You are on page 1of 29

13.

CÜZ
KURAN OKULU

HASAN TEMUR

KURAN DER
13. CÜZ

Ben nefsimi temize çıkarmıyorum ‫ئ ﻧَ ْﻔﺴِﻲ‬ ُ ‫َو َﻣﺎ أُﺑَ ِ ّﺮ‬


Muhakkak nefis kötülüğü emreder ‫ﻮء‬ِ ‫ﺴ‬ ‫ﺎرة ٌ ِﺑﺎﻟ ﱡ‬ َ ‫ﺲ َﻷ َ ﱠﻣ‬ َ ‫ِإ ﱠن اﻟﻨﱠ ْﻔ‬
Rabbimin merhamet ettikleri müstesna ‫ِإ ﱠﻻ َﻣﺎ َر ِﺣ َﻢ َر ِﺑّﻲ‬
Muhakkak rabbim ğafur ve rahimdir (53) ‫ﻮر َر ِﺣﯿ ٌﻢ‬ ٌ ُ‫إِ ﱠن َر ِﺑّﻲ َﻏﻔ‬
Melik; onu bana getirin dedi. ‫َوﻗَﺎ َل ْاﻟ َﻤ ِﻠﻚُ اﺋْﺘُﻮﻧِﻲ ِﺑ ِﮫ‬
Onu kendime has kılayım ‫ﺼﮫُ ِﻟﻨَ ْﻔﺴِﻲ‬ ْ ‫أ َ ْﺳﺘ َ ْﺨ ِﻠ‬
Onunla konuştuğu zaman ُ‫ﻓَﻠَ ﱠﻤﺎ َﻛﻠﱠ َﻤﮫ‬
Muhakkak bu gün bizim katımızda senin mevkin
var ve sen emniyettesin ٌ ‫ﯿﻦ أ َ ِﻣ‬
(54) ‫ﯿﻦ‬ ٌ ‫ﻗَﺎ َل إِﻧﱠ َﻚ ْاﻟﯿَ ْﻮ َم ﻟَﺪَ ْﯾﻨَﺎ َﻣ ِﻜ‬
ِ ‫اﺟﻌَ ْﻠﻨِﻲ َﻋﻠَﻰ ﺧَﺰَ اﺋِ ِﻦ ْاﻷ َ ْر‬
Beni yeryüzünün hazinelerinin üzerine (yönetici)
kılın ‫ض‬ ْ ‫ﻗَﺎ َل‬
Ben (malı) koruyan ve emin bir kimseyim (55) ‫ﯿﻆ َﻋ ِﻠﯿ ٌﻢ‬ ٌ ‫إِ ِﻧّﻲ َﺣ ِﻔ‬
İşte bu şekilde ‫َو َﻛﺬَ ِﻟ َﻚ‬
Yusuf’u yeryüzünde yerleştirdik ‫ض‬ ِ ‫ﻒ ﻓِﻲ ْاﻷ َ ْر‬ َ ‫ﺳ‬ ُ ‫َﻣ ﱠﻜﻨﱠﺎ ِﻟﯿُﻮ‬
Orda dilediği şekilde kalıyor(du) ‫ْﺚ ﯾَﺸَﺎ ُء‬ ُ ‫ﯾَﺘَﺒَ ﱠﻮأ ُ ِﻣ ْﻨ َﮭﺎ َﺣﯿ‬
Rahmetimizi dilediğimize isabet
ettiririz/ulaştırırız ‫ﯿﺐ ﺑِ َﺮ ْﺣ َﻤﺘِﻨَﺎ َﻣ ْﻦ ﻧَﺸَﺎ ُء‬ ُ ‫ﺼ‬ ِ ُ‫ﻧ‬
İyilerin ecrini zayi etmeyiz (56) َ‫ﻀﯿ ُﻊ أ َ ْﺟ َﺮ ْاﻟ ُﻤ ْﺤ ِﺴﻨِﯿﻦ‬ ِ ُ‫َو َﻻ ﻧ‬
Ahiret sevabı iman edenler için daha hayırlıdır ‫َو َﻷ َ ْﺟ ُﺮ ْاﻵَ ِﺧ َﺮةِ َﺧﯿ ٌْﺮ ِﻟﻠﱠﺬِﯾﻦَ آ َ َﻣﻨُﻮا‬
Onlar sakınıyorlardı (57) َ‫َو َﻛﺎﻧُﻮا َﯾﺘﱠﻘُﻮن‬
Yusuf’un kardeşleri geldiler ‫ﻒ‬َ ‫ﺳ‬ ُ ‫َو َﺟﺎ َء إِ ْﺧ َﻮة ُ ﯾُﻮ‬
Ve onun yanına girdiler ‫ﻓَﺪَ َﺧﻠُﻮا َﻋﻠَ ْﯿ ِﮫ‬
O onları tanıdı ‫ﻓَ َﻌ َﺮﻓَ ُﮭ ْﻢ‬
Onlar onu tanımadılar (58) َ‫َو ُھ ْﻢ ﻟَﮫُ ُﻣ ْﻨ ِﻜ ُﺮون‬
Yüklerini aldıkları zaman ‫ﺎز ِھ ْﻢ‬ ِ ‫َوﻟَ ﱠﻤﺎ َﺟ ﱠﮭﺰَ ُھ ْﻢ ﺑِ َﺠ َﮭ‬
Babanızdan kardeşinizi bana getirin dedi ‫ﻗَﺎ َل اﺋْﺘُﻮﻧِﻲ ِﺑﺄَخٍ ﻟَ ُﻜ ْﻢ ِﻣ ْﻦ أ َ ِﺑﯿ ُﻜ ْﻢ‬
Siz görmüyor musunuz? َ‫أ َ َﻻ ﺗ َ َﺮ ْون‬
Ben ölçüyü tam yapıyorum ‫أ َ ِﻧّﻲ أُوﻓِﻲ ْاﻟ َﻜ ْﯿ َﻞ‬
Ben misafir ağırlayanların en hayırlısıyım (59) َ‫َوأَﻧَﺎ َﺧﯿ ُْﺮ ْاﻟ ُﻤ ْﻨ ِﺰ ِﻟﯿﻦ‬
Eğer onu bana getirmezseniz ‫ﻓَﺈ ِ ْن ﻟَ ْﻢ ﺗَﺄْﺗُﻮﻧِﻲ ِﺑ ِﮫ‬
Benim yanımda size ölçü yoktur ‫ﻓَ َﻼ َﻛ ْﯿ َﻞ ﻟَ ُﻜ ْﻢ ِﻋ ْﻨﺪِي‬
Bana yaklaşmayın (60) ‫ﻮن‬ ِ ُ‫َو َﻻ ﺗ َ ْﻘ َﺮﺑ‬
Onu babasından istemeye çalışacağız ُ‫ﺳﻨُ َﺮا ِودُ َﻋ ْﻨﮫُ أ َ َﺑﺎه‬ َ ‫ﻗَﺎﻟُﻮا‬
Muhakkak biz yapacağız (61) َ‫َو ِإﻧﱠﺎ ﻟَﻔَﺎ ِﻋﻠُﻮن‬
Geçlerine/hizmetkârlarına dedi ‫َوﻗَﺎ َل ِﻟ ِﻔﺘْﯿَﺎﻧِ ِﮫ‬
Ticaret mallarını yüklerinin arasına koyun ‫ﻀﺎ َﻋﺘ َ ُﮭ ْﻢ ﻓِﻲ ِر َﺣﺎ ِﻟ ِﮭ ْﻢ‬ َ ‫اﺟ َﻌﻠُﻮا ِﺑ‬ ْ
Belki onu bilirler ‫ﻟَ َﻌﻠﱠ ُﮭ ْﻢ َﯾ ْﻌ ِﺮﻓُﻮﻧَ َﮭﺎ‬
Ailelerine döndükleri zaman ‫إِذَا ا ْﻧﻘَﻠَﺒُﻮا إِﻟَﻰ أ َ ْھ ِﻠ ِﮭ ْﻢ‬
Belki (Mısıra) geri dönerler (62) َ‫ﻟَ َﻌﻠﱠ ُﮭ ْﻢ ﯾَ ْﺮ ِﺟﻌُﻮن‬
Babalarına döndükleri zaman ‫ﻓَﻠَ ﱠﻤﺎ َر َﺟﻌُﻮا ِإﻟَﻰ أ َ ِﺑﯿ ِﮭ ْﻢ‬
Dediler ey babamız ‫ﻗَﺎﻟُﻮا ﯾَﺎ أَﺑَﺎﻧَﺎ‬
Bizden ölçü/mal men edildi ‫ُﻣﻨِ َﻊ ِﻣﻨﱠﺎ ْاﻟ َﻜ ْﯿ ُﻞ‬
Kardeşimizi bizimle birlikte gönder ‫ﻓَﺄ َ ْر ِﺳ ْﻞ َﻣ َﻌﻨَﺎ أَﺧَﺎﻧَﺎ‬
Ölçelim( ölçerek mal alalım) ‫ﻧَ ْﻜﺘ َ ْﻞ‬
Muhakkak biz onu (Bünyamin’i) koruruz (63) َ‫ﻈﻮن‬ ُ ِ‫َوإِﻧﱠﺎ ﻟَﮫُ ﻟَ َﺤﺎﻓ‬
Dedi izin ona olan emanınız ‫ﻗَﺎ َل ھ َْﻞ آ َ َﻣﻨُ ُﻜ ْﻢ َﻋﻠَ ْﯿ ِﮫ‬
‫ِإ ﱠﻻ َﻛ َﻤﺎ أ َ ِﻣ ْﻨﺘ ُ ُﻜ ْﻢ َﻋﻠَﻰ أ َ ِﺧﯿ ِﮫ ِﻣ ْﻦ ﻗَ ْﺒ ُﻞ‬
Ancak, önceden kardeşi için verdiğiniz emanınız
gibidir
Allah koruyanların en hayrlısıdır ‫ﻈﺎ‬ً ِ‫ﺎ�ُ َﺧﯿ ٌْﺮ َﺣﺎﻓ‬ ‫ﻓَ ﱠ‬
O merhamet edenlerin en merhametlisidir (64) َ‫اﺣ ِﻤﯿﻦ‬ ِ ‫اﻟﺮ‬ ‫َو ُھ َﻮ أ َ ْر َﺣ ُﻢ ﱠ‬
Mallarını açtıkları zaman ‫َوﻟَ ﱠﻤﺎ ﻓَﺘ َ ُﺤﻮا َﻣﺘَﺎ َﻋ ُﮭ ْﻢ‬
Ticaret eşyalarını buldular ‫ﻀﺎ َﻋﺘ َ ُﮭ ْﻢ‬ َ ‫َو َﺟﺪُوا ِﺑ‬
Kendilerine geri verilmiş olarak ‫ﱠت ِإﻟَ ْﯿ ِﮭ ْﻢ‬
ْ ‫ُرد‬
Dediler ey babamız ‫ﻗَﺎﻟُﻮا ﯾَﺎ أَﺑَﺎﻧَﺎ‬
Bize ne oluyor/Daha ne isteriz, işte sermayemiz ‫ﻀﺎ َﻋﺘُﻨَﺎ‬ َ ‫َﻣﺎ ﻧَ ْﺒ ِﻐﻲ َھ ِﺬ ِه ِﺑ‬
Bize geri döndürülmüş/verilmiş ‫ﱠت ِإﻟَ ْﯿﻨَﺎ‬ْ ‫ُرد‬
Onunla ailemize zahire getiririz ‫ﯿﺮ أ َ ْھﻠَﻨَﺎ‬ ُ ‫َوﻧ َِﻤ‬
Ve kardeşimizi de koruruz ‫ﻆ أَﺧَﺎﻧَﺎ‬ ُ َ‫َوﻧ َْﺤﻔ‬
Ve ölçüyü/zahireyi bir deve yükü daha arttırırız ‫ﯿﺮ‬ ٍ ‫َوﻧ َْﺰدَادُ َﻛ ْﯿ َﻞ َﺑ ِﻌ‬
Bu kolaya (kazanılan) bir ölçü/zahire (65) ‫ِﯿﺮ‬ ٌ ‫ذَ ِﻟ َﻚ َﻛ ْﯿ ٌﻞ َﯾﺴ‬
Onu sizinle birlikte göndermeyeceğim dedi ‫ﻗَﺎ َل ﻟَ ْﻦ أ ُ ْر ِﺳﻠَﮫُ َﻣﻌَ ُﻜ ْﻢ‬
Taki Allah’tan sağlam bir ahit almadıkça ِ�‫ﻮن َﻣ ْﻮﺛِﻘًﺎ ِﻣﻦَ ﱠ‬ ِ ُ ‫َﺣﺘﱠﻰ ﺗُﺆْ ﺗ‬
Bana egtireceğiniz ‫ﻟَﺘَﺄْﺗُﻨﱠ ِﻨﻲ ِﺑ ِﮫ‬
Sizin kuşatılmanı (çaresiz kalmanız) hariç ‫ط ﺑِ ُﻜ ْﻢ‬ َ ‫إِ ﱠﻻ أ َ ْن ﯾُ َﺤﺎ‬
Ona sağlam söz verdikleri zaman ‫ﻓَﻠَ ﱠﻤﺎ آَﺗ َ ْﻮهُ َﻣ ْﻮﺛِﻘَ ُﮭ ْﻢ‬
Dedi; ‫ﻗَﺎ َل‬
Allah söylediklerimize vekildir (66) ‫�ُ َﻋﻠَﻰ َﻣﺎ ﻧَﻘُﻮ ُل َو ِﻛﯿ ٌﻞ‬ ‫ﱠ‬
Dedi; ey oğullarım ‫ﻲ‬ ‫َوﻗَﺎ َل ﯾَﺎ ﺑَﻨِ ﱠ‬
Tek bir kapıdan girmeyin ‫اﺣ ٍﺪ‬ ِ ‫ب َو‬ ٍ ‫َﻻ ﺗ َ ْﺪ ُﺧﻠُﻮا ِﻣ ْﻦ ﺑَﺎ‬
Farklı kapılardan girin ‫ب ُﻣﺘَﻔَ ِ ّﺮﻗَ ٍﺔ‬ ٍ ‫َوا ْد ُﺧﻠُﻮا ِﻣ ْﻦ أَﺑ َْﻮا‬
Allah’ın (dilediği) bir şeyi sizden alıkoyamam َ ‫�ِ ِﻣ ْﻦ‬
ٍ‫ﺷ ْﻲء‬ ‫َو َﻣﺎ أ ُ ْﻏﻨِﻲ َﻋ ْﻨ ُﻜ ْﻢ ِﻣﻦَ ﱠ‬
Hüküm sadece Allah’ındır ِ�‫ِإ ِن ْاﻟ ُﺤ ْﻜ ُﻢ ِإ ﱠﻻ ِ ﱠ‬
Ona tevekkül ettim ُ‫َﻋﻠَ ْﯿ ِﮫ ﺗ َ َﻮ ﱠﻛ ْﻠﺖ‬
Tevekkül edenler ona tevekkül etsin (67) َ‫َو َﻋﻠَ ْﯿ ِﮫ ﻓَ ْﻠﯿَﺘ َ َﻮ ﱠﻛ ِﻞ ْاﻟ ُﻤﺘ َ َﻮ ِ ّﻛﻠُﻮن‬
Girdikleri zaman ‫َوﻟَ ﱠﻤﺎ دَ َﺧﻠُﻮا‬
Babalarının emrettiği (istediği) yerden ‫ْﺚ أ َ َﻣ َﺮ ُھ ْﻢ أَﺑُﻮ ُھ ْﻢ‬ ُ ‫ِﻣ ْﻦ َﺣﯿ‬
(yakub-as-‘ın dileği Allah’tan gelecek hiçbirşeyi
savuşturmadı ْ ‫�ِ ِﻣ ْﻦ ﺷ‬
ٍ‫َﻲء‬ ‫َﻣﺎ َﻛﺎنَ ﯾُ ْﻐﻨِﻲ َﻋ ْﻨ ُﮭ ْﻢ ِﻣﻦَ ﱠ‬
َ ُ‫ِإ ﱠﻻ َﺣﺎ َﺟﺔً ﻓِﻲ ﻧَ ْﻔ ِﺲ ﯾَ ْﻌﻘ‬
Ancak (Yakub(as)’ın) nefsinde hacetini
(giderdi)/nefsini tatmin etti ‫ﻮب‬
Giderdi ‫ﻀﺎھَﺎ‬ َ َ‫ﻗ‬
O ona öğrettiğimiz ilimden bir ilim sahibi idi ُ‫َو ِإﻧﱠﮫُ ﻟَﺬُو ِﻋ ْﻠ ٍﻢ ِﻟ َﻤﺎ َﻋﻠﱠ ْﻤﻨَﺎه‬
Fakat insanların çoğu iman etmezler (68) َ‫ﺎس َﻻ ﯾَ ْﻌﻠَ ُﻤﻮن‬ ِ ‫َوﻟَ ِﻜ ﱠﻦ أ َ ْﻛﺜ َ َﺮ اﻟﻨﱠ‬
Yusuf (as)’ın yanına girdikleri zaman ‫ﻒ‬ َ ‫ﺳ‬ ُ ‫َوﻟَ ﱠﻤﺎ دَ َﺧﻠُﻮا َﻋﻠَﻰ ﯾُﻮ‬
Kardeşini yanına aldı ُ‫آ َ َوى ِإﻟَ ْﯿ ِﮫ أَﺧَﺎه‬
Ben senin kardeşinim dedi ‫ﻮك‬َ ‫ﻗَﺎ َل إِ ِﻧّﻲ أَﻧَﺎ أ َ ُﺧ‬
Onların yaptıklarından dolayı üzülme dedi (69) َ‫ﺲ ِﺑ َﻤﺎ َﻛﺎﻧُﻮا ﯾَ ْﻌ َﻤﻠُﻮن‬ ْ ِ‫ﻓَ َﻼ ﺗ َ ْﺒﺘَﺌ‬
Onların yüklerini temin ettiği zaman ‫ﺎز ِھ ْﻢ‬ِ ‫ﻓَﻠَ ﱠﻤﺎ َﺟ ﱠﮭﺰَ ُھ ْﻢ ِﺑ َﺠ َﮭ‬
Kabı kardeşinin yükünü içine koydu ‫ﺴﻘَﺎ َﯾﺔَ ِﻓﻲ َر ْﺣ ِﻞ أ َ ِﺧﯿ ِﮫ‬ ّ ِ ‫َﺟ َﻌ َﻞ اﻟ‬
Sonra müezzin seslendi ‫ﺛ ُ ﱠﻢ أَذﱠنَ ُﻣ َﺆذّ ٌِن‬
Ey kervan/kafile ُ ‫أَﯾﱠﺘ ُ َﮭﺎ ْاﻟ ِﻌ‬
‫ﯿﺮ‬
Muhakkak siz hırsızlarsınız (70) َ‫ﺎرﻗُﻮن‬ ِ ‫ﺴ‬ َ َ‫ِإﻧﱠ ُﻜ ْﻢ ﻟ‬
Dediler ‫ﻗَﺎﻟُﻮا‬
Onlara dönerek ‫َوأ َ ْﻗﺒَﻠُﻮا َﻋﻠَ ْﯿ ِﮭ ْﻢ‬
Ne kaybettiniz (71) َ‫َﻣﺎذَا ﺗ َ ْﻔ ِﻘﺪُون‬
Dediler ‫ﻗَﺎﻟُﻮا‬
Melikin kabını kaybettik ‫ع ْاﻟ َﻤ ِﻠ ِﻚ‬ َ ‫ﺻ َﻮا‬ ُ ُ‫ﻧَ ْﻔ ِﻘﺪ‬
Onu getirene ‫َو ِﻟ َﻤ ْﻦ َﺟﺎ َء ِﺑ ِﮫ‬
Bir deve yükü (ödül) var ٍ ‫ِﺣ ْﻤ ُﻞ َﺑ ِﻌ‬
‫ﯿﺮ‬
Ve ben ona kefilim (72) ‫َوأَﻧَﺎ ﺑِ ِﮫ زَ ِﻋﯿ ٌﻢ‬
Dediler ‫ﻗَﺎﻟُﻮا‬
Allah’a yemin olsun ki bildiniz/biliyorsunuz ‫ﺎ�ِ ﻟَﻘَ ْﺪ َﻋ ِﻠ ْﻤﺘ ُ ْﻢ‬ ‫ﺗَ ﱠ‬
