You are on page 1of 31

9.

CÜZ
KURAN OKULU

HASAN TEMUR

KURAN-DER
1
‫استَ ْكبَ ُروا ِم ْن قَ ْوِم ِه‬ ِ َّ
Qavminden Müstekbir MELE’ler dediler ْ ‫ين‬ َ ‫ال الْ َم ََلُ الذ‬ َ َ‫ق‬
‫ك‬ ِ َّ ‫لَنخ ِرجنَّك َي شعي‬
Muhakkak seni ve iman edenleri çıkaracağız ey Şuayb َ ‫ين آَ َمنُوا َم َع‬ َ ‫ب َوالذ‬ ُ َْ ُ َ َ َ ْ ُ
Şehrimizden
‫ِم ْن قَ ْريَتِنَا‬

Yada bizim milletimize döneceksin


‫ود َّن ِِف ِملَّتِنَا‬ ُ ‫أ َْو لَتَ ُع‬
ِ
(Şuayb) Dedi; biz istemiyor olsak ta mı?
)88( ‫ني‬ َ ‫ال أ ََولَ ْو ُكنَّا َكا ِره‬ َ َ‫ق‬
(O zaman) Allah’a iftira etmiş oluruz
‫اَّللِ َك ِذ اًب‬
َّ ‫قَ ِد افْ تَ َريْنَا َعلَى‬
Eğer sizin milletinize dönersek
‫إِ ْن ُع ْد ََن ِِف ِملَّتِ ُك ْم‬

Allah bizi Ondan (şirken


‫اَّللُ ِمنْ َها‬
َّ ‫اَن‬ َ َّ‫بَ ْع َد إِ ْذ ََن‬
َّ َ‫ود فِ َيها إََِّّل أَ ْن يَ َشاء‬
ُ‫اَّلل‬ َ ‫َوَما يَ ُكو ُن لَنَا أَ ْن نَ ُع‬
Ona geri dönemiz bizim için olacak şey değildir,
rabbimizin dilemesi müstesna
‫َربُّنَا‬

Rabbimizin ilmi her şeyi kuşatmıştır


‫َو ِس َع َربُّنَا ُك َّل َش ْي ٍء ِعلْ اما‬

Allah’a tevekkül ettik


‫اَّللِ تَ َوَّك ْلنَا‬
َّ ‫َعلَى‬
Rabbimiz bizim ve bizim qavmimizin arasını haqq ile
aç (hüküm ver)
‫ني قَ ْوِمنَا ًِب ْْلَ ِق‬ َ ْ َ‫َربَّنَا افْ تَ ْح بَْي نَنَا َوب‬
)89( ‫ني‬ ِِ
Sen açanların (hüküm verenlerin) en hayırlısısın َ ‫ت َخْي ُر الْ َفاِت‬ َ ْ‫َوأَن‬
‫ين َك َفُروا ِم ْن قَ ْوِم ِه‬ ِ َّ
Qavminden küfre sapan MELE’ler dediler َ ‫ال الْ َم ََلُ الذ‬ َ َ‫َوق‬
)90( ‫اسُرو َن‬ ِ ‫لَئِ ِن اتَّب عتم ُشعي با إِنَّ ُكم إِ اذا ََل‬
َ ْ ‫َ ُْ ْ َْ ا‬
Eğe siz Şuayb’a tabi olursanız o zaman siz hüsrana
uğrayanlardan olursunuz

Onları bir sarsıntı aldı ُ‫الر ْج َفة‬


َّ ‫َخ َذتْ ُه ُم‬ َ ‫فَأ‬
ِِ ِ
)91( ‫ني‬ َ ‫َصبَ ُحوا ِِف َدا ِره ْم َجاِث‬ ْ ‫فَأ‬
Evlerinde dizlerini üzerinde çöküp kaldılar
(sabahladılar)

‫ين َك َّذبُوا ُش َعْي باا‬ ِ َّ


Şuayb’ı yalanlayanlar َ ‫الذ‬
Sanki orada hiç refah içinde yaşamamış gibi oldular
‫َكأَ ْن ََلْ يَ ْغنَ ْوا فِ َيها‬
)92( ‫ين‬ ‫ر‬ِ ِ ‫اَل‬
‫اس‬ ْ ‫م‬ ‫ه‬ ‫ا‬
‫و‬ ُ‫ن‬ ‫ا‬ ‫ك‬
َ ‫ا‬ ‫ب‬ ‫ي‬ ‫ع‬ ‫ش‬ ‫ا‬‫و‬ ‫ب‬ َّ
‫ذ‬ ‫ك‬
َ ‫ين‬ ِ َّ‫ال‬
‫ذ‬
َ ُ
Şuayb’ı yalanlayanlar onlar hüsrana uğrayanlardan
oldular َ ُ ُ ‫ا‬ ْ َ ُ َ

2
(Şuayb) Onlardan yüz çevirdi
‫فَتَ َوََّّل َعْن ُه ْم‬
‫ت َرِّب‬ ِ ‫ال َي قَوِم لَ َق ْد أَب لَ ْغت ُكم ِرس َاَّل‬
َ ْ ُ ْ ْ َ َ َ‫َوق‬
Ey qavmim dedi muhakkak size rabbimin risaletini
tebliğ ettim

Ve size nasihat ettim


‫ت لَ ُك ْم‬ ُ ‫ص ْح‬ َ َ‫َون‬
ِ ٍ
Bundan sonra kafir bir qavme nasıl acırım
)93( ‫ين‬ َ ‫ف آَ َسى َعلَى قَ ْوم َكاف ِر‬ َ ‫فَ َكْي‬
Biz şehir (halkı) içinden bir peygamber göndermedik
ki
‫َوَما أَْر َس ْلنَا ِِف قَ ْريٍَة ِم ْن نَِ ٍب‬
Ancak halkını sıkıntı ve zorluk ile imtihan etmiş
olmayalım
‫الضَّر ِاء‬
َّ ‫َخ ْذ ََن أ َْهلَ َها ًِبلْبَأْ َس ِاء َو‬ َ ‫إََِّّل أ‬
Umulur ki boyun eğerler (diye)
)94( ‫ضَّر ُعو َن‬ َّ َ‫لَ َعلَّ ُه ْم ي‬
Sonra kötülüğün yerini iyilikle değiştirdik nihayet
çoğaldılar
‫اْلَ َسنَةَ َح ََّّت َع َف ْوا‬ ْ ‫السيِئَ ِة‬
َّ ‫ُُثَّ بَ َّدلْنَا َم َكا َن‬
Atalarımızın da sıkıntılı ve rahat dönemleri olmuştu ُ‫السَّراء‬
َّ ‫الضَّراءُ َو‬ َّ ‫س آَ ًَبءَ ََن‬ َّ ‫َوقَالُوا قَ ْد َم‬
Onları aniden (azabımız ile) yakaladık ve onlar bunu
hissetmiyorlardı
)95( ‫َخ ْذ ََن ُه ْم بَ ْغتَةا َوُه ْم ََّل يَ ْش ُعُرو َن‬
َ ‫فَأ‬
Şayet şehir halkı iman edip sakınsaydı
‫َولَ ْو أ ََّن أ َْه َل الْ ُقَرى آَ َمنُوا َواتَّ َق ْوا‬
‫ض‬ ِ ‫الس َم ِاء َو ْاْل َْر‬
َّ ‫ات ِم َن‬ ٍ ‫لََفتحنَا علَي ِهم ب رَك‬
Onların üzerine yerin ve göğün bereketlerini açardık ََ ْ ْ َ ْ َ
‫َخ ْذ ََن ُه ْم ِِبَا َكانُوا يَ ْك ِسبُو َن‬ َ ‫َولَك ْن َك َّذبُوا فَأ‬
ِ
Fakat yalanladılar, ve onları kazandıkları şey ile
yakaladık
)96(
‫اًت َوُه ْم‬‫أَفَأ َِم َن أ َْه ُل الْ ُقَرى أَ ْن ََيْتِيَ ُه ْم ََبْ ُسنَا بَيَ ا‬
Yoksa şehir halkı onlara geceleyin uyurken azabımızın
gelmesinden emin mi oldular?
)97( ‫ََنئِ ُمو َن‬
ِ ِ
‫ض احى َوُه ْم‬ ُ ‫أ ََوأَم َن أ َْه ُل الْ ُقَرى أَ ْن ََيْتيَ ُه ْم ََبْ ُسنَا‬
Yada şehir halkı onlara azabımızın kuşluk vakti onlar
oynarken gelmesinden emin mi oldular?
)98( ‫يَْل َعبُو َن‬
Yoksa onlar Allah’ın tuzağından (azabından) emin mi ِ‫اَّلل‬
َّ ‫أَفَأ َِمنُوا َم ْكَر‬
oldular?
ِ ‫اَل‬ َِّ ‫فَ ََل َيْمن م ْكر‬
)99( ‫اسُرو َن‬ َْ ‫اَّلل إََِّّل الْ َق ْوُم‬
Hüsrana uğrayanlardan başkası Allah’ın tuzağından
(azabından) emin olmaz َ َ ُ ََ
(tüm bunlar) ehlinden sonra yeryüzüne varis olanları
hidayete erdirmeye yetmedi mi?
‫ض ِم ْن بَ ْع ِد أ َْهلِ َها‬ َ ‫ين يَِرثُو َن ْاْل َْر‬
ِِِ
َ ‫أ ََوََلْ يَ ْهد للَّذ‬

3
Eğer biz dileseydik günahlarından dolayı (yakalayacak
olmamız)
‫اه ْم بِ ُذنُوِبِِ ْم‬ُ َ‫َصْب ن‬
َ ‫أَ ْن لَ ْو نَ َشاءُ أ‬
Ve onların kalplerini mühürlerdik, onlar işitemezlerdi
)100( ‫َونَطْبَ ُع َعلَى قُلُوِبِِ ْم فَ ُه ْم ََّل يَ ْس َم ُعو َن‬

İşe bunlar sana haberlerini anlattığımız şehirlerdir


‫ك ِم ْن أَنْبَائِ َها‬ َ ‫ص َعلَْي‬ ُّ ‫ك الْ ُقَرى نَ ُق‬ َ ْ‫تِل‬
‫ات‬ ِ َ‫ولَ َق ْد جاءتْهم رسلُهم ًِبلْب يِن‬
Onlara peygamberleri deliller ile gelmişti َ ُْ ُُ ُْ َ َ َ
Önceden yalanlamalarından dolayı iman edelerden
olmadılar
‫فَ َما َكانُوا لِيُ ْؤِمنُوا ِِبَا َك َّذبُوا ِم ْن قَ ْب ُل‬
ِ ِ ِ
َ ‫اَّللُ َعلَى قُلُوب الْ َكاف ِر‬
‫ين‬ َّ ‫ك يَطْبَ ُع‬ َ ‫َك َذل‬
İşte bu şekilde Allah kâfirlerin kalplerini mühürler
)101(

Onların çoğunu ahde vefalı görmedik


‫َوَما َو َج ْد ََن ِْلَ ْكثَ ِرِه ْم ِم ْن َع ْه ٍد‬
ِِ
Onların çoğunu fasık olarak gördük
)102( ‫ني‬ َ ‫َوإِ ْن َو َج ْد ََن أَ ْكثَ َرُه ْم لََفاسق‬
‫وسى ِِبَ ََيتِنَا‬ ِِ ِ
َ ‫ُُثَّ بَ َعثْ نَا م ْن بَ ْعده ْم ُم‬
Sonra onlardan sonra Musa’yı mucizelerimiz ile
gönderdik
Fir’avn’a ve onun MELE’lerine ve ona zulmettiler
(mucizeleri inkar ettiler)
‫إِ ََّل فِْر َع ْو َن َوَملَئِ ِه فَظَلَ ُموا ِِبَا‬
)103( ‫ين‬ ِِ ِ
Bak mufsitlerin aqıbeti nasıl oldu َ ‫ف َكا َن َعاقبَةُ الْ ُم ْفسد‬ َ ‫فَانْظُْر َكْي‬
Ve Musa dedi ey Fir’avn
‫وسى ََي فِْر َع ْو ُن‬َ ‫ال ُم‬ َ َ‫َوق‬
ِ ِ ‫ول ِمن ر‬ ِ
)104( ‫ني‬ َ ‫ب الْ َعالَم‬ َ ْ ٌ ‫إِّن َر ُس‬
Şüphesiz ben âlemlerin rabbinden gönderilen bir
peygamberim
Benim üzerime yükümlülük; haqq dan başka bir şeyi
söylememektir
ْ ‫اَّللِ إََِّّل‬
‫اْلَ َّق‬ َّ ‫ول َعلَى‬ َ ُ‫يق َعلَى أَ ْن ََّل أَق‬ ِ
ٌ ‫َحق‬
Halbuki size rabbinizden beyineler ile geldim
‫قَ ْد ِجْئ تُ ُك ْم بِبَيِنَ ٍة ِم ْن َربِ ُك ْم‬
ِ ِ ِ ِ
Ben-i İsrail’i benimle beraber gönder
)105( ‫يل‬ َ ‫فَأ َْرس ْل َمع َي بَِِن إ ْسَرائ‬
‫ت ِِبَيٍَة‬ ِ ‫ال إِ ْن ُكْن‬
Eğer bir ayet ile geldiysen َ ‫ت جْئ‬ َ َ َ‫ق‬
ِ ِ َّ ‫ت ِِبا إِ ْن ُكْنت ِمن‬ ِ
Eğer doğrulardan isen onu getir (göster)
)106( ‫ني‬ َ ‫الصادق‬ َ َ َ ْ‫فَأ‬
Ve asasını attı ُ‫صاه‬ َ ‫فَأَلْ َقى َع‬
ِ
Bir anda apaçık bir yılan oldu ٌ ِ‫فَِإذَا ه َي ثُ ْعبَا ٌن ُمب‬
)107( ‫ني‬

