You are on page 1of 37

12.

CÜZ
KURAN OKULU

HASAN TEMUR

KURAN-DER
1
12. CÜZ

Yeryüzünde ayakları ile yürüyen/hareket eden


hiçbir yaratık yoktur ki
ِ ‫َوَما ِم ْن َدابٍَّة ِِف ْاْل َْر‬
‫ض‬
Rızqı Allah’a ait olmasın ‫اَّللِ ِرْزقُ َها‬
َّ ‫إََِّّل َعلَى‬
Onun karar kıldığı yeri de bilir, emanet bırakıldığı
yedi de bilir
‫َويَ ْعلَ ُم ُم ْستَ َقَّرَها َوُم ْستَ ْوَد َع َها‬
Hepsi apaçık bir kitaptadır )6( ‫ني‬ ٍ ِ‫اب ُمب‬ ٍ َ‫ُكلٌّ ِِف كِت‬
‫ض‬ ِ َّ ‫وهو الَّ ِذي خلَق‬
O ki gökleri ve yeryüzünü yaratandır
َ ‫الس َم َاوات َو ْاْل َْر‬ َ َ ََُ
Altı günde ‫ِِف ِست َِّة أَََّّيٍم‬
Altı günde onun arşı suyun üzerinde oldu ‫َوَكا َن َع ْر ُشهُ َعلَى الْ َم ِاء‬
ِ
‫َح َس ُن َع َم اًل‬ ْ ‫ليَ ْب لَُوُك ْم أَيُّ ُك ْم أ‬
Hanginiz en güzel şekilde amel edeceksiniz diye
imtihan etmek için
‫ت‬ ِ
Eğer ( sen onlara) dersen
َ ْ‫َولَئ ْن قُل‬
‫ت‬ ِ ‫إِنَّ ُكم مب عوثُو َن ِمن ب ع ِد الْمو‬
Siz ölümden sonra diriltileceksiniz
ْ َ َْ ْ ُ َْ ْ
‫ين َك َف ُروا‬ ِ َّ
Kâfirler diyeceklerdir ki
َ ‫لَيَ ُقولَ َّن الذ‬
ِ
Bu apaçık sihirdir )7( ‫ني‬ ٌ ِ‫إِ ْن َه َذا إََِّّل س ْحٌر ُمب‬
Eğer onlardan azabı ertelesek ‫اب‬
َ ‫َخ ْرََن َعْن ُه ُم الْ َع َذ‬ َّ ‫َولَئِ ْن أ‬
ٍ‫إِ ََل أ َُّم ٍة مع ُدودة‬
Belirli bir vakte kadar َ َْ
Diyecekler ki onu ne tutuyor
ُ‫لَيَ ُقولُ َّن َما ََْيبِ ُسه‬
Dikkat edin! O gün gelecektir ‫أَََّل يَ ْوَم ََيْتِي ِه ْم‬
Onlardan da geri çevrilmeyecektir ‫ص ُروفاا َعْن ُه ْم‬ ْ ‫س َم‬ َ ‫لَْي‬
Ve onları kuşattı ‫اق ِبِِ ْم‬
َ ‫َو َح‬
Alay ettikleri şey )8( ‫َما َكانُوا بِِه يَ ْستَ ْه ِزئُو َن‬
Eğer insana bizden bir rahmet tattırırsak ‫اْلنْ َسا َن ِمنَّا َر ْْحَةا‬ ِْ ‫ولَئِ ْن أَ َذقْ نَا‬
َ
ِ َ‫ُُثَّ نَز ْعن‬
Sonra ondan çekip aldığımız zaman
ُ‫اها مْنه‬ َ َ
ِ
O umutsuz ve nankör olur )9( ‫ور‬ ٌ ‫وس َك ُف‬ ٌ ُ‫إنَّهُ لَيَ ئ‬
ِ
Nimetleri tattırdığımız zaman
َ‫َولَئ ْن أَذَقْ نَاهُ نَ ْع َماء‬
Ona dokunan zarardan sonra
ُ‫ضَّراءَ َم َّسْته‬َ ‫بَ ْع َد‬

2
Muhakkak diyecekler ‫لَيَ ُقولَ َّن‬
Kötülük benden gitti ‫ات َع ِِّن‬ ُ َ‫السيِِئ‬
َّ ‫ب‬ َ ‫ذَ َه‬
O sevinir/şımarır ve gururlanır )10( ‫ور‬ ٌ ‫إِنَّهُ لََفر‬
ٌ ‫ِح فَ ُخ‬
ِ ‫اِل‬
‫ات‬ ِ َّ ‫إََِّّل الَّ ِذين صب روا وع ِملُوا‬
Sabredenler ve salih amel işleyenler müstesna
َ ‫الص‬ َ َ ُ ََ َ
ِ
Onlara mağfiret ve büyük ecir vardır )11( ٌ‫َجٌر َكبِري‬ ْ ‫ك ََلُْم َم ْغفَرةٌ َوأ‬ َ ِ‫أُولَئ‬
Sanki sana vahyedileni terk edecek gibisin ‫ك‬َ ‫وحى إِلَْي‬
َ ُ‫ض َما ي‬ َ ‫ك ََت ِرٌك بَ ْع‬ َ َّ‫فَلَ َعل‬
ِ ِ ‫و‬
Onunla(vahyle) göğsün daralıyor
َ ‫ضائ ٌق بِه‬
‫ص ْد ُرَك‬ ََ
(şöyle) demelerinden dolayı ‫أَ ْن يَ ُقولُوا‬
Ona hazine indirilmeli değil mi idi ‫لَ ْوََّل أُنْ ِزَل َعلَْي ِه َكْن ٌز‬
Ya da onunla birlikte bir melek gelmeli değil mi
idi
‫ك‬ٌ َ‫أ َْو َجاءَ َم َعهُ َمل‬
Muhakkak ki sen bir uyarıcısın ‫ت نَ ِذ ٌير‬ َ ْ‫إََِّّنَا أَن‬
ِ ٍ
Allah her şeye vekildir
ٌ ‫اَّللُ َعلَى ُك ِِل َش ْيء َوك‬
)12( ‫يل‬ َّ ‫َو‬
Veya diyorlar iftira etti (uydurdu)
ُ‫أ َْم يَ ُقولُو َن افْ تَ َراه‬
Deki; onun benzeri on sure getirin ‫قُ ْل فَأْتُوا بِ َع ْش ِر ُس َوٍر ِمثْلِ ِه‬
‫ت‬ٍ ‫م ْفت رَّي‬
Uydurulmuş
َََ ُ
Gücünüz yetenleri çağırın ‫استَطَ ْعتُ ْم‬ ْ ‫َو ْاد ُعوا َم ِن‬
ِ‫اَّلل‬
َّ ‫ون‬ ِ ‫ِمن د‬
Allah dışında ُ ْ
)13( ‫ني‬ ِ ِ ‫إِ ْن ُكْن تم‬
Eğer sadıklardan iseniz
َ ‫صادق‬ َ ُْ
Eğer size icabet etmezlerse ‫فَِإ ْن ََلْ يَ ْستَ ِجيبُوا لَ ُك ْم‬
Bilin ‫اعلَ ُموا‬ْ َ‫ف‬
Muhakkak o Allah’ın ilmi ile indirilmiştir ِ‫اَّلل‬
َّ ‫أَََّّنَا أُنْ ِزَل بِعِلْ ِم‬
Ve (bilin ki) ondan başka ilah yoktur ‫َوأَ ْن ََّل إِلَهَ إََِّّل ُه َو‬
Siz teslim oldunuz mu? )14( ‫فَ َه ْل أَنْتُ ْم ُم ْسلِ ُمو َن‬
Kim dünya hayatını isterse ‫اِلَيَا َة الدُّنْيَا‬ ْ ‫يد‬ ُ ‫َم ْن َكا َن يُِر‬
Ve zinetini isterse ‫َوِزينَتَ َها‬

3
Onda onlara amelleri öderiz ‫ف إِلَيْ ِه ْم أ َْع َما ََلُْم فِ َيها‬ ِِ ‫نُ َو‬
Onlara onda eksiltmeyiz )15( ‫َوُه ْم فِ َيها ََّل يُْب َخ ُسو َن‬
‫ين‬ ِ َّ ِ‫أُولَئ‬
İşte onlar varya onlar
َ ‫ك الذ‬ َ
ِِ ِ
Onlara ahirette ateşten başkası yoktur
ُ ‫س ََلُْم ِِف ْاْلَخَرة إََّّل الن‬
‫َّار‬ َ ‫لَْي‬
Orada (dünyada) yaptıkları boşa gitmiştir ‫صنَعُوا فِ َيها‬ َ ‫ط َما‬ َ ِ‫َو َحب‬
(zaten) bütün yaptıkları boştur )16( ‫َوََب ِط ٌل َما َكانُوا يَ ْع َملُو َن‬
Rabbinden bir delil üzere olan kişi (dünalık
isteyen kişi gibi midir)
‫أَفَ َم ْن َكا َن َعلَى بَيِِنَ ٍة ِم ْن َربِِِه‬
ِ ِ
Ve onu bir şahit takip ediyor
ُ‫َويَْت لُوهُ َشاه ٌد مْنه‬
Ve öncesinden ‫َوِم ْن قَ ْبلِ ِه‬
‫وسى إِ َم ااما َوَر ْْحَةا‬ ِ
Musa’nın kitabı önündedir ve rahmettir
َ ‫اب ُم‬ ُ َ‫كت‬
İşte onlar ona iman ederler ‫ك يُ ْؤِمنُو َن بِِه‬ َ ِ‫أُولَئ‬
ِ ‫َحَز‬ ِِ
Hizblerden ki inkâr ederse ‫اب‬ ْ ‫َوَم ْن يَ ْك ُف ْر بِه م َن ْاْل‬
ِ
Ateş onun va’d olunduğu yerdir
ُ‫َّار َم ْوع ُده‬ ُ ‫فَالن‬
ِ ٍ ِ ُ َ‫فَ ًَل ت‬
Sakın ondan şüpheye düşme
ُ‫ك ِِف م ْريَة مْنه‬
Muhakkak o rabinden bir haqq dır ‫ك‬ َ ِِ‫إِنَّهُ ا ِْلَ ُّق ِم ْن َرب‬
Faka insanların çoğu iman etmezler )17( ‫َّاس ََّل يُ ْؤِمنُو َن‬ ِ ‫َولَ ِك َّن أَ ْكثَ َر الن‬
Allah’a yalan olarak iftira edenden daha zalim
kim olabilir َّ ‫َوَم ْن أَظْلَ ُم ِِمَّ ِن افْ تَ َرى َعلَى‬
‫اَّللِ َك ِذ اَب‬
Onlar rablerine arzolunurlar ‫ضو َن َعلَى َرِِبِِ ْم‬ ُ ‫ك يُ ْعَر‬ َ ِ‫أُولَئ‬
Ve şahidler derler ‫اد‬
ُ ‫ول ْاْلَ ْش َه‬ ُ ‫َويَ ُق‬
‫ين َك َذبُوا َعلَى َرِِبِِ ْم‬ ِ َّ ِ
İşte bunlar rablerine karşı yalan söyleyenlerdir
َ ‫َه ُؤََّلء الذ‬
ِِ َِّ ُ‫أَََّل لَعنة‬
Dikkat edin Allah’ın laneti zalimler üzerinedir )18( ‫ني‬ َ ‫اَّلل َعلَى الظَّالم‬ َْ
ِ‫اَّلل‬
َّ ‫صدُّو َن َع ْن َسبِ ِيل‬ ِ َّ
Onlar ki Allah’ın yolundan alıkoyuyorlar
ُ َ‫ين ي‬ َ ‫الذ‬
Eğri yolu talep ediyorlar ‫َويَْب غُونَ َها ِع َو اجا‬
İşte onlar ahireti inkar edenlerdir )19( ‫َوُه ْم َِب ْْلَ ِخَرةِ ُه ْم َكافُِرو َن‬
ِ
‫ض‬ِ ‫ين ِِف ْاْل َْر‬ َ ‫ك ََلْ يَ ُكونُوا ُم ْعج ِز‬ َ ِ‫أُولَئ‬
İşte onlar yeryüzünde (Allah’ın dinini) aciz
bırakamazlar

4
ِ‫اَّللِ ِمن أَول‬ ِ ِ
َ ْ ْ َّ ‫َوَما َكا َن ََلُْم م ْن ُدون‬
‫اء‬‫ي‬
Onlara Allah dışında sahip olabilecek bir şeyde
yoktur َ
Onların azabı kat kat arttırılır ‫اب‬
ُ ‫ف ََلُُم الْ َع َذ‬ ُ ‫اع‬
َ‫ض‬ َ ُ‫ي‬
Onlar işitmeye güç yetiremezler َّ ‫َما َكانُوا يَ ْستَ ِطيعُو َن‬
‫الس ْم َع‬
)20( ‫ص ُرو َن‬ ِ ‫وما َكانُوا ي ب‬
Onlar görmezler
ُْ ََ
‫ين َخ ِس ُروا أَنْ ُف َس ُه ْم‬ ِ َّ ِ‫أُولَئ‬
Onlar ki nefislerini hüsrana uğratanlardır
َ ‫ك الذ‬ َ
Uydurdukları kendilerinden uzaklaşmıştır )21( ‫ض َّل َعْن ُه ْم َما َكانُوا يَ ْفتَ ُرو َن‬ َ ‫َو‬
Şüphe yok ki ‫ََّل َجَرَم‬
ِ‫أَنَّ ُهم ِِف ْاْلَ ِخرة‬
Onlar ahirette
َ ْ
En çok hüsrana uğrayanlardır )22( ‫َخ َس ُرو َن‬ ْ ‫ُه ُم ْاْل‬
‫ات‬ِ ‫اِل‬ ِ َّ ‫إِ َّن الَّ ِذين آَمنوا وع ِملُوا‬
İman edenlere ve salih amel işleyenlere gelince
َ ‫الص‬ َ َ َُ َ
Ve rablerine gönülden bağlananlar ‫َخبَ تُوا إِ ََل َرِِبِِ ْم‬ ْ ‫َوأ‬
Onlar cennet ashabıdır ‫اْلَن َِّة‬
ْ ‫اب‬ ُ ‫َص َح‬ ْ ‫كأ‬ َ ِ‫أُولَئ‬
Orada ebedi olarak kalacaklardır )23( ‫ُه ْم فِ َيها َخالِ ُدو َن‬
‫َص ِِم‬
َ ‫ني َك ْاْل َْع َمى َو ْاْل‬ ِ ْ ‫َمثَل الْ َف ِري َق‬
İki fırkanın misali kör ve sağır gibidir
ُ
Gören ve işiten (kimseler gibidir) ‫الس ِمي ِع‬ َّ ‫ص ِري َو‬ ِ ‫والْب‬
ََ
Hiçbir olurlar mı? Örnek olarak ‫َه ْل يَ ْستَ ِوََّي ِن َمثَاًل‬
Hiç düşünmez misiniz? )24( ‫أَفَ ًَل تَ َذ َّك ُرو َن‬
Muhakkak biz Nuh’u qavmine gönderdik ‫وحا إِ ََل قَ ْوِم ِه‬ ‫َولََق ْد أ َْر َس ْلنَا نُ ا‬
ِ
‘ben apaçık bir Uyarıcıyım’ )25( ‫ني‬ ٌ ِ‫إِِِّن لَ ُك ْم نَذ ٌير ُمب‬
Allah’tan başkasına ibadet etmeyin (diye) َّ ‫أَ ْن ََّل تَ ْعبُ ُدوا إََِّّل‬
َ‫اَّلل‬
Ben sizin için korkuyorum ‫اف َعلَْي ُك ْم‬ ُ ‫َخ‬ َ ‫إِِِّن أ‬
Elim azab gününden )26( ‫اب يَ ْوٍم أَلِي ٍم‬ َ ‫َع َذ‬
‫ين َك َف ُروا ِم ْن قَ ْوِم ِه‬ ِ َّ
Qaminden kâfirlerin meleleri dediler
َ ‫ال الْ َم ََلُ الذ‬ َ ‫فَ َق‬
Biz seni benzerimiz olan insandan başka bir şey
olarak görmüyoruz
‫َما نََر َاك إََِّّل بَ َشارا ِمثْ لَنَا‬
Ve sana tabi olanları görmüyoruz ‫ك‬ َ ‫َوَما نََر َاك اتَّبَ َع‬

