You are on page 1of 49

‫سورة الفاتحة‬

(Başlıyorum-okuyorum) rahman ve
rahim olan Allah’ın ismi ile )1( ‫الرِحي ِم‬ َّ ‫بِ ْس ِم اللَّ ِه‬
َّ ‫الر ْْحَ ِن‬
Hamd Allah içindir ‫اْلَ ْم ُد لِلَّ ِه‬
ْ
)2( ‫ني‬ ِ ِّ ‫ر‬
Âlemlerin rabbi (Allah)
َ ‫ب الْ َعالَم‬ َ
Rahman Rahim (Allah) )3( ‫الرِحي ِم‬ َّ ‫الر ْْحَ ِن‬ َّ
Din gününün sahibi )4( ‫ك يَ ْوِم الدِّي ِن‬ ِ ِ‫مال‬
َ
Yalnız sana ibadet ederiz ‫اك نَ ْعبُ ُد‬ َ َّ‫إِي‬
)5( ‫ني‬ ِ َ َّ‫وإِي‬
Yalnız senden yardım dileriz
ُ ‫اك نَ ْستَع‬ َ
)6( ‫يم‬ ِ ‫الصرا َط الْمست‬
‫ق‬ ِّ ‫ا‬َ‫ن‬‫د‬ِ ‫اه‬
Bizleri dosdoğru yola ilet
َ َْ ُ َ ْ
YOL ‫ِصَرا َط‬
‫ت َعلَْي ِه ْم‬ ‫م‬ ‫ع‬ ْ‫َن‬
‫أ‬ ‫ين‬ ِ َّ‫ال‬
‫ذ‬
Nimet verdiğin kimseler
َ َْ َ
Gazap olunmuşların haricine ‫وب َعلَْي ِه ْم‬ِ ‫ض‬ ُ ‫َغ ِْْي الْ َم ْغ‬
Dalalete düşenlerin değil )7( ‫ني‬ َ ِّ‫الضال‬َّ ‫َوََل‬
‫سورة البقرة‬
‫الرِحي ِم‬ َّ ‫بِ ْس ِم اللَّ ِه‬
َّ ‫الر ْْحَ ِن‬

HURUFU MUQATAA
)1( ‫امل‬
‫اب‬ ِ َ ِ‫َذل‬
Şu kitap ki ُ َ‫ك الْكت‬

1
Onun içinde şüphe yoktur
‫ب فِ ِيه‬ َ ْ‫ََل َري‬
)2( ‫ني‬ ِ ‫هدى لِْلمت‬
‫َّق‬
Muttaqiler için yol göstericidir َ ُ ًُ
‫ين‬ ِ َّ‫ال‬
‫ذ‬
O kimseler ki َ
‫ب‬ِ ‫يُ ْؤِمنُو َن بِالْغَْي‬
Ğayba iman ederler

‫الص ََل َة‬


َّ ‫يمو َن‬ ِ ‫وي‬
‫ق‬
Namazı kılarlar ُ َُ
‫اه ْم‬ ‫ن‬ ‫ق‬
ْ ‫ز‬ ‫ر‬ ‫ا‬َّ
‫ِم‬ ِ‫و‬
Bizim onlara verdiklerimizden ُ َ َ َ َ
İnfak ederler
)3( ‫يُْن ِف ُقو َن‬
‫ين‬ ِ َّ‫وال‬
‫ذ‬
Ve yine o kimseler ki َ َ
İman ederler
‫يُ ْؤِمنُو َن‬
Sana indirilen şeye
‫ك‬َ ‫ِِبَا أُنْ ِزَل إِلَْي‬
‫ك‬ ِ‫وما أُنْ ِزَل ِمن قَبل‬
Ve senden öncekilere indirilen şeye َ ْ ْ ََ
Ve Ahirete’de
‫َوبِ ْاْلَ ِخَرِة‬
YAKİN olarak iman ederler
)4( ‫ُه ْم يُوقِنُو َن‬
İşte onlar
‫ك‬ َ ِ‫أُولَئ‬
Hidayet üzeredirler
‫َعلَى ُه ًدى‬
Onların rablerinden
‫ِم ْن َرِِّّبِ ْم‬
Ve onlar varya onlar
‫ك ُه ُم‬ َ ِ‫َوأُولَئ‬
Kurtuluşa erenlerdir
)5( ‫الْ ُم ْفلِ ُحو َن‬

2
‫ين َك َفُروا‬ ِ َّ‫إِ َّن ال‬
‫ذ‬
O kâfirler ki َ
Onların üzerine eşittir
‫َس َواءٌ َعلَْي ِه ْم‬
Sen onları uyardın mı?
‫أَأَنْ َذ ْرتَ ُه ْم‬
Yada uyarmadın mı?
‫أ َْم َملْ تُْن ِذ ْرُه ْم‬
İman etmezler
)6( ‫ََل يُ ْؤِمنُو َن‬
Allah mühürledi ُ‫َختَ َم اللَّه‬
Onların kalplerinin üzerini
‫َعلَى قُلُوِّبِِ ْم‬
Ve onların kulaklarının üzerini de
‫َو َعلَى ََسْعِ ِه ْم‬
Ve onların gözlerinin üzerinde var
‫صا ِرِه ْم‬ َ ْ‫َو َعلَى أَب‬
Perde ٌ‫ِغ َش َاوة‬
)7( ‫يم‬‫ظ‬ِ ‫وََلم ع َذاب ع‬
Onlar için var büyük bir azab ٌ َ ٌ َ ُْ َ
İnsanlarda bazıları
ِ ‫َوِم َن الن‬
‫َّاس‬
O kimse ki
‫َم ْن‬
Derler
‫ول‬
ُ ‫يَ ُق‬
Allaha iman ettik
‫آَ َمنَّا بِاللَّ ِه‬
Ve Ahiret gününe de
‫َوبِالْيَ ْوِم ْاْلَ ِخ ِر‬
)8( ‫ني‬ِ‫وما هم= ِِبُْؤِمن‬
Ve onlar değil= iman edici َ ْ ُ ََ
ِ
َ‫ُُيَاد ُعو َن اللَّه‬
Allah’ı aldatıyorlar (Aldatmaya
çalışıyorlar)

3
‫ين آَ َمنُوا‬‫ذ‬ِ َّ‫وال‬
Ve iman edenleri de َ َ
Onlar aldatmıyorlar
‫َوَما َُيْ َد ُعو َن‬
Ancak (sadece) nefislerini
(Aldatıyorlar)
‫إََِّل أَنْ ُف َس ُه ْم‬
Hissetmiyorlar
)9( ‫َوَما يَ ْش ُعُرو َن‬
Onların kalplerinde var
‫ِِف قُلُوِّبِِ ْم‬
Hastalık
‫ض‬ٌ ‫َمَر‬
Allah onları arttırdı ُ‫فَ َز َاد ُه ُم اللَّه‬
Hastalık
‫ضا‬
ً ‫َمَر‬
Ve onlar için vardır
‫َوََلُ ْم‬
‫يم‬ ِ‫ع َذاب أَل‬
Elim bir azab ٌ ٌ َ
Yalanladıkları şey ile
)11( ‫ِِبَا َكانُوا يَ ْك ِذبُو َن‬
‫يل ََلُ ْم‬ ِ‫وإِ َذا ق‬
Onlara denildiği zaman َ َ
Yeryüzünde fesat çıkarmayın
ِ ‫ََل تُ ْف ِس ُدوا ِِف ْاْل َْر‬
‫ض‬
Onlar+ dedi
‫وا‬+‫ال‬ ُ َ‫ق‬
Muhakkak ki biz ıslah edicileriz
)11( ‫صلِ ُحو َن‬
ْ ‫إََِّّنَا ََْن ُن ُم‬
Dikkat edin muhakkak ki onlar
‫أَََل إِنَّ ُه ْم‬
Onlar mufsidlerdir
‫ُه ُم الْ ُم ْف ِس ُدو َن‬
Onlar hissetmezler
)12( ‫َولَ ِك ْن ََل يَ ْش ُعُرو َن‬

4
‫يل ََلُ ْم‬ ِ‫وإِ َذا ق‬
Onlara denildiği zaman َ َ
İman edin
‫آَِمنُوا‬
İnsanların iman ettiği gibi
‫َّاس‬
ُ ‫َك َما آَ َم َن الن‬
Onlar+dediler
‫وا‬+‫ال‬ ُ َ‫ق‬
İman edecek miyiz?
‫أَنُ ْؤِم ُن‬
Sefihlerin iman ediği gibi ُ‫الس َف َهاء‬
ُّ ‫َك َما آَ َم َن‬
Dikkat edin
‫أَََل‬
Muhakkak ki onlar
‫إِنَّ ُه ْم‬
Onlar sefihlerdir ُ‫الس َف َهاء‬
ُّ ‫ُه ُم‬
Fakat bilmezler
)13( ‫َولَ ِك ْن ََل يَ ْعلَ ُمو َن‬
‫ين آَ َمنُوا‬ ِ َّ‫وإِ َذا لَ ُقوا ال‬
‫ذ‬
İman edenlerle karşılaştıkları zaman َ َ
Dediler
‫قَالُوا‬
İman ettik
‫آَ َمنَّا‬
Şeytanları ile baş başa kaldıkları
zaman
‫اطينِ ِه ْم‬
ِ ‫وإِ َذا خلَوا إِ ََل َشي‬
َ َْ َ
Onlar dediler
‫قَالُوا‬
Muhakkak ki biz sizinle beraberiz
‫إِنَّا َم َع ُك ْم‬
Muhakkak ki biz dalga geçicileriz
)14( ‫إََِّّنَا ََْن ُن ُم ْستَ ْه ِزئُو َن‬
Allah onlarla dalga geçer
‫ئ ِّبِِ ْم‬
ُ ‫اللَّهُ يَ ْستَ ْه ِز‬
5
Tuğyanları içerisinde müddet verir
‫ُّه ْم ِِف طُ ْغيَاِنِِ ْم‬ ُ ‫َوََيُد‬
Kalpleri kör olarak-basiretsizce
)15( ‫يَ ْع َم ُهو َن‬
İşte onlar
‫ك‬َ ِ‫أُولَئ‬
َ‫الض ََللَة‬َّ ‫ين ا ْشتَ َرُوا‬ ِ َّ‫ال‬
‫ذ‬
Dalaleti satın alanlardır َ
Hidayet ile (karşılık)
‫بِا َْلَُدى‬
Onların ticaretleri kar etmedi
‫ت ِِتَ َارتُ ُه ْم‬ ْ َ‫فَ َما َرِِب‬
)16( ‫ين‬ ِ ‫وما َكانُوا مهت‬
‫د‬
Onlar doğru yola erenlerden olmadılar َ َْ ُ ََ
Onların misali
‫َمثَلُ ُه ْم‬
……misali gibi
‫َك َمثَ ِل‬
‫استَ ْوقَ َد نَ ًارا‬ ‫ي‬ ِ َّ‫ال‬
‫ذ‬
Ateş yakmaya çalışanın( misali gibi) ْ
Aydınlattığı zaman
‫ت‬ْ َ‫َضاء‬ َ ‫فَلَ َّما أ‬
Çevresini ُ‫َما َح ْولَه‬
Allah onların nurunu giderdi
‫ب اللَّهُ بِنُوِرِه ْم‬ َ ‫َذ َه‬
(Allah) onları karanlıklar içerisinde
bıraktı
‫َوتَ َرَك ُه ْم ِِف ظُلُ َمات‬
Görmezler
)17( ‫ََل يُْب ِصُرو َن‬
Sağırdırlar
‫صم‬ ُ
Ahrazdırlar
‫بُ ْك ٌم‬
Kördürler
‫ُع ْم ٌي‬

6
Onlar (hakka) dönmezler
)18( ‫فَ ُه ْم ََل يَ ْرِج ُعو َن‬
Yada-veya
‫أ َْو‬
Yağmur gibi+ gökyüzünden
‫الس َم ِاء‬
َّ ‫ ِم َن‬+‫صيِّب‬ َ ‫َك‬
‫ات‬ ِِ
İçinde karanlıklar var ٌ ‫فيه ظُلُ َم‬
Gürleme
‫َوَر ْع ٌد‬
Şimşek
‫َوبَ ْر ٌق‬
Onlar onların(kendi) parmaklarını
kılarlar
‫َصابِ َع ُه ْم‬َ ‫ََْي َعلُو َن أ‬
Onların (kendi) kulaklarına
‫ِِف آَ َذاِنِِ ْم‬
‫اع ِق‬ِ ‫الصو‬
ََّ ‫ِم َن‬
Yıldırımlardan