4
Ve elini (göğsünden) çıkardı ُ‫ع يَ َده‬
َ ‫َونََز‬
ِ ِ ‫فَِإ َذا ِهي ب ي‬
Tam o sırada bakanlara beyaz (ğöründü)
)108( ‫ين‬ َ ‫ضاءُ للنَّاظ ِر‬ َ َْ َ
Fir’avn qavminden MELE’ler dediler
‫ال الْ َم ََلُ ِم ْن قَ ْوِم فِْر َع ْو َن‬َ َ‫ق‬
Muhakkak ki bu âlim bir sihirbazdır
)109( ‫احٌر َعلِ ٌيم‬ ِ ‫إِ َّن ه َذا لَس‬
َ َ
O sizi ülkenizden çıkarmak istiyor
‫يد أَ ْن ُُيْ ِر َج ُك ْم ِم ْن أ َْر ِض ُك ْم‬ُ ‫يُِر‬
Ne emredersiniz
)110( ‫فَ َما َذا ََتُْمُرو َن‬
ِ
Onu ve kardeşini alıkoy ُ‫َخاه‬
َ ‫قَالُوا أ َْرج ْه َوأ‬
ِ ِ ِ ِ
Ve şehirlere toplayıcılar yolla
)111( ‫ين‬ َ ‫َوأ َْرس ْل ِف الْ َم َدائ ِن َحاش ِر‬
Bütün bilgin sihirbazları getirsinler
)112( ‫اح ٍر َعلِي ٍم‬ ِ ‫وك بِ ُك ِل س‬
َ َ ُ‫ََيْت‬
Sihirbazlar Fir’avn’a geldiler
‫الس َحَرةُ فِْر َع ْو َن‬َّ َ‫َو َجاء‬
ِ
َ ِ‫َجارا إِ ْن ُكنَّا ََْن ُن الْغَالب‬
‫ني‬ ْ ‫قَالُوا إِ َّن لَنَا َْل‬
Eğer biz galip gelenlerden olursak bizmçin bir ücret
vardır (herhalde)? dediler
)113(
ِ
)114( ‫ني‬ َ ِ‫ال نَ َع ْم َوإِنَّ ُك ْم لَم َن الْ ُم َقَّرب‬ َ َ‫ق‬
Fir’avn evet dedi siz bana yaklaştırılanlardan
olacaksınız

‫وسى‬ َ ‫قَالُوا ََي ُم‬


Dediler ey Musa;
Önce sen mi atacaksın?
‫إَِّما أَ ْن تُلْ ِق َي‬
ِ
Yoksa biz mi atanlardan olalım
)115( ‫ني‬ َ ‫َوإَِّما أَ ْن نَ ُكو َن ََْن ُن الْ ُم ْلق‬
Dedi; atın
‫ال أَلْ ُقوا‬
َ َ‫ق‬
Attıkları zaman insanların gözlerini mühürlediler
ِ ‫ني الن‬
‫َّاس‬ َ ُ ‫فَلَ َّما أَلْ َق ْوا َس َحُروا أ َْع‬
Onları onları korkutmak istediler
‫وه ْم‬
ُ ُ‫استَ ْرَهب‬
ْ ‫َو‬
Büyük bir sihirle geldiler
)116( ‫َو َجاءُوا بِ ِس ْح ٍر َع ِظي ٍم‬
‫اك‬
َ‫ص‬ َ ‫وسى أَ ْن أَلْ ِق َع‬ ِ
Biz de Musa’ya asanı at diye vahyettik َ ‫َوأ َْو َحْي نَا إ ََّل ُم‬

5
Bir de ne görsünler; bütün uydurduklarını yalayıp
yutuyor
)117( ‫ف َما ََيْفِ ُكو َن‬ ِ
ُ ‫فَِإ َذا ه َي تَلْ َق‬
Haqq vaki oldu (galip geldi) ve yaptıkları yok oldu
)118( ‫اْلَ ُّق َوبَطَ َل َما َكانُوا يَ ْع َملُو َن‬ ْ ‫فَ َوقَ َع‬
‫ك‬ ِ ِ
Ve orada yenildiler َ ‫فَغُلبُوا ُهنَال‬
ِ ‫وانْ َقلَبوا‬
Alçalmış olarak gerisin geriye döndüler
)119( ‫ين‬ َ ‫صاغ ِر‬ َ ُ َ
)120( ‫ين‬ ِِ َّ ‫َوأُلْ ِق َي‬
Sihirbazlar secdeye kapandılar َ ‫الس َحَرةُ َساجد‬
)121( ‫ني‬ ِ ِ ‫قَالُوا آَمنَّا بِر‬
Dediler biz âlemlerin rabbine iman ettik َ ‫ب الْ َعالَم‬ َ َ
)122( ‫وسى َوَه ُارو َن‬ ِ
Musa ve Harun’un rabbine َ ‫َرب ُم‬
Fir’avn dedi; yoksa siz ona ben size izin vermeden mi
iman ediyorsunuz
‫ال فِْر َع ْو ُن آَ َمنْ تُ ْم بِِه قَ ْب َل أَ ْن آَذَ َن لَ ُك ْم‬ َ َ‫ق‬
Şüphesiz bu sizin şehirde kurduğunuz bir tuzaktır
‫إِ َّن َه َذا لَ َم ْكٌر َم َك ْرُُتُوهُ ِِف الْ َم ِدينَ ِة‬

Ehlini ondan çıkarmanız için


‫لِتُ ْخ ِر ُجوا ِمْن َها أ َْهلَ َها‬

Siz bileceksiniz (göreceksiniz)


)123( ‫ف تَ ْعلَ ُمو َن‬ َ ‫فَ َس ْو‬
‫ف‬ٍ ‫َْلُقَ ِطع َّن أَي ِدي ُكم وأَرجلَ ُكم ِمن ِخ ََل‬
Elleriniz ve ayaklarınız çaprazlama keseceğim ْ ْ َُْ ْ َ ْ َ
)124( ‫ني‬ ِ ْ ‫ُُثَّ َْلُصلِب نَّ ُكم أ‬
Sonra sizi toplu olarak asacağım َ ‫َْجَع‬ ْ ََ
Biz rabbimize döndürüleceğiz dediler
)125( ‫قَالُوا إِ ََّن إِ ََّل َربِنَا ُمْن َقلِبُو َن‬

Sen bizden intikam almıyorsun


‫َوَما تَ ْن ِق ُم ِمنَّا‬
Ancak bize rabbimizin ayetleri geldikten sonra iman
etmemizden dolayı hariç
‫إََِّّل أَ ْن آَ َمنَّا ِِبَ ََي ِت َربِنَا لَ َّما َجاءَتْنَا‬
ِِ
)126( ‫ني‬ َ ‫صْب ارا َوتَ َوفَّنَا ُم ْسلم‬ َ ‫َربَّنَا أَفْ ِر ْغ َعلَْي نَا‬
Rabbimiz bizim üzerimize sabrı yağdır bizi
Müslümanlar olarak öldür

Fir’avn qavminden MELE’ler dediler


‫ال الْ َم ََلُ ِم ْن قَ ْوِم فِْر َع ْو َن‬ َ َ‫َوق‬
Msa ve qavmini yeryüzünde fesat çıkarsınlar diye im
bırakıyorsun
ِ ‫وسى َوقَ ْوَمهُ لِيُ ْف ِس ُدوا ِِف ْاْل َْر‬
‫ض‬ َ ‫أَتَ َذ ُر ُم‬
‫ك‬ ِ
Sen ve ilahlarını bıraktıkları halde َ َ‫َويَ َذ َرَك َوآَِلَت‬

6
Oğulların öldüreceğiz kadınlarını sağ bırakacağız
‫ال َسنُ َقتِ ُل أَبْنَاءَ ُه ْم َونَ ْستَ ْحيِي نِ َساءَ ُه ْم‬ َ َ‫ق‬
Şüphesiz biz onların üzerinde ezici bir üstünlüğe
)127( ‫اهُرو َن‬ ِ َ‫وإِ ََّن فَوقَهم ق‬
sahibiz ُْ ْ َ
Musa qavmine dedi
‫وسى لَِق ْوِم ِه‬ َ ‫ال ُم‬ َ َ‫ق‬
‫اصِِبُوا‬ ِ ِ
Allah’tan yardım dileyin ve sabredin ْ ‫استَعينُوا ًِب ََّّلل َو‬ ْ
ِ‫إِ َّن ْاْلَرض ََِّّللِ يوِرثُها من يشاء ِمن ِعب ِاده‬
َ ْ ُ ََ َْ َ ُ َ ْ
Muhakkak yeryüzü Allah’ındır ona dilediğini varis
kılar

)128( ‫ني‬ ِ ِ ِ
Son/sonuç muttaqılerindir َ ‫َوالْ َعاقبَةُ للْ ُمتَّق‬
‫ُوذينَا ِم ْن قَ ْب ِل أَ ْن ََتْتِيَ نَا‬ ِ ‫قَالُوا أ‬
Biz sen gelmeden önce de eziyet edilmişti

Ve sen geldikten sonra da


‫َوِم ْن بَ ْع ِد َما ِجْئ تَنَا‬
‫ك َع ُد َّوُك ْم‬ ِ
َ ‫ال َع َسى َربُّ ُك ْم أَ ْن يُ ْهل‬ َ َ‫ق‬
(Musa) dedi; ‘’ Umulur ki Allah sizin düşmanlarınızı
yok eder

Ve sizi yeryüzünde halifeler kılar


‫ض‬ ِ ‫َويَ ْستَ ْخلِ َف ُك ْم ِِف ْاْل َْر‬

Bak nasıl amel edeceksiniz


)129( ‫ف تَ ْع َملُو َن‬ َ ‫فَيَ ْنظَُر َكْي‬
Muhakkak Fir’avn ehlini aldık
‫َخ ْذ ََن آَ َل فِْر َع ْو َن‬ َ ‫َولَ َق ْد أ‬
ِ ‫ص ِمن الثَّمر‬ ِِ
Kıtlık, meyvelerden eksiltmek, ile
‫ات‬ َ َ َ ٍ ‫ني َونَ ْق‬ َ ‫ًِبلسن‬
Umulur ki hatırlarlar (düşünürler)
)130( ‫لَ َعلَّ ُه ْم يَ َّذ َّكُرو َن‬
ِ‫اْلسنَةُ قَالُوا لَنَا ه ِذه‬ ِ
Onlara bir iyilik geldiği zaman bu bizdendir dediler َ َ َْ ‫فَإ َذا َجاءَتْ ُه ُم‬
ٌ‫صْب ُه ْم َسيِئَة‬ ِ ُ‫وإِ ْن ت‬
َ
ِ
Onlara bir kötülük isabet ederse ُ‫وسى َوَم ْن َم َعه‬ َ ُ‫يَطَّيَّ ُروا ِب‬
ِ‫اَّلل‬
َّ ‫أَََّل إََِّّنَا طَائُِرُه ْم ِعْن َد‬
Musa ve birlikte olanları uğursuzlukla suçlarlar

Fakat çoğu bilmezler


)131( ‫َولَ ِك َّن أَ ْكثَ َرُه ْم ََّل يَ ْعلَ ُمو َن‬

Bize hangi mucizelerle gelirsen gel


‫َوقَالُوا َم ْه َما ََتْتِنَا بِِه ِم ْن آَيٍَة‬

Bizi onula büyülemek için


‫لِتَ ْس َحَرََن ِِبَا‬

7
)132( ‫ني‬ِ ِ ِ َ َ‫فَما ََْنن ل‬
Biz sana inanacak değiliz َ ‫ك ِبُْؤمن‬ ُ َ
Biz onların üzerine gönderdik
‫فَأ َْر َس ْلنَا َعلَْي ِه ُم‬
ِ َّ ‫اْلراد والْ ُق َّمل و‬
Tufan, çekirge, haşere, kurbağa, kan,
‫َّم‬
َ ‫ع َوالد‬
َ ‫الض َفاد‬ َ َ َ َ ََْ ‫الطُّوفَا َن َو‬
‫ت‬ٍ ‫ص ََل‬ َّ ‫ت ُم َف‬ ٍ ‫آََي‬
Ayrı ayrı mucizeler olarak َ
ِ
Kibirlendiler ve günahkar bir qavm oldular
)133( ‫ني‬ َ ‫استَ ْكبَ ُروا َوَكانُوا قَ ْواما ُُْم ِرم‬ ْ َ‫ف‬

ِ ‫َولَ َّما َوقَ َع َعلَْي ِهم‬


‫الر ْجُز‬
Üzerlerine azab çökünce ُ
Dediler ey Musa bizim için rabbine dua et
‫ك‬َ َّ‫ع لَنَا َرب‬ ُ ‫وسى ْاد‬ َ ‫قَالُوا ََي ُم‬
Senin katındaki ahide bağlı olarak (dayanarak)
‫ِِبَا َع ِه َد ِعْن َد َك‬
َ َ‫الر ْجَز لَنُ ْؤِمنَ َّن ل‬
‫ك‬ ِ ‫ت َعنَّا‬ ِ
َ ‫لَئ ْن َك َش ْف‬
Eğer bizden bu azabı kaldırırsan kesinlikle sana iman
edeceğiz

)134( ‫يل‬ ِ‫ك ب ِِن إِسرائ‬ ‫ع‬ ‫م‬ ‫ن‬


َّ ‫ل‬
َ ‫س‬ِ‫ولَنُر‬
Seninle birlikte Ben-i İsrail’i göndereceğiz َ َ ْ َ َ َ َ ْ َ
ِ ‫فَلَ َّما َك َش ْفنَا َعْن ُهم‬
‫الر ْجَز‬
Azabı onlardan kaldırdığımız zaman ُ
ِ ِ
Erişecekleri bir süreye kadar ُ‫َج ٍل ُه ْم ًَبلغُوه‬ َ ‫إ ََّل أ‬
O zaman onlar )sözlerinden) cayıyorlar
)135( ‫إِ َذا ُه ْم يَْن ُكثُو َن‬

Onlardan intiqam aldık


‫فَانْتَ َق ْمنَا ِمْن ُه ْم‬

Onları denizde boğduk


‫اه ْم ِِف الْيَِم‬ ُ َ‫فَأَ ْغَرقْ ن‬
Onların ayetlerimiz yalanlamalarından dolayı
‫َِبَنَّ ُه ْم َك َّذبُوا ِِبَ ََيتِنَا‬
)136( ‫ني‬ ِِ
Onlar ondan ğafildiler َ ‫َوَكانُوا َعْن َها َغافل‬
‫ض َع ُفو َن‬ ِ َّ‫وأَورثْنا الْ َقوم ال‬
Zayıf düşürülmüş olan qavmi varis kıldık ْ َ‫ين َكانُوا يُ ْست‬ ‫ذ‬
َ َ ْ َ َْ َ
Yeryüzünün doğusuna ve batısına
‫ض َوَمغَا ِربَ َها‬ ِ ‫َم َشا ِر َق ْاْل َْر‬

