You are on page 1of 66

Fak!rl!k ve zeng!nl!k üzer!ne had!sler ve deneme - heptabase g!r!ld!

FAKİRLİK VE ZENGİNLİKLE İLGLİ HADİSLER ÜZERİNE BİR DENEME

Manev" Stratej"ler Ekonom"k Notlar - Heptabase g"r"ld" Para Kazanma Stratej"ler"! -


Heptabase g"r"ld"

Yrd. Doç. Dr. Saffet SANCAKLI

İslâm d"n", dünya ve âh"ret denges"n"n kurulmasını "ster, tek taraflı olarak ne sadece
dünyayı, ne de sadece âh"ret" düşünür. Ah"ret "ç"n dünyanın terk ed"lmes"ne karşı olduğu
g"b", dünya "ç"n âh"ret"n terk ed"lmes"ne de karşıdır. Her "k"s"ne de gereken önem" vermekte
ve her "k" dünya "ç"n "nsanın çalışmasını "stemekted"r. Dünya çalışma ve yorulma yer" olup,
ah"ret "se dünyada yapılanların karşılığının, yan" mükafaat ve cezânın görüldüğü yerd"r,
orada çalışma yoktur. Hz. Peygamber müslümanların mânen olduğu g"b", maddeten de
güçlü olmalarını ve "lerlemeler"n" "stemekted"r. İslam d"n" tembell"ğ" ve uyuşukluğu kabul
etmed"ğ" g"b", aks"ne o, d"nam"zm" ve aks"yoner olmayı tavs"ye etmekted"r. Bugün İslâm
dünyasının dünya konjönktürü "çer"s"nde ez"lm"şl"ğ"n"n ve ger" kalmışlığının köken"nde
İslâm’ın ben"msemed"ğ" ve bazı müslümanlar tarafından yanlış anlaşılan fak"rl"k anlayışının
olup olmadığı c"dd" manada araştırılmalıdır.

Fak"rl"ğ" ve yoksulluğu esas alan, fak"rl"ğ" öven ve fak"rl"ğ"n zeng"nl"ğe karşı üstün olduğunu
öngören b"r d"n veya b"r "deoloj" (dünya görüşü) düşünel"m. Bu durumda dünya üzer"nde
yaşayan bu d"n ve "deoloj" mensuplarının karşılaşacağı problemler" ve sorunları göz önüne
get"rel"m. Öncel"kle böyle b"r m"llet"n, dünya m"lletler"ne karşı ayakta durması mümkün
değ"ld"r. Böyle b"r d"n"n mensupları sürekl" başkalarına muhtaç olacak, başkalarına el
açacak, sefâlet "çer"s"nde onur ve şahs"yet"n" koruyamaz b"r halde yaşamaya mahkum
olacaktır. Böyle b"r toplum s"yasî, askerî, ekonom"k ve kültürel bağımsızlığını
koruyamayacağı g"b" başka m"lletler"n hegemonyasına g"recek ve başkalarının es"r" ve
köles" olacaktır. Aynı zamanda namus ve "ffet"n" de koruyamayacak, d"n"n gerekler"n" de
yer"ne get"remeyecekt"r. Köle ve es"r b"r toplum oluşturmak "steyen"n, fak"rl"ğ" esas alan b"r
dünya görüşü oluşturması yeterl"d"r. Çünkü b"r m"llet"n fak"r ve yoksul olması demek
başkalarının boyunduruğu altına g"rmes" ve köle toplum olması demekt"r. Dolayısıyla
özgürlüğü ve bağımsızlığı savunan evrensel ve fıtrat d"n" olan İslâm d"n"n"n böyle b"r hayat
felsefes"n" kabul etmes" ve mensuplarına böyle b"r olumsuzluğu öngörmes" düşünülemez.
Ancak İslâm d"n"n" yanlış anlayan bazı çevreler, fak"rl"ğ"n övülmes", zeng"nl"ğ"n yer"lmes"
konusunda gerçeklerle bağdaşmayan tutarsız ve asılsız bazı görüş ve yorumlar "ler"
sürmüşlerd"r. Onların bu tür yanlış görüş ve yorumlarını İslâm’a maletmeğe k"msen"n hakkı
yoktur.