‫ت‬ ِ ‫ح َذر الْمو‬


Ölüm korkusu (ile) َْ َ َ
)19( ‫ين‬ ِ
‫ر‬ ِ‫ط بِالْ َكاف‬ ٌ ‫ي‬ ُِ ‫واللَّه‬
‫ُم‬
Allah kâfirleri kuşatmıştır. َ ُ َ
Şimşek neredeyse gözlerini
kapıverecek
‫ص َارُه ْم‬َ ْ‫ف أَب‬ ُ َ‫اد الْبَ ْر ُق َُيْط‬ ُ ‫يَ َك‬
Her bir onları aydınlattığında
‫َضاءَ ََلُ ْم‬ َ ‫ُكلَّ َما أ‬
Onda yürürler
‫َم َش ْوا فِ ِيه‬
Üzerlerine karanlık olduğunda
(çöktüğünde
‫َوإِ َذا أَظْلَ َم َعلَْي ِه ْم‬
Dikilip kalırlar
‫قَ ُاموا‬
Eğer Allah dileseydi ُ‫َولَ ْو َشاءَ اللَّه‬
İşitmelerini ve görmelerini giderirdi
‫صا ِرِه ْم‬ ِ
َ ْ‫ب بِ َس ْمع ِه ْم َوأَب‬ َ ‫لَ َذ َه‬
7
Muhakkak Allah her şeye kadirdir
)21( ‫إِ َّن اللَّهَ َعلَى ُك ِّل َش ْيء قَ ِد ٌير‬
Ey insanlar
‫َّاس‬
ُ ‫يَا أَيُّ َها الن‬
Sizin +rabbinize ibadet edin
‫ ُك ُم‬+‫ب‬ َّ ‫ْاعبُ ُدوا َر‬
O ki sizi+yarattı =(O sizi yaratandır)
‫ ُك ْم‬+‫الَّ ِذي َخلَ َق‬
‫ ُك ْم‬+‫ين ِم ْن قَ ْب ِل‬ ‫ذ‬ِ َّ‫وال‬
Sizden+öncekileri de َ َ
Umulur ki+siz sakınırsınız
)21( ‫ ُك ْم تَتَّ ُقو َن‬+‫لَ َع َّل‬
‫اشا‬‫ر‬ِ‫الَّ ِذي جعل لَ ُكم ْاْلَرض ف‬
O sizin için yeryüzünü döşek kılandır ً َ َ ْ ُ َ ََ
ِ َّ ‫و‬
Ve Gökyüzünü bina (kılandır) ً‫الس َماءَ بنَاء‬ َ
‫اء‬ ‫م‬ ِ ‫السم‬
‫اء‬ َّ ‫ن‬ ِ ‫وأَنْزَل‬
‫م‬
Ve gökyüzünden suyu indirendir ً َ َ َ َ َ
Böylece onunla çıkarttı
‫َخَر َج بِِه‬
ْ ‫فَأ‬
‫ات‬ِ ‫ِمن الثَّمر‬
Meyvelerden ََ َ
Sizin için rızık (olarak)
‫ِرْزقًا لَ ُك ْم‬
Artık bundan sonra Allah’a eşler
koşmayın
‫فَ ََل َِْت َعلُوا لِلَّ ِه أَنْ َد ًادا‬
Ve siz biliyor haldeyken (bile bile)
)22( ‫َوأَنْتُ ْم تَ ْعلَ ُمو َن‬
Eğer siz şüphede iseniz
‫َوإِ ْن ُكْنتُ ْم ِِف َريْب‬
Kulumuza indirdiğimizden
‫ِِمَّا نََّزلْنَا َعلَى َعْب ِدنَا‬
Bir sure getirin
‫فَأْتُوا بِ ُس َورة‬
Onun+benzeri-inden
‫ ِه‬+‫ ِمثْ ِل‬-‫ِم ْن‬

8
Sizin+şahitlerinizi-çağırın
‫ ُك ْم‬+َ‫ ُش َه َداء‬-‫َو ْاد ُعو‬
Allahın haricinde
‫ون اللَّ ِه‬ِ ‫ِمن د‬
ُ ْ
)23( ‫ني‬ ِ ِ ‫ ُُت‬+‫ ُكن‬-‫إِن‬
Eğer-olduysanız+siz sadıklardan َ ‫صادق‬ َ ْ ْ
Eğer yapamadıysanız
‫فَِإ ْن َملْ تَ ْف َعلُوا‬
Yapamayacaksınız da
‫َولَ ْن تَ ْف َعلُوا‬
Ateşten korkun َ ‫فَاتَّ ُقوا الن‬
‫َّار‬
Onun yakıtı insanlar ve taşlar dır ُ‫اْلِ َج َارة‬
ْ ‫َّاس َو‬ ُ ‫ن‬ ‫ال‬ ‫ا‬ ‫ه‬َ ‫ود‬
ُ ُ‫ق‬‫و‬َ ‫ال‬ ‫ِت‬ِ َّ
)24( ‫ين‬ ِ
‫ر‬ ِ‫أ ُِعدَّت لِْل َكاف‬
Kâfirler için hazırlanmıştır َ ْ
‫ين آَ َمنُوا‬ ِ َّ‫وب ِّش ِر ال‬
‫ذ‬
İman edenleri müjdele َ ََ
‫ات‬ِ ‫اْل‬ ِ ‫الص‬ َّ ‫ا‬‫و‬ ‫ل‬
ُ ‫م‬ِ ‫وع‬
Ve Salih amel işleyenleri de َ ََ
Muhakkak onlar için cennetler (vardır)
‫َن ََلُ ْم َجنَّات‬ َّ ‫أ‬
Onun altlarından nehirler akıyor
‫َِْت ِري ِم ْن ََْتتِ َها ْاْلَنْ َه ُار‬
Onlara rızk olarak meyvelerden her bir
verildikçe
‫ُكلَّ َما ُرِزقُوا ِمْن َها ِم ْن ََثََرة ِرْزقًا‬
Dediler
‫قَالُوا‬
Bu önceden rızıklandıklarımızdan
‫َه َذا الَّ ِذي ُرِزقْ نَا ِم ْن قَ ْب ُل‬
Ve rızıklar benzerler olarak (cennet
ehline getirilir)
‫َوأُتُوا بِِه ُمتَ َش ِاِّبًا‬
Onlar için vardır
‫َوََلُ ْم‬
Onun içinde (cennette)
‫فِ َيها‬

9
Temiz zevceler ٌ‫اج ُمطَ َّهَرة‬ ٌ ‫أ َْزَو‬
Ve onlar onda (cennette) ebedi
kalacaklardır
)25( ‫َوُه ْم فِ َيها َخالِ ُدو َن‬
Muhakkak Allah َ‫إِ َّن اللَّه‬
Utanmaz
‫ََل يَ ْستَ ْحيِي‬
Misal getirmekten
‫ب َمثَ ًَل‬ َ ‫ض ِر‬ ْ َ‫أَ ْن ي‬
O şey ki+sivrisinek (sivrisineği) ً‫وضة‬
َ ‫َما بَ ُع‬
Ve yine+o şey ki-onun üstü (onun
üstünü)
‫فَ َما فَ ْوقَ َها‬
‫ين آَ َمنُوا‬ ِ َّ‫فَأ ََّما ال‬
‫ذ‬
İman edenlere gelince َ
Hemen+Bilirler
‫يَ ْعلَ ُمو َن‬+‫ف‬ َ
O haktır
ْ ُ‫أَنَّه‬
‫اْلَ ُّق‬
Onların rablerinden
‫ِم ْن َرِِّّبِ ْم‬
‫ين َك َفُروا‬ ِ َّ‫وأ ََّما ال‬
‫ذ‬
Kafirlere gelince َ َ
Hemen+derler
‫يَ ُقولُو َن‬+َ ‫ف‬
‫ َه َذا َمثَ ًَل‬-‫ب‬ ِ +ُ‫ما َذا أَر َاد اللَّه‬
Allah ne irade etti+bu misal-ile َ َ
Onun ile (kuran, misal) çok kişi
dalalete düşürülür
‫ض ُّل بِِه َكثِ ًْيا‬ ِ‫ي‬
ُ
Onunla çok kişi hidayete erer
‫َويَ ْه ِدي بِِه َكثِ ًْيا‬
Onunla fasıklardan başkası dalalete )26( ‫ني‬ ‫ق‬ِ ‫اس‬
ِ ‫ض ُّل بِِه إََِّل الْ َف‬ ِ ‫وما ي‬
düşürülmez َ ُ ََ
‫ين‬ ‫ذ‬ِ َّ‫ال‬
O kimseler ki َ
10
Bozarlar-çözerler
‫ضو َن‬ ُ ‫يَْن ُق‬
Allahın ahdini
‫َع ْه َد اللَّ ِه‬
(ahdi) misak ile sağlamlaştırdıktan
sonra
‫ِم ْن بَ ْع ِد ِميثَاقِ ِه‬
Keserler-kesiyorlar
‫َويَ ْقطَ ُعو َن‬
Allahın onunla emrettiği şeyi
‫َما أ ََمَر اللَّهُ بِِه‬
Bağlanmasını
‫وص َل‬ َ ُ‫أَ ْن ي‬
Yeryüzünde fesat çıkarırlar
‫ض‬ِ ‫َويُ ْف ِس ُدو َن ِِف ْاْل َْر‬
)27( ‫اسُرو َن‬ ِ ‫اْل‬ َ ِ‫أُولَئ‬
İşte onlar hüsrana uğrayanlardır َْ ‫ك ُه ُم‬
Allaha nasılda küfredersiniz
‫ف تَ ْك ُفُرو َن بِاللَّ ِه‬ َ ‫َكْي‬
Sizle+idiniz ölüler (sizler ölüler idiniz)
‫ ُُْت أ َْم َواتًا‬+‫َوُك ْن‬
Sizleri+diriltti
‫ ُك ْم‬+‫َحيَا‬ ْ ‫فَأ‬
‫ ُك ْم‬+‫يت‬ ِ
Sonra-öldürecek+sizleri ُ ‫ َُي‬-َّ‫ُث‬
Sonra-diriltecek+sizleri
‫ ُك ْم‬+‫ ُُْييِي‬-َّ‫ُث‬
Sonra-o+na döndürüleceksiniz
)28( ‫ ِه تُ ْر َج ُعو َن‬+‫ إِ َ ْل‬- َّ‫ُث‬
O ki = o (Allah) ki
‫ُه َو الَّ ِذي‬
Yarattı-sizin+için ( sizin için yarattı)
‫ ُك ْم‬+‫ َل‬- ‫َخلَ َق‬
O şey-yeryüzü+nde (yeryüzünde
bulunan şeyleri)
ِ ‫ ْاْل َْر‬+ ‫ ِِف‬- ‫َما‬
‫ض‬
َِ
‫َج ًيعا‬
Toplu olarak

11
Sonra yöneldi
‫استَ َوى‬
ْ َّ‫ُث‬
Göğ+e= sema+ya
‫الس َم ِاء‬
َّ + ‫إِ ََل‬
Ve onları tesviye etti
‫فَ َس َّو ُاه َّن‬
Yedi gök olarak
‫َسْب َع ََسََوات‬
)29( ‫يم‬ ِ‫وهو بِ ُكل شيء عل‬
O her şeyi bilendir ٌ َ ْ َ ِّ َ ُ َ
Hatırla = rabbin dedi َ ُّ‫َوإِ ْذ = قَ َال َرب‬
‫ك‬
Melekler+e
‫لْ َم ََلئِ َك ِة‬+‫ِل‬
‫اع ٌل‬ ِ ‫ين ج‬+‫إن‬
Muhakkak ki+ben kılacağım َ
Yeryüzünde
‫ض‬ ِ ‫ِِف ْاْل َْر‬
Bir halife (nekre) ً‫َخلِي َفة‬
Onlar dediler
‫قَالُوا‬
Sen kılacak mısın?
‫َِت َع ُل فِ َيها‬ َْ ‫أ‬
O+nda fesat çıkaracak –kimse
‫ َها‬+‫ يُ ْف ِس ُد ِِف‬- ‫َم ْن‬
‫اء‬ ‫ِّم‬ ‫الد‬ ‫ك‬ ِ ‫ويس‬
‫ف‬
Ve kan dökecek ََ ُ ْ ََ
Ve biz + tesbih ediyoruz
‫َوََْن ُن نُ َسبِّ ُح‬
Sana+hamd-ile
‫ َك‬+‫ َْحْ ِد‬+‫ب‬ ِ

Ve seni takdis ediyoruz


‫ك‬ َ َ‫ِّس ل‬ ُ ‫َونُ َقد‬
(Allah) dedi: muhakkak ki ben en iyi
bilenim
‫قَ َال إِ ِّين أ َْعلَ ُم‬

12
Sizin bilmediklerinizi
)31( ‫َما ََل تَ ْعلَ ُمو َن‬
Ve Âdem’e öğretti
‫َو َعلَّ َم آَ َد َم‬
İsimleri َ‫ََسَاء‬
ْ ‫ْاْل‬
Onların+hepsini
‫ُكلَّ َها‬
Sonra onları (isimleri) arzetti
‫ض ُه ْم‬ َ ‫ُثَّ َعَر‬
Melekler+e
‫ الْ َم ََلئِ َك ِة‬+‫َعلَى‬
Ve dedi
‫فَ َق َال‬
Bana haber verin
‫أَنْبِئُ ِوين‬
Şu isimleri
‫ََسَ ِاء َه ُؤََل ِء‬
ْ ‫بِأ‬
)31( ‫ني‬ ِ ِ ‫إِ ْن ُكْنتم‬
Eğer+oldu-ysanız (siz) sadıklardan َ ‫صادق‬ َ ُْ
Dediler= subhaneke
‫ك‬َ َ‫قَالُوا = ُسْب َحان‬
Bizim+için ilim yoktur
‫نَا‬+‫ََل ِع ْل َم َل‬
‫نَا‬/‫ت‬َ ‫ َما – َعلَّ ْم‬+ ‫إََِّل‬
Başka+o şey-öğrettin/sen (senin
öğrettiklerinden başka)