8
Ki onu bereketli kıldık
‫الَِِّت ًَب َرْكنَا فِ َيها‬
ِ ِ ِ َّ‫وَُت‬
Ve Ben-i İsrail üzerine rabbinin kelimesi tamamlandı َ ‫اْلُ ْس ََن َعلَى بَِِن إ ْسَرائ‬
‫يل‬ ْ ‫ك‬ َ ِ‫ت َكل َمةُ َرب‬ ْ َ
‫صبَ ُروا‬ ِ
Sabrettiklerinden dolayı َ ‫ِبَا‬
ِ ‫ود َّمرََن ما َكا َن ي‬
ُ‫صنَ ُع ف ْر َع ْو ُن َوقَ ْوُمه‬
Fir’avn ve qavminin yapmış olduklarını
(medeniyetlerini) yerle bir ettik َْ َ ْ ََ
Ve yükselttiklerini (bina saray… vs)
)137( ‫َوَما َكانُوا يَ ْع ِر ُشو َن‬
‫يل الْبَ ْحَر‬ ِ‫وجاوْزََن بِب ِِن إِسرائ‬
Ve biz Ben-i İsrail’i denizden geçirdik َ َْ َ َ َ َ
‫َصنَ ٍام َِلُْم‬ ٍ
Kendi putlarına ibadet eden bir qavme rastladılar ْ ‫فَأَتَ ْوا َعلَى قَ ْوم يَ ْع ُك ُفو َن َعلَى أ‬
Dediler Ey Musa bizim için bir ilah yap
‫اج َع ْل لَنَا إِ َِلاا‬ ْ ‫وسى‬ َ ‫قَالُوا ََي ُم‬
Onların ilahları gibi ٌ‫َك َما َِلُْم آَ ِِلَة‬
Siz cahil bir qavmsiniz dedi
)138( ‫ال إِنَّ ُك ْم قَ ْوٌم ََْت َهلُو َن‬ َ َ‫ق‬
Muhakkak onların içinde bulundukları (düzen) helk
olacaktır
‫إِ َّن َه ُؤََّل ِء ُمتَ بَّ ٌر َما ُه ْم فِ ِيه‬

Yapmakta oldukları işlerde batıldır


)139( ‫َوًَب ِط ٌل َما َكانُوا يَ ْع َملُو َن‬

Allah’tan başka sizin için ilah mı arayacağım


‫اَّللِ أَبْغِي ُك ْم إِ َِلاا‬
َّ ‫ال أَ َغْي َر‬ َ َ‫ق‬
)140( ‫ني‬ ِ
Halbuki o sizi alemlere üstün kılmıştır َ ‫ضلَ ُك ْم َعلَى الْ َعالَم‬ َّ َ‫َوُه َو ف‬
Hatırlayın sizi Al-i Fir’avn’dan kurtarmıştık
‫َوإِ ْذ أ ََْنَْي نَا ُك ْم ِم ْن آَ ِل فِْر َع ْو َن‬
ِ ‫يسومونَ ُكم سوء الْع َذ‬
‫اب‬
Size kötü azabı reva görüyorlardı َ َ ُ ْ ُ َُ
Oğullarınızı öldürüyor kadınlarınızı sağ bırakıyorlardır
‫يُ َقتِلُو َن أَبْنَاءَ ُك ْم َويَ ْستَ ْحيُو َن نِ َساءَ ُك ْم‬

İşte bunda sizin için ağır bir imtihan vardı


)141( ‫َوِِف َذلِ ُك ْم بَََلءٌ ِم ْن َربِ ُك ْم َع ِظ ٌيم‬
‫ني لَْي لَةا‬ ِ
Ve Musay’la otuz geceliğine randevulaştık َ ‫وسى ثَََلث‬ َ ‫اع ْد ََن ُم‬ َ ‫َوَو‬
Ve ona on gece daha ekledik
‫اها بِ َع ْش ٍر‬ َ َ‫َوأَُْتَ ْمن‬

9
ِ ِ ِ
َ ‫ات َربِه أ َْربَع‬
‫ني لَْي لَةا‬ ُ ‫فَتَ َّم مي َق‬
Rabbinin rabbinin belirlediği vakit kırk geceye
tamamlandı

‫َخ ِيه َه ُارو َن‬ ِ ‫ال موسى ِْل‬


Musa kardeşi Harun’a dedi َ ُ َ َ‫َوق‬
Qavmime benim yerime halife ol, ve onları ıslah et
‫َصلِ ْح‬ ِ
ْ ‫اخلُ ْف ِِن ِِف قَ ْومي َوأ‬ ْ
)142( ‫ين‬ ِِ ِ ِ
Müfsitlerin yoluna uyma َ ‫يل الْ ُم ْفسد‬ َ ‫َوََّل تَتَّب ْع َسب‬
Musa bizim tayin ettiğimiz vakitte gelince
‫وسى لِ ِمي َقاتِنَا‬ َ ‫َولَ َّما َجاءَ ُم‬
Ve rabbi onunla konuşunca ُ‫َوَكلَّ َمهُ َربُّه‬
‫ك‬ َ ‫ب أَِرِّن أَنْظُْر إِلَْي‬ ِ ‫ال ر‬
Rabbim bana göster, sana bakayım dedi َ َ َ‫ق‬
Dedi beni göremezsin
‫ال لَ ْن تَ َرِاّن‬
َ َ‫ق‬
Fakat dağa bak
ْ ‫َولَ ِك ِن انْظُْر إِ ََّل‬
‫اْلَبَ ِل‬
ِ
Eğer yerinde durursa beni görebileceksin
‫ف تَ َرِاّن‬
َ ‫استَ َقَّر َم َكانَهُ فَ َس ْو‬ ْ ‫فَِإن‬
Rabbi dağa tecelli edince
‫فَلَ َّما ََتَلَّى َربُّهُ لِلْ َجبَ ِل‬

Onu paramparça etti


‫َج َعلَهُ َد ًّكا‬

Musa bayılarak düştü


‫صعِ اقا‬
َ ‫وسى‬
َ ‫َو َخَّر ُم‬
Ayıldığı zaman
‫اق‬
َ َ‫فَلَ َّما أَف‬
Dedi seni tesbih ederiz sana tevbe ettim َ ‫ت إِلَْي‬
‫ك‬ ُ ‫ك تُْب‬َ َ‫ال ُسْب َحان‬ َ َ‫ق‬
)143( ‫ني‬ ِِ
Ben mü’minlerin ilkiyim َ ‫َوأ َََن أ ََّو ُل الْ ُم ْؤمن‬
Dedi Ey Musa
‫وسى‬ َ ‫ال ََي ُم‬ َ َ‫ق‬
Be seni insanların üzerine özel olarak seçtim
ِ ‫ك َعلَى الن‬
‫َّاس‬ َ ُ‫اصطََفْي ت‬ْ ‫إِِّن‬
Risaletim ve kelamım ile
‫بِ ِر َس َاَّلِِت َوبِ َك ََل ِمي‬

Sana verdiğimi al
‫ك‬
َ ُ‫فَ ُخ ْذ َما آَتَ ْي ت‬

10
ِ ِ
Ve şükredenlerden ol
)144( ‫ين‬ َ ‫َوُك ْن م َن الشَّاك ِر‬
Biz levhalarda ona her şeyi yazdık
‫َوَكتَ ْب نَا لَهُ ِِف ْاْلَلْ َو ِاح ِم ْن ُك ِل َش ْي ٍء‬

Va’z olarak ve ayrıntılı olarak her şeyi


‫ص ايَل لِ ُك ِل َش ْي ٍء‬ ِ ‫مو ِعظَةا وتَ ْف‬
َ َْ
ٍ‫فَخ ْذها بُِق َّوة‬
Onu quvvet ile al َ ُ
Qavmine emret َ ‫َوأُْم ْر قَ ْوَم‬
‫ك‬

Ona en güzeliyle sarılsınlar


‫َح َسنِ َها‬
ْ ‫ََيْ ُخ ُذوا َِب‬
ِِ
Size fasıklar diyarını göstereceğim َ ‫َسأُ ِري ُك ْم َد َار الْ َفاسق‬
)145( ‫ني‬
ِ ُ ‫َص ِر‬
Ayetlerimden uzaklaştıracağım َ‫ف َع ْن آَ ََيِت‬ ْ ‫َسأ‬
ْ ‫ض بِغَ ِْْي‬
‫اْلَ ِق‬ ِ ‫ين يَتَ َكبَّ ُرو َن ِِف ْاْل َْر‬ ِ َّ
Yeryüzünde haksız yere büyüklenenleri َ ‫الذ‬
Onlar tüm mucizeleri görseler de iman etmezler
‫َوإِ ْن يََرْوا ُك َّل آَيٍَة ََّل يُ ْؤِمنُوا ِِبَا‬
‫َّخ ُذوهُ َسبِ ايَل‬ ِ ‫الر ْش ِد ََّل ي ت‬ ُّ ‫يل‬ ِ ِ
Olgunluk yolunu görseler onu yol edinmezler َ َ ‫َوإ ْن يََرْوا َسب‬
‫َّخ ُذوهُ َسبِ ايَل‬ِ ‫وإِ ْن ي روا سبِيل الْغَ ِي ي ت‬
Eğer sapıklık yolunu görseler onu yok edinirler َ َ َ ْ ََ َ
‫ك َِبَنَّ ُه ْم َك َّذبُوا ِِبَ ََيتِنَا‬ ِ
َ ‫َذل‬
Bu onların bizim ayetlerimizi yalanlamalarından
dolayıdır

)146( ‫ني‬ ِِ
Ve ondan ğafil olmalarından dolayıdır َ ‫َوَكانُوا َعْن َها َغافل‬
Ayetlerimizi ve ahrete kavuşmayı yalanlayanlara ِ‫والَّ ِذين َك َّذبُوا ِِبَ ََيتِنَا ولَِق ِاء ْاْلَ ِخرة‬
gelince َ َ َ َ
Amelleri boşa gitmiştir
‫ت أ َْع َما ُِلُْم‬ْ َ‫َحبِط‬
Yaptıklarından başka bir şey ile mi
cezalandırılacaklardır
)147( ‫َه ْل ُُْيَزْو َن إََِّّل َما َكانُوا يَ ْع َملُو َن‬
ِ‫و َّاَّت َذ قَوم موسى ِمن ب ع ِده‬
Ondan sona Musa’nın qavmi edindi َْ ْ َ ُ ُ ْ َ َ
Süs eşyalarından
‫ِم ْن ُحلِيِ ِه ْم‬

Böğürmesi olan Buzağı heykelini


‫ِع ْج اَل َج َس ادا لَهُ ُخ َو ٌار‬

11
Onlar görmüyorlar mı?
‫أَََلْ يََرْوا‬

O onlarla konuşmuyor ve onları hidayete erdirmiyor


‫أَنَّهُ ََّل يُ َكلِ ُم ُه ْم َوََّل يَ ْه ِدي ِه ْم َسبِ ايَل‬
ِِ
Onu ilah edindiler ve zalimlerden oldular
)148( ‫ني‬ َ ‫َّاَّتَ ُذوهُ َوَكانُوا ظَالم‬
Onların eline düşürüldüğü zaman
‫ط ِِف أَيْ ِدي ِه ْم‬ َ ‫َولَ َّما ُس ِق‬
Kendilerinin dalalete düştüğünü gördüler
‫ضلُّوا‬َ ‫َوَرأ َْوا أَنَّ ُه ْم قَ ْد‬
Dediler; eğer rabbimiz merhamet etmez ve
bağışlamazsa
‫قَالُوا لَئِ ْن ََلْ يَْر ََحْنَا َربُّنَا َويَ ْغ ِف ْر لَنَا‬
ِ ْ ‫لَنَ ُكونَ َّن ِمن‬
Biz hüsrana uğrayanlardan oluruz
)149( ‫ين‬ َ ‫اَلَاس ِر‬ َ
Musa qavmine sinirli ve üzgün olarak döndüğü zaman
‫ضبَا َن أ َِس افا‬ْ ‫وسى إِ ََّل قَ ْوِم ِه َغ‬ َ ‫َولَ َّما َر َج َع ُم‬
Benden sonra ne kötü halef oldunuz dedi/n kötü
temsil ettiniz
‫ال بِْئ َس َما َخلَ ْفتُ ُم ِوّن ِم ْن بَ ْع ِدي‬ َ َ‫ق‬
Rabbinizin emrinde acele mi ettiniz
‫أ ََع ِج ْلتُ ْم أ َْمَر َربِ ُك ْم‬

Ve levhaları attı
‫اح‬
َ ‫َوأَلْ َقى ْاْلَلْ َو‬
Ve kardeşinin başından tuttu kendine doğru çekiyor
olduğu halde
‫َخ َذ بَِرأْ ِس أ َِخ ِيه َُيُُّرهُ إِلَْي ِه‬ َ ‫َوأ‬
‫ض َع ُف ِوّن‬ ْ َ‫است‬ ْ ‫ال ابْ َن أ َُّم إِ َّن الْ َق ْوَم‬ َ َ‫ق‬
(Harun) dedi; ey anamın oğlu ‘’ beni zayıf
düşürdüler’’

Neredeyse beni öldüreceklerdi


‫ادوا يَ ْقتُلُونَِِن‬ ُ ‫َوَك‬
Düşmaları sevindir me َ‫ّب ْاْل َْع َداء‬ َِ ‫ت‬ ْ ‫فَ ََل تُ ْش ِم‬
ِِ ِ
Beni zalim qavmle birlikte kılma (bir tutma)
)150( ‫ني‬ َ ‫َوََّل ََتْ َعلْ ِِن َم َع الْ َق ْوم الظَّالم‬
‫َخي‬ ِ ‫ب ا ْغ ِفر ِِل وِْل‬ ِ ‫ال ر‬
(Musa) Dedi; rabbim beni ve kardeşimi bağışla َ ْ َ َ َ‫ق‬
‫ني‬ ِ ِ َّ ‫ك وأَنْت أَرحم‬ ِ‫وأ َْد ِخلْنَا ِِف ر َْحت‬
َ ‫الراَح‬ ُ َ ْ َ َ َ ََ َ
Bizi rahmetine sok, sen merhamet edenlerin en
merhametlisisin
)151(
‫ين َّاَّتَ ُذوا الْعِ ْج َل‬ ِ َّ ِ
Buzağıyı ilah edinenlere gelince َ ‫إ َّن الذ‬
Onlara rablerinden bir gazab ve zillet ulaşacaktır ٌ‫ب ِم ْن َرِبِِ ْم َوِذلَّة‬ ٌ‫ض‬ َ ‫َسيَ نَا ُِلُْم َغ‬