5
Ancak en düşüklerimiz (olarak görüyoruz) ‫ين ُه ْم أ ََر ِاذلُنَا‬ ِ َّ ِ
َ ‫إََّّل الذ‬
‫الرأْ ِي‬
َّ ‫ي‬ ِ
İlk nazarda/düşük görüşlü
َ ‫ََبد‬
ْ َ‫َوَما نََرى لَ ُك ْم َعلَْي نَا ِم ْن ف‬
‫ض ٍل‬
Sizin bizim üzerimize bir fadlınızı (üstünlüğünüzü
de) da görmüyoruz
ِ
)27( ‫ني‬ َ ِ‫بَ ْل نَظُنُّ ُك ْم َكاذب‬
Hatta sizin yalancılar olduğunuzu zannediyoruz
(düşünüyoruz)
Dedi; ‘Ey qavmim ‫ال ََّي قَ ْوِم‬ َ َ‫ق‬
Ne dersiniz ‫أ ََرأَيْتُ ْم‬
Rabbimden bir beyyine üzerine olsam da mı? ‫ت َعلَى بَيِِنَ ٍة ِم ْن َرِِّب‬ ُ ‫إِ ْن ُكْن‬
ِ‫وآَ ََتِّن ر ْْحةا ِمن ِعْن ِده‬
Ve bana verdi katından bir rahmet
ْ ََ َ
‫ت َعلَْي ُك ْم‬ ِ
Ve siz kör kılındınız (hakka karşı) ْ َ‫فَ ُع ِمي‬
Biz sizi zorlayacak mıyız?
َ ‫أَنُْل ِزُم ُك ُم‬
‫وها‬
Siz onu kerih görürken )28( ‫َوأَنْتُ ْم ََلَا َكا ِرُهو َن‬
Ey qavmim ‫َوََّي قَ ْوِم‬
Sizden mal istemiyorum ‫َسأَلُ ُك ْم َعلَْي ِه َم ااَّل‬ ْ ‫ََّل أ‬
ِ‫اَّلل‬
َّ ‫ي إََِّّل َعلَى‬
Benim ecrim Allah’tan başkasına değil
ْ ‫إِ ْن أ‬
َ ‫َج ِر‬
‫ين آَ َمنُوا‬ ِ َّ ِِ ِ
Ben iman edenleri kovacak değilim
َ ‫َوَما أ َََن بطَارد الذ‬
Onlar rablerine kavuşmayı umuyorlar ‫إِنَّ ُه ْم ُم ًَلقُو َرِِبِِ ْم‬
Fakat ben sizi cahil bir qavm olarak görüyorum )29( ‫َولَ ِك ِِّن أ ََرا ُك ْم قَ ْواما ََتْ َهلُو َن‬
Ey qavmim ‫َوََّي قَ ْوِم‬
ِ‫اَّلل‬
َّ ‫ص ُرِّن ِم َن‬
Allah’a karşı bana yardım edecek kimdir
ُ ْ‫َم ْن يَن‬
Ben onları kovarsam ‫إِ ْن طََرْدتُ ُه ْم‬
Düşünmez misiniz? )30( ‫أَفَ ًَل تَ َذ َّك ُرو َن‬
Size demiyorum ‫ول لَ ُك ْم‬ ُ ُ‫َوََّل أَق‬
Allah’ın hazineleri yanımdadır ِ‫اَّلل‬
َّ ‫ِعنْ ِدي َخَزائِ ُن‬
Ğaybı bilmem ‫ب‬ َ ‫َوََّل أ َْعلَ ُم الْغَْي‬
Ben meleğim de demiyorum ‫ك‬ٌ َ‫ول إِِِّن َمل‬ ُ ُ‫َوََّل أَق‬

6
Demiyorum ُ ُ‫َوََّل أَق‬
‫ول‬
‫ين تَ ْزَد ِري أ َْعيُنُ ُك ْم‬ ِِ
Gözlerinizin hor gördüğü kimseler için
َ ‫للَّذ‬
‘Allah onlara hayır vermeyecektir’ (demiyorum) َّ ‫لَ ْن يُ ْؤتِيَ ُه ُم‬
‫اَّللُ َخْي ارا‬
Allah onların kalplerindekini bilendir ‫اَّللُ أ َْعلَ ُم ِِبَا ِِف أَنْ ُف ِس ِه ْم‬
َّ
ِِ ِ
O zaman ben zalimlerdenim )31( ‫ني‬ َ ‫إِِِّن إِ اذا لَم َن الظَّالم‬
Dediler; Ey Nuh ‫وح‬
ُ ُ‫قَالُوا ََّي ن‬
Bizimle mücadele ettin ‫قَ ْد َج َادلْتَ نَا‬
Ve mücadeleyi çoğalttın ‫ت ِج َدالَنَا‬ َ ‫فَأَ ْكثَ ْر‬
Bize va’d ettiğin şeyi getir ‫فَأْتِنَا ِِبَا تَعِ ُد ََن‬
)32( ‫ني‬ ِ ِ َّ ‫إِ ْن ُكْنت ِمن‬
Eğer sadıklardan isen
َ ‫الصادق‬ َ َ
Dedi; ‫ال‬
َ َ‫ق‬
Muhakkak Allah onu (azabı) getirecektir َّ ‫إََِّّنَا ََيْتِي ُك ْم بِِه‬
ُ‫اَّلل‬
ِ
Eğer dilerse
َ‫إ ْن َشاء‬
ِ ِ
Ve siz (onu) aciz bıkamayacaksınız )33( ‫ين‬ َ ‫َوَما أَنْتُ ْم ِبُْعج ِز‬
Benim nasihatim size zarar vermeyecek ‫ص ِحي‬ ْ ُ‫َوََّل يَْن َف ُع ُك ْم ن‬
Eğer size nasihat etmeyi dilersem
َ ْ‫ت أَ ْن أَن‬
‫ص َح لَ ُك ْم‬ ُ ‫إِ ْن أ ََرْد‬
Eğer Allah َّ ‫إِ ْن َكا َن‬
ُ‫اَّلل‬
Sizi azdırılmanızı dilemişse ‫يد أَ ْن يُغْ ِويَ ُك ْم‬ ُ ‫يُِر‬
O sizin rabbinizdir ‫ُه َو َربُّ ُك ْم‬
Dönüşünüz onadır )34( ‫َوإِلَْي ِه تُ ْر َجعُو َن‬
Veya ‫أ َْم‬
O uydurmadır diyorlar
ُ‫يَ ُقولُو َن افْ تَ َراه‬
ِ
Eğer ben uydurdu isem
ُ‫قُ ْل إِن افْ تَ َريْتُه‬
Günahım banadır ‫فَ َعلَ َّي إِ ْجَر ِامي‬
Ve be sizin günahlarınızdan beriyim )35( ‫َوأ َََن بَِريءٌ ِِمَّا َُْت ِرُمو َن‬

7
‫وح‬ٍ ُ‫ُوح َي إِ ََل ن‬ ِ ‫وأ‬
Ve Nuh’a vahyolundu
َ
Şu
ُ‫أَنَّه‬
Kavmin iman etmeyecek ‫ك‬َ ‫لَ ْن يُ ْؤِم َن ِم ْن قَ ْوِم‬
(Şu ana kadar) iman etmiş olanlar hariç. ‫إََِّّل َم ْن قَ ْد آَ َم َن‬
‫س‬ ِ
Ümitsizliğe düşme
ْ ‫فَ ًَل تَ ْب تَئ‬
Onların yaptıklarından dolayı )36( ‫ِِبَا َكانُوا يَ ْف َعلُو َن‬
Gemiyi gözlerimizin önünde yap ‫ك ِِب َْعيُنِنَا‬ َ ْ‫اصنَ ِع الْ ُفل‬ْ ‫َو‬
Ve vahyimiz (doğrultusunda) ‫َوَو ْحيِنَا‬
ِ َّ ِ ِ
Zalimler hakkında bana hitabta bulunma ‫ين ظَلَ ُموا‬َ ‫َوََّل ُُتَاطْب ِّن ِف الذ‬
Onlar boğulacaklardır )37( ‫إِنَّ ُه ْم ُم ْغَرقُو َن‬
Ve gemiyi yapıyor ‫ك‬َ ‫صنَ ُع الْ ُف ْل‬ْ َ‫َوي‬
Her bir qavminin meleleri yanına uğradıklarında ‫َوُكلَّ َما َمَّر َعلَْي ِه َم ََلٌ ِم ْن قَ ْوِم ِه‬
ِ ِ
Onunla dalga geçtiler
ُ‫َسخ ُروا مْنه‬
Dedi ‫ال‬
َ َ‫ق‬
Eğer bizimle dalga geçiyorsanız ‫إِ ْن تَ ْس َخ ُروا ِمنَّا‬
Bizde sizinle dalga geçiyoruz/geçeceğiz ‫فَِإ ََّن نَ ْس َخ ُر ِمنْ ُك ْم‬
Sizin bizimle dalga geçtiğiniz gibi )38( ‫َك َما تَ ْس َخ ُرو َن‬
Bileceksiniz ‫ف تَ ْعلَ ُمو َن‬ َ ‫فَ َس ْو‬
Kime onu rezil edecek azab gelecek ‫اب ُُيْ ِز ِيه‬ ِِ
ٌ ‫َم ْن ََيْتيه َع َذ‬
Sürekli azab kime serbest bırakılacak )39( ‫اب ُم ِق ٌيم‬ ِ
ٌ ‫َوََي ُّل َعلَْيه َع َذ‬
ِ
Taki emrimiz geldiği zaman ‫َح ََّّت إِذَا َجاءَ أ َْم ُرََن‬
Ve tandır fokurdadı ‫ُّور‬
ُ ‫َوفَ َار التَّن‬
Ve biz dedik ‫قُلْنَا‬
‫ك‬ ِ ْ ‫اْحل فِ َيها ِم ْن ُك ٍل َزْو َج‬
ِ ْ َ‫ني اثْن‬
َ َ‫ني َوأ َْهل‬ ِ
Ona (gemiye) her (şeyden) bir çift bindir ve ehlini
ِ ْ ْ
Haklarında söz geçmiş olanlar hariç ‫إََِّّل َم ْن َسبَ َق َعلَْي ِه الْ َق ْو ُل‬

8
Ve iman edenleri de (bindir) ‫َوَم ْن آَ َم َن‬
)40( ‫يل‬ِ َِّ
Onunla birlikte iman edenler çok azdı
ٌ ‫َوَما آَ َم َن َم َعهُ إَّل قَل‬
Dedi binin ona ‫ال ْارَكبُوا فِ َيها‬ َ َ‫َوق‬
Onun ilerlemesi Allah’ın adıyladır ‫اَّللِ ََْمَر َاها‬
َّ ‫بِ ْس ِم‬
Onun durması da Allah’ın adıyladır ‫اها‬
َ ‫َوُم ْر َس‬
Muhakkak rabbim ğafur ve rahimdir )41( ‫ور َرِح ٌيم‬ ٌ ‫إِ َّن َرِِّب لَغَ ُف‬
O onlar ile akıp gidiyor ‫َوِه َي ََْت ِري ِبِِ ْم‬
Dağlar gibi dalgalar arasında (içinde) ‫اْلِبَ ِال‬
ْ ‫ِِف َم ْو ٍج َك‬
Ve nu oğluna nida etti
ُ‫وح ابْنَه‬ٌ ُ‫َو ََن َدى ن‬
Bir yere çekilmişti ‫َوَكا َن ِِف َم ْع ِزٍل‬
Ey oğulcuğum ‫ّن‬
ََّ ُ‫ََّي ب‬
Bizimle birlikte bin ‫ب َم َعنَا‬ ْ ‫ْارَك‬
ِ
Kâfirlerle birlikte olma )42( ‫ين‬ َ ‫َوََّل تَ ُك ْن َم َع الْ َكاف ِر‬
Dedi; ‘dağa sığınacağım ‫ال َسآَ ِوي إِ ََل َجبَ ٍل‬ َ َ‫ق‬
Beni sudan koruyacak’ ‫ص ُم ِّن ِم َن الْ َم ِاء‬ ِ ‫يع‬
َْ
ِ‫اَّلل‬
َّ ‫اص َم الْيَ ْوَم ِم ْن أ َْم ِر‬
ِ ‫ال ََّل ع‬
Bu gün Allah’ın emrinden koruyacak yoktur dedi َ َ َ‫ق‬
Allah’ın merhamet ettikleri hariç ‫إََِّّل َم ْن َرِح َم‬
Ve ikisinin arasına dalga girdi ‫ال بَْي نَ ُه َما الْ َم ْو ُج‬ َ ‫َو َح‬
)43( ‫ني‬ ِ ِ
Ve boğulanlardan oldu
َ ‫فَ َكا َن م َن الْ ُم ْغَرق‬
‫يل‬ ِ
Ve denildi
َ ‫َوق‬
Ey yeryüzü suyunu yut ‫ض ابْلَعِي َماءَ ِك‬ ُ ‫ََّي أ َْر‬
Ey gökyüzü
ُ‫َوََّي ََسَاء‬
(suyunu) tut ‫أَقْلِعِي‬
ِ
Su çekildi
ُ‫يض الْ َماء‬ َ ‫َوغ‬
‫ض َي ْاْل َْم ُر‬ ِ ُ‫وق‬
İş bitirildi
َ

9
ِ ْ ‫واست وت علَى‬
Ve (gemi) cudi üzerine oturdu
ِِ ‫اْلُود‬
‫ي‬ َ ْ ََْ َ
‫يل‬ ِ‫وق‬
Ve denildi
َ َ
ِِ ِ ِ
Zalim qavm (Allah’ın rahmetinden) uzak olsun
َ ‫بُ ْع ادا للْ َق ْوم الظَّالم‬
)44( ‫ني‬
Ve Nuh rabbine nida etti
ُ‫وح َربَّه‬
ٌ ُ‫َو ََن َدى ن‬
Ve dedi; ‫ال‬َ ‫فَ َق‬
Rabbim ‫ب‬ِِ ‫َر‬
Benim oğlum benim ehlimdendi ‫إِ َّن ابِّْن ِم ْن أ َْهلِي‬
Senin va’din haqq dır ْ ‫َوإِ َّن َو ْع َد َك‬
‫اِلَ ُّق‬
)45( ‫ني‬ ِ ِ ْ ‫وأَنْت أَح َكم‬
Sen hükmedenlerin en iyi hükmedenisin
َ ‫اِلَاكم‬ ُ ْ َ َ
Dedi; (Allah) ‫ال‬َ َ‫ق‬
Ey Nuh ‫وح‬
ُ ُ‫ََّي ن‬
ِ
O senin ehlinden değil ‫ك‬َ ‫س ِم ْن أ َْهل‬ ِ
َ ‫إنَّهُ لَْي‬
O salih olmayan ameller işliyor ‫صالِ ٍح‬ َ ‫إِنَّهُ َع َم ٌل َغْي ُر‬
Bana sorma ‫فَ ًَل تَ ْسأَلْ ِن‬
Senin için ilim olmayan şeyden ‫ك بِِه ِعلْ ٌم‬ َ َ‫س ل‬ َ ‫َما لَْي‬
Ben sana va’z veriyorum ‫ك‬ َ ُ‫إِِِّن أ َِعظ‬
)46( ‫ني‬ ِ ِ ْ ‫أَ ْن تَ ُكو َن ِمن‬
Cahillerden olmayasın diye
َ ‫اْلَاهل‬ َ
Dedi; ‫ال‬َ َ‫ق‬
Rabbim ‫ب‬ِِ ‫َر‬
Ben sana sığınırım ‫ك‬َ ِ‫َعوذُ ب‬ ُ ‫إِِِّن أ‬
Sana sormaktan ‫ك‬َ َ‫َسأَل‬ْ ‫أَ ْن أ‬
Benim onun hakkında ilim olmayan şeyden ‫س ِِل بِِه ِعلْ ٌم‬ َ ‫َما لَْي‬
Beni bağışlaman müstesna ‫َوإََِّّل تَغْ ِف ْر ِِل‬
Ve bana rahmet etmen müstesna ‫َوتَ ْر َْحِّْن‬
ِ ْ ‫أَ ُكن ِمن‬
(yoksa) hüsrana uğrayanlardan olurum
َ ‫اْلَاس ِر‬
)47( ‫ين‬ َ ْ