)32( ‫يم‬ ِ ‫اْل‬


‫ك‬ ْ ‫يم‬ ِ‫إِنَّك أَنْت الْعل‬
Muhakkak ki sen alim ve hakimsin ُ َ ُ َ َ َ
Dedi
‫قَ َال‬
Ey Âdem
‫يَا آَ َد ُم‬
Haber ver+onlara=onların+isimlerini
‫ ِه ْم‬+‫ََسَا ِئ‬ ْ ‫ ُه ْم = بِأ‬+‫أَنْبِ ْئ‬
Onlara isimlerini haber verdiği zaman
‫ََسَائِ ِه ْم‬
ْ ‫فَلَ َّما أَنْبَأ َُه ْم بِأ‬
13
Dedi
‫قَ َال‬
Demedi mi size
‫أَ َملْ أَقُ ْل لَ ُك ْم‬
Ben en iyi bilenim
‫إِ ِّين أ َْعلَ ُم‬
‫ض‬ِ ‫ات َو ْاْل َْر‬ِ ‫السماو‬
Göklerin ve yerin ğaybını َ َ َّ ‫ب‬ َ ‫َغْي‬
Ve en iyi bilenim açığa çıkardıklarınızı
‫َوأ َْعلَ ُم َما تُْب ُدو َن‬
Ve gizlediğiniz şeyleri
)33( ‫َوَما ُكْنتُ ْم تَ ْكتُ ُمو َن‬
Ve o zaman biz dedik
‫َوإِ ْذ قُ ْلنَا‬
Meleklere
‫لِْل َم ََلئِ َك ِة‬
Secde edin âdem için
‫اس ُج ُدوا ِْلَ َد َم‬ ْ
‫يس‬ ِ‫فَسج ُدوا إََِّل إِبل‬
Hemen secde ettiler+ iblis hariç َ ْ ََ
Tenezzül etmedi ve kibirlendi
‫استَ ْكبَ َر‬ ْ ‫أ َََب َو‬
)34( ‫ين‬ ِ
‫ر‬ ِ‫وَكا َن ِمن الْ َكاف‬
Kâfirlerden oldu َ َ َ
Ve biz dedik
‫َوقُ ْلنَا‬
Ey Âdem
‫يَا آَ َد ُم‬
Sen ve senin+eşin cennete yerleş َ‫اْلَنَّة‬
ْ ‫ َك‬+‫ت َوَزْو ُج‬َ ْ‫اس ُك ْن أَن‬ ْ
O+dan _siz ikiniz-yiyin
‫ َها‬+‫َوُكل _ا _ ِم ْن‬
Bol bol
‫َر َغ ًدا‬
Siz ikiniz+dilediğiniz=şekilde
‫ُُتَا‬+‫ث = ِش ْئ‬ ُ ‫َحْي‬
14
Siz ikiniz+yaklaşmayın
‫ا‬+َ ‫َوََل تَ ْقَرب‬
َ‫َّجَرة‬ ‫الش‬ ِ ‫ه ِذ‬
‫ه‬
Bu ağac(a) َ َ
Zalimler_den siz
ikiniz+oldunuz=böylece (böylece )35( ‫ني‬ ِ ِ‫فَتَ ُكونَا ِمن الظَّال‬
‫م‬
zalimlerden oldunuz) َ َ
O (cennet)_ndan şeytan o
ikisinin+ayağını kaydırdı
‫فَأ ََزََّلَُما الشَّْيطَا ُن َعْن َها‬
O ikisini+çıkardı böylece (böylece o
ikisini çıkardı)
‫َخَر َج ُه َما‬
ْ ‫فَأ‬
O_nda, o kisi+oldular, o şey_den (o
ikisinin oldukları o şeyden ) yani
cennetten
‫ِِمَّا َكانَا فِ ِيه‬
Ve biz dedik
‫َوقُ ْلنَا‬
Üçünüz+inin
‫ْاهبِطُوا‬
Bazınız bazınıza düşman
‫ض ُك ْم لِبَ ْعض َع ُدو‬ُ ‫بَ ْع‬
Sizin için (var)
‫َولَ ُك ْم‬
Yeryüzünde
‫ض‬ ِ ‫ِِف ْاْل َْر‬
Mustaqarr(geçici barınak)
‫ُم ْستَ َقر‬
Ve bir vakte kadar meta’ (var)
)36( ‫َوَمتَاعٌ إِ ََل ِحني‬
Âdem rabbinden aldı
‫فَتَ لَ َّقى آَ َد ُم ِم ْن َربِِّه‬
Kelimeler
‫َكلِ َمات‬
Ve böylece (Allah) tevbesini kabul etti
‫اب َعلَْي ِه‬ َ َ‫فَت‬
Muhakkak ki o tevbeleri çok kabul )37( ‫يم‬‫ح‬ِ‫الر‬
َّ ‫اب‬ ‫َّو‬
َّ ‫الت‬ ‫و‬ ‫ه‬ ‫ه‬ َّ
‫ن‬ ِ‫إ‬
edendir ُ ُ َ ُ ُ

15
Biz dedik
‫قُ ْلنَا‬
Ondan inin
‫ْاهبِطُوا ِمْن َها‬
‫َج ًيعا‬َِ
Toplu olarak
Eğer size benden bir hidayet gelirse
(geldiğinde)
‫فَِإ َّما يَأْتِيَ نَّ ُك ْم ِم ِِّّن ُه ًدى‬
‫اي‬ ‫د‬َ ‫ه‬
ُ ‫ع‬ ِ‫فَم ْن تَب‬
Kim benim hidayetime tabi olursa َ َ َ
Onların üzerine korku yoktur
‫ف َعلَْي ِه ْم‬ ٌ ‫فَ ََل َخ ْو‬
Onlar hüzünlenecek de değillerdir
)38( ‫َوََل ُه ْم َُْيَزنُو َن‬
‫ين َك َفُروا‬ ِ َّ‫وال‬
‫ذ‬
O kâfirlere gelince َ َ
Ve ayetlerimizi yalanlayanlara…..
‫َوَك َّذبُوا بَِآيَاتِنَا‬
‫اب النَّا ِر‬ ‫ح‬ ‫َص‬ ‫أ‬ ‫ك‬ َ ِ‫أُولَئ‬
İşte onlar ateş ashabıdırlar ُ َ ْ
Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır
)39( ‫ُه ْم فِ َيها َخالِ ُدو َن‬
‫يل‬ ِ‫يا ب ِِّن إِسرائ‬
Ey İsrail oğulları َ َْ َ َ
‫ِت‬ِ ‫اذْ ُكُروا نِ ْع َم‬
Nimetimi hatırlayın َ
Sizin üzerinize verdiğim
‫ت َعلَْي ُك ْم‬ ُ ‫الَِِّت أَنْ َع ْم‬
Ahdime vefa gösterin
‫َوأ َْوفُوا بِ َع ْه ِدي‬
Bende sizin ahdinize vefa göstereyim
‫ُوف بِ َع ْه ِد ُك ْم‬ِ ‫أ‬
)41( ‫ون‬ ِ ‫وإِيَّاي فَارهب‬
Ve sadece benden korkun َُ ْ َ َ
Ve iman edin
‫َوآَِمنُوا‬

16
‫ت‬ ِ
İndirdiğim şeye ُ ْ‫ِبَا أَنْ َزل‬
Tasdik edici
‫ص ِّدقًا‬َ ‫ُم‬
Sizin_ile beraber, (olan) şey_için
‫ َم َع_ ُك ْم‬, ‫ِل_ َما‬
Siz olmayın
‫َوََل تَ ُكونُوا‬
Ona ilk küfreden(inkâr eden)
‫أ ََّوَل َكافِر بِِه‬
Ayetlerimi satmayın (değiştirmeyin)
‫َوََل تَ ْشتَ ُروا بَِآيَ ِات‬
Az (bir) pahaya
‫ََثَنًا قَلِ ًيَل‬
)41( ‫ون‬ ِ ‫وإِيَّاي فَاتَّ ُق‬
Ve sadece benden sakının َ َ
ِ ‫اْل َّق بِالْب‬
‫اط ِل‬َ َْ ‫َوََل تَ ْلبِ ُسوا‬
Haqq’a batılı giydirmeyin (hak ile
batılı karıştırmayın)

Ve haqqı gizlersiniz
‫اْلَ َّق‬
ْ ‫َوتَ ْكتُ ُموا‬
Siz bildiğiniz halde
,)42( ‫َوأَنْتُ ْم تَ ْعلَ ُمو َن‬
َ‫الص ََلة‬
َّ ‫يموا‬ ِ‫وأَق‬
Namazı kılın ُ َ
Zekâtı verin
َّ ‫َوآَتُوا‬
‫الزَكا َة‬
)43( ‫ني‬ ِ ِ َّ ‫وارَكعوا مع‬
Ruku’ edenlerle beraber ruku’ edin َ ‫الراكع‬ ََ ُ َْ
İnsanlara iyiliği emrediyor musunuz?
(söylüyor musunuz?)
‫َّاس بِالِْ ِِّب‬
َ ‫أَتَأْ ُمُرو َن الن‬
Ve nefsinizi (kendinizi) unutuyor
musunuz?
‫َوتَ ْن َس ْو َن أَنْ ُف َس ُك ْم‬
‫اب‬ ‫ت‬
َ‫ك‬ِ ْ‫وأَنْتُم تَ ْت لُو َن ال‬
Siz kitabı okuduğunuz halde َ ْ َ
Aqletmiyor musunuz?
)44( ‫أَفَ ََل تَ ْع ِقلُو َن‬

17
Sabır ve namazla yardım dileyin
‫الص ََل ِة‬
َّ ‫الص ِِْب َو‬ َّ ِ‫استَعِينُوا ب‬ ْ ‫َو‬
Ve o büyüktür (ağırdır) ٌ‫َوإِنَّ َها لَ َكبِ َْية‬
)45( ‫ني‬ ِ ِ ْ ‫إََِّل علَى‬
َ ‫اْلَاشع‬
Khaşiinler üzerine hariç (Allahtan
korkanlar hariç) َ
O kimseler ki + ‫ين يَظُنُّو َن‬ ِ َّ‫ال‬
‫ذ‬
zannediyorlar(inanıyorlar) َ
Muhakkak ki onlar rablerine
kavuşacaklardır
‫أَنَّ ُه ْم ُم ََلقُو َرِِّّبِ ْم‬
Ve onlar ona döndürüleceklerdir
)46( ‫َوأَنَّ ُه ْم إِلَْي ِه َر ِاج ُعو َن‬
‫يل‬ ِ‫يا ب ِِّن إِسرائ‬
Ey İsrail oğulları َ َْ َ َ
‫ِت‬ ِ ‫اذْ ُكُروا نِ ْع َم‬
Nimetimi hatırlayın َ
Size verdiğim
‫ت َعلَْي ُك ْم‬ ُ ‫الَِِّت أَنْ َع ْم‬
)47( ‫ني‬ ِ
Ve ben sizi âlemlere tercih ettim َ ‫ض ْلتُ ُك ْم َعلَى الْ َعالَم‬ َّ َ‫َين ف‬ ِّ ‫َوأ‬
O günden sakının
‫َواتَّ ُقوا يَ ْوًما‬
‫س َع ْن نَ ْفس َشْيئًا‬ ِ
ٌ ‫ََل َِْتزي نَ ْف‬
Hiçbir nefis diğer nefisten hiçbir şeyi
ödemez

ٌ‫اعة‬ ‫ف‬
َ ‫ش‬َ ‫ا‬ ‫ه‬ ‫ن‬
ْ ‫م‬ِ ‫وََل ي ْقبل‬
Ondan şefaat kabul edilmez َ َ َُُ َ
Bir fidyede alınmaz
‫َوََل يُ ْؤ َخ ُذ ِمْن َها َع ْد ٌل‬
Onlara yardım olunmaz
)48( ‫صُرو َن‬ َ ‫َوََل ُه ْم يُْن‬
Hatırla! Sizi+biz+kurtardık
‫َوإِ ْذ َنََّْي نَا ُك ْم‬
Fir’avn hanedanından
‫ِم ْن آَ ِل فِْر َع ْو َن‬
‫اب‬ِ ‫يسومونَ ُكم سوء الْع َذ‬
Size kötü azabı tattırıyorlar َ َ ُ ْ ُ َُ
18
Sizin çocuklarınızı (çok çok)
boğazlıyorlar
‫يُ َذ ِِّبُو َن أَبْنَاءَ ُك ْم‬
1- Sizin kadınlarınızı sağ bırakıyorlar
2- sizin kadınlarınıza utanılacak şeyler
yapıyorlar
‫َويَ ْستَ ْحيُو َن نِ َساءَ ُك ْم‬
Bunda sizin için (var)
‫َوِِف َذلِ ُك ْم‬
)49( ‫يم‬ ِ ‫ب ََلء ِمن ربِّ ُكم ع‬
‫ظ‬
Bir imtihan rabbinizden ٌ َ ْ َْ ٌ َ
Ve hatırla…
‫َوإِ ْذ‬
Sizin için denizi yardık
‫فَ َرقْ نَا بِ ُك ُم الْبَ ْحَر‬
Ve böylece siz kurtardık
‫فَأ ََْنَْي نَا ُك ْم‬
Ve fir’avn âli’ni boğduk
‫َوأَ ْغَرقْ نَا آَ َل فِْر َع ْو َن‬
Ve siz izliyordunuz
)51( ‫َوأَنْتُ ْم تَ ْنظُُرو َن‬
Ve o zaman (hatırla/yın)
‫َوإِ ْذ‬
Musa’ya va’dettik
‫وسى‬ َ ‫اع ْدنَا ُم‬ َ ‫َو‬
‫ني لَْي لَ ًة‬ ِ
Kırk gece َ ‫أ َْربَع‬
Sonra buzağıyı aldınız
‫ُثَّ َّاَّتَ ْذ ُُتُ الْعِ ْج َل‬
ِ‫ِمن ب ع ِده‬
Ondan sonra َْ ْ
Ve siz zalimlerden oldunuz
)51( ‫َوأَنْتُ ْم ظَالِ ُمو َن‬
Sonra sizi affettik
‫ُثَّ َع َف ْونَا َعْن ُك ْم‬
ِ ِ
Bundan sonra َ ‫ِم ْن بَ ْعد َذل‬
‫ك‬
Umulur ki şükredersiniz
)52( ‫لَ َعلَّ ُك ْم تَ ْش ُكُرو َن‬
19
‫وسى‬ ‫م‬ ‫ا‬ ‫ن‬
َ ‫ي‬
ْ ‫ت‬
َ ‫آ‬
َ ‫ذ‬
ْ ِ‫وإ‬
Ve Musa’ya verdik َ ُ َ
‫اب َوالْ ُف ْرقَا َن‬ ‫ت‬
َ ِ ْ‫ال‬
‫ك‬
Kitabı ve Furkan’ı َ
Umulur ki siz hidayete erersiniz
)53( ‫لَ َعلَّ ُك ْم تَ ْهتَ ُدو َن‬
Hatıla o zaman Musa qavmine dedi
‫وسى لَِق ْوِم ِه‬ َ ‫َوإ ْذ قَ َال ُم‬
ِ