12
Dünya hayatında
‫اْلَيَاةِ الدُّنْيَا‬
ْ ‫ِِف‬
ِ ِ
İşte iftira edenleri bu şekilde cezalandırırız
)152( ‫ين‬ َ ‫ك ََْن ِزي الْ ُم ْف ََت‬ َ ‫َوَك َذل‬
ِ ‫السيِئ‬ ِ َّ‫وال‬
Kötülükleri işleyenlere gelince
‫ات‬ َ َّ ‫ين َع ِملُوا‬ َ َ‫ذ‬

Ondan sonra tevbe ettiler ve iman ettiler


‫ُُثَّ ًَتبُوا ِم ْن بَ ْع ِد َها َوآَ َمنُوا‬
)153( ‫ور َرِح ٌيم‬ ِ ِ َّ‫إِ َّن رب‬
Muhakkak ki rabbin bunda sonra ğafur ve rahimdir ٌ ‫ك م ْن بَ ْعد َها لَغَ ُف‬ َ َ
Öfke Musa’dan uzaklaşınca
‫ب‬
ُ‫ض‬ َ َ‫وسى الْغ‬ َ ‫ت َع ْن ُم‬ َ ‫َولَ َّما َس َك‬
Levhaları aldı
‫اح‬
َ ‫َخ َذ ْاْلَلْ َو‬
َ‫أ‬
‫ين ُه ْم لَِرِبِِ ْم‬ َ
ِ َّ‫وِِف نُسختِها ه ادى ور َْحةٌ لِل‬
‫ذ‬ َ ََ ُ ََْ َ
Ki onun nüshalarında rablerinde korkanlar için
hidayet ve rahmet vardı
)154( ‫يَْرَهبُو َن‬
Musa buluşma vaktimiz qavminden için yetmiş adam
seçti
‫ني َر ُج اَل لِ ِمي َقاتِنَا‬ ِ
َ ‫وسى قَ ْوَمهُ َسْبع‬
َ ‫اختَ َار ُم‬ ْ ‫َو‬
Onları sarsıntı aldığı zaman (yakaladığı zaman) ُ‫الر ْج َفة‬
َّ ‫َخ َذتْ ُه ُم‬ َ ‫فَلَ َّما أ‬
‫ي‬ ِ ِ ِ ِ ‫ال ر‬
َ ‫ت أَ ْهلَ ْكتَ ُه ْم م ْن قَ ْب ُل َوإ ََّي‬ َ ‫ب لَ ْو شْئ‬ َ َ َ‫ق‬
Dedi ‘’ ey rabbim eğer sen dileseydin bundan önce de
onları ve beni helak ederdin’’

ُّ ‫أَتُ ْهلِ ُكنَا ِِبَا فَ َع َل‬


‫الس َف َهاءُ ِمنَّا‬
Yoksa bizden sefihlerin yaptıkları şeylerden dolayı
bizleri helak mı edeceksin
ِ ِ
O senin fitneden başka bir şey değildir
‫ك‬َ ُ‫إِ ْن ه َي إََِّّل فْت نَ ت‬
ِ ِ
Onunla dilediğini dalaletle düşürürsün ُ‫تُض ُّل ِبَا َم ْن تَ َشاء‬
‫اء‬ ‫ش‬ َ‫ت‬ ‫ن‬ ‫م‬ ‫ي‬ ‫د‬ِ ‫وتَه‬
Ve hidayete erdirirsin َ
ُ َْ ْ َ
Sen bizim sahibimizsin
‫ت َولِيُّ نَا‬ َ ْ‫أَن‬
)155( ‫ين‬ ِ
‫ر‬ ِ‫فَا ْغ ِفر لَنا وار ََحنا وأَنْت خي ر الْغاف‬
َ َ ُ ْ َ َ َ َْ ْ َ َ ْ
Bizi bağışla ve merhamet et, sen bağışlayanların en
hayırlısısın

ِ‫ب لَنَا ِِف َه ِذهِ الدُّنْيَا َحسنَةا وِِف ْاْلَ ِخرة‬ ْ ُ‫َوا ْكت‬
Bize bu dünya da ve ahrette iyilik ver َ َ َ
Biz sana yöneldik
‫ك‬َ ‫إِ ََّن ُه ْد ََن إِلَْي‬
ِِ‫ُصيب ب‬ ِ
Dedi ; ‘’ Azabı dilediğime isabet ettiririm’’
‫اء‬
ُ ‫َش‬
َ ‫أ‬ ‫ن‬ْ ‫م‬
َ ‫ه‬ ُ ‫ال َع َذ ِاّب أ‬ َ َ‫ق‬

13
Ve rahmetim her şeyi kuşatmıştır
‫ت ُك َّل َش ْي ٍء‬ ِ
ْ ‫َوَر َْحَِِت َوس َع‬
ِِ
Onu sakınanlara yazacağım َ ‫فَ َسأَ ْكتُبُ َها للَّذ‬
‫ين يَتَّ ُقو َن‬

Ve zekatı verenlere
َّ ‫َويُ ْؤتُو َن‬
َ‫الزَكاة‬
)156( ‫ين ُه ْم ِِبَ ََيتِنَا يُ ْؤِمنُو َن‬ ِ َّ
Onlar bizin ayetlerimize iman ederler َ ‫َوالذ‬
‫َّب ْاْل ُِم َّي‬ َّ ‫ين يَتَّبِ ُعو َن‬ ِ َّ
Onlar önemli haber getiren ümmi olan elçiye uyarlar َّ ِ‫ول الن‬ َ ‫الر ُس‬ َ ‫الذ‬
ِ‫الَّ ِذي َُِي ُدونَه م ْكتوًب ِعْن َدهم ِِف التَّوراة‬
َْ ُْ ‫ُ َ ُا‬
O (rasul) ki onu yanlarında ki Tevrat ve İncil’de yazılı
bulurlar
‫اْل َِْن ِيل‬
ِْ ‫و‬
َ
ِ
‫اه ْم َع ِن الْ ُمْن َك ِر‬ ُ ‫ََيُْمُرُه ْم ًِبلْ َم ْعُروف َويَْن َه‬
Onlara iyiliği emrederi onları kötülükten de
uzaklaştırır

‫ث‬َ ِ‫اَلَبَائ‬
ْ ‫ات َوُُيَ ِرُم َعلَْي ِه ُم‬ ِ ‫وُُِي ُّل َِلم الطَّيِب‬
Onlara temiz şeyleri helal kılar ve pis şeyleri de
haram kılar َ ُُ َ
Ve onlardan kaldırır
‫ض ُع َعْن ُه ْم‬
َ َ‫َوي‬
Üzerlerindeki ağırlıkları ve bağlarını kaldırır
‫ت َعلَْي ِه ْم‬ ْ َ‫صَرُه ْم َو ْاْلَ ْغ ََل َل الَِِّت َكان‬ ْ ِ‫إ‬
ِ ِ َّ
َ َ‫ين آَ َمنُوا بِه َو َعَّزُروهُ َون‬
ُ‫صُروه‬ َ ‫فَالذ‬
Ona yardım edenler ve saygı gösterenler yardım
edenler
ِ ‫واتَّب عوا الن‬
Onunla birlikte indirilen nura tabi olanlar ُ‫ُّور الَّذي أُنْ ِزَل َم َعه‬ َ َُ َ
İşte onlar kurtuluşa erenlerdir
)157( ‫ك ُه ُم الْ ُم ْفلِ ُحو َن‬ َ ِ‫أُولَئ‬
Deki ey insanlar
‫َّاس‬
ُ ‫قُ ْل ََي أَيُّ َها الن‬
‫ْج ايعا‬َِ ‫اَّللِ إِلَي ُكم‬ ُ ‫إِِّن َر ُس‬
ْ ْ َّ ‫ول‬
Şüphesiz ben size toplu olarak gönderilmiş bir
peygamberim
ِ ‫السماو‬ ِ
Yeryüzünün ve göklerin mülkü onundur
‫ض‬ِ ‫ات َو ْاْل َْر‬ َ َ َّ ‫ك‬ ُ ‫الَّذي لَهُ ُم ْل‬
ِ
‫يت‬ُ ‫ََّل إِلَهَ إََِّّل ُه َو ُُْييِي َوُُي‬
O kendisinden başka ilah olmayan dirilten ve
öldürendir

Allah’a ve ümmi haberci olan elçisine iman edin


‫َّب ْاْل ُِم ِي‬ِ ِ‫فَآَ ِمنُوا ًِب ََّّللِ َوَر ُسولِِه الن‬
(o rasul) Allah’a ve onu kelimelerine iman eder
‫الَّ ِذي يُ ْؤِم ُن ًِب ََّّللِ َوَكلِ َماتِِه‬

Ona tabi olun umulur ki hidayete erersiniz


)158( ‫َواتَّبِ ُعوهُ لَ َعلَّ ُك ْم تَ ْهتَ ُدو َن‬

14
ٌ‫وسى أ َُّمة‬ ‫م‬ ‫م‬ ِ‫وِمن قَو‬
Ve Musa’nın qavminden bir ümmet vardır َ ُ ْ ْ َ
Haqqa iletirler ve onunla adaletle (hükmederler)
)159( ‫يَ ْه ُدو َن ًِب ْْلَ ِق َوبِِه يَ ْع ِدلُو َن‬

Biz onları idari olarak on iki kabileye ayırdık


‫َسبَاطاا أ ََُماا‬ ْ ‫اه ُم اثْنَ َ ِْت َع ْشَرةَ أ‬ ُ َ‫َوقَطَّ ْعن‬
ِ
Qavmi su istediği zaman Musa’ya vahyettik ُ‫استَ ْس َقاهُ قَ ْوُمه‬ ْ ‫وسى إِذ‬ ِ
َ ‫َوأ َْو َحْي نَا إ ََّل ُم‬
Asanla taşa vur diye
‫اْلَ َجَر‬ ْ ‫اك‬ َ‫ص‬ َ ‫ب بِ َع‬ ْ ‫أ َِن‬
ْ ‫اض ِر‬
Ve ondan o iki pınar fışkırdı
‫ت ِمْنهُ اثْنَ تَا َع ْشَرَة َعْي ناا‬ ْ ‫فَانْبَ َج َس‬
Tüm insanlar nereden içeceğini bildi
‫قَ ْد َعلِ َم ُك ُّل أ ََُن ٍس َم ْشَربَ ُه ْم‬

Ve onları üzerini gölgelendirdik


‫َوظَلَّلْنَا َعلَْي ِه ُم الْغَ َم َام‬

Ve onların üzerine menne ve selva indirdik


‫السلْ َوى‬َّ ‫َوأَنْ َزلْنَا َعلَْي ِه ُم الْ َم َّن َو‬
‫ات َما َرَزقْ نَا ُك ْم‬ ِ ‫ُكلُوا ِمن طَيِب‬
Size verdiğimiz rızıqların temizlerinden yiyin َ ْ
‫وَن َولَ ِك ْن َكانُوا أَنْ ُف َس ُه ْم يَظْلِ ُمو َن‬ َ ‫َوَما ظَلَ ُم‬
Bize zulmetmediler fakat kendi nefislerine zulmettiler
)160(

O zaman (hatıla) Onlara bu şehirde yerleşin denildi َ‫اس ُكنُوا َه ِذهِ الْ َق ْريَة‬ ْ ‫يل َِلُُم‬ َ َ
ِ‫وإِ ْذ ق‬

Onatan dilediğiniz şekilde yiyin


‫ث ِشْئ تُ ْم‬ ُ ‫َوُكلُوا ِمْن َها َحْي‬
Be bağışla deyin ٌ‫َوقُولُوا ِحطَّة‬
Ve kapıdan secde ederek girin ki günahlarınızı
bağışlayalım
‫اب ُس َّج ادا نَ ْغ ِف ْر لَ ُك ْم َخ ِطيئَاتِ ُك ْم‬ َ َ‫َو ْاد ُخلُوا الْب‬
)161( ‫ني‬ ِِ ُ ‫َسنَ ِز‬
Biz iyilere arttıracağız َ ‫يد الْ ُم ْحسن‬
‫ين ظَلَ ُموا ِمْن ُه ْم قَ ْواَّل‬ ِ َّ‫َّل ال‬
Onlardan zulmedenler sözü değiştirdiler َ َ ‫فَبَد‬
‫ذ‬
‫يل َِلُْم‬ ِ ِ َّ
Kendilerine denilenden başkasına َ ‫َغْي َر الذي ق‬
Onların üzerine gökten bir pislik/azab indirdik
‫الس َم ِاء‬
َّ ‫فَأ َْر َس ْلنَا َعلَْي ِه ْم ِر ْجازا ِم َن‬
Zalimlerden olmalarından dolayı
)162( ‫ِِبَا َكانُوا يَظْلِ ُمو َن‬

15
Onlara şehirden sor
‫اسأَ ِْلُْم َع ِن الْ َق ْريَِة‬ ْ ‫َو‬
ِ ‫تح‬
Denizin böğründe olan
‫اضَرَة الْبَ ْح ِر‬ َ ْ َ‫الَِِّت َكان‬
ِ ‫السب‬
Hatırla cumartesi gününde aşırı gidiyorlardı
‫ت‬ ْ َّ ‫إِ ْذ يَ ْع ُدو َن ِِف‬
Cumartesi tatili yaptıkları günlerinde balıkları onlara
akın akın geliyorlardı
‫إِ ْذ ََتْتِي ِه ْم ِحيتَانُ ُه ْم يَ ْوَم َسبْتِ ِه ْم ُشَّر اعا‬
Cumartesi tatili yapmadıkları günlerde ise
gelmiyorlardı
‫َويَ ْوَم ََّل يَ ْسبِتُو َن ََّل ََتْتِي ِه ْم‬
)163( ‫وه ْم ِِبَا َكانُوا يَ ْف ُس ُقو َن‬ ِ
ُ ُ‫ك نَْب ل‬ َ ‫َك َذل‬
İşte bu şekilde, Fasıq olmalarından dolayı biz onları
imtihan ediyoruz

Onlardan bir ümmet dedi


‫ت أ َُّمةٌ ِمْن ُه ْم‬ ْ َ‫َوإِ ْذ قَال‬
‫اَّللُ ُم ْهلِ ُك ُه ْم أ َْو ُم َع ِذبُ ُه ْم َع َذ ااًب‬ َّ ‫َِلَ تَعِظُو َن قَ ْواما‬
‫يدا‬‫َش ِد ا‬
Niçin Allah’ın helak edeceği veya şidetli bir azaba
uğratacağı bir qavme va’z ediyorsunuz

