini Allah kadar aldırmayın affedin
hakkıyla getirinceye
Allah emrini getirinceye kadar affedin, aldırmayın!
Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla kadirdir. (2:109)

başkasının ‫ﻋﻠَ ْﯾ َﮭﺎ َو َﻻ ﺗ َ ِز ُر َو ِاز َرةٌ ِو ْز َر ا ُ ْﺧ ٰرى‬


َ ‫ب ُﻛ ﱡل ﻧَ ْﻔ ٍس ا ﱠِﻻ‬ ِ ‫َو َﻻ ﺗ َ ْﻛ‬
ُ ‫ﺳ‬
günahını hiçbir günahkâr yüklenmez kendi başkasına her nefis kazanmaz
aleyhinden
Her nefis kendi aleyhinden başkasına kazanmaz. Hiçbir
(6:164)
günahkâr, başkasının günahını yüklenmez. (6:164) 111

َ ُ‫ا َ َو َﻻ ﯾَ َر ْو َن اَﻧﱠ ُﮭ ْم ﯾُ ْﻔﺗَﻧ‬


َ ُ‫ون ﻓِﻲ ُﻛ ِ ّل ﻋ ٍَﺎم َﻣ ﱠرةً ا َ ْو َﻣ ﱠرﺗ َ ْﯾ ِن ﺛ ُ ﱠم َﻻ ﯾَﺗُوﺑ‬
‫ون‬
yine de tevbe sonra iki veya bir her gerçekten onlar görmüyorlar
etmiyorlar defa defa yıl sınandıklarını mı
Biz senin sözünle ilahlarımızı bırakacak değiliz
ve biz sana iman edecek kimseler de değiliz. (9:126)
َ ۬ ُ‫اﺟﻌ‬
‫ون‬ ِ ‫ون اَﻧﱠ ُﮭ ْم ُﻣ َﻼﻗُوا َر ِﺑّ ِﮭ ْم َواَﻧﱠ ُﮭ ْم اِﻟَ ْﯾ ِﮫ َر‬ َ ‫اَﻟﱠذ‬
ُ ‫ِﯾن َﯾ‬
َ ‫ظﻧ ﱡ‬
O’na Ve Rablerine kavuşacaklarını Şüphesiz
döneceklerini
gerçekten onlar bilen kimselerdir
onlar
(2:46): Şüphesiz
onlar, Rablerine kavuşacaklarını ve
gerçekten onlar, O’na döneceklerini bilen kimselerdir.

‫ت َرﺑﱠﮫُ ُﻣﺟْ ِرﻣﺎ ً ﻓَﺎ ﱠِن ﻟَﮫُ َﺟ َﮭﻧﱠ َم َﻻ ﯾَ ُﻣوتُ ﻓِﯾ َﮭﺎ َو َﻻ ﯾَﺣْ ٰﯾﻰ‬
ِ ْ ‫اِﻧﱠﮫُ َﻣ ْن َﯾﺄ‬
ne de ne cehenne ona kuşkusuz suçlu Rabbine muhakkak ki
yaşar orada ölür m vardır olarak gelirse kim
Gerçekten biz seni ve aileni kurtaracağız, ancak karın
müstesna, o, geride kalanlardan olacaktır. (20:74) 112
213

‫ج ﻓِﯾ َﮭﺎ‬
ُ ‫ٓﺎء َو َﻣﺎ ﯾَ ْﻌ ُر‬
ِ ‫ﺳ َﻣ‬ ِ ‫ﯾَ ْﻌﻠَ ُم َﻣﺎ ﯾَ ِﻠ ُﺞ ﻓِﻲ ْاﻻَ ْر‬
ُ ‫ض َو َﻣﺎ ﯾَ ْﺧ ُر‬
‫ج ِﻣ ْﻧ َﮭﺎ َو َﻣﺎ ﯾَ ْﻧ ِز ُل ِﻣ َن اﻟ ﱠ‬
ve ve
oraya çıkanı
bilir
gökten ineni oradan çıkanı yerin içine gireni

Yerin içine gireni ve oradan çıkanı, gökten ineni


ve oraya çıkanı bilir. (34:2)

َ ‫ﻓَﺎ ِْن َزﻟَ ْﻠﺗ ُ ْم ِﻣ ْن ﺑَ ْﻌ ِد َﻣﺎ َٓﺟﺎ َءﺗْ ُﻛ ُم ا ْﻟﺑَ ِﯾّﻧَﺎتُ ﻓَﺎ ْﻋﻠَ ُٓﻣوا ا َ ﱠن‬
ٌ ‫ﷲ ﻋ َِز‬
‫ﯾز َﺣ ِﻛﯾ ٌم‬
hikmet üstün/mutlak bilesiniz ki apaçık geldikten sonra saparsanız eğer
sahibidir galip olandır deliller
(2:209): Size apaçık deliller geldikten sonra eğer saparsanız,
bilesiniz ki gerçekten Allah, üstün olandır, hikmet sahibidir.

َ ُ‫ﻋﻠَﻰ َﻣﺎ َﯾﻘُوﻟ‬


ً ‫ون َوا ْھ ُﺟ ْر ُھ ْم َھﺟْ ًرا َﺟ ِﻣ‬
‫ﯾﻼ‬ َ ‫ﺻ ِﺑ ْر‬
ْ ‫َوا‬
güzel bir ayrılışla ve onlardan onların sabret
ayrıl dediklerine
Onların dediklerine sabret ve onlardan güzel bir
ayrılışla ayrıl! (73:10) 113

Kelimelerin anlamlarını yazın.


Anlamı Muzari Mazi

Tevbe etmek
ُ ُ ‫ﯾَﺗ‬
‫وب‬ َ َ‫ﺗ‬
‫ﺎب‬
Tevbe eder Tevbe etti

‫ﯾَ ِﻠ ُﺞ‬ ‫َو َﻟ َﺞ‬


Girmek
Girer Girdi

‫ﯾَ َرى‬ ‫َراَى‬


Görmek
Görür Gördü

‫ﯾَﻔُو ُز‬ َ َ‫ﻓ‬


‫ﺎز‬
Başarmak Başarır Başardı
214

Doğurmak ُ‫ﯾَ ِﻠد‬ َ‫َوﻟَد‬


Doğurur Doğurdu

‫ﯾَﺎْﺗِﻲ‬ ‫اَﺗَﻰ‬
Gelmek
Gelir Geldi

‫َﯾﻘُو ُم‬ ‫ﻗَﺎ َم‬


Ayağa kalkmak
Ayağa kalkar Ayağa kalktı

‫َﯾذَ ُر‬ ‫َوذَ َر‬


Bırakmak
Bırakır Bıraktı

‫َﯾﺷَﺎ ُء‬ ‫ﺷَﺎ َء‬


İstemek İster İstedi

ُ‫ﯾَ ُﻣوت‬ َ‫َﻣﺎت‬


Ölmek
Ölür Öldü

‫ﯾَ ِز ُر‬ ‫َو َز َر‬


Taşımak
Taşır Taşıdı

‫َﯾﺎْﻛُل‬ ‫اَ َﻛ َل‬


Yemek
Yeer Yedi

‫ﯾَذَ ُر‬ ‫َوذَ َر‬


Bırakmak
Bırakır Bıraktı

ُ ‫ﯾَ َﺧ‬
‫ﺎف‬ َ ‫َﺧ‬
‫ﺎف‬
Korkmak Korkar Korktu
215

Okumak ‫ﯾَﺗْﻠُو‬ َ‫ﺗَﻼ‬


Okur Okudu

‫ﯾَﺎ ْ ُﺟ ُر‬ ‫ا َ َﺟ َر‬


Ücret vermek
Ücret verir Ücret verdi

ُ‫َﯾﻛَﺎد‬ َ‫ﻛَﺎد‬
Olayazmak
Olayazar Olayazdı

‫َﯾ ْﻌﻔُو‬ ‫ﻋﻔَﺎ‬


َ
Affetmek Affeder Affetti

‫َﯾﺎْذَ ُن‬ َ ‫اَذ‬


‫ِن‬
İzin vermek İzin verir İzin verdi

ُ‫ﯾَ ِﻛﯾد‬ َ‫ﻛَﺎد‬


Tuzak kurmak
Tuzak kurar Tuzak kurdu

‫َﯾ ْﺑ ِﻐﻲ‬ ‫ﺑَﻐَﻰ‬


Aramak
Arar Aradı

‫ﯾَ ْﺑدَ ُء‬ َ‫َﺑدَا‬


Başlamak
Başlamak Başlamak

ُ‫ﯾَ ِزﯾد‬ َ‫َزاد‬


Arttırmak Arttırır Arttırdı

‫َﯾﺟْ ِري‬ ‫َﺟ َرى‬


Akmak Akar Aktı
216
‫ﯾَﺣْ ﯾَﻰ‬ ‫َﺣﯾﱠﻲ‬
Yaşamak
Yaşar Yaşadı

ُ ‫ﯾَ ُز‬
‫ور‬ َ ‫َز‬
‫ار‬
Ziyaret etmek
Ziyaret etder Ziyaret etti

‫ﯾَﺟْ ِزي‬ ‫َﺟ َزى‬


Karşılık vermek
Karşılık verir Karşılık verdi

ُ َ‫ﯾ‬
‫ظ ﱡن‬ ‫َظ ﱠن‬
Zannetmek
Zanneder Zannetti

‫ﯾر‬
ُ ‫ﺳ‬ِ َ‫ﯾ‬ ‫ﺎر‬
َ ‫ﺳ‬
َ
Seyahat etmek Seyahat eder Seyahat etti

‫ﯾَ ْﻘ ِﺿﻲ‬ َ َ‫ﻗ‬


‫ﺿﻰ‬
Hükmetmek
Hükmeder Hükmetti

‫َﯾﺑُ ﱡ‬
‫ث‬ ‫َﺑ ﱠ‬
‫ث‬
Dağıtmak
Dağıtır Dağıttı

ُ‫ﯾَﻌُوذ‬ َ‫ﻋَﺎذ‬
Sığınmak
Sığınır Sığındı

‫ﯾَ ْﮭدِي‬ ‫َھدَى‬


Yol göstermek Yol gösterir Yol gösterdi

‫ق‬
ُ ِ‫ﯾَﺢ‬ ‫ﻖ‬
‫َﺣ ﱠ‬
Gerçekleşmek Gerçekleşir Gerçekleşti
217

Vaad etmek
ُ‫ﯾَ ِﻌد‬ َ‫ﻋد‬
َ ‫َو‬
Vaad eder Vaad etti

‫َﯾ ْﺧﺷَﻰ‬ ‫ﻲ‬ ِ ‫َﺧ‬


َ ‫ﺷ‬
Korkmak
Korkar Korktu

‫َﯾ ِﺗ ﱡم‬ ‫ﺗَ ﱠم‬


Tamamlanmak
Tamamlanır Tamamlandı

‫ف‬
ُ ‫َﯾ ِﺻ‬ ‫ف‬
َ ‫ﺻ‬
َ ‫َو‬
Nitelemek
Nitelenir Nitelendi

َ ‫ﯾَ ْر‬
‫ﺿﻰ‬ ‫ﻲ‬
َ ‫َر ِﺿ‬
Razı olmak Razı olur Razı oldu

İtip kakmak ‫ع‬


ُ ُ‫َﯾد‬ ‫دَ ﱠ‬
‫ع‬
İtip kakar İtip kaktı

Korumak ‫ﯾَ ِﻘﻲ‬ ‫َوﻗَﻰ‬


Korur Korudu

َ ‫َﯾ ْﻧ‬
‫ﺳﻰ‬ ‫ﻲ‬ ِ َ‫ﻧ‬
َ ‫ﺳ‬
Unutmak
Unutur Unuttu

‫َﯾ ِذ ُل‬ ‫ذَ ﱠل‬


Alçalmak
Alçalır Alçaldı

ُ ‫ﯾَ ِﻌ‬
‫ظ‬ َ ‫ﻋ‬
‫ظ‬ َ ‫َو‬
Öğut vermek Öğut verir Öğut verdi
218

İtip kakmak ‫ع‬


ُ ُ‫ﯾَد‬ ‫دَ ﱠ‬
‫ع‬
İtip kakar İtip kaktı

‫ﯾَ ِﻘﻲ‬ ‫َوﻗَﻰ‬


Korumak
Korur Korudu

َ ‫ﯾَ ْﻧ‬
‫ﺳﻰ‬ ‫ﻲ‬ ِ َ‫ﻧ‬
َ ‫ﺳ‬
Unutmak
Unutur Unuttu

‫َﯾ ِذ ُل‬ ‫ذَ ﱠل‬


Alçalmak
Alçalır Alçaldı

ُ ‫ﯾَ ِﻌ‬
‫ظ‬ َ ‫ﻋ‬
‫ظ‬ َ ‫َو‬
Öğut vermek Öğut verir Öğut verdi

Tutmak
ُ‫ﯾَﺎ ْ ُﺧذ‬ َ‫اَ َﺧذ‬
Tutar Tuttu

‫َﯾ ِز ُل‬ ‫َز ﱠل‬


Kaymak
Kayar Kaydı

‫َﯾﻘُو ُل‬ ‫ﻗَﺎ َل‬


Demek
Der Dedi

ُ ‫ﯾَ َﺧ‬
‫ﺎف‬ َ ‫َﺧ‬
‫ﺎف‬
Korkmak Korkar Korktu

‫ﯾَ ْدﻋُو‬ ‫دَﻋَﺎ‬


Dua etmek/Çağırmak Dua eder/ Çağırır Dua etti/Çağırdı
219
26.DERS

‫﴾ َﺣﺗﱣﻰ ُز ْرﺗ ُ ُم‬١﴿‫اَ ْﻟ ٰﮭﯾ ُﻛ ُم اﻟﺗﱠﻛَﺎﺛ ُ ُر‬


ziyaret sonunda çokluk yarışı sizi oyaladı
ettiniz
َ ‫ف ﺗ َ ْﻌﻠَ ُﻣ‬
﴾٣﴿‫ون‬ َ ‫﴾ ﻛ ﱠَﻼ‬٢﴿‫ا ْﻟ َﻣﻘَﺎ ِﺑ َر‬
َ ‫ﺳ ْو‬
bileceksiniz ileride hayır kabirleri

َ ‫ف ﺗ َ ْﻌﻠَ ُﻣ‬
﴾٤﴿‫ون‬ َ ‫ﺛ ُ ﱠم ﻛ ﱠَﻼ‬
َ ‫ﺳ ْو‬
bileceksiniz ileride hayır yine

. Sizi, çokluk yarışı


oyaladı. Sonunda kabirleri ziyaret ettiniz. Hayır,
ileride bileceksiniz. Yine hayır, ileride bileceksiniz.

‫﴾ ﻟَﺗَ َر ُو ﱠن‬٥﴿‫ﯾن‬ َ ‫ﻛ ﱠَﻼ ﻟَ ْو ﺗ َ ْﻌﻠَ ُﻣ‬


ِ ‫ون ِﻋ ْﻠ َم ا ْﻟ َﯾ ِﻘ‬
mutlaka kesin bilseydiniz eğer hayır
göreceksiniz bilgiyle

َ ‫﴾ ﺛ ُ ﱠم ﻟَﺗَ َر ُوﻧﱠ َﮭﺎ‬٦﴿‫ا ْﻟ َﺟ ِﺣﯾ َم‬


ِ ‫ﻋ ْﯾ َن ا ْﻟﯾَ ِﻘ‬
﴾٧﴿‫ﯾن‬
gözünüzle kesin onu elbette sonra o cehennemi
olarak göreceksiniz

ْ ُ ‫ﺛ ُ ﱠم ﻟَﺗ‬
ِ ‫ﺳـ�ﻠُ ﱠن َﯾ ْو َﻣ ِﺋ ٍذ ﻋ َِن اﻟﻧﱠ ِﻌ‬
﴾٨﴿ ‫ﯾم‬
nimetten o gün mutlaka sorguya sonra da
çekileceksiniz

Hayır, eğer kesin bilgiyle bilseydiniz (bunu


yapmazdınız). Mutlaka o cehennemi göreceksiniz. Sonra
onu, elbette gözünüzle kesin olarak göreceksiniz. Sonra
da o gün, nimetten, mutlaka sorguya çekileceksiniz.
220
GELECEK ZAMAN
Geniş zaman (Muzari) fiilin onune (‫)س‬ َ veya
(‫ف‬ َ ) eklenmesi suretiyle yapılır.
َ ‫ﺳ ْو‬
َ ‫ف ﯾُ ْﺑ ِﺻ ُر‬
‫ون‬ َ َ‫َوا َ ْﺑ ِﺻ ْر ﻓ‬
َ ‫ﺳ ْو‬
göreceklerdir ileride (onları) gözle

(Onları) gözle! ileride göreceklerdir. (37:179)

Bileceksiniz َ ‫ف ﺗ َ ْﻌﻠَ ُﻣ‬


‫ون‬ َ ‫ﺳ ْو‬
َ Bilirsiniz َ ‫ﺗَ ْﻌﻠَ ُﻣ‬
‫ون‬
Olacak ‫ﺳﯾَﻛُو ُن‬َ Olur ‫َﯾﻛُو ُن‬
Ateşe girecek ‫ﺳﯾَﺻ ْٰﻠﻰ‬
َ Ateşe girer ‫َﯾﺻ ْٰﻠﻰ‬

Bilecek ‫ف َﯾ ْﻌ َﻠ ُم‬
َ ‫ﺳ ْو‬
َ Bilir ‫َﯾ ْﻌ َﻠ ُم‬

‫ﻋﻠَ ْﯾ َﮭ ۜﺎ‬ ِ ‫ﺳﻔَـ َٓﮭﺎ ُء ِﻣ َن اﻟﻧﱠ‬


َ ‫ﺎس َﻣﺎ َوﻟﱣﯾ ُﮭ ْم ﻋ َْن ِﻗ ْﺑﻠَ ِﺗ ِﮭ ُم اﻟﱠﺗِﻲ ﻛَﺎﻧُوا‬ ‫ﺳﯾَﻘُو ُل اﻟ ﱡ‬
َ
üzerinde oldukları o kıblelerinden çeviren İnsanlardan beyinsizler diyecekler.
nedir kimi
İnsanlardan kimi beyinsizler: Onları, üzerinde oldukları
o kıblelerinden çeviren nedir? diyecekler. (2:142)

ً ‫ﺳ ِﻌﯾرا‬
َ ‫ﺻﻠَ ْو َن‬ َ ُ‫اِﻧﱠ َﻣﺎ ﯾَﺄ ْ ُﻛﻠ‬
ُ ُ‫ون ﻓِﻲ ﺑ‬
َ ‫طوﻧِ ِﮭ ْم ﻧَﺎرا ً َو‬
ْ َ‫ﺳﯾ‬
alevlenmiş bir onlar bir ateş karınlarına yemiş/doldurmuş ancak
ateşe gireceklerdir olurlar
Ancak karınlarına bir ateş yemiş/doldurmuş olurlar.
Onlar, alevlenmiş bir ateşe gireceklerdir. (4:10)

ً ‫ف ﯾَﻛُو ُن ِﻟ َزاﻣﺎ‬ َ َ‫ﻓَﻘَ ْد َﻛذﱠ ْﺑﺗ ُ ْم ﻓ‬


َ ‫ﺳ ْو‬
kaçınılmaz Artık siz yalanladınız fakat gerçekten
olacaktır
Fakat siz gerçekten yalanladınız. Artık
(yalanlamanın cezası) kaçınılmaz olacaktır. (25:77)
128
221

‫ﺳﺗ َ ْﻐ ِﻔ ُر ﻟَ ُﻛ ْم َر ِﺑّﻲ اِﻧﱠﮫُ ُھ َو ا ْﻟﻐَﻔُو ُر ﱠ‬


‫اﻟر ِﺣﯾ ُم‬ ْ َ‫ف ا‬ َ ‫ﻗَﺎ َل‬
َ ‫ﺳ ْو‬
pek merhamet çok şüphesiz O Rabbimden sizin bağışlanma ileride (Yakub)
edendir bağışlayandır için dileyeceğim dedi ki

Dedi ki: Sizin için ileride Rabbimden


bağışlanma dileyeceğim. Şüphesiz O, çok
bağışlayandır, pek merhamet edendir. (12:98)
َ ‫ف ﺗَ ْﻌﻠَ ُﻣ‬
‫ون‬ َ ‫ون ﺛ ُ ﱠم ﻛ ﱠَﻼ‬
َ ‫ﺳ ْو‬ َ ‫ف ﺗَ ْﻌﻠَ ُﻣ‬ َ ‫ﻛ ﱠَﻼ‬
َ ‫ﺳ ْو‬
bileceksiniz ileride hayır yine bileceksiniz ileride hayır
Hayır, ileride bileceksiniz. Yine hayır, ileride
bileceksiniz. (102:3-4)

َ ‫ﺳﻧَﺟْ ِزي اﻟﺷﱠﺎ ِﻛ ِر‬


‫ﯾن‬ ٰ ْ ‫اب‬
َ ‫اﻻ ِﺧ َر ِة ﻧُ ْؤﺗِ ِﮫ ِﻣ ْﻧ َﮭﺎ َو‬ َ ‫َو َﻣ ْن ﯾُ ِر ْد ﺛ َ َو‬
şükredenleri ondan ona da ahiret isterse kim de
mükâfatlandıracağız veririz sevabını
Kim de ahiret sevabını/mükâfatını isterse, ona da
ondan veririz. Şükredenleri mükâfatlandıracağız. (3:145)
129

ِ ‫ﺻﺎﺑِرا ً َو َٓﻻ اَﻋ‬


ً ‫ْﺻﻲ ﻟَ َك ا َ ْﻣرا‬ َ ‫ﻗَﺎ َل‬
َٓ ‫ﺳﺗَ ِﺟدُﻧِﻲ ا ِْن‬
َ ُ‫ﺷﺎ َء ﷲ‬
hiçbir işte sana karşı sabreden biri olarak inşaallah beni dedi ki
gelmeyeceğim bulacaksın
(Musa) dedi ki: İnşaallah beni sabreden biri olarak
göreceksin. Hiçbir işte sana karşı gelmeyeceğim. (18:69)

ِ َ ‫اب ْاﻷ‬
‫ﺷ ُر‬ ُ ‫ﻏدًا َﻣ ِن ا ْﻟ َﻛذﱠ‬
َ ‫ون‬
َ ‫ﺳﯾَ ْﻌﻠَ ُﻣ‬
َ
şımarık olduğunu çok yalancı kimin yarın onlar
öğreneceklerdir
Yarın onlar, kimin çok yalancı, şımarık
olduğunu öğreneceklerdir. (54:26)

ْ َ‫ف ﯾُ ْﻐﻧِﯾ ُﻛ ُم ﷲُ ِﻣ ْن ﻓ‬
‫ﺿ ِﻠ ِﮫ‬ َ َ‫ﻋ ْﯾﻠَﺔً ﻓ‬
َ ‫ﺳ ْو‬ َ ‫َوا ِْن ِﺧ ْﻔﺗ ُ ْم‬
dilerse Allah korkarsanız
fazlından sizi zengin edecektir fakirlikten
Eğer
(9:28)fakirlikten korkarsanız, Allah dilerse sizi
fazlından zengin edecektir. (9:28) 130
222

ُٓ‫ﺳوﻟُﮫ‬ ْ َ‫ﺳﯾُ ْؤ ِﺗﯾﻧَﺎ ﷲُ ِﻣ ْن ﻓ‬


ُ ‫ﺿ ِﻠ ِﮫ َو َر‬ ْ ‫َوﻗَﺎﻟُوا َﺣ‬
َ ُ‫ﺳﺑُﻧَﺎ ﷲ‬
Resûlü de lutfundan Allah verecek Allah bize yeter ve deselerdi
Allah bize yeter, Allah bize lutfundan verecek,
Resûlü de (9:59)

� ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ْم ِﺿدا‬ َ ُ‫ون ﺑِ ِﻌﺑَﺎدَﺗِ ِﮭ ْم َوﯾَﻛُوﻧ‬


َ ‫ون‬ َ ‫ﺳﯾَ ْﻛﻔُ ُر‬
َ ‫ﻛ ﱠَﻼ‬
düşman onlara ve onların
olacaklar ibadetlerini (o ilahları)
edecekler
inkâr hayır

Hayır, (o ilahları) onların ibadetlerini inkâr


edecekler ve onlara düşman olacaklar. (19:82)

‫ﯾرا‬
ً ‫ﺳ‬ِ َ‫ﺳﺎﺑًﺎ ﯾ‬
َ ‫ب ِﺣ‬
ُ ‫ﺳ‬
َ ‫ف ﯾُ َﺣﺎ‬
َ ‫ﺳ ْو‬ َ ِ‫ﻓَﺄ َ ﱠﻣﺎ َﻣ ْن أُوﺗ‬
َ َ‫ﻲ ِﻛﺗَﺎ َﺑﮫُ ِﺑﯾَ ِﻣﯾﻧِ ِﮫ ﻓ‬
kolay bir hesapla o hesaba çekilecektir sağından kitabı verilir kimin artık ise

Artık kimin kitabı sağından verilir ise, o kolay


bir hesapla hesaba çekilecektir. (84:7-8) 131

َ ‫ﯾك َرﺑﱡ َك ﻓَﺗ َ ْر‬


‫ﺿﻰ‬ َ ‫ف ﯾُ ْﻌ ِط‬ َ َ‫َوﻟ‬
َ ‫ﺳ ْو‬
sen de hoşnut olacaksın Rabbin kuşkusuz sana verecek

Kuşkusuz Rabbin sana verecek, sen de hoşnut


olacaksın. (93:5)
‫ِﯾن‬
ِ ‫ﺳﯾَ ْﮭد‬ َ ‫(ﻗَﺎ َل ﻛ ﱠَﻼ ا ﱠِن َﻣ ِﻌ‬Musa)
َ ‫ﻲ َر ِﺑّﻲ‬
bana yol Rabbim benimle muhakkak ki
gösterecektir beraberdir hayır asla dedi ki
(Musa) dedi ki: “Hayır, asla! muhakkak ki Rabbim
benimle beraberdir, bana yol gösterecektir. (26:62)
َ ‫َاﺧ ِر‬
‫ﯾن‬ ِ ‫ون َﺟ َﮭﻧﱠ َم د‬ َ ‫ون ﻋ َْن ِﻋ َﺑﺎدَ ِﺗﻲ‬
َ ُ‫ﺳﯾَ ْد ُﺧﻠ‬ َ ‫ﺳﺗ َ ْﻛ ِﺑ ُر‬ َ ‫ِإ ﱠن اﻟﱠذ‬
ْ ‫ِﯾن َﯾ‬
aşağılanmışlar
cehenneme gireceklerdir etmekten büyüklenenler kuşkusuz
bana ibadet
olarak
Kuşkusuz bana ibadet etmekten büyüklenenler,
cehenneme aşağılanmışlar olarak gireceklerdir. (40:60)
132
223

‫ﺳ ًرا‬
ْ ُ‫ﺳ ٍر ﯾ‬ ُ َ‫ا�ُ ﺑَ ْﻌد‬
ْ ‫ﻋ‬ ‫ﺳﯾَﺟْ ﻌَ ُل ﱠ‬
َ
bir sonra yaratacaktır
bir kolaylık güçlükten Allah

Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır. (65:7)

ِ ‫ف ﯾُ ْؤ‬
‫ت‬ َ ‫ﷲُ ا ْﻟ ُﻣ ْؤ ِﻣ ِﻧ‬
َ ‫ﯾن اَﺟْ را ً ﻋ َِظﯾﻣﺎ ً َو‬
َ ‫ﺳ ْو‬
verecektir büyük bir mükâfat Mü’minlere Allah

Allah, Mü’minlere büyük bir mükâfat verecektir. (4:146)

ً ُ‫ف ﯾَ ْدﻋُو ﺛُﺑ‬


‫ورا‬ َ ‫ﺳ ْو‬ َ ِ‫َوأَ ﱠﻣﺎ َﻣ ْن أُوﺗ‬
َ َ‫ﻲ ِﻛﺗَﺎﺑَﮫُ َو َرا َء َظﮭ ِْر ِه ﻓ‬
helaki yok olmayı o da arka tarafından kitabı verilir kimin de ise
çağıracak/isteyecektir

kimin de kitabı arka tarafından verilir ise, O


da helaki çağıracak/yok olmayı isteyecektir. (84:10-11)
133

Kelimelerin anlamlarını yazın.

ً ‫اَﺟْ را ً ﻋ َِظﯾﻣﺎ‬ َ ُ‫ﯾَﻘُوﻟ‬


‫ون‬ َ ُ‫ﺳ َﯾﻘُوﻟ‬
‫ون‬ َ
Büyük ödül Derler Diyecekler

ً ‫ﺳرا‬
ْ ُ‫ﯾ‬ ‫ف ﯾُ ْﻐ ِﻧﯾ ُﻛ ُم‬ َ َ‫ﻓ‬
َ ‫ﺳ ْو‬ ‫ﺻﻠَ ٰﻰ‬
ْ َ‫ﺳﯾ‬
َ
Kolaylık Sizi zengin edecek Ateşe girecek

َ ُ‫ﺳﯾَ ْد ُﺧﻠ‬
‫ون‬ َ ِ َ‫ْاﻻ‬
‫ﺷ ﱡر‬ ‫ﺳﯾُ ْﻐﻔَ ُر‬
َ
Girecekler Küstah Bağışlanacak

‫ﺳ ٍر‬
ْ ‫ﻋ‬
ُ َ ‫اﻟﺷﱠﺎ ِﻛ ِر‬
‫ﯾن‬ ‫ف َﯾﻛُو ُن‬ َ َ‫ﻓ‬
َ ‫ﺳ ْو‬
Zorluk Sükredenler Olacak
224

َ ‫ا ْﻟ ُﻣ ْؤ ِﻣ ِﻧ‬
‫ﯾن‬ ِ ‫َﻻ اَﻋ‬
‫ْﺻﻲ‬ ‫ﺳﺗَ ْﻐ ِﻔ ُر‬
ْ َ‫ف ا‬
َ ‫ﺳ ْو‬
َ
Müminler İsyan etmem Bağışlanma
dileyeceğim

‫ِذ ْﻛ ٌر‬ َ
‫ﻏدًا‬ َ ‫ف ﺗ َ ْﻌﻠَ ُﻣ‬
‫ون‬ َ ‫ﺳ ْو‬
َ
Öğüt Yarın Bileceksiniz

‫َو ِﻟﻘَ ْو ِﻣ َك‬ ُ ‫ا ْﻟ َﻛذﱠ‬


‫اب‬ ‫ﺳﻧَﺟْ ِزي‬
َ
Ve senin
kavmin için Çok yalancı Karşılık vereceğiz

ً ‫ﺛُﺑُورا‬ ‫ﺳﯾُ ْؤﺗِﯾﻧَﺎ‬


َ ‫ﺳﺗ َ ِﺟدُﻧِﻲ‬
َ
Yok oluş Bize verecek Beni bulacaksın

ِ ‫ف ﯾُ ْؤ‬
ُ‫ت ﷲ‬ َ ‫ﺳ ْو‬
َ ً ‫ﺳﯾرا‬
ِ َ‫ﺳﺎﺑﺎ ً ﯾ‬
َ ‫ِﺣ‬ َ ‫ﺳ َﯾ ْﻌﻠَ ُﻣ‬
‫ون‬ َ
Allah verecek Kolay hesap Bilecekler

َ ‫ﻓَﺗَ ْر‬
‫ﺿ ٰﻰ‬ َ ‫ف ﯾُ ْﺑ ِﺻ ُر‬
‫ون‬ َ َ‫ﻓ‬
َ ‫ﺳ ْو‬ ‫ا ِْن ِﺧ ْﻔﺗ ُ ْم‬
Razı olursun Görecekler Eğer korkarsanız

َ ‫ف ﯾُ ْﻌ ِط‬
‫ﯾك‬ َ ‫ﺳ ْو‬
َ َ ‫ﺳﯾَ ْﻛﻔُ ُر‬
‫ون‬ َ َ ُ‫ﺳﺎَﻟ‬
‫ون‬ ْ ُ‫ف ﺗ‬
َ ‫ﺳ ْو‬
َ
Sana verecek İnkar edecekler Sorulacaksınız

‫ﺳ َﯾ ْﮭدِي ِن‬
َ ‫ب‬
ُ ‫ﺳ‬
َ ‫ف ﯾُ َﺣﺎ‬ َ َ‫ﻓ‬
َ ‫ﺳ ْو‬ ‫ف َﯾ ْدﻋُو‬ َ َ‫ﻓ‬
َ ‫ﺳ ْو‬
Bana yol gösterecek Hesaba çekilecek Çağıracak
225
Muzari Mazi Muzari Mazi
‫ﻧَﻘُو ُم‬ ‫ﻗُ ْﻣﻧَﺎ‬ ‫ﻧَﺢْ ُن‬ ‫اَﻗُو ُم‬ ُ‫ﻗُ ْﻣت‬ ‫اَﻧَﺎ‬
Kalkarız Kalktık Biz Kalkar Kalktım Ben

َ ‫ﺗَﻘُو ُﻣ‬
‫ون‬ ‫ﻗُ ْﻣﺗ ُ ْم‬ ‫ا َ ْﻧﺗ ُ ْم‬ ‫ﺗَﻘُو ُم‬ َ‫ﻗُ ْﻣت‬ َ‫ا َ ْﻧت‬
Kalkarsınız Kalktınız Siz Kalkarsın Kalktın Sen

َ ‫ﯾَﻘُو ُﻣ‬
‫ون‬ ‫ﻗَﺎ ُﻣوا‬ ‫ھ ُﮭ ْم‬ ‫َﯾﻘُو ُم‬ ‫ﻗَﺎ َم‬ ‫ُھ َو‬
Kalkarlar Kalktılar Onlar Kalkar Kalktı O(er)

‫ﺗَﻘُو ُم‬ ْ‫ﻗَﺎ َﻣت‬ ‫ﻲ‬


َ ‫ِھ‬
Kalkar Kalktı O(dş)

Muzari Mazi Muzari Mazi


‫ﻧَﺎْﺗِﻲ‬ ‫اَﺗ َ ْﯾﻧَﺎ‬ ‫ﻧَﺢْ ُن‬ ‫ٰا ِﺗﻲ‬ ُ‫اَﺗَﯾْت‬ ‫اَﻧَﺎ‬
Geliriz Geldik Biz Gelirim Geldim Ben

َ ُ ‫ﺗَﺎْﺗ‬
‫ون‬ ‫اَﺗ َ ْﯾﺗ ُ ْم‬ ‫ا َ ْﻧﺗ ُ ْم‬ ‫ﺗَﺎ ْ ِﺗﻲ‬ َ‫اَﺗ َ ْﯾت‬ َ‫ا َ ْﻧت‬
Gelirsiniz Geldiniz Siz Gelirsin Geldin Sen

َ ُ ‫ﯾَﺎْﺗ‬
‫ون‬ ‫اَﺗَ ْو‬ ‫ھ ُﮭ ْم‬ ‫َﯾﺎ ْ ِﺗﻲ‬ ‫اَﺗَﻰ‬ ‫ُھ َو‬
Gelirler Geldiler Onlar Gelir Geldi O(er)

‫ﺗَﺎ ْ ِﺗﻲ‬ ْ‫اَﺗَت‬ ‫ﻲ‬


َ ‫ِھ‬
Gelir Geldi O(dş)
226
27.DERS

َ‫﴾ َو َٓﻣﺎ اَد ْٰرﯾك‬٢﴿ُ‫﴾ َﻣﺎ ا ْﻟﻘَ ِﺎرﻋَﺔ‬١﴿ُ‫ا َ ْﻟﻘَ ِﺎرﻋَﺔ‬


nedir bilir misin nedir o çarpacak felaket çarpacak felaket

ُ ‫﴾ َﯾ ْو َم ﯾَﻛُو ُن اﻟﻧﱠ‬٣﴿ُ‫َﻣﺎ ا ْﻟﻘَ ِﺎرﻋَﺔ‬


ِ ‫ﺎس ﻛَﺎ ْﻟﻔَ َر‬
‫اش‬
pervaneler gibi insanlar olurlar o gün o çarpacak felaket

ِ ُ‫ا ْﻟ َﻣ ْﻧﻔ‬
﴾٥﴿‫وش‬ ِ ‫﴾ َوﺗَﻛُو ُن ا ْﻟ ِﺟﺑَﺎ ُل ﻛَﺎ ْﻟ ِﻌﮭ‬٤﴿‫ث‬
‫ْن‬ ِ ‫ا ْﻟ َﻣ ْﺑﺛُو‬
atılmış renkli yün gibi dağlar da olurlar yayılmış

. Çarpacak felaket
Nedir o çarpacak felaket? Nedir bilir misin o çarpacak
felaket? O gün insanlar yayılmış pervaneler gibi olurlar.
Dağlar da, atılmış renkli yün gibi olurlar.

İSMİ TAFDİL

Sıfatları birbiriyle karsılastırmak için ismi tafdil


kalıbı kullanılır. Bu şekilde sıfat “daha” veya “en”
anlamlarını kazanır. İsmi tafdil ( ‫ ) اَ ْﻓﻌَل‬kalıbındadır.

Daha şiddetli; en şiddetli َ َ‫ا‬


‫ﺷد ﱡ‬ Siddetli, kuvvetli ٌ‫ﺷدِﯾد‬
َ
Daha iyi bilen, en iyi bilen ‫ا َ ْﻋﻠَ ُم‬ Bilen ‫ﻋ ِﻠﯾ ٌم‬
َ

Daha yakın, en yakın ُ ‫اَ ْﻗ َر‬


‫ب‬ Yakın ٌ ‫ﻗَ ِر‬
‫ﯾب‬

Daha büyük, en büyük ‫ا َ ْﻛ َﺑ ُر‬ Büyük ٌ ‫َﻛ ِﺑ‬


‫ﯾر‬
227
İSMİ TAFDİL

Daha çok, en çok ‫ا َ ْﻛﺛ َ ُر‬ Çok ٌ ‫َﻛ ِﺛ‬


‫ﯾر‬

Daha hızlı, en hızlı ‫ع‬ ْ َ‫ا‬


ُ ‫ﺳ َر‬ Hızlı ‫ﺳ ِرﯾ ٌﻊ‬
َ

En Merhametli ‫اَ ْر َﺣ ُم‬ Merhametli ‫َر ِﺣﯾ ٌم‬

Daha cömert, en ‫اَ ْﻛ َر ُم‬ Cömert, şerefli ‫ﻛ َِرﯾ ٌم‬


cömert,
Daha küçük,
en küçük ُ ‫ا َ ْﻗ َر‬
‫ب‬ Küçük ‫ﯾر‬
ٌ ‫ﺻ ِﻐ‬
َ

Daha zalim ‫اَ ْﻛﺑَ ُر‬ Zalim ‫َظﺎ ِﻟ ٌم‬


141

İSMİ TAFDİL

Daha büyük, en büyük ‫اَ ْﻋ َظ ُم‬ Büyük ‫ﻋ َٖظﯾ ٌم‬


Daha yüksek, en
yüksek ‫اَ ْﻋﻠَﻰ‬ Yüksek,
ٌ ‫ﻋ ِﻠ‬
‫ﻲ‬ َ
yüce

Daha güzel, En güzel َ ْ‫اَﺣ‬


‫ﺳ ُن‬ Güzel ‫ﺳ ٌن‬
َ ‫َﺣ‬

Daha yakın; daha


alçak; daha az ‫ا َ ْدﻧَﻰ‬ Yakın ٌ ‫د‬
‫َان‬

Daha az ‫اَﻗَ ﱞل‬ Az ‫ﻗَ ِﻠﯾ ٌل‬

Daha fazla hak eden ‫ا َ َﺣ ﱡ‬


‫ﻖ‬ Hak eden ‫ﻖ‬
‫َﺣ ﱞ‬
142
228
İSMİ TAFDİL
Dişi sıfatların sonlarına (‫ى‬:) getirilerek ismi tafdil
yapılır. İsmi tafdilden sonra ( ‫ ) ِﻣ ْن‬gelirse “daha”
anlamına gelir, herhangi bir şey gelmezse “en”
manasını alır.

En büyük ‫ُﻛ ْﺑ َرى‬ En kolay ‫ﺳ َرى‬


ْ ُ‫ﯾ‬

En zor ‫ﺳ َرى‬
ْ ‫ﻋ‬
ُ En güzel ‫ﺳﻧَﻰ‬
ْ ‫ُﺣ‬
En alçak ‫ﺳ ْﻔﻠَ ٰﻰ‬
ُ En yüksek ‫ﻋ ْﻠ َﯾﺎ‬
ُ
Allah en
büyüktür. ‫ا َ�ُ اَ ْﻛﺑَ ُر‬ Bu ondan daha
büyüktür ُ‫َھذا ا ْﻛﺑَ ُر ِﻣ ْﻧﮫ‬

Bu ifadeler Allah için kullanıldığında genellikle


“tek ve gerçek” anlamına gelir:

َ ‫ﺳ ُن ا ْﻟ َﺧﺎ ِﻟ ِﻘ‬
‫ﯾن‬ َ ‫ﻓَﺗ َ َﺑ‬
َ ْ‫ﺎر َك ﷲُ اَﺣ‬
yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir

Yaratanların en güzeli Yaratanların en güzeli


olan Allah pek yücedir. olan Allah ne yücedir.

َ ‫ﺳﺎﻓِ ِﻠ‬
‫ﯾن‬ ْ َ ‫ﯾم ﺛ ُ ﱠم َردَ ْدﻧَﺎ ُه أ‬
َ ‫ﺳﻔَ َل‬ َ ْ‫ﺎن ﻓِﻲ أَﺣ‬
ٍ ‫ﺳ ِن ﺗَ ْﻘ ِو‬ َ ‫ﺳ‬َ ‫اﻹ ْﻧ‬
ِ ْ ‫ﻟَﻘَ ْد َﺧﻠَ ْﻘﻧَﺎ‬
aşağıların döndürdük sonra da insanı biz hakikaten
aşağısına biçimde en güzel yarattık

Hakikaten biz insanı en güzel biçimde yarattık.


Sonra da aşağıların aşağısına döndürdük. (95:4-5)
229

َ َ ‫َو ْاﻟ ِﻔﺘْﻨَﺔُ ا‬


‫ﺷﺪﱡ ِﻣ َﻦ ْاﻟﻘَﺘْ ِﻞ‬
öldürmekten daha şiddetli Fitne
(tehlikeli ve kötü)dür!

Fitne öldürmekten daha şiddetli (kötü)dür! (2:191)


‫ﺳ َم َر ِﺑّ َك ْاﻷ َ ْﻋﻠَﻰ‬
ْ ‫ﺳ ِﺑّﺢِ ا‬
َ
en yüce Rabbinin ismini tesbih et

Rabbinin en yüce ismini tesbih et! (87:1)

َ ‫ﺳ ِﺑﯾ ِﻠ ِﮫ َو ُھ َو أَ ْﻋﻠَ ُم ﺑِﺎ ْﻟ ُﻣ ْﮭﺗَد‬


‫ِﯾن‬ َ ‫ِإ ﱠن َرﺑﱠ َك ُھ َو أ َ ْﻋﻠَ ُم ِﺑ َﻣ ْن‬
َ ‫ﺿ ﱠل ﻋ َْن‬
doğru yolda ve en iyi kendi yolundan sapanı en iyi bilendir Rabbin elbette
olanı da bilendir

Elbette Rabbin, kendi yolundan sapanı en iyi


bilendir ve doğru yolda olanı da en iyi bilendir. (68:7)
7

ُ ‫َوﻧَﺣْ ُن أ َ ْﻗ َر‬
َ ‫ب ِإﻟَ ْﯾ ِﮫ ِﻣ ْﻧ ُﻛ ْم َوﻟَ ِﻛ ْن َﻻ ﺗ ُ ْﺑ ِﺻ ُر‬
‫ون‬
siz göremezsiniz ancak sizden ona daha yakınız biz

Biz ona sizden daha yakınız, ancak siz göremezsiniz. (56:85)

َ ‫ﺎس َﻻ ﯾَ ْﻌﻠَ ُﻣ‬


‫ون‬ ِ ‫ﻖ اﻟﻧﱠ‬
ِ ‫ﺎس َوﻟَ ِﻛ ﱠن أ َ ْﻛﺛ َ َر اﻟﻧﱠ‬ ِ ‫ت َو ْاﻷ َ ْر‬
ِ ‫ض أ َ ْﻛﺑَ ُر ِﻣ ْن َﺧ ْﻠ‬ ِ ‫ﺎوا‬ ُ ‫ﻟَ َﺧ ْﻠ‬
‫ﻖ اﻟ ﱠ‬
َ ‫ﺳ َﻣ‬
bilmezler insanların fakat yaratılışından daha ve göklerin elbette
çoğu insanların büyüktür yerin yaratılışı

Elbette göklerin ve yerin yaratılışı insanların


yaratılışından daha büyüktür. 40:57)

َ ُ‫ﷲ ِﺻ ْﺒﻐَ ًﺔ َوﻧَ ْﺤ ُﻦ ﻟَﮫُ ﻋَﺎ ِﺑﺪ‬


﴾۱۳۸﴿ ‫ون‬ َ ‫ِﺻ ْﺒﻐَ َﺔ ﷲِ َو َﻣ ْﻦ ا َ ْﺣ‬
ِ ‫ﺴ ُﻦ ِﻣ َﻦ‬
ibadet edenleriz sadece Biz boyası Allah’tan daha kimdir Allah’ın
O’na olan güzel boyası

Allah’ın boyası. Allah’tan daha güzel boyası olan


kimdir? Biz, sadece O’na ibadet edenleriz. (2:138) 146
230

َ ‫ﻓَ َﻣ ْن ا َ ْظﻠَ ُم ِﻣ ﱠﻣ ِن ْاﻓﺗ َ ٰرى‬


ِ ‫ﻋﻠَﻰ‬
ً ‫ﷲ َﻛذِﺑﺎ‬
yalan Allah’a iftirada daha kim
yere karşı bulunandan zalim olabilir
Allah’a karşı yalan yere iftirada bulunandan
daha zalim kim olabilir? (18:15)

‫ِﯾن ٰا َﻣﻧُوا‬
َ ‫ﻲ َواﻟﱠذ‬ ‫ِﯾن اﺗﱠﺑَﻌُوهُ َو ٰھ‬
‫ذَا اﻟﻧﱠﺑِ ﱡ‬elbette َ ‫ﺎس ِﺑ ِﺎ ْﺑ ٰر ِھﯾ َم ﻟَﻠﱠذ‬
ِ ‫ا ﱠِن اَ ْوﻟَﻰ اﻟﻧﱠ‬
ona
ve iman peygamber bu İbrahim’e insanların en yakın şüphesiz
edenlerdir (Muhammed) tabi olanlar olanı
Şüphesiz İbrahim’e insanların en yakın olanı, elbette ona
tabi olanlar, bu peygamber ve iman edenlerdir. (3:68)

ٍ ‫ﺻﻐَ ُر ِﻣ ْن ٰذ ِﻟ َك َو َٓﻻ اَ ْﻛﺑَ ُر ا ﱠِﻻﻓِﻲ ِﻛﺗَﺎ‬


ٍ ‫ب ُﻣ ِﺑ‬
‫ﯾن‬ ْ َ‫َو َٓﻻ ا‬
bir bulunmasın
apaçık kitapta ve daha
daha küçük hiçbir
büyük bundan şey yoktur ki
Bundan daha küçük ve daha büyük hiçbir şey yoktur ki
apaçık bir kitapta(Levh-i Mahfuz’da) bulunmasın. (34:3)
147

‫ﯾز َﺣ ِﻛﯾ ٌم‬ ُ ‫ﻲ ا ْﻟﻌُ ْﻠﯾَﺎ َو‬


ٌ ‫ﷲ ﻋ َِز‬ ِ ُ‫ﺳ ْﻔ ٰﻠﻰ َو َﻛ ِﻠ َﻣﺔ‬
َ ‫ﷲ ِھ‬ َ ‫َو َﺟﻌَ َل َﻛ ِﻠ َﻣﺔَ اﻟﱠذ‬
‫ِﯾن َﻛﻔَ ُروا اﻟ ﱡ‬
azizdir Allahen yüce olandır Allah’ın alçak kâfirlerin sözünü ve kıldı
hikmet sahibidir kelamı
Kâfirlerin sözünü alçak kıldı. Allah’ın kelamı en yüce
olandır! Allah azizdir, hikmet sahibidir. (9:40)

‫ﺳ ٰرى‬ َ َ‫ﺳ ٰﻧﻰ ﻓ‬


ّ ِ ‫ﺳﻧُ َﯾ‬
ْ ُ‫ﺳ ُر ُه ِﻟ ْﻠﻌ‬ ْ ‫ب ِﺑﺎ ْﻟ ُﺣ‬
َ ‫ﺳﺗ َ ْﻐ ٰﻧﻰ َو َﻛذﱠ‬
ْ ‫َواَ ﱠﻣﺎ َﻣ ْن ﺑَ ِﺧ َل َوا‬
en zor biz de ona ve yalan ve kendini cimrilik kim de
olanı kolaylaştırırız en güzeli sayarsa yeterli görürse eder ancak

Ancak kim de cimrilik eder ve kendini yeterli


görürse, Ve en güzeli yalan sayarsa, biz de ona
en zor olanı kolaylaştırırız.(92:8-10)

‫اﻻ َﯾﺔَ ا ْﻟـ ُﻛ ْﺑ ٰرى‬


ٰ ْ ُ‫ﻓَﺎ َ ٰرﯾﮫ‬
en büyük o mucizeyi ona gösterdi
Ona, o en büyük mucizeyi gösterdi. (79:20) 148
231

‫ون ا ْﻟ َﺣﯾَﺎةَ اﻟدﱡ ْﻧﯾَﺎ َو ْاﻵَ ِﺧ َرةُ َﺧ ْﯾ ٌر َوأ َ ْﺑﻘَﻰ‬


َ ‫ﺑَ ْل ﺗ ُ ْؤﺛِ ُر‬
ve daha daha oysa siz tercih ama
süreklidir hayırlı ahiret dünya hayatını ediyorsunuz

Ama siz, dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Oysa


ahiret daha hayırlı ve daha süreklidir. (87:16-17)

َ ‫ب ْاﻻَد ْٰﻧﻰ د‬
ِ ‫ُون ا ْﻟﻌَذَا‬
َ ُ‫ب ْاﻻَ ْﻛﺑَ ِر ﻟَﻌَﻠﱠ ُﮭ ْم َﯾ ْر ِﺟﻌ‬
‫ون‬ ِ ‫َوﻟَﻧُذِﯾﻘَﻧﱠ ُﮭ ْم ِﻣ َن ا ْﻟﻌَذَا‬
dönerler umulur ki en büyük önce en yakın azabdan elbette onlara
onlar azabdan tattıracağız

Elbette onlara en büyük azabdan önce en yakın azabdan


tattıracağız. Umulur ki onlar (imana) dönerler. (32:21)

‫ْاﻗ َرأْ َو َرﺑﱡ َك ْاﻷ َ ْﻛ َر ُم‬


en üstün Rabbin oku
kerem sahibidir

Oku, Rabbin en üstün kerem sahibidir. (96:3) 149

ِ ‫ع ا ْﻟ َﺣﺎ‬
َ ‫ﺳ ِﺑ‬
‫ﯾن‬ ْ َ ‫ﻖ ا َ َﻻ ﻟَﮫُ ا ْﻟ ُﺣ ْﻛ ُم َو ُھ َو ا‬
ُ ‫ﺳ َر‬ ِ ّ ‫ﷲ َﻣ ْو ٰﻟﯾ ُﮭ ُم ا ْﻟ َﺣ‬
ِ ‫ﺛ ُ ﱠم ُر ٓدﱡوا اِﻟَﻰ‬
hesap en O yalnız dikkat gerçek dostları Allah’a sonra
görenlerin süratlisidirhükümO’nundur edin! olan döndürülürler
Sonra gerçek dostları olan Allah’a döndürülürler.
Dikkat edin! Hüküm yalnız O’nundur. O, hesap
görenlerin en süratlisidir. (6:62)
َ ‫اﺣ ِﻣ‬
‫ﯾن‬ ‫َواَد ِْﺧ ْﻠﻧَﺎ ﻓِﻲ َرﺣْ َﻣﺗِ َك َوا َ ْﻧتَ ا َ ْر َﺣ ُم ﱠ‬
ِ ‫اﻟر‬
merhametlilerin en merhametlisisin Sen rahmetine ve bizi kat
Ve bizi rahmetine kat.Sen merhametlilerin en
merhametlisisin. (7:151)
َ َ ‫َﺎﻻَ ْﻧ َﻌ ِﺎم ﺑَ ْل ُھ ْم ا‬
َ ‫ﺿ ﱡل‬
ً‫ﺳ ِﺑﯾﻼ‬ ْ ‫ا ِْن ُھ ْم ا ﱠِﻻ ﻛ‬
yol daha da onlar hayvanlar ancak oysa
bakımından sapıktırlar hayır gibidirler onlar
Oysa onlar ancak hayvanlar gibidirler, hayır,
yol bakımından onlar daha da sapıktırlar. (25:44)
150
232

onlarla ‫ﺳ ٰﻧﻰ ﻓَﺎ ْدﻋُوهُ ﺑِ َﮭﺎ‬


ْ ‫ﺳ َٓﻣﺎ ُء ا ْﻟ ُﺣ‬
ْ َ‫� ْاﻻ‬
ِ ِ ‫َو‬
öyle ise O’na duâ edin en güzel isimler Allah’ındır

En güzel isimler Allah’ındır. Öyle ise O’na


onlarla duâ edin. (7:180)

َ ُ‫ﷲ َﺧ ْﯾ ٌر َوا َ ْﺑ ٰﻘﻰ اَﻓَ َﻼ ﺗ َ ْﻌ ِﻘﻠ‬


‫ون‬ ِ َ‫َو َﻣﺎ ِﻋ ْﻧد‬
hâlâ aklınızı ve daha daha Allah katında
kullanmıyor musunuz? süreklidir hayırlı olanlar ise
Allah katında olanlar ise daha hayırlı ve daha
süreklidir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz? (28:60)

َ ‫ﻓَ َرﺑﱡ ُﻛ ْم اَ ْﻋﻠَ ُم ﺑِ َﻣ ْن ُھ َو ا َ ْھ ٰدى‬


ً ‫ﺳ ٖﺑ‬
‫ﯾﻼ‬
bir yolda olduğunu daha kimin daha iyi Fakat
doğru bilir rabbiniz
Fakat Rabbiniz kimin daha doğru bir yolda
olduğunu daha iyi bilir. (3:145) 151

Kelimelerin anlamlarını yazın.

ُ ‫َﺧ ْﻠ‬
‫ﻖ‬ ‫ا َ ْﻋ َظ ُم‬ َ َ‫ا‬
‫ﺷد ﱡ‬
Yaratılış Daha/en büyük Daha/en şiddetli

َ ‫ﻋَﺎ ِﺑد‬
‫ُون‬ ‫ا َ ْﻛ َر ُم‬ ‫ا َ ْﻋﻠَﻰ‬
Tapanlar Daha/en serefli Daha/en yüce

‫ْاﻓﺗَ ٰرى‬ ‫ا َ ْھدَى‬ ‫اَ ْﻋﻠَ ُم‬


Uydurdu Daha/en doğru Daha/en iyi bilen

‫َﻛ ِذﺑًﺎ‬ ‫ﺻﻐَ ُر‬


ْ َ‫ا‬ ُ ‫اَ ْﻗ َر‬
‫ب‬
Yalan Daha/en küçük Daha/en yakın
233

‫ﯾن‬
ٍ ‫ُﻣ ِﺑ‬ ‫ُﻛ ْﺑ َرى‬ ‫اَ ْﻛ َﺑ ُر‬
Apaçık Daha/en büyük Daha/en büyük

ّ ِ َ‫ﻧُﯾ‬
‫ﺳ ُر‬ ‫ﺳ َرى‬
ْ ‫ﻋ‬
ُ ‫ا َ ْﻛﺛَ ُر‬
Kolaylaştırırız Daha/en zor Daha/en çok

‫َﺧ ْﯾ ٌر‬ ‫ﺳ ْﻔﻠَ ٰﻰ‬


ُ ‫ع‬ ْ َ‫ا‬
ُ ‫ﺳ َر‬
Daha hayırlı Daha/en alçak Daha/en çabuk

َ ُ‫ﯾَ ْر ِﺟﻌ‬
‫ون‬ َ ‫ﺳﺎﻓِ ِﻠ‬
‫ﯾن‬ َ َ ْ‫اَﺣ‬
‫ﺳ ُن‬
Dönerler Alçaklar Daha/en güzel

‫ٰاﯾَﺎﺗِﻧَﺎ‬ ‫ﺳ ِﺑﯾﻼ‬
َ ‫ا َ َﺣ ﱡ‬
‫ﻖ‬
Ayetlerimiz Yol bakımından Daha/en haklı

َ ‫ﺳ ِﺑ‬
‫ﯾن‬ ِ ‫َﺣﺎ‬ ‫َﻣﺛ َ ُل‬ ‫اَ ْر َﺣ ُم‬
Hesaba çekenler Misal, örnek Daha/en merhametli

َ ‫ُﻣ ْﮭﺗَد‬
‫ِﯾن‬ ‫ا َ ْظﻠَ ُم‬ ‫اَﻗَ ﱡل‬
Doğru yolu bulanlar Daha/en zalim Daha/en az

َ ُ‫ﯾَ ْر ِﺟﻌ‬
‫ون‬ َ ‫ﺳﺎﻓِ ِﻠ‬
‫ﯾن‬ َ َ ْ‫اَﺣ‬
‫ﺳ ُن‬
Dönerler Alçaklar Daha/en güzel
234
Muzari Mazi Muzari Mazi
ُ‫ﻧَﺎ ْ ُﺧذ‬ ‫اَ َﺧ ْذﻧَﺎ‬ ‫ﻧَﺢْ ُن‬ ُ‫اَ ُﺧذ‬ ُ‫ا َ َﺧ ْذت‬ ‫اَﻧَﺎ‬
alırız aldık Biz alırım aldım Ben

َ ُ‫ﺗ َﺎ ْ ُﺧذ‬
‫ون‬ ‫ا َ َﺧ ْذﺗ ُ ْم‬ ‫ا َ ْﻧﺗ ُ ْم‬ ُ‫ﺗَﺎ ْ ُﺧذ‬ َ‫ا َ َﺧ ْذت‬ َ‫اَ ْﻧت‬
alırsınız aldınız Siz alırsın aldın Sen

َ ُ‫ﯾَﺎ ْ ُﺧذ‬
‫ون‬ ‫ا َ َﺧذُوا‬ ‫ھ ُﮭ ْم‬ ُ‫ﯾَﺎ ْ ُﺧذ‬ َ‫ا َ َﺧذ‬ ‫ُھ َو‬
alırlar aldılar Onlar alır aldı O(er)

َ‫ﺗَﺎ ْ ُﺧذ‬ ْ‫ا َ َﺧذَت‬ ‫ﻲ‬


َ ‫ِھ‬
alır aldı O(dş)

Muzari Mazi Muzari Mazi


ُ‫ﻧَ ِﺟد‬ ‫َو َﺟ ْدﻧَﺎ‬ ‫ﻧَﺢْ ُن‬ ُ‫ا َ ِﺟد‬ ُ‫َو َﺟ ْدت‬ ‫اَﻧَﺎ‬
Buluruz Bulduk Biz Bulurum Buldum Ben

َ ُ‫ﺗ َ ِﺟد‬
‫ون‬ ‫َو َﺟ ْدﺗ ُ ْم‬ ‫ا َ ْﻧﺗ ُ ْم‬ ُ‫ﺗ َ ِﺟد‬ َ‫َو َﺟدْت‬ َ‫اَ ْﻧت‬
Bulursunuz Buldunuz Siz Bulursun Buldun Sen

َ ‫ﯾَ ِﺟد‬
‫ُون‬ ‫َو َﺟدُوا‬ ‫ھ ُﮭ ْم‬ ُ‫ﯾَ ِﺟد‬ َ‫َو َﺟد‬ ‫ُھ َو‬
Bulurlar Buldular Onlar Bulur Buldu O(er)

ُ‫ﺗ َ ِﺟد‬ ْ‫َو َﺟدَت‬ ‫ﻲ‬


َ ‫ِھ‬
Bulur Buldu O(dş)
235
28.DERS

‫ت‬ ‫َو َﻣ ْن ﯾَ ْﻌ َﻣ ْل ِﻣ َن اﻟ ﱠ‬
ِ ‫ﺻﺎ ِﻟ َﺣﺎ‬
salih ameller işlerse kim

‫وﻟٓ ِﺋ َك‬
ٰ ُ ‫ِﻣ ْن ذَﻛ ٍَر ا َ ْو ا ُ ْﻧ ٰﺛﻰ َو ُھ َو ُﻣ ْؤ ِﻣ ٌن ﻓَﺎ‬
işte onlar Mü’min olarak o ki kadın veya erkek

﴾١٢٤﴿ ً ‫ﻧَ ِﻘﯾرا‬ َ ‫ون ا ْﻟ َﺟﻧﱠﺔَ َو َﻻ ﯾُ ْظﻠَ ُﻣ‬


‫ون‬ َ ُ‫ﯾَ ْد ُﺧﻠ‬
çekirdek oyuğu ve haksızlığa da cennete girerler
kadar uğratılmazlar

«Erkek veya kadın o ki, kim Mü’min olarak salih ameller


işlerse, işte onlar cennete girerler ve çekirdek oyuğu
kadar haksızlığa da uğratılmazlar.» (Nisa Sûresi 124)

ُ‫ﺳﻠَ َم َوﺟْ َﮭﮫ‬


ْ َ ‫ﺳ ُن دِﯾﻧﺎ ً ِﻣ ﱠﻣ ْن ا‬
َ ْ‫َو َﻣ ْن اَﺣ‬
yüzünü teslim kimseden din daha kimdir
eden bakımından güzeli

‫ﺳ ٌن َواﺗﱠﺑَ َﻊ ِﻣﻠﱠﺔَ اِ ْﺑ ٰر ِھﯾ َم‬


ِ ْ‫� َو ُھ َو ُﻣﺣ‬
ِ ِ
İbrahim’in dinine tabi iyilik eder kendisi Allah’a
olan bir halde

﴾١٢٥﴿ ً‫َﺣ ِﻧﯾﻔﺎ ً َواﺗ ﱠ َﺧذَ ﷲُ اِ ْﺑ ٰر ِھﯾ َم َﺧ ِﻠﯾﻼ‬


dost İbrahim’i Allah edinmiştir ve Allah’ı
bir tanıyarak
«Din bakımından, kendisi iyilik eder bir halde
yüzünü Allah’a teslim eden ve Allah’ı bir tanıyarak
İbrahim’in dinine tabi olan kimseden daha güzeli
kimdir? Allah, İbrahim’i dost edinmiştir.»(Nisa
Sûresi 125)
236
HAL
Bir işin yapılması esnasında isi yapanın veya
işten etkilenenin bulunduğu durumun
belirtilmesi icin hal vavı kullanılır.

Bu vavdan sonra genellikle bir zamir gelir ve


arkasından geniş zamanlı bir fiil cümlesi veya bir
isim cümlesi gelir.

َ ‫ﻖ َوا َ ْﻧﺗ ُ ْم ﺗ َ ْﻌﻠَ ُﻣ‬


‫ون‬ ‫ﺎط ِل َوﺗَ ْﻛﺗ ُ ُﻣوا ا ْﻟ َﺣ ﱠ‬ ّ ‫ﺳوا ا ْﻟ َﺣ‬
ِ ‫ﻖ ِﺑﺎ ْﻟ َﺑ‬ ُ ‫َو َﻻ ﺗَ ْﻠ ِﺑ‬
biliyorken siz hakkı gizlemeyin batıl ile hakkı karıştırmayın

Hakkı batıl ile karıştırmayın ve siz biliyorken


hakkı gizlemeyin. (2:42)

ْ َ ‫ﷲ َوا َ ْﻧﺗ ُ ْم ﺗ‬
َ ‫ﺷ َﮭد‬
‫ُون‬ ِ ‫ون ِﺑ ٰﺎﯾَﺎ‬
ِ ‫ت‬
inkâr
ِ ‫َﯾٓﺎ ا َ ْھ َل ا ْﻟ ِﻛﺗَﺎ‬
َ ‫ب ِﻟ َم ﺗ َ ْﻛﻔُ ُر‬
görüp durduğunuz halde siz Allah’ın âyetlerini ediyorsunuz niçin Ey Ehl-i Kitap

Ey Ehl-i Kitap! Siz görüp durduğunuz halde,


niçin Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz? (3:70)
ٰ َ ‫ﯾَٓﺎ اَﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﱠذ‬
ْ ‫ﻖ ﺗُﻘَﺎ ِﺗ ِﮫ َو َﻻ ﺗَ ُﻣوﺗ ُ ﱠن ا ﱠِﻻ َوا َ ْﻧﺗ ُ ْم ُﻣ‬
َ ‫ﺳ ِﻠ ُﻣ‬
‫ون‬ َ ‫ِﯾن ا َﻣﻧُوا اﺗﱠﻘُوا‬
‫ﷲ َﺣ ﱠ‬
Müslümanlar siz ancak ve can korkulması gerektiği Allah’tan iman edenler ey
olarak verin şekilde korkun
Ey iman edenler! Allah’tan korkulması gerektiği şekilde
korkun ve siz ancak Müslümanlar olarak can verin! (3:145)
4
237

ْ َ ‫ﻋ ْﻧﮫُ َوا َ ْﻧﺗ ُ ْم ﺗ‬


َ ‫ﺳوﻟَﮫُ َو َﻻ ﺗ َ َوﻟﱠ ْوا‬ ٓ ٰ َ ‫ﯾَٓﺎ اَﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﱠذ‬
َ ُ‫ﺳ َﻣﻌ‬
‫ون‬ َ ‫ِﯾن ا َﻣﻧُوا ا َ ِطﯾﻌُوا‬
ُ ‫ﷲ َو َر‬
siz işitip ondan yüz çevirmeyin ve Resûlüne Allah’a itaat edin iman edenler ey
duyduğunuz halde

Ey iman edenler! Allah’a ve Resûlüne itaat edin. (8:20)


Ve siz işitip duyduğunuz halde ondan yüz çevirmeyin.
‫ون‬ َ ُ‫ﻋ ْﻧﮫ‬
َ ُ‫ﻏﺎﻓِﻠ‬ ُ ْ‫ﺎف اَ ْن َﯾﺄ ْ ُﻛﻠَﮫُ اﻟ ِذّﺋ‬
َ ‫ب َوا َ ْﻧﺗ ُ ْم‬ ُ ‫َوا َ َﺧ‬
habersiz iken ondan siz kurdun onu yemesinden korkarım

Siz ondan habersiz iken, kurdun onu


yemesinden korkarım! (12:13)

َ ُ‫ﻓَﻧَﺎدَﺗْﮫُ ا ْﻟ َﻣ ٰﻠٓ ِﺋﻛَﺔُ َو ُھ َو ٓﻗَﺎﺋِ ٌم ﯾ‬


ِ ‫ﺻ ِﻠّﻲ ﻓِﻲ ا ْﻟ ِﻣﺣْ َرا‬
‫ب‬
O, mihrabda namaz kılarken ayakta durup melekler ona nida ettiler

O, mihrabda ayakta durup namaz kılarken


melekler ona nida ettiler. (3:39) 5

‫ﷲ َو ُھ َﻮ َرﺑﱡﻨَﺎ َو َرﺑﱡ ُﻜ ْﻢ َوﻟَـ ٓﻨَﺎ‬


ِ ‫ﻗُ ْﻞ اَﺗ ُ َٓﺤﺎ ﱡﺟﻮﻧَﻨَﺎ ِﻓﻲ‬
hem de sizin hem bizim Allah Hâlbuki bizimle tartışmaya De ki
Rabbinizdir Rabbimizdir hakkında O mı giriyorsunuz

َ ‫ا َ ْﻋ َﻤﺎﻟُﻨَﺎ َوﻟَ ُﻜ ْﻢ ا َ ْﻋ َﻤﺎﻟُ ُﻜ ْﻢ َوﻧَ ْﺤ ُﻦ ﻟَﮫُ ُﻣ ْﺨ ِﻠﺼ‬


‫ُﻮن‬
ihlâslı olan O’na karşı Biz sizin sizedir bize Bizim
kimseleriz. amelleriniz de amellerimiz

De ki: “Allah hakkında bizimle tartışmaya mı giriyorsunuz?


Hâlbuki O, hem bizim Rabbimizdir hem de sizin Rabbinizdir.
Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de sizedir. Biz O’na
karşı, ihlâslı olan kimseleriz. (2:139)

‫ﻲ ﺗَﻔُو ُر‬ َ ‫إِذَا أ ُ ْﻟﻘُوا ﻓِﯾ َﮭﺎ‬


َ ‫ﺳ ِﻣﻌُوا ﻟَ َﮭﺎ ﺷ َِﮭﯾﻘًﺎ َو ِھ‬
kaynarken çıkardığı onun işitirler oraya atıldıkları zaman
uğultuyu
Oraya atıldıkları zaman, onun kaynarken
çıkardığı uğultuyu işitirler. (67:7) 6
238

‫ون‬ ُ ْ ‫اَﻓَﺎ َ ِﻣ َن ا َ ْھ ُل ا ْﻟﻘُ ٰ ٓرى اَ ْن َﯾﺄ ْ ِﺗ َﯾ ُﮭ ْم ﺑَﺄ‬


َ ‫ﺳﻧَﺎ ﺑَﯾَﺎﺗﺎ ً َو ُھ ْم ﻧَﺎﺋِ ُﻣ‬
azabımızın onlara
uyurken onlar o şehirlerin yoksa emin
geceleyin gelmeyeceğinden halkı midirler

Yoksa o şehirlerin halkı, geceleyin onlar uyurken (7:97)


azabımızın onlara gelmeyeceğinden emin midirler.

َ ‫ظ ُر‬
‫ون‬ ‫ﻋ َْن أَ ْﻣ ِر َر ِﺑّ ِﮭ ْم ﻓَﺄ َ َﺧذَﺗْ ُﮭ ُم اﻟ ﱠ‬ancak
ُ ‫ﺻﺎ ِﻋﻘَﺔُ َو ُھ ْم َﯾ ْﻧ‬ ‫ﻓَﻌَﺗَ ْوا‬
onlar
bakıp onlar yıldırım kendilerini Rablerinin emrine karşı geldiler
dururlarken çarpıverdi

Ancak onlar Rablerinin emrine karşı geldiler. Onlar


bakıp dururlarken, kendilerini yıldırım çarpıverdi. (51:44)

‫ﻲ دُ َﺧﺎ ٌن‬
َ ‫ﺎء َو ِھ‬ ْ ‫ﺛ ُ ﱠم ا‬
‫ﺳﺗَ َوى إِﻟَﻰ اﻟ ﱠ‬
ِ ‫ﺳ َﻣ‬
bir duman halinde göğe yöneldi sonra
olan
Sonra bir duman halinde olan göğe yöneldi. (41:11)
7

‫ﷲ ﻗِﯾَﺎﻣﺎ ً َوﻗُﻌُودا ً َوﻋ َٰﻠﻰ ُﺟﻧُو ِﺑ ِﮭ ْم‬


َ َ ‫ِﯾن َﯾ ْذﻛ ُُر‬
‫ون‬ َ ‫اَﻟﱠذ‬
ve yanları üstü yatarken otururken ayakta iken Allah’ı zikrederler onlar ki
Onlar ki, ayakta iken, otururken ve yanları üstü
yatarken Allah’ı zikrederler. (3:191)
�‫ا‬ ْ ‫ﺻ ِدّﻋًﺎ ِﻣ ْن َﺧ‬
ِ ‫ﺷ َﯾ ِﺔ ﱠ‬ َ َ ‫ﺷ ًﻌﺎ ُﻣﺗ‬ َ ‫ﻟَ ْو أ َ ْﻧ َز ْﻟﻧَﺎ َھذَا ا ْﻟﻘُ ْرآ َ َن‬
ِ ‫ﻋﻠَﻰ َﺟﺑَ ٍل ﻟَ َرأ َ ْﯾﺗَﮫُ َﺧﺎ‬
Allah ve parça baş
hakikaten bir Kur’an’ı bu indirseydik eğer
korkusundan parça olmuş eğmiş onu görürdün dağa

Eğer bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, hakikaten onu Allah


korkusundan başeğmiş ve parça parça olmuş görürdün. (59:21)

ٌ ‫ﺳ‬
‫ﯾر‬ ِ ‫ﺳﺋ ًﺎ َو ُھ َو َﺣ‬ َ ‫ﺻ َر ﻛ ﱠَرﺗَ ْﯾ ِن ﯾَ ْﻧﻘَ ِﻠ ْب إِﻟَ ْﯾ َك ا ْﻟ َﺑ‬
ِ ‫ﺻ ُر َﺧﺎ‬ ْ ‫ﺛ ُ ﱠم‬
َ َ‫ار ِﺟ ِﻊ ا ْﻟﺑ‬
ve bitkin olarak yorgun göz sana dönecektir tekrar tekrar gözünü çevirsonra

Sonra gözünü tekrar tekrar çevir, göz yorgun


ve bitkin olarak sana dönecektir. (67:4) 8
239

ً‫َوﺗَ َرى ُﻛ ﱠل أ ُ ﱠﻣ ٍﺔ َﺟﺎ ِﺛ َﯾﺔ‬


diz çökmüş her ümmeti görürsün

Her ümmeti diz çökmüş görürsün. (45:28)

ً‫اﺿﯾَﺔً َﻣ ْر ِﺿﯾﱠﺔ‬
ِ ‫ار ِﺟ ِﻌﻲ إِﻟَﻰ َر ِﺑّ ِك َر‬
ْ
O’da senden Sen O’ndan Rabbine dön
hoşnut olarak hoşnut
Sen O’ndan hoşnut, O’da senden hoşnut olarak
Rabbine dön! (89:28)

sabaha girdikleri o korkunç onları da


vakit ses yakalayıverdi

Sabaha girdikleri vakit onları da, o korkunç


(15:83)
ses yakalayıverdi. (15:83) 9

gündoğumuna korkunç onları


ulaştıklarında ses yakaladı
Gündoğumuna ulaştıklarında korkunç ses
onları yakaladı. (15:73)

ْ ‫ﻲ َوأْﺗُوﻧِﻲ ُﻣ‬
َ ‫ﺳ ِﻠ ِﻣ‬
‫ﯾن‬ َ ‫اَ ﱠﻻ ﺗَ ْﻌﻠُوا‬
‫ﻋﻠَ ﱠ‬
teslim olanlar olarak bana gelin bana karşı büyüklenmeyin

Bana karşı büyüklenmeyin, teslim olanlar olarak


bana gelin. (27:31)

َ ‫ﺎﺟد‬
‫ِﯾن‬ َ ُ‫ﺳ َﺣ َرة‬
ِ ‫ﺳ‬ َ ‫ﻓَﺎ ُ ْﻟ ِﻘ‬
‫ﻲ اﻟ ﱠ‬
secdeye sihirbazlar da bunun üzerine
kapandılar

Bunun üzerine sihirbazlar da secdeye kapandılar. (26:46)


10
240

‫ﯾن ِﻣ َن اﻟذﱡ ِ ّل‬ ِ ‫ﻋﻠَ ْﯾ َﮭﺎ َﺧﺎ‬


َ ‫ﺷ ِﻌ‬ َ ‫ﺿ‬
َ ‫ون‬ ُ ‫َوﺗَ َرا ُھ ْم ﯾُ ْﻌ َر‬
zilletten başlarını önlerine ona arz onları görürsün
eğmiş bir halde (ateşe) olunurlarken
Onları, zilletten başlarını önlerine eğmiş bir
halde ona (ateşe) arz olunurlarken.(42:45)
َ ‫ض اِﺋْﺗِﯾَﺎ َط ْوﻋًﺎ أ َ ْو ﻛ َْر ًھﺎ ﻗَﺎﻟَﺗَﺎ أَﺗ َ ْﯾﻧَﺎ َطﺎﺋِ ِﻌ‬
‫ﯾن‬ ِ ‫ﻓَﻘَﺎ َل ﻟَ َﮭﺎ َو ِﻟ ْﻸ َ ْر‬
isteyenler geldik istemeyerek veya isteyerek gelin yere ona ve dedi
olarak dediler (göğe) ki
Ona ve yere dedi ki: “isteyerek veya istemeyerek
gelin!” “İsteyenler olarak geldik” dediler. (41:11)

ٌ‫َوﻛ َٰذ ِﻟ َك اَ ْﺧذُ َر ِﺑّ َك اِذَا ا َ َﺧذَ ا ْﻟﻘُ ٰرى َو ِھ َﻰ َظﺎ ِﻟ َﻣﺔ‬
Zulme olan memleketlerin yakaladığında Rabbinin yakalaması İşte
sapmış halkını böyledir
Zulme sapmış olan memleketlerin halkını yakala-
dığında, Rabbinin yakalaması işte böyledir! (11:102) 11

İSMİ MEVSULLER
İki cümle parçasını birbirine bağlamak için
kullanılan kelimelere ismi mevsul denir. Bu
kelimeler cümleye “ki o …yapandır”, “ki o
yaptı”, “… yapan /eden kişi” gibi anlamları
ilave eder. İsmi mevsuller aşağıdaki tabloda
gösterilmiştir:

Çoğul Tekil

Eril َ ‫اَﻟﱠ‬
‫ذﯾن‬ ‫اَﻟﱠ ِذي‬

Dişil ‫ﱠاﻻﺗِﻲ‬ ‫اَ ﱠل ِﺗﻲ‬


241

ِ ّ ‫ِﯾن ا ْﻟ َﺣ‬
‫ﻖ‬ ِ ‫ﺳوﻟَﮫُ ِﺑﺎ ْﻟ ُﮭ ٰدى َود‬ َ ‫ُھ َو اﻟﱠـ ٓذِي ا َ ْر‬
ُ ‫ﺳ َل َر‬
hak din ile hidâyet Resûlünü gönderendir O (Allah)

O, Resûlünü hidâyet ve hak din ile gönderendir. (9:33)

َ‫ﺳ ِﯾّﺋَﺔ‬ َ ‫اِ ْدﻓَ ْﻊ ﺑِﺎﻟﱠﺗِﻲ ِھ‬


َ ْ‫ﻲ اَﺣ‬
‫ﺳ ُن اﻟ ﱠ‬
kötülüğü en iyi olanla Sen sav

Sen kötülüğü en iyi olanla sav. (23:96)

َ ُ‫َﻣﺎ ٰھ ِذ ِه اﻟﺗ ﱠ َﻣﺎ ِﺛﯾ ُل اﻟﱠ ِﺗﻲ اَ ْﻧﺗ ُ ْم ﻟَ َﮭﺎ ﻋَﺎ ِﻛﻔ‬
‫ون‬
tapmakta kendilerine sizin olduğunuz heykeller şu nedir

Sizin, kendilerine tapmakta olduğunuz şu


heykeller nedir? (21:52) 13

‫ﺳﺎﺋِ ِﮭ ْم َﻣﺎ ُھ ﱠن‬ َ ‫ِﯾن ﯾُ َظﺎ ِھ ُر‬


َ ِ‫ون ِﻣ ْﻧ ُﻛ ْم ِﻣ ْن ﻧ‬ َ ‫اﻟﱠذ‬
onlar değildir kadınlara sizden zıhar da bulunanlar (bilsinler ki)

‫أ ُ ﱠﻣ َﮭﺎﺗِ ِﮭ ْم ِإ ْن أ ُ ﱠﻣ َﮭﺎﺗ ُ ُﮭ ْم ِإ ﱠﻻ ﱠ‬
‫اﻟﻼﺋِﻲ َوﻟَ ْدﻧَ ُﮭ ْم‬
kendilerini doğuranlardır ancak onların anneleri kendi anneleri

Sizden kadınlara “Zıhar” da bulunanlar (bilsinler ki)


onlar, kendi anneleri değildir. Onların anneleri ancak
kendilerini doğuranlardır. (58:2)

‫ِﯾﺎر ِھ ْم َوأَ ْﻣ َوا ِﻟ ِﮭ ْم‬


ِ ‫ِﯾن أ ُ ْﺧ ِر ُﺟوا ِﻣ ْن د‬ ِ ‫اء ا ْﻟ ُﻣ َﮭ‬
َ ‫ﺎﺟ ِر‬
َ ‫ﯾن اﻟﱠذ‬ ِ ‫ِﻟ ْﻠﻔُﻘَ َر‬
ve mallarından yurtlarından çıkarılmış olan muhacirler içindir fakir

(O ganimet malları) yurtlarından ve mallarından


(59:8)
çıkarılmış olan, fakir Muhacirler içindir. (59:8) 14
242

ً ‫ض ذَ َھﺑﺎ‬
ِ ‫ﺎر ﻓَﻠَ ْن ﯾُ ْﻘﺑَ َل ِﻣ ْن ا َ َﺣ ِد ِھ ْم ِﻣ ْل ُء ْاﻻَ ْر‬
ٌ َ ‫ا ﱠِن اﻟﱠذ‬
‫ِﯾن َﻛﻔَ ُروا َو َﻣﺎﺗُوا َو ُھ ْم ُﻛﻔﱠ‬
altını dünya dolusu onların kabul
kâfir kimseler ve ölen inkâr şüphesiz
hiçbirinden edilmeyecektir olarak var ya edenler

Şüphesiz inkâr edenler ve kâfir olarak ölen kimseler


var ya, eğer dünya dolusu altını fidye verseler de
onların hiçbirinden kabul edilmeyecektir. (3:91)

‫ِﯾن ُﺣ ِ ّﻣﻠُوا اﻟﺗ ﱠ ْو َراةَ ﺛ ُ ﱠم‬


َ ‫َﻣﺛ َ ُل اﻟﱠذ‬
sonra Tevrat kendilerine yükletilip durumu

ْ َ ‫ﻟَ ْم َﯾﺣْ ِﻣﻠُو َھﺎ َﻛ َﻣﺛ َ ِل ا ْﻟ ِﺣ َﻣ ِﺎر ﯾَﺣْ ِﻣ ُل أ‬


ً َ‫ﺳﻔ‬
‫ﺎرا‬
kitaplar taşıyan eşeğin durumu onu
gibidir taşımayanların
Kendilerine Tevrat yükletilip, sonra onu
taşımayanların durumu, kitaplar taşıyan eşeğin
durumu gibidir. (62:5) 15

‫ض ِﻣﺛْﻠَ ُﮭ ﱠن‬
ِ ‫ت َو ِﻣ َن ْاﻷ َ ْر‬
ٍ ‫ﺎوا‬
َ ‫ﺳ َﻣ‬
َ ‫ﺳ ْﺑ َﻊ‬ َ َ‫ا�ُ اﻟﱠذِي َﺧﻠ‬
َ ‫ﻖ‬ ‫ﱠ‬
benzerlerini ve yerden de göğü yedi kat yarattı Allah

Allah yedi kat göğü ve yerden de benzerlerini


yarattı. (65:12)

َ ‫ﻋ ِذّﺑُ ُﮭ ْم‬
َ ً ‫ﻋذَاﺑﺎ‬
ً ‫ﺷدِﯾدا‬ َ ‫ﻓَﺎ َ ﱠﻣﺎ اﻟﱠذ‬
َ ُ ‫ِﯾن َﻛﻔَ ُروا ﻓَﺎ‬
şiddetli bir azab cezalandıracağım Fakat inkâr edenlere
ile gelince

ِ َ‫اﻻ ِﺧ َر ۘ ِة َو َﻣﺎ ﻟَ ُﮭ ْم ِﻣ ْن ﻧ‬
َ ‫ﺎﺻ ِر‬
‫ﯾن‬ ٰ ْ ‫ِﻓﻲ اﻟدﱡ ْﻧ َﯾﺎ َو‬
yardımcılardan hiç kimse onlar için ve ahirette dünyada
yoktur

Fakat inkâr edenlere gelince, dünyada ve ahirette


onları şiddetli bir azab ile cezalandıracağım. Onlar
için yardımcılardan hiç kimse yoktur! (3:56) 16
243

ِ ّ‫ت ﻓَﯾُ َو ِﻓ‬


‫ﯾﮭ ْم‬ ‫ِﯾن ٰا َﻣﻧُوا َوﻋ َِﻣﻠُوا اﻟ ﱠ‬
ِ ‫ﺻﺎ ِﻟ َﺣﺎ‬ َ ‫َواَ ﱠﻣﺎ اﻟﱠذ‬
(Allah) onlara ve
salih ameller işleyenler İman edenler ise
tastamam verecektir

‫ب اﻟ ﱠ‬
َ ‫ظﺎ ِﻟ ِﻣ‬
‫ﯾن‬ َ ‫ا ُ ُﺟ‬
ّ ‫ور ُھ ْم َوﷲُ َﻻ ﯾُ ِﺣ‬
zalimleri sevmez Allah mükâfatlarını

İman edenler ve salih ameller işleyenler ise,


(Allah) onlara mükâfatlarını tastamam
verecektir. Allah, zalimleri sevmez. (3:57)

ً ‫ﺎر ﻧُﺷُورا‬ ُ ‫َو ُھ َواﻟﱠذِي َﺟ َﻌ َل ﻟَ ُﻛ ُم اﻟﱠ ْﯾ َل ِﻟﺑَﺎﺳﺎ ً َواﻟﻧﱠ ْو َم‬


َ ‫ﺳﺑَﺎﺗﺎ ً َو َﺟﻌَ َل اﻟﻧﱠ َﮭ‬
dağılıp gündüzü de istirahat uykuyu bir geceyi size kılan
O’dur
(çalışma zamanı) ve yapan elbise/örtü

Size geceyi bir elbise/örtü, uykuyu istirahat kılan ve


gündüzü de dağılıp (çalışma zamanı) yapan O’dur.(25:47)

‫اﻹ ْﻧ ِس ﻧَﺟْ ﻌَ ْﻠ ُﮭ َﻣﺎ‬ َ َ ‫ِﯾن َﻛﻔَ ُروا َرﺑﱠﻧَﺎ أ َ ِرﻧَﺎ اﻟﱠذَ ْﯾ ِن أ‬


ِ ْ ‫ﺿ ﱠﻼﻧَﺎ ِﻣ َن ا ْﻟ ِﺟ ِّن َو‬ َ ‫َوﻗَﺎ َل اﻟﱠذ‬
onları ve cinlerden bizi olanları bize göster Rabbimiz kâfirler derler ki
alalım da insanlardan saptırmış
Kâfirler derler ki: “Rabbimiz! Cinlerden ve insanlardan
bizi saptırmış olanları bize göster. (41:29)

‫ِﯾن ﻓِﻲ أ َ ْﻣ َوا ِﻟ ِﮭ ْم َﺣ ﱞ‬


‫ﻖ َﻣ ْﻌﻠُو ٌم‬ َ ‫ون َواﻟﱠذ‬ َ ‫ﻋﻠَﻰ‬
َ ‫ﺻ َﻼ ِﺗ ِﮭ ْم دَاﺋِ ُﻣ‬ َ ‫اﻟﱠذ‬
َ ‫ِﯾن ُھ ْم‬
belirli bir mallarında vardır ve onların devamlıdırlar namazlarında ki onlar
hak
Ki onlar namazlarında devamlıdırlar. Ve onların
mallarında belirli bir hak vardır. (70:23-24)
ً ‫ا� ﺗَ ْﺑد‬
‫ِﯾﻼ‬ ِ ‫ﺳﻧﱠ ِﺔ ﱠ‬ ِ ‫ﺳﻧﱠﺔَ ﱠ‬
ُ ‫ا� اﻟﱠﺗِﻲ ﻗَ ْد َﺧﻠَتْ ِﻣ ْن ﻗَ ْﺑ ُل َوﻟَ ْن ﺗ َ ِﺟدَ ِﻟ‬ ُ
Allah’ın
bir değişiklik sünnetinde asla öteden süregelen (bu) Allah’ın sünnetidir
bulamazsın beri
(Bu), Allah’ın öteden beri süregelen sünnetidir. (48:23)
Allah’ın sünnetinde asla bir değişiklik bulamazsın. 18
244
Kelimelerin anlamlarını yazın.
ً‫اﺿﯾَﺔ‬
ِ ‫َر‬ ‫ﻰ دُ َﺧﺎ ٌن‬ ‫َواَﻧﺗ ُ ْم ﺗَ ْﻌﻠَ ُﻣو َن‬
َ ‫َو ِھ‬
Razı olarak Duman iken Bildiğiniz halde

َ ‫ﺻ ِﺑ ِﺣ‬
‫ﯾن‬ ْ ‫ُﻣ‬ ‫ا َ ِطﯾﻌُو ﱠ‬
َ�‫ا‬ ‫ُون‬ ْ َ ‫َواَﻧﺗ ُ ْم ﺗ‬
َ ‫ﺷ َﮭد‬
Sabaha ererken Allah’a itaat edin Gördüğünüz halde

ُ‫ﺻ ْﯾ َﺣﺔ‬
‫اﻟ ﱠ‬ ‫ا ْﻟ ُﮭدَى‬ ْ ‫َواَﻧﺗ ُ ْم ُﻣ‬
َ ‫ﺳ ِﻠ ُﻣ‬
‫ون‬
Çığlık Yol gösterme Siz Müslümanlar iken

َ ‫ﺳ ِﻠ ِﻣ‬
‫ﯾن‬ ْ ‫ُﻣ‬ ‫ﱠ‬
‫اﻟﻼﺋِﻲ‬ ‫ِﯾن ٰا َﻣﻧُوا‬
َ ‫ﯾَﺎ اَﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﱠذ‬
Müslümanlar olarak Ki onlar (dş) Ey iman edenler

َ ‫ﺎﺟد‬
‫ِﯾن‬ ِ ‫ﺳ‬
َ ِ ‫ﻓُﻘَ َر‬
‫اء‬ ‫َو ُھ َو ﻗَﺎﺋِ ٌم‬
Secde edenler olarak Fakirler Ayakta durduğu halde

‫ﯾن‬ ِ ‫َﺧﺎ‬
َ ‫ﺷ ِﻌ‬ ‫ﻋَﺎ ِﻛﻔُو‬ ‫َو ُھ َو َرﺑﱡﻧَﺎ َو َرﺑﱡ ُﻛ ْم‬
‫َن‬
O bizim ve sizin
Huşu duyanlar olarak Adayanlar rabbiniz iken

ً ‫َط ْوﻋﺎ‬ ‫ا ُ ﱠﻣ َﮭﺎﺗ ُ ُﮭ ْم‬ ٌ‫ﻲ َظﺎ ِﻟ َﻣﺔ‬


َ ‫َو ِھ‬
İsteyerek Onların anneleri Zalim iken

ً ‫ﺑَﯾَﺎﺗﺎ‬ ِ ‫ا ْﻟ ُﻣ َﮭ‬
َ ‫ﺎﺟ ِر‬
‫ﯾن‬ ‫ﻲ ﺗَﻔُو ُر‬
َ ‫َو ِھ‬
Geceleyin Muhacirler Kaynarken
245

ً ‫ﻛ َْرھﺎ‬ ٌ ‫َو ُھ ْم ُﻛﻔﱠ‬


‫ﺎر‬ ‫ﺷ ِﮭﯾﻘًﺎ‬
َ
İstemeyerek Onlar kafirler iken Kükreyen

َ ِ‫ُﻣﺷ ِْرﻗ‬
‫ﯾن‬ ٍ ‫ﺳ ٰﻣ َوا‬
‫ت‬ َ ‫ﺳ ْﺑ َﻊ‬
َ ‫اَ ْھ ُل ا ْﻟﻘُ َر ٰى‬
Güneş doğarken Yedi gök Sehirler ahalisi

ً‫َﻣ ْر ِﺿﯾﱠﺔ‬ ْ َ ‫َواَﻧﺗ ُ ْم ﺗ‬


َ ُ‫ﺳ َﻣﻌ‬
‫ون‬ ُ ‫َو ُھ ْم َﯾﻧ‬
َ ‫ظ ُر‬
‫ون‬
Razı olunmuş İşittiğiniz halde Onlar bakarken

‫ﯾن‬ ِ َ‫ﻧ‬
َ ‫ﺎﺻ ِر‬ َ ً ‫ﻋذَاﺑﺎ‬
ً ‫ﺷدِﯾدا‬ َ َ ‫ا ُ ُﺟ‬
‫ور ُھ ْم‬
Yardım edenler Şiddetli azap Mükafatları

ِ ‫َﺧﺎ‬
ً ‫ﺳﺋﺎ‬ ِ ‫ﺳﻧﱠﺔَ ﱠ‬
�‫ا‬ ُ ً ‫ِﻟﺑَﺎﺳﺎ‬
Aciz Allah’ın kuralı Elbise, örtü

ً‫َﺟﺎ ِﺛ َﯾﺔ‬ ً ‫ﻗِﯾَﺎﻣﺎ‬ ‫اِ ْﻧ ِس‬

Diz çökmüş Ayakta iken İnsan

َ َ‫ُم ﺗ‬
‫ﺻ ِدّﻋًﺎ‬ ً ‫ﻗُﻌُودا‬ َ ‫دَ اﺋِ ُﻣ‬
‫ون‬
Parçalanmış Otururken Devamlı olanlar

ْ‫ﻗَ ْد َﺧﻠَت‬ ِ ّ‫ﻓَﯾُ َو ِﻓ‬


‫ﯾﮭ ْم‬ ً ‫ﺗَ ْﺑد‬
‫ِﯾﻼ‬
Onlara tastamam
Süregelen verecektir Bir değişiklik
246
Muzari Mazi Muzari Mazi
‫ﻧَ َرى‬ ‫َرأ َ ْﯾﻧَﺎ‬ ‫ﻧَﺢْ ُن‬ ‫اَ َرى‬ ُ‫َرأَﯾْت‬ ‫اَﻧَﺎ‬
Görürüz Gördük Biz Görürüm Gördüm Ben

‫ﺗ َ َر ْو َن‬ ‫َرأَ ْﯾﺗ ُ ْم‬ ‫ا َ ْﻧﺗ ُ ْم‬ ‫ﺗَ َرى‬ َ‫َرأ َ ْﯾت‬ َ‫ا َ ْﻧت‬
Görürsünüz Gördünüz Siz Görürsün Gördün Sen

‫َﯾ َر ْو َن‬ ‫َرأ َ ْو‬ ‫ھ ُﮭ ْم‬ ‫ﯾَ َرى‬ ‫َرأَى‬ ‫ُھ َو‬
Görürler Gördüler Onlar Görür Gördü O(er)

‫ﺗَ َرى‬ ْ‫َرأَت‬ ‫ﻲ‬


َ ‫ِھ‬
Görür Gördü O(dş)

Muzari Mazi Muzari Mazi


------ ‫ِﺟﺄ ْﻧَﺎ‬ ‫ﻧَﺢْ ُن‬ ----- ُ‫ِﺟﺄ ْت‬ ‫اَﻧَﺎ‬
Geldik Biz Geldim Ben

------ ‫ِﺟﺄْﺗ ُ ْم‬ ‫ا َ ْﻧﺗ ُ ْم‬ ----- َ‫ِﺟﺄْت‬ َ‫ا َ ْﻧت‬


Geldiniz Siz Geldin Sen

------- ‫َﺟﺄ ُو‬ ‫ھ ُﮭ ْم‬ ----- َ ‫َﺟﺄ‬ ‫ُھ َو‬


Geldiler Onlar Geldi O(er)

------ ْ‫َﺟﺄَت‬ ‫ﻲ‬


َ ‫ِھ‬
Geldi O(dş)
247
29.DERS

‫ﺷ ْﻲ ۘ ٍء‬ ُ ‫اَ ﱣ�ُ َﺧﺎ ِﻟ‬


َ ‫ﻖ ُﻛ ِ ّل‬
her şeyin yaratıcısıdır Allah

َ ‫َو ُھ َو ﻋ َٰﻠﻰ ُﻛ ِ ّل‬


﴾٦۲﴿‫ﺷ ْﻲ ٍء َو ِﻛﯾ ٌل‬
vekildir her şey üzerinde ve O

Allah, her şeyin yaratıcısıdır ve O, her şey


üzerinde vekildir.