Biz yeryüzünde fesat çıkarmak için gelmedik ‫ض‬ِ ‫َﻣﺎ ِﺟﺌْﻨَﺎ ِﻟﻨُ ْﻔ ِﺴﺪَ ﻓِﻲ ْاﻷ َ ْر‬
Biz hırsızlardan olmadık (73) َ‫ﺎر ِﻗﯿﻦ‬ ِ ‫ﺳ‬ َ ‫َو َﻣﺎ ُﻛﻨﱠﺎ‬
Dediler ‫ﻗَﺎﻟُﻮا‬
Onun cezası nedir ُ‫ﻓَ َﻤﺎ َﺟﺰَ ا ُؤه‬
Eğer yalancılardan iseniz (74) َ‫ِإ ْن ُﻛ ْﻨﺘ ُ ْﻢ َﻛﺎ ِذﺑِﯿﻦ‬
Dediler; onun cezası ُ‫ﻗَﺎﻟُﻮا َﺟﺰَ ا ُؤه‬
(su kabı) kimin yükünün içerisinde bulunursa ‫َﻣ ْﻦ ُو ِﺟﺪَ ﻓِﻲ َر ْﺣ ِﻠ ِﮫ‬
O (kendisi) onun cezasıdır ُ‫ﻓَ ُﮭ َﻮ َﺟﺰَ ا ُؤه‬
İşte zalimleri bu şekilde cezalandırırız (75) َ‫اﻟﻈﺎ ِﻟ ِﻤﯿﻦ‬ ‫َﻛﺬَ ِﻟ َﻚ ﻧ َْﺠ ِﺰي ﱠ‬
Onların (kardeşlerinin) yüklerinden başladı ‫ﻓَﺒَﺪَأ َ ﺑِﺄ َ ْو ِﻋﯿَﺘِ ِﮭ ْﻢ‬
Kardeşinin (Bünyamin) yükünden önce ‫ﺎء أ َ ِﺧﯿ ِﮫ‬ ِ ‫ﻗَ ْﺒ َﻞ ِو َﻋ‬
Sonra onu çıkardı ‫ﺛ ُ ﱠﻢ ا ْﺳﺘ َ ْﺨ َﺮ َﺟ َﮭﺎ‬
Kardeşinin (Bünyamin) yükünden ‫ﺎء أ َ ِﺧﯿ ِﮫ‬ ِ ‫ِﻣ ْﻦ ِو َﻋ‬
Böyle biz Yusuf’a tuzak kurdurduk ‫ﻒ‬ َ ‫ﺳ‬ ُ ‫َﻛﺬَ ِﻟ َﻚ ِﻛ ْﺪﻧَﺎ ِﻟﯿُﻮ‬
O kardeşini alamıyordu/alıkoyamıyordu ُ‫َﻣﺎ َﻛﺎنَ ِﻟ َﯿﺄ ْ ُﺧﺬَ أَﺧَﺎه‬
Melikin dinine göre ‫ِﯾﻦ ْاﻟ َﻤ ِﻠ ِﻚ‬ ِ ‫ﻓِﻲ د‬
Allah’ın dilemesi müstesna ُ� ‫ِإ ﱠﻻ أ َ ْن ﯾَﺸَﺎ َء ﱠ‬
Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz ‫ت َﻣ ْﻦ ﻧَﺸَﺎ ُء‬ ٍ ‫ﻧ َْﺮﻓَ ُﻊ دَ َر َﺟﺎ‬
Her ilim sahibinin üzerinde bir alim vardır (76) ‫َوﻓَ ْﻮقَ ُﻛ ِّﻞ ذِي ِﻋ ْﻠ ٍﻢ َﻋ ِﻠﯿ ٌﻢ‬
Dediler; eğer çaldıysa ‫ﻗَﺎﻟُﻮا إِ ْن ﯾَ ْﺴ ِﺮ ْق‬
Onun kardeşi de daha önce çalmıştı ‫ﺳ َﺮقَ أ َ ٌخ ﻟَﮫُ ِﻣ ْﻦ ﻗَ ْﺒ ُﻞ‬ َ ‫ﻓَﻘَ ْﺪ‬
Yusuf nefsinde gizledi ‫ﻒ ِﻓﻲ ﻧَ ْﻔ ِﺴ ِﮫ‬ ُ ‫ﺳ‬ ُ ‫ﺳ ﱠﺮھَﺎ ﯾُﻮ‬ َ َ ‫ﻓَﺄ‬
Onlara belli etmedi ‫َوﻟَ ْﻢ ﯾُ ْﺒ ِﺪھَﺎ ﻟَ ُﮭ ْﻢ‬
Dedi siz en şerli mekan sahibisiniz ‫ﻗَﺎ َل أ َ ْﻧﺘ ُ ْﻢ ﺷ ﱞَﺮ َﻣ َﻜﺎﻧًﺎ‬
(77) َ‫ﺼﻔُﻮن‬ ِ َ ‫�ُ أ َ ْﻋﻠَ ُﻢ ِﺑ َﻤﺎ ﺗ‬
Allah sizin vasıflandırdıklarınızı/anlattıklarınızı en
iyi bilendir ‫َو ﱠ‬
Ey aziz dediler ُ ‫ﻗَﺎﻟُﻮا ﯾَﺎ أَﯾﱡ َﮭﺎ ْاﻟ َﻌ ِﺰ‬
‫ﯾﺰ‬
Onun yaşlı büyük (çok yaşlı) bir babası var ً ‫ﺷ ْﯿ ًﺨﺎ َﻛ ِﺒ‬
‫ﯿﺮا‬ َ ‫ِإ ﱠن ﻟَﮫُ أَﺑًﺎ‬
Onun yerine bizden birini al ُ‫ﻓَ ُﺨ ْﺬ أ َ َﺣﺪَﻧَﺎ َﻣ َﻜﺎﻧَﮫ‬
Biz seni iyilerden görüyoruz (78) َ‫اك ِﻣﻦَ ْاﻟ ُﻤ ْﺤ ِﺴﻨِﯿﻦ‬ َ ‫ِإﻧﱠﺎ ﻧ ََﺮ‬
(Yusuf) dedi; Allah’a sığınırım ِ� ‫ﻗَﺎ َل َﻣ َﻌﺎذَ ﱠ‬
Almamızdan َ‫أ َ ْن ﻧَﺄ ْ ُﺧﺬ‬
Eşyamızı yanında bulduğumuz kişinin dışındakini ُ‫إِ ﱠﻻ َﻣ ْﻦ َو َﺟ ْﺪﻧَﺎ َﻣﺘَﺎ َﻋﻨَﺎ ِﻋ ْﻨﺪَه‬
(eğer alırsak) İşte o zaman biz zalimlerden oluruz (79) َ‫ﻈﺎ ِﻟ ُﻤﻮن‬ َ َ‫ِإﻧﱠﺎ ِإذًا ﻟ‬
Ondan ümitlerini kestikleri zaman ُ‫ﺴﻮا ِﻣ ْﻨﮫ‬ ُ َ ‫ﻓَﻠَ ﱠﻤﺎ ا ْﺳﺘ َ ْﯿﺌ‬
Gizli toplantı için bir kenara çekildiler ‫ﺼﻮا ﻧ َِﺠﯿ�ﺎ‬ ُ َ‫َﺧﻠ‬
Büyükleri dedi ‫ﯿﺮ ُھ ْﻢ‬ ُ ‫ﻗَﺎ َل َﻛ ِﺒ‬
Siz bilmiyor musunuz? ‫أَﻟَ ْﻢ ﺗ َ ْﻌﻠَ ُﻤﻮا‬
Babanız sizden aldı ‫أ َ ﱠن أَﺑَﺎ ُﻛ ْﻢ ﻗَ ْﺪ أ َ َﺧﺬَ َﻋﻠَ ْﯿ ُﻜ ْﻢ‬
Allahtan sağlam biz söz ِ� ‫َﻣ ْﻮﺛِﻘًﺎ ِﻣﻦَ ﱠ‬
Önceden de Yusuf hakkında ileri gitmiştiniz ‫ﻒ‬ ُ ‫طﺘ ُ ْﻢ ﻓِﻲ ﯾُﻮ‬
َ ‫ﺳ‬ ْ ‫َو ِﻣ ْﻦ ﻗَ ْﺒ ُﻞ َﻣﺎ ﻓَ ﱠﺮ‬
Ben burayı terk etmeyeceğim ‫ض‬ َ ‫ﻓَﻠَ ْﻦ أَﺑ َْﺮ َح ْاﻷ َ ْر‬
Taki babam bana izin verinceye kadar ‫َﺣﺘﱠﻰ ﯾَﺄْذَنَ ِﻟﻲ أَﺑِﻲ‬
Yada Allah benim hakkımda hüküm verinceye
kadar ‫�ُ ِﻟﻲ‬ ‫أ َ ْو ﯾَ ْﺤ ُﻜ َﻢ ﱠ‬
O hükmedenlerin en hayırlısıdır (80) َ‫َو ُھ َﻮ َﺧﯿ ُْﺮ ْاﻟ َﺤﺎ ِﻛ ِﻤﯿﻦ‬
Babanızın yanına dönünüz ‫ار ِﺟﻌُﻮا ِإﻟَﻰ أ َ ِﺑﯿ ُﻜ ْﻢ‬ ْ
Dediler ey babamız ‫ﻓَﻘُﻮﻟُﻮا َﯾﺎ أ َ َﺑﺎﻧَﺎ‬
Muhakkak senin oğlun çaldı َ‫ﺳ َﺮق‬ َ ‫إِ ﱠن ا ْﺑﻨ ََﻚ‬
Bildiğimiz şeyin dışındakine şahitlik yapmıyoruz ‫ﺷ ِﮭ ْﺪﻧَﺎ إِ ﱠﻻ ِﺑ َﻤﺎ َﻋ ِﻠ ْﻤﻨَﺎ‬ َ ‫َو َﻣﺎ‬
Biz ğaybın koruyucuları olmadık/ğaybı bilmeyiz (81) َ‫ﺐ َﺣﺎ ِﻓ ِﻈﯿﻦ‬ ِ ‫َو َﻣﺎ ُﻛﻨﱠﺎ ِﻟ ْﻠﻐَ ْﯿ‬
Şehre sor َ‫َوا ْﺳﺄ َ ِل ْاﻟﻘَ ْﺮﯾَﺔ‬
Bizim içerisinde bulunduğumuz ‫اﻟﱠﺘِﻲ ُﻛﻨﱠﺎ ﻓِﯿ َﮭﺎ‬
Ve içinde geldiğimiz ‫ﯿﺮ اﻟﱠﺘِﻲ أ َ ْﻗ َﺒ ْﻠﻨَﺎ ﻓِﯿ َﮭﺎ‬ َ ‫َو ْاﻟ ِﻌ‬
Muhakkak biz doğrulardanız (82) َ‫ﺼﺎ ِدﻗُﻮن‬ َ َ‫َوإِﻧﱠﺎ ﻟ‬
Dedi; ‫ﻗَﺎ َل‬
Bilakis nefsiniz size bu işi güzel gösterdi ‫ﺴ ُﻜ ْﻢ أ َ ْﻣ ًﺮا‬ ُ ُ‫ﺖ ﻟَ ُﻜ ْﻢ أ َ ْﻧﻔ‬ ْ َ‫ﺳ ﱠﻮﻟ‬ َ ‫َﺑ ْﻞ‬
(bana düşen) güzel bir sabır ‫ﺼﺒ ٌْﺮ َﺟ ِﻤﯿ ٌﻞ‬ َ َ‫ﻓ‬
Umulur ki Allah ُ� ‫ﺴﻰ ﱠ‬ َ ‫َﻋ‬
Onların hepsini bana getirir ‫أ َ ْن ﯾَﺄْﺗِﯿَﻨِﻲ ِﺑ ِﮭ ْﻢ َﺟ ِﻤﯿﻌًﺎ‬
O alim ve hakimdir (83) ‫ِإﻧﱠﮫُ ُھ َﻮ ْاﻟ َﻌ ِﻠﯿ ُﻢ ْاﻟ َﺤ ِﻜﯿ ُﻢ‬
Onlardan yüz çevirdi ‫َوﺗ َ َﻮﻟﱠﻰ َﻋ ْﻨ ُﮭ ْﻢ‬
Yazık Yusuf’a dedi ‫ﻒ‬ َ ‫ﺳ‬ ُ ‫ﺳﻔَﻰ َﻋﻠَﻰ ﯾُﻮ‬ َ َ ‫َوﻗَﺎ َل ﯾَﺎ أ‬
Gözleri hüzünden beyazlaştı ‫ﱠﺖ َﻋ ْﯿﻨَﺎهُ ِﻣﻦَ ْاﻟ ُﺤ ْﺰ ِن‬ ْ ‫َوا ْﺑ َﯿﻀ‬
O kederini içinde gizliyordu (84) ‫ﻓَ ُﮭ َﻮ َﻛ ِﻈﯿ ٌﻢ‬
Dediler; Allah’a yemin olsun ِ�‫ﺎ‬‫ﻗَﺎﻟُﻮا ﺗ َ ﱠ‬
Sen hala devam ediyorsun ُ ‫ﺗ َ ْﻔﺘَﺄ‬
Yusuf’u anmaya ‫ﻒ‬َ ‫ﺳ‬ ُ ‫ﺗ َ ْﺬ ُﻛ ُﺮ ﯾُﻮ‬
Hasretinden ericeksin ‫ﺿﺎ‬ً ‫َﺣﺘﱠﻰ ﺗ َ ُﻜﻮنَ َﺣ َﺮ‬
Veya helak olanlardan olacaksın (85) َ‫أ َ ْو ﺗ َ ُﻜﻮنَ ِﻣﻦَ ْاﻟ َﮭﺎ ِﻟ ِﻜﯿﻦ‬
Dedi ‫ﻗَﺎ َل‬
Muhakkak hüznümü ve kederimi Allah’a şikâyet
ediyorum ‫ِإﻧﱠ َﻤﺎ أ َ ْﺷ ُﻜﻮ َﺑ ِﺜ ّﻲ َو ُﺣ ْﺰ ِﻧﻲ ِإﻟَﻰ ﱠ‬
ِ�
Ve Allahtan sizin bilmediklerinizi biliyorum (86) َ‫�ِ َﻣﺎ َﻻ ﺗ َ ْﻌﻠَ ُﻤﻮن‬ ‫َوأ َ ْﻋﻠَ ُﻢ ِﻣﻦَ ﱠ‬
Ey oğullarım ‫ﻲ‬
‫ﯾَﺎ ﺑَﻨِ ﱠ‬
Gidin ‫ا ْذ َھﺒُﻮا‬
Yusuf’u ve kardeşini araştırın ‫ﻒ َوأ َ ِﺧﯿ ِﮫ‬ َ ‫ﺳ‬ُ ‫ﺴﻮا ِﻣ ْﻦ ﯾُﻮ‬ ُ ‫ﺴ‬ ‫ﻓَﺘ َ َﺤ ﱠ‬
Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin ‫ﺴﻮا ِﻣ ْﻦ َر ْوحِ ﱠ‬
ِ� ُ َ ‫َو َﻻ ﺗ َ ْﯿﺌ‬
Allah’ın rahmetinden ümit kesmez ِ�‫ﺲ ِﻣ ْﻦ َر ْوحِ ﱠ‬ ُ َ ‫ِإﻧﱠﮫُ َﻻ ﯾَ ْﯿﺌ‬
Kâfirler qavmi hariç (87) َ‫ِإ ﱠﻻ ْاﻟﻘَ ْﻮ ُم ْاﻟ َﻜﺎﻓِ ُﺮون‬
Onun yanına girdikleri zaman ‫ﻓَﻠَ ﱠﻤﺎ دَ َﺧﻠُﻮا َﻋﻠَ ْﯿ ِﮫ‬
Dediler ey aziz ُ ‫ﻗَﺎﻟُﻮا ﯾَﺎ أَﯾﱡ َﮭﺎ ْاﻟﻌَ ِﺰ‬
‫ﯾﺰ‬
Bize ve ailemize dokundu ‫ﺳﻨَﺎ َوأ َ ْھﻠَﻨَﺎ‬ ‫ ﱠ‬:lşkjhgjgfvbnlşi,‫َم‬
Sıkıntı ‫اﻟﻀ ﱡﱡﺮ‬
Az/önemsiz bir ticaret malı ile geldik ٍ‫ﻀﺎ َﻋ ٍﺔ ُﻣ ْﺰ َﺟﺎة‬ َ ِ‫َو ِﺟﺌْﻨَﺎ ﺑِﺒ‬
Biz ölçüyü tam yap ‫ف ﻟَﻨَﺎ ْاﻟ َﻜ ْﯿ َﻞ‬ ِ ‫ﻓَﺄ َ ْو‬
Bize sadakada bulun ‫ﺼﺪ ْﱠق َﻋﻠَ ْﯿﻨَﺎ‬ َ َ ‫َوﺗ‬
Allah sadaka verenleri mükafatlandırır (88) َ‫ﺼ ِﺪّﻗِﯿﻦ‬ َ َ ‫�َ ﯾَ ْﺠ ِﺰي ْاﻟ ُﻤﺘ‬ ‫إِ ﱠن ﱠ‬
Dedi; ‫ﻗَﺎ َل‬
Siz bildiniz mi?/Hatırladınız mı? ‫ھ َْﻞ َﻋ ِﻠ ْﻤﺘ ُ ْﻢ‬
Yusuf’a ve kardeşine ne yaptığınızı ‫ﻒ َوأ َ ِﺧﯿ ِﮫ‬ َ ‫ﺳ‬ ُ ‫َﻣﺎ ﻓَ َﻌ ْﻠﺘ ُ ْﻢ ﺑِﯿُﻮ‬
O zaman siz cahillerden idiniz (89) َ‫ِإ ْذ أ َ ْﻧﺘ ُ ْﻢ َﺟﺎ ِھﻠُﻮن‬
Dediler ‫ﻗَﺎﻟُﻮا‬
Yoksa sen Yusuf musun? ‫ﻒ‬ُ ‫ﺳ‬ ُ ‫ﺖ ﯾُﻮ‬ َ ‫أ َ ِﺋﻨﱠ َﻚ َﻷ َ ْﻧ‬
Dedi; ben Yusuf’um ‫ﻒ‬ ُ ‫ﺳ‬ ُ ‫ﻗَﺎ َل أَﻧَﺎ ﯾُﻮ‬
Bu da benim kardeşim ‫َو َھﺬَا أ َ ِﺧﻲ‬
Allah bize minnet etti ‫�ُ َﻋﻠَ ْﯿﻨَﺎ‬ ‫ﻗَ ْﺪ َﻣ ﱠﻦ ﱠ‬
Kim korkar ve sakınırsa ‫ﺼ ِﺒ ْﺮ‬ ْ ‫ﻖ َو َﯾ‬ ِ ‫ِإﻧﱠﮫُ َﻣ ْﻦ ﯾَﺘ ﱠ‬
Muhakkak Allah ‫ﻓَﺈ ِ ﱠن ﱠ‬
َ�
Allah iyilerin ecrini zayi etmez (90) َ‫ﻀﯿ ُﻊ أ َ ْﺟ َﺮ ْاﻟ ُﻤ ْﺤ ِﺴﻨِﯿﻦ‬ ِ ُ‫َﻻ ﯾ‬
Dediler Allah’a yemin olsun ِ�‫ﺎ‬ ‫ﻗَﺎﻟُﻮا ﺗ َ ﱠ‬
Allah seni seçti bizim üzerimize ‫�ُ َﻋﻠَ ْﯿﻨَﺎ‬ ‫ﻟَﻘَ ْﺪ آَﺛ َ َﺮ َك ﱠ‬
Biz hata edenlerden olduk (91) َ‫َﺎطﺌِﯿﻦ‬ ِ ‫َو ِإ ْن ُﻛﻨﱠﺎ ﻟَﺨ‬
Dedi; ‫ﻗَﺎ َل‬
Bu gün size kınama yoktur ‫ﯾﺐ َﻋﻠَ ْﯿ ُﻜ ُﻢ ْاﻟﯿَ ْﻮ َم‬ َ ‫َﻻ ﺗَﺜْ ِﺮ‬
Allah sizi bağışlar ‫�ُ ﻟَ ُﻜ ْﻢ‬ ‫ﯾَ ْﻐ ِﻔ ُﺮ ﱠ‬
O merhamet edenlerin en merhametlisidir (92) َ‫اﺣ ِﻤﯿﻦ‬ ِ ‫اﻟﺮ‬ ‫َو ُھ َﻮ أ َ ْر َﺣ ُﻢ ﱠ‬
Bu gömleğimi götürün ‫ﯿﺼﻲ َھﺬَا‬ ِ ‫ا ْذ َھﺒُﻮا ِﺑﻘَ ِﻤ‬