Rabbiniz katında mazeretimiz olsun diye


‫قَالُوا َم ْع ِذ َرةا إِ ََّل َربِ ُك ْم‬
Ve beklide (cumartesi günahını) işlemekten sakınırlar
diye
)164( ‫َولَ َعلَّ ُه ْم يَتَّ ُقو َن‬
Kendilerine hatırlatılan şeyi (nasihatalari) unuttukları
zaman
‫فَلَ َّما نَ ُسوا َما ذُكُِروا بِِه‬
ِ ‫الس‬ ِ َّ‫أ ََْني نا ال‬
Kötülükten men edenleri kurtardık
‫وء‬ ُّ ‫ين يَْن َه ْو َن َع ِن‬ َ ‫ذ‬ َ َْ
ٍ ِ‫اب بَئ‬
‫يس‬ ٍ ‫َخ ْذ ََن الَّ ِذين ظَلَموا بِع َذ‬ َ ‫َوأ‬
Zalimleri kötü bir azabla yakaladık َ ُ َ
Fasıq olmalarından dolayı
)165( ‫ِِبَا َكانُوا يَ ْف ُس ُقو َن‬

Yasaklandıkları şeyi (yapmada) aşırı gidince ُ‫فَلَ َّما َعتَ ْوا َع ْن َما نُ ُهوا َعْنه‬
)166( ‫ني‬ ِِ ِ
Onlara aşağılık maymunlar olun dedik َ ‫قُ ْلنَا َِلُْم ُكونُوا قَرَد اة َخاسئ‬
İşte o zaman rabbin ilan etti
‫ك‬ َ ُّ‫َوإِ ْذ ََت ََّذ َن َرب‬
Kıyamete kadar onlara (bir kısım insanlar)
gönderecek
‫لَيَ ْب َعثَ َّن َعلَْي ِه ْم إِ ََّل يَ ْوِم الْ ِقيَ َام ِة‬
‫اب‬ِ ‫من يسومهم سوء الْع َذ‬
(bu insanlar) onlara en kötü azabı reva görecekler َ َ ُ ْ ُُ ُ َ ْ َ
ِ ‫ك لَس ِريع الْعِ َق‬ ِ
Şüphesiz rabbin azabı en şiddetli olandır
‫اب‬ ُ َ َ َّ‫إ َّن َرب‬

16
Ve o ğafur ve rahimdir
)167( ‫ور َرِح ٌيم‬ ِ
ٌ ‫َوإنَّهُ لَغَ ُف‬
Ve onları yeryüzünde birçok ümmetlere böldük
ِ ‫اه ْم ِِف ْاْل َْر‬
‫ض أ ََُماا‬ ُ َ‫َوقَطَّ ْعن‬
ِ ‫الص‬
‫اْلُو َن‬ َّ ‫ِمْن ُه ُم‬
Bunlardan bazıları Salihlerdir
ِ
Bazıları bundan daha aşağıdadır
‫ك‬َ ‫َوِمْن ُه ْم ُدو َن َذل‬
‫ات لَ َعلَّ ُه ْم يَْرِج ُعو َن‬
ِ ‫السيِئ‬ ِ
َ َّ ‫َوبَلَ ْو ََن ُه ْم ًِب ْْلَ َسنَات َو‬
Belki dönerler diye onları iyilikler ve kötülükler ile
imtihan ettik
)168(

Ve onlardan sonra onların yerinde geçti


‫ف ِم ْن بَ ْع ِد ِه ْم‬َ َ‫فَ َخل‬
ِ
Kitabı miras olarak alam bir nesil َ َ‫ف َوِرثُوا الْكت‬
‫اب‬ ٌ ْ‫َخل‬
Aşağılık dünya malını alıyorlar
‫ض َه َذا ْاْل َْد ََن‬ َ ‫ََيْ ُخ ُذو َن َعَر‬
Ve biz (nasıl olsa) bağışlanacağız diyorlar
‫َويَ ُقولُو َن َسيُ ْغ َفُر لَنَا‬
ِ ‫وإِ ْن َيِْتِِم عر‬
ُ‫ض مثْلُهُ ََيْ ُخ ُذوه‬
Kendilerine bunun benzeri bir dünyalık gelirse onu da
alıyorlar ٌ ََ ْ َ َ
ِ َ‫اق الْكِت‬
‫اب‬ ُ َ‫أَََلْ يُ ْؤ َخ ْذ َعلَْي ِه ْم ِميث‬
Onlardan kitabın misaqı alınmamış mıydı?

Allah hakkında sadece haqqı söyleyeceklerine dair


ْ ‫اَّللِ إََِّّل‬
‫اْلَ َّق‬ َّ ‫أَ ْن ََّل يَ ُقولُوا َعلَى‬
Hâlbuki içinde olanı da okudular
‫َوَد َر ُسوا َما فِ ِيه‬
ِِ ِ ‫والد‬
Sakınanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır
‫ين يَتَّ ُقو َن‬َ ‫َّار ْاْلَخَرةُ َخْي ٌر للَّذ‬ ُ َ
Aqletmiyor musunuz?
)169( ‫أَفَ ََل تَ ْع ِقلُو َن‬
ِ َ‫والَّ ِذين ُُيَ ِس ُكو َن ًِبلْ ِكت‬
‫اب‬
Kitaba sıkıca tutunanlar َ َ
Ve namazı kılanlar َ‫الص ََلة‬
َّ ‫َوأَقَ ُاموا‬
ِ ِ ‫ضيع أَجر الْم‬ ِ
Muhakkak ki biz iyilerin ecirlerini ziyan etmeyeceğiz
)170( ‫ني‬ َ ‫صلح‬ ْ ُ َ ْ ُ ُ‫إِ ََّن ََّل ن‬
Hatırla biz dağı üzerlerine kaldırmıştık
ْ ‫َوإِ ْذ نَتَ ْقنَا‬
‫اْلَبَ َل فَ ْوقَ ُه ْم‬

O bir gölge/gölgelik gibi idi ٌ‫َكأَنَّهُ ظُلَّة‬

17
Onlar onun üzerlerine düşeceğini düşünüyorlardı
‫َوظَنُّوا أَنَّهُ َواقِ ٌع ِبِِ ْم‬
ٍ‫خ ُذوا ما آَتَي نَا ُكم بُِق َّوة‬
Size verdiğime sıkıca yapışın (dedik) ْ ْ َ ُ
İçindekini zikredin umulur ki sakınırsınız (dedik)
)171( ‫َواذْ ُكُروا َما فِ ِيه لَ َعلَّ ُك ْم تَتَّ ُقو َن‬
‫ك ِم ْن بَِِن آَ َد َم ِم ْن ظُ ُهوِرِه ْم‬ َ ُّ‫َخ َذ َرب‬ َ ‫َوإِ ْذ أ‬
O zaman rabbin beni ademden onların bellerinden
kendi zürriyetlerini almıştı
‫ذُ ِريَّتَ ُه ْم‬

Nefislerini aleyhine onları şahit kılmıştı


‫َوأَ ْش َه َد ُه ْم َعلَى أَنْ ُف ِس ِه ْم‬

Ben sizin rabbiniz değil miyim demişti


‫ت بَِربِ ُك ْم‬
ُ ‫أَلَ ْس‬
Onlar da evet sen bizim rabbimizsin bizde şahitleriz
demişti
‫قَالُوا بَلَى َش ِه ْد ََن‬

Kıyamet günde (şöyle) diyeceğiniz için


‫أَ ْن تَ ُقولُوا يَ ْوَم الْ ِقيَ َام ِة‬
ِِ
Biz bundan ğafildik َ ‫إِ ََّن ُكنَّا َع ْن َه َذا َغافل‬
)172( ‫ني‬

Yada (şöyle) diyeceğiniz için


‫أ َْو تَ ُقولُوا‬

Muhakkak babalarımız önceden şirk koşmuşlardı


‫إََِّّنَا أَ ْشَرَك آَ ًَب ُؤ ََن ِم ْن قَ ْب ُل‬

Biz onlardan sonra gelen zürriyettik


‫َوُكنَّا ذُ ِريَّةا ِم ْن بَ ْع ِد ِه ْم‬
Bizi batıla dalanların yaptıklarından dolayı helak mı
edeceksin
)173( ‫أَفَتُ ْهلِ ُكنَا ِِبَا فَ َع َل الْ ُمْب ِطلُو َن‬
‫ت َولَ َعلَّ ُه ْم يَْرِج ُعو َن‬ ِ ‫صل ْاْلََي‬
َ ُ ‫ك نُ َف‬
ِ ِ
َ ‫َوَك َذل‬
Umulur ki dönerle diye ayetleri bu şekilde açıklıyoruz
)174(

Onlara ayetlerimizi verdiğimiz kişinin haberini oku


‫َواتْ ُل َعلَْي ِه ْم نَبَأَ الَّ ِذي آَتَ ْي نَاهُ آَ ََيتِنَا‬
O bundan soyunup çıkmıştı böylece şeytan da onu
peşine taktı
‫فَانْ َسلَ َخ ِمْن َها فَأَتْبَ َعهُ الشَّْيطَا ُن‬
ِ
Bundan dolayı azgınlardan oldu
)175( ‫ين‬ َ ‫فَ َكا َن م َن الْغَا ِو‬
Eğer dileseydik onu onula (ayetler ile) yüceltirdik
‫َولَ ْو ِشْئ نَا لََرفَ ْعنَاهُ ِِبَا‬
ِ ‫َخلَ َد إِ ََّل ْاْل َْر‬
‫ض‬ ِ
Fakat o yere saplandı/meyletti ْ ‫َولَكنَّهُ أ‬

18
Ve hevasına tabi oldu ُ‫َواتَّبَ َع َه َواه‬
‫ب‬ِ ْ‫فَمثَلُهُ َكمثَ ِل الْ َكل‬
Onun misali köpeğin misali gibidir َ َ
‫ث‬
ْ ‫ث أ َْو تَ ْت ُرْكهُ يَلْ َه‬ ْ ‫إِ ْن َِْت ِم ْل َعلَْي ِه يَلْ َه‬
Ona yönelsen dilini sarkıtıp solur, bıraksan yine dilini
sarkıtıp solur

‫ين َك َّذبُوا ِِبَ ََيتِنَا‬ ِ َّ ِ ِ


İşte bu ayetlerimizi yalanlayan qavmin misalidir َ ‫ك َمثَ ُل الْ َق ْوم الذ‬ َ ‫َذل‬
Onlara bu kıssayı anlat umulur ki onlar düşünürler
)176( ‫ص لَ َعلَّ ُه ْم يَتَ َف َّكُرو َن‬ َ ‫ص‬ َ ‫ص الْ َق‬ ِ ‫ص‬ ُ ْ‫فَاق‬
‫ين َك َّذبُوا ِِبَ ََيتِنَا‬ ِ َّ
Ne kötü oldu ayetlerimizi yalanlayan qavmin misali َ ‫َساءَ َمثَ اَل الْ َق ْوُم الذ‬
(Ne kötü oldu) nefislerine zulmeden (qavmin misali)
)177( ‫َوأَنْ ُف َس ُه ْم َكانُوا يَظْلِ ُمو َن‬

Allah kime hidayet ederse o hidayete erendir


‫اَّللُ فَ ُه َو الْ ُم ْهتَ ِدي‬
َّ ‫َم ْن يَ ْه ِد‬
ِ ‫اَل‬ ِ ْ ‫ومن ي‬
)178( ‫اسُرو َن‬ َْ ‫ك ُه ُم‬ َ ِ‫ضل ْل فَأُولَئ‬
Kimde dalalete düşürülürse işte onlar hüsrana
uğrayanların ta kendileridir ُ ْ ََ
Andolsun biz insanlardan ve cinlerden çoğunu ِْ ‫اْلِ ِن و‬
ِ ْ‫اْلن‬
‫س‬ ْ ‫ن‬ ‫م‬ِ ‫ولَ َق ْد ذَرأْ ََن ِْلهنَّم َكثِْيا‬
cehennem için yaratmışızdır َ َ ‫َ َ ََ َ ا‬
Onların kalpleri var onunla fıqh etmezler
‫وب ََّل يَ ْف َق ُهو َن ِِبَا‬ ٌ ُ‫َِلُْم قُل‬
Onların gözler var onunla görmezler
‫صُرو َن ِِبَا‬ِ ‫ني ََّل ي ب‬
ُْ ٌ ُ ‫َوَِلُْم أ َْع‬
Onarın kulakları var onunla işitmezler
‫َوَِلُْم آَ َذا ٌن ََّل يَ ْس َم ُعو َن ِِبَا‬

Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha dalalettedirler َ ‫ك َك ْاْلَنْ َع ِام بَ ْل ُه ْم أ‬


‫َض ُّل‬ َ ِ‫أُولَئ‬
İşte onlar ğafillerdir
)179( ‫ك ُه ُم الْغَافِلُو َن‬ َ ِ‫أُولَئ‬
Oysa en güzel isimler Allah’ındır
‫اْلُ ْس ََن‬
ْ ُ‫َْسَاء‬ ْ ‫َوََِّّللِ ْاْل‬
Onlar ile ona dua edin
‫فَ ْاد ُعوهُ ِِبَا‬
‫َْسَائِِه‬ْ ‫ين يُلْ ِح ُدو َن ِِف أ‬ ‫ذ‬ِ َّ‫وذَروا ال‬
Onun isimleri konusunda sapanları bırakın َ َُ
Yaptıklarından dolayı cezalandırılacaklardır
)180( ‫َسيُ ْجَزْو َن َما َكانُوا يَ ْع َملُو َن‬

19
‫َّن َخلَ ْقنَا أ َُّمةٌ يَ ْه ُدو َن ًِب ْْلَ ِق َوبِِه يَ ْع ِدلُو َن‬ ِ
Ve bizim yarattıklarımızdan bir ümmet vardır ki, ْ ‫َوَم‬
haqqa tabi olurlar/başkalarını haqq iletirler ve o haqq
konusunda adaletli olurlar
)181(
‫ين َك َّذبُوا ِِبَ ََيتِنَا‬ ِ َّ
Ayetlerimizi yalanlayanlara gelince َ ‫َوالذ‬
)182( ‫ث ََّل يَ ْعلَ ُمو َن‬ ُ ‫َسنَ ْستَ ْد ِر ُج ُه ْم ِم ْن َحْي‬
Onları bilmedikleri yerden derece derece helaka
yaklaştırırız
ِ ِ ِ
)183( ‫ني‬ ٌ ‫َوأ ُْملي َِلُْم إِ َّن َكْيدي َمت‬
Onlara mühlet veriyorum muhakkak benim tuzağım
metin(güçlüdür)
Onlar düşünmediler mi? Onların arkadaşlarında
cinnetten/hastalık eser yoktur
‫احبِ ِه ْم ِم ْن ِجن ٍَّة‬ ِ ‫أَوََل ي ت َف َّكروا ما بِص‬
َ َ ُ ََ ْ َ
ِ
O apaçık uyarıcıdan başka bir şey değildir
)184( ‫ني‬ ٌ ِ‫إِ ْن ُه َو إََِّّل نَذ ٌير ُمب‬
ِ ‫السماو‬ ِ
Onlar göklerin ve yerin melekutuna bakmıyorlar mı?
‫ض‬ِ ‫ات َو ْاْل َْر‬ َ َ َّ ‫أ ََوََلْ يَْنظُُروا ِِف َملَ ُكوت‬
Ve Allah’ın yarattığı herhangi bir şeye (bakmıyorlar
mı?)
‫اَّللُ ِم ْن َش ْي ٍء‬ َّ ‫َوَما َخلَ َق‬
‫َجلُ ُه ْم‬ ِ
َ‫بأ‬ َ ‫َوأَ ْن َع َسى أَ ْن يَ ُكو َن قَد اقْ تَ َر‬
Yada beklide ecellerinin yaklaşmış olmasına
(bakmıyorlar mı?)