‫ِﯾن َﻛﻔَ ُروا‬ ِ ‫ت َو ْاﻻَ ْر‬


َ ‫ض َواﻟﱠذ‬ ‫ﻟَﮫُ َﻣﻘَﺎ ِﻟﯾدُ اﻟ ﱠ‬
ِ ‫ﺳ ٰﻣ َوا‬
O’na
inkâr edenler ve yerin göklerin anahtarları aittir
var ya

ِ ‫وﻟٓﺋِكَ ُھ ُم ا ْﻟ َﺧﺎ‬
َ ‫ﺳ ُر‬
‫﴾ ﻗُ ْل‬٦۳﴿‫ون‬ ٰ ُ ‫ا� ا‬
ِ‫ت ﱣ‬ ِ ‫ِﺑ ٰﺎ َﯾﺎ‬
hüsrana Allah’ın
işte
de ki onlar âyetlerini
uğrayanlardır

َ ُ‫ا ْﻟ َﺟﺎ ِھﻠ‬


﴾٦٤﴿‫ون‬ ِ ‫أَﻓَﻐَ ْﯾ َر ﱣ‬
‫ا� ﺗَﺄ ْ ُﻣ ُٓرو ِٓﻧّﻲ ا َ ْﻋﺑُدُ اَﯾﱡ َﮭﺎ‬
ey cahiller ibadet bana Allah’tan
etmemi mi emrediyorsunuz başkasına

Göklerin ve yerin (hazinelerinin) anahtarları O’na aittir.


Allah’ın âyetlerini inkâr edenler var ya, işte onlar, hüsrana
uğrayanlardır. De ki: “Ey cahiller! Bana, Allah’tan
başkasına ibadet etmemi mi emrediyorsunuz?”
248

İSMİ FAİL: İşi, fiili yapan demektir. Yazan, yaratan,


bilen gibi. Üçlü fiillerde ( ‫ )ﻓَﺎ ِﻋ ٌل‬kalıbındadır.
Bilen ‫ﻋَﺎ ِﻟ ٌم‬ Yaratan ٌ ‫َﺧﺎ ِﻟ‬
‫ﻖ‬ Yazan ‫ب‬
ٌ ِ‫ﻛَﺎﺗ‬
İsmi Mef’ul: İşten, fiilden etkilenen demektir. Yazılan,
yaratılan, bilinen gibi. Üçlü fiillerde ( ‫ ) َﻣ ْﻔﻌُو ٌل‬kalıbındadır.

Bilinen ‫َﻣ ْﻌﻠُو ٌم‬ Yaratılan ٌ ‫َﻣ ْﺧﻠُو‬


‫ق‬ Yazılan ٌ ُ ‫َﻣ ْﻛﺗ‬
‫وب‬
Mastar: Fiilden türetilmiş isimdir; işin adıdır.
Yazma, okuma, yaratma, gibi. Üçlü fiillerde
genellikle ( ‫ ) ﻓِ ْﻌ ٌل‬kalıbındadır.

İlim, bilme ‫ِﻋ ْﻠ ٌم‬ Yaratış,


yaratma ٌ ‫َﺧ ْﻠ‬
‫ﻖ‬ Yapma, iş ‫ِﻓ ْﻌل‬

Anlam Mastar İsmi Mef'ul İsmi Fail Muzari Mazi


Yapma Yapılan Yapan Yapar Yaptı

Yapmak ‫ﻓِ ْﻌ ٌل‬ ‫َﻣ ْﻔﻌُو ٌل‬ ‫ﻓَﺎ ِﻋ ٌل‬ ‫َﯾ ْﻔ َﻌ ُل‬ ‫ﻓَ َﻌ َل‬

Yaratmak ٌ ‫َﺧ ْﻠ‬


‫ﻖ‬ ٌ ‫َﻣ ْﺧﻠُو‬
‫ق‬ ٌ ‫َﺧﺎ ِﻟ‬
‫ﻖ‬ ُ ُ‫ﯾَ ْﺧﻠ‬
‫ﻖ‬ َ ‫َﺧ َﻠ‬
‫ﻖ‬

Bilmek ‫ِﻋ ْﻠ ٌم‬ ‫َﻣ ْﻌﻠُو ٌم‬ ‫ﻋَﺎ ِﻟ ٌم‬ ‫َﯾ ْﻌ َﻠ ُم‬ ‫ﻋ ِﻠ َم‬
َ

Yazmak ٌ‫ِﻛﺗَﺎﺑَﺔ‬ ٌ ُ ‫َﻣ ْﻛﺗ‬


‫وب‬ ‫ب‬
ٌ ِ‫ﻛَﺎﺗ‬ ُ ُ ‫ﯾَ ْﻛﺗ‬
‫ب‬ َ َ‫َﻛﺗ‬
‫ب‬
Yardım
etmek ‫ﻧَﺻ ٌْر‬ ‫ور‬
ٌ ‫ﺻ‬ُ ‫َﻣ ْﻧ‬ ِ َ‫ﻧ‬
‫ﺎﺻ ٌر‬ ُ ‫َﯾ ْﻧ‬
‫ﺻ ُر‬ َ َ‫ﻧ‬
‫ﺻ َر‬
249
Anlam Mastar İsmi Mef'ul İsmi Fail Muzari Mazi
Yapma Yapılan Yapan Yapar Yaptı

Vurmak ‫ب‬ َ
ٌ ‫ﺿ ْر‬ ٌ ‫ﺿ ُر‬
‫وب‬ ْ ‫َﻣ‬ ‫ب‬ َ
ٌ ‫ﺿ ِﺎر‬ ‫ب‬ ْ َ‫ﯾ‬
ُ ‫ﺿ ِر‬ ‫ب‬ َ
َ ‫ﺿ َر‬

İşitmek ‫ﺳ ْﻣ ٌﻊ‬
َ ‫ع‬
ٌ ‫ﺳ ُﻣو‬
ْ ‫َﻣ‬ ‫ﺎﻣ ٌﻊ‬
ِ ‫ﺳ‬َ ‫ﺳ َﻣ ُﻊ‬
ْ ‫َﯾ‬ ‫ﺳ ِﻣ َﻊ‬
َ

Sapıtmak ٌ‫ﺿﻼَﻟَﺔ‬
َ ‫ﺿﻠُو ٌل‬
ْ ‫َﻣ‬ َ
‫ﺿﺎ ﱞل‬ ‫َﯾ ِﺿ ﱡل‬ َ
‫ﺿ ﱠل‬

Bulmak ٌ ‫ُو ُﺟود‬ ٌ ‫َﻣ ْو ُﺟود‬ ٌ‫اﺟد‬


ِ ‫َو‬ ُ‫َﯾ ِﺟد‬ َ‫َو َﺟد‬

Demek ‫ﻗَ ْو ٌل‬ ‫َﻣﻘُو ٌل‬ ‫ﻗَﺎﺋِ ٌل‬ ‫ﯾَﻘُو ُل‬ ‫ﻗَﺎ َل‬

Anlam Mastar İsmi Mef'ul İsmi Fail Muzari Mazi


Yapma Yapılan Yapan Yapar Yaptı

Çağırmak ‫دُﻋَﺎ ٌء‬ ‫َﻣ ْدﻋ ﱞُو‬ ‫دَا ِﻋﻲ‬ ‫َﯾ ْدﻋُو‬ ‫دَﻋَﺎ‬

Emretmek ‫اَ ْﻣ ٌر‬ ٌ ‫َﻣﺎ ْ ُﻣ‬


‫ور‬ ‫ٰا ِﻣ ٌر‬ ‫ﯾَﺎ ْ ُﻣ ُر‬ ‫اَ َﻣ َر‬

İcra etmek َ َ‫ﻗ‬


‫ﺿﺎ ٌء‬ ‫َﻣ ْﻘ ِﺿ ﱞ‬
‫ﻲ‬ ٍ َ‫ﻗ‬
‫ﺎض‬ ‫َﯾ ْﻘ ِﺿﻲ‬ َ َ‫ﻗ‬
‫ﺿﻰ‬

Razı olmak َ ‫ِر‬


‫ﺿﺎ ٌء‬ ‫ﻲ‬
‫َﻣ ْر ِﺿ ﱞ‬ ‫اض‬
ٍ ‫َر‬ َ ‫ﯾَ ْر‬
‫ﺿﻰ‬ ‫ﻲ‬
َ ‫َر ِﺿ‬

Yemek ‫ا َ ْﻛ ٌل‬ ‫َﻣﺎْﻛُو ٌل‬ ‫ٰا ِﻛ ٌل‬ ‫ﯾَﺎ ْ ُﻛ ُل‬ ‫اَ َﻛ َل‬
250

َ ‫ظ‬
‫ون‬ ُ ‫وﺟ ِﮭ ْم َﺣﺎ ِﻓ‬
ِ ‫ِﯾن ُھ ْم ِﻟﻔُ ُر‬ َ ُ‫ﻠز ٰﻛو ِة ﻓَﺎ ِﻋﻠ‬
َ ‫ون َواﻟﱠذ‬ َ ‫َواﻟﱠذ‬
‫ِﯾن ُھ ْم ِﻟ ﱠ‬
koruyanlardır ırzlarını onlar ki verenlerdir zekâtı onlar ki
Onlar ki, zekâtı verenlerdir. Onlar ki ırzlarını
koruyanlardır. (23:4-5)

َ ‫ﺎﺻ ِر‬
‫ﯾن‬ ُ ‫َو َﻣﺄ ْ ٰوﯾ ُﻛ ُم اﻟﻧﱠ‬
ِ َ‫ﺎر َو َﻣﺎ ﻟَ ُﻛ ْم ِﻣ ْن ﻧ‬
yardımcılar da ve sizin için yoktur ateştir varacağınız yer

Varacağınız yer ateştir ve sizin için yardımcılar


da yoktur. (29:25)

‫ﺻدَﻗَ ٍﺔ ﯾَﺗْﺑَﻌُ َٓﮭﺎ اَذًى‬ ٌ ‫ﻗَ ْو ٌل َﻣ ْﻌ ُر‬


َ ‫وف َو َﻣ ْﻐ ِﻔ َرة ٌ َﺧ ْﯾ ٌر ِﻣ ْن‬
eziyet akabinde sadakadan daha ve bir güzel bir söz
gelen hayırlıdır bağışlama

Güzel bir söz ve bir bağışlama, akabinde eziyet


gelen sadakadan daha hayırlıdır. (2:263) 31

َ ِ‫ﺻ ْرﻧَﺎ ُھ ْم ﻓَﻛَﺎﻧُوا ُھ ُم ا ْﻟﻐَﺎ ِﻟﺑ‬


‫ﯾن‬ َ َ‫َوﻧ‬
onlar galip gelenler oldular onlara yardım ettik de
Onlara yardım ettik de, onlar galip gelenler oldular. (37:116)
َ ُ‫اﻟرا ِﻛﻌ‬
‫ون‬ ‫ون ﱠ‬ ‫ُون اﻟ ٓﱠ‬
َ ‫ﺳﺎﺋِ ُﺣ‬ ِ ‫ُون ا ْﻟ َﺣ‬
َ ‫ﺎﻣد‬ َ ُ‫اَﻟﺗٓﱠﺎﺋِﺑ‬
َ ‫ون ا ْﻟ َﻌﺎ ِﺑد‬
rükû edenler (cihad için) hamd ibadet tevbe
seyahat edenler edenler edenler edenler

َ ‫وف َواﻟﻧﱠﺎ ُھ‬


‫ون ﻋ َِن ا ْﻟ ُﻣ ْﻧﻛ َِر‬ ِ ‫ون ِﺑﺎ ْﻟ َﻣ ْﻌ ُر‬ ٰ ْ ‫ُون‬
َ ‫اﻻ ِﻣ ُر‬ َ ‫ﺎﺟد‬
ِ ‫ﺳ‬
‫اﻟ ﱠ‬
kötülükten alıkoyanlar iyiliği emredenlersecdeye kapananlar

َ ِ‫ﺷ ِر ا ْﻟ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧ‬
‫ﯾن‬ َ ‫ظ‬
ِ ‫ون ِﻟ ُﺣدُو ِد‬
ّ ِ َ‫ﷲ َوﺑ‬ ُ ِ‫َوا ْﻟ َﺣﺎﻓ‬
mü’minleri müjdele Allah’ın sınırlarını ve koruyanlar

Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (cihad için)


seyahat edenler (veya oruç tutanlar), rükû edenler, secdeye
kapananlar, iyiliği emredenler, kötülükten alıkoyanlar ve
Allah’ın sınırlarını koruyanlar… Mü’minleri müjdele! (9:112)
32
ِ ْ ‫ﷲ َﯾﺄ ْ ُﻣ ُر ِﺑﺎ ْﻟ َﻌ ْد ِل َو‬
251

ِ َٓ‫ﺎن َواِﯾﺗ‬
‫ﺎئ‬ ِ ‫ﺳ‬َ ْ‫اﻻﺣ‬ َ ‫ا ﱠِن‬
ve vermeyi iyiliği adaleti emreder Allah şüphesiz

ِ ‫ﺎء َوا ْﻟ ُﻣ ْﻧﻛ َِر َوا ْﻟ َﺑ ْﻐﻲ‬


ِ ‫ﺷ‬َٓ ْ‫ذِي ا ْﻟﻘُ ْر ٰﺑﻰ َوﯾَ ْﻧ ٰﮭﻰﻋ َِن ا ْﻟﻔَﺣ‬
azgınlığı fenalığı çirkinliği ve yasaklar yakınlara
Şüphesiz Allah, adaleti, iyiliği ve yakınlara vermeyi
emreder, çirkinliği, fenalığı ve azgınlığı yasaklar. (16:90)
ً ‫ُون َو ِﻟﯾﺎ � َو َﻻ ﻧَ ِﺻﯾرا‬
َ ‫ِﯾن ﻓِﯾ َٓﮭﺎ َﻻ ﯾَ ِﺟد‬
َ ‫َﺧﺎ ِﻟد‬
yardımcı da dost da bulamazlar orada sürekli kalacaklardır
Orada sürekli kalacaklardır. Dost da, yardımcı da
bulamazlar. (33:65)

ً ُ‫َﺎن َو ْﻋدُهُ َﻣ ْﻔﻌ‬


‫وﻻ‬ َ ‫ﺳ َﻣﺎ ُء ُﻣ ْﻧﻔَ ِط ٌر ِﺑ ِﮫ ﻛ‬
‫اﻟ ﱠ‬
yerine getirilmiş O’nun -tir onunla yarılmıştır gök
va’di
Gök onunla yarılmıştır. O’nun va’di yerine getirilmiştir.33 (73:18)

onun
ُ ‫َو َﻣ ْن ﻗُﺗِ َل َﻣ ْظﻠُوﻣﺎ ً ﻓَﻘَ ْد َﺟﻌَ ْﻠﻧَﺎ ِﻟ َو ِﻟ ِﯾّ ِﮫ‬
ً ‫ﺳ ْﻠ َطﺎﻧﺎ‬
velisine
kim
yetki verdik şüphesiz haksız yere öldürülürse

َ ‫ف ﻓِﻲ ا ْﻟﻘَﺗْ ِل اِﻧﱠﮫُ ﻛ‬


ُ ‫َﺎن َﻣ ْﻧ‬
ً ‫ﺻورا‬ ْ ُ‫ﻓَ َﻼ ﯾ‬
ْ ‫ﺳ ِر‬
yardım görmüştür zira o kısasta ancak aşırı gitmesin
Kim haksız yere öldürülürse, şüphesiz onun velisine
yetki verdik. Ancak kısasta aşırı gitmesin! Zira o,
yardım görmüştür. (17:33)
َ ‫ون أَ ِﺋﻧﱠﺎ ﻟَ َﻣ ْردُود‬
‫ُون ﻓِﻲ ا ْﻟ َﺣﺎﻓِ َر ِة‬ َ ُ‫ﯾَﻘُوﻟ‬
eski döndürülecek gerçekten diyorlar ki
halimize kimselermişiz biz mi
Gerçekten biz mi eski halimize döndürülecek
kimselermişiz? (79:10)
‫ﺷ ُﮭو ٍد‬ ِ ‫ﺎء ذَا‬
ْ ‫ت ا ْﻟﺑُ ُروجِ َوا ْﻟ َﯾ ْو ِم ا ْﻟ َﻣ ْوﻋُو ِد َوﺷَﺎ ِھ ٍد َو َﻣ‬ ِ ‫ﺳ َﻣ‬
‫َواﻟ ﱠ‬
ve şahid şahid va’dedilen o güne burçlara sahip gökyüzüne
olunana olana olan yemin ederim
Burçlara sahip olan gökyüzüne yemin ederim! Va’dedilen o
güne. Şahid olana(peygamberlere) ve şahid olunana. (29:1-3)
34
252

‫ﯾر‬
ٌ ‫ﺳ ِﻣﯾ ٌﻊ َﺑ ِﺻ‬
َ ‫ﷲ‬ ِ ‫َﻣﺎ َﺧ ْﻠﻘُ ُﻛ ْم َو َﻻ ﺑَ ْﻌﺛ ُ ُﻛ ْم ا ﱠِﻻ َﻛﻧَ ْﻔ ٍس َو‬
َ ‫اﺣدَ ٍة ا ﱠِن‬
hakkıyla hakkıyla kuşkusuz bir kişinin ancak ve diriltilmeniz sizin
görendir işitendir Allah (yaratılması ve diriltilmesi) gibidir! yaratılmanız

Sizin yaratılmanız ve diriltilmeniz ancak bir


kişinin (yaratılması ve diriltilmesi) gibidir!
Kuşkusuz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla
görendir. (31:28)

َ ‫ﻖ ِﻣ ﱠﻣﺎ ﯾَ ْﻣﻛ ُُر‬


‫ون‬ َ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ْم َو َﻻ ﺗَكُ ِﻓﻲ‬
ٍ ‫ﺿ ْﯾ‬ ِ ‫ﺻﺑ ُْركَ ا ﱠِﻻ ِﺑﺎ‬
َ ‫� َو َﻻ ﺗَﺣْ َز ْن‬ َ ‫ﺻ ِﺑ ْر َو َﻣﺎ‬
ْ ‫َوا‬
ve kurdukları sıkıntıya düşme onlara Allah(’ın yardımı) ancak Senin sabret
tuzaklardan dolayı da üzülme iledir sabrın da

Sabret! Senin sabrın da ancak Allah(’ın


yardımı) iledir. Onlara üzülme ve kurdukları
tuzaklardan dolayı da sıkıntıya düşme! (16:127)35

‫ُورا‬
ً ‫ﺷﻛ‬ْ ‫ﺳ ْﻌﯾُ ُﻛ ْم َﻣ‬
َ ‫َﺎن‬ َ ‫إِ ﱠن َھذَا ﻛ‬
َ ‫َﺎن ﻟَ ُﻛ ْم َﺟ َزا ًء َوﻛ‬
makbul çabanız görülmüştür ödül size -dür. bu şüphesiz

Şüphesiz bu size ödüldür. Çabanız makbul


görülmüştür. (76:22)
ً ‫ﯾن ِﻛﺗَﺎﺑﺎ ً َﻣ ْوﻗُوﺗﺎ‬ َ ْ‫ﺻ ٰﻠوةَ ﻛَﺎﻧَت‬
َ ‫ﻋﻠَﻰ ا ْﻟ ُﻣ ْؤ ِﻣ ِﻧ‬ ‫ا ﱠِن اﻟ ﱠ‬
vakitleri belirlenmiş bir fariza Mü’minler üzerine -dır namaz şüphesiz

Şüphesiz namaz Mü’minler üzerine vakitleri


belirlenmiş bir farizadır. (4:103)
َ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮫ اَﺟْ را ً ا ِْن ُھ َو ا ﱠِﻻ ِذ ْﻛ ٰرى ِﻟ ْﻠﻌَﺎﻟَ ِﻣ‬
‫ﯾن‬ ْ َ‫ ﻗُ ْل َٓﻻ ا‬de ki
َ ‫ﺳـ�ﻠُ ُﻛ ْم‬
âlemler bir başkası O değildir herhangi bir Ona sizden
için öğütten (Kur’an) ücret (Kur’an’a) karşı istemiyorum

Ona (Kur’an’a) karşı sizden herhangi bir ücret


istemiyorum. O (Kur’an), âlemler için bir
öğütten başkası değildir. (6:90) 36
253

َ ِ‫ﺷ ِر ا ْﻟ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧ‬
‫ﯾن‬ ّ ِ ‫ﯾب َو َﺑ‬ ِ ‫َوأ ُ ْﺧ َرى ﺗ ُ ِﺣﺑﱡوﻧَ َﮭﺎ ﻧَﺻ ٌْر ِﻣ َن ﱠ‬
ٌ ‫ا� َوﻓَﺗْ ٌﺢ ﻗَ ِر‬
Mü’minleri müjdele yakın ve bir Allah’tan bir yardım seveceğiniz şey daha var ve başka bir
fetih
Ve seveceğiniz başka bir şey daha var: Allah’tan bir
yardım ve yakın bir fetih! Mü’minleri müjdele. (17:33)

büyüklük taslayanların ne kötüdür! içinde ebedi kalıcılar cehennemin o halde


barınacakları yer olarak kapılarından girin
O halde içinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin
kapılarından girin! Büyüklük taslayanların
barınacakları yer ne kötüdür! (16:29)

َ ‫ط‬
‫ون‬ َ ُ‫ﻓَ ِﺎﻧﱠ ُﮭ ْم َ ٰﻻ ِﻛﻠ‬
ُ ُ‫ون ِﻣ ْﻧ َﮭﺎ ﻓَ َﻣﺎ ِﻟؤ َُن ِﻣ ْﻧ َﮭﺎ ا ْﻟﺑ‬
karınlarını ondan ve doldururlar ondan yerler kuşkusuz onlar
Kuşkusuz onlar, ondan yerler ve karınlarını
ondan doldururlar. (37:66) 37

Anlam Mastar İsmi Mef'ul İsmi Fail Muzari Mazi


Yapma Yapılan Yapan Yapar Yaptı
Demek
‫ﻗَ ْو ٌل‬ ‫َﻣﻘُو ٌل‬ ‫ﻗَﺎﺋِ ٌل‬ ‫ﯾَﻘُو ُل‬ ‫ﻗَﺎ َل‬

Bilmek ‫ِﻋ ْﻠ ٌم‬ ‫َﻣ ْﻌﻠُو ٌم‬ ‫ﻋَﺎ ِﻟ ٌم‬ ‫َﯾ ْﻌ َﻠ ُم‬ ‫ﻋ ِﻠ َم‬
َ

İnkâr etmek ‫ُﻛ ْﻔ ٌر‬ ٌ ُ‫َﻣ ْﻛﻔ‬


‫ور‬ ‫ﻛَﺎ ِﻓ ٌر‬ ُ ‫ﯾَ ْﻛ‬
‫ف ُر‬ ‫َﻛ َﻔ َر‬

İşlemek ‫ﻋ َﻣ ٌل‬
َ ‫َﻣ ْﻌ ُﻣو ٌل‬ ِ ‫ﻋ‬
‫َﺎﻣ ٌل‬ ‫ﯾَ ْﻌ َﻣ ُل‬ ‫ﻋ َِﻣ َل‬

Yaratmak ٌ ‫َﺧ ْﻠ‬


‫ﻖ‬ ٌ ‫َﻣ ْﺧﻠُو‬
‫ق‬ ٌ ‫َﺧﺎ ِﻟ‬
‫ﻖ‬ ُ ُ‫ﯾَ ْﺧﻠ‬
‫ﻖ‬ َ ‫َﺧ َﻠ‬
‫ﻖ‬
254
Anlam Mastar İsmi Mef'ul İsmi Fail Muzari Mazi
Yapma Yapılan Yapan Yapar Yaptı

Yol göstermek ‫ُھدًى‬ ----- ‫َھﺎ ٍد‬ ‫ﯾَ ْﮭدِي‬ ‫َھدَى‬

Tutmak ٌ‫ا َ ْﺧذ‬ ٌ‫َﻣﺎ ْ ُﺧوذ‬ ٌ‫ٰا ِﺧذ‬ ُ‫َﯾﺎ ْ ُﺧذ‬ َ‫اَ َﺧذ‬

Tapmak
ٌ‫ِﻋﺑَﺎدَة‬ ٌ‫َﻣ ْﻌﺑُود‬ ٌ‫ﻋَﺎ ِﺑد‬ ُ‫َﯾ ْﻌﺑُد‬ َ‫ﻋ َﺑد‬
َ

Affetmek ‫ﻋ ْﻔ ٌو‬
َ ----- ----- ‫ف‬
ُ ‫َﯾ ْﻌ‬ ‫ﻋﻔَﺎ‬
َ

Sapmak ٌ‫ﺿﻼَﻟَﺔ‬
َ ‫ﺿﻠُو ٌل‬
ْ ‫َﻣ‬ َ
‫ﺿﺎ ﱞل‬ ‫ﯾَ ِﺿ ﱡل‬ َ
‫ﺿ ﱠل‬

Anlam Mastar İsmi Mef'ul İsmi Fail Muzari Mazi


Yapma Yapılan Yapan Yapar Yaptı

Hükmetmek َ َ‫ﻗ‬
‫ﺿﺎ ٌء‬ ‫َﻣ ْﻘ ِﺿ ﱞ‬
‫ﻲ‬ ٍ َ‫ﻗ‬
‫ﺎض‬ ‫ﯾَ ْﻘ ِﺿﻲ‬ َ َ‫ﻗ‬
‫ﺿﻰ‬

Yasaklamak ٌ ‫ﻧَﮭ‬
‫ْﻲ‬ ‫َﻣ ْﻧ ِﮭ ﱞ‬
‫ﻲ‬ ‫ﻧَﺎ ٍه‬ ‫ﯾَ ْﻧ َﮭﻰ‬ ‫ﻧَ َﮭﻰ‬

Emretmek ‫ا َ ْﻣ ٌر‬ ٌ ‫َﻣﺎ ْ ُﻣ‬


‫ور‬ ‫ٰا ِﻣ ٌر‬ ‫ﯾَﺎ ْ ُﻣ ُر‬ ‫اَ َﻣ َر‬

Tevbe ٌ‫ﺗَ ْو َﺑﺔ‬ ُ ُ ‫ﯾَﺗ‬


‫وب‬ َ َ‫ﺗ‬
‫ﺎب‬
etmek, ------ ٌ ِ‫ﺗَﺎﺋ‬
‫ب‬
dönmek

Vaad etmek ٌ‫َو ْﻋد‬ ٌ‫َﻣ ْوﻋُود‬ ٌ‫َوا ِﻋد‬ ُ‫ﯾَ ِﻌد‬ َ‫ﻋد‬
َ ‫َو‬
255
Anlam Mastar İsmi Mef'ul İsmi Fail Muzari Mazi
Yapma Yapılan Yapan Yapar Yaptı

Açmak ‫ﻓَﺗْ ٌﺢ‬ ٌ ‫َﻣ ْﻔﺗُو‬


‫ح‬ ‫ﻓَﺎﺗِ ٌﺢ‬ ‫ﯾَ ْﻔﺗَ ُﺢ‬ ‫ﻓَﺗَ َﺢ‬

Döndürmek ‫َردﱞ‬ ٌ‫َﻣ ْردُود‬ ‫َرادﱞ‬ ‫ﯾَ ُردﱡ‬ ‫َردﱠ‬

Görmek ٌ‫ﺷ َﮭﺎدَة‬


َ ْ ‫َﻣ‬
ٌ‫ﺷ ُﮭود‬ ٌ‫ﺷَﺎ ِھد‬ ْ ‫َﯾ‬
ُ‫ﺷ َﮭد‬ َ‫ﺷ َِﮭد‬

30.DERS

‫ب ٰھ ِذ ِه‬
‫اِﻧﱠـ َٓﻣﺎ ا ُ ِﻣ ْرتُ ا َ ْن اَ ْﻋﺑُدَ َر ﱠ‬
bu Rabbine ibadet ben ancak
etmekle emrolundum
َ ‫ا ْﻟﺑَ ْﻠدَ ِة اﻟﱠذِي َﺣ ﱠر َﻣ َﮭﺎ َوﻟَﮫُ ُﻛ ﱡل‬
‫ﺷ ْﻲ ٍء‬
her şey O’nundur burayı haram ki O beldenin
kılmıştır (Mekke’nin)

ْ ‫ا ْﻟ ُﻣ‬
َ ‫ﺳ ِﻠ ِﻣ‬
﴾٩١﴿‫ﯾن‬ َ ‫َوا ُ ِﻣ ْرتُ ا َ ْن اَﻛ‬
‫ُون ِﻣ َن‬
müslümanlardan olmamla ben emrolundum

(Dedi ki:) “Ben ancak bu beldenin (Mekke’nin) Rabbine


ibadet etmekle emrolundum. Ki O, burayı haram
kılmıştır. Her şey O’nundur. Ben Müslümanlardan
olmamla emrolundum.”
256

‫َوا َ ْن اَﺗْﻠُ َوا ا ْﻟﻘُ ْر ٰا َن ﻓَ َﻣ ِن ا ْھﺗ َ ٰدى ﻓَ ِﺎﻧﱠ َﻣﺎ‬


ancak hidâyete artık
ererse kim Kur’an’ı okumamla da

ben ‫ﺿ ﱠل ﻓَﻘُ ْل اِﻧﱠ َٓﻣﺎ اَﻧَﺎ‬


َ ‫ﺳ ِﮫ َو َﻣ ْن‬
ِ ‫ﯾَ ْﮭﺗَدِي ِﻟﻧَ ْﻔ‬
ancak de ki saparsa kim de kendi için hidâyete erer

‫ﺳﯾُ ِرﯾ ُﻛ ْم ٰاﯾَﺎﺗِ ِﮫ‬ ِ ِ ُ‫َوﻗُ ِل ا ْﻟ َﺣ ْﻣد‬


َ �
hamd
َ ‫ِﻣ َن ا ْﻟ ُﻣ ْﻧذ ِِر‬
﴾٩٢﴿‫ﯾن‬
âyetlerini size uyarıcılardanım
gösterecek Allah’adır de ki
َ ُ‫ﺗ َ ْﻌ َﻣﻠ‬
﴾٩٣﴿‫ون‬ َ ‫ﻓَﺗَ ْﻌ ِرﻓُوﻧَ َﮭﺎ َو َﻣﺎ َرﺑﱡ َك ِﺑﻐَﺎ ِﻓ ٍل‬
‫ﻋ ﱠﻣﺎ‬
yaptıklarınızdan habersiz Rabbin siz de onları
değildir tanıyacaksınız
Kur’an’ı okumamla da (emrolundum). Artık kim
hidâyete ererse ancak kendi için hidâyete erer. Kim de
saparsa, de ki: “Ben ancak uyarıcılardanım.” De ki: “Hamd
Allah’adır. O, size âyetlerini gösterecek, siz de onları
tanıyacaksınız. Rabbin yaptıklarınızdan habersiz
değildir.”

GENİŞ ZAMAN FİLİNİN MANSUB HALİ


Muzari fiillerin basına ‘nasb edatları’ denilen
edatlardan biri geldiği zaman fiil mansub olur.
Mansub şöyle olur:

- Tekil salim fiillerde son harfin


harekesi üstüne dönüşür: ُ ُ ‫ﯾ ْﻛﺗ‬
‫ب‬ َ ُ ‫ﯾَ ْﻛﺗ‬
‫ب‬

- Son harfi illetli olan tekil


fiillerin son harfi üstünlü olarak ‫َﯾﺎ ْ ِﺗﻲ‬ َ ِ‫ﯾَﺎْﺗ‬
‫ﻲ‬
okunur :

- Çoğul fillerde sondaki ( ‫ ) ن‬harfi


düşer, yerine ( ‫ ) ا‬harfi gelir:
َ ُ‫ﯾَ ْﻛﺗُﺑ‬
‫ون‬ ‫ﯾَ ْﻛﺗُﺑُوا‬
257
Nasb edatları şunlardır:
Olması için, ta ki ‫ِل‬ -a kadar, ta ki ‫ﺣﺗﱠﻰ‬
O zaman (şart olması için, ta
cümlelerinde) ‫ف‬
َ ki ‫َﻰ‬
ْ ‫ﻛ‬
Ki, olması
Eğer ‫اِ ْن‬ için ‫اَ ْن‬
Gelecek zamanın
olumsuzu ‫ﻟَ ْن‬
(olmayacak)

Olmaması için ‫ا َ ﱠﻻ‬ ‫اَ ْن َﻻ‬


Ta ki, olmaması için َ‫َﻛ ْﯾﻼ‬ َ‫َﻰ ﻻ‬
ْ ‫ﻛ‬

‫ﻗَﺎﻟُوا ﻧُ ِرﯾدُ اَ ْن ﻧَﺄ ْ ُﻛ َل ِﻣ ْﻧ َﮭﺎ‬


ondan yiyelim biz (havariler)
istiyoruz ki dediler ki

Dediler ki: “Biz istiyoruz ki ondan yiyelim. (5:113)

َ ‫ُون اَ ْن َﯾ ْﺧ ُر ُﺟوا ِﻣ َن اﻟﻧﱠ ِﺎر َو َﻣﺎ ُھ ْم ﺑِ َﺧ ِﺎر ِﺟ‬


‫ﯾن ِﻣ ْﻧ َﮭﺎ‬ َ ‫ﯾُ ِرﯾد‬
oradan çıkacak onlar değildirlerateşten çıkmak isterler

Ateşten çıkmak isterler, onlar oradan çıkacak


değildirler. (5:37)

ِ ‫ت َو َﻣﺎ ِﻓﻲ ْاﻻَ ْر‬ ٰ


‫ض‬ ِ ‫ﺳ ٰﻣ َوا‬ َ ‫ ذ ِﻟ َك ِﻟﺗَ ْﻌﻠَ ُٓﻣوا اَ ﱠن‬bu
‫ﷲ َﯾ ْﻌ َﻠ ُم َﻣﺎ ِﻓﻲ اﻟ ﱠ‬
yerdeki ve her göklerdeki her bildiğini Allah’ın bilmeniz içindir
şeyi şeyi gerçekten
Bu, gerçekten Allah’ın, göklerdeki her şeyi ve
yerdeki her şeyi bildiğini bilmeniz içindir. (5:97)
46
258

ِ ‫س ِإ ﱠﻻ ِﻟﯾَ ْﻌﺑُد‬
‫ُون‬ ِ ْ ‫َو َﻣﺎ َﺧﻠَ ْﻘتُ ا ْﻟ ِﺟ ﱠن َو‬
َ ‫اﻹ ْﻧ‬
bana ibadet ancak ve cinleri
etsinler diye insanları ben yarattım

Ben, cinleri ve insanları ancak bana ibadet


etsinler diye yarattım! (51:56)
‫َﺎن َﺧ ْﯾ ًرا ﻟَ ُﮭ ْم‬ َ ‫َوﻟَ ْو أَﻧﱠ ُﮭ ْم‬
َ ‫ﺻ َﺑ ُروا َﺣﺗﱠﻰ ﺗَ ْﺧ ُر َج ِإﻟَ ْﯾ ِﮭ ْم َﻟﻛ‬
kendileri daha elbette yanlarına sen kadar sabretselerdi eğer
için hayırlı olurdu çıkıncaya hakikaten onlar
Eğer hakikaten onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar (49:5)
sabretselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.

ً ‫ﺳ ِﺑّ َﺣ َك َﻛﺛِﯾرا ً َوﻧَ ْذﻛ َُر َك َﻛﺛِﯾرا‬


َ ُ‫َﻛ ْﻲ ﻧ‬
daha çok ve seni daha çok ki seni tesbih
zikredelim edelim

Ki seni daha çok tesbih edelim. Ve seni daha


çok zikredelim. (20:33-34) 47

ِ ‫َواِﻧﱠﺎ ﻟَ ْن ﻧَ ْد ُﺧﻠَ َﮭﺎ َﺣﺗﱣﻰ ﯾَ ْﺧ ُر ُﺟوا ِﻣ ْﻧ َﮭﺎ ﻓَﺎ ِْن ﯾَ ْﺧ ُر ُﺟوا ِﻣ ْﻧ َﮭﺎ ﻓَ ِﺎﻧﱠﺎ د‬
َ ُ‫َاﺧﻠ‬
‫ون‬
hemen kuşkusuz çıkarlarsa eğer oradan kadar asla oraya şüphesiz
gireriz biz de oradan çıkmayıncaya girmeyeceğiz biz
Şüphesiz onlar oradan çıkmayıncaya kadar biz
asla oraya girmeyeceğiz. Eğer oradan çıkarlarsa,
kuşkusuz biz de hemen gireriz. (5:22)

ُ ‫ﺎرة‬ ُ ‫ﺎر اﻟﱠﺗِﻲ َوﻗُودُ َھﺎ اﻟﻧﱠ‬


َ ‫ﺎس َوا ْﻟ ِﺣ َﺟ‬ ُ‫ﻓَﺎ ِْن ﻟَ ْم ﺗَ ْﻔﻌَﻠُوا َوﻟَ ْن ﺗَ ْﻔﻌَﻠُوا ﻓَﺎﺗﱠﻘ‬
َ ‫اﻟﻧﱠ‬O‫وا‬halde
insanlar Onun ki ateşten Ki asla yapmadıysanız eğer
Ve taşlardır yakıtı sakının yapamayacaksınız
Eğer yapmadıysanız ki asla yapamayacaksınız, o halde
sakının o ateşten ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır. (2:24)

َ ‫ب أ َ ْن ﻟَ ْن ﯾَ ْﻘد َِر‬
ٌ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮫ أ َ َﺣد‬ َ ْ‫أَﯾَﺣ‬
ُ ‫ﺳ‬
hiç kimsenin kendisine asla güç o sanıyor
yetiremeyeceğini mi
O, hiç kimsenin kendisine asla güç
yetiremeyeceğini mi sanıyor? (90:5) 48
259

sizi sarsmaması için sabit dağlar yeryüzüne koydu

Sizi sarsmaması için yeryüzüne sabit dağlar koydu. (16:15)


ً ‫ﺳو ﻻ‬
ُ ‫ث َر‬ َ ‫َو َﻣﺎ ُﻛﻧﱠﺎ ُﻣﻌَ ِذّ ِﺑ‬
َ َ‫ﯾن َﺣﺗﱣﻰ ﻧَ ْﺑﻌ‬
bir göndermedikçe (hiçbir kavme) Biz
peygamber azab ediciler değiliz

Biz bir peygamber göndermedikçe (hiçbir


kavme) azab ediciler değiliz. (17:15)

َ ‫ﺎن اِﻧﱠﮫُ ﻟَ ُﻛ ْم‬


ٌ ِ‫ﻋد ﱞُو ُﻣﺑ‬
‫ﯾن‬ ‫اَﻟَ ْم اَ ْﻋ َﮭ ْد اِﻟَ ْﯾ ُﻛ ْم ﯾَﺎ ﺑَ ِٓﻧﻲ ٰادَ َم ا َ ْن َﻻ ﺗ َ ْﻌﺑُدُوا اﻟ ﱠ‬
َ ‫ﺷ ْﯾ َط‬
apaçık bir size zira o şeytana kulluk ey Âdemoğulları size ahdetmedim
düşmandır etmeyin diye mi?

Ey Âdemoğulları! Size Şeytana kulluk etmeyin, zira o,


size apaçık bir düşmandır” diye ahdetmedim mi? (36:60)
49

َ ‫َو ِﻣ ْﻧ ُﻛ ْم َﻣ ْن ﯾُ َردﱡا ِٰﻟﻰ اَ ْرذَ ِل ا ْﻟﻌُ ُﻣ ِر ِﻟ َﻛ ْﻲ َﻻ ﯾَ ْﻌ َﻠ َم َﺑ ْﻌدَ ِﻋ ْﻠ ٍم‬


ً ‫ﺷ ْﯾـٴﺎ‬
bir şey bir sonra bilmez hale ömrün en rezil çağına itilir kimisi sizden
ilimden gelsin diye
Allah sizi yarattı, sonra sizi öldürür. Sizden
kimisi, bir ilimden sonra bir şey bilmez hale
gelsin diye ömrün en rezil çağına itilir. (16:70)

‫ت َﻣﺎ ًء ﺛَ ﱠﺟﺎ ًﺟﺎ ِﻟﻧُ ْﺧ ِر َج ِﺑ ِﮫ َﺣﺑ�ﺎ َوﻧَﺑَﺎﺗًﺎ‬


ِ ‫َوأَ ْﻧ َز ْﻟﻧَﺎ ِﻣ َن ا ْﻟ ُﻣ ْﻌ ِﺻ َرا‬
ve bitkiler onunla çıkaralım şarıl şarıl bir su yağmur yüklü indirdik
taneler diye akan bulutlardan
Yağmur yüklü bulutlardan şarıl şarıl akan bir su indirdik.
Onunla taneler ve bitkiler çıkaralım diye. (78:14-15)

َ َ‫ون ِﺑ ِﮫ َﺣﺗﱣﻰ ﯾَ َر ُوا ا ْﻟﻌَذ‬


‫اب ْاﻻَ ِﻟﯾ َم‬ َ ُ‫َﻻ ﯾُ ْؤ ِﻣﻧ‬
acıklı azabı görünceye kadar da ona iman etmezler
Acıklı azabı görünceye kadar da ona iman
etmezler. (26:201) 50
260

‫ﺷ َﮭ ٓدَا َء‬ َ ‫َوﻛ َٰذ ِﻟ َك َﺟﻌَ ْﻠﻧَﺎ ُﻛ ْم ا ُ ﱠﻣﺔً َو‬


ُ ‫ﺳطﺎ ً ِﻟﺗَﻛُوﻧُوا‬
şahidler olasınız vasat bir kıldık ki İşte böylece
ümmet sizi

ً ‫ﻋﻠَ ْﯾ ُﻛ ْم ﺷ َِﮭﯾدا‬
َ ‫ﺳو ُل‬ ‫ُون ﱠ‬
ُ ‫اﻟر‬ ِ ‫ﻋﻠَﻰ اﻟﻧﱠ‬
َ ‫ﺎس َو َﯾﻛ‬ َ
şahid sizin peygamber de olsun insanlar
üzerinize üzerinde

(Ey Müslümanlar!) İşte böylece vasat bir ümmet


kıldık ki sizi, insanlar üzerinde şahidler olasınız
ve peygamber de sizin üzerinize şahid olsun! (2:143)

51

Anlam Mansub Merfu


Bilmek َ ‫ﺗ َ ْﻌ ِر‬
‫ف‬ ‫ف‬
َ ‫ﯾَ ْﻌ ِر‬ ُ ‫ﺗ َ ْﻌ ِر‬
‫ف‬ ‫ف‬
ُ ‫ﯾَ ْﻌ ِر‬

Bilmek ‫ﺗ َ ْﻌ ِرﻓُوا‬ ‫َﯾ ْﻌ ِرﻓُوا‬ َ ُ‫ﺗَ ْﻌ ِرﻓ‬


‫ون‬ َ ُ‫ﯾَ ْﻌ ِرﻓ‬
‫ون‬

Vurmak ْ ‫َﻣ‬
ٌ ‫ﺿ ُر‬
‫وب‬ ‫ب‬ َ
ٌ ‫ﺿ ِﺎر‬ ‫ب‬ ْ َ‫ﯾ‬
ُ ‫ﺿ ِر‬ ‫ب‬ َ
َ ‫ﺿ َر‬

Vurmak ْ َ‫ﺗ‬
‫ﺿ ِرﺑُوا‬ ْ َ‫ﯾ‬
‫ﺿ ِرﺑُوا‬ َ ُ‫ﺿ ِرﺑ‬
‫ون‬ ْ ‫َﯾ‬
َ ُ‫ﺿ ِرﺑ‬
ْ َ‫ون ﺗ‬

Yardım etmek ُ ‫ﺗَ ْﻧ‬


‫ﺻ َر‬ ُ ‫ﯾَ ْﻧ‬
‫ﺻ َر‬ ُ ‫ﺗ َ ْﻧ‬
‫ﺻ ُر‬ ُ ‫ﯾَ ْﻧ‬
‫ﺻ ُر‬

Yardım etmek ُ ‫ﺗ َ ْﻧ‬


‫ﺻ ُروا‬ ُ ‫ون ﯾَ ْﻧ‬
‫ﺻ ُروا‬ ُ ‫ون ﺗَ ْﻧ‬
َ ‫ﺻ ُر‬ ُ ‫َﯾ ْﻧ‬
َ ‫ﺻ ُر‬
‫‪261‬‬
‫‪Anlam‬‬ ‫‪Mansub‬‬ ‫‪Merfu‬‬
‫‪Bilmek‬‬ ‫ﺗ َ ْﻌ َﻠ َم‬ ‫ﯾَ ْﻌﻠَ َم‬ ‫ﺗ َ ْﻌﻠَ ُم‬ ‫ﯾَ ْﻌﻠَ ُم‬
‫‪Bilmek‬‬ ‫ﺗ َ ْﻌﻠَ ُﻣوا‬ ‫َﯾ ْﻌﻠَ ُﻣوا‬ ‫ون ﺗ َ ْﻌﻠَ ُﻣ َ‬
‫ون‬ ‫ﯾَ ْﻌﻠَ ُﻣ َ‬

‫‪Çağırmak‬‬ ‫ﺗ َ ْدﻋ َُو‬ ‫َﯾ ْدﻋ َُو‬ ‫ﺗ َ ْدﻋُو‬ ‫َﯾ ْدﻋُو‬

‫‪Çağırmak‬‬ ‫ﺗ َ ْدﻋُوا‬ ‫ﯾَ ْدﻋُوا‬ ‫ﺗَ ْدﻋ َ‬


‫ُون‬ ‫ﯾَ ْدﻋ َ‬
‫ُون‬

‫‪Demek‬‬ ‫ﺗَﻘُو َل‬ ‫ﯾَﻘُو َل‬ ‫ﺗَﻘُو ُل‬ ‫ﯾَﻘُو ُل‬

‫‪Demek‬‬ ‫ﺗَﻘُوﻟُوا‬ ‫ﯾَﻘُوﻟُوا‬ ‫ﺗَﻘُوﻟُ َ‬


‫ون‬ ‫ﯾَﻘُوﻟُ َ‬
‫ون‬

‫‪Anlam‬‬ ‫‪Mansub‬‬ ‫‪Merfu‬‬


‫‪Gelmek‬‬
‫ﺗَﺎْﺗِ َ‬
‫ﻲ‬ ‫ﯾَﺎْﺗِ َ‬
‫ﻲ‬ ‫ﺗَﺎْﺗِﻲ‬ ‫ﯾَﺎْﺗِﻲ‬
‫‪Gelmek‬‬ ‫ﺗَﺎْﺗُوا‬ ‫ﯾَﺎْﺗُوا‬ ‫ﺗَﺎْﺗ ُ َ‬
‫ون‬ ‫ﯾَﺎْﺗ ُ َ‬
‫ون‬

‫‪Bulmak‬‬ ‫ﺗَ ِﺟدَ‬ ‫ﯾَ ِﺟدَ‬ ‫ﺗَ ِﺟدُ‬ ‫ﯾَ ِﺟدُ‬

‫‪Bulmak‬‬ ‫ﺗَ ِﺟدُوا‬ ‫َﯾ ِﺟدُوا‬ ‫ﺗَ ِﺟد َ‬


‫ُون‬ ‫ﯾَ ِﺟد َ‬
‫ُون‬

‫‪Sapmak‬‬ ‫ﺗَ ِﺿ ﱠل‬ ‫ﯾَ ِﺿ ﱠل‬ ‫ﺗَ ِﺿ ﱡل‬ ‫َﯾ ِﺿ ﱡل‬

‫‪Sapmak‬‬ ‫ﺿﻠﱡوا‬
‫ﺗَ ِ‬ ‫َﯾ ِﺿﻠﱡوا‬ ‫ون‬ ‫ﯾَ ِﺿﻠﱡ َ‬
‫ون ﺗ َ ِﺿﻠﱡ َ‬
262
Anlam Mansub Merfu
Yazmak َ ُ ‫ﻧَ ْﻛﺗ‬
‫ب‬ َ ُ ‫اَ ْﻛﺗ‬
‫ب‬ ُ ُ ‫ﻧَ ْﻛﺗ‬
‫ب‬ ُ ُ ‫اَ ْﻛﺗ‬
‫ب‬
Demek ‫ﻧَﻘُو َل‬ ‫اَﻗُو َل‬ ‫ﻧَﻘُو ُل‬ ‫اَﻗُو ُل‬

Karşılık vermek َ ‫ﻧَﺟْ ِز‬


‫ي‬ َ ‫اَﺟْ ِز‬
‫ي‬ ‫ﻧَﺟْ ِزي‬ ‫اَﺟْ ِزي‬

Affetmek ‫ﻧَ ْﻌﻔُ َو‬ ‫اَ ْﻋﻔُ َو‬ ‫ﻧَ ْﻌﻔُو‬ ‫اَ ْﻋﻔُو‬

31.DERS

ِ ‫(ﻋ َِن اﻟﻧﱠﺑَ ِﺈ ا ْﻟﻌَ ِظ‬١) ‫ون‬


(٢)‫ﯾم‬ َ ُ‫ﺳﺎ َءﻟ‬
َ َ‫ﻋ ﱠم ﯾَﺗ‬
َ
büyük o haberi mi birbirlerine soruyorlar neyi

َ ُ‫اﻟﱠذِي ُھ ْم ﻓِﯾ ِﮫ ُﻣ ْﺧﺗ َ ِﻠﻔ‬


(٣) ‫ون‬
ayrılığa düşmüşlerdir onun hakkında ki onlar

َ ‫( ﺛ ُ ﱠم ﻛ ﱠَﻼ‬٤) ‫ون‬
َ ‫ﺳ َﯾ ْﻌﻠَ ُﻣ‬
(٥) ‫ون‬ َ ‫ﻛ ﱠَﻼ‬
َ ‫ﺳ َﯾ ْﻌﻠَ ُﻣ‬
yakında hayır sonra yakında hayır
bileceklerdir bileceklerdir

Birbirlerine neyi
soruyorlar? O büyük haberi mi? Ki onlar onun hakkında
ayrılığa düşmüşlerdir. Hayır, yakında bileceklerdir.
Sonra hayır, yakında bileceklerdir.
263

‫( َوا ْﻟ ِﺟ َﺑﺎ َل‬٦)‫ض ِﻣ َﮭﺎدًا‬


َ ‫أَﻟَ ْم ﻧَﺟْ ﻌَ ِل ْاﻷ َ ْر‬
dağları da bir döşek yeri yapmadık mı

‫( َو َﺟﻌَ ْﻠﻧَﺎ ﻧَ ْو َﻣ ُﻛ ْم‬٨)‫( َو َﺧﻠَ ْﻘﻧَﺎ ُﻛ ْم أَ ْز َوا ًﺟﺎ‬٧)‫أَ ْوﺗَﺎدًا‬


uykunuzu yaptık çift çift sizi yarattık kazıklar

َ ‫( َو َﺟ َﻌ ْﻠﻧَﺎ اﻟﻧﱠ َﮭ‬١٠)‫ﺳﺎ‬


‫ﺎر‬ ً ‫( َو َﺟ َﻌ ْﻠﻧَﺎ اﻟﻠﱠ ْﯾ َل ِﻟﺑَﺎ‬٩)‫ﺳﺑَﺎﺗًﺎ‬
ُ
gündüzü de kıldık bir örtü geceyi yaptık bir dinlenme

َ ‫( َوﺑَﻧَ ْﯾﻧَﺎ ﻓَ ْوﻗَ ُﻛ ْم‬١١) ‫َﻣ َﻌﺎﺷًﺎ‬


ِ ‫ﺳ ْﺑﻌًﺎ‬
(١٢) ‫ﺷدَادًا‬
sağlam yedi üstünüzde göğü bina geçim vakti
ettik
Yeri bir döşek yapmadık mı? Dağları da kazıklar? Sizi çift
çift yarattık. Uykunuzu bir dinlenme yaptık. Geceyi bir
örtü yaptık. Gündüzü de geçim vakti kıldık. Üstünüzde
yedi sağlam göğü bina ettik.

GENİŞ ZAMAN FİLİNİN MECZUM HALİ


Fiiller hiçbir zaman mecrur olmaz. Bazen
okumada kolaylık olması için meczum fillerin
harekesi esreye dönebilir. Meczum hal
aşağıdaki durumlarda kullanılır:
- Emir veya nehiy (olumsuz emir)
- Şart cümleleri
- Geçmiş zamanın olumsuzu ( ‫) ﻟَ ْم‬

‫َﯾ ْﻛﺗ ُ ْب‬


- Salim tekil fiillerin son harfinin
harekesi cezim olur: ُ ُ ‫ﯾ ْﻛﺗ‬
‫ب‬
- Son harfi illetli olan fiillerin
son harfi düşer: ‫ﺗَ َرى‬ ‫ﺗَ َر‬
- Çoğul fillerde sondaki ( ‫) ن‬
harfi düşer, yerine ( ‫ ) ا‬harfi gelir: َ ُ‫ﯾَ ْﻛﺗُﺑ‬
‫ون‬ ‫ﯾَ ْﻛﺗُﺑُوا‬
264

ً ‫ﷲ ا ِٰﻟﮭﺎ ً ٰا َﺧ َر ﻓَﺗ َ ْﻘﻌُدَ َﻣ ْذ ُﻣوﻣﺎ ً َﻣ ْﺧذُوﻻ‬


ِ ‫َﻻ ﺗَﺟْ ﻌَ ْل َﻣ َﻊ‬
ve kendi başına terk sonra oturup başka bir Allah ile edinme
edilmiş olarak kınanmış kalırsın ilah beraber
Allah ile beraber başka bir ilah edinme! Sonra kınanmış
ve kendi başına terk edilmiş olarak oturup kalırsın. (17:22)

ِ ‫ﻓَ َﻼ ﺗَﺟْ َﻌﻠُوا ِ ﱠ‬


َ ‫� ا َ ْﻧدَادا ً َوا َ ْﻧﺗ ُ ْم ﺗ َ ْﻌﻠَ ُﻣ‬
‫ون‬
biliyorken siz eşler Allah’a Öyleyse koşmayın

Öyleyse siz biliyorken Allah’a eşler koşmayın. (2:22)

� ْ ‫ﺳ ُﺟدُوا ِﻟﻠﺷ ْﱠﻣ ِس َو َﻻ ِﻟ ْﻠﻘَ َﻣ ِر َوا‬


ِ ‫ﺳ ُﺟدُوا ِ ﱠ‬ ْ َ‫َﻻ ﺗ‬
Allah’a secde ediniz aya da güneşe de secde etmeyin

Güneşe de, aya da secde etmeyin. Allah’a secde


ediniz. (41:37) 59

ِ ‫ﷲ ﻓَ َﻼ ﺗ َ ْﻘ َرﺑُو َھ ۜﺎ ﻛ َٰذ ِﻟكَ ﯾُﺑَ ِﯾّ ُن ﷲُ ٰاﯾَﺎﺗِ ِﮫ ِﻟﻠﻧﱠ‬


َ ُ‫ﺎس ﻟَﻌَﻠﱠ ُﮭ ْم ﯾَﺗﱠﻘ‬
‫ون‬ ِ ُ‫ِﺗ ْﻠكَ ُﺣدُود‬
sakınırlar umulur âyetlerin Allah İşte onlara Allah’ın sınırlarıdır
ki insanlara
i açıklıyor böylece yaklaşmayın Bunlar
Bunlar, Allah’ın sınırlarıdır, onlara yaklaşmayın!
İşte böylece Allah, âyetlerini insanlara
açıklıyor, umulur ki sakınırlar. (2:187)
‫ون‬ ‫ﺎط ِل َوﺗ َ ْﻛﺗ ُ ُﻣوا ا ْﻟ َﺣ ﱠ‬
َ ‫ﻖ َوا َ ْﻧﺗ ُ ْم ﺗ َ ْﻌﻠَ ُﻣ‬ ّ ‫ﺳوا ا ْﻟ َﺣ‬
ِ ‫ﻖ ِﺑﺎ ْﻟ َﺑ‬ ُ ‫َو َﻻ ﺗ َ ْﻠ ِﺑ‬
biliyorken siz hakkı gizlemeyin batıl ile hakkı karıştırmayın

Hakkı batıl ile karıştırmayın ve siz biliyorken


hakkı gizlemeyin. (2:42)
ْ َ ‫أَﻟَ ْم ﯾَﺟْ ﻌَ ْل َﻛ ْﯾدَ ُھ ْم ﻓِﻲ ﺗ‬
‫ﺿ ِﻠﯾ ٍل‬
boşa hilelerini çıkarmadı mı

Hilelerini boşa çıkarmadı mı? (105:2) 60


265

َ ‫أَﻟَ ْم ﻧَﺟْ ﻌَ ِل ْاﻷ َ ْر‬


‫ض ِﻣ َﮭﺎدًا َوا ْﻟ ِﺟﺑَﺎ َل أ َ ْوﺗَﺎدًا‬
kazıklar dağları da bir döşek yeri yapmadık mı

Yeri bir döşek yapmadık mı? Dağları da kazıklar? (78:6-7)

َ ‫ﺎن ِﻣ ﱠم ُﺧ ِﻠ‬
‫ﻖ‬ ُ ‫ﺳ‬َ ‫اﻹ ْﻧ‬ ُ ‫ﻓَ ْﻠﯾَ ْﻧ‬
ِ ْ ‫ظ ِر‬
yaratıldı neyden insan bir baksın

İnsan, bir baksın! neyden yaratıldı. (86 : 5)

َ ‫ﺷﻌُ ُر‬
‫ون‬ ۜ ‫ﷲ ا َ ْﻣ َو‬
ْ َ ‫اتٌ ﺑَ ْل اَﺣْ ﯾَٓﺎ ٌء َو ٰﻟ ِﻛ ْن َﻻ ﺗ‬ َ ‫َو َﻻ ﺗَﻘُوﻟُوا ِﻟ َﻣ ْن ﯾُ ْﻘﺗ َ ُل ﻓِﻲ‬
ِ ‫ﺳ ِﺑﯾ ِل‬
siz diridirler “ölüler” Allah öldürülen kimseler demeyin!
anlayamazsınız fakat Bilakis (onlar) yolunda için

Allah yolunda öldürülen kimseler için “ölüler” demeyin!


Bilakis (onlar) diridirler, fakat siz anlayamazsınız. (2:154)
61

‫ﻓَ ْﻠﯾَ ْﻌﺑُدُوا َر ﱠ‬


ِ ‫ب َھذَا ا ْﻟﺑَ ْﯾ‬
‫ت‬
evin bu Rabbine kulluk etsinler

Bu evin Rabbine kulluk etsinler. (106:3)

‫ﺎن َﻣﺎ ﻟَ ْم ﯾَ ْﻌﻠَ ْم‬


َ ‫ﺳ‬َ ‫اﻹ ْﻧ‬
ِ ْ ‫ﻋﻠﱠ َم‬
َ
bilmediğini insana öğretti

İnsana bilmediğini öğretti. (96:5)

ٌ‫ﻟَ ْم ﯾَ ِﻠ ْد َوﻟَ ْم ﯾُوﻟَ ْد َوﻟَ ْم ﯾَﻛ ُْن ﻟَﮫُ ُﻛﻔُ ًوا أَ َﺣد‬
hiçbir dengi O’nun yoktur ve doğurulmamıştır O doğurmamıştır

O, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. O’nun


hiçbir dengi yoktur. (3:120) 62
266

‫ﺳ ِﯾّﺋَﺔٌ َﯾ ْﻔ َر ُﺣوا‬ ُ َ ‫ﺳﻧَﺔٌ ﺗ‬


َ ‫ﺳ ْؤ ُھ ْم َوا ِْن ﺗ ُ ِﺻ ْﺑ ُﻛ ْم‬ َ ‫ﺳ ُﻛ ْم َﺣ‬ َ ‫ا ِْن ﺗَ ْﻣ‬
ْ ‫ﺳ‬
sevinirler bir size eğer onları bir iyilik size eğer
kötülük erişirse üzer dokunursa
ُ َ‫ﺻﺑِ ُروا َوﺗَﺗﱠﻘُوا َﻻ ﯾ‬
َ ‫ﺿ ﱡر ُﻛ ْم َﻛ ْﯾدُ ُھ ْم‬
ً ‫ﺷ ْﯾـٴﺎ‬ ْ َ ‫ﺑِ َﮭﺎ َوا ِْن ﺗ‬
hiçbir onların size zarar sakınırsanız sabreder eğer onunla
hilesi vermez

Eğer size bir iyilik dokunursa, onları üzer! Eğer size bir
kötülük erişirse, onunla sevinirler. Eğer sabreder ve
sakınırsanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez. (3:120)

ٍ ّ ُ ‫ﻓَ َﻼ ﺗَﻘُ ْل ﻟَ ُﮭ َٓﻣﺎ ا‬


ً ‫ف َو َﻻ ﺗَ ْﻧ َﮭ ْر ُھ َﻣﺎ َوﻗُ ْل ﻟَ ُﮭ َﻣﺎ ﻗَ ْوﻻً ﻛ َِرﯾﻣﺎ‬
güzel söz onlara söyle ve onları “öf” bile onlara deme
azarlama

Onlara “öf” bile deme ve onları azarlama!


Onlara güzel söz söyle!(17:23) 63

Anlam Meczum Merfu


Bilmek
ْ ‫ﺗ َ ْﻌ ِر‬
‫ف‬ ‫ف‬
ْ ‫َﯾ ْﻌ ِر‬ ُ ‫ﺗَ ْﻌ ِر‬
‫ف‬ ‫ف‬
ُ ‫ﯾَ ْﻌ ِر‬
Bilmek ‫ﺗ َ ْﻌ ِرﻓُوا‬ َ ُ‫ﺗ َ ْﻌ ِرﻓ‬
‫ون ﯾَ ْﻌ ِرﻓُوا‬ َ ُ‫ﯾَ ْﻌ ِرﻓ‬
‫ون‬

Vurmak ْ َ‫ﺗ‬
‫ﺿ ِر ْب‬ ْ َ‫ﯾ‬
‫ﺿ ِر ْب‬ ‫ب‬ ْ َ‫ﺗ‬
ُ ‫ﺿ ِر‬ ‫ب‬ ْ ‫َﯾ‬
ُ ‫ﺿ ِر‬

Vurmak ْ َ ‫ﺿ ِرﺑُوا ﺗ‬
‫ﺿ ِرﺑُوا‬ ْ َ‫ون ﯾ‬ ْ َ‫ون ﺗ‬
َ ُ‫ﺿ ِرﺑ‬ ْ َ‫ﯾ‬
َ ُ‫ﺿ ِرﺑ‬

Yardım etmek ُ ‫ﺗَ ْﻧ‬


‫ﺻ ْر‬ ُ ‫ﯾَ ْﻧ‬
‫ﺻ ْر‬ ُ ‫ﺗ َ ْﻧ‬
‫ﺻ ُر‬ ُ ‫ﯾَ ْﻧ‬
‫ﺻ ُر‬

Yardım etmek ُ ‫ﺗ َ ْﻧ‬


‫ﺻ ُروا‬ ُ ‫ون َﯾ ْﻧ‬
‫ﺻ ُروا‬ ُ ‫ون ﺗ َ ْﻧ‬
َ ‫ﺻ ُر‬ ُ ‫َﯾ ْﻧ‬
َ ‫ﺻ ُر‬
‫‪267‬‬
‫‪Anlam‬‬ ‫‪Meczum‬‬ ‫‪Merfu‬‬
‫‪Bilmek‬‬ ‫ﺗ َ ْﻌﻠَ ْم‬ ‫ﯾَ ْﻌ َﻠ ْم‬ ‫ﺗ َ ْﻌﻠَ ُم‬ ‫ﯾَ ْﻌﻠَ ُم‬
‫‪Bilmek‬‬ ‫ﺗ َ ْﻌﻠَ ُﻣوا‬ ‫َﯾ ْﻌﻠَ ُﻣوا‬ ‫ون ﺗ َ ْﻌﻠَ ُﻣ َ‬
‫ون‬ ‫ﯾَ ْﻌﻠَ ُﻣ َ‬

‫‪Çağırmak‬‬ ‫ﺗ َ ْد ُ‬
‫ع‬ ‫ﯾَ ْد ُ‬
‫ع‬ ‫ﺗَ ْد ُ‬
‫ع‬ ‫ﯾَ ْدﻋُو‬

‫‪Çağırmak‬‬ ‫ﺗ َ ْدﻋُوا‬ ‫َﯾ ْدﻋُوﻧﺎ‬ ‫ﺗ َ ْدﻋ َ‬


‫ُون‬ ‫ﯾَ ْدﻋ َ‬
‫ُون‬

‫‪Demek‬‬ ‫ﺗَﻘُو ْل‬ ‫ﯾَﻘُو ْل‬ ‫ﺗَﻘُو ُل‬ ‫َﯾﻘُو ُل‬

‫‪Demek‬‬ ‫ﺗَﻘُوﻟُوا‬ ‫ﯾَﻘُوﻟُوا‬ ‫ﺗَﻘُوﻟُ َ‬


‫ون‬ ‫ﯾَﻘُوﻟُ َ‬
‫ون‬

‫‪Anlam‬‬ ‫‪Meczum‬‬ ‫‪Merfu‬‬


‫‪Gelmek‬‬ ‫ﺗَﺎ ْ ِ‬
‫ت‬ ‫ﯾَﺎ ْ ِ‬
‫ت‬ ‫ﺗَﺎْﺗِﻲ‬ ‫ﯾَﺎْﺗِﻲ‬
‫‪Gelmek‬‬ ‫ﺗَﺎْﺗُوا‬ ‫ﯾَﺎْﺗُوا‬ ‫ﺗَﺎْﺗ ُ َ‬
‫ون‬ ‫ﯾَﺎْﺗ ُ َ‬
‫ون‬

‫‪Bulmak‬‬ ‫ﺗ َ ِﺟ ْد‬ ‫َﯾ ِﺟ ْد‬ ‫ﺗَ ِﺟدُ‬ ‫َﯾ ِﺟدُ‬

‫‪Bulmak‬‬ ‫ﺗ َ ِﺟدُوا‬ ‫ﯾَ ِﺟدُوا‬ ‫ﺗَ ِﺟد َ‬


‫ُون‬ ‫ﯾَ ِﺟد َ‬
‫ُون‬

‫‪Sapmak‬‬ ‫ﺗَ ْ‬
‫ﺿ ِﻠ ْل‬ ‫ﯾَ ْ‬
‫ﺿ ِﻠ ْل‬ ‫ﺗَ ِﺿ ﱡل‬ ‫ﯾَ ِﺿ ﱡل‬

‫‪Sapmak‬‬ ‫ﺿﻠﱡوا‬
‫ﺗَ ِ‬ ‫َﯾ ِﺿﻠﱡوا َ‬ ‫ون‬ ‫ﯾَ ِﺿﻠﱡ َ‬
‫ون ﺗ َ ِﺿﻠﱡ َ‬
268
Anlam Meczum Merfu
Yazmak ‫ﻧَ ْﻛﺗ ُ ْب‬ ‫اَ ْﻛﺗ ُ ْب‬ ُ ُ ‫ﻧَ ْﻛﺗ‬
‫ب‬ ُ ُ ‫اَ ْﻛﺗ‬
‫ب‬
Demek ‫ﻧَﻘُو ْل‬ ‫اَﻗُو ْل‬ ‫ﻧَﻘُو ُل‬ ‫اَﻗُو ُل‬
Karşılık
vermek ‫ﻧَﺟْ ِز‬ ‫اَﺟْ ِز‬ ‫ﻧَﺟْ ِزي‬ ‫اَﺟْ ِزي‬

Affetmek ُ ‫ﻧَ ْﻌ‬


‫ف‬ ُ ‫اَﻋ‬
‫ْف‬ ‫ﻧَ ْﻌﻔُو‬ ‫اَ ْﻋﻔُو‬

32.DERS

ُ‫ﺷ ْﻌ َر َو َﻣﺎ ﯾَ ْﻧﺑَ ِﻐﻲ ﻟَﮫ‬


ّ ِ ‫ﻋﻠﱠ ْﻣ َﻧﺎ ُه اﻟ‬
َ ‫َو َﻣﺎ‬
ona hem yaraşmaz da şiir biz ona öğretmedik

ٌ ‫ا ِْن ُھ َو ا ﱠِﻻ ِذ ْﻛ ٌر َوﻗُ ْر ٰا ٌن ُﻣ ِﺑ‬


‫﴾ ِﻟﯾُ ْﻧذ َِر‬٦۹﴿‫ﯾن‬
ta ki uyarsın apaçık ve bir bir öğüt sadece o
Kur’an’dır

َ ‫ﻋﻠَﻰ ا ْﻟﻛَﺎﻓِ ِر‬


﴾۷۰﴿‫ﯾن‬ َ ‫ﻖ ا ْﻟﻘَ ْو ُل‬
‫َو َﯾ ِﺣ ﱠ‬ َ ‫َﻣ ْن ﻛ‬
� ‫َﺎن َﺣﯾﺎ‬
kâfirler (azab) ve hak diri olanları
aleyhine de hükmü olsun

Biz ona şiir öğretmedik, hem ona yaraşmaz da! O,


sadece bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır. Ta ki diri
olanları uyarsın ve kâfirler aleyhine de (azab) hükmü
hak olsun.
269
FİİLLERİN MANSUB VE MECZUM HALLERİ:

Fiillerin mansub ve meczum halleri “yapması,


etmesi” şeklinde ifade edilmiştir. Bu
kelimelerin anlamları başlarına gelen ،‫ ﻟَ ْن‬،َ‫ ﻻ‬،‫اَ ْن‬
‫ ا ِْن‬،‫ ﻟَ ْم‬gibi harflerle tamamlanır. Mesela:

Sizin yapmanız
için ‫اَ ْن ﺗ َ ْﻔ َﻌﻠُوا‬ Yapmanız ‫ﺗَ ْﻔﻌَﻠُوا‬

Yapmadınız ‫ﻟَ ْم ﺗ َ ْﻔﻌَﻠُوا‬ Yapmayacaksınız ‫ﻟَ ْن ﺗ َ ْﻔ َﻌﻠُوا‬

Eğer yaparsanız ‫ا ِْن ﺗ َ ْﻔﻌَﻠُوا‬ Yapmayın ‫ﻻَ ﺗَ ْﻔﻌَﻠُوا‬

GENİŞLETMEMİZ: ( ْ‫ )ﻧَﺷ َْرح‬: Örneğimizde kelimeden


önce ( ‫ )ﻟَ ْم‬geldiği için anlamı “genişletmedik”
olur. Cümle basındaki ( َ ‫ ) ا‬harfinin soru
anlamına geldiğini biliriz. O halde ifadenin
anlamı “genişletmedik mi” olur.
Sözlükte her hangi bir kelimeyi bulmak için
önce kelimenin ilk harfinin başladığı sayfayı
bulmamız gerekir. Sonra yine Arapça harf
sırasına göre ikinci harfi, üçüncü harfi bularak
sonuca ulaşabiliriz. Bir kelimenin kök harflerini
bulamadığımızda aşağıdaki değişiklikleri
yaparak bulmaya çalışılır.

70
270
Bir kelimenin kök harflerini bulamadığımızda
aşağıdaki değişiklikleri yaparak bulmaya
çalışılır.

-Kelimenin başında yer alan takıları, bağlaçları


ve benzeri harfleri ( ‫ ل‬،‫ ف‬،‫ و‬،‫ ) ال‬çıkarın,

-Kelimenin sonunda bulunan zamirleri


( ‫ ھم‬،‫ ھﺎ‬،‫ ﻛم‬،‫ ) ه‬çıkarın,

-Kelimenin başında ve sonunda bulunun te’kid


harflerini (‫ ّن‬،‫ )ل‬çıkarın.

71

ُ‫ﺷ ْﻌ َر َو َﻣﺎ ﯾَ ْﻧﺑَ ِﻐﻲ ﻟَﮫ‬


ّ ِ ‫ﻋﻠﱠ ْﻣﻧَﺎهُ اﻟ‬
َ ‫َو َﻣﺎ‬
ona hem yaraşmaz da şiir biz ona öğretmedik

ٌ ِ‫ا ِْن ُھ َو ا ﱠِﻻ ِذ ْﻛ ٌر َوﻗُ ْر ٰا ٌن ُﻣﺑ‬


‫ﯾن‬
apaçık ve bir bir sadece o
Kur’an’dır öğüt

Biz ona şiir öğretmedik, hem ona yaraşmaz da! O,


sadece bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır. (36:69)

َ ‫ﻖ ا ْﻟﻘَ ْو ُل‬
َ ‫ﻋﻠَﻰ ا ْﻟﻛَﺎﻓِ ِر‬
‫ﯾن‬ َ ‫ِﻟﯾُ ْﻧذ َِر َﻣ ْن ﻛ‬
‫َﺎن َﺣﯾﺎ � َوﯾَ ِﺣ ﱠ‬
kâfirler aleyhine de (azab) ve hak diri olanları ta ki uyarsın
hükmü olsun

Ta ki diri olanları uyarsın ve kâfirler aleyhine


de (azab) hükmü hak olsun. (36:70) 72
271
Kelimelerin anlamlarını yazın.

ٌ ِ‫ُﻣﺑ‬
‫ﯾن‬ ُ‫ﻋﻠﱠ ْﻣﻧَﺎه‬
َ ‫َﻣﺎ‬ ‫ﺷ ْﻌ َر‬
ّ ِ ‫اﻟ‬
Apaçık Biz ona öğretmedik Şiir

‫َﻣﺎ ﯾَ ْﻧﺑَ ِﻐﻲ‬ ‫ِﻟﯾُ ْﻧذ َِر‬ َ ‫ﻋﻠَﻰ ا ْﻟﻛَﺎﻓِ ِر‬


‫ﯾن‬ َ
Hem yaraşmaz da Ta ki uyarsın Kâfirler aleyhine de

‫ﻖ‬
‫َو َﯾ ِﺣ ﱠ‬ ‫ِذ ْﻛ ٌر‬ � ‫َﺣﯾﺎ‬
Ve hak olsun Bir öğüt Diri

ُ‫ﻟَﮫ‬ ‫ا ِْن‬ ‫ُھ َو‬


Ona O Sadece

33.DERS

‫ﺿ ْﻌﻧَﺎ‬ َ ‫أَﻟَ ْم ﻧَﺷ َْرحْ َﻟ َك‬


َ ‫( َو َو‬١) ‫ﺻد َْر َك‬
ve indirip göğsünü senin biz açıp
atmadık mı genişletmedik mi

َ َ‫( اﻟﱠذِي أ َ ْﻧﻘ‬٢) ‫ﻋ ْﻧ َك ِو ْز َر َك‬


(٣) ‫ض َظﮭ َْر َك‬ َ
senin belini bükmüştü ki o yükünü senin

Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi? Ve senin


yükünü indirip atmadık mı? Ki o, senin belini
bükmüştü.
272

(٤) ‫َو َرﻓَ ْﻌﻧَﺎ ﻟَ َك ِذ ْﻛ َر َك‬


şanını senin ve yüceltmedik mi
‫( ِإ ﱠن َﻣ َﻊ‬٥) ‫ﺳ ًرا‬ ْ ُ‫ﻓَ ِﺈ ﱠن َﻣ َﻊ ا ْﻟﻌ‬şüphesiz
ْ ُ‫ﺳ ِر ﯾ‬
beraber gerçekten bir zorlukla beraber
vardır kolaylık vardır

َ‫( ﻓَ ِﺈذَا ﻓَ َر ْﻏت‬٦)‫ﺳ ًرا‬


َ ‫ ﻓَﺎ ْﻧ‬boş
(٧) ‫ﺻ ْب‬ ْ ُ‫ا ْﻟﻌ‬
ْ ُ‫ﺳ ِر ﯾ‬
hemen kaldığın o halde bir zorlukla
yorul zaman kolaylık
ْ َ‫َو ِإﻟَﻰ َر ِﺑّ َك ﻓ‬
َ ‫ﺎر‬
(٨) ‫ﻏ ْب‬
yalvar ve Rabbine

Ve senin şanını yüceltmedik mi? Şüphesiz zorlukla


beraber bir kolaylık vardır. Gerçekten zorlukla beraber
bir kolaylık vardır. O halde boş kaldığın zaman hemen
(ibadetle) koyul ve Rabbine yalvar.

EMİR: Emir, bir işin yapılması için söylenen


sözdür. Fiillerin emir kipleri ile dilek kipleri
aynıdır. Salim fiillerde emir yapmak için fiilin
muzari halinin başındaki muzariyat harfi
( ‫ ن‬،‫ ت ي‬،‫ )ا‬atılır, onun yerine bir elif harfi getirilir.