10
‫يل‬ ِ
Denildi;
َ ‫ق‬
Ey Nuh ‫وح‬
ُ ُ‫ََّي ن‬
Bizden bir selam ile in ‫ْاهبِ ْط بِ َس ًَلٍم ِمنَّا‬
‫ك‬ ٍ
Ve senin üzerine olsun berakat َ ‫َوبََرَكات َعلَْي‬
Ve ümmet üzerine olsun ‫َو َعلَى أ َُم ٍم‬
ِ
Seninle birlikte olan ‫ك‬َ ‫ِمَّ ْن َم َع‬
Ve ümmetler ki onları faydalandıracağız ‫َوأ َُم ٌم َسنُ َمتِِ ُع ُه ْم‬
Sonra bizden onlara acı verici bir azab dokunacak )48( ‫اب أَلِ ٌيم‬ ِ
ٌ ‫ُُثَّ ََيَ ُّس ُه ْم منَّا َع َذ‬
İşte bunlar ğaybın haberleridir ‫ب‬ ِ ‫ك ِم ْن أَنْبَ ِاء الْغَْي‬ َ ْ‫تِل‬
ِ ُ‫ن‬
Sana vahyediyoruz ‫ك‬َ ‫وح َيها إِلَْي‬
Sen onları bilir değildin ‫ت‬َ ْ‫ت تَ ْعلَ ُم َها أَن‬ َ ‫َما ُكْن‬
Ve sen de qavmin de (bilmezdi) ‫ك‬َ ‫َوََّل قَ ْوُم‬
Bundan önce ‫ِم ْن قَ ْب ِل َه َذا‬
Sabret ‫اصِ ِْب‬
ْ َ‫ف‬
ِ ِ ِ
Aqıybet muttaqıylerindir )49( ‫ني‬ َ ‫إِ َّن الْ َعاقبَةَ للْ ُمتَّق‬
Ve Ada.. ‫َوإِ ََل َع ٍاد‬
Ve kardeşleri Hud ‫ودا‬
‫اه ْم ُه ا‬ ُ ‫َخ‬ َ‫أ‬
Dedi; ey qavmim Allah’a ibadet edin َّ ‫ال ََّي قَ ْوِم ْاعبُ ُدوا‬
َ‫اَّلل‬ َ َ‫ق‬
ٍ ِ
Sizin için ondan başka ilah yoktur
ُ‫َما لَ ُك ْم م ْن إِلَه َغْي ُره‬
Siz ancak iftira ediyorsunuz )50( ‫إِ ْن أَنْتُ ْم إََِّّل ُم ْفتَ ُرو َن‬
Ey qavmim ‫ََّي قَ ْوِم‬
ِ
Size onun üzerine ecir istemiyorum ‫َجارا‬ ْ ‫َسأَلُ ُك ْم َعلَْيه أ‬ ْ ‫ََّل أ‬
Benim ecrim ancak beni yaratan içindir ‫ي إََِّّل َعلَى الَّ ِذي فَطََرِّن‬ َ ‫َج ِر‬ْ ‫إِ ْن أ‬
Aqıl etmez misiniz? )51( ‫أَفَ ًَل تَ ْع ِقلُو َن‬
Ey qamim ‫َوََّي قَ ْوِم‬

11
Rabbinize dua edin ‫استَ ْغ ِف ُروا َربَّ ُك ْم‬ْ
Sonra ona Tevbe edin ‫ُُثَّ تُوبُوا إِلَْي ِه‬
Sizin üzerinize yağmuru bol bol göndersin ‫الس َماءَ َعلَْي ُك ْم ِم ْد َر اارا‬ َّ ‫يُْرِس ِل‬
Quvvetinize quvvet katsın ‫َويَِزْد ُك ْم قُ َّواة إِ ََل قُ َّوتِ ُك ْم‬
ِ
Günahkârlar olarak dönmeyi/yüz çevirmeyin )52( ‫ني‬ َ ‫َوََّل تَتَ َولَّ ْوا َُْم ِرم‬
Dediler ‫قَالُوا‬
Ey Hud ‫ود‬
ُ ‫ََّي ُه‬
Bize bir delil gelmedi ‫َما ِجْئ تَ نَا بِبَيِِنَ ٍة‬
Biz ilahlarımızı da terkedecek değiliz ‫َوَما ََْن ُن بِتَا ِركِي آَ َِلَتِنَا‬
‫ك‬ ِ
Senin sözünden dolayı َ ‫َع ْن قَ ْول‬
)53( ‫ني‬ ِ ِ ِ َ َ‫وما ََْنن ل‬
Sana iman edecek te değiliz
َ ‫ك ِبُْؤمن‬ ُ ََ
Biz diyoruz ُ ‫إِ ْن نَ ُق‬
‫ول‬
ٍ ‫إََِّّل اعت ر َاك ب عض آَ َِلتِنا بِس‬
‫وء‬
‘İlahlarımız seni fena çarpmış’
ُ َ َ ُ ْ َ ََْ
Dedi; ‫ال‬
َ َ‫ق‬
Ben Allah’ı şahit kılarım َّ ‫إِِِّن أُ ْش ِه ُد‬
َ‫اَّلل‬
Ve sizde şahit olun ki ‫َوا ْش َه ُدوا‬
Ben sizin şirk koştuklarınızdan beriyim )54( ‫َّن بَِريءٌ ِِمَّا تُ ْش ِرُكو َن‬ ِِ‫أ‬
Onun dışında ‫ِم ْن ُدونِِه‬
Bana toplu olarak kurun tuzaklarınızı ‫َج ايعا‬َِ ‫يد ِوّن‬ ُ ‫فَ ِك‬
)55( ‫ون‬ ِ ‫ُُثَّ ََّل تُْن ِظر‬
Sonra beklemeyin
ُ
Ben sizin rabbiniz olan ve benim rabbim olan
Allah’a tevekkül ettim
‫اَّللِ َرِِّب َوَربِِ ُك ْم‬
َّ ‫ت َعلَى‬ ُ ْ‫إِِِّن تَ َوَّكل‬
Depreşen/hareket eden hiçbir canlı yoktur ki ‫َما ِم ْن َدابٍَّة‬
O onun perçeminden yakalamış olmasın ‫اصيَتِ َها‬
ِ َ‫إََِّّل هو آَ ِخ ٌذ بِن‬
َُ
Benim rabbim sıratı mustaqıym üzeredir )56( ‫اط ُم ْستَ ِقي ٍم‬ ٍ ‫إِ َّن رِّب علَى ِصر‬
َ َ َِ
Eğer dönerseniz ‫فَِإ ْن تَ َولَّ ْوا‬

12
Muhakkak size tebliğ ettim ‫فَ َق ْد أَبْلَغْتُ ُك ْم‬
Kendisi ile size gönderildiğim şeyi ‫ت بِِه إِلَْي ُك ْم‬ ِ
ُ ْ‫َما أ ُْرسل‬
‫ف َرِِّب قَ ْواما َغْي َرُك ْم‬ ِ
ُ ‫َويَ ْستَ ْخل‬
Rabbim sizin dışınızda bir qavmi arkanızdan
gönderecektir
Ona hiçbir şekilde zarar veremezsiniz ‫ضُّرونَهُ َشْي ئاا‬ ُ َ‫َوََّل ت‬
Rabbim her şeyi koruyandır ٌ ‫إِ َّن َرِِّب َعلَى ُك ِِل َش ْي ٍء َح ِفي‬
)57( ‫ظ‬
Emrimiz geldiği zaman ‫َولَ َّما َجاءَ أ َْم ُرََن‬
Hud’u kurtardık ‫ودا‬
‫ََنَّْي نَا ُه ا‬
ِ َّ
Ve onunla birlikte iman edenleri
ُ‫ين آَ َمنُوا َم َعه‬ َ ‫َوالذ‬
Katımızdan bir rahmet ile ‫بَِر ْْحٍَة ِمنَّا‬
)58( ‫يظ‬ ٍ ِ‫اب َغل‬ ٍ ‫اهم ِمن َع َذ‬
Onları yoğun/ağır bir azabtan kurtardık
ْ ْ ُ َ‫َوََنَّْي ن‬
Be bu da Ad ‫اد‬
ٌ ‫ك َع‬ َ ‫َوتِْل‬
‫ت َرِِبِِ ْم‬ ِ ‫جح ُدوا ِِبََّي‬
Rablerinin ayetlerini inkâr ettiler
َ ََ
Ve rasullerine isyan ettiler
ُ‫ص ْوا ُر ُسلَه‬ َ ‫َو َع‬
)59( ‫يد‬ٍ ِ‫واتَّب عوا أَمر ُك ِل جبَّا ٍر عن‬
Her inatçı zorbanın emrine uydular َ َ ِ َْ ُ َ َ
Bu dünyada lanet peşlerin düşürüldü ‫َوأُتْبِ ُعوا ِِف َه ِذهِ الدُّنْيَا لَ ْعنَةا‬
Ve kıyamet gününde de ‫َويَ ْوَم الْ ِقيَ َام ِة‬
Dikkat! Ad rablerine kafir oldu ‫أَََّل إِ َّن َع اادا َك َف ُروا َربَّ ُه ْم‬
)60( ‫ود‬ ٍ ‫أَََّل ب ع ادا لِع ٍاد قَوِم ه‬
Dikkat uzak olsun (rametten) Hud’un qavmi ad
ُ ْ َ ُْ
Ve Semud (qavmine) kardeşleri Salih’i ِ ‫وإِ ََل ََثُود أَخاهم ص‬
‫اِلاا‬
(gönderdik) َ ُْ َ َ َ
Dedi ey qavmim Allah’a ibadet edin َّ ‫ال ََّي قَ ْوِم ْاعبُ ُدوا‬
َ‫اَّلل‬ َ َ‫ق‬
ٍ ِ
Sizin için ondan başka ilah yoktur
ُ‫َما لَ ُك ْم م ْن إِلَه َغْي ُره‬
O sizi yeryüzünden inşa etti ‫ض‬ ِ ‫ُه َو أَنْ َشأَ ُك ْم ِم َن ْاْل َْر‬
Ve sizi onda (yeryüzünde) medeniyete kadir kıldı ‫استَ ْع َمَرُك ْم فِ َيها‬ ْ ‫َو‬
ِ َ‫ف‬
Ondan bağışlanma dileyin
ُ‫استَ ْغف ُروه‬ ْ
Sonra ona Tevbe edin (ona yönelin) ‫ُُثَّ تُوبُوا إِلَْي ِه‬

13
)61( ‫يب‬ ِ ‫إِ َّن رِّب قَ ِر‬
Muhakkak rabbim yakın ve icabet edendir
ٌ ‫يب َُم‬ ٌ َِ
Dediler; Ey Salih ‫صالِ ُح‬ َ ‫قَالُوا ََّي‬
Sen bizim içimizden (kendisinden) ümit beslenen
bir adamdın
‫ت فِينَا َم ْر ُج ًّوا‬ َ ْ‫قَ ْد ُكن‬
Bundan önce ‫قَ ْب َل َه َذا‬
Bizi ibadet etmekten men ediyor musun? ‫اَن أَ ْن نَ ْعبُ َد‬ َ ‫أَتَ ْن َه‬
Babalarımızın ibadet ettiklerine ‫َما يَ ْعبُ ُد آَ ََب ُؤ ََن‬
ِ
Muhakkak biz şüphe içerisindeyiz ‫ك‬ٍِ ‫َوإِنَّنَا لَفي َش‬
ٍ ‫وَن إِلَْي ِه ُم ِر‬ ِ
Bizi çağırdığın şeyden şüphe içerisindeyiz )62( ‫يب‬ َ ‫ِمَّا تَ ْد ُع‬
Dedi; Ey Qavmim ‫ال ََّي قَ ْوِم‬ َ َ‫ق‬
Ne dersiniz ‫أ ََرأَيْتُ ْم‬
Ben rabbimden bir beyyine üzerinde olsam ‫ت َعلَى بَيِِنَ ٍة ِم ْن َرِِّب‬ ُ ‫إِ ْن ُكْن‬
Bana ondan bir rahmet verdi ‫َوآَ ََتِّن ِمْنهُ َر ْْحَةا‬
ِ‫اَّلل‬
َّ ‫ص ُرِّن ِم َن‬
Kim bana Allah’a (karşı) yardım edebilir
ُ ‫فَ َم ْن يَْن‬
Eğer ona isyan edersem
ُ‫صْي تُه‬َ ‫إِ ْن َع‬
Siz benim hüsranımı arttırmaktan başka bir şey
yapmazsınız
)63( ‫يدونَِّن َغْي َر َُتْ ِس ٍري‬ ُ ‫فَ َما تَ ِز‬,
Ey qavmim ‫َوََّي قَ ْوِم‬
Bu Allah’ın devesidir ِ‫اَّلل‬
َّ ُ‫َه ِذهِ ََنقَة‬
(Onda) sizin için mucize vardır ‫لَ ُك ْم آَيَةا‬
Onu bırakın ‫وها‬
َ ‫فَ َذ ُر‬
Allah’ın arzında yesin ِ‫اَّلل‬
َّ ‫ض‬ ِ ‫ََتْ ُك ْل ِِف أ َْر‬
ٍ ‫وََّل ََتَ ُّسوها بِس‬
‫وء‬
Ona kötülükle dokunmayın
ُ َ َ
Sizi yakın bir azab alır )64( ‫يب‬ ٌ ‫اب قَ ِر‬ ٌ ‫فَيَأْ ُخ َذ ُك ْم َع َذ‬
Onu bacaklarını keserek öldürdüler ‫وها‬
َ ‫فَ َع َق ُر‬
Evlerinizde metalanın dedi (Salih) ‫َّعوا ِِف َدا ِرُك ْم‬ ُ ‫ال ََتَت‬ َ ‫فَ َق‬
Üç gün ‫ثًََلثَةَ أَََّّيٍم‬