)185( ‫يث بَ ْع َدهُ يُ ْؤِمنُو َن‬ ٍ ‫َي ح ِد‬


Ondan sonra hangi söze inanıyorlar َ ِ ‫فَبِأ‬
Allah kimi dalalete düşürürse ona hidayet verecek
yoktur ُ‫ي لَه‬
ِ
َ ‫اَّللُ فَ ََل َهاد‬ َّ ‫ضلِ ِل‬ ْ ُ‫َم ْن ي‬
Allah onları tuğyanları içerisinde bırakır
)186( ‫َويَ َذ ُرُه ْم ِِف طُ ْغيَاِنِِ ْم يَ ْع َم ُهو َن‬
ِ ‫الس‬
‫اها‬
َ ‫اعة أ َََّي َن ُم ْر َس‬ َ َّ ‫ك َع ِن‬ َ َ‫يَ ْسأَلُون‬
Sana saatin (kıyametin) ne zaman vuku bulacağını
soruyorlar

Deki muhakkak onun ilmi ancak rabbimin katındadır


‫قُ ْل إََِّّنَا ِعلْ ُم َها ِعنْ َد َرِّب‬

Onun vaktini ondan başkası açıklayamaz


‫ََّل ُُيَلِ َيها لَِوقْتِ َها إََِّّل ُه َو‬
ِ ‫السماو‬
‫ض‬ِ ‫ات َو ْاْل َْر‬ َ َ َّ ‫ت ِِف‬ ْ َ‫ثَ ُقل‬
(onun ilminin açıklanması) tüm göklerdekine ve
yeryüzündekilerine ağır gelir (kaldıramazlar)

O size ancak aniden gelir ‫ََّل ََتْتِي ُك ْم إََِّّل بَ ْغتَةا‬


(sanki senin ilin var da) sen onu gizliyormuşsun gibi
sana soruyorlar
‫ك َح ِف ٌّي َعْن َها‬ َ َّ‫ك َكأَن‬ َ َ‫يَ ْسأَلُون‬
ِ‫اَّلل‬
َّ ‫قُ ْل إََِّّنَا ِع ْل ُم َها ِعْن َد‬
Deki onun bilgisi ancak Allah katındadır

Fakat insanların çoğu bilmezler


ِ ‫َولَ ِك َّن أَ ْكثَ َر الن‬
)187( ‫َّاس ََّل يَ ْعلَ ُمو َن‬

20
‫ضًّرا‬ ِ ِ ُ ِ‫قُل ََّل أَمل‬
َ ‫ك لنَ ْفسي نَ ْف اعا َوََّل‬
Ben kendi nefsime fayda ve zarar (sağlamaya) malik
değilim ْ ْ
Allah’ın dilediği müstesna َّ َ‫إََِّّل َما َشاء‬
ُ‫اَّلل‬
Eğer ben ğaybı bilseydim daha çok hayır yapardım
ْ ‫ت ِم َن‬
‫اَلَِْْي‬ ُ ‫ب ََّل ْستَ ْكثَ ْر‬ َ ‫ت أ َْعلَ ُم الْغَْي‬ ُ ‫َولَ ْو ُكْن‬
ُ‫السوء‬
ُّ ‫ِن‬ ِ
Bana kötülük dokunmazdı َ ‫َوَما َم َّس‬
Ban sade iman eden bir qavm için nezir ve beşirim
)188( ‫إِ ْن أ َََن إََِّّل نَ ِذ ٌير َوبَ ِشْيٌ لَِق ْوٍم يُ ْؤِمنُو َن‬
ٍ‫اح َدة‬
ِ‫سو‬ ٍ ‫ف‬ْ ‫ن‬
َ ‫ن‬ ِ ‫هو الَّ ِذي خلَ َق ُكم‬
‫م‬
O sizi tek bir nefisten yaratandır َ ْ ْ َ َُ
Sakinleşmesi için ondan eşini yaratandır
‫َو َج َع َل ِمْن َها َزْو َج َها لِيَ ْس ُك َن إِلَْي َها‬

Onu örtüp bürüdüğü zaman hafif bir yük yüklendi


‫ت ََحْ اَل َخ ِفي افا‬ ْ َ‫َّاها ََحَل‬
َ ‫فَلَ َّما تَغَش‬
Onunla (bir müddet) gezindi
‫ت بِِه‬ْ ‫فَ َمَّر‬
Ağırlaştığı zaman, rableri olan Allah’a ikisi dua ettiler
‫اَّللَ َربَّ ُه َما‬
َّ ‫ت َد َع َوا‬
ْ َ‫فَلَ َّما أَثْ َقل‬
‫ين‬ ِ
‫ر‬ ِ‫اْلا لَنَ ُكونَ َّن ِمن الشَّاك‬ ِ ‫لَئِن آَتَي ت نا ص‬
َ َ ‫ْ ْ ََ َ ا‬
Eğer bize Salih (bir evlat) verirsen şükredenlerden
oluruz
)189(
‫يما آَ ًَت ُُهَا‬ِ‫اْلا جع ََل لَه شرَكاء ف‬ ِ ‫فَلَ َّما آَ ًَت ُُها ص‬
ُ
O ikisine Salih evlat verildiği zaman o ikisine verilen
şeyde ona (Allah’a) şirk koştular َ َ َ ُ َ َ ‫ا‬ َ َ
Allah onların koştuğu şirkten beridir
)190( ‫اَّللُ َع َّما يُ ْش ِرُكو َن‬ َّ ‫اَّل‬ َ ‫فَتَ َع‬
Bir şey yaratamayanı mı şirk koşuyorlar?
‫أَيُ ْش ِرُكو َن َما ََّل َُيْلُ ُق َشْي ئاا‬

Halbuki onlar yaratılmıştır


)191( ‫َوُه ْم ُُيْلَ ُقو َن‬
‫صُرو َن‬ ِ
ُ ْ‫صارا َوََّل أَنْ ُف َس ُه ْم يَن‬
ْ َ‫َوََّل يَ ْستَط ُيعو َن َِلُْم ن‬
Onlar onalrın yardımına yetişemez, (kaldı ki)
kendilerine bile yardım edemezler
)192(

Onları hidayete davet ederseniz size tabi olmazlar


‫وه ْم إِ ََّل ا ِْلَُدى ََّل يَتَّبِ ُعوُك ْم‬
ُ ‫َوإِ ْن تَ ْد ُع‬
Size birdir
‫َس َواءٌ َعلَْي ُك ْم‬

Onları davet etsenizde sesiz kalsanızda


)193( ‫ص ِامتُو َن‬ َ ‫وه ْم أ َْم أَنْتُ ْم‬ ُ ُ‫أ ََد َع ْوُُت‬

21
‫اد أ َْمثَالُ ُك ْم‬ ِ َِّ ‫ون‬ ِ ‫إِ َّن الَّ ِذين تَ ْدعو َن ِمن د‬
ٌ َ‫اَّلل عب‬
Allah’ın dışında davet ettikleriniz szin misaliniz gibi
kullardır ُ ْ ُ َ
(eğer samimi iseniz) çağrında size.cabet etsinler
‫وه ْم فَ ْليَ ْستَ ِجيبُوا لَ ُك ْم‬ ُ ‫فَ ْاد ُع‬
)194( ‫ني‬ ِ ِ ‫إِ ْن ُكْن تم‬
Eğer doğrulardan iseniz َ ‫صادق‬ َ ُْ
Onların kendisi ile yürüdükleri ayakları mı vardır
‫أََِلُْم أ َْر ُج ٌل ُيَْ ُشو َن ِِبَا‬

Yoksa onların kendisi ile tuttukları elleri mi var


‫أ َْم َِلُْم أَيْ ٍد يَْب ِط ُشو َن ِِبَا‬

Yoksa kendisi ile gördükleri gözleri mi var


‫صُرو َن ِِبَا‬ ِ ‫ني ي ب‬
ُْ ٌ ُ ‫أ َْم َِلُْم أ َْع‬
Yoksa kendisi ile işittikleri kulakları mı var
‫أ َْم َِلُْم آَ َذا ٌن يَ ْس َم ُعو َن ِِبَا‬

Deki çağırın ortaklarınızı


‫قُ ِل ْاد ُعوا ُشَرَكاءَ ُك ْم‬
)195( ‫ون‬ ِ ‫ون فَ ََل تُْن ِظر‬ ِ ‫يد‬ُ ِ‫ُُثَّ ك‬
Sonra kurun tuzaklarınızı bir an bile göz
açtırmayın/beklemeyin ُ
ِ ِ َّ ‫إِ َّن ولِيِي‬
Şüphesiz benim velim kitabı indiren Allahtır َ َ‫اَّللُ الَّذي نََّزَل الْكت‬
‫اب‬ َ َ
)196( ‫ني‬ ِِ َّ ‫وهو ي ت وََّّل‬
O salihleri veli edinmiştir َ ‫الصاْل‬ َ ََ َ ُ َ
‫ين تَ ْد ُعو َن ِم ْن ُدونِِه‬ ِ َّ
(Allah’ın) dışında dua ettikleriniz (taptıklarınız) َ ‫َوالذ‬
‫صَرُك ْم‬ ِ
Size yardım etmeye güç yetiremezler ْ َ‫ََّل يَ ْستَط ُيعو َن ن‬
(hatta) kendilerine bile yardım edemezler
)197( ‫صُرو َن‬
ُ ‫َوََّل أَنْ ُف َس ُه ْم يَْن‬
Siz onları hiayete çağıracak olsanız, onlar işitmezler
‫وه ْم إِ ََّل ا ِْلَُدى ََّل يَ ْس َم ُعوا‬
ُ ‫َوإِ ْن تَ ْد ُع‬
Onları sana bakıp dururken görürüsün
‫ك‬َ ‫َوتَ َر ُاه ْم يَنْظُُرو َن إِلَْي‬
)198( ‫صُرو َن‬ ِ ‫وهم ََّل ي ب‬
Onlar görmezler ُْ ْ ُ َ
ِ ِ ْ ‫ف وأَع ِرض ع ِن‬ ِ ِ
‫ني‬
َ ‫اْلَاهل‬ َ ْ ْ َ ‫ُخذ الْ َع ْف َو َوأُْم ْر ًِبلْ ُع ْر‬
Sen avf(kolaylık) yolunu tut (benimse) iyiliği emret,
ve cahillerden yüz çevir
)199(
ِ َ‫َّك ِمن الشَّيط‬
Eğer sana şeytandan bir dürtme/vesvese gelirse
‫غ‬
ٌ ‫ان نَْز‬ ْ َ َ ‫َوإَِّما يَْن َز َغن‬
Allah’a sığın süpesiz o işiten ve bilendir
)200( ‫يع َعلِ ٌيم‬ ِ ِ ِ َ‫ف‬
ٌ ‫استَع ْذ ًِب ََّّلل إِنَّهُ َْس‬
ْ

22
ِ َّ ِ
Sakınanlara gelince َ ‫إ َّن الذ‬
‫ين اتَّ َق ْوا‬
ِ َ‫ف ِمن الشَّيط‬ ِ
Onlara şeytandan bir (hayali)vesvese dokunursa
‫ان‬ ْ َ ٌ ‫إِ َذا َم َّس ُه ْم طَائ‬
(Allah’ı) anarlar, bir de bakarsın (haqqı) görüp
)201( ‫صُرو َن‬ ِ ‫تَ َذ َّكروا فَِإذَا هم مب‬
bilmişlerdir ُْ ْ ُ ُ
Şeytanın kardeşleri ise onları sapıklığa
çekip)sürüklerler
‫َوإِ ْخ َوانُ ُه ْم َُيُدُّونَ ُه ْم ِِف الْغَ ِي‬
Sonra kısaltmazlar (sapıklığa sürüklemede eksiklik
)202( ‫صُرو َن‬ ِ ‫ُُثَّ ََّل ي ْق‬
göstermezler) ُ
Sen onlara ayet getirmediğin zaman
‫َوإِ َذا ََلْ ََتِْتِِ ْم ِِبَيٍَة‬

Derleyip toplasan ya derler


‫اجتَ بَ ْي تَ َها‬
ْ ‫قَالُوا لَ ْوََّل‬
Deki ben ancak rabbimden bana vahyolunana uyarım
‫ِل ِم ْن َرِّب‬
ََّ ِ‫وحى إ‬ ِ ِ
َ ُ‫قُ ْل إََّّنَا أَتَّب ُع َما ي‬
Bunlar rabbinizin katından basairlerdir (basiret
gözlerini açacak delilerdir)
‫صائُِر ِم ْن َربِ ُك ْم‬ َ َ‫َه َذا ب‬
Ve iman eden qavm için hidayet ve rahmettir
)203( ‫َوُه ادى َوَر َْحَةٌ لَِق ْوٍم يُ ْؤِمنُو َن‬
ِ ْ‫ئ الْ ُقرآَ ُن فَاستَ ِمعوا لَه وأَن‬ ِ
Kuran okunduğu zaman onu dinleyin ve susun
‫صتُوا‬ َُ ُ ْ ْ َ ‫َوإذَا قُ ِر‬
Umulurki rahmet olunursunuz
)204( ‫لَ َعلَّ ُك ْم تُ ْر ََحُو َن‬