Bu elifin harekesi fiilin orta harfinin harekesine


bağlıdır. Orta harfin harekesi ötre ise elif de
ötre alır, aksi halde elif esre alır. Ayrıca fiil
meczup yapılır; yani tekil ise son harfinin
harekesi cezim olur, çoğul ise sondaki ( ‫) ن‬
harfi düşer, yerine ( ‫ ) ا‬harfi gelir. İlletli fiillerde
emir kalıpları biraz farklıdır. Uçlu fillerin emir
kiplerine örnekler aşağıda verilmiştir. 76
273
Anlamı Çoğul Emir Emir Muzari Mazi
Vaki olmak,
düşmek ‫ﻗَﻌُوا‬ ‫ﻗَ ْﻊ‬ ‫ﯾَﻘَ ُﻊ‬ ‫َوﻗَ َﻊ‬

Karşılıksız ‫َھﺑُوا‬ ‫َھ ْب‬ ‫ب‬


ُ ‫ﯾَ َﮭ‬ َ ‫َو َھ‬
‫ب‬
vermek

Söylemek ‫ﻗُوﻟُوا‬ ‫ﻗُ ْل‬ ‫َﯾﻘُو ُل‬ ‫ﻗَﺎ َل‬

Ayağa kalkmak ‫ﻗُو ُﻣوا‬ ‫ﻗُ ْم‬ ‫َﯾﻘُو ُم‬ ‫ﻗَﺎ َم‬

Olmak ‫ﻛُوﻧُوا‬ ‫ﻛ ُْن‬ ‫ﯾَﻛُو ُن‬ َ ‫ﻛ‬


‫َﺎن‬

Anlamı Çoğul Emir Emir Muzari Mazi

Okumak ‫اُﺗْﻠُوا‬ ‫اُﺗْ ُل‬ ‫َﯾﺗْﻠُو‬ ‫ﺗَ َﻼ‬

Çağırmak, dua ‫ا ُ ْدﻋُوا‬ ُ ‫ا ُ ْد‬


‫ع‬ ‫ﯾَ ْدﻋُو‬ ‫دَﻋَﺎ‬
etmek

Sormak ‫ﺳﺋَﻠُوا‬
ْ ِ‫ا‬ ‫ﺳﺋ َ ْل‬
ْ ِ‫ﺳ ْل ا‬
َ ‫ﺳﺎ َ ُل‬
ْ َ‫ﯾ‬ ‫ﺳﺎ َ َل‬
َ

Okumak ‫ا ِْﻗ َر اُوا‬ ْ‫ا ِْﻗ َرا‬ ُ ‫ﯾَ ْﻘ َرا‬ َ‫ﻗَ َرا‬

Korumak ‫ﻗُوا‬ ‫ق‬


ِ ‫ﯾَ ِﻘﻲ‬ ‫َوﻗَﻰ‬
‫‪274‬‬
‫‪Anlamı‬‬ ‫‪Çoğul Emir‬‬ ‫‪Emir‬‬ ‫‪Muzari‬‬ ‫‪Mazi‬‬
‫‪Açmak‬‬
‫ا ِْﻓﺗ َ ُﺣوا‬ ‫ا ِْﻓﺗَﺢْ‬ ‫ﯾَ ْﻔﺗَ ُﺢ‬ ‫ﻓَﺗَ َﺢ‬

‫‪Diriltmek,‬‬ ‫اِ ْﺑﻌَﺛُوا‬ ‫اِ ْﺑﻌَ ْث‬ ‫ﯾَ ْﺑﻌَ ُ‬


‫ث‬ ‫ﺑَﻌَ َ‬
‫ث‬
‫‪göndermek‬‬

‫‪Terk etmek‬‬ ‫اُﺗْ ُرﻛُوا‬ ‫اُﺗْ ُر ْك‬ ‫َﯾﺗْ ُركُ‬ ‫ﺗَ َر َك‬

‫‪Toplamak‬‬ ‫اُﺣْ ﺷ ُُروا‬ ‫اُﺣْ ﺷ ُْر‬ ‫َﯾﺣْ ﺷ ُُر‬ ‫َﺣﺷ ََر‬

‫‪Yazmak‬‬ ‫ا ُ ْﻛﺗُﺑُو‬ ‫ا ُ ْﻛﺗ ُ ْب‬ ‫ﯾَ ْﻛﺗ ُ ُ‬


‫ب‬ ‫َﻛﺗَ َ‬
‫ب‬

‫‪Anlamı‬‬ ‫‪Çoğul Emir‬‬ ‫‪Emir‬‬ ‫‪Muzari‬‬ ‫‪Mazi‬‬

‫‪İnkar etmek‬‬ ‫ا ُ ْﻛﻔُ ُروا‬ ‫ا ُ ْﻛﻔُ ْر‬ ‫ﯾَ ْﻛﻔُ ُر‬ ‫َﻛ َﻔ َر‬

‫‪Bilmek‬‬ ‫اِ ْﻋﻠَ ُﻣوا‬ ‫اِ ْﻋﻠَ ْم‬ ‫ﯾَ ْﻌ َﻠ ُم‬ ‫ﻋ ِﻠ َم‬
‫َ‬

‫‪Çalışmak‬‬ ‫اِ ْﻋ َﻣﻠُو‬ ‫اِ ْﻋ َﻣ ْل‬ ‫ﯾَ ْﻌ َﻣ ُل‬ ‫ﻋ َِﻣ َل‬

‫‪Engel olmak‬‬ ‫اُ ْ‬


‫ﺻدُدُوا‬ ‫اُ ْ‬
‫ﺻدُ ْد‬ ‫ﺻدﱡ‬
‫ﯾَ ُ‬ ‫ﺻد ﱠ‬
‫َ‬

‫‪Yemek‬‬ ‫ُﻛﻠُوا‬ ‫ُﻛ ْل‬ ‫ﯾَﺎ ْ ُﻛ ُل‬ ‫اَ َﻛ َل‬


275

ِ ّ ‫ﺎس ِﺑﺎ ْﻟ َﺣ‬


‫ﻖ َو َﻻ ﺗَﺗ ﱠ ِﺑ ِﻊ ا ْﻟ َﮭ ٰوى‬ ِ ‫ﻓَﺎﺣْ ُﻛ ْم َﺑ ْﯾ َن اﻟﻧﱠ‬
hevâya uyma hak ile insanlar arasında o halde hükmet
O halde insanlar arasında hak ile hükmet.
Hevâya uyma! (38:26)

ِ ۬ ‫ﻛ ُُروا ِﻟﻲ َو َﻻ ﺗ َ ْﻛﻔُ ُر‬ben


‫ون‬ ْ َ‫ﻓ‬
ْ ‫ﺎذﻛ ُُرو ِٓﻧﻲ ا َ ْذﻛ ُْر ُﻛ ْم َوا‬
‫ﺷ‬
ve bana nankörlük Bana de sizi Siz beni
etmeyin şükredin zikredeyim/anayım zikredin ki,
Siz beni zikredin ki, ben de sizi zikredeyim/anayım.
Bana şükredin ve bana nankörlük etmeyin! (2:152)

َ ‫ﻋﻠَﻰ ا ْﻟﻘَ ْو ِم ا ْﻟﻛَﺎ ِﻓ ِر‬


‫ﯾن‬ ُ ‫ار َﺣ ْﻣﻧَﺎ ا َ ْﻧتَ َﻣ ْو ٰﻟﯾ َﻧﺎ ﻓَﺎ ْﻧ‬
َ ‫ﺻ ْرﻧَﺎ‬ ْ ‫ﻋﻧﱠﺎ َوا ْﻏ ِﻔ ْر ﻟَﻧَﺎ َو‬
َ ‫ْف‬
ُ ‫َواﻋ‬
kâfirler topluluğuna bize Mevlâmızsın Senmerhamet
bize bizi bağışla bizi affet
karşı yardım et et

Bizi affet! Bizi bağışla! Bize merhamet et! Sen Mevlâmızsın,


kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et! (2:286) 81

ً ‫ﺳ َم َر ِﺑّ َك ﺑُ ْﻛ َرةً َوأ َ ِﺻ‬


‫ﯾﻼ‬ ْ ‫َو‬
ْ ‫اذﻛ ُِر ا‬
akşam sabah Rabbinin adını zikret
Sabah ve akşam Rabbinin adını zikret. (76:25)

َ ‫َواﺗﱠﻘُﻮا ﷲَ َوا ْﻋﻠَ ُٓﻤﻮا ا َ ﱠن ﷲَ َﻣ َﻊ ْاﻟ ُﻤﺘ ﱠ ِﻘ‬


‫ﯿﻦ‬
muttakilerle Allah gerçekten ve Allah’tan sakının
beraberdir bilin ki

Allah’tan sakının ve bilin ki gerçekten Allah,


muttakilerle beraberdir. (2:194)

َ ُ‫ﺳوﻟُﮫُ َوا ْﻟ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧ‬


‫ون‬ ُ ‫ﻋ َﻣﻠَ ُﻛ ْم َو َر‬ َ َ‫َوﻗُ ِل ا ْﻋ َﻣﻠُوا ﻓ‬
َ ُ‫ﺳﯾَ َرى ﷲ‬
Mü’minler de Resûlü de amelinizi Allah da artık (dilediğinizi) de ki
görecektir yapın
De ki: “(Dilediğinizi) yapın! Artık amelinizi Allah
da, Resûlü de, Mü’minler de görecektir. (9:105) 9
276

ْ ‫ْاﻗ َرأْ ِﺑﺎ‬


َ ‫ﺳ ِم َر ِﺑّ َك اﻟﱠذِي َﺧ َﻠ‬
‫ﻖ‬
yaratan Rabbinin adıyla oku

Oku, yaratan Rabbinin adıyla. (96:1)

َ ‫اِﻧﱠـ َٓﻣﺎ ا َ ْﻣ ُر ُٓه اِ ٓذَا ا َ َرا َد‬


ُ ‫ﺷ ْﯾـٴﺎ ً اَ ْن ﯾَﻘُو َل ﻟَﮫُ ﻛ ُْن ﻓَ َﯾﻛ‬
‫ُون‬
o da hemen ol demesidir bir şeyin istediği O’nun sadece
oluverir ona olmasını zaman emri

Bir şeyin olmasını istediği zaman O’nun emri sadece


ona “Ol!” demesidir, o da hemen oluverir. (36:82)

‫ﯾن‬ ‫ب َھ ْب ِﻟﻲ ِﻣ َن اﻟ ﱠ‬
َ ‫ﺻﺎ ِﻟ ِﺣ‬ ِ ّ ‫َر‬
salihlerden (bir evlat) bana ihsan et Rabbim

Rabbim! Bana salihlerden (bir evlat) ihsan et. (37:100)


83

ْ ُ‫ﺻﻔَﮫُ أَ ِو ا ْﻧﻘ‬
ُ‫ص ِﻣ ْﻧﮫ‬ ً ‫ﻗُ ِم اﻟﻠﱠ ْﯾ َل ِإ ﱠﻻ ﻗَ ِﻠ‬
ْ ِ‫ﯾﻼ ﻧ‬
ondan eksilt ya da (gecenin) yarısı birazı hariç geceleyin
kadar
‫ﯾﻼ‬ َ ‫ﯾﻼ أَ ْو ِز ْد‬
ً ِ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮫ َو َر ِﺗ ّ ِل ا ْﻟﻘُ ْرآ َ َن ﺗ َ ْرﺗ‬ ً ‫ﻗَ ِﻠ‬
ağır bir Kur’an’ı ve tane üzerine ilave et yahut biraz
okuyuşla tane oku
Birazı hariç, geceleyin kalk! (Gecenin) yarısı kadar, ya
da ondan biraz eksilt. Yahut üzerine ilave et. Ve
Kur’an’ı ağır bir okuyuşla tane tane oku. (73:2-4)

‫ﺳ ُﺟدُوا َوا ْﻋﺑُدُوا‬ ْ ‫ِﯾن ٰا َﻣﻧُوا‬


ْ ‫ار َﻛﻌُوا َوا‬ َ ‫ﯾَٓﺎ اَﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﱠذ‬
ibadet edin secdeye varın rükû edin iman edenler ey

َ ‫َرﺑﱠ ُﻛ ْم َو ْاﻓﻌَﻠُوا ا ْﻟ َﺧ ْﯾ َر ﻟَﻌَﻠﱠ ُﻛ ْم ﺗ ُ ْﻔ ِﻠ ُﺣ‬


‫ون‬
kurtuluşa erersiniz umulur ki hayır ve işleyin Rabbinize
Ey iman edenler! Rükû edin, secdeye varın, Rabbinize
ibadet edin ve hayır işleyin. Umulur ki kurtuluşa
erersiniz. (22:77) 84
277

َ ‫ َوﻧَ ِ ّﺟﻧِﻲ َو َﻣ ْن َﻣ ِﻌ‬nasıl


َ ‫ﻲ ِﻣ َن ا ْﻟ ُﻣ ْؤ ِﻣ ِﻧ‬
‫ﯾن‬ ْ َ‫ﻓ‬
ً ‫ﺎﻓﺗَﺢْ ﺑَ ْﯾﻧِﻲ َوﺑَ ْﯾﻧَ ُﮭ ْم ﻓَﺗْﺣﺎ‬
beni
Mü’minleri ve beraberimdeki kurtar benimle onların artık
ayıracaksan arasını ayır
Artık benimle onların arasını nasıl ayıracaksan ayır.
Beni ve beraberimdeki Mü’minleri kurtar. (26:118)

َ ‫َﺎن ﻋَﺎﻗِﺑَﺔُ ا ْﻟ ُﻣﺟْ ِر ِﻣ‬


‫ﯾن‬ َ ‫فﻛ‬ ُ ‫ض ﻓَﺎ ْﻧ‬
َ ‫ظ ُروا َﻛ ْﯾ‬ ِ ‫ﯾروا ﻓِﻲ ْاﻻَ ْر‬
ُ ‫ﺳ‬ِ ‫ ْل‬deُ‫ ﻗ‬ki
suçluların ve sonu olmuş nasıl bir bakın yeryüzünde yürüyüp
(dolaşın)
Yeryüzünde yürüyüp (dolaşın) ve suçluların sonu
nasıl olmuş bir bakın. (27:69)

َ ‫ﺷﺋْﺗ ُ ْم َر‬
ً ‫ﻏدا‬ ُ ‫َوا ِْذ ﻗُ ْﻠﻧَﺎ ا ْد ُﺧﻠُوا ٰھ ِذ ِه ا ْﻟﻘَ ْر َﯾﺔَ ﻓَ ُﻛﻠُوا ِﻣ ْﻧ َﮭﺎ َﺣ ْﯾ‬
ِ ‫ث‬
bolca dilediğiniz yerden orada yiyin şehre şu girin demiştik Hani bir
zaman
Hani bir zaman şu şehre girin demiştik, orada
dilediğiniz yerden bolca yiyin. (2:58) 85

َ ‫ﺳد‬
‫ِﯾن‬ ِ ‫ض ُﻣ ْﻔ‬
ِ ‫ا ﻓِﻲ ْاﻻَ ْر‬ve ٰ ْ ‫ار ُﺟوا ا ْﻟﯾَ ْو َم‬
‫اﻻ ِﺧ َر َو َﻻ ﺗ َ ْﻌﺛ َ ْو‬ ْ ‫ﷲ َو‬ ُ‫ﯾَﺎ ﻗَ ْو ِم ا ْﻋﺑ‬
َ ‫دُوا‬ibadet
bozgunculukla karışıklık ahiret umut Allah’a ey
yeryüzünde çıkarmayın gününe bağlayın edin kavmim

Ey kavmim! Allah’a ibadet edin, ahiret gününe


umut bağlayın ve yeryüzünde bozgunculukla
karışıklık çıkarmayın! (29:36)

‫ذَ ْرﻧِﻲ َو َﻣ ْن َﺧﻠَ ْﻘتُ َو ِﺣﯾدًا‬


tek olarak yarattığım kimseyi bana bırak

Tek olarak yarattığım kimseyi bana bırak. (74:11)

‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ْم ﻧَﺑَﺎ َ اِ ْﺑ ٰر ِھﯾ َم‬


َ ‫َواﺗْ ُل‬
İbrahim’in haberini de onlara oku

Onlara İbrahim’in haberini de oku. (26:69) 86


278

ّ ِ َ‫ﺻد ِْري َوﯾ‬


‫ﺳ ْر ِٓﻟﻲ ا َ ْﻣ ِري‬ ِ ّ ‫ﻗَﺎ َل َر‬
َ ‫ب اﺷ َْرحْ ِﻟﻲ‬
işimi kolaylaştır göğsüme benim genişlik Rabbim! dedi ki
ver
(Musa) dedi ki: “Rabbim! Benim göğsüme genişlik ver.
Bana işimi kolaylaştır. (20:25-27)

َ ‫ﺳﻧَﺔً َوﻗِﻧَﺎ‬
َ َ‫ﻋذ‬
‫اب اﻟﻧﱠ ِﺎر‬ ٰ ْ ‫ﺳﻧَﺔً َوﻓِﻲ‬
َ ‫اﻻ ِﺧ َر ِة َﺣ‬ َ ‫َرﺑﱠ ٓﻧَﺎ ٰاﺗِﻧَﺎ ﻓِﻲ اﻟدﱡ ْﻧﯾَﺎ َﺣ‬
ateşin azabından ve bizi iyilik ahirette de iyilik dünyada bize Rabbimiz
koru ver ver
Rabbimiz! Bize dünya da iyilik ver, ahirette de iyilik ver
ve bizi ateş/cehennem azabından koru! (2 :201)

‫ﺳ َٓرا ٴﯾِ َل َﻛ ْم ٰاﺗ َ ْﯾﻧَﺎ ُھ ْم ِﻣ ْن ٰاﯾَ ٍﺔ ﺑَ ِﯾّ َﻧ ٍﺔ‬


ْ ِ‫ﺳ ْل ﺑَﻧِﻲ ا‬
َ
apaçık âyet/mucize onlara nice İsrailoğullarına sor
verdik
İsrailoğullarına sor, onlara nice apaçık
âyet/mucize verdik. (2:211) 87

Kelimelerin anlamlarını yazın.


‫َوا ْﻋﺑُدُوا‬ ‫ﯾروا‬
ُ ‫ﺳ‬ِ ‫ا ُ ْد ُﺧﻠُوا‬
Ve kulluk edin Seyahat edin Girin

‫َوا ْﻋﻠَ ُﻣوا‬ ْ ‫ﻓَﺎ‬


‫ﺻ ِﺑ ْر‬ ْ‫اِﺷ َْرح‬
Ve bilin O halde sabret Genişlet

‫َوا ْﻏ ِﻔ ْر‬ ‫ﻓَﺎﺣْ ُﻛ ْم‬ ‫ا ُ ْﻋﺑُدُوا‬


Ve bağışla Öyleyse hükmet Kulluk edin

‫َو ْاﻓﻌَﻠُوا‬ ْ ‫َو‬


‫اذﻛ ُُروا‬ ‫ﺳ ْل‬
َ
Ve yapın Ve anın Sor
279

‫َو َرﺗِ ّ ْل‬ ْ َ‫ﻓ‬


ْ‫ﺎﻓﺗَﺢ‬ ‫اِ ْر َﻛﻌُوا‬
Ve anlayarak oku Öyleyse aç Ruku edin

ْ‫ﺳ ِﺑّﺢ‬
َ ‫َو‬ ْ َ‫ﻓ‬
‫ﺎﻓ َﻌﻠُوا‬ ‫اِ ْﻋ َﻣﻠُوا‬
Ve tesbih et Öyleyse yapın İşleyin

‫َوﻗِﻧَﺎ‬ ُ ‫ﻓَﺎْﻧ‬
‫ظ ُروا‬ ‫اِ ْﻓﻌَ ْل‬
Ve bizi koru Öyleyse bakın Yap

‫َھ ْب‬ ‫ﻓَ ُﻛﻠُو‬ ْ‫ا ِْﻗ َرأ‬


Hibe et O halde yiyin Oku

‫َواﺗْ ُل‬ ‫ﻗُ ْل‬ ‫ذَ ْرﻧِﻰ‬


Ve oku De Beni bırak

‫َواﺣْ ﻠُ ْل‬ ‫ﻗُ ْم‬ ‫ذُوﻗُوا‬


Ve çöz Kalk Tadın

‫ار ُﺟوا‬
ْ ‫َو‬ ‫ﻛ ُْن‬ ‫ِز ْد‬
Ve ümit edin Ol Arttır

‫ﺳ ُﺟدُوا‬
ْ ‫َوا‬ ْ ‫َوا‬
‫ﺷﻛ ُُروا‬ ْ ‫َو‬
‫اذﻛ ُْر‬
Ve secde edin Ve şükredin Ve an
280
34.DERS
َ ‫ﺎﺣﺷَﺔً َو‬
‫ﺳٓﺎ َء‬ َ ‫اﻟز ٰﻧٓﻰ اِﻧﱠﮫُ ﻛ‬
ِ َ‫َﺎن ﻓ‬ ّ ِ ‫َو َﻻ ﺗ َ ْﻘ َرﺑُوا‬
ve ne kötü bir şüphesiz o zinaya yaklaşmayın
hayâsızlıktır
‫ﷲ ا ﱠِﻻ‬ َ ‫﴾ َو َﻻ ﺗ َ ْﻘﺗُﻠُوا اﻟﻧﱠ ْﻔ‬٣٢﴿ً‫ﺳﺑِﯾﻼ‬
ُ ‫س اﻟﱠﺗِﻲ َﺣ ﱠر َم‬ َ
olmadıkça Allah’ın bir canı öldürmeyin bir yoldur
haram kıldığı
ُ ‫ﻖ َو َﻣ ْن ﻗُﺗِ َل َﻣ ْظﻠُوﻣﺎ ً ﻓَﻘَ ْد َﺟﻌَ ْﻠﻧَﺎ ِﻟ َو ِﻟ ِﯾّ ِﮫ‬
ً ‫ﺳ ْﻠ َطﺎﻧﺎ‬ ّ ‫ِﺑﺎ ْﻟ َﺣ‬
yetki onun verdik şüphesiz haksız yere kim haklı
velisine öldürülürse sebep
ُ ‫َﺎن َﻣ ْﻧ‬
﴾٣٣﴿ً ‫ﺻورا‬ َ ‫ف ِﻓﻲ ا ْﻟﻘَﺗْ ِل اِﻧﱠﮫُ ﻛ‬ ْ ُ‫ﻓَ َﻼ ﯾ‬
ْ ‫ﺳ ِر‬
yardım görmüştür zira o kısasta ancak aşırı gitmesin
Zinaya yaklaşmayın! Şüphesiz o, bir hayâsızlıktır. Ve ne kötü bir
yoldur! Haklı bir sebep olmadıkça Allah’ın haram kıldığı bir canı
öldürmeyin! Kim haksız yere öldürülürse, şüphesiz onun velisine
yetki verdik. Ancak kısasta aşırı gitmesin! Zira o, yardım görmüştür.

ِ ‫َو َﻻ ﺗ َ ْﻘ َرﺑُوا َﻣﺎ َل ا ْﻟ َﯾ ِﺗ‬


‫ﯾم ا ﱠِﻻ‬
olmadıkça yetimin malına yaklaşmayın

ُ َ ‫ﺳ ُن َﺣﺗﱣﻰ ﯾَ ْﺑﻠُ َﻎ ا‬
‫ﺷدﱠ ُه‬ َ ‫ﺑِﺎﻟﱠﺗِﻲ ِھ‬
َ ْ‫ﻲ اَﺣ‬
rüşdüne erinceye kadar güzel bir şekilde

﴾٣٤﴿ ً ‫ﺳ ُؤﻻ‬ َ ‫َواَ ْوﻓُوا ِﺑﺎ ْﻟﻌَ ْﮭ ِد ا ﱠِن ا ْﻟﻌَ ْﮭدَ ﻛ‬


ْ ‫َﺎن َﻣ‬
sorumluluk verilen ahdi yerine
gerektirir söz şüphesiz getirin

Rüşdüne erinceye kadar, güzel bir surette/şekilde


olmadıkça yetimin malına yaklaşmayın! Ahdi yerine
getirin!. Şüphesiz verilen söz sorumluluk gerektirir.
281
NEHİY: Bir işin yapılmamasını emreden söze
yasak, olumsuz emir veya nehiy denir. Nehiy
yapmak için fiilin ikinci tekil şahıs muzari
çekiminin önune ( ‫ ) ﻻ‬getirilir ve fiil meczum
yapılır. Çoğul nehiylerde fiilin sonuna ( ‫ )وا‬eklenir.

Anlamı Çoğul Emir Nehiy Muzari Mazi

Olmak, düşmek ‫ﻻ ﺗَﻘَﻌُوا‬ ‫ﻻ ﺗ َ َﻘ ْﻊ‬ ‫ﯾَﻘَ ُﻊ‬ ‫َوﻗَ َﻊ‬

Karşılıksız ‫ﻻ ﺗَ َﮭﺑُوا‬ ‫ﻻ ﺗ َ َﮭ ْب‬ ‫ب‬


ُ ‫َﯾ َﮭ‬ َ ‫َو َھ‬
‫ب‬
vermek

Söylemek ‫ﻻ ﺗَﻘُوﻟُوا‬ ‫ﻻ ﺗَﻘُ ْل‬ ‫َﯾﻘُو ُل‬ ‫ﻗَﺎ َل‬


93

Anlamı Çoğul Nehiy Nehiy Muzari Mazi

Ayağa kalkmak ‫ﻻ ﺗَﻘُو ُﻣوا‬ ‫ﻻ ﺗَﻘُ ْم‬ ‫َﯾﻘُو ُم‬ ‫ﻗَﺎ َم‬

Açmak ‫ﻻ ﺗ َ ْﻔﺗ َ ُﺣوا‬ ‫ﻻ ﺗ َ ْﻔﺗَ ْﺢ‬ ‫ﯾَ ْﻔﺗ َ ُﺢ‬ ‫ﻓَﺗ َ َﺢ‬

‫ﻻ ﺗَ ْﺑﻌَﺛُوا‬ ‫ﻻ ﺗ َ ْﺑﻌَ ْث‬


Diriltmek,
göndermek ُ َ‫ﯾَ ْﺑﻌ‬
‫ث‬ َ َ‫ﺑَﻌ‬
‫ث‬

Terk etmek ‫ﻻ ﺗَﺗْ ُرﻛُوا‬ ‫ﻻ ﺗَﺗْ ُر ْك‬ ُ‫ﯾَﺗْ ُرك‬ ‫ﺗَ َر َك‬

Toplamak ‫ﻻ ﺗَﺣْ ﺷ ُُروا‬ ‫ﻻ ﺗَﺣْ ﺷ ُْر‬ ‫ﯾَﺣْ ﺷ ُُر‬ ‫َﺣﺷ ََر‬


282

َ ‫َﻻ ﺗَﺟْ ـ� ُروا ا ْﻟ َﯾ ْو َم اِﻧﱠ ُﻛ ْم ِﻣﻧﱠﺎ َﻻ ﺗ ُ ْﻧ‬


َ ‫ﺻ ُر‬
‫ون‬
yardım bizden kuşkusuz feryat
bugün etmeyin
göremezsiniz siz
Bugün feryat etmeyin, kuşkusuz siz bizden
yardım göremezsiniz. (23:65)

‫اِﻧﱠ َﻣﺎ ﻧَﺣْ ُن ِﻓﺗْﻧَﺔٌ ﻓَ َﻼ ﺗ َ ْﻛﻔُ ۜ ْر‬


sakın bir
kâfir olma! fitneyiz Biz ancak
Biz ancak bir fitneyiz (imtihan için
gönderilmişiz), sakın kâfir olma! (2:102)

َ ‫ﺳﻠَ َم َو َﻻ ﺗَﻛُوﻧَ ﱠن ِﻣ َن ا ْﻟ ُﻣﺷ ِْر ِﻛ‬


‫ﯾن‬ َ ‫اِ ٓﻧِّﻲ ا ُ ِﻣ ْرتُ ا َ ْن اَﻛ‬
ْ َ ‫ُون ا َ ﱠو َل َﻣ ْن ا‬
müşriklerden ve (bana) Müslümanların ilki olmamla muhakkak
‘sakın olma!’ (denildi) emrolundum ben

Muhakkak ben, Müslümanların ilki olmamla


emrolundum ve (bana) ‘Sakın müşriklerden olma!’ (6:14)
95

ْ ‫ﯾَﺎ ﺑَ ِٓﻧﻲ ٰادَ َم ُﺧذُوا ِزﯾﻧَﺗَ ُﻛ ْم ِﻋ ْﻧدَ ُﻛ ِ ّل َﻣ‬


‫ﺳ ِﺟ ٍد َو ُﻛﻠُوا َواﺷ َْرﺑُوا‬
için yiyin her yerinde ziynetinizi alın ey Âdemoğulları
mescid (mescide gidişte) (güzel elbisenizi giyin)

‫ﺳ ِرﻓُوا‬
ْ ُ ‫ﯾن َو َﻻ ﺗ‬ ْ ‫ب ا ْﻟ ُﻣ‬
َ ِ‫ﺳ ِرﻓ‬ ‫اِﻧﱠﮫُ َﻻ ﯾُ ِﺣ ﱡ‬
fakat israf etmeyin israf edenleri sevmez şüphesiz o (Allah)
Ey Âdemoğulları! Her mescid yerinde (mescide
gidişte) ziynetinizi alın (güzel elbisenizi giyin).
Yiyin, için, fakat israf etmeyin. Şüphesiz o
(Allah), israf edenleri sevmez. (70:31)

‫ﻖ ا َ ْن ﺗَﻘُو َم ﻓﯾ ِﮫ‬
‫ﻋﻠَﻰ اﻟﺗ ﱠ ْﻘ ٰوى ِﻣ ْن ا َ ﱠو ِل ﯾَ ْو ٍم ا َ َﺣ ﱡ‬
َ ‫س‬
َ ‫ﺳ‬ ْ ‫َﻻ ﺗَﻘُ ْم ﻓِﯾ ِﮫ اَﺑَدا ً ﻟَ َﻣ‬
ّ ِ ُ ‫ﺳ ِﺟدٌ ا‬
içinde (namaza) daha ilk günden takva kurulmuş bir mescid, asla orada (namaza)
durmana layıktır beri üzeri olan elbette durma

Orada asla (namaza) durma! ilk günden beri


takva üzeri kurulmuş olan bir mescid, elbette
içinde (namaza) durmana daha layıktır. (9:108) 96
283

َ ‫ﺳـ� ْﻠ ِن َﻣﺎ ﻟَ ْﯾ‬


‫س ﻟَ َك ِﺑ ِﮫ ِﻋ ْﻠ ٌم‬ ْ َ ‫ﺢ ﻓَ َﻼ ﺗ‬ َ ‫ﻋ َﻣ ٌل‬
َ ‫ﻏ ْﯾ ُر‬
ٍ ‫ﺻﺎ ِﻟ‬ َ ُ‫اِﻧﱠﮫ‬
bilgi hakkında olmadığın benden salih bir amel kuşkusuz
sahibi bir şeyi isteme olmayan (sahibidir O

Kuşkusuz O, salih olmayan biramel (sahibidir). Hakkında


bilgi sahibi olmadığın bir şeyi benden isteme. (11:46)

� ‫َﺻﯾﺎ‬
ِ ‫ﻠرﺣْ ٰﻣ ِن ﻋ‬ َ ‫ﺷ ْﯾ َط‬
َ ‫ﺎن ﻛ‬
‫َﺎن ِﻟ ﱠ‬ َ ‫ﺷ ْﯾ َط‬
‫ﺎن ا ﱠِن اﻟ ﱠ‬ ‫ت َﻻ ﺗ َ ْﻌﺑُ ِد اﻟ ﱠ‬
ِ َ‫ﯾَٓﺎ اَﺑ‬
asi Rahman’a oldu şeytan şüphesiz şeytan’a ibadet etme ey babam
Ey babam! Şeytan’a ibadet etme. Şüphesiz
şeytan, Rahman’a asi oldu. (19:44)

‫ﷲ ﺗَ َو ﱠﻛ ْﻠﻧَﺎ َرﺑﱠـﻧَﺎ َﻻ ﺗَﺟْ ﻌَ ْﻠﻧَﺎ ﻓِﺗْﻧَﺔً ِﻟ ْﻠﻘَ ْو ِم اﻟ ﱠ‬


َ ‫ظﺎ ِﻟ ِﻣ‬
‫ﯾن‬ َ ‫ﻓَﻘَﺎﻟُوا‬
ِ ‫ﻋﻠَﻰ‬
zalimlerin kavmine bir bizi kılma Rabbimiz tevekkül Allah’a dediler ki
fitne ettik
Yalnız Allah’a tevekkül ettik. Rabbimiz! Bizi
zalimlerin kavmine bir fitne kılma! (10:85) 97

َ ‫ب ا ْﻟﻔَ ِر ِﺣ‬
‫ﯾن‬ ‫ﷲ َﻻ ﯾُ ِﺣ ﱡ‬ ُ‫ا ِْذ َﻗﺎ َل َﻟﮫ‬
َ ‫ﻗَ ْو ُﻣﮫُ َﻻ ﺗ َ ْﻔ َر ْح ا ﱠِن‬demişti
şımaranları sevmez Allah kuşkusuz şımarma kavmi ki hani
kendisine
Hani kavmi kendisine demişti ki: “Şımarma!
Kuşkusuz Allah, şımaranları sevmez. (28:76)

‫وط‬ ِ ‫ف ِا ٓﻧﱠﺎ ا ُ ْر‬


ٍ ُ‫ﺳ ْﻠـ ٓﻧَﺎ ا ِٰﻟﻰ ﻗَ ْو ِم ﻟ‬ ْ ‫ﻗَﺎﻟُوا َﻻ ﺗَ َﺧ‬
Lût kavmine gönderildik şüphesiz biz korkma dediler ki
Dediler ki: Korkma! Şüphesiz biz Lût kavmine
gönderildik. (11:70)

َ ‫َرﺑﱠﻧَﺎ َﻻ ﺗَﺟْ ﻌَ ْﻠﻧَﺎ ِﻓﺗْﻧَﺔً ِﻟﻠﱠذ‬


ُ ‫ِﯾن َﻛﻔَ ُروا َوا ْﻏ ِﻔ ْر ﻟَﻧَﺎ َرﺑﱠﻧَﺎ إِﻧﱠكَ أ َ ْﻧتَ ا ْﻟﻌَ ِز‬
‫ﯾز ا ْﻟ َﺣ ِﻛﯾ ُم‬
hikmet üstün/mutlak Rabbimiz bağışla inkâr bir deneme bizi Rabbimiz
sen
sahibisin galipsin şüphesiz bizi edenler için konusu kılma

Rabbimiz! Bizi inkâr edenler için bir deneme


konusu kılma! Rabbimiz! Bizi bağışla. Şüphesiz
sen, üstün/mutlak galipsin, hikmet sahibisin. (60:5)
98
284

‫ش َﻣﺎ َظ َﮭ َر ِﻣ ْﻧ َﮭﺎ َو َﻣﺎ ﺑَ َط َن‬ ِ ‫َو َﻻ ﺗ َ ْﻘ َرﺑُوا ا ْﻟﻔَ َو‬


َ ‫اﺣ‬
gizlisine de açığına da edepsizliğin yaklaşmayın

َ ‫َو َﻻ ﺗ َ ْﻘﺗُﻠُوا اﻟﻧﱠ ْﻔ‬


ّ ‫س اﻟﱠﺗِﻲ َﺣ ﱠر َم ﷲُ ا ﱠِﻻ ِﺑﺎ ْﻟ َﺣ‬
‫ﻖ‬
haketmesi hariç Allah’ın haram kıldığı bir canı öldürmeyin
Edepsizliğin açığına da, gizlisine de yaklaşmayın!
Haketmesi hariç Allah’ın haram kıldığı bir canı
öldürmeyin! (6:151)
‫ﺳ ْط َﮭﺎ‬ ُ ‫َو َﻻ ﺗَﺟْ َﻌ ْل َﯾد ََك َﻣ ْﻐﻠُوﻟَﺔً ا ِٰﻟﻰ‬
ُ ‫ﻋﻧُ ِﻘ َك َو َﻻ ﺗَ ْﺑ‬
ve onu açma boynunda bağlanmış elini (cimrilik) yapma

ُ ْ‫ﺳ ِط ﻓَﺗ َ ْﻘﻌُدَ َﻣﻠُوﻣﺎ ً َﻣﺣ‬


ً ‫ﺳورا‬ ْ َ‫ُﻛ ﱠل ا ْﻟﺑ‬
pişman/eli boş kınanmış sonra büsbütün de
olmuş bir halde oturup kalırsın
Elini boynunda bağlanmış/cimrilik yapma ve onu
büsbütün de açma! Sonra kınanmış, pişman/eli
boş olmuş bir halde oturup kalırsın. (29:36) 99

‫ون‬ َ ‫ﻋﻔَﺔً َواﺗﱠﻘُوا‬


َ ‫ﷲ ﻟَﻌَﻠﱠ ُﻛ ْم ﺗ ُ ْﻔ ِﻠ ُﺣ‬ َ ‫ﺿﻌَﺎﻓﺎ ً ُﻣ‬
َ ‫ﺿﺎ‬ ّ ِ ‫ِﯾن ٰا َﻣﻧُوا َﻻ ﺗَﺄ ْ ُﻛﻠُوا‬
ْ َ ‫اﻟر ٰﺑٓوا ا‬ َ ‫ﯾَٓﺎ اَﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﱠذ‬
kurtuluşa umulur ki Allah’tan artırılmış kat kat faizi yemeyin iman edenler ey
erersiniz sakının olarak

Ey iman edenler! Faizi kat kat artırılmış olarak yemeyin!


Allah’tan sakının! Umulur ki kurtuluşa erersiniz. (3:130)

َ ِ‫َو َﻻ ﺗ َ ِﮭﻧُوا َو َﻻ ﺗَﺣْ َزﻧُوا َوا َ ْﻧﺗ ُ ُم ْاﻻَ ْﻋﻠَ ْو َن ا ِْن ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم ُﻣ ْؤ ِﻣﻧ‬
‫ﯾن‬
Mü’min eğer iseniz en üstün sizlersinizve üzülmeyin gevşemeyin
olanlar
Gevşemeyin ve üzülmeyin! Eğer Mü’min iseniz,
en üstün olanlar sizlersiniz! (3:139)
ْ ‫ِﯾن َﻛﻔَ ُروا ِﻣ ْن دِﯾﻧِ ُﻛ ْم ﻓَ َﻼ ﺗ َ ْﺧﺷ َْو ُھ ْم َو‬
‫اﺧﺷ َْو ِن‬ َ ‫اَ ْﻟ َﯾ ْو َم َﯾـ ِﺋ‬
َ ‫س اﻟﱠذ‬
benden korkun artık onlardan sizin kâfirler ümitlerini kestiler
korkmayın dininizden bugün

Bugün kâfirler, sizin dininizden ümitlerini kestiler.


Artık onlardan korkmayın, benden korkun! (5:3) 100
285

ُ َ ‫ﺷﯾَٓﺎ َء ا ِْن ﺗ ُ ْﺑدَ ﻟَ ُﻛ ْم ﺗ‬


‫ﺳ ْؤ ُﻛ ْم‬ ْ َ ‫ِﯾن ٰا َﻣﻧُوا َﻻ ﺗ‬
ْ َ‫ﺳـ�ﻠُوا ﻋ َْن ا‬ َ ‫ﯾَٓﺎ اَﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﱠذ‬
hoşunuza size açıklandığında şeylerden sormayın iman edenler ey
gitmeyecek
Ey iman edenler! Size açıklandığında hoşunuza
gitmeyecek olan şeylerden sormayın! (5:101)

َ ‫ﺳد‬
‫ِﯾن‬ ِ ‫ﺷﯾَٓﺎ َء ُھ ْم َو َﻻ ﺗ َ ْﻌﺛ َ ْوا ﻓِﻲ ْاﻻَ ْر‬
ِ ‫ض ُﻣ ْﻔ‬ ْ َ‫ﺎس ا‬ ُ ‫َو َﻻ ﺗَ ْﺑ َﺧ‬
َ ‫ﺳوا اﻟﻧﱠ‬
fesat
bozguncular yeryüzünde
çıkarmayın
ait olan insanlara kısmayın
olarak eşyaları
Yeryüzünde bozguncular olarak fesat
çıkarmayın. (26:183)
َ ‫ﻖ ِﻣ ﱠﻣﺎ َﯾ ْﻣﻛ ُُر‬
‫ون َو َﻻ ﺗَﺣْ َز ْن‬ َ ‫ﻋ َﻠ ْﯾ ِﮭ ْم َو َﻻ ﺗَﻛ ُْن ﻓِﻲ‬
ٍ ‫ﺿ ْﯾ‬ َ
sakın üzülme kurmakta oldukları sıkıntıda ve olma
onların
tuzaklardan dolayı da yüzünden

Onların yüzünden sakın üzülme ve kurmakta oldukları


tuzaklardan dolayı da sıkıntıda olma. (27:70) 101

ِ ‫ﻲ َﻻ ﺗُﺷ ِْر ْك ِﺑﺎ‬


ّ ِ ‫� ا ﱠِن اﻟ‬
ُ َ‫ﺷ ْر َك ﻟ‬
‫ظ ْﻠ ٌم ﻋ َِظﯾ ٌم‬ ‫ﯾَﺎ ﺑُﻧَ ﱠ‬
en büyük zulümdür şirk şüphesiz Allah’a ortak koşma ey oğulcuğum
Allah’a ortak koşma! Şüphesiz şirk en büyük zulümdür. (31:13)

ٍ ‫ب ُﻛ ﱠل ُﻣ ْﺧﺗَﺎ ٍل ﻓَ ُﺧ‬
‫ور‬ ‫ﷲ َﻻ ﯾُ ِﺣ ﱡ‬َ ِ ‫َو َﻻ ﺗ َ ْﻣ ِش ﻓِﻲ ْاﻻَ ْر‬
‫ض َﻣ َرﺣﺎ ً ا ﱠِن‬
kendini övünen hiç Allah muhakkak
beğenip sevmez yeryüzünde ve yürüme
kimseyi böbürlenerek
Büyüklenerek insanlardan yüzünü çevirme ve
yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Muhakkak Allah,
kendini beğenip övünen hiç kimseyi sevmez. (31:18)

ِ ‫طوا ِﻣ ْن َرﺣْ َﻣ ِﺔ ﱣ‬
�‫ا‬ ِ ُ‫ﺳ َرﻓُوا ﻋ َٰﻠٓﻰ ا َ ْﻧﻔ‬
ُ َ‫ﺳ ِﮭ ْم َﻻ ﺗَ ْﻘﻧ‬ َ ‫ﻗُ ْل َﯾﺎ ِﻋ َﺑﺎد‬
َ ‫ِي اﻟﱠذ‬
ْ َ ‫ِﯾن ا‬
şüphesiz Allah’ın umut nefisleri aşırılığa düşen ey kullarım de ki
rahmetinden kesmeyin aleyhinde

De ki: “Ey nefisleri aleyhinde aşırılığa düşen kullarım!


Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. (39:53) 102
286
Kelimelerin anlamlarını yazın.

‫ﺳ ْط َﮭﺎ‬
ُ ‫َﻻ ﺗ َ ْﺑ‬ ‫ﻻَ ﺗ َ ْﻌﺑُ ْد‬ ‫َﻻ ﺗُﺷ ِْر ْك‬
Onları acıp yayma Tapma Ortak kosma

ُ ِ‫َوﻻَ ﺗ َ ْﻠﺑ‬
‫ﺳوا‬ ‫ﻻَ ﺗ َ ْﻘﺗُﻠُوا‬ ‫َﻻ ﺗَﺟْ ﺎ َ ُروا‬
Karıstırmayın Öldürmeyin Sızlanmayın

‫َﻻ ﺗَﺎ ْ ُﻛﻠُوا‬ ْ ‫ﻻَ ﺗ َ َﺧ‬


‫ف‬ ‫ﻓَﻼَ ﺗَ ْﻛﻔُ ْر‬
Yemeyin Korkma İnkar etme

‫ﻻَ ﺗ َ ِﮭﻧُوا‬ ُ ‫ﻻَ ﺗ َ ْﺑ َﺧ‬


‫ﺳوا‬ ‫َوﻻَ ﺗَﻛُوﻧَ ﱠن‬
Gevşemeyin Mahrum etmeyin Sakın olma

‫ﻓَﻼَ ﺗ َ ْﺧﺷ َْو ُھ ْم‬ ْ َ ‫ﻓَﻼَ ﺗ‬


‫ﺳﺎ َ ْﻟ ِﻧﻰ‬ ‫ﻻَ ﺗَﺣْ َز ْن‬
Onlardan korkmayın Benden isteme Üzülme

َ ْ ‫ﻻَ ﺗَﺎ‬
‫س‬ ‫ﻻَ ﺗَ ْﻌﺛ َ ْوا‬ ‫َﻻ ﺗَﺟْ َﻌ ْل‬
Üzülme Kötülük yapmayın Kılma

‫ﺳﺎَﻟُوا‬
ْ َ ‫ﻻَ ﺗ‬ ‫َوﻻَ ﺗَ ْﻣ ِش‬ ‫ﻻَ ﺗَﺟْ َﻌ ْﻠﻧَﺎ‬
Sormayın Yürüme Bizi kılma

ِ ‫ﻻَ ﺗ ُ ْﻔ‬
‫ﺳد ُوا‬ ُ َ‫ﻻَ ﺗ َ ْﻘﻧ‬
‫طوا‬ ‫ﻻَ ﺗَ ْﻔ َر ْح‬
Bozgunculuk yapmayın Ümit kesmeyin Övünme
287
35.DERS

‫ﺳ َﻌ ِﺗ ِﮫ‬ َ ‫ِﻟﯾُ ْﻧ ِﻔﻖْ ذُو‬


َ ‫ﺳﻌَ ٍﺔ ِﻣ ْن‬
genişliğine göre eli geniş olan versin

ْ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮫ ِر ْزﻗُﮫُ ﻓَ ْﻠﯾُ ْﻧ ِﻔﻖ‬َ ‫َو َﻣ ْن ﻗُد َِر‬


versin rızkı ona daralmış kimse de
‫ﺳﺎ ِإ ﱠﻻ‬ً ‫ا�ُ ﻧَ ْﻔ‬ ‫ف ﱠ‬ ‫ِﻣ ﱠﻣﺎ آَﺗَﺎهُ ﱠ‬
ُ ّ‫ا�ُ َﻻ ﯾُ َﻛ ِﻠ‬
hiç kimseyi yükümlü Allah’ın kendisine
başkasıyla Allah tutmaz verdiğinden

(٧) ‫ﺳ ًرا‬ْ ُ‫ﺳ ٍر ﯾ‬ ُ َ‫ا�ُ ﺑَ ْﻌد‬


ْ bir‫ﻋ‬ َ ‫َﻣﺎ آَﺗَﺎ َھﺎ‬
‫ﺳﯾَﺟْ ﻌَ ُل ﱠ‬
bir kolaylık sonra Allah verdiğinden
güçlükten yaratacaktır
Eli geniş olan, genişliğine göre versin. Rızkı ona daralmış
kimse de, Allah’ın, kendisine verdiğinden versin. Allah hiç
kimseyi verdiğinden başkasıyla yükümlü tutmaz. Allah,
bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır.

‫ﻋﺗَتْ ﻋ َْن أ َ ْﻣ ِر َر ِﺑّ َﮭﺎ‬ َ ‫َو َﻛﺄ َ ِﯾّ ْن ِﻣ ْن ﻗَ ْرﯾَ ٍﺔ‬


Rablerinin karşı çıkıp
memleketler nice
emrine azgınlaşmış vardır ki
‫ﻋذﱠ ْﺑﻧَﺎ َھﺎ‬ َ ‫ﺳﺎﺑًﺎ‬
َ ‫ﺷدِﯾدًا َو‬ َ ‫ﺳ ِﻠ ِﮫ ﻓَ َﺣﺎ‬
َ ‫ﺳ ْﺑﻧَﺎ َھﺎ ِﺣ‬ ُ ‫َو ُر‬
ve onları çetin bir hesaba hesaba ve O’nun
cezalandırmışızdır çekmiş elçilerinin

َ ‫( ﻓَذَاﻗَتْ َو َﺑﺎ َل أَ ْﻣ ِر َھﺎ َوﻛ‬٨) ‫ﻋذَاﺑًﺎ ﻧُ ْﻛ ًرا‬


‫َﺎن‬ َ
yaptıklarının cezasını böylece benzeri bir
oldu tatmışlardı görülmemiş azabla

ْ ‫ﻋَﺎﻗِﺑَﺔُ أَ ْﻣ ِر َھﺎ ُﺧ‬


(٩) ‫ﺳ ًرا‬
hüsran işlerinin sonu
Rablerinin ve O’nun elçilerinin emrine karşı çıkıp azgınlaşmış
nice memleketler vardır ki, biz onları çetin bir hesapla hesaba
çekmiş ve onları benzeri görülmemiş bir azabla
cezalandırmışızdır. Böylece yaptıklarının cezasını tatmışlardı.
İşlerinin sonu hüsran oldu.
288
ÜÇÜNCÜ ŞAHIS EMİR: Üçüncü tekil şahıs muzari
fiilin başına ( ‫ ) ِل‬,( ‫ ) َو ْل‬,( ‫ ) ﻓَ ْل‬veya getirilir, sonu
cezm edilir.

َ ً‫ﷲ َو ْﻟﯾَﻘُوﻟُوا ﻗَ ْوﻻ‬


ً ‫ﺳدِﯾدا‬ َ ‫ﻓَ ْﻠ َﯾﺗﱠﻘُوا‬
doğru söz ve Allah’tan sakınsınlar
söylesinler
Allah’tan sakınsınlar ve doğru söz söylesinler. (4:9)

َ ‫َو ْﻟﺗَﻛ ُْن ِﻣ ْﻧ ُﻛ ْم ا ُ ﱠﻣﺔٌ ﯾَ ْدﻋ‬


‫ُون اِﻟَﻰ ا ْﻟ َﺧ ْﯾ ِر‬
hayra çağıran bir sizden bulunsun
topluluk
‫وف َوﯾَ ْﻧ َﮭ ْو َن ﻋ َِن ا ْﻟ ُﻣ ْﻧﻛ َِر‬ َ ‫َوﯾَﺄ ْ ُﻣ ُر‬
ِ ‫ون ِﺑﺎ ْﻟ َﻣ ْﻌ ُر‬
kötülükten nehyeden iyiliği ve emredip
Sizden, hayra çağıran ve iyiliği emredip kötülükten
nehyeden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa
erenlerdir. (3:104)

ِ ‫ب َھذَا ا ْﻟﺑَ ْﯾ‬


‫ت‬ ‫ﻓَ ْﻠ َﯾ ْﻌﺑُدُوا َر ﱠ‬
evin bu Rabbine kulluk etsinler

Bu evin Rabbine kulluk etsinler. (106:3)

ِ َ‫ﺎن ِإﻟَﻰ َطﻌ‬


‫ﺎﻣ ِﮫ‬ ُ ‫ﺳ‬َ ‫اﻹ ْﻧ‬ ُ ‫ﻓَ ْﻠ َﯾ ْﻧ‬
ِ ْ ‫ظ ِر‬
yediğine insan bir baksın

İnsan yediğine bir baksın! (80:24)

ِ ‫ِﻟ ِﻣﺛْ ِل ٰھذَا ﻓَ ْﻠﯾَ ْﻌ َﻣ ِل ا ْﻟ َﻌ‬


َ ُ‫ﺎﻣﻠ‬
‫ون‬
çalışanlar çalışsın bunun gibisi için

Çalışanlar bunun gibisi için çalışsın. (37:61)


108
289

‫ﺷﺎ َء ﻓَ ْﻠﯾَ ْﻛﻔُ ْر‬ َٓ ‫ﻖ ِﻣ ْن َر ِﺑّ ُﻛ ْم ﻓَ َﻣ ْن‬


َٓ ‫ َء ﻓَ ْﻠﯾُ ْؤ ِﻣ ْن َو َﻣ ْن‬artık
‫ﺷﺎ‬ ‫َوﻗُ ِل ا ْﻟ َﺣ ﱡ‬
şüphesiz inkâr
dileyen de iman etsin dileyen Rabbinizdendir Hak de ki
biz etsin

De ki: “Hak Rabbinizdendir! Artık dileyen iman


etsin, dileyen de inkâr etsin. (18:29)

َ‫ﺻ ٰﻠوة‬
‫ﯾﮭ ْم ﻓَﺎَﻗَ ْﻣتَ ﻟَ ُﮭ ُم اﻟ ﱠ‬
ِ ‫َواِذَا ُﻛ ْﻧتَ ِﻓ‬
namaz Sen
onlara kıldırdığın içlerinde olup dazaman

ْ َ‫ﻓَ ْﻠﺗَﻘُ ْم َٓطﺎﺋِﻔَﺔٌ ِﻣ ْﻧ ُﮭ ْم َﻣ َﻌ َك َو ْﻟﯾَﺄ ْ ُﺧذُٓوا ا‬


‫ﺳ ِﻠ َﺣﺗ َ ُﮭ ْم‬
silahlarını da ve alsınlar seninle onlardan bir grup (namaza)
beraber dursun
Sen, içlerinde olup da, onlara namaz kıldırdığın
zaman, onlardan bir grup seninle beraber
(namaza) dursun ve silahlarını da alsınlar. (4:102)
109

ِ ‫ﺿ َﺣﻛُوا ﻗَ ِﻠﯾﻼً َو ْﻟﯾَ ْﺑﻛُوا َﻛﺛِﯾرا ً َﺟ َٓزا ًء ِﺑ َﻣﺎ ﻛَﺎﻧُوا ﯾَ ْﻛ‬


َ ُ ‫ﺳﺑ‬
‫ون‬ ْ َ‫ﻓَ ْﻠﯾ‬
ve
kazanmakta olduklarının bir cezası çok ağlasınlar az artık gülsünler
olarak

Kazanmakta olduklarının bir cezası olarak,


artık az gülsünler ve çok ağlasınlar! (9:82)

َ ُ‫ﷲ َو ِﺑ َرﺣْ َﻣ ِﺗ ِﮫ ﻓَ ِﺑ ٰذ ِﻟ َك ﻓَ ْﻠ َﯾ ْﻔ َر ُﺣوا ُھ َو َﺧ ْﯾ ٌر ِﻣ ﱠﻣﺎ ﯾَﺟْ َﻣﻌ‬


‫ون‬ ْ َ‫ﻗُ ْل ِﺑﻔ‬
ِ ‫ﺿ ِل‬
onların toplamakta daha O sevinsinler işte ve rahmetiyle Allah’ın de ki
olduklarından hayırlıdır bununla fazlıyla

De ki: “Allah’ın fazlıyla ve rahmetiyle, işte


bununla sevinsinler! O, onların toplamakta
olduklarından daha hayırlıdır. (10:58) 110
290
MÜBALAĞALI İSMİ FAİL :
Bir isi çok veya kuvvetli yapanı göstermek için
mübalağalı ismi failler kullanılır. Bunların
çeşitli kalıpları vardır

َ
ٌ ‫ﻏﻔ ﱠ‬
‫ﺎر‬ ٌ ‫َو ﱠھ‬
‫ﺎب‬ ُ ‫َر ﱠزا‬
‫ق‬
Çok bağışlayan Çok hibe eden Çok rızık veren

‫ﻋﻔُ ﱞو‬
َ ٌ‫َودُود‬ َ
ٌ ُ ‫ﻏﻔ‬
‫ور‬
Çok affeden Çok seven Çok bağışlayan

‫ﺳ ِﻣﯾ ٌﻊ‬
َ ‫ﯾر‬
ٌ ‫ﺑَ ِﺻ‬ ‫ﻋ ِﻠﯾ ٌم‬
َ
Hakkıyla işiten Hakkıyla gören Hakkıyla bilen
111

َ ‫ا� ﻟَﻌَﻔُ ﱞو‬


ٌ ُ ‫ﻏﻔ‬
‫ور‬ َ ‫َو ِإ ﱠن ﱠ‬
bağışlayandır affedendir kuşkusuz
Allah

Kuşkusuz Allah, affedendir, bağışlayandır. (58:2)

ً ‫ﻋ ُﺟوﻻ‬
َ ‫ﺎن‬
ُ ‫ﺳ‬َ ‫اﻻ ْﻧ‬
ِ ْ ‫َﺎن‬
َ ‫َوﻛ‬
pek aceleci insan -dir

İnsan pek acelecidir. (17:11)

ً ‫َﺎن َظﻠُوﻣﺎ ً َﺟ ُﮭوﻻ‬


َ ‫ﺎن اِﻧﱠﮫُ ﻛ‬
ُ ‫ﺳ‬ ِ ْ ‫َو َﺣ َﻣﻠَ َﮭﺎ‬
َ ‫اﻻ ْﻧ‬
ve pek cahil çok idi cidden o insan onu
zalim yüklendi

Onu insan yüklendi, cidden o, çok zalim ve pek


cahil idi. (33:72) 112
291

ً ‫ﺎن ِﻟ َر ِﺑّ ِﮫ َﻛﻔُورا‬


ُ ‫ﺷ ْﯾ َط‬ َ ‫ﯾن َوﻛ‬
‫َﺎن اﻟ ﱠ‬ ِ ‫ﺎط‬ ‫ان اﻟ ﱠ‬
ِ َ‫ﺷﯾ‬ َ ‫ا ﱠِن ا ْﻟ ُﻣﺑَذّ ِِر‬
َ ‫ﯾن ﻛَﺎﻧُوا ا ِْﺧ َو‬
çok nankör Rabbine şeytan ise -dür şeytanların kardeşleridirler saçıp şüphesiz
karşı olmuşlardır savuranlar
Şüphesiz saçıp savuranlar şeytanların kardeşleri (17:27)
olmuşlardır. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.

‫ور‬ ٍ ‫ب ُﻛ ﱠل َﺧ ﱠو‬
ٍ ُ‫ان َﻛﻔ‬ َ ‫ا ﱠِن‬
‫ﷲ َﻻ ﯾُ ِﺣ ﱡ‬
ve nankörleri hain bütün sevmez Allah kuşkusuz

Allah, bütün hain ve nankörleri sevmez. (22:38)

ٍ ‫ﺷﻛ‬
‫ُور‬ َ ‫ﺻﺑﱠ ٍﺎر‬ ٍ ‫ا ﱠِن ﻓِﻲ ٰذ ِﻟ َك َ ٰﻻﯾَﺎ‬
َ ‫ت ِﻟ ُﻛ ِ ّل‬
çok şükreden hem çok âyetler/ bunda şüphesiz
için sabreden ibretler vardır
Şüphesiz bunda hem çok sabreden, çok
şükreden için âyetler/ibretler vardır. (31:31) 113

ً ‫َﺎن ُﻣ ْﺧﺗَﺎﻻ ً ﻓَ ُﺧورا‬


َ ‫ب َﻣ ْن ﻛ‬
‫ﷲ َﻻ ﯾُ ِﺣ ﱡ‬
َ ‫ا ﱠِن‬
çok övünen kendini beğenen kimseleri sevmez Allah şüphesiz

Şüphesiz Allah, kendini beğenen, çok övünen


kimseleri sevmez. (4:36)

‫اب َﺣ ِﻛﯾ ٌم‬ َ ‫َوا َ ﱠن‬


‫ﷲ ﺗَ ﱠ‬
ٌ ‫ـو‬
hüküm ve tevbeleri Allah ve gerçekten
hikmet sahibi kabul eden olmasaydı
Allah gerçekten tevbeleri kabul eden, hüküm
ve hikmet sahibi olmasaydı. (24:10)

ِ ‫ﻋﻠَﻰ ُﻛ ِ ّل ﻗَ ْﻠ‬
‫ب ُﻣﺗ َ َﻛ ِﺑّ ٍر َﺟﺑﱠ ٍﺎر‬ ‫َﻛذَ ِﻟ َك ﯾَ ْطﺑَ ُﻊ ﱠ‬
َ ُ�‫ا‬
zorbanın kibirli her kalbini Allah mühürler işte böyle

İşte Allah, her kibirli zorbanın kalbini böyle 114

mühürler. (40:35)
292

ٍ ‫ﱠﺎء ﺑِﻧَ ِﻣ‬


‫ﯾم‬ ٍ ‫ﯾن َھ ﱠﻣ ٍﺎز َﻣﺷ‬ ٍ ‫َو َﻻ ﺗ ُ ِط ْﻊ ُﻛ ﱠل َﺣ ﱠﻼ‬
ٍ ‫ف َﻣ ِﮭ‬
söz getirip sürekli aşağılık çok yemin hiçbirine itaat
götüren kötüleyen eden etme
(Şunların) hiçbirine itaat etme. Çok yemin eden,
aşağılık, sürekli kötüleyen, söz getirip götüren. (68:10-11)

َ ‫ﺷﺗ ُ ْم َﺟﺑﱠ ِﺎر‬


‫ﯾن‬ ْ ‫َواِذَا ﺑَ َط‬
ْ ‫ﺷﺗ ُ ْم ﺑَ َط‬
zorbalar yakalıyorsunuz tutup zaman da
gibi mi yakaladığınız
Tutup yakaladığınız zaman da zorbalar gibi mi
yakalıyorsunuz? (26:130)
ِ ‫ِﻟ َﻣ ِن ا ْﻟ ُﻣ ْﻠكُ ا ْﻟﯾَ ْو َم ِ ﱣ‬
ِ ‫� ا ْﻟ َو‬
‫اﺣ ِد ا ْﻟﻘَ ﱠﮭ ِﺎر‬
ve Kahhar Bir Allah’ındır! bugün kimindir
olan hükümranlık
Bugün hükümranlık kimindir? Bir ve Kahhar
olan Allah’ındır! (40:16) 115

‫ُف َر ِﺣﯾ ٌم‬


ٌ ‫ﷲ َرؤ‬
َ ‫َواَ ﱠن‬
pek merhametli çok şefkatli Allah ve gerçekten
olmasaydı
Ve gerçekten Allah çok şefkatli, pek merhametli
olmasaydı (haliniz nice olurdu)? (24:20)

ً ‫َوﻛ َٰﻔﻰ ِﺑ َر ِﺑّ َك َھﺎدِﯾﺎ ً َوﻧَ ِﺻﯾرا‬


ve yardımcı yol gösterici Rabbin yeter
olarak
Yol gösterici ve yardımcı olarak Rabbin
yeter.(25:31)

ٌ ‫ف َﻛذﱠ‬
‫اب‬ ْ ‫ا� َﻻ ﯾَ ْﮭدِي َﻣ ْن ُھ َو ُﻣ‬
ٌ ‫ﺳ ِر‬ َ ‫ا ﱠِن ﱣ‬
çok israfçı kimseyi hidâyete Allah
yalancı (ölçüyü taşıran) erdirmez şüphesiz

Şüphesiz Allah, israfçı (ölçüyü taşıran), çok


yalancı kimseyi hidâyete erdirmez. (40:28) 116
293

ٌ ‫ﻋ ِﻠﯾ ٌم ﻗَد‬
‫ِﯾر‬ َ ‫أَ ْو ﯾُ َز ّ ِو ُﺟ ُﮭ ْم ذُ ْﻛ َراﻧًﺎ َو ِإﻧَﺎﺛًﺎ َو َﯾﺟْ َﻌ ُل َﻣ ْن ﯾَﺷَﺎ ُء‬
َ ُ‫ﻋ ِﻘﯾ ًﻣﺎ إِﻧﱠﮫ‬
hakkıyla hakkıyla şüphesiz dilediğini de ve dişiler onları yahut
kadirdir bilendir O kısır bırakır olarak erkekler çift yapar

Yahut onları erkekler ve dişiler olarak çift


yapar. Dilediğini de kısır bırakır. Şüphesiz O,
hakkıyla bilendir, hakkıyla kadirdir. (42:50)

ُ ‫ق ِﻋﺑَﺎ ِد ِه َو ُھ َو ا ْﻟ َﺣ ِﻛﯾ ُم ا ْﻟ َﺧ ِﺑ‬


‫ﯾر‬ َ ‫َو ُھ َو ا ْﻟﻘَﺎ ِھ ُر ﻓَ ْو‬
her şeyden hikmet O kullarının üzerinde mutlak O
haberdardır sahibidir galiptir

O, kullarının üzerinde mutlak galiptir. O, hikmet


sahibidir, her şeyden haberdardır. (6:18) 117

Kelimelerin anlamlarını yazın.

ُ ‫ﻓَ ْﻠﯾَ ْﻧ‬


‫ظ ْر‬ ‫ﻓَ ْﻠﯾَ ْﻌ َﻣ ْل‬ ‫ﻓَ ْﻠﯾَﺗ َ َو ﱠﻛ ْل‬
Baksın İşlesin Tevekkül etsin

‫ف‬ ‫َو ْﻟ َﯾﺗَﻠَ ﱠ‬


ْ ‫ط‬ ‫َو ْﻟﺗَﻛ ُْن‬ ‫ﻓَ ْﻠﯾَﺗﱠﻘُوا‬
İncelesin Olsun Sakınsınlar

‫ﻓَ ْﻠﯾَﺎْﺗِ ُﻛ ْم‬ ‫ﻓَ ْﻠﯾُ ْؤ ِﻣ ْن‬ ‫َو ْﻟﯾَﻘُوﻟُوا‬


Size gelsin İman etsin Desinler

‫ﻓَ ْﻠﯾَ ْﻌﺑُدُوا‬ ‫ﻓَ ْﻠﺗَﻘُ ْم‬ ‫َو ْﻟﯾَ ْﺑﻛُوا‬


Tapsınlar Kalksın Ağlasınlar
294

‫ﻓَ ْﻠﯾَ ْﻔ َر ُﺣوا‬ ْ ‫ﻓَ ْﻠ َﯾ‬


‫ﺿ َﺣﻛُوا‬ ‫َو ْﻟﯾَﺎ ْ ُﺧذُوا‬
Sevinsinler Gülsünler Tutsunlar

ٍ ‫ﺷﻛ‬
‫ُور‬ َ ٌ ‫ﻗَد‬
‫ِﯾر‬ ‫ﻓَ ْﻠﯾَ ْﻛﻔُ ْر‬
Çok şükreden Gücü yeten İnkar etsin

‫ﺻﺑﱠ ٍﺎر‬
َ ‫ا ْﻟﻘَ ﱠﮭ ِﺎر‬ ٍ ِ‫اَﺛ‬
‫ﯾم‬
Çok sabırlı İstediğini yaptıran Çok günahkar

ً ‫َظﻠُوﻣﺎ‬ ٌ ‫َﻛذﱠ‬
‫اب‬ ٌ ‫ﺗَ ﱠو‬
‫اب‬
Çok zalim Çok yalancı Tevbeleri çok kabul
eden

َ
ٌ ُ ‫ﻏﻔ‬
‫ور‬ ً ‫َﻛﻔُورا‬ ‫َﺟﺎ ِﻋل‬
Çok bağışlayıcı Çok nankör Kılan, yapan

ً ‫ﻓَ ُﺧور ا‬ ٍ‫َﻣﻧﱠﺎع‬ ‫ﺎﻣ ُﻊ‬


ِ ‫َﺟ‬
Çok övünen Engel olan Toplayan

ٌ ‫َر ُء‬
‫وف‬ ً ‫ﻋ ُﺟوﻻ‬
َ ‫َﺟﺑﱠ ٍﺎر‬
Çok şefkatli Çok aceleci Zorba

‫ﻋ ِﻠﯾ ٌم‬
َ ‫ﻋﻔُ ﱞو‬
َ ً ‫َﺟ ُﮭوﻻ‬
Hakkıyla bilen Çok affedici Çok cahil
295
36.DERS

ْ َ‫ا ِْن ﺗ َ ْدﻋُو ُھ ْم َﻻ ﯾ‬


َٓ ُ‫ﺳ َﻣﻌُوا د‬
‫ﻋﺎ َء ُﻛ ْم‬
duânızı işitmezler onlara duâ edip eğer
yalvarsanız
‫ﺳﺗَ َﺟﺎﺑُوا ﻟَ ُﻛ ْم َوﯾَ ْو َم ا ْﻟ ِﻘ ٰﯾ َﻣ ِﺔ‬ َ ‫َوﻟَ ْو‬
ْ ‫ﺳ ِﻣﻌُوا َﻣﺎ ا‬
kıyâmet günü size cevap veremezler işitseler bile

ٍ ‫ﯾُﻧَ ِﺑّﺋ َُك ِﻣﺛْ ُل َﺧ ِﺑ‬


﴾١٤﴿‫ﯾر‬ ‫ﺷ ْر ِﻛ ُﻛ ْم َو َﻻ‬ َ ‫َﯾ ْﻛﻔُ ُر‬
ِ ‫ون ِﺑ‬
her şeyden gibi sana kimse sizin ortak inkâr
haberdar olan haber veremez koşmanızı ederler

Eğer onlara duâ edip yalvarsanız duânızı işitmezler,


işitseler bile size cevap veremezler. Kıyâmet günü sizin
ortak koşmanızı inkâr ederler. Sana, her şeyden haberdar
olan (Allah) gibi kimse haber veremez.

ِ ‫ـرا ُء اِﻟَﻰ‬
ُ‫ﷲ َوﷲ‬ ٓ َ‫ﺎس ا َ ْﻧﺗ ُ ُم ا ْﻟﻔُﻘ‬
َmuhtaç ُ ‫ﯾَٓﺎ اَﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﻧﱠ‬
Allah’tır Allah’a siz insanlar ey
olanlarsınız

‫﴾ ا ِْن ﯾَﺷَﺄ ْ ﯾُ ْذ ِھ ْﺑ ُﻛ ْم‬١٥﴿ُ‫ﻲ ا ْﻟ َﺣ ِﻣﯾد‬


‫ُھ َو ا ْﻟﻐَﻧِ ﱡ‬
sizi yok edip dilerse eğer Hamîd/çok Gani/çok
götürür övülmeye layık olan zengin

﴾١٦﴿‫ﺟدِﯾ ٍد‬
َ ‫ﻖ‬ ِ ْ ‫َو َﯾﺄ‬
ٍ ‫ت ِﺑ َﺧ ْﻠ‬
yeni bir halk ve getirir

Ey insanlar! Siz, Allah’a muhtaç olanlarsınız.


Gani/çok zengin, Hamîd/çok övülmeye layık olan
Allah’tır. Eğer dilerse sizi yok edip götürür ve
(yerinize) yeni bir halk getirir.
296
ŞART CÜMLELERİ : Şart cümlelerinde biri şart diğeri
cevap olmak üzere iki unsur vardır.
Siz Allah’a yardım ederseniz ُ ‫ﷲ ﯾَ ْﻧ‬
‫ﺻ ْر ُﻛ ْم‬ ُ ‫ا ِْن ﺗَ ْﻧ‬
ِ ‫ﺻ ُروا‬
O da size yardım eder.
‘Siz Allah’a yardım ederseniz’ cümlesi şart, ‘O da
size yardım eder’ ise cevaptır. Şart cümlesi daima
cevap cümlesinden önce gelir.
Şart için kullanılan edatların en yaygın olanları
şunlardır:

‫ُﻛﻠﱠ َﻣﺎ‬ ‫اذَا‬ ْ


‫ان‬
Olduğu zaman
Her ne zaman
(geniş zaman) Eğer (olursa, yaparsa)

‫ا َ ْﯾﻧَ َﻣﺎ‬ ‫َﻣ ْن‬ ‫ﻟَ ْو‬


Her nerede Kim ki Eğer (olsaydı, yapsaydı)
123

ŞART CUMLELERİ : Şart cümleleri için mazi fiil


veya muzari meczum fiil kullanılır. Muzari fiil
kullanılması halinde hem şart hem de cevap
meczum olur. Bu zamanlar şart ve cevapta
karışık olarak da kullanılabilir. Cevap
genellikle ‫ ل‬veya ‫ف‬َ harfi ile baslar, bunlar
çoğu zaman tercüme edilmezler.

‫ض َوا ْﺑﺗَﻐُوا‬ ِ َ ‫ﺻ َﻼةُ ﻓَﺎ ْﻧﺗ‬


ِ ‫ﺷ ُروا ﻓِﻲ ْاﻷ َ ْر‬ ِ ‫ﻓَ ِﺈذَا ﻗُ ِﺿ َﯾ‬
‫ت اﻟ ﱠ‬
(rızkınızı) yeryüzüne artık namaz bitince/kılınınca
arayın dağılın

َ ‫ﯾرا ﻟَ َﻌﻠﱠ ُﻛ ْم ﺗ ُ ْﻔ ِﻠ ُﺣ‬


‫ون‬ ً ِ‫ا� َﻛﺛ‬ ْ ‫ا� َو‬
َ ‫اذﻛ ُُروا ﱠ‬ ْ َ‫ِﻣ ْن ﻓ‬
ِ ‫ﺿ ِل ﱠ‬
kurtuluşa umulur çokça Allah’ı ve zikredin Allah’ın
erersiniz ki lutfundan

Namaz bitince/kılınınca artık yeryüzüne dağılın,


Allah’ın lutfundan (rızkınızı) arayın ve Allah’ı çokça
zikredin, umulur ki kurtuluşa erersiniz. (62:10) 124
297

َ ‫ون ُﻣ ْﺧﺗَ ِﻠ‬


‫ﻔﯾن‬ ِ ‫ﺎس ا ُ ﱠﻣﺔً َو‬
َ ُ‫اﺣدَةً َو َﻻ ﯾَ َزاﻟ‬ َ ‫ﺷﺎ َء َرﺑﱡ َك ﻟَ َﺟ َﻌ َل اﻟﻧﱠ‬
َٓ ‫َوﻟَ ْو‬
ihtilaf onlar devam bir tek ümmet insanları elbette Rabbin dileseydi eğer
etmeye edeceklerdir yapardı
Eğer Rabbin dileseydi, elbette insanları bir tek ümmet
yapardı! Onlar ihtilaf etmeye devam edeceklerdir. (11:118)

‫ﯾن‬ ِ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ُﻛ ْم َو َرﺣْ َﻣﺗُﮫُ ﻟَ ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم ِﻣ َن ا ْﻟ َﺧﺎ‬


َ ‫ﺳ ِر‬ ْ َ‫ﻓَﻠَ ْو َﻻ ﻓ‬
ِ ‫ﺿ ُل‬
َ ‫ﷲ‬
hüsrana muhakkak ve üzerinize Allah’ın lütfu eğer
düşenlerden olurdunuz rahmeti olmasaydı
Eğer Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı muhakkak ki
hüsrana düşenlerden olurdunuz. (2 :64)

�‫ا‬ ْ ‫ﺻ ِدّﻋًﺎ ِﻣ ْن َﺧ‬


ِ ‫ﺷﯾَ ِﺔ ﱠ‬ ِ ‫ﻋﻠَﻰ َﺟﺑَ ٍل ﻟَ َرأ َ ْﯾﺗَﮫُ َﺧﺎ‬
َ َ ‫ﺷﻌًﺎ ُﻣﺗ‬ َ ‫ﻟَ ْو أَ ْﻧ َز ْﻟﻧَﺎ َھذَا ا ْﻟﻘُ ْرآ َ َن‬
Allah ve parça baş hakikaten bir Kur’an’ı bu indirseydik eğer
korkusundan parça olmuş eğmiş onu görürdün dağa

Eğer bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, hakikaten onu Allah


korkusundan baş eğmiş ve parça parça olmuş görürdün. (59:21)

‫ﯾن‬ ُ ‫ﺳو ِل ا ﱠِﻻ ا ْﻟ َﺑ َﻼ‬


ُ ‫غ ا ْﻟ ُﻣ ِﺑ‬ ‫ﻋﻠَﻰ ﱠ‬
ُ ‫اﻟر‬ َ ‫َوا ِْن ﺗ ُ ِطﯾﻌُوهُ ﺗ َ ْﮭﺗَدُوا َو َﻣﺎ‬
apaçık bir tebliğdir sadece Peygambere hidâyete ona itaat eğer
düşen erersiniz ederseniz
Eğer ona itaat ederseniz hidâyete erersiniz.
Peygambere düşen sadece apaçık bir tebliğdir. (24:54)
َ ُ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ْم َو َﻻ ُھ ْم ﯾَﺣْ َزﻧ‬
‫ون‬ ٌ ‫َاي ﻓَ َﻼ َﺧ ْو‬
َ ‫ف‬ َ ‫ﻓَ َﻣ ْن ﺗَ ِﺑ َﻊ ُھد‬
Ve onlar Onlar üzerine Korku hidayetime kim
Tabi
üzülmeyeceklerdir. yoktur olursa
Kim hidayetime tabi olursa onlar üzerine korku
yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. (2:38)
ٌ‫ﻲ َﺣ ِﻣﯾد‬
‫ﱞ‬ َ ‫ﷲ‬
‫ﻏ ِﻧ‬ َ ‫ﺳ ِﮫ َو َﻣ ْن َﻛﻔَ َر ﻓَﺎ ﱠِن‬ ْ َ‫ﺷﻛ ُْر ﻓَ ِﺎﻧﱠ َﻣﺎ ﯾ‬
ِ ‫ﺷﻛ ُُر ِﻟﻧَ ْﻔ‬ ْ َ‫َو َﻣ ْن ﯾ‬
her türlü kimsenin Allah
övgüye şükrüne muhtaç nankörlük kim kendisi şükretmiş şükrederse kim
layıktır kuşkusuz ederse de için olur ancak
değildir
Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim
de nankörlük ederse, kuşkusuz Allah kimsenin şükrüne
muhtaç değildir, her türlü övgüye layıktır. (31:12) 126
298

َ ‫ُون‬
ِ ‫ﻋﻠَﻰ ْاﻻَ ْر‬
‫ض‬ َ ‫اﻟرﺣْ ٰﻣ ِن اﻟﱠذ‬
َ ‫ِﯾن ﯾَ ْﻣﺷ‬ ‫َو ِﻋﺑَﺎدُ ﱠ‬
yeryüzünde yürürler Rahman’ın kulları

َ ُ‫َھ ْوﻧﺎ ً َواِذَا َﺧﺎ َطﺑَ ُﮭ ُم ا ْﻟ َﺟﺎ ِھﻠ‬


َ ‫ون ﻗَﺎﻟُوا‬
ً ‫ﺳ َﻼﻣﺎ‬
selam kendileriyle zaman tevazu/
derler cahillermuhatap oldukları vakarla
Rahman’ın kulları, yeryüzünde tevazu/vakarla
yürürler. Cahiller kendileriyle muhatap
oldukları zaman “selam” derler. (25:63)
‫ﺳ ٌن ﻓَ َﻠ ٓﮫُ اَﺟْ ُر ُه‬ ْ َ‫ﺑَ ٰﻠﻰ َﻣ ْن ا‬
ِ ِ ُ‫ﺳﻠَ َم َوﺟْ َﮭﮫ‬
ِ ْ‫� َو ُھ َو ُﻣﺣ‬
mükâfatı onun için muhsin Allah’a yüzünü teslim Kim Hayır
olarak
َ ۬ ُ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ْم َو َﻻ ُھ ْم ﯾَﺣْ َزﻧ‬
ederse
‫ون‬ ٌ ‫ِﻋ ْﻧدَ َر ِﺑّ ِﮫ َو َﻻ َﺧ ْو‬
َ ‫ف‬
üzülmezler ve onlar onlara korku yoktur Rabbi katında
Hayır! Kim muhsin olarak yüzünü/kendini Allah’a
teslim ederse, onun için Rabbi katında mükâfatı
vardır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmezler. (2:112)
127

ُ َ‫ﺷﮭ َْر ﻓَ ْﻠﯾ‬


ُ‫ﺻ ْﻣﮫ‬ َ ‫ﻓَ َﻣ ْن‬
‫ﺷ ِﮭدَ ِﻣ ْﻧ ُﻛ ُم اﻟ ﱠ‬
onda oruç tutsun o aya sizden erişirse kim

Sizden kim o aya erişirse, onda oruç tutsun!(2:185)


َ ‫ﷲ ﻋ َٰﻠﻰ ُﻛ ِ ّل‬
ٌ ‫ﺷ ْﻲ ٍء ﻗَد‬
‫ِﯾر‬ ِ ْ ‫ا َ ْﯾ َن َﻣﺎ ﺗَﻛُوﻧُوا ﯾَﺄ‬
َ ‫ت ِﺑ ُﻛ ُم ﷲُ َﺟ ِﻣﯾﻌﺎ ً ا ﱠِن‬
güç her şeye Allah şüphesiz Allah sizi bir araya olursanı nerede
yetirendir. toplayacaktır getirip z olun

Nerede olursanız olun, Allah sizi bir araya getirip (2:148)


toplayacaktır. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.

َ ‫ا� َھ ٰدﯾﻧِﻲ ﻟَ ُﻛ ْﻧتُ ِﻣ َن ا ْﻟ ُﻣﺗ ﱠ ِﻘ‬


‫ﯾن‬ َ ‫ا َ ْو ﺗَﻘُو َل ﻟَ ْو ا َ ﱠن ﱣ‬
muttakilerden elbette bana Allah eğer diyeceği veya
olurdum hidâyet verseydi gerçekten

Veya: “Eğer gerçekten Allah bana hidâyet verseydi,


elbette muttakilerden olurdum” diyeceği, (39:57) 128
299

‫ب اﻟ ﱠ‬
‫ﺳ ِﻌ ِﯾر‬ ِ ‫ﺻ َﺣﺎ‬ ْ َ‫َوﻗَﺎﻟُوا ﻟَ ْو ُﻛﻧﱠﺎ ﻧ‬
ْ َ ‫ﺳ َﻣ ُﻊ أ َ ْو ﻧَ ْﻌ ِﻘ ُل َﻣﺎ ُﻛﻧﱠﺎ ﻓِﻲ أ‬
alevli halkı olmazdık veya olsaydık eğer ve derler
ateşin içinde akletseydik dinlemiş ki
Eğer dinlemiş olsaydık veya akletseydik alevli
ateşin halkı içinde olmazdık. (67:10)
َ ‫ﻲ ْاﻻَ ْﻣ ُر ﺛ ُ ﱠم َﻻ ﯾُ ْﻧ َظ ُر‬
‫ون‬ َ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮫ َﻣﻠَكٌ َوﻟَ ْو ا َ ْﻧ َز ْﻟﻧَﺎ َﻣﻠَﻛﺎ ً ﻟَﻘُ ِﺿ‬
َ ‫َوﻗَﺎﻟُوا ﻟَ ْو َٓﻻ ا ُ ْﻧ ِز َل‬
kendilerine sonra da iş elbette bir melek eğer bir indirilmeli dediler
mühlet verilmezdi bitirilmiş olur indirseydik melek Ona değil miydi ki

Dediler ki: “Ona bir melek indirilmeli değil miydi?”


Eğer bir melek indirseydik, elbette iş bitirilmiş olur,
sonra da kendilerine mühlet verilmezdi. (6:8)

‫ﺻ ْر ُﻛ ْم َوﯾُﺛ َ ِﺑّتْ أ َ ْﻗدَا َﻣ ُﻛ ْم‬


ُ ‫ا�َ ﯾَ ْﻧ‬ ُ ‫ِﯾن آَ َﻣﻧُوا إِ ْن ﺗ َ ْﻧ‬
‫ﺻ ُروا ﱠ‬ َ ‫َﯾﺎ أَﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﱠذ‬
ayaklarınızı ve sabit (o da) size Allah’a yardım
eğer iman edenler ey
tutar yardım eder (dinine) ederseniz
Ey iman edenler! Eğer, Allah’a (dinine) yardım ederseniz,
(O da) size yardım eder ve ayaklarınızı sabit tutar. (47:7)
129

َ ‫ﺳﺗَ ْﺑ ِد ْل ﻗَ ْو ًﻣﺎ‬
‫ﻏ ْﯾ َر ُﻛ ْم ﺛ ُ ﱠم َﻻ َﯾﻛُوﻧُوا أَ ْﻣﺛَﺎﻟَ ُﻛ ْم‬ ْ َ‫َو ِإ ْن ﺗَﺗَ َوﻟﱠ ْوا ﯾ‬
sizin gibi de onlar sonra sizden bir yerinize siz yüz eğer
olmazlar başka kavmi getirir de çevirirseniz
O, size mükâfatınızı verir ve sizden mallarınızı da
istemez. (47:36)
‫َﺎء ا ْﻟ َﺧ ْﯾ ِر َو ِإ ْن َﻣ ﱠ‬
ٌ ‫ﺳﮫُ اﻟﺷ ﱡﱠر ﻓَﯾَﺋ‬
ٌ ‫ُوس ﻗَﻧُو‬
‫ط‬ ِ ‫ﺎن ِﻣ ْن دُﻋ‬
ُ ‫ﺳ‬ ِ ْ ‫ﺳﺄ َ ُم‬
َ ‫اﻹ ْﻧ‬ ْ َ‫َﻻ ﯾ‬
umutsuzluğa hemen çok bir kendisine hayır istemekten insan usanmaz
kapılıp me’yûs olur şer dokunsa eğer
İnsan, hayır istemekten usanmaz. Eğer kendisine bir şer
dokunsa hemen umutsuzluğa kapılıp çok me’yûs olur. (41:49)
‫ﺳﺑَﻘُوﻧَﺎ ِإﻟَ ْﯾ ِﮫ‬ َ ‫ِﯾن آَ َﻣﻧُوا ﻟَ ْو ﻛ‬
َ ‫َﺎن َﺧ ْﯾ ًرا َﻣﺎ‬ َ ‫َوﻗَﺎ َل اﻟﱠذ‬
َ ‫ِﯾن َﻛﻔَ ُروا ِﻟﻠﱠذ‬
ona onlar bizi hayırlı o (Kur’an) iman edenler küfredenler dediler ki
(iman etmede) geçemezlerdi bir şey olsaydı için
Küfredenler, iman edenler için dediler ki: “Eğer o
(Kur’an) hayırlı bir şey olsaydı, ona (iman
etmede) onlar bizi geçemezlerdi. (46:11) 130
300

‫ا�ُ َﯾ ْﺧ ِﺗ ْم‬ َ ‫ا� َﻛ ِذﺑًﺎ ﻓَ ِﺈ ْن َﯾ‬


‫ﺷ ِﺄ ﱠ‬ َ ‫ون ْاﻓﺗَ َرى‬
ِ ‫ﻋﻠَﻰ ﱠ‬ َ ُ‫أَ ْم َﯾﻘُوﻟ‬
mühürler Allah dilerse eğer yalan Allah’a uydurdu mu diyorlar yoksa
karşı
‫ﻖ ا ْﻟ َﺣ ﱠ‬
‫ﻖ ِﺑ َﻛ ِﻠ َﻣﺎﺗِ ِﮫ‬ ‫ﺎط َل َوﯾُ ِﺣ ﱡ‬ ‫ﻋﻠَﻰ ﻗَ ْﻠﺑِ َك َوﯾَ ْﻣ ُﺢ ﱠ‬
ِ َ‫ا�ُ ا ْﻟﺑ‬ َ
kelimeleriyle hakkı ve ortaya koyar batılı Allah yok eder senin kalbini
Yoksa “(Muhammed) Allah’a karşı yalan uydurdu”
mu diyorlar? Eğer Allah dilerse senin kalbini
mühürler. Allah, batılı yok eder ve kelimeleriyle
hakkı ortaya koyar. (42:24)

‫ﺳﺑَﻘُوﻧَﺎ ِإﻟَ ْﯾ ِﮫ‬ َ ‫ِﯾن آ َ َﻣﻧُوا ﻟَ ْو ﻛ‬


َ ‫َﺎن َﺧ ْﯾ ًرا َﻣﺎ‬ َ ‫َوﻗَﺎ َل اﻟﱠذ‬
َ ‫ِﯾن َﻛﻔَ ُروا ِﻟﻠﱠذ‬
ona (iman onlar bizi hayırlı o (Kur’an) eğer iman küfredenler dediler ki
etmede) geçemezlerdi bir şey olsaydı edenler için

Küfredenler, iman edenler için dediler ki: “Eğer o


(Kur’an) hayırlı bir şey olsaydı, ona (iman
etmede) onlar bizi geçemezlerdi. (46:11) 131

‫ﺎن ِﻣﻧﱠﺎ َرﺣْ َﻣﺔً ﻓَ ِر َح ﺑِ َﮭﺎ َوإِ ْن‬


َ ‫ﺳ‬ ِ ْ ‫َوإِﻧﱠﺎ إِذَا أَذَ ْﻗﻧَﺎ‬
َ ‫اﻹ ْﻧ‬
eğer onunla sevinir bir tarafımızdan tattırdığımız gerçekten
rahmet insana zaman biz

َ ْ‫ﺳ ِﯾّﺋَﺔٌ ِﺑ َﻣﺎ ﻗَدﱠ َﻣت‬


ٌ ُ‫ﻔ‬insan
‫ور‬ َ ‫ﺳ‬
‫ﺎن َﻛ‬ ِ ْ ‫أ ْﯾدِﯾ ِﮭ ْم ﻓَ ِﺈ ﱠن‬takdim
َ ‫اﻹ ْﻧ‬ َ ‫ﺗ ُ ِﺻ ْﺑ ُﮭ ْم‬
pek işte o zaman ettikleri bir
onlara isabet
nankördür hakikaten ellerinin dolayısıyla kötülük ederse

Gerçekten biz insana tarafımızdan bir rahmet


tattırdığımız zaman onunla sevinir. Eğer onlara ellerinin
takdim ettikleri dolayısıyla bir kötülük isabet ederse,
işte o zaman hakikaten insan pek nankördür. (42:48)

َ ‫ﺻ َر ِﻣ ْﻧ ُﮭ ْم َوﻟَ ِﻛ ْن ِﻟﯾَ ْﺑﻠُ َو ﺑَ ْﻌ‬


ٍ ‫ﺿ ُﻛ ْم ِﺑﺑَ ْﻌ‬
‫ض‬ ‫َوﻟَ ْو َﯾﺷَﺎ ُء ﱠ‬
َ َ‫ا�ُ َﻻ ْﻧﺗ‬
sizi sınamak için fakat onlardan elbette Allah dileseydi eğer
birbirinizle (savaştırıyor) intikam alırdı

Eğer Allah dileseydi elbette onlardan intikam alırdı.


Fakat sizi birbirinizle sınamak için (savaştırıyor). (47:04)
132
301

َ ‫ا� ﻟَﻛ‬
‫َﺎن َﺧ ْﯾ ًرا ﻟَ ُﮭ ْم‬ َ ‫ﻓَ ِﺈذَا ﻋ ََز َم ْاﻷ َ ْﻣ ُر ﻓَﻠَ ْو‬
َ ‫ﺻدَﻗُوا ﱠ‬
onlar daha şüphesiz Allah’a onlar şayet iş ciddiyet zaman
için hayırlı olurdu sadakat gösterselerdi arz ettiği

İş ciddiyet arz ettiği zaman, şayet onlar Allah’a


sadakat gösterselerdi, şüphesiz onlar için daha
hayırlı olurdu. (47:21)
Emir veya nehiy bildiren şartlı cümlelerin
cevabının fiili mansub olur.