14
ٍ ‫ك و ْع ٌد َغْي ر م ْك ُذ‬
)65( ‫وب‬ ِ
Bu yalanlanamayacak bir va’d dir
َُ َ َ ‫ذَل‬
Emrimiz onlara geldiği zaman ‫فَلَ َّما َجاءَ أ َْم ُرََن‬
ِ ‫ََنَّي نا ص‬
‫اِلاا‬
Salih’i kurtardık
َ َْ
ِ َّ
Onunla birlikte iman edenleri de
ُ‫ين آَ َمنُوا َم َعه‬ َ ‫َوالذ‬
Bizden bir rahmet olarak ‫بَِر ْْحٍَة ِمنَّا‬
O günün rezilliğinden ‫َوِم ْن ِخ ْز ِي يَ ْوِمئِ ٍذ‬
Muhakkak senin rabbin ‫ك‬ َ َّ‫إِ َّن َرب‬
O kuvvetli ve azizdir )66( ‫ي الْ َع ِز ُيز‬ ُّ ‫ُه َو الْ َق ِو‬
ُ‫الصْي َحة‬
َّ ‫ين ظَلَ ُموا‬ ِ َّ ‫وأ‬
Zalimleri bir çığlık aldı
َ ‫َخ َذ الذ‬ َ َ
ِِ ِ ِ
Ve memleketlerinde diz üstü çöküp sabahladılar
َ ‫َصبَ ُحوا ِِف د ََّي ِره ْم َجاَث‬
)67( ‫ني‬ ْ ‫فَأ‬
Sanki orada hiç yaşamamışlar gibi ‫َكأَ ْن ََلْ يَ ْغنَ ْوا فِ َيها‬
Dikkat! Semud’da rabblerini inkâr etti ‫ود َك َف ُروا َربَّ ُه ْم‬ َ ُ‫أَََّل إِ َّن ََث‬
)68( ‫ود‬ ِ
Semud (Allah’ın) rahmetinden uzak olsun َ ‫أَََّل بُ ْع ادا لثَ ُم‬
Elçilerimiz İbrahim’e gelmişti ‫ت ُر ُسلُنَا إِبْ َر ِاه َيم‬ ْ َ‫َولََق ْد َجاء‬
Müjde ile ‫َِبلْبُ ْشَرى‬
Dediler; selam ‫قَالُوا َس ًَل اما‬
Dedi; selam ‫ال َس ًَل ٌم‬ َ َ‫ق‬
Çok geçmedi ‫ث‬َ ِ‫فَ َما لَب‬
ٍ ِ‫أَ ْن جاء بِعِج ٍل حن‬
)69( ‫يذ‬
(İbrahim’in) kızarmış bir buzağı ile gelmesi
َ ْ ََ
Onların ellerini gördüğü zaman ‫فَلَ َّما َرأَى أَيْ ِديَ ُه ْم‬
Ona uzanmıyor ‫ص ُل إِلَْي ِه‬ ِ َ‫ََّل ت‬
Onlardan hoşlanmadı ‫نَ ِكَرُه ْم‬
Korkudan bir korku aldı ‫س ِمنْ ُه ْم ِخي َفةا‬ َ ‫َوأ َْو َج‬
Dediler; korkma ‫ف‬ْ َ‫قَالُوا ََّل َُت‬
ٍ ُ‫إِ ََّن أُرِس ْلنَا إِ ََل قَوِم ل‬
)70( ‫وط‬
Biz Lut Qavmine gönderildik
ْ ْ

15
Onun (İbrahim’in) hanımı ayakta idi ٌ‫َو ْامَرأَتُهُ قَائِ َمة‬
‫ت‬ ِ َ‫ف‬
Güldü ْ ‫ضح َك‬ َ
Biz İshaq’ı ona (Sara’ya) müjdeledik َ ‫فَبَش َّْرََن َها ِبِِ ْس َح‬
‫اق‬
İshaq’ın arkasından Ya’qub’u da (müjdeledik) )71( ‫وب‬ َ ‫اق يَ ْع ُق‬ َ ‫َوِم ْن َوَر ِاء إِ ْس َح‬
Dedi; bay başıma gelenler ‫ت ََّي َويْلَ ََّت‬ ْ َ‫قَال‬
Ben doğuracak mıyım? ‫أَأَلِ ُد‬
Ben ihtiyarım ‫وز‬
ٌ ‫َوأ َََن َع ُج‬
Şu benim kocam da yaşlı ‫َوَه َذا بَ ْعلِي َشْي اخا‬
ِ ِ
Bu acaib bir şeyden başka bir şey değil )72( ‫يب‬ ٌ ‫إ َّن َه َذا لَ َش ْيءٌ َعج‬
ِ‫اَّلل‬
َّ ‫ني ِم ْن أ َْم ِر‬
Dediler; Allah’ın işine mi şaşırıyorsun
َ ِ‫قَالُوا أَتَ ْع َجب‬
Allah’ın sizin üzerinize rahmetine ve bereketine
mi?
‫اَّللِ َوبََرَكاتُهُ َعلَْي ُك ْم‬ َّ ُ‫َر ْْحَة‬
‫ت‬ ِ ‫أَهل الْب ي‬
Ey ev halkı
َْ َ ْ
O hamid ve mecid dir )73( ‫ْحي ٌد ََِمي ٌد‬ َِ ‫إِنَّه‬
ُ
İbrahim’den korku gidince َّ ‫ب َع ْن إِبْ َر ِاه َيم‬
ُ‫الرْوع‬ َ ‫فَلَ َّما ذَ َه‬
Ve müjde gelince ‫َو َجاءَتْهُ الْبُ ْشَرى‬
Lut Qavmi hakkında bizimle (elçilerimizle)
)74( ‫وط‬ ٍ ُ‫ُُي ِادلُنَا ِِف قَوِم ل‬
tartışıyor (du)/tartışmaya başladı ْ َ
Muhakkak İbrahim ‫إِ َّن إِبْ َر ِاه َيم‬
Halim(yumuşak huylu) ‫َِلَلِ ٌيم‬
Evvah (yanık yürekli)
ٌ‫أ ََّواه‬
)75( ‫يب‬ ِ
Münib (Allah’a dönen/yönelen)
ٌ ‫ُمن‬
Ey İbrahim ‫ََّي إِبْ َر ِاه ُيم‬
Bundan (tartışmaktan) vageç ‫ض َع ْن َه َذا‬ ْ ‫أ َْع ِر‬
Muhakkak rabbinin emri geldi ‫ك‬َ ِِ‫إِنَّهُ قَ ْد َجاءَ أ َْم ُر َرب‬
Muhakkak onlara gelecektir ‫َوإِنَّ ُه ْم آَتِي ِه ْم‬
)76( ‫ود‬ ٍ ‫ع َذاب َغي ر مرد‬
Geri çevrilmeyecek azab َُْ ُْ ٌ َ

16
Elçilerimiz Lut’a geldiği zaman ‫ت ُر ُسلُنَا لُوطاا‬ ْ َ‫َولَ َّما َجاء‬
Onlardan dolayı (kendini) kötü (hissetti) ‫ِسيءَ ِبِِ ْم‬
Onlardan dolayı son haddine kadar (göğsü)
daraldı
‫اق ِبِِ ْم ذَ ْر اعا‬ َ ‫ض‬ َ ‫َو‬
)77( ‫يب‬ ِ
Bu zor bir gün dedi
ٌ ‫ال َه َذا يَ ْوٌم َعص‬ َ َ‫َوق‬
Ve qavmi ona geldi
ُ‫َو َجاءَهُ قَ ْوُمه‬
Ona doğru koşuyorlar(dı) ‫يُ ْهَر ُعو َن إِلَْي ِه‬
ِ ‫السيِئ‬
Bundan önce de kötülüğü işliyorlardı ‫ات‬ َِ َّ ‫َوِم ْن قَ ْب ُل َكانُوا يَ ْع َملُو َن‬
Dedi ey qavmim ‫ال ََّي قَ ْوِم‬ َ َ‫ق‬
Bunlar benim kızlarım ‫َه ُؤََّل ِء بَنَ ِاِت‬
Onlar sizin için daha temiz ‫ُه َّن أَطْ َه ُر لَ ُك ْم‬
Allah’tan sakının َّ ‫فَاتَّ ُقوا‬
َ‫اَّلل‬
Misafirlerim hakkında beni üzmeyin ‫ضْي ِفي‬ َ ‫ون ِِف‬ ِ ‫وََّل ُُتْز‬
ُ َ
Sizin içinizde hiç olgun adam yok mu? )78( ‫س ِمْن ُك ْم َر ُج ٌل َرِشي ٌد‬ َ ‫أَلَْي‬
Dediler ‫قَالُوا‬
‫ت‬ ِ
Muhakkak sen bildin(biliyorsun)
َ ‫لََق ْد َعل ْم‬
Senin kızlarınla alakamız yoktur ‫ك ِم ْن َح ٍِق‬ َ ِ‫َما لَنَا ِِف بَنَات‬
Sen bizim ne istediğimizi biliyorsun )79( ‫يد‬ ُ ‫ك لَتَ ْعلَ ُم َما نُِر‬ َ َّ‫َوإِن‬
Dedi ‫ال‬
َ َ‫ق‬
Keşke benim için size karşı bir quvvet olsa idi ‫َن ِِل بِ ُك ْم قُ َّوةا‬ َّ ‫لَ ْو أ‬,
)80( ‫يد‬ ٍ ‫أَو آَ ِوي إِ ََل رْك ٍن َش ِد‬
Ya da kuvvetli bir kaleye sığınabilseydim
ُ ْ
Dediler; Ey Lut ‫قَالُوا ََّي لُو ُط‬
Biz senin rabbinin elçileriyiz ‫ك‬ َ ِِ‫إِ ََّن ُر ُس ُل َرب‬
‫ك‬َ ‫صلُوا إِلَْي‬ ِ ‫لَن ي‬
Onlar sana ulaşamayacak
َْ
ِ
Ehlini gece yürüt ‫ك‬ َ ‫َس ِر ِِب َْهل‬
ْ ‫فَأ‬
Gecenin bir kısmında ‫بِِقطْ ٍع ِم َن اللَّْي ِل‬

17
‫َح ٌد‬ ِ ‫وََّل ي لْتَ ِف‬
َ ‫ت مْن ُك ْم أ‬
Sizden hiç kimse onlara iltifat
etmesin(yönelmesin) ْ َ َ
Senin karın hariç ‫ك‬َ َ‫إََِّّل ْامَرأَت‬
ِ
Ona onlara isabet eden şey isabet edecek ‫َصابَ ُه ْم‬ َ ‫إِنَّهُ ُمصيبُ َها َما أ‬
Onların va’di sabahdır ُّ ‫إِ َّن َم ْو ِع َد ُه ُم‬
‫الصبْ ُح‬
ٍ ‫الصْبح بَِق ِر‬
Sabah yakın değil midir? )81( ‫يب‬ ُ ُّ ‫س‬ َ ‫أَلَْي‬
Emrimiz onlara geldiği zaman ‫فَلَ َّما َجاءَ أ َْم ُرََن‬
Onun üstünü altına getirdik ‫َج َعلْنَا َعالِيَ َها َسافِلَ َها‬
Üzerine taş yağdırdık ‫َوأ َْمطَْرََن َعلَْي َها ِح َج َارةا‬
)82( ‫ود‬ ٍ ‫ِمن ِس ِج ٍيل منْض‬
Ateşte pişirilmiş ve üst üste yığılmış ُ َ ِ ْ
Senin rabbinin katında işaretlemiş/damgalanmış ‫ك‬ َ ِِ‫ُم َس َّوَمةا ِعْن َد َرب‬
)83( ‫يد‬ ٍ ِ‫وما ِهي ِمن الظَّالِ ِمني بِبع‬
O zalimlere uzak değil
َ َ َ َ ََ
Medyen’e de kardeşleri Şuayb’ı gönderdik ‫اه ْم ُش َعْي باا‬ ُ ‫َخ‬ َ ‫َوإِ ََل َم ْديَ َن أ‬
Dedi; ey qavmim ‫ال ََّي قَ ْوِم‬َ َ‫ق‬
Allah’a ibadet edin
َ‫اَّلل‬
َّ ‫ْاعبُ ُدوا‬
ٍ ِ
Sizin için ondan başka ilah yoktur
ُ‫َما لَ ُك ْم م ْن إِلَه َغْي ُره‬
Ölçüyü ve tartıyı eksik kılmayın ‫ال َوالْ ِم َيزا َن‬ َ َ‫صوا الْ ِم ْكي‬ ُ ‫َوََّل تَنْ ُق‬
Ben sizi hayır ile görüyorum ‫إِِِّن أ ََرا ُك ْم ِِبٍَْري‬
ٍ ‫اف علَي ُكم ع َذاب ي وٍم ُُِم‬
Ve ben kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum )84( ‫يط‬ ْ َ َ َ ْ ْ َ ُ ‫َخ‬ َ ‫َوإِِِّن أ‬
Ey qavmim ‫َوََّي قَ ْوِم‬
Ölçü ve tartıda tam olarak adaletli olun ‫ال َوالْ ِم َيزا َن َِبلْ ِق ْس ِط‬ َ َ‫أ َْوفُوا الْ ِم ْكي‬
İnsanların eşyalarını (mallarını) eksiltmeyin ‫َّاس أَ ْشيَاءَ ُه ْم‬
َ ‫َوََّل تَْب َخ ُسوا الن‬
)85( ‫ين‬ ِ ِ ِ ‫وََّل تَعث وا ِِف ْاْلَر‬
Yeryüzünde fesat çıkarmak için ayaklanmayın
َ ‫ض ُم ْفسد‬ ْ ْ َْ َ
Allah’ın sizin için bıraktığı (kar) sizin için (daha)
hayırlıdır
‫اَّللِ َخْي ٌر لَ ُك ْم‬
َّ ُ‫بَِقيَّة‬
ِِ
Eğer iman ediyorsanız
َ ‫إِ ْن ُكْن تُ ْم ُم ْؤمن‬
‫ني‬
)86( ‫يظ‬ ٍ ‫وما أ َََن علَي ُكم ِِب ِف‬
Ben sizin üzerinize koruyucu değilim
َ ْ ْ َ ََ

18
Dediler; ‫قَالُوا‬
Ey Şuayb ‫ب‬ُ ‫ََّي ُش َعْي‬
Senin namazın mı bize emrediyor ‫ك ََتْ ُم ُرَك‬ َ ُ‫َص ًَلت‬ َ‫أ‬
Terk etmemizi ‫أَ ْن نَْت ُرَك‬
Babalarımızın ibadet ettikleri şeyi ‫َما يَ ْعبُ ُد آَ ََب ُؤ ََن‬
ِ ِ
Mallarımızda dilediğimizi yapmamızı
ُ‫أ َْو أَ ْن نَ ْف َع َل ِف أ َْم َوالنَا َما نَ َشاء‬
)87( ‫يد‬ ُ ‫الرِش‬َّ ‫اِلَلِ ُيم‬
ْ ‫ت‬ َ ْ‫ك َْلَن‬ َ َّ‫إِن‬
Muhakkak ki sen; sen varya, sen yumuşak huylu
ve olgunsun/dun
Dedi; Ey Qavmim ‫ال ََّي قَ ْوِم‬ َ َ‫ق‬
Ne dersiniz ‫أ ََرأَيْتُ ْم‬
Ne dersiniz rabbimden açık bir delil üzerine
olsam
‫ت َعلَى بَيِِنَ ٍة ِم ْن َرِِّب‬ ُ ‫إِ ْن ُكْن‬
Ve (Allah) beni onunla güzel bir şekilde
rızıklandırma
‫َوَرَزقَِّن ِمْنهُ ِرْزقاا َح َسناا‬
Size muhalefet etmek istemiyorum ‫ُخالَِف ُك ْم‬
َ ‫يد أَ ْن أ‬ ُ ‫َوَما أُ ِر‬
Sizi nehyettiğim şeyde
ُ‫إِ ََل َما أَنْ َها ُك ْم َعْنه‬
Ben ıslahtan başka bir şey istemiyorum ‫ص ًَل َح‬ ِْ ‫يد إََِّّل‬
ْ ‫اْل‬ ُ ‫إِ ْن أُ ِر‬
Güç yetirebildiğim kadarıyla ‫ت‬ُ ‫استَطَ ْع‬ ْ ‫َما‬
ِ‫وما تَوفِ ِيقي إََِّّل َِب ََّّلل‬
Benim başarım Allah’tan başka bir şeyde değildir
ْ ََ
ِ
Ona tevekkül ettim ‫ت‬ُ ‫َعلَْيه تَ َوَّك ْل‬
)88( ‫يب‬ ِ ِِ
Ona yöneldim
ُ ‫َوإلَْيه أُن‬
Ey qavmim ‫َوََّي قَ ْوِم‬
Benim ayrılığım(bana düşmanlığınız) sizi günaha
sürüklemesin
‫ََّل َُْي ِرَمنَّ ُك ْم ِش َقاقِي‬
‫صيبَ ُك ْم‬ ِ ‫أَ ْن ي‬
Size isabet etmesine (sebeb olmasın)
ُ
‫وح‬
ٍ ُ‫اب قَ ْوَم ن‬ ِ
Nuh Qavmi’ne isabet eden şeyin benzerinin
َ ‫َص‬ َ ‫مثْ ُل َما أ‬
ٍ ‫أَو قَوم ه‬
‫ود‬
Veya Hud Qavmi’ne
ُ َْ ْ
Veya Salih Qavmi’ne ‫صالِ ٍح‬ َ ‫أ َْو قَ ْوَم‬
Qavm-i Lut sizden çok da uzak değil ‫وط ِمْن ُك ْم‬ ٍ ُ‫وما قَوم ل‬
ُ ْ ََ