1
Günümüzde Peygamber’"n anlaşılması konusunda mevcut olan yanlışlardan b"r" de,
Hz.Peygamber’"n, hayatı boyunca fak"r, yoksul ve muhtaç b"r k"ş" olarak ve h"ç zeng"nl"k
yüzü görmem"ş, varlık sah"b" olmamış, sürekl" madd" sıkıntı "ç"nde yaşamış b"r "nsan g"b"
göster"lm"ş olmasıdır k", bu, tar"h" gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Te’v"l ve tefs"re muhtaç
bazı had"slerden -zâh"r ve lafızlarına bakılarak- veya bazı uydurma had"sler esas alınarak
fak"rl"ğ"n zeng"nl"kten efdâl olduğu görüşünü çıkaranlar olmuştur. Bunun net"ces"nde
sosyal b"r problem olan fak"rl"k "le İslâm özdeşleşt"r"lmeğe çalışılmıştır. Özell"kle bu
görüşler" sûf"ler"n daha çok savundukları gözlenmekted"r.

Bu makalem"zde fak"rl"k ve zeng"nl"kle "lg"l" bell" başlı had"sler"n kr"t"ğ"n" yapmağa


çalışacağız. Hz.Peygamber’"n ömrü boyunca fak"rl"k ve zeng"nl"kle olan "l"şk"s"n", fak"rl"ğe
karşı olan tutumunu ve fak"rl"ğ"n üstün olup olmadığını ortaya koymaya çalışacağız.

I-Fak"rl"kle İlg"l" Had"sler

Kaynaklarda k"mlere fak"r ve m"sk"n den"leceğ" konusunda çeş"tl" tanımlar yapıla gelm"şt"r.
Bu konuda farklı görüşler olsa da genel olarak n"sab m"ktarı malı olmayan ve aslî
"ht"yaçlarını karşılayamayan k"mselere fak"r, h"ç malı olmayan ve d"lenmek zorunda kalan
k"mselere de m"sk"n den"leceğ" "fade ed"lm"şt"r. [1] Bu duruma göre m"sk"nler, fak"rlerden
daha muhtaç durumda olan k"ş"lerd"r.

İster bâtıl d"nlerde olsun "sterse semâvî d"nlerde olsun "nsanları fak"rl"ğe çağıran, fak"rl"ğ"
öven ve takd"s eden k"mseler olmuştur. Z"ra fak"rl"k –onların "dd"alarına göre- vücuda
ez"yet "ç"n b"r sebept"r. Vücuda ez"yet "se ruhun yücelmes"ne ves"led"r. Bu düşünce H"nd
fak"r"zm", İran man"ha"zm", Hrıst"yan ruhbanlığı g"b", müslümanların hayatta temas ett"kler"
d"nlerden, İslâm kültürüne karışmış ve onun duruluğunu bozmuş olan yabancı kültürler"n
tes"r" "le bazı müslüman mutasavvıfların arasında da yayılmıştır. [2] Kur’ân’da yer alan
fak"rl"kle "lg"l" kel"meler maddî ve manevî "ht"yaç anlamında kullanılmıştır. Manevî anlamda
bütün "nsanlar fak"r ve Allah’a muhtaç olup, zeng"n olan yalnız Allah’tır. Bu anlamdak"
fakrın "nsanın temel n"tel"kler"nden b"r" olduğu hususunda görüş b"rl"ğ" vardır. Söz konusu
âyetler"n çoğunda "se maddî anlamdak" fak"rl"k üzer"nde durulmuş ve bununla "lg"l"
açıklamalar yapılmıştır.[3] B"z"m üzer"nde duracağımız fak"rl"k madd" fak"rl"k olup, sûf"ler"n
üzer"nde çokça durdukları manev" fak"rl"k değ"ld"r. [4]