ً ‫ﷲ ا ِٰﻟﮭﺎ ً ٰا َﺧ َر ﻓَﺗ َ ْﻘﻌُدَ َﻣ ْذ ُﻣوﻣﺎ ً َﻣ ْﺧذُوﻻ‬


ِ ‫َﻻ ﺗَﺟْ ﻌَ ْل َﻣ َﻊ‬
ve kendi başına kınanmış sonra başka bir Allah beraber edinme133
terk edilmiş olarak oturup kalırsın ilah ile

Allah ile beraber başka bir ilah edinme! Sonra


kınanmış ve kendi başına terk edilmiş olarak
oturup kalırsın. (17:22)

َ ‫ﺎزﻋُوا ﻓَﺗ َ ْﻔ‬


‫ﺷﻠُوا‬ َ َ‫ﺳوﻟَﮫُ َو َﻻ ﺗَﻧ‬ َ ‫َوا َ ِطﯾﻌُوا‬
ُ ‫ﷲ َو َر‬
sonra korkuya ve birbirinizle ve Allah itaat edin
kapılırsınız da çekişmeyin Resûlüne

َ ‫ﺻﺎ ِﺑ ِر‬
‫ﯾن‬ َ ‫ﺻ ِﺑ ُروا ا ﱠِن‬
‫ﷲ َﻣ َﻊ اﻟ ﱠ‬ َ ‫َوﺗ َ ْذ َھ‬
ْ ‫ب ِرﯾ ُﺣ ُﻛ ْم َوا‬
sabredenlerle Allah şüphesiz o halde rüzgârınız gider
beraberdir sabrediniz (kuvvetiniz)

Allah ve Resûlüne itaat edin ve birbirinizle


çekişmeyin, sonra korkuya kapılırsınız da
rüzgârınız (kuvvetiniz) gider. O halde sabrediniz!
Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir. (8:46)

134
302
Kelimelerin anlamlarını yazın.
‫ﺳﻠَ َم‬
ْ َ‫َﻣ ْن ا‬ ‫ﻟَ ْو ﺷَﺎ َء‬ ُ ‫اِ ْن ﺗَ ْن‬
‫ﺻ ُروا‬
Kim teslim ederse Eğer isteseydi Yardım ederseniz

ْ َ‫َﻣ ْن ﯾ‬
‫ﺷﻛ ُْر‬ ‫ﷲ‬ ْ َ‫ﻟَ ْوﻻَ ﻓ‬
ِ ‫ﺿ ُل‬ ‫اِ ْن ﺗ ُ ْؤ ِﻣﻧُوا‬
Allah’ın lütfu
Kim şükrederse İman ederseniz
olmasaydı

َ‫َﻣ ْن ﺷ َِﮭد‬ ‫ﻧز ْﻟﻧَﺎ‬


َ َ‫ﻟَ ْو ا‬ ُ‫ا ِْن ﺗ ُ ِطﯾﻌُوه‬
Kim görürse Eğer indirseydik Ona itaat ederseniz

ُ َ‫ﻓَ ْﻠﯾ‬
ُ‫ﺻ ْﻣﮫ‬ ‫ا َ ْﯾ َن َﻣﺎ ﺗَﻛُوﻧُوا‬ ‫اِذَا َﺧﺎ َطﺑَ ُﮭ ُم‬
Onda oruç tutsun Nerede olursanız olun Onlara hitap ettiği
zaman

‫ُﻛﻠﱠ َﻣﺎ دَﻋ َْوﺗ ُ ُﮭ ْم‬ َ ‫ﻟَ ْوا َ ﱠن‬


‫ﷲ َھدَاﻧِﻲ‬ ِ َ‫ﻓَﺎ ﻧﺗ‬
‫ﺷ ُروا‬
Onları her davet Eğer Allah bana yol
ettiğimde gösterseydi O halde yayılın

َ ‫ﻓَﻠَ ْو‬
‫ﺻدَﻗُوا‬ ْ َ‫ﻟَ ْو ُﻛﻧﱠﺎ ﻧ‬
‫ﺳ َﻣ ُﻊ‬ ‫َﻣ ْن ﺗَ ِﺑ َﻊ‬
Eğer doğru
söyleseydiler İşitir olsaydık Kim tabi olursa

‫ِرﯾ ُﺣ ُﻛ ْم‬ َ ‫ﻓَﺗَ ْﻔ‬


‫ﺷﻠُوا‬ َ َ‫َﻻ ﺗَﻧ‬
‫ﺎزﻋُوا‬
Rüzgârınız(kuvvetiniz) Korkuya kapılırsınız Birbirinizle çekişmeyin

ٌ ‫ﻗَﻧُو‬
‫ط‬ ‫ِﻟ َﯾ ْﺑﻠُ َو‬ ً ‫َﻣ ْذ ُﻣوﻣﺎ‬
Umutsuzluğa kapılıp Sınamak için Kınanmış
303
37.DERS

َ ‫ب ِﻣ ﱠﻣﺎ ﻧَ ﱠز ْﻟﻧَﺎ ﻋ َٰﻠﻰ‬


‫ﻋ ْﺑ ِدﻧَﺎ‬ ٍ ‫َوا ِْن ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم ﻓِﻲ َر ْﯾ‬
kulumuza indirdiğimizden şüphe içinde iseniz eğer

ُ ‫ور ٍة ِﻣ ْن ِﻣﺛْ ِﻠ ِﮫ َوا ْدﻋُوا‬


‫ﺷ َﮭ ٓدَا َء ُﻛ ْم‬ َ ‫ﺳ‬ُ ِ‫ﻓَﺄْﺗُوا ﺑ‬
şahitlerinizi çağırın Onun benzeri bir sûre getirin

﴾٢٣﴿ َ ِ‫ﺻﺎ ِدﻗ‬


‫ﯾن‬ ِ ‫ِﻣ ْن د‬
ِ ‫ُون‬
َ ‫ﷲ ا ِْن ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم‬
Doğru söylüyor iseniz eğer Allah’tan başka
«Eğer kulumuza indirdiğimizden şüphede iseniz onun
benzeri bir sûre getirin. Eğer doğru söylüyor iseniz
Allah’tan başka şahitlerinizi de çağırın.» (Bakara 23)

‫ﻓَﺎ ِْن ﻟَ ْم ﺗَ ْﻔﻌَﻠُوا َوﻟَ ْن ﺗ َ ْﻔﻌَﻠُوا‬


Ki asla yapamayacaksınız yapmadıysanız eğer

ُ ‫ﺎر اﻟﱠﺗِﻲ َوﻗُودُ َھﺎ اﻟﻧﱠ‬


‫ﺎس‬ َ ‫ﻓَﺎﺗﱠﻘُوا اﻟﻧﱠ‬
insanlar Onun yakıtı ki ateşten O halde sakının
ۚ
﴾٢٤﴿ َ ‫ﺎرة ُ ا ُ ِﻋدﱠتْ ِﻟ ْﻠﻛَﺎﻓِ ِر‬
‫ﯾن‬ َ ‫َوا ْﻟ ِﺣ َﺟ‬
Kafirler için hazırlanmıştır Ve taşlardır

«Eğer yapmadıysanız ki asla yapamayacaksınız, o


halde sakının o ateşten ki onun yakıtı insanlar ve
taşlardır, kafirler için hazırlanmıştır. » (Bakara 24)
304
Geçmiş zamanın olumsuzu - 2: Geçmiş zamanın
olumsuzunu elde etmenin diğer bir yolu ( ‫ )ﻟَ ْم‬veya
( ‫ )ﻟَ ﱠم‬harfiyle fiilin geniş zaman çekiminin
kullanılmasıdır. Bu kullanım daha vurguludur, daha
kesin anlam verir. Bu durumda fiil meczum olur.

‫ﻟَ ْم َﯾ ْﻔﻌَ ْل‬ ‫َﯾ ْﻔ َﻌ ُل‬ ‫َﻣﺎ ﻓَﻌَ َل‬ ‫ﻓَﻌَ َل‬
Yapmadı Yapar Yapmadı Yaptı

‫ﻟَ ْم ﺗ َ َر‬ ‫ﺗَ َرى‬ َ‫َﻣﺎ َرا ْﯾت‬ َ‫َرا ْﯾت‬


Görmedin Görürsün Görmedin Gördün

‫ﻟَ ْم ﯾُ ْؤ ِﻣ ْن‬ ‫ﻟَ ْم ﯾَﺗ ُ ْب‬ ‫ﻟَ ْم ﯾَ ْﻌﻠَ ْم‬ ‫ﻟَ ْم ﯾَ ْﻐﻧَوا‬
İman etmedi Tevbe etmedi Bilmedi Yaşamadılar
3

ِ ‫ِإ َر َم ذَا‬
‫ت ا ْﻟ ِﻌ َﻣﺎ ِد اﻟﱠﺗِﻲ ﻟَ ْم ﯾُ ْﺧﻠَﻖْ ِﻣﺛْﻠُ َﮭﺎ ِﻓﻲ ا ْﻟ ِﺑ َﻼ ِد‬
şehirler içinde onun bir benzeri yaratılmamıştı ki sütunlar sahibi İrem’e

Sütunlar sahibi İrem’e? Ki şehirler içinde onun


bir benzeri yaratılmamıştı. (89:7-8)
ُ ‫ﺷﯾﱠﺔً اَ ْو‬
‫ﺿ ٰﺣﯾ َﮭﺎ‬ َ ‫َﻛﺎَﻧﱠ ُﮭ ْم ﯾَ ْو َم ﯾَ َر ْوﻧَ َﮭﺎ ﻟَ ْم َﯾ ْﻠ َﺑﺛ ُٓوا ا ﱠِﻻ‬
ِ ‫ﻋ‬
kuşluk veya bir başka onu gün sanki onlar
vaktinden akşamüstü kalmamış görecekleri gibi olacaklar

Onu görecekleri gün, sanki onlar bir akşamüstü veya


kuşluk vaktinden başka kalmamış gibi olacaklar. (79:46)

‫ض َﻣﺎ أ َ َﻣ َر ُه‬
ِ ‫ﻛ ﱠَﻼ ﻟَ ﱠﻣﺎ َﯾ ْﻘ‬
ona emrettiğini yerine getirmedi hayır

Hayır, (insan, Allah’ın) ona emrettiğini yerine


getirmedi. (80:23) 4
305

‫اب آ َ َﻣﻧﱠﺎ ﻗُ ْل ﻟَ ْم ﺗ ُ ْؤ ِﻣﻧُوا َوﻟَ ِﻛ ْن‬


ُ ‫ت ْاﻷَﻋ َْر‬
ِ َ‫ﻗَﺎﻟ‬
ancak siz iman de ki iman
etmedini ettik bedeviler dediler ki

‫ﺎن ﻓِﻲ ﻗُﻠُو ِﺑ ُﻛ ْم‬ ْ َ‫ﻗُوﻟُوا أ‬


ِ ْ ‫ﺳﻠَ ْﻣﻧَﺎ َوﻟَ ﱠﻣﺎ ﯾَ ْد ُﺧ ِل‬
z
ُ ‫اﻹﯾ َﻣ‬
kalplerinize iman henüz girmiş islam (teslim) deyin
değildir olduk
Bedeviler: “iman ettik!” dediler De ki: “Siz iman
etmediniz, ancak “islam (teslim) olduk” deyin.
İman henüz kalplerinize girmiş değildir. (49:14)

ُ ‫ِﯾن َﻛذﱠﺑُوا‬
‫ﺷﻌَ ْﯾﺑﺎ ً َﻛﺎ َ ْن ﻟَ ْم ﯾَ ْﻐﻧَ ْوا ﻓِﯾ َﮭﺎ‬ َ ‫اَﻟﱠذ‬
orada sanki hiç oturmamışlardı Şuayb’ı yalanlayanlar
ُ ‫ِﯾن َﻛذﱠﺑُوا‬
ِ ‫ﺷﻌَ ْﯾﺑﺎ ً ﻛَﺎﻧُوا ُھ ُم ا ْﻟ َﺧﺎ‬
َ ‫ﺳ ِر‬
‫ﯾن‬ َ ‫اَﻟﱠذ‬
asıl hüsrana uğrayanlar oldular Şuayb’ı yalanlayanlar
Şuayb’ı yalanlayanlar sanki orada hiç oturmamışlardı.
Şuayb’ı yalanlayanlar asıl hüsrana uğrayanlar oldular! 5(7:92)

‫ﺎن َﻣﺎ ﻟَ ْم ﯾَ ْﻌﻠَ ْم‬


َ ‫ﺳ‬َ ‫اﻹ ْﻧ‬
ِ ْ ‫ﻋﻠﱠ َم‬
َ
bilmediğini insana öğretti

İnsana bilmediğini öğretti. (96:5)

‫ِﯾن َﺟﺎ َھدُوا ِﻣ ْﻧ ُﻛ ْم‬


َ ‫ﺳ ْﺑﺗ ُ ْم اَ ْن ﺗُﺗْ َرﻛُوا َوﻟَ ﱠﻣﺎ َﯾ ْﻌﻠَ ِم ﷲُ اﻟﱠذ‬
ِ ‫اَ ْم َﺣ‬
içinizden cihad Allah bilip ortaya mı sandınız yoksa
edenleri çıkarmadan bırakılacağınızı

Yoksa içinizden cihad edenleri Allah bilip ortaya


çıkarmadan bırakılacağınızı mı sandınız? (9:16)

َ ‫ﻲ‬
ً ‫ﺻ ْﺑرا‬ ْ َ ‫ﻗَﺎ َل اَﻟَ ْم اَﻗُ ْل اِﻧﱠ َك ﻟَ ْن ﺗ‬
َ ‫ﺳﺗ َ ِطﯾ َﻊ َﻣ ِﻌ‬
sabır benimle gösteremezsin demedim mi dedi ki
beraberliğe gerçekten sen
Dedi ki: “Gerçekten sen benimle beraberliğe
sabır gösteremezsin demedim mi? (18:72) 6
306

َ ‫ﺳ ْﺑﺗ ُ ْم ا َ ْن ﺗَ ْد ُﺧﻠُوا ا ْﻟ َﺟﻧﱠﺔَ َوﻟَ ﱠﻣﺎ ﯾَﺄْﺗِ ُﻛ ْم َﻣﺛ َ ُل اﻟﱠذ‬


‫ِﯾن َﺧﻠَ ْوا ِﻣ ْن ﻗَ ْﺑ ِﻠ ُﻛ ْم‬ ِ ‫اَ ْم َﺣ‬
sizden önce gelip misali/hali başınıza cennete gireceğinizisandınız mi yoksa
geçenlerin gelmeden
Yoksa, sizden önce gelip geçenlerin misali başınıza
gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? (2:214)
َ ِ‫ﻗَﺎﻟُوا ﺑَ ْل ﻟَ ْم ﺗَﻛُوﻧُوا ُﻣ ْؤ ِﻣﻧ‬
‫ﯾن‬
iman eden siz hayır dediler ki
kimseler değildiniz aksine
Dediler ki: “Hayır aksine, siz iman eden
kimseler değildiniz. (37:29)
‫ﯾرا‬ َ ‫ﺳو ِﻟ ِﮫ ﻓَ ِﺈﻧﱠﺎ أ َ ْﻋﺗ َ ْدﻧَﺎ ِﻟ ْﻠﻛَﺎﻓِ ِر‬
َ ‫ﯾن‬
ً ‫ﺳ ِﻌ‬ ِ ‫َو َﻣ ْن ﻟَ ْم ﯾُ ْؤ ِﻣ ْن ِﺑ ﱠ‬
ُ ‫ﺎ� َو َر‬
alevli bir kâfirlere hazırladık şüphesiz
biz ve Allah’a iman kim
ateş Resûlüne etmezse

Kim Allah’a ve Resûlüne iman etmezse, şüphesiz


biz, kâfirlere alevli bir ateş hazırladık. (48:13) 7

‫ﺳ ًﻼ ِﻣ ْن ﻗَ ْﺑ ِﻠ َك ِﻣ ْﻧ ُﮭ ْم َﻣ ْن‬ َ ‫َوﻟَﻘَ ْد أَ ْر‬


ُ ‫ﺳ ْﻠﻧَﺎ ُر‬
onlardan senden peygamberler gönderdik
kiminin önce de andolsun

‫ﻋﻠَ ْﯾ َك‬
َ ‫ص‬ ُ ‫ﻋﻠَ ْﯾ َك َو ِﻣ ْﻧ ُﮭ ْم َﻣ ْن ﻟَ ْم ﻧَ ْﻘ‬
ْ ‫ﺻ‬ َ ‫ﺻﻧَﺎ‬ َ َ‫ﻗ‬
ْ ‫ﺻ‬
sana kıssalarını kiminin ve sana kıssalarını
anlatmadık de onlardan anlattık
Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik.
Onlardan, kiminin kıssalarını sana anlattık, ve
onlardan kiminin de kıssalarını sana anlatmadık. (40:78)
َ ‫َﻣﺛَ ُل اﻟﱠذ‬
‫ِﯾن ُﺣ ِ ّﻣﻠُوا اﻟﺗ ﱠ ْو َراةَ ﺛ ُ ﱠم‬
sonra Tevrat kendilerine yükletilip durumu

ْ َ ‫ﻟَ ْم ﯾَﺣْ ِﻣﻠُو َھﺎ َﻛ َﻣﺛ َ ِل ا ْﻟ ِﺣ َﻣ ِﺎر ﯾَﺣْ ِﻣ ُل أ‬


ً َ‫ﺳﻔ‬
‫ﺎرا‬
kitaplar taşıyan eşeğin durumu onu
gibidir taşımayanların
Kendilerine Tevrat yükletilip, sonra onu taşımayanların
durumu, kitaplar taşıyan eşeğin durumu gibidir. (62:5)
8
307

ِ ‫ﺳ ُﻛ ْم َو َﻻ ﺗَﻧَﺎﺑَ ُزوا ﺑِ ْﺎﻷ َ ْﻟﻘَﺎ‬


‫ب‬ َ ُ‫َو َﻻ ﺗ َ ْﻠ ِﻣ ُزوا أ َ ْﻧﻔ‬
kötü birbirinizi kendi ayıplamayın
lakaplarla çağırmayın nefislerinizi

‫ﺎن َو َﻣ ْن‬ ِ ْ َ‫ق َﺑ ْﻌد‬


ِ ‫اﻹﯾ َﻣ‬ ُ ُ‫ﺳ ُم ا ْﻟﻔ‬
ُ ‫ﺳو‬ َ ْ‫ﺑِﺋ‬
ْ ‫س ِاﻻ‬
kim imandan sonra fasıklık bir isimdir ne
kötü
‫ﻟَ ْم ﯾَﺗ ُ ْب ﻓَﺄُوﻟَ ِﺋ َك ُھ ُم اﻟ ﱠ‬
َ ‫ظﺎ ِﻟ ُﻣ‬
‫ون‬
zalimler onlardır işte tevbe etmezse

Kendi nefislerinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü


lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık
ne kötü bir isimdir! Kim tevbe etmezse, işte
zalimler onlardır. (49:11)

GELECEK ZAMANIN OLUMSUZU


Geniş zaman (Muzari) fiilin önüne ( ‫) َﻟ ْن‬
eklenmesi ve fiilin mansub hale getirilmesi
suretiyle yapılır.

‫ﻟَ ْن ﯾَ ْﻔﻌَﻠُوا‬ َ ُ‫ﺳﯾَ ْﻔﻌَﻠ‬


‫ون‬ َ ‫ﻟَ ْن ﯾَ ْﻌ َﻠ َم‬ ‫ﺳﯾَ ْﻌ َﻠ ُم‬
َ
Yapmayacaklar Yapacaklar Bilmeyecek Bilecek

‫ﻟَ ْن ﻧَ ْﻌ َﻣل‬ ‫ﺳﻧَ ْﻌ َﻣل‬


َ َ ‫ﻟَ ْن ﺗَ ْذ َھ‬
‫ب‬ ُ ‫ﺳﺗَ ْذ َھ‬
‫ب‬ َ
İşlemeyeceğiz İşleyeceğiz Gitmeyeceksin Gideceksin

‫ﻟَ ْن َﯾ ْد ُﺧﻠُوا‬ َ ُ‫ﺳﯾَ ْد ُﺧﻠ‬


‫ون‬ َ ‫ﻟَ ْن دَ َﺧﻠُوا‬ ‫ﺳ َﯾدَ َﺧﻠُوا‬
َ
Girmeyecekler Girecekler Girmeyecekler Girecekler
10
308

ٌ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮫ أ َ َﺣد‬
َ ‫ب أ َ ْن ﻟَ ْن َﯾ ْﻘد َِر‬ َ ْ‫أَ َﯾﺣ‬
ُ ‫ﺳ‬
hiç kendisine asla güç o sanıyor
kimsenin yetiremeyeceğini mi
O, hiç kimsenin kendisine asla güç
yetiremeyeceğini mi sanıyor? (90:5)
ٰ ‫َوا ِْذ ﻗُ ْﻠﺗ ُ ْم ﯾَﺎ ُﻣ‬
َ ‫وﺳﻰ ﻟَ ْن ﻧُ ْؤ ِﻣ َن ﻟَ َك َﺣﺗﱣﻰ ﻧَ َرى‬
ً‫ﷲ َﺟﮭ َْرة‬
açıkca Allah’ı görene ta ki sana asla Ey demiştiniz
kadar inanmayacağız Musa Hani bir zaman
Hani bir zaman ta ki Allah’ı açıkca görene kadar
Ey Musa, sana asla inanmayacağız demiştiniz. (2:55)

ٍ ‫ﺎر ا ٓﱠِﻻ اَﯾﱠﺎﻣﺎ ً َﻣ ْﻌدُودَا‬


‫ت‬ ‫ٰذ ِﻟ َك ِﺑﺎَﻧﱠ ُﮭ ْم ﻗَﺎﻟُوا ﻟَ ْن ﺗ َ َﻣ ﱠ‬
ُ ‫ﺳﻧَﺎ اﻟﻧﱠ‬
sayılı günlerin dışında ateş bize demeleri sebebiyledir bu
asla dokunmayacaktır şüphesiz onların
Bu, şüphesiz onların: “Sayılı günlerin dışında bize asla
ateş dokunmayacaktır” demeleri sebebiyledir. (3:24)11

َ َ‫ﻗُ ْل ﻟَ ْن ﯾُ ِﺻﯾ َﺑ ٓﻧَﺎ ا ﱠِﻻ َﻣﺎ َﻛﺗ‬


‫ب ﷲُ ﻟَﻧَﺎ‬
bizim Allah’ın başkası asla bize de ki
için yazdığından isabet etmez
De ki: “Allah’ın bizim için yazdığından başkası
asla bize isabet etmez. (9:51)
ُ ‫ض َوﻟَ ْن ﺗ َ ْﺑﻠُ َﻎ ا ْﻟ ِﺟﺑَﺎ َل‬
ً‫طوﻻ‬ َ ‫ض َﻣ َرﺣﺎ ً ِاﻧﱠكَ ﻟَ ْن ﺗ َ ْﺧ ِر‬
َ ‫ق ْاﻻَ ْر‬ ِ ‫َو َﻻ ﺗ َ ْﻣ ِش ﻓِﻲ ْاﻻَ ْر‬
boyca da dağlara ve yeri delemezsin şüphesiz sen yeryüzünde yürüme
ulaşamazsın böbürlenerek
Yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Şüphesiz sen yeri
delemezsin ve boyca da dağlara ulaşamazsın! (17:37)

ْ َ ‫ا�ُ أ‬
‫ﺿﻐَﺎﻧَ ُﮭ ْم‬ ‫ج ﱠ‬ ٌ ‫ِﯾن ﻓِﻲ ﻗُﻠُو ِﺑ ِﮭ ْم َﻣ َر‬
َ ‫ض أ َ ْن ﻟَ ْن ﯾُ ْﺧ ِر‬ َ ‫ب اﻟﱠذ‬ ِ ‫أَ ْم َﺣ‬
َ ‫ﺳ‬
kinlerini Allah’ın asla ortaya maraz/ kalplerinde sandılar yoksa
çıkaramayacağını mı hastalık bulunanlar
Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, Allah’ın asla
kinlerini ortaya çıkaramayacağını mı sandılar? (47:29)
12
309

‫ظ ْر اِﻟَ ْﯾ َك ﻗَﺎ َل ﻟَ ْن ﺗ َ ٰرﯾﻧِﻲ َو ٰﻟ ِﻛ ِن‬


ُ ‫ب اَ ِر ِٓﻧﻲ ا َ ْﻧ‬
ِ ّ ‫ﻗَﺎ َل َر‬
fakat asla beni buyurdu sana bakayım bana Rabbim dedi ki
göremezsin (kendini) göster

‫ف ﺗ َ ٰرﯾ ِﻧﻲ‬
َ ‫ﺳ ْو‬ ْ ‫ظ ْر اِﻟَﻰ ا ْﻟ َﺟﺑَ ِل ﻓَﺎ ِِن ا‬
َ َ‫ﺳﺗَﻘَ ﱠر َﻣﻛَﺎﻧَﮫُ ﻓ‬ ُ ‫ا ْﻧ‬
sen de beni göreceksin yerinde durursa eğer dağa bak
Dedi ki: “Rabbim! Bana (kendini) göster, sana
bakayım!” “asla (dünyada) beni göremezsin,
fakat dağa bak, eğer yerinde durursa, sen de
beni göreceksin!” buyurdu. (7:143)

ٌ ‫ا� ﺛ ُ ﱠم َﻣﺎﺗُوا َو ُھ ْم ُﻛﻔﱠ‬


‫ﺎر ﻓَﻠَ ْن ﯾَ ْﻐ ِﻔ َر ﱠ‬
‫ا�ُ ﻟَ ُﮭ ْم‬ َ ‫ﺻدﱡوا ﻋ َْن‬
ِ ‫ﺳ ِﺑﯾ ِل ﱠ‬ َ ‫ِإ ﱠن اﻟﱠذ‬
َ ‫ِﯾن َﻛﻔَ ُروا َو‬
Allah işte asla kendileri ölenler ve Allah alıkoyanlar inkâr şüphesiz
onları bağışlamayacaktır kâfirler iken yolundan edip
sonra da

Şüphesiz inkâr edip Allah yolundan alıkoyanlar 13


ve sonra da kendileri kâfirler iken ölenler; işte
Allah, asla onları bağışlamayacaktır. (47:34)

dinlerine ‫ﺻ ٰﺎرى َﺣﺗﱣﻰ ﺗَﺗ ﱠ ِﺑ َﻊ ِﻣﻠﱠﺗ َ ُﮭ ْم‬


َ ‫ﻋ ْﻧ َك ا ْﻟﯾَ ُﮭودُ َو َﻻ اﻟﻧﱠ‬ ٰ ‫َوﻟَ ْن ﺗَ ْر‬
َ ‫ﺿﻰ‬
asla hoşnut
tabi olmadıkça ta ki Hristiyanlar da Yahudiler de senden olmayacaklardır
Ta ki dinlerine tabi olmadıkça, Yahudiler de Hristiyanlar
da senden asla hoşnut olmayacaklardır. (2:120)
َ ‫ون َو َﻣﺎ ﺗ ُ ْﻧ ِﻔﻘُوا ِﻣ ْن‬
َ ‫ﺷ ْﻲ ٍء ﻓَﺎ ﱠِن‬
َ ‫ﷲ ِﺑ ِﮫ‬
‫ﻋ ِﻠﯾ ٌم‬ َ ‫ﻟَ ْن ﺗَﻧَﺎﻟُوا ا ْﻟ ِﺑ ﱠر َﺣﺗﱣﻰ ﺗ ُ ْﻧ ِﻔﻘُوا ِﻣ ﱠﻣﺎ ﺗ ُ ِﺣﺑﱡ‬
hakkıyla onu Allah şeyden infak ettiğiniz sevdiğiniz infak dek iyiliğe asla
bilendir şüphesiz her ne varsa şeylerden edinceye erişemezsiniz
Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) infak edinceye
dek iyiliğe asla erişemezsiniz. İnfak ettiğiniz şeyden
her ne varsa şüphesiz Allah onu hakkıyla bilendir. (3:92)

‫ﯾن‬ َ ‫ﻲ ﻓَﻠَ ْن اَﻛ‬


َ ‫ُون َظ ِﮭﯾرا ً ِﻟ ْﻠ ُﻣﺟْ ِر ِﻣ‬ ‫ﻋﻠَ ﱠ‬
َ َ‫ب ِﺑ َٓﻣﺎ اَ ْﻧﻌَ ْﻣت‬
ِ ّ ‫ﻗَﺎ َل َر‬
suçlulara arka artık asla bana lutfettiğin Rabbim! dedi ki
çıkmayacağım nimet hakkı için
Dedi ki: “Rabbim! Bana lutfettiğin nimet hakkı için
artık suçlulara asla arka çıkmayacağım.”(28:17) 14
310
Kelimelerin anlamlarını yazın.

‫ﻟَ ْم ﺗَ ْﻔﻌَﻠُوا‬ ‫ﻟَ ﱠﻣﺎ ﯾَ ْد ُﺧ ْل‬ ْ‫ﻟَ ْم ﯾُ ْﺧﻠَﻖ‬


Yapmadınız Girmedi Yaratılmadı

‫ﻟَ ْن ﺗ َ َراﻧِﻰ‬ ‫ﻟَ ْم ﺗَﻛُوﻧُوا‬ ‫ﻟَ ْم ﯾَ ْﻠﺑَﺛُوا‬


Beni görmeyeceksin Olmadınız Kalmadılar

َ ‫ﻟَ ْن اَﻛ‬
‫ُون‬ ‫ص‬ ُ ‫ﻟَ ْم ﻧَ ْﻘ‬
ْ ‫ﺻ‬ ُ‫ﻟَ ْم ﯾَ َره‬
Olmayacağım Anlatmadık Onu görmedi

َ ‫ﻟَ ْن ﺗَ ْر‬
‫ﺿ ٰﻰ‬ ‫ﻟَن ﺗَ ْﺑﻠُ َﻎ‬ ‫ﻟَ ْم ﺗ ُ ْؤ ِﻣﻧُوا‬
Razı olmayacak Ulaşmayacaksın İman etmediniz

‫ﻟَ ْن ﺗَﻧَﺎﻟُوا‬ ‫اَﻟَ ْم اَﻗُ ْل‬ ‫ﻟَ ﱠﻣﺎ ﯾَ ْﻠ َﺣﻘُوا‬


Ulaşmayacaksınız Demedim mi Katılmadılar

‫ﺳﺗ َ ْﻐ ِﻔ ْر‬
ْ َ ‫ﻟَ ْم ﺗ‬ ‫ﻟَ ﱠﻣﺎ ﯾَﺎْﺗِ ُﻛ ْم‬ َ ‫ﻟَن ﺗَ ْﺧ ِر‬
‫ق‬
Bağışlanma dilemedin Size gelmedi Delmeyeceksin

‫ﻟَ ْن ﯾَ ْﻐ ِﻔ َر‬ ‫ﻟَ ْن ﻧُ ْؤ ِﻣ َن‬ ‫ﻟَ ْم ﯾُ ْؤ ِﻣﻧُوا‬


Bağışlamayacak İnanmayacağız İman etmediler

‫ﻟَ ْن ﺗ َ ْﻔ َﻌﻠُوا‬ ‫ﺳﻧَﺎ‬


‫ﻟَ ْن ﺗ َ َﻣ ﱠ‬ ‫ﻟَ ﱠﻣﺎ ﯾَ ْﻌ َﻠ ِم‬
Yapmayacaksınız Bize dokunmayacak Bilmedi
311

38.DERS

(١٧) ْ‫ف ُﺧ ِﻠﻘَت‬ ِ ْ ‫ون ِإﻟَﻰ‬


َ ‫اﻹ ِﺑ ِل َﻛ ْﯾ‬ ُ ‫أَﻓَ َﻼ َﯾ ْﻧ‬
َ ‫ظ ُر‬
yaratıldığına nasıl devenin onlar bir bakmıyorlar mı

‫( َو ِإﻟَﻰ ا ْﻟ ِﺟ َﺑﺎ ِل‬١٨) ْ‫ف ُرﻓِﻌَت‬


َ ‫ﺎء َﻛ ْﯾ‬ ‫َو ِإﻟَﻰ اﻟ ﱠ‬
ِ ‫ﺳ َﻣ‬
dağların yükseltildiğine nasıl göğün

(٢٠) ْ‫ﺳ ِط َﺣت‬


ُ ‫ف‬ ِ ‫( َو ِإﻟَﻰ ْاﻷ َ ْر‬١٩) ْ‫ف ﻧُ ِﺻﺑَت‬
َ ‫ض َﻛ ْﯾ‬ َ ‫َﻛ ْﯾ‬
yayıldığına nasıl ve yerin dikildiğine nasıl

Onlar, devenin nasıl yaratıldığına bir bakmıyorlar


mı? Göğün nasıl yükseltildiğine? Dağların nasıl
dikildiğine? Ve yerin nasıl yayıldığına?

Geçmiş zamanın edilgeni: Geçmiş zaman fiilinin


edilgen hali birinci harfi ötre, ikinci kök harfi
esre yapmak suretiyle elde edilir. Fiilin normal
çekim ekleri muhafaza edilir. Etken cümlenin
nesnesi edilgen cümlenin öznesi olur ve merfu
olur.

ْ‫ﻗُ ِﺗﻠَت‬ ْ‫ﻗَﺗَﻠَت‬ ‫ﻗُﺗِ َل‬ ‫ﻗَﺗ َ َل‬


Öldürüldü Öldürdü (Dş) Öldürüldü Öldürdü(Er)

ْ‫ُﻛ ِﺗ َﺑت‬ ْ‫َﻛﺗَﺑَت‬ َ ِ‫ُﻛﺗ‬


‫ب‬ َ َ‫َﻛﺗ‬
‫ب‬
Yazıldı Yazdı Yazıldı Yazdı

ُ
ْ‫ﺿ ِرﺑَت‬ َ
ْ‫ﺿ َرﺑَت‬ ‫ب‬ ُ
َ ‫ﺿ ِر‬ ‫ب‬ َ
َ ‫ﺿ َر‬
18

Vuruldu Vurdu Vuruldu Vurdu


312

ّ ِ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ُﻛ ُم اﻟ‬
‫ﺻﯾَﺎ ُم‬ َ ِ‫ِﯾن ٰا َﻣﻧُوا ُﻛﺗ‬
َ ‫ب‬ َ ‫ﯾَٓﺎ اَﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﱠذ‬
oruç size de farz kılındı iman edenler Ey

َ ُ‫ِﯾن ِﻣ ْن ﻗَ ْﺑ ِﻠ ُﻛ ْم ﻟَ َﻌﻠﱠ ُﻛ ْم ﺗَﺗﱠﻘ‬


‫ون‬ َ ‫ﻋﻠَﻰ اﻟﱠذ‬
َ ‫ب‬
َ ِ‫َﻛ َﻣﺎ ُﻛﺗ‬
sakınırsınız umulur ki sizden kimselere farz kılındığı
önceki gibi

Ey iman edenler! Sizden önceki kimselere farz kılındığı


gibi, size de oruç farz kılındı. Umulur ki sakınırsınız! (2:183)

َ ُ‫ﷲ َو َرﺣْ َﻣﺔٌ َﺧﯾ ٌْر ِﻣ ﱠﻣﺎ ﯾَﺟْ َﻣﻌ‬


‫ون‬ ِ ‫ﷲ ا َ ْو ُﻣﺗ ﱡ ْم ﻟَ َﻣ ْﻐ ِﻔ َرةٌ ِﻣ َن‬ َ ‫َوﻟَ ِﺋ ْن ﻗُ ِﺗ ْﻠﺗ ُ ْم ﻓِﻲ‬
ِ ‫ﺳﺑِﯾ ِل‬
onların toplamakta daha Allah’tan elbette ölürseniz Allah öldürülür eğer
oldukları şeylerden hayırlıdır ve rahmet bir mağfiret veya yolunda

Eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, elbette


Allah’tan bir mağfiret ve rahmet, onların toplamakta
oldukları şeylerden daha hayırlıdır. (3:157) 19

ً ‫ﺿ ِﻌﯾﻔﺎ‬
َ ‫ﺎن‬
ُ ‫ﺳ‬َ ‫اﻻ ْﻧ‬
ِْ ‫ﻖ‬
َ ‫ُﺧ ِﻠ‬
zayıf insan zira
yaratılmıştır

Zira insan zayıf yaratılmıştır. (4:28)

ٍ ُ‫ت ﯾَ ْو ٍم َﻣ ْﻌﻠ‬
‫وم‬ ‫ﻓَ ُﺟ ِﻣ َﻊ اﻟ ﱠ‬
ِ ‫ﺳ َﺣ َرةُ ِﻟ ِﻣﯾﻘَﺎ‬
belli bir günün belirlenen sihirbazlar böylece bir
vaktinde araya getirildi
Böylece sihirbazlar belli bir günün belirlenen
vaktinde bir araya getirildi.(26:38)

‫ﺳﺗ َ ِﻘ ْم َﻛ َﻣﺎ أ ُ ِﻣ ْرتَ َو َﻻ ﺗَﺗ ﱠ ِﺑ ْﻊ أَ ْھ َوا َء ُھ ْم‬ ُ ‫ﻓَ ِﻠذَ ِﻟ َك ﻓَﺎ ْد‬
ْ ‫ع َوا‬
onların uyma emrolunduğun ve dosdoğru sen işte bunun
hevâlarına gibi ol davet et için

İşte bunun için sen davet et ve emrolunduğun


gibi dosdoğru ol. Onların hevâlarına uyma. (42:15)
20
313

ْ‫ِﯾن اِذَا ذُ ِﻛ َر ﷲُ َو ِﺟﻠَت‬ َ ُ‫اِﻧﱠ َﻣﺎ ا ْﻟ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧ‬


َ ‫ون اﻟﱠذ‬
ürperir anıldığı zaman Mü’minler ancak
Allah o kimselerdir ki
ً ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ْم ٰا َﯾﺎﺗُﮫُ َزادَﺗْ ُﮭ ْم اِﯾ َﻣﺎﻧﺎ‬
َ ْ‫ﻗُﻠُوﺑُ ُﮭ ْم َواِذَا ﺗ ُ ِﻠ َﯾت‬
imanlarını artırır O’nun kendilerine okunduğu zaman kalpleri
âyetleri
Mü’minler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı
zaman kalpleri ürperir, kendilerine O’nun âyetleri
okunduğu zaman, imanlarını artırır. (8:2)

ِ ‫ِﯾن َﻛﻔَ ُروا ِﻣ ْن أَ ْھ ِل ا ْﻟ ِﻛﺗَﺎ‬


‫ب‬ َ ُ‫ﯾَﻘُوﻟ‬
َ ‫ون ِ ِﻹ ْﺧ َواﻧِ ِﮭ ُم اﻟﱠذ‬
ehl-i Kitaptan kâfir olan kardeşlerine diyorlar

‫ﻟَﺋِ ْن أ ُ ْﺧ ِرﺟْ ﺗ ُ ْم ﻟَﻧَ ْﺧ ُر َﺟ ﱠن َﻣﻌَ ُﻛ ْم‬


sizinle kesinlikle biz siz eğer
beraber de çıkarız çıkarılırsanız

Ehl-i Kitaptan kâfir olan kardeşlerine : “Eğer siz (59:11)


çıkarılırsanız, kesinlikle biz de sizinle beraber çıkarız.
21

َ ُ‫ِﯾن ﯾُﻘَﺎﺗَﻠ‬
ُ ‫ون ﺑِﺎَﻧﱠ ُﮭ ْم‬
‫ظ ِﻠ ُﻣوا‬ َ ‫ِن ِﻟﻠﱠذ‬
َ ‫اُذ‬
zulmedilmeleri kendileriyle (savaşmaların
sebebiyle savaşılanlara a) izin verildi

Kendileriyle savaşılanlara, zulmedilmeleri


sebebiyle (savaşmalarına) izin verildi. (22:39)
‫ﺳﺋِﻠُوا ا ْﻟ ِﻔﺗْﻧَﺔَ َ ٰﻻﺗَ ْو َھﺎ‬
ُ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ْم ِﻣ ْن ا َ ْﻗ َط ِﺎر َھﺎ ﺛ ُ ﱠم‬
َ ْ‫َوﻟَ ْو د ُِﺧﻠَت‬
elbette onu hemen fitne kendilerinden sonra oranın üzerlerine eğer
yaparlardı (savaş) istenilseydi da her yanında girilseydi

Eğer oranın (Medine’nin) her yanında üzerlerine


girilseydi, sonra da kendilerinden fitne (savaş)
istenilseydi, elbette onu hemen yaparlardı. (33:14)
ُ ‫َو ِإذَا ا ْﻟ ُو ُﺣ‬
ِ ‫وش ُﺣ‬
ْ‫ﺷ َرت‬
bir araya vahşi hayvanlar zaman
toplandığı
Vahşi hayvanlar bir araya toplandığı zaman.22(81:5)
314

öldürüldüğü ٍ ‫ي ِ ذَ ْﻧ‬
ْ‫ب ﻗُﺗِﻠَت‬ ّ َ ‫ﺳﺋِﻠَتْ ﺑِﺄ‬
ُ ُ‫ َو ِإذَا ا ْﻟ َﻣ ْو ُءودَة‬zaman
suçtan dolayı hangi sorulduğu diri diri gömülmüş kız çocuğa
Diri diri gömülmüş kız çocuğa sorulduğu
zaman: Hangi suçtan dolayı öldürüldüğü. (81:8-9)
ِ ‫ب ِﻣ َن‬
‫ﷲ‬ َ َ‫ﺳ َﻛﻧَﺔُ َو َﺑٓﺎ ُؤ ﺑِﻐ‬
ٍ ‫ﺿ‬ ْ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ُم اﻟ ِذّﻟﱠﺔُ َوا ْﻟ َﻣ‬ ُ ‫َو‬
َ ْ‫ﺿ ِرﺑَت‬
Allah’tan gazap ile döndüler Ve yoksulluk zillet üzerlerine (damgası)vuruldu
Üzerlerine zillet ve yoksulluk damgası vuruldu
ve Allah’tan bir gazap ile döndüler. ((2:61)
َ َ ‫ﻋذ‬
ِ ‫اب ا ْﻟ ُﺧ ْﻠ ِد َھ ْل ﺗُﺟْ َز ْو َن ا ﱠِﻻ ﺑِ َﻣﺎ ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم ﺗ َ ْﻛ‬
َ ُ ‫ﺳﺑ‬
‫ون‬ َ ‫ِﯾن َظﻠَ ُﻣوا ذُوﻗُوا‬
َ ‫ﺛ ُ ﱠم ﻗِﯾ َل ِﻟﻠﱠذ‬
kazanmakta başkası ile mi sonsuzluk azabını tadın denilir ki
olduğunuzdan cezalandırılacaksınız zulmedenlere sonra
Sonra zulmedenlere denilir ki: “sonsuzluk
azabını tadın! Kazanmakta olduğunuzdan
başkası ile mi cezalandırılacaksınız?” (10:52) 23

ِ ُ‫ف ﻧ‬
ْ‫ﺷ َرت‬ ‫َوإِذَا اﻟ ﱡ‬
‫ﺻ ُﺣ‬
ُamel
açıldığı defterleri zaman
Amel defterleri açıldığı zaman. (81:10)

ٍ ‫ِي ا ِٰﻟﻰ ِﺻ َر‬


ْ ‫اط ُﻣ‬
ٍ ‫ﺳﺗَ ِﻘ‬
‫ﯾم‬ َ ‫� ﻓَﻘَ ْد ُھد‬
ِ ‫َو َﻣ ْن ﯾَ ْﻌﺗ َ ِﺻ ْم ﺑِﺎ‬
dosdoğru bir hidâyet Allah’a sımsıkı kim
yola edilmiştir hakikaten sarılırsa

Kim Allah’a (O’nun dinine) sımsıkı sarılırsa, (3:101)


hakikaten dosdoğru bir yola hidâyet edilmiştir.

‫ﻲ ﱣ‬
‫ا�ُ َوﺣْ دَهُ َﻛﻔَ ْرﺗ ُ ْم‬ َ ‫ٰذ ِﻟ ُﻛ ْم ﺑِﺎَﻧﱠـ ٓﮫُ اِذَا دُ ِﻋ‬
bir
inkâr Allah’a çağrıldığı zaman çünkü işte bu
ettiniz olan böyledir

İşte bu böyledir! Çünkü bir olan Allah’a


çağrıldığı zaman inkâr ettiniz. (40:12) 24
315

َ ‫ب ا ْﻟﻌَﺎﻟَ ِﻣ‬
‫ﯾن‬ ِ ّ ‫� َر‬ َ ‫ﻓَﻘُ ِطـ َﻊ دَا ِﺑ ُر ا ْﻟﻘَ ْو ِم اﻟﱠذ‬
ِ ِ ُ‫ِﯾن َظﻠَ ُﻣوا َوا ْﻟ َﺣ ْﻣد‬
âlemlerin Rabbi Allah’a hamd/ zulmeden kavmin kökü böylece
olan mahsustur övgü kesildi

Böylece zulmeden kavmin kökü kesildi.


Hamd/övgü, âlemlerin Rabbi olan Allah’a
mahsustur. (6:45)

ُ ُ‫َو ِإذَا ا ْﻟﻘُﺑ‬


ْ‫ور ﺑُ ْﻌ ِﺛ َرت‬
deşildiği kabirler zaman

Kabirler deşildiği zaman. (82:04)


25

……. ‫ا َ ْم‬ …….. َ‫ا‬ : Bu kalıpla yapılan cumleler “yapsan da,


yapmasan da” “olsa da olmasa da” anlamlarına gelir.
Fiiller geçmiş zaman çekiminde gelir, fakat mana
geniş zamandadır. Ayrıca, “o mu yoksa bu mu”, “öyle
mi yoksa böyle mi“ anlamında da kullanılır.
َ ‫ﻗَﺎﻟُوا ﻟَ ْو َھ ٰدﯾﻧَﺎ ﷲُ ﻟَ َﮭدَ ْﯾﻧَﺎ ُﻛ ْم‬
‫ﺳ َٓوا ٌء‬
artık elbette biz de sizi Allah eğer derler ki
birdir hidâyete erdirirdik bizi hidayete erdirseydi

‫ﯾص‬ َ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ٓﻧَﺎ ا َ َﺟ ِز ْﻋ ٓﻧَﺎ ا َ ْم‬


ٍ ‫ﺻﺑَ ْرﻧَﺎ َﻣﺎ ﻟَﻧَﺎ ِﻣ ْن َﻣ ِﺣ‬ َ
sığınacak(başka) bizim için sabretsek yahut sızlansak da bizim
bir yer de yoktur de için

(Müstekbirler) derler ki: “Eğer Allah bizi hidâyete


erdirseydi elbette biz de sizi hidâyete erdirirdik.
Artık sızlansak da yahut sabretsek de bizim için
birdir. Bizim için sığınacak bir yer de yoktur.” (14:21)
26
316

َ ُ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ْم َءاَ ْﻧذَ ْرﺗ َ ُﮭ ْم اَ ْم ﻟَ ْم ﺗ ُ ْﻧذ ِْر ُھ ْم َﻻ ﯾُ ْؤ ِﻣﻧ‬


‫ون‬ َ ‫ﺳ َٓوا ٌء‬
َ ‫َو‬
iman etmezler uyarmamışsın yoksa onları onlara göre birdir
uyarmışsın
Onları uyarmışsın, yoksa uyarmamışsın onlara
göre birdir, iman etmezler. (36:10)

َ ‫ﻋ ْظتَ ا َ ْم ﻟَ ْم ﺗَﻛ ُْن ِﻣ َن ا ْﻟ َوا ِﻋ ِظ‬


‫ﯾن‬ َ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ٓﻧَﺎ اَ َو‬ َ ‫ﻗَﺎﻟُوا‬
َ ‫ﺳ َٓوا ٌء‬
öğüt olmasan da yahut öğüt versen de bizim birdir dediler ki
verenlerden için

Dediler ki: “Öğüt versen de, yahut öğüt


verenlerden olmasan da bizim için birdir. (26:136)

َ ‫أَﻓَﺳِﺣْ ٌر َھذَا أ َ ْم أَ ْﻧﺗ ُ ْم َﻻ ﺗ ُ ْﺑ ِﺻ ُر‬


‫ون‬
görmüyorsunuz siz mi yoksa bu bir sihir midir

Bu bir sihir midir, yoksa siz mi görmüyorsunuz? (52:15)


27

‫ﺳ َٓﻣﺎ ُء ﺑَ ٰﻧﯾ َﮭﺎ‬ َ َ‫َءا َ ْﻧﺗ ُ ْم ا‬


‫ﺷدﱡ َﺧ ْﻠﻘﺎ ً ا َ ِم اﻟ ﱠ‬
(ki Allah) onu göğü mü yaratmak sizi mi
bina etti yoksa daha güç
Sizi mi yaratmak daha güç yoksa göğü mü? (ki
Allah) onu bina etti. (79:27)

َ ‫ض أَ ْم أَ َرا َد ِﺑ ِﮭ ْم َرﺑﱡ ُﮭ ْم َر‬


‫ﺷدًا‬ ِ ‫َوأَﻧﱠﺎ َﻻ ﻧَد ِْري أَﺷ ﱞَر أ ُ ِرﯾ َد ﺑِ َﻣ ْن ﻓِﻲ ْاﻷ َ ْر‬
bir hayır Rableri onlara diledi yoksa yerdekilere istendi kötülük bilmiyoruz biz
mı mü
Biz bilmiyoruz, yerdekilere kötülük mü istendi,
yoksa Rableri onlara bir hayır mı diledi? (72:10)

َ ُ ‫ﺎﻣﺗ‬
‫ون‬ ِ ‫ﺻ‬َ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ُﻛ ْم اَدَﻋ َْوﺗ ُ ُﻣو ُھ ْم ا َ ْم اَ ْﻧﺗ ُ ْم‬
َ ‫ﺳ َٓوا ٌء‬
َ
sussanız da yahut onları çağırsanız sizin için birdir
Onları çağırsanız yahut sussanız da sizin için
birdir. (7:193) 28
317

‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ْم‬ َ ‫ِﯾن َﻛﻔَ ُروا‬


َ ‫ﺳ َٓوا ٌء‬ َ ‫ا ﱠِن اﻟﱠذ‬
Onlar birdir İnkar kimseleri Muhakkak ki
için etmiş

َ ُ‫َءا َ ْﻧذَ ْرﺗَ ُﮭ ْم ا َ ْم ﻟَ ْم ﺗ ُ ْﻧذ ِْر ُھ ْم َﻻ ﯾُ ْؤ ِﻣﻧ‬


‫ون‬
İman etmezler Onları veya Onları
uyarmasan da uyarsan da
Muhakkak ki inkar etmiş kimseleri uyarsan da
veya uyarmasan da onlar için birdir, iman
etmezler. (2:6)

ِ ‫ون َﺧ ْﯾ ٌر ا َ ِم ﷲُ ا ْﻟ َو‬
ُ ‫اﺣدُ ا ْﻟﻘَ ﱠﮭ‬
‫ﺎر‬ ٌ ‫َءا َ ْر َﺑ‬
َ ُ‫ﺎب ُﻣﺗَﻔَ ِ ّرﻗ‬
mutlak galib bir olan yoksa daha ayrı ayrı olan birçok
olan Allah mı hayırlıdır rabler mi

Ayrı ayrı olan birçok rabler mi daha hayırlıdır,


yoksa bir olan, mutlak galib olan Allah mı? (12:39)
29

Kelimelerin anlamlarını yazın.

ْ‫ﺳﺋِﻠَت‬
ُ ‫ُﺟ ِﻣ َﻊ‬ َ‫ا ُ ِﻣ ْرت‬
Soruldu Toplanıldı Emrolundun

‫ﺳﺋِﻠُوا‬
ُ ‫ﻗُ ِط َﻊ‬ ْ‫ﺑُ ْﻌﺛِ َرت‬
Soruldular Kesildi Alt-üst edildi

ُ
‫ظ ِﻠ ُﻣوا‬ ْ‫ﻗُﺗِﻠَت‬ ْ‫ﺷ َرت‬
ِ ‫ُﺣ‬
Zülmedildiler Öldürüldü Toplanıldı

ْ‫ﻓُ ِ ّﺟ َرت‬ ‫ﻗُﺗِ ْﻠﺗ ُ ْم‬ َ ‫ُﺧ ِﻠ‬


‫ﻖ‬
Fışkırtıldı Öldürüldünüz Yaratıldı
318

َ ‫ُھد‬
‫ِى‬ ‫ﻗِﯾ َل‬ ْ‫د ُِﺧﻠَت‬
Yol gösterildi Denildi Girildi

ْ‫ﺳﯾِّ َرت‬
ُ َ ‫ُﻛ ِﺗ‬
‫ب‬ ‫دُ ِﻋ َﻰ‬
Yürütüldü Yazıldı Çağırıldı

ُ
ْ‫ﺿ ِرﺑَت‬ ِ ُ‫ﻧ‬
ْ‫ﺷ َرت‬ ‫ذُ ِﻛ َر‬
Vuruldu Yayıldı Anıldı

‫ﻧَد ِْري‬ ٌ َ‫اَا َ ْرﺑ‬


‫ﺎب‬ َ ُ ‫ﺎﻣﺗ‬
‫ون‬ ِ ‫ﺻ‬َ
Biliriz Rabler mi Sessiz kalanlar

‫َھﺎﺗُوا‬ ‫اَاَﻧﺗ ُ ْم‬ َ ُ‫ﺗَﺷ َْرﺑ‬


‫ون‬
Getirin Siz mi İçersiniz

‫َھدَاﻧَﺎ‬ ‫اَا َ ﻧذَ ْرﺗَ ُﮭ ْم‬ َ ‫ﺗَ ْﻌﻠَ ُﻣ‬


‫ون‬
Bize yol gösterdi Onları uyardın mı Bilirsiniz

‫َﯾﺎ ْ ُﻛ ُل‬ ‫اَ َﺟ ِزﻋ َْن ا‬ ‫ﺗُﻧذ ِْر ُھ ْم‬


Yer Sızlandık mı Onları uyarırsın

َ ُ‫َﯾ َﺧﺎﻓ‬
‫ون‬ َ‫ا َ َراد‬ ‫ﺳ َواء‬
َ
Korkarlar İstedi Eşit, aynı
319

ُ ‫ﯾَ ْر ُز‬
‫ق‬ َ َ‫ا‬
‫ﺷد ﱡ‬ ‫اَم‬
Rızık verir Daha şiddetli Yoksa

‫ش ا ُء‬
َ َ‫ﯾ‬ ‫اَﺷ ﱞَر‬ َ‫ﻋ ْظت‬
َ ‫اَ َو‬
İster Kötülük mü Öğüt verdin mi

‫ب‬
ُ ‫ﯾَﺷ َْر‬ ‫اَﻓَﺳِﺣْ ٌر‬ ‫ﺑَﻧَﺎ َھﺎ‬
İçer O halde sihir mi Onu bina etti

‫ﯾُﺷ َْر َك‬ ‫َج ا َء ُھ ْم‬ َ ُ‫ﺗَﺎ ْ ُﻛﻠ‬


‫ون‬
Ortak koşulur Onlara geldi Yersiniz

39.DERS

َ ِ‫ﻓَﺄ َ ﱠﻣﺎ َﻣ ْن أُوﺗ‬


﴾٧﴿ ‫ﻲ ِﻛﺗَﺎﺑَﮫُ ِﺑﯾَ ِﻣﯾﻧِ ِﮫ‬
sağından kitabı verilir kimin artık ise

﴾٨﴿‫ﯾرا‬
ً ‫ﺳ‬ َ ‫ب ِﺣ‬
ِ َ‫ﺳﺎﺑًﺎ ﯾ‬ bir
َ ‫ف ﯾُ َﺣﺎ‬
ُ ‫ﺳ‬ َ َ‫ﻓ‬
َ ‫ﺳ ْو‬
kolay hesapla o hesaba çekilecektir

﴾٩﴿ ‫ورا‬ ْ ‫ب ِإﻟَﻰ أَ ْھ ِﻠ ِﮫ َﻣ‬


ً ‫ﺳ ُر‬ ُ ‫َو َﯾ ْﻧﻘَ ِﻠ‬
sevinçle ailesine ve
dönecektir
Artık kimin kitabı sağından verilir ise, o kolay bir
hesapla hesaba çekilecektir. Ve ailesine sevinçle
dönecektir.
320

َ ِ‫َوأَ ﱠﻣﺎ َﻣ ْن أُوﺗ‬


َ ‫ﻲ ِﻛﺗَﺎ َﺑﮫُ َو َرا َء‬
﴾١٠﴿ ‫ظﮭ ِْر ِه‬
arka tarafından kitabı verilir kimin ise
de
﴾١٢﴿‫ﯾرا‬ َ ‫ﺻﻠَﻰ‬
ً ‫ﺳ ِﻌ‬ ً ُ‫ف ﯾَ ْدﻋُو ﺛُﺑ‬
ْ ‫﴾ َو َﯾ‬١١﴿ ‫ورا‬ َ َ‫ﻓ‬
َ ‫ﺳ ْو‬
kızgın ve girecektir helaki yok o da çağıracak/
alevli ateşe olmayı isteyecektir

kimin de kitabı arka tarafından verilir ise, O


da helaki çağıracak/yok olmayı isteyecektir. Kızgın
ve alevli ateşe girecektir. Gerçekten o, (dünyada)
ailesi içinde sevinçli idi.

GENİŞ ZAMANIN EDİLGENİ: Muzariyat harfinin


harekesi ötre, ikinci kök harfin harekesi üstün
yapılarak geniş zamanın edilgeni elde edilir.
Edilgen muzari Etken muzari
Öldürülür ‫ﯾُ ْﻘﺗ َ ُل‬ Öldürür ‫ﯾَ ْﻘﺗ ُ ُل‬
İnkar edilir ‫ﯾُ ْﻛ َﻔ ُر‬ İnkar eder ‫ﯾَ ْﻛﻔُ ُر‬

Merhamet edilir ‫ﯾُ ْر َﺣ ُم‬ Merhamet


eder ‫ﯾَ ْر َﺣ ُم‬
Zulmedilir ‫ﯾُ ْظﻠَ ُم‬ Zülmeder ‫ﯾَ ْظ ِﻠ ُم‬
Döndürülür ‫ﯾُ ْر َﺟ ُﻊ‬ Döner ‫ﯾَ ْر ِﺟ ُﻊ‬
321
NOT: Bazı fiil kalıplarının muzariyat harfleri
ötrelidir. Bu bakımdan edilgene benzerler.
Bunları ayırt etmek için fiilin ikinci kök harfinin
harekesine bakmak gerekir. Bu hareke üstün
ise edilgendir, esre ise türetilmiş bir fiilin
etken muzari halidir:

‫ﺳﺑِّ ُﺢ‬
َ ُ‫ﯾ‬ ُ ‫ﯾُ ْﺧ ِر‬
‫ج‬ ُ‫ﯾُ َﺟﺎ ِھد‬

Ayetlerdeki edilgen fiilleri tahlil edin.

ٌ ‫ﺳﺄ َ ُل ﻋ َْن ذَ ْﻧ ِﺑ ِﮫ إِ ْﻧ‬


‫س َو َﻻ َﺟ ﱞ‬
‫ﺎن‬ ْ ُ‫ﻓَﯾَ ْو َﻣﺋِ ٍذ َﻻ ﯾ‬
cin’e de insan’a da günahından sorulmaz artık o
gün

Artık o gün, insan’a da, cin’e de günahından


sorulmaz. (14:21) 37

ِ ‫ﺳﯾ َﻣﺎ ُھ ْم ﻓَﯾُ ْؤ َﺧذُ ِﺑﺎﻟﻧﱠ َو‬


‫اﺻﻲ َو ْاﻷ َ ْﻗد َِام‬ َ ‫ف ا ْﻟ ُﻣﺟْ ِر ُﻣ‬
ِ ‫ون ِﺑ‬ ُ ‫ﯾُ ْﻌ َر‬
ve ayaklarından perçemlerinden yakalanırlar simalarından suçlular tanınır

(O gün) suçlular simalarından tanınır, (55:41)


perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar.
َ ُ‫ﺳﺄَﻟ‬
‫ون‬ ْ ُ‫ﺷ َﮭﺎدَﺗ ُ ُﮭ ْم َوﯾ‬ ُ َ‫ﺳﺗ ُ ْﻛﺗ‬
َ ‫ب‬ َ
ve onların yazılacak
sorgulanacaklardır şahidlikleri
Onların şahidlikleri yazılacak ve sorgulanacaklardır! (43:19)

َ ُ‫ﺷ ْﯾـٴﺎ ً َو َﻻ ﺗُﺟْ َز ْو َن ا ﱠِﻻ َﻣﺎ ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم ﺗَ ْﻌ َﻣﻠ‬


‫ون‬ ٌ ‫ﻓَﺎ ْﻟﯾَ ْو َم َﻻ ﺗ ُ ْظﻠَ ُم ﻧَ ْﻔ‬
َ ‫س‬
yapmakta başkasıyla hiç bir kimse haksızlığa o
olduğunuzdan cezalandırılmazsınız şeyle uğramaz gün
O gün kimse, hiç bir şeyle haksızlığa uğramaz.
Yapmakta olduğunuzdan başkasıyla
cezalandırılmazsınız. (36:54) 38
322

‫ون‬ ْ ُ ‫ون ﻗُ ْل َﻻ ﺗ‬
َ ُ‫ﺳـ�ﻠ‬ َ ُ‫ﻋ ﱠﻣﺎ ﺗ َ ْﻌ َﻣﻠ‬ ْ ُ‫ﻋ ٓﱠﻣﺎ اَﺟْ َر ْﻣﻧَﺎ َو َﻻ ﻧ‬
َ ‫ﺳـ� ُل‬ َ
siz sorumlu de ki sizin yapmakta biz sorumlu işlediğimiz
tutulmazsınız olduklarınızdan da tutulmayız suçtan

De ki: “işlediğimiz suçtan siz sorumlu tutulmazsınız, sizin


yapmakta olduklarınızdan da biz sorumlu tutulmayız. (34:25)

yaratılmaktadırlar kendileri bir yaratamazlar Allah’tan yalvardıkları ise


şey başka
Allah’tan başka yalvardıkları ise bir şey
yaratamazlar, kendileri yaratılmaktadırlar. (16:20)

َ ‫ﺳو َل ﻟَﻌَﻠﱠ ُﻛ ْم ﺗ ُ ْر َﺣ ُﻣ‬


‫ون‬ ُ ‫اﻟر‬
‫ﷲ َو ﱠ‬
َ ‫َواَ ِطﯾﻌُوا‬
merhamet umulur ki ve Allah’a itaat
olunursunuz Resûl’e edin
Allah’a ve Resûl’e itaat edin! Umulur ki
merhamet olunursunuz. (40:28) 39

َ ‫ﻮن َﻣﺎ ﯾ ُْﺆ َﻣ ُﺮ‬


‫ون‬ َ ُ‫ﯾَ َﺨﺎﻓ‬
َ ُ‫ﻮن َرﺑﱠ ُﮭ ْﻢ ِﻣ ْﻦ ﻓَﻮْ ﻗِ ِﮭ ْﻢ َوﯾَ ْﻔﻌَﻠ‬
ve emrolundukları yaparlar üstlerinde Rablerinden korkarlar
her şeyi olan
Üstlerinde olan Rablerinden korkarlar ve
emrolundukları her şeyi yaparlar. (16:50)

َ ‫ون َو َﻻ ﺗ ُ ْظﻠَ ُﻣ‬


‫ون‬ ُ ‫َوا ِْن ﺗ ُ ْﺑﺗ ُ ْم ﻓَﻠَ ُﻛ ْم ُرؤ‬
َ ‫ُس ا َ ْﻣ َوا ِﻟ ُﻛ ْم َﻻ ﺗ َ ْظ ِﻠ ُﻣ‬
hem de zulme (Bu durumda) malınız ana sizindir tevbe eğer
uğramamış olursunuz hem zulmetmemiş ederseniz
Eğer tevbe ederseniz, ana malınız sizindir. Hem
zulmetmemiş hem de zulme uğramamış olursunuz. (2:279)

ِ ‫ُﻛ ﱡل ﻧَ ْﻔ ٍس ٓذَاﺋِﻘَﺔُ ا ْﻟ َﻣ ْو‬


َ ُ‫ت ﺛ ُ ﱠم اِﻟَ ْﯾﻧَﺎ ﺗ ُ ْر َﺟﻌ‬
‫ون‬
döndürüleceksiniz yalnız sonra ölümü tadacaktır nefis her
bize
Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra yalnız bize
döndürüleceksiniz. (29:57) 40
323

ِ ّ ‫َﺎن ﯾُ ِرﯾدُ ا ْﻟ َﺣ ٰﯾوةَ اﻟدﱡ ْﻧ َﯾﺎ َو ِزﯾﻧَﺗ َ َﮭﺎ ﻧُ َو‬


‫ف‬ َ ‫َﻣ ْن ﻛ‬
tastamam ve onun dünya ister ise kim
verir ziynetini hayatını
َ ‫ﺳ‬
‫ون‬ ُ ‫اِﻟَ ْﯾ ِﮭ ْم ا َ ْﻋ َﻣﺎﻟَ ُﮭ ْم ﻓِﯾ َﮭﺎ َو ُھ ْم ﻓِﯾ َﮭﺎ َﻻ ﯾُ ْﺑ َﺧ‬
hiçbir noksanlığa orada ve orada amellerinin onlara
uğratılmazlar onlar karşılığını

Kim dünya hayatını ve onun ziynetini ister ise, onlara


orada amellerinin karşılığını tastamam veririz ve onlar
orada hiçbir noksanlığa uğratılmazlar. (11:15)

ki ölsünler aleyhlerine cehennem ateşi onlara nkâr edenler


hükmedilmez vardır var ya
nkâr edenler var ya, onlara cehennem ateşi
vardır. Aleyhlerine hükmedilmez ki ölsünler. 41(35:36)

ً ‫َﺎن ِﻣ َزا ُﺟ َﮭﺎ َز ْﻧ َﺟ ِﺑ‬


‫ﯾﻼ‬ ً ْ ‫ﺳﻘَ ْو َن ﻓِﯾ َﮭﺎ ﻛَﺄ‬
َ ‫ﺳﺎ ﻛ‬ ْ ُ‫َوﯾ‬
zencefil karışımı olan bir orada onlara içirilir
kadehten
Onlara orada karışımı zencefil olan bir
kadehten içirilir. (76:17)
َ ُ‫ﺛ ُ ﱠم ﯾُﻘَﺎ ُل َھذَا اﻟﱠذِي ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم ﺑِ ِﮫ ﺗ ُ َﻛ ِذّﺑ‬
‫ون‬
yalanlamakta onu olduğunuz işte denilir sonra
şeydir bu ki
Sonra denilir ki: “işte bu, onu yalanlamakta
olduğunuz şeydir. (83:17)
َ ُ ‫ور ﻓَﺗَﺄْﺗ‬
‫ون أ َ ْﻓ َوا ًﺟﺎ‬ ِ ‫ﺻ‬‫ﯾَ ْو َم ﯾُ ْﻧﻔَ ُﺦ ﻓِﻲ اﻟ ﱡ‬
bölük artık siz sûr’a üfürülür o gün
bölük geleceksiniz
O gün sûr’a üfürülür. Artık siz bölük bölük
geleceksiniz. (78:18) 42
324

َ ‫َو َﻻ ﯾُ ْؤذَ ُن ﻟَ ُﮭ ْم ﻓَ َﯾ ْﻌﺗَذ ُِر‬


‫ون‬
özür dilemeleri için onlara izin verilmez

Onlara özür dilemeleri için izin verilmez. (77:36)

َ ‫ب ﻛَﺎﻧَتْ ﻗَ َو ِار‬
‫ﯾر‬ ٍ ‫ﺿ ٍﺔ َوأ َ ْﻛ َوا‬
‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ْم ﺑِﺂَﻧِﯾَ ٍﺔ ِﻣ ْن ِﻓ ﱠ‬ ُ ‫َوﯾُ َط‬
َ ‫ﺎف‬
billur olan kupalar gümüşten kaplar çevrelerinde dolaştırılır

Çevrelerinde gümüşten billur olan kaplar,


kupalar dolaştırılır. (76:15)

ٍ ‫اﻣ ِر ٍئ ِﻣ ْﻧ ُﮭ ْم أ َ ْن ﯾُ ْد َﺧ َل َﺟﻧﱠﺔَ ﻧَ ِﻌ‬


‫ﯾم‬ ْ ‫أَ َﯾ ْط َﻣ ُﻊ ُﻛ ﱡل‬
Naim cennetine sokulacağını mı onların her biri umuyor

Onların her biri, Naim cennetine sokulacağını


mı umuyor? (70:38) 43

ْ ‫ﺳ ُﺟو ِد ﻓَ َﻼ َﯾ‬
َ ُ‫ﺳﺗ َ ِطﯾﻌ‬
‫ون‬ ‫ﺎق َوﯾُ ْدﻋ َْو َن ِإﻟَﻰ اﻟ ﱡ‬
ٍ ‫ﺳ‬ ُ ‫ﯾَ ْو َم ﯾُ ْﻛﺷ‬
َ ‫َف ﻋ َْن‬
ama güç yetiremezler secdeye ve
çağrılırlar baldırları açılır (hak) o gün

O gün baldırları açılır ve secdeye çağrılırlar,


ama güç yetiremezler. (68:42)
َ ُ‫ا� َﻣﺎ أ َ َﻣ َر ُھ ْم َوﯾَ ْﻔﻌَﻠ‬
َ ‫ون َﻣﺎ ﯾُ ْؤ َﻣ ُر‬
‫ون‬ َ ‫ﺻ‬
َ ‫ون ﱠ‬ ُ ‫َﻻ ﯾَ ْﻌ‬
emredildiklerini ve yerine onlara neyi Allah gelmezler karşı
getirirler emretmişse
Allah onlara neyi emretmişse karşı gelmezler
ve emredildiklerini yerine getirirler. (66:6)

َ ‫ﺳ ِﮫ ﻓَﺄُوﻟَﺋِ َك ُھ ُم ا ْﻟ ُﻣ ْﻔ ِﻠ ُﺣ‬
‫ون‬ ِ ‫ﺷ ﱠﺢ ﻧَ ْﻔ‬ َ ‫َو َﻣ ْن ﯾُو‬
ُ ‫ق‬
kurtuluşa işte nefsinin cimriliğinden korunursa kim
erenlerdir onlar
Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte
onlar kurtuluşa erenlerdir. (64:16) 44
325
TEMYİZ: Bir isin hangi bakımdan yapıldığını
gostermek icin tenvinli mansub isimler kullanılır.

َ ‫ﻓَذُوﻗُوا ﻓَﻠَ ْن ﻧَ ِزﯾدَ ُﻛ ْم ِإ ﱠﻻ‬


‫ﻋذَاﺑًﺎ‬
azabdan başkasını artık size öyle ise
artırmayacağız tadın

Öyle ise tadın! Artık size azabdan başkasını


artırmayacağız. (78:30)

ً ‫ﺎﺣﺑِ ِﮫ َو ُھ َو ﯾُ َﺣﺎ ِو ُر ٓهُ اَﻧَﺎ ا َ ْﻛﺛ َ ُر ِﻣ ْﻧ َك َﻣﺎﻻً َواَﻋ ﱡَز ﻧَﻔَرا‬


ِ ‫ﺻ‬َ ‫ﻓَﻘَﺎ َل ِﻟ‬
adam sayısında malca senden daha ben onunla arkadaşına dedi ki
da ve daha güçlüyüm zenginim konuşurken

Onunla konuşurken arkadaşına dedi ki: “Ben malca


senden daha zenginim ve adam sayısında da daha
güçlüyüm. (18:34) 45

‫ﻋ َﻣ ًﻼ‬ َ ْ‫ﻖ ا ْﻟ َﻣ ْوتَ َوا ْﻟ َﺣﯾَﺎةَ ِﻟﯾَ ْﺑﻠُ َو ُﻛ ْم أَﯾﱡ ُﻛ ْم أَﺣ‬


َ ‫ﺳ ُن‬ َ َ‫اﻟﱠذِي َﺧﻠ‬
amel edecek daha hanginiz sizi imtihan ve ölümü yaratandır O
diye iyi etmek için hayatı
O, hanginiz daha iyi amel edecek diye sizi (67:2)
imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratandır.
ً‫ﺳ ِﺑﯾﻼ‬ َ ‫ﺎﺣﺷَﺔً َو َﻣ ْﻘﺗﺎ ً َو‬
َ ‫ﺳٓﺎ َء‬ ِ َ‫َﺎن ﻓ‬
َ ‫اِﻧﱠﮫُ ﻛ‬
bir yoldur ve ne nefret edilen bir fuhuş/ şüphesiz o
kötü bir şey hayâsızlık
Şüphesiz o (nikâh), bir fuhuş/hayâsızlık, nefret
edilen bir şey ve ne kötü bir yoldur! (4:22)

ً ‫ب ِز ْدﻧِﻲ ِﻋ ْﻠﻣﺎ‬ ٓ ٰ ‫َو َﻻ ﺗ َ ْﻌ َﺟ ْل ِﺑﺎ ْﻟﻘُ ْر ٰا ِن ِﻣ ْن ﻗَ ْﺑ ِل ا َ ْن ﯾُ ْﻘ‬


ِ ّ ‫ﺿﻰ اِﻟَ ْﯾ َك َوﺣْ ﯾُﮫُ َوﻗُ ْل َر‬
ilmimi artır Rabbim de ki O’nun sana önce Kur’an’ı acele
vahyi tamamlanmazdan (okumakta) etme
O’nun vahyi sana tamamlanmadan önce Kur’an’ı
acele etme. De ki: “Rabbim, ilmimi artır! (20:114) 46
326

ْ َ ‫َو َﻣﺎ َزادَ ُھ ْم ا ٓﱠِﻻ اِﯾ َﻣﺎﻧﺎ ً َوﺗ‬


ً ‫ﺳ ِﻠﯾﻣﺎ‬
ve onların sadece (bu)
teslimiyetini imanını artırmıştır
(Bu,) sadece onların imanını ve teslimiyetini
artırmıştır. (33:22)

ٍ ‫ﺷدﱡ َﺧ ْﻠﻘﺎ ً ا َ ْم َﻣ ْن َﺧﻠَ ْﻘﻧَﺎ اِﻧﱠﺎ َﺧﻠَ ْﻘﻧَﺎ ُھ ْم ِﻣ ْن ِط‬


ٍ ‫ﯾن َﻻ ِز‬
‫ب‬ ْ ‫ﻓَﺎ‬
َ َ‫ﺳﺗَ ْﻔﺗِ ِﮭ ْم اَ ُھ ْم ا‬
yapışkan bir onları kuşkusuz bizim yoksa daha zor onlar şimdi
çamurdan yarattık biz yarattıklarımız mı yaratılışca mı onlara sor
Şimdi onlara sor: “Yaratılışca onlar mı daha
zor, yoksa bizim yarattıklarımız mı?” Kuşkusuz
biz onları yapışkan bir çamurdan yarattık. (37:11)

ً ‫ﺷ ْﻲ ٍء َرﺣْ َﻣﺔً َو ِﻋ ْﻠﻣﺎ‬ ِ ‫َرﺑﱠﻧَﺎ َو‬


َ ‫ﺳ ْﻌتَ ُﻛ ﱠل‬
ve ilimce Rahmet her şeyi kuşattın Rabbimiz!

Rabbimiz! Rahmet ve ilimce her şeyi kuşattın. (40:7)47

‫ض ﻓَﺎ َ َﺧذَ ُھ ُم ﱣ‬
ُ�‫ا‬ ِ ‫ﺷدﱠ ِﻣ ْﻧ ُﮭ ْم ﻗُ ﱠوةً َو ٰاﺛَﺎرا ً ﻓِﻲ ْاﻻَ ْر‬
َ َ‫ا‬
Allah onları yeryüzündeki ve eserleri kendilerinden daha
yakaladı bakımından kuvvet üstün

ٍ ‫ا� ِﻣ ْن َو‬
‫اق‬ ِ ‫َﺎن ﻟَ ُﮭ ْم ِﻣ َن ﱣ‬
َ ‫ﻛَﺎﻧُوا ُھ ْم ِﺑذُﻧُو ِﺑ ِﮭ ْم َو َﻣﺎ ﻛ‬
koruyan da Allah’tan onlarıve günahları onlar idiler
olmadı yüzünden
Onlar kuvvet ve yeryüzündeki eserleri bakımından (40:21)
kendilerinden daha üstün idiler. Allah, onları günahları
yüzünden yakaladı. Ve onları Allah’tan koruyan da olmadı.
‫ﷲ‬ َ ‫ِﯾن ٰا َﻣﻧُوا َو َھﺎ َﺟ ُروا َو َﺟﺎ َھدُوا ﻓِﻲ‬
ِ ‫ﺳ ِﺑﯾ ِل‬ َ ‫اَﻟﱠذ‬
Allah yolunda cihad edenler hicret edenler iman edip

Allah ِ َ‫ﺳ ِﮭ ْم ا َ ْﻋ َظ ُم د ََر َﺟﺔً ِﻋ ْﻧد‬


‫ﷲ‬ ِ ُ‫ﺑِﺎ َ ْﻣ َوا ِﻟ ِﮭ ْم َوا َ ْﻧﻔ‬
katında derece bakımından daha büyüktürler canlarıyla mallarıyla

İman edip hicret edenler ve Allah yolunda


mallarıyla canlarıyla cihad edenler, Allah katında
derece bakımından daha büyüktürler. (9:20) 48
327

َ ‫َو ِﻣ ْن ٰا َﯾﺎﺗِ ِﮫ ﯾُ ِرﯾ ُﻛ ُم ا ْﻟﺑَ ْر‬


ً ‫ق َﺧ ْوﻓﺎ ً َو َط َﻣﻌﺎ‬
ve ümit korku şimşeği size göstermesi O’nun
için delillerindendir

Size korku ve ümit için şimşeği göstermesi,


O’nun delillerindendir. (30:24)

َ ْ‫َو َﻣ ْن أَﺣ‬
ِ ‫ﺳ ُن ﻗَ ْو ًﻻ ِﻣ ﱠﻣ ْن دَﻋَﺎ إِﻟَﻰ ﱠ‬
‫ا� َوﻋ َِﻣ َل‬
işleyen Allah’a duâ eden sözlü daha güzel kimdir

‫ﯾن‬ ْ ‫ﺻﺎ ِﻟ ًﺣﺎ َوﻗَﺎ َل ِإﻧﱠ ِﻧﻲ ِﻣ َن ا ْﻟ ُﻣ‬


َ ‫ﺳ ِﻠ ِﻣ‬ َ
Müslümanl gerçekten ve salih
ardanım ben diyenden ameller

Allah’a duâ eden, salih ameller işleyen ve


“gerçekten ben Müslümanlardanım” diyenden
daha güzel sözlü kimdir? (41:33) 49

َ ُ‫ﺷ َﮭﺎدَةً ﻗُ ِل ﷲ‬
‫ﺷ ِﮭﯾدٌ َﺑ ْﯾ ِﻧﻲ َو َﺑ ْﯾﻧَ ُﻛ ْم‬ َ ‫ﺷ ْﻲ ٍء ا َ ْﻛﺑَ ُر‬
َ ‫ي‬
‫ﱡ‬ َ ‫ﻗُ ْل ا‬
benimle sizin Allah de ki şahidlik daha şey hangi de ki
aranızda şahiddir bakımından büyüktür

De ki: “Şahidlik bakımından hangi şey daha


büyüktür?” De ki: “Benimle sizin aranızda Allah
şahiddir. (6:19)

َٓ ‫َوﻟَ ْو َٓﻻ ا ِْذ دَ َﺧ ْﻠتَ َﺟﻧﱠﺗ َ َك ﻗُ ْﻠتَ َﻣﺎ‬


َ‫ﺷﺎ َء ﷲُ َﻻ ﻗُ ﱠوة‬
kuvvet Maşâallah demen bahçene girdiğin zaman gerekmez
miydi
ً ‫� ا ِْن ﺗ َ َر ِن اَﻧَﺎ اَﻗَ ﱠل ِﻣ ْﻧ َك َﻣﺎﻻ ً َو َوﻟَدا‬
ِ ‫ ا ﱠِﻻ ِﺑﺎ‬ancak
ve malca daha az her ne Allah’ındır
evlatça kendinden beni görüyorsan
da kadar

Bahçene girdiğin zaman: “Maşâallah! Kuvvet ancak


Allah’ındır” demen gerekmez miydi? Her ne kadar beni
malca ve evlatça kendinden daha az görüyorsan da! (18:39)
50
328
Kelimelerin anlamlarını yazın.

‫ﺳﺎ َ ُل‬
ْ ُ‫ﯾ‬ َ ُ‫َﯾ ْﻔ َﻌﻠ‬
‫ون‬ َ ‫ﯾُ ْؤ َﻣ ُر‬
‫ون‬
Sorulur Yaparlar Emrolunurlar

‫ﯾُ ْد َﺧ ُل‬ ُ ‫ﯾُ َط‬


‫ﺎف‬ ‫ق‬
َ ‫ﯾُو‬
Girilmesi Etrafında dönülür Korunur

َ ُ‫ﯾُ ْﺧﻠَﻘ‬
‫ون‬ َ ُ‫س اَﻟ‬
‫ون‬ ْ ُ‫ﯾ‬ ‫ﯾُ ْؤذَ ُن‬
Yaratılır Sorulurlar İzin verilir

ُ ‫ﯾُ َﺧﻔﱠ‬
‫ف‬ ‫ﯾُ ْدﻋ َْو َن‬ ‫ﯾُو َﺣ ٰﻰ‬
Hafifletilir Çağırılırlar Vahyolunur

َ ‫ﺳ‬
‫ون‬ ُ ‫ﯾُ ْﺑ َﺧ‬ ‫ﯾُ ْﻘﺗ َ ْل‬ ُ ‫ﯾُ ْﻛﺷ‬
‫َف‬
Mahrum edilirler Öldürülmesi Açılır

َ ‫ﺗ ُ ْر َﺣ ُﻣ‬
‫ون‬ ُ َ ‫ﺗ ُ ْﻛﺗ‬
‫ب‬ َ ‫ﯾُ ْﻘ‬
‫ﺿ ٰﻰ‬
Merhamet edilirsiniz Yazılır İcra edilir

َ ُ‫ﺗ ُ ْر َﺟﻌ‬
‫ون‬ َ ‫ﺗ ُ ْؤ َﻣ ُر‬
‫ون‬ ‫ﯾُﻘَﺎ ُل‬
Döndürülürsünüz Emrolunursunuz Denilir

‫ﺳﻘَ ْو َن‬
ْ ُ‫ﯾ‬ ‫ﺗ ُ ْظ َﻠ ُم‬ ‫ف‬
ُ ‫ﯾُ ْﻌ َر‬
Sulanırlar Zuülmedilirsin Bilinir
329

ً ‫ِﻋ ْﻠم ا‬ ً ‫َو ٰاﺛَﺎر ا‬ ‫ﻋذَاﺑًﺎ‬


َ
İlim olarak Ve eserler olarak Azap bakımından

ً ِ‫ﺳﺑ‬
‫ﯾﻼ‬ َ ً‫د ََر َﺟﺔ‬ ً ‫َﻣ‬
‫ﺎﻻ‬
Yol bakımından Derece olarak Mal bakımından

ً‫ﻗُ ﱠوة‬ ً ‫َﺧ ْوﻓﺎ‬ ‫ﻧَﻔَ ًرا‬


Kuvvet bakımından Korku olarak Topluluk olarak

ً‫ﻋ َﻣﻼ‬
َ ً ‫َط َﻣﻌﺎ‬ ً ‫َوﻟَد ا‬
İş bakımından Ümit olarak Çocuk bakımından

40.DERS

َ ‫ﻖ ﻓَ ِﺎذَا ِھ‬
‫ﻲ‬ َ ‫َو ْاﻗﺗَ َر‬
‫ب ا ْﻟ َو ْﻋدُ ا ْﻟ َﺣ ﱡ‬
işte o zaman gerçek olan va’d yaklaştı

‫ِﯾن َﻛﻔَ ُروا َﯾﺎ َو ْﯾ َﻠﻧَﺎ ﻗَ ْد‬


َ ‫ﺎر اﻟﱠذ‬
ُ ‫ﺻ‬َ ‫ﺻﺔٌ اَ ْﺑ‬ ِ ‫ﺷ‬
َ ‫َﺎﺧ‬
gerçekten yazıklar küfredenlerin gözleri donakalır
olsun bize

َ ‫َظﺎ ِﻟ ِﻣ‬
﴾٩٧﴿‫ﯾن‬ ‫ﻏ ْﻔﻠَ ٍﺔ ِﻣ ْن ٰھذَا ﺑَ ْل ُﻛﻧﱠﺎ‬
َ ‫ُﻛﻧﱠﺎ ﻓِﻲ‬
zalim bizler idik hayır bundan bir gaflet biz
kimseler (derler) (aslında) içinde idik

Gerçek olan va’d (kıyâmet saati) yaklaştı. İşte o zaman


küfredenlerin gözleri donakalır: “Yazıklar olsun bize,
gerçekten biz bundan bir gaflet içinde idik. Hayır, bizler
zalim kimseler idik”(derler).
330

‫ب‬
ُ ‫ﺻ‬
َ ‫ﷲ َﺣ‬ ِ ‫ُون ِﻣ ْن د‬
ِ ‫ُون‬ َ ‫اِﻧﱠ ُﻛ ْم َو َﻣﺎ ﺗَ ْﻌﺑُد‬
yakıtısınız ve Allah`tan taptıklarınız şüphesiz siz
başka

‫َﺎن ٰھؤ َُٓﻻ ِء‬


َ ‫ﻟَ ْو ﻛ‬ َ ‫َو ِارد‬
﴾٩٨﴿‫ُون‬ ‫َﺟ َﮭﻧﱠ َم اَ ْﻧﺗ ُ ْم ﻟَ َﮭﺎ‬
onlar olsalardı eğer girecek oraya siz cehennem
olanlarsınız

﴾٩٩﴿ َ ‫ٰا ِﻟ َﮭﺔً َﻣﺎ َو َردُو َھﺎ َو ُﻛ ﱞل ﻓِﯾ َﮭﺎ َﺧﺎ ِﻟد‬
‫ُون‬
ebedi olarak orada hepsi de oraya (gerçek)
kalıcıdırlar girmezlerdi ilah

Şüphesiz siz ve Allah`tan başka taptıklarınız cehennem


yakıtısınız. Siz oraya girecek olanlarsınız. Eğer onlar
(gerçek) ilah olsalardı, oraya girmezlerdi. Hepsi de orada
ebedi olarak kalıcıdırlar.

İSMİ FAİLİN FİİL ANLAMINDA KULLANIMI: İsmi fail,


geniş zaman fiili olarak kullanılabilir ve cümlenin
manasına bağlı olarak “yapar, yapacak”
anlamlarına gelir. İsmi mef’ul de benzer şekilde
“yapılır, yapılacak” anlamında kullanılır.
ٓ ٰ ‫ﻗَﺎﻟُوا ﯾَﺎ ُﻣ‬
َ ‫وﺳﻰ ا ﱠِن ﻓِﯾ َﮭﺎ ﻗَ ْوﻣﺎ ً َﺟﺑﱠ ِﺎر‬
‫ﯾن َواِﻧﱠﺎ ﻟَ ْن ﻧَ ْد ُﺧﻠَ َﮭﺎ‬
asla oraya şüphesiz zorba bir orada şüphesiz ey
girmeyeceğiz Musa dediler ki
biz kavim vardır

ِ ‫َﺣﺗﱣﻰ ﯾَ ْﺧ ُر ُﺟوا ِﻣ ْﻧ َﮭﺎ ﻓَﺎ ِْن َﯾ ْﺧ ُر ُﺟوا ِﻣ ْﻧ َﮭﺎ ﻓَ ِﺎﻧﱠﺎ د‬


َ ُ‫َاﺧﻠ‬
‫ون‬
hemen kuşkusuz oradan çıkarlarsa eğer oradan çıkmayıncaya kadar
gireriz biz de
Şüphesiz orada zorba bir kavim vardır. Şüphesiz
onlar oradan çıkmayıncaya kadar biz asla oraya
girmeyeceğiz. Eğer oradan çıkarlarsa, kuşkusuz
biz de hemen gireriz. (5:22)
331

ِ ‫َوا ِْذ ﻗَﺎ َل َرﺑﱡ َك ِﻟ ْﻠ َﻣ ٰﻠٓ ِﺋ َﻛ ِﺔ اِﻧِّﻲ َﺟﺎ ِﻋ ٌل ﻓِﻲ ْاﻻَ ْر‬
ً‫ض َﺧ ِﻠﯾﻔَﺔ‬
bir yeryüzünde Muhakkak Rabbin demişti Bir
halife yaratacağım Ki ben meleklere zaman
(Hani) bir zaman Rabbin meleklere yeryüzünde
bir halife yaratacağım demişti. (2:30)

َ ‫َﺎي ٍء اِﻧّﻲ ﻓَﺎ ِﻋ ٌل ٰذ ِﻟ َك‬


ً ‫ﻏدا‬ ْ ‫َو َﻻ ﺗَﻘُوﻟَ ﱠن ِﻟﺷ‬
yarın bunu yapacağım ben hiçbir şey deme
mutlaka hakkında
Hiçbir şey hakkında: “Ben bunu yarın mutlaka
yapacağım” deme! (18:23)
ِ ‫ﺎﻣ ُﻊ اﻟﻧﱠ‬
َ ‫ﺎس ِﻟﯾَ ْو ٍم َﻻ َر ْﯾ‬
‫ب ﻓِﯾ ِﮫ‬ ِ ‫َرﺑﱠﻧَﺎ اِﻧﱠ َك َﺟ‬
hakkında şüphe günde insanları bir araya şüphesiz Rabbimiz
olmayan getirecek olansın Sen
Rabbimiz! Hakkında şüphe olmayan günde, şüphesiz
Sen insanları bir araya getirecek olansın. (40:28) 57

‫ِﯾن‬ َ ‫ب ا ِٰﻟﻰ َر ِﺑّﻲ‬


ِ ‫ﺳﯾَ ْﮭد‬ ٌ ‫َوﻗَﺎ َل اِ ِﻧّﻲ ذَا ِھ‬
bana doğru yolu Rabbime gidiyorum kuşkusuz dedi ki
gösterecektir ben
Kuşkusuz ben Rabbime gidiyorum. Bana doğru
yolu gösterecektir. (37:99)
َ ‫ب َو َﻣﺎ ُھ ْم ِﻣ ْﻧ َﮭﺎ ﺑِ ُﻣ ْﺧ َر ِﺟ‬
‫ﯾن‬ َ َ‫ﺳ ُﮭ ْم ﻓِﯾ َﮭﺎ ﻧ‬
ٌ ‫ﺻ‬ ‫َﻻ ﯾَ َﻣ ﱡ‬
çıkarılacak da oradan onlar hiçbir orada onlara
değillerdir yorgunluk dokunmaz
Onlara, orada hiçbir yorgunluk dokunmaz.
Onlar oradan çıkarılacak da değillerdir. (15:48)

güzel bir davranışla o halde elbette o kıyâmet


muâmelede (onlara) bulun gelecektir şüphesiz
Şüphesiz o kıyâmet elbette gelecektir. O halde
güzel bir davranışla muâmelede bulun. (15:85) 58
332

َ ُ ‫اِﻧﱠ َك َﻣ ِﯾّتٌ َواِﻧﱠ ُﮭ ْم َﻣ ِﯾّﺗ‬


‫ون‬
ölecekler elbette öleceksin şüphesiz
onlar da sen
Şüphesiz sen öleceksin, elbette onlar da
ölecekler. (39:30)

َ َ‫ﻋذ‬
‫اب َر ِﺑّ َك ﻟَ َواﻗِ ٌﻊ َﻣﺎ ﻟَﮫُ ِﻣ ْن دَاﻓِ ٍﻊ‬ َ ‫ِإ ﱠن‬
engel olacak ona elbette Rabbinin şüphesiz
hiç kimse yoktur gerçekleşecektir azabı
Şüphesiz Rabbinin azabı elbette gerçekleşecektir.
Ona engel olacak hiç kimse yoktur. (52:7-8)

‫ﯾن‬ ٍ ‫ُون َ ٰﻻ‬


َ ‫ت َو َٓﻣﺎ ا َ ْﻧﺗ ُ ْم ِﺑ ُﻣ ْﻌ ِﺟ ِز‬ َ ‫ﻋد‬َ ‫ا ﱠِن َﻣﺎ ﺗُو‬
âciz siz mutlaka size şüphesiz
bırakacak değilsiniz gelecektir va’dedilen
Şüphesiz size va’dedilen mutlaka gelecektir.
Siz âciz bırakacak değilsiniz. (6:134) 59

ٌ َ‫ﻋذ‬
‫اب ُﻣ ِﻘﯾ ٌم‬ َ ‫ﯾن ِﻣ ْﻧ َﮭﺎ َوﻟَ ُﮭ ْم‬
َ ‫َو َﻣﺎ ُھ ْم ِﺑ َﺧ ِﺎر ِﺟ‬
devamlı bir azab onlara vardır oradan çıkacak onlar değildirler
Onlar oradan çıkacak değildirler. Onlara
devamlı bir azab vardır. (5:37)
ۙ
َ ۜ ُ‫اﺟﻌ‬
‫ون‬ ِ ِ ‫ﺻﺎ َﺑﺗْ ُﮭ ْم ُﻣ ِﺻﯾ َﺑﺔٌ ﻗَﺎ ٓﻟُوا اِﻧﱠﺎ‬
ِ ‫� َواِ ٓﻧﱠﺎ اِﻟَ ْﯾ ِﮫ َر‬ َ َ‫ِﯾن اِ ٓذَا ا‬
َ ‫اَﻟﱠذ‬
dönücüleriz O’na ve Allah’a Şüphesiz derler bir isabet zaman Onlar
kuşkusuz biz aidiz biz musibet ettiği (o sabredenler) ki
Onlar ki, kendilerine bir musibet isabet ettiği zaman
“Şüphesiz biz Allah’a aidiz ve kuşkusuz biz O’na
dönücüleriz” derler. (2:156)

َ ‫َوﻗَﺎ ٓﻟُوا ا ِْن ِھ‬


َ ‫ﻲ ا ﱠِﻻ َﺣﯾَﺎﺗُﻧَﺎ اﻟدﱡ ْﻧﯾَﺎ َو َﻣﺎ ﻧَﺣْ ُن ِﺑ َﻣ ْﺑﻌُو ِﺛ‬
‫ﯾن‬
diriltilecek de ve biz dünya hayatımızdan başkası bu yoktur demişlerdi
değiliz ki
Demişlerdi ki: “Bu dünya hayatımızdan başkası
yoktur ve biz diriltilecek de değiliz! (6:29) 60
333

ُ‫ﺳﺗْﮫ‬ َ ‫َوﻟَﺋِ ْن أَذَ ْﻗﻧَﺎ ُه َرﺣْ َﻣﺔً ِﻣﻧﱠﺎ ِﻣ ْن ﺑَ ْﻌ ِد‬


‫ﺿ ﱠرا َء َﻣ ﱠ‬
dokunan bir sonra tarafımızdan bir oysa ona
zarardan rahmet tattırırsak

ً‫ﺳﺎﻋَﺔَ ﻗَﺎﺋِ َﻣﺔ‬ ُ َ‫ﻟَﯾَﻘُوﻟَ ﱠن َھذَا ِﻟﻲ َو َﻣﺎ أ‬


‫ظ ﱡن اﻟ ﱠ‬
kopacağını
da kıyâmetin sanmıyorum benim
bu kuşkusuz
hakkımdır der ki
Oysa ona dokunan bir zarardan sonra tarafımızdan bir
rahmet tattırırsak, kuşkusuz der ki: “Bu benim
hakkımdır. Kıyâmetin kopacağını da sanmıyorum. (41:50)
ٓ ٰ ُ ‫ﯾن ا‬ ِ ‫ﺳ َﻌ ْو َن ِٓﻓﻲ ٰاﯾَﺎﺗِﻧَﺎ ُﻣ َﻌ‬ َ ‫َواﻟﱠذ‬
َ ‫ﺿ ُر‬
‫ون‬ ِ ‫وﻟﺋِ َك ﻓِﻲ ا ْﻟﻌَذَا‬
َ ْ‫ب ُﻣﺣ‬
hazır
َ ‫ﺎﺟ ِز‬ ْ ‫ِﯾن َﯾ‬
azab işte (bizi) âciz âyetlerimizi (geçersiz uğraşanlar
bulundurulacak içinde onlar bırakmak için kılma) konusunda
olanlardır
Âyetlerimizi (geçersiz kılma) konusunda (bizi)
âciz bırakmak için uğraşanlar, işte onlar, azab
içinde hazır bulundurulacak olanlardır. 34:38) 61

َ ‫ﻲ إِ ﱠﻻ َﻣ ْوﺗَﺗُﻧَﺎ ْاﻷُوﻟَﻰ َو َﻣﺎ ﻧَﺣْ ُن ِﺑ ُﻣ ْﻧﺷ َِر‬


‫ﯾن‬ َ ‫إِ ْن ِھ‬
diriltilecek biz ilk ölümümüzden başka bir şey
değiliz yoktur

İlk ölümümüzden başka bir şey yoktur. Biz


(ölümden sonra) diriltilecek değiliz. (44:35)

َ ُ‫ِﯾن َظﻠَ ُﻣوا اِﻧﱠ ُﮭ ْم ُﻣ ْﻐ َرﻗ‬


‫ون‬ َ ‫ﺎط ْﺑﻧِﻲ ﻓِﻲ اﻟﱠذ‬
ِ ‫َو َﻻ ﺗ ُ َﺧ‬
boğulacaklardır şüphesiz onlar zulmedenlermuhatap
benimle
hakkında olma

Zulmedenler hakkında benimle muhatap olma.