19
)89( ‫يد‬ ٍ ِ‫بِبع‬
َ
Rabbinize istiğfarda bulunun ‫استَ غْ ِف ُروا َربَّ ُك ْم‬
ْ ‫َو‬
Sonra ona Tevbe edin ‫ُُثَّ تُوبُوا إِلَْي ِه‬
)90( ‫ود‬ ٌ ‫إِ َّن َرِِّب َرِح ٌيم َو ُد‬
Muhakkak rabbim merhametli ve kullarını çok
sevendir
Dediler; Ey Şuayb ‫ب‬ ُ ‫قَالُوا ََّي ُش َعْي‬
Biz çok anlamıyoruz ‫َما نَ ْف َقهُ َكثِ اريا‬
Dediğin şeyden ُ ‫ِِمَّا تَ ُق‬
‫ول‬
‫ضعِي افا‬ ِ
Biz seni içimizde zayıf görüyoruz َ ‫َوإِ ََّن لَنَ َر َاك فينَا‬
Eğer senin topluluğun(qavmin) olmasa idi ‫ك‬َ ُ‫َولَ ْوََّل َرْهط‬
Seni recmederdik ‫اك‬
َ َ‫لََر ََجْن‬
Sen bizim üzerimize aziz (güçlü)değilsin )91( ‫ت َعلَْي نَا بِ َع ِزي ٍز‬ َ ْ‫َوَما أَن‬
Dedi; Ey Qavmim ‫ال ََّي قَ ْوِم‬ َ َ‫ق‬
Benim qavmim size Allah’tan daha mı güçlü ِ‫اَّلل‬
َّ ‫أ ََرْه ِطي أ ََعُّز َعلَْي ُك ْم ِم َن‬
geliyor
Onu (Allah’ı) arkanıza attınız ‫َو َّاُتَ ْذَُتُوهُ َوَراءَ ُك ْم ِظ ْه ِرًَّّي‬
(halbuki) Rabbim sizin amelleriniz kuşatmıştır )92( ‫ط‬ ٌ ‫إِ َّن َرِِّب ِِبَا تَ ْع َملُو َن ُُِمي‬
Ey qavmim ‫َوََّي قَ ْوِم‬
Yapabildiğinizi yapın ‫ْاع َملُوا َعلَى َم َكانَتِ ُك ْم‬
Bende yapacağım ‫إِِِّن َع ِام ٌل‬
Bileceksiniz ‫ف تَ ْعلَ ُمو َن‬ َ ‫َس ْو‬
Rezil rüsvay edecek azab kime gelecek ‫اب ُُيْ ِز ِيه‬ ِِ
ٌ ‫َم ْن ََيْتيه َع َذ‬
‫ب‬ ِ
Kim o yalancı (olan)
ٌ ‫َوَم ْن ُه َو َكاذ‬
ِ ِ ِ
Gözetleyin bende sizinle beraber gözetleyeceğim )93( ‫يب‬ ٌ ‫َو ْارتَقبُوا إِِّن َم َع ُك ْم َرق‬
Emrimiz onlara geldiği zaman ‫َولَ َّما َجاءَ أ َْم ُرََن‬
Şuayb’ı kurtardık ‫ََنَّْي نَا ُش َعْي باا‬
ِ َّ
Ve onunla birlikte iman edenleri
ُ‫ين آَ َمنُوا َم َعه‬ َ ‫َوالذ‬

20
Katımızdan bir rahmet ile ‫بَِر ْْحٍَة ِمنَّا‬
ُ‫الصْي َحة‬
َّ ‫ين ظَلَ ُموا‬ ِ َّ ِ ‫وأ‬
Zalimleri bir sayha aldı
َ ‫َخ َذت الذ‬ َ َ
ِِ ِ ِ
Memleketlerinde diz üstü çökerek sabahladılar )94( ‫ني‬ َ ‫َصبَ ُحوا ِِف د ََّي ِره ْم َجاَث‬ ْ ‫فَأ‬
Sanki orada hiç bulunmamış gibi ‫َكأَ ْن ََلْ يَ ْغنَ ْوا فِ َيها‬
Dikkat! Medyen( Allah’ın rahmetinden) uzak
olsun
‫أَََّل بُ ْع ادا لِ َم ْديَ َن‬
)95( ‫ود‬ ِ
ُ ُ‫ت ََث‬ ْ ‫َك َما بَع َد‬
Semud’un (Allah’ın rahmetinden) uzak olduğu
gibi
Muhakkak Musa’yı ayetlerimiz ile gönderdik ‫وسى ِِبَ ََّيتِنَا‬ َ ‫َولََق ْد أ َْر َسلْنَا ُم‬
)96( ‫ني‬ ٍ ِ‫ان ُمب‬ ٍ َ‫وسلْط‬
Ve apaçık deliller ile
َُ
Fir’avn’a ‫إِ ََل فِْر َع ْو َن‬
Ve Fir’avn’ın işlerine takipçi olan melelerine(ileri
gelenler)
‫َوَملَئِ ِه فَاتَّبَ ُعوا أ َْمَر فِْر َع ْو َن‬
)97( ‫يد‬ ٍ ‫وما أَمر فِرعو َن بِرِش‬
Hâlbuki Fir’avn’ın işleri olgu işler değildi
َ َْ ْ ُْ ََ
Kıyamet gününde Fir’avn qavminin önüne
geçecek
‫يَ ْق ُد ُم قَ ْوَمهُ يَ ْوَم الْ ِقيَ َام ِة‬
Ve onları ateşe götürecek ‫َّار‬
َ ‫فَأ َْوَرَد ُه ُم الن‬
Ne kötü gidiştir bu ve varılan yerde ne kötüdür )98( ‫ود‬ ُ ‫س الْ ِوْرُد الْ َم ْوُر‬ ِ
َ ْ‫َوبئ‬
‫َوأُتْبِ ُعوا ِِف َه ِذهِ لَ ْعنَةا‬
Ve bu gidişlerinde arkalarından lanet lanet takip
ettirilecektir

ِ ‫َويَ ْوَم الْ ِقيَ َام ِة بِئْس‬


Kıyamet gününde (fir’avn’ın) bu desteği ne kötü
destektir. (Fir’avn’ın qavmi de ) ne kötü )99( ‫ود‬
ُ ُ‫الرفْ ُد الْ َم ْرف‬ ِ َ
desteklenmiştir
İşte bu şehirlerin haberlerindendir ‫ك ِم ْن أَنْبَ ِاء الْ ُقَرى‬ ِ
َ ‫ذَل‬
Sana anlatıyoruz ‫ك‬ َ ‫صهُ َعلَْي‬ ُّ ‫نَ ُق‬
Onların bazılarının(kalıntıları) ayaktadır, bazıları
)100( ‫صي ٌد‬ ِ ‫ِمْن ها قَائِم وح‬
biçilmiştir( yok olmuştur) ََ ٌ َ
Biz onlara zulmetmedik ‫اه ْم‬
ُ َ‫َوَما ظَلَ ْمن‬
Fakat onlar kendi nefislerine zulmettiler ‫َولَ ِك ْن ظَلَ ُموا أَنْ ُف َس ُه ْم‬
Onların ilahları onlara hiçbir fayda sağlamadı ‫ت َعْن ُه ْم آَ َِلَتُ ُه ُم‬ ْ َ‫فَ َما أَ ْغن‬
ِ‫اَّلل‬
َّ ‫ون‬ ِ ‫الَِِّت ي ْدعو َن ِمن د‬
Allah’ın dışında dua ettikleri ilahları ُ ْ ُ َ
Hiçbir şeyde ‫ِم ْن َش ْي ٍء‬
Rabbinin emri geldiği zaman ‫ك‬ َ ِِ‫لَ َّما َجاءَ أ َْم ُر َرب‬

21
)101( ‫يب‬ ٍ ِ‫وهم َغْي ر تَتْب‬
Onların yok oluşlarını arttırmaktan başka
َ ْ ُ ‫َوَما َز ُاد‬
ِ
İşte rabbinin yakalaması böyledir ‫ك‬ َ ِِ‫َخ ُذ َرب‬ ْ‫كأ‬ َ ‫َوَك َذل‬
Bir şehri (ele) aldığı zaman ‫َخ َذ الْ ُقَرى‬ َ ‫إِذَا أ‬
O zalim olduğu halde ٌ‫َوِه َي ظَالِ َمة‬
Muhakkak onun yakalaması acı verici ve
şiddetlidir
)102( ‫َخ َذهُ أَلِ ٌيم َش ِدي ٌد‬ ْ ‫إِ َّن أ‬
ِ
Muhakkak bunda bir ayet vardır ‫ك َْلَيَةا‬ َ ‫إِ َّن ِِف َذل‬
Ahiret azabından korkanlar için ِ‫اب ْاْلَ ِخرة‬
َ َ ‫اف َع َذ‬ َ ‫لِ َم ْن َخ‬
ِ
İşte bu toplanma günüdür ٌ‫ك يَ ْوٌم ََْم ُموع‬ َ ‫ذَل‬
Onun için insanların ‫َّاس‬
ُ ‫لَهُ الن‬
)103( ‫ود‬ ِ
Bu şahid olunacak bir gündür ٌ ‫ك يَ ْوٌم َم ْش ُه‬ َ ‫َو َذل‬
ِ
Onu ertelemeyiz
ُ‫َوَما نُ َؤ ِخ ُره‬
)104( ‫ود‬ ٍ ‫إََِّّل ِْلَج ٍل مع ُد‬
Sayılı günler hariç
َْ َ
‫ت‬ ِ ْ‫ي وم َي‬
O gün gelir
َ َ َْ
Hiçbir nefis onun izni olmadan konuşamaz ‫س إََِّّل ِبِِ ْذنِِه‬ َّ
ٌ ‫ََّل تَ َكل ُم نَ ْف‬
Bazıları bedbaht bazıları da mutludur )105( ‫فَ ِمْن ُه ْم َش ِق ٌّي َو َسعِي ٌد‬
‫ين َش ُقوا‬ ِ َّ
Bedbaht olanlara gelince
َ ‫فَأ ََّما الذ‬
O ateştedir ‫فَ ِفي النَّا ِر‬
ِ ِ
)106( ‫يق‬ ٌ ‫ََلُْم ف َيها َزفريٌ َو َش ِه‬
Onlar için orada derin bir iç çekme ve acı bir
inleme vardır
Orada ebedi olarak kalacaklardır ‫ين فِ َيها‬ ِِ
َ ‫َخالد‬
‫ض‬ ِ ‫ما دام‬
Gökler ve yer devam ettiği müddetçe
ُ ‫ات َو ْاْل َْر‬ ُ ‫الس َم َو‬ َّ ‫ت‬ ََ َ
Rabbinin dilemesi müstesna ‫ك‬َ ُّ‫إََِّّل َما َشاءَ َرب‬
Rabbin dilediğini istediği şekilde yapar )107( ‫يد‬ ُ ‫ال لِ َما يُِر‬ ٌ ‫ك فَ َّع‬ َ َّ‫إِ َّن َرب‬
‫ين ُسعِ ُدوا‬ ِ َّ
Mutlu olanlara gelince
َ ‫َوأ ََّما الذ‬
Onlar cennettedirler orada ebedi kalacaklardır ‫ين فِ َيها‬ ِِ ِ
َ ‫فَفي ا ْْلَنَّة َخالد‬
ِ
‫ض‬ ِ ‫ما دام‬
Gökler ve yer devam ettiği müddetçe
ُ ‫ات َو ْاْل َْر‬ ُ ‫الس َم َو‬ َّ ‫ت‬ ََ َ

22
Rabbinin dilemesi müstesna ‫ك‬ َ ُّ‫إََِّّل َما َشاءَ َرب‬
)108( ‫وذ‬ ٍ ‫عطَاء َغي ر ََم ُذ‬
Sonu kesilmeyen bir ihsan ْ َْ ‫َ ا‬
Şüpheye düşme ‫ك ِِف ِم ْريٍَة‬ ُ َ‫فَ ًَل ت‬
Şunların taptıklarından ‫ِِمَّا يَ ْعبُ ُد َه ُؤََّل ِء‬
Onlar ancak babalarının önceden tapmış
oldukları şeye tapıyorlar
‫َما يَ ْعبُ ُدو َن إََِّّل َك َما يَ ْعبُ ُد آَ ََب ُؤُه ْم ِم ْن قَ ْب ُل‬
‫صيبَ ُه ْم‬ِ َ‫وإِ ََّن لَموفُّوهم ن‬
Onlara nasiblerini vereceğiz
ْ ُ َُ َ
Noksansız olarak )109( ‫وص‬ ٍ ‫َغْي َر َمْن ُق‬
‫اب‬ ِ
Musa’ya kitabı verdik
َ َ‫وسى الْكت‬ َ ‫َولََق ْد آَتَ ْي نَا ُم‬
Onda ihtilafa düştüler ‫ف فِ ِيه‬ ِ َ‫ف‬
َ ‫اختُل‬ْ
ِ
Rabbinden önceden geçmiş bir kelime olmasaydı ‫ك‬َ ِِ‫ت ِم ْن َرب‬ ْ ‫َولَ ْوََّل َكل َمةٌ َسبَ َق‬
Aralarında hüküm verilirdi ‫ض َي بَْي نَ ُه ْم‬ ِ ‫لَ ُق‬
ٍ ‫ك ِمْنهُ ُم ِر‬ ِ
Onlar bundan derin bir şüphe içerisindeler )110( ‫يب‬ ٍِ ‫َوإِنَّ ُه ْم لَفي َش‬
ِ
‫ك أ َْع َما ََلُْم‬ ُ ‫َوإِ َّن ُك ًًّل لَ َّما لَيُ َوفِيَ ن‬
َ ُّ‫َّه ْم َرب‬
Onlardan her birine amellerinin karşılığı
verilecektir
O onların yaptıklarından haberdardır )111( ٌ‫إِنَّهُ ِِبَا يَ ْع َملُو َن َخبِري‬
‫ت‬ ِ ِ َ‫ف‬
Emrolunduğun gibi dosdoğru ol
َ ‫استَق ْم َك َما أُم ْر‬ ْ
Beraberindeki Tevbe edenler (dosdoğru olsunlar) ‫ك‬ َ ‫ب َم َع‬ َ ‫َوَم ْن ََت‬
Aşırı gitme ‫َوََّل تَطْغَ ْوا‬
)112( ٌ‫صري‬ ِ ‫إِنَّه ِِبَا تَعملُو َن ب‬
O sizin yaptıklarınızı bilendir
َ َْ ُ
‫ين ظَلَ ُموا‬ ِ َّ ِ
Zalimlere meyletmeyin
َ ‫َوََّل تَْرَكنُوا إ ََل الذ‬
Yoksa Ateş size dokunur ‫َّار‬
ُ ‫فَتَ َم َّس ُك ُم الن‬
ِ‫اَّللِ ِمن أَول‬ ِ ِ
Allah dışında bir sahip bulamazsınız
َ ْ ْ َّ ‫َوَما لَ ُك ْم م ْن ُدون‬
‫اء‬َ‫ي‬
Sonra yardım olunmazsınız )113( ‫ص ُرو َن‬
َ ‫ُُثَّ ََّل تُْن‬
Namazı kıl َّ ‫َوأَقِ ِم‬
َ‫الص ًَلة‬
Gecenin iki tarafında ‫َّها ِر‬
َ ‫طََر َِِف الن‬
Gecenin (gündüze) yakın tarafında ‫َوُزلَافا ِم َن اللَّْي ِل‬