Onu babamın yüzüne atın ‫ﻓَﺄ َ ْﻟﻘُﻮهُ َﻋﻠَﻰ َو ْﺟ ِﮫ أَﺑِﻲ‬
Görmesi gelir ‫ﯿﺮا‬ ً ‫ﺼ‬ ِ َ‫ت ﺑ‬ ِ ْ ‫ﯾَﺄ‬
Bana toplu olarak ailenizi getirin (93) َ‫َوأْﺗُﻮ ِﻧﻲ ِﺑﺄ َ ْھ ِﻠ ُﻜ ْﻢ أ َ ْﺟ َﻤ ِﻌﯿﻦ‬
Kervan ayrıldığı zaman ‫ﯿﺮ‬ ُ ‫ﺖ ْاﻟ ِﻌ‬ ِ َ‫ﺼﻠ‬ َ َ‫َوﻟَ ﱠﻤﺎ ﻓ‬
Babaları dedi ‫ﻗَﺎ َل أَﺑُﻮ ُھ ْﻢ‬
Ben Yusuf’un kokusunu alıyorum ‫ﻒ‬ َ ‫ﺳ‬ ُ ‫ِإ ِﻧّﻲ َﻷ َ ِﺟﺪُ ِرﯾ َﺢ ﯾُﻮ‬
Eğer beni bunamış saymazsanız (94) ‫ُون‬ ِ ‫ﻟَ ْﻮ َﻻ أ َ ْن ﺗُﻔَ ِﻨّﺪ‬
Dediler ِ�‫ﺎ‬ ‫ﻗَﺎﻟُﻮا ﺗ َ ﱠ‬
Muhakkak ki sen eski şaşkınlığındasın (95) ‫ِﯾﻢ‬ ِ ‫ﺿ َﻼ ِﻟ َﻚ ْاﻟﻘَﺪ‬ َ ‫ِإﻧﱠ َﻚ ﻟَ ِﻔﻲ‬
Müjdeleyicinin gelmesinden sonra ُ ‫ﻓَﻠَ ﱠﻤﺎ أ َ ْن َﺟﺎ َء ْاﻟ َﺒﺸ‬
‫ِﯿﺮ‬
Onu yüzüne attı ‫أ َ ْﻟﻘَﺎهُ َﻋﻠَﻰ َو ْﺟ ِﮭ ِﮫ‬
Görmesi geri geldi ‫ﯿﺮا‬ً ‫ﺼ‬ ِ َ‫ﺎرﺗَﺪﱠ ﺑ‬ ْ َ‫ﻓ‬
Dedi ‫ﻗَﺎ َل‬
Ben size demedim mi? ‫أَﻟَ ْﻢ أَﻗُ ْﻞ ﻟَ ُﻜ ْﻢ‬
Ben Allahtan sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim (96) َ‫�ِ َﻣﺎ َﻻ ﺗ َ ْﻌﻠَ ُﻤﻮن‬ ‫ِإ ِﻧّﻲ أ َ ْﻋﻠَ ُﻢ ِﻣﻦَ ﱠ‬
Dediler ey babacığımız ‫ﻗَﺎﻟُﻮا َﯾﺎ أ َ َﺑﺎﻧَﺎ‬
Bizim günahlarımızdan dolayı istiğfarda bulun ‫ا ْﺳﺘ َ ْﻐ ِﻔ ْﺮ ﻟَﻨَﺎ ذُﻧُﻮﺑَﻨَﺎ‬
Biz hata edenlerden olduk (97) َ‫َﺎطﺌِﯿﻦ‬ ِ ‫ِإﻧﱠﺎ ُﻛﻨﱠﺎ ﺧ‬
Dedi ‫ﻗَﺎ َل‬
Sizin için rabbime istiğfarda bulunacağım ‫ف أ َ ْﺳﺘ َ ْﻐ ِﻔ ُﺮ ﻟَ ُﻜ ْﻢ َرﺑِّﻲ‬ َ ‫ﺳ ْﻮ‬ َ
O ğafur ve rahimdir (98) ‫اﻟﺮ ِﺣﯿ ُﻢ‬ ‫ﻮر ﱠ‬ ُ ُ‫إِﻧﱠﮫُ ُھ َﻮ ْاﻟﻐَﻔ‬
Yusuf’un yanına girdikleri zaman ‫ﻒ‬َ ‫ﺳ‬ ُ ‫ﻓَﻠَ ﱠﻤﺎ دَ َﺧﻠُﻮا َﻋﻠَﻰ ﯾُﻮ‬
Anne-babasını yanına aldı/kucakladı ‫آ َ َوى ِإﻟَ ْﯿ ِﮫ أ َ َﺑ َﻮ ْﯾ ِﮫ‬
Dedi şehre girin ‫ﺼ َﺮ‬ ْ ‫َوﻗَﺎ َل ا ْد ُﺧﻠُﻮا ِﻣ‬
Allah’ın izni ile emin olarak (99) َ‫�ُ آ َ ِﻣﻨِﯿﻦ‬ ‫ِإ ْن ﺷَﺎ َء ﱠ‬
Anne babasını tahta kaldırdı/oturttu ‫َو َرﻓَ َﻊ أ َ َﺑ َﻮ ْﯾ ِﮫ َﻋﻠَﻰ ْاﻟ َﻌ ْﺮ ِش‬
Onlar secdeye kapandılar ‫ﺳ ﱠﺠﺪًا‬ ُ ُ‫َوﺧ ﱡَﺮوا ﻟَﮫ‬
Dedi ey babacığım ِ َ‫َوﻗَﺎ َل ﯾَﺎ أَﺑ‬
‫ﺖ‬
İşte bu önceden (görmüş) olduğum rüyamın ْ
tevili ‫ﺎي ِﻣ ْﻦ ﻗَ ْﺒ ُﻞ‬ َ َ‫َھﺬَا ﺗَﺄ ِوﯾ ُﻞ ُرؤْ ﯾ‬
Rabbim onu haqq kıldı ‫ﻗَ ْﺪ َﺟ َﻌﻠَ َﮭﺎ َر ِﺑّﻲ َﺣﻘ�ﺎ‬
Bana iyi davrandı ‫ﺴﻦَ ِﺑﻲ‬ َ ‫َوﻗَ ْﺪ أ َ ْﺣ‬
Beni hapisten çıkardığı zaman ‫ﺴ ِْﺠ ِﻦ‬ ّ ‫إِ ْذ أ َ ْﺧ َﺮ َﺟﻨِﻲ ِﻣﻦَ اﻟ‬
Sizi çölden getirdi ‫َو َﺟﺎ َء ِﺑ ُﻜ ْﻢ ِﻣﻦَ ْاﻟﺒَ ْﺪ ِو‬
Şeytan’ın benim ve kardeşlerimin arsını َ‫ﺎن َﺑ ْﯿﻨِﻲ َو َﺑﯿْﻦ‬ ُ ‫ﻄ‬ َ ‫ﺸ ْﯿ‬‫غ اﻟ ﱠ‬ َ َ‫ِﻣ ْﻦ َﺑ ْﻌ ِﺪ أ َ ْن ﻧَﺰ‬
açmasından sonra
‫ِإ ْﺧ َﻮ ِﺗﻲ‬
Muhakkak rabbim dilediğine latiftir ‫ﯿﻒ ِﻟ َﻤﺎ ﯾَﺸَﺎ ُء‬ ٌ ‫إِ ﱠن َر ِﺑّﻲ ﻟَ ِﻄ‬
O alim ve hakimdir (100) ‫ِإﻧﱠﮫُ ُھ َﻮ ْاﻟ َﻌ ِﻠﯿ ُﻢ ْاﻟ َﺤ ِﻜﯿ ُﻢ‬
Raabbim bana mülk verdin ‫َربّ ِ ﻗَ ْﺪ آَﺗ َ ْﯿﺘ َ ِﻨﻲ ِﻣﻦَ ْاﻟ ُﻤ ْﻠ ِﻚ‬
Bana olayların/rüyaların tabirini öğrettin ِ ‫َو َﻋﻠﱠ ْﻤﺘَﻨِﻲ ِﻣ ْﻦ ﺗَﺄ ْ ِوﯾ ِﻞ ْاﻷ َ َﺣﺎدِﯾ‬
‫ﺚ‬
Gökleri ve yeri yaratan ‫ض‬ ِ ‫ت َو ْاﻷ َ ْر‬ ِ ‫ﺴ َﻤ َﺎوا‬ ‫ﺎط َﺮ اﻟ ﱠ‬ ِ َ‫ﻓ‬
Sen dünyada ve ahirette benim velimsin ِ‫ﺖ َو ِﻟ ِﯿّﻲ ﻓِﻲ اﻟﺪﱡ ْﻧ َﯿﺎ َو ْاﻵَ ِﺧ َﺮة‬ َ ‫أ َ ْﻧ‬
Beni Müslüman olarak öldür ‫ﺗ َ َﻮﻓﱠﻨِﻲ ُﻣ ْﺴ ِﻠ ًﻤﺎ‬
Beni Salihlere kat (101) َ‫ﺼﺎ ِﻟ ِﺤﯿﻦ‬ ‫َوأ َ ْﻟ ِﺤ ْﻘﻨِﻲ ِﺑﺎﻟ ﱠ‬
İşte bu sana vahyettiğimiz ğaybın haberleridir ‫ﻮﺣﯿ ِﮫ ِإﻟَﯿ َْﻚ‬ ِ ُ‫ﺐ ﻧ‬ ِ ‫ﺎء ْاﻟﻐَ ْﯿ‬ ِ ‫ذَ ِﻟ َﻚ ِﻣ ْﻦ أ َ ْﻧ َﺒ‬
Sen onların yanında değildin ‫ﺖ ﻟَﺪَ ْﯾ ِﮭ ْﻢ‬ َ ‫َو َﻣﺎ ُﻛ ْﻨ‬
İşlerini yapmaya azmettikleri zaman ‫إِ ْذ أ َ ْﺟ َﻤﻌُﻮا أ َ ْﻣ َﺮ ُھ ْﻢ‬
Ve onlar tuzak kurarken (102) َ‫َو ُھ ْﻢ ﯾَ ْﻤ ُﻜ ُﺮون‬
İnsanların çoğu (inanacak) değildir ‫ﺎس‬ ِ ‫َو َﻣﺎ أ َ ْﻛﺜ َ ُﺮ اﻟﻨﱠ‬
Herne kadar sen şiddetle arzu etsen de (103) َ‫ﺖ ﺑِ ُﻤﺆْ ِﻣﻨِﯿﻦ‬ َ ‫ﺻ‬ ْ ‫َوﻟَ ْﻮ َﺣ َﺮ‬
Onlardan ücret istemiyorsun ‫َو َﻣﺎ ﺗ َ ْﺴﺄَﻟُ ُﮭ ْﻢ َﻋﻠَ ْﯿ ِﮫ ِﻣ ْﻦ أ َ ْﺟ ٍﺮ‬
O ancak âlemler için bir zikirdir (104) َ‫ِإ ْن ُھ َﻮ ِإ ﱠﻻ ِذ ْﻛ ٌﺮ ِﻟ ْﻠ َﻌﺎﻟَ ِﻤﯿﻦ‬
Gölerde ve yerde nice ayetler vardır ِ ‫ت َو ْاﻷ َ ْر‬
‫ض‬ ِ ‫ﺴ َﻤ َﺎوا‬ ‫َو َﻛﺄ َ ِﯾّ ْﻦ ِﻣ ْﻦ آَﯾَ ٍﺔ ﻓِﻲ اﻟ ﱠ‬
‫ﯾَ ُﻤ ﱡﺮونَ َﻋﻠَ ْﯿ َﮭﺎ‬
Onlar onun üzerinden geçip giderler/ona
uğrarlar
Ondan yüz çevirirler (105) َ‫َو ُھ ْﻢ َﻋ ْﻨ َﮭﺎ ُﻣ ْﻌ ِﺮﺿُﻮن‬
Onların çoğu Allah’a iman etmezler ِ�‫ﺎ‬ ‫َو َﻣﺎ ﯾُﺆْ ِﻣ ُﻦ أ َ ْﻛﺜ َ ُﺮ ُھ ْﻢ ِﺑ ﱠ‬
Onların müşrik olmaları müstesna (106) َ‫إِ ﱠﻻ َوھُ ْﻢ ُﻣ ْﺸ ِﺮ ُﻛﻮن‬
Onlar emin mi oldular ‫أَﻓَﺄ َ ِﻣﻨُﻮا أ َ ْن ﺗَﺄْﺗِﯿَ ُﮭ ْﻢ‬
Kaplayacak bir Allah’ın azabının gelmesinden ِ�‫ب ﱠ‬ ِ ‫ﻋﺬَا‬ َ ‫ﻏَﺎ ِﺷ َﯿﺔٌ ِﻣ ْﻦ‬
Yada (kıyamet) saatinin gelmesinden ً‫ﺴﺎ َﻋﺔُ ﺑَ ْﻐﺘَﺔ‬ ‫أ َ ْو ﺗَﺄْﺗِﯿَ ُﮭ ُﻢ اﻟ ﱠ‬
Onlar şu’r etmezler (107) َ‫َو ُھ ْﻢ َﻻ ﯾَ ْﺸﻌُ ُﺮون‬
Deki işte bu benim yolum ‫ﺳﺒِﯿ ِﻠﻲ‬ َ ‫ﻗُ ْﻞ َھ ِﺬ ِه‬
Basiret üzere Allah’a davet ederim ٍ‫ﯿﺮة‬
َ ‫ﺼ‬ ِ َ‫�ِ َﻋﻠَﻰ ﺑ‬ ‫ﻋﻮ إِﻟَﻰ ﱠ‬ ُ ‫أ َ ْد‬
Ben ve bana tabi olanlar ‫أَﻧَﺎ َو َﻣ ِﻦ اﺗﱠﺒَ َﻌﻨِﻲ‬
Allah’ı bütün tenzih ederim ‫ﺳ ْﺒ َﺤﺎنَ ﱠ‬
ِ� ُ ‫َو‬
Ben müşriklerden değilim (108) َ‫َو َﻣﺎ أَﻧَﺎ ِﻣﻦَ ْاﻟ ُﻤ ْﺸ ِﺮ ِﻛﯿﻦ‬
Biz senden önce göndermedik ‫ﺳ ْﻠﻨَﺎ ِﻣ ْﻦ ﻗَ ْﺒ ِﻠ َﻚ‬ َ ‫َو َﻣﺎ أ َ ْر‬
Ancak onlara vahyettiğimiz erkekler hariç ‫ﻮﺣﻲ ِإﻟَ ْﯿ ِﮭ ْﻢ‬ ِ ُ‫ِإ ﱠﻻ ِر َﺟ ًﺎﻻ ﻧ‬
Şehir halkından ‫ِﻣ ْﻦ أ َ ْھ ِﻞ ْاﻟﻘُ َﺮى‬
Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı? ‫ض‬ ِ ‫ِﯿﺮوا ﻓِﻲ ْاﻷ َ ْر‬ ُ ‫أَﻓَﻠَ ْﻢ ﯾَﺴ‬
Bakmıyorlar mı nasıl oldu? َ‫ْﻒ َﻛﺎن‬ َ ‫ﻈ ُﺮوا َﻛﯿ‬ ُ ‫ﻓَﯿَ ْﻨ‬
Kendilerinden önce gelenlerin sonu ‫َﻋﺎﻗِ َﺒﺔُ اﻟﱠﺬِﯾﻦَ ِﻣ ْﻦ ﻗَ ْﺒ ِﻠ ِﮭ ْﻢ‬
Sakınanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır ‫ار ْاﻵَ ِﺧ َﺮةِ َﺧﯿ ٌْﺮ ِﻟﻠﱠﺬِﯾﻦَ اﺗﱠﻘَ ْﻮا‬ ُ َ‫َوﻟَﺪ‬
Aqletmiyor musunuz (109) َ‫أَﻓَ َﻼ ﺗ َ ْﻌ ِﻘﻠُﻮن‬
Taki peygamberler bile ümitsizliğe düştüler ‫ﺳ ُﻞ‬ ُ ‫اﻟﺮ‬ ‫ﺲ ﱡ‬ َ َ ‫َﺣﺘﱠﻰ ِإذَا ا ْﺳﺘ َ ْﯿﺌ‬
Kendilerinin yalanlandıklarını düşündüler ‫ظﻨﱡﻮا أَﻧﱠ ُﮭ ْﻢ ﻗَ ْﺪ ُﻛ ِﺬﺑُﻮا‬ َ ‫َو‬
Onlara yardımımız geldi ‫ﺼ ُﺮﻧَﺎ‬ ْ َ‫َﺟﺎ َء ُھ ْﻢ ﻧ‬
Dilediğimiz kurtarırız ‫ﻲ َﻣ ْﻦ ﻧَﺸَﺎ ُء‬ َ ‫ﻓَﻨُ ِ ّﺠ‬
Bizim azabımız günahkarlar qavminden geri َ‫ﺳﻨَﺎ َﻋ ِﻦ ْاﻟﻘَ ْﻮ ِم ْاﻟ ُﻤ ْﺠ ِﺮ ِﻣﯿﻦ‬ ُ ْ ‫َو َﻻ ﯾُ َﺮدﱡ َﺑﺄ‬
çevrilmez
(110)
Onların kıssalarında ibretler vardır ٌ ‫ﺼ ِﮭ ْﻢ ِﻋﺒ َْﺮة‬ ِ ‫ﺼ‬ َ َ‫ﻟَﻘَ ْﺪ َﻛﺎنَ ﻓِﻲ ﻗ‬
Akıl sahipleri için ِ ‫ِﻷُو ِﻟﻲ ْاﻷ َ ْﻟﺒَﺎ‬
‫ب‬
Uydurulmuş bir söz değildir ‫َﻣﺎ َﻛﺎنَ َﺣﺪِﯾﺜًﺎ ﯾُ ْﻔﺘ َ َﺮى‬
Fakat önlerindekini tasdik edicidir ‫ﺼﺪِﯾﻖَ اﻟﱠﺬِي ﺑَﯿْﻦَ ﯾَﺪَ ْﯾ ِﮫ‬ ْ َ ‫َوﻟَ ِﻜ ْﻦ ﺗ‬
Ve her şeyin açıklamasıdır ٍ‫َﻲء‬ ْ ‫ﺼﯿ َﻞ ُﻛ ِّﻞ ﺷ‬ ِ ‫َوﺗ َ ْﻔ‬
İman eden qavm için hidayet ve rahmettir (111) َ‫َو ُھﺪًى َو َر ْﺣ َﻤﺔً ِﻟﻘَ ْﻮ ٍم ﯾُﺆْ ِﻣﻨُﻮن‬

RA’D SURESİ ‫ﺳﻮرة اﻟﺮﻋﺪ‬


Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı ile ‫اﻟﺮ ِﺣ ِﯿﻢ‬ ‫اﻟﺮ ْﺣ َﻤ ِﻦ ﱠ‬ ‫�ِ ﱠ‬ ‫ِﺑ ْﺴ ِﻢ ﱠ‬
ELİF-LAM-MİM-RA ‫اﻟﻤﺮ‬
İşte bunlar (şu) kitabın ayetleridir ِ ‫ﺗِ ْﻠ َﻚ آَﯾَﺎتُ ْاﻟ ِﻜﺘَﺎ‬
‫ب‬
‫َواﻟﱠﺬِي أ ُ ْﻧ ِﺰ َل ِإﻟَﯿ َْﻚ ِﻣ ْﻦ َر ِﺑّ َﻚ ْاﻟ َﺤ ﱡﻖ‬
Rabbinden sana haqq olarak indirilmiş
olan(Kitab)
Fakat insanların çoğu iman etmezler (1) َ‫ﺎس َﻻ ﯾُﺆْ ِﻣﻨُﻮن‬ ِ ‫َوﻟَ ِﻜ ﱠﻦ أ َ ْﻛﺜ َ َﺮ اﻟﻨﱠ‬
Allah ki göğü yükseltendir ‫ت‬ِ ‫ﺴ َﻤ َﺎوا‬ ‫�ُ اﻟﱠﺬِي َرﻓَ َﻊ اﻟ ﱠ‬ ‫ﱠ‬
Direksiz (olarak) ‫ﺑِﻐَﯿ ِْﺮ َﻋ َﻤ ٍﺪ‬
Sen onu (gökyüzünü) görüyorsun(buna şahitsin) ‫ﺗ َ َﺮ ْوﻧَ َﮭﺎ‬
Sonra arşa istiva etti ‫ﺛ ُ ﱠﻢ ا ْﺳﺘ َ َﻮى َﻋﻠَﻰ ْاﻟ َﻌ ْﺮ ِش‬