Şüphesiz onlar boğulacaklardır! (11:37) 62
334

YAPAGELMEK: Geniş zaman fiilinden önce ( ‫) ﮐﺎن‬


fiilinin geçmiş zamanı gelirse “geçmişte
sürekli yapmak, yapa gelmek, ede gelmek”
anlamları elde edilir.

َ ‫َﺎن ﻟَ ُﻛ ْم‬
‫ﻋﻠَ ْﯾﻧَﺎ‬ ٰ ُ ‫َوﻗَﺎﻟَتْ ا‬
َ ‫وﻟﯾ ُﮭ ْم ِﻻ ُ ْﺧ ٰرﯾ ُﮭ ْم ﻓَ َﻣﺎ ﻛ‬
bizden sizin yoktur sonrakileri öncekiler ise derler ki
için

ِ ‫اب ِﺑ َﻣﺎ ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم ﺗ َ ْﻛ‬


َ ُ ‫ﺳﺑ‬
‫ون‬ ْ َ‫ِﻣ ْن ﻓ‬
َ َ‫ﺿ ٍل ﻓَذُوﻗُوا ا ْﻟﻌَذ‬
olduğunuzda o halde tadın bir
kazanmakta üstünlüğünüz
n dolayı azabı

Öncekiler ise sonrakileri için derler ki: “Sizin


bizden bir üstünlüğünüz yoktur. O halde kazanmakta
olduğunuzdan dolayı azabı tadın!” (18:39) 63

َ ‫ث َو ٰﻟ ِﻛﻧﱠ ُﻛ ْم ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم َﻻ ﺗ َ ْﻌﻠَ ُﻣ‬


‫ون‬ ِ ‫ﻓَ ٰﮭذَا َﯾ ْو ُم ا ْﻟ َﺑ ْﻌ‬
bilmiyor idiniz fakat siz diriliş günüdür işte bu

İşte bu, diriliş günüdür, fakat siz bilmiyor idiniz. (30:56)

َ ُ‫ﺛ ُ ﱠم ا ِٰﻟﻰ َر ِﺑّ ُﻛ ْم َﻣ ْر ِﺟﻌُ ُﻛ ْم ﻓَﯾُﻧَ ِﺑّﺋ ُ ُﻛ ْم ِﺑ َﻣﺎ ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم ِﻓﯾ ِﮫ ﺗَ ْﺧﺗ َ ِﻠﻔ‬
‫ون‬
ayrılığa hakkında olduğunuz size haber dönüşünüz sonra başkasının
düşmekte şeyleri verecektir Rabbinizedir

Sonra dönüşünüz Rabbinizedir. Hakkında ayrılığa (6:164)


düşmekte olduğunuz şeyleri size haber verecektir.
ٓ
ِ ‫ﺷ َﮭدُ ا َ ْر ُﺟﻠُ ُﮭ ْم ِﺑ َﻣﺎ ﻛَﺎﻧُوا ﯾَ ْﻛ‬
َ ُ ‫ﺳﺑ‬
‫ون‬ ِ ‫ا َ ْﻟﯾَ ْو َم ﻧَ ْﺧ ِﺗ ُم ﻋ َٰﻠﻰ ا َ ْﻓ َوا ِھ ِﮭ ْم َوﺗ ُ َﻛ ِﻠّ ُﻣ ٓﻧَﺎ ا َ ْﯾد‬
ْ َ ‫ِﯾﮭ ْم َوﺗ‬
olduklarını ayakları da ve şahidlik elleri bize ağızlarını mühürleriz o gün
kesbetmiş yapar söyler de

O gün ağızlarını mühürleriz de, kesbetmiş olduklarını


bize elleri söyler ve ayakları da şahidlik yapar. (36:65)
64
335

َ‫ﺳ َودﱠتْ ُو ُﺟو ُھ ُﮭ ْم اَ َﻛﻔَ ْرﺗ ُ ْم ﺑَ ْﻌد‬ َ ‫ﻓَﺎ َ ﱠﻣﺎ اﻟﱠذ‬


ْ ‫ِﯾن ا‬
sonra inkâr mı ettiniz? yüzleri kararanlara gelince

‫ون‬ َ َ‫ ْم ﻓَذُوﻗُوا ا ْﻟ َﻌذ‬iman


َ ‫اب ِﺑ َﻣﺎ ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم ﺗ َ ْﻛﻔُ ُر‬ ‫اِﯾ َﻣﺎﻧِ ُﻛ‬
inkâr olduğunuzdan azabı öyle ise
etmekte dolayı tadın ettikten
Yüzleri kararanlara gelince (onlara şöyle denilecek):
“İman ettikten sonra inkâr mı ettiniz? Öyle ise inkâr
etmekte olduğunuzdan dolayı azabı tadın!” (3:106)
‫ع ﻓِﻲ اﻟدﱡ ْﻧﯾَﺎ ﺛ ُ ﱠم اِﻟَ ْﯾﻧَﺎ َﻣ ْر ِﺟﻌُ ُﮭ ْم ﺛ ُ ﱠم‬
ٌ ‫َﻣﺗَﺎ‬
sonra da dönüşleri bizedir sonra dünyada bir geçimlik vardır

َ ‫ﺷدِﯾدَ ﺑِ َﻣﺎ ﻛَﺎﻧُوا ﯾَ ْﻛﻔُ ُر‬


‫ون‬ َ َ‫ﻧُذِﯾﻘُ ُﮭ ُم ا ْﻟﻌَذ‬
‫اب اﻟ ﱠ‬
inkâr olduklarından şiddetli azabı onlara
etmekte dolayı tattıracağız
Sonra dönüşleri bizedir. Sonra da inkâr etmekte (10:70)
olduklarından dolayı onlara şiddetli azabı tattıracağız.
65

ُ‫ﻓَﺎ َ ْﻋﻘَﺑَ ُﮭ ْم ﻧِﻔَﺎﻗﺎ ً ِﻓﻲ ﻗُﻠُو ِﺑ ِﮭ ْم ا ِٰﻟﻰ َﯾ ْو ِم ﯾَ ْﻠﻘَ ْوﻧَﮫ‬


O’nunla karşılaşacakları güne kadar kalplerine nifakı yerleştirdi

َ ُ‫ﻋدُوهُ َوﺑِ َﻣﺎ ﻛَﺎﻧُوا َﯾ ْﻛ ِذﺑ‬


‫ون‬ َ ‫ِﺑ َٓﻣﺎ ا َ ْﺧﻠَﻔُوا‬
َ ‫ﷲ َﻣﺎ َو‬
yalan söylüyor ve verdikleri sözden Allah’a dönmeleri sebebiyle
olmaları
Allah’a verdikleri sözden dönmeleri ve yalan söylüyor
olmaları sebebiyle O’nunla karşılaşacakları güne
kadar, kalplerine nifakı yerleştirdi. (9:77)
‫اﻻﺛْ ِم‬
ِ ْ ‫ُون ﻓِﻲ‬ َ ُ‫َوﺗَ ٰرى َﻛﺛِﯾرا ً ِﻣ ْﻧ ُﮭ ْم ﯾ‬
َ ‫ﺳ ِﺎرﻋ‬
günah işlemede koşuşturduklarını onlardan çoğunun görürsün

َ ُ‫س َﻣﺎ ﻛَﺎﻧُوا ﯾَ ْﻌ َﻣﻠ‬


‫ون‬ َ ْ‫ﺳﺣْ تَ ﻟَ ِﺑﺋ‬ ِ ‫َوا ْﻟﻌُد َْو‬
‫ان َواَ ْﻛ ِﻠ ِﮭ ُم اﻟ ﱡ‬
yapmakta oldukları şey ne kötüdür haram ve yemede düşmanlık yapmada

Onlardan çoğunun günah işlemede, düşmanlık


yapmada ve haram yemede koşuşturduklarını
görürsün. Yapmakta oldukları şey ne kötüdür! (5:62)66
336

َ ‫ﻗَﺎ ٓﻟُوا اَ ِﺟﺋْﺗَﻧَﺎ ِﻟﻧَ ْﻌﺑُدَ ﷲَ َوﺣْ دَهُ َوﻧَذَ َر َﻣﺎ ﻛ‬


‫َﺎن ﯾَ ْﻌﺑُدُ ٰاﺑَٓﺎ ُؤﻧَﺎ‬
babalarımızın tapmakta bırakalım bir tek Allah’a sen bize diye dediler
olduklarını ibadet edelim mi geldin? ki
Dediler ki: “Sen bize, bir tek Allah’a ibadet edelim ve
babalarımızın tapmakta olduklarını bırakalım diye mi (7:70)

َ ‫ﺻﻧَ ُﻊ ﻓِ ْرﻋ َْو ُن َوﻗَ ْو ُﻣﮫُ َو َﻣﺎ ﻛَﺎﻧُوا َﯾ ْﻌ ِرﺷ‬


‫ُون‬ َ ‫َودَ ﱠﻣ ْرﻧَﺎ َﻣﺎ ﻛ‬
ْ َ‫َﺎن ﯾ‬
yükseltmekte ve olduklarını da ve kavminin firavun yapmakta olduğunu yok ettik

Firavun ve kavminin yapmakta olduğunu ve


yükseltmekte olduklarını da yok ettik. (7:137)

َ ُ‫ِﯾن ٰا َﻣﻧُوا َوﻛَﺎﻧُوا ﯾَﺗﱠﻘ‬


‫ون‬ ٰ ْ ‫َو َﻻَﺟْ ُر‬
َ ‫اﻻ ِﺧ َر ِة َﺧ ْﯾ ٌر ِﻟﻠﱠذ‬
sakınmakta ve olanlar iman daha ahiret mükâfatı
için edenler hayırlıdır ise
Ahiret mükâfatı ise, iman edenler ve
sakınmakta olanlar için daha hayırlıdır. (12:57) 67

Kelimelerin anlamlarını yazın.


َ
‫ﻏدًا‬ ‫َﺟﺎ ِﻋ ٌل‬ ‫َرﺑﱡ َك‬
Yarın Kılan, yapan Senin rabbin

َ ‫ِﺑ ُﻣ ْن ﺷ َِر‬
‫ﯾن‬ ‫ﻓَﺎ ِﻋ ٌل‬ ‫َﻻ ﺗَﻘُوﻟَ ﱠن‬
Yayılanlar Yapan Sakın deme

َ ‫ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم ﺗ َ ْﻛﻔُ ُر‬


‫ون‬ ‫ﺎﻣ ُﻊ‬
ِ ‫َﺟ‬ ‫ب‬
َ ‫َر ْﯾ‬
İnkar edegeldiniz Toplayan Süphe

‫ﺢ‬ ْ ‫ﻓَﺎ‬
ِ َ‫ﺻﻔ‬ َ ‫ِﺑ ُﻣ ْﺧ َر ِﺟ‬
‫ﯾن‬ ‫ب‬ َ َ‫ﻧ‬
ٌ ‫ﺻ‬
O halde hoş gör Çıkarılanlar Yorgunluk
337

َ ُ ‫َﻣ ِﯾّﺗ‬
‫ون‬ َ‫ﺳﺎﻋَﺔ‬
‫اﻟ ﱠ‬ َ ُ‫ُﻣ ْﻐ َرﻗ‬
‫ون‬
Ölüler, ölenler Kıyametin vakti Boğulanlar

‫دَاﻓِ ٍﻊ‬ ً ‫َﻣ ْﻔﻌُوﻻ‬ ‫ُﻣ ِﻘﯾ ٌم‬


Savan Yapılan Ayağa kaldıran

َ ‫اﺟ ُﻊ‬
‫ون‬ ِ ‫َر‬ ٌ‫ُﻣ ِﺻﯾ َﺑﺔ‬ ‫ﺻﺎﺑَﺗْ ُﮭ ْم‬
َ َ‫ا‬
Dönenler Müsibet, sıkıntı Onlara çarptı

َ ُ‫ﻛَﺎﻧُوا ﯾَ ْﻛ ِذﺑ‬
‫ون‬ َ ُ‫َاﺧﻠ‬
‫ون‬ ِ ‫د‬ ُ‫َو ْﻋدُ ه‬
Yalan söyleyegeldiler Girenler Onun vaadi

‫ُﻣ ْن ﻓَ ِط ٌر‬ ً‫ﻗَﺎﺋِ َﻣﺔ‬ ‫ﯾَ ْو َﻣﺋِ ٍذ‬


Yarılan Ayağa kalkan O gün

َ ُ‫ﻟَ َﻣﺣْ ُﺟوﺑ‬


‫ون‬ َ ‫ِﺑ ُﻣ ْﻌ ِﺟ ِز‬
‫ﯾن‬ َ ِ‫ﺑِ َﻣ ْﺑﻌُوﺛ‬
‫ﯾن‬
Perdelenenler Aciz bırakanlar Diriltilenler

َ ‫ﺿ ُر‬
‫ون‬ َ ْ‫ُﻣﺣ‬ ‫ون‬ ِ ‫ﻛُﻧﺗ ُ ْم ﺗ َ ْﻛ‬
َ ُ ‫ﺳﺑ‬ َ ‫ﻛَﺎﻧُوا ﯾَ ْﻛﻔُ ُر‬
‫ون‬
Hazır edilenler Kazanageldiniz İnkar edegeldiler

َ ُ‫ﻛَﺎﻧُوا ﯾَ ْﻌ َﻣﻠ‬
‫ون‬ َ ُ‫ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم ِﻓﯾ ِﮫ ﺗ َ ْﺧﺗَ ِﻠﻔ‬
‫ون‬ َ ‫ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم ﺗ َ ْﻛﺗ ُ ُﻣ‬
‫ون‬
Yapa geldiler Üzerinde anlaşamadınız Saklaya geldiniz
338

41.DERS

ً‫ﺳ ٰرى ﺑِﻌَ ْﺑ ِد ِه ﻟَ ْﯾﻼ‬ ْ َ ‫ﺎن اﻟﱠـ ٓذِي ا‬ َ ‫ﺳ ْﺑ َﺣ‬ُ


bir gece kulunu götüren münezzehtir
َ ‫ﺳ ِﺟ ِد ْاﻻَ ْﻗ‬
‫ﺻﺎ‬ ْ ‫ِﻣ َن ا ْﻟ َﻣ‬
ْ ‫ﺳ ِﺟ ِد ا ْﻟ َﺣ َر ِام اِﻟَﻰ ا ْﻟ َﻣ‬
Mescid-i Aksa’ya Mescid-i Haram’dan
‫ﺎر ْﻛﻧَﺎ َﺣ ْوﻟَﮫُ ِﻟﻧُ ِرﯾَﮫُ ِﻣ ْن ٰاﯾَﺎﺗِﻧَﺎ‬
َ ‫اﻟﱠذِي َﺑ‬
bir kısım kendisine çevresini mübarek
ayetlerimizi gösterelim diye kıldığımız
﴾١﴿ ‫ﯾر‬ ‫اِﻧﱠﮫُ ُھ َو اﻟ ﱠ‬
ُ ‫ﺳ ِﻣﯾ ُﻊ ا ْﻟﺑَ ِﺻ‬
her şeyi görendir hakkıyla işitendir şüphesiz O
Kendisine bir kısım
ayetlerimizi gösterelim diye, kulunu (Muhammed’i) bir
gece Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız
Mescid-i Aksa’ya götüren münezzehtir. Şüphesiz O,
hakkıyla işitendir, her şeyi görendir.

َ ‫َو ٰاﺗَ ْﯾﻧَﺎ ُﻣو‬


َ َ ‫ﺳﻰ ا ْﻟ ِﻛﺗ‬
‫ﺎب َو َﺟﻌَ ْﻠﻧَﺎهُ ُھدًى‬
bir hidâyet ve onu kıldık kitap Musa’ya verdik

ً‫ﺳ َٓرا ٴﯾِ َل ا َ ﱠﻻ ﺗَﺗ ﱠ ِﺧذُوا ِﻣ ْن دُوﻧِﻲ َو ِﻛﯾﻼ‬


ْ ِ‫ِﻟﺑَ ِٓﻧﻲ ا‬
vekil Benden başkasını edinmeyin diye israiloğullarına

Musa’ya kitap verdik ve onu: “Benden başkasını


vekil edinmeyin” diye İsrailoğullarına bir hidâyet
kıldık.
339
İSMİ ZAMAN- İSMİ MEKAN: Bir işin yapılma zamanını
veya yerini gösteren isimlerdir. Mim ile
başlayan üç kalıp halinde olur: ٌ‫ َﻣ ْﻔﻌَﻠَﺔ‬،‫ َﻣ ْﻔﻌَ ٌل‬،‫ َﻣ ْﻔ ِﻌ ٌل‬Bu
isimlerin çoğulu ‫ َﻣﻔَﺎ ِﻋ ُل‬kalıbı üzere olur.

Mana Çoğul İsmi zaman - mekan Fiil


Secde zamanı
ve yeri ُ‫ﺎﺟد‬
ِ ‫ﺳ‬
َ ‫َﻣ‬ ٌ‫ﺳ ِﺟد‬
ْ ‫َﻣ‬ َ‫ﺳ َﺟد‬
َ
Mesken, ‫ﺳﺎ ِﻛ ُن‬
َ ‫َﻣ‬ ٌ‫ﺳ َﻛﻧَﺔ‬
ْ ‫َﻣ‬ ‫ﺳﻛ ٌَن‬
ْ ‫َﻣ‬ ‫ﺳﻛ ََن‬
َ
ikametgah

Kabir ِ ‫َﻣﻘَﺎ‬
‫ب ُر‬ ٌ‫َﻣ ْﻘ َﺑ َرة‬ ‫ﻗَ َﺑ َر‬
İçme yeri-zamanı ُ ‫َﻣﺷ َِﺎر‬
‫ب‬ ‫ب‬
ٌ ‫َﻣﺷ َْر‬ ‫ب‬
َ ‫ﺷ َِر‬

‫ﺻﺎ‬ ْ ‫ﺳ ِﺟ ِد ا ْﻟ َﺣ َر ِام اِﻟَﻰ ا ْﻟ َﻣ‬


َ ‫ﺳ ِﺟ ِد ْاﻻَ ْﻗ‬ ْ ‫ﺳ ٰرى ِﺑﻌَ ْﺑ ِد ِه ﻟَ ْﯾﻼً ِﻣ َن ا ْﻟ َﻣ‬
ْ َ ‫ﺎن اﻟﱠـ ٓذِي ا‬
َ ‫ﺳ ْﺑ َﺣ‬
ُ
Mescid-i Aksa’ya Mescid-i Haram’dan bir gece kulunu götüren münezzehtir

Kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i


Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız
Mescid-i Aksa’ya götüren münezzehtir. (17:1)

Allah’ın ‫ﷲ‬
ِ َ‫ﺎﺟد‬
ِ ‫ﺳ‬َ ‫َو َﻣ ْن اَ ْظﻠَ ُم ِﻣ ﱠﻣ ْن َﻣﻧَ َﻊ َﻣ‬
mescidlerinde mani kimseden daha kimdir
olan zalim

ْ ‫اَ ْن ﯾُ ْذﻛ ََر ﻓِﯾ َﮭﺎ ا‬


َ ‫ﺳ ُﻣﮫُ َو‬
‫ﺳ ٰﻌﻰ ﻓِﻲ َﺧ َراﺑِ َﮭﺎ‬
ve onların harap çalışan O’nun oralarda zikredilmesine
olması için isminin

Allah’ın mescidlerinde O’nun isminin oralarda


zikredilmesine mani olan ve onların harap olması için
çalışan kimseden daha zalim kimdir?(2:114)
340

‫ﺎس َﻣﺷ َْر َﺑ ُﮭ ۜ ْم‬ َ ‫ﻋ ْﯾﻧ ۜﺎ ً ﻗَ ْد‬


ٍ َ‫ﻋ ِﻠ َم ُﻛ ﱡل اُﻧ‬ َ ‫ﻓَﺎ ْﻧﻔَ َﺟ َرتْ ِﻣ ْﻧﮫُ اﺛْﻧَﺗَﺎ‬
َ َ‫ﻋﺷ َْرة‬
Kendi içecekleri yeri insanların hepsi bilmişti pınar on iki ondan fışkırdı

Ondan, on iki pınar fışkırdı. İnsanların hepsi


kendi içecekleri yeri bilmişti. (2:60)

َ ُ‫ِﯾن َظﻠَ ُٓﻣوا ا َ ْﻧﻔ‬


‫ﺳ ُﮭ ْم‬ َ ‫ﺳ َﻛ ْﻧﺗ ُ ْم ﻓِﻲ َﻣ‬
َ ‫ﺳﺎ ِﻛ ِن اﻟﱠذ‬ َ ‫َو‬
nefislerine zulmedenlerin siz yerleştikleri yerlerde oturdunuz

Siz, nefislerine zulmedenlerin yerleştikleri


yerlerde oturdunuz. (14:45)

ِ ‫ب ﻓَﺎ َ ْﯾﻧَ َﻣﺎ ﺗ ُ َوﻟﱡوا ﻓَﺛَ ﱠﻣﺎ َوﺟْ ﮫُ ﱣ‬


�‫ا‬ ُ ‫� ا ْﻟ َﻣﺷ ِْر‬
ُ ‫ق َوا ْﻟ َﻣ ْﻐ ِر‬ ِ ‫َو ِ ﱣ‬
Allah'ın İşte dönerseniz Artık Batı da Doğu da Allah’ındır
vechi oradadır nereye
Doğu da batı da Allah’ındır! Artık nereye
dönerseniz, Allah’ın vechi /rızası oradadır. (2:115)
75

‫ون‬ ِ ‫ق َوا ْﻟ َﻣﻐَ ِﺎر‬


َ ‫ب ِإﻧﱠﺎ ﻟَﻘَﺎد ُِر‬ ِ ‫ب ا ْﻟ َﻣﺷ َِﺎر‬ ِ ‫ﻓَ َﻼ أ ُ ْﻗ‬
ِ ّ ‫ﺳ ُم ِﺑ َر‬
gücümüz yeter bizim ve batıların doğuların Rabbine yemin ederim ki

Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim


ki, Bizim gücümüz yeter. (70:40)

ٍ ُ‫ت ﯾَ ْو ٍم َﻣ ْﻌﻠ‬
‫وم‬ ‫ﻓَ ُﺟ ِﻣ َﻊ اﻟ ﱠ‬
ِ ‫ﺳ َﺣ َرةُ ِﻟ ِﻣﯾﻘَﺎ‬
belli bir günün belirlenen sihirbazlar böylece bir
vaktinde araya getirildi
Böylece sihirbazlar belli bir günün belirlenen
vaktinde bir araya getirildi. (26:38)

‫اَ ْﻟ ٰﮭﯾ ُﻛ ُم اﻟﺗﱠﻛَﺎﺛ ُ ُر َﺣﺗﱣﻰ ُز ْرﺗ ُ ُم ا ْﻟ َﻣﻘَﺎ ِﺑ َر‬


kabirleri ziyaret sonunda çokluk yarışı sizi oyaladı
ettiniz
Sizi, çokluk yarışı oyaladı. Sonunda kabirleri
ziyaret ettiniz. (102:1-2) 76
341

‫ﻗَﺎﻟُوا ﯾَﺎ َو ْﯾﻠَﻧَﺎ َﻣ ْن ﺑَﻌَﺛَﻧَﺎ ِﻣ ْن َﻣ ْرﻗَ ِدﻧَ ۢﺎ‬


uyuduğumuz bizi kim eyvah derler ki
yerden kaldırdı bize!

Derler ki: “Eyvah bize! Kim bizi uyuduğumuz


yerden (kabrimizden) kaldırdı? (36:52)

َ ‫ﺎﺟ ِﻊ َﯾ ْدﻋ‬
‫ُون‬ ِ ‫ﺿ‬َ ‫ﺗَﺗَ َﺟ ٰﺎﻓﻰ ُﺟﻧُوﺑُ ُﮭ ْم ﻋ َِن ا ْﻟ َﻣ‬
duâ ederler yataklarından yanları uzak kalır

َ ُ‫َرﺑﱠ ُﮭ ْم َﺧ ْوﻓﺎ ً َو َط َﻣﻌﺎ ً َو ِﻣ ﱠﻣﺎ َر َز ْﻗﻧَﺎ ُھ ْم ﯾُ ْﻧ ِﻔﻘ‬


‫ون‬
(Allah yolunda) ve kendilerine ve ümit korkarak Rablerine
harcarlar verdiğimiz rızıktan da ederek

Yanları yataklarından uzak kalır, korkarak ve ümit


ederek Rablerine duâ ederler ve kendilerine
verdiğimiz rızıktan da (Allah yolunda) harcarlar. (32:16)
77

ٍ ‫ﺻ ْﺑ ُﺢ ﺑِﻘَ ِرﯾ‬
‫ب‬ َ ‫ﺻ ْﺑ ُﺢ اَﻟَ ْﯾ‬
‫س اﻟ ﱡ‬ ‫ا ﱠِن َﻣ ْو ِﻋدَ ُھ ُم اﻟ ﱡ‬
yakın sabah değil mi sabah onlara va’d olunan şüphesiz
vaktidir (azab) zamanı
Şüphesiz onlara va’d olunan (azab) zamanı
sabah vaktidir. Sabah yakın değil mi? (11:81)
‫ﻲ ا ْﻟ َﻣﺄ ْ ٰوى‬
َ ‫ﻓَﺎ َ ﱠﻣﺎ َﻣ ْن َط ٰﻐﻰ َو ٰاﺛَ َر ا ْﻟ َﺣ ٰﯾوةَ اﻟدﱡ ْﻧ َﯾﺎ ﻓَﺎ ﱠِن ا ْﻟ َﺟ ِﺣﯾ َم ِھ‬
barınaktır cehennem şüphesiz dünya hayatını ve tercih ederse azarsa artık kim

Artık kim azarsa. Ve dünya hayatını tercih ederse.


Şüphesiz cehennem (ona) barınaktır. (79:37-39)
َ ْ‫ب اﻟﻧﱠ ِﺎر َو ِﺑﺋ‬
ُ ‫س ا ْﻟ َﻣ ِﺻ‬
‫ﯾر‬ َ ‫ﺿ َط ﱡر ُٓه ا ِٰﻟﻰ‬
ِ ‫ﻋذَا‬ ْ َ ‫ﻗَﺎ َل َو َﻣ ْن َﻛﻔَ َر ﻓَﺎ ُ َﻣ ِﺗ ّﻌُﮫُ ﻗَ ِﻠﯾﻼً ﺛ ُ ﱠم ا‬
varılacak ne kötü ateşin onu sonra az bir süre inkâr ederse Kim
yerdir orası azabına maruzbırakırım onu faydalandırır buyurdu ki

(Allah da) buyurdu ki: “Kim inkâr ederse, az bir süre


onu faydalandırır, sonra ateşin azabına onu maruz
bırakırım. Ne kötü varılacak yerdir orası! (2:126) 78
342

‫س َﻣﺛْ َوى اﻟ ﱠ‬
َ ‫ظﺎ ِﻟ ِﻣ‬
‫ﯾن‬ ُ ‫َو َﻣﺄ ْ ٰوﯾ ُﮭ ُم اﻟﻧﱠ‬
َ ْ‫ﺎر َو ِﺑﺋ‬
zalimlerin barınacakları ne ateştir varacakları
yer kötüdür yer
Onların varacakları yer ateştir. Zalimlerin
barınacakları yer ne kötüdür! (3:151)

‫ق‬ َ ‫ﺎق ِإﻟَﻰ َر ِﺑّ َك َﯾ ْو َﻣ ِﺋ ٍذ ا ْﻟ َﻣ‬


ُ ‫ﺳﺎ‬ ِ ‫ﺳ‬‫ق ﺑِﺎﻟ ﱠ‬
ُ ‫ﺳﺎ‬ ِ ‫َوا ْﻟﺗَﻔﱠ‬
‫ت اﻟ ﱠ‬
sevk o gün yalnızca Rabbinedir bacağa bacak ve dolaşır

Ve bacak bacağa dolaşır. O gün sevk yalnızca


Rabbinedir. (75:29-30)

َ َ‫وم َو ِإﻧﱠﮫُ ﻟَﻘ‬


َ ‫ﺳ ٌم ﻟَ ْو ﺗَ ْﻌﻠَ ُﻣ‬
‫ون ﻋ َِظﯾ ٌم‬ ِ ‫ﻓَ َﻼ أ ُ ْﻗ‬
ِ ‫ﺳ ُم ِﺑ َﻣ َواﻗِ ِﻊ اﻟﻧﱡ ُﺟ‬
büyük bilirseniz eğer bir gerçekten yerlerine yemin ederim
yemindir bu yıldızların ki

Yıldızların yerlerine yemin ederim ki, Eğer


bilirseniz gerçekten bu büyük bir yemindir. 79
(56:75)

İSMİ ALET: İsmi alet ‫ ِﻣ ْﻔ َﻌﺎ ٌل‬veznine göre olur. Çoğulu


ise ‫ َﻣﻔَﺎ ِﻋ ٌل‬vezninde olur.

Mana Çoğul İsmi alet Kök Fiil

Anahtar ‫َﻣﻔَﺎﺗِ ٌﺢ‬ ٌ ‫ِﻣ ْﻔﺗَﺎ‬


‫ح‬ ‫ﻓَﺗَ َﺢ‬

Merdiven ‫ج‬
ٌ ‫َﻣﻌَ ِﺎر‬ ‫ج‬
ٌ ‫ِﻣ ْﻌ َرا‬ ‫ﻋ ََر َج‬
Tartı ‫َﻣ َو ِاز ٌن‬ َ ‫ِﻣ‬
ٌ ‫ﯾز‬
‫ان‬ ‫َو َز َن‬
343

O’ndan ِ ‫َو ِﻋ ْﻧدَهُ َﻣﻔَﺎﺗِـ ُﺢ ا ْﻟﻐَ ْﯾ‬


‫ب َﻻ ﯾَ ْﻌﻠَ ُﻣ َٓﮭﺎ ا ﱠِﻻ ُھ َو‬
Onları bilmez başkası gaybın anahtarları O’nun katındadır
Gaybın anahtarları O’nun katındadır, onları
O’ndan başkası bilmez. (6:59)
ِ ‫س ﻟَﮫُ دَا ِﻓ ٌﻊ ِﻣ َن ﱠ‬
ِ‫ا� ذِي ا ْﻟ َﻣﻌَ ِﺎرج‬ ٍ ‫ﺳﺎ ِﺋ ٌل ِﺑ َﻌذَا‬
َ ِ‫ب َوا ِﻗ ٍﻊ ِﻟ ْﻠﻛَﺎﻓ‬
َ ‫رﯾن ﻟَ ْﯾ‬ َ ‫ﺳﺄ َ َل‬
َ
Yükselme geri çevirecek Allah yoktur 0 kâfirler bir azabı istedi
isteyen
vasıtalarının sahibi olan katındandır onu içindir gerçekleşecek birisi
İsteyen birisi, gerçekleşecek bir azabı istedi. O
kâfirler içindir. Onu geri çevirecek yoktur. Yükselme
vasıtalarının sahibi olan, Allah katındandır. (70:1-3)
‫ح‬ ْ ‫ور ِه ﻛ َِﻣﺷ ْٰﻛو ٍة ﻓِﯾ َﮭﺎ ِﻣ‬
ٌ ‫ﺻﺑَﺎ‬ ِ ‫ت َو ْاﻻَ ْر‬
ِ ُ‫ض َﻣﺛ َ ُل ﻧ‬ ِ ‫ﺳ ٰﻣ َوا‬ ُ ُ‫اَ�ُ ﻧ‬
‫ور اﻟ ﱠ‬
lamba içinde bir kandillik O`nun misali ve göklerin nurudur Allah
bulunan gibidir nurunun yerin
Allah, göklerin ve yerin nurudur. O`nun nurunun
misali, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. (24:35)
81

ْ ‫ان ِﺑﺎ ْﻟ ِﻘ‬


‫ﺳ ِط‬ َ ‫َوﯾَﺎ ﻗَ ْو ِم اَ ْوﻓُوا ا ْﻟ ِﻣ ْﻛﯾَﺎ َل َوا ْﻟ ِﻣ‬
َ ‫ﯾز‬
adaletle ve tartıyı ölçüyü tam yapın ey kavmim

َ ‫ﺳد‬
‫ِﯾن‬ ِ ‫ﺷﯾَٓﺎ َء ُھ ْم َو َﻻ ﺗ َ ْﻌﺛ َ ْوا ِﻓﻲ ْاﻻَ ْر‬
ِ ‫ض ُﻣ ْﻔ‬ ْ َ ‫ﺎس ا‬ ُ ‫َو َﻻ ﺗ َ ْﺑ َﺧ‬
َ ‫ﺳوا اﻟﻧﱠ‬
ifsad ediciler yeryüzünde bozgunculuk eşyalarını insanlara eksik
olarak yapmayın vermeyin

Ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın!


İnsanlara eşyalarını eksik vermeyin ve yeryüzünde
ifsad ediciler olarak bozgunculuk yapmayın. (11:85)

ً ‫ﺷ ْﯾـٴﺎ‬
َ ‫س‬ ٌ ‫ﺳ َط ِﻟﯾَ ْو ِم ا ْﻟ ِﻘ ٰﯾ َﻣ ِﺔ ﻓَ َﻼ ﺗ ُ ْظﻠَ ُم َﻧ ْﻔ‬ َ ‫ﺿ ُﻊ ا ْﻟ َﻣ َو ِاز‬
ْ ‫ﯾن ا ْﻟ ِﻘ‬ َ َ‫َوﻧ‬
hiçbir hiçbir zulme kıyâmet günü adalet terazileri biz koyarız
şeyle nefis uğramaz için

Biz kıyâmet günü için adalet terazileri koyarız.


Hiçbir nefis hiçbir şeyle zulme uğramaz. (21:47)
82
344
Kelimelerin anlamlarını yazın.
ْ ‫ِﻣ‬
‫ﺷﻛَﺎ ٍة‬ ُ ‫َﻣ ْﻐ ِر‬
‫ب‬ ‫َﻣﺎ ْ َو ٰى‬
Fanus Batı Sığınma yeri

‫ح‬
ٌ ‫ﺻﺑَﺎ‬
ْ ‫ِﻣ‬ ‫َﻣﻔَﺎﺗِ ُﺢ‬ ‫َﻣﺛْ َو ٰى‬
Lamba Anahtarlar Yaşama yeri

‫ﯾر‬
ُ ‫َﻣ ِﺻ‬ ‫َﻣﻘَﺎ ِﺑ َر‬ ‫َﻣ ْرﻗَ ِدﻧَﺎ‬
Dönüş yeri, oluş
yeri Gömülme yerleri Uyku yerimiz

‫ﺎﺟ ِﻊ‬
ِ ‫ﺿ‬َ ‫َﻣ‬ ُ‫َﻣﻘَﺎ ِﻟﯾد‬ َ‫ﺎﺟد‬
ِ ‫ﺳ‬
َ ‫َﻣ‬
Yataklar, ölüm yerleri Kilitler Secde yerleri

ِ‫َﻣﻌَ ِﺎرج‬ ‫ِﻣ ْﻛﯾَﺎ َل‬ ‫ق‬


ُ ‫ﺳﺎ‬
َ ‫َﻣ‬
Merdivenler, yükselme
yolları Sevk edilme yeri Sevk edilme yeri

‫َﻣ َواﻗِ ِﻊ‬ َ ‫َﻣ َو ِاز‬


‫ﯾن‬ ‫ﺳﺎ ِﻛ ِن‬
َ ‫َﻣ‬
Mevkiler, yerler Tartılar Meskenler

ِ ‫ِﻣﯾﻘَﺎ‬
‫ت‬ ‫َﻣ ْو ِﻋدَ ُھ ُم‬ ‫ان‬ َ ‫ِﻣ‬
َ ‫ﯾز‬
Belirlenmiş vakit Vaad edilen zamanları Tartı

ِ ‫َﻣﻐَ ِﺎر‬
‫ب‬ ‫ق‬
ُ ‫َﻣﺷ ِْر‬ ‫َﻣﺷ َْر َﺑ ُﮭ ْم‬
Batılar Doğu İçme yerleri
345

42.DERS

َ ُ‫ون ﺛَ ٰﻠﺛَﺔٌ َرا ِﺑﻌُ ُﮭ ْم َﻛ ْﻠﺑُ ُﮭ ْم َو َﯾﻘُوﻟ‬


‫ون‬ َ ُ‫ﺳ َﯾﻘُوﻟ‬
َ
diyecekler dördüncüleri üç (kişi)dir diyecekler
köpekleridir
‫ب‬
ِ ‫ﺳ ُﮭ ْم َﻛ ْﻠﺑُ ُﮭ ْم َرﺟْ ﻣﺎ ً ﺑِﺎ ْﻟﻐَ ْﯾ‬ َ ٌ‫ﺳﺔ‬
ُ ‫ﺳﺎ ِد‬ َ ‫َﺧ ْﻣ‬
(bu) gayba/ taş köpekleridir altıncıları beştirler
bilinmeyene atmaktır

ِ َ ‫ﺳ ْﺑﻌَﺔٌ َوﺛ‬
‫ﺎﻣﻧُ ُﮭ ْم َﻛ ْﻠﺑُ ُﮭ ْم‬ َ ُ‫َو َﯾﻘُوﻟ‬
َ ‫ون‬
köpekleridir sekizincileri yedidirler diyecekler

(Ehl-i Kitaptan kimisi:) “(Onlar) üç (kişi)dir, dördüncüleri


köpekleridir” diyecekler. (Kimisi de:) “beştirler, altıncıları
köpekleridir” diyecekler. (Bu,) gayba/bilinmeyene taş atmaktır.
(Kimileri de:) “yedidirler, sekizincileri köpekleridir” diyecekler.

‫ﻗُ ْل َر ِﺑّﻲ ا َ ْﻋﻠَ ُم ﺑِ ِﻌدﱠﺗِ ِﮭ ْم َﻣﺎ ﯾَ ْﻌﻠَ ُﻣ ُﮭ ْم‬


onları bilir sayılarını en iyi Rabbim de ki
bilendir
ً ‫ﯾﮭ ْم ا ﱠِﻻ ِﻣ َٓرا ًء َظﺎ ِھرا‬ َ‫ا ﱠِﻻ ﻗَ ِﻠﯾ ٌل ﻓ‬
ِ ‫ َﻼ ﺗ ُ َﻣ ِﺎر ِﻓ‬pek
açık dışında onlar öyle ise ancak az
delillerin hakkında tartışma kimse

َ َ‫ا‬
﴾٢٢﴿ ً ‫ﺣدا‬ ‫ﯾﮭ ْم ِﻣ ْﻧ ُﮭ ْم‬ ِ ‫ﺳﺗَ ْﻔ‬
ِ ِ‫ت ﻓ‬ ْ َ‫َو َﻻ ﺗ‬
hiç kimseye bunlardan onlar ve bir şey
hakkında sorma

De ki: “Rabbim sayılarını en iyi bilendir. Onları pek az


kimse ancak bilir.” Öyle ise onlar hakkında açık delillerin
dışında tartışma ve onlar hakkında bunlardan (Ehl-i
Kitaptan) hiç kimseye bir şey sorma!
346
SAYILAR: Sayıların sonuna ( ‫ ) ة‬eklenerek dişil yapılabilir:
( ٌ‫ﺳﺔ‬
َ ‫ ) َﺧ ْﻣ‬beş. Birinci harften sonra ( ‫ ) ا‬eklenerek sıralama
sayısına döndürülebilir: ( ‫س‬ ِ ‫ ) َﺧ‬beşinci. Kesirli sayılar da
ٌ ‫ﺎﻣ‬
bu köklerden türetilir. Ayrıca, 10-90 arası sayıların sonu,
cümledeki yerine göre ( ‫ ) ون‬yerine ( ‫ ) ﯾن‬seklini alabilir:
َ ُ‫ﺳ ْﺑﻌ‬
( ‫ون‬ َ ) veya ( َ‫ﺳ ْﺑﻌِﯾن‬
َ ) gibi.
Sayı Okunuş Sayı Okunuş Sayı Okunuş
9 ‫ﺳ ٌﻊ‬
ْ ِ‫ﺗ‬ 5 ٌ ‫َﺧ ْﻣ‬
‫س‬ 1 ٌ‫اﺣدٌ اَ َﺣد‬
ِ ‫َو‬
10 ‫ﻋﺷ ٌَر‬
َ 6 ‫ﺳتﱞ‬
ِ 2 ِ َ‫اِﺛْﻧ‬
‫ﺎن اِﺛْﻧَ ْﯾ ِن‬
20 َ ‫ِﻋﺷ ُْر‬
‫ون‬ 7 ‫ﺳ ْﺑ ٌﻊ‬
َ 3 ٌ َ‫ﺛَﻼ‬
‫ث‬
30 َ ُ ‫ﺛَﻼ ﺛ‬
‫ون‬ 8 ٌ ِ‫ﺛ َ َﻣﺎﻧ‬
‫ﻲ‬ 4 ‫اَ ْرﺑَ ٌﻊ‬

Sayı Okunuş Sayı Okunuş Sayı Okunuş

40 َ ُ‫ا َ ْر َﺑﻌ‬
‫ون‬ 100 ٌ‫ِﻣﺎﺋَﺔ‬ 1/2 ‫ْف‬
ُ ‫ِﻧﺻ‬
1/3 ‫ث‬ُ ُ‫ﺛُﻠ‬
50 َ ‫ﺳ‬
‫ون‬ ُ ‫َﺧ ْﻣ‬ 200 ِ َ ‫ِﻣﺎﺋَﺗ‬
‫ﺎن‬
2/3 ِ َ‫ﺛُﻠُﺛ‬
‫ﺎن‬
60 َ ‫ﺳﺗ ﱡ‬
‫ون‬ ِ 1000 ٌ ‫ا َ ْﻟ‬
‫ف‬ 2/3 ‫ﺛُﻠُﺛ َ ْﯾ ِن‬
70 َ ُ‫ﺳ ْﺑﻌ‬
‫ون‬ َ 2000 ‫ا َ ْﻟﻔَ ْﯾ ِن‬ 2/3 ‫ﺛُﻠُﺛ َ ْﻲ‬
1/4 ‫ُرﺑُ ُﻊ‬
80 َ ُ‫ﺛ َ َﻣﺎﻧ‬
‫ون‬
1/6 ‫ُس‬
ُ ‫ﺳد‬ ُ
90 َ ُ ‫ﺳﻌ‬
‫ون‬ ْ ِ‫ﺗ‬ 1/8 ‫ﺛ ُ ُﻣ ُن‬
347

‫ﺳﺗ ﱠ ِﺔ اَﯾﱠ ٍﺎم ﺛ ُ ﱠم‬ َ ‫ت َو ْاﻻَ ْر‬


ِ ‫ض ﻓِﻲ‬ َ َ‫ا ﱠِن َرﺑﱠ ُﻛ ُم ﷲُ اﻟﱠذِي َﺧﻠ‬
‫ﻖ اﻟ ﱠ‬
ِ ‫ﺳ ٰﻣ َوا‬
günde altı ve yeri gökleri yaratan Allah’tır Rabbiniz şüphesiz
Şüphesiz Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde
yaratan Allah’tır. (10:3)

‫ﻋﺷ ََر‬َ َ‫ﺳ َﻌﺔ‬ َ ‫ﺳﻘَ ُر َﻻ ﺗ ُ ْﺑ ِﻘﻲ َو َﻻ ﺗَذَ ُر ﻟَ ﱠوا َﺣﺔٌ ِﻟ ْﻠﺑَﺷ َِر‬
ْ ‫ﻋﻠَ ْﯾ َﮭﺎ ِﺗ‬ َ ‫َو َﻣﺎ أَد َْر‬
َ ‫اك َﻣﺎ‬
on dokuz üzerinde insanı yakar ve geride Sekar nedir bilir
(melek) vardır kavurur bırakmaz komaz misin

Bilir misin Sekar nedir? Geride komaz ve bırakmaz.


İnsanı yakar kavurur. Üzerinde on dokuz vardır. (74:27-30)

ً‫ون ﻧَ ْﻌ َﺟﺔ‬
َ ُ‫ﺳﻌ‬ ْ ِ‫ا ﱠِن ٰھ ٓذَا اَ ِﺧﻲ ﻟَﮫُ ﺗ‬
ْ ِ‫ﺳ ٌﻊ َوﺗ‬
koyunu doksan onun benim bu
dokuz var kardeşimdir kuşkusuz

Kuşkusuz bu benim kardeşimdir, onun doksan


dokuz koyunu var. (38:23) 89

‫ﯾن َر ُﺟﻼً ِﻟ ِﻣﯾﻘَﺎﺗِﻧَﺎ‬ َ ُ‫وﺳﻰ ﻗَ ْو َﻣﮫ‬


َ ‫ﺳ ْﺑ ِﻌ‬ ٰ ‫ﺎر ُﻣ‬ ْ ‫َو‬
َ َ ‫اﺧﺗ‬
tayin ettiğimiz adam yetmiş kavminden Musa seçti
vakit için
Musa, tayin ettiğimiz vakit için kavminden
yetmiş adam seçti. (7:155)
ً‫ﺳﻧَﺔ‬ َ ٌ‫ﻗَﺎ َل ﻓَ ِﺎﻧﱠ َﮭﺎ ُﻣ َﺣ ﱠر َﻣﺔ‬
َ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ْم اَ ْر َﺑ ِﻌ‬
َ ‫ﯾن‬
yıl kırk onlara haram kılınmıştır (Allah) buyurdu ki
şüphesiz orası (arz-ı mukaddes)
(Allah) buyurdu ki: “Şüphesiz orası (Arz-ı
Mukaddes) onlara kırk yıl haram kılınmıştır. (5:26)

‫ﺳﻧَ ٍﺔ‬ َ ‫ﯾن أ َ ْﻟ‬


َ ‫ف‬ َ ‫ﺳ‬ ُ ‫َﺎن ِﻣ ْﻘد‬
ِ ‫َار ُه َﺧ ْﻣ‬ َ ‫ح إِﻟَ ْﯾ ِﮫ ﻓِﻲ ﯾَ ْو ٍم ﻛ‬ ‫ج ا ْﻟ َﻣ َﻼ ِﺋﻛَﺔُ َو ﱡ‬
ُ ‫اﻟرو‬ ُ ‫ﺗَ ْﻌ ُر‬
yıl bin elli süresi olan bir O’na ile Ruh Melekler yükselirler
günde /Cebrail

Melekler ile Ruh/Cebrail O’na, süresi elli bin yıl


olan bir günde yükselirler. (70:4) 90
348

ِ ‫ﻏ ْﯾ ُر ُﻣ ْﻌ ِﺟ ِزي‬
‫ﷲ‬ ْ َ ‫ض اَ ْرﺑَﻌَﺔَ ا‬
َ ‫ﺷ ُﮭ ٍر َوا ْﻋﻠَ ُٓﻣوا اَﻧﱠ ُﻛ ْم‬ ِ َ‫ﻓ‬
ِ ‫ﺳﯾ ُﺣواﻓِﻲ ْاﻻَ ْر‬
Allah’ı âciz bırakamazsınız siz biliniz ki ay daha dört yeryüzünde artık dolaşın

Artık yeryüzünde dört ay daha dolaşın! Biliniz


ki siz, gerçekten Allah’ı âciz bırakamazsınız.(9:2)

ُ ‫َوﻟَ ُﻛ ْم ﻧِﺻ‬
‫ْف َﻣﺎ ﺗ َ َر َك اَ ْز َوا ُﺟ ُﻛ ْم ا ِْن ﻟَ ْم ﯾَﻛ ُْن ﻟَ ُﮭ ﱠن‬
onların yoksa eğer zevcelerinizin bıraktıklarının yarısı sizindir

َ ‫َوﻟَدٌ ﻓَﺎ ِْن ﻛ‬


‫َﺎن ﻟَ ُﮭ ﱠن َوﻟَد ٌ ﻓَﻠَ ُﻛ ُم ﱡ‬
‫اﻟرﺑُ ُﻊ ِﻣ ﱠﻣﺎ ﺗَ َر ْﻛ َن‬
bıraktıklarının dörtte sizindir çocukları varsa eğer çocukları
biri

Eğer onların çocukları yoksa zevcelerinizin


bıraktıklarının yarısı sizindir. Eğer çocukları
varsa, bıraktıklarının dörtte biri sizindir. (4:12)91

ْ ‫ون ذ َِراﻋًﺎ ﻓَﺎ‬


‫ﺳﻠُﻛُو ُه‬ َ ُ‫ﺳ ْﺑﻌ‬ ُ ‫ﺳﻠَ ٍﺔ ذَ ْر‬
َ ‫ﻋ َﮭﺎ‬ ِ ‫ﺛ ُ ﱠم ﻓِﻲ‬
ِ ‫ﺳ ْﻠ‬
oraya sokun onu arşın yetmiş uzunluğu bir zincir içinde sonra

Sonra, uzunluğu yetmiş arşın bir zincir içinde


oraya sokun onu. (69:32)

‫ﺎك ا ْﻟ َﺣ َﺟ ۜ َر‬
َ ‫ﺻ‬َ ‫ﺿ ِر ْب ِﺑ َﻌ‬ ٰ ‫ﺳ ٰﻘﻰ ُﻣ‬
ْ ‫وﺳﻰ ِﻟﻘَ ْو ِﻣ ِﮫ ﻓَﻘُ ْﻠﻧَﺎ ا‬ ْ َ ‫ﺳﺗ‬
ْ ‫َواِ ِذ ا‬
taşa asan ile vur demiştik kavmi için Musa su Hani bir
istemişti zaman

ً ‫ﻋ ْﯾﻧ ۜﺎ‬ َ ‫ﻓَﺎ ْﻧﻔَ َﺟ َرتْ ِﻣ ْﻧﮫُ اﺛْﻧَﺗَﺎ‬


َ َ‫ﻋﺷ َْرة‬
pınar on iki ondan fışkırdı

Hani bir zaman Musa kavmi için su istemişti de


asan ile taşa vur demiştik. Ondan, on iki pınar
fışkırdı. (9:20) 92
349

َ َ‫ﺳ ْﺒﻌَ ٍﺔ اِذَا َر َﺟ ْﻌﺘ ُ ْﻢ ِﺗ ْﻠﻚ‬


ِ ‫ﻋﺸ ََﺮةٌ ﻛ‬
ٌ‫َﺎﻣﻠَﺔ‬ َ ‫ﺞ َو‬ َ ‫َﻓ َﻤ ْﻦ َﻟ ْﻢ َﯾ ِﺠ ْﺪ ﻓَ ِﺼﯿَﺎ ُم ﺛ َ ٰﻠﺜ َ ِﺔ‬
ِ ّ ‫اﯾ ٍﱠﺎم ﻓِﻲ ْاﻟ َﺤ‬oruç
tam on bunlar zaman da yedi hacda gün üç (tutması) (kurban) kim
(gün)dür döndüğünüz (gün) gerekir bulamazsa

Kim (kurban) bulamazsa, hacda üç gün,


döndüğünüz zaman da yedi (gün) oruç (tutması)
gerekir. Bunlar tam on (gün)dür! (2:196)

َ ‫ﻓَ َﻣ ْن ﻟَ ْم ﯾَ ِﺟ ْد ﻓَ ِﺻﯾَﺎ ُم‬


‫ﺷﮭ َْر ْﯾ ِن ُﻣﺗَﺗَﺎ ِﺑ َﻌ ْﯾ ِن ِﻣ ْن ﻗَ ْﺑ ِل‬
önce ardı iki ay oruç tutmaları (imkân) kim
ardına gerekir bulamazsa

‫ﺳ ِﻛﯾﻧًﺎ‬ َ ّ ‫ﺳ ِﺗ‬
ْ ‫ﯾن ِﻣ‬ ْ َ‫ﺳﺎ ﻓَ َﻣ ْن ﻟَ ْم ﯾ‬
ِ ‫ﺳﺗ َ ِط ْﻊ ﻓَ ِﺈ ْطﻌَﺎ ُم‬ ‫أَ ْن ﯾَﺗَ َﻣﺎ ﱠ‬
yoksulu altmış doyurmalıdır buna da güç kimse temaslarından
yetiremeyen
Kim (imkân) bulamazsa, temaslarından önce ardı
ardına iki ay oruç tutmaları gerekir. Buna da güç
yetiremeyen kimse, altmış yoksulu doyurmalıdır. (58:4)
9

Te’kid : Te’kid (kuvvetlendirme, vurgulama)


alameti olarak kelimelerin basında ( ‫ ) ل‬ve ( ‫) ﻗَ ْد‬
,sonlarında ise ( ‫ ) ن‬ve ( ‫ ) ﱠن‬harfleri kullanılır.

ِ‫ف َوا ْﻟ ُﺟوع‬


ِ ‫ﺷ ْﻲ ٍء ِﻣ َن ا ْﻟ َﺧ ْو‬
َ ‫َوﻟَﻧَ ْﺑﻠُ َوﻧﱠ ُﻛ ْم ِﺑ‬
ve açlık korku biraz sizi kesinlikle imtihan
edeceğiz

ِ ۜ ‫ص ِﻣ َن ْاﻻَ ْﻣ َوا ِل َو ْاﻻَ ْﻧﻔُ ِس َواﻟﺛ ﱠ َﻣ َرا‬


‫ت‬ ٍ ‫َوﻧَ ْﻘ‬
ve ürünlerden canlardan ve biraz da bir azaltma
mallardan ile

Biraz korku ve açlık ve biraz da mallardan,


canlardan ve ürünlerden bir azaltma ile sizi
kesinlikle imtihan edeceğiz. (2:155) 94
350

َ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮫ َﻣﺎ‬
‫ﻋﻧِﺗ ﱡ ْم‬ َ ‫ﯾز‬ ُ ‫ﻟَﻘَ ْد َٓﺟﺎ َء ُﻛ ْم َر‬
ِ ُ‫ﺳو ٌل ِﻣ ْن ا َ ْﻧﻔ‬
ٌ ‫ﺳ ُﻛ ْم ﻋ َِز‬
sıkıntıya ona çok ağır kendinizden öyle bir size andolsun
düşmeniz gelir peygamber geldi ki
Andolsun size, kendinizden öyle bir peygamber geldi
ki, sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. (9:128)

‫َو َﻻ ُ ِﺿﻠﱠﻧﱠ ُﮭ ْم َو َﻻ ُ َﻣ ِﻧّ َﯾﻧﱠ ُﮭ ْم َو َ ٰﻻ ُﻣ َرﻧﱠ ُﮭ ْم ﻓَﻠَﯾُﺑَ ِﺗ ّﻛ ﱠُن‬


(putlar için) onlara kesinlikle muhakkak onlara gerçek ve onları mutlaka
yaracaklar emredeceğim de dışı umutlar vereceğim saptıracağım

‫ﷲ‬ َ ‫ان ْاﻻَ ْﻧ َﻌ ِﺎم َو َ ٰﻻ ُﻣ َرﻧﱠ ُﮭ ْم ﻓَﻠَﯾُﻐَ ِﯾّ ُر ﱠن َﺧ ْﻠ‬


ِ ‫ﻖ‬ َ َ‫ٰاذ‬
Allah’ın değiştirecekler ve yine gerçekten hayvanların kulaklarını
yarattığını onlara emredeceğim de
Ve onları mutlaka saptıracağım, muhakkak onlara
gerçek dışı umutlar vereceğim, onlara kesinlikle
emredeceğim de (putlar için) hayvanların kulaklarını
yaracaklar ve yine gerçekten onlara emredeceğim de
Allah’ın yarattığını değiştirecekler. (40:21) 95

ْ َ‫ﻛ ﱠَﻼ ﻟَ ِﺋ ْن ﻟَ ْم ﯾَ ْﻧﺗَ ِﮫ ﻟَﻧ‬


ِ ‫ﺳﻔَ َﻌ ْن ِﺑﺎﻟﻧﱠ‬
‫ﺎﺻﯾَ ِﺔ‬
o perçemden elbette bir son eğer hayır
yakalarız vermezse
Hayır, eğer (yaptıklarına) bir son vermezse,
elbette o perçemden yakalarız. (96:15)

ُ ‫ﷲ َوﻗَ ْد َھ ٰدﯾﻧَﺎ‬
ْ َ‫ﺳﺑُﻠَﻧَﺎ َوﻟَﻧ‬
‫ﺻ ِﺑ َر ﱠن‬ َ ‫َو َﻣﺎ ﻟَـ ٓﻧَﺎ ا َ ﱠﻻ ﻧَﺗ َ َو ﱠﻛ َل‬
ِ ‫ﻋﻠَﻰ‬
elbette yollarımızı Allah’a tevekkül bize ne
sabredeceğiz göstermişken etmeyelim olmuş ki

َ ُ‫ﷲ ﻓَ ْﻠﯾَﺗ َ َو ﱠﻛ ِل ا ْﻟ ُﻣﺗ َ َو ِ ّﻛﻠ‬


‫ون‬ َ ‫ﻋ َٰﻠﻰ َٓﻣﺎ ٰاذَ ْﯾﺗ ُ ُﻣوﻧَﺎ َو‬
ِ ‫ﻋﻠَﻰ‬
tevekkül bize yaptığınız
tevekkül yalnız Allah’a eziyetlere karşı
edenler etsinler

Bize yollarımızı göstermişken, bize ne olmuş ki,


Allah’a tevekkül etmeyelim? Bize yaptığınız eziyetlere
karşı elbette sabredeceğiz. Tevekkül edenler yalnız
Allah’a tevekkül etsinler! (14:12) 96
351

‫َو َﻻَ َﻣﺔٌ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧَﺔٌ َﺧ ْﯾ ٌر ِﻣ ْن ُﻣﺷ ِْر َﻛ ٍﺔ‬


müşrik bir kadından daha Mü’min bir
hayırlıdır cariye
Mü’min bir cariye müşrik bir kadından daha hayırlıdır. (2:221)

‫ﺳ ِﻠ ِﮭ ْم ﻟَﻧُ ْﺧ ِر َﺟﻧﱠ ُﻛ ْم ِﻣ ْن ا َ ْر ِﺿ ٓﻧَﺎ ا َ ْو‬ َ ‫َوﻗَﺎ َل اﻟﱠذ‬


ُ ‫ِﯾن َﻛﻔَ ُروا ِﻟ ُر‬
veya yurdumu muhakkak sizi peygamberlerine küfredenler dediler ki
zdan ya çıkaracağız

‫ﻟَﺗَﻌُود ﱠُن ﻓِﻲ ِﻣﻠﱠﺗِﻧَﺎ ﻓَﺎ َ ْو ٰ ٓﺣﻰ اِﻟَ ْﯾ ِﮭ ْم َرﺑﱡ ُﮭ ْم ﻟَﻧُ ْﮭ ِﻠﻛ ﱠَن اﻟ ﱠ‬
َ ‫ظﺎ ِﻟ ِﻣ‬
‫ﯾن‬
zalimleri muhakkak Rableri onlara bunun dinimize mutlaka geri
helak edeceğiz üzerine döneceksiniz
diye vahyetti
Küfredenler peygamberlerine dediler ki:
“Muhakkak sizi ya yurdumuzdan çıkaracağız
veya mutlaka dinimize geri döneceksiniz!” Bunun
üzerine Rableri onlara: “Muhakkak zalimleri 97
helak edeceğiz” diye vahyetti. (14:13)

ً‫ﺳﻧَﺔ‬ ُ ‫ﷲ ِﻣ ْن ﺑَ ْﻌ ِد َﻣﺎ‬
َ ‫ظ ِﻠ ُﻣوا ﻟَﻧُ َﺑ ّ ِوﺋَﻧﱠ ُﮭ ْم ﻓِﻲ اﻟدﱡ ْﻧ َﯾﺎ َﺣ‬ َ ‫َواﻟﱠذ‬
ِ ‫ِﯾن َھﺎ َﺟ ُروا ﻓِﻲ‬
güzel bir dünyada elbette kendilerine sonra Allah hicret edenleri
şekilde yerleştireceğiz zulmedildikten yolunda

Kendilerine zulmedildikten sonra Allah yolunda


hicret edenleri, elbette dünyada güzel bir
şekilde yerleştireceğiz. (16:41)

َ َ‫ظ ْر ا ِٰﻟﻰ ا ِٰﻟ ِﮭ َك اﻟﱠذِي َظ ْﻠت‬


‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮫ‬ ُ ‫َوا ْﻧ‬
kendisine sürekli durduğun ilahına bak!

ِ ‫ﻋَﺎ ِﻛﻔﺎ ً ﻟَﻧُ َﺣ ِ ّرﻗَﻧﱠﮫُ ﺛ ُ ﱠم ﻟَﻧَ ْﻧ‬


ْ َ‫ﺳﻔَﻧﱠﮫُ ﻓِﻲ ا ْﻟﯾَ ِ ّم ﻧ‬
ً ‫ﺳﻔﺎ‬
darmadağın denize onu sonra mutlaka ibadete
edip savuracağız da onu yakacağız

Kendisine sürekli ibadete durduğun ilahına


bak! Mutlaka onu yakacağız, sonra da onu
darmadağın edip denize savuracağız.”(20:97) 98
352

‫ﺻ ِﻠّﺑَﻧﱠ ُﻛ ْم‬ ٍ ‫طﻌَ ﱠن اَ ْﯾ ِدﯾَ ُﻛ ْم َوا َ ْر ُﺟﻠَ ُﻛ ْم ِﻣ ْن ِﺧ َﻼ‬


َ ُ ‫ف َو َﻻ‬ ّ ِ َ‫ﻓَ َﻼُﻗ‬
ve sizi çaprazlama ve ellerinizi keseceğim
asacağım ayaklarınızı

‫ﻋذَاﺑﺎ ً َوا َ ْﺑ ٰﻘﻰ‬ َ َ ‫ﻓِﻲ ُﺟذُوعِ اﻟﻧﱠ ْﺧ ِل َوﻟَﺗ َ ْﻌﻠَ ُﻣ ﱠن اَﯾﱡ ٓﻧَﺎ ا‬
َ ‫ﺷد ﱡ‬
ve daha azabını daha hangimizin dallarına hurma
devamlı olduğunu n şiddetli öğrenmiş olacaksınız

Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama


keseceğim ve sizi hurma dallarına asacağım
ki, hangimizin azabının daha şiddetli ve daha
devamlı olduğunu öğrenmiş olacaksınız. (20:71)

99

Kelimelerin anlamlarını yazın.

‫اﻟرﺑُ ُﻊ‬
‫ﱡ‬ َ‫ﺳﻌَﺔ‬
ْ ِ‫ﺗ‬ َ ‫اﺛْﻧَﺗَﺎ‬
َ‫ﻋﺷ َْرة‬
Dörtte bir Dokuz On iki

‫ﺳ ُﮭ ْم‬
ُ ‫ﺳﺎ ِد‬
َ ‫ﺛ َ َﻼﺛَ ٍﺔ‬ َ‫ا َ ْر َﺑ َﻌﺔ‬
Altıncıları Üç Dört

َ ُ‫ﺳ ْﺑﻌ‬
‫ون‬ َ َ ِ‫ﺛَ َﻣﺎﻧ‬
‫ﯾن‬ َ ‫اَ ْرﺑَ ِﻌ‬
‫ﯾن‬
Yetmiş Seksen Kırk

َ ‫ﺳ ْﺑ ِﻌ‬
‫ﯾن‬ َ ٌ‫ﺳﺔ‬
َ ‫َﺧ ْﻣ‬ َ ‫ا َ ْﻟ‬
‫ف‬
Yetmiş Beş Bin
353

‫ﺳﺗ ﱠ ِﺔ‬
ِ َ ‫ﺳ‬
‫ﯾن‬ ِ ‫َﺧ ْﻣ‬ ‫ﺳ ٌﻊ‬
ْ ِ‫ﺗ‬
Altı Elli Dokuz

َ ّ ‫ﺳ ِﺗ‬
‫ﯾن‬ ِ ‫َر ا ِﺑﻌُ ُﮭ ْم‬ ‫ﺳ ْﺑﻌَ ٍﺔ‬
َ
Altmış Dördüncüleri Yedi

ُ ُ‫اﻟﺛﱡﻠ‬
‫ث‬ ٌ‫ﻋﺷ ََرة‬
َ َ ُ ‫ﺳﻌ‬
‫ون‬ ْ ‫ِﺗ‬
Üçte bir On Doksan

‫ُس‬
ُ ‫ﺳد‬
‫اﻟ ﱡ‬ ‫ﻋﺷ ََر‬
َ ُ ‫اﻟﻧِّﺻ‬
‫ْف‬
Altıda bir On Yarım

‫َوﻟَﻧَ ْﺑﻠُ َوﻧﱠ ُﻛ ْم‬ ‫ﺳﻔَ َﻌ ْن‬


ْ َ‫ﻟَﻧ‬ ‫ﻟَﻘَ ْد‬
Altı Mutlaka sürükleriz Gerçekten, mutlaka

‫َو َﻻ ُ ِﺿﻠﱠﻧﱠ ُﮭ ْم‬ ْ َ‫َوﻟَﻧ‬


‫ﺻ ِﺑ َر ﱠن‬ ‫َو َ ٰﻻ ُﻣ َرﻧﱠ ُﮭ ْم‬
Mutlaka onları Mutlaka onlara
saptırırım Mutlaka sabrederiz emrederim

ُ‫ﻟَﻧُ َﺣ ِ ّرﻗَﻧﱠﮫ‬ ‫َوﻟَﺗ َ ْﻌﻠَ ُﻣ ﱠن‬ ‫ﺻ ِﻠّﺑَﻧﱠ ُﻛ ْم‬


َ ُ ‫َو َﻻ‬
Mutlaka onu yakarız Gerçekten bilirsiniz Mutlaka sizi asarım

‫َو َﻻ ُ َﻣ ِﻧّ َﯾﻧﱠ ُﮭ ْم‬ ‫ﻟَﺗَﻌُود ﱠُن‬


Muhakkak onlara gerçek dışı umutlar vereceğim Mutlaka geri
döneceksiniz
354

43.DERS

‫وك ﺑِ ٰﺎﯾَﺎﺗِﻲ َو َﻻ ﺗَﻧِﯾَﺎ‬


َ ‫ا ِْذ َھ ْب اَ ْﻧتَ َواَ ُﺧ‬
gevşeklik mucizelerimle ve sen git
göstermeyin kardeşin

﴾٤٣﴿‫ط ٰﻐﻰ‬
َ ُ‫﴾ ا ِْذ َھ َﺑٓﺎ ا ِٰﻟﻰ ِﻓ ْرﻋ َْو َن اِﻧﱠﮫ‬٤٢﴿‫ِﻓﻲ ِذ ْﻛ ِري‬
azmıştır çünkü o Firavun’a gidiniz beni zikretmede

ٰ ‫ﯾَ ْﺧ‬
﴾٤٤﴿‫ﺷﻰ‬ ‫وﻻ ﻟَﮫُ ﻗَ ْوﻻً ﻟَ ِﯾّﻧﺎ ً ﻟَﻌَﻠﱠﮫُ ﯾَﺗَذَﻛ ُﱠر ا َ ْو‬
َ ُ‫ﻓَﻘ‬
korkup yahut öğüt belki o yumuşak söz ona söyleyin
ürperir alır

Seni kendim için seçtim. Sen ve kardeşin mucizelerimle


git. Beni zikretmede gevşeklik göstermeyin. Firavun’a
gidiniz, çünkü o azmıştır. Ona yumuşak söz söyleyin, belki
o öğüt alır yahut korkup ürperir.

korkuyoruz ُ ‫ﺎﻻ َرﺑﱠـ ٓﻧَﺎ اِﻧﱠـﻧَﺎ ﻧَ َﺧ‬


‫ﺎف‬ َ َ‫ﻗ‬
dediler ki
gerçekten biz Rabbimiz!

﴾٤٥﴿‫ط ٰﻐﻰ‬
ْ َ‫ﯾ‬ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ٓﻧَﺎ ا َ ْو اَ ْن‬ َ ‫اَ ْن ﯾَ ْﻔ ُر‬
َ ‫ط‬
azmasından veya bize karşı onun taşkınlık
yapmasından

﴾٤٦﴿‫َوا َ ٰرى‬ ْ َ‫ﻗَﺎ َل َﻻ ﺗَ َﺧﺎﻓَﺎ اِﻧﱠﻧِﻲ َﻣ َﻌ ُﻛ َٓﻣﺎ ا‬


‫ﺳ َﻣ ُﻊ‬
ve görürüm işitir sizinle şüphesiz ben buyurdu ki
beraberim korkmayın

Dediler ki: “Rabbimiz! Gerçekten biz, onun bize karşı


taşkınlık yapmasından veya azmasından korkuyoruz.”
(Allah) buyurdu ki: “Korkmayın, şüphesiz ben sizinle
beraberim, işitir ve görürüm.”
355

ِ ‫وﻻ َر ِﺑّ َك ﻓَﺎ َ ْر‬


‫ﺳ ْل‬ َ ‫ﺳ‬ َٓ ُ‫ﻓَﺄْﺗِﯾَﺎهُ ﻓَﻘ‬
ُ ‫وﻻ اِﻧﱠﺎ َر‬
gönder Rabbinin kuşkusuz ve deyin ki ona
elçileriyiz biz gidin

‫ﺳ َٓرا ٴِﯾ َل َو َﻻ ﺗ ُ َﻌ ِذّ ْﺑ ُﮭ ْم‬


ْ ِ‫َﻣ َﻌﻧَﺎ َﺑ ِٓﻧﻲ ا‬
onlara eziyet etme israiloğullarını bizimle

‫ﺎك ِﺑ ٰﺎﯾَ ٍﺔ ِﻣ ْن َر ِﺑّ َك َواﻟ ﱠ‬


‫ﺳ َﻼ ُم‬ َ َ‫ﻗَ ْد ِﺟﺋْﻧ‬
Selam Rabbinden bir mucize ile biz sana geldik
olsun
﴾٤٧﴿ ‫ﻋ َٰﻠﻰ َﻣ ِن اﺗﱠـﺑَ َﻊ ا ْﻟ ُﮭ ٰدى‬
hidâyete tabi olanlara

“Ona gidin ve deyin ki: Kuşkusuz biz Rabbinin


elçileriyiz, İsrailoğullarını bizimle gönder, onlara eziyet
etme. Biz sana Rabbinden bir mucize ile geldik. Selam
hidâyete tabi olanlara olsun.”

İKİL HAL: İki tane olan nesneleri ifade etmek için


ikil hal kullanılır. İkil hal, kelimenin sonuna
merfu hal için ( ‫ان‬ ِ ) mansub ve mecrur hal için
( ‫ ) ْﯾ ِن‬harfleri getirilerek yapılır. İkil isimlerin yer
aldığı isim tamlamalarında, muzaf (birinci
kelime) ikil ise, bu kelimenin sonundaki ( ‫) ن‬
harfi düşer.

ِ َ ‫َطﺎﺋِﻔَﺗ‬
‫ﺎن‬ ِ َ ‫اﻣ َراَﺗ‬
‫ﺎن‬ ْ ِ َ‫َﻣ ﱠرﺗ‬
‫ﺎن‬ ِ َ‫َﺟﻧﱠﺗ‬
‫ﺎن‬
İki taife, grup İki kadın İki kere İki cennet

‫ﺑَﺣْ َر ْﯾ ِن‬ ‫َﻣ ْﻐ ِر َﺑ ْﯾ ِن‬ ‫َﻣﺷ ِْرﻗَ ْﯾ ِن‬ ‫َﺟﻧﱠﺗَ ْﯾ ِن‬


İki deniz İki batı İki doğu İki cennet
İkil halin zamirleri ve fiil çekimleri
356

Siz
ikinizi/ikinize/ikinizin
‫ُﻛ َﻣﺎ‬ Siz ikiniz ‫اَ ْﻧﺗ ُ َﻣﺎ‬
O ikisini/ikisine/ikisinin ‫ُھ َﻣﺎ‬ O ikisi ‫ُھ َﻣﺎ‬
2. Şahıs 3. Şahıs
Emir Muzari Mazi Muzari Mazi

‫ﻛُوﻧَﺎ‬ ِ َ‫ﺗَﻛُوﻧ‬
‫ﺎن‬ ‫ُﻛ ْﻧﺗ ُ َﻣﺎ‬ ِ َ‫ﯾَﻛُوﻧ‬
‫ﺎن‬ ‫ﻛَﺎﻧَﺎ‬

َ ُ‫ﻗ‬
‫وﻻ‬ ‫ﺗَﻘُوﻻَ ِن‬ ‫ﻗُ ْﻠﺗ ُ َﻣﺎ‬ ‫ﯾَﻘُوﻻَ ِن‬ َ َ‫ﻗ‬
‫ﺎﻻ‬

‫ا ِْذ َھﺑَﺎ‬ ِ ‫ﺗَ ْذ َھ َﺑ‬


‫ﺎن‬ ‫ذَ َھ ْﺑﺗ ُ َﻣﺎ‬ ِ ‫َﯾ ْذ َھ َﺑ‬
‫ﺎن‬ ‫ذَ َھ َﺑﺎ‬

َ ُ‫ون ا َ ْﻧﻌَ َم ﷲ‬
‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ َﻣﺎ‬ َ ‫ﻗَﺎ َل َر ُﺟ َﻼ ِن ِﻣ َن اﻟﱠذ‬
َ ُ‫ِﯾن ﯾَ َﺧﺎﻓ‬
kendilerine Allah’ın nimet (Allah’tan) iki adam dedi ki
verdiği korkanlardan
َ ‫ﺎب ﻓَ ِﺎذَا دَ َﺧ ْﻠﺗ ُ ُﻣوهُ ﻓَ ِﺎﻧﱠ ُﻛ ْم‬
َ ُ‫ﻏﺎ ِﻟﺑ‬
‫ون‬ َ َ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ُم ا ْﻟﺑ‬
َ ‫ا ْد ُﺧﻠُوا‬
galip muhakkak oraya zaman kapıdan onların girin
gelirsiniz siz girdiğiniz üzerine
(Allah’tan) korkanlardan, Allah’ın kendilerine
nimet verdiği iki adam dedi ki: “Onların üzerine
kapıdan girin! Oraya girdiğiniz zaman muhakkak
siz galip gelirsiniz. (5:23)

ِ َ ‫ َﻘﺎ َم َر ِﺑّ ِﮫ َﺟﻧﱠﺗ‬korkan


‫ﺎن‬ َ ‫َو ِﻟ َﻣ ْن َﺧ‬
‫ﺎف َﻣ‬
iki Rabbinin kimse için
cennet makamından vardır

Rabbinin makamından korkan kimse için iki


cennet vardır.(55:46) 108
357

‫ﺿ ِر ْب ﻟَ ُﮭ ْم َﻣﺛَﻼً َر ُﺟﻠَ ْﯾ ِن َﺟ َﻌ ْﻠ َﻧﺎ ِﻻَ َﺣ ِد ِھ َﻣﺎ َﺟﻧﱠﺗَ ْﯾ ِن‬


ْ ‫َوا‬
iki bağ onlardan verdik iki adamın misalini onlara misal ver
birisine

bir
ٍ ‫ِﻣ ْن اَ ْﻋﻧَﺎ‬
ً ‫ب َو َﺣﻔَ ْﻔﻧَﺎ ُھ َﻣﺎ ﺑِﻧَ ْﺧ ٍل َو َﺟ َﻌ ْﻠﻧَﺎ ﺑَ ْﯾﻧَ ُﮭ َﻣﺎ َز ْرﻋﺎ‬
ekinlik ve yaptık hurmalıklarla her ikisinin de
üzümden
aralarında da etrafını çevirdik

Onlara iki adamın misalini ver! Onlardan birisine


üzümden iki bağ verdik. Her ikisinin de etrafını
hurmalıklarla çevirdik ve aralarında da bir ekinlik
yaptık. (18:32)

‫ب ا ْﻟ َﻣﺷ ِْرﻗَ ْﯾ ِن َو َر ﱡ‬
‫ب ا ْﻟ َﻣ ْﻐ ِرﺑَ ْﯾ ِن‬ ‫َر ﱡ‬
iki batının da iki doğunun da O
Rabbidir Rabbidir

O, iki doğunun da Rabbidir, iki batının da


Rabbidir. (55:17) 109

‫َﻣﺎ َﺟﻌَ َل ﷲُ ِﻟ َر ُﺟ ٍل ِﻣ ْن ﻗَ ْﻠﺑَ ْﯾ ِن ﻓِﻲ َﺟ ْوﻓِ ِﮫ‬


içinde iki kalp insanın Allah yaratmadı
Allah, insanın içinde iki kalp yaratmadı. (33:4)

ٰ ‫ﻗَﺎ َل ﻓَ َﻣ ْن َرﺑﱡ ُﻛ َﻣﺎ َﯾﺎ ُﻣ‬


‫وﺳﻰ‬
ey Musa sizin kimdir (firavun)
Rabbiniz dedi ki

(Firavun) dedi ki: “Sizin Rabbiniz kimdir ey


Musa?! (20:49)

‫َﺎن ﻋَﺎﻗِﺑَﺗ َ ُﮭ َﻣﺎ أَﻧﱠ ُﮭ َﻣﺎ ﻓِﻲ اﻟﻧﱠ ِﺎر َﺧﺎ ِﻟدَ ْﯾ ِن ِﻓﯾ َﮭﺎ َوذَ ِﻟ َك َﺟ َزا ُء اﻟ ﱠ‬
َ ‫ظﺎ ِﻟ ِﻣ‬
‫ﯾن‬ َ ‫ﻓَﻛ‬
zalimlerin cezasıdır işte içinde ebedi ateş her ikisinin akıbeti neticede
bu olarak kalacakları de olacaktır

Neticede her ikisinin de akıbeti içinde ebedi


olarak kalacakları ateş olacaktır. işte bu,
zalimlerin cezasıdır. (59:17) 110
358

‫ﻗَﺎ َل َﻣﺎ َﺧ ْطﺑُ ُﻛ َﻣﺎ‬


sizin dedi
durumunuz nedir? ki
Dedi ki: “Sizin durumunuz nedir?”(28:23)

‫ﻋ ْﻧ َﮭﺎ ﻓَﺎ َ ْﺧ َر َﺟ ُﮭ َﻣﺎ ِﻣ ﱠﻣﺎ ﻛَﺎﻧَﺎ ﻓِﯾ ِﮫ‬


َ ‫ﺎن‬ ‫ﻓَﺎ َ َزﻟﱠ ُﮭ َﻣﺎ اﻟ ﱠ‬
ُ ‫ﺷ ْﯾ َط‬
bulundukları Böylece oradan şeytan ikisinin ayağını
içinde yerden İkisini de çıkardı kaydırdı
Şeytan oradan ikisinin ayağını kaydırdı. Böylece
ikisini içinde bulundukları yerden çıkardı. (2:36)

ِ ‫وﻻ َر ِﺑّ َك ﻓَﺎ َ ْر‬


ْ ِ‫ﺳ ْل َﻣ َﻌﻧَﺎ َﺑ ِٓﻧﻲ ا‬
‫ﺳ َٓرا ٴﯾِ َل‬ َ ‫ﺳ‬ َٓ ُ‫ﻓَﺄ ْ ِﺗ َﯾﺎ ُه ﻓَﻘ‬
ُ ‫وﻻ اِﻧﱠﺎ َر‬
israiloğullarını bizimle gönder Rabbinin kuşkusuz ve deyin ki ona
elçileriyiz biz gidin

Ona gidin ve deyin ki: Kuşkusuz biz Rabbinin


elçileriyiz, İsrailoğullarını bizimle gönder. (20:47)
111

ُ ‫ﺳﯾ ُﺢ ا ْﺑ ُن َﻣ ْرﯾَ َم ا ﱠِﻻ َر‬


ْ‫ﺳو ٌل ﻗَ ْد َﺧﻠَت‬ ِ ‫َﻣﺎ ا ْﻟ َﻣ‬
gelip kuşkusuz peygamberden Meryemoğlu Mesih değildir
geçmiştir başka
ۜ
‫ﺳ ُل َوا ُ ﱡﻣﮫُ ِﺻدِّﯾﻘَﺔٌ ﻛَﺎﻧَﺎ ﯾَﺄْﻛ َُﻼ ِن‬ ‫ِﻣ ْن ﻗَ ْﺑ ِﻠ ِﮫ ﱡ‬
ُ ‫اﻟر‬
dosdoğru annesi ise ondan
yerler ikisi de bir kadındır
idi peygamberler önce de
Meryemoğlu Mesih, peygamberden başka
değildir. Kuşkusuz ondan önce de peygamberler
gelip geçmiştir. Annesi ise dosdoğru bir kadındır.
İkisi de yemek yerler idi. (5:75)

َ ‫َو َرﻓَ َﻊ اَﺑَ َو ْﯾ ِﮫ‬


ُ ُ‫ﻋﻠَﻰ ا ْﻟ َﻌ ْر ِش َو َﺧ ﱡروا ﻟَﮫ‬
ً ‫ﺳ ﱠﺟدا‬
(saygı) onun ve (hepsi) tahtın ana- çıkardı
secdesine için kapandılar üstüne babasını
Ana-babasını tahtın üstüne çıkardı ve (hepsi)
onun için (saygı) secdesine kapandılar. (12:100)
112
359

ُ ‫ﺷﯾ ٓﻧَﺎ ا َ ْن ﯾُ ْر ِھﻘَ ُﮭ َﻣﺎ‬


ً ‫ط ْﻐﯾَﺎﻧﺎ ً َو ُﻛ ْﻔرا‬ َ ‫َواَ ﱠﻣﺎ ا ْﻟﻐُ َﻼ ُم ﻓَﻛ‬
ِ ‫َﺎن اَﺑَ َوا ُه ُﻣ ْؤ ِﻣﻧَ ْﯾ ِن ﻓَ َﺧ‬
ve azgınlığa onun kendilerini korktuk mü’min onun annesi idi çocuğa gelince
küfre sürüklemesinden kimselerdi ve babası
Çocuğa gelince, onun annesi ve babası Mü’min
kimseler idi. Onun, kendilerini azgınlığa ve
küfre sürüklemesinden korktuk. (18:80)
‫س ِﺑ َظ ﱠﻼ ٍم ِﻟ ْﻠ َﻌ ِﺑﯾ ِد‬
َ ‫ﷲ ﻟَ ْﯾ‬ َ ‫ٰذ ِﻟ َك ِﺑ َﻣﺎ ﻗَدﱠ َﻣتْ ﯾَد‬
َ ‫َاك َوا َ ﱠن‬
kullar zulmedici değildir Allah şüphesiz önceden gönderdikleri işte bu
için (azab)
ellerinin yüzündendir
İşte bu (azab), ellerinin önceden gönderdikleri
yüzündendir. Şüphesiz Allah, kullar için zulmedici
değildir. (22:10)
‫ب‬ ٍ ‫ أَﺑِﻲ ﻟَ َﮭ‬iki
‫ب َوﺗ َ ﱠ‬ ‫ﺗَﺑﱠتْ ﯾَدَا‬
kurusun/
kurudu da Ebu
Leheb’in eli helak olsun
Ebu Leheb’in iki eli kurusun/helak olsun, kurudu113da.
(111:1

Kelimelerin anlamlarını yazın.