23
ِ ‫السيِئ‬
‫ات‬ ِ ِ ْ ‫إِ َّن‬
İyilikler kötülükleri giderir َِ َّ ‫ْب‬ َ ْ ‫اِلَ َسنَات يُ ْذه‬
ِ َّ ِ ِ َ ِ‫ذَل‬
İşte bu zikredenler için bir zikirdir )114( ‫ين‬ َ ‫ك ذ ْكَرى للذاك ِر‬
Sabret ‫اصِ ِْب‬
ْ ‫َو‬
Muhakkak ki Allah َّ ‫فَِإ َّن‬
َ‫اَّلل‬
)115( ‫ني‬ ِِ ِ
İyilerin ecrini zayi etmez
َ ‫َجَر الْ ُم ْحسن‬ ْ ‫يع أ‬ ُ ‫ََّل يُض‬
Sizden önceki nesillerde olmalı değil miydi? ‫ون ِم ْن قَ ْبلِ ُك ْم‬ ِ ‫فَلَوََّل َكا َن ِمن الْ ُقر‬
ُ َ ْ
Akıl sahibi kimseler ‫أُولُو بَِقيَّ ٍة‬
Yeryüzünde fesadı engellemeli (değil miydi?) ‫ض‬ِ ‫يَْن َه ْو َن َع ِن الْ َف َس ِاد ِِف ْاْل َْر‬
Onlardan kurtardığımız az bir kısım müstesna ‫إََِّّل قَلِ ايًل ِِمَّ ْن أ ََْنَْي نَا ِمنْ ُه ْم‬
ِ َّ
Zalimler tabi oldular ‫ين ظَلَ ُموا‬ َ ‫َواتَّبَ َع الذ‬
Bolluk içerisinde oldukları şeye ‫َما أُتْ ِرفُوا فِ ِيه‬
ِ
Ve günahkârlardan oldular )116( ‫ني‬ َ ‫َوَكانُوا َُْم ِرم‬
‫ك الْ ُقَرى‬ ِ ِ ُّ‫وما َكا َن رب‬
Senin rabbin bir şehir halkını yok edecek değil َ ‫ك ليُ ْهل‬ َ َ ََ
Zulm ile ‫بِظُلْ ٍم‬
Ehli ıslah ediciler olduğu halde )117( ‫صلِ ُحو َن‬ ْ ‫َوأ َْهلُ َها ُم‬
Eğer rabbin dileseydi ‫ك‬َ ُّ‫َولَ ْو َشاءَ َرب‬
ِ ‫َْلعل النَّاس أ َُّمةا و‬
‫اح َد اة‬
İnsanları tek bir ümmet kılardı
َ َ َ ََ
)118( ‫ني‬ ِِ
(halbuki) Onlar ihtil af edip duracaklardır
َ ‫َوََّل يََزالُو َن ُمُْتَلف‬
Rabbinin rahmet ettikleri müstesna ‫ك‬َ ُّ‫إََِّّل َم ْن َرِح َم َرب‬
‫ك َخلَ َق ُه ْم‬ ِِ
İşte bu şekilde yarattı onları َ ‫َول َذل‬
ِ َّ‫وََت‬
Ve rabbinin kelimesi tamamlandı ‫ك‬ َ ِِ‫ت َكل َمةُ َرب‬ ْ َ
)119( ‫ني‬ِ ْ ‫َّاس أ‬ِ ‫َن َج َهن ََّم ِم َن ا ْْلِن َِّة َوالن‬ َّ ‫َْل َْم ََل‬
َ ‫ََجَع‬
Cehennemi cinlerden ve insanlardan
topluluklarla dolduracağım
Her bir peygamber ki ‫َوُك ًًّل‬
ُّ ‫ك ِم ْن أَنْبَ ِاء‬
‫الر ُس ِل‬ َ ‫ص َعلَْي‬ ُّ ‫نَ ُق‬
Sana bütün peygamberlerin haberlerini
anlatıyoruz
Senin gönlünü sağlamlaştırmak için ‫ت بِهِ فُ َؤ َاد َك‬ ُ ِِ‫َما نُثَب‬

24
Ve bu sana haqq ile geldi ْ ِ‫َو َجاءَ َك ِِف َه ِذه‬
‫اِلَ ُّق‬
)120( ‫ني‬ ِِ ِ ِ ِ
َ ‫َوَم ْوعظَةٌ َوذ ْكَرى للْ ُم ْؤمن‬
Bir öğüt olarak, ve mü’minler için bir hatırlatma
olarak
‫ين ََّل يُ ْؤِمنُو َن‬ ِِ
Deki; iman etmeyenlere
َ ‫َوقُ ْل للَّذ‬
Elinizden geleni yapın ‫ْاع َملُوا َعلَى َم َكانَتِ ُك ْم‬
Muhakkak ki ben amel edeceğim )121( ‫إِ ََّن َع ِاملُو َن‬
Bekleyin ‫َوانْتَ ِظ ُروا‬
Bende bekleyeceğim )122( ‫إِ ََّن ُمْن تَ ِظ ُرو َن‬
ِ ‫ات َو ْاْل َْر‬
‫ض‬ ِ ‫السماو‬ ِِ
Göklerin ve yerin ğaybı Allah’ındır
َ َ َّ ‫ب‬ ُ ‫َو ََّّلل َغْي‬
ِ
İş(lerin) hepsi ona döndürülecektir
ُ‫َوإِلَْيه يُْر َج ُع ْاْل َْم ُر ُكلُّه‬
Ona ibadet edin
ُ‫اعبُ ْده‬
ْ َ‫ف‬
Ona tevekkül et ‫َوتَ َوَّك ْل َعلَْي ِه‬
Allah yaptıklarınızdan ğafil değildir )123( ‫ك بِغَافِ ٍل َع َّما تَ ْع َملُو َن‬ َ ُّ‫َوَما َرب‬

YUSUF SURESİ ‫سورة يوسف‬


RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN ADI İLE ‫الرِحي ِم‬ َّ ‫الر ْْحَ ِن‬َّ ِ‫اَّلل‬
َّ ‫بِ ْس ِم‬
ELİF-LAM-RA ‫الر‬
)1( ‫ني‬ ِ ِ‫اب الْمب‬ ِ َ‫ت الْ ِكت‬ ُ ‫ك آَ ََّي‬ َ ‫تِْل‬
İşte bunlar apaçık kitabın ayetleridir
ُ
Biz onu Arapça bir Qur’an olarak indirdik ‫إِ ََّن أَنْ َزلْنَاهُ قُ ْرآَ اَن َعَربِيًّا‬
Umulur ki aqledersiniz )2( ‫لَ َعلَّ ُك ْم تَ ْع ِقلُو َن‬
Biz sana en güzel kıssayı anlatıyoruz ِ ‫ص‬
‫ص‬ َ ‫َح َس َن الْ َق‬ْ‫كأ‬ َ ‫ص َعلَْي‬ ُّ ‫ََْن ُن نَ ُق‬
Sana vahyimiz ile َ ‫ِِبَا أ َْو َحْي نَا إِلَْي‬
‫ك‬
Bu Qur’an’ı ‫َه َذا الْ ُق ْرآَ َن‬
)3( ‫ني‬ِِ ِ ِ ِ ِ ْ‫وإِ ْن ُكن‬
Sen bundan önce ğafillerden idin
َ ‫ت م ْن قَ ْبله لَم َن الْغَافل‬ َ َ
O zaman (hatırla) Yusuf babasına demişti ‫ف ِْلَبِ ِيه‬
ُ ‫وس‬
ُ ُ‫ال ي‬ َ َ‫إِ ْذ ق‬
‫ت‬ِ ‫َّي أَب‬
Ey babacığım
َ َ

25
Ben on bir yıldız gördüm ‫َح َد َع َشَر َك ْوَكباا‬ َ‫تأ‬ ُ ْ‫إِِِّن َرأَي‬
Ve Güneş’i ve Ay’ı (gördüm) ‫س َوالْ َق َمَر‬
َ ‫َّم‬
ْ ‫َوالش‬
ِِ
Onları bana secde ederken gördüm )4( ‫ين‬ َ ‫َرأَيْتُ ُه ْم ِِل َساجد‬
Dedi ey oğulcuğum ‫ّن‬
ََّ ُ‫ال ََّي ب‬َ َ‫ق‬
Rüyanı anlatma ‫ص ُرْؤََّي َك‬ْ ‫ص‬ ُ ‫ََّل تَ ْق‬
Kardeşlerine ‫ك‬َ ِ‫َعلَى إِ ْخ َوت‬
Yoksa sana sıkı bir tuzak kurarlar ‫ك َكْي ادا‬ َ َ‫يدوا ل‬ ُ ‫فَيَ ِك‬
ِ ‫إِ َّن الشَّيطَا َن لِ ِْْلنْس‬
Şüphesiz şeytan insan için apaçık düşmandır ٌ ِ‫ان َع ُد ٌّو ُمب‬
)5( ‫ني‬ َ ْ
ِ
İşte bu şekilde rabbin seni seçti ‫ك‬َ ُّ‫يك َرب‬ َ ِ‫ك َُيْتَب‬ َ ‫َوَك َذل‬
ِ ‫ك ِمن ََتْ ِو ِيل ْاْلَح ِاد‬
‫يث‬ ِ
Sana hadislerin tevilini öğretecek
َ ْ َ ‫َويُ َعلِ ُم‬
Ve senin üzerine ni’metini tamamlayacak ‫ك‬َ ‫َويُتِ ُّم نِ ْع َمتَهُ َعلَْي‬
‫وب‬ ِ
Ve Ya’qub Hanedan’ı üzerine
َ ‫َو َعلَى آَل يَ ْع ُق‬
ِ َ ‫َكما أَََتَّها علَى أَب وي‬
ُ‫ك م ْن قَ ْبل‬
Önceden iki babana (İbrahim ve İshaq)
tamamladığı gibi ََْ َ َ َ
İbrahim ve İshaq َ ‫إِبْ َر ِاه َيم َوإِ ْس َح‬
‫اق‬
Muhakkak senin rabbin alim ve hakimdir )6( ‫ك َعلِ ٌيم َح ِك ٌيم‬ َ َّ‫إِ َّن َرب‬
Muhakkak Yusuf ve kardeşlerinde oldu ‫ف َوإِ ْخ َوتِِه‬ َ ‫وس‬ ُ ُ‫لََق ْد َكا َن ِِف ي‬
)7( ‫ني‬ ِِ َّ ِ‫آََّيت ل‬
Ayetler soranlar için
َ ‫لسائل‬ ٌ َ
O zaman (hatırla) dediler; ‫إِ ْذ قَالُوا‬
Yusuf ve kardeşi
ُ‫َخوه‬
ُ ‫ف َوأ‬ ُ ‫وس‬ ُ ُ‫لَي‬
Babamıza bizden daha sevimli ‫ب إِ ََل أَبِينَا ِمنَّا‬ ُّ ‫َح‬
َ‫أ‬
Biz güçlü bir topluluğuz ٌ‫صبَة‬ْ ‫َوََْن ُن ُع‬
ٍ ِ‫ض ًَل ٍل ُمب‬ ِ
Şüphesiz babamız apaçık bir dalalet içerisindedir )8( ‫ني‬ َ ‫إِ َّن أ َََب ََن لَفي‬
Yusuf’u öldürün ‫ف‬َ ‫وس‬ ُ ُ‫اقْ تُلُوا ي‬
Ya da onu bir yere atın ‫ضا‬‫أَ ِو اطَْر ُحوهُ أ َْر ا‬
Babanızın yüzü sizinle baş başa kalsın ‫َُيْ ُل لَ ُك ْم َو ْجهُ أَبِي ُك ْم‬

26
)9( ‫ني‬ِِ ‫وتَ ُكونُوا ِمن ب ع ِدهِ قَوما‬
َ ‫صاِل‬
Ondan sonra (günahtan sonra) salih bir qavm
olursunuz َ ‫ْ َْ ْا‬ َ
Onlardan konuşan birisi dedi; ‫ال قَائِ ٌل ِمْن ُه ْم‬ َ َ‫ق‬
Yusuf’u öldürmeyin ‫ف‬َ ‫وس‬ ُ ُ‫ََّل تَ ْقتُلُوا ي‬
‫ب‬ ِ ْ ‫وأَلْ ُقوهُ ِِف َغيَابَِة‬
Onu bir kuyunun dibine atın
ِ ُ‫اْل‬ َ
ِ‫السيَّارة‬ ِ
Bazı yolcular onu alsın
َ َّ ‫ض‬ ُ ‫يَ ْلتَقطْهُ بَ ْع‬
ِِ
Eğer (illaki) yapacaksanız )10( ‫ني‬ َ ‫إِ ْن ُكْن تُ ْم فَاعل‬
Dediler ey babacığımız ‫قَالُوا ََّي أ َََب ََن‬
Ne oluyor sana bize güvenmiyorsun ‫ف‬ ُ ُ‫ك ََّل ََتَْمنَّا َعلَى ي‬
َ ‫وس‬ َ َ‫َما ل‬
)11( ‫اص ُحو َن‬ ِ َ‫وإِ ََّن لَه لَن‬
Şüphesiz ona nasihat edicileriz
ُ َ
Yarın onu bizimle beraber gönder ‫أ َْرِس ْلهُ َم َعنَا َغ ادا‬
Gezsin ve oynasın ‫ب‬ ْ ‫يَ ْرتَ ْع َويَ ْل َع‬
Muhakkak biz onu koruyacağız )12( ‫َوإِ ََّن لَهُ َِلَافِظُو َن‬
Dedi; ‫ال‬َ َ‫ق‬
Muhakkak sizin onu götürmeniz beni
hüzünlendiriyor
‫إِِِّن لَيَ ْح ُزنُِّن أَ ْن تَ ْذ َهبُوا بِِه‬
ِ
Ve onu kurdun yemesinden korkuyorum ‫ب‬ُ ْ‫اف أَ ْن ََيْ ُكلَهُ ال ِذئ‬ ُ ‫َخ‬ َ ‫َوأ‬
Siz ondan gafilsiniz )13( ‫َوأَنْتُ ْم َعنْهُ َغافِلُو َن‬
Dediler ‫قَالُوا‬
ِ ِ
Eğer onu bir kurt yerse ‫ب‬ُ ْ‫لَئ ْن أَ َكلَهُ ال ِذئ‬
Biz güçlü bir topluluk olduğumuz halde ٌ‫صبَة‬ ْ ‫َوََْن ُن ُع‬
)14( ‫اس ُرو َن‬ ِ ‫إِ ََّن إِ اذا َْل‬
O zaman hüsrana uğrayanlardan oluruz َ
Onunla gittikleri zaman ‫فَلَ َّما ذَ َهبُوا بِِه‬
Kastettiler ‫ََجَ ُعوا‬ْ ‫َوأ‬
‫ب‬ِ ْ ‫أَ ْن َُْي َعلُوهُ ِِف َغيَابَِة‬
Onu kuyunun dibine atmaya
ِ ُ‫اْل‬
Ve ona vahyettik ‫َوأ َْو َحْي نَا إِلَْي ِه‬
Onlara bu işleri haber verilecektir ‫َّه ْم ِِب َْم ِرِه ْم َه َذا‬ ُ ‫لَتُنَبِِئَ ن‬