2
Hz.Peygamber’"n fak"rl"kle "lg"l" söylem"ş olduğu had"sler"ne geçmeden önce
Hz.Peygamber’"n, bu had"sler" hang" ortamda, hang" şartlarda ve n"ç"n söyled"ğ" üzer"nde
durmanın had"s muhtevalarının ve vermek "sted"kler" mesajların daha doğru anlaşılması
açısından öneml" olduğu kanısındayız. Hz. Peygamber’"n peygamberl"ğ"n"n "lk 13 yılını
Mekke’de çok zor şartlar altında geç"rd"ğ"n" b"l"yoruz. Bu dönemde "nananlar mallarından
em"n olamadıkları g"b", canlarından da em"n ve güven "çer"s"nde değ"llerd". Ve "lk
müslümanlar arasında fak"r, köle ve varlıksız "nsanlar çoğunluktaydı. Üç yıl yaşadıkları
ekonom"k ve sosyal ablukayı da bu arada hatırlamak gerek"r. H"cretten sonra başlayan
Med"ne hayatı da gurbet hayatı olduğu "ç"n özell"kle "lk yıllar oldukça sıkıntılı geçm"şt"r.
H"cret edenler, Mekke’de ev"n", bağını, bahçes"n", "ş yer"n" top yekun her şey"n" bırakarak
yen"den b"r hayata başlamışlardır. H"cretle b"rl"kte Med"ne’de âdeta nüfus patlaması
olmuştur. Kısa b"r süre sonra da savaşlar başlamıştır. Al" Yardım bu duruma şöyle "şaret
eder: “Mekke’n"n müslüman ahâl"s"n"n büyük çoğunluğu, bütün gayr-ı menkuller"n"
bırakarak, b"r tek canları "le Medîne’ye gelm"şlerd"r. Net"cede, Medîne’de b"rden b"re b"r
nüfus patlaması baş gösterm"şt"r. Böylece, yerl" halkın zâten kıt kanâat olan geç"m
mücâdeles"ne, b"r o kadar da "şs"z güçsüz, evs"z barksız göçmen "lâve ed"lm"şt"r. Göç,
toplumun bütün sosyal ve "kt"sâdî dengeler"n" alt üst eden dehşetl" b"r olaydır.” [5]Asr-ı
Saâdet dönem" Medîne’s"nde, akla hayâle gelen"n de fevk"nde b"r kıtlık ve kuraklık hüküm
sürmüştür. Bu durumu, özell"kle hadîs k"taplarının “Duâlar” bölümü "le, “İst"ska” (yağmur
duâsı) bah"sler"nde yakînen görmek mümkündür. Medîne’de zarûrî temel gıdâ
maddeler"n"n te’mîn"nde güçlük çek"lm"şt"r. Y"yecek kuru ekmek bulamayanların sayısı,
varlıklı â"lelerden daha çoktur. Üret"mle tüket"m arasında büyük b"r uçurum bulunmaktadır
k", kısa vâdede alınacak tedbîrlerle bu uçurumu kapatmak mümkün olmamıştır.[6] Bu
olumsuz şartların üstes"nden geleb"lmek "ç"n Med"ne’de zor durumda kalan muhâc"rler"n
durumlarını "y"leşt"rmeye yönel"k olarak Hz.Peygamber, onlarla ensar arasında b"r kardeşl"k
anlaşması gerçekleşt"rd". Anlaşma Rasûlullah’ın Med"ne’ye varışından beş ay sonra
yapılmıştı. Varılan anlaşmaya göre, 186 muhâc"r â"les" aynı sayıdak" ensar â"les"n"n yanına
yerleşt"r"ld". Muhâc"rler bu gönül kardeşler"n"n bağ ve bahçeler"nde çalıştılar. Bu durum,
h"crî 7. yılda Hayber’"n ele geç"r"lmes"ne kadar devam etm"şt"r. [7]">[7]

3
Hz.Peygamber dönem"nde -b"l"nmes" gereken başka b"r husus da- fak"rler, yoksullar,
köleleler, yet"mler hak"r görülüyor, aşağılanıyor, alay ed"l"yor ve onlara değer ver"lm"yor
olmasıdır. Âdeta onlar "k"nc" sınıf muâmeles"ne tâb" tutuluyordu. [8] Özell"kle müşr"kler,
Hz.Peygamber "le görüşecekler" zaman onların da orada bulunmalarını h"ç "stemezlerd".
[9] Dolayısıyla üstünlüğün "man ve takvada olduğu mesajını aktaran Peygamber, onların
yanında yer almış ve onlara "nsanca muâmelede bulunmuştur. Onları "man ve
takvalarından dolayı övmüş, değer verm"ş ve üstün görmüştür. Örneğ"n b"r had"ste
Hz.Peygamber bu durumu şöyle anlatır: “S"ze cennetl"kler" b"ld"rey"m m"? Onlar hem zayıf
oldukları hem de halk tarafından zayıf görüldükler" "ç"n k"msen"n önemsemed"ğ" ve fakat
şöyle olacak d"ye yem"n etseler, "stekler"n" Allah’ın gerçekleşt"receğ" k"mselerd"r.” [10]
Burada Hz.Peygamber, fak"rler" Allah katındak" manev" dereceler"nden dolayı övmekted"r
Aşağıda vereceğ"m"z bu konu çerçeves"nde yer alan had"sler" değerlend"r"rken bu durumu
göz ardı etmemem"z gerek"r. Y"ne Hz.Peygamber’"n fak"rler"n gözet"lmes" ve onlara değer
ver"lmes"yle "lg"l" olarak şu had"s"n" de z"kredeb"l"r"z: “Yemeğ"n en kötüsü zeng"nler"n dâvet
ed"l"p fak"rler"n terked"ld"ğ" vel"me yemeğ"d"r.” [11] Dolayısıyla had"slerde fak"r ve yoksul
k"ş"ler her zaman korunmuş, kollanmış ve onlara değer ver"lm"şt"r.