َ َ‫ﻗ‬
‫ﺎﻻ‬ ‫َر ُﺟ َﻼ ِن‬ ْ
‫اذ َھﺑَﺎ‬
İkisi dedi İki adam İkiniz gidin

‫ﻓَﻛ َُﻼ‬ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ َﻣﺎ‬


َ ‫ﯾَﺎْﻛ َُﻼ ِن‬
Ve ikiniz yiyin İkisinin üzerine İkisi yerler

‫َﻻ ﺗ َ ْﻘ َرﺑَﺎ‬ ‫ُﻛ َﻣﺎ‬ ‫ﻋَﺎﻗِﺑَﺗَ ُﮭ َﻣﺎ‬


İkiniz yaklaşmayın İkinizin İkisinin sonu

‫ﻓَﺗَﻛُوﻧَﺎ‬ ‫ُھ َﻣﺎ‬ ‫ا َ ﻧﺗ ُ َﻣﺎ‬


Sonra ikiniz olursunuz O ikisi Siz ikiniz
360

‫ذَاﻗَﺎ‬ ِ َ ‫اﻣ َراَﺗ‬


‫ﺎن‬ ْ ‫ﻓَﺎ َ ْﺧ َر َﺟ ُﮭ َﻣﺎ‬
İkisi tattı İki kadın O ikisini çıkardı

‫َﻣﻌَ ُﻛ َﻣﺎ‬ ‫َﻣ ْﻐ ِرﺑَ ْﻲ ن‬ ‫َﺧ ْطﺑُ ُﻛ َﻣﺎ‬


İkinizle birlikte İki batı İkinizin görevi

َ ‫ﺳ‬
‫وﻻ َر ِﺑّ َك‬ ُ ‫َر‬ ِ َ ‫َطﺎﺋِﻔَﺗ‬
‫ﺎن‬ ‫َر ﺑﱡ ُﻛ َﻣﺎ‬
Rabbinin iki elçisi İki bölük İkinizin rabbi

‫اَﻟَ ْم اَ ْﻧ َﮭ ُﻛ َﻣﺎ‬ ‫ﺑَﺣْ َر ْﯾ ِن‬ ‫َر ُﺟﻠَ ْﯾ ِن‬


İkinizi yasaklamadım mı İki deniz İki adam

‫ﻟَ ُﻛ َﻣﺎ‬ ِ َ ‫َﻣ ﱠرﺗ‬


‫ﺎن‬ ‫َﺟﻧﱠﺗَ ْﯾ ِن‬
İkiniz için İki kere İki bahçe

‫ﻓَﺎ ْ ِﺗ َﯾﺎ ُه‬ ‫َﻣﺷ ِْرﻗَ ْﯾ ِن‬ ‫ِﻻَ َﺣ ِد ِھ َﻣﺎ‬


O halde ikiniz ona
gidin İki doğu İkisinden birine

‫َو َﺣﻔَ ْﻔﻧَﺎ ُھ َﻣﺎ‬ ‫َو َﺣﻔَ ْﻔﻧَﺎ ُھ َﻣﺎ‬


İkisinin ayağını
Her ikisinin de etrafını çevirdik
kaydırdı

ٍ ‫اَ ْﻋﻧَﺎ‬
‫ب‬ ‫ﯾُ ْر ِھﻘَ ُﮭ َﻣﺎ‬
Üzüm Onun kendilerini sürüklemesinden
361

44.DERS

‫( َو َرﺑﱠ َك‬٢)‫( ﻗُ ْم ﻓَﺄ َ ْﻧذ ِْر‬١)‫ﯾَﺎأَﯾﱡ َﮭﺎ ا ْﻟ ُﻣدﱠ ِﺛ ّ ُر‬


Rabbini ve uyar kalk bürünüp sarınan ey

‫( َو ﱡ‬٤)‫( َوﺛِﯾَﺎ َﺑ َك ﻓَ َط ِ ّﮭ ْر‬٣)‫ﻓَ َﻛ ِﺑّ ْر‬


(٥)‫اﻟرﺟْ َز ﻓَﺎ ْھ ُﺟ ْر‬
terk et o kötü şeyleri temizle elbiseni yücelt

ْ ‫( َو ِﻟ َر ِﺑّ َك ﻓَﺎ‬٦)‫ﺳﺗَ ْﻛﺛِ ُر‬


(٧) ‫ﺻ ِﺑ ْر‬ ْ َ‫َو َﻻ ﺗ َ ْﻣﻧُ ْن ﺗ‬
sabret Rabbin için (yaptığın iyiliği) başa kakma
çok görüp
Ey bürünüp
sarınan! Kalk ve uyar. Rabbini yücelt. Elbiseni temizle. O
kötü şeyleri terk et. (Yaptığın iyiliği) çok görüp başa
kakma. Rabbin için sabret!

Türetilmiş fiiller: Fiillerin kok harflerine başka


harfler ilave edilerek fiiller türetilir. Bu işlem,
Türkçedeki fiil türetmeye benzer. Örnek olarak
bakmak fiiline bazı eklemeler yapılarak
bakışmak, baktırmak, bakıştırmak, vs.
fiillerinin türetilmesi gösterilebilir. Türetilmiş
fiillerin çeşitli kalıpları vardır. Bu kalıplar
fiillerin manalarını değiştirir.

( ‫ )ﻓَﻌﱠ َل – ﯾُﻔَ ِﻌّ َل‬Kalıbı: İkinci kok harfe şedde


konularak yapılır. Genel olarak çok yapma,
devamlı yapma ve yaptırma anlamlarını katar.
Bazı fiillerde farklı anlamlar kazanır.
362
Kök Harf
Anlamı Cinsi Kalıp Harfleri Sayısı Fiil

Yaptı Üçlü,
basit
I ‫فعل‬ 3 ‫ﻓَﻌَ َل‬

Tesbih etti Dörtlü,


türetilmiş II ‫سبح‬ 4 ‫ﺳﺑﱠ َﺢ‬
َ

Cihat etti Dörtlü,


türetilmiş
III ‫جهد‬ 4 َ‫َﺟﺎ َھد‬

Çıkardı Dörtlü, IV ‫خرج‬ 4 ‫اَ ْﺧ َر َج‬


türetilmiş

Öğüt aldı, derin


düşündü
Beşli,
türetilmiş
V ‫ذكر‬ 5 ‫ﺗَذَﻛ َﱠر‬

Kök Harf
Anlamı Cinsi Kalıp Harfleri Sayısı Fiil

Soruştu Beşli,
türetilmiş VI ‫سال‬ 5 َ َ‫ﺗ‬
‫ﺳﺎﺋَل‬
Beşli,
Yarıldı türetilmiş II ‫فطر‬ 5 ‫اِ ﻧﻔَ َط َر‬

Anlaşmazlığa Beşli,
türetilmiş
VIII ‫خلف‬ 5 َ َ‫ا ِْﺧﺗَﻠ‬
‫ف‬
düştü

Bağışlanma Altılı, X ‫غفر‬ 6 ‫ﺳﺗ َ ْﻐ َﻔ َر‬


ْ ِ‫ا‬
diledi türetilmiş

Fısıldadı Dörtlü,
basit
‫وسوس‬ 4 ‫ﺗَذَﻛ َﱠر‬
363
Muzari Mazi Anlamı Muzari Mazi Anlamı

َ ُ‫ﻧ‬
‫ﺳ ِﺑّ ُﺢ‬ ‫ﺳﺑﱠﺣْ ﻧَﺎ‬
َ Biz َ ُ‫ا‬
‫ﺳ ِﺑّ ُﺢ‬ ُ‫ﺳﺑﱠﺣْ ت‬
َ Ben

‫ون‬ َ ُ‫ﺗ‬
َ ‫ﺳ ِﺑّ ُﺣ‬ ‫ﺳﺑﱠﺣْ ﺗ ُ ْم‬
َ Siz
َ ُ‫ﺗ‬
‫ﺳ ِﺑّ ُﺢ‬ َ‫ﺳﺑﱠﺣْ ت‬
َ Sen

َ ‫ﺳﺑِّ ُﺣ‬
‫ون‬ َ ُ‫ﯾ‬ ‫ﺳﺑﱠ ُﺣوا‬
َ Onlar
‫ﺳﺑِّ ُﺢ‬
َ ُ‫ﯾ‬ ‫ﺳﺑﱠ َﺢ‬
َ O(er)

َ ُ‫ﺗ‬
‫ﺳ ِﺑّ ُﺢ‬ ْ‫ﺳﺑﱠ َﺣت‬
َ O(dş)

ِ ‫ض َو ِﻟﻧُ َﻌ ِﻠّ َﻣﮫُ ِﻣ ْن ﺗَﺄ ْ ِوﯾ ِل ْاﻻَ َﺣﺎدِﯾ‬


‫ث‬ ِ ‫ف ﻓِﻲ ْاﻻَ ْر‬ ُ ‫َوﻛ َٰذ ِﻟ َك َﻣ ﱠﻛﻧﱠﺎ ِﻟﯾُو‬
َ ‫ﺳ‬
olayların yorumunu ki ona öğretelim o yere Yusuf’u yerleştirdik işte böylece

İşte böylece Yusuf’u o yere yerleştirdik ki ona,


olayların yorumunu öğretelim. (12:21)

‫ﯾﮭ ﱠن َوا ِْن‬ ُ ‫ﺳ ْﺑ ُﻊ َو ْاﻻَ ْر‬


ِ ِ‫ض َو َﻣ ْن ﻓ‬ ‫ﺳ ِﺑّ ُﺢ ﻟَﮫُ اﻟ ﱠ‬
‫ﺳ ٰﻣ َواتُ اﻟ ﱠ‬ َ ُ‫ﺗ‬
yoktur ve içindekiler yer yedi gökler O’nu tesbih eder

َ ‫ﺳ ِﺑّ ُﺢ ِﺑ َﺣ ْﻣ ِد ِه َو ٰﻟ ِﻛ ْن َﻻ ﺗَ ْﻔﻘَ ُﮭ‬


ْ َ‫ون ﺗ‬
‫ﺳﺑِﯾ َﺣ ُﮭ ْم‬ َ ُ‫ﺷ ْﻲ ٍء ا ﱠِﻻ ﯾ‬
َ ‫ِﻣ ْن‬
tesbihlerini siz fakat O’nu tesbih etmeyen hiçbir
anlamazsınız hamd ile şey

Yedi gökler, yer ve içindekiler O’nu tesbih eder.


O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur!
Fakat siz, tesbihlerini anlamazsınız. (17:44) 122
364

‫ﻗَﺎ َل َﻻ َﯾﺄْﺗِﯾ ُﻛ َﻣﺎ َط َﻌﺎ ٌم ﺗ ُ ْر َزﻗَﺎ ِﻧ ِﮫ ا ﱠِﻻ ﻧَﺑﱠﺄْﺗ ُ ُﻛ َﻣﺎ‬


size haber vermiş hiçbir kendisiyle gelmeyedursun (Yusuf)
olmayayım mutlaka yemek rızıklanacağınız ki dedi ki

َ ‫ﺎ ِﻣ ﱠﻣﺎ‬bu‫ِﺑﺗَﺄ ْ ِوﯾ ِﻠ ِﮫ ﻗَ ْﺑ َل ا َ ْن ﯾَﺄْﺗِﯾَ ُﻛ َﻣﺎ ٰذ ِﻟ ُﻛ َﻣ‬


‫ﻋﻠﱠ َﻣﻧِﻲ َر ِﺑّﻲ‬
bana
Rabbimin öğrettiklerindendir o size daha onun
gelmeden önce yorumunu

(Yusuf) dedi ki: “Kendisiyle rızıklanacağınız hiçbir yemek


gelmeyedursun ki, daha o size gelmeden önce, onun
yorumunu size mutlaka haber vermiş olmayayım. (12:37)

‫ﻲ َﻣﺎ ﻗَدﱠ َﻣتْ ﯾَدَاهُ اِﻧﱠﺎ‬ ِ َ‫ﻋ ْﻧ َﮭﺎ َوﻧ‬


َ ‫ﺳ‬ َ ‫ض‬ ِ ‫َو َﻣ ْن ا َ ْظﻠَ ُم ِﻣ ﱠﻣ ْن ذُ ِ ّﻛ َر ِﺑ ٰﺎﯾَﺎ‬
َ ‫ت َر ِﺑّ ِﮫ ﻓَﺎَﻋ َْر‬
Biz ellerinin önden onlardan yüz Rabbinin öğüt kimseden daha kimdir
gönderdiğini ve unutan çeviren âyetleriyle verilip zalim

Rabbinin âyetleriyle öğüt verilip onlardan yüz


çeviren ve ellerinin önden gönderdiğini unutan
kimseden daha zalim kimdir? (18:57) 123

ً‫ﺎرﻛَﺔ‬ ِ ُ‫ﺳ ِﻠّ ُﻣواﻋ َٰﻠﻰ ا َ ْﻧﻔ‬


ِ ‫ﺳ ُﻛ ْم ِﻣ ْن ِﻋ ْﻧ ِد‬
َ َ‫ﷲ ُﻣﺑ‬ َ َ‫دَ َﺧ ْﻠﺗ ُ ْم ﺑُﯾُوﺗﺎ ً ﻓ‬
bereket Allah kendinize selam evlere girdiğiniz
katından (birbirinize) verin

َ ُ‫ت ﻟَﻌَﻠﱠ ُﻛ ْم ﺗ َ ْﻌ ِﻘﻠ‬


‫ون‬ ٰ ْ ‫َط ِﯾّ َﺑﺔً ﻛ َٰذ ِﻟ َك ﯾُﺑَ ِﯾّ ُن ﷲُ ﻟَ ُﻛ ُم‬
ِ ‫اﻻﯾَﺎ‬
akledersiniz umulur âyetleri size Allah açıklıyor işte ve iyilik
ki böyle dileyerek
Evlere girdiğiniz zaman Allah katından bereket ve iyilik
dileyerek kendinize (birbirinize) selam verin. İşte Allah
size âyetleri böyle açıklıyor, umulur ki akledersiniz. (24:61)
‫ِﯾن اﺟْ ﺗَﻧَﺑُوا اﻟ ﱠ‬
ُ ‫طﺎ‬
‫ﻏوتَ اَ ْن ﯾَ ْﻌﺑُدُو َھﺎ‬ َ ‫َواﻟﱠذ‬
kulluktan Tağut’a kaçınıp
ّ ِ َ‫ا� ﻟَ ُﮭ ُم ا ْﻟﺑُﺷ ْٰرى ﻓَﺑ‬
‫ﺷ ْر ِﻋ َﺑﺎ ِد‬ ِ ‫َواَﻧَﺎ ٓﺑُوا اِﻟَﻰ ﱣ‬
kullarımı müjdele müjde vardır Allah’a yönelenlere

Tağut’a kulluktan kaçınıp Allah’a yönelenlere


müjde vardır, kullarımı müjdele!(39:17) 124
365

‫ﻖ ﻧَ ِﺑﯾﺎ � ِﻣ َن اﻟ ﱠ‬
َ ‫ﺻﺎ ِﻟ ِﺣ‬
‫ﯾن‬ ْ ‫َوﺑَﺷ ْﱠرﻧَﺎهُ ﺑِ ِﺎ‬
َ ‫ﺳ ٰﺣ‬
salihlerden bir peygamber İshak’ı Ona
olarak müjdeledik
Ona, salihlerden bir peygamber olarak ishak’ı
müjdeledik. (37:112)

‫ﻲ‬ ِ ‫ﺳ َن ا ْﻟ َﺣدِﯾ‬
َ ‫ث ِﻛﺗَﺎﺑﺎ ً ُﻣﺗَﺷَﺎ ِﺑﮭﺎ ً َﻣﺛَﺎ ِﻧ‬ َ ْ‫اَ ﱣ�ُ ﻧَ ﱠز َل اَﺣ‬
ve tekrar tekrar (âyetleri) bir kitap sözün en indirdi Allah
okunan birbirine benzeyen olarak güzelini

Allah, sözün en güzelini, (âyetleri) birbirine benzeyen


ve tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. (39:23)

‫ﺎء‬ ‫ُھ َو اﻟﱠذِي ﯾُ ِرﯾ ُﻛ ْم ٰاﯾَﺎﺗِ ِﮫ َوﯾُﻧَ ِ ّز ُل ﻟَ ُﻛ ْم ِﻣ َن اﻟ ﱠ‬


ِ ‫ﺳ َٓﻣ‬
gökten sizin ve âyetlerini size gösteren (Allah) ki O
için indirendir
O (Allah) ki, size âyetlerini gösteren ve sizin
için gökten rızık (yağmur) indirendir. (40:13) 125

‫ت‬ ‫ِﯾن آ َ َﻣﻧُوا َوﻋ َِﻣﻠُوا اﻟ ﱠ‬


ِ ‫ﺻﺎ ِﻟ َﺣﺎ‬ َ ‫ا�ُ ِﻋ َﺑﺎدَ ُه اﻟﱠذ‬ ّ ِ َ‫ذَ ِﻟ َك اﻟﱠذِي ﯾُﺑ‬
‫ﺷ ُر ﱠ‬
salih ameller işleyen iman edip kullarına Allah’ın müjdelediğidir işte bu

İşte bu (büyük lütuf), Allah’ın, iman edip salih


ameller işleyen kullarına müjdelediğidir. (42:23)

‫ﺎن ِﻣﻧﱠﺎ َرﺣْ َﻣﺔً ﻓَ ِر َح ﺑِ َﮭﺎ َوإِ ْن ﺗ ُ ِﺻ ْﺑ ُﮭ ْم‬


َ ‫ﺳ‬ ِ ْ ‫َوإِﻧﱠﺎ ِإذَا أَذَ ْﻗﻧَﺎ‬
َ ‫اﻹ ْﻧ‬
onlara isabet onunla sevinir bir tarafımızdan tattırdığımız gerçekten
ederse eğer rahmet insana zaman biz

ٌ ُ‫ﺎن َﻛﻔ‬
‫ور‬ َ ‫ﺳ‬ ِ ‫ﺳ ِﯾّﺋَﺔٌ ﺑِ َﻣﺎ ﻗَدﱠ َﻣتْ أ َ ْﯾد‬
ِ ْ ‫ِﯾﮭ ْم ﻓَ ِﺈ ﱠن‬
َ ‫اﻹ ْﻧ‬ َ
pek insan işte o zaman takdim ettikleri bir
nankördür hakikaten ellerinin dolayısıyla kötülük

Gerçekten biz insana tarafımızdan bir rahmet (42:48)


tattırdığımız zaman onunla sevinir. Eğer onlara
ellerinin takdim ettikleri dolayısıyla bir kötülük isabet
ederse, işte o zaman hakikaten insan pek nankördür. 126
366

َ ‫َﺎن ﻋَﺎﻗِﺑَﺔُ ا ْﻟ ُﻣ َﻛ ِذّ ِﺑ‬


‫ﯾن‬ َ ‫فﻛ‬ ُ ‫ﻓَﺎ ْﻧﺗَﻘَ ْﻣﻧَﺎ ِﻣ ْﻧ ُﮭ ْم ﻓَﺎ ْﻧ‬
َ ‫ظ ْر َﻛ ْﯾ‬
yalanlayanların sonu oldu nasıl bak onlardan intikam aldık

Onlardan intikam aldık. Bak, yalanlayanların


sonu nasıl oldu? (43:25)

َ ‫ﻗَ ْد ِﺟﺋْﺗ ُ ُﻛ ْم ِﺑﺎ ْﻟ ِﺣ ْﻛ َﻣ ِﺔ َو ِﻷ ُ َﺑ ِﯾّ َن ﻟَ ُﻛ ْم َﺑ ْﻌ‬


َ ُ‫ض اﻟﱠذِي ﺗَ ْﺧﺗَ ِﻠﻔ‬
‫ون ﻓِﯾ ِﮫ‬
ihtilafa düştüğünüz bir size ve açıklamak hikmetle ben size hakikaten
hakkında şeylerden kısmını için (geldim) geldim
Hakikaten ben size hikmetle geldim ve hakkında
ihtilafa düştüğünüz şeylerden bir kısmını size
açıklamak için (geldim). (43:63)

َ ُ‫ت ﻟَﻌَﻠﱠ ُﻛ ْم ﺗ َ ْﻌ ِﻘﻠ‬


‫ون‬ َ‫ﻗ‬
ِ ‫ ْد ﺑَﯾﱠﻧﱠﺎ ﻟَ ُﻛ ُم ْاﻵَﯾَﺎ‬şüphesiz
aklınızı umulur âyetleri sizin biz
kullanırsınız ki siz için açıkladık
Şüphesiz biz sizin için âyetleri açıkladık. Umulur
ki siz (bu sayede) aklınızı kullanırsınız. (57:17) 127

ُ ّ‫ﺷﺎ ُء َوﯾُﻌَذ‬
َٓ َ‫ِب َﻣ ْن ﯾ‬
‫ﺷﺎ ُء‬ َٓ َ‫ض ﯾَ ْﻐ ِﻔ ُر ِﻟ َﻣ ْن ﯾ‬ ِ ‫ﺳ ٰﻣ َوا‬
ِ ‫ت َو َﻣﺎ ﻓِﻲ ْاﻻَ ْر‬ ‫� َﻣﺎ ﻓِﻲ اﻟ ﱠ‬
ِ ِ ‫َو‬
ve ne
dilediği kimseye azab dilediği kimseyi bağışlar yerde varsa göklerde aittir yalnız Allah’a
de eder ne varsa

Göklerde ne varsa ve yerde ne varsa yalnız


Allah’a aittir. Dilediği kimseyi bağışlar ve
dilediği kimseyi de azab eder. (3:129)
‫اﺟ ِﮫ َﺣدِﯾﺛًﺎ ﻓَﻠَ ﱠﻣﺎ ﻧَﺑﱠﺄَتْ ﺑِ ِﮫ‬
ِ ‫ض أَ ْز َو‬
ِ ‫ﻲ إِﻟَﻰ ﺑَ ْﻌ‬
‫ﱡ‬ َ َ ‫َو ِإ ْذ أ‬
‫ﺳ ﱠر اﻟﻧﱠﺑ‬
ِ
o haber bir eşlerinden bazılarına Peygamber gizli hani
sırrı (eşi)
verip söz söylemişti

َ ‫ﺿﮫُ َوأَﻋ َْر‬


ٍ ‫ض ﻋ َْن ﺑَ ْﻌ‬
‫ض‬ َ ‫ف ﺑَ ْﻌ‬َ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮫ ﻋ ﱠَر‬ ‫َوأَ ْظ َﮭ َر ُه ﱠ‬
َ ُ�‫ا‬
bir vazgeçmişti bir bildirip ona Allah onu
kısmından da kısmını (Peygamber’e) da açıklayınca
Hani Peygamber, eşlerinden bazılarına gizli bir söz
söylemişti. (Eşi) o sırrı haber verip, Allah da onu ona
açıklayınca, bir kısmını bildirip bir kısmından da
vazgeçmişti. (66:3) 128
367

‫ﺳو ِﻟ ِﮫ‬
ُ ‫ا� َو َر‬ َ ‫ﯾَﺎ أَﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﱠذ‬
ِ ‫ِﯾن آَ َﻣﻧُوا َﻻ ﺗُﻘَ ِدّ ُﻣوا ﺑَ ْﯾ َن ﯾَدَي ِ ﱠ‬
ve Resûlünün Allah önüne geçmeyin iman edenler ey

Ey iman edenler! (Hüküm vermede) Allah ve


Resûlünün önüne geçmeyin. (49:1)

‫ﺳﺎﺑًﺎ َو َﻛذﱠﺑُوا ِﺑﺂَﯾَﺎﺗِﻧَﺎ ِﻛذﱠاﺑًﺎ‬ َ ‫إِﻧﱠ ُﮭ ْم ﻛَﺎﻧُوا َﻻ ﯾَ ْر ُﺟ‬


َ ‫ون ِﺣ‬
yalanladıkça ayetlerimizi yalanlamışlar bir ummaz olmuşlardı kuşkusuz
dı hesap onlar
Kuşkusuz onlar bir hesap ummaz olmuşlardı.
Âyetlerimizi yalanladıkça yalanlamışlardı. (78:27-28)

‫ِﯾن‬ َ ُ‫ﻛ ﱠَﻼ ﺑَ ْل ﺗ ُ َﻛ ِذّﺑ‬


ِ ّ‫ون ﺑِﺎﻟد‬
cezayı siz bilakis hayır
yalanlıyorsunuz
Hayır, bilakis siz cezayı yalanlıyorsunuz. (82:9)
129

ٰ ْ ‫� َو َﻻ ِﺑﺎ ْﻟ َﯾ ْو ِم‬
‫اﻻ ِﺧ ِر‬ َ ‫ﻗَﺎﺗِﻠُوا اﻟﱠذ‬
َ ُ‫ِﯾن َﻻ ﯾُ ْؤ ِﻣﻧ‬
ِ ‫ون ِﺑﺎ‬
haram ve ahiret Allah’a iman etmeyen savaşın
saymayan gününe

ِ ّ ‫ِﯾن ا ْﻟ َﺣ‬
‫ﻖ‬ َ ُ‫ﺳوﻟُﮫُ َو َﻻ ﯾَدِﯾﻧ‬
َ ‫ون د‬ َ ‫َو َﻻ ﯾُ َﺣ ِ ّر ُﻣ‬
ُ ‫ون َﻣﺎ َﺣ ﱠر َم ﷲُ َو َر‬
hak dini din ve Allah’ın haram
edinmeyenlerle Resûlünün kıldığını
Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen,
Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram
saymayan ve hak dini din edinmeyenlerle
savaşın. (9:29)

130
‫‪368‬‬
‫‪Mastar‬‬ ‫‪İsmi Meful‬‬ ‫‪İsmi Fail‬‬ ‫‪Emir‬‬ ‫‪Muzari‬‬ ‫‪Mazi‬‬

‫ﺗ َ ْﻌ ِﻠﯾ ٌم‬ ‫ُﻣﻌﻠﱠ ٌم‬ ‫ُﻣﻌ ِﻠّ ٌم‬ ‫ﻋ ِﻠّ ْم‬


‫َ‬ ‫ﯾُﻌَ ِﻠّ ُم‬ ‫ﻋﻠﱠ َم‬
‫َ‬
‫‪Öğretmek‬‬

‫‪-----‬‬ ‫‪-----‬‬ ‫ُﻣ َو ٍ ّل‬ ‫َو ِ ّل‬ ‫ﯾُ َو ِﻟّﻲ‬ ‫َوﻟﱠﻰ‬


‫‪Dönmek‬‬

‫ﺗ َ ْز ِﯾ ٌ‬
‫ﯾن‬ ‫ُﻣ َزﯾﱠ ٌن‬ ‫ُﻣ َز ِﯾّ ٌن‬ ‫َز ِﯾّ ْن‬ ‫ﯾُ َز ِﯾّ ُن‬ ‫َزﯾﱠ َن‬
‫‪Süslemek‬‬

‫ﺗ َ ْﻘدِﯾ ٌم‬ ‫ُﻣﻘَدﱠ ٌم‬ ‫ُﻣﻘَ ِدّ ٌم‬ ‫ﻗَ ِدّ ْم‬ ‫ﯾُﻘَ ِدّ ُم‬ ‫ﻗَدﱠ َم‬
‫‪İleri göndermek, sunmak‬‬

‫‪Mastar‬‬ ‫‪İsmi Meful‬‬ ‫‪İsmi Fail‬‬ ‫‪Emir‬‬ ‫‪Muzari‬‬ ‫‪Mazi‬‬

‫ﺗ َ ْﻛذ ٌ‬
‫ِﯾب‬ ‫ُﻣ َﻛذﱠ ٌ‬
‫ب‬ ‫ُﻣ َﻛذّ ٌ‬
‫ِب‬ ‫َﻛذّ ْ‬
‫ِب‬ ‫ﯾُ َﻛذّ ُ‬
‫ِب‬ ‫َﻛذﱠ َ‬
‫ب‬
‫‪Yalanlamak‬‬

‫ﺗَﺣْ ِرﯾ ٌم‬ ‫ُﻣ َﺣ ﱠر ٌم‬ ‫ُﻣ َﺣ ِ ّر ٌم‬ ‫َﺣ ِ ّر ْم‬ ‫ﯾُ َﺣ ِ ّر َم‬ ‫َﺣ ﱠر َم‬
‫‪Haram kılmak‬‬

‫ﯾر‬
‫ﺷ ٌ‬‫ﺗ َ ْﺑ ِ‬ ‫ُﻣﺑَﺷ ٌﱠر‬ ‫ﺷ ٌّر‬
‫ُﻣ َﺑ ِ‬ ‫ﺷ ّْر‬
‫ﺑَ ِ‬ ‫ﺷ ُّر‬
‫ﯾُ َﺑ ِ‬ ‫ﺑَﺷ َﱠر‬
‫‪Müjde vermek‬‬

‫ﺗ َ ْﻧ ِزﯾ ٌل‬ ‫ُﻣﻧَ ﱠز ٌل‬ ‫ُﻣﻧَ ِ ّز ٌل‬ ‫ﻧَ ِ ّز ْل‬ ‫ﯾُﻧَ ِ ّز ْل‬ ‫ﻧَ ﱠز َل‬
‫‪İndirmek‬‬
369
Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

----- ----- ----- ‫ﻧَﺑِّ ْﺊ‬ ‫ﯾُﻧَ ِﺑّ ْﺊ‬ َ ‫ﻧَﺑﱠﺎ‬


Haber vermek

----- ----- ٍ ّ َ‫ُﻣﻧ‬


‫ﺞ‬ ِ ّ َ‫ﻧ‬
‫ﺞ‬ ‫ﯾُﻧَ ِ ّﺟﻲ‬ ‫ﻧَ ﱠﺟﻰ‬
Kurtarmak

ٌ ‫ﺗ َ ْﻌذ‬
‫ِﯾب‬ ٌ ‫ُﻣ َﻊ ذﱠ‬
‫ب‬ ٌ ّ‫ُﻣ َﻊ ذ‬
‫ِب‬ ْ ّ‫ﻋذ‬
‫ِب‬ َ ُ ّ‫ﯾُﻌَذ‬
‫ِب‬ َ ‫ﻋذﱠ‬
‫ب‬ َ
Cezalandırmak

ٌ ‫ﺗ َ ْﺑ ِﯾ‬
‫ﯾن‬ ‫ُﻣ َﺑﯾﱠ ٌن‬ ‫ُﻣﺑَ ِﯾّ ٌن‬ ‫َﺑ ِﯾّ ْن‬ ‫ﯾُﺑَ ِﯾّ ُن‬ ‫ﺑَﯾﱠ َن‬
İndirmek

Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

‫ﺗ َ ْﺑدِﯾ ٌل‬ ----- ‫ُﻣﺑَ ِدّ ٌل‬ ‫ﺑَ ِدّ ْل‬ ‫ﯾُﺑَ ِدّ ُل‬ ‫ﺑَدﱠ َل‬
Değiştirmek

----- ‫ﺳ ﱠﺧ ٌر‬
َ ‫ُﻣ‬ ‫ﺳ ِ ّﺧ ٌر‬
َ ‫ٌﻣ‬ ‫ﺳ ِ ّﺧ ْر‬
َ ‫ﺳ ِ ّﺧ ُر‬
َ ُ‫ﯾ‬ ‫ﺳ ﱠﺧ َر‬
َ
Boyun eğdirmek

‫ﺗ َ ْﻛ ِﻠﯾ ٌم‬ ----- ----- ‫َﻛ ِﻠّ ْم‬ ‫ﯾُ َﻛ ِﻠّ ُم‬ ‫َﻛﻠﱠ َم‬
Konuşmak

ٌ ‫ﺗ َ ْذ ِﻛ‬
‫ﯾر‬ ---- ‫ُﻣذَ ِﻛ ٌّر‬ ‫ذَ ِﻛ ّْر‬ ‫ﯾُذَ ِﻛ ُّر‬ ‫ذَﻛ َﱠر‬
Hatırlatmak
370
Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

----- ----- ----- ‫َﻣ ِﺗ ّ ْﻊ‬ ‫ﯾُ َﻣﺗِ ّ ُﻊ‬ ‫َﻣﺗ ﱠ َﻊ‬
Faydalandırmak
Yararlanmak

‫ﺗ َ ْﻔ ِﺻﯾ ٌل‬ ‫ُﻣﻔَ ﱠ‬


‫ﺻ ٌل‬ ّ ِ َ‫ُﻣﻔ‬
‫ﺻ ٌل‬ ّ ِ َ‫ﻓ‬
‫ﺻ ْل‬ ّ ِ َ‫ﯾُﻔ‬
‫ﺻ ُل‬ ‫ﻓَ ﱠ‬
‫ﺻ َل‬
Acıklamak, detaylandırmak
Ayırmak

‫ﺗ َ ْﻔ ِﺿﯾ ٌل‬ ----- ----- ----- ّ ِ َ‫ﯾُﻔ‬


‫ﺿ ُل‬ ‫ﻓَ ﱠ‬
‫ﺿ َل‬
Lütuf vermek
Tercih etmek

45.DERS

‫ِﯾن ٰا َﻣﻧُوا َو َھﺎ َﺟ ُروا‬


َ ‫ا ﱠِن اﻟﱠذ‬
hicret edenler iman edip gerçekten

ِ ُ‫َو َﺟﺎ َھدُوا ِﺑﺎ َ ْﻣ َوا ِﻟ ِﮭ ْم َوا َ ْﻧﻔ‬


‫ﺳ ِﮭ ْم‬
ve canlarıyla mallarıyla ve cihad edenler

‫وﻟٓﺋِ َك‬
ٰ ُ ‫ﺻ ُٓروا ا‬
َ َ‫ِﯾن ٰا َو ْوا َوﻧ‬
َ ‫ﷲ َواﻟﱠذ‬
ِ ‫ﺳ ِﺑﯾ ِل‬
َ ‫ﻓِﻲ‬
işte yardım edenler ve (bir de onları) Allah
onların var ya barındırıp yolunda
ٍ ‫ﺿ ُﮭ ْم اَ ْو ِﻟﯾَٓﺎ ُء ﺑَ ْﻌ‬
‫ض‬ ُ ‫ﺑَ ْﻌ‬
diğer kısmının velileridirler bir kısmı
«Gerçekten iman edip hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve
canlarıyla cihad edenler ve (bir de onları) barındırıp yardım edenler
var ya, işte onların bir kısmı diğer kısmının velileridirler. » (Enfal
Sûresi 72- a)
371

‫ﺎﺟ ُروا َﻣﺎ ﻟَ ُﻛ ْم‬


ِ ‫ِﯾن ٰا َﻣﻧُوا َوﻟَ ْم ﯾُ َﮭ‬
َ ‫َواﻟﱠذ‬
size yoktur hicret etmeyenler ise iman edip
‫ﺎﺟ ُروا‬ ِ ‫ﺷ ْﻲ ٍء َﺣﺗﱣﻰ ﯾُ َﮭ‬ َ ‫ِﻣ ْن َو َﻻﯾَﺗِ ِﮭ ْم ِﻣ ْن‬
hicret edinceye dek bir şey onların velâyetinden
‫ِﯾن ﻓَﻌَﻠَ ْﯾ ُﻛ ُم‬
ِ ّ‫ﻓِﻲ اﻟد‬sizden َ ‫ﺳﺗَ ْﻧ‬
‫ﺻ ُرو ُﻛ ْم‬ ْ ‫ َوا ِِن ا‬eğer
üzerinize bir haktır dinde yardım isterlerse
‫ق‬ٌ ‫ اﻟﻧﱠﺻ ُْر ا ﱠِﻻ ﻋ َٰﻠﻰ ﻗَ ْو ٍم َﺑ ْﯾ َﻧ ُﻛ ْم َو َﺑ ْﯾ َﻧ ُﮭ ْم ِﻣﯾﺛَﺎ‬yardım
kendileri ile aranızda bir kavme karşı olmaksızın etmeniz
anlaşma
bulunan
﴾٧٢﴿ ‫ﯾر‬
ٌ ‫ون ﺑَ ِﺻ‬
َ ُ‫َوﷲُ ِﺑ َﻣﺎ ﺗ َ ْﻌ َﻣﻠ‬
görendir yaptıklarınızı Allah
«İman edip hicret etmeyenler ise, hicret edinceye dek
onların velâyetinden size bir şey yoktur. Eğer dinde sizden
yardım isterlerse, kendileri ile aranızda anlaşma bulunan
bir kavme karşı olmaksızın, yardım etmeniz, üzerinize bir
haktır. Allah, yaptıklarınızı görendir.» (Enfal Sûresi 72- b)

َ ‫ )ﻓَﺎ‬Kalıbı: Birinci kök harften sonra bir elif


(‫ﻋ َل – ﯾُﻔﺎ َ ِﻋ ُل‬
eklenerek yapılır. Bir birine karşı yapmak anlamını
katar.
Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

ٌ‫ُﻣ َﺟﺎ َھدَة‬ ٌ‫ُﻣ َﺟﺎ َھد‬ ٌ‫ُﻣ َﺟﺎ ِھد‬ ‫َﺟﺎ ِھ ْد‬ ُ‫ﯾُ َﺟﺎ ِھد‬ َ‫َﺟﺎ َھد‬
Cihat etmek
----- ----- ‫ُﻣﻧَﺎ ٍد‬ ‫ﻧَﺎ ِد‬ ‫ﯾُﻧَﺎدِي‬ ‫ﻧَﺎدَى‬
Çağırmak, nida etmek

ٌ‫ُﻣ َﺟﺎدَﻟَﺔ‬ ----- ‫ُﻣ َﺟﺎ ِد ٌل‬ ‫َﺟﺎ ِد ْل‬ ‫ﯾُ َﺟﺎ ِد ُل‬ ‫َﺟﺎدَ َل‬
Tartışmak
372
Muzari Mazi Anlamı Muzari Mazi Anlamı

ُ‫ﻧُ َﺟﺎ ِھد‬ ‫َﺟﺎ َھ ْد ﻧَﺎ‬ Biz ُ‫ا ُ َﺟﺎ ِھد‬ ُ‫َﺟﺎ َھ ْد ت‬ Ben

َ ‫ﺗ ُ َﺟﺎ ِھد‬
‫ُون‬ ‫َﺟﺎ َھ ْد ﺗ ُ ْم‬ Siz
ُ‫ﺗ ُ َﺟﺎ ِھد‬ َ‫َﺟﺎ َھ ْد ت‬ Sen

َ ‫ﯾُ َﺟﺎ ِھد‬


‫ُون‬ ‫َﺟﺎ َھدُوا‬ Onlar
ُ‫ﯾُ َﺟﺎ ِھد‬ َ‫َﺟﺎ َھد‬ O(er)

ُ‫ﺗ ُ َﺟﺎ ِھد‬ ْ‫َﺟﺎ َھدَت‬ O(dş)

ِ ‫َوا َ ْوﻓُوا ﺑِﻌَ ْﮭ ِد‬


‫ﷲ اِذَا ﻋَﺎ َھ ْدﺗ ُ ْم‬
sözleştiğiniz zaman Allah’ın yerine
ahdini getirin
Sözleştiğiniz zaman Allah’ın ahdini yerine getirin. (16:91)

َ َ‫ﺳﺑُوا ﻟَﻌَ ﱠﺟ َل ﻟَ ُﮭ ُم ا ْﻟﻌَذ‬


‫اب‬ َ ‫اﺧذُ ُھ ْم ِﺑ َﻣﺎ َﻛ‬ ‫ور ذُ ﱠ‬
ِ ‫واﻟرﺣْ َﻣ ِﺔ ﻟَ ْو ﯾُ َؤ‬ ُ ُ‫َو َرﺑﱡ َك ا ْﻟﻐَﻔ‬
azabı onlar çabuklaştırırdı onları eğer ve merhamet çok Senin
için kazandıklarından dolayı cezalandırsaydı sahibidir bağışlayıcı Rabbin

Senin Rabbin çok bağışlayıcı ve merhamet


sahibidir. Eğer onları kazandıklarından dolayı
cezalandırsaydı, onlar için azabı çabuklaştırırdı. (18:58)

ً ‫ﺳرا‬ ُ ‫ﺳﯾتُ َو َﻻ ﺗ ُ ْر ِھ ْﻘﻧِﻲ ِﻣ ْن اَ ْﻣ ِري‬


ْ ‫ﻋ‬ ِ ‫ﻗَﺎ َل َﻻ ﺗ ُ َؤ‬
ِ َ‫اﺧ ْذﻧِﻲ ِﺑ َﻣﺎ ﻧ‬
zorluk işimde ve bana unuttuğum beni sorumlu dedi ki
çıkarma şeyden dolayı tutma
(Musa) dedi ki: “Unuttuğum şeyden dolayı beni
sorumlu tutma ve işimde bana zorluk çıkarma! 140
(18:73)
373

ٌ ‫ﷲ ﻋ َٰﻠﻰ ﻧَﺻ ِْر ِھ ْم ﻟَﻘَد‬


‫ِﯾر‬ ُ ‫ون ﺑِﺎَﻧﱠ ُﮭ ْم‬
َ ‫ظ ِﻠ ُﻣوا َوا ﱠِن‬ َ ُ‫ِﯾن ﯾُﻘَﺎﺗَﻠ‬
َ ‫ِن ِﻟﻠﱠذ‬
َ ‫اُذ‬
kadirdir kendilerine Allah şüphesiz zulmedilmeleri kendileriyle (savaşmaların
yardım etmeye sebebiyle savaşılanlara a) izin verildi

Kendileriyle savaşılanlara (Mü’minlere),


zulmedilmeleri sebebiyle izin verildi. Şüphesiz Allah
kendilerine yardım etmeye kadirdir. (22:39)

ِ ‫ون ِٓﻓﻲ اِ ْﺑ ٰر ِھﯾ َم َو َٓﻣﺎ ا ُ ْﻧ ِز َﻟ‬


‫ت‬ ِ ‫ﯾَٓﺎ اَ ْھ َل ا ْﻟ ِﻛﺗَﺎ‬
َ ‫ب ِﻟ َم ﺗ ُ َٓﺣﺎ ﱡﺟ‬
oysa İbrahim tartışırsınız? niçin Ey Ehl-i
indirildi hakkında Kitap

َ ُ‫اﻻ ْﻧ ِﺟﯾ ُل ا ﱠِﻻ ِﻣ ْن ﺑَ ْﻌ ِد ِه اَﻓَ َﻼ ﺗ َ ْﻌ ِﻘﻠ‬


‫ون‬ ِ ْ ‫اﻟﺗ ﱠ ْو ٰرﯾﺔُ َو‬
hâlâ akıl erdirmez ondan sonra ancak ve İncil Tevrat
misiniz?

Ey Ehl-i Kitap! İbrahim hakkında niçin


tartışırsınız? Oysa Tevrat ve İncil, ancak ondan
sonra indirildi. Hâlâ akıl erdirmez misiniz? (3:65)
141

‫ﺎ‬‫ﺎن ا َ ْن ٰا ِﻣﻧُوا ِﺑ َر ِﺑّ ُﻛ ْم ﻓَ ٰﺎ َﻣﻧﱠ‬ َ ‫َرﺑﱠ ٓﻧَﺎ اِﻧﱠـﻧَﺎ‬


ِ ‫ﺳ ِﻣ ْﻌﻧَﺎ ُﻣﻧَﺎدِﯾﺎ ً ﯾُﻧَﺎدِي ِﻟ ْ ِﻼﯾ َﻣ‬
ve hemen
iman ettik Rabbinize
imanimana çağıran bir işittik şüphesiz Rabbimiz
edin diye davetçiyi biz

Rabbimiz! Şüphesiz biz, “Rabbinize iman edin!” diye imana


çağıran bir davetçiyi işittik ve hemen iman ettik. (3:193)

‫َٓھﺎ اَ ْﻧﺗ ُ ْم ٰ ٓھؤ َُٓﻻ ِء َﺣﺎﺟَﺟْ ﺗ ُ ْم ﻓِﯾ َﻣﺎ ﻟَ ُﻛ ْم ِﺑ ِﮫ ِﻋ ْﻠ ٌم‬


bilgi tartıştınız öyle kimselersiniz ki işte siz
haydi hakkında sahibi olduğunuz şey konusunda

‫س ﻟَ ُﻛ ْم ِﺑﮫ ِﻋ ْﻠ ٌم‬ َ ‫ﻓَ ِﻠ َم ﺗ ُ َٓﺣﺎ ﱡﺟ‬


َ ‫ون ﻓِﯾ َﻣﺎ ﻟَ ْﯾ‬
bilgi tartışıyorsunuz peki
hakkında sahibi olmadığınız şey niçin
hususunda
İşte siz öyle kimselersiniz ki, haydi hakkında bilgi
sahibi olduğunuz şey konusunda tartıştınız, peki
hakkında bilgi sahibi olmadığınız şey hususunda
niçin tartışıyorsunuz? (3:66) 142
374

ً ‫ﺳ ُؤﻻ‬
ْ ‫ﷲ َﻣ‬ َ ‫ﺎر َوﻛ‬
َ ‫َﺎن‬
ِ ُ‫ﻋ ْﮭد‬ َ ‫ﷲ ِﻣ ْن ﻗَ ْﺑ ُل َﻻ ﯾُ َوﻟﱡ‬
َ ‫ون ْاﻻَ ْد َﺑ‬ َ ‫َوﻟَﻘَ ْد ﻛَﺎﻧُوا ﻋَﺎ َھدُوا‬
sorulacaktır Allah’a -tır sırtlarını kaçmayacakları Allah’a söz onlar muhakkak
verilen söz dönüp na dair daha önce vermiş idiler ki

Muhakkak ki onlar, daha önce sırtlarını dönüp


kaçmayacaklarına dair Allah’a söz vermiş idiler.
Allah’a verilen söz sorulacaktır. (33:15)

‫ﺳﺑُوا َﻣﺎ ﺗ َ َر َك ﻋ َٰﻠﻰ َظﮭ ِْر َھﺎ‬ ‫اﺧذُ ﱣ‬


َ ‫ا�ُ اﻟﻧﱠ‬
َ ‫ﺎس ِﺑ َﻣﺎ َﻛ‬ ِ ‫َوﻟَ ْو ﯾُ َؤ‬
yeryüzünde bırakmazdı kazandıkları insanları Allah hemen eğer
yüzünden cezalandırsaydı

َ ‫ِﻣ ْن ٓدَاﺑﱠ ٍﺔ َو ٰﻟ ِﻛ ْن ﯾُ َؤ ِ ّﺧ ُر ُھ ْم ا ِٰﻟٓﻰ ا َ َﺟ ٍل ُﻣ‬


‫ﺳ �ﻣﻰ‬
belirlenmiş bir süreye onları fakat hiçbir
kadar erteliyor canlı

Eğer Allah, kazandıkları yüzünden insanları hemen


cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı,
fakat onları belirlenmiş bir süreye kadar erteliyor. (35:45)
143

ً‫ﺳ َﻌﺔ‬ َ ‫ض ُﻣ َرا‬


َ ‫ﻏﻣﺎ ً َﻛ ِﺛﯾرا ً َو‬ ِ ‫ﷲ ﯾَ ِﺟ ْد ِﻓﻲ ْاﻻَ ْر‬ ِ ‫َو َﻣ ْن ﯾُ َﮭ‬
َ ‫ﺎﺟ ْر ﻓِﻲ‬
ِ ‫ﺳ ِﺑﯾ ِل‬
ve genişlik birçok gidecek yeryüzünde bulur Allah hicret kim
yer yolunda ederse

ُ‫ﺳو ِﻟ ِﮫ ﺛ ُ ﱠم ﯾُد ِْر ْﻛﮫُ ا ْﻟ َﻣ ْوت‬ ِ ‫َو َﻣ ْن ﯾَ ْﺧ ُرجْ ِﻣ ْن َﺑ ْﯾﺗِ ِﮫ ُﻣ َﮭ‬


ِ ‫ﺎﺟرا ً اِﻟَﻰ‬
ُ ‫ﷲ َو َر‬
ölüm onu sonra da ve Allah’a hicret evinden çıkar kim
yakalarsa Resûlüne edip

َ ‫ﷲ َوﻛ‬
َ ُ‫َﺎن ﷲ‬
ً ‫ﻏﻔُورا ً َر ِﺣﯾﻣﺎ‬ َ ‫ﻓَﻘَ ْد َوﻗَ َﻊ اَﺟْ ُر ُه‬
ِ ‫ﻋﻠَﻰ‬
onun
mükâfatı düşer elbette
pek merhamet çok Allah -dir Allah’a artık
edici bağışlayıcı

Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde


gidecek birçok yer ve genişlik bulur. Kim
Allah’a ve Resûlüne hicret edip evinden çıkar,
sonra da ölüm onu yakalarsa, artık onun
mükâfatı elbette Allah’a düşer. Allah, çok
bağışlayıcı, pek merhamet edicidir. (4:100) 144
375

‫ﺳﺗ ُ ْدﻋ َْو َن ِإﻟَﻰ ﻗَ ْو ٍم‬ ِ ‫ﯾن ِﻣ َن ْاﻷَﻋ َْرا‬


َ ‫ب‬ َ ‫ﻗُ ْل ِﻟ ْﻠ ُﻣ َﺧﻠﱠ ِﻔ‬
bir kavme siz yakında bedevilerden geri de ki
(karşı savaşmaya) çağrılacaksınız bırakılanlara

َ ‫ﺳ ِﻠ ُﻣ‬
‫ون‬ َ ‫أُو ِﻟﻲ ﺑَﺄ ْ ٍس‬
ْ ُ‫ﺷدِﯾ ٍد ﺗُﻘَﺎﺗِﻠُوﻧَ ُﮭ ْم أ َ ْو ﯾ‬
müslüman ya da onlarla (ya) çok zorlu
olurlar savaşacaksınız
Bedevilerden geri bırakılanlara de ki: “Siz, yakında çok
zorlu bir kavme (karşı savaşmaya) çağrılacaksınız.
Onlarla savaşacaksınız, ya da Müslüman olurlar. (48:16)

َ ُ‫ﺻ ٰﻠو ِة اﺗ ﱠ َﺧذُو َھﺎ ُھ ُزوا ً َوﻟَ ِﻌﺑﺎ ً ٰذ ِﻟ َك ِﺑﺎَﻧﱠ ُﮭ ْم ﻗَ ْو ٌم َﻻ َﯾ ْﻌ ِﻘﻠ‬


‫ون‬ ‫َواِذَا ﻧَﺎدَ ْﯾﺗ ُ ْم اِﻟَﻰ اﻟ ﱠ‬
akıl bir kavim gerçekten bu ve alay onu namaza çağırdığınız zaman
erdirmeyen olmalarındandır onların eğlence edinirler
Namaza çağırdığınız zaman, onu alay ve eğlence
edinirler. Bu, gerçekten onların, akıl erdirmeyen
bir kavim olmalarındandır. (5:58) 145

‫ﺳو ِﻟ ِﮫ ﺛ ُ ﱠم ﻟَ ْم َﯾ ْرﺗَﺎﺑُوا‬ ِ ‫ِﯾن آ َ َﻣﻧُوا ِﺑ ﱠ‬


ُ ‫ﺎ� َو َر‬ َ ‫ون اﻟﱠذ‬
َ ُ‫ِإﻧﱠ َﻣﺎ ا ْﻟ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧ‬
hiçbir kuşkuya sonra ve Allah iman o kimselerdir ancak
kapılmadılar Resûlüne ettiler ki Mü’minler

‫ون‬ ‫ا� أُوﻟَﺋِ َك ُھ ُم اﻟ ﱠ‬


َ ُ‫ﺻﺎ ِدﻗ‬ ِ ‫ﺳ ِﺑﯾ ِل ﱠ‬ ِ ُ‫َو َﺟﺎ َھدُوا ِﺑﺄ َ ْﻣ َوا ِﻟ ِﮭ ْم َوأ َ ْﻧﻔ‬
َ ‫ﺳ ِﮭ ْم ﻓِﻲ‬
sadık onlardır işte Allah ve mallarıyla cihad
olanlar yolunda canlarıyla ettiler
da
Mü’minler, ancak o kimselerdir ki, Allah ve Resûlüne
iman ettiler, sonra hiçbir kuşkuya kapılmadılar,
mallarıyla ve canlarıyla da Allah yolunda cihad
ettiler. İşte sadık olanlar onlardır. (49:15)

146
376

َ ‫ﺎر َوا ْﻟ ُﻣﻧَﺎ ِﻓ ِﻘ‬


‫ﯾن َوا ْﻏﻠُ ْظ‬ ‫ﯾَﺎ أَﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﻧﱠﺑِ ﱡ‬
َ ‫ﻲ َﺟﺎ ِھ ِد ا ْﻟ ُﻛﻔﱠ‬
ve sert ve münafıklara kâfirlere cihad et Peygamber
davran karşı ey

ُ ‫س ا ْﻟ َﻣ ِﺻ‬
‫ﯾر‬ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ْم َو َﻣﺄ ْ َوا ُھ ْم‬
َ ْ‫ َﺟ َﮭﻧﱠ ُم َو ِﺑﺋ‬onların َ
bir dönüş o ne cehennemdir onlara
yeridir kötü barınma yeri karşı
Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad
et ve onlara karşı sert davran! Onların barınma yeri
cehennemdir. O, ne kötü bir dönüş yeridir! (66:9)

‫ا� ِﺑﺄ َ ْﻣ َوا ِﻟ ُﻛ ْم‬


ِ ‫ﺳ ِﺑﯾ ِل ﱠ‬ َ ‫ﺳو ِﻟ ِﮫ َوﺗ ُ َﺟﺎ ِھد‬
َ ‫ُون ﻓِﻲ‬ ُ ‫ﺎ� َو َر‬ َ ُ‫ﺗ ُ ْؤ ِﻣﻧ‬
ِ ‫ون ﺑِ ﱠ‬
mallarınızla Allah yolunda cihad edersiniz ve Resûlüne Allah’a inanırsınız

ِ ُ‫َوأ َ ْﻧﻔ‬
َ ‫ﺳ ُﻛ ْم ذَ ِﻟ ُﻛ ْم َﺧ ْﯾ ٌر ﻟَ ُﻛ ْم ِإ ْن ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم ﺗ َ ْﻌﻠَ ُﻣ‬
‫ون‬
bilir iseniz eğer sizin için daha hayırlıdır bu ve canlarınızla

Allah’a ve Resûlüne inanırsınız, mallarınızla ve


canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer
bilir iseniz bu sizin için daha hayırlıdır. (61:11) 147

‫ِﯾن ٰا َﻣﻧُوا َو َھﺎ َﺟ ُروا‬


َ ‫ا ﱠِن اﻟﱠذ‬
hicret edenler iman edip gerçekten

ِ ُ‫َو َﺟﺎ َھدُوا ِﺑﺎ َ ْﻣ َوا ِﻟ ِﮭ ْم َوا َ ْﻧﻔ‬


‫ﺳ ِﮭ ْم‬
ve canlarıyla mallarıyla ve cihad edenler

‫وﻟٓﺋِ َك‬
ٰ ُ ‫ﺻ ُٓروا ا‬
َ َ‫ِﯾن ٰا َو ْوا َوﻧ‬
َ ‫ﷲ َواﻟﱠذ‬
ِ ‫ﺳ ِﺑﯾ ِل‬
َ ‫ﻓِﻲ‬
işte yardım edenler ve (bir de onları) Allah
onların var ya barındırıp yolunda

ٍ ‫ﺿ ُﮭ ْم ا َ ْو ِﻟﯾَٓﺎ ُء ﺑَ ْﻌ‬
‫ض‬ ُ ‫ﺑَ ْﻌ‬
diğer kısmının velileridirler bir kısmı

Gerçekten iman edip hicret edenler ve Allah


yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler
ve (bir de onları) barındırıp yardım edenler var
ya, işte onların bir kısmı diğer kısmının
velileridirler. (8:72) 148
377
Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

ٌ‫ُﻣ َﺟﺎدَﻟَﺔ‬ ----- ‫ُﻣ َﺟﺎ ِد ٌل‬ ‫َﺟﺎ ِد ْل‬ ‫ﯾُ َﺟﺎ ِد ُل‬ ‫َﺟﺎدَ َل‬
Tartışmak

ٌ‫ُﻣ َؤا َﺧذَة‬ ----- ----- ----- ُ‫اﺧذ‬


ِ ‫ﯾُ َؤ‬ َ‫ٰا َﺧذ‬
Sorumlu tutmak, ceza vermek

‫ُﻣ َﮭﺎ َﺟ َرة‬ ----- ‫ﺎﺟ ٌر‬


ِ ‫ُﻣ َﮭ‬ ِ ‫َھ‬
‫ﺎﺟ ْر‬ ‫ﺎﺟ ُر‬
ِ ‫ﯾُ َﮭ‬ ‫َھﺎ َﺟ َر‬
ٌ
Göç etmek

----- ----- ----- ‫ﺳ ِﺎر ْع‬


َ ‫ع‬
ُ ‫ﺳ ِﺎر‬
َ ُ‫ﯾ‬ ‫ع‬
َ ‫ﺎر‬
َ ‫ﺳ‬
َ
Yarışmak

Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

ٌ ‫ُﻣﻘَﺎﺗَﻠَﺔ‬ ‫ُﻣﻘَﺎﺗَ ٌل‬ ‫ُﻣﻘَﺎﺗِ ٌل‬ ‫ﻗَﺎﺗِ ْل‬ ‫ﯾُﻘَﺎﺗِ ُل‬ ‫ﻗَﺎﺗَ َل‬
Savaşmak

----- ----- ----- ----- ‫ج‬


‫ﯾُ َﺣﺎ ﱡ‬ ‫ج‬
‫َﺣﺎ ﱠ‬
Tartışmak, çekişmek

----- ----- ‫ُﻣﻧَﺎ ٍد‬ ‫َﻧﺎ ِد‬ ‫ﯾُﻧَﺎدِي‬ ‫ﻧَﺎدَى‬


Çağırmak, nida etmek

ٌ‫ُﻣﻌَﺎ َھدَة‬ ----- ----- ‫ﻋَﺎ ِھ ْد‬ ُ‫ﯾُﻌَﺎ ِھد‬ َ‫ﻋَﺎ َھد‬
Ahitleşmek, sözleşmek
378
46.DERS

‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ْم َءا َ ْﻧذَ ْرﺗ َ ُﮭ ْم‬


َ ‫ﺳ َٓوا ٌء‬
َ ‫َو‬
onları uyarmışsın onlara göre birdir
﴾١٠﴿‫ون‬ َ ُ‫اَ ْم ﻟَ ْم ﺗ ُ ْﻧذ ِْر ُھ ْم َﻻ ﯾُ ْؤ ِﻣﻧ‬
iman etmezler uyarmamışsın yoksa

‫اﻟرﺣْ ٰﻣ َن‬
‫ﻲ ﱠ‬ ِ ‫اِﻧﱠ َﻣﺎ ﺗ ُ ْﻧذ ُِر َﻣ ِن اﺗﱠﺑَ َﻊ اﻟ ِذّ ْﻛ َر َو َﺧ‬
َ ‫ﺷ‬
Rahman’dan ve Zikr’e uyan kimseyi ancak
korkan (Kur’an’a) uyarabilirsin
ّ ِ َ‫ب ﻓَﺑ‬
ٍ ‫ﺷ ْرهُ ﺑِ َﻣ ْﻐ ِﻔ َر ٍة َواَﺟْ ٍر ﻛ َِر‬
﴾١١﴿ ‫ﯾم‬ ِ ‫ﺑِﺎ ْﻟﻐَ ْﯾ‬
pek değerli ve bir bağışlama öyle ise gıyabında/
bir mükâfatla onu müjdele görmeden
Onları uyarmışsın, yoksa uyarmamışsın onlara göre birdir,
iman etmezler. Ancak Zikr’e uyan ve görmeden Rahman’dan
korkan kimseyi uyarabilirsin. Öyle ise onu bir bağışlama ve
pek değerli bir mükâfatla müjdele!

ُ ُ ‫اِﻧﱠﺎ ﻧَﺣْ ُن ﻧُﺣْ ـﻲ ِ ا ْﻟ َﻣ ْو ٰﺗﻰ َوﻧَ ْﻛﺗ‬


‫ب‬
ve yazarız ölüleri diriltiriz biz şüphesiz

َ َ ‫َﻣﺎ ﻗَدﱠ ُﻣوا َو ٰاﺛ‬


َ ‫ﺎر ُھ ْم َو ُﻛ ﱠل‬
‫ﺷ ْﻲ ٍء‬
her şeyi bıraktıkları onların önceden
eserlerini gönderdiklerini

ٍ ‫ﺻ ْﯾ َﻧﺎ ُه ِٓﻓﻲ اِ َﻣ ٍﺎم ُﻣ ِﺑ‬


﴾١٢﴿‫ﯾن‬ َ ْ‫اَﺣ‬
apaçık bir kitapta saymışızdır
(Levh-i Mahfuz’da)

Şüphesiz biz ölüleri diriltiriz. Onların önceden


gönderdiklerini (hayırlı ve şerli amellerini) ve
bıraktıkları eserlerini yazarız. Her şeyi apaçık bir kitapta
(Levh-i Mahfuz’da) saymışızdır.
379
(‫ )اَ ْﻓﻌَ َل – ﯾُ ْﻔ ِﻌ ُل‬Kalıbı: Bu kalıp, fiilin başına bir (‫ )ا‬harfi
ilave edilerek yapılır. Bu şekilde fiile yaptırmak,
ettirmek anlamı kazandırılır.
Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

ٌ ‫ا ِْﺧ َرا‬
‫ج‬ ٌ ‫ُﻣ ْﺧ َر‬
‫ج‬ ٌ ‫ُﻣ ْﺧ ِر‬
‫ج‬ ْ‫اَ ْﺧ ِرج‬ ُ ‫ﯾُ ْﺧ ِر‬
‫ج‬ ‫اَ ْﺧ َر َج‬
Çıkarmak

‫ﺿﻼَ ٌل‬
ْ ِ‫ا‬ ----- ‫ُﻣ ِﺿ ﱞل‬ ْ َ‫ا‬
‫ﺿ ِﻠ ْل‬ ‫ﯾُ ِﺿ ﱡل‬ َ َ‫ا‬
‫ﺿ ﱠل‬
Saptırmak

----- ----- ٌ‫ُﻣ ْﮭ ِﻠك‬ ‫اَ ْھ ِﻠ ْك‬ ُ‫ﯾُ ْﮭ ِﻠك‬ ‫اَ ْھﻠَ َك‬
Helak etmek

Muzari Mazi Anlamı Muzari Mazi Anlamı

ُ ‫ﻧُ ْﺧ ِر‬
‫ج‬ ‫ا َ ْﺧ َرﺟْ ﻧَﺎ‬ Biz ُ ‫ا ُ ْﺧ ِر‬
‫ج‬ ُ‫اَ ْﺧ َرﺟْ ت‬ Ben

َ ‫ﺗ ُ ْﺧ ِر ُﺟ‬
‫ون‬ ‫ا َ ْﺧ َرﺟْ ﺗ ُ ْم‬ Siz
ُ ‫ﺗ ُ ْﺧ ِر‬
‫ج‬ َ‫اَ ْﺧ َرﺟْ ت‬ Sen

َ ‫ﯾُ ْﺧ ِر ُﺟ‬
‫ون‬ ‫ا َ ْﺧ َر ُﺟ ِوا‬ Onlar
ُ ‫ﯾُ ْﺧ ِر‬
‫ج‬ ‫اَ ْﺧ َر َج‬ O(er)

ُ ‫ﺗ ُ ْﺧ ِر‬
‫ج‬ ْ‫اَ ْﺧ َر َﺟت‬ O(dş)
380

َ ۙ ُ‫ﺻ ٰﻠوةَ َو ِﻣ ﱠﻣﺎ َر َز ْﻗﻧَﺎ ُھ ْم ﯾُ ْﻧ ِﻔﻘ‬


‫ون‬ ِ ‫ون ِﺑﺎ ْﻟﻐَ ْﯾ‬
َ ‫ب َوﯾُ ِﻘﯾ ُﻣ‬
‫ون اﻟ ﱠ‬ َ ‫اَﻟﱠذ‬
َ ُ‫ِﯾن ﯾُ ْؤ ِﻣﻧ‬
İnfak onları rızıklandırdık namazı İkame gayba İman ederler O kimseler
ederler şeylerden ederler
O kimseler gayba iman ederler, namazı ikame ederler,
onları rızıklandırdığımız şeylerden infak ederler. (2:3)

َ ُ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ْم َءا َ ْﻧذَ ْرﺗ َ ُﮭ ْم اَ ْم ﻟَ ْم ﺗ ُ ْﻧذ ِْر ُھ ْم َﻻ ﯾُ ْؤ ِﻣﻧ‬


‫ون‬ َ ‫ا ﱠِن اﻟﱠذ‬
َ ‫ِﯾن َﻛﻔَ ُروا‬
َ ‫ﺳ َٓوا ٌء‬
İman Onları veya Onları Onlar birdir İnkar
etmiş kimseleri Muhakkak ki
etmezler uyarmasan da uyarsan da için
Muhakkak ki inkar etmiş kimseleri uyarsan da veya
uyarmasan da onlar için birdir, iman etmezler. (2 :6)

َ ‫اﻟرا ِﻛ ِﻌ‬
‫ﯾن‬ ‫ار َﻛﻌُوا َﻣ َﻊ ﱠ‬ ‫ﺻ ٰﻠوةَ َو ٰاﺗُوا ﱠ‬
ْ ‫اﻟز ٰﻛوةَ َو‬ ‫َواَﻗِﯾ ُﻣوا اﻟ ﱠ‬
Rüku birlikte rüku zekatı verin namazı İkame edin
edenlerle edin
Namazı ikame edin, zekatı verin ve rüku
edenlerle birlikte rüku edin. (2:43) 5

‫ﻲ ٰھذَا ا ْﻟﻘُ ْر ٰا ُن ِﻻ ُ ْﻧذ َِر ُﻛ ْم ِﺑ ِﮫ‬


‫ﻲ اِﻟَ ﱠ‬ َ ُ‫ﻗُ ِل ﷲ‬
ِ ُ ‫ﺷ ِﮭﯾدٌ ﺑَ ْﯾﻧِﻲ َوﺑَ ْﯾﻧَ ُﻛ ْم َوا‬
َ ‫وﺣ‬
uyarayım Kur’an bu bana vahyolundu benimle sizin şahiddir Allah de ki
kendisiyle diye aranızda

De ki: “Benimle sizin aranızda Allah şahiddir. Ve bu


Kur’an, i kendisiyle uyarayım diye bana vahyolundu. (6:19)
‫ﻗَﺎ َل ﯾَﺎ ﻗَ ْو ِم ا َ َرا َ ْﯾﺗ ُ ْم ا ِْن ُﻛ ْﻧتُ ﻋ َٰﻠﻰ ﺑَ ِﯾّﻧَ ٍﺔ ِﻣ ْن َر ِﺑّﻲ َو ٰا ٰﺗﯾﻧ۪ ﻲ َرﺣْ َﻣﺔً ِﻣ ْن ِﻋ ْﻧ ِد‬
‫ ِه‬katından
bir bana Rabbimden apaçık bir delil beneğer ne ey kavmim (Nuh)
rahmet vermişse üzerinde isem dersiniz dedi ki
Dedi ki: “Ey kavmim! Ne dersiniz? Eğer ben Rabbimden apaçık
bir delil üzerinde isem, katından bana bir rahmet vermişse (11:28)

ُٓ ‫َواِ ٓذَا اَ َرادَ ﷲُ ﺑِﻘَ ْو ٍم‬


‫ﺳوءا ً ﻓَ َﻼ َﻣ َردﱠ ﻟَﮫُ َو َﻣﺎ ﻟَ ُﮭ ْم ِﻣ ْن دُوﻧِ ِﮫ ِﻣ ْن َوا ٍل‬
bir dost O’ndan onlar için onun artık geri kötülük Allah dilediğibir zaman
da başka yoktur için çevrilme yoktur kavme

Allah, bir kavme kötülük dilediği zaman, artık onun için geri
çevrilme yoktur! Onlar için O’ndan başka birdostda yoktur. (13:11)
6
381

َ ‫ﺷدِﯾدٌ ِﺑ َﻣﺎ ﻛَﺎﻧُوا ﯾَ ْﻣﻛ ُُر‬


‫ون‬ ٌ َ ‫ﻋذ‬
َ ‫اب‬ ٌ َ‫ﺻﻐ‬
ِ َ‫ﺎر ِﻋ ْﻧد‬
َ ‫ﷲ َو‬ َ ‫ﯾب اﻟﱠذ‬
َ ‫ِﯾن اَﺟْ َر ُﻣوا‬ ُ ‫ﺳﯾُ ِﺻ‬
َ
tuzak olmaları ve şiddetli Allah bir günah isabet edecektir
kuruyor sebebiyle bir azab katından aşağılık işleyenlere
Günah işleyenlere, tuzak kuruyor olmaları
sebebiyle, Allah katından bir aşağılık ve şiddetli
bir azab isabet edecektir. (6:124)

ٰ ‫َوﻗَﺎ َل ُﻣ‬
ً‫وﺳﻰ َرﺑﱠـ ٓﻧَﺎ اِﻧﱠ َك ٰاﺗ َ ْﯾتَ ﻓِ ْرﻋ َْو َن َو َﻣ َﻼَ ُه ِزﯾﻧَﺔ‬
ziynet ve ileri Firavun’a verdin gerçekten Rabbimiz Musa dedi
gelenlerine sen ki

َ ‫َواَ ْﻣ َواﻻً ﻓِﻲ ا ْﻟ َﺣ ٰﯾو ِة اﻟدﱡ ْﻧﯾَﺎ َرﺑﱠـﻧَﺎ ِﻟﯾُ ِﺿﻠﱡوا ﻋ َْن‬
‫ﺳ ِﺑﯾ ِﻠ َك‬
senin saptırsınlar Rabbimiz dünya ve mallar
yolundan diye mi hayatında

Musa dedi ki: “Rabbimiz! Gerçekten sen, Firavun’a ve


ileri gelenlerine, dünya hayatında ziynet ve mallar verdin.
Rabbimiz! Senin yolundan saptırsınlar diye mi? (10:88) 7

‫ﺻدﱡوﻧَﺎ‬ َ ‫ﻗَﺎ ٓﻟُوا ا ِْن اَ ْﻧﺗ ُ ْم ا ﱠِﻻ ﺑَﺷ ٌَر ِﻣﺛْﻠُﻧَﺎ ﺗ ُ ِرﯾد‬
ُ َ‫ُون ا َ ْن ﺗ‬
bizi istiyors bizim bir ancak siz de dediler
döndürmek unuz gibi beşersiniz ki

‫ﯾن‬ ٍ ‫ﺳ ْﻠ َط‬
ٍ ‫ﺎن ُﻣ ِﺑ‬ ‫َﺎن ﯾَ ْﻌﺑُدُ ٰاﺑَٓﺎ ُؤﻧَﺎ‬
ُ ِ‫ ﻓَﺄْﺗُو َﻧﺎ ﺑ‬atalarımızın َ ‫ﻋ ﱠﻣﺎ ﻛ‬
َ
olduklarından
apaçık bir öyle ise
tapmakta
mucize bize getirin
Dediler ki: “Siz de ancak bizim gibi bir beşersiniz! Bizi
atalarımızın tapmakta olduklarından döndürmek
istiyorsunuz. Öyle ise bize apaçık bir mucize getirin! (14:10)

َ ‫ﺛ ُ ﱠم ِﻗﯾ َل ﻟَ ُﮭ ْم أَ ْﯾ َن َﻣﺎ ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم ﺗُﺷ ِْرﻛ‬


‫ُون‬
ortak koşmakta nerede denilecek ki
olduklarınız onlara sonra
Sonra onlara denilecek ki: ortak koşmakta
olduklarınız nerede? (40:73) 8
382

ِ ‫ﺗ َ ْدﻋُوﻧَ ِﻧﻲ ِﻷ َ ْﻛﻔُ َر ﺑِ ﱠ‬


َ ‫ﺎ� َوأُﺷ ِْر َك ِﺑ ِﮫ َﻣﺎ ﻟَ ْﯾ‬
‫س ِﻟﻲ‬
benim O’na ortak Allah’ı inkâr beni
olmayan şeyi koşmaya etmeye çağırıyorsunuz

‫ﺑِ ِﮫ ِﻋ ْﻠ ٌم َوأَﻧَﺎ أ َ ْدﻋُو ُﻛ ْم إِﻟَﻰ ا ْﻟﻌَ ِز ِﯾز ا ْﻟﻐَﻔﱠ ِﺎر‬


çok bağışlayıcı Aziz sizi davet ben hakkında
olan (Allah)’a ediyorum hiçbir bilgim

Beni, Allah’ı inkâr etmeye ve benim hakkında hiçbir bilgim


olmayan şeyi O’na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben
sizi Aziz, çok bağışlayıcı olan (Allah)’a davet ediyorum. (40:42)

َ ‫ب آَﺑَﺎﺋِ ُﻛ ُم ْاﻷ َ ﱠو ِﻟ‬


‫ﯾن‬ ‫َﻻ ِإﻟَ َﮫ ِإ ﱠﻻ ُھ َو ﯾُﺣْ ﯾِﻲ َوﯾُ ِﻣﯾتُ َرﺑﱡ ُﻛ ْم َو َر ﱡ‬
önceki atalarınızın Rabbidir sizin de ve diriltir O’ndan başka ilah
da Rabbiniz öldürür yoktur

O’ndan başka ilah yoktur. Diriltir ve öldürür. Sizin


de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbidir. (44:8)
9

‫ض‬َ ‫ق ﻓَﺄَﺣْ ﯾَﺎ ﺑِ ِﮫ ْاﻷ َ ْر‬


ٍ ‫ﺎء ِﻣ ْن ِر ْز‬ ‫َو َﻣﺎ أَ ْﻧ َز َل ﱠ‬
‫ا�ُ ِﻣ َن اﻟ ﱠ‬
ِ ‫ﺳ َﻣ‬
yeryüzünü onunla diriltmesinde rızık Allah’ın indirip
gökten

َ ُ‫اﻟرﯾَﺎحِ آَﯾَﺎتٌ ِﻟﻘَ ْو ٍم َﯾ ْﻌ ِﻘﻠ‬


‫ون‬ ِ ‫ﺑَ ْﻌدَ َﻣ ْوﺗِ َﮭﺎ َوﺗَﺻ ِْر‬
ّ ِ ‫ﯾف‬
akleden bir kavim âyetler rüzgârları ve ölümünden sonra
için vardır (estirip)çevirmesinde
Allah’ın gökten rızık (yağmur) indirip onunla ölümünden
sonra yeryüzünü diriltmesinde ve rüzgârları
çevirmesinde, akleden bir kavim için âyetler vardır. (45:5)

َ ‫َوﻗَﺎﻟُوا َﻣﺎ ِھ‬


‫ﻲ ِإ ﱠﻻ َﺣﯾَﺎﺗُﻧَﺎ اﻟدﱡ ْﻧﯾَﺎ ﻧَ ُﻣوتُ َوﻧَﺣْ ﯾَﺎ َو َﻣﺎ ﯾُ ْﮭ ِﻠ ُﻛﻧَﺎ ِإ ﱠﻻ اﻟدﱠ ْھ ُر‬
zamandan başka bizi helak ve ölürüz hayatımızdan başkası o dediler
bir şey etmiyor yaşarız dünya değildir ki

Dediler ki: “O (hayat), dünya hayatımızdan


başkası değildir. Ölürüz ve yaşarız. Bizi
zamandan başka bir şey helak etmiyor. (45:24)10
383

َ ‫ أَ ْھﻠَ ْﻛﻧَﺎ َﻣﺎ َﺣ ْو َﻟ ُﻛ ْم ِﻣ َن ا ْﻟﻘُ َرى َو‬hakikaten


ِ ‫ﺻ ﱠر ْﻓﻧَﺎ ْاﻵَﯾَﺎ‬
َ ُ‫ت ﻟَﻌَﻠﱠ ُﮭ ْم ﯾَ ْر ِﺟﻌ‬
‫ون‬ ‫َوﻟَﻘَ ْد‬
(küfürlerinden) belki âyetleri çeşitli yerleşim çevrenizdeki helak
dönerler diye şekillerde birimlerinden etmiştik
açıklamıştık (birçoğunu)
Hakikaten çevrenizdeki yerleşim birimlerinden
(birçoğunu) helak etmiştik. Belki dönerler diye
âyetleri çeşitli şekillerde açıklamıştık. (46:27)

‫ﺳوﻟَﮫُ َﻻ َﯾ ِﻠﺗْ ُﻛ ْم‬ َ ‫َو ِإ ْن ﺗ ُ ِطﯾﻌُوا ﱠ‬


ُ ‫ا� َو َر‬
O eksiltmez ve Resûlüne Allah’a itaat şayet
ederseniz
‫ور َر ِﺣﯾ ٌم‬ َ �‫ا‬
ٌ ُ ‫ﻏﻔ‬ َ ‫ﺷ ْﯾﺋ ًﺎ ِإ ﱠن ﱠ‬
َ ‫ِﻣ ْن أَ ْﻋ َﻣﺎ ِﻟ ُﻛ ْم‬
pek merhametlidir Allah hiçbir sizin
çok bağışlayandır muhakkak ki şeyi amellerinizden

Şayet Allah’a ve Resûlüne itaat ederseniz, O, sizin


amellerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Muhakkak ki
Allah, çok bağışlayandır, pek merhametlidir. (49:14)
11

َ ُ‫أ َ ْﻧ َز ْﻟﺗ ُ ُﻣو ُه ِﻣ َن ا ْﻟ ُﻣ ْز ِن أ َ ْم ﻧَﺣْ ُن ا ْﻟ ُﻣ ْﻧ ِزﻟ‬


‫ون‬
indirenler biz miyiz yoksa buluttan onu indirdiniz
Onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa indirenler
biz miyiz? (56:69)

ُ‫ﺳوﻟَﮫ‬ َ ‫اﻟزﻛَﺎةَ َوأ َ ِطﯾﻌُوا ﱠ‬


ُ ‫ا� َو َر‬ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ُﻛ ْم ﻓَﺄَﻗِﯾ ُﻣوا اﻟ ﱠ‬
‫ﺻ َﻼةَ َوآَﺗُوا ﱠ‬ َ ُ�‫ا‬
‫ﺎب ﱠ‬ َ َ ‫َوﺗ‬
namazı o halde sizin Allah datevbenizi
ve O’nun ve Allah’a zekâtı verin kabul etti
Resûlüne de itaat edin dosdoğru kılın
Allah da sizin tevbenizi kabul etti. O halde
namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a ve
O’nun Resûlüne de itaat edin! (58:13)

ِ ُ‫ا� ِﺑﺄ َ ْﻣ َوا ِﻟ ُﻛ ْم َوأ َ ْﻧﻔ‬


‫ﺳ ُﻛ ْم‬ ِ ‫ﺳ ِﺑﯾ ِل ﱠ‬ َ ‫ﺳو ِﻟ ِﮫ َوﺗ ُ َﺟﺎ ِھد‬
َ ‫ُون ِﻓﻲ‬ ُ ‫ﺎ� َو َر‬ َ ُ‫ﺗ ُ ْؤ ِﻣﻧ‬
ِ ‫ون ِﺑ ﱠ‬
ve cihad ve Resûlüne Allah’a inanırsınız
canlarınızla mallarınızla yolunda
Allah
edersiniz

Allah’a ve Resûlüne inanırsınız, mallarınızla ve


canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. (61:11)
12
384

‫ون ِإﻟَ ْﯾ ِﮭ ْم ِﺑﺎ ْﻟ َﻣ َودﱠ ِة َوﻗَ ْد َﻛﻔَ ُروا ﺑِ َﻣﺎ‬


ِ ّ ‫ َﺟﺎ َء ُﻛ ْم ِﻣ َن ا ْﻟ َﺣ‬onlar
‫ﻖ‬ َ ُ‫ﺗ ُ ْﻠﻘ‬
hakka size oysa sevgi onlara siz
gelen küfretmişlerdir gösteriyorsunuz

‫ﺳو َل َو ِإﯾﱠﺎ ُﻛ ْم‬ ‫ون ﱠ‬


ُ ‫اﻟر‬ َ ‫ﯾُ ْﺧ ِر ُﺟ‬
ve sizi Peygamber’i çıkarıyorlardı

Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz, oysa onlar size gelen (60:1)


hakka küfretmişlerdir. Peygamber’i ve sizi çıkarıyorlardı.

ْ ‫تْ َطﺎ ِﺋﻔَﺔٌ ِﻣ ْن ﺑَﻧِﻲ ِإ‬böylece


‫ﺳ َراﺋِﯾ َل َو َﻛﻔَ َرتْ َطﺎﺋِﻔَﺔٌ ﻓَﺄَﯾﱠ ْدﻧَﺎ‬ َ‫ﻓَﺂ َ َﻣﻧ‬
sonuçta biz de bir küfretmişti israiloğullarından bir
destekledik topluluk da topluluk iman etmiş

َ ‫ﺻﺑَ ُﺣوا َظﺎ ِھ ِر‬


‫ﯾن‬ ْ َ ‫ﻋد ّ ُِو ِھ ْم ﻓَﺄ‬ َ ‫ِﯾن آَ َﻣﻧُوا‬
َ ‫ﻋﻠَﻰ‬ َ ‫اﻟﱠذ‬
üstün gelenler onlar da oldular düşmanlarına karşı iman edenleri
Böylece israiloğullarından bir topluluk iman etmiş, bir topluluk
da küfretmişti. Sonuçta biz de iman edenleri düşmanlarına
karşı destekledik, onlar da üstün gelenler oldular. (61:14) 13

َ ‫ﺳﻌَﺗِ ِﮫ َو َﻣ ْن ﻗُد َِر‬


‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮫ ِر ْزﻗُﮫُ ﻓَ ْﻠﯾُ ْﻧ ِﻔﻖْ ِﻣ ﱠﻣﺎ آَﺗَﺎهُ ﱠ‬
ُ�‫ا‬ َ ‫ِﻟﯾُ ْﻧ ِﻔﻖْ ذُو‬
َ ‫ﺳﻌَ ٍﺔ ِﻣ ْن‬
Allah’ın kendisine versin rızkı daralmış kimse genişliğine eli geniş versin
verdiğinden ona de göre olan
Eli geniş olan, genişliğine göre versin. Rızkı ona daralmış
kimse de, Allah’ın, kendisine verdiğinden versin. (65:7)
‫ﺛ ُ ﱠم ﯾُ ِﻌﯾدُ ُﻛ ْم ﻓِﯾ َﮭﺎ َوﯾُ ْﺧ ِر ُﺟ ُﻛ ْم ِإ ْﺧ َرا ًﺟﺎ‬
bir ve sizi oraya sizi geri sonra
çıkarışla çıkaracaktır döndürecek
Sonra sizi oraya geri döndürecek ve sizi bir
çıkarışla çıkaracaktır. (71:18)

ً ‫ﺳ‬
‫وﻻ‬ َ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ُﻛ ْم َﻛ َﻣﺎ أ َ ْر‬
ُ ‫ﺳ ْﻠﻧَﺎ ِإﻟَﻰ ِﻓ ْرﻋ َْو َن َر‬ ً ‫ﺳ‬
َ ‫وﻻ ﺷَﺎ ِھدًا‬ َ ‫ِإﻧﱠﺎ أ َ ْر‬
ُ ‫ﺳ ْﻠﻧَﺎ ِإ َﻟ ْﯾ ُﻛ ْم َر‬
bir Firavun’a gönderdiğimiz şahidlik yapacak size de gönderdik kuşkusuz
peygamber gibi üzerinizde bir peygamber

Firavun’a bir peygamber gönderdiğimiz gibi,


kuşkusuz size de (kıyâmet günü) üzerinizde
şahidlik yapacak bir peygamber gönderdik. (73:15)
14
385
Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

ٌ ‫اِﯾ َﻣ‬
‫ﺎن‬ ----- ‫ُﻣ ْؤ ِﻣ ٌن‬ ‫ٰا ِﻣ ْن‬ ‫ﯾُ ْؤ ِﻣ ُن‬ ‫ٰا َﻣ َن‬
İnanmak, iman etmek, emniyet vermek

‫اِﯾﺗَﺎ ٌء‬ ----- ----- ِ ‫ٰا‬


‫ت‬ ‫ﯾُ ْؤﺗِﻲ‬ ‫ٰاﺗَﻰ‬
Vermek

َ ِ‫ا‬
‫ﻧزا ٌل‬ ‫ُﻣ ْﻧ َز ٌل‬ ‫ُﻣ ْﻧ ِز ٌل‬ ‫اَ ْﻧ ِز ْل‬ ‫ﯾُ ْﻧ ِز ُل‬ ‫اَ ْﻧ َز َل‬
İndirmek, açıklamak

----- ----- ----- ----- ُ‫ﯾُ ِرﯾد‬ َ‫اَ َراد‬


Niyet etmek, istemek

Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

----- ----- ٌ‫ُﻣﺷ ِْرك‬ ‫اَﺷ ِْر ْك‬ ُ‫ﯾُﺷ ِْرك‬ ‫اَﺷ َْر َك‬
Ortak koşmak

----- ----- ----- ‫اَﺣْ ِﺑ ْب‬ ‫ب‬


‫ﯾُ ِﺣ ﱡ‬ ‫اَ َﺣ ﱠ‬
‫ب‬
Sevmek

ٌ ‫اِ ْﻧﻔَﺎ‬
‫ق‬ ----- ٌ ‫ُﻣ ْﻧ ِﻔ‬
‫ﻖ‬ ْ‫ا َ ْﻧ ِﻔﻖ‬ ُ ‫ﯾُ ْﻧ ِﻔ‬
‫ﻖ‬ َ َ‫ا َ ْﻧﻔ‬
‫ﻖ‬
Harcamak

ٌ‫ﺻﺎﺑَﺔ‬
َ ِ‫ا‬ ----- ‫ﯾب‬
ٌ ‫ُﻣ ِﺻ‬ ‫اَ ِﺻ ْب‬ ‫ﯾب‬
ُ ‫ﯾُ ِﺻ‬ ‫ﺎب‬
َ ‫ﺻ‬َ َ‫ا‬
İsabet etmek, başına gelmek
386
Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

ٌ ‫اِﻗَﺎ َﻣﺔ‬ ----- ‫ُﻣ ِﻘﯾ ٌم‬ ‫ا َ ِﻗ ْم‬ ‫ﯾُ ِﻘﯾ ُم‬ َ ‫اَﻗَﺎم‬
Kılmak, kaldırmak

‫اِﺣْ ﯾَﺎ ٌء‬ ----- ‫ُﻣﺣْ ﯾِﻲ‬ ِ ‫اَﺣْ ﻲ‬ ‫ﯾُﺣْ ﯾِﻲ‬ ‫اَﺣْ ﯾَﺎ‬
Hayat vermek, yaşatmak

ٌ َ‫اِ ْﻧذ‬
‫ار‬ ----- ‫ُﻣ ْﻧذ ٌِر‬ ‫اَ ْﻧذ ِْر‬ ‫ﯾُ ْﻧذ ُِر‬ ‫اَ ْﻧذَ َر‬
İkaz etmek, uyarmak

----- ----- ----- ‫اَ ْغ ِن‬ ‫ﯾُ ْﻐﻧِﻲ‬ ‫ا َ ْﻏﻧَﻰ‬


Zenginleştirmek, kurtarmak

Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

‫ﺳﺎ ٌل‬
َ ‫ا ِْر‬ ‫ﺳ ٌل‬
َ ‫ُﻣ ْر‬ ‫ﺳ ٌل‬
ِ ‫ُﻣ ْر‬ ِ ‫اَ ْر‬
‫ﺳ ْل‬ ‫ﺳ ُل‬
ِ ‫ﯾُ ْر‬ َ ‫اَ ْر‬
‫ﺳ َل‬
Göndermek

----- ----- ----- ----- ‫وﺣﻲ‬


ِ ُ‫ﯾ‬ ‫اَ ْو َﺣﻰ‬
Vahyetmek, ilham etmek

ٌ ‫اِ َطﺎﻋَﺔ‬ ٌ ‫ُﻣ َطﺎ‬


‫ع‬ ‫ُﻣ ِطﯾ ٌﻊ‬ ‫اَ ِط ْﻊ‬ ‫ﯾُ ِطﯾ ُﻊ‬ َ ‫اَ َطﺎ‬
‫ع‬
İtaat etmek

----- ----- ----- ِ ‫اَ ْﻟ‬


‫ﻖ‬ ‫ﯾُ ْﻠ ِﻘﻲ‬ ‫اَ ْﻟﻘَﻰ‬
Atmak, yerleştirmek
387
47.DERS

ُ ‫ﻗَﺎﻟَتْ ﻟَ ُﮭ ْم ُر‬
‫ﺳﻠُ ُﮭ ْم ا ِْن ﻧَﺣْ ُن ا ﱠِﻻ‬
ancak biz Peygamberleri onlara dediler ki

َٓ َ‫ﷲ ﯾَ ُﻣ ﱡن ﻋ َٰﻠﻰ َﻣ ْن ﯾ‬
‫ﺷﺎ ُء‬ َ ‫ﺑَﺷ ٌَر ِﻣﺛْﻠُ ُﻛ ْم َو ٰﻟ ِﻛ ﱠن‬
dilediğine lütfeder Allah fakat sizin gibi bir beşeriz
‫ﺎن‬ ُ ِ‫َﺎن ﻟَـ ٓﻧَﺎ اَ ْن ﻧَﺄْﺗِﯾَ ُﻛ ْم ﺑ‬
ٍ ‫ﺳ ْﻠ َط‬ َ ‫ِﻣ ْن ِﻋﺑَﺎ ِد ِه َو َﻣﺎ ﻛ‬
herhangi bir size bizim mümkün kullarından
delil getirmemiz değildir

َ ُ‫ﻓَ ْﻠ َﯾﺗ َ َو ﱠﻛ ِل ا ْﻟ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧ‬


﴾١١﴿‫ون‬ ِ ‫ﻋﻠَﻰ‬
‫ﷲ‬ ِ ‫ا ﱠِﻻ ِﺑﺎ ِْذ ِن‬
َ ‫ﷲ َو‬
Mü’minler tevekkül ancak Allah’a Allah’ın izni olmadan
etsinler
«Peygamberleri onlara dediler ki: “Biz ancak sizin gibi bir beşeriz,
fakat Allah, kullarından dilediğine lütfeder. Allah’ın izni olmadan
bizim size herhangi bir delil getirmemiz mümkün değildir.
Mü’minler ancak Allah’a tevekkül etsinler!”» (İbrahim Sûresi 11)

َ ‫َو َﻣﺎ ﻟَـ ٓﻧَﺎ اَ ﱠﻻ ﻧَﺗَ َو ﱠﻛ َل‬


ِ ‫ﻋﻠَﻰ‬
‫ﷲ‬
Allah’a tevekkül etmeyelim bize ne olmuş ki

ُ ‫َوﻗَ ْد َھ ٰدﯾﻧَﺎ‬
ْ َ‫ﺳﺑُﻠَﻧَﺎ َوﻟَﻧ‬
‫ﺻﺑِ َر ﱠن ﻋ َٰﻠﻰ َٓﻣﺎ ٰاذَ ْﯾﺗ ُ ُﻣوﻧَﺎ‬
bize yaptığınız elbette yollarımızı göstermişken
eziyetlere karşı sabredeceğiz

﴾١٢﴿ َ ُ‫ﷲ ﻓَ ْﻠﯾَﺗَ َو ﱠﻛ ِل ا ْﻟ ُﻣﺗ َ َو ِ ّﻛﻠ‬


‫ون‬ ِ ‫ﻋﻠَﻰ‬
َ ‫َو‬
tevekkül tevekkül yalnız Allah’a
edenler etsinler

«“Bize yollarımızı göstermişken, bize ne olmuş ki, Allah’a


tevekkül etmeyelim? Bize yaptığınız eziyetlere karşı
elbette sabredeceğiz. Tevekkül edenler yalnız Allah’a
tevekkül etsinler!”» (İbrahim Sûresi 12)
388
(‫ )ﺗَﻔَﻌﱠ َل – ﯾَﺗَﻔَﻌﱠ ُل‬Kalıbı: ‫ ﻓﻌﱠل‬kalıbındaki fiillerin başına ‫ت‬
ilave edilerek yapılır. Kendisi için yapmak,
kendisini yapmak anlamlarını katar.
Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

‫ﺗ َ َو ﱡﻛ ٌل‬ ‫ُﻣﺗ َ َو ﱠﻛ ٌل‬ ‫ُﻣﺗ َ َو ِ ّﻛ ٌل‬ ‫ﺗ َ َو ﱠﻛ ْل‬ ‫َﯾﺗَ َو ﱠﻛ ُل‬ ‫ﺗَ َو ﱠﻛ َل‬
Dayanmak, tevekkül etmek

Not: Bazen (‫ )ﺗَﺗَ َﻔﻌﱠ ُل‬çekiminde olan fiiller kısa


olarak (‫ )ﺗَﻔَﻌﱠ ُل‬şeklinde yazılır ve okunur. Bu fiilleri
dörtlü olan ( ‫ ﯾُﻔَ ِﻌّ ُل‬- ‫ ) ﻓَﻌﱠ ُل‬kalıbından ayırmanın en
kolay yolu muzariyat harfidir. Muzariyat harfi
dörtlü kalıpta ötreli, beşli kalıpta ise
üstünlüdür.