Ey qavmim
‫يَا قَ ْوِم‬
Muhakkak siz nefsinize zulmettiniz
‫إِنَّ ُك ْم ظَلَ ْمتُ ْم أَنْ ُف َس ُك ْم‬
Buzağıyı almakla (tapmak için)
‫بِ ِّاَّتَ ِاذ ُك ُم الْعِ ْج َل‬
Sizi+yaratana tevbe edin
‫فَتُوبُوا إِ ََل بَا ِرئِ ُك ْم‬
Sizin+nefislerinizi öldürün
‫فَاقْ تُلُوا أَنْ ُف َس ُك ْم‬
Bu sizin için hayırlıdır
‫َذلِ ُك ْم َخْي ٌر لَ ُك ْم‬
Yaratıcınızın katında
‫ِعْن َد بَا ِرئِ ُك ْم‬
Ve böylece tevbenizi kabul etti
‫اب َعلَْي ُك ْم‬ َ َ‫فَت‬
ِ‫الر‬
Muhakkak ki o tevbeleri kabul edendir
)54( ‫يم‬
ُ َّ ‫اب‬
‫ح‬ ُ ‫إِنَّهُ ُه َو الت ََّّو‬
Hatıla(yın) o zaman dediniz
‫َوإِ ْذ قُ ْلتُ ْم‬
Ey Musa
‫وسى‬ َ ‫يَا ُم‬
Sana iman etmeyeceğiz
‫ك‬َ َ‫لَ ْن نُ ْؤِم َن ل‬
Allah’ı apaçık görünceye kadar ً‫َح ََّّت نََرى اللَّهَ َج ْهَرة‬
ِ ‫الص‬
ُ‫اع َقة‬ َّ ‫َخ َذتْ ُك ُم‬
Böylece sizi yıldırım aldı َ ‫فَأ‬
20
Ve siz bakıp duruyordunuz
)55( ‫َوأَنْتُ ْم تَ ْنظُُرو َن‬
Sizi dirilttik sonra
‫ُثَّ بَ َعثْ نَا ُك ْم‬
Sizin ölümünüzden sonra
‫ِم ْن بَ ْع ِد َم ْوتِ ُك ْم‬
Umulur ki şükredersiniz
)56( ‫لَ َعلَّ ُك ْم تَ ْش ُكُرو َن‬
Bulutu üzerinize gölge yaptık
‫َوظَلَّْلنَا َعلَْي ُك ُم الْغَ َم َام‬
Üzerinize mene ve selva indirdik
‫الس ْل َوى‬
َّ ‫َوأَنْ َزلْنَا َعلَْي ُك ُم الْ َم َّن َو‬
ِ ‫ُكلُوا ِمن طَيِّب‬
‫ات‬
Temizlerden yiyin َ ْ
Sizi rızıklandırdığımız şeylerden
‫َما َرَزقْ نَا ُك ْم‬
Bize onlar zulmetmediler
‫َوَما ظَلَ ُمونَا‬
Fakat onlar nefislerine zulmediyorlardı
)57( ‫َولَ ِك ْن َكانُوا أَنْ ُف َس ُه ْم يَظْلِ ُمو َن‬
O zaman (hatırla)= biz dedik
‫َوإِ ْذ= قُ ْلنَا‬
Bu kasabaya girin َ‫ْاد ُخلُوا َه ِذ ِه الْ َق ْريَة‬
Ondan yiyin
‫فَ ُكلُوا ِمْن َها‬
Dilediğiniz şekilde
‫ث ِشْئتُ ْم‬ ُ ‫َحْي‬
Bol bol
‫َر َغ ًدا‬
Kapıdan secde ederek girin
‫اب ُس َّج ًدا‬ َ َ‫َو ْاد ُخلُوا الْب‬
Hittatun (Bağışla) deyin ٌ‫َوقُولُوا ِحطَّة‬
Hatalarınızı bağışlayalım
‫نَ ْغ ِف ْر لَ ُك ْم َخطَايَا ُك ْم‬

21
)58( ‫ني‬ ِِ ُ ‫َو َسنَ ِز‬
İyilere arttıracağız َ ‫يد الْ ُم ْحسن‬
‫ين ظَلَ ُموا‬ ِ َّ‫َّل ال‬
Zulmedenler değiştirdiler َ َ ‫فَبَد‬
‫ذ‬
Sözü
‫قَ ْوًَل‬
‫يل ََلُ ْم‬ ِ‫َغي ر الَّ ِذي ق‬
Onlara denilenin haricine َ َْ
‫ين ظَلَ ُموا‬ ِ َّ‫فَأَنْزلْنا علَى ال‬
‫ذ‬
Zalimlerin üzerine indirdik َ َ ََ
Gökten bir pislik
‫الس َم ِاء‬َّ ‫ِر ْجًزا ِم َن‬
(Fasıklıklarından) Yoldan
çıkmalarından dolayı
)59( ‫ِِبَا َكانُوا يَ ْف ُس ُقو َن‬
(Hatırla!) o zaman
‫َوإِ ِذ‬
Musa su istedi
‫وسى‬ َ ‫استَ ْس َقى ُم‬ ْ
Onun (kendi) kavmi için
‫لَِق ْوِم ِه‬
Biz dedik
‫فَ ُق ْلنَا‬
‫اْلَ َجَر‬
ْ ‫اك‬ َ‫ص‬ ِ
َ َ‫ب ب‬
‫ع‬ ْ ‫اض ِر‬ ْ
Senin asan ile taşa vur

Hemen ondan fışkırdı


‫ت ِمْن ُه‬ ْ ‫فَانْ َف َجَر‬
On iki pınar
‫اثْنَتَا َع ْشَرةَ َعْي نًا‬
Bildi
‫قَ ْد َعلِ َم‬
Her insan
‫ُك ُّل أُنَاس‬
Onların (kendilerinin) içme yerini
‫َم ْشَربَ ُه ْم‬
Yiyin için Allahın rızkından
‫ُكلُوا َوا ْشَربُوا ِم ْن ِرْزِق اللَّ ِه‬

22
Yeryüzünde kalkışmayın
(bozgunculuk çıkarmayın)
ِ ‫َوََل تَ ْعثَ ْوا ِِف ْاْل َْر‬
‫ض‬
)61( ‫ين‬ ‫د‬ِ ‫م ْف ِس‬
Bozguncular(olarak) َ ُ
O zaman siz dediniz
‫َوإِ ْذ قُ ْلتُ ْم‬
Ey Musa
‫وسى‬ َ ‫يَا ُم‬
Biz sabredemeyeceğiz
‫صِ َِب‬ْ َ‫لَ ْن ن‬
‫احد‬ ِ ‫علَى طَعام و‬
Bir yemek üzere َ َ َ
Bize dua et
‫فَ ْادعُ لَنَا‬
Rabbine
‫ك‬
َ َّ‫َرب‬
Bizim için çıkarsın
‫ُُيْر ِْج لَنَا‬
ِ
Yeryüzünün bitirdiklerinden
‫ض‬
ُ ‫ت ْاْل َْر‬ ُ ِ‫ِمَّا تُْنب‬
Onun baqlasından
‫ِم ْن بَ ْقلِ َها‬
Acurundan
‫َوقِثَّائِ َها‬
‫وم َها‬ِ ُ‫وف‬
Onun sarımsağından َ
Mercimeğinden
‫َو َع َد ِس َها‬
Soğanından
‫صلِ َها‬ َ َ‫َوب‬
Dedi
‫قَ َال‬
Siz değiştirmek mi istiyorsunuz
‫أَتَ ْستَْب ِدلُو َن‬
Aşağı olan şeyi
‫الَّ ِذي ُه َو أ َْد ََن‬

23
Hayırlı olan şey ile
‫بِالَّ ِذي ُه َو َخْي ٌر‬
‫صًرا‬ ِ ‫اهبِطُوا‬
‫م‬
Şehre inin ْ ْ
İstediğiniz şey sizin için (orada)
‫فَِإ َّن لَ ُك ْم َما َسأَلْتُ ْم‬
Onların üzerine eziklik ve aşağılık ِّ ‫ت َعلَْي ِهم‬
ُ‫الذلَّةُ َوالْ َم ْس َكنَة‬ ْ َ‫ض ِرب‬
ُ ‫َو‬
kompleksi vuruldu ُ
Onlar döndüler
‫َوبَاءُوا‬
Allah’dan bir gazap ile
‫ضب ِم َن اللَّ ِه‬ َ َ‫بِغ‬
‫ك‬ ِ‫َذل‬
Şu (bu) َ
Onların olmaları ile(olmalarından
dolayı)
‫بِأَنَّ ُه ْم َكانُوا‬
‫ات اللَّ ِه‬ ِ ‫ي ْك ُفرو َن بَِآي‬
Allah’ın ayetlerine küfrediyorlar َ ُ َ
Peygamberleri öldürüyorlar َ ِّ‫َويَ ْقتُلُو َن النَّبِي‬
‫ني‬
Hak dışında
ْ ‫بِغَ ِْْي‬
‫اْلَ ِّق‬
‫ص ْوا‬ ‫ع‬ ‫ا‬ ‫ِب‬ِ‫ك‬ ِ‫َذل‬
Şu (bu) isyan etmelerinden dolayı َ َ َ َ
Ve onlar aşırı gidenlerden oldular
)61( ‫َوَكانُوا يَ ْعتَ ُدو َن‬
‫ين آَ َمنُوا‬ ِ َّ‫إِ َّن ال‬
‫ذ‬
Muhakkak ki iman edenler َ
‫ادوا‬ ‫ه‬ ‫ين‬ ِ َّ‫وال‬
‫ذ‬
Ve Yahudiler َُ َ َ
Ve Nasaralar
‫َّص َارى‬
َ ‫َوالن‬
‫ني‬ ِ‫الصابِئ‬
Ve Sabiinler َ َّ ‫َو‬
Kim Allah’a iman ederse
‫َم ْن آَ َم َن بِاللَّ ِه‬

24
Ve ahret gününe
‫َوالْيَ ْوِم ْاْلَ ِخ ِر‬
‫اْلًا‬ِ ‫وع ِمل ص‬
Ve Salih (olarak) amel ederse َ َ ََ
Onlar için ecir (vardır)
‫َجُرُه ْم‬ ْ ‫فَلَ ُه ْم أ‬
Rablerinin katında
‫ِعْن َد َرِِّّبِ ْم‬
Onlara korku yoktur
‫ف َعلَْي ِه ْم‬ ٌ ‫َوََل َخ ْو‬
Onlar hüzünlenmeyecektir
)62( ‫َوََل ُه ْم َُْيَزنُو َن‬
O zaman biz sizin misakınızı almıştık
‫َخ ْذنَا ِميثَاقَ ُك ْم‬ َ ‫َوإِ ْذ أ‬
Sizin üzerinize turu yükseltmiştik
‫َوَرفَ ْعنَا فَ ْوقَ ُك ُم الطُّ َور‬
Size verdiklerimizi alın(demiştik)
‫ُخ ُذوا َما آَتَ ْي نَا ُك ْم‬
Kuvvet ile (kuvvetli bir şekilde)
‫بِ ُق َّوة‬
Ve onun içinde bulunan zikredin
‫َواذْ ُكُروا َما فِ ِيه‬
Umulur ki sakınırsınız
)63( ‫لَ َعلَّ ُك ْم تَتَّ ُقو َن‬
ِ ِ
Bundan sonra döndünüz
‫ك‬َ ‫ُثَّ تَ َولَّْيتُ ْم ِم ْن بَ ْعد َذل‬
Allah’ın sizin üzerinize olan faldı
olmasaydı
‫ض ُل اللَّ ِه َعلَْي ُك ْم‬ ْ َ‫فَلَ ْوََل ف‬
Ve rahmeti (olmasaydı) ُ‫َوَر ْْحَتُه‬
)64( ‫ين‬ ِ
‫ر‬ ِ ‫اْل‬
‫اس‬ ْ ‫ن‬ ‫م‬ِ ‫لَ ُكْنتُم‬
Hüsrana uğrayanlardan olurdunuz َ َ َ ْ
Muhakkak siz bildiniz
‫َولََق ْد َعلِ ْمتُ ُم‬
‫ين ْاعتَ َد ْوا ِمْن ُك ْم‬ ِ َّ‫ال‬
‫ذ‬
Sizden aşırılığa gidenleri َ
25
ِ ‫السب‬
Cumartesinde
‫ت‬ ْ َّ ‫ِِف‬
Biz onlara dedik
‫فَ ُق ْلنَا ََلُ ْم‬
)65( ‫ني‬ِِ ِ
Aşağılık maymunlar olun َ ‫ُكونُوا قَرَد ًة َخاسئ‬
Onu bir ceza (ibret) kıldık
‫اها نَ َك ًاَل‬ َ َ‫فَ َج َع ْلن‬
‫ني يَ َديْ َها‬ ‫ب‬ ‫ا‬ ‫م‬ ِ‫ل‬
İki elinin arasındakilere َْ َ َ
Ve arkasındakilere
‫َوَما َخ ْل َف َها‬
)66( ‫ني‬ ِ ‫ومو ِعظَةً لِْلمت‬
‫َّق‬
Muttaqıler bir öğüt olarak َ ُ ََْ
‫وسى‬ ِ
(Hatırla!) o zaman Musa dedi َ ‫َوإ ْذ قَ َال ُم‬
Onun kavmine
‫لَِق ْوِم ِه‬
Muhakkak Allah emrediyor
‫إِ َّن اللَّهَ يَأْ ُمُرُك ْم‬
Bir inek boğazlamayı
‫أَ ْن تَ ْذ َِبُوا بَ َقَرًة‬
‫َّخ ُذنَا ُهُزًوا‬ ِ ‫قَالُوا أَتَت‬
‘’Bizi alaya mı alıyorsun’’ dediler