Sonra güneşi ve ayı (emrine) boyun eğdirdi ‫ﺲ َو ْاﻟﻘَ َﻤ َﺮ‬ َ ‫ﺸ ْﻤ‬ ‫ﺳ ﱠﺨ َﺮ اﻟ ﱠ‬ َ ‫َو‬
َ ‫ُﻛ ﱞﻞ ﯾَ ْﺠ ِﺮي ِﻷ َ َﺟ ٍﻞ ُﻣ‬
Herbiri belli bir süreye kadar hareket
edecektir(akıp gidecektir) ‫ﺴ �ﻤﻰ‬
(Allah) işleri çekip çevirendir ‫ﯾُﺪَﺑِّ ُﺮ ْاﻷ َ ْﻣ َﺮ‬
Ayetleri açıklayanadır ‫ت‬ِ ‫ﺼ ُﻞ ْاﻵَ َﯾﺎ‬ ّ ِ َ‫ﯾُﻔ‬
Umulur ki rabbinize kavuşmaya iman edersiniz (2) َ‫ﺎء َر ِﺑّ ُﻜ ْﻢ ﺗُﻮ ِﻗﻨُﻮن‬ ِ َ‫ﻟَ َﻌﻠﱠ ُﻜ ْﻢ ِﺑ ِﻠﻘ‬
O yeryüzünü uzatan (çekip yayandır) ‫ض‬َ ‫َو ُھ َﻮ اﻟﱠﺬِي َﻣﺪﱠ ْاﻷ َ ْر‬
Ve onda oturaklı dağlar ve nehirler kılan ً ‫ﻲ َوأ َ ْﻧ َﮭ‬
‫ﺎرا‬ َ ‫َو َﺟ َﻌ َﻞ ﻓِﯿ َﮭﺎ َر َوا ِﺳ‬
Her türlü meyvelerden ‫ت‬ ِ ‫َو ِﻣ ْﻦ ُﻛ ِّﻞ اﻟﺜ ﱠ َﻤ َﺮا‬
Ve onda(yeryüzünde) ikişer çiftler kılandır ‫َﺟﻌَ َﻞ ﻓِﯿ َﮭﺎ زَ ْو َﺟﯿ ِْﻦ اﺛْﻨَﯿ ِْﻦ‬
Geceyle gündüzü bürüyendir َ ‫ﯾُ ْﻐﺸِﻲ اﻟﻠﱠ ْﯿ َﻞ اﻟﻨﱠ َﮭ‬
‫ﺎر‬
Muhakkak bunda ayetler vardır ‫ت‬ ٍ ‫ِإ ﱠن ﻓِﻲ ذَ ِﻟ َﻚ َﻵَ َﯾﺎ‬
Düşünen bir qavm için (3) َ‫ِﻟﻘَ ْﻮ ٍم َﯾﺘَﻔَ ﱠﻜ ُﺮون‬
Ve yeryüzünde birbirine komşu kıt’alar vardır ‫ات‬ٌ ‫ﻄ ٌﻊ ُﻣﺘ َ َﺠﺎ ِو َر‬ َ ِ‫ض ﻗ‬ ِ ‫َوﻓِﻲ ْاﻷ َ ْر‬
Üzümlerden bahçeler/üzüm bağları ve ekin ٌ ‫ب َوزَ ْر‬
‫ع‬ ٍ ‫ﺎت ِﻣ ْﻦ أ َ ْﻋﻨَﺎ‬ ٌ ‫َو َﺟﻨﱠ‬
Çatallı ve çatalsız hurmalıklar ٍ ‫ﺻ ْﻨ َﻮ‬
‫ان‬ ِ ‫ﻏﯿ ُْﺮ‬ َ ‫ان َو‬ ٌ ‫ﺻ ْﻨ َﻮ‬ ِ ‫َوﻧ َِﺨﯿ ٌﻞ‬
Tek su ile sulanır ِ ‫ﯾُ ْﺴﻘَﻰ ﺑِ َﻤﺎءٍ َو‬
‫اﺣ ٍﺪ‬
Bazısını bazısına üstün kılarız ‫ﺾ‬ ٍ ‫ﻀ َﮭﺎ َﻋﻠَﻰ ﺑَ ْﻌ‬ َ ‫ﻀ ُﻞ ﺑَ ْﻌ‬ ّ ِ َ‫َوﻧُﻔ‬
Yemede ‫ِﻓﻲ ْاﻷ ُ ُﻛ ِﻞ‬
İşte bunda aqleden bir qavm için ayetler vardır (4) َ‫ت ِﻟﻘَ ْﻮ ٍم ﯾَ ْﻌ ِﻘﻠُﻮن‬ ٍ ‫إِ ﱠن ﻓِﻲ ذَ ِﻟ َﻚ َﻵَﯾَﺎ‬
Eğer (seni yalanlamalarına) şaşırıyorsan ْ‫َو ِإ ْن ﺗ َ ْﻌ َﺠﺐ‬
Onların şu sözleri daha şaşılacak şeydir ‫ﺐ ﻗَ ْﻮﻟُ ُﮭ ْﻢ‬ ٌ ‫ﻓَ َﻌ َﺠ‬
Biz toprak olduğumuz zaman mı? ‫أ َ ِﺋﺬَا ُﻛﻨﱠﺎ ﺗ ُ َﺮاﺑًﺎ‬
Yeni bir yaradılış içinde mi bulunacağız ‫ﻖ َﺟﺪِﯾ ٍﺪ‬ ٍ ‫أَﺋِﻨﱠﺎ ﻟَ ِﻔﻲ ﺧ َْﻠ‬
İşte onlar rablerini inkar edenlerdir ‫أُو َﻟ ِﺌ َﻚ اﻟﱠﺬِﯾﻦَ َﻛﻔَ ُﺮوا ِﺑ َﺮﺑِّ ِﮭ ْﻢ‬
İşte bunlar boyunlarında ‫َوأُوﻟَﺌِ َﻚ ْاﻷ َ ْﻏ َﻼ ُل ﻓِﻲ أ َ ْﻋﻨَﺎﻗِ ِﮭ ْﻢ‬
Onlar ateş ashabıdır ‫ﺎر‬ِ ‫ﺎب اﻟﻨﱠ‬ ُ ‫ﺻ َﺤ‬ ْ َ ‫َوأُوﻟَﺌِ َﻚ أ‬
Orda ebedi olarak kalacaklardır (5) َ‫ُھ ْﻢ ﻓِﯿ َﮭﺎ ﺧَﺎ ِﻟﺪُون‬
Acele ile istiyorlar ‫َوﯾَ ْﺴﺘ َ ْﻌ ِﺠﻠُﻮﻧ ََﻚ‬
İyilikten önce kötülüğü َ ‫ﺴ ِﯿّﺌ َ ِﺔ ﻗَ ْﺒ َﻞ ْاﻟ َﺤ‬
‫ﺴﻨَ ِﺔ‬ ‫ِﺑﺎﻟ ﱠ‬
Onlardan önce örnekler geçmişti ُ‫ﺖ ِﻣ ْﻦ ﻗَ ْﺒ ِﻠ ِﮭ ُﻢ ْاﻟ َﻤﺜ ُ َﻼت‬ ْ َ‫َوﻗَ ْﺪ َﺧﻠ‬
Muhakkak insanlara karşı çok merhametlidir ‫ﺎس‬ ِ ‫َوإِ ﱠن َرﺑ َﱠﻚ ﻟَﺬُو َﻣ ْﻐ ِﻔ َﺮةٍ ِﻟﻠﻨﱠ‬
Zulmlerine rağmen ‫ظ ْﻠ ِﻤ ِﮭ ْﻢ‬ ُ ‫َﻋﻠَﻰ‬
Muhakkak rabbin cezası şiddetli olandır (6) ‫ب‬ ِ ‫ﺸﺪِﯾﺪُ ْاﻟ ِﻌﻘَﺎ‬ َ َ‫َو ِإ ﱠن َرﺑ َﱠﻚ ﻟ‬
Kâfirler diyorlar ‫َو َﯾﻘُﻮ ُل اﻟﱠﺬِﯾﻦَ َﻛﻔَ ُﺮوا‬
Ona rabbinden ayet indirilmeli değil miydi? ‫ﻟَ ْﻮ َﻻ أ ُ ْﻧ ِﺰ َل َﻋﻠَ ْﯿ ِﮫ آَﯾَﺔٌ ِﻣ ْﻦ َر ِﺑّ ِﮫ‬
Muhakkak ki sen uyarıcısın ‫ﺖ ُﻣ ْﻨﺬ ٌِر‬ َ ‫ِإﻧﱠ َﻤﺎ أ َ ْﻧ‬
Her qavmin bir yol göstericisi vardır (7) ‫َو ِﻟ ُﻜ ِّﻞ ﻗَ ْﻮ ٍم ھَﺎ ٍد‬
Allah bilir ‫�ُ ﯾَ ْﻌﻠَ ُﻢ‬ ‫ﱠ‬
Her bir dişinin taşıdığını ‫َﻣﺎ ﺗ َ ْﺤ ِﻤ ُﻞ ُﻛ ﱡﻞ أ ُ ْﻧﺜَﻰ‬
Ve rahimlerin eksilttiğini ‫ﯿﺾ ْاﻷ َ ْر َﺣﺎ ُم‬ ُ ‫َو َﻣﺎ ﺗ َ ِﻐ‬
Ve (rahimlerin) arttırdığını ُ‫َو َﻣﺎ ﺗ َ ْﺰدَاد‬
Her şey onun katında bir ölçü iledir (8) ‫ﺷ ْﻲءٍ ِﻋ ْﻨﺪَهُ ﺑِ ِﻤ ْﻘﺪَ ٍار‬ َ ‫َو ُﻛ ﱡﻞ‬
Ğaybi ve şehadeti bilendir ِ‫ﺸ َﮭﺎدَة‬ ‫ﺐ َواﻟ ﱠ‬ ِ ‫َﻋﺎ ِﻟ ُﻢ ْاﻟﻐَ ْﯿ‬
Büyüktür yücedir (9) ‫ﯿﺮ ْاﻟ ُﻤﺘ َ َﻌﺎ ِل‬ ُ ‫ْاﻟ َﻜ ِﺒ‬
(Allah katında) sizden eşittir ‫ﺳ َﻮا ٌء ِﻣ ْﻨ ُﻜ ْﻢ‬ َ
Sözü gizleyen ‫ﺳ ﱠﺮ ْاﻟﻘَ ْﻮ َل‬ َ َ ‫َﻣ ْﻦ أ‬
Yada onu açığa vuran ‫َو َﻣ ْﻦ َﺟ َﮭ َﺮ ِﺑ ِﮫ‬
Geceleri gizlenen ‫َو َﻣ ْﻦ ُھ َﻮ ُﻣ ْﺴﺘ َ ْﺨﻒٍ ﺑِﺎﻟﻠﱠ ْﯿ ِﻞ‬
Gündüz açığa çıkan (10) ‫ﺎر‬ ِ ‫ب ِﺑﺎﻟﻨﱠ َﮭ‬ ٌ ‫ﺎر‬ ِ ‫ﺳ‬َ ‫َو‬
Onun takipçileri vardır ٌ ‫ﻟَﮫُ ُﻣ َﻌ ِﻘّ َﺒ‬
‫ﺎت‬
Önünden ve arkasından ‫ِﻣ ْﻦ ﺑَﯿ ِْﻦ ﯾَﺪَ ْﯾ ِﮫ َو ِﻣ ْﻦ ﺧ َْﻠ ِﻔ ِﮫ‬
Onu Allah’ın emrinden korurlar ِ� ‫ﻈﻮﻧَﮫُ ِﻣ ْﻦ أ َ ْﻣ ِﺮ ﱠ‬ ُ َ‫ﯾَ ْﺤﻔ‬
Allah bir qavmi değiştirmez ‫�َ َﻻ ﯾُﻐَ ِﯿّ ُﺮ َﻣﺎ ِﺑﻘَ ْﻮ ٍم‬ ‫ِإ ﱠن ﱠ‬
Nefislerindekini değiştirinceye kadar ‫َﺣﺘﱠﻰ ﯾُﻐَ ِﯿّ ُﺮوا َﻣﺎ ِﺑﺄ َ ْﻧﻔُ ِﺴ ِﮭ ْﻢ‬
Allah bir qavme kötülük dilerse ‫ﺳﻮ ًءا‬ ُ ‫�ُ ﺑِﻘَ ْﻮ ٍم‬ ‫َوإِذَا أ َ َرادَ ﱠ‬
Onu geri döndürecek yoktur ُ‫ﻓَ َﻼ َﻣ َﺮدﱠ ﻟَﮫ‬
Onun onların bir velisi de yoktur (11) ‫َو َﻣﺎ ﻟَ ُﮭ ْﻢ ِﻣ ْﻦ دُو ِﻧ ِﮫ ِﻣ ْﻦ َوا ٍل‬
O size şimşeği gösterendir َ‫ُھ َﻮ اﻟﱠﺬِي ﯾُ ِﺮﯾ ُﻜ ُﻢ ْاﻟﺒَ ْﺮق‬
Korku ve ümit ile ‫ط َﻤﻌًﺎ‬ َ ‫ﺧ َْﻮﻓًﺎ َو‬
(12) ‫اﻟﺜ ّﻘَﺎ َل‬
Ağır bulutları (yağmur yüklü) inşa eden orata
çıkarandır ِ ‫ﺎب‬ َ ‫ﺴ َﺤ‬ ‫ﺊ اﻟ ﱠ‬ ُ ‫َوﯾُ ْﻨ ِﺸ‬
Ra’d (gök gürültüsü) ve melekler onu hamd ile
teşbih ederler
ُ‫اﻟﺮ ْﻋﺪُ ِﺑ َﺤ ْﻤ ِﺪ ِه َو ْاﻟ َﻤ َﻼﺋِ َﻜﺔ‬ ‫ﺴ ِﺒّ ُﺢ ﱠ‬ َ ُ‫َوﯾ‬
Korkularından ‫ِﻣ ْﻦ ِﺧﯿﻔَﺘِ ِﮫ‬
(Allah) yıldırımlar gönderir َ‫ﺼ َﻮا ِﻋﻖ‬ ‫َوﯾُ ْﺮ ِﺳ ُﻞ اﻟ ﱠ‬
Onunla dilediğine çarpar ‫ﯿﺐ ﺑِ َﮭﺎ َﻣ ْﻦ ﯾَﺸَﺎ ُء‬ ُ ‫ﺼ‬ ِ ُ‫ﻓَﯿ‬
Onlar Allah hakkında mücadele ediyorlar(
tartışıyorlar) ِ�‫َو ُھ ْﻢ ﯾُ َﺠﺎ ِدﻟُﻮنَ ﻓِﻲ ﱠ‬
O azabı şiddetli olandır (13) ‫ﺷﺪِﯾﺪُ ْاﻟ ِﻤ َﺤﺎ ِل‬ َ ‫َو ُھ َﻮ‬
Haqq (gerçek) davet(dua) onundur
ِ ّ ‫ﻟَﮫُ دَﻋ َْﻮة ُ ْاﻟ َﺤ‬
‫ﻖ‬
‫َواﻟﱠﺬِﯾﻦَ َﯾ ْﺪﻋُﻮنَ ِﻣ ْﻦ دُوﻧِ ِﮫ‬
Onun dışındakilere çağıranlara(dua edenlere)
gelince
Onlar (putlar) hiçbir şekilde cevap vermeyecektir ٍ‫ﺸ ْﻲء‬ َ ‫َﻻ ﯾَ ْﺴﺘ َ ِﺠﯿﺒُﻮنَ ﻟَ ُﮭ ْﻢ ِﺑ‬
ِ ‫ِإ ﱠﻻ َﻛ َﺒﺎ ِﺳ ِﻂ َﻛﻔﱠ ْﯿ ِﮫ ِإﻟَﻰ ْاﻟ َﻤ‬
(şu) hariç (onların durumları) iki avucunu suya
uzatan (kişinin durumu) gibidir ‫ﺎء‬
(suyu) ağzına ulaştırmak için ُ‫ِﻟ َﯿ ْﺒﻠُ َﻎ ﻓَﺎه‬
O (su) ağzına ulaşamayacak ‫َو َﻣﺎ ُھ َﻮ ﺑِﺒَﺎ ِﻟ ِﻐ ِﮫ‬
Kafirlerin duası sapıklıktan başka bir şey değil (14) ‫ﺿ َﻼ ٍل‬ َ ‫َو َﻣﺎ دُ َﻋﺎ ُء ْاﻟ َﻜﺎﻓِ ِﺮﯾﻦَ ِإ ﱠﻻ ﻓِﻲ‬
ِ ‫ت َو ْاﻷ َ ْر‬
Göklerde ve yerde olanların hepsi ona secde
ederler ‫ض‬ ِ ‫ﺴ َﻤ َﺎوا‬ ‫َو ِ ﱠ�ِ ﯾَ ْﺴ ُﺠﺪ ُ َﻣ ْﻦ ﻓِﻲ اﻟ ﱠ‬
Gönüllü ve gönülsüz (olarak) ‫ﻋﺎ َو َﻛ ْﺮ ًھﺎ‬ ً ‫ط ْﻮ‬ َ
Ve gölgeleri de sabah akşam (secde ederler) (15) ‫ﺻﺎ ِل‬ َ َ‫َو ِظ َﻼﻟُ ُﮭ ْﻢ ِﺑ ْﺎﻟﻐُﺪ ّ ُِو َو ْاﻵ‬
Deki ‘Göklerin ve yerin rabbi kimdir?’ ‫ض‬ ِ ‫ت َو ْاﻷ َ ْر‬ ِ ‫ﺴ َﻤ َﺎوا‬ ‫ﻗُ ْﻞ َﻣ ْﻦ َربﱡ اﻟ ﱠ‬
Deki ‘Allah’ ‫ﻗُ ِﻞ ﱠ‬
ُ�
Deki; ‘Allah dışında veliler mi edendiniz? ‫ﻗُ ْﻞ أَﻓَﺎﺗ ﱠ َﺨ ْﺬﺗ ُ ْﻢ ِﻣ ْﻦ دُوﻧِ ِﮫ أ َ ْو ِﻟ َﯿﺎ َء‬
Nefislerinde bir şeye malik değillerdir ‫َﻻ ﯾَ ْﻤ ِﻠ ُﻜﻮنَ ِﻷ َ ْﻧﻔُ ِﺴ ِﮭ ْﻢ‬
Fayda ve zarara ‫ﺿ �ﺮا‬ َ ‫ﻧَ ْﻔﻌًﺎ َو َﻻ‬
Deki hiç kör ile gören bir olur mu? ‫ﯿﺮ‬
ُ ‫ﺼ‬ ِ ‫ﻗُ ْﻞ ھ َْﻞ َﯾ ْﺴﺘ َ ِﻮي ْاﻷ َ ْﻋ َﻤﻰ َو ْاﻟ َﺒ‬
Veya ‫أ َ ْم‬
Karanlıklar ile nu (hiç) bir olur mu? ُ ‫اﻟﻈﻠُ َﻤﺎتُ َواﻟﻨﱡ‬
‫ﻮر‬ ‫ھ َْﻞ ﺗ َ ْﺴﺘ َ ِﻮي ﱡ‬
Veya ‫أ َ ْم‬
Allah’a ortaklar koştular ‫ﺷ َﺮ َﻛﺎ َء‬ ُ ِ�‫َﺟ َﻌﻠُﻮا ِ ﱠ‬
Onun (Allah’ın) yaratması gibi yaratan ‫َﺧﻠَﻘُﻮا َﻛﺨ َْﻠ ِﻘ ِﮫ‬
‫ﻓَﺘَﺸَﺎ َﺑﮫَ ْاﻟﺨ َْﻠ ُﻖ َﻋﻠَ ْﯿ ِﮭ ْﻢ‬
Yoksa (allah ile o putların-olmayan) yaratması mı
birbirine benzedi
Deki; her şeyi yaratandır ٍ‫َﻲء‬ ْ ‫�ُ ﺧَﺎ ِﻟ ُﻖ ُﻛ ِّﻞ ﺷ‬ ‫ﻗُ ِﻞ ﱠ‬
O tek ve qahhardır (16) ‫ﺎر‬ ُ ‫اﺣﺪ ُ ْاﻟﻘَ ﱠﮭ‬ ِ ‫َو ُھ َﻮ ْاﻟ َﻮ‬
Gökten su indirdi ‫ﺎء َﻣﺎ ًء‬ ِ ‫ﺴ َﻤ‬ ‫أ َ ْﻧﺰَ َل ِﻣﻦَ اﻟ ﱠ‬