27
Onlar hissetmezler )15( ‫َوُه ْم ََّل يَ ْش ُع ُرو َن‬
ِ
Babaları akşam geldiler
‫َو َجاءُوا أ َََب ُه ْم ع َشاءا‬
Ağlayarak )16( ‫يَْب ُكو َن‬
Dediler ‫قَالُوا‬
Ey babacığımız ‫ََّي أ َََب ََن‬
Biz yarışmaya gittik ‫إِ ََّن َذ َهْب نَا نَ ْستَبِ ُق‬
ِ َ‫وتَرْكنَا يوسف ِعْن َد مت‬
‫اعنَا‬
Ve Yusuf’u eşyalarımızın yanında bıraktık
َ َ ُ ُ ََ
ِ
Onu kurt yedi ‫ب‬ُ ْ‫فَأَ َكلَهُ ال ِذئ‬
Sen bize inanacak değilsin ‫ت ِِبُْؤِم ٍن لَنَا‬ َ ْ‫َوَما أَن‬
)17( ‫ني‬ ِ ِ ‫ولَو ُكنَّا‬
Biz doğrulardan olsak bile
َ ‫صادق‬ َ َْ
Gömleğinin üzerinde yalancı bir kanla geldiler ٍ ‫يص ِه بِ َدٍم َك ِذ‬
‫ب‬ ِ ‫وجاءوا علَى قَ ِم‬
َ ُ ََ
Dedi; ‫ال‬
َ َ‫ق‬
Bilakis ‫بَ ْل‬
Nefsiniz size güzel ve kolay gösterdi ‫ت لَ ُك ْم أَنْ ُف ُس ُك ْم أ َْمارا‬ ْ َ‫َس َّول‬
‫يل‬ ِ
ٌ ‫صْب ٌر ََج‬ َ َ‫ف‬
Böylece (bana düşen) güzel bir sabır’ dan başkası
değil
ِ َ‫اَّلل الْمستَ عا ُن علَى ما ت‬
)18( ‫ص ُفو َن‬
Allah vasıflandırdıklarınızdan münezzehtir
َ َ َ ْ ُ َُّ ‫َو‬
Ve bir kafile geldi ٌ‫ت َسيَّ َارة‬ ْ َ‫َو َجاء‬
Sucularını gönderdiler ‫فَأ َْر َسلُوا َوا ِرَد ُه ْم‬
Ve kovasını aşağı sarkıttı
ُ‫فَأ َْد ََل َدلْ َوه‬
Dedi ‫ال‬
َ َ‫ق‬
Müjde! ‫ََّي بُ ْشَرى‬
Bu genç bir çocuk ‫َه َذا غُ ًَل ٌم‬
Ticaret malı olarak gizlediler ‫اعةا‬
َ‫ض‬ َ ِ‫َسُّروهُ ب‬ َ ‫َوأ‬
Allah onların yaptıklarını bilendir )19( ‫اَّللُ َعلِ ٌيم ِِبَا يَ ْع َملُو َن‬
َّ ‫َو‬
Ve onu sattılar
ُ‫َو َشَرْوه‬

28
Az bir pahaya ‫س‬ٍ ْ‫بِثَ َم ٍن َِب‬
ٍ‫در ِاهم مع ُدودة‬
Sayılı/birkaç dinara
َ ْ َ َ ََ
)20( ‫ين‬ ِ ِ َّ ‫وَكانُوا فِ ِيه ِمن‬
Onun hakkında zahid (uzak duran) idiler
َ ‫الزاهد‬ َ َ
ِ ِ ِ َ َ‫وق‬
Mısırda onu satın alan dedi ‫صَر‬ ْ ‫ال الَّذي ا ْشتَ َراهُ م ْن م‬ َ
Kadınına ‫َِّل ْمَرأَتِِه‬
ِ
Onun yerini iyi tut
ُ‫أَ ْك ِرمي َمثْ َواه‬
Bize faydası olması umulur ‫َع َسى أَ ْن يَْن َف َعنَا‬
ِ ‫أَو نَت‬
‫َّخ َذهُ َولَ ادا‬
Yada onu evlat ediniriz
ْ
ِ ِ
Böylece biz Yusuf’u yeryüzünde yerleştirdik ‫ض‬ِ ‫ف ِِف ْاْل َْر‬ َ ‫وس‬ ُ ُ‫ك َم َّكنَّا لي‬ َ ‫َوَك َذل‬
‫يث‬ِ ‫ولِنُعلِِمه ِمن ََتْ ِو ِيل ْاْلَح ِاد‬
Olayların (rüyaların) yorumunu öğretmek için
َ ْ َُ َ َ
ِ‫ب َعلَى أ َْم ِره‬ ِ َّ ‫و‬
Allah emrinde galiptir
ٌ ‫اَّللُ َغال‬ َ
Fakat insanların çoğu bilmezler )21( ‫َّاس ََّل يَ ْعلَ ُمو َن‬ ِ ‫َولَ ِك َّن أَ ْكثَ َر الن‬
ُ‫َشدَّه‬
ُ ‫َولَ َّما بَلَ َغ أ‬
Gücü kuvveti yerine gelince (genç delikanlı
olunca)
Ona hüküm ve ilim verdik ‫آَتَ ْي نَاهُ ُح ْك اما َو ِعلْ اما‬
ِِ ِ
İşte iyileri bu şekilde mükâfatlandırırız
َ ‫ك ََْن ِزي الْ ُم ْحسن‬
)22( ‫ني‬ َ ‫َوَك َذل‬
(o kadın) istedi ondan
ُ‫َوَر َاوَدتْه‬
Onun (Yusuf’un) Onun(kadın) evinde bulunduğu ‫الَِِّت ُه َو ِِف بَْيتِ َها‬
Onun (Yusuf’un) nefsinden (istedi) ‫َع ْن نَ ْف ِس ِه‬
ِ
Kapıları kapadı
َ ‫َو َغلَّ َقت ْاْلَبْ َو‬
‫اب‬
Ve dedi ‫ت‬ْ َ‫َوقَال‬
Haydi gel ‫ك‬َ َ‫ت ل‬ َ ‫َهْي‬
Dedi maazallah/Allah’a sığınırım ِ‫اَّلل‬
َّ َ‫ال َم َعاذ‬ َ َ‫ق‬
O beni en güzel şekilde yerleştiren rabbimdir ‫اي‬
َ ‫َح َس َن َمثْ َو‬ ْ ‫إِنَّهُ َرِِّب أ‬
Muhakkak ki zalimler iflah olmazlar )23( ‫إِنَّهُ ََّل يُ ْفلِ ُح الظَّالِ ُمو َن‬
O (kadın) onu (Yusuf’u) arzulamıştı/kasdetmişti ‫ت بِِه‬ ْ َّ‫َولََق ْد ََه‬

29
O (Yusuf) onu (kadını) arzuladı ‫َوَه َّم ِِبَا‬
Eğr rabbinin bir burhanı/alameti olmasaydı ‫لَ ْوََّل أَ ْن َرأَى بُْرَها َن َربِِِه‬
‫ك‬ ِ
İşte bu şekilde َ ‫َك َذل‬
َ ‫ص ِر‬ ِ
Ondan kötülüğü ve fahşayı çevirdik
َ‫السوءَ َوالْ َف ْح َشاء‬ُّ ُ‫ف َعْنه‬ ْ َ‫لن‬
ِ ِ ِ ِ
O bizim halis kullarımızdan idi )24( ‫ني‬ َ ‫إِنَّهُ م ْن عبَاد ََن الْ ُم ْخلَص‬
İkisi kapıya (yarışırcasına) koştular ‫اب‬
َ َ‫استَ بَ َقا الْب‬ ْ ‫َو‬
(kadın) onun (Yusuf’un) gömleğini arkadan yırttı ‫يصهُ ِم ْن ُدبٍُر‬ ِ ْ ‫وقَد‬
َ ‫َّت قَم‬ َ
İkisi kapıda onun (kadının) efendisine/beyine rast
geldiler
‫َوأَلْ َفيَا َسيِِ َد َها‬
ِ ‫لَ َدى الْب‬
‫اب‬
Kapının önünde
َ
(Kadın) dedi ‫ت‬ْ َ‫قَال‬
ِ
Ailene kötülük isteyen kişinin cezası nedir َ ‫َما َجَزاءُ َم ْن أ ََر َاد ِِب َْهل‬
‫ك ُسوءاا‬
( O ceza) ancak hapse atılması veya ‫إََِّّل أَ ْن يُ ْس َج َن‬
Acı bir azaba düçar olmasıdır )25( ‫اب أَلِ ٌيم‬ ٌ ‫أ َْو َع َذ‬
Dedi (Yusuf) ‫ال‬
َ َ‫ق‬
O istedi ‫ِه َي َر َاوَدتِّْن‬
Benim nefsimden ‫َع ْن نَ ْف ِسي‬
Onun (kadının ) ailesinden (olaya) şahid olan bir
şahid dedi
‫اه ٌد ِم ْن أ َْهلِ َها‬ِ ‫و َش ِه َد َش‬
َ
ِ
Eğer onun (Yusuf’un) gömleği
ُ ‫إِ ْن َكا َن قَم‬
ُ‫يصه‬
Önden yırtıldı ise ‫قُ َّد ِم ْن قُبُ ٍل‬
(kadın) doğru söyledi(söylüyor) ‫ت‬ْ َ‫ص َدق‬
َ َ‫ف‬
ِ ِ
O (Yusuf) yalancılardandır
َ ِ‫َوُه َو م َن الْ َكاذب‬
)26( ‫ني‬
ِ
Eğer gömleği
ُ ‫َوإِ ْن َكا َن قَم‬
ُ‫يصه‬
Arkadan yırtıldı ise ‫قُ َّد ِم ْن ُدبٍُر‬
(Kadın) yalan söylüyor ‫ت‬ْ َ‫فَ َك َذب‬
)27( ‫ني‬ ِ ِ َّ ‫وهو ِمن‬
O (Yusuf) doğrulardandır
َ ‫الصادق‬ َ ََُ

30
ِ
Onun gömleğini gördüğü zaman
ُ‫يصه‬َ ‫فَلَ َّما َرأَى قَم‬
Arkadan yırtılmış olarak ‫قُ َّد ِم ْن ُدبٍُر‬
Muhakkak o sizin (kadınların) tuzağınızdır ‫ال إِنَّهُ ِم ْن َكيْ ِد ُك َّن‬ َ َ‫ق‬
Muhakkak sizin tuzağınız büyüktür )28( ‫إِ َّن َكْي َد ُك َّن َع ِظ ٌيم‬
Yusuf ‫ف‬ُ ‫وس‬ ُ ُ‫ي‬
Bundan vazgeç ‫ض َع ْن َه َذا‬ ْ ‫أ َْع ِر‬
‫ك‬ ِ ِ‫واستَ ْغ ِف ِري لِ َذنْب‬
(kadına dedi) günahından istiğfarda bulun
َْ
ِ ِ ْ ‫ت ِمن‬ ِ ِ ِ
Sen hata yapanlardansın )29( ‫ني‬ َ ‫اْلَاطئ‬ َ ‫إنَّك ُكْن‬
Şehirdeki kadınlar dedi ‫ال نِ ْس َوةٌ ِِف الْ َم ِدينَ ِة‬ َ َ‫َوق‬
Azizin karısı ‫ْامَرأَةُ الْ َع ِزي ِز‬
Delikanlısının/kölesinin nefsinden murad almak
istiyormuş
‫اها َع ْن نَ ْف ِس ِه‬ َ َ‫تَُرا ِو ُد فَت‬
Aşkı yüreğinin zarının altına işlemiş/ yürek zarını
çatlatmış
‫قَ ْد َشغَ َف َها ُحبًّا‬
Biz onu sapıklık içerisinde görüyoruz )30( ‫ني‬ ٍ ِ‫ض ًَل ٍل ُمب‬ َ ‫إِ ََّن لَنَ َر َاها ِِف‬
Onların tuzaklarını işitince ‫ت ِِبَ ْك ِرِه َّن‬ ِ
ْ ‫فَلَ َّما ََس َع‬
Onlara (elçi/davetçi) gönderdi ‫ت إِلَْي ِه َّن‬ ْ َ‫أ َْر َسل‬
Onlara yastıklar hazırladı ‫ت ََلُ َّن ُمتَّ َكأا‬ ْ ‫َوأ َْعتَ َد‬
Onlardan her birine bir bıçak verdi ‫اح َدةٍ ِمْن ُه َّن ِس ِِكيناا‬ ِ ‫وآَتَت ُك َّل و‬
َ ْ َ
‫اخ ُر ْج َعلَْي ِه َّن‬ ِ
Dedi(kadın); çık onların(kadınların) yanına ْ ‫َوقَالَت‬
Onu (Yusuf’u) gördükleri zaman onu büyüklediler
ُ‫فَلَ َّما َرأَيْنَهُ أَ ْكبَ ْرنَه‬
Ellerini kestiler ‫َوقَطَّ ْع َن أَيْ ِديَ ُه َّن‬
ِ‫وقُلْن حاش ََِّّلل‬
‘Allah’ı tenzih ederiz’ dediler
َ َ َ َ
Bu bir insan değil ‫َما َه َذا بَ َشارا‬
Bu ancak yüce bir melektir ٌ َ‫إِ ْن َه َذا إََِّّل َمل‬
)31( ٌ‫ك َك ِرمي‬
(Kadın) dedi ‫ت‬ْ َ‫قَال‬
İşte bu ‫فَ َذلِ ُك َّن‬

31
Hakkında beni kınadığınız şey ‫الَّ ِذي لُ ْمتُن َِّّن فِ ِيه‬
Onun nefsinden (faydalanmak) istedim ‫َولََق ْد َر َاو ْدتُهُ َع ْن نَ ْف ِس ِه‬
Fakat o (nefsini) sıkıca korudu ‫ص َم‬َ ‫استَ ْع‬ ْ َ‫ف‬
ِ
Eğer ona emrettiğim şeyi yapmayacak olursa
ُ‫َولَئ ْن ََلْ يَ ْف َع ْل َما آَ ُم ُره‬
Hapsedilecek ‫لَيُ ْس َجنَ َّن‬
ِ َّ ‫ولَي ُكونَن ِمن‬
Ve aşağılananlardan olacak )32( ‫ين‬ َ ‫الصاغ ِر‬ َ ْ ََ
Dedi rabbim ‫ب‬ِِ ‫ال َر‬ َ َ‫ق‬
Zindan bana onların çağırdıkları şeyden daha
sevgilidir
‫ِل ِِمَّا يَ ْد ُعونَِّن إِلَْي ِه‬ ََّ ِ‫ب إ‬ ُّ ‫َح‬َ ‫الس ْج ُن أ‬ ِ
ِ
‫ف َع ِِّن َكْي َد ُه َّن‬ ْ ‫ص ِر‬ ْ َ‫َوإََِّّل ت‬
Eğer sen benden onların tuzaklarını geri
çevirmezsen
Onlara meylederim ‫ب إِلَْي ِه َّن‬ ُ ‫َص‬ْ‫أ‬
)33( ‫ني‬ ِ ِ ْ ‫وأَ ُكن ِمن‬
Ve cahillerden olurum
َ ‫اْلَاهل‬ َ ْ َ
Rabbi ona icabet etti
ُ‫اب لَهُ َربُّه‬ َ ‫استَ َج‬ ْ َ‫ف‬
Ve onların tuzaklarını ondan(Yusuf’tan)
uzaklaştırdı
‫ف َعْنهُ َكْي َد ُه َّن‬ َ ‫صَر‬ َ َ‫ف‬
O işiten ve bilendir )34( ‫يع الْ َعلِ ُيم‬ ِ َّ ‫إِنَّه هو‬
ُ ‫السم‬ َُ ُ
Sonra ortaya çıktı onlar için/kanat ağır bastı ‫ُُثَّ بَ َدا ََلُْم‬
(Yusuf’un suçsuz olduğunun delilerini) Delileri
‫ت‬ ِ ‫ِمن ب ع ِد ما رأَوا ْاْلََّي‬
gördükten sonra َ ُ َ َ َْ ْ
)35( ‫ني‬ ٍ ‫لَيَس ُجنُنَّهُ َح ََّّت ِح‬
Onu hapse attı bir müddet
ْ
ِ ‫السجن فَتَ ي‬
‫ان‬ ِ
İki genç onunla birlikte zindana girdi
َ َ ْ ِ ُ‫َوَد َخ َل َم َعه‬
O ikisinden birisi dedi ‫َح ُد َُهَا‬ َ ‫ال أ‬ َ َ‫ق‬
Kendimi şarap(lık üzüm) sıkarken (rüyamda) ِ ‫إِِّن أَرِاّن أ َْع‬
‫ص ُر َخَْارا‬
görüyorum َ ِ
Diğeri dedi ‫ال ْاْلَ َخ ُر‬ َ َ‫َوق‬
Muhakkak ben kendimi görüyorum ‫إِِِّن أ ََرِاّن‬
Başımın üstünde ekmek taşıyorum ‫َْح ُل فَ ْو َق َرأْ ِسي ُخْب ازا‬ ِْ ‫أ‬
ِ
Kuşlar ondan yiyorlar
ُ‫ََتْ ُك ُل الطَّْي ُر مْنه‬
Bize onun tevilini haber ver ‫نَبِِْئ نَا بِتَأْ ِويلِ ِه‬