Allah’a sığınırım dedi


‫َعوذُ بِاللَّ ِه‬ ُ ‫قَ َال أ‬
)67( ‫ني‬ِ ِ ْ ‫أَ ْن أَ ُكو َن ِمن‬
Cahillerden olmaktan َ ‫اْلَاهل‬ َ
Onlar dediler
‫قَالُوا‬
Bizim için senin rabbine dua et
‫ك‬
َ َّ‫ْادعُ لَنَا َرب‬
Bizim için açıklasın
‫ني لَنَا‬
ْ ِّ َ‫يُب‬
O nedir?
‫َما ِه َي‬

26
Dedi?
‫قَ َال‬
Muhakkak o diyor
‫ول‬ُ ‫إِنَّهُ يَ ُق‬
Muhakkak o bir inektir ٌ‫إِنَّ َها بَ َقَرة‬
O yaşlı değil
‫ض‬ ٌ ‫ََل فَا ِر‬
Geç de değil
‫َوََل بِ ْكٌر‬
‫ك‬ ِ ‫عوا ٌن ب‬
Bunun arasında َ ‫ني َذل‬
َْ َ َ َ
Emrolunduğunuz şeyi acele yapın
)68( ‫فَافْ َعلُوا َما تُ ْؤَمُرو َن‬
Onlar dediler
‫قَالُوا‬
Bizim için rabbine dua et
‫ك‬
َ َّ‫ْادعُ لَنَا َرب‬
Bizim için açıklasın
‫ني لَنَا‬
ْ ِّ َ‫يُب‬
Onun rengi ne?
‫َما لَ ْونُ َها‬
Dedi
‫قَ َال‬
O diyor
ُ ‫إِنَّهُ يَ ُق‬
‫ول‬
O bir inektir ٌ‫إِنَّ َها بَ َقَرة‬
Onun rengi parlak sarıdır
‫ص ْفَراءُ فَاقِ ٌع لَ ْونُ َها‬ َ
)69( ‫ين‬ ِ
‫ر‬ ِ ‫تَسُّر الن‬
‫َّاظ‬
Görenlere huzur(mutluluk verir) َ ُ
Dediler
‫قَالُوا‬
Bizim için rabbine dua et
‫ك‬
َ َّ‫ْادعُ لَنَا َرب‬
27
Bizim için açıklasın
‫ني لَنَا‬
ْ ِّ َ‫يُب‬
O nedir
‫َما ِه َي‬
Muhakkak inek bizim üzerimize
müteşabih
‫إِ َّن الْبَ َقَر تَ َشابَهَ َعلَْي نَا‬
Ve biz böylece Allah dilerse hidayete
erenlerden oluruz
)71( ‫َوإِنَّا إِ ْن َشاءَ اللَّهُ لَ ُم ْهتَ ُدو َن‬
Dedi
‫قَ َال‬
Muhakkak o diyor
‫ول‬ُ ‫إِنَّهُ يَ ُق‬
O bir inektir ٌ‫إِنَّ َها بَ َقَرة‬
O zelil değildir
‫ول‬ٌ ُ‫ََل َذل‬
‫ض‬ ِ
Yeri sürerek َ ‫تُثْيُ ْاْل َْر‬
Ekin sulamamıştır
‫ث‬ ْ ‫َوََل تَ ْس ِقي‬
َ ‫اْلَْر‬
Salimdir onda bir alamet yoktur
‫ُم َسلَّ َمةٌ ََل ِشيَةَ فِ َيها‬
Dediler
‫قَالُوا‬
ْ ِ‫ت ب‬
‫اْلَ ِّق‬ ‫ئ‬
ْ ‫ج‬ِ ‫ْاْلَ َن‬
İşte şimdi haqq ile geldin َ
Ve böylece boğazladılar
‫وها‬
َ ُ‫فَ َذ َِب‬
Az daha yapmayacaklardı
)71( ‫ادوا يَ ْف َعلُو َن‬ُ ‫َوَما َك‬
(hatırla) o zaman siz bir nefis
öldürmüştünüz
‫َوإِ ْذ قَتَ ْلتُ ْم نَ ْف ًسا‬
Birbirinizle atıştınız
‫فَ َّاد َارأُُْْت فِ َيها‬
Allah çıkarıcıdır ٌ ‫َواللَّهُ ُمُْر‬
‫ِج‬

28
Sizin gizlediklerinizi
)72( ‫َما ُكْنتُ ْم تَ ْكتُ ُمو َن‬
Ve biz dedik vurun bir parçası
onun(ineğin) bir parçası ile
‫اض ِربُوهُ بِبَ ْع ِض َها‬
ْ ‫فَ ُق ْلنَا‬
‫ك‬ ِ
İşte bu şekilde َ ‫َك َذل‬
Allah ölüyü diriltir
‫ُُْييِي اللَّهُ الْ َم ْوتَى‬
Size ayetlerini gösterir
‫َويُِري ُك ْم آَيَاتِِه‬
Umulur ki aqledersiniz
)73( ‫لَ َعلَّ ُك ْم تَ ْع ِقلُو َن‬
Sonra, qalbleriniz katılaştı
‫ت قُلُوبُ ُك ْم‬ ْ ‫ُثَّ قَ َس‬
ِ ِ
Bundan sonra
‫ك‬ َ ‫ِم ْن بَ ْعد َذل‬
ِ‫اْلِ َجارة‬ ِ
O bir taş gibi (oldu) َ ْ ‫فَه َي َك‬
Yada taştan daha sert
‫َش ُّد قَ ْس َوًة‬
َ ‫أ َْو أ‬
ِ‫اْلِ َجارة‬ ْ ‫ن‬ ِ ‫وإِ َّن‬
‫م‬
Muhakkak (nice) taşlar vardır ki َ َ َ
Ondan nehirler fışkırır
‫لَ َما يَتَ َف َّجُر ِمْنهُ ْاْلَنْ َه ُار‬
Muhakkak Ondan(taşlardan) (niceleri)
(vardır ki)
‫َوإِ َّن ِمْن َها‬
Yarılır
َّ ‫لَ َما يَش‬
‫َّق ُق‬
‫اء‬ ‫م‬ ‫ل‬
ْ ‫ا‬ ‫ه‬ ‫ن‬
ْ ِ ‫فَيخرج‬
‫م‬
Ve böylece ondan sular fışkırır ُ َ ُ ُ ُْ َ
Muhakkak Ondan(taşlardan) (niceleri)
(vardır ki)
‫َوإِ َّن ِمْن َها‬
Allah’ın haşyetinden aşağı iner
‫ط ِم ْن َخ ْشيَ ِة اللَّ ِه‬ ُ ِ‫لَ َما يَ ْهب‬
Allah yaptıklarınızdan gafil değildir
)74( ‫َوَما اللَّهُ بِغَافِل َع َّما تَ ْع َملُو َن‬

29
Siz umuyor musunuz?
‫أَفَتَطْ َم ُعو َن‬
Size iman etmelerini
‫أَ ْن يُ ْؤِمنُوا لَ ُك ْم‬
Muhakkak onlardan bir grup
‫يق ِمْن ُه ْم‬ ٌ ‫َوقَ ْد َكا َن فَ ِر‬
Allah’ın kelamını işitirler
‫يَ ْس َم ُعو َن َك ََل َم اللَّ ِه‬
Sonra onu tarif ederler ُ‫ُثَّ ُُيَِّرفُونَه‬
…dikten sonra
‫ِم ْن بَ ْع ِد َما‬
Akıl (ettikten sonra) ُ‫َع َقلُوه‬
Onlar bildiği halde
)75( ‫َوُه ْم يَ ْعلَ ُمو َن‬
.... Dığı zaman
‫َوإِ َذا‬
‫ين آَ َمنُوا‬‫ذ‬ِ َّ‫لَ ُقوا ال‬
İman edenlerle karşılaştıkları zaman َ
İman ettik derler
‫قَالُوا آَ َمنَّا‬
Bazısı bazısı ile yalnız kaldığı zaman
‫ض ُه ْم إِ ََل بَ ْعض‬ُ ‫َوإِ َذا َخ ََل بَ ْع‬
Siz onlarla konuşuyor musunuz?
‫قَالُوا أ ََُتَ ِّدثُونَ ُه ْم‬
Allah’ın aleyhinize fethi-ni
‫ِِبَا فَتَ َح اللَّهُ َعلَْي ُك ْم‬
Onunla size hüccet getirmeleri için
‫اجوُك ْم بِِه‬ ُّ ‫لِيُ َح‬
Rabbinizin katında
‫ِعْن َد َربِّ ُك ْم‬
Aqletmiyor musunuz?
)76( ‫أَفَ ََل تَ ْع ِقلُو َن‬
Onlar bilmiyorlar mı?
‫أ ََوََل يَ ْعلَ ُمو َن‬

30
Muhakkak Allah bilir
‫َن اللَّهَ يَ ْعلَ ُم‬ َّ ‫أ‬
Gizledikleri şeyi
‫َما يُ ِسُّرو َن‬
Ve açığa çıkardıklarını da
)77( ‫َوَما يُ ْعلِنُو َن‬
Onlardan bazıları ümmilerdir
‫َوِمْن ُه ْم أ ُِّميُّو َن‬
‫اب‬ ِ
Kitabı bilmezler َ َ‫ََل يَ ْعلَ ُمو َن الْكت‬
Kuruntular hariç َّ‫إََِّل أ ََم ِاين‬
Onlar zandan başka bir şey üzere
değillerdir
)78( ‫َوإِ ْن ُه ْم إََِّل يَظُنُّو َن‬
Veyl olsun
‫فَ َويْ ٌل‬
Kitabı elleri ile yazanlara
‫اب بِأَيْ ِدي ِه ْم‬
َ
َِ ْ‫لِلَّ ِذين ي ْكتُبو َن ال‬
‫ت‬‫ك‬ ُ ََ
Sonra diyenlere
‫ُثَّ يَ ُقولُو َن‬
Bu Allah katından
‫َه َذا ِم ْن ِعْن ِد اللَّ ِه‬
Onu satmak için
‫لِيَ ْشتَ ُروا بِِه‬
A bir paraya
‫ََثَنًا قَلِ ًيَل‬
Onlar için veyl olsun
‫فَ َويْ ٌل ََلُ ْم‬
‫ت أَيْ ِدي ِه ْم‬ ‫ب‬ ‫ت‬‫ك‬َ ‫ا‬ َّ
‫ِم‬ِ
Ellerli ile yazdıklarına َْ َ
Onlara veyl olsun
‫َوَويْ ٌل ََلُ ْم‬
Ve kazanmış oldukları şeylere
)79( ‫ِِمَّا يَ ْك ِسبُو َن‬
Ve dediler
‫َوقَالُوا‬

31
Ateş bize dokunmayacak
‫َّار‬
ُ ‫لَ ْن َُتَ َّسنَا الن‬
Sayılı günler hariç َ ‫إََِّل أَيَّ ًاما َم ْع ُد‬
‫ود ًة‬
Deki Allah katından bir ahit mi
aldınız?
‫قُ ْل أ َََّّتَ ْذ ُُْت ِعْن َد اللَّ ِه َع ْه ًدا‬
‫ف اللَّهُ َع ْه َد ُه‬ ِ
Allah ahdine muhalafet etmeyecektir َ ‫فَلَ ْن ُُيْل‬
Ya da diyor musunuz= Allah üzerine
(aleyhine)
‫أ َْم تَ ُقولُو َن = َعلَى اللَّ ِه‬
Bilmediğiniz şey/ler/i
)81( ‫َما ََل تَ ْعلَ ُمو َن‬
Tam aksine kim kötülük kazanırsa ً‫ب َسيِّئَة‬ َ ‫بَلَى َم ْن َك َس‬
Ve hataları onu kuşatırsa
‫ت بِِه َخ ِطيئَتُ ُه‬ ْ َ‫َحاط‬ َ ‫َوأ‬
İşte onlar ateş ashabıdır
‫اب النَّا ِر‬ ُ ‫َص َح‬ ْ ‫كأ‬ َ ِ‫فَأُولَئ‬
Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır
)81( ‫ُه ْم فِ َيها َخالِ ُدو َن‬
‫ين آَ َمنُوا‬ ِ َّ‫وال‬
‫ذ‬
İman edenlere gelince َ َ
ِ ‫اْل‬
‫ات‬ ِ ‫الص‬ َّ ‫ا‬
‫و‬ ُ‫ل‬‫م‬ِ ‫وع‬
Ve salihatları amel edenlere.. َ ََ
İşte onlar cennet ashabıdırlar
‫اْلَن َِّة‬
ْ ‫اب‬ ُ َْ ‫ح‬ ‫َص‬ ‫أ‬ ‫ك‬
َ ِ‫أُولَئ‬

Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır


)82( ‫ُه ْم فِ َيها َخالِ ُدو َن‬
O zaman, biz bir sağlam söz almıştık َ َ‫َخ ْذنَا ِميث‬
‫اق‬ َ ‫َوإِ ْذ أ‬
‫يل‬ ِ‫ب ِِّن إِسرائ‬
Beni İsrail’den َ َْ َ
َ‫ََل تَ ْعبُ ُدو َن إََِّل اللَّه‬
Allah’tan başkasına ibadet
etmeyeceksiniz (diye)

Ve anne babaya iyi davranacaksınız


‫َوبِالْ َوالِ َديْ ِن إِ ْح َسانًا‬

32
Ve akrabalara
‫َوِذي الْ ُق ْرََب‬
Ve yetimlere
‫َوالْيَتَ َامى‬
ِ ِ‫والْمساك‬
‫ني‬
Ve miskinlere ََ َ
Ve insanlara da güzel söz söyleyin
‫َّاس ُح ْسنًا‬ ِ ‫َوقُولُوا لِلن‬
‫الص ََل َة‬
َّ ‫يموا‬ ِ‫وأَق‬
Ve namazı kılın ُ َ
Ve zekâtı verin
َّ ‫َوآَتُوا‬
‫الزَكا َة‬
Sonra döndünüz
‫ُثَّ تَ َولَّْيتُ ْم‬
Sizden az bir kısmı müstesna
‫إََِّل قَلِ ًيَل ِمْن ُك ْم‬
Ve siz yüz çeviriyorsunuz
)83( ‫ضو َن‬ ُ ‫َوأَنْتُ ْم ُم ْع ِر‬
O zaman ki, biz sizden sağlam bir söz
almıştık
‫َخ ْذنَا ِميثَاقَ ُك ْم‬ َ ‫َوإِ ْذ أ‬
Kanlarınızı dökmeyeceksiniz (diye)
‫ََل تَ ْس ِف ُكو َن ِد َماءَ ُك ْم‬
Kendi nefislerinizi ülkelerinizden
çıkarmayacaksınız )diye)
‫َوََل َُّتْ ِر ُجو َن أَنْ ُف َس ُك ْم ِم ْن ِديَا ِرُك ْم‬
Sonra kabul ettiniz
‫ُثَّ أَقْ َرْرُُْت‬
Ve siz buna şahitlerdiniz
)84( ‫َوأَنْتُ ْم تَ ْش َه ُدو َن‬
Sonra sizler o kimselersiniz ki
‫ُثَّ أَنْتُ ْم َه ُؤََل ِء‬
Kendi nefislerinizi öldürüyorsunuz
‫تَ ْقتُلُو َن أَنْ ُف َس ُك ْم‬
Sizden bir gurubu çıkarıyorsunuz
‫َوَُّتْ ِر ُجو َن فَ ِري ًقا ِمْن ُك ْم‬
Onların ülkelerinden
‫ِم ْن ِديَا ِر ِه ْم‬

33
ِْ ِ‫اهرو َن َعلَْي ِه ْم ب‬
‫اْل ِْث‬ ُ َ َ‫تَظ‬
Onlar üzerine günah ile galibiyet
sağlıyorsunuz

Ve düşmanlık ile
‫َوالْ ُع ْد َو ِان‬
‫ُس َارى‬ ‫أ‬ ‫م‬ ‫ك‬
ُ‫و‬ ‫ت‬
ُ ْ
‫أ‬ ‫ي‬ ‫ن‬ْ ِ‫وإ‬
Eğer size esirler gelirlerse َ ْ َ َ
Fidye alıyorsunuz
‫وه ْم‬
ُ ‫اد‬ُ ‫تُ َف‬
O size haram olduğu halde
‫َوُه َو ُُمََّرٌم َعلَْي ُك ْم‬
‫اج ُه ْم‬ ِ
Onların çıkarılması ُ ‫إ ْخَر‬
Siz kitabın bir kısmına iman ediyor ِ َ‫ض الْ ِكت‬
‫اب‬ ِ ‫أَفَتُ ْؤِمنُو َن بِبَ ْع‬
musunuz?

Bir kısmını da inkar ediyor (mu)sunuz


‫َوتَ ْك ُفُرو َن بِبَ ْعض‬
Cezasına gelince ُ‫فَ َما َجَزاء‬
‫ك ِمْن ُك ْم‬ ِ
Sizden bunu yapanın َ ‫َم ْن يَ ْف َع ُل َذل‬
Ancak dünya hayatında bir rezillik tir
‫اْلَيَ ِاة الدُّنْيَا‬
ْ ‫ي ِِف‬ ٌْ ‫ز‬ ِ ‫إََِّل‬
‫خ‬
Qıyamet günün(de) de
‫َويَ ْوَم الْ ِقيَ َام ِة‬
ِ ‫َش ِّد الْع َذ‬
Şiddetli azaba döndürülürler
‫اب‬ َ َ ‫يَُرُّدو َن إِ ََل أ‬
Allah yaptıklarınızdan gafil değildir
)85( ‫َوَما اللَّهُ بِغَافِل َع َّما تَ ْع َملُو َن‬
‫ين‬ ‫ذ‬ِ َّ‫أُولَئِك ال‬
O kimseler ki َ َ
Dünya hayatını satın alırlar Ahirete
karşı
‫اْلَيَا َة الدُّنْيَا بِ ْاْلَ ِخَرِة‬ ْ ‫ا ْشتَ َرُوا‬
Onlardan azab hafifletilmez
‫اب‬
ُ ‫ف َعْن ُه ُم الْ َع َذ‬ ُ ‫فَ ََل ُُيََّف‬
Onlara yardımda olunmayacaktır
)86( ‫صُرو َن‬ َ ‫َوََل ُه ْم يُْن‬
34
‫اب‬ ِ
Muhakkak Musa’ya kitabı verdik َ َ‫وسى الْكت‬ َ ‫َولََق ْد آَتَ ْي نَا ُم‬
Ondan sonra rasuller ile destekledik ُّ ِ‫َوقَ َّفْي نَا ِم ْن بَ ْع ِد ِه ب‬
‫الر ُس ِل‬
Meryem’in oğlu İsa’ya da beyineler ِ َ‫وآَتَي نَا ِعيسى ابن مرََي الْب يِّ ن‬
‫ات‬
verdik َ َ َْ َ ْ َ ْ َ
Onu ruhul qudus ile destekledik
‫وح الْ ُق ُد ِس‬ِ ‫َوأَيَّ ْدنَاهُ بُِر‬
Size her bir rasul geldiğinde
ٌ ‫أَفَ ُكلَّ َما َجاءَ ُك ْم َر ُس‬
‫ول‬
Nefsinizin hoşuna gitmeyen şey ile
‫ِِبَا ََل تَ ْه َوى أَنْ ُف ُس ُك ُم‬
Kibirlendiniz
‫استَ ْكبَ ْرُُْت‬
ْ
(Onlardan) bir gurubu yalanladınız
‫فَ َف ِري ًقا َك َّذبْتُ ْم‬
(Rasullerden) bir gurubu
öldürüyorsunuz
)87( ‫َوفَ ِري ًقا تَ ْقتُلُو َن‬
Dediler
‫َوقَالُوا‬
Kalbimiz örtülü
‫ف‬ ٌ ‫قُلُوبُنَا ُغ ْل‬
Bilakis Allah onlara küfürlerinden
dolayı lanet etmiştir
‫بَ ْل لَ َعنَ ُه ُم اللَّهُ بِ ُك ْف ِر ِه ْم‬
Ne kadar az iman ediyorsunuz
)88( ‫فَ َقلِ ًيَل َما يُ ْؤِمنُو َن‬
Onlara geldiği zaman
‫َولَ َّما َجاءَ ُه ْم‬
Allah katından bir kitab
‫اب ِم ْن ِعْن ِد اللَّ ِه‬ ٌ ‫ت‬
َ ِ‫ك‬

Onlarla birlikte olanı tasdikleyen


‫ِّق لِ َما َم َع ُه ْم‬ٌ ‫صد‬ َ ‫ُم‬
Ve onlar önceden
‫َوَكانُوا ِم ْن قَ ْب ُل‬
‫ين َك َفُروا‬ ِ َّ‫يست ْفتِحو َن علَى ال‬
‫ذ‬
Kâfirler üzerine fetih istiyorlardı َ َ ُ َْ َ
35
Bildikleri şey kendilerine geldiği
zaman
‫فَلَ َّما َجاءَ ُه ْم َما َعَرفُوا‬
Ona küfrettiler
‫َك َفُروا بِِه‬
)89( ‫ين‬ ِ
‫ر‬ ِ‫فَلَعنةُ اللَّ ِه علَى الْ َكاف‬
Allah’ın laneti kâfirler üzerinedir َ َ َْ
Nefislerine satın aldıkları şey ne kadar
kötüdür
‫بِْئ َس َما ا ْشتَ َرْوا بِِه أَنْ ُف َس ُه ْم‬
Onları küfretmesi
‫أَ ْن يَ ْك ُفُروا‬
Allahın indirdiğine asi olarak
‫ِِبَا أَنْ َزَل اللَّهُ بَ ْغيًا‬
Ve Allah’ın fadlından indirmesine
‫ضلِ ِه‬ْ َ‫أَ ْن يُنَ ِّزَل اللَّهُ ِم ْن ف‬
Kullarından dilediği kimsenin üzerine
‫َعلَى َم ْن يَ َشاءُ ِم ْن ِعبَ ِاد ِه‬
Gadabtan gadaba döndürüldüler
‫ضب‬ َ ‫ضب َعلَى َغ‬ َ َ‫فَبَاءُوا بِغ‬
ِ‫ولِْل َكاف‬
Kâfirler için alçaltıcı bir azab vardır
)91( ‫ني‬ ٌ ‫اب ُم ِه‬ ٌ ‫ين َع َذ‬ َ ِ
‫ر‬ َ
‫يل ََلُ ْم‬ ِ‫وإِ َذا ق‬
Onlara denildiği zaman َ َ
İman edin
‫آَِمنُوا‬
Allah’ın indirdiğine
‫ِِبَا أَنْ َزَل اللَّ ُه‬
Dediler
‫قَالُوا‬
Bize indirilene iman ederiz
‫نُ ْؤِم ُن ِِبَا أُنْ ِزَل َعلَْي نَا‬
ِ
Onun gerisinde olana küfrediyorlar ُ‫َويَ ْك ُفُرو َن ِبَا َوَراءَه‬
O haqq’dır
‫اْلَ ُّق‬
ْ ‫َوُه َو‬
Onlarla olanı tasdik eden
‫ص ِّدقًا لِ َما َم َع ُه ْم‬ َ ‫ُم‬
36
Deki
‫قُ ْل‬
Niçin Allah’ın peygamberlerini
öldürüyorsunuz
‫فَلِ َم تَ ْقتُلُو َن أَنْبِيَاءَ اللَّ ِه‬
Önceden
‫ِم ْن قَ ْب ُل‬
)91( ‫ني‬ ِ‫إِ ْن ُكْنتُم م ْؤِمن‬
Eğer gerçekten iman etmişseniz َ ُْ
Muhakkak Musa size gelmişti
‫وسى‬ َ ‫َولََق ْد َجاءَ ُك ْم ُم‬
ِ َ‫بِالْب يِّ ن‬
‫ات‬
Beyineler ile َ
Sonra buzağıyı aldınız
‫ُثَّ َّاَّتَ ْذ ُُتُ الْعِ ْج َل‬
Ondan sonra
‫ِم ْن بَ ْع ِد ِه‬
Ve sizler zalimler olduğunuz halde
)92( ‫َوأَنْتُ ْم ظَالِ ُمو َن‬
O zaman biz sizden sağlam bir söz
almıştık
‫َخ ْذنَا ِميثَاقَ ُك ْم‬ َ ‫َوإِ ْذ أ‬
Sizin üzerinize turu yükseltmiştik
‫َوَرفَ ْعنَا فَ ْوقَ ُك ُم الطُّ َور‬
Size verdiğimi kuvvetle alın
‫ُخ ُذوا َما آَتَ ْي نَا ُك ْم بِ ُق َّوة‬
Dinleyin (itaat edin)
‫اَسَ ُعوا‬
ْ ‫َو‬
‫صْي نَا‬ ِ
İşittik ve isyan ettik dediler َ ‫قَالُوا ََس ْعنَا َو َع‬
Kalplerine buzağı içirildi
‫َوأُ ْش ِربُوا ِِف قُلُوِّبِِ ُم الْعِ ْج َل‬
Küfürleri ile
‫بِ ُك ْف ِرِه ْم‬
Deki
‫قُ ْل‬
Sizin imanınız size ne kötü emrediyor
‫بِْئ َس َما يَأْ ُمُرُك ْم بِِه إَِيَانُ ُك ْم‬