Ve dereler kendi miktarınca aktı ‫ﺖ أ َ ْو ِد َﯾﺔٌ ِﺑﻘَﺪَ ِرھَﺎ‬ ْ َ‫ﺴﺎﻟ‬ َ َ‫ﻓ‬
Sel de yüze vuran bir köpük yüklendi ‫ﺴ ْﯿ ُﻞ زَ َﺑﺪًا َرا ِﺑﯿًﺎ‬ ‫ﺎﺣﺘ َ َﻤ َﻞ اﻟ ﱠ‬ ْ َ‫ﻓ‬
ِ ‫َو ِﻣ ﱠﻤﺎ ﯾُﻮﻗِﺪُونَ َﻋﻠَ ْﯿ ِﮫ ﻓِﻲ اﻟﻨﱠ‬
Ateşte yakıp (erittiklerinin) üzerinde de (bu
köpükten vardır) ‫ﺎر‬
Süs eşyası ve geçimlik elde etmek için ‫ا ْﺑﺘِﻐَﺎ َء ِﺣ ْﻠﯿَ ٍﺔ أ َ ْو َﻣﺘَﺎع‬
Onun benzeri bir köpük vardır ُ‫زَ ﺑَﺪٌ ِﻣﺜْﻠُﮫ‬
Allah bu şekilde haqq ve batılı örnek verir ‫ﺎط َﻞ‬ِ ‫�ُ ْاﻟ َﺤ ﱠﻖ َو ْاﻟ َﺒ‬ ‫ب ﱠ‬ ُ ‫َﻛﺬَ ِﻟ َﻚ َﯾﻀ ِْﺮ‬
Köpüğe gelince ُ‫اﻟﺰﺑَﺪ‬ ‫ﻓَﺄ َ ﱠﻣﺎ ﱠ‬
Taşıp gider ‫َﺐ ُﺟﻔَﺎ ًء‬ ُ ‫ﻓَﯿَ ْﺬھ‬
İnsanlara fayda verene gelince ‫ﺎس‬ َ ‫َوأ َ ﱠﻣﺎ َﻣﺎ َﯾ ْﻨﻔَ ُﻊ اﻟﻨﱠ‬
Yerde kalır ‫ض‬ ِ ‫ﺚ ِﻓﻲ ْاﻷ َ ْر‬ ُ ‫ﻓَ َﯿ ْﻤ ُﻜ‬
İşte bu şekilde ‫َﻛﺬَ ِﻟ َﻚ‬
Allah misaller verir (17) ‫�ُ ْاﻷ َ ْﻣﺜَﺎ َل‬ ‫ب ﱠ‬ ُ ‫ﯾَﻀ ِْﺮ‬
Rablerine icabet edenlere gelince ‫ِﻟﻠﱠﺬِﯾﻦَ ا ْﺳﺘ َ َﺠﺎﺑُﻮا ِﻟ َﺮ ِﺑّ ِﮭ ُﻢ‬
(daha) güzeli vardır ‫ْاﻟ ُﺤ ْﺴﻨَﻰ‬
Ona icabet etmeyenler gelince ُ‫َواﻟﱠﺬِﯾﻦَ ﻟَ ْﻢ ﯾَ ْﺴﺘ َ ِﺠﯿﺒُﻮا ﻟَﮫ‬
Yeryüzündekilerin hepsi onun olsa ‫ض َﺟ ِﻤﯿﻌًﺎ‬ ِ ‫ﻟَ ْﻮ أ َ ﱠن ﻟَ ُﮭ ْﻢ َﻣﺎ ﻓِﻲ ْاﻷ َ ْر‬
Ve bir de misli olsa ُ‫َو ِﻣﺜْﻠَﮫُ َﻣ َﻌﮫ‬
Onu fidye olarak verirler ‫َﻻ ْﻓﺘَﺪَ ْوا ﺑِ ِﮫ‬
Onlar için kötü bir hesap vardır ‫ب‬
ِ ‫ﺴﺎ‬ َ ‫ﺳﻮ ُء ْاﻟ ِﺤ‬ ُ ‫أُوﻟَﺌِ َﻚ ﻟَ ُﮭ ْﻢ‬
Onların barınakları cehennemdir ‫َو َﻣﺄ ْ َوا ُھ ْﻢ َﺟ َﮭﻨﱠ ُﻢ‬
Ne kötü döşektir (18) ُ‫ﺲ ْاﻟ ِﻤ َﮭﺎد‬ َ ْ‫َوﺑِﺌ‬
Bilen kimse … (gibi midir?) ‫أَﻓَ َﻤ ْﻦ ﯾَ ْﻌﻠَ ُﻢ‬
Sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse ‫أَﻧﱠ َﻤﺎ أ ُ ْﻧ ِﺰ َل ِإﻟَﯿ َْﻚ ِﻣ ْﻦ َرﺑِّ َﻚ ْاﻟ َﺤ ﱡﻖ‬
Kör kimse gibi midir? ‫َﻛ َﻤ ْﻦ ھُ َﻮ أ َ ْﻋ َﻤﻰ‬
Ancak akıl sahipleri düşünürler (19) ‫ب‬ ِ ‫ِإﻧﱠ َﻤﺎ ﯾَﺘَﺬَ ﱠﻛ ُﺮ أُوﻟُﻮ ْاﻷ َ ْﻟﺒَﺎ‬
Allah’ın ahdine vefa gösterenlere gelince ِ� ‫اﻟﱠﺬِﯾﻦَ ﯾُﻮﻓُﻮنَ ِﺑ َﻌ ْﮭ ِﺪ ﱠ‬
Misaqı bozmazlar (20) َ‫َو َﻻ ﯾَ ْﻨﻘُﻀُﻮنَ ْاﻟ ِﻤﯿﺜَﺎق‬
Allah’ın emrettiği şeyi bağlayanlara gelince ‫�ُ ﺑِ ِﮫ‬‫ﺼﻠُﻮنَ َﻣﺎ أ َ َﻣ َﺮ ﱠ‬ ِ َ‫َواﻟﱠﺬِﯾﻦَ ﯾ‬
Bağlanmasını (emrettiği) ‫ﺻ َﻞ‬ َ ‫أ َ ْن ﯾُﻮ‬
Rablerinden korkarlar ‫َوﯾَ ْﺨﺸ َْﻮنَ َرﺑﱠ ُﮭ ْﻢ‬
Kötü hesaptan korkarlar (21) ‫ب‬ ِ ‫ﺴﺎ‬ َ ‫ﺳﻮ َء ْاﻟ ِﺤ‬ ُ َ‫َوﯾَﺨَﺎﻓُﻮن‬
Sabredenlere gelince ‫ﺻ َﺒ ُﺮوا‬ َ َ‫َواﻟﱠﺬِﯾﻦ‬
Rablerinin yüzünü (rızasını) umarak ‫ا ْﺑﺘِﻐَﺎ َء َو ْﺟ ِﮫ َر ِﺑّ ِﮭ ْﻢ‬
Namazı kılarlar َ ‫ﺼ َﻼة‬ ‫َوأَﻗَﺎ ُﻣﻮا اﻟ ﱠ‬
Onlara verdiklerimizden infaq ederler ‫َوأ َ ْﻧﻔَﻘُﻮا ِﻣ ﱠﻤﺎ َرزَ ْﻗﻨَﺎ ُھ ْﻢ‬
Açık ve gizli olarak ً‫ِﺳ �ﺮا َو َﻋ َﻼﻧِﯿَﺔ‬
Kötülüğü iyilik ile def ederler َ‫ﺴ ِﯿّﺌَﺔ‬ ‫ﺴﻨَ ِﺔ اﻟ ﱠ‬ َ ‫َوﯾَ ْﺪ َر ُءونَ ِﺑ ْﺎﻟ َﺤ‬
Onlar için (ahiret) yurdunun sonu vardır (22) ‫ﻋ ْﻘ َﺒﻰ اﻟﺪ ِﱠار‬ ُ ‫أُوﻟَﺌِ َﻚ ﻟَ ُﮭ ْﻢ‬
Ve adn cennetleri vardır. Ona girerler ‫َﺟﻨﱠﺎتُ َﻋ ْﺪ ٍن ﯾَ ْﺪ ُﺧﻠُﻮﻧَ َﮭﺎ‬
Ve salih olanlar (için de cennet vardır) ‫ﺻﻠَ َﺢ‬ َ ‫َو َﻣ ْﻦ‬
Babalarından, zevcelerinden, çocuklarından ‫اﺟ ِﮭ ْﻢ َوذُ ِ ّرﯾﱠﺎﺗِ ِﮭ ْﻢ‬ ِ ‫ِﻣ ْﻦ آَﺑَﺎﺋِ ِﮭ ْﻢ َوأ َ ْز َو‬
Ve meleklerde onların yanına girerler ‫َو ْاﻟ َﻤ َﻼ ِﺋ َﻜﺔُ َﯾ ْﺪ ُﺧﻠُﻮنَ َﻋﻠَ ْﯿ ِﮭ ْﻢ‬
Her kapıdan (23) ‫ب‬ ٍ ‫ِﻣ ْﻦ ُﻛ ِّﻞ ﺑَﺎ‬
Sabrettiğiniz için size selam aleyküm ‫ﺻﺒَ ْﺮﺗ ُ ْﻢ‬ َ ‫ﺳ َﻼ ٌم َﻋﻠَ ْﯿ ُﻜ ْﻢ ِﺑ َﻤﺎ‬ َ
Yurdun sonu ne güzeldir (24) ‫ﻋ ْﻘ َﺒﻰ اﻟﺪ ِﱠار‬ ُ ‫ﻓَﻨِ ْﻌ َﻢ‬
Allah’ın ahdini bozanlara gelince ِ� ‫َواﻟﱠﺬِﯾﻦَ ﯾَ ْﻨﻘُﻀُﻮنَ َﻋ ْﮭﺪَ ﱠ‬
Söz verdikten sonra ‫ِﻣ ْﻦ ﺑَ ْﻌ ِﺪ ِﻣﯿﺜَﺎﻗِ ِﮫ‬
Ve kesenlere (gelince) َ‫ﻄﻌُﻮن‬ َ ‫َو َﯾ ْﻘ‬
Allah’ın bağlanmasını emrettiği şeyi ‫ﺻ َﻞ‬ َ ‫�ُ ِﺑ ِﮫ أ َ ْن ﯾُﻮ‬ ‫َﻣﺎ أ َ َﻣ َﺮ ﱠ‬
Ve yeryüzünde fesat çıkaranlara gelince ‫ض‬ ِ ‫َوﯾُ ْﻔ ِﺴﺪُونَ ﻓِﻲ ْاﻷ َ ْر‬
İşte lanet onlaradır ُ‫أُوﻟَﺌِ َﻚ ﻟَ ُﮭ ُﻢ اﻟﻠﱠ ْﻌﻨَﺔ‬
Onlar için kötü bir yurt vardır (25) ‫ﺳﻮ ُء اﻟﺪ ِﱠار‬ ُ ‫َوﻟَ ُﮭ ْﻢ‬
Allah dilediğine rızqı yayar ‫اﻟﺮ ْزقَ ِﻟ َﻤ ْﻦ ﯾَﺸَﺎ ُء‬ ِّ ‫ﻂ‬ ُ ‫ﺴ‬ ُ ‫�ُ ﯾَ ْﺒ‬ ‫ﱠ‬
Dilediğine kısar ‫َوﯾَ ْﻘﺪ ُِر‬
Ve onlar dünya hayatı ile ferahlarlar ‫َوﻓَ ِﺮ ُﺣﻮا ِﺑ ْﺎﻟ َﺤ َﯿﺎةِ اﻟﺪﱡ ْﻧ َﯿﺎ‬
Ahiret hayatına göre dünya hayatı ِ‫َو َﻣﺎ ْاﻟ َﺤﯿَﺎة ُ اﻟﺪﱡ ْﻧﯿَﺎ ﻓِﻲ ْاﻵَ ِﺧ َﺮة‬
Sadece az bir geçimliktir (26) ٌ‫ِإ ﱠﻻ َﻣﺘَﺎع‬
Kafirler derler ‫َو َﯾﻘُﻮ ُل اﻟﱠﺬِﯾﻦَ َﻛﻔَ ُﺮوا‬
Ona rabbinden bir ayet indirilmeli değil miydi? ‫ﻟَ ْﻮ َﻻ أ ُ ْﻧ ِﺰ َل َﻋﻠَ ْﯿ ِﮫ آ َ َﯾﺔٌ ِﻣ ْﻦ َر ِﺑّ ِﮫ‬
Deki; muhakkak ki Allah َ� ‫ﻗُ ْﻞ إِ ﱠن ﱠ‬
Dilediğini dalalete düşürür ‫ﻀ ﱡﻞ َﻣ ْﻦ ﯾَﺸَﺎ ُء‬ ِ ُ‫ﯾ‬
Ona kendisine yönelenleri hidayete erdirir (27) ‫َﺎب‬ َ ‫َو َﯾ ْﮭﺪِي ِإﻟَ ْﯿ ِﮫ َﻣ ْﻦ أَﻧ‬
İman edenlere gelince ‫اﻟﱠﺬِﯾﻦَ آ َ َﻣﻨُﻮا‬
Qalpleri Allah’ın zikri ile mutmain olur ِ� ‫ﻄ َﻤﺌِ ﱡﻦ ﻗُﻠُﻮﺑُ ُﮭ ْﻢ ِﺑ ِﺬ ْﻛ ِﺮ ﱠ‬ ْ َ ‫َوﺗ‬
Dikkat edin Allah’ın zikri ile ِ� ‫أ َ َﻻ ﺑِ ِﺬ ْﻛ ِﺮ ﱠ‬
Qalpler mutmain olur (28) ‫ﻮب‬ ُ ُ‫ﻄ َﻤﺌِ ﱡﻦ ْاﻟﻘُﻠ‬ ْ َ‫ﺗ‬
İman edenlere ve salih amel işleyenlere gelince ‫ت‬
ِ ‫ﺼﺎ ِﻟ َﺤﺎ‬‫اﻟﱠﺬِﯾﻦَ آ َ َﻣﻨُﻮا َو َﻋ ِﻤﻠُﻮا اﻟ ﱠ‬
Ne mutlu onlara ‫طﻮ َﺑﻰ ﻟَ ُﮭ ْﻢ‬ ُ
Ve varılacak yerin güzel olanı (29) ‫ب‬ ٍ َ ‫َو ُﺣ ْﺴ ُﻦ َﻣﺂ‬
‫َﺎك ﻓِﻲ أ ُ ﱠﻣ ٍﺔ‬ َ ‫ﺳ ْﻠﻨ‬ َ ‫َﻛﺬَ ِﻟ َﻚ أ َ ْر‬
İşte bu şekilde seni bir ümmet içerisinde
gönderdik
Onlardan önce pek çok ümmetler geldi geçti ‫ﺖ ِﻣ ْﻦ ﻗَ ْﺒ ِﻠ َﮭﺎ أ ُ َﻣ ٌﻢ‬ ْ َ‫ﻗَ ْﺪ َﺧﻠ‬
Senin onlara okuman için ‫ِﻟﺘَﺘْﻠُ َﻮ َﻋﻠَ ْﯿ ِﮭ ُﻢ‬
Sana vahyettiğimiz şeyi ‫اﻟﱠﺬِي أ َ ْو َﺣ ْﯿﻨَﺎ ِإﻟَﯿ َْﻚ‬
Onlar rahmanı inkar ediyorlar ‫ﺎﻟﺮ ْﺣ َﻤ ِﻦ‬ ‫َو ُھ ْﻢ ﯾَ ْﻜﻔُ ُﺮونَ ﺑِ ﱠ‬
Deki o benim rabbimdir ‫ﻗُ ْﻞ ُھ َﻮ َر ِﺑّﻲ‬
Ondan başaka ilah yoktur ‫َﻻ ِإﻟَﮫَ ِإ ﱠﻻ ھُ َﻮ‬
Ona tevekkül ettim ُ‫َﻋﻠَ ْﯿ ِﮫ ﺗ َ َﻮ ﱠﻛ ْﻠﺖ‬
Son dönüş/tevbem onadır (30) ‫ب‬ ِ ‫َوإِﻟَ ْﯿ ِﮫ َﻣﺘَﺎ‬
Şayet Qur’an ‫َوﻟَ ْﻮ أ َ ﱠن ﻗُ ْﺮآَﻧًﺎ‬
Kendisi ile dağların yürütüldüğü ‫ت ِﺑ ِﮫ ْاﻟ ِﺠ َﺒﺎ ُل‬ ْ ‫ﺳ ِﯿّ َﺮ‬ ُ
Yerin parçalandığı ‫ض‬ ُ ‫ﺖ ﺑِ ِﮫ ْاﻷ َ ْر‬ ْ َ‫ﻄﻌ‬ ّ ِ ُ‫أ َ ْو ﻗ‬
Ölülerin konuşturulduğu ‫أ َ ْو ُﻛ ِﻠّ َﻢ ِﺑ ِﮫ ْاﻟ َﻤ ْﻮﺗَﻰ‬
Bilakis ‫َﺑ ْﻞ‬
Emir tamamıyla Allah’ındır ‫ِ ﱠ�ِ ْاﻷ َ ْﻣ ُﺮ َﺟ ِﻤﯿﻌًﺎ‬
İman edenler anlamadılar mı? ‫أَﻓَﻠَ ْﻢ ﯾَ ْﯿﺌ َ ِﺲ اﻟﱠﺬِﯾﻦَ آ َ َﻣﻨُﻮا‬
Eğer Allah dileseydi ُ� ‫أ َ ْن ﻟَ ْﻮ َﯾﺸَﺎ ُء ﱠ‬
İnsanlara toplu olarak hidayet ederdi ‫ﺎس َﺟ ِﻤﯿﻌًﺎ‬ َ ‫ﻟَ َﮭﺪَى اﻟﻨﱠ‬
Kafirlere devam edecek ‫َو َﻻ ﯾَﺰَ ا ُل اﻟﱠﺬِﯾﻦَ َﻛﻔَ ُﺮوا‬
Yaptıklarından dolayı isabet ettirildi ‫ﺻﻨَﻌُﻮا‬ َ ‫ﺼﯿﺒُ ُﮭ ْﻢ ِﺑ َﻤﺎ‬ ِ ُ‫ﺗ‬
Büyük felaket ٌ‫ﺎر َﻋﺔ‬ ِ َ‫ﻗ‬
O felaket yurtlarının yakınına inecektir ‫أ َ ْو ﺗ َ ُﺤ ﱡﻞ ﻗَ ِﺮﯾﺒًﺎ ِﻣ ْﻦ دَ ِار ِھ ْﻢ‬
ْ
Taki geldi
َ ِ‫َﺣﺘﱠﻰ ﯾَﺄﺗ‬
‫ﻲ‬
Allah’ın va’di ِ� ‫َو ْﻋﺪُ ﱠ‬
Allah sözüne muhalif olmaz (31) َ‫ﻒ ْاﻟ ِﻤﯿ َﻌﺎد‬ ُ ‫�َ َﻻ ﯾُ ْﺨ ِﻠ‬ ‫ِإ ﱠن ﱠ‬
Muhakkak ki dalga feçildi َ ‫َوﻟَﻘَ ِﺪ ا ْﺳﺘ ُ ْﮭ ِﺰ‬
‫ئ‬
Senden önceki peygamberler ile ‫ﺳ ٍﻞ ِﻣ ْﻦ ﻗَ ْﺒ ِﻠ َﻚ‬ ُ ‫ِﺑ ُﺮ‬
Kâfirlere mühlet verdim ‫ﻓَﺄ َ ْﻣﻠَ ْﯿﺖُ ِﻟﻠﱠﺬِﯾﻦَ َﻛﻔَ ُﺮوا‬
Sonra onları aldım ‫ﺛ ُ ﱠﻢ أ َ َﺧ ْﺬﺗ ُ ُﮭ ْﻢ‬
Cezam nasıl oldu (32) ‫ب‬ ِ ‫ْﻒ َﻛﺎنَ ِﻋﻘَﺎ‬ َ ‫ﻓَ َﻜﯿ‬
‫أَﻓَ َﻤ ْﻦ ُھ َﻮ ﻗَﺎﺋِ ٌﻢ َﻋﻠَﻰ ُﻛ ِّﻞ ﻧَ ْﻔ ٍﺲ‬
O (Allah) ki tüm nefislerin üzerinde qaim
olan(görüp gözete hakim olan) değil midir?