Nefsinde rabbini zikret َ ‫ك ِِف نَ ْف ِس‬


‫ك‬ َ َّ‫َواذْ ُك ْر َرب‬
Yalvararak, gizli/ürpererek, yüksek sesle olmadan
‫اْلَ ْه ِر ِم َن الْ َق ْوِل‬
ْ ‫ضُّر اعا َو ِخي َفةا َوُدو َن‬ َ َ‫ت‬
Sabah akşam
‫ص ِال‬
َ َ‫ًِبلْغُ ُد ِو َو ْاْل‬
)205( ‫ني‬ ِِ ِ
Ğafillerden olma َ ‫َوََّل تَ ُك ْن م َن الْغَافل‬
ِ َّ ِ
Rabbinin katında olanlar َ ِ‫ين ِعْن َد َرب‬
‫ك‬ َ ‫إ َّن الذ‬
Ona ibadet etmekte kibirlenmezler
‫ََّل يَ ْستَ ْكِِبُو َن َع ْن ِعبَ َادتِِه‬

Onu tesbih ederler, ve ona secde ederler


)206( ‫َويُ َسبِ ُحونَهُ َولَهُ يَ ْس ُج ُدو َن‬

23
Enfal suresi ‫سورة اْلنفال‬

Rahman ve rahim olan Allah’ın adı ile


‫الرِحي ِم‬َّ ‫الر َْحَ ِن‬َّ ِ‫اَّلل‬ َّ ‫بِ ْس ِم‬
Sana enfalden(gnimetlerden) soruyorlar
‫ك َع ِن ْاْلَنْ َف ِال‬ َ َ‫يَ ْسأَلُون‬
‫ول‬ِ ‫الرس‬ ِ ِ ُ ‫قُ ِل ْاْلَنْ َف‬
Deki; enfal Allah’ın ve Rasulü’nündür ُ َّ ‫ال ََّّلل َو‬
‫ات بَْينِ ُك ْم‬ ِ ‫اَّلل وأ‬
Allahtan sakının ve aralarınızı düzeltin َ ‫َصل ُحوا َذ‬ ْ َ ََّ ‫فَاتَّ ُقوا‬
ِِ ِ ‫وأ‬
Eğer iman etmişseniz, Allah’a ve Rasul’üne itaat edin
)1( ‫ني‬ َ ‫اَّللَ َوَر ُسولَهُ إِ ْن ُكْن تُ ْم ُم ْؤمن‬ َّ ‫َط ُيعوا‬ َ
‫ت‬ ِ َّ ‫إََِّّنَا الْمؤِمنو َن الَّ ِذين إِ َذا ذُكِر‬
ْ َ‫اَّللُ َوجل‬ َ َ ُ ُْ
Mü’minler o kimselerdir ki Allah’ın adı anıldığı zaman
kalpleri titrer
‫قُلُوبُ ُه ْم‬
ِ
Onun ayetleri okunduğu zaman ُ‫ت َعلَْي ِه ْم آَ ََيتُه‬ ْ َ‫َوإِ َذا تُلي‬
Onların imanlarını arttırır ‫َز َادتْ ُه ْم إُِيَ ا‬
‫اَن‬

Ve rablerine tevekkül ederler


)2( ‫َو َعلَى َرِبِِ ْم يَتَ َوَّكلُو َن‬
‫الص ََل َة‬
َّ ‫يمو َن‬ ِ ‫الَّ ِذ‬
O kimseler ki namazlarını iqame ederler ُ ‫ين يُق‬ َ
)3( ‫اه ْم يُْن ِف ُقو َن‬ ِ
Ve onlara verdiklerimizden infaq ederler ُ َ‫َوَمَّا َرَزقْ ن‬
İşte onlar gerçek/ten mü’minlerdir
‫ك ُه ُم الْ ُم ْؤِمنُو َن َح ًّقا‬ َ ِ‫أُولَئ‬
Onlara rableri katında derceler ve mağfiret ve
tükenmez bir rızq vardır
)4( ٌ‫ات ِعنْ َد َرِبِِ ْم َوَمغْ ِفَرةٌ َوِرْز ٌق َك ِرمي‬ ٌ ‫َِلُْم َد َر َج‬
‫ك ًِب ْْلَ ِق‬ َ ِ‫ك ِم ْن بَْيت‬ َ ُّ‫ك َرب‬ َ ‫َخَر َج‬ ْ ‫َك َما أ‬
Tıpkı tabbini seni evinden haqq (yolunda) çıkardığı
gibi
ِِ ِ
Ve mü’minlerden bir gurup bunu kötü görüyorlardı
)5( ‫ني لَ َكا ِرُهو َن‬ َ ‫َوإِ َّن فَ ِري اقا م َن الْ ُم ْؤمن‬
ِ
َ َّ َ‫اْلَ ِق بَ ْع َد َما تَب‬
‫ني‬ ْ ‫ك ِِف‬ َ َ‫ُُيَادلُون‬
Haqq kendilerine apaçık belli olduktan sonra sana
karşı mücadele ediyorlar

)6( ‫ت َوُه ْم يَْنظُُرو َن‬ ِ ‫َكأَََّّنَا يساقُو َن إِ ََّل الْمو‬


Sanki göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi َْ َُ
ِ ْ َ‫اَّلل إِ ْح َدى الطَّائَِفت‬
‫ني‬ ِ ِ
O zaman Allah size ki taifeden birini va’d etmişti َُّ ‫َوإ ْذ يَع ُد ُك ُم‬
O sizin olsun
‫أَنَّ َها لَ ُك ْم‬

24
Siz ise güçsüz olanın sizin olmasını orzuluyordunuz
‫ات الش َّْوَك ِة تَ ُكو ُن لَ ُك ْم‬ ِ ‫َن َغي ر َذ‬
َ ْ َّ ‫َوتَ َوُّدو َن أ‬
Oysa Allah sözleriyle haqqın hakim olmasını istiyordu
‫اْلَ َّق بِ َكلِ َماتِِه‬
ْ ‫اَّللُ أَ ْن ُُِي َّق‬
َّ ‫يد‬ُ ‫َويُِر‬
)7( ‫ين‬ ِ
‫ر‬ ِ‫وي ْقطَع دابِر الْ َكاف‬
Ve kafirlerin ardının kesilmesini (istiyordu) َ َ َ َ ََ
ِ ‫اْل َّق وي ب ِطل الْب‬
‫اط َل‬ ِِ
َ َ ُْ َ َْ ‫ليُح َّق‬
Ve haqqın hakim olmasını ve batılın yok olmasını
(istiyordu)

Günahkarlar hoşlanmasa da
)8( ‫َولَ ْو َك ِرَه الْ ُم ْج ِرُمو َن‬

O zaman(hatırla) rabbinizden yardım istiyordunuz


‫إِ ْذ تَ ْستَغِيثُو َن َربَّ ُك ْم‬

Ve size icabet etti


‫اب لَ ُك ْم‬
َ ‫استَ َج‬ ْ َ‫ف‬
)9( ‫ني‬ ِِ ِ ِ ِ ٍ ْ‫أَِّن َُمِ ُّد ُكم َِبَل‬
Ben siz peşpeşe bin melek ile desteleyeceğim َ ‫ف م َن الْ َم ََلئ َكة ُم ْردف‬ ْ
Allah bunu bir müjde olmasından ve kalplerinizin
mutmain olmasından başka bir şey için yapmadı
‫اَّللُ إََِّّل بُ ْشَرى َولِتَطْ َمئِ َّن بِِه قُلُوبُ ُك ْم‬
َّ ُ‫َوَما َج َعلَه‬

ِ‫اَّلل‬
َّ ‫َّصُر إََِّّل ِم ْن ِعْن ِد‬
Halbu ki zafer ancak Allah katındandır ْ ‫َوَما الن‬
Allah aziz ve hakimdir
)10( ‫اَّللَ َع ِز ٌيز َح ِك ٌيم‬ َّ ‫إِ َّن‬
ِ ِ
ُ‫اس أ ََمنَةا مْنه‬ َ ‫إِ ْذ يُغَشي ُك ُم الن‬
َ ‫ُّع‬
O zaman, sizi hafifi bir uykuya daldırıyordu,tarafından
bir güven olmak üzere

‫اء‬ ‫م‬ ِ ‫السم‬


‫اء‬ ‫ن‬ ‫م‬ِ ‫وي نَ ِزُل علَي ُكم‬
َّ
Ve gökyüzünden üzerinize su(hafif bir yağmur)
indiriyordu ‫َُ َ ْ ْ َ َ َ ا‬
Sizi onunla temizlemek için
‫لِيُطَ ِهَرُك ْم بِِه‬
ِ َ‫وي ْذ ِهب عنْ ُكم ِرجز الشَّيط‬
‫ان‬
Ve sizden şeytanın pisliğini gidermek için ْ َْ ْ َ َ َُ
Ve qalplerinizi bağlamak/pekiştirmek için
‫ط َعلَى قُلُوبِ ُك ْم‬ َ ِ‫َولِيَ ْرب‬
Ve ayaklarınızı sabit kılmak için
)11( ‫ت بِِه ْاْلَقْ َد َام‬ َ ِ‫َويُثَب‬
O zaman Rabbin meleklere vahyediyordu
‫ك إِ ََّل الْ َم ََلئِ َك ِة‬َ ُّ‫وحي َرب‬ ِ ‫إِ ْذ ي‬
ُ
Ben siiznle beraberim
‫أَِّن َم َع ُك ْم‬

25
‫ين آَ َمنُوا‬ ِ َّ ِ
İman edenleri sebat ettirin َ ‫فَثَبتُوا الذ‬
ِ َّ ِ ِ ِ
Kafirlerin kalplerine korkuyu atacağım
‫ب‬
َ ‫الر ْع‬
ُّ ‫ين َك َفُروا‬ َ ‫َسأُلْقي ِف قُلُوب الذ‬
ِ َ‫اض ِربوا فَو َق ْاْل َْعن‬
‫اق‬ ْ ُ ْ َ‫ف‬
)12( ‫ان‬ ٍ َ‫اض ِربوا ِمْن هم ُك َّل ب ن‬
َ ْ ُ ُ ْ ‫َو‬
Boyunlarının üzerine vurun
Vurun onların tüm parmaklarına

َّ ‫ك َِبَنَّ ُه ْم َشاقُّوا‬ ِ
ُ‫اَّللَ َوَر ُسولَه‬ َ ‫ذَل‬
Bu onların Allah’a ve Rasulüne karşı gelmelerinden
dolayıdır

Kim Allah’a ve Rasulüne karşı gelirse ُ‫اَّللَ َوَر ُسولَه‬ َّ ‫َوَم ْن يُ َشاقِ ِق‬
Allah cezası şiddetli olandır
)13( ‫اب‬ ِ ‫يد الْعِ َق‬ ُ ‫اَّللَ َش ِد‬َّ ‫فَِإ َّن‬
‫وه‬ ‫ق‬
ُ ‫و‬ ‫ذ‬ُ َ‫ف‬ ‫م‬ ‫ك‬ُ ِ‫َذل‬
İşte bu sizin; tadın bakalım ُ ْ
)14( ‫اب النَّا ِر‬ ِ ِ
Şüpesiz kafirler için ateş(cehennem) azabı vardır َ ‫ين َع َذ‬ َ ‫َوأ ََّن ل ْل َكاف ِر‬
‫ين آَ َمنُوا‬ ِ َّ‫َي أَيُّها ال‬
‫ذ‬
Ey iman edenler; َ َ َ
‫ين َك َفُروا َز ْح افا‬ ِ َّ ِ ِ
Toplu olarak kafirlerle karşılaştığınız zaman َ ‫إ َذا لَقيتُ ُم الذ‬
Arkanızı dönüp (kaçmayın)
)15( ‫وه ُم ْاْل َْد ًَب َر‬ ُ ُّ‫فَ ََل تُ َول‬
ٍ ِ ِِ
Kim o gün onlara arkasını dönerse ُ‫َوَم ْن يُ َوِل ْم يَ ْوَمئذ ُدبَُره‬
Savaş için eri çekilme hariç
‫إََِّّل ُمتَ َح ِرفاا لِِقتَ ٍال‬

Yada başka bir gruba katılma (hariç)


‫أ َْو ُمتَ َحيِازا إِ ََّل فِئَ ٍة‬
ِ‫اَّلل‬
َّ ‫ب ِم َن‬
Allah’ın gazabında döndrülüp dururlar
ٍ‫ض‬ َ َ‫فَ َق ْد ًَبءَ بِغ‬
)16( ُ‫صْي‬ ِ ‫ومأْواه جهنَّم وبِْئس الْم‬
Onun yeri cehennemdir, o ne kötü dönüş yeridir َ َ َ ُ َ َ ُ َ ََ
Onları siz öldürmediniz fakat Allah öldürdü َّ ‫وه ْم َولَ ِك َّن‬
‫اَّللَ قَتَلَ ُه ْم‬ ُ ُ‫فَلَ ْم تَ ْقتُل‬
Attığın aman sen atmadın fakat Allah attı َّ ‫ت َولَ ِك َّن‬
‫اَّللَ َرَمى‬ َ ‫ت إِ ْذ َرَمْي‬ َ ‫َوَما َرَمْي‬
‫ني ِمْنهُ بَََلءا َح َسناا‬ ِِ ِ ِ
َ ‫َوليُ ْبل َي الْ ُم ْؤمن‬
Allah mü’minleri güzel bir imtihanla imtihan etmek
için yaptı

Allah işiten ve bilendir


)17( ‫يع َعلِ ٌيم‬ ِ َّ ‫إِ َّن‬
ٌ ‫اَّللَ َْس‬

26
ِ ِ ِ َّ ‫َذلِ ُكم وأ ََّن‬
)18( ‫ين‬ َ ‫اَّللَ ُموه ُن َكْيد الْ َكاف ِر‬
İşe bu sizin içindir şüphesiz Allah kafirlerin tuzaklarını
bozacaktır َْ
Eğer feth istiyorsanız size fetih gelmişti
‫إِ ْن تَ ْستَ ْفتِ ُحوا فَ َق ْد َجاءَ ُك ُم الْ َفْت ُح‬

Eğer vazgeçerseniz, o sizin için daha hayırlıdır


‫َوإِ ْن تَ ْن تَ ُهوا فَ ُه َو َخْي ٌر لَ ُك ْم‬

Eğer siz dönerseniz bizde döneriz ُ ‫َوإِ ْن تَ ُع‬


‫ودوا نَ ُع ْد‬
‫ت‬ ِ ِ
ْ ‫ِن َعْن ُك ْم فئَ تُ ُك ْم َشْي ئاا َولَ ْو َكثَُر‬ َ ‫َولَ ْن تُ ْغ‬
Çok da olsa topluluğunuz size hiçbir şeyde fayda
sağlamayacaktır