Muzari Mazi Anlamı Muzari Mazi Anlamı

‫ﻧَﺗ َ َو ﱠﻛ ُل‬ ‫ﺗ َ َو ﱠﻛ ْﻠﻧَﺎ‬ Biz ‫اَﺗَ َو ﱠﻛ ُل‬ ُ‫ﺗ َ َو ﱠﻛ ْﻠت‬ Ben

َ ُ‫ﺗَﺗ َ َو ﱠﻛﻠ‬
‫ون‬ ‫ﺗ َ َو ﱠﻛ ْﻠﺗ ُ ْم‬ Siz
‫ﺗَﺗَ َو ﱠﻛ ُل‬ َ‫ﺗ َ َو ﱠﻛ ْﻠت‬ Sen

َ ُ‫ﯾَﺗ َ َو ﱠﻛﻠ‬
‫ون‬ ‫ﺗ َ َو ﱠﻛﻠُوا‬ Onlar
‫ﯾَﺗَ َو ﱠﻛ ُل‬ ‫ﺗَ َو ﱠﻛ َل‬ O(er)

‫ﺗَﺗَ َو ﱠﻛ ُل‬ ْ‫ﺗ َ َو ﱠﻛﻠَت‬ O(dş)


389

‫ﺳ ِﯾّـ�ﺎ ِﺗﻧَﺎ َوﺗَ َوﻓﱠـ َﻧﺎ َﻣ َﻊ ْاﻻَ ْﺑ َر ِار‬ َ ‫َرﺑﱠﻧَﺎ ﻓَﺎ ْﻏ ِﻔ ْر ﻟَﻧَﺎ ذُﻧُو َﺑﻧَﺎ َو َﻛ ِﻔّ ْر‬
َ ‫ﻋﻧﱠﺎ‬
iyiler beraber ve kusurlarımızı ört bağışla Rabbimiz
ile ruhumuzu al günahlarımızı

Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kusurlarımızı


ört ve ruhumuzu iyiler ile beraber al! (3:193)

ِ ُ‫ِﯾن ﺗ َ َوﻓﱣﯾ ُﮭ ُم ا ْﻟ َﻣ ٰﻠٓ ِﺋﻛَﺔُ َظﺎ ِﻟ ِٓﻣﻲ اَ ْﻧﻔ‬


‫ﺳ ِﮭ ْم‬ َ ‫ا ﱠِن اﻟﱠذ‬
nefislerine zulmeden melekler canlarını kimselerin şüphesiz
aldıklarında

ِ ‫ﯾن ﻓِﻲ ْاﻻَ ْر‬


‫ض‬ ْ ‫ﻗَﺎﻟُوا ﻓِﯾ َم ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم ﻗَﺎﻟُوا ُﻛﻧﱠﺎ ُﻣ‬
ْ َ ‫ﺳﺗ‬
َ ‫ﺿﻌَ ِﻔ‬
yeryüzünde zayıf bırakılmış idik derler ki ne işte derler ki
kimseler idiniz

Şüphesiz nefislerine zulmeden kimselerin canlarını


melekler aldıklarında derler ki: “ne işte idiniz?” derler ki:
“Yeryüzünde zayıf bırakılmış kimseler idik. (4:97) 23

‫� ﺗَﺑَ ﱠراَ ِﻣ ْﻧﮫُ ا ﱠِن اِ ْﺑ ٰر ِھﯾ َم َﻻَ ﱠوا ٌه َﺣ ِﻠﯾ ٌم‬ َ ُ‫ﻓَﻠَ ﱠﻣﺎ ﺗَﺑَﯾﱠ َن ﻟَـ ٓﮫُ اَﻧﱠﮫ‬
ِ ِ ‫ﻋد ﱞُو‬
çok yumuşak çok içli şüphesiz uzaklaştı Allah kendisine apaçık belli
idi idi İbrahim ondan düşmanı olduğu onun hakikaten olunca

Onun hakikaten Allah düşmanı olduğu kendisine


apaçık belli olunca, ondan uzaklaştı. Şüphesiz
İbrahim, çok içli idi, çok yumuşak idi. (9:114)

‫ﺷ ٓﻔَﺎ ٌء‬
ِ ‫ف ا َ ْﻟ َواﻧُﮫُ ِﻓﯾ ِﮫ‬
ٌ ‫اب ُﻣ ْﺧﺗ َ ِﻠ‬ ُ ُ‫ج ِﻣ ْن ﺑ‬
ٌ ‫طو ِﻧ َﮭﺎ ﺷ ََر‬ ُ ‫ﯾَ ْﺧ ُر‬
bir şifa onda renklerde muhtelif bir içecek/ onların çıkar ki
vardır bal karınlarından

َ ‫ﺎس ا ﱠِن ﻓِﻲ ٰذ ِﻟ َك َ ٰﻻﯾَﺔً ِﻟﻘَ ْو ٍم ﯾَﺗَﻔَﻛ ُﱠر‬


‫ون‬ ِ ‫ِﻟﻠﻧﱠ‬
düşünen bir topluluk bir âyet/ibret şüphesiz insanlar
için vardır bunda
için

Onların karınlarından, muhtelif renklerde bir içecek/bal


çıkar ki onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz bunda
düşünen bir topluluk için bir âyet/ibret vardır. (16:69) 24
390

َ َ‫ﺳ ِﮭ ْم َﻣﺎ َﺧﻠ‬


‫ﻖ ﷲُ اﻟ ﱠ‬
ِ ‫ﺳ ٰﻣ َوا‬
‫ت‬ ِ ُ‫ا َ َوﻟَ ْم ﯾَﺗَﻔَﻛ ُﱠروا ِٓﻓﻲ ا َ ْﻧﻔ‬
gökleri Allah’ın yarattığını kendi onlar hiç
vicdanlarında düşünmediler mi?

ِ ّ ‫ض َو َﻣﺎ ﺑَ ْﯾﻧَ ُﮭ َٓﻣﺎ ا ﱠِﻻ ِﺑﺎ ْﻟ َﺣ‬


َ ‫ﻖ َوا َ َﺟ ٍل ُﻣ‬
‫ﺳ �ﻣﻰ‬ َ ‫َو ْاﻻَ ْر‬
belirlenmiş ve bir hak ancak ve ikisi yeri
süreye göre olarak arasındakileri

Onlar kendi vicdanlarında Allah’ın gökleri, yeri ve ikisi


arasındakileri ancak hak olarak ve belirlenmiş bir
süreye göre yarattığını hiç düşünmediler mi? (30:8)

َ ُ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮫ ﯾَﺗ َ َو ﱠﻛ ُل ا ْﻟ ُﻣﺗَ َو ِ ّﻛﻠ‬


‫ون‬ ‫ﻲ ﱣ‬
َ ُ�‫ا‬ ْ ‫ﻗُ ْل َﺣ‬
َ ‫ﺳ ِﺑ‬
tevekkül tevekkül yalnız Allah bana de ki
edenler ederler O’na yeter

De ki: “Allah bana yeter! Tevekkül edenler,


yalnız O’na tevekkül ederler.” (39:38) 25

hem size öğüt alacak orada öğüt alabileceği size ömür


gelmişti kimsenin kadar vermedik mi

hiçbir zalimler için artık uyarıcı da


yardımcı yoktur (azabı) tadın

Size, öğüt alacak kimsenin orada öğüt alabileceği kadar


ömür vermedik mi? Hem size uyarıcı da gelmişti! Artık
tadın! Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur. (35:37)

‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ْم‬
َ ُ�‫ا‬
‫ب ﱠ‬ َ ‫ِﯾن آَ َﻣﻧُوا َﻻ ﺗَﺗَ َوﻟﱠ ْوا ﻗَ ْو ًﻣﺎ‬
َ ‫ﻏ ِﺿ‬ َ ‫َﯾﺎ أَﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﱠذ‬
Allah’ın gazab bir kavmi dost edinmeyin iman edenler ey
kendilerine ettiği
Ey iman edenler! Allah’ın, kendilerine gazab
ettiği bir kavmi dost edinmeyin. (60:13) 26
391

ُ‫غ ا ْﻟ ُﻣﺑِﯾن‬
ُ ‫ﺳو ِﻟﻧَﺎ ا ْﻟﺑَ َﻼ‬ َ ‫ﺳو َل ﻓَ ِﺈ ْن ﺗ َ َوﻟﱠ ْﯾﺗ ُ ْم ﻓَ ِﺈﻧﱠ َﻣﺎ‬
ُ ‫ﻋﻠَﻰ َر‬ ُ ‫اﻟر‬ َ ‫َوأ َ ِطﯾﻌُوا ﱠ‬
‫ا� َوأ َ ِطﯾﻌُوا ﱠ‬
apaçık bir elçimize sadece yüz eğer ve Resûle itaat Allah’a itaat
tebliğdir düşen çevirirseniz edin edin
Allah’a itaat edin ve Resûle itaat edin. Eğer yüz (64:12)
çevirirseniz elçimize düşen sadece apaçık bir tebliğdir.

‫ﻖ‬ ِ ‫ون ﻓِﻲ ْاﻻَ ْر‬


ّ ‫ض ِﺑﻐَ ْﯾ ِر ا ْﻟ َﺣ‬ َ ِ‫َن ٰاﯾَﺎﺗ‬uzaklaştıracağım
َ ‫ﻲ اﻟﱠذ‬
َ ‫ِﯾن ﯾَﺗَ َﻛﺑﱠ ُر‬ ْ ‫فﻋ‬ ُ ‫ﺳﺎَﺻ ِْر‬
َ
haksız yere yeryüzünde büyüklük Âyetlerimi
taslayanları (anlamaktan)
Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları,
âyetlerimi (anlamaktan) uzaklaştıracağım.(7:146)

َ ‫ﺳ ٍن َوا َ ْﻧ َﺑﺗ َ َﮭﺎ ﻧَﺑَﺎﺗﺎ ً َﺣ‬


‫ﺳﻧﺎ ً َو َﻛﻔﱠﻠَ َﮭﺎ َزﻛ َِرﯾﱠﺎ‬ َ ‫ﻓَﺗَﻘَﺑﱠﻠَ َﮭﺎ َرﺑﱡ َﮭﺎ ِﺑﻘَﺑُو ٍل َﺣ‬
ve ona kefil güzel bir bitki/ 27 ve onu hüsnü kabul ile Rabbi onu kabul
Zekeriyya’yı da kıldı çiçek gibi büyüttü etti

Rabbi onu hüsnü kabul ile kabul etti ve onu güzel bir
bitki gibi büyüttü ve Zekeriyya’yı da ona kefil kıldı. (3:37)

ُ ‫ﺎط‬
‫ﯾن‬ ‫َھ ْل اُﻧَ ِﺑّﺋ ُ ُﻛ ْم ﻋ َٰﻠﻰ َﻣ ْن ﺗَﻧَ ﱠز ُل اﻟ ﱠ‬
ِ َ‫ﺷﯾ‬
şeytanların ineceğini kime size haber
vereyim mi?
ٍ ِ‫ﺎك اَﺛ‬
‫ﯾم‬ ٍ ‫ﺗَﻧَ ﱠز ُل ﻋ َٰﻠﻰ ُﻛ ِ ّل اَﻓﱠ‬
ve çok her çok iftiracı onlar
günahkâr üzerine inerler

Size şeytanların kime ineceğini haber vereyim


mi? Onlar, her çok iftiracı ve çok günahkâr
üzerine inerler. (26:221-222)

ً ‫َو َﻻ ﺑِﻘَ ْو ِل ﻛَﺎ ِھ ٍن ﻗَ ِﻠ‬


َ ‫ﯾﻼ َﻣﺎ ﺗَذَﻛ ُﱠر‬
‫ون‬
düşünüyorsunuz ne de bir kâhin sözü de
az değildir

Bir kâhin sözü de değildir. Ne de az


düşünüyorsunuz. (69:42) 28
392
Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

----- ----- ‫ُﻣﺗ َ َو ٍ ّل‬ ‫ﺗَ َو ﱠل‬ ‫َﯾﺗ َ َوﻟﱠﻰ‬ ‫ﺗَ َوﻟﱠﻰ‬
Dönmek, dost edinmek

‫ﺗَذَﻛ ٌﱡر‬ ----- ‫ُﻣﺗَذَ ِﻛ ٌّر‬ ‫ﺗَذَﻛ ْﱠر‬ ‫ﯾَﺗَذَﻛ ُﱠر‬ ‫ﺗَذَﻛ َﱠر‬
Öğüt almak, hatırlamak

‫ﺗ َ َو ﱡﻛ ٌل‬ ----- ‫ُﻣﺗ َ َو ِ ّﻛ ٌل‬ ‫ﺗ َ َو ﱠﻛ ْل‬ ‫ﯾَﺗَ َو ﱠﻛ ُل‬ ‫ﺗَ َو ﱠﻛ َل‬


Tevekkül etmek

‫ﺗَﺑَﯾﱡ ٌن‬ ----- ----- ‫ﺗَﺑَﯾﱠ ْن‬ ‫ﯾَﺗَﺑَﯾﱠ ُن‬ ‫ﺗَﺑَﯾﱠ َن‬
Açık olmak, açığa çıkmak

Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

‫ﺗ َ َﻛﺑﱡ ٌر‬ ----- ‫ُﻣﺗ َ َﻛﺑِّ ٌر‬ ‫ﺗَ َﻛﺑﱠ ْر‬ ‫َﯾﺗ َ َﻛﺑﱠ ُر‬ ‫ﺗَ َﻛﺑﱠ َر‬
Büyüklenmek

‫ﺗَﻔَﻛ ٌﱡر‬ ----- ‫ُﻣﺗَﻔ ِ ّﻛ ٌر‬ ‫ﺗَﻔَﻛ ْﱠر‬ ‫َﯾﺗَﻔَ ﱠﻛ ُر‬ ‫ﺗَﻔَﻛ َﱠر‬
Düşünmek, tefekkür etmek

----- ----- ----- ‫ﺗَﻌَﻠﱠ ْم‬ ‫َﯾﺗَ َﻌﻠﱠ ُم‬ ‫ﺗﻌَﻠﱠ َم‬
Öğrenmek

----- ----- ----- ‫ﺗَﻘَﺑﱠ ْل‬ ‫ﯾَﺗَﻘَﺑﱠ ُل‬ ‫ﺗَﻘَﺑﱠ َل‬


Kabul etmek
393
Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

ٌ ‫ﺗ َ َرﺑﱡ‬
‫ص‬ ----- ٌ ّ‫ُﻣﺗ َ َر ِﺑ‬
‫ص‬ ْ ‫ﺗَ َرﺑﱠ‬
‫ص‬ ُ ‫ﯾَﺗ َ َرﺑﱠ‬
‫ص‬ َ ‫ﺗَ َرﺑﱠ‬
‫ص‬
Beklemek

----- ----- ----- ----- ‫َﯾﺗ َ َﻣﻧﱣﻰ‬ ‫ﺗَ َﻣﻧﱣﻰ‬


Arzu etmek

----- ‫ُﻣﺗ َ َوﻓﱠﻰ‬ ٍ ّ ‫ُﻣﺗ َ َو‬


‫ف‬ ‫ﺗ َ َو ﱠ‬
‫ف‬ ‫ﯾَﺗ َ َوﻓﱠﻰ‬ ‫ﺗَ َوﻓﱠﻰ‬
Öldürmek

‫ﺗ َ َﻣﺗ ﱡ ٌﻊ‬ ----- ----- ‫ﺗ َ َﻣﺗ ﱠ ْﻊ‬ ‫ﯾَﺗَ َﻣﺗ ﱠ ُﻊ‬ ‫ﺗ َ َﻣﺗ ﱠ َﻊ‬
Faydalanmak

Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

----- ----- ٌ ‫ُﻣﺗَﻔَ ِ ّر‬


‫ق‬ ----- ُ ‫ﯾَﺗَﻔَ ﱠر‬
‫ق‬ َ ‫ﺗَﻔَ ﱠر‬
‫ق‬
Ayrılığa düşmek

----- ----- ----- ----- ‫ﯾَﺗ َ َزﻛ ٰﱠﻰ‬ ‫ﺗَ َزﻛ ٰﱠﻰ‬
Temizlenmek

‫ﺗَﻧَ ﱡز ٌل‬ ----- ----- ‫ﺗَﻧَ ﱠز ْل‬ ‫َﯾﺗَﻧَ ﱠز َل‬ ‫ﺗَﻧَ ﱠز َل‬
İnmek
394

48.DERS

‫ﻧَﺎ ُﻛ ْم ِﻣ ْن ذَﻛ ٍَر َوأ ُ ْﻧﺛَﻰ‬sizi ُ ‫َﯾﺎ أَﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﻧﱠ‬


‫ﺎس ِإﻧﱠﺎ َﺧﻠَ ْﻘ‬
ve dişiden bir erkek yarattık biz insanlar ey

‫ﺎرﻓُوا ِإ ﱠن أ َ ْﻛ َر َﻣ ُﻛ ْم‬
َ ‫ﺷﻌُوﺑًﺎ َو َﻗ َﺑﺎ ِﺋ َل ِﻟﺗ َ َﻌ‬
ُ ‫َو َﺟ َﻌ ْﻠﻧَﺎ ُﻛ ْم‬
en kuşkusuz ve kabilelere milletlere ve sizi
üstününüz birbirinizle tanışasınız diye ayırdık

ٌ ‫ﻋ ِﻠﯾ ٌم َﺧ ِﺑ‬
(١٣)‫ﯾر‬ ‫ا� أَﺗْﻘَﺎ ُﻛ‬
َ ‫ ِإ ﱠن ﱠ‬en‫ ْم‬takvalı
َ �‫ا‬ َ‫ِﻋ ْﻧد‬
ِ ‫ ﱠ‬Allah
haber bilendir Allah
alandır şüphesiz olanınızdır katında
Ey insanlar! biz sizi, bir erkek ve dişiden yarattık. Ve birbirinizle
tanışasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Kuşkusuz Allah
katında en üstününüz en takvalı olanınızdır. Şüphesiz Allah,
bilendir, haber alandır.

‫اب آَ َﻣﻧﱠﺎ ﻗُ ْل ﻟَ ْم ﺗ ُ ْؤ ِﻣﻧُوا َوﻟَ ِﻛ ْن‬


ُ ‫ت ْاﻷَﻋ َْر‬
ِ َ‫ﻗَﺎﻟ‬
ancak siz iman de ki iman
bedeviler dediler ki
etmediniz ettik

‫ﺎن ﻓِﻲ ﻗُﻠُوﺑِ ُﻛ ْم‬ ْ َ‫ﻗُوﻟُوا أ‬


ِ ْ ‫ﺳﻠَ ْﻣﻧَﺎ َوﻟَ ﱠﻣﺎ ﯾَ ْد ُﺧ ِل‬
ُ ‫اﻹﯾ َﻣ‬
kalplerinize iman henüz girmiş islam (teslim) deyin
değildir olduk

‫ﺳوﻟَﮫُ َﻻ َﯾ ِﻠﺗْ ُﻛ ْم‬ َ ‫َو ِإ ْن ﺗ ُ ِطﯾﻌُوا ﱠ‬


ُ ‫ا� َو َر‬
O eksiltmez ve Resûlüne Allah’a İtaat ederseniz şayet
َ �‫ا‬
ٌ ُ ‫ﻏﻔ‬
(١٤) ‫ور َر ِﺣﯾ ٌم‬ َ ‫ِﻣ ْن أ َ ْﻋ َﻣﺎ ِﻟ ُﻛ ْم‬
َ ‫ﺷ ْﯾﺋ ًﺎ ِإ ﱠن ﱠ‬
pek merhametlidir Allah hiçbir sizin
Çok bağışlayandır muhakkak ki şeyi amellerinizden
Bedeviler: “iman ettik!” dediler De ki: “Siz iman etmediniz, ancak
“islam (teslim) olduk” deyin. İman henüz kalplerinize girmiş
değildir. Şayet Allah’a ve Resûlüne itaat ederseniz, O, sizin
amellerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Muhakkak ki Allah, çok
bağışlayandır, pek merhametlidir.”
395
َ ‫ﻋ َل – ﯾَﺗَﻔَﺎ‬
(‫ﻋ ُل‬ َ ‫ )ﺗَﻔَﺎ‬Kalıbı: Birinci kok harften önce bir ‫ ت‬,
ikinci kök harften sonra bir ‫ ا‬eklenerek yapılır. Birlikte
yapma, birbirine yapma anlamını katar.
Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

‫ف‬ ُ ‫ﺗ َ َﻌ‬
ٌ ‫ﺎر‬ ‫ف‬ َ َ‫ُﻣﺗَﻌ‬
ٌ ‫ﺎر‬ ٌ ‫ُﻣﺗَﻌَ ِﺎر‬
‫ف‬ ‫ف‬ َ َ‫ﺗَﻌ‬
ْ ‫ﺎر‬ ‫ف‬ َ َ‫ف ﯾَﺗَﻌ‬
ُ ‫ﺎر‬ َ َ‫ﺗَﻌ‬
َ ‫ﺎر‬
Birbirini tanımak, tanışmak

----- ----- ----- ----- ----- َ ‫ﺗَ َوا‬


َ‫ﻋد‬
Vaadleşmek, sözleşmek

----- ----- ----- ----- ‫ﯾَﺗَ َظﺎ َھ ُر‬ ‫ﺗَ َظﺎ َھ َر‬
Birbirini desteklemek, arka çıkmak

Muzari Mazi Anlamı Muzari Mazi Anlamı

‫ف‬ َ َ‫ﻧَﺗَﻌ‬
ُ ‫ﺎر‬ ‫ﺎر ْﻓﻧَﺎ‬
َ َ‫ﺗَﻌ‬ Biz ‫ف‬ َ َ‫اَﺗَﻌ‬
ُ ‫ﺎر‬ ُ‫ﺎر ْﻓت‬
َ َ‫ﺗَﻌ‬ Ben

َ ُ‫ﺎرﻓ‬
‫ون‬ َ َ‫ﺗَﺗَﻌ‬ ‫ﺎر ْﻓﺗ ُ ْم‬
َ َ‫ﺗَﻌ‬ Siz
‫ف‬ َ ‫ﺗَﺗَ َﻌ‬
ُ ‫ﺎر‬ َ‫ﺎر ْﻓت‬
َ َ‫ﺗَﻌ‬ Sen

َ ُ‫ﺎرﻓ‬
‫ون‬ َ َ‫ﯾَﺗَﻌ‬ ‫ﺎرﻓُوا‬
َ َ‫ﺗَﻌ‬ Onlar
‫ف‬ َ َ‫ﯾَﺗَﻌ‬
ُ ‫ﺎر‬ ‫ف‬ َ َ‫ﺗَﻌ‬
َ ‫ﺎر‬ O(er)

‫ف‬ َ َ‫ﺗَﺗَﻌ‬
ُ ‫ﺎر‬ ْ‫ﺎرﻓَت‬
َ ‫ﺗ َ َﻌ‬ O(dş)
396

َ َ‫ﻋَﺔً ِﻣ َن اﻟﻧﱠ َﮭ ِﺎر ﯾَﺗَﻌ‬bir‫ﺳﺎ‬


َ ُ‫ﺎرﻓ‬
‫ون ﺑَ ْﯾﻧَ ُﮭ ْم‬ ‫َوﯾَ ْو َم ﯾَﺣْ ﺷ ُُر ُھ ْم َﻛﺎ َ ْن ﻟَ ْم ﯾَ ْﻠﺑَﺛُٓوا ا ﱠ‬
َ ‫ِﻻ‬başka
aralarında tanıştıkları gündüzün saatinden kalmamış onları gün
gibidirler toplayacağı
Onları toplayacağı gün, (dünyada) aralarında tanıştıkları
gündüzün bir saatinden başka kalmamış gibidirler. (10:45)

ً ‫ﯾن ﻧَذِﯾرا‬
َ ‫ُون ِﻟ ْﻠﻌَﺎﻟَ ِﻣ‬ َ ‫ﺎن ﻋ َٰﻠﻰ‬
َ ‫ﻋ ْﺑ ِد ِه ِﻟ َﯾﻛ‬ َ َ‫ﺎر َك اﻟﱠذِي ﻧَ ﱠز َل ا ْﻟﻔُ ْرﻗ‬
َ َ‫ﺗَﺑ‬
uyarıcı (korkutucu) alemlere olsun kuluna Furkan
indiren (Allah) ne
olsun diye diye (Kur’an)’ı yücedir
Âlemlere uyarıcı (korkutucu) olsun diye kuluna
Furkan (Kur’an)’ı indiren (Allah) ne yücedir. (25:1)

َ ‫ﻛ َٰذ ِﻟ َك ﻗَﺎ َل اﻟﱠذ‬


‫ِﯾن ِﻣ ْن ﻗَ ْﺑ ِﻠ ِﮭ ْم ِﻣﺛْ َل ﻗَ ْو ِﻟ ِﮭ ْم ﺗَﺷَﺎﺑَ َﮭتْ ﻗُﻠُوﺑُ ُﮭ ْم‬
kalpleri birbirine sözlerinin benzerini Onlardan söylemişlerdi aynı
benzedi öncekiler de şekilde

Onlardan öncekiler de aynı şekilde, onların sözlerinin


benzerini söylemişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi! (2:118)
37

ٌ‫ﺎب ِﻣ ْﻧﮫُ ٰاﯾَﺎت‬


َ َ ‫ﻋﻠَ ْﯾ َك ا ْﻟ ِﻛﺗ‬
َ ‫ُھ َو اﻟﱠـ ٓذِي اَ ْﻧ َز َل‬
âyetlerdir ki Onun Kitap’ı sana indirdi O öyle
bir kısmı (Kur’an’ı) (Allah) ki

ِ ‫ُﻣﺣْ َﻛ َﻣﺎتٌ ُھ ﱠن ا ُ ﱡم ا ْﻟ ِﻛﺗَﺎ‬


ٌ‫ب َوا ُ َﺧ ُر ُﻣﺗَﺷَﺎ ِﺑ َﮭﺎت‬
müteşabihtir diğerleri ise kitabın anasıdır onlar muhkem

O öyle (Allah) ki, Kitap’ı (Kur’an’ı) sana indirdi. Onun


bir kısmı, muhkem âyetlerdir ki, onlar kitabın anası
(esası)dır. Diğerleri ise müteşabihtir. (3:7)

ً ‫ﻋﻠَ ْﯾ ُﻛ ْم َرﻗِﯾﺑﺎ‬ َ ‫و ْاﻻَ ْر َﺣﺎ َم ا ﱠِن‬O’nunla


َ ‫ﷲ ﻛ‬
َ ‫َﺎن‬ َ ُ‫ﺳٓﺎ َءﻟ‬
َ ‫ون ِﺑ ِﮫ‬ َ ‫َواﺗﱠﻘُوا‬
َ َ‫ﷲ اﻟﱠذِي ﺗ‬
hakkıyla üzerinize Allah ve sıla-i rahmi birbirinizden Allah’tan sakının
gözetleyicidir şüphesiz kesmekten de istekte bulunduğunuz

O’nunla (O’nun adıyla) birbirinizden istekte bulunduğunuz


Allah’tan ve sıla-i rahmi kesmekten de sakının! Şüphesiz
Allah, üzerinize hakkıyla gözetleyicidir. (4:1) 38
397

‫اﻻﺛْ ِم‬ َ ‫ﺎوﻧُوا‬


ِ ْ ‫ﻋﻠَﻰ‬ ٰ ‫ﻋﻠَﻰ ا ْﻟﺑِ ِ ّر َواﻟﺗ ﱠ ْﻘ‬
َ َ‫ى َو َﻻ ﺗَﻌ‬ve‫و‬takva َ ‫ﺎوﻧُوا‬
َ َ‫َوﺗَﻌ‬
günah yardımlaşmayın iyilik yardımlaşın
üzerine
ِ ‫ﺷدِﯾدُ ا ْﻟ ِﻌﻘَﺎ‬
‫ب‬ َ ‫ﷲ‬
َ ‫ان َواﺗﱠﻘُوا ﷲَ ا ﱠِن‬
ِ ‫َوا ْﻟﻌُد َْو‬
azabı çok şiddetli Allah şüphesiz Allah’tan ve düşmanlık
olandır korkun üzerinde

İyilik ve takva üzerine yardımlaşın, günah ve düşmanlık


üzerinde yardımlaşmayın! Allah’tan korkun! Şüphesiz
Allah, azabı çok şiddetli olandır. (5:2)

َ ‫ُون ﺑَ ْﯾﻧَ ُﮭ ْم اَ ْﻣ َر ُھ ْم ﻓَﻘَﺎﻟُوا ا ْﺑﻧُوا‬


ً ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ْم ﺑُ ْﻧﯾَﺎﻧﺎ‬ َ ‫ﺎزﻋ‬ َ َ‫ا ِْذ َﯾﺗَﻧ‬
bir üzerlerine yapın dediler onların kendi tartışıyorlardı
bina ki durumunu aralarında o zaman

O zaman kendi aralarında onların durumunu (18:21)


tartışıyorlardı. Dediler ki: “üzerlerine bir bina yapın!
39

َ ‫َص ﻋ َٰﻠﻰ‬
‫ﻋ ِﻘﺑَ ْﯾ ِﮫ‬ َ ‫ﺎن ﻧَﻛ‬ ِ ‫ﻓَﻠَ ﱠﻣﺎ ﺗَ َٓرا َء‬
ِ َ ‫ت ا ْﻟ ِﻔﺋَﺗ‬
topukları geriye döndü iki ordu birbirini zaman
üzerinde gördüğü

‫َوﻗَﺎ َل اِ ِﻧّﻲ ﺑَ ِ ٓري ٌء ِﻣ ْﻧ ُﻛ ْم اِ ِٓﻧّﻲ اَ ٰرى َﻣﺎ َﻻ ﺗ َ َر ْو َن‬


görmediğiniz kuşkusuz ben uzağım şüphesiz ve
şeyleri görüyorum sizden ben demişti
İki ordu birbirini gördüğü zaman topukları üzerinde
geriye döndü ve: “Şüphesiz ben sizden uzağım, kuşkusuz
ben, sizin görmediğiniz şeyleri görüyorum. (8:48)

َ ِ‫ﺻﺎ ِﻟ ُﺢ ا ْﻟ ُﻣ ْؤ ِﻣﻧ‬
‫ﯾن‬ َ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮫ ﻓَ ِﺈ ﱠن ﱠ‬
َ ‫ا� ُھ َو َﻣ ْو َﻻهُ َو ِﺟ ْﺑ ِرﯾ ُل َو‬ َ ‫َو ِإ ْن ﺗ َ َظﺎ َھ َرا‬
Mü’minlerin ve onun ona birbirinize destek eğer
salihleri de Cibril Mevlâsıdır Allah
elbette karşı verirseniz

Eğer ona karşı birbirinize destek verirseniz elbette Allah


onun Mevlâsıdır, Cibril ve Mü’minlerin salihleri de. (66:4)
40
398

ُ ‫� ﺷ َُر َٓﻛﺎ َء َﺧﻠَﻘُوا َﻛ َﺧ ْﻠ ِﻘ ِﮫ ﻓَﺗَﺷَﺎ َﺑ َﮫ ا ْﻟ َﺧ ْﻠ‬


‫ﻖ‬ ِ ِ ‫اَ ْم َﺟ َﻌﻠُوا‬
bu yaratma O’nun yarattığı onlar Allah’a koştular yoksa
birbirine mi benzedi gibi yarattılar da ortaklar da

ُ ‫اﺣدُ ا ْﻟﻘَ ﱠﮭ‬


‫ﺎر‬ ِ ‫ﺷ ْﻲ ٍء َو ُھ َو ا ْﻟ َو‬ ُ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ْم ﻗُ ِل ﷲُ َﺧﺎ ِﻟ‬
َ ‫ﻖ ُﻛ ِ ّل‬ َ
Kahhar bir O her yaratıcısıdır Allah de ki kendilerince
olandır olandır şeyin
Yoksa Allah’a ortaklar koştular da onlar O’nun yarattığı
gibi yarattılar da bu yaratma kendilerince
birbirine mi benzedi?” De ki: “ Allah her şeyin
yaratıcısıdır, O, bir olandır, Kahhar olandır. (13:16)

َ َ ‫َوﻛ َٰذ ِﻟ َك َﺑ َﻌﺛْﻧَﺎ ُھ ْم ِﻟﯾَﺗ‬


‫ﺳٓﺎ َءﻟُوا ﺑَ ْﯾﻧَ ُﮭ ْم‬
aralarında birbirlerine (hallerini) onları işte böylece
sormaları için dirilttik/uyandırdık

İşte böylece, aralarında birbirlerine (hallerini)


sormaları için onları dirilttik/uyandırdık. (18:19)
41

َ ‫ﺻ ْﺑ ِر َوﺗَ َوا‬
‫ﺻ ْوا ﺑِﺎ ْﻟ َﻣ ْر َﺣ َﻣ ِﺔ‬ َ ‫ِﯾن آَ َﻣﻧُوا َوﺗ َ َوا‬
‫ﺻ ْوا ِﺑﺎﻟ ﱠ‬ َ ‫ﺛ ُ ﱠم ﻛ‬
َ ‫َﺎن ِﻣ َن اﻟﱠذ‬
merhameti ve tavsiye sabrı birbirine iman olmaktır sonra
edenlerden tavsiye edenlerden edenlerden
Sonra iman edenlerden, sabrı birbirine tavsiye (90:17)
edenlerden ve merhameti tavsiye edenlerden olmaktır.

‫ﺳو ِل‬
ُ ‫اﻟر‬ ِ ‫ﺷ ْﻲ ٍء ﻓَ ُردﱡو ُه اِﻟَﻰ‬
‫ﷲ َو ﱠ‬ َ َ‫ﻓَﺎ ِْن ﺗَﻧ‬
َ ‫ﺎز ْﻋﺗ ُ ْم ﻓِﻲ‬
ve Resûlüne Allah’a onu döndürün bir şeyde çekişirseniz eğer

Eğer bir şeyde çekişirseniz, onu Allah’a ve


Resûlüne döndürün. (4:59)

‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ُم ا ْﻟﻌُ ُﻣ ُر‬ َ ‫َو ٰﻟ ِﻛ ٓﻧﱠﺎ ا َ ْﻧﺷَﺄْﻧَﺎ ﻗُ ُروﻧﺎ ً ﻓَﺗ َ َط‬


َ ‫ﺎو َل‬
nice
nesiller biz yarattık da
uzun onların geçti ancak
ömürler üzerinden

Ancak biz nice nesiller yarattık da, onların


üzerinden uzun ömürler geçti. (28:45) 42
399

َ ‫ِﯾن ٰا َﻣ ٓﻧُوا اِذَا ﺗَدَا َﯾ ْﻧﺗ ُ ْم ﺑِدَ ْﯾ ٍن ا ِٰﻟٓﻰ ا َ َﺟ ٍل ُﻣ‬


ُ‫ﺳ �ﻣﻰ ﻓَﺎ ْﻛﺗُﺑُوه‬ َ ‫َﯾٓﺎ اَﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﱠذ‬
onu belli bir süreye birbirinize borçlandığınız zaman iman ey
yazın kadar edenler

Ey iman edenler! Belli bir süreye kadar


birbirinize borçlandığınız zaman, onu yazın!
(2:282)

ٌ‫ب َو َﻻ ﺷ َِﮭﯾد‬
ٌ ‫ﺎر ﻛَﺎ ِﺗ‬
‫ﺿ ﱠ‬َٓ ُ‫ﺷ ِﮭدُٓوا اِذَا ﺗ َ َﺑﺎ َﯾ ْﻌﺗ ُ ْم َو َﻻ ﯾ‬
ْ َ ‫َوا‬
şahid’e de kâtip’e de alış veriş zaman şahid
zarar verilmesin yaptığınız bulundurun

Alış–veriş yaptığınız zaman şahid bulundurun.


Kâtip’e de şahid’e de zarar verilmesin. (2:282) 43

‫� ﻟَﻧُﺑَ ِﯾّﺗَﻧﱠﮫُ َوا َ ْھﻠَﮫُ ﺛ ُ ﱠم ﻟَﻧَﻘُوﻟَ ﱠن‬ َ ‫ﻗَﺎﻟُوا ﺗَﻘَﺎ‬


ِ ‫ﺳ ُﻣوا ِﺑﺎ‬
diyelim sonra da ve ona gece Allah dediler ki
ailesine baskın yapalım adına yeminleşerek

َ ُ‫ﺻﺎ ِدﻗ‬
‫ون‬ َ َ‫ِﻟ َو ِﻟ ِﯾّ ِﮫ َﻣﺎ ﺷ َِﮭ ْدﻧَﺎ َﻣ ْﮭ ِﻠ َك ا َ ْھ ِﻠ ِﮫ َواِﻧﱠﺎ ﻟ‬
doğru ve gerçekten onun öldürüldüğü biz o yerde velisine
söyleyenleriz biz ailesinin sırada değildik

Allah adına yeminleşerek dediler ki: “Ona ve


ailesine gece baskın yapalım, sonra da
velisine: “Biz onun ailesinin öldürüldüğü sırada
o yerde değildik ve gerçekten biz doğru
söyleyenleriz” diyelim. (27:49)

44
400
Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

----- ----- ----- ----- َ ‫ﯾَﺗَﻘَﺎ‬


‫ﺳ ُم‬ َ ‫ﺗَﻘَﺎ‬
‫ﺳ َم‬
Bölüşmek

ُ َ‫ﺗَﻌ‬
‫ﺎو ٌن‬ ----- ----- ‫ﺎو ْن‬
َ َ‫ﺗَﻌ‬ َ َ‫ﯾَﺗَﻌ‬
‫ﺎو ُن‬ َ ‫ﺗ َ َﻌ‬
‫ﺎو َن‬
Yardımlaşmak

----- ----- ----- ----- ----- ‫ﺗَ َر ٰا َء‬


Birbirini görmek

----- ----- ----- ----- ‫ﯾَﺗَﻧَﺎ َﺟﻲ‬ ‫ﺗَﻧَﺎ َﺟﻲ‬


Gizli danışmak

Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

----- ----- ----- ----- ‫ع‬ َ َ‫ﯾَﺗَﻧ‬


ُ ‫ﺎز‬ ‫ع‬ َ َ‫ﺗَﻧ‬
َ ‫ﺎز‬
Tartışmak, çekişmek

َ َ‫ﺗ‬
‫ﺳﺎﺋ ُ ٌل‬ ----- َ َ ‫ُﻣﺗ‬
‫ﺳﺎ ِﺋ ٌل‬ َ َ‫ﺗ‬
‫ﺳﺎﺋَ ْل‬ َ َ‫َﯾﺗ‬
‫ﺳﺎﺋ َ ُل‬ َ َ‫ﺗ‬
‫ﺳﺎﺋ َ َل‬
Soruşmak, birbirine sormak

----- ----- ----- ----- ----- َ ‫ﺗَ َو‬


‫اص‬
Birbirine tavsiye etmek

ٌ‫ﺗَﺷَﺎﺑُﮫ‬ ----- ٌ‫ُﻣﺗَﺷَﺎ ِﺑﮫ‬ ----- ----- َ‫ﺗَﺷَﺎ َﺑﮫ‬


Birbirine benzemek
401

49.DERS

‫إِذَا اﻟ ﱠ‬
ُ ‫( َو ِإذَا ا ْﻟﻛ ََوا ِﻛ‬١) ْ‫ﺳ َﻣﺎ ُء ا ْﻧﻔَ َط َرت‬
‫ب‬
yıldızla zaman çatlayıp yarıldığı gök zaman

ُ ُ‫( َوإِذَا ا ْﻟﻘُﺑ‬٣) ْ‫ﺎر ﻓُ ِ ّﺟ َرت‬


ُ ‫( َوإِذَا ا ْﻟ ِﺑ َﺣ‬٢) ْ‫ا ْﻧﺗَﺛَ َرت‬
r
‫ور‬
kabirler zaman fışkırtıldığı denizler zaman saçıldığı
(٥) ْ‫س َﻣﺎ ﻗَدﱠ َﻣتْ َوأ َ ﱠﺧ َرت‬
ٌ ‫ﻋ ِﻠ َﻣتْ ﻧَ ْﻔ‬
َ (٤) ْ‫ﺑُ ْﻌﺛِ َرت‬
geride gönderdiğini her bilir deşildiği
bıraktığını da de nefis

Gök çatlayıp
yarıldığı zaman. Yıldızlar saçıldığı zaman. Denizler
fışkırtıldığı zaman. Kabirler deşildiği zaman. Her nefis,
gönderdiğini de, geride bıraktığını da bilir.

‫ﻏ ﱠر َك ﺑِ َر ِﺑّ َك‬
َ ‫ﺎن َﻣﺎ‬
ُ ‫ﺳ‬ ِ ْ ‫ﯾَﺎ أَﯾﱡ َﮭﺎ‬
َ ‫اﻹ ْﻧ‬
Rabbine seni aldatan insan ey
karşı nedir

(٧)‫اك ﻓَﻌَدَﻟَ َك‬


َ ‫ﺳ ﱠو‬ ِ ‫ا ْﻟﻛ َِر‬
َ َ‫( اﻟﱠذِي َﺧﻠَﻘَ َك ﻓ‬٦)‫ﯾم‬
seni dengeli sana biçim seni ki O keremi bol
kıldı verdi yarattı

(٨)‫ور ٍة َﻣﺎ ﺷَﺎ َء َر ﱠﻛ َﺑ َك‬


َ ‫ﺻ‬ ّ َ ‫ﻓِﻲ أ‬
ُ ِ‫ي‬
seni birleştirdi dilediği surette

Ey insan!Keremi bol Rabbine karşı seni aldatan nedir? Ki


O, seni yarattı, sana biçim verdi seni dengeli kıldı. Seni
dilediği surette birleştirdi. Hayır, bilakis siz cezayı
yalanlıyorsunuz. Oysa üzerinizde koruyucular vardır.
402
(‫ )اِ ْﻧﻔَﻌَ َل – ﯾَ ْﻧﻔَ ِﻌ ُل‬Kalıbı: Birinci kok harften once ( ‫)اِ ْن‬
eklenerek yapılır. Kendine yapmak, kendiliğinden
olmak anlamını katar.
Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

ٌ َ‫اِ ْﻧ ِﻘﻼ‬
‫ب‬ ٌ ‫ُﻣ ْﻧﻘَ َﻠ‬
‫ب‬ ٌ ‫ُﻣ ْﻧﻘَ ِﻠ‬
‫ب‬ ‫اِ ْﻧﻘَ ِﻠ ْب‬ ُ ‫َﯾ ْﻧﻘَ ِﻠ‬
‫ب‬ َ ‫اِ ْﻧﻘَ َﻠ‬
‫ب‬
Dönmek, dönüşmek

----- ----- ----- ----- ‫ﯾَ ْﻧﻔَ ﱡ‬


‫ض‬ ‫اِ ْﻧﻔَ ﱠ‬
‫ض‬
Dağılmak

----- ----- ----- َ ‫اِ ْﻧ‬


‫ﺳ ِﻠ ْﺦ‬ َ ‫ﯾَ ْﻧ‬
‫ﺳ ِﻠ ُﺦ‬ َ ‫اِ ْﻧ‬
‫ﺳﻠَ َﺦ‬
Sıyrılmak, çıkmak

Muzari Mazi Anlamı Muzari Mazi Anlamı

ُ ‫ﻧَ ْﻧﻘَ ِﻠ‬


‫ب‬ ‫اِ ْﻧﻘَﻠَ ْﺑﻧَﺎ‬ Biz
ُ ‫اَ ْﻧﻘَ ِﻠ‬
‫ب‬ ُ‫اِ ْﻧﻘَﻠَﺑْت‬ Ben

َ ُ‫ﺗ َ ْﻧﻘَ ِﻠﺑ‬


‫ون‬ ‫اِ ْﻧﻘَﻠَ ْﺑﺗ ُ ْم‬ Siz
ُ ‫ﺗ َ ْﻧﻘَ ِﻠ‬
‫ب‬ َ‫اِ ْﻧﻘَﻠَ ْﺑت‬ Sen

َ ُ‫ﯾَ ْﻧﻘَ ِﻠﺑ‬


‫ون‬ ‫اِ ْﻧﻘَﻠَﺑُوا‬ Onlar
ُ ‫ﯾَ ْﻧﻘَ ِﻠ‬
‫ب‬ َ ‫اِ ْﻧﻘَ َﻠ‬
‫ب‬ O(er)

ُ ‫ﺗَ ْﻧﻘَ ِﻠ‬


‫ب‬ ْ‫اِ ْﻧﻘَﻠَﺑَت‬ O(dş)
403

‫ﻓَﺎ ْﻧ َطﻠَﻘَﺎ َﺣﺗﱣٓﻰ اِذَا َر ِﻛﺑَﺎ ﻓِﻲ اﻟ ﱠ‬


‫ﺳ ِﻔﯾﻧَ ِﺔ َﺧ َرﻗَ َﮭﺎ‬
onu gemiye bindikleri zaman nihâyet ikisi yola
deliverdi koyuldu
ً ‫ﺷ ْﯾـٴﺎ ً ا ِْﻣرا‬ َ ‫ﻗَﺎ َل ا َ َﺧ َر ْﻗﺗ َ َﮭﺎ ِﻟﺗ ُ ْﻐ ِر‬
َ َ‫ق اَ ْھﻠَ َﮭﺎ ﻟَﻘَ ْد ِﺟﺋْت‬
büyük bir sen gerçekten onun boğmak onu dedi ki
şey yaptın halkını için mi deldin

İkisi yola koyuldu. Nihâyet gemiye bindikleri zaman, onu


deliverdi. (Musa) dedi ki: “Onun halkını boğmak için mi
onu deldin? Gerçekten sen büyük bir şey yaptın. (18:71)

‫َﺎن ﯾَ ْﻧﺑَ ِﻐﻲ ﻟَـ ٓﻧَﺎ ا َ ْن ﻧَﺗ ﱠ ِﺧذَ ِﻣ ْن دُو ِﻧ َك ِﻣ ْن ا َ ْو ِﻟﯾَٓﺎ َء‬ ُ ‫ﻗَﺎﻟُوا‬
َ ‫ﺳ ْﺑ َﺣﺎﻧَ َك َﻣﺎ ﻛ‬
veliler senden edinmemiz bize uygun olmaz Seni tenzih derler ki
(dostlar) başkasını ederiz

Derler ki: “Seni tenzih ederiz, senden başkasını


veliler(dostlar) edinmemiz bize uygun olmaz. (25:18)
51

ُ ۜ ‫ﺎر ِة ﻟَ َﻣﺎ َﯾﺗَﻔَ ﱠﺟ ُر ِﻣ ْﻧﮫُ ْاﻻَ ْﻧ َﮭ‬


‫ﺎر‬ َ ‫َوا ﱠِن ِﻣ َن ا ْﻟ ِﺣ َﺟ‬
nehirler ondan fışkırır taşlardan Çünkü
(öyleleri vardır ki)

ُ ‫ﻖ ﻓَﯾَ ْﺧ ُر‬
‫ج ِﻣ ْﻧﮫُ ا ْﻟ َٓﻣﺎ ُء‬ ُ ‫ﺷﻘ ﱠ‬
‫َوا ﱠِن ِﻣ ْﻧ َﮭﺎ ﻟَ َﻣﺎ ﯾَ ﱠ‬
su ondan çıkar çatlar da onlardan öylesi ve
de vardır ki çünkü
Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki, ondan nehirler
fışkırır. Ve çünkü onlardan öylesi de var ki çatlar
da ondan su çıkar. (2:74)

ِ ‫ﻏ ِﻠﯾ َظ ا ْﻟﻘَ ْﻠ‬


‫ب َﻻ ْﻧﻔَ ﱡ‬
َ‫ﺿوا ِﻣ ْن َﺣ ْو ِﻟك‬ َ ‫ظﺎ‬ ِ ‫ﻓَ ِﺑ َﻣﺎ َرﺣْ َﻣ ٍﺔ ِﻣ َن‬
� َ‫ﷲ ِﻟ ْﻧتَ ﻟَ ُﮭ ْم َو َﻟ ْو ُﻛ ْﻧتَ ﻓ‬
etrafından elbette dağılıp ve katı kaba olsaydın eğer yumuşak Allah’ın rahmeti
giderlerdi yürekli onlara davrandın sayesinde

Allah’ın rahmeti sayesinde onlara yumuşak


davrandın. Eğer kaba ve katı yürekli olsaydın,
elbette etrafından dağılıp giderlerdi. (3:159) 52
404

ٍ ‫ﺿ ُﮭ ْم ا ِٰﻟﻰ ﺑَ ْﻌ‬
‫ض َھ ْل ﯾَ ٰرﯾ ُﻛ ْم ِﻣ ْن ا َ َﺣ ٍد‬ ُ ‫ورةٌ ﻧَ َظ َر ﺑَ ْﻌ‬
َ ‫ﺳ‬ُ ْ‫َواِذَا َٓﻣﺎ ا ُ ْﻧ ِزﻟَت‬
birisi sizi görüyor mu (derler) birbirlerine bakıp bir sûre indirildiği zaman

َ ‫ف ﷲُ ﻗُﻠُوﺑَ ُﮭ ْم ِﺑﺎَﻧﱠ ُﮭ ْم ﻗَ ْو ٌم َﻻ ﯾَ ْﻔﻘَ ُﮭ‬


‫ون‬ َ ‫ﺻ َرﻓُوا‬
َ ‫ﺻ َر‬ َ ‫ﺛ ُ ﱠم ا ْﻧ‬
onların Allah
anlamayan bir şüphesiz onlar kalplerini
(sıvışıp) giderler sonra
kavim oldukları için da çevirmiştir da

Bir sûre indirildiği zaman, birbirlerine bakıp: “Sizi birisi


görüyor mu?” (derler), sonra da (sıvışıp) giderler.
Şüphesiz onlar, anlamayan bir kavim oldukları için
Allah da onların kalplerini (imandan) çevirmiştir. (9:127)

َ ‫ﺳ ْل ا ِٰﻟﻰ ٰھ ُر‬
‫ون‬ ِ ‫ﺳﺎﻧِﻲ ﻓَﺎ َ ْر‬ ُ ‫ﺻد ِْري َو َﻻ ﯾَ ْﻧ َط ِﻠ‬
َ ‫ﻖ ِﻟ‬ َ ‫ﻖ‬
ُ ‫َوﯾَ ِﺿﯾ‬
Harun’a da onun için dilim dönmez göğsüm daralır
(Cebrail’i) gönder

Göğsüm daralır, dilim dönmez. Onun için Harun’a


da (Cebrail’i) gönder. (26:13) 53

َ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ْم ﻧَ َﺑﺎ َاﻟﱠـ ٓذِي ٰاﺗَ ْﯾﻧَﺎهُ ٰاﯾَﺎﺗِﻧَﺎ ﻓَﺎ ْﻧ‬


‫ﺳﻠَ َﺦ‬ َ ‫َواﺗْ ُل‬
fakat sıyrılıp âyetlerimizi kendisine haberini onlara oku
çıkan verdiğimiz kimsenin

َ ‫ﺎن ﻓَﻛ‬
َ ‫َﺎن ِﻣ َن ا ْﻟﻐَﺎ ِو‬
‫ﯾن‬ ‫ِﻣ ْﻧ َﮭﺎ ﻓَﺎَﺗْﺑَﻌَﮫُ اﻟ ﱠ‬
ُ ‫ﺷ ْﯾ َط‬
azgınlardan ve böylece şeytanın peşine onlardan
olan taktığı

Onlara, kendisine âyetlerimizi verdiğimiz, fakat onlardan


sıyrılıp çıkan ve şeytanın peşine taktığı ve böylece
azgınlardan olan kimsenin haberini oku. (7:175)

َ ُ‫ب ﯾَ ْﻧﻘَ ِﻠﺑ‬


‫ون‬ ‫ِﯾن َظﻠَ ُٓﻣوا ا َ ﱠ‬
ٍ َ‫ي ُﻣ ْﻧﻘَﻠ‬ َ ‫ﺳﯾَ ْﻌﻠَ ُم اﻟﱠذ‬
َ ‫َو‬
devrilecekleri inkılâpla hangi zulmedenler yakında
ni bileceklerdir

Zulmedenler, hangi inkılâpla devrileceklerini


yakında bileceklerdir. (26:227) 54
405

ُ ‫ﻖ ْاﻻَ ْر‬
� ‫ض َوﺗَ ِﺧ ﱡر ا ْﻟ ِﺟﺑَﺎ ُل َھدا‬ َ ‫ط ْر َن ِﻣ ْﻧﮫُ َوﺗَ ْﻧ‬
‫ﺷ ﱡ‬ ‫ﺳ ٰﻣ َواتُ ﯾَﺗَﻔَ ﱠ‬ ُ‫ﺗَﻛَﺎد‬
‫اﻟ ﱠ‬neredeyse
dağılacaktı dağlar ve yer yarılacak bundan çatlayacak gökler
yıkılıp dolayı
Bundan dolayı neredeyse gökler çatlayacak,
yer yarılacak ve dağlar yıkılıp dağılacaktı. (19:90)
‫ا� َﺣﺗﱠﻰ ﯾَ ْﻧﻔَ ﱡ‬
‫ﺿوا‬ ُ ‫ﻋﻠَﻰ َﻣ ْن ِﻋ ْﻧدَ َر‬
ِ ‫ﺳو ِل ﱠ‬ َ ُ‫ِﯾن ﯾَﻘُوﻟ‬
َ ‫ون َﻻ ﺗ ُ ْﻧ ِﻔﻘُوا‬ َ ‫ُھ ُم اﻟﱠذ‬
dağılıp ki Allah yanında hiçbir şey infak derler öyle onlar
gitsinler Resûlünün bulunanlara etmeyin kimselerdir ki
Onlar öyle kimselerdir ki: “Allah Resûlünün
yanında bulunanlara hiçbir şey infak etmeyin ki,
dağılıp gitsinler” derler. (63:7)

ِ ‫ﺳ َﻣﺎ ُء ﻓَﻛَﺎﻧَتْ َو ْردَةً ﻛَﺎﻟ ِدّ َھ‬


‫ﺎن‬ ‫ت اﻟ ﱠ‬ َ ‫ﻓَ ِﺈذَا ا ْﻧ‬
ِ ‫ﺷﻘ ﱠ‬
erimiş yağı bir gül gibi olduğu gök yarılıp zaman
andıran (kıpkırmızı)

Gök yarılıp erimiş yağı andıran bir gül gibi


(kıpkırmızı) olduğu zaman. (55:37) 55

Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

ٌ َ‫اِ ْﻧ ِطﻼ‬
‫ق‬ ----- ----- ْ‫اِ ْﻧ َط ِﻠﻖ‬ ُ ‫ﯾَ ْﻧ َط ِﻠ‬
‫ﻖ‬ َ ‫اِ ْﻧ َط َﻠ‬
‫ﻖ‬
Yola çıkmak, gitmek

----- ----- ----- ----- ‫َﯾ ْﻧ َﺑ ِﻐﻲ‬ ‫اِﻧﺑَ ٰﻐﻲ‬


Uygun olmak, yaraşmak

ٌ ‫اِ ْﻧ ِﻔ َط‬
‫ﺎر‬ ----- ‫ُﻣ ْﻧﻔَ ِط ٌر‬ ----- ‫َﯾ ْﻧﻔَ ِط ُر‬ ‫اِ ْﻧﻔَ َط َر‬
Yarılmak

‫ق‬ ِ ‫اِ ْﻧ‬


ٌ ‫ﺷﻘَﺎ‬ ----- ----- ----- ‫ﻖ‬ َ ‫ﯾَ ْﻧ‬
‫ﺷ ﱡ‬ ‫ﻖ‬ َ ‫اِ ْﻧ‬
‫ﺷ ﱠ‬
Yarılmak, ayrılmak
406
Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

----- ----- ----- ----- ‫َﯾ ْﻧ َﻔ ﱡ‬


‫ض‬ ‫اِ ْﻧﻔَ ﱠ‬
‫ض‬

Dağılmak

----- ----- ----- َ ‫اِ ْﻧ‬


‫ﺳ ِﻠ ْﺦ‬ َ ‫ﯾَ ْﻧ‬
‫ﺳ ِﻠ ُﺦ‬ َ ‫اِ ْﻧ‬
‫ﺳﻠَ َﺦ‬

Sıyrılmak, çıkmak

ٌ َ‫اِ ْﻧ ِﻘﻼ‬
‫ب‬ ٌ َ‫ُﻣ ْﻧﻘَﻠ‬
‫ب‬ ٌ ‫ُﻣ ْﻧﻘَ ِﻠ‬
‫ب‬ ‫اِ ْﻧﻘَ ِﻠ ْب‬ ُ ‫ﯾَ ْﻧﻘَ ِﻠ‬
‫ب‬ َ َ‫اِ ْﻧﻘَﻠ‬
‫ب‬

Dönmek, dönüşmek

50.DERS

ِ ‫َﻣ ِن ا ْھﺗ َ ٰدى ﻓَ ِﺎﻧﱠ َﻣﺎ ﯾَ ْﮭﺗَدِي ِﻟﻧَ ْﻔ‬


َ ‫ﺳ ِﮫ َو َﻣ ْن‬
‫ﺿ ﱠل‬
sapıtırsa kim kendisi hidâyete ancak hidâyete kim
de için ermiş olur ererse
َ ‫ﻓَ ِﺎﻧﱠ َﻣﺎ ﯾَ ِﺿ ﱡل‬
‫ﻋﻠَ ْﯾ َﮭﺎ َو َﻻ ﺗَ ِز ُر َو ِاز َرةٌ ِو ْز َر ا ُ ْﺧ ٰرى‬
günah yükünü hiçbir yüklenmez kendi sapıtmış
bir başkasının günahkâr aleyhine olur ancak

﴾١٥﴿ ً ‫ﺳو ﻻ‬
ُ ‫ث َر‬ َ ‫َو َﻣﺎ ُﻛﻧﱠﺎ ُﻣﻌَ ِذّ ِﺑ‬
َ َ‫ﯾن َﺣﺗﱣﻰ ﻧَ ْﺑﻌ‬
bir peygamber göndermedikçe (hiçbir kavme) Biz
azab ediciler değiliz

Kim hidâyete ererse, ancak kendisi için hidâyete ermiş olur. Kim
de sapıtırsa, ancak kendi aleyhine sapıtmış olur. Hiçbir günahkâr,
bir başkasının günah yükünü yüklenmez. Biz bir peygamber
göndermedikçe (hiçbir kavme) azab ediciler değiliz.
407

‫َواِ ٓذَا اَ َر ْد ٓﻧَﺎ اَ ْن ﻧُ ْﮭ ِﻠ َك ﻗَ ْرﯾَﺔً ا َ َﻣ ْرﻧَﺎ‬


emrederiz bir şehri helak istediğimiz zaman
etmek

‫ﻋﻠَ ْﯾ َﮭﺎ‬
َ ‫ﻖ‬ َ َ‫ُﻣﺗْ َرﻓِﯾ َﮭﺎ ﻓَﻔ‬
‫ﺳﻘُوا ﻓِﯾ َﮭﺎ ﻓَ َﺣ ﱠ‬
oraya böylece orada fasıklık oranın şımarık
gerekli olur da yaparlar ileri gelenlerine

﴾١٦﴿ً ‫ﺗَد ِْﻣﯾرا‬ ‫ا ْﻟﻘَ ْو ُل ﻓَدَ ﱠﻣ ْرﻧَﺎ َھﺎ‬


mahvedip orayı helak ederiz söz/azab
Bir şehri helak etmek istediğimiz zaman, oranın şımarık
ileri gelenlerine emrederiz, orada fasıklık yaparlar.
Böylece oraya söz/azab gerekli olur da orayı mahvedip
helak ederiz. Nuh’tan sonra nice nesilleri helak ettik.
Kullarının günahlarını haber alıcı ve görücü olarak
Rabbin yeter!

(‫ )اِ ْﻓﺗَﻌَ َل – ﯾَ ْﻔﺗَ ِﻌ ُل‬Kalıbı: Birinci kök harften önce ( ‫ ) ا‬eklenir,


birinci kök harfe cezim konulur, birinci kök harften sonra
( َ‫ )ت‬eklenir. Kendine yapmak, kendini yapmak, kendisi
için yapmak anlamlarını katar.

Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

ٌ َ‫ا ِْﺧﺗِﻼ‬
‫ف‬ ٌ َ‫ُﻣ ْﺧﺗَﻠ‬
‫ف‬ ٌ ‫ُﻣ ْﺧﺗَ ِﻠ‬
‫ف‬ ْ ‫ا ِْﺧﺗ َ ِﻠ‬
‫ف‬ ُ ‫ﯾَ ْﺧﺗَ ِﻠ‬
‫ف‬ َ َ‫ا ِْﺧﺗَﻠ‬
‫ف‬
İhtilaf etmek, farklı olmak

----- ----- ----- ----- ْ َ‫ﺳﺗَ ٰوي ﯾ‬


‫ﺳﺗَ ِوي‬ ْ ِ‫ا‬
Eşit olmak, yönelmek

----- ----- ----- ----- ُ ‫ﯾَ ْﻘﺗ َ ِر‬


‫ب‬ َ ‫ا ِْﻗﺗ َ َر‬
‫ب‬
Yaklaşmak
408
Muzari Mazi Anlamı Muzari Mazi Anlamı

ُ ‫ﻧَ ْﺧﺗ َ ِﻠ‬


‫ف‬ ‫ا ِْﺧﺗَﻠَ ْﻔﻧَﺎ‬ Biz
ُ ‫اَ ْﺧﺗَ ِﻠ‬
‫ف‬ ُ‫ا ِْﺧﺗَﻠَ ْﻔت‬ Ben

َ ُ‫ﺗ َ ْﺧﺗ َ ِﻠﻔ‬


‫ون‬ ‫ا ِْﺧﺗَﻠَ ْﻔﺗ ُ ْم‬ Siz
ُ ‫ﺗَ ْﺧﺗ َ ِﻠ‬
‫ف‬ َ‫ا ِْﺧﺗَﻠَ ْﻔت‬ Sen

َ ُ‫ﯾَ ْﺧﺗ َ ِﻠﻔ‬


‫ون‬ ‫ا ِْﺧﺗَﻠَﻔُوا‬ Onlar
ُ ‫ﯾَ ْﺧﺗَ ِﻠ‬
‫ف‬ َ ‫ا ِْﺧﺗَ َﻠ‬
‫ف‬ O(er)

ُ ‫ﺗَ ْﺧﺗَ ِﻠ‬


‫ف‬ ْ‫ا ِْﺧﺗَﻠَﻔَت‬ O(dş)

َ ‫ﺷﺗ َ ُر‬
‫ون‬ ِ ‫ِﯾن اُوﺗُوا ﻧَ ِﺻﯾﺑﺎ ً ِﻣ َن ا ْﻟ ِﻛﺗَﺎ‬
ْ َ‫ب ﯾ‬ َ ‫اَﻟَ ْم ﺗ َ َر اِﻟَﻰ اﻟﱠذ‬
satın Kitap’tan bir pay kendilerine kimseleri görmedin mi
alıyorlar verilen

‫ﺳ ِﺑﯾ َل‬ َ ‫ﺿ َﻼ َﻟ َﺔ َوﯾُ ِرﯾد‬


‫ُون ا َ ْن ﺗ َ ِﺿﻠﱡوا اﻟ ﱠ‬ ‫اﻟ ﱠ‬
doğru yoldan sizin de ve istiyorlar sapıklığı
sapmanızı
Kendilerine Kitap’tan bir pay verilen kimseleri
görmedin mi? Dalaleti/sapıklığı satın alıyorlar ve
sizin de doğru yoldan sapmanızı istiyorlar. (4:44)

ً‫ﺷﺗ َ ُروا ِﺑ ٰﺎﯾَﺎﺗِﻲ ﺛ َ َﻣﻧﺎ ً ﻗَ ِﻠﯾﻼ‬ َ ‫ﻓَ َﻼ ﺗَ ْﺧﺷ َُوا اﻟﻧﱠ‬


ْ ‫ﺎس َو‬
ْ َ ‫اﺧﺷ َْو ِن َو َﻻ ﺗ‬
az bir fiyata da benim satmayın yalnız insanlardan öyle ise
âyetlerimi benden korkun korkmayın

Öyle ise insanlardan korkmayın, yalnız benden korkun!


Benim âyetlerimi az bir fiyata da satmayın! (5:44) 62
409

ً ‫ِب َوﻛ َٰﻔﻰ ِﺑ ِﮫ اِﺛْﻣﺎ ً ُﻣ ِﺑﯾﻧ ۬ﺎ‬ ِ ‫ﻋﻠَﻰ‬


َ ‫ﷲ ا ْﻟ َﻛذ‬ َ ‫ف َﯾ ْﻔﺗَ ُر‬
َ ‫ون‬ ُ ‫ا ُ ْﻧ‬
َ ‫ظ ْر َﻛ ْﯾ‬
apaçık bir günah bu (onlara) yalan Allah’a uyduruyorlar nasıl bak
olarak yeter karşı
Bak, Allah’a karşı nasıl yalan uyduruyorlar!
Apaçık bir günah olarak bu (onlara) yeter. (4:50)

ُ َ‫ﺳ ُﻛ ْم َﻻ ﯾ‬
‫ﺿ ﱡر ُﻛ ْم َﻣ ْن‬ َ ‫ِﯾن ٰا َﻣﻧُوا‬
َ ُ‫ﻋﻠَ ْﯾ ُﻛ ْم ا َ ْﻧﻔ‬ َ ‫ﯾَٓﺎ اَﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﱠذ‬
kimse size zarar nefsinizden siz iman edenler ey
vermez sorumlusunuz

ِ ‫ﺿ ﱠل اِذَا ا ْھﺗَدَ ْﯾﺗ ُ ْم اِﻟَﻰ‬


ً ‫ﷲ َﻣ ْر ِﺟﻌُ ُﻛ ْم َﺟ ِﻣﯾﻌﺎ‬ َ
hepinizin dönüşü yalnız siz doğru yol takdirde sapmış
Allah’adır üzere olduğunuz

Ey iman edenler! Siz nefsinizden sorumlusunuz. Siz


doğru yol üzere olduğunuz takdirde sapmış kimse size
zarar vermez. Hepinizin dönüşü yalnız Allah’adır. (5:105)63

َ ُ‫ِب َوا َ ْﻛﺛَ ُر ُھ ْم َﻻ ﯾَ ْﻌ ِﻘﻠ‬


‫ون‬ ِ ‫ﻋﻠَﻰ‬
َ ‫ﷲ ا ْﻟ َﻛذ‬ َ ‫ون‬ َ ‫َو ٰﻟ ِﻛ ﱠن اﻟﱠذ‬
َ ‫ِﯾن َﻛﻔَ ُروا ﯾَ ْﻔﺗَ ُر‬
akletmezler onların yalan yere Allah’a karşı iftira kâfirler fakat
çoğu atıyorlar
Fakat kâfirler, Allah’a karşı yalan yere iftira
atıyorlar. Onların çoğu akletmezler. (5:103)

‫ﺳﺗ َ ِﻣ ُﻊ اِﻟَ ْﯾ َك َو َﺟﻌَ ْﻠﻧَﺎ ﻋ َٰﻠﻰ ﻗُﻠُو ِﺑ ِﮭ ْم‬


ْ َ‫َو ِﻣ ْﻧ ُﮭ ْم َﻣ ْن ﯾ‬
kalplerinin fakat onlardan
üzerine yaptık seni dinleyen kimseler de vardır

ً ‫اَ ِﻛﻧﱠﺔً اَ ْن ﯾَ ْﻔﻘَ ُﮭوهُ َو ِٓﻓﻲ ٰاذَاﻧِ ِﮭ ْم َو ْﻗرا‬


bir ağırlık ve kulaklarına da onu (Kur’an’ı) perdeler
koyduk anlamamaları için

Onlardan seni dinleyen kimseler de vardır!


Fakat onu (Kur’an’ı) anlamamaları için
kalplerinin üzerine perdeler yaptık ve
kulaklarına da bir ağırlık koyduk. (6:25)
410

‫ِي ﻟَ ْو َٓﻻ ا َ ْن َھ ٰدﯾﻧَﺎ ﷲ‬


ُAllah ِ ِ ُ‫َو َﻗﺎﻟُوا ا ْﻟ َﺣ ْﻣد‬
َ ‫� اﻟﱠذِي َھ ٰدﯾﻧَﺎ ِﻟ ٰﮭذَا َو َﻣﺎ ُﻛﻧﱠﺎ ِﻟﻧَ ْﮭﺗَد‬
bizi hidâyete biz kendimiz buna bizi Allah’a hamd ve derler
erdirmeseydi hidâyete ermiş olamazdık ulaştıran olsun ki

Eğer Allah bizi hidâyete erdirmeseydi, biz


kendimiz hidâyete ermiş olamazdık. (7:43)

‫ب ِﻣ ْن َر ِﺑّ ِﮭ ْم‬ َ ‫ﻏ‬


ٌ ‫ﺿ‬ َ ‫ِﯾن اﺗ ﱠ َﺧذُوا ا ْﻟﻌِﺟْ َل‬
َ ‫ﺳ َﯾﻧَﺎﻟُ ُﮭ ْم‬ َ ‫ا ﱠِن اﻟﱠذ‬
Rablerinden bir gazab erişecektir buzağıyı (ilah) şüphesiz
edinenlere
َ ‫َو ِذﻟﱠﺔٌ ﻓِﻲ ا ْﻟ َﺣ ٰﯾو ِة اﻟدﱡ ْﻧﯾَﺎ َوﻛ َٰذ ِﻟ َك ﻧَﺟْ ِزي ا ْﻟ ُﻣ ْﻔﺗَ ِر‬
‫ﯾن‬
iftira cezalandırırız böyle dünya ve bir zillet
edenleri hayatında da

Şüphesiz buzağıyı ilah edinenlere, Rablerinden bir


gazab ve dünya hayatında da bir zillet erişecektir.
İftira edenleri böyle cezalandırırız. (7:152) 65

ّ ‫ﺳو ِﻟ ِﮫ اﻟﻧﱠ ِﺑ‬


ّ ‫ﻲ ِ ْاﻻ ُ ِ ّﻣ‬
‫ﻲ ِ اﻟﱠذِي ﯾُ ْؤ ِﻣ ُن‬ ِ ‫ﻓَ ٰﺎ ِﻣﻧُوا ِﺑﺎ‬
ُ ‫� َو َر‬
O ki, iman o ümmi peygamber ve Allah’a öyle ise
eder olan Resûlüne iman edin

َ ‫� َو َﻛ ِﻠ َﻣﺎ ِﺗ ِﮫ َواﺗ ﱠ ِﺑﻌُوهُ ﻟَ َﻌﻠﱠ ُﻛ ْم ﺗ َ ْﮭﺗَد‬


‫ُون‬ ِ ‫ﺑِﺎ‬
hidâyete belki Ona tabi ve O’nun Allah’a
erersiniz olun ki kelimelerine

Öyle ise Allah’a ve o ümmi peygamber olan Resûlüne


iman edin; O ki, Allah’a ve O’nun kelimelerine iman eder.
Ona tabi olun ki, belki hidâyete erersiniz. (7:158)

ْ ‫ئ ا ْﻟﻘُ ْر ٰا ُن ﻓَﺎ‬
َ ‫ﺳﺗ َ ِﻣﻌُوا ﻟَﮫُ َوا َ ْﻧ ِﺻﺗُوا ﻟَ َﻌﻠﱠ ُﻛ ْم ﺗ ُ ْر َﺣ ُﻣ‬
‫ون‬ َ ‫َواِذَا ﻗُ ِر‬
merhamet umulur ve susun onu dinleyin Kur’an okunduğu zaman
olunursunuz ki

Kur’an okunduğu zaman, onu dinleyin ve


susun, umulur ki merhamet olunursunuz. (7:204)
66
411

‫ِﯾن َﺟﺎ َھدُوا ِﻣ ْﻧ ُﻛ ْم‬


َ ‫ﺳ ْﺑﺗ ُ ْم اَ ْن ﺗُﺗْ َرﻛُوا َوﻟَ ﱠﻣﺎ ﯾَ ْﻌﻠَ ِم ﷲُ اﻟﱠذ‬
ِ ‫اَ ْم َﺣ‬
içinizden cihad Allah bilip ortaya mı sandınız yoksa
edenleri çıkarmadan bırakılacağınızı

َ ‫ﺳو ِﻟ ِﮫ َو َﻻ ا ْﻟ ُﻣ ْؤ ِﻣ ِﻧ‬
ً‫ﯾن َو ِﻟﯾ َﺟﺔ‬ ُ ‫ﷲ َو َﻻ َر‬ ِ ‫َوﻟَ ْم ﯾَﺗ ﱠ ِﺧذُوا ِﻣ ْن د‬
ِ ‫ُون‬
sırdaş ve mü’minlerden Resûlünden Allah’tan ve edinmeyenleri
başkasını

Yoksa içinizden cihad edenleri ve Allah’tan, Resûlünden


ve Mü’minlerden başkasını sırdaş edinmeyenleri Allah
bilip ortaya çıkarmadan bırakılacağınızı mı sandınız? (9:16)

َ ُ‫اَ�ُ َﯾﺣْ ُﻛ ُم َﺑ ْﯾﻧَ ُﻛ ْم ﯾَ ْو َم ا ْﻟ ِﻘ ٰﯾ َﻣ ِﺔ ﻓِﯾ َﻣﺎ ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم ﻓِﯾ ِﮫ ﺗ َ ْﺧﺗ َ ِﻠﻔ‬


‫ون‬
ihtilaf hakkında olduğunuz kıyâmet hüküm verecektir Allah
etmekte hususlarda gününde aranızda

Allah kıyâmet gününde, hakkında ihtilaf etmekte


olduğunuz hususlarda aranızda hüküm verecektir. (22:69)
67

‫ِﯾن ٰا َﻣﻧُوا َﻻ ﺗَﺗ ﱠ ِﺧذُٓوا ٰاﺑَٓﺎ َء ُﻛ ْم َوا ِْﺧ َواﻧَ ُﻛ ْم‬


َ ‫ﯾَٓﺎ اَﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﱠذ‬
ve kardeşlerinizi babalarınızı edinmeyin iman edenler ey

‫ﺎن‬ َ ‫ﺳﺗ َ َﺣﺑﱡوا ا ْﻟ ُﻛ ْﻔ َر‬


ِ ْ ‫ﻋﻠَﻰ‬
ِ ‫اﻻﯾ َﻣ‬ ْ ‫اَ ْو ِﻟﯾَٓﺎ َء ا ِِن ا‬
imana küfrü tercih ediyorlarsa eğer dostlar

Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih


ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi
dostlar edinmeyin! (9:23)

َ ُ‫ﺳو ُء َو َﻻ ُھ ْم َﯾﺣْ َزﻧ‬


‫ون‬ ‫ﺎزﺗِ ِﮭ ۘ ْم َﻻ ﯾَ َﻣ ﱡ‬
‫ﺳ ُﮭ ُم اﻟ ٓﱡ‬ َ َ‫ِﯾن اﺗﱠﻘَ ْوا ِﺑ َﻣﻔ‬ ‫َوﯾُﻧَ ِ ّﺟﻲ ﱣ‬
َ ‫ا�ُ اﻟﱠذ‬
ve onlar mahzun herhangi bir onlara kazançları takva Allah kurtarır
da olmazlar kötülük dokunmaz sebebiyle sahiplerini
Allah, takva sahiplerini kazançları sebebiyle
kurtarır. Onlara herhangi bir kötülük dokunmaz
ve onlar mahzun da olmazlar. (39:61) 68
412

‫ون ا ِْﻓﻛﺎ ً ا ﱠِن‬


َ ُ‫ﷲ اَ ْوﺛَﺎﻧﺎ ً َوﺗَ ْﺧﻠُﻘ‬ ِ ‫ُون ِﻣ ْن د‬
ِ ‫ُون‬ َ ‫اِﻧﱠ َﻣﺎ ﺗ َ ْﻌﺑُد‬
şüphesiz yalan birtakım
ve Allah’ı tapıyorsunuz ancak
uyduruyorsunuz putlara bırakıp

‫ُون ﻟَ ُﻛ ْم ِر ْزﻗﺎ ً ﻓَﺎ ْﺑﺗَﻐُوا‬


َ ‫ﷲ َﻻ َﯾ ْﻣ ِﻠﻛ‬ ِ ‫ُون ِﻣ ْن د‬
ِ ‫ُون‬ َ ‫اﻟﱠذ‬
َ ‫ِﯾن ﺗَ ْﻌﺑُد‬
öyle ise rızık size güçleri Allah’tan taptıklarınızın
arayın vermeye yetmez başka

َ ُ‫ﺷﻛ ُُروا ﻟَﮫُ اِﻟَ ْﯾ ِﮫ ﺗ ُ ْر َﺟﻌ‬


‫ون‬ َ ‫اﻟر ْز‬
ْ ‫ق َوا ْﻋﺑُدُو ُه َوا‬ ِّ ‫ﷲ‬ِ َ‫ِﻋ ْﻧد‬
döndürüleceksiniz O’na yalnız ve O’na ibadet rızık Allah katında
O’na şükredin edin

Allah’ı bırakıp ancak birtakım putlara


tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz.
Şüphesiz Allah’tan başka taptıklarınızın, size
rızık vermeye güçleri yetmez. Öyle ise Allah
katında rızık arayın, O’na ibadet edin ve yalnız
O’na şükredin. O’na döndürüleceksiniz. (29:17) 69

‫ِﯾن آَ َﻣﻧُوا َوﻋ َِﻣﻠُوا‬ ُ ‫ﺳﺗ َ ِوي ْاﻷ َ ْﻋ َﻣﻰ َوا ْﻟ َﺑ ِﺻ‬
َ ‫ﯾر َواﻟﱠذ‬ ْ ‫َو َﻣﺎ َﯾ‬
işleyenlerle ve iman edip gören körle bir olmaz

‫ون‬ ً ‫ﺳﻲ ُء ﻗَ ِﻠ‬


َ ‫ﯾﻼ َﻣﺎ ﺗَﺗَذَﻛ ُﱠر‬ ِ ‫ت َو َﻻ ا ْﻟ ُﻣ‬ ‫اﻟ ﱠ‬
ِ ‫ﺻﺎ ِﻟ َﺣﺎ‬
düşünüyorsunuz ne kadar az kötülük yapan salih ameller

Körle gören ve iman edip salih ameller işleyenlerle (40:58)


kötülük yapan bir olmaz. Ne kadar az düşünüyorsunuz!

َ ‫ ﻗَﺎ َل ﻗَ ْد ِﺟﺋْﺗ ُ ُﻛ ْم ﺑِﺎ ْﻟ ِﺣ ْﻛ َﻣ ِﺔ َو ِﻷُﺑَ ِﯾّ َن ﻟَ ُﻛ ْم ﺑَ ْﻌ‬dedi ki


‫ض‬
bir size ve açıklamak hikmetle ben size hakikaten
kısmını için (geldim) geldim

ِ ُ‫ا� َوأ َ ِطﯾﻌ‬


‫ون‬ َ ‫ون ِﻓﯾ ِﮫ ﻓَﺎﺗﱠﻘُوا ﱠ‬
َ ُ‫اﻟﱠذِي ﺗ َ ْﺧﺗ َ ِﻠﻔ‬
ve bana Allah’tan öyle ise hakkında ihtilafa düştüğünüz
itaat edin korkun şeylerden
Hakikaten ben size hikmetle geldim ve hakkında ihtilafa
düştüğünüz şeylerden bir kısmını size açıklamak için.
Öyle ise Allah’tan korkun ve bana itaat edin. (43:63) 70
413

‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮫ‬ ْ ‫ور ِه ﺛ ُ ﱠم ﺗ َ ْذﻛ ُُروا ﻧِ ْﻌ َﻣﺔَ َر ِﺑّ ُﻛ ْم ِإذَا ا‬


َ ‫ﺳﺗَ َو ْﯾﺗ ُ ْم‬ ُ ‫ﻋﻠَﻰ‬
ِ ‫ظ ُﮭ‬ َ ‫ﺳﺗَ ُووا‬
ْ َ‫ِﻟﺗ‬
üzerine bindiğiniz Rabbinizin nimetini zikretmeniz sonra sırtlarına binmeniz
zaman da
َ ِ‫ﺳ ﱠﺧ َر ﻟَﻧَﺎ َھذَا َو َﻣﺎ ُﻛﻧﱠﺎ ﻟَﮫُ ُﻣ ْﻘ ِرﻧ‬
‫ﯾن‬ ُ ‫َوﺗَﻘُوﻟُوا‬
َ ‫ﺳ ْﺑ َﺣ‬
َ ‫ﺎن اﻟﱠذِي‬
(hizmetimize) bunu yoksa biz bunu bizim emrimize takdis ve demeniz
yanaştıracak değildik vereni ederiz için

Sırtlarına binmeniz, sonra üzerine bindiğiniz zaman


da, Rabbinizin nimetini zikretmeniz ve: “Bunu bizim
emrimize vereni takdis ederiz, yoksa biz bunu (43:13)
(hizmetimize) yanaştıracak değildik.” demeniz için.

َ ُ‫ِﯾن آ َ َﻣﻧُوا َوﻛَﺎﻧُوا ﯾَﺗﱠﻘ‬


‫ون‬ َ ‫َوﻧَ ﱠﺟ ْﯾﻧَﺎ اﻟﱠذ‬
sakınmakta ve olanları inananları kurtardık

İnananları ve sakınmakta olanları kurtardık. (41:18)


71

‫ﻗُ ْل ﻟَ ْن ﺗَﺗﱠﺑِﻌُوﻧَﺎ َﻛذَ ِﻟ ُﻛ ْم َﻗﺎ َل ﱠ‬


‫ا�ُ ِﻣ ْن ﻗَ ْﺑ ُل‬
daha Allah buyurdu hakkınızda siz asla bizim de ki
önce böyle Peşimize düşemeyeceksiniz

De ki: “Siz, asla bizim peşimize


düşemeyeceksiniz. Allah, hakkınızda daha
önce böyle buyurdu. (48:15)

ٍ ‫ِﯾن آ َ َﻣﻧُوا َواﺗﱠﺑَﻌَﺗْ ُﮭ ْم ذُ ِ ّرﯾﱠﺗ ُ ُﮭ ْم ﺑِ ِﺈﯾ َﻣ‬


‫ﺎن أ َ ْﻟ َﺣ ْﻘﻧَﺎ‬ َ ‫َواﻟﱠذ‬
işte iman zürriyetleri de kendilerine iman
kattık ile tabi olanlar edenler

َ ‫ِﺑ ِﮭ ْم ذُ ِ ّرﯾﱠﺗَ ُﮭ ْم َو َﻣﺎ أَﻟَﺗْﻧَﺎ ُھ ْم ِﻣ ْن‬


َ ‫ﻋ َﻣ ِﻠ ِﮭ ْم ِﻣ ْن‬
‫ﺷ ْﻲ ٍء‬
onların
bir şey de amellerindeneksiltmedik zürriyetlerini de onlara
İman edenler ve zürriyetleri de iman ile kendilerine tabi
olanlar işte zürriyetlerini de onlara kattık. Onların
amellerinden bir şey de eksiltmedik. (52:21) 72
414
Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

----- ----- ِ ‫ُﻣﺗ ﱠ‬


‫ﻖ‬ ِ ‫اِﺗ ﱠ‬
‫ﻖ‬ ‫َﯾﺗ ﱠ ِﻘﻲ‬ ‫اِﺗﱠﻘَﻰ‬
Sakınmak, korunmak

ٌ ‫اِ ِﺗ ّﺑَﺎ‬
‫ع‬ ----- ‫ُﻣﺗ ﱠ ِﺑ ٌﻊ‬ ‫اِﺗﱠﺑِ ْﻊ‬ ‫ﯾَﺗ ﱠ ِﺑ ُﻊ‬ ‫اِﺗﱠﺑَ َﻊ‬
Takip etmek, uymak

ٌ‫اِ ِﺗ ّ َﺣﺎذ‬ ----- ٌ‫ُﻣﺗ ﱠ ِﺣذ‬ ‫اِﺗ ﱠ ِﺧ ْذ‬ ُ‫ﯾَﺗ ﱠ ِﺧذ‬ َ‫اِﺗ ﱠ َﺧذ‬

Edinmek, benimsemek

‫ا ِْﻓﺗِ َرا ٌء‬ ‫ُﻣ ْﻔﺗَ َرى‬ ‫ُﻣ ْﻔﺗَ ٍر‬ ‫ا ِْﻓﺗَ ِر‬ ‫ﯾَ ْﻔﺗ َ ِري‬ ‫ا ِْﻓﺗَ َرى‬
İftira etmek, uydurmak

Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

----- ----- ‫ﺳﺗِ ِﻣ ٌﻊ‬


ْ ‫ُﻣ‬ ‫ﺳﺗَ ِﻣ ْﻊ‬
ْ ‫إ‬ ‫ﺳﺗَ ِﻣ ُﻊ‬
ْ َ‫ﯾ‬ ‫ﺳﺗَ َﻣ َﻊ‬
ْ ِ‫ا‬
Dinlemek

‫اِ ْھ ِﺗدَا ٌء‬ ----- ‫ُﻣ ْﮭﺗَ ٍد‬ ‫اِ ْھﺗَ ِد‬ ‫َﯾ ْﮭﺗَدِي‬ ‫اِ ْھﺗَدَى‬
Doğru yolu bulmak

‫اِ ْﺑﺗِﻐَﺎ ٌء‬ ----- ----- ‫اِ ْﺑﺗَ ِﻎ‬ ‫َﯾ ْﺑﺗَ ِﻐﻲ‬ ‫اِ ْﺑﺗَﻐَﻰ‬
Aramak, istemek

----- ----- ‫ﺷﺗ َ ٍر‬


ْ ‫ُﻣ‬ ----- ‫ﺷﺗَ ِر‬
ْ َ‫ﯾ‬ ‫ﺷﺗ َ ٰري‬
ْ ِ‫ا‬
Satın almak
415
Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

ٌ َ‫ا ِْﺧﺗِﻼ‬
‫ف‬ ٌ ‫ُﻣ ْﺧﺗ َ َﻠ‬
‫ف‬ ٌ ‫ُﻣ ْﺧﺗ َ ِﻠ‬
‫ف‬ ْ ‫ا ِْﺧﺗَ ِﻠ‬
‫ف‬ ُ ‫َﯾ ْﺧﺗَ ِﻠ‬
‫ف‬ َ َ‫ا ِْﺧﺗَﻠ‬
‫ف‬
İhtilaf etmek, farklı olmak

----- ----- ----- ----- ْ َ‫ﺳﺗَ ٰوي ﯾ‬


‫ﺳﺗ َ ِوي‬ ْ ِ‫ا‬

Eşit olmak, yönelmek

----- ----- ----- ----- ُ ‫ﯾَ ْﻘﺗ َ ِر‬


‫ب‬ َ ‫ا ِْﻗﺗَ َر‬
‫ب‬

Yaklaşmak

51.DERS

ِ ّ ‫ﻗَﺎ َل َر‬
‫ب إِ ِﻧّﻲ دَﻋ َْوتُ ﻗَ ْو ِﻣﻲ ﻟَ ْﯾ ًﻼ‬
gece kavmimi davet gerçekten dedi ki
ettim ben Rabbim

ً ‫( ﻓَﻠَ ْم ﯾَ ِز ْد ُھ ْم دُﻋَﺎﺋِﻲ إِ ﱠﻻ ﻓِ َر‬٥)‫ﺎرا‬


(٦)‫ارا‬ ً ‫َوﻧَ َﮭ‬
kaçışlarından başka bir benim fakat onlara ve
şey davetim artırmadı gündüz

Dedi ki: “Rabbim! Gerçekten ben kavmimi gece ve


gündüz davet ettim. Fakat benim davetim onlara
kaçışlarından başka bir şey artırmadı.”
416

‫َوإِ ِﻧّﻲ ُﻛﻠﱠ َﻣﺎ دَﻋ َْوﺗ ُ ُﮭ ْم ِﻟﺗ َ ْﻐ ِﻔ َر‬


bağışlaman kendilerini her ne hakikaten
için davet ettiysem zaman ben

َ َ‫ﻟَ ُﮭ ْم َﺟﻌَﻠُوا أ‬
ْ ‫ﺻﺎ ِﺑﻌَ ُﮭ ْم ﻓِﻲ آَذَاﻧِ ِﮭ ْم َوا‬
‫ﺳﺗ َ ْﻐﺷ َْوا‬
büründüler kulaklarına parmaklarını tıkadılar onları

ْ ‫ﺳﺗَ ْﻛﺑَ ُروا ا‬


ً َ‫ﺳﺗِ ْﻛﺑ‬
(٧) ‫ﺎرا‬ َ َ‫ﺛِﯾَﺎﺑَ ُﮭ ْم َوأ‬
ْ ‫ﺻ ﱡروا َوا‬
kibirlendikçe ve kibirlendiler direttiler elbiselerine

“Hakikaten ben, onları bağışlaman için her ne zaman


kendilerini davet ettiysem, parmaklarını kulaklarına
tıkadılar, elbiselerine büründüler, direttiler ve
kibirlendikçe kibirlendiler!”