Kazandığı ile ‫ﺖ‬ ْ َ‫ﺴﺒ‬ َ ‫ِﺑ َﻤﺎ َﻛ‬
Allah’a ortaklar koştular ‫ﺷ َﺮ َﻛﺎ َء‬ ُ ِ�‫َو َﺟ َﻌﻠُﻮا ِ ﱠ‬
Deki onları (putları) siz isimlendirdiniz ‫ﺳ ﱡﻤﻮھُ ْﻢ‬ َ ‫ﻗُ ْﻞ‬
Veya onlar haber mi veriyorlar? ُ‫أ َ ْم ﺗُﻨَ ِﺒّﺌُﻮﻧَﮫ‬
(Allah’ın) yeryüzünde bilmediği şeyi ‫ض‬ ِ ‫ِﺑ َﻤﺎ َﻻ َﯾ ْﻌﻠَ ُﻢ ﻓِﻲ ْاﻷ َ ْر‬
Veya ‫أ َ ْم‬
Sözün zahirini ‫ﻈﺎ ِھ ٍﺮ ِﻣﻦَ ْاﻟﻘَ ْﻮ ِل‬ َ ‫ِﺑ‬
Bilakis kâfirlere tuzakları süslü gösterildi ‫َﺑ ْﻞ ُز ِﯾّﻦَ ِﻟﻠﱠﺬِﯾﻦَ َﻛﻔَ ُﺮوا َﻣ ْﻜ ُﺮ ُھ ْﻢ‬
Allah’ın yolundan çevirdiler ‫ﺴ ِﺒﯿ ِﻞ‬ ‫ﺻﺪﱡوا َﻋ ِﻦ اﻟ ﱠ‬ ُ ‫َو‬
Kim dalalete düşürülürse ُ� ‫ﻀ ِﻠ ِﻞ ﱠ‬ ْ ُ‫َو َﻣ ْﻦ ﯾ‬
Ona bir hidayet edici yoktur (33) ‫ﻓَ َﻤﺎ ﻟَﮫُ ِﻣ ْﻦ ھَﺎ ٍد‬
Onlara dünya hayatında bir azab vardır ‫اب ِﻓﻲ ْاﻟ َﺤ َﯿﺎ ِة اﻟﺪﱡ ْﻧ َﯿﺎ‬ ٌ َ‫ﻟَ ُﮭ ْﻢ َﻋﺬ‬
Ahiret azabı daha ağırdır ‫اب ْاﻵَ ِﺧ َﺮةِ أَﺷ ﱡَﻖ‬ ُ َ‫َوﻟَﻌَﺬ‬
Onları Allahtan koruyacak yoktur (34) ‫ق‬ ٍ ‫�ِ ِﻣ ْﻦ َوا‬ ‫َو َﻣﺎ ﻟَ ُﮭ ْﻢ ِﻣﻦَ ﱠ‬
Cennetin misali ‫َﻣﺜ َ ُﻞ ْاﻟ َﺠﻨﱠ ِﺔ‬
Muttaqıylere va’d edilen َ‫اﻟﱠﺘِﻲ ُو ِﻋﺪَ ْاﻟ ُﻤﺘﱠﻘُﻮن‬
Altından ırmaklar akıyor ‫ﺎر‬ُ ‫ﺗ َ ْﺠ ِﺮي ِﻣ ْﻦ ﺗ َ ْﺤﺘِ َﮭﺎ ْاﻷ َ ْﻧ َﮭ‬
Gölgesi ve yemişi süreklidir ‫أ ُ ُﻛﻠُ َﮭﺎ دَاﺋِ ٌﻢ َو ِظﻠﱡ َﮭﺎ‬
İşte bu sakınanların sonudur ‫ﻋ ْﻘ َﺒﻰ اﻟﱠﺬِﯾﻦَ اﺗﱠﻘَ ْﻮا‬ ُ ‫ِﺗ ْﻠ َﻚ‬
Kafirlerin sonu ateştir (35) ‫ﺎر‬ ُ ‫ﻋ ْﻘﺒَﻰ ْاﻟ َﻜﺎﻓِ ِﺮﯾﻦَ اﻟﻨﱠ‬ ُ ‫َو‬
O kendilerine kitap verdiklerimiz ‫ﺎب‬َ َ ‫َواﻟﱠﺬِﯾﻦَ آَﺗ َ ْﯿﻨَﺎ ُھ ُﻢ ْاﻟ ِﻜﺘ‬
Sana indirilen ile sevinirler ‫َﯾ ْﻔ َﺮ ُﺣﻮنَ ِﺑ َﻤﺎ أ ُ ْﻧ ِﺰ َل ِإﻟَﯿ َْﻚ‬
(fakat) gruplardan bazıları ِ ‫َو ِﻣﻦَ ْاﻷ َ ْﺣﺰَ ا‬
‫ب‬
Onun bir kısmını inkar ederler ُ‫ﻀﮫ‬ َ ‫َﻣ ْﻦ ﯾُ ْﻨ ِﻜ ُﺮ ﺑَ ْﻌ‬
Deki ben emrolundum ُ‫ﻗُ ْﻞ ِإﻧﱠ َﻤﺎ أ ُ ِﻣ ْﺮت‬
Allah’a ibadet etmek ile َ� ‫أ َ ْن أ َ ْﻋﺒُﺪَ ﱠ‬
Ona hiçbir şeyi ortak koşmam ‫َو َﻻ أ ُ ْﺷ ِﺮ َك ﺑِ ِﮫ‬
Ona dua ederim ‫ﻋﻮ‬ ُ ‫ِإﻟَ ْﯿ ِﮫ أ َ ْد‬
Dönüşüm onadır (36) ‫ب‬ ِ َ ‫َو ِإﻟَ ْﯿ ِﮫ َﻣﺂ‬
İşte bu şekilde onu biz indirdik ُ‫َو َﻛﺬَ ِﻟ َﻚ أ َ ْﻧﺰَ ْﻟﻨَﺎه‬
Arapça bir hüküm (koyucu) olarak indirdik ‫ُﺣ ْﻜ ًﻤﺎ َﻋ َﺮ ِﺑﯿ�ﺎ‬
Eğer onların hevalarına tabi olursan ‫ﺖ أ َ ْھ َﻮا َءھُ ْﻢ‬ َ ‫َوﻟَﺌِ ِﻦ اﺗ ﱠ َﺒ ْﻌ‬
Sana ilim geldikten sonra ‫ﺑَ ْﻌﺪَ َﻣﺎ َﺟﺎ َء َك ِﻣﻦَ ْاﻟ ِﻌ ْﻠ ِﻢ‬
Sana Allah’tan bir veli yoktur/Allah senin velin
değildir ّ ‫�ِ ِﻣ ْﻦ َو ِﻟ‬
ٍ‫ﻲ‬ ‫َﻣﺎ ﻟَ َﻚ ِﻣﻦَ ﱠ‬
Ve koruyucu da yoktur (37) ‫ق‬ ٍ ‫َو َﻻ َوا‬
Muhakkak senden önce peygamberler gönderdik ‫ﺳ ًﻼ ِﻣ ْﻦ ﻗَ ْﺒ ِﻠ َﻚ‬ ُ ‫ﺳ ْﻠﻨَﺎ ُر‬ َ ‫َوﻟَﻘَ ْﺪ أ َ ْر‬
Onlara eşler ve çocuklar kıldık ً‫َو َﺟ َﻌ ْﻠﻨَﺎ ﻟَ ُﮭ ْﻢ أ َ ْز َوا ًﺟﺎ َوذ ُ ِ ّرﯾﱠﺔ‬
Hiçbir rasul için olmaz ‫ﺳﻮ ٍل‬ ُ ‫َو َﻣﺎ َﻛﺎنَ ِﻟ َﺮ‬
ْ
Bir ayet getirmesi ‫ﻲ ِﺑﺂَﯾَ ٍﺔ‬ َ ِ‫أ َ ْن ﯾَﺄﺗ‬
Allah’ın izni olmadan ِ� ‫ِإ ﱠﻻ ِﺑﺈ ِ ْذ ِن ﱠ‬
Her ecelin bir yazısı vardır (38) ‫ﺎب‬ ٌ َ ‫ِﻟ ُﻜ ِّﻞ أ َ َﺟ ٍﻞ ِﻛﺘ‬
Allah dilediğini yok eder ‫�ُ َﻣﺎ ﯾَﺸَﺎ ُء‬ ‫ﯾَ ْﻤ ُﺤﻮا ﱠ‬
Dilediğini sabit bırakır ُ‫َوﯾُﺜْ ِﺒﺖ‬
Kitabın anası onun katındadır (39) ‫ب‬ ِ ‫َو ِﻋ ْﻨﺪَهُ أ ُ ﱡم ْاﻟ ِﻜﺘَﺎ‬
Eğer sana gösterirsek ‫َوإِ ْن َﻣﺎ ﻧُ ِﺮﯾَﻨﱠ َﻚ‬
Onlara va’d ettiğimizin bir kısmını ‫ﺾ اﻟﱠﺬِي ﻧَ ِﻌﺪُ ُھ ْﻢ‬ َ ‫ﺑَ ْﻌ‬
Yada seni vefat ettirirsek ‫أ َ ْو ﻧَﺘ َ َﻮﻓﱠ َﯿﻨﱠ َﻚ‬
Ancak sana uyarı vardır ُ‫ﻓَﺈِﻧﱠ َﻤﺎ َﻋﻠَﯿ َْﻚ ْاﻟﺒَ َﻼغ‬
Hesap bizim üzerimizedir (40) ‫ﺎب‬ ُ ‫ﺴ‬ َ ‫َو َﻋﻠَ ْﯿﻨَﺎ ْاﻟ ِﺤ‬
Onlar görmüyorlar mı? ‫أ َ َوﻟَ ْﻢ َﯾ َﺮ ْوا‬
Biz yeryüzüne geliyoruz ‫ض‬ َ ‫أَﻧﱠﺎ ﻧَﺄ ْ ِﺗﻲ ْاﻷ َ ْر‬
Kenarlarından eksiltiyoruz ‫ط َﺮاﻓِ َﮭﺎ‬ ْ َ ‫ﺼ َﮭﺎ ِﻣ ْﻦ أ‬ ُ ُ‫ﻧَ ْﻨﻘ‬
Allah (dilediği şekilde) hükmeder ‫�ُ ﯾَ ْﺤ ُﻜ ُﻢ‬ ‫َو ﱠ‬
Onun hükmünün takipçisi yoktur ‫ﺐ ِﻟ ُﺤ ْﻜ ِﻤ ِﮫ‬ َ ّ‫َﻻ ُﻣ َﻌ ِﻘ‬
O hesabı hızlı görendir (41) ‫ب‬ ِ ‫ﺴﺎ‬ َ ‫ﺳ ِﺮﯾ ُﻊ ْاﻟ ِﺤ‬ َ ‫َو ُھ َﻮ‬
Onlardan öncekilerde tuzak kurdular ‫َوﻗَ ْﺪ َﻣ َﻜ َﺮ اﻟﱠﺬِﯾﻦَ ِﻣ ْﻦ ﻗَ ْﺒ ِﻠ ِﮭ ْﻢ‬
Tüm tuzaklar Allah’ındır ‫ﻓَ ِﻠﻠﱠ ِﮫ ْاﻟ َﻤ ْﻜ ُﺮ َﺟ ِﻤﯿﻌًﺎ‬
Her nefsin kazandığını bilir ‫ِﺐ ُﻛ ﱡﻞ ﻧَ ْﻔ ٍﺲ‬ُ ‫َﯾ ْﻌﻠَ ُﻢ َﻣﺎ ﺗ َ ْﻜﺴ‬
Kâfirler de bilecek ُ ‫ﺳﯿَ ْﻌﻠَ ُﻢ ْاﻟ ُﻜﻔﱠ‬
‫ﺎر‬ َ ‫َو‬
Yurdun sonu kimindir (42) ‫ﻋ ْﻘﺒَﻰ اﻟﺪ ِﱠار‬ ُ ‫ِﻟ َﻤ ْﻦ‬
Kâfirler derler ‫َو َﯾﻘُﻮ ُل اﻟﱠﺬِﯾﻦَ َﻛﻔَ ُﺮوا‬
Sen rasul değilsin ‫ﺳ ًﻼ‬ َ ‫ﺖ ُﻣ ْﺮ‬ َ ‫ﻟَ ْﺴ‬
Allah şahid olarak yeter َ ِ�‫ﺎ‬
‫ﺷ ِﮭﯿﺪًا‬ ‫ﻗُ ْﻞ َﻛﻔَﻰ ِﺑ ﱠ‬
Benim ve sizin aranızda ‫َﺑ ْﯿﻨِﻲ َو َﺑ ْﯿﻨَ ُﻜ ْﻢ‬
Kitabın ilmi katında olan kimdir? ِ ‫َو َﻣ ْﻦ ِﻋ ْﻨﺪَهُ ِﻋ ْﻠ ُﻢ ْاﻟ ِﻜﺘَﺎ‬
(43) ‫ب‬

İBRAHİM SURESİ ‫ﺳﻮرة إﺑﺮاھﯿﻢ‬


RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN ADI İLE ‫اﻟﺮ ِﺣ ِﯿﻢ‬ ‫�ِ ﱠ‬
‫اﻟﺮ ْﺣ َﻤ ِﻦ ﱠ‬ ‫ِﺑ ْﺴ ِﻢ ﱠ‬
ELİF-LAM-RA ‫اﻟﺮ‬
İşte bu sana indirdiğimiz kitaptır ‫ﺎب أ َ ْﻧﺰَ ْﻟﻨَﺎهُ ِإﻟَﯿ َْﻚ‬ ٌ َ ‫ِﻛﺘ‬
İnsanları çıkarmak için ‫ﺎس‬َ ‫ِﻟﺘ ُ ْﺨ ِﺮ َج اﻟﻨﱠ‬
Karanlıklardan nura (aydınlığa) (çıkarmak için) ِ ‫ت إِﻟَﻰ اﻟﻨﱡ‬
‫ﻮر‬ ِ ‫اﻟﻈﻠُ َﻤﺎ‬ ‫ِﻣﻦَ ﱡ‬
Onların rablerinin izni ile ‫ِﺑﺈ ِ ْذ ِن َر ِﺑّ ِﮭ ْﻢ‬
(dosdoğru) yola ‫اط‬
ِ ‫ﺻ َﺮ‬ ِ ‫ِإﻟَﻰ‬
Yüce ve büyüktür (1) ‫ﯾﺰ ْاﻟ َﺤ ِﻤﯿ ِﺪ‬ ِ ‫ْاﻟﻌَ ِﺰ‬
O Allah ki ‫�ِ اﻟﱠﺬِي‬ ‫ﱠ‬
Göklerde ve yerde olanlar onundur ‫ض‬ِ ‫ت َو َﻣﺎ ﻓِﻲ ْاﻷ َ ْر‬ ِ ‫ﺴ َﻤ َﺎوا‬ ‫ﻟَﮫُ َﻣﺎ ﻓِﻲ اﻟ ﱠ‬
ٍ ‫َو َو ْﯾ ٌﻞ ِﻟ ْﻠ َﻜﺎﻓِ ِﺮﯾﻦَ ِﻣ ْﻦ َﻋﺬَا‬
(Uğrayacakları) şidetliş azabtan dolayı veyl
(yazıklar) olsun kafirlere (2) ‫ﺷﺪِﯾ ٍﺪ‬ َ ‫ب‬
O kimseler ki seviyorlar َ‫اﻟﱠ ِﺬﯾﻦَ َﯾ ْﺴﺘ َ ِﺤﺒﱡﻮن‬
Dünya hayatını ahiretin üzerine ِ‫ْاﻟ َﺤﯿَﺎة َ اﻟﺪﱡ ْﻧﯿَﺎ َﻋﻠَﻰ ْاﻵَ ِﺧ َﺮة‬
Allah’ın yolundan alıkoyuyorlar ِ�‫ﺳﺒِﯿ ِﻞ ﱠ‬ َ ‫ﺼﺪﱡونَ َﻋ ْﻦ‬ ُ َ‫َوﯾ‬
Onun eğri/çelişkili (olmasını) isterler ‫َو َﯾ ْﺒﻐُﻮﻧَ َﮭﺎ ِﻋ َﻮ ًﺟﺎ‬
İşte onlar uzak bir sapıklık içerisindedirler (3) ‫ﺿ َﻼ ٍل َﺑ ِﻌﯿ ٍﺪ‬ َ ‫أُوﻟَ ِﺌ َﻚ ِﻓﻲ‬
Biz hiçbir peygamber göndermedik ‫ﺳﻮ ٍل‬ ُ ‫ﺳ ْﻠﻨَﺎ ِﻣ ْﻦ َر‬ َ ‫َو َﻣﺎ أ َ ْر‬
Ancak qavminin lisanı üzere gönderdik ‫ﺎن ﻗَ ْﻮ ِﻣ ِﮫ‬ ِ ‫ﺴ‬ َ ‫ِإ ﱠﻻ ِﺑ ِﻠ‬
Onlara açık olsun diye ‫ِﻟﯿُ َﺒ ِﯿّﻦَ ﻟَ ُﮭ ْﻢ‬
Allah dilediğini dalalete düşürür ‫�ُ َﻣ ْﻦ ﯾَﺸَﺎ ُء‬ ‫ﻀ ﱡﻞ ﱠ‬ ِ ُ‫ﻓَﯿ‬
Dilediğini hidayete erdirir ‫َوﯾَ ْﮭﺪِي َﻣ ْﻦ ﯾَﺸَﺎ ُء‬
O aziz ve hakimdir (4) ‫ﯾﺰ ْاﻟ َﺤ ِﻜﯿ ُﻢ‬ ُ ‫َو ُھ َﻮ ْاﻟ َﻌ ِﺰ‬
Muhakkak Musa’yı ayetlerimiz ile gönderdik ‫ﺳﻰ ِﺑﺂ َ َﯾﺎ ِﺗﻨَﺎ‬ َ ‫ﺳ ْﻠﻨَﺎ ُﻣﻮ‬ َ ‫َوﻟَﻘَ ْﺪ أ َ ْر‬
Sen qavmini çıkart (diye) ‫أ َ ْن أ َ ْﺧ ِﺮجْ ﻗَ ْﻮ َﻣ َﻚ‬
Karanlıklardan aydınlığa ‫ﻮر‬ِ ‫ت ِإﻟَﻰ اﻟﻨﱡ‬ ِ ‫اﻟﻈﻠُ َﻤﺎ‬ ‫ِﻣﻦَ ﱡ‬
Onlara Allah’ın günlerini hatırlat ِ� ‫َوذَ ِ ّﻛ ْﺮ ُھ ْﻢ ِﺑﺄَﯾ ِﱠﺎم ﱠ‬
Muhakkak bunda ayetler vardır ‫ت‬ٍ ‫إِ ﱠن ﻓِﻲ ذَ ِﻟ َﻚ َﻵَﯾَﺎ‬
Tüm sabredenler ve şükredenler için (5) ‫ﻮر‬ ٍ ‫ﺷ ُﻜ‬ َ ‫ﱠﺎر‬ ٍ ‫ﺻﺒ‬ َ ‫ِﻟ ُﻜ ِّﻞ‬
O zaman (hatırla) ‫َو ِإ ْذ‬
Dedi; Musa ‫ﺳﻰ‬ َ ‫ﻗَﺎ َل ُﻣﻮ‬
Qavmine ‫ِﻟﻘَ ْﻮ ِﻣ ِﮫ‬
Allah’ın üzerinize olan ni’metini hatırlayın ‫�ِ َﻋﻠَ ْﯿ ُﻜ ْﻢ‬ ‫ا ْذ ُﻛ ُﺮوا ﻧِ ْﻌ َﻤﺔَ ﱠ‬
O zaman hatırla sizi kurtarmıştık َ‫ﻋ ْﻮن‬ َ ‫ِإ ْذ أ َ ْﻧ َﺠﺎ ُﻛ ْﻢ ِﻣ ْﻦ آ َ ِل ِﻓ ْﺮ‬
Fir’avn hanedanından ِ ‫ﺳﻮ َء ْاﻟﻌَﺬَا‬
‫ب‬ ُ ‫ﺴﻮ ُﻣﻮﻧَ ُﻜ ْﻢ‬ ُ َ‫ﯾ‬
Çocuklarınızı boğazlıyorlar ‫َوﯾُﺬَ ِﺑّ ُﺤﻮنَ أ َ ْﺑﻨَﺎ َء ُﻛ ْﻢ‬
Kadınlarınızı hayatta bırakıyorlardı ‫ﺴﺎ َء ُﻛ ْﻢ‬ َ ِ‫َو َﯾ ْﺴﺘ َ ْﺤﯿُﻮنَ ﻧ‬
İşte bunda rabbinizden bir imtihan vardı (6) ‫َوﻓِﻲ ذَ ِﻟ ُﻜ ْﻢ ﺑَ َﻼ ٌء ِﻣ ْﻦ َرﺑِّ ُﻜ ْﻢ َﻋ ِﻈﯿ ٌﻢ‬
O zaman (hatırla) rabbiniz şöyle buyurmuştu ‫َو ِإ ْذ ﺗَﺄَذﱠنَ َرﺑﱡ ُﻜ ْﻢ‬
Eğer şükrederseniz ‫ﺷ َﻜ ْﺮﺗ ُ ْﻢ‬ َ ‫ﻟَﺌِ ْﻦ‬
Arttıracağım ‫َﻷ َ ِزﯾﺪَﻧﱠ ُﻜ ْﻢ‬
Eğer küfrederseniz ‫َوﻟَﺌِ ْﻦ َﻛﻔَ ْﺮﺗ ُ ْﻢ‬
Muhakkak azabım şiddetlidir (7) ٌ ‫ﺸﺪِﯾﺪ‬ َ َ‫ِإ ﱠن َﻋﺬَا ِﺑﻲ ﻟ‬
Musa dedi ‫ﺳﻰ‬ َ ‫َوﻗَﺎ َل ُﻣﻮ‬
Eğer küfrederseniz ‫إِ ْن ﺗ َ ْﻜﻔُ ُﺮوا‬
Siz ve yeryüzündekilerin tamamı ‫ض َﺟ ِﻤﯿﻌًﺎ‬ ِ ‫أ َ ْﻧﺘ ُ ْﻢ َو َﻣ ْﻦ ﻓِﻲ ْاﻷ َ ْر‬
Allah sizin (imanınızdan) müstağnidir (8) ٌ ‫ﻲ َﺣ ِﻤﯿﺪ‬ ‫�َ ﻟَﻐَ ِﻨ ﱞ‬ ‫ﻓَﺈ ِ ﱠن ﱠ‬
Size gelmedi mi? ‫أَﻟَ ْﻢ ﯾَﺄْﺗِ ُﻜ ْﻢ‬
Sizden öncekilerin haberi ‫ﻧَﺒَﺄ ُ اﻟﱠﺬِﯾﻦَ ِﻣ ْﻦ ﻗَ ْﺒ ِﻠ ُﻜ ْﻢ‬