37
ِِ
Eğer mü’minlerden iseniz َ ‫إِ ْن ُكْنتُ ْم ُم ْؤمن‬
)93( ‫ني‬
Deki
‫قُ ْل‬
‫َّار ْاْلَ ِخَرةُ ِعْن َد اللَّ ِه‬
‫الد‬
ُ ُ ‫م‬ ‫ك‬ُ ‫ل‬
َ ‫ت‬ْ ‫ن‬
َ ‫ا‬ ‫ك‬
َ ‫ن‬ْ ِ‫إ‬
Deki eğer Allah katında ahret yurdu
ً‫صة‬ ِ‫خال‬
size mahsus ise َ َ
ِ ‫ون الن‬
‫َّاس‬ ِ ‫ِمن د‬
İnsanların haricinde ُ ْ
Ölümü temenni edin
‫ت‬َ ‫فَتَ َمن َُّوا الْ َم ْو‬
)94( ‫ني‬ ِ‫إِ ْن ُكْنتم ص ِادق‬
Eğer sadıklardan iseniz َ َ ُْ
Onu ebediyen temenni edemeyecekler
‫َولَ ْن يَتَ َمن َّْوهُ أَبَ ًدا‬
Elleri ile işlediklerinden dolayı
‫ت أَيْ ِدي ِه ْم‬ ْ َ ‫َّم‬‫د‬ ‫ق‬
َ ‫ا‬َ ِ
‫ِب‬
ِِ ِ‫واللَّه عل‬
Allah zalimleri bilicidir (bilendir)
)95( ‫ني‬ َ ‫يم بِالظَّالم‬ ٌ َُ َ
Sen onları bulacaksın
‫َولَتَ ِج َدنَّ ُه ْم‬
İnsanların en hırslısı
ِ ‫ص الن‬
‫َّاس‬ َ ‫َحَر‬ ْ‫أ‬
Hayata
‫َعلَى َحيَاة‬
‫ين أَ ْشَرُكوا‬ ِ َّ‫وِمن ال‬
‫ذ‬
Müşriklerden bazıları var ki َ َ َ
Onlardan her birisi ister
‫َح ُد ُه ْم‬ َ ‫يَ َوُّد أ‬
Keşke yaşasa bin sen
‫ف َسنَة‬ َ ْ‫لَ ْو يُ َع َّمُر أَل‬
ِ ‫وما ُهو ِِبَُز ْح ِزِح ِه ِمن الْع َذ‬
‫اب‬
Onları azaptan uzaklaştırmaz/mayacak َ َ َ ََ
Ömürlerinin uzun olması
(ömürlenmeleri)
‫أَ ْن يُ َع َّمَر‬

38
Allah onların yaptıklarını görür
)96( ‫صْيٌ ِِبَا يَ ْع َملُو َن‬
ِ ‫واللَّه ب‬
َُ َ
De ki
‫قُ ْل‬
‫يل‬ ِِِْ‫َم ْن َكا َن َع ُد ًّوا ْل‬
‫ِب‬
Kim Cebrail’e düşman olursa َ
Ki o onu kalbine indirmiştir
‫ك‬َ ِ‫فَِإنَّهُ نََّزلَهُ َعلَى قَ ْلب‬
Allahın izni ile
‫بِِإ ْذ ِن اللَّ ِه‬
‫ني يَ َديِْه‬ ِ
َْ َ‫ص ِّدقًا ل َما ب‬ َ ‫ُم‬
İki elinin arasındakini (önündekini)
tasdik edici olarak

Ve hidayet olarak
‫َوُه ًدى‬
)97( ‫ني‬ ِِ ِ
Mü’minleri müjdeler olsun َ ‫َوبُ ْشَرى ل ْل ُم ْؤمن‬
Kim Allah’a düşman olursa
‫َم ْن َكا َن َع ُد ًّوا لِلَّ ِه‬
Ve meleklerine
‫َوَم ََلئِ َكتِ ِه‬
Ve rasullerine
‫َوُر ُسلِ ِه‬
‫يل‬ ‫ِب‬ِْ ‫وِج‬
Ve Cebrail’e َ َ
Ve Mikail’e
‫َوِمي َك َال‬
)98( ‫ين‬ِ
‫ر‬ ِ‫فَِإ َّن اللَّه ع ُدو لِْل َكاف‬
Muhakkak Allah kafirlerin düşmanıdır َ ََ
Muhakkak sana indirdik
‫ك‬ َ ‫َولََق ْد أَنْ َزلْنَا إِلَْي‬
Apaçık ayetler
‫آَيَات بَيِّ نَات‬
Onu inkar etmez
‫َوَما يَ ْك ُفُر ِِّبَا‬
)99( ‫اس ُقو َن‬ ِ ‫إََِّل الْ َف‬
Fasıklar müstesna

39
Her bir sağlam ahit verdiklerinde
‫اه ُدوا َع ْه ًدا‬ َ ‫أ ََوُكلَّ َما َع‬
Onlardan bir gurup onu attı
‫يق ِمْن ُه ْم‬ ٌ ‫نَبَ َذهُ فَ ِر‬
Bilakis onların çoğu iman etmezler
)111( ‫بَ ْل أَ ْكثَ ُرُه ْم ََل يُ ْؤِمنُو َن‬
Onlara bir rasul geldiği zaman
‫ول‬ٌ ‫َولَ َّما َجاءَ ُه ْم َر ُس‬
Allah katından
‫ِم ْن ِعْن ِد اللَّ ِه‬
Yanlarında olanı tasdik edici olarak
‫ِّق لِ َما َم َع ُه ْم‬ ٌ ‫صد‬ َ ‫ُم‬
‫اب‬َِ ْ‫نَب َذ فَ ِريق ِمن الَّ ِذين أُوتُوا ال‬
‫ت‬‫ك‬
Kitap verilenlerden bir grup attı َ َ َ ٌ َ
Allahın kitabını sırtlarının arkasına
‫اب اللَّ ِه َوَراءَ ظُ ُهوِرِه ْم‬ َ ‫ت‬
َ ِ‫ك‬

Sanki onlar bilmiyorlarmış gibi


)111( ‫َكأَنَّ ُه ْم ََل يَ ْعلَ ُمو َن‬
Tabi oldular
‫َواتَّبَ ُعوا‬
Şeytanların okuduklarına/takip ‫ني‬ ِ ‫ما تَ ْت لُو الشَّي‬
‫اط‬
ettiklerine ُ َ َ
‫ك ُسلَْي َما َن‬ ِ ‫َعلَى م ْل‬
Süleyman’ın mülkü üzerinde ُ
Süleyman küfretmedi
‫َوَما َك َفَر ُسلَْي َما ُن‬
‫ني‬ ِ ِ
Fakat şeytanlar َ ‫َولَك َّن الشَّيَاط‬
Küfretti (kafir oldu)
‫َك َفُروا‬
İnsanlara sihri öğretiyorlar
‫الس ْحَر‬ َ ‫يُ َعلِّ ُمو َن الن‬
ِّ ‫َّاس‬
ِ ْ ‫وَما أُنْ ِزَل َعلَى الْملَ َك‬
‫ني‬
Ve iki meleğe indirileni َ َ
Babil de
‫بِبَابِ َل‬

40
Harut ve Marut
‫وت‬
َ ‫وت َوَم ُار‬
َ ‫َه ُار‬
ِ ‫وما ي علِّم‬
‫ان‬
O ikisi öğretmiyorlar َ َُ َ َ
‫َحد‬ ِ
Bir kimseye (hiç kimseye) َ ‫م ْن أ‬
Deyinceye kadar
‫َح ََّّت يَ ُق َوَل‬
Muhakkak ki biz fitneyiz ٌ‫إََِّّنَا ََْن ُن فِْت نَة‬
Küfretme
‫فَ ََل تَ ْك ُف ْر‬
Onlar öğreniyorlar o ikisinden
‫فَيَتَ َعلَّ ُمو َن ِمْن ُه َما‬
Kişi ile onun eşinin arasını ayıran şeyi
‫ني الْ َم ْرِء َوَزْوِج ِه‬ ِ
َْ َ‫َما يُ َفِّرقُو َن بِه ب‬
Onlar zarar verici değildir
‫ين بِِه‬
َ ‫ض ِّار‬ َ ِ‫َوَما ُه ْم ب‬
‫َحد‬ ‫أ‬ ‫ن‬ ‫م‬ِ
Hiç kimseye َ ْ
Allah’ın izni hariç
‫إََِّل بِِإ ْذ ِن اللَّ ِه‬
Ve öğreniyorlar
‫َويَتَ َعلَّ ُمو َن‬
Onlara zarar vermeyeni
‫ضُّرُه ْم‬
ُ َ‫َما ي‬
Ve fayda vermeyeni
‫َوََل يَْن َف ُع ُه ْم‬
Ve onlar bildiler
‫َولََق ْد َعلِ ُموا‬
Onu satın alan kişi için var ُ‫لَ َم ِن ا ْشتَ َراه‬
Onun için ahrette bir pay yoktur
‫َما لَهُ ِِف ْاْلَ ِخَرِة ِم ْن َخ ََلق‬
‫س‬ ‫ئ‬ْ ِ‫ولَب‬
Ne kadar kötü َ َ
41
O nefislerini sattıkları şey ne kadar
kötüdür
‫َما َشَرْوا بِِه أَنْ ُف َس ُه ْم‬
Şayet bilseler
)112( ‫لَ ْو َكانُوا يَ ْعلَ ُمو َن‬
Şayet onlar
‫َولَ ْو أَنَّ ُه ْم‬
İman etseler
‫آَ َمنُوا‬
Ve sakınsalar
‫َواتَّ َق ْوا‬
Allah katından daha sevaplanmış
(olurlardı)
‫لَ َمثُوبَةٌ ِم ْن ِعْن ِد اللَّ ِه‬
(daha) hayırlı
‫َخْي ٌر‬
Şayet bilselerdi
)113( ‫لَ ْو َكانُوا يَ ْعلَ ُمو َن‬
‫ين آَ َمنُوا‬ ِ َّ‫يا أَيُّها ال‬
‫ذ‬
Ey iman edenler َ َ َ
ِ ‫ََل تَ ُقولُوا ر‬
‫اعنَا‬
‘’Bizi gözet’’ demeyin َ
‘’Bize bak’’ deyin
‫َوقُولُوا انْظُْرنَا‬
Dinleyin (itaat edin)
‫اَسَ ُعوا‬
ْ ‫َو‬
)114( ‫يم‬ِ‫ولِْل َكافِ ِرين ع َذاب أَل‬
Kafirler için elim bir azab vardır ٌ ٌ َ َ َ
İstemez
‫َما يَ َوُّد‬
ِ َ‫الَّ ِذين َك َفروا== ِمن أ َْه ِل الْ ِكت‬
‫اب‬
O kafirler ki==ehl-i kitaptan ْ ُ َ
ِ
Ve Müşriklerde(istemezler) َ ‫َوََل الْ ُم ْش ِرك‬
‫ني‬
Sizin üzerinize bir hayr (iyilik)
indirilmesini
‫أَ ْن يُنَ َّزَل َعلَْي ُك ْم ِم ْن َخ ْْي‬
Rabbinizden
‫ِم ْن َربِّ ُك ْم‬

42
Allah rahmetini mahsus kılar
‫ص بَِر ْْحَتِ ِه‬ُّ َ‫َواللَّهُ َُيْت‬
Dilediği kimseye ُ‫َم ْن يَ َشاء‬
Allah büyük fazilet sahibidir
)115( ‫ض ِل الْ َع ِظي ِم‬ ْ ‫َواللَّهُ ذُو الْ َف‬
Eğer bir ayeti neshedersek
‫َما نَْن َس ْخ ِم ْن آَيَة‬
Ya da onu unutturursak
‫أ َْو نُْن ِس َها‬
‫ت ِِبَْْي ِمْن َها‬ ِ ْ‫نَأ‬
Ondan daha hayırlısını getiririz

Ya da benzerini
‫أ َْو ِمثْلِ َها‬
Sen bilmiyor musun?
‫أَ َملْ تَ ْعلَ ْم‬
Allah her şeye kadirdir
)116( ‫َن اللَّهَ َعلَى ُك ِّل َش ْيء قَ ِد ٌير‬ َّ ‫أ‬
Yine sen bilmiyor musun?
‫أَ َملْ تَ ْعلَ ْم‬
‫ض‬ ِ ‫السماو‬
ِ ‫ات َو ْاْل َْر‬ ُ ‫َن اللَّهَ لَهُ ُم ْل‬ َّ ‫أ‬
َ َ َّ ‫ك‬
Muhakkak ki yerin ve göklerin mülkü
Allah’ındır

Sizin için yoktur


‫َوَما لَ ُك ْم‬
Allah’ın haricinde
‫ون اللَّ ِه‬ِ ‫ِمن د‬
ُ ْ
)117( ‫صْي‬ ِ َ‫ل وََل ن‬ ٍّ ِ‫و‬ ‫ن‬ ‫م‬ِ
Bir veli veya yardımcı َ َْ
Ya da siz istiyor musunuz?
‫يدو َن‬ ُ ‫أ َْم تُِر‬
Sizin peygamberinize sormayı
‫أَ ْن تَ ْسأَلُوا َر ُسولَ ُك ْم‬
‫وسى‬ ‫م‬ ‫ل‬ ِ‫َكما سئ‬
Musa’ya sorulduğu gibi َ َُ ُ َ
Önceden
‫ِم ْن قَ ْب ُل‬