Ş"md" "lk bakışta fak"rl"ğ"n övüldüğü veya ön plana çıkarıldığı "nt"baını veren bazı had"sler
üzer"nde durmak "st"yoruz:

“Cennet’"n kapısında durup baktım. B"r de gördüm k", "çer" g"renler"n çoğu m"sk"nlerd"
(yoksullardı). Zeng"nler "se hesap vermek "ç"n alıkonulmuşlardı. Cehenneml"k olduğu
kes"nleşenler"n de ateşe g"rmes" emrolunmuştu.”[12] Dünya nüfûsu "çer"s"nde zeng"nler"n
fak"rlere kıyasla oranı oldukça düşüktür. Dolayısıyla fak"rler"n, m"sk"nler"n cennettek"
oranının zeng"nlere kıyasla daha fazla olması gayet doğaldır. [13] Ancak zeng"nler"n az
olacağı manası da anlaşılmamalıdır. Öte yandan had"ste zeng"nler"n mal ve servetler"n"n
hesabının çet"n ve zor olacağı vurgulanıyor. Şu da b"l"nmel"d"r k", b"r "nsan salt fak"rl"ğ"
sebeb"yle cennete g"tmez. Allah’ın rızasını kazanan ve manev" özell"kler" sebeb"yle cennet"
hak etmekted"r.

“Ç"ftl"k ve akar ed"nerek dünyaya rağbet etmey"n.”[14] Manev" değerler" ve manev"


sorumlulukları unuturcasına, dünyaya ve "ç"ndek" varlıklara aşırı b"r bağlılıkla rağbet
etmey"n demekt"r.

“Dünya ve dünyalıklardan yüz çev"r k", Allah sen" sevs"n; halkın el"nde olandan yüz çev"r
"nsanlar sen" sevs"n.”[15] Burada da Peygamber"m"z k"ş"n"n, dünyaya aşırı b"r şek"lde
bağlanmaması gerekt"ğ"n" vurgulamak "st"yor. Yoksa dünyanın ve n"metler"n"n terked"lmes",
"nz"vaya çek"lmes" manası anlaşılmamalıdır. Aynı zamanda tok gözlülüğe ve gönül
zeng"nl"ğ"ne "şâret vardır.

4
Hz.Peygamber, kend"s"n" sevd"ğ"n" –üç defa- söyleyen b"r sahab"ye şöyle der: “Eğer ben"
sev"yorsan, o halde fak"rl"ğe karşı kend"ne b"r zırh hazırla. Çünkü fak"rl"k, ben" sevene
yüksekten "nen b"r selden daha çabuk ulaşır.”[16] Hz.Peygamber bununla âdete şunu
söylemek "stem"şt"r: Ben" seveceksen, ben"mle beraber olacaksan, o zaman İslâm
davasından dolayı ben"m başıma gelecek olan tehl"kelere, sıkıntılara, zorluklara ve
problemlere dayanmalısın k", bunlar sen"n de başına geleb"l"r. İşte bu sıkıntılardan b"r"s" de
başa geld"ğ" zaman sabred"lecek, "syan ed"lmeyecek olan fak"rl"kt"r.

“Dünya tatlı, göz kamaştırıcı ve çek"c"d"r. Allah onu s"z"n kullanmanıza verecek ve nasıl
davranacağınıza bakacaktır. Dünyaya aldanmaktan sakının, kadınlara kapılmaktan
korunun. Çünkü İsra"loğullarında "lk f"tne kadınlar yüzünden çıkmıştır.”[17] K"ş", dünyanın
ve kadının çek"c" câz"bes"ne karşı kend"n" kaptırarak gayr-" meşru yola düşeb"l"r. Gayr-"
meşru yollara düşülmemes" "ç"n Peygamber"m"z burada uyarı ve "kaz vaz"fes"n" yer"n"
get"r"yor. Yoksa dünyanın veya kadının kötülenmes", aşağılanması, onlara kötü gözle
bakılması veya onların terked"lmes" söz konusu değ"ld"r. Aşağıdak" had"s" de aynı
"st"kamette anlamak gerek"r.

“Benden sonra s"ze dünya n"metler"n"n ve z"ynetler"n"n açılmasından (gönlünüzü onlara


kaptırmanızdan) korkuyorum.”[18] İst"kbâle matuf olarak söylenm"ş olan bu had"ste "ler"de
elde ed"lecek zeng"nl"ğ"n r"skler"ne karşı uyanık olunması, zeng"nl"ğ"n yoldan çıkarıcı b"r
unsur olmaması vurgulanıyor. Hz.Peygamber’"n bazı uyarıları bu açıdan
değerlend"r"lmel"d"r.