Nuh, Ad, Semud qavminin َ‫ﻗَ ْﻮ ِم ﻧُﻮحٍ َو َﻋﺎ ٍد َوﺛ َ ُﻤﻮد‬
Ve ondan sonra gelenlerin ‫َواﻟﱠﺬِﯾﻦَ ِﻣ ْﻦ ﺑَ ْﻌ ِﺪ ِھ ْﻢ‬
Onları Allahtan başkası bilmez ُ� ‫َﻻ ﯾَ ْﻌﻠَ ُﻤ ُﮭ ْﻢ ِإ ﱠﻻ ﱠ‬
Onlara peygamberleri beyyineler ile gelmişti ‫ت‬ِ ‫ﺳﻠُ ُﮭ ْﻢ ِﺑ ْﺎﻟﺒَ ِﯿّﻨَﺎ‬ ُ ‫َﺟﺎ َءﺗْ ُﮭ ْﻢ ُر‬
Ellerini ağızlarına götürdüler ‫ﻓَ َﺮدﱡوا أ َ ْﯾ ِﺪ َﯾ ُﮭ ْﻢ ِﻓﻲ أ َ ْﻓ َﻮا ِھ ِﮭ ْﻢ‬
Dediler ‫َوﻗَﺎﻟُﻮا‬
Şüphesiz biz küfrettik ‫ِإﻧﱠﺎ َﻛﻔَ ْﺮﻧَﺎ‬
Kendisi ile gönderildiğiniz şeye ‫ِﺑ َﻤﺎ أ ُ ْر ِﺳ ْﻠﺘ ُ ْﻢ ِﺑ ِﮫ‬
Muhakkak biz şüphe içerisindeyiz ‫َوإِﻧﱠﺎ ﻟَ ِﻔﻲ ﺷ ٍَّﻚ‬
Bizi davet ettiğin şeye şüpheliyiz (9) ‫ﺐ‬ ٍ ‫ﻋﻮﻧَﻨَﺎ ِإﻟَ ْﯿ ِﮫ ُﻣ ِﺮﯾ‬ ُ ‫ِﻣ ﱠﻤﺎ ﺗ َ ْﺪ‬
Dedi peygamberleri ‫ﺳﻠُ ُﮭ ْﻢ‬ ُ ‫ﺖ ُر‬ ْ َ‫ﻗَﺎﻟ‬
Allah hakkında şüphe mi duyuyorsunuz ‫�ِ ﺷ ﱞَﻚ‬ ‫أَﻓِﻲ ﱠ‬
Yeri ve göğü yaratan ‫ض‬ ِ ‫ت َو ْاﻷ َ ْر‬ ِ ‫ﺴ َﻤ َﺎوا‬ ‫ﺎط ِﺮ اﻟ ﱠ‬ ِ َ‫ﻓ‬
Sizi çağırıyor ‫ﻋﻮ ُﻛ ْﻢ‬ ُ ‫َﯾ ْﺪ‬
Günahlarınızı bağışlamak için ‫ِﻟﯿَ ْﻐ ِﻔ َﺮ ﻟَ ُﻜ ْﻢ ِﻣ ْﻦ ذُﻧُﻮﺑِ ُﻜ ْﻢ‬
Sizi belirli bir ecele kadar erteliyor ‫ﺴ �ﻤﻰ‬ َ ‫َوﯾُ َﺆ ِ ّﺧ َﺮ ُﻛ ْﻢ ِإﻟَﻰ أ َ َﺟ ٍﻞ ُﻣ‬
Dediler ‫ﻗَﺎﻟُﻮا‬
‫ِإ ْن أ َ ْﻧﺘ ُ ْﻢ ِإ ﱠﻻ ﺑَﺸ ٌَﺮ ِﻣﺜْﻠُﻨَﺎ‬
Siz bizim benzerimiz beşerden başka bir şey
değilsiniz
Engellemek (mi) istiyorsunuz ‫ﺼﺪﱡوﻧَﺎ‬ ُ َ ‫ﺗ ُ ِﺮﯾﺪُونَ أ َ ْن ﺗ‬
Babalarımızın taptıklarından ‫َﻋ ﱠﻤﺎ َﻛﺎنَ ﯾَ ْﻌﺒُﺪ ُ آَﺑَﺎ ُؤﻧَﺎ‬
Bize apaçık bir delil getirin (10) ‫ﯿﻦ‬ ٍ ِ‫ﺎن ُﻣﺒ‬ ٍ ‫ﻄ‬ َ ‫ﺴ ْﻠ‬ ُ ‫ﻓَﺄْﺗُﻮﻧَﺎ ِﺑ‬
Rasulleri onlara dedi ‫ﺳﻠُ ُﮭ ْﻢ‬ ُ ‫ﺖ ﻟَ ُﮭ ْﻢ ُر‬ ْ َ‫ﻗَﺎﻟ‬
Biz sizin gibi bir beşerden başka bir şey değiliz ‫ِإ ْن ﻧ َْﺤ ُﻦ ِإ ﱠﻻ ﺑَﺸ ٌَﺮ ِﻣﺜْﻠُ ُﻜ ْﻢ‬
Fakat Allah َ� ‫َوﻟَ ِﻜ ﱠﻦ ﱠ‬
Allah kullarından dilediğine lütufta bulunur ‫ﯾَ ُﻤ ﱡﻦ َﻋﻠَﻰ َﻣ ْﻦ ﯾَﺸَﺎ ُء ِﻣ ْﻦ ِﻋﺒَﺎ ِد ِه‬
Bizim için olmaz ‫َو َﻣﺎ َﻛﺎنَ ﻟَﻨَﺎ‬
Biz delil getirmemiz ‫ﺎن‬
ٍ ‫ﻄ‬ َ ‫ﺴ ْﻠ‬ ُ ِ‫أ َ ْن ﻧَﺄْﺗِﯿَ ُﻜ ْﻢ ﺑ‬
Allah’ın izni müstesna ِ�‫ِإ ﱠﻻ ِﺑﺈ ِ ْذ ِن ﱠ‬
Mü’minler Allah’a tevekkül etsinler (11) َ‫�ِ ﻓَ ْﻠﯿَﺘ َ َﻮ ﱠﻛ ِﻞ ْاﻟ ُﻤﺆْ ِﻣﻨُﻮن‬ ‫َو َﻋﻠَﻰ ﱠ‬
Bize noluyor da ‫َو َﻣﺎ ﻟَﻨَﺎ‬
Allah’a tevekkül etmiyoruz ِ� ‫أ َ ﱠﻻ ﻧَﺘ َ َﻮ ﱠﻛ َﻞ َﻋﻠَﻰ ﱠ‬
Allah bizi (hidayet) yolumuza yönlendirdi ‫ﺳﺒُﻠَﻨَﺎ‬ ُ ‫َوﻗَ ْﺪ َھﺪَاﻧَﺎ‬
‫ﺼ ِﺒ َﺮ ﱠن َﻋﻠَﻰ َﻣﺎ آَذَ ْﯾﺘ ُ ُﻤﻮﻧَﺎ‬ ْ َ‫َوﻟَﻨ‬
Sizin bize yaptığınız eziyetlere muhakkak ki
sabredeceğiz
Tevekkül edenler Allah’a tevekkül etsinler (12) َ‫�ِ ﻓَ ْﻠﯿَﺘ َ َﻮ ﱠﻛ ِﻞ ْاﻟ ُﻤﺘ َ َﻮ ِ ّﻛﻠُﻮن‬ ‫َو َﻋﻠَﻰ ﱠ‬
Kâfirler peygamberlerine dediler ‫ﺳ ِﻠ ِﮭ ْﻢ‬ُ ‫َوﻗَﺎ َل اﻟﱠﺬِﯾﻦَ َﻛﻔَ ُﺮوا ِﻟ ُﺮ‬
Sizi topraklarımızdan çıkaracağız ‫ﺿﻨَﺎ‬ ِ ‫ﻟَﻨُ ْﺨ ِﺮ َﺟﻨﱠ ُﻜ ْﻢ ِﻣ ْﻦ أ َ ْر‬
Veya ‫أ َ ْو‬
Yada bizim milletimize(dinimize) döneceksiniz ‫ﻟَﺘَﻌُﻮد ﱠُن ِﻓﻲ ِﻣﻠﱠ ِﺘﻨَﺎ‬
Rableri onlara vahyetti ‫ﻓَﺄ َ ْو َﺣﻰ ِإﻟَ ْﯿ ِﮭ ْﻢ َرﺑﱡ ُﮭ ْﻢ‬
Zalimleri helak edeceğiz (13) َ‫اﻟﻈﺎ ِﻟ ِﻤﯿﻦ‬ ‫َﻟﻨُ ْﮭ ِﻠ َﻜ ﱠﻦ ﱠ‬
Sizi onlardan sonra yerleştireceğiz ‫ض ِﻣ ْﻦ ﺑَ ْﻌ ِﺪ ِھ ْﻢ‬ َ ‫َوﻟَﻨُ ْﺴ ِﻜﻨَﻨﱠ ُﻜ ُﻢ ْاﻷ َ ْر‬
İşte bu benim makamımdan korkanlar içindir ‫ﺎﻣﻲ‬ ِ َ‫َﺎف َﻣﻘ‬ َ ‫ذَ ِﻟ َﻚ ِﻟ َﻤ ْﻦ ﺧ‬
Ve benim vaadimden (azabımdan) korkanlar
(içindir) (14) ‫َﺎف َو ِﻋﯿ ِﺪ‬ َ ‫َوﺧ‬
(peygamberler a Allah’tan) fetih istediler ‫َوا ْﺳﺘ َ ْﻔﺘ َ ُﺤﻮا‬
Bütün inatçı diktatörler kaybettiler (15) ‫ﱠﺎر َﻋ ِﻨﯿ ٍﺪ‬ ٍ ‫َﺎب ُﻛ ﱡﻞ َﺟﺒ‬ َ ‫َوﺧ‬
Cehennemin arkasından ‫ِﻣ ْﻦ َو َراﺋِ ِﮫ َﺟ َﮭﻨﱠ ُﻢ‬
İrinli su ile sulanacaklar (16) ‫ﺻﺪِﯾ ٍﺪ‬ َ ٍ‫َوﯾُ ْﺴﻘَﻰ ِﻣ ْﻦ َﻣﺎء‬
Onu yudumlar ُ‫ﻋﮫ‬ُ ‫َﯾﺘ َ َﺠ ﱠﺮ‬
Onu neredeyse yutamayacaklar(zorla yutacaklar) ُ‫َو َﻻ ﯾَ َﻜﺎد ُ ﯾُﺴِﯿﻐُﮫ‬
Ölüm her taraftan gelecek ٍ ‫َوﯾَﺄْﺗِﯿ ِﮫ ْاﻟ َﻤ ْﻮتُ ِﻣ ْﻦ ُﻛ ِّﻞ َﻣ َﻜ‬
‫ﺎن‬
O ölecek değildir ‫ﺖ‬ ٍ ّ‫َو َﻣﺎ ُھ َﻮ ِﺑ َﻤ ِﯿ‬
Ağır azabın arkasından (17) ‫ﯿﻆ‬ ٌ ‫اب َﻏ ِﻠ‬ ٌ َ ‫ﻋﺬ‬ َ ‫َو ِﻣ ْﻦ َو َراﺋِ ِﮫ‬
Rablerine küfredenlere gelince ‫َﻣﺜ َ ُﻞ اﻟﱠﺬِﯾﻦَ َﻛﻔَ ُﺮوا ِﺑ َﺮ ِﺑّ ِﮭ ْﻢ‬
Onların amelleri kum gibidir ‫أ َ ْﻋ َﻤﺎﻟُ ُﮭ ْﻢ َﻛ َﺮ َﻣﺎ ٍد‬
Onunla rüzgâr şiddetlendi ‫اﻟﺮﯾ ُﺢ‬ ّ ِ ‫ﱠت ِﺑ ِﮫ‬ ْ ‫ا ْﺷﺘَﺪ‬
Fırtınalı bir günde ٍ‫ﺎﺻﻒ‬ ِ ‫ﻓِﻲ ﯾَ ْﻮ ٍم َﻋ‬
Güç yetiremezler َ‫َﻻ ﯾَ ْﻘﺪ ُِرون‬
Kazandıkları şeyi elde etmeye ٍ‫َﻲء‬ْ ‫ﺴﺒُﻮا َﻋﻠَﻰ ﺷ‬ َ ‫ِﻣ ﱠﻤﺎ َﻛ‬
İşte bu ‫ذَ ِﻟ َﻚ‬
Uzak bir dalalettir (18) ُ ‫ُھ َﻮ اﻟﻀ َﱠﻼ ُل ْاﻟﺒَ ِﻌﯿﺪ‬
Görmedin mi? ‫أَﻟَ ْﻢ ﺗ َ َﺮ‬
Allah gökleri ve yeri haqq üzere yarattı
ِ ّ ‫ض ﺑِ ْﺎﻟ َﺤ‬
‫ﻖ‬ َ ‫ت َو ْاﻷ َ ْر‬ ِ ‫ﺴ َﻤ َﺎوا‬ ‫�َ َﺧﻠَﻖَ اﻟ ﱠ‬ ‫أ َ ﱠن ﱠ‬
Eğer dilerse giderir ‫ِإ ْن ﯾَﺸَﺄ ْ ﯾُ ْﺬ ِھ ْﺒ ُﻜ ْﻢ‬
Yeni bir halk getirir (19) ‫ﻖ َﺟﺪِﯾ ٍﺪ‬ ٍ ‫ت ِﺑﺨ َْﻠ‬ ِ ْ ‫َو َﯾﺄ‬
Bu Allah’a zor değildir (20) ‫ﯾﺰ‬ ٍ ‫�ِ ِﺑ َﻌ ِﺰ‬ ‫َو َﻣﺎ ذَ ِﻟ َﻚ َﻋﻠَﻰ ﱠ‬
Hepsi Allah’ın huzuruna çıktılar/çıkacaklar ‫َوﺑَ َﺮ ُزوا ِ ﱠ�ِ َﺟ ِﻤﯿﻌًﺎ‬
Zayıflar dediler ‫ﻀ َﻌﻔَﺎ ُء‬ ‫ﻓَﻘَﺎ َل اﻟ ﱡ‬
Büyüklenenlere ‫ِﻟﻠﱠﺬِﯾﻦَ ا ْﺳﺘ َ ْﻜ َﺒ ُﺮوا‬
Biz sizin takipçilerinizdik ‫إِﻧﱠﺎ ُﻛﻨﱠﺎ ﻟَ ُﻜ ْﻢ ﺗَﺒَﻌًﺎ‬
Siz bizden uzaklaştırabilir misiniz? ‫ﻓَ َﮭ ْﻞ أ َ ْﻧﺘ ُ ْﻢ ُﻣ ْﻐﻨُﻮنَ َﻋﻨﱠﺎ‬
Allah’ın azabından ِ� ‫ب ﱠ‬ ِ ‫ِﻣ ْﻦ َﻋﺬَا‬
Az bir şey de olsa ٍ‫َﻲء‬ ْ ‫ِﻣ ْﻦ ﺷ‬
Dediler ‫ﻗَﺎﻟُﻮا‬
Allah bize hidayet etseydi ُ�‫ﻟَ ْﻮ َھﺪَاﻧَﺎ ﱠ‬
Bizde size hidayet ederdik ‫ﻟَ َﮭﺪَ ْﯾﻨَﺎ ُﻛ ْﻢ‬
Bizim için birdir ‫ﺳ َﻮا ٌء َﻋﻠَ ْﯿﻨَﺎ‬ َ
Sızlansak da ‫أ َ َﺟ ِﺰ ْﻋﻨَﺎ‬
Veya ‫أ َ ْم‬
Sabretsek de ‫ﺻﺒَ ْﺮﻧَﺎ‬ َ
Bizim için bir kurtuluş yoktur (21) ‫ﯿﺺ‬ ٍ ‫َﻣﺎ ﻟَﻨَﺎ ِﻣ ْﻦ َﻣ ِﺤ‬
Şeytan dedi ‫ﺎن‬ُ ‫ﻄ‬ َ ‫ﺸ ْﯿ‬ ‫َوﻗَﺎ َل اﻟ ﱠ‬
İş hükme bağlandığı zaman ‫ﻲ ْاﻷ َ ْﻣ ُﺮ‬ َ ‫ﻀ‬ ِ ُ‫ﻟَ ﱠﻤﺎ ﻗ‬
Allah size va’d etti ‫ﻋﺪَ ُﻛ ْﻢ‬ َ ‫�َ َو‬ ‫إِ ﱠن ﱠ‬
Haqq (gerçek) va’di ‫ﻖ‬ِ ّ ‫َو ْﻋﺪَ ْاﻟ َﺤ‬
Ben de va’d ettim ‫َو َو َﻋ ْﺪﺗ ُ ُﻜ ْﻢ‬
Sonra va’dime muhalefet ettim ‫ﻓَﺄ َ ْﺧ َﻠ ْﻔﺘ ُ ُﻜ ْﻢ‬
Benim sizin üzerinize bir Sultan (güç/hakimiyet)
im yoktu ‫ﺎن‬
ٍ ‫ﻄ‬َ ‫ﺳ ْﻠ‬ ُ ‫َو َﻣﺎ َﻛﺎنَ ِﻟﻲ َﻋﻠَ ْﯿ ُﻜ ْﻢ ِﻣ ْﻦ‬
Davet ettiğim şey dışında ‫إِ ﱠﻻ أ َ ْن دَ َﻋ ْﻮﺗ ُ ُﻜ ْﻢ‬
Bana icabet ettiniz ‫ﻓَﺎ ْﺳﺘ َ َﺠ ْﺒﺘ ُ ْﻢ ِﻟﻲ‬
Beni kınamayın ‫ﻓَ َﻼ ﺗَﻠُﻮ ُﻣﻮ ِﻧﻲ‬
Kendi nefislerinizi kınayın ‫ﺴ ُﻜ ْﻢ‬ َ ُ‫َوﻟُﻮ ُﻣﻮا أ َ ْﻧﻔ‬
Be sie yardım edemem/kurtaramam ‫ﺼ ِﺮ ِﺧ ُﻜ ْﻢ‬ ْ ‫َﻣﺎ أَﻧَﺎ ِﺑ ُﻤ‬
Siz de bana yardım edemezsiniz/kurtaramazsınız ‫ﻲ‬
‫ﺼ ِﺮ ِﺧ ﱠ‬ ْ ‫َو َﻣﺎ أ َ ْﻧﺘ ُ ْﻢ ِﺑ ُﻤ‬
Bana ortak olduğunuz şeyi inkar ettim
ِ ‫إِ ِﻧّﻲ َﻛﻔَ ْﺮتُ ﺑِ َﻤﺎ أ َ ْﺷ َﺮ ْﻛﺘ ُ ُﻤ‬
‫ﻮن‬
Önceden ‫ِﻣ ْﻦ ﻗَ ْﺒ ُﻞ‬
Muhakkak zalimlere elim bir azab vardır (22) ‫اب أ َ ِﻟﯿ ٌﻢ‬ ٌ َ ‫ﻋﺬ‬ َ ‫اﻟﻈﺎ ِﻟ ِﻤﯿﻦَ ﻟَ ُﮭ ْﻢ‬ ‫ِإ ﱠن ﱠ‬
‫ﻋ ِﻤﻠُﻮا اﻟ ﱠ‬ َ ‫َوأ ُ ْد ِﺧ َﻞ اﻟﱠﺬِﯾﻦَ آ َ َﻣﻨُﻮا َو‬
İman edenler ve salih amel işleyenler
girdirilecektir ‫ت‬
ِ ‫ﺼﺎ ِﻟ َﺤﺎ‬
Altlarından ırmaklar akan cennete ُ ‫ت ﺗ َ ْﺠ ِﺮي ِﻣ ْﻦ ﺗ َ ْﺤ ِﺘ َﮭﺎ ْاﻷ َ ْﻧ َﮭ‬
‫ﺎر‬ ٍ ‫َﺟﻨﱠﺎ‬
Orada ebedi olarak kalacaklardır ‫ﺧَﺎ ِﻟﺪِﯾﻦَ ﻓِﯿ َﮭﺎ‬
Rablerinin izni ile ‫ِﺑﺈ ِ ْذ ِن َر ِﺑّ ِﮭ ْﻢ‬
Orada esenlik dilekleri ‘’selam’dır (23) ‫ﺳ َﻼ ٌم‬ َ ‫ﺗ َ ِﺤﯿﱠﺘ ُ ُﮭ ْﻢ ﻓِﯿ َﮭﺎ‬
Görmedin mi? ‫أَﻟَ ْﻢ ﺗ َ َﺮ‬
Allah nasıl misal veriyor ‫�ُ َﻣﺜ َ ًﻼ‬ ‫ب ﱠ‬ َ ‫ﺿ َﺮ‬ َ ‫ْﻒ‬ َ ‫َﻛﯿ‬
Temiz söz temiz bir ağaç gibidir َ ‫ﺸ َﺠ َﺮ ٍة‬
‫ط ِﯿّ َﺒ ٍﺔ‬ َ ‫ط ِﯿّ َﺒﺔً َﻛ‬ َ ً‫َﻛ ِﻠ َﻤﺔ‬
Kökü sabittir ‫ﺖ‬ٌ ِ‫ﺻﻠُ َﮭﺎ ﺛَﺎﺑ‬ ْ َ‫أ‬
Dalları gökyüzündedir (24) ‫ﺎء‬ ِ ‫ﺴ َﻤ‬ ‫ﻋ َﮭﺎ ﻓِﻲ اﻟ ﱠ‬ ُ ‫َوﻓَ ْﺮ‬
Her zaman meyvesi alınır ‫ﯿﻦ‬ٍ ‫ﺗُﺆْ ِﺗﻲ أ ُ ُﻛﻠَ َﮭﺎ ُﻛ ﱠﻞ ِﺣ‬
Rabbinin izni ile ‫ﺑِﺈ ِ ْذ ِن َر ِﺑّ َﮭﺎ‬
İnsanlara insanlar için misaller verir ‫ﺎس‬ ِ ‫�ُ ْاﻷ َ ْﻣﺜَﺎ َل ِﻟﻠﻨﱠ‬ ‫ب ﱠ‬ ُ ‫َوﯾَﻀ ِْﺮ‬
Umulur ki anarlar/hatırlarlar (25) َ‫ﻟَ َﻌﻠﱠ ُﮭ ْﻢ َﯾﺘَﺬَ ﱠﻛ ُﺮون‬
Kötü kelimenin misali ‫َو َﻣﺜ َ ُﻞ َﻛ ِﻠ َﻤ ٍﺔ َﺧﺒِﯿﺜ َ ٍﺔ‬
Kötü ağaç gibidir ‫ﺸ َﺠ َﺮةٍ َﺧ ِﺒﯿﺜ َ ٍﺔ‬ َ ‫َﻛ‬
Yeryüzünün üzerinde cüsselenmiş/yerden kökü
sökülmüş ‫ض‬ ِ ‫ق ْاﻷ َ ْر‬ ِ ‫ﺖ ِﻣ ْﻦ ﻓَ ْﻮ‬ ْ ‫اﺟﺘُﺜ ﱠ‬ ْ
Onun için qarar yoktur (26) ‫َﻣﺎ ﻟَ َﮭﺎ ِﻣ ْﻦ ﻗَ َﺮ ٍار‬
Allah sabit kılar ُ� ‫ﯾُﺜ َ ِﺒّﺖُ ﱠ‬