32
ِِ ِ
Biz seni iyilerden görüyoruz )36( ‫ني‬ َ ‫إِ ََّن نََر َاك م َن الْ ُم ْحسن‬
ِ
(Yusuf) dedi ‘size getirilen hiçbir yemek yoktur ki)
ٌ ‫ال ََّل ََيْتي ُك َما طَ َع‬
‫ام‬ َ َ‫ق‬
Sizin rızıqlandığınız ‫تُ ْرَزقَانِِه‬
Onların tevilini size haber vermiş olmayayım ‫إََِّّل نَبَّأْتُ ُك َما بِتَأْ ِويلِ ِه‬
İşte bu size getirilmezden önce ‫قَ ْب َل أَ ْن ََيْتِيَ ُك َما َذلِ ُك َما‬
Bu bana rabbimin öğrettiklerindendir ‫ِِمَّا َعلَّ َم ِّن َرِِّب‬
Ben (bu) qavmin dinini terk ettim ‫ت ِملَّةَ قَ ْوٍم‬ ُ ‫إِِِّن تَ َرْك‬
ِ‫ََّل ي ؤِمنو َن َِب ََّّلل‬
Allah’a iman etmeyen ُ ُْ
Onlar ahireti de inkâr ediyorlar )37( ‫َوُه ْم َِب ْْلَ ِخَرةِ ُه ْم َكافُِرو َن‬
‫وب‬ َ ‫ت ِملَّةَ آَ ََبئِي إِبْ َر ِاه َيم َوإِ ْس َح‬
َ ‫اق َويَ ْع ُق‬ ُ ‫َواتَّبَ ْع‬
Babalarım İbrahim ve İshaq ve Ya’qub’un dinine
tabi oldum
Bizim için Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamız
olmaz
‫َما َكا َن لَنَا أَ ْن نُ ْش ِرَك َِب ََّّللِ ِم ْن َش ْي ٍء‬
Bu Allah’ın bizim üzerimize fadlıdır ‫اَّللِ َعلَْي نَا‬ َّ ‫ض ِل‬ ْ َ‫ك ِم ْن ف‬ ِ
َ ‫َذل‬
Ve insanlar üzerine (fadlıdır) ِ ‫َو َعلَى الن‬
‫َّاس‬
Fakat insanların çoğu şükretmezler )38( ‫َّاس ََّل يَ ْش ُك ُرو َن‬ ِ ‫َولَ ِك َّن أَ ْكثَ َر الن‬
‫الس ْج ِن‬ ِ ِ ‫َّي‬
Ey zindan arkadaşlarım
ِ ‫صاح ََِب‬ َ َ
Çeşit çeşit rabbler mi hayırlıdır ‫ب ُمتَ َفِِرقُو َن َخْي ٌر‬ ٌ ‫أَأ َْرََب‬
Veya ‫أَِم‬
)39( ‫اح ُد الْ َق َّه ُار‬ ِ ‫اَّلل الْو‬
Tek ve qahhar olan Allah mı?
َ َُّ
Onun dışında neye taptığınız şeyler ‫َما تَ ْعبُ ُدو َن ِم ْن ُدونِِه‬
Sadece sizin isimlendirdiğiniz isimlerdir ‫وها‬ َ ‫ََسَاءا ََسَّْي تُ ُم‬ ْ ‫إََِّّل أ‬
Siz ve babalarınızın (isimlendirdiğiniz isimlerdir) ‫أَنْتُ ْم َوآَ ََب ُؤُك ْم‬
ٍ َ‫اَّلل ِِبا ِمن سلْط‬
‫ان‬ ُ ْ َ َُّ ‫َما أَنْ َزَل‬
Allah onlar (sahte ilahlar) ile ilgili delil
indirmemiştir
ِ‫اِل ْكم إََِّّل ََِّّلل‬ ِِ
Hüküm sadece Allah’ındır
ُ ُْ ‫إن‬
Ondan başkasına ibadet etmemenizi emretti
ُ‫أ ََمَر أَََّّل تَ ْعبُ ُدوا إََِّّل إِ ََّّيه‬
‫ين الْ َقيِِ ُم‬ ِِ ‫َذلِك‬
İşte bu sağlam din/yoldur
ُ ‫الد‬ َ

33
Fakat insanların çoğu bilmezler )40( ‫َّاس ََّل يَ ْعلَ ُمو َن‬ ِ ‫َولَ ِك َّن أَ ْكثَ َر الن‬
‫الس ْج ِن‬ِ ِ ‫َّي‬
Ey zindan arkadaşlarım
ِ ‫صاح ََِب‬ َ َ
Sizden birine gelince rabbine/efendisine şarap
ikram edecek
‫َح ُد ُك َما فَيَ ْس ِقي َربَّهُ َخَْارا‬ َ ‫أ ََّما أ‬
Ve diğerine gelince ‫َوأ ََّما ْاْلَ َخ ُر‬
Asılacak ‫ب‬ُ َ‫صل‬ ْ ُ‫فَي‬
Ve kuşlar başından yiyecek ‫فَتَأْ ُك ُل الطَّْي ُر ِم ْن َرأْ ِس ِه‬
İş bitirildi/ hüküm verildi ‫ض َي ْاْل َْم ُر‬ ِ ُ‫ق‬
)41( ‫ان‬ ِ ‫الَّ ِذي فِ ِيه تَستَ ْفتِي‬
Fetva istediğiniz şeyde
َ ْ
Onlardan kurtulacağını zannettiği/bildiği kişiye
dedi
‫ال لِلَّ ِذي ظَ َّن أَنَّهُ ََن ٍج ِمنْ ُه َما‬ َ َ‫َوق‬
Rabbinin/efendinin yanında beni zikret ‫ك‬َ ِِ‫اذْ ُك ْرِّن ِعْن َد َرب‬
Şeytan ona unutturdu ‫فَأَنْ َساهُ الشَّْيطَا ُن‬
Rabbinin yanında anmayı ‫ِذ ْكَر َربِِِه‬
ِ ِ ْ ِ‫السج ِن ب‬ ِ َ ِ‫فَلَب‬
Zindanda birkaç (3-10) sene daha kaldı )42( ‫ني‬ َ ‫ض َع سن‬ ْ ِ ‫ث ِِف‬
‫ك‬ ِ َ َ‫وق‬
Kral dedi ُ ‫ال الْ َمل‬ َ
Ben (bir rüya) gördüm ‫إِِِّن أ ََرى‬
ٍ ‫ات َِس‬
‫ان‬ ٍ
Yedi semiz inek َ ‫َسْب َع بَ َقَر‬
Onları yedi cılız inek yiyor ٌ ‫ََيْ ُكلُ ُه َّن َسْب ٌع ِع َج‬
‫اف‬
‫ض ٍر‬
ْ ‫ت ُخ‬ ٍ ‫وسبع سْن ب ًَل‬
Yedi yeşil başak
ُ ُ َ َْ َ
‫ات‬ ٍ ‫وأُخر َّيبِس‬
Ve diğer (yedi) kuru (başak)
َ َ ََ َ
Ey ileri gelenler ُ‫ََّي أَيُّ َها الْ َم ََل‬
‫ي‬ ِ ِ
Rüyam hakkında bana fetva verin bakalım
َ ‫أَفْ تُوّن ِف ُرْؤََّي‬
Eğer siz rüya tabir edebiliyorsanız )43( ‫إِ ْن ُكْن تُ ْم لِ ُّلرْؤََّي تَ ْعبُ ُرو َن‬
Dediler bunlar karışık rüyalar ‫َح ًَلٍم‬
ْ ‫اث أ‬ ُ َ‫َضغ‬ ْ ‫قَالُوا أ‬
ِِ
Biz (karışık) rüyaların tevilini bilmeyiz
َ ‫َح ًَلِم بِ َعالم‬
)44( ‫ني‬ ْ ‫َوَما ََْن ُن بِتَأْ ِو ِيل ْاْل‬
Onlardan (zindandan) kurtulan dedi ‫ال الَّ ِذي ََنَا ِمْن ُه َما‬ َ َ‫َوق‬

34
Nice zaman sonra (Yusuf’u) hatırladı ‫َو َّاد َكَر بَ ْع َد أ َُّم ٍة‬
Ben onun tevilini haber vereceğim ‫أ َََن أُنَبِِئُ ُك ْم بِتَأْ ِويلِ ِه‬
)45( ‫ون‬ ِ ُ‫فَأَرِسل‬
Beni (zindana) gönderin
ْ
(Ey) Yusuf ‫ف‬ُ ‫وس‬ ُ ُ‫ي‬
‫يق‬ ِ ِ ‫أَيُّها‬
Ey doğru kişi
ُ ‫الص ِد‬ِ َ
Bana fetva ver ‫أَفْتِنَا‬
ٍ ‫ات َِس‬ ٍ
Yedi semiz inek hakkında ‫ان‬َ ‫ِِف َسْب ِع بَ َقَر‬
Onları yedi cılız inek yiyor ٌ ‫ََيْ ُكلُ ُه َّن َسْب ٌع ِع َج‬
‫اف‬
‫ض ٍر‬
ْ ‫ت ُخ‬ ٍ ‫وسب ِع سنْ ب ًَل‬
Ve yedi yeşil başak (hakkında)
ُ ُ َْ َ
‫ات‬ٍ ‫وأُخر َّيبِس‬
Diğerleri kuru (başak onları takip ediyor)
َ َ ََ َ
Belki insanlara dönerim de ِ ‫لَ َعلِِي أ َْرِج ُع إِ ََل الن‬
‫َّاس‬
İnsanlar bilirler )46( ‫لَ َعلَّ ُه ْم يَ ْعلَ ُمو َن‬
‫ني‬ ِِ
Yedi yıl ekip biçeceksiniz dedi
َ ‫ال تَ ْزَر ُعو َن َسْب َع سن‬ َ َ‫ق‬
Alışılmış olduğu üzere/âdetiniz üzere ‫َدأ اََب‬
Hasat ettiğiniz zaman ‫ص ْد ُُْت‬
َ ‫فَ َما َح‬
Onları başakları içerisinde bırakın ‫فَ َذ ُروهُ ِِف ُسنْ بُلِ ِه‬
Yiyeceğiniz az bir kısmı hariç )47( ‫إََِّّل قَلِ ايًل ِِمَّا ََتْ ُكلُو َن‬
Sonra َّ‫ُُث‬
ِ ِ
Bundan sora gelecek َ ‫ََيِِْت ِم ْن بَ ْعد َذل‬
‫ك‬
Yedi şiddetli (kurak sene) ‫َسْب ٌع ِش َد ٌاد‬
Yiyecek ‫ََيْ ُكلْ َن‬
Onlar (kuraklık yılları) için hazırladığınızı ‫َّمتُ ْم ََلُ َّن‬
ْ ‫َما قَد‬
Az bir kısmı hariç ‫إََِّّل قَلِ ايًل‬
Koruduklarınızdan )48( ‫صنُو َن‬ ِ ‫ِِمَّا ُُْت‬
ِ ِ
Bundan sonra bir yıl gelecek ‫ام‬ َ ‫ُُثَّ ََيِِْت ِم ْن بَ ْعد َذل‬
ٌ ‫ك َع‬

35
‫َّاس‬
ُ ‫اث الن‬ ُ َ‫فِ ِيه يُغ‬
İnsanlar onda yağmurlandırılacak/bol yağmur
yağacak
Onda sıkacaklar suyunu çıkaracaklar (her şey bol
)49( ‫ص ُرو َن‬ ِ ‫وفِ ِيه ي ع‬
olacak) َْ َ
‫ك‬ ِ َ َ‫وق‬
Kral dedi ُ ‫ال الْ َمل‬ َ
Onu bana getirin ‫ائْ تُ ِوّن بِِه‬
Elçi ona (yusuf’a) geldiği zaman ‫ول‬
ُ ‫الر ُس‬َّ ُ‫فَلَ َّما َجاءَه‬
ِ َ َ‫ق‬
Rabbine döne dedi ‫ك‬َ ِِ‫ال ْارج ْع إِ ََل َرب‬
Ona sor
ُ‫اسأَلْه‬
ْ َ‫ف‬
Ellerini kesen kadınların (dedi) neydi ‫الًلِِت قَطَّ ْع َن أَيْ ِديَ ُه َّن‬ َّ ِ‫َما ََب ُل النِِ ْس َوة‬
Rabbim onların tuzaklarını bilendir )50( ‫إِ َّن َرِِّب بِ َكْي ِد ِه َّن َعلِ ٌيم‬
Dedi nedir sizin derdiniz ‫ال َما َخطْبُ ُك َّن‬ َ َ‫ق‬
Yusuf’un nefsinden murad etiğinizde ‫ف َع ْن نَ ْف ِس ِه‬ َ ‫وس‬ ُ ُ‫إ ْذ َر َاو ْدتُ َّن ي‬
ِ
ِ‫قُلْن حاش ََِّّلل‬
Dediler ‘Alalh’ı tenzih ederiz’
َ َ َ
ٍ ‫ما علِمنا علَي ِه ِمن س‬
‫وء‬
Biz onun üzerine bir kötülük bilmiyoruz
ُ ْ ْ َ َْ َ َ
Azizin karısı dedi ‫ت ْامَرأَةُ الْ َع ِزي ِز‬ ِ َ‫قَال‬
İşte şimdi ‫ْاْلَ َن‬
Haqq ortaya çıktı ‫اِلَ ُّق‬
ْ ‫ص‬ َ ‫ص َح‬ ْ ‫َح‬
Ben onun nefsinden istemiştim ‫أَ ََن َر َاو ْدتُهُ َع ْن نَ ْف ِس ِه‬
)51( ‫ني‬ ِ ِ َّ ‫وإِنَّه لَ ِمن‬
O sadıklardan idi
َ ‫الصادق‬ َ ُ َ
Bu bilinmesi için ‫ك لِيَ ْعلَ َم‬ ِ
َ ‫َذل‬
Ben ğaybde hainlik etmedim ‫ب‬ ِ ‫َخْنهُ َِبلْغَْي‬ ُ ‫َّن ََلْ أ‬ ِِ‫أ‬
)52( ‫ني‬ ِِ ْ ‫اَّلل ََّل ي ه ِدي َكي َد‬ َّ ‫َوأ‬
Allah hainlerin tuzaklarını doğruya ulaştırmaz
َ ‫اْلَائن‬ ْ ْ َ ََّ ‫َن‬

36

You might also like