“Şüphes"z her ümmet"n b"r f"tnes" vardır, ümmet"m"n f"tnes" ("mt"han ves"les") de maldır.”
[19] Aynı şek"lde f"tne kel"mes" Kur’ân’da da şöyle geçer: “B"l"n"z k", mallarınız ve
çocuklarınız b"rer "mt"han (f"tne) sebeb"d"r ve büyük mükafaat Allah’ın katındadır.” [20]
“F"tne” kel"mes" âyette geçt"ğ" g"b" had"ste de "mt"han manasında kullanılmaktadır. İnsan
bu dünyada çok çeş"tl" şek"llerde "mt"han ed"lmekted"r. Mal, evlat, servet, makam ve şöhret
kısaca "nsanoğlu, kend"s"ne emânet ed"len her şey (dünya n"metler") "le "mt"han
ed"lmekted"r.

5
“Muhâc"r"n fak"rler", onların zeng"nler"nden cennet’e 500 sene önce g"rerler.” [21] Başka
b"r r"vâyette de 40 yıl önce g"recekler" "fade ed"lmekted"r. [22] İk" had"ste geçen farklı
rakamlar üzer"ne değ"ş"k yorumlar yapılmıştır. Örneğ"n, bu "k" had"s arasındak" rakam farkı,
bunların tahd"t değ"l, çokluk "fade etmek maksadıyla kullanılmış olduğu yorumu yapılmış
ve bu şek"lde araları te’l"f ed"lm"şt"r. [23] Yan" buradak" rakamlar kesretten k"nâye olarak
düşünülmel"d"r. Muhteva yorumlarında da farklı görüşler söz konusudur. Had"slerde temel
n"tel"k olarak, sabreden fak"rlerle, varlıklı olmanın gereğ"n" yer"ne get"ren dürüst ve
şükreden zeng"nler"n öne geç"r"ld"ğ"n" görürüz. Buna göre her fak"r"n her zeng"nden daha
önce cennete g"receğ" g"b" b"r genel hükme varılması söz konusu olamaz. Cennete en son
g"recek n"ce fak"r bulunduğu g"b", cennete "lk g"recek olan n"ce zeng"n de vardır. Çünkü
Peygamber"m"z"n doğru ve güven"l"r tüccarın peygamberler, sıddîkler ve şeh"tlerle b"rl"kte
haşrolunacağına dâ"r had"s"n" [24] ve benzer r"vâyetler" de hatırdan çıkarmamak gerek"r.
Dolayısıyla fak"rl"ğ"n övüldüğü şekl"nde b"r mana anlaşılmamalıdır.[25] İbn Hazm
(ö.456/1064) muhâc"r fak"rler"n"n cennete zeng"nlerden önce g"rmeler"n"n sebeb"n" fak"r
olmalarına değ"l de, ameller"n"n daha fazla oluşuna bağlamaktadır. [26] Mal ve servete
sah"p olmayan fak"rler"n, hesap verecekler" dünyalıkları olmadığı "ç"n cennete zeng"nlerden
önce g"recekler" konusunda yorum yapanlar da vardır. İbn Teym"yye (ö.728/1328) fak"rler"n
önce cennete g"rmeler"n" şöyle "zâh eder: Fak"rler, cennete zeng"nlerden önce g"recekler,
çünkü onların hesap verecekler" malları, servetler" yoktur. Zeng"nler "se mallarının ve
servetler"n"n hesabını verecekler, nereden kazanıp nerede harcadıkları sorulacağından
dolayı gec"k"rler. Ancak cennete g"rd"kten sonra haseneler" daha fazla "se fak"rlerden
dereceler" daha üstün olur. N"tek"m zeng"n nebîler, sıddîklar ve d"ğerler" haseneler" fazla
olduğu "ç"n fak"rler" geçeceklerd"r.[27] Dolayısıyla İbn Teym"yye, fak"rler"n cennete önce
g"rmeler"n"n sırf fak"rl"kler"nden dolayı olmayıp hesaplarının az oluşundan, zeng"nler"n
gec"kmeler"n"n sebeb"n" de zeng"nl"kten dolayı olmayıp mal ve servetler"n"n hesabını
vermeler"nden dolayı olduğunu "fade eder.[28] İbn Kayyım el-Cevz"yye (ö.751/1350) de
benzer b"r yorum yapmaktadır: Had"s, her ne kadar fak"rler"n zeng"nlerden önce cennete
g"recekler"ne delâlet ed"yorsa da, fak"rler"n derece ve makamda zeng"nlerden üstün
olduğuna delâlet etmez. Şükreden zeng"n "le adaletl" hükümdar hesap vermek "ç"n
cennete g"rmekte geç kalsa da cennete g"r"nce dereces" ve makamı daha yüksek olur.
[29] Fakat cennete g"rd"kten sonra bunların makamları önce cennete g"rm"ş olan fak"rler"n
makamlarından daha yüksek de olab"l"r. Abdurrahman b. Avf’ın (ö.32/652) malının
çokluğundan dolayı hesap vermes" "ç"n gec"kt"r"lmes", sonra da Rasûlullah ve arkadaşlarına
katılması, onun mertebes"n"n noksanlığını gerekt"rmed"ğ" g"b", İslâm d"n"n" kabulde önde
gelenlerden olmasına ve cennet "le müjdelenm"şlerden olmasına man" değ"ld"r.[30]