43
ِ َ‫اْلَي‬
‫ان‬ ِْ ِ‫َّل الْ ُك ْفر ب‬ ِ ‫ومن ي تَبد‬
Kim küfrü iman ile değiştirirse َ َ َ ْ ََ
Yolun ortasından sapmış olur
)118( ‫السبِ ِيل‬ َّ َ‫ض َّل َس َواء‬ َ ‫فَ َق ْد‬
ِ َ‫وَّد َكثِْي ِمن أ َْه ِل الْ ِكت‬
‫اب‬
Ehl-i kitaptan pek çoğu arzuladı ْ ٌ َ
Sizi döndürmeyi
‫لَ ْو يَُرُّدونَ ُك ْم‬
İmanınızdan sonra=küfre
‫ِم ْن بَ ْع ِد إَِيَانِ ُك ْم = ُك َّف ًارا‬
Nefislerindeki hasedden dolayı
‫َح َس ًدا ِم ْن ِعْن ِد أَنْ ُف ِس ِه ْم‬
Sonra
‫ِم ْن بَ ْع ِد‬
Haqq onlar için ortaya çıktıktan sonra
‫اْلَ ُّق‬
ْ ‫ني ََلُ ُم‬ َ َّ َ‫َما تَب‬
Onların günahları ile uğraşmayın
‫اع ُفوا‬ْ َ‫ف‬
Onlardan yüz çevirin
‫اص َف ُحوا‬ ْ ‫َو‬
Taki Allah emri ile gelinceye kadar
‫َح ََّّت يَأِْتَ اللَّهُ بِأ َْم ِرِه‬
Muhakkak ki Allah her şeye kadirdir
)119( ‫إِ َّن اللَّهَ َعلَى ُك ِّل َش ْيء قَ ِد ٌير‬
‫الص ََل َة‬
َّ ‫يموا‬ ِ‫وأَق‬
Ve namazı kılın ُ َ
Ve zekatı verin
َّ ‫َوآَتُوا‬
َ‫الزَكاة‬
Nefsiniz için hayırdan ne
gönderirseniz
‫ِّموا ِْلَنْ ُف ِس ُك ْم ِم ْن َخ ْْي‬ ُ ‫َوَما تُ َقد‬
Allah katında onu bulursunuz
‫َِِت ُدوهُ ِعْن َد اللَّ ِه‬
)111( ٌ‫صْي‬ ِ ‫إِ َّن اللَّه ِِبَا تَعملُو َن ب‬
Allah yaptığınız şeyleri görücüdür َ َْ َ
Onlar dediler
‫َوقَالُوا‬

44
Cennete girmeyecek َ‫اْلَنَّة‬
ْ ‫لَ ْن يَ ْد ُخ َل‬
Yahudi olan kimseler hariç ً ‫إََِّل َم ْن َكا َن ُه‬
‫ودا‬
Ya da Nasara
‫ص َارى‬ َ َ‫أ َْو ن‬
Bu onların kuruntularıdır
‫ك أ ََمانِيُّ ُه ْم‬ َ ‫تِْل‬
Deki delillerinizi getirin
‫قُ ْل َهاتُوا بُْرَهانَ ُك ْم‬
)111( ‫ني‬ ِ ِ ‫إِ ْن ُكْنتم‬
Eğer sadıklardansanız َ ‫صادق‬ َ ُْ
Bilakis
‫بَلَى‬
Kim yüzünü Allah’a teslim ederse
‫َسلَ َم َو ْج َههُ لِلَّ ِه‬ ْ ‫َم ْن أ‬
O muhsin(iyi)lerden olarak
‫َوُه َو ُُْم ِس ٌن‬
Onun ecri rabbini katındadır
‫َجُرهُ ِعْن َد َربِِّه‬ ْ ‫فَلَهُ أ‬
Onun üzerine korku yoktur
‫ف َعلَْي ِه ْم‬ ٌ ‫َوََل َخ ْو‬
O hüzünlenenlerden de değildir
)112( ‫َوََل ُه ْم َُْيَزنُو َن‬
‫ود‬ ‫ه‬ ‫ي‬ ‫ل‬
ْ ‫ا‬ ‫ت‬ ِ َ‫وقَال‬
Ve Yahudiler dedi ُ َُ َ
‫َّص َارى َعلَى َش ْيء‬ ِ
Nasaralar bir şey üzere değiller َ ‫لَْي َست الن‬
‫َّص َارى‬ ‫ن‬ ‫ال‬ ‫ت‬ ِ َ‫وقَال‬
Nasaralar dedi َ َ
‫ود َعلَى َش ْيء‬ ِ
Yahudiler bir şey üzere değildir ُ ‫لَْي َست الْيَ ُه‬
‫اب‬ ‫ت‬
َ‫ك‬ِ ْ‫وهم ي ْت لُو َن ال‬
Onlar kitabı okuyorlar َ َ ْ َُ
‫ك قَ َال‬ ِ
İşte bu şekilde dedi َ ‫َك َذل‬
45
‫ين ََل يَ ْعلَ ُمو َن‬ ‫ذ‬ِ َّ‫ال‬
Bilmeyenler َ
Sözlerinin benzerlerini
‫ِمثْ َل قَ ْوَلِِ ْم‬
Ve böylece Allah aralarında hükmeder
‫فَاللَّهُ َُْي ُك ُم بَْي نَ ُه ْم‬
Kıyamet günün(de)
‫يَ ْوَم الْ ِقيَ َام ِة‬
İhtilaf ettikleri şeyde
)113( ‫يما َكانُوا فِ ِيه َُيْتَلِ ُفو َن‬ َ
ِ‫ف‬

Kim daha zalimdir


‫َوَم ْن أَظْلَ ُم‬
Allah’ın mescitlerinden ‫اج َد اللَِّه‬ ِ ‫ِِمَّن منع مس‬
menedenlerden َ َ َ ََ ْ
Orada isminin zikredilmesini ْ ‫أَ ْن يُ ْذ َكَر فِ َيها‬
‫اَسُ ُه‬
Ve harab olması için
koşan/çalışan(dan)
‫َو َس َعى ِِف َخَر ِاِّبَا‬
İşte onlar
‫ك‬ َ ِ‫أُولَئ‬
Olar için olmadı
‫َما َكا َن ََلُ ْم‬
Ona (mescide) girmesi
‫وها‬ َ ُ‫أَ ْن يَ ْد ُخل‬
‫ني‬ ِِ‫إََِّل خائ‬
‫ف‬
Ancak korkarak(oldu) َ َ
‫ي‬ ‫ز‬ ‫خ‬ِ ‫ََلم ِِف الدُّنْيا‬
Onlar için vardır dünyada bir rezillik ٌ َ ْ ُْ
)114( ‫يم‬‫ظ‬ِ ‫وََلم ِِف ْاْلَ ِخرِة ع َذاب ع‬
Onlara Ahiret’te de büyük azab vardır ٌ َ ٌ َ َ ُْ َ
ِِ
Doğu ve batı Allah’ındır ُ ‫َوللَّه الْ َم ْش ِر ُق َوالْ َم ْغ ِر‬
‫ب‬
Sen nereye yönelirsen
‫فَأَيْنَ َما تُ َولُّوا‬
Allah’ın yüzü orada
‫فَثَ َّم َو ْجهُ اللَّ ِه‬

46
)115( ‫يم‬ ِ‫إِ َّن اللَّه و ِاسع عل‬
Allah genişletici ve bilicidir ٌ َ ٌ ََ
Allah evlat edindi dediler
‫َوقَالُوا َّاَّتَ َذ اللَّهُ َولَ ًدا‬
Onu tenzih ederiz ُ‫ُسْب َحانَه‬
ِ ‫السماو‬
ِ ‫ات َو ْاْل َْر‬
‫ض‬ ِ
َ َ َّ ‫بَ ْل لَهُ َما ِف‬
Bilakis göklerde ve yerde bulunanlar
onundur

Herkes ona boyun eğer


)116( ‫ُكل لَهُ قَانِتُو َن‬
(o) gökleri ve yeri eşsiz bir şekilde ‫ض‬ِ ‫ات َو ْاْل َْر‬ِ ‫السماو‬ َّ ‫يع‬ ِ‫ب‬
‫د‬
yaratandır ََ ُ َ
Eğer bir şeye hükmederse
‫ضى أ َْمًرا‬ َ َ‫َوإِ َذا ق‬
Muhakkak ki ona der: ol, o hemen
oluverir
)117( ‫ول لَهُ ُك ْن فَيَ ُكو ُن‬ ُ ‫فَِإََّّنَا يَ ُق‬
Ve dedi
‫َوقَ َال‬
‫ين ََل يَ ْعلَ ُمو َن‬ ِ َّ‫ال‬
‫ذ‬
Bilmeyenler َ
Allah bizimle konuşmalı değimliydi ُ‫لَ ْوََل يُ َكلِّ ُمنَا اللَّه‬
Ya da bize bir ayet getirmeli ٌ‫أ َْو تَأْتِينَا آَيَة‬
Onlardan öncekilerde bu şekilde
demişlerdi
‫ين ِم ْن قَ ْبلِ ِه ْم‬
َ
ِ َّ‫َك َذلِك قَ َال ال‬
‫ذ‬ َ
Sözlerinin benzerlerini
‫ِمثْ َل قَ ْوَلِِ ْم‬
Kalpleri birbirine benzedi
‫ت قُلُوبُ ُه ْم‬ ْ ‫تَ َشابَ َه‬
ِ ‫قَ ْد ب يَّ نَّا ْاْلَي‬
‫ات‬
Ayetleri açıkladık َ َ
Yaqıyn sahibi olan bir kavim için
)118( ‫لَِق ْوم يُوقِنُو َن‬
Muhakkak ki Biz seni haqq ile
gönderdik
ْ ِ‫اك ب‬
‫اْلَ ِّق‬ َ َ‫إِنَّا أ َْر َس ْلن‬
47
Uyarıcı ve müjdeleyici (olarak)
‫بَ ِش ًْيا َونَ ِذ ًيرا‬
Sorulmaz
‫َوََل تُ ْسأ َُل‬
Cehennem ashabından
)119( ‫اْلَ ِحي ِم‬ ْ ‫اب‬ ِ ‫َصح‬
َ ْ ‫َع ْن أ‬
Senden razı olmayacaklar
‫ك‬ َ ‫ضى َعْن‬ َ ‫َولَ ْن تَ ْر‬
Yahudiler ve Nasara’lar
‫َّص َارى‬ َ ‫ود َوََل الن‬ ُ ‫الْيَ ُه‬
Ta ki sen onların milletine tabi
oluncaya kadar
‫َح ََّّت تَتَّبِ َع ِملَّتَ ُه ْم‬
Muhakkak ki Allah’ın hidayeti (asıl)
hidayettir
‫قُ ْل إِ َّن ُه َدى اللَّ ِه ُه َو ا َْلَُدى‬
ِ
Sen onların hevalarına uyarsan
‫ت أ َْه َواءَ ُه ْم‬ َ ‫َولَئ ِن اتَّبَ ْع‬
Sana gelen ilimden sonra
‫بَ ْع َد الَّ ِذي َجاءَ َك ِم َن الْعِْل ِم‬
ِ َ‫ل وََل ن‬
‫صْي‬ ِ
‫و‬ ‫ن‬ ‫م‬ِ ‫ك ِمن اللَّ ِه‬
َ ٍَّْ َ َ َ‫َما ل‬
Allah’tan sana bir veli ve yardımcı
olmayacaktır
)121(
‫اب‬ ِ ِ َّ‫ال‬
Kitap verdiğimiz kimseler َ َ‫اه ُم الْكت‬ ُ َ‫ين آَتَ ْي ن‬ َ ‫ذ‬
Onu hakkı ile okuyorlar
‫يَْت لُونَهُ َح َّق تََِل َوتِِه‬
İşte onlar ona iman edenlerdir
‫ك يُ ْؤِمنُو َن بِِه‬ َ ِ‫أُولَئ‬
Kim ona küfrederse
‫َوَم ْن يَ ْك ُف ْر بِِه‬
)121( ‫اسُرو َن‬ ِ ‫اْل‬ َ ِ‫فَأُولَئ‬
İşte onlar hüsrana uğrayanlardır َْ ‫ك ُه ُم‬
‫يل‬ ِ‫يا ب ِِّن إِسرائ‬
Ey İsrail oğulları َ َْ َ َ
‫ِت‬ ِ ‫اذْ ُكُروا نِ ْع َم‬
Nimetimi hatırlayın َ
48
Size verdiğim
‫ت َعلَْي ُك ْم‬ُ ‫الَِِّت أَنْ َع ْم‬
)122( ‫ني‬ ِ َ‫ض ْلتُ ُكم علَى الْعال‬
َ َ َ ْ َّ َ‫َين ف‬
‫م‬ ِّ ‫َوأ‬
Muakkak ki ben sizi âlemlere tercih
ettim

O günden korkun
‫َواتَّ ُقوا يَ ْوًما‬
‫س َع ْن نَ ْفس َشْيئًا‬ ِ
ٌ ‫ََل َِْتزي نَ ْف‬
Hiçbir nefis başka nefse fayda
sağlamaz

Ondan fidye kabul edilmez


‫َوََل يُ ْقبَ ُل ِمْن َها َع ْد ٌل‬
Şefaat da fayda vermez ٌ‫اعة‬
َ ‫َوََل تَ ْن َف ُع َها َش َف‬
Onlara yardım da olunmaz
)123( ‫صُرو َن‬
َ ‫َوََل ُه ْم يُْن‬

49

You might also like