İman edenleri ‫اﻟﱠﺬِﯾﻦَ آ َ َﻣﻨُﻮا‬
Sabit bir söz ile ‫ﺖ‬ ِ ‫ِﺑ ْﺎﻟﻘَ ْﻮ ِل اﻟﺜﱠﺎ ِﺑ‬
Dünya hayatında ve ahiret hayatında ِ‫ﻓِﻲ ْاﻟ َﺤ َﯿﺎةِ اﻟﺪﱡ ْﻧ َﯿﺎ َوﻓِﻲ ْاﻵَ ِﺧ َﺮة‬
Allah zalimleri dalalete düşürür َ‫اﻟﻈﺎ ِﻟ ِﻤﯿﻦ‬ ‫�ُ ﱠ‬ ‫ﻀ ﱡﻞ ﱠ‬ ِ ُ‫َوﯾ‬
Allah dilediğini yapar (27) ‫�ُ َﻣﺎ ﯾَﺸَﺎ ُء‬ ‫َوﯾَ ْﻔﻌَ ُﻞ ﱠ‬
Sen görmedin mi? ‫أَﻟَ ْﻢ ﺗ َ َﺮ‬
Allah’ın nimetini değiştirenleri ‫ِإﻟَﻰ اﻟﱠﺬِﯾﻦَ َﺑﺪﱠﻟُﻮا ِﻧ ْﻌ َﻤﺔَ ﱠ‬
ِ�
İnkar ederek ‫ُﻛ ْﻔ ًﺮا‬
Kendi milletlerine helak yurdunu helal kıldılar (28) ‫ار ْاﻟﺒَ َﻮ ِار‬ َ َ‫َوأ َ َﺣﻠﱡﻮا ﻗَ ْﻮ َﻣ ُﮭ ْﻢ د‬
Onların yaslanacakları(yer) cehennemdir ‫ﺼﻠَ ْﻮﻧَ َﮭﺎ‬ ْ ‫َﺟ َﮭﻨﱠ َﻢ َﯾ‬
Ne kötü qarar (yeridir) (29) ‫ار‬ ُ ‫ﺲ ْاﻟﻘَ َﺮ‬ َ ْ‫َوﺑِﺌ‬
Allah’a eşler koştular ‫َو َﺟ َﻌﻠُﻮا ِ ﱠ�ِ أ َ ْﻧﺪَادًا‬
Yolundan çevirmek için ‫ﺳﺒِﯿ ِﻠ ِﮫ‬ َ ‫ﻀﻠﱡﻮا َﻋ ْﻦ‬ ِ ُ‫ِﻟﯿ‬
Deki faydalanın ‫ﻗُ ْﻞ ﺗ َ َﻤﺘﱠﻌُﻮا‬
Muhakkak sizin varış yeriniz cehennemedir (30) ‫ﺎر‬ ِ ‫ﯿﺮ ُﻛ ْﻢ ِإﻟَﻰ اﻟﻨﱠ‬ َ ‫ﺼ‬ ِ ‫ﻓَﺈ ِ ﱠن َﻣ‬
İman eden kullarıma söyle ‫ِي اﻟﱠﺬِﯾﻦَ آ َ َﻣﻨُﻮا‬ َ ‫ﻗُ ْﻞ ِﻟ ِﻌﺒَﺎد‬
Namaz kılanlara (söyle) َ ‫ﺼ َﻼة‬ ‫ﯾُ ِﻘﯿ ُﻤﻮا اﻟ ﱠ‬
Onlara verdiğimiz rızıqlardan inffaq ediyorlar ‫َوﯾُ ْﻨ ِﻔﻘُﻮا ِﻣ ﱠﻤﺎ َرزَ ْﻗﻨَﺎ ُھ ْﻢ‬
Gizli ve açık ً‫ِﺳ �ﺮا َو َﻋ َﻼﻧِﯿَﺔ‬
ْ
O gün gelmeden ‫ﻲ َﯾ ْﻮ ٌم‬ َ ِ‫ِﻣ ْﻦ ﻗَ ْﺒ ِﻞ أ َ ْن َﯾﺄﺗ‬
O günde alışveriş ve dostluk yoktur (31) ‫َﻻ ﺑَ ْﯿ ٌﻊ ِﻓﯿ ِﮫ َو َﻻ ِﺧ َﻼ ٌل‬
Allah gökleri ve yeri yaratandır َ ‫ت َو ْاﻷ َ ْر‬
‫ض‬ ِ ‫ﺴ َﻤ َﺎوا‬ ‫�ُ اﻟﱠﺬِي َﺧﻠَﻖَ اﻟ ﱠ‬ ‫ﱠ‬
Gökten suyu indirendir ‫ﺎء َﻣﺎ ًء‬ ِ ‫ﺴ َﻤ‬ ‫َوأ َ ْﻧﺰَ َل ِﻣﻦَ اﻟ ﱠ‬
Onunla meyveler çıkarandır ِ ‫ﻓَﺄ َ ْﺧ َﺮ َج ِﺑ ِﮫ ِﻣﻦَ اﻟﺜ ﱠ َﻤ َﺮا‬
‫ت‬
Size rızq olarak ‫ِر ْزﻗًﺎ ﻟَ ُﻜ ْﻢ‬
Gemileri sizin emrinize amade kıldı ‫ﺳ ﱠﺨ َﺮ ﻟَ ُﻜ ُﻢ ْاﻟﻔُ ْﻠ َﻚ‬ َ ‫َو‬
Denizde gitmesi için ‫ي ﻓِﻲ ْاﻟ َﺒ ْﺤ ِﺮ‬ َ ‫ِﻟﺘ َ ْﺠ ِﺮ‬
Onun emri ile ‫ﺑِﺄ َ ْﻣ ِﺮ ِه‬
Nehirleri de hizmetinize verdi (32) ‫ﺎر‬ َ ‫ﺳ ﱠﺨ َﺮ ﻟَ ُﻜ ُﻢ ْاﻷ َ ْﻧ َﮭ‬ َ ‫َو‬
Güneşi ve Ayı faydanıza sundu ‫ﺲ َو ْاﻟﻘَ َﻤ َﺮ‬ َ ‫ﺸ ْﻤ‬ ‫ﺳ ﱠﺨ َﺮ ﻟَ ُﻜ ُﻢ اﻟ ﱠ‬ َ ‫َو‬
Adet olduğu üzere ( seyreden güneş ay) ‫دَا ِﺋ َﺒﯿ ِْﻦ‬
َ ‫ﺳ ﱠﺨ َﺮ ﻟَ ُﻜ ُﻢ اﻟﻠﱠ ْﯿ َﻞ َواﻟﻨﱠ َﮭ‬
Geçti ve gündüzü ( yaşamınıza faydalı olsun
duyuyor) size amade kıldı (33) ‫ﺎر‬ َ ‫َو‬
Size verdi ‫َوآَﺗَﺎ ُﻛ ْﻢ‬
Ondan istediğiniz her şeyi ُ‫ﺳﺄ َ ْﻟﺘ ُ ُﻤﻮه‬ َ ‫ِﻣ ْﻦ ُﻛ ِّﻞ َﻣﺎ‬
Allah’ın nimetlerini saymak (isteseniz) ِ�‫َو ِإ ْن ﺗَﻌُﺪﱡوا ﻧِ ْﻌ َﻤﺔَ ﱠ‬
Sayamazsınız ‫ﺼﻮھَﺎ‬ ُ ‫َﻻ ﺗ ُ ْﺤ‬
Muhakkak insan َ‫ﺴﺎن‬ َ ‫اﻹ ْﻧ‬ ِ ْ ‫إِ ﱠن‬
Zalim ve nankördür (34) ‫ﺎر‬ ٌ ‫ﻈﻠُﻮ ٌم َﻛﻔﱠ‬ َ َ‫ﻟ‬
O zaman (hatırla) ibrâhim dedi ‫َو ِإ ْذ ﻗَﺎ َل ِإﺑ َْﺮا ِھﯿ ُﻢ‬
Rabbim bu (beldeyi) emin belde kıl ‫اﺟﻌَ ْﻞ َھﺬَا ْاﻟﺒَﻠَﺪَ آ َ ِﻣﻨًﺎ‬ ْ ِ ّ‫َرب‬
Beni ve oğullarını uzak tut ‫ﻲ‬‫اﺟﻨُ ْﺒﻨِﻲ َوﺑَﻨِ ﱠ‬ ْ ‫َو‬
Putlara tapmaktan (35) ‫َﺎم‬ َ ‫ﺻﻨ‬ ْ َ ‫أ َ ْن ﻧَ ْﻌﺒُﺪَ ْاﻷ‬
Rabbim ِ ّ‫َرب‬
ً ِ‫ﺿﻠَ ْﻠﻦَ َﻛﺜ‬ ْ َ ‫إِﻧﱠ ُﮭ ﱠﻦ أ‬
Onlar insanlardan pek çoğunu dalalete
düşürdüler ‫ﺎس‬ ِ ‫ﯿﺮا ِﻣﻦَ اﻟﻨﱠ‬
Kim bana tabi olursa ‫ﻓَ َﻤ ْﻦ ﺗَﺒِﻌَﻨِﻲ‬
O bendendir ‫ﻓَﺈِﻧﱠﮫُ ِﻣ ِﻨّﻲ‬
Kim bana isyan ederse ‫ﺼﺎ ِﻧﻲ‬ َ ‫َو َﻣ ْﻦ َﻋ‬
Sen gaffur ve rahimsin (36) ‫ﻮر َر ِﺣﯿ ٌﻢ‬ ٌ ُ‫ﻓَﺈِﻧﱠ َﻚ َﻏﻔ‬
Ey rabbimiz ‫َرﺑﱠﻨَﺎ‬
Ben zurriyyetimi yerleştirdim ‫ِإ ِﻧّﻲ أ َ ْﺳ َﻜ ْﻨﺖُ ِﻣ ْﻦ ذُ ِ ّرﯾﱠﺘِﻲ‬
Ziraat olmayan bir vadiye ‫ﻏﯿ ِْﺮ ذِي زَ ْرع‬ َ ‫ِﺑ َﻮا ٍد‬
Haram evinin yanında ‫ِﻋ ْﻨﺪَ ﺑَ ْﯿﺘِ َﻚ ْاﻟ ُﻤ َﺤ ﱠﺮ ِم‬
Rabbimiz ‫َرﺑﱠﻨَﺎ‬
Namaz kılmaları için َ ‫ﺼ َﻼة‬ ‫ِﻟﯿُ ِﻘﯿ ُﻤﻮا اﻟ ﱠ‬
İnsanlardan onlara (meyleden) gönüller kıl ‫ﺎس‬ِ ‫ﺎﺟ َﻌ ْﻞ أ َ ْﻓﺌِﺪَة ً ِﻣﻦَ اﻟﻨﱠ‬ ْ َ‫ﻓ‬
Onlara meylediyor ‫ﺗ َ ْﮭ ِﻮي ِإﻟَ ْﯿ ِﮭ ْﻢ‬
Onları meyveler ile rızqlandir ‫ت‬ِ ‫ار ُز ْﻗ ُﮭ ْﻢ ِﻣﻦَ اﻟﺜ ﱠ َﻤ َﺮا‬ ْ ‫َو‬
Umulur ki şükrederler (37) َ‫ﻟَ َﻌﻠﱠ ُﮭ ْﻢ ﯾَ ْﺸ ُﻜ ُﺮون‬
Rabbimiz ‫َرﺑﱠﻨَﺎ‬
Sen biliyorsun ‫إِﻧﱠ َﻚ ﺗ َ ْﻌﻠَ ُﻢ‬
Gizlediklerimizi ve açığa vurduğumuzu ‫َﻣﺎ ﻧُ ْﺨ ِﻔﻲ َو َﻣﺎ ﻧُ ْﻌ ِﻠ ُﻦ‬
Allah’a hiçbirşey gizli kalmaz ْ ‫�ِ ِﻣ ْﻦ ﺷ‬
ٍ‫َﻲء‬ ‫َو َﻣﺎ َﯾ ْﺨﻔَﻰ َﻋﻠَﻰ ﱠ‬
Yerde ve gökte (38) ‫ﺎء‬ِ ‫ﺴ َﻤ‬ ‫ض َو َﻻ ِﻓﻲ اﻟ ﱠ‬ ِ ‫ِﻓﻲ ْاﻷ َ ْر‬
Hamd Allah'a dır ِ�‫ْاﻟ َﺤ ْﻤﺪُ ِ ﱠ‬
Bana veren ‫َﺐ ِﻟﻲ‬ َ ‫اﻟﱠﺬِي َوھ‬
Yaşlılığıma rağmen ‫َﻋﻠَﻰ ْاﻟ ِﻜ َﺒ ِﺮ‬
İsmail ve ịshaq'ı َ‫إِ ْﺳ َﻤﺎ ِﻋﯿ َﻞ َوإِ ْﺳ َﺤﺎق‬
Şüphesiz rabbim ‫ِإ ﱠن َر ِﺑّﻲ‬
Duayı işitendir (39) ‫ﺎء‬ ِ ‫ﺴ ِﻤﯿ ُﻊ اﻟﺪﱡ َﻋ‬ َ َ‫ﻟ‬
Rabbim beni kıl ‫اﺟﻌَ ْﻠﻨِﻲ‬ ْ ِ ّ‫َرب‬
Namazı kılan ِ‫ﺼ َﻼة‬ ‫ﯿﻢ اﻟ ﱠ‬ َ ‫ُﻣ ِﻘ‬
Zürriyetimden ‫َو ِﻣ ْﻦ ذُ ِ ّرﯾﱠﺘِﻲ‬
Rabbimiz ‫َرﺑﱠﻨَﺎ‬
Duamı kabul et (40) ‫ﺎء‬ ِ ‫َوﺗَﻘَﺒ ْﱠﻞ د ُ َﻋ‬
Rabbim beni bağışla ‫َرﺑﱠﻨَﺎ ا ْﻏ ِﻔ ْﺮ ِﻟﻲ‬
Ve anne babamı ‫ي‬‫َو ِﻟ َﻮا ِﻟﺪَ ﱠ‬
Ve mu'minleri َ‫َو ِﻟ ْﻠ ُﻤﺆْ ِﻣﻨِﯿﻦ‬
Hesabın görüleceği gün (41) ‫ﺎب‬ ُ ‫ﺴ‬ َ ‫ﯾَ ْﻮ َم ﯾَﻘُﻮ ُم ْاﻟ ِﺤ‬
Allah'i gafil sanma ‫�َ ﻏَﺎﻓِ ًﻼ‬ ‫ﺴ َﺒ ﱠﻦ ﱠ‬ َ ‫َو َﻻ ﺗ َ ْﺤ‬
Zalimlerin yaptıklarından gafil sanma َ‫اﻟﻈﺎ ِﻟ ُﻤﻮن‬ ‫َﻋ ﱠﻤﺎ ﯾَ ْﻌ َﻤ ُﻞ ﱠ‬
(Allah) onları erteliyor ‫ِإﻧﱠ َﻤﺎ ﯾُ َﺆ ِ ّﺧ ُﺮ ُھ ْﻢ‬
Gözlerin (fal taşı gibi açılıp) belireceği gün (42) ‫ﺎر‬ُ ‫ﺼ‬ َ ‫َﺺ ﻓِﯿ ِﮫ ْاﻷ َ ْﺑ‬ ُ ‫ِﻟ َﯿ ْﻮ ٍم ﺗ َ ْﺸﺨ‬
Başlarını dikerek koşarlar ‫ُﻣ ْﮭ ِﻄ ِﻌﯿﻦَ ُﻣ ْﻘ ِﻨ ِﻌﻲ ُر ُءو ِﺳ ِﮭ ْﻢ‬
Gözleri kendi taraflarına dönmez ‫ط ْﺮﻓُ ُﮭ ْﻢ‬ َ ‫َﻻ ﯾَ ْﺮﺗَﺪﱡ إِﻟَ ْﯿ ِﮭ ْﻢ‬
Gönülleri bişiy (43) ‫َوأ َ ْﻓﺌِﺪَﺗ ُ ُﮭ ْﻢ ھ ََﻮا ٌء‬
İnsanları uyar َ ‫َوأ َ ْﻧﺬ ِِر اﻟﻨﱠ‬
‫ﺎس‬
Azabın geleceği günden ُ َ‫ﯾَ ْﻮ َم ﯾَﺄْﺗِﯿ ِﮭ ُﻢ ْاﻟﻌَﺬ‬
‫اب‬
Zalimler derler ‫ظﻠَ ُﻤﻮا‬ َ َ‫ﻓَﯿَﻘُﻮ ُل اﻟﱠﺬِﯾﻦ‬
Rabbimiz bizi ertele ‫َرﺑﱠﻨَﺎ أ َ ِ ّﺧ ْﺮﻧَﺎ‬
Yakın bir ecele kadar ‫ﺐ‬ٍ ‫إِﻟَﻰ أ َ َﺟ ٍﻞ ﻗَ ِﺮﯾ‬
Davetine icabet edelim ‫ﻧُ ِﺠﺐْ دَﻋ َْﻮﺗ َ َﻚ‬
Rasullere tabi olalım ‫ﺳ َﻞ‬ ُ ‫اﻟﺮ‬ ‫َوﻧَﺘﱠﺒِﻊِ ﱡ‬
Siz önceden de yemin etmemismiydiniz ‫ﺴ ْﻤﺘ ُ ْﻢ ِﻣ ْﻦ ﻗَ ْﺒ ُﻞ‬ َ ‫أ َ َوﻟَ ْﻢ ﺗ َ ُﻜﻮﻧُﻮا أ َ ْﻗ‬
Size yok oluş yoktur (44) ‫َﻣﺎ ﻟَ ُﻜ ْﻢ ِﻣ ْﻦ زَ َوا ٍل‬
Siz meskenlerde iskan oldunuz (yerleşiniz) ‫ﺴﺎ ِﻛ ِﻦ‬ َ ‫ﺳ َﻜ ْﻨﺘ ُ ْﻢ ﻓِﻲ َﻣ‬ َ ‫َو‬
Nefislerine zulmedenlerin ‫ﺴ ُﮭ ْﻢ‬ َ ُ‫ظﻠَ ُﻤﻮا أ َ ْﻧﻔ‬ َ َ‫اﻟﱠﺬِﯾﻦ‬
Size açıklandı onlara nasıl yaptığımız ‫ْﻒ ﻓَﻌَ ْﻠﻨَﺎ ﺑِ ِﮭ ْﻢ‬ َ ‫َوﺗَﺒَﯿﱠﻦَ ﻟَ ُﻜ ْﻢ َﻛﯿ‬
Size misaller verdik (45) ‫ﺿ َﺮ ْﺑﻨَﺎ ﻟَ ُﻜ ُﻢ ْاﻷ َ ْﻣﺜَﺎ َل‬ َ ‫َو‬
Onlar tuzak kurdular ‫َوﻗَ ْﺪ َﻣ َﻜ ُﺮوا‬
(Allah da) onlara tuzak kurdu ‫َﻣ ْﻜ َﺮ ُھ ْﻢ‬
Onların tuzakları allah katında (malumdur) ‫�ِ َﻣ ْﻜ ُﺮ ُھ ْﻢ‬ ‫َو ِﻋ ْﻨﺪَ ﱠ‬
Tuzakları olsada ‫َو ِإ ْن َﻛﺎنَ َﻣ ْﻜ ُﺮ ُھ ْﻢ‬
Dağları yerinden oynatacak (46) ‫ِﻟﺘ َ ُﺰو َل ِﻣ ْﻨﮫُ ْاﻟ ِﺠﺒَﺎ ُل‬
Allah'ı va'dine muhalif sanmayın ‫ﻒ َو ْﻋ ِﺪ ِه‬ َ ‫�َ ُﻣ ْﺨ ِﻠ‬ ‫ﺴﺒَ ﱠﻦ ﱠ‬ َ ‫ﻓَ َﻼ ﺗ َ ْﺤ‬
Ve resûlünü ُ‫ﺳﻠَﮫ‬
ُ ‫ُر‬
Allah yüce ve intikam sahibidir (47) ‫ﯾﺰ ذُو ا ْﻧ ِﺘﻘَ ٍﺎم‬ ٌ ‫�َ َﻋ ِﺰ‬ ‫ِإ ﱠن ﱠ‬
O gün yer değiştirilir ‫ض‬ ُ ‫ﯾَ ْﻮ َم ﺗُﺒَﺪﱠ ُل ْاﻷ َ ْر‬
Başka bir yere, ve gökte ُ‫ﺴ َﻤ َﻮات‬ ‫ض َواﻟ ﱠ‬ ِ ‫َﻏﯿ َْﺮ ْاﻷ َ ْر‬
Tek ve kahredici allah'n huzuruna çıkarlar (48) ‫ﺎر‬ ِ ‫اﺣ ِﺪ ْاﻟﻘَ ﱠﮭ‬ ِ ‫َو َﺑ َﺮ ُزوا ِ ﱠ�ِ ْاﻟ َﻮ‬
O gün günahkarları görürsün ‫َوﺗ َ َﺮى ْاﻟ ُﻤ ْﺠ ِﺮ ِﻣﯿﻦَ ﯾَ ْﻮ َﻣﺌِ ٍﺬ‬
Zincirlere vurulmuş olarak (49) ‫ﺻﻔَﺎ ِد‬ ْ َ ‫ُﻣﻘَ ﱠﺮﻧِﯿﻦَ ﻓِﻲ ْاﻷ‬
Gömlekleri katrandandır ٍ ‫ﺳ َﺮا ِﺑﯿﻠُ ُﮭ ْﻢ ِﻣ ْﻦ ﻗَ ِﻄ َﺮ‬
‫ان‬ َ
Ve yüzleri ateş ile kaplanır (50) ‫ﺎر‬ ُ ‫َوﺗ َ ْﻐﺸَﻰ ُو ُﺟﻮ َھ ُﮭ ُﻢ اﻟﻨﱠ‬
Allahın cezalandırması için ُ�‫ي ﱠ‬ َ ‫ِﻟﯿَ ْﺠ ِﺰ‬
Her nefsi kazandığı ile ‫ﺖ‬ ْ ‫ﺴ َﺒ‬ َ ‫ُﻛ ﱠﻞ ﻧَ ْﻔ ٍﺲ َﻣﺎ َﻛ‬
Allah hesabı hızlı olandır (51) ‫ب‬ ِ ‫ﺴﺎ‬ َ ‫ﺳ ِﺮﯾ ُﻊ ْاﻟ ِﺤ‬ َ َ� ‫ِإ ﱠن ﱠ‬
Bu insanlara bir açıklama ‫ﺎس‬ ِ ‫غ ِﻟﻠﻨﱠ‬ ٌ ‫َھﺬَا ﺑَ َﻼ‬
Onunla uyarılmaları için ‫َو ِﻟﯿُ ْﻨﺬَ ُروا ِﺑ ِﮫ‬
Onlar bilsinler diye ‫َو ِﻟ َﯿ ْﻌﻠَ ُﻤﻮا‬
O tek bir ilâhdır ٌ‫اﺣﺪ‬ ِ ‫أَﻧﱠ َﻤﺎ ُھ َﻮ إِﻟَﮫٌ َو‬
Akıl sahiplerinin zikretmeleri için ِ ‫َو ِﻟﯿَﺬﱠ ﱠﻛ َﺮ أُوﻟُﻮ ْاﻷ َ ْﻟﺒَﺎ‬
(52) ‫ب‬

You might also like