Zaman zaman görünürde dünyayı zem eden veya bu "nt"baı veren bazı had"slere de had"s
kaynaklarında rastlamaktayız:

6
“Uyanık olunuz! Şüphes"z dünya değers"zd"r (melundur). Dünyada olanlar (mal mülk) de
kıymets"zd"r. Ancak Allah Teâlâ’nın z"kr" ve O’na yaklaştıran şeylerle, öğret"c" ve öğren"c"
olmak müstesnadır.” [31]

“Eğer dünya, Allah katında s"vr"s"neğ"n kanadı kadar b"r değere sah"p olsaydı, Allah h"çb"r
kâf"re dünyadan b"r yudum b"le su "ç"rmezd".” [32]

Bu ve buna benzer had"sler"n "zahını ve açıklamasını da doğru yapmak gerek"r. Allah


katında değers"z ve kıymets"z olan dünya, ç"rkefl"klerle, haramlarla, ç"rk"nl"klerle, "syanlarla
dolu olan b"r dünyadır. Kulluğun olmadığı, âh"ret"n unutulduğu dünya, Allah’ın
beğenmed"ğ", hoşnut olmadığı ve gazabını celbeden b"r dünyadır. Allah katında dünya,
manev" değerlerle ancak kıymet kazanmaktadır. Allah b"z" sev"yorsa O’nun yolunda
oluşumuzdan ve O’na kulluk görev"n" yapmamızdan dolayıdır. Bu "k" had"s" de bu
doğrultuda anlamak gerek"r. N"tek"m şu âyet de bu görüşümüzü desteklemekted"r:
“Rasûlüm de k": duânız ("bâdet"n"z) olmadıktan sonra Rabb"m s"ze ne d"ye değer vers"n?
(S"ze haber verd"kler"m"z") yalanladınız, Bu yüzden azab yakanızı bırakmayacak.” [33]

Dünya âh"ret kıyaslaması yapılarak oradak" n"met ve mükafaatlara, oradak" ceza ve


sıkıntılara kıyasla Hz. Peygamber şu had"s" söylem"şt"r: “Dünya mü’m"n"n z"ndanı, kâf"r"n
cennet"d"r.” [34] Mü’m"n, dünya hayatında arzu ve "stekler"n" sınırlamak, kend"n" kontrol
etmek, bel"rl" kurallara uymak ve nefs"n" d"zg"nlemek mecbur"yet"nded"r. Kâf"r "ç"n böyle b"r
durum söz konusu değ"ld"r.

Y"ne dünya âh"ret kıyaslaması yapılarak âh"ret"n sonsuzluğu, sınırsız n"metler", dünyanın
geç"c"l"ğ" ve sıkıntıları karşısında Peygamber"m"z: “Allahım! Gerçek hayat sadece âh"ret
hayatıdır.” d"yerek [35] âh"ret hayatının unutulmamasına ve "hmal ed"lmemes"ne "şâret
etmekted"r. Dünya hayatının, ebedî olan âh"ret hayatına terc"h ed"lmemes"
vurgulanmaktadır.