)19( ‫ني‬ ِِ َّ ‫َوأ ََّن‬


Allah mü’minlerle beraberdir َ ‫اَّللَ َم َع الْ ُم ْؤمن‬
ِ ‫َي أَيُّها الَّ ِذين آَمنُوا أ‬
Ey iman edenler Allah’a ve Rasul’üne itaat edin ُ‫اَّللَ َوَر ُسولَه‬
َّ ‫َط ُيعوا‬ َ َ َ َ
Ondan geri dönmeyin,(yüz çevirmeyin) sizler
işittiğiniz halde
)20( ‫َوََّل تَ َولَّ ْوا َعنْهُ َوأَنْتُ ْم تَ ْس َم ُعو َن‬
‫ين قَالُوا َِْس ْعنَا َوُه ْم ََّل‬ ِ َّ
َ ‫َوََّل تَ ُكونُوا َكالذ‬
İşitmedikleri halde işittik diyenler gibi olmayın
)21( ‫يَ ْس َم ُعو َن‬
ِ‫اَّلل‬
َّ ‫اب ِعْن َد‬ ِ ‫إِ َّن َشَّر الدَّو‬
Allah katında yerde yürüyenlerin en kötüsü َ
Aqletmeyen sağır ve dilsizlerdir
)22( ‫ين ََّل يَ ْع ِقلُو َن‬ ِ َّ
َ ‫الص ُّم الْبُ ْك ُم الذ‬ ُّ
Eğer Allah onlarda hayır olduğunu bilseydi muhakkak
onlara işittirirdi ْ ‫اَّللُ فِي ِه ْم َخْي ارا َْل‬
‫َْسَ َع ُه ْم‬ َّ ‫َولَ ْو َعلِ َم‬
Eğer iiştirseydi, onlar yüz çevirerek geri dönerlerdi
)23( ‫ضو َن‬ ُ ‫َْسَ َع ُه ْم لَتَ َولَّ ْوا َوُه ْم ُم ْع ِر‬ْ ‫َولَ ْو أ‬
ِ ‫َي أَيُّها الَّ ِذين آَمنُوا استَ ِجيبوا ََِّّللِ ولِ َّلرس‬
‫ول‬
Ey iman edenler Allah’a ve Rasulüne icabet edin ُ َ ُ ْ َ َ َ َ
Sizi çağırdığı zaman
‫إِ َذا َد َعا ُك ْم‬

Size hayat verecek şeyde


‫لِ َما ُُْييِي ُك ْم‬

Bilin ki Allah kişi ile qalbi arasına girer


‫ني الْ َم ْرِء َوقَلْبِ ِه‬َ ْ َ‫ول ب‬ُ ُ‫اَّللَ َُي‬َّ ‫َو ْاعلَ ُموا أ ََّن‬
Ve ona toplanacaksınız
)24( ‫َوأَنَّهُ إِلَْي ِه ُِْت َشُرو َن‬

Fitneden sakının ‫َواتَّ ُقوا فِْت نَةا‬


‫اصةا‬َّ ‫ين ظَلَ ُموا ِمْن ُك ْم َخ‬ ِ َّ‫يَب ال‬ ِ
Sizden sadece zalimlere isabet etmez َ َّ َ ‫ََّل تُص‬
‫ذ‬

27
Bilin ki Allah azabı şiddetli olandır
)25( ‫اب‬ ِ ‫يد الْعِ َق‬ ُ ‫اَّللَ َش ِد‬ َّ ‫َو ْاعلَ ُموا أ ََّن‬
ِ ‫ض َع ُفو َن ِِف ْاْل َْر‬
‫ض‬ ِ ِ
ْ َ‫يل ُم ْست‬ ٌ ‫َواذْ ُكُروا إ ْذ أَنْتُ ْم قَل‬
Hatırlayın sizler yeryüzünde zayıf bırakılmış
azınlıktınız

‫َّاس‬ َّ
ُ ‫ََّتَافُو َن أَ ْن يَتَ َخط َف ُك ُم الن‬
İnsanların sizi tutup yakalayıvermesinden
korkuyordunuz

Sizi baındırdı ve sizi yardımı ile destekledi


ِ‫ص ِره‬ْ َ‫فَآَ َوا ُك ْم َوأَيَّ َد ُك ْم بِن‬
)26( ‫ات لَ َعلَّ ُك ْم تَ ْش ُكُرو َن‬ ِ ‫ورزقَ ُكم ِمن الطَّيِب‬
َ َ ْ َََ
Sizi temiz şeylerle rızıklandırdı, umulur ki
şükredersiniz (diye)

‫ول‬
َ ‫الر ُس‬َّ ‫اَّللَ َو‬
َّ ‫ين آَ َمنُوا ََّل ََّتُونُوا‬ ِ َّ‫َي أَيُّها ال‬
‫ذ‬
Ey iman edenler; Allah’a veRasul’üne ihanet etmeyin َ َ َ
Emanetinize ihanet etmiş olursunuz
‫اَنتِ ُك ْم‬
َ ‫َوََّتُونُوا أ ََم‬
Sizler bile bile
)27( ‫َوأَنْتُ ْم تَ ْعلَ ُمو َن‬
Biliniz ki mallarınız ve çacuklarınız sizin için bir
fitnedir(imtihandır) ٌ‫َو ْاعلَ ُموا أَََّّنَا أ َْم َوالُ ُك ْم َوأ َْوََّل ُد ُك ْم فِْت نَة‬
)28( ‫َجٌر َع ِظ ٌيم‬ ِ َّ ‫وأ ََّن‬
ْ ‫اَّللَ عْن َدهُ أ‬
Muhakka ki Allah büyük mükafat kendi katında
olandır َ
‫ين آَ َمنُوا‬ ِ َّ‫َي أَيُّها ال‬
‫ذ‬
Ey iman edenler َ َ َ
Eğer Allahtan sakınırsanız sizin için bir furqan kılar
‫اَن‬
‫اَّللَ َُْي َع ْل لَ ُك ْم فُ ْرقَ ا‬ َّ ‫إِ ْن تَتَّ ُقوا‬
Günahlarınızı örter
‫َويُ َك ِف ْر َعْن ُك ْم َسيِئَاتِ ُك ْم‬

Sizi bağışlar
‫َويَ ْغ ِف ْر لَ ُك ْم‬

Allah büyük bir fazl sahibidir


)29( ‫ض ِل الْ َع ِظي ِم‬ ْ ‫اَّللُ ذُو الْ َف‬ َّ ‫َو‬
‫ين َك َفُروا‬ ِ َّ ِ‫وإِ ْذ ُيَْ ُكر ب‬
O zaman kafirler sana tuzak kuruyorlardı َ ‫ك الذ‬ َ ُ َ
Seni yakalamak/bağlamak veya seni öldürmek veya
seni çıkarmak için َ ‫وك أ َْو ُُيْ ِر ُج‬
‫وك‬ َ ُ‫وك أ َْو يَ ْقتُل‬ َ ُ‫لِيُثْبِت‬
Onlar tuzak kuruyorlardı, Allah da tuzak kuruyordu ُ‫اَّلل‬
َّ ‫َوُيَْ ُكُرو َن َوُيَْ ُكُر‬
)30( ‫ين‬ ِ ِ‫اَّلل خي ر الْماك‬
Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır َ َ ُ ْ َ َُّ ‫َو‬
‫ر‬

Onlara ayetlerimiz okunduğu zaman


‫َوإِ َذا تُْت لَى َعلَْي ِه ْم آَ ََيتُنَا‬

28
Dediler; daha önce işitmiştik
‫قَالُوا قَ ْد َِْس ْعنَا‬

Eğer istersek bizde bunun benzerini söyleriz


‫لَ ْو نَ َشاءُ لَ ُقلْنَا ِمثْ َل َه َذا‬
)31( ‫ني‬ ِ ِ ‫إِ ْن ه َذا إََِّّل أ‬
Bu üncekilerin efsanelerinden başka bir şey değildir َ ‫َساطْيُ ْاْل ََّول‬ َ َ
O zaman dediler; Allahım
‫َوإِ ْذ قَالُوا اللَّ ُه َّم‬

Eğer bu sein katından haqq ise bizim üzerimize


‫اْلَ َّق ِم ْن ِعْن ِد َك‬
ْ ‫إِ ْن َكا َن َه َذا ُه َو‬
Gökyüzünden üzeimize taş yağdır
‫الس َم ِاء‬
َّ ‫فَأ َْم ِط ْر َعلَْي نَا ِح َج َاراة ِم َن‬
Yada bize elim bir azab getir
)32( ‫اب أَلِي ٍم‬ ٍ ‫أَ ِو ائْتِنَا بِع َذ‬
َ
Sen içlerinde olduğun halde Allah onlara azab edecek
değildir
‫ت فِي ِه ْم‬ ِ ِ َّ ‫وما َكا َن‬
َ ْ‫اَّللُ ليُ َعذبَ ُه ْم َوأَن‬ ََ
Ve onlar mağfirete dilerlken de Allah onlara azab
edecek değildir
)33( ‫اَّللُ ُم َع ِذبَ ُه ْم َوُه ْم يَ ْستَغْ ِفُرو َن‬ َّ ‫َوَما َكا َن‬
Allah onlara neden azab etmesin َّ ‫َوَما َِلُْم أَََّّل يُ َع ِذبَ ُه ُم‬
ُ‫اَّلل‬
Onlar mescidi haramdan menn ediyorlar
ْ ‫صدُّو َن َع ِن الْ َم ْس ِج ِد‬
‫اْلََرِام‬ ُ َ‫َوُه ْم ي‬
ِ
(Fakat onlar) onun sahipleri olmadılar ُ‫َوَما َكانُوا أ َْوليَاءَه‬
Onun sahipleri muttaqilerden başkası değildir
‫إِ ْن أ َْولِيَ ُاؤهُ إََِّّل الْ ُمتَّ ُقو َن‬

Fakat onların çoğu bilmezler


)34( ‫َولَ ِك َّن أَ ْكثَ َرُه ْم ََّل يَ ْعلَ ُمو َن‬
‫ت‬ِ ‫وما َكا َن ص ََلتُهم ِعْن َد الْب ي‬
Onların beytte salatları olmadı َْ ُْ َ ََ
Ancak ıslık çalmak ve el çırpmak oldu ‫ص ِديَةا‬ ْ َ‫إََِّّل ُم َكاءا َوت‬
Küfrediyor olduğunuzdan dolayı azabı tadın
)35( ‫اب ِِبَا ُكْن تُ ْم تَ ْك ُفُرو َن‬ َ ‫فَ ُذوقُوا الْ َع َذ‬
ِ َّ ِ
Şüphesiz kafirler
‫ين َك َفُروا‬ َ ‫إ َّن الذ‬
ِ‫اَّلل‬
َّ ‫ص ُّدوا َع ْن َسبِ ِيل‬ ِ ِ
Mallarını Allah’ın yolundan çevirmek için harcarlar ُ َ‫يُْنف ُقو َن أ َْم َوا َِلُْم لي‬
Ve onu harcayacaklar
‫فَ َسيُ ْن ِف ُقونَ َها‬

29
Sonra onlara pişmanlık olacaktır
‫ُُثَّ تَ ُكو ُن َعلَْي ِه ْم َح ْسَراة‬

Sonra mağlub olacaklar


‫ُُثَّ يُ ْغلَبُو َن‬
)36( ‫ين َك َفُروا إِ ََّل َج َهن ََّم ُُْي َشُرو َن‬ ِ َّ‫وال‬
‫ذ‬
Ve kafirler cehennemde toplanacaklardır َ َ
‫ب‬ ِ ِ‫يث ِمن الطَّي‬ ِ ْ ‫اَّلل‬ ِِ
Allah’ın temiz pis olanla temiz olanları ayırması için َ َ ‫اَلَب‬ َُّ ‫ليَم َيز‬
Ve pisleri bazısını bazısının üzerine koyup
‫ض‬ٍ ‫ضهُ َعلَى بَ ْع‬ َ ‫يث بَ ْع‬ َ ِ‫اَلَب‬ ْ ‫َوَُْي َع َل‬
َِ ‫فَي رُكمه‬
‫ْج ايعا‬
Ve hepsini yığması ُ َ َْ
Ve (hepsini cehenneme atması için
‫فَيَ ْج َعلَهُ ِِف َج َهن ََّم‬
ِ ‫اَل‬
İşte onlar hüsrana uğrayanlardır
)37( ‫اسُرو َن‬ َْ ‫ك ُه ُم‬ َ ِ‫أُولَئ‬
ِِ
Kafirlere de
‫ين َك َفُروا‬ َ ‫قُ ْل للَّذ‬
َ َ‫إِ ْن يَْن تَ ُهوا يُ ْغ َف ْر َِلُْم َما قَ ْد َسل‬
‫ف‬
Eğer vazgeçerseniz, sizin önceden
geçirdikleriniz(günahlarınız) bağışlanır

Eğer dönerlerse ُ ‫َوإِ ْن يَ ُع‬


‫ودوا‬
)38( ‫ني‬ ِ
Öncekilerin sünneti geçmişti/r َ ‫ت ُسنَّةُ ْاْل ََّول‬ ْ‫ض‬ َ ‫فَ َق ْد َم‬
Ftne kalmayıncaya kadar onlarla savaşın ٌ‫وه ْم َح ََّّت ََّل تَ ُكو َن فِْت نَة‬ ِ
ُ ُ‫َوقَاتل‬
ِ‫الدين ُكلُّه ََِّّلل‬
ِ
Ve dinin hepsi Allah’ın oluncaya kadar ُ ُ ‫َويَ ُكو َن‬
ِ ‫اَّلل ِِبَا ي عملُو َن ب‬ ِ ِِ
Eğer vazgeçerlerse, Allah yaptıklarını görendir
)39( ٌ‫صْي‬ َ َ ْ َ ََّ ‫فَإن انْتَ َه ْوا فَإ َّن‬
Eğer dönerlerse bilin ki Allah sizin sahibinizdir
‫اَّللَ َم ْوََّل ُك ْم‬ ْ َ‫َوإِ ْن تَ َولَّ ْوا ف‬
َّ ‫اعلَ ُموا أ ََّن‬
)40( ُ‫َّصْي‬ ِ ‫نِعم الْموََّل ونِعم الن‬
O ne güzel sahiptir, o ne güzel yardımcıdır َْ َ َْ َْ

30

You might also like