(‫ﺳﺗ َ ْﻔ ِﻌ ُل‬
ْ َ‫ﺳﺗ َ ْﻔﻌَ َل – ﯾ‬
ْ ِ‫ )ا‬Kalıbı: Birinci kök harften önce
(‫ )اﺳت‬eklenerek yapılır. İsteme anlamını katar.
Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

ٌ َ‫ﺳﺗِ ْﻐﻔ‬
‫ﺎر‬ ْ ِ‫ا‬ ‫ﺳﺗَ ْﻐﻔَ ٌر‬
ْ ‫ُﻣ‬ ‫ﺳﺗ َ ْﻐ ِﻔ ٌر‬
ْ ‫ُﻣ‬ ‫ﺳﺗ َ ْﻐ ِﻔ ْر‬
ْ ِ‫ا‬ ‫ﺳﺗَ ْﻐ ِﻔ ُر‬
ْ َ‫ﺳﺗَ ْﻐﻔَ َر ﯾ‬
ْ ِ‫ا‬
Bağışlanma dilemek

----- ----- ----- ‫ﺳﺗ َ ِط ْﻊ‬


ْ ِ‫ا‬ ‫ﺳﺗ َ ِطﯾ ُﻊ‬ َ ‫ﺳﺗَ َطﺎ‬
ْ َ‫ع ﯾ‬ ْ ِ‫ا‬

Yapabilmek

‫ﺳ ِﺗﮭ َْزا ٌء‬


ْ ِ‫ا‬ ----- ‫ﺳﺗﮭ ٍْز‬
ْ ‫ُﻣ‬ ‫ﺳﺗَﮭ ِْز ْئ‬
ْ ِ‫ئ ا‬ ْ َ‫ﺳﺗَﮭ َْزاَ ﯾ‬
ُ ‫ﺳﺗَﮭ ِْز‬ ْ ِ‫ا‬
Alay etmek
417
Muzari Mazi Anlamı Muzari Mazi Anlamı

‫ﺳﺗ َ ْﻐ ِﻔ ُر‬
ْ َ‫ﻧ‬ ‫ﺳﺗ َ ْﻐﻔَ ْرﻧَﺎ‬
ْ ِ‫ا‬ Biz ‫ﺳﺗَ ْﻐ ِﻔ ُر‬
ْ َ‫ا‬ ُ‫ﺳﺗَ ْﻐﻔَ ْرت‬
ْ ِ‫ا‬ Ben

َ ‫ﺳﺗ َ ْﻐ ِﻔ ُر‬
‫ون‬ ْ َ‫ﺗ‬ ‫ﺳﺗ َ ْﻐﻔَ ْرﺗ ُ ْم‬
ْ ِ‫ا‬ Siz ‫ﺳﺗ َ ْﻐ ِﻔ ُر‬
ْ َ‫ﺗ‬ َ‫ﺳﺗ َ ْﻐﻔَ ْرت‬
ْ ِ‫ا‬ Sen

َ ‫ﺳﺗ َ ْﻐ ِﻔ ُر‬
‫ون‬ ْ َ‫ﺳﺗ َ ْﻐﻔَ ُروا ﯾ‬
ْ ِ‫ا‬ Onlar
‫ﺳﺗ َ ْﻐ ِﻔ ُر‬
ْ َ‫ﯾ‬ ‫ﺳﺗَ ْﻐ َﻔ َر‬
ْ ِ‫ا‬ O(er)

‫ﺳﺗَ ْﻐ ِﻔ ُر‬
ْ َ‫ﺗ‬ ْ‫ﺳﺗ َ ْﻐﻔَ َرت‬
ْ ِ‫ا‬ O(dş)

ْ ‫َوﯾَﺎ ﻗَ ْو ِم ا‬
ِ ‫ﺳﺗَ ْﻐ ِﻔ ُروا َرﺑﱠ ُﻛ ْم ﺛ ُ ﱠم ﺗُو ٓﺑُوا اِﻟَ ْﯾ ِﮫ ﯾُ ْر‬
‫ﺳ ِل‬
göndersin O’na tevbe sonra Rabbinizden bağışlanma ey
edin ki dileyin kavmim

‫ﻋﻠَ ْﯾ ُﻛ ْم ِﻣد َْرارا ً َوﯾَ ِز ْد ُﻛ ْم ﻗُ ﱠوةً ا ِٰﻟﻰ ﻗُ ﱠوﺗِ ُﻛ ْم‬


َ ‫ﺳ َٓﻣﺎ َء‬
‫اﻟ ﱠ‬
gücünüze güç katsın bol bol üzerinize gökten
yağmur
Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin,
sonra O’na tevbe edin ki, üzerinize gökten bol bol
yağmur göndersin ve gücünüze güç katsın.
Günahkârlar olarak yüz çevirmeyin. (11:52)

‫ﺳﺗ َ ْﻐ ِﻔ ْر ﻟَ ُﮭ ْم َوﺷَﺎ ِو ْر ُھ ْم ﻓِﻲ ْاﻻَ ْﻣ ِر‬


ْ ‫ﻋ ْﻧ ُﮭ ْم َوا‬ ُ ‫ﻓَﺎﻋ‬
َ ‫ْف‬

ve onlarla onlar mağfiret onları affet
hususunda istişare et için dile

Onları affet, onlar için mağfiret dile ve iş


hususunda onlarla istişare et! (3:159) 80
418

َ ‫ﺳﺗ َ ْﻌ ِﺟ ُل ِﻣ ْﻧﮫُ ا ْﻟ ُﻣﺟْ ِر ُﻣ‬


‫ون‬ َ ‫ﻗُ ْل ا َ َرا َ ْﯾﺗ ُ ْم ا ِْن ا َ ٰﺗﯾ ُﻛ ْم‬
ْ ‫ﻋذَاﺑُﮫُ ﺑَﯾَﺎﺗﺎ ً ا َ ْو ﻧَ َﮭﺎرا ً َﻣﺎذَا َﯾ‬
o ondan istemekte hangisini veya geceleyin O’nun size eğer de ki
suçlular acele ediyorlar gündüzün azabı gelirse ne dersiniz

De ki: “Ne dersiniz? Eğer O’nun azabı geceleyin


veya gündüzün size gelirse! O suçlular ondan
hangisini istemekte acele ediyorlar? (10:50)
‫ﺳﺗَ ْﻐ ِﻔ ْر ﻟَ ُﮭ ْم‬ ْ َ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ْم أ‬
ْ َ ‫ﺳﺗَ ْﻐﻔَ ْرتَ ﻟَ ُﮭ ْم أ َ ْم ﻟَ ْم ﺗ‬ َ ‫ﺳ َوا ٌء‬
َ
onlar için mağfiret veya onlar mağfiret kendileri birdir
dilememen için dilemen için

ِ ‫ا� َﻻ َﯾ ْﮭدِي ا ْﻟﻘَ ْو َم ا ْﻟﻔَﺎ‬


َ ‫ﺳ ِﻘ‬
‫ﯾن‬ َ ‫ﻟَ ْن َﯾ ْﻐ ِﻔ َر ﱠ‬
‫ا�ُ ﻟَ ُﮭ ْم ِإ ﱠن ﱠ‬
yoldan hidâyet Allah şüphesiz Allah asla
bir
çıkmış olan kavme vermez onları bağışlamaz
Onlar için mağfiret dilemen veya onlar için
mağfiret dilememen kendileri için birdir. Allah
onları asla bağışlamaz! Şüphesiz Allah, yoldan
çıkmış olan bir kavme hidâyet vermez. (63:6) 81

َ ‫ﺳﺗ َ ْﻘ ِد ُﻣ‬
‫ون‬ ْ ‫ﺳﺎﻋَﺔً َو َﻻ َﯾ‬ َ ‫ﺳﺗَﺄ ْ ِﺧ ُر‬
َ ‫ون‬ ْ ‫َو ِﻟ ُﻛ ِ ّل ا ُ ﱠﻣ ٍﺔ ا َ َﺟ ٌل ﻓَ ِﺎذَا َٓﺟﺎ َء ا َ َﺟﻠُ ُﮭ ْم َﻻ َﯾ‬
ve ne de ileri bir an ne geri geldiği ecelleri zaman bir eceli her ümmetin
gidebilirler kalabilirler vardır
Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiği
zaman, ne bir an geri kalabilirler ve ne de ileri
gidebilirler. (7:34)

ِ ‫ورةٌ اَ ْن ٰا ِﻣﻧُوا ِﺑﺎ‬


ُ ‫� َو َﺟﺎ ِھدُوا َﻣ َﻊ َر‬
‫ﺳو ِﻟ ِﮫ‬ َ ‫ﺳ‬ُ ْ‫َواِ ٓذَا ا ُ ْﻧ ِزﻟَت‬
Resûlüyle beraber cihad Allah’a iman bir sûre indirildiği zaman
edin diye edin

‫ِﯾن‬ ‫ﺳﺗَﺄْذَﻧَ َك اُوﻟُوا اﻟ ﱠ‬


َ ‫ط ْو ِل ِﻣ ْﻧ ُﮭ ْم َوﻗَﺎﻟُوا ذَ ْرﻧَﺎ ﻧَﻛ ُْن َﻣ َﻊ ا ْﻟﻘَﺎ ِﻋد‬ ْ ‫ا‬
oturanlarla beraber olalım bizi ve içlerinden servet senden izin
bırak da dediler sahibi olanlar istediler
Allah’a iman edin ve Resûlüyle beraber cihad edin”
diye bir sûre indirildiği zaman, içlerinden servet
sahibi olanlar, senden izin istediler ve: “Bizi bırak
da oturanlarla beraber olalım” dediler. (9:86) 82
419

ِ ‫ﺳﺗَﺄ ْ ِذﻧُوﻧَكَ َو ُھ ْم ا َ ْﻏﻧِﯾَٓﺎ ُء َرﺿُوا ﺑِﺎ َ ْن ﯾَﻛُوﻧُوا َﻣ َﻊ ا ْﻟ َﺧ َوا ِﻟ‬


‫ف‬ َ ‫ﻋﻠَﻰ اﻟﱠذ‬
ْ َ‫ِﯾن ﯾ‬ ‫اِﻧﱠ َﻣﺎ اﻟ ﱠ‬
َ ‫ﺳﺑِﯾ ُل‬
geride beraber olmaya razı kendileri zengin senden izin yol (aleyhte ancak
kalanlarla oldular oldukları halde isteyenleredir sorumluluk)

Yol, ancak kendileri zengin oldukları halde (savaşta


geride kalmak için) senden izin isteyenleredir. Onlar,
geride kalanlarla beraber olmaya razı oldular. (9:93)

َ ‫ﺳ ٍل ِﻣ ْن ﻗَ ْﺑ ِﻠ َك ﻓَ َﺣﺎ‬
‫ق‬ ْ ‫َوﻟَﻘَ ِد ا‬
َ ‫ﺳﺗُﮭ ِْز‬
ُ ‫ئ ِﺑ ُر‬
ama senden peygamberlerle alay andolsun
kuşatıverdi önceki de edildi

ْ َ‫ﺳ ِﺧ ُروا ِﻣ ْﻧ ُﮭ ْم َﻣﺎ ﻛَﺎﻧُوا ِﺑ ِﮫ ﯾ‬


‫ﺳﺗَﮭ ِْزؤ َُن‬ َ ‫ﺑِﺎﻟﱠذ‬
َ ‫ِﯾن‬
alay
etmekte kendisiyle Oldukları onlarla alay
şey edenleri
Andolsun senden önceki peygamberlerle de alay
edildi, ama onlarla alay edenleri, kendisiyle alay
etmekte oldukları şey kuşatıverdi. (21:41) 83

ٍ ‫ﺳ َو ٍر ِﻣﺛْ ِﻠ ِﮫ ُﻣ ْﻔﺗَ َرﯾَﺎ‬


‫ت‬ ُ ‫ون ْاﻓﺗ َ ٰرﯾﮫُ ﻗُ ْل ﻓَﺄْﺗُوا ِﺑ َﻌﺷ ِْر‬
َ ُ‫اَ ْم ﯾَﻘُوﻟ‬
uydurulmuş onun on getirin de ki onu (Kur’an’ı) diyorlar yoksa
gibi sûre uydurdu mu
‫ﯾن‬ َ ‫ﷲ ا ِْن ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم‬
َ ِ‫ﺻﺎ ِدﻗ‬ ِ ‫ﺳﺗَ َط ْﻌﺗ ُ ْم ِﻣ ْن د‬
ِ ‫ُون‬ ْ ‫َوا ْدﻋُوا َﻣ ِن ا‬
doğru sözlü iseniz eğer Allah’tan gücünüz kimseleri de çağırın
başka yeten

Yoksa: “Onu, uydurdu mu?” diyorlar. De ki: “Eğer doğru


sözlü iseniz, Allah’tan başka gücünüz yeten kimseleri de
çağırın ve onun gibi uydurulmuş on sûre getirin. (11:13)

‫ﯾر‬ َ ُ‫ﺎب َﻣﻌَ َك َو َﻻ ﺗ َ ْطﻐَ ْوا اِﻧﱠﮫُ ِﺑ َﻣﺎ ﺗ َ ْﻌ َﻣﻠ‬


ٌ ‫ون َﺑ ِﺻ‬ ْ ‫ﻓَﺎ‬
َ َ‫ﺳﺗ َ ِﻘ ْم َﻛ َٓﻣﺎ ا ُ ِﻣ ْرتَ َو َﻣ ْن ﺗ‬
hakkıyla yaptıklarınızı haddi de seninle tevbe emrolunduğun öyle ise
görendir şüphesiz o aşmayın beraber edenler de... gibi dosdoğru ol

Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Seninle beraber


tevbe edenler de! ... Haddi de aşmayın! Şüphesiz o,
yaptıklarınızı hakkıyla görendir. (11:112) 84
420

‫ﺳ ِﺧ ُروا‬
َ ‫ِﯾن‬ َ ‫ﺳ ٍل ِﻣ ْن ﻗَ ْﺑ ِﻠ َك ﻓَ َﺣﺎ‬
َ ‫ق ﺑِﺎﻟﱠذ‬ ُ ‫ئ ِﺑ ُر‬ ْ ‫َوﻟَﻘَ ِد ا‬
َ ‫ﺳﺗُﮭ ِْز‬
alay ama kuşatıverdi senden peygamberlerle alay andolsun
edenleri önceki de edildi
ْ َ‫ِﻣ ْﻧ ُﮭ ْم َﻣﺎ ﻛَﺎﻧُوا ِﺑ ِﮫ ﯾ‬
‫ﺳﺗَﮭ ِْزؤ َُن‬
alay kendisiyle oldukları onlarla
etmekte şey
Andolsun senden önceki peygamberlerle de alay
edildi, ama onlarla alay edenleri, kendisiyle alay
etmekte oldukları şey kuşatıverdi. (21: 41)

َ ‫ﺳﺗَﺄْذَ َن اﻟﱠذ‬
‫ِﯾن ِﻣ ْن ﻗَ ْﺑ ِﻠ ِﮭ ْم‬ ْ َ‫َواِذَا ﺑَﻠَ َﻎ ْاﻻَ ْطﻔَﺎ ُل ِﻣ ْﻧ ُﻛ ُم ا ْﻟ ُﺣﻠُ َم ﻓَ ْﻠﯾ‬
ْ ‫ﺳﺗَﺄ ْ ِذﻧُوا َﻛ َﻣﺎ ا‬
kendilerinden izin istedikleri onlar da izin ergenlik çocuklarınız eriştikleri zaman
öncekiler gibi istesinler çağına

Çocuklarınız ergenlik çağına eriştikleri zaman


kendilerinden öncekiler (büyükleri) izin
istedikleri gibi onlar da izin istesinler. (24:59) 85

‫ ٌَر ِﻣﺛْﻠُ ُﻛ ْم ﯾُو َﺣﻰ ِإﻟَ ﱠ‬bir


ٌ‫ﻲ أَﻧﱠ َﻣﺎ ِإﻟَ ُﮭ ُﻛ ْم ِإﻟَﮫ‬ ‫ﻗُ ْل ِإﻧﱠ َﻣﺎ أَﻧَﺎ ﺑَﺷ‬
ilah ilahınızın bana vahyolunuyor sizin ben
olduğu gibi insanım de ancak de ki
َ ‫ﺳﺗ َ ْﻐ ِﻔ ُروهُ َو َو ْﯾ ٌل ِﻟ ْﻠ ُﻣﺷ ِْر ِﻛ‬
‫ﯾن‬ ْ ‫ﺳﺗَ ِﻘﯾ ُﻣوا ِإﻟَ ْﯾ ِﮫ َوا‬
ْ ‫اﺣدٌ ﻓَﺎ‬
ِ ‫َو‬
o bir tek
müşriklerin
vay haline ve O’ndan O’na öyle ise
mağfiret dileyin yönelin
De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana ilahınızın
bir tek ilah olduğu vahyolunuyor. Öyle ise O’na yönelin ve
O’ndan mağfiret dileyin. Vay o müşriklerin haline! (41:6)

‫ِﯾن آَ َﻣﻧُوا‬
َ ‫ون ﺑِ َﮭﺎ َواﻟﱠذ‬ َ ‫ﺳﺗَ ْﻌ ِﺟ ُل ﺑِ َﮭﺎ اﻟﱠذ‬
َ ُ‫ِﯾن َﻻ ﯾُ ْؤ ِﻣﻧ‬ ْ َ‫ﯾ‬
iman edenler ise ona inanmayanlar onu çabuk
istiyorlar
hak ‫ﻖ‬
َ ‫ون ِﻣ ْﻧ َﮭﺎ َوﯾَ ْﻌﻠَ ُﻣ‬
‫ون أَﻧﱠ َﮭﺎ ا ْﻟ َﺣ ﱡ‬ َ ُ‫ﺷ ِﻔﻘ‬
ْ ‫ُﻣ‬
olduğunu ve gerçekten onun bilirler ondan korkarlar
Ona inanmayanlar, onu (kıyâmeti) çabuk istiyorlar.
İman edenler ise ondan korkarlar ve gerçekten
onun hak olduğunu bilirler. (42:18) 86
421

ُ‫ﻲ َﯾ ْو ٌم َﻻ َﻣ َردﱠ ﻟَﮫ‬


َ ِ‫ﺳﺗ َ ِﺟﯾﺑُوا ِﻟ َر ِﺑّ ُﻛ ْم ِﻣ ْن ﻗَ ْﺑ ِل أ َ ْن ﯾَﺄْﺗ‬
ْ ‫ا‬
asla geri bir gün gelmeden önce Rabbinize icabet edin
çevrilmeyecek
‫ا� َﻣﺎ ﻟَ ُﻛ ْم ِﻣ ْن َﻣ ْﻠ َﺟ ٍﺄ ﯾَ ْو َﻣﺋِ ٍذ َو َﻣﺎ ﻟَ ُﻛ ْم ِﻣ ْن ﻧَ ِﻛ ٍﯾر‬
ِ ‫ِﻣ َن ﱠ‬
inkâr/itiraz da sizin için o gün sığınılacak sizin için Allah’tan
yoktur hiçbir yer yoktur
Allah’tan asla geri çevrilmeyecek bir gün gelmeden
önce Rabbinize icabet edin. O gün sizin için sığınılacak
hiçbir yer yoktur. Sizin için inkâr/itiraz da yoktur. (42:47)

‫ﻖ‬ ِ ‫ون ﻓِﻲ ْاﻷ َ ْر‬


ِ ّ ‫ض ِﺑﻐَ ْﯾ ِرا ْﻟ َﺣ‬ ْ َ ‫ون ِﺑ َﻣﺎ ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم ﺗ‬
َ ‫ﺳﺗ َ ْﻛ ِﺑ ُر‬ ِ ‫اب ا ْﻟ ُﮭ‬ َ ‫ﻓَﺎ ْﻟﯾَ ْو َم ﺗُﺟْ َز ْو َن‬
َ َ ‫ﻋذ‬
haksız yeryüzünde kibirlenmekte olduğunuzdan alçaltıcı bir azab ile işte bugün
yere cezalandırılacaksınız

İşte yeryüzünde haksız yere kibirlenmekte


olduğunuzdan bugün alçaltıcı bir azab ile
cezalandırılacaksınız. (46:20) 87

َ ‫ا� َو َﻛﻔَ ْرﺗ ُ ْم ِﺑ ِﮫ َو‬


َ‫ﺷ ِﮭد‬ ِ ‫َﺎن ِﻣ ْن ِﻋ ْﻧ ِد ﱠ‬
َ ‫ﻗُ ْل أَ َرأ َ ْﯾﺗ ُ ْم ِإ ْن ﻛ‬
ve şahid onu siz inkâr (bu) Allah ise eğer ne dersiniz de ki
olup etmişseniz katından

ve siz de ْ ‫ﻋﻠَﻰ ِﻣﺛْ ِﻠ ِﮫ ﻓَﺂ َ َﻣ َن َوا‬


‫ﺳﺗَ ْﻛ َﺑ ْرﺗ ُ ْم‬ ْ ِ‫ﺷَﺎ ِھدٌ ِﻣ ْن ﺑَﻧِﻲ إ‬
َ ‫ﺳ َراﺋِﯾ َل‬
kibirlenmişseniz iman etmişse bunun benzerine israiloğullarından bir şahid
De ki: “Ne dersiniz? Eğer (bu) Allah katından ise,
siz onu inkâr etmişseniz ve israiloğullarından bir
şahid bunun benzerine şahid olup iman etmişse
ve siz de kibirlenmişseniz (haliniz ne olur)? (46:10)

‫ﺳﺗ َ ْﻌ ِﺟ ْل ﻟَ ُﮭ ْم‬
ْ َ ‫ﺳ ِل َو َﻻ ﺗ‬ ‫ﺻ َﺑ َر أُوﻟُو ا ْﻟ َﻌ ْز ِم ِﻣ َن ﱡ‬
ُ ‫اﻟر‬ ْ ‫ﻓَﺎ‬
َ ‫ﺻ ِﺑ ْر َﻛ َﻣﺎ‬
onlar
için
de acele azim sahibi olanların (Nuh, sabrettikleri öyle ise sen
etme peygamberlerden ibrahim, Musa ve isa’nın) gibi de sabret

Öyle ise peygamberlerden azim sahibi olanların (Nuh,


ibrahim, Musa ve isa’nın) sabrettikleri gibi sen de sabret.
Tıkla! (46:35)
Onlar için (azabın gelmesine) de acele etme! (46:35) 88
422

‫ض‬ ْ ‫ﻓَﻠَ ﱠﻣﺎ َرأَ ْوهُ ﻋ َِﺎرﺿًﺎ ُﻣ‬


ٌ ‫ﺳﺗ َ ْﻘﺑِ َل أَ ْو ِدﯾَﺗِ ِﮭ ْم ﻗَﺎﻟُوا َھذَا ﻋ َِﺎر‬
bir işte dediler ki vadilerine yönelerek yayılan bir zaman onu
buluttur bu bulut olarak gördükleri

‫اب أ َ ِﻟﯾ ٌم‬


ٌ َ‫ﻋذ‬ ْ ‫ُﻣ ْﻣ ِط ُرﻧَﺎ ﺑَ ْل ُھ َو َﻣﺎ ا‬
َ ‫ﺳﺗ َ ْﻌ َﺟ ْﻠﺗ ُ ْم ِﺑ ِﮫ ِرﯾ ٌﺢ ﻓِﯾ َﮭﺎ‬
acı bir içinde bir kendisi acele o hayır bize yağmur
azab bulunan rüzgârdır için ettiğiniz şeydir yağdıracak

Onu (azabı) vadilerine yönelerek yayılan bir


bulut olarak gördükleri zaman dediler ki: “işte
bu, bize yağmur yağdıracak bir buluttur.” Hayır,
o, kendisi için acele ettiğiniz şeydir. İçinde acı
bir azab bulunan bir rüzgârdır. (46:24)
89

Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

----- ----- ----- ‫ﺳﺗ َ ِط ْﻊ‬


ْ ِ‫ا‬ ‫ﺳﺗَ ِطﯾ ُﻊ‬ َ ‫ﺳﺗ َ َطﺎ‬
ْ َ‫ع ﯾ‬ ْ ِ‫ا‬
Yapabilmek

ٌ َ‫ﺳﺗِ ْﻛﺑ‬
‫ﺎر‬ ْ ِ‫ا‬ ----- ‫ﺳﺗَ ْﻛ ِﺑ ٌر‬
ْ ‫ُﻣ‬ ‫ﺳﺗَ ْﻛ ِﺑ ْر‬
ْ ِ‫ا‬ ‫ﺳﺗَ ْﻛ ِﺑ ُر‬
ْ ‫َﯾ‬ ‫ﺳﺗ َ ْﻛﺑَ َر‬
ْ ِ‫ا‬
Tekebbür etmek, büyüklenmek

----- ----- ٌ ‫ﺳﺗَ ِﺟ‬


‫ب‬ ْ ‫ُﻣ‬ ‫ﺳﺗ َ ِﺟ ْب‬ ُ ‫ﺳﺗ َ ِﺟ‬
ْ ِ‫ﯾب ا‬ ْ ‫ﺎب َﯾ‬
َ ‫ﺳﺗَ َﺟ‬
ْ ِ‫ا‬
Kabul etmek, cevap vermek

‫ﺳﺗِﮭ َْزا ٌء‬


ْ ِ‫ا‬ ----- ‫ﺳﺗﮭ ٍْز‬
ْ ‫ُﻣ‬ ‫ﺳﺗَﮭ ِْز ْئ‬
ْ ِ‫ئ ا‬ ْ َ‫ﺳﺗَﮭ َْزاَ ﯾ‬
ُ ‫ﺳﺗَﮭ ِْز‬ ْ ِ‫ا‬
Alay etmek
423
Mastar İsmi Meful İsmi Fail Emir Muzari Mazi

ْ ِ‫ا‬
‫ﺳﺗِ ْﻌ َﺟﺎ ٌل‬ ----- ----- ‫ﺳﺗَ ْﻌ ِﺟ ْل‬
ْ ِ‫ا‬ ‫ﺳﺗَ ْﻌ ِﺟ ُل‬
ْ َ‫ﺳﺗَ ْﻌ َﺟ َل ﯾ‬
ْ ِ‫ا‬
Acele etmek, ettirmek

----- ----- ----- ----- ْ ‫اِﺳﺗَﺎْذَ َن َﯾ‬


ُ ‫ﺳﺗَﺎْذ‬
‫ِن‬
İzin istemek

----- ----- ‫ﺳﺗَ ِﻘﯾ ٌم‬


ْ ‫ُﻣ‬ ‫ﺳﺗَ ِﻘ ْم‬
ْ ِ‫ا‬ ‫ﺳﺗَ ِﻘﯾ ُم‬
ْ َ‫ﯾ‬ ‫ﺳﺗَﻘَﺎ َم‬
ْ ِ‫ا‬
Doğru olmak, doğru gitmek

----- ----- ----- ----- ْ َ‫ﺳﺗَﺎ ْ َﺧ َر ﯾ‬


‫ﺳﺗَﺎ ْ ِﺧ ُر‬ ْ ِ‫ا‬
Geciktirmek

52.DERS
ِ َ‫إِذَا ُز ْﻟ ِزﻟ‬
‫ت‬
sarsıldığı zaman

ُ ‫ت ْاﻷ َ ْر‬
‫ض‬ ِ ‫( َوأ َ ْﺧ َر َﺟ‬١) ‫ض ِز ْﻟ َزاﻟَ َﮭﺎ‬
ُ ‫ ْاﻷ َ ْر‬yer
yer çıkardığı zaman şiddetli bir sarsıntı ile

‫( ﯾَ ْو َﻣﺋِ ٍذ‬٣)‫ ﻟَ َﮭﺎ‬ne‫ﺎن َﻣﺎ‬


ُ ‫ﺳ‬ ِ ْ ‫( َوﻗَﺎ َل‬٢)‫أَﺛْﻘَﺎﻟَ َﮭﺎ‬
َ ‫اﻹ ْﻧ‬
o gün buna oluyor insan ve dediği ağırlıklarını
zaman
(٥)‫( ِﺑﺄ َ ﱠن َرﺑﱠ َك أ َ ْو َﺣﻰ ﻟَ َﮭﺎ‬٤)‫ﺎر َھﺎ‬
َ ‫ِث أَ ْﺧ َﺑ‬
ُ ّ‫ﺗ ُ َﺣد‬
ona vahyetmiştir Rabbin zira haberlerini söyler

Yer, şiddetli bir sarsıntı


ile sarsıldığı zaman, Yer, ağırlıklarını çıkardığı zaman, Ve
insan: “buna ne oluyor?” dediği zaman, O gün (yer),
haberlerini söyler.Zira Rabbin ona vahyetmiştir.
424

ْ َ ‫ﺎس أ‬
‫ﺷﺗَﺎﺗًﺎ ِﻟﯾُ َر ْوا‬ ُ ‫ﺻد ُُر اﻟﻧﱠ‬
ْ ‫َﯾ ْو َﻣ ِﺋ ٍذ َﯾ‬
kendilerine bölük insanlar çıkıp o gün
gösterilsin diye bölük giderler

‫( ﻓَ َﻣ ْن ﯾَ ْﻌ َﻣ ْل ِﻣﺛْﻘَﺎ َل ذَ ﱠر ٍة َﺧ ْﯾ ًرا‬٦) ‫أَ ْﻋ َﻣﺎﻟَ ُﮭ ْم‬


bir zerre ağırlığınca işlerse artık amelleri
hayır kim

(٨)‫( َو َﻣ ْن ﯾَ ْﻌ َﻣ ْل ِﻣﺛْﻘَﺎ َل ذَ ﱠر ٍة ﺷ �َرا َﯾ َر ُه‬٧)ُ‫ﯾَ َره‬


o da onu bir zerre ağırlığınca işlerse kim onu görür
görür şer de

O gün insanlar, amelleri kendilerine gösterilsin diye,


bölük bölük çıkıp (hesap yerine) giderler. Artık kim zerre
ağırlığınca bir hayır işlerse, onu görür. Kim de zerre
ağırlığınca bir şer işlerse o da onu görür.

Rubai (dörtlü) fiil örnekleri: Dört kök harften


meydana gelen fiillere rubai (dörtlü) fiil adı
verilir. Bunların sayısı çok az olduğu için tafsilatlı
olarak incelenmemiştir. Kur’an’da geçen dörtlü
fiil örnekleri aşağıdaki tabloda verilmiştir.

ُ ُ‫َو ِإذَا ا ْﻟﻘُﺑ‬


ْ‫ور ﺑُ ْﻌﺛِ َرت‬ ‫ﺑﻌﺛر‬
deşildiği kabirler zaman

Kabirler deşildiği zaman. (82:4)

‫ص ا ْﻟ َﺣ ﱡ‬
‫ﻖ‬ ْ ‫اﻣ َراَتُ ا ْﻟﻌَ ِز ِﯾز ا ْﻟ ٰـٴ َن َﺣ‬
َ ‫ﺻ َﺣ‬ ْ ‫ت‬ِ َ‫ﻗَﺎﻟ‬ ‫ﺣﺻﺣص‬
hak ortaya çıktı işte şimdi Azizin karısı dedi ki

Azizin karısı dedi ki: “İşte şimdi hak ortaya çıktı. (12:51)
425

‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮭ ْم‬
َ َ‫ َرﺑﱡ ُﮭ ْم ِﺑذَ ْﻧ ِﺑ ِﮭ ْم ﻓ‬onları
‫ﺳ ﱠوا َھﺎ‬ َ ‫ﻓَ َﻛذﱠﺑُوهُ ﻓَ َﻌﻘَ ُرو َھﺎ ﻓَد َْﻣدَ َم‬ ‫دﻣدم‬
ve orayı da günahları bunun üzerine ve deveyi fakat onu
dümdüz etti sebebiyle Rableri de yerle bir etti de kestiler yalanladılar

Fakat onu yalanladılar ve deveyi de kestiler. Bunun


üzerine Rableri de, günahları sebebiyle onları yerle bir
etti ve orayı da dümdüz etti. (91:14)

‫ﺑﯾن ﺑَ ْﯾ َن ٰذ ِﻟ َك َٓﻻ ا ِٰﻟﻰ ٰ ٓھؤ َُٓﻻ ِء َو َٓﻻ ا ِٰﻟﻰ ٰ ٓھؤ َُٓﻻ ِء‬
َ َ‫ُﻣذَ ْﺑذ‬ ‫ذﺑذب‬
ne de bunlara ne onlara arasında bocalayıp
(kâfirlere tam bağlıdırlar) (Mü’minlere) dururlar

Bunlar arasında bocalayıp dururlar. Ne onlara (4:143)


(Mü’minlere) ne de bunlara (kâfirlere tam bağlıdırlar).
95

َ َ‫ﻓَ َﻣ ْن ُزﺣْ ِز َح ﻋ َِن اﻟﻧﱠ ِﺎر َواُد ِْﺧ َل ا ْﻟ َﺟﻧﱠﺔَ ﻓَﻘَ ْد ﻓ‬


‫ﺎز‬ ‫زﺣزح‬
kurtuluşa
ermiştir
gerçekten cennete ve ateşten uzaklaştırılır kim
sokulursa

Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete


sokulursa, gerçekten, kurtuluşa ermiştir. (3:185)

‫ﺿ ٓﱠرا ُء َو ُز ْﻟ ِزﻟُوا َﺣﺗﱣﻰ‬ َ ْ ‫ﺳﺗْ ُﮭ ُم ا ْﻟﺑَﺄ‬


‫ﺳٓﺎ ُء َواﻟ ﱠ‬ ‫َﻣ ﱠ‬
neticede ve sarsıldılar
‫زﻟزل‬
ve öyle onlara
ki sıkıntılar yoksulluklar dokundu

ِ ‫ِﯾن ٰا َﻣﻧُوا َﻣﻌَﮫُ َﻣ ٰﺗﻰ ﻧَﺻ ُْر‬


‫ﷲ‬ َ ‫ﺳو ُل َواﻟﱠذ‬ ‫ﯾَﻘُو َل ﱠ‬
ُ ‫اﻟر‬
Allah’ın ne beraberindeki ve Rasul diyorlardı
yardımı zaman Mü’minler

Onlara öyle yoksulluklar ve sıkıntılar dokundu ve


sarsıldılar ki, neticede Peygamber ve beraberindeki
Mü’minler: “Allah’ın yardımı ne zaman!” diyorlardı. (2:214)
96
426

‫س‬ َ ‫َواﻟﻠﱠ ْﯾ ِل ِإذَا‬


ْ ‫ﻋ‬
َ َ‫ﺳﻌ‬ ‫ﻋﺳﻌس‬
kararmaya zaman geceye
yüz tuttuğu

Kararmaya yüz tuttuğu zaman geceye. (81:17)

ِ ‫ﺳ َن ا ْﻟ َﺣدِﯾ‬
ً ‫ث ِﻛﺗَﺎﺑﺎ ً ُﻣﺗَﺷَﺎ ِﺑﮭﺎ‬ َ ْ‫ا َ ﱣ�ُ ﻧَ ﱠز َل اَﺣ‬
(âyetleri) birbirine bir kitap sözün en güzelini indirdi Allah
benzeyen olarak
‫ﻗﺷﻌر‬
َ ‫ﺷ ِﻌ ﱡر ِﻣ ْﻧﮫُ ُﺟﻠُود ُ اﻟﱠذ‬
‫ِﯾن ﯾَ ْﺧﺷ َْو َن َرﺑﱠ ُﮭ ْم‬ َ ِ‫َﻣﺛَﺎﻧ‬
َ ‫ﻲ ﺗ َ ْﻘ‬
Rablerinden derileri ondan ürperir (tüyleri ve tekrar
korkanların diken diken olur) tekrar okunan

Allah, sözün en güzelini, (âyetleri) birbirine


benzeyen ve tekrar tekrar okunan bir kitap
olarak indirdi. Rablerinden korkanların ondan
derileri ürperir (tüyleri diken diken olur)! (39:23)
97

ُ َ‫ﻓَ ُﻛ ْﺑ ِﻛﺑُوا ﻓِﯾ َﮭﺎ ُھ ْم َوا ْﻟﻐ‬


‫ﺎو َن‬ ‫ﻛﺑﻛب‬
ve azgınlar onlar oraya yüzüstü atılırlar
Onlar ve azgınlar oraya (ateşe) yüzüstü atılırlar. (26:94)

‫ﻋ ْﻧ ُﮭ َﻣﺎ‬ َ ‫ِي ﻟَ ُﮭ َﻣﺎ َﻣﺎ ُو ِر‬


َ ‫ي‬ ُ ‫ﺷ ْﯾ َط‬
َ ‫ﺎن ِﻟﯾُ ْﺑد‬ ‫س ﻟَ ُﮭ َﻣﺎ اﻟ ﱠ‬ ْ ‫ﻓَ َو‬
َ ‫ﺳ َو‬ ‫وﺳوس‬
kendilerine kapalı onlara göstermek şeytan ikisine vesvese
verdi
olan için

Şeytan, kendilerine kapalı olan avret yerlerini


onlara göstermek için ikisine vesvese verdi. (7:20)

‫ﺎن‬
ٍ ‫ﺳ‬ ّ ‫ﻋ ْﺑﻘَ ِر‬
َ ‫ي ٍ ِﺣ‬ َ ‫ﺿ ٍر َو‬ ٍ ‫ﻋﻠَﻰ َر ْﻓ َر‬
ْ ‫ف ُﺧ‬ َ ‫ُﻣﺗ ﱠ ِﻛ ِﺋ‬
َ ‫ﯾن‬ ‫ﻋﺑﻘر‬
harikulade ve işlemeli yeşil yastıklara yaslanırlar
güzel döşeklere

Yeşil yastıklara ve harikulade güzel işlemeli


döşeklere yaslanırlar. (55:76) 98
427
Mef’ulu mutlak : Cümlenin içinde geçen bir
fiilin nasıl gerçekleştirildiğini belirtmek için
cümlenin sonunda o fiilin mastarı kullanılır ki
buna mef’ulu mutlak denir. Mastardan sonra
bir sıfat da gelebilir.

‫ﺷ ْﻲ ٍء ﻓَ ﱠ‬
ً‫ﺻ ْﻠﻧَﺎ ُه ﺗ َ ْﻔ ِﺻﯾﻼ‬ َ ‫َو ُﻛ ﱠل‬
açık açık Biz beyân ettik her şeyi

Biz her şeyi açık açık beyân ettik. (17:12)

َ ‫� ﻓَﻘَ ْد‬
َ ‫ﺿ ﱠل‬
ً ‫ﺿ َﻼﻻ ً ﺑَ ِﻌﯾدا‬ ِ ‫َو َﻣ ْن ﯾُﺷ ِْر ْك ﺑِﺎ‬
uzak bir sapmış muhakkak Allah’a şirk kim
sapıklıkla olur koşarsa

Kim Allah’a şirk koşarsa, muhakkak uzak bir


sapıklıkla sapmış olur. (4:116)

ٍ ‫ﺎس ﻋ َٰﻠﻰ ُﻣ ْﻛ‬


ً‫ث َوﻧَ ﱠز ْﻟﻧَﺎ ُه ﺗَ ْﻧ ِزﯾﻼ‬ َ ُ‫َوﻗُ ْر ٰاﻧﺎ ً ﻓَ َر ْﻗﻧَﺎ ُه ِﻟﺗَ ْﻘ َراَه‬
ِ ‫ﻋﻠَﻰ اﻟﻧﱠ‬
peyderpey biz onu ağır ağır insanlara onu okuyasın ve onu bir Kur’an
indirdik (üzerinde dura dura) ayırdık ki olarak

Ve onu bir Kur’an olarak (âyet ve sûrelere)


ayırdık ki, insanlara onu ağır ağır (üzerinde dura
dura) okuyasın! Biz onu peyderpey indirdik! (17:106)

ً ‫ﺷ ْﻲ ٍء ﻓَﻘَد َﱠر ُه ﺗَ ْﻘدِﯾرا‬ َ َ‫َوﻟَ ْم ﯾَﻛ ُْن ﻟَﮫُ ﺷ َِرﯾكٌ ﻓِﻲ ا ْﻟ ُﻣ ْﻠ ِك َو َﺧﻠ‬
َ ‫ﻖ ُﻛ ﱠل‬
mukadderatını ona şeyi her O hükümranlıkta ortağı O’na olmamıştır
tayin etmiştir (o yarattığına) yaratmıştır
bir düzen vermiş/

O’na hükümranlıkta ortağı olmamıştır, her şeyi


O yaratmıştır, ona (o yarattığına) bir düzen
vermiş/mukadderatını tayin etmiştir. (25:2) 100
428

ً ‫ا� ِﺑ َﮭﺎ ﯾُﻔَ ِ ّﺟ ُروﻧَ َﮭﺎ ﺗ َ ْﻔ ِﺟ‬


‫ﯾرا‬ ُ ‫ﻋ ْﯾﻧًﺎ َﯾﺷ َْر‬
ِ ‫ب ِﻋﺑَﺎدُ ﱠ‬ َ
akıttıkça onu Allah’ın içeceği bir
ondan kullarının
akıtırlar kaynak

Allah’ın kullarının ondan içeceği bir kaynak! Onu


akıttıkça akıtırlar. (76:6)

ُ‫َوﻟَ ْم ﯾَﻛ ُْن ﻟَﮫُ ﺷ َِرﯾكٌ ﻓِﻲ ا ْﻟ ُﻣ ْﻠ ِك َوﻟَ ْم ﯾَﻛ ُْن ﻟَﮫ‬
olmamış olan mülkte ortağı kendisinin olmamış

ً ‫ﻲ ِﻣ َن اﻟذﱡ ِ ّل َو َﻛ ِﺑّ ْرهُ ﺗ َ ْﻛ ِﺑﯾرا‬


‫َو ِﻟ ﱞ‬
tekbir O’nu tekbir ve âcizlikten bir
getirerek et/yücelt dolayı da yardımcısı

Mülkte/hâkimiyette kendisinin ortağı olmamış ve


âcizlikten dolayı da bir yardımcısı olmamış olan Allah’a
mahsustur.” O’nu tekbir getirerek tekbir et/yücelt! (17:111)
101

ّ ‫ﻋﻠَﻰ اﻟﻧﱠ ِﺑ‬


‫ﻲ ﯾَٓﺎ اَﯾﱡ َﮭﺎ‬ َ ‫ون‬ َ ُ‫ ﯾ‬veُ‫ َو َﻣ ٰﻠٓ ِﺋ َﻛﺗَﮫ‬Allah
َ ‫ﺻﻠ ﱡ‬ َ ‫ا ﱠِن‬
‫ﷲ‬
ey Peygamber’e salat melekleri
ederler kuşkusuz

ْ َ ‫ﺳ ِﻠّ ُﻣوا ﺗ‬
ً ‫ﺳ ِﻠﯾﻣﺎ‬ َ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮫ َو‬ َ ‫ِﯾن ٰا َﻣﻧُوا‬
َ ‫ﺻﻠﱡوا‬ َ ‫اﻟﱠذ‬
içtenlikle siz de ve selam ona salât iman edenler
getirin
Kuşkusuz Allah ve melekleri, Peygamber’e
salat ederler. Ey iman edenler! Siz de ona
içtenlikle salât ve selam getirin. (33:56)
ً ‫ﺷﺋْﻧَﺎ َﺑدﱠ ْﻟﻧَﺎ أ َ ْﻣﺛَﺎﻟَ ُﮭ ْم ﺗ َ ْﺑد‬
‫ِﯾﻼ‬ ْ َ ‫ﺷدَ ْدﻧَﺎ أ‬
ِ ‫ﺳ َر ُھ ْم َو ِإذَا‬ َ ‫ﻧَﺣْ ُن َﺧﻠَ ْﻘﻧَﺎ ُھ ْم َو‬
tebdil onları değiştiririz zaman ve sımsıkı onları
yarattık biz
eder benzerleriyle dilediğimiz da bağlarını bağladık

Biz onları yarattık ve bağlarını sımsıkı


bağladık. Dilediğimiz zaman da onları
benzerleriyle tebdil eder değiştiririz. (76:28) 102
429

ً ‫ت َوﯾُ َط ِ ّﮭ َر ُﻛ ْم ﺗ َ ْط ِﮭﯾرا‬
ِ ‫س ا َ ْھ َل ا ْﻟ َﺑ ْﯾ‬ ّ ِ ‫ﻋ ْﻧ ُﻛ ُم‬
َ ْ‫اﻟرﺟ‬ َ ‫اِﻧﱠ َﻣﺎ ﯾُ ِرﯾدُ ﷲُ ِﻟﯾُ ْذ ِھ‬
َ ‫ب‬
pâk ve sizi tertemiz ey Ehl-i günah gidermek Allah istiyor ancak
yapmak Beyt! kirini sizden

Ey Ehl-i Beyt! Allah, ancak sizden günah kirini


gidermek ve sizi pâk tertemiz yapmak istiyor. (33:33)

ً ‫ﷲ ِذ ْﻛراً َﻛﺛِﯾرا‬ ْ ‫ِﯾن ٰا َﻣﻧُوا‬


َ ‫اذﻛ ُُروا‬ َ ‫َﯾٓﺎ اَﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﱠذ‬
çokça zikredip Allah’ı anın iman edenler! ey

Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredip anın. (33:41)


103

َ ُ‫ﻋﻠَﻰ َﻣﺎ َﯾﻘُوﻟ‬


ً ‫ون َوا ْھ ُﺟ ْر ُھ ْم َھﺟْ ًرا َﺟ ِﻣ‬
‫ﯾﻼ‬ َ ‫ﺻ ِﺑ ْر‬
ْ ‫َوا‬
güzel bir ayrılışla ve onlardan onların sabret
ayrıl dediklerine

Onların dediklerine sabret ve onlardan güzel


bir ayrılışla ayrıl! (73:10)

ُ َ‫ا� ﺗ َ ْوﺑَﺔً ﻧ‬
‫ﺻو ًﺣﺎ‬ َ ‫ﯾَﺎ أَﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﱠذ‬
ِ ‫ِﯾن آَ َﻣﻧُوا ﺗُوﺑُوا ِإﻟَﻰ ﱠ‬
kesin bir tevbe ile Allah’a tevbe edin iman edenler ey

Ey iman edenler! Allah’a kesin bir tevbe ile


tevbe edin. (66:8) 104
430
Kelimelerin anlamlarını yazın.

‫ُز ْﻟ ِزﻟُوا‬ َ ‫ﺗَ ْﻘ‬


‫ﺷ ِﻌ ﱡر‬ ‫ﺑُ ْﻌﺛِ َر‬
Sarsıldılar Ürperir Alt - üst edildi

‫س‬
َ َ‫ﺳﻌ‬
ْ ‫ﻋ‬
َ ‫ﻓَ ُﻛ ْﺑ ِﻛﺑُوا‬ ‫ص‬
َ ‫ﺻ َﺣ‬
ْ ‫َﺣ‬
Ayrıldı Baş aşağı atıldılar Ortaya çıktı

‫ُزﺣْ ِز َح‬ ‫س‬ ْ ‫ﻓَ َو‬


َ ‫ﺳ َو‬ ‫ﻓَد َْﻣدَ َم‬
Çıkarıldı Fısıldadı Yıktı

ّ ‫ﻋ ْﺑﻘَ ِر‬
ٍ‫ي‬ َ ‫س‬
ُ ‫ﺳ ِو‬
ْ ‫ﯾُ َو‬ َ ‫ُﻣذَ ْﺑذَ ِﺑ‬
‫ﯾن‬
Halılar Fısıldar Tereddüt edenler

ً‫ﻗُﺗِّﻠُوا ﺗ َ ْﻘﺗِﯾﻼ‬ ً ‫ﺗ َ ْﻔ ِﺻ‬


‫ﯾﻼ‬ ‫ﻓَ ﱠ‬
‫ﺻ ْﻠﻧَﺎ ُه‬
Öldürüldükçe Açıklama Onu açıkladık
öldürüldüler

ً ‫َﻛﺑِّ ْرهُ ﺗَ ْﻛﺑِﯾرا‬ ‫ﺿ َﻼ ًﻻ ﺑَ ِﻌﯾدًا‬


َ َ
‫ﺿ ﱠل‬
Onu yücelttikçe yücelt Uzak sapış Saptı

ْ َ ‫ﺳ ِﻠّ ُﻣواْ ﺗ‬
ً ‫ﺳ ِﻠﯾﻣﺎ‬ َ ً ‫ﺗ َ ْﻔ ِﺟ‬
‫ﯾرا‬ ‫ﯾُﻔَ ِ ّﺟ ُروﻧَ َﮭﺎ‬
Teslimiyetle
selamlayın Fışkırtma Onu fışkırtırlar

ً ‫ﻧَ ﱠز ْﻟﻧَﺎ هُ ﺗ َ ْﻧ ِز‬


‫ﯾﻼ‬ ً ‫ِذ ْﻛرا ً َﻛﺛِﯾرا‬ ‫َوا ْﻟﻌَ ْﻧ ُﮭ ْم‬
Onu indirdikçe indirdik Çok anma Onları lanetle
431

‫َوا ْھ ُﺟ ْر ُھ ْم‬ ً ‫ﺳﺗِ ْﻛﺑَﺎرا‬


ْ ‫ا‬ ‫ﷲ‬ ْ
َ ْ‫اذﻛ ُُروا‬
Onları bırak Büyüklenme Allah’ı anın

ِ‫ﺗُوﺑُواْ ِاﻟَﻰ ﷲ‬ ً ‫َﺑدﱠ ْﻟﻧَﺎ ﺗ َ ْﺑد‬


‫ِﯾﻼ‬ ً‫َھﺟْ را ً َﺟ ِﻣﯾﻼ‬
Değiştirmeyle
Allah’a tevbe edin değiştirdik Güzel bırakış

ُ ‫ﺗ َ ْوﺑَﺔً ﻧﱠ‬
ً ‫ﺻوﺣﺎ‬ ً ‫ﻗَد ُﱠرو َھﺎ ﺗَ ْﻘد‬
‫ِﯾرا‬
İçten tevbe Onu ölçüyle takdir ettiler

َ ‫ﺻﻠ ﱡ‬
‫ون‬ َ ُ‫ﯾ‬ ً ‫ﯾُ َط ِ ّﮭ َر ُﻛ ْم ﺗَ ْط ِﮭﯾرا‬
Salat ederler Sizi temizledikçe temizlesin

53.DERS

‫اﺟ َك ا ِْن ُﻛ ْﻧﺗ ُ ﱠن‬


ِ ‫ﻲ ﻗُ ْل ِﻻَ ْز َو‬
‫ﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﻧﱠ ِﺑ ﱡ‬eyَ ‫َﯾٓﺎ ا‬
siz iseniz eğer eşlerine de ki Peygamber!

‫ﺗ ُ ِرد َْن ا ْﻟ َﺣ ٰﯾوةَ اﻟدﱡ ْﻧﯾَﺎ َو ِزﯾﻧَﺗَ َﮭﺎ ﻓَﺗَﻌَﺎﻟَ ْﯾ َن‬


haydi gelin ve onun dünya hayatını istemekte
süsünü
﴾٢٨﴿ً‫ﺟ ِﻣﯾﻼ‬
َ ً ‫ﺳ َراﺣﺎ‬
َ َ ُ ‫ا ُ َﻣ ِﺗ ّ ْﻌﻛ ﱠُن َوا‬
‫ﺳ ِ ّرﺣْ ﻛ ﱠُن‬
güzel bir salıverme ve sizi sizi faydalandırayım
ile salıvereyim (boşanma bedelini
(boşayayım) vereyim)
Ey Peygamber! Eşlerine de ki: “Eğer siz dünya hayatını
ve onun süsünü istemekte iseniz, haydi gelin sizi
faydalandırayım (boşanma bedelini vereyim) ve sizi güzel
bir salıverme ile salıvereyim (boşayayım).”
432

ٰ ْ ‫ﱠار‬
َ‫اﻻ ِﺧ َرة‬ َ ‫ﺳوﻟَﮫُ َواﻟد‬ َ ‫َوا ِْن ُﻛ ْﻧﺗ ُ ﱠن ﺗ ُ ِرد َْن‬
ُ ‫ﷲ َو َر‬
ve ahiret yurdunu Resûlünü Allah’ı istiyor -sanız eğer
﴾٢٩﴿ً ‫ت ِﻣ ْﻧﻛ ﱠُن اَﺟْ راًﻋ َِظﯾﻣﺎ‬ ِ ْ‫ﻋدﱠ ِﻟ ْﻠ ُﻣﺣ‬
ِ ‫ﺳﻧَﺎ‬ َ ‫ﻓَﺎ ﱠِن‬
َ َ‫ﷲ ا‬
büyük bir içinizden iyi hazırlamıştır Allah
mükâfat davrananlar için bilin ki gerçekten

‫َف‬
ْ ‫ﺿﺎﻋ‬ َ ُ‫ﺷ ٍﺔ ُﻣﺑَ ِﯾّﻧَ ٍﺔ ﯾ‬ ِ َ‫ت ِﻣ ْﻧﻛ ﱠُن ِﺑﻔ‬
َ ‫ﺎﺣ‬ ِ ْ ‫ﻲ ِ َﻣ ْن ﯾَﺄ‬
ّ ِ‫ﺳٓﺎ َء اﻟﻧﱠﺑ‬
َ ِ‫ﯾَﺎ ﻧ‬
çıkarılır açık bir sizden yaparsa kim hanımları! ey
hayâsızlık Peygamber
﴾٣٠﴿ً ‫ﺳﯾرا‬
ِ َ‫ﷲ ﯾ‬ َ َ‫َﺎن ٰذ ِﻟك‬
ِ ‫ﻋﻠَﻰ‬ ُ َ‫ﻟَ َﮭﺎ ا ْﻟﻌَذ‬
َ ‫اب ِﺿ ْﻌﻔَﯾ ِْن َوﻛ‬
pek kolay Allah’a bu da -dır. iki katına azabı onun
Eğer Allah’ı, Resûlünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız, bilin ki Allah,
gerçekten içinizden iyi davrananlar için büyük bir mükâfat
hazırlamıştır. Ey Peygamber hanımları! Sizden kim açık bir
hayâsızlık yaparsa, onun azabı iki katına çıkarılır. Bu da Allah’a pek
kolaydır.

ِ ِ ‫َو َﻣ ْن ﯾَ ْﻘﻧُتْ ِﻣ ْﻧﻛ ﱠُن‬


ُ ‫� َو َر‬
‫ﺳو ِﻟ ِﮫ‬
ve Resûlüne Allah’a sizden itaat eder kim

‫ﺻﺎ ِﻟﺣﺎ ً ﻧُ ْؤﺗِ َٓﮭﺎ اَﺟْ َر َھﺎ َﻣ ﱠرﺗ َ ْﯾ ِن‬


َ ‫َوﺗَ ْﻌ َﻣ ْل‬
iki katmükâfatını ona veririz salih amel ve işlerse
﴾٣١﴿ً ‫ﻛ َِرﯾﻣﺎ‬ ً ‫َواَ ْﻋﺗَ ْدﻧَﺎ ﻟَ َﮭﺎ ِر ْزﻗﺎ‬
kusursuz bir rızık onun hazırlarız ve
bol için

Sizden kim, Allah’a ve Resûlüne itaat eder ve salih


amel işlerse, ona mükâfatını iki kat veririz ve onun için
kusursuz bol bir rızık hazırlarız.
433
Dişil çoğul fiil ve kelime örnekleri : Dişil çoğulların
zamirleri ve fiil çekimleri aşağıda verilmiştir.
İkinci çoğul dişi çekim: Siz kadınlar
Anlamı Muzari Anlamı Mazi

Korursunuz ‫ﺗَﺣْ ﻔَ ْظ َن‬ Korudunuz ‫َﺣﻔَ ْظﺗ ُ ﱠن‬

Yaptınız
Yaparsınız ‫ﺗ َ ْﻔﻌَ ْﻠ َن‬ ‫ﻓَﻌَ ْﻠﺗ ُ ﱠن‬

Anlamı Bitişik zamir Anlamı Zamir

Sizi/size/sizin ‫ﻛ ﱠُن‬ Siz kadınlar ‫اَ ْﻧﺗ ُ ﱠن‬

Üçüncü çoğul dişi çekim: O kadınlar

Anlamı Muzari Anlamı Mazi

Korurlar ‫ﯾَﺣْ ﻔَ ْظ َن‬ Korudular ‫َﺣﻔَ ْظ َن‬

Yaparlar ‫ﯾَ ْﻔﻌَ ْﻠ َن‬ Yaptılar ‫ﻓَﻌَ ْﻠ َن‬

Anlamı Bitişik zamir Anlamı Zamir


Onları/
onlara/
onların
‫ُھ ﱠن‬ O kadınlar ‫ُھ ﱠن‬
434

İkinci tekil dişi çekim: Sen (kadın)

Anlamı Muzari Anlamı Mazi

Yazarsın َ ‫ﺗ َ ْﻛﺗ ُ ِﺑ‬


‫ﯾن‬ Yazdın ِ ‫َﻛﺗَ ْﺑ‬
‫ت‬

Yaparsın َ ‫ﺗَ ْﻔﻌَ ِﻠ‬


‫ﯾن‬ Yaptın ِ ‫ﻓَﻌَ ْﻠ‬
‫ت‬

Anlamı Bitişik zamir Anlamı Zamir

Seni/sana/
senin ‫ِك‬ Sen (kadın) ِ ‫اَ ْﻧ‬
‫ت‬

َ ‫ﻗَﺎﻟُوا ﻧَﺣْ ُن اُوﻟُوا ﻗُ ﱠو ٍة َواُوﻟُوا ﺑَﺄ ْ ٍس‬


‫ﺷدِﯾ ٍد‬
çetin savaş ehliyiz kuvvet sahibiyiz biz dediler ki
َ ‫ظ ِري َﻣﺎذَا ﺗَﺄ ْ ُﻣ ِر‬
‫ﯾن‬ ُ ‫َو ْاﻻَ ْﻣ ُر اِﻟَ ْﯾ ِك ﻓَﺎ ْﻧ‬
emredeceğine ne artık sen bak senindir ama emir
Dediler ki: “Biz kuvvet sahibiyiz, çetin savaş ehliyiz, ama
emir senindir. Artık ne emredeceğine sen bak. (27:33)

‫ﻓَﻠَ ﱠﻣﺎ َٓﺟﺎ َءتْ ﻗِﯾ َل ا َ ٰھ َﻛذَا ﻋ َْرﺷ ُِك ﻗَﺎﻟَتْ َﻛﺎَﻧﱠﮫُ ُھ َو‬
sanki o! dedi ki senin tahtın da böyle mi denildi ki gelince

ْ ‫َواُوﺗِﯾﻧَﺎ ا ْﻟ ِﻌ ْﻠ َم ِﻣ ْن ﻗَ ْﺑ ِﻠ َﮭﺎ َو ُﻛﻧﱠﺎ ُﻣ‬


َ ‫ﺳ ِﻠ ِﻣ‬
‫ﯾن‬
Müslüman ve biz daha bilgi bize verilmiş
olmuştuk önce
(Belkıs) gelince denildi ki: “Senin tahtın da
böyle mi? Dedi ki: “Sanki o!. Bize daha önce
bilgi verilmiş ve biz Müslüman olmuştuk. (27:42)
114
435

َ ‫ﺳﺑَﺗْﮫُ ﻟُ ﱠﺟﺔً َو َﻛ‬


َ ‫ﺷﻔَتْ ﻋ َْن‬
‫ﺳﺎﻗَ ْﯾ َﮭﺎ‬ ‫ﻗِﯾ َل ﻟَ َﮭﺎ ا ْد ُﺧ ِﻠﻲ اﻟ ﱠ‬
ِ ‫ﺻ ْر َح ﻓَﻠَ ﱠﻣﺎ َراَﺗْﮫُ َﺣ‬
eteğini ve topladı derin sandı onu saraya gir denildi
bir su görünce

“Saraya gir” denildi. Onu görünce derin bir


su sandı ve eteğini topladı. (27:44)

ِ ‫ﺻ َط ٰﻔ‬
‫ﯾك‬ َ ‫ت ا ْﻟ َﻣ ٰﻠٓﺋِﻛَﺔُ َﯾﺎ َﻣ ْر َﯾ ُم ا ﱠِن‬
ْ ‫ﷲا‬
seni Şüphesiz Allah Ey melekler demişlerdi
ِ َ‫َوا ِْذ ﻗَﺎﻟ‬
seçti Meryem hani
ki

َ ِ‫ﯾك ﻋ َٰﻠﻰ ﻧ‬
َ ‫ٓﺎء ا ْﻟﻌَﺎﻟَ ِﻣ‬
‫ﯾن‬ ِ ‫ﺳ‬ ِ ‫ﺻ َط ٰﻔ‬
ْ ‫َو َط ﱠﮭ َر ِك َوا‬
âlemlerin kadınlarından ve seni seni tertemiz
üstün kıldı kıldı
Hani melekler demişlerdi ki: “Ey Meryem!
Şüphesiz Allah, seni seçti, seni tertemiz kıldı ve
seni âlemlerin kadınlarından üstün kıldı. (3:42) 115

‫ار َﻛ ِﻌﻲ َﻣ َﻊ ﱠ‬
َ ‫اﻟرا ِﻛ ِﻌ‬
‫ﯾن‬ ْ ‫َﯾﺎ َﻣ ْر َﯾ ُم ْاﻗﻧُﺗِﻲ ِﻟ َر ِﺑّ ِك َوا‬
ْ ‫ﺳ ُﺟدِي َو‬
rükû edenlerle beraber rükû et secde et Rabbine kulluk et Ey
Meryem!
Ey Meryem! Rabbine kulluk et, secde et ve rükû
edenlerle beraber rükû et. (3:43)

‫وج ُه �ن‬َ ‫ات َيغ ُْضضْ َن ِم ْن اَ ْب َصارِ ِه �ن َو َي ْح َف ْظ َن فُ ُر‬ ِ ‫َوقُ ْل لِلْ ُم ْؤ ِم َن‬
‫َو َ�� ُي ْب ٖدي َن ٖزي َن َت ُه �ن اِ ��� َما َظ َه َر ِم ْن َها َولْ َيضْ ِر ْب َن بِ ُخ ُم ِر ِه �ن‬
‫َعلٰى ُج ُيوبِ ِه �ن‬
Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar,
ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna,
zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının
üzerine kadar salsınlar. (24:31) 116
436

‫َو َ�� ُي ْب ٖدي َن ٖزي َن َت ُه �ن ا ِ ��� ل ِ ُب ُعولَتِ ِه �ن اَ ْو ا ٰ َبائ ِ ِه �ن اَ ْو ا ٰ َبا ِء ُب ُعولَتِ ِه �ن اَ ْو اَ ْب َنائ ِ ِه �ن اَ ْو‬
‫اَ ْب َنا ِء ُب ُعولَتِ ِه �ن اَ ْو اِخْ َوانِ ِه �ن اَ ْو َب ٖنى اِخْ َوانِ ِه �ن اَ ْو َب ٖنى اَ َخ َواتِ ِه �ن اَ ْو ن ِ َسائ ِ ِه �ن اَ ْو‬
‫ال اَ ِو ال �ط ْف ِل‬ ِ ‫َما َملَ َك ْت اَ ْي َمانُ ُه �ن اَ ِو الت�ابِ ٖعي َن َغ ْي ِر اُولِى ا ْ� ِ� ْر َب ِة ِم َن ال �ر َج‬
‫ات ال �ن َسا ِء َو َ�� َيضْ ِر ْب َن بِاَ ْر ُجلِ ِه �ن ل ِ ُي ْعلَ َم َما‬ ِ ‫ين لَ ْم َي ْظ َه ُروا َعلٰى َع ْو َر‬ َ ‫ال� ٖذ‬
‫ُيخْ ٖفي َن ِم ْن ٖزي َنتِ ِه �ن َوتُو ُبوا اِلَى الل� ِه َج ٖمي ًعا اَي� َه الْ ُم ْؤ ِم ُنو َن لَ َعل� ُك ْم تُ ْفلِ ُحو َن‬
Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının
babalarından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut
erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından,
yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman
kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği
kalmamış hizmetçilerden, yahut kadına ihtiyacı bulunmayan
erkek tâbi'lerine, yahut henüz kadınların mahrem yerlerini
anlamayan çocuklara gösterebilir. Gizledikleri süslerin bilinmesi
için ayaklarını vurmasınlar. Ey mü'minler, topluca Allah'a tevbe
edin ki felâha eresiniz. (24:31) 117

Kelimelerin anlamlarını yazın.

‫ٰاﺑَﺎﺋِ ِﮭ ﱠن‬ ‫ِزﯾﻧَﺗ َ ُﮭ ﱠن‬ ِ ‫ُﻣ ْؤ ِﻣﻧَﺎ‬


‫ت‬
Babaları Süsleri Mümin kadınlar

‫ا َ ْﺑﻧَﺎ ِﺋ ِﮭ ﱠن‬ ْ َ‫َو ْﻟﯾ‬


‫ﺿ ِر ْﺑ َن‬ ُ ‫ﯾَ ْﻐ‬
ْ ‫ﺿ‬
‫ﺿ َن‬
Oğulları Vursunlar İndirsinler

ْ
‫اﺧ َواﻧِ ِﮭ ﱠن‬ ‫ُﺧ ُﻣ ِر ِھ ﱠن‬ َ ‫اَ ْﺑ‬
‫ﺻ ِﺎر ِھ ﱠن‬
Erkek kardeşleri Baş örtüleri Gözleri

‫ارﻛ َٖﻌﻰ‬
ْ ‫ُﺟﯾُو ِﺑ ِﮭ ﱠن‬ ‫ﯾَﺣْ ﻔَ ْظ َن‬
Ruku et Yakaları Korusunlar
437

‫ﺳﺎﺋِ ِﮭ ﱠن‬
َ ِ‫ﻧ‬ ‫ِﺿ ْﻌﻔَ ْﯾ ِن‬ ‫ﻓُ ُرو َﺟ ُﮭ ﱠن‬
Kadınları İki kat Edep yerlerini

‫ا َ ْﯾ َﻣﺎﻧُ ُﮭ ﱠن‬ ‫ﺑُﻌُوﻟَﺗِ ِﮭ ﱠن‬ َ ‫َﻻ ﯾُ ْﺑد‬


‫ِﯾن‬
Sağ elleri Kocaları Göstermesinler

َ ‫ﯾُ ْﺧ ِﻔ‬
‫ﯾن‬ ‫اَ ْر ُﺟ ِﻠ ِﮭ ﱠن‬ ْ ‫َﻻ َﯾ‬
‫ﺿ ِر ْﺑ َن‬
Gizlerler Ayakları Vurmasınlar

‫ﻋ َْرﺷ ُِك‬ ُ ‫ﻓَﺎ ْﻧ‬


‫ظ ٖرى‬ َ ‫ﺗَﺎ ْ ُﻣ ٖر‬
‫ﯾن‬
Tahtın Bak Emredersin

‫َط ﱠﮭ َر ِك‬ ِ ‫ﺻ َط ٰﻔ‬


‫ﯾك‬ ْ ‫ا‬ ‫ا ْد ُﺧ ِﻠﻰ‬
Seni temizledi Seni seçti Gir

ً‫ﻟُ ﱠﺟﺔ‬ ‫ﺳ ُﺟ ٖدى‬


ْ ‫ا‬ ‫ْاﻗﻧُ ٖﺗﻰ‬
Derin bir su Secde et İtaat et

‫ﺻ ْر َح‬
‫اﻟ ﱠ‬ ‫ﺑَﻧِﻲ ا َ َﺧ َواﺗِ ِﮭ ﱠن‬
Saray Kız kardeşlerinin oğulları

‫ا َ ٰھ َﻛذَا‬ ‫اُوﻟُوا ﺑَﺄ ْ ٍس‬


Böyle mi Savaş ehliyiz
438
54.DERS
‫ﺳﻧَ ِﺔ ﻓَﻠَﮫُ َﺧ ْﯾ ٌر ِﻣ ْﻧ َﮭﺎ‬
َ ‫َﻣ ْن َٓﺟﺎ َء ﺑِﺎ ْﻟ َﺣ‬
ondan daha ona iyilikle gelirse kim
iyisi vardır
َ ُ‫ٰا ِﻣﻧ‬
﴾٨٩﴿‫ون‬ ‫َو ُھ ْم ِﻣ ْن ﻓَ َزعٍ ﯾَ ْو َﻣﺋِ ٍذ‬
emindirler o gün korkudan onlar

‫ﺳ ِﯾّﺋ َ ِﺔ ﻓَ ُﻛﺑﱠتْ ُو ُﺟو ُھ ُﮭ ْم ﻓِﻲ اﻟﻧﱠ ِﺎر‬


‫َو َﻣ ْن َٓﺟﺎ َء ِﺑﺎﻟ ﱠ‬
ateşe yüzükoyun sürülürler kötülükle gelirse kim de
َ ُ‫ﺗ َ ْﻌ َﻣﻠ‬
﴾٩٠﴿‫ون‬ ‫َھ ْل ﺗُﺟْ َز ْو َن ا ﱠِﻻ َﻣﺎ ُﻛ ْﻧﺗ ُ ْم‬

yapmakta olduğunuz başkasıyla cezalandırılıyorsunuz?
şeylerden
Kim iyilikle gelirse ona, ondan (iyiliğinden) daha iyisi
vardır. Onlar o gün korkudan emindirler. Kim de
kötülükle gelirse, yüzükoyun ateşe sürülürler. (Onlara
denilir ki:) “Yapmakta olduğunuz şeylerden başkasıyla
mı cezalandırılıyorsunuz?”

‫ب ٰھ ِذ ِه‬ ‫اِﻧﱠـ َٓﻣﺎ ا ُ ِﻣ‬


‫ ْرتُ اَ ْن ا َ ْﻋﺑُدَ َر ﱠ‬ben
bu Rabbine ibadet ancak
etmekle emrolundum
َ ‫ا ْﻟﺑَ ْﻠدَ ِة اﻟﱠذِي َﺣ ﱠر َﻣ َﮭﺎ َوﻟَﮫُ ُﻛ ﱡل‬
‫ﺷ ْﻲ ٍء‬
her şey O’nundur burayı haram ki O (Mekke’nin) beldenin
kılmıştır

ْ ‫ا ْﻟ ُﻣ‬
َ ‫ﺳ ِﻠ ِﻣ‬
﴾٩١﴿‫ﯾن‬ َ ‫َوا ُ ِﻣ ْرتُ اَ ْن اَﻛ‬
‫ُون ِﻣ َن‬
müslümanlardan olmamla ben emrolundum

(Dedi ki:) “Ben ancak bu beldenin (Mekke’nin) Rabbine


ibadet etmekle emrolundum. Ki O, burayı haram kılmıştır.
Her şey O’nundur. Ben Müslümanlardan olmamla
emrolundum.”
439
FİİLİN MANASINI DEĞİŞTİREN EDATLAR

Seyahat etmek ‫ب ِﻓﻲ‬ َ


َ ‫ﺿ َر‬ Vurmak ‫ب‬ َ
َ ‫ﺿ َر‬
Çarpmak,
vurmak
‫ﻋﻠَﻰ‬
َ ‫ب‬ َ
َ ‫ﺿ َر‬ Vurmak ‫ب‬ َ
َ ‫ﺿ َر‬

Misal vermek ‫ب َﻣﺛ َ ًﻼ‬ َ


َ ‫ﺿ َر‬ Vurmak ‫ب‬ َ
َ ‫ﺿ َر‬
Hüküm
vermek َ َ‫ﻗ‬
‫ﺿﻰ ﺑَ ْﯾ َن‬ İcra etmek َ َ‫ﻗ‬
‫ﺿﻰ‬

Öldürmek ‫ﻋﻠَﻰ‬ َ َ‫ﻗ‬


َ ‫ﺿﻰ‬ İcra etmek َ َ‫ﻗ‬
‫ﺿﻰ‬
Almak, ‫ﺿ َﻊ ﻋ َْن‬
َ ‫َو‬ Koymak,
yerleştirmek
َ ‫َو‬
‫ﺿ َﻊ‬
çıkarmak

FİİLİN MANASINI DEĞİŞTİREN EDATLAR

Getirmek ِ ‫اَﺗَﻰ‬
‫ب‬ Gelmek ‫اَﺗَﻰ‬
Zulmetmek ‫ﻋﻠَﻰ‬
َ ‫ﺑَﻐَﻰ‬ Aramak ‫ﺑَﻐَﻰ‬
Tevbeyi kabul ‫ﻋﻠَﻰ‬ َ َ‫ﺗ‬
َ ‫ﺎب‬ Tevbe
‫ﺎب اﻟَﻰ‬
َ َ‫ﺗ‬
etmek etmek

Getirmek ‫ب‬
ِ ‫َﺟﺎ َء‬ Gelmek,
varmak ‫َﺟﺎ َء‬
Bir şeye
dönmek ‫َوﻟﱠﻰ اﻟَﻰ‬ Dönmek,
döndürmek ‫َوﻟﱠﻰ‬
Bir şeyden ‫َوﻟﱠﻰ ﻋ َْن‬ Dönmek,
döndürmek
‫َوﻟﱠﻰ‬
dönmek
440

ً ‫َﺎن ﷲُ ﻋ َٰﻠﻰ ٰذ ِﻟ َك ﻗَدِﯾرا‬ َ ‫ت ِﺑ ٰﺎ َﺧ ِر‬


َ ‫ﯾن َوﻛ‬ ُ ‫ا ِْن ﯾَﺷَﺄ ْ ﯾُ ْذ ِھ ْﺑ ُﻛ ْم اَﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﻧﱠ‬
ِ ْ ‫ﺎس َوﯾَﺄ‬
hakkıyla buna Allah -dir başkalarını ve insanlar ey sizi dilerse eğer
gücü yeten getirir götürür

Ey insanlar! Eğer dilerse sizi götürür ve başkalarını


getirir! Allah, buna hakkıyla gücü yetendir. (4:133)

ْ ‫ع ِﻣ ْﻧ ُﮭ ْم ﻗَﺎﻟُوا َﻻ ﺗَ َﺧ‬
‫ف‬ ُ ‫ا ِْذ دَ َﺧﻠُوا ﻋ َٰﻠﻰ د‬
َ ‫َاودَ ﻓَﻔَ ِز‬
korkma dediler ki ürkmüştü Davud’un girmişlerdi hani
onlardan yanına de

‫ﻖ‬ ُ ‫ﺎن َﺑ ٰﻐﻰ ﺑَ ْﻌ‬


ٍ ‫ﺿﻧَﺎ ﻋ َٰﻠﻰ َﺑ ْﻌ‬
ِ ّ ‫ض ﻓَﺎﺣْ ُﻛ ْم َﺑ ْﯾﻧَﻧَﺎ ِﺑﺎ ْﻟ َﺣ‬ ْ ‫َﺧ‬
ِ ‫ َﻣ‬iki‫ﺻ‬
hak ile aramızda hükmet birinin birimiz haddi
hakkına aşmış davacıyız

Hani Davud’un yanına girmişlerdi de, onlardan


ürkmüştü. Dediler ki: “Korkma! Birimiz birine karşı haddi
aşmış iki davacıyız. Aramızda hak ile hükmet. 125 (38:22)

َ ُ‫ﺳﺗ َ ْﻐ ِﻔ ُروﻧَﮫُ َوﷲ‬


ٌ ُ ‫ﻏﻔ‬
‫ور َر ِﺣﯾ ٌم‬ ْ َ‫ﷲ َوﯾ‬ َ ُ‫اَﻓَ َﻼ ﯾَﺗُوﺑ‬
ِ ‫ون اِﻟَﻰ‬
pek merhamet çok Allah O’ndan bağışlanma
Allah’a hâlâ tevbe
edendir bağışlayandır dilemeyecekler mi? etmeyecekler mi?

Hâlâ Allah’a tevbe etmeyecekler mi? O’ndan


bağışlanma dilemeyecekler mi? Allah, çok
bağışlayandır, pek merhamet edendir. (5:74)

‫ﯾن‬ َ ‫غ ِإﻟَﻰ أ َ ْھ ِﻠ ِﮫ ﻓَ َﺟﺎ َء ِﺑﻌِﺟْ ٍل‬


ٍ ‫ﺳ ِﻣ‬ َ ‫ﻓَ َرا‬
semiz bir buzağı ile gelmişti ailesine gizlice gidip
Gizlice ailesine gidip, (pişmiş) semiz bir buzağı ile
gelmişti. (51:26)
‫ﺎك ا ْﻟﺑَﺣْ َر‬
َ ‫ﺻ‬ ٓ ٰ ‫ﻓَﺎ َ ْو َﺣ ْﯾ ٓﻧَﺎ ا ِٰﻟﻰ ُﻣ‬
ْ ‫وﺳﻰ اَ ِن ا‬
َ َ‫ﺿ ِر ْب ﺑِﻌ‬
denize asânla vur diye biz Musa’ya bunun üzerine vahyettik
Bunun üzerine biz Musa’ya: “Asânla denize vur”
diye vahyettik. (26:63) 126
441

َ ‫ﺎﺟ ِر‬
‫ﯾن‬ ّ ‫ﻋﻠَﻰ اﻟﻧﱠ ِﺑ‬
ِ ‫ﻲ ِ َوا ْﻟ ُﻣ َﮭ‬ َ ُ‫ﺎب ﷲ‬ َ َ‫ﻟَﻘَ ْد ﺗ‬
Allah hakikaten
muhacirlerle Peygamber’in tevbesini kabul etti

ْ ُ‫ﻋ ِﺔ ا ْﻟﻌ‬
‫ﺳ َر ِة‬ َ ‫ِﯾن اﺗ ﱠ َﺑﻌُو ُه ﻓِﻲ‬
َ ‫ﺳﺎ‬ َ ‫َو ْاﻻَ ْﻧ‬
َ ‫ﺻ ِﺎر اﻟﱠذ‬
zor ve zamanda ona tabi olan ensar’ın

Hakikaten Allah, Peygamber’in ve zor zamanda ona tabi


olan Muhacirlerle Ensar’ın tevbesini kabul etti! (9:117)

ٌ ‫ﻋﻠَ ْﯾ ُﻛ ْم ُﺟﻧَﺎ‬
‫ح‬ َ ‫ض ﻓَﻠَ ْﯾ‬
َ ‫س‬ َ ‫َواِذَا‬
ِ ‫ﺿ َر ْﺑﺗ ُ ْم ﻓِﻲ ْاﻻَ ْر‬
bir günah size yoktur yeryüzünde sefere çıktığınız zaman

‫ﺻ ٰﻠو ِة ا ِْن ِﺧ ْﻔﺗ ُ ْم ا َ ْن َﯾ ْﻔ ِﺗﻧَ ُﻛ ُم‬ ُ ‫اَ ْن ﺗَ ْﻘ‬


‫ﺻ ُروا ِﻣ َن اﻟ ﱠ‬
size bir kötülük korkarsanız eğer namazı kısaltmanızda
yapmalarından
Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman, eğer kâfirlerin size
bir kötülük yapmalarından korkarsanız, namazı
kısaltmanızda size bir günah yoktur. (4:101) 127

‫ﻋﻠَﻰ اﻟﱠذِي‬
َ ‫ﺷﯾﻌَﺗِ ِﮫ‬ ْ ‫ﻓَﺎ‬
ِ ‫ﺳﺗَﻐَﺎﺛَﮫُ اﻟﱠذِي ِﻣ ْن‬
olana karşı kendi olan kendisinden
tarafından yardım istedi

‫ﻋﻠَ ْﯾ ِﮫ‬
َ ‫ﺿﻰ‬ ٰ ‫ﻋد ّ ُِو ِه ﻓَ َوﻛ ََز ُه ُﻣ‬
ٰ َ‫وﺳﻰ ﻓَﻘ‬ َ ‫ِﻣ ْن‬
onun böylece işini Musa ona bir düşmanından
bitirip öldürdü yumruk vurdu

Kendi tarafından olan, düşmanından olana karşı


kendisinden yardım istedi. Musa ona bir yumruk
vurdu, böylece onun işini bitirip öldürdü. (28:15)

َ ‫ﺿ ْﻌﻧَﺎ‬
‫ﻋ ْﻧ َك ِو ْز َر َك‬ َ ‫َو َو‬
yükünü ve indirip
senin atmadık mı

Ve senin yükünü indirip atmadık mı? (94:2) 128


442

ً ‫ﻋدَدا‬ َ ِ‫ﺳﻧ‬
َ ‫ﯾن‬ ِ ‫ﺿ َر ْﺑﻧَﺎ ﻋ َٰﻠٓﻰ ٰاذَاﻧِ ِﮭ ْم ِﻓﻲ ا ْﻟ َﻛﮭ‬
ِ ‫ْف‬ َ َ‫ﻓ‬
nice yıllar (orada mağarada onların bunun üzerine
uyuttuk) kulaklarına (perde) vurduk da

Bunun üzerine mağarada onların kulaklarına


(perde) vurduk da, nice yıllar(orada uyuttuk). (18:11)

ْ ‫ب َﻣﺛ َ ٌل ﻓَﺎ‬
ُ‫ﺳﺗ َ ِﻣﻌُوا ﻟَﮫ‬ ُ ‫َﯾٓﺎ اَﯾﱡ َﮭﺎ اﻟﻧﱠ‬
ُ ‫ﺎس‬
َ ‫ﺿ ِر‬
onu dinleyin bir misal verildi insanlar ey

Ey insanlar! Bir misal verildi, onu dinleyin! (22: 73)

ُ ‫ا ﱠِن َرﺑﱠ َك ﯾَ ْﻘ ِﺿﻲ ﺑَ ْﯾﻧَ ُﮭ ْم ِﺑ ُﺣ ْﻛ ِﻣ ِﮫ َو ُھ َو ا ْﻟﻌَ ِز‬


‫ﯾز ا ْﻟ َﻌ ِﻠﯾ ُم‬
hakkıyla Aziz’dir O hükmüyle onların arasında Rabbin şüphesiz
bilendir hükmedecektir
Şüphesiz Rabbin, hükmüyle onların arasında
hükmedecektir. (27:78) 129

ّ ِ ‫ﺳ ٰﻘﻰ ﻟَ ُﮭ َﻣﺎ ﺛ ُ ﱠم ﺗ َ َوﻟﱣٓﻰ اِﻟَﻰ اﻟ‬


‫ظ ِ ّل‬ َ َ‫ﻓ‬
gölgeye sonra onların bunun üzerine
çekildi yerine suladı

Bunun üzerine onların yerine (hayvanlarını)


suladı, sonra gölgeye çekildi. (28:24)

ْ ‫ﻓَﺄَﻋ ِْر‬
‫ض ﻋ َْن َﻣ ْن ﺗَ َوﻟﱠﻰ ﻋ َْن ِذ ْﻛ ِرﻧَﺎ َوﻟَ ْم ﯾُ ِر ْد إِ ﱠﻻ ا ْﻟ َﺣﯾَﺎةَ اﻟدﱡ ْﻧﯾَﺎ‬
ve
isteyenden zikrimize sırt çeviren
dünya sadece öyle ise yüz
hayatını çevir

Öyle ise zikrimize sırt çeviren ve sadece dünya


hayatını isteyenden yüz çevir! (53:29) 130
443
Kelimelerin anlamlarını yazın.

َ َ‫ﻗ‬
‫ﺿﻰ ﺑَ ْﯾ َن‬ ‫ب‬ َ
َ ‫ﺿ َر‬ ِ ‫اَﺗَﻰ‬
‫ب‬
Hüküm verdi Vurdu Getirdi

‫ﻋﻠَﻰ‬ َ َ‫ﻗ‬
َ ‫ﺿﻰ‬ َ
َ ‫ﺿ َر‬
‫ب ﻓِﻲ‬ ‫ﻋﻠَﻰ‬
َ ‫ﺑَﻐَﻰ‬
Öldürdü Seyahat etti Zülmetti

‫ﺿ َﻊ ﻋ َْن‬
َ ‫َو‬ ‫ﻋﻠَﻰ‬
َ ‫ب‬ َ
َ ‫ﺿ َر‬ ‫ﻋﻠَﻰ‬ َ َ‫ﺗ‬
َ ‫ﺎب‬
Kaldırdı Çarptı Tevbesini kabul etti

‫َوﻟﱠﻰ اﻟَﻰ‬ ‫ب َﻣﺛ َ ًﻼ‬ َ


َ ‫ﺿ َر‬ ‫ب‬
ِ ‫َﺟﺎ َء‬
Yöneldi Misal verdi Getirdi

‫َوﻟﱠﻰ ﻋ َْن‬ َ َ‫ﻗ‬


‫ﺿﻰ‬ ‫ﺎب اﻟَﻰ‬
َ َ‫ﺗ‬
Yüz cevirdi İcra etti Tevbe etti

‫اَﺗَﻰ‬ ْ ‫ﻓَﺎ‬
ُ‫ﺳﺗَﻐَﺎﺛَﮫ‬ َ ‫َو‬
‫ﺿ َﻊ‬
Kendisinden yardım Koymak,
Gelmek istedi yerleştirmek

ُ ‫ا َ ْن ﺗ َ ْﻘ‬
‫ﺻ ُروا‬ ُ‫ﻓَ َوﻛ ََزه‬ ْ ‫ﻓَﺄَﻋ ِْر‬
‫ض ﻋ َْن‬
Kısaltmanızda Ona bir yumruk vurdu Öyle ise yüz çevir

‫ِو ْز َر َك‬ ‫ﺑَﻐَﻰ‬ ‫ِﺑﻌِﺟْ ٍل‬


Yükünü Aramak Bir buzağı ile
444

You might also like