7
Bazı âyet ve had"slerde dünyanın aşağılandığı b"r gerçekt"r. Fakat Kur’an’da aşağılanan
dünya, onun dış görünüşü ve n"metler"nden "st"fade c"het" olmayıp, ona karşı taşınan n"yet
ve tavırdır. Mal-mülkle "lg"lenmen"n herhang" b"r sakıncası yoktur. İç âlem"m"ze
hükmetmeye ve b"z" esâret" altına almaya kalkmadıkça, dünyanın y"yecek, "çecek vb.
n"metler"nden "st"fâde etmek yasak değ"ld"r. Hatta böyle b"r yasaklık "dd"asını Kur’an, ağır
ve "ğneley"c" b"r "fâde "le reddeder.[36] Kur’an’da dünya n"metler"nden uzak kalınmaması
ve bu n"metler"n terk ed"lmemes" konusunda şu âyetler d"kkat çek"c"d"r: “De k": Allah’ın
kulları "ç"n çıkardığı süsü ve güzel rızıkları k"m haram ett"?”[37] “Ey "man edenler Allah’ın
s"ze helâl ett"ğ" o tem"z ve güzel şeyler" (kend"n"ze) haram kılmayın. Normal sınırı aşmayın.
Çünkü Allah sınırı aşanları sevmez.”[38] Hamd" Yazır bu son âyet"n tefs"r"nde şu yorumu
yapar: “Ne Allah’ın n"metler"n" beğenmemek, onlardan kaçınmak g"b" nankörlük ve ne de
bu dünya n"metler"n" gaye zanned"p Allah’tan ve âh"retten gaflet ederek hırs ve şehvete
es"r olunuz.”[39]

Dünya hayatının oyun, oyalanma, süslenme, övünme, mal ve çocuk sah"b" olma yer"
olduğunu gösteren âyet [40] ve had"sler, b"ze hayatın sadece b"r yönünü anlatmaktadır.
Bu tarz değerlend"rmeler, bu hayatın amel ve kesb hayatı olduğunu "ptal etmez. Aks"ne
dünya hayatını tar"f ve tasv"r eden âyetler, "nsanın dünya hayatına amel ve kesb açısından
daha b"r önem vermes"n" hatırlatır. Kısaca "nsanın aldatıcı b"r geç"nme olan dünya
hayatında amele ve kesbe gereken değer" vermes", söz konusu ett"ğ"m"z âyetlerde "fade
ed"lmekted"r.[41] Had"slerde dünyanın yer"lmes" dünyadak" "nsanların yaptıkları "şlere
bağlıdır. Z"ra dünya cennete ve cehenneme g"den b"r köprüdür. Dünyanın yer"lmes",
kötülükler"n, "nsanlara gal"p gelmes"nden dolayıdır.[42] Allah, "nsanları mallarının ve
çocuklarının kend" z"kr"nden alıkoymasından sakındırmıştır. Her k"m", malı ve çocukları
Allah’ın z"kr"nden alıkoyarsa, "şte gerçekten zarar ve z"yanda olan o k"msed"r.[43]

Yukarıda met"nler"n" verd"ğ"m"z had"slerden Hz.Peygamber’"n, fak"rl"ğ" zeng"nl"ğe terc"h


ett"ğ" şekl"nde b"r görüş ve yorum, kes"nl"kle çıkarılmamalıdır.

Hz.Peygamber, sözü ed"len fak"r "nsanların fak"rl"kler" sebeb"yle utanmamaları gerekt"ğ"


şuurunu onlara vermeye çalışmış, onurlu, şerefl" b"r şek"lde yaşamalarını tavs"ye etm"ş,
onları sürekl" tesell" etm"ş ve moral verm"şt"r. Had"slerde anlatılmak "sten"len esas husus;
fak"r"n horlanmaması, "t"l"p kakılmaması, onların korunması, haklarının gasb ed"lmemes",
yed"r"l"p "ç"r"lmes", korunup kollanması, "ht"yaçlarının karşılanması, şeref ve hays"yetler"yle
yaşama "mkanına kavuşturulmasıdır.

8
Hz.Peygamber’"n bu tavs"yeler"nden ve moral ver"c" tesell"ler"nden onun, fak"rl"ğ" övdüğü,
zeng"nl"kten üstün tuttuğu veya fak"rl"ğ"n k"ş"ler" cennete götürücü b"r unsur olduğu g"b"
tutarsız ve gerçek dışı b"r görüşü çıkarmak mümkün değ"ld"r. N"tek"m b"r sefer"nde bazı
fak"rler açlıktan ş"kayetç" olunca Hz.Peygamber, kend" â"le fertler"n"n de aynı durumda
olduklarını ve sıkıntı çekt"kler"n" bel"rterek onları tesell" ett"ğ"n" ve onlara sabrı öğrett"ğ"n"
bel"rtm"şt"r.[44] Âkıbet" per"şanlık, sefâlet ve ızdırap olan fak"rl"ğ" Hz.Peygamber’"n
savunduğunu "dd"a etmek gerçek d"n"n "lkeler"yle, akıl ve mantık kurallarıyla h"çb"r sûrette
bağdaşmaz. Hz.Peygamber de bu "dd"alardan münezzeht"r. Yoksa had"sler"n arka
planlarından habers"z olarak salt lafızlarına bakılarak had"sler anlaşılacak olursa had"s"n
vermek "sted"ğ" gerçek mesajın dışında bazı yanlış anlaşılmalar söz konusu olacaktır.
Halbuk" fak"rler"n övülmes", sev"lmes" salt fak"rl"kler" sebeb"yle olmayıp, karşılaştıkları
sıkıntılara sabretmeler", tahammül etmeler", "syan etmemeler" ve şükretmeler" sebeb"yled"r.
Mutlak manada fak"rl"k ve zeng"nl"k tek başına b"r değer değ"ld"r. Peygamber"m"z b"r
had"s"nde “Allah mü’m"n fak"r ve "ffetl" kulunu sever.” buyurmuştur.[45] Görüldüğü g"b"
burada fak"rl"kle beraber başka özell"kler de z"kred"lmekted"r.

Had"slerde mutlak manada zeng"nl"k veya fak"rl"k yer"lmey"p, aşırı hırs sah"b", tamahkâr,
c"mr" ve servet"n köles" olanlar yer"lmekted"r. Aşırı "ht"ras ve tamahkârlıkta ahlâkî "lkeler
ç"ğnend"ğ"nden meşrûluk çerçeves" de "hlal ed"lmekte, “gels"n de nereden gel"rse gels"n”
felsefes" geçerl" olmaktadır. İşte Hz.Peygamber de, dünya ve n"metler"ne karşı fıtrî olan
meyl" aşırıya götüren, malın ve servet"n es"r" olan, dünya hayatını amaç olarak kabul
edenlerden şöyle bahseder:

“Altın, gümüş, kumaş ve abaya kul olanlar helâk oldular. Eğer onlara "sted"kler" ver"l"rse
hoşnut olur, ver"lmezse hoşnut olmazlar.”[46]

“...S"zler "ç"n fak"rl"kten korkmuyorum. Fakat ben, s"zden öncek"ler"n önüne ser"ld"ğ" g"b"
dünyanın s"z"n önünüze ser"lmes"nden, onların dünya "ç"n yarıştıkları g"b" s"z"n de yarışa
g"rmen"zden, dünyanın onları helâk ett"ğ" g"b" s"z" de helâk etmes"nden korkuyorum.”[47]
Bu had"ste Hz.Peygamber’"n, ümmet" "ç"n fak"rl"kten korkmaması "nsanın fıtratında fak"rl"ğe
karşı b"r meyl"n olmaması, dünya ve n"metler"ne karşı end"şel" olması "se, "nsanın fıtratında
dünya ve n"metler"ne karşı b"r meyl"n olması ve bu meyl"n "nsanı aşırılığa götürme end"şes"
sebeb"yled"r.

9
“B"r koyun sürüsünün "ç"ne salıver"lm"ş "k" aç kurdun o sürüye verd"ğ" zarar, mala ve
mevk"ye (aşırı) düşkün b"r adamın d"n"ne verd"ğ" zarardan daha büyük değ"ld"r.”[48]
Kur’ân’da da bunlara benzer yaklaşımları bulmak mümkündür. B"r âyet-" ker"mede “Hayır,
"nsan, kend"s"n" zeng"n görünce azar.” şekl"nde buyurulmaktadır.[49] Başka âyetlerde de
bu hususa şöyle d"kkat çek"l"r. “Mallarınız ve çocuklarınız Allah’ı hatırlamanıza man"
olmasın.” [50] “Öyle k"mseler (vardır k",) bunları ne t"câret, ne de kazanma hırsı, Allah’ı
anmaktan, namaz kılmaktan, zekât vermekten alıkoyab"l"r; böyleler" kalpler"n ve gözler"n
dehşetten döneceğ" Gün’den korkarlar.” [51] Bu son âyette "deal "nsan t"p" tar"f
ed"lmekted"r. Âyette t"caret"n, dünya "le olan "l"şk"s"n"n, k"ş"y" h"çb"r surette Allah yolundan
alıkoymaması gerekt"ğ" vurgulanmaktadır. T"câret ve mal, k"ş" "le Allah arasına g"ren b"r
engel olmamaktadır. K"ş" hem t"caret"yle meşgul olmakta, hem de Allah’a karşı olan
görevler"n" aksatmamaktadır. İdeal sev"yede olan böyle b"r k"ş", Allah tarafından övülmekte
ve örnek olarak d"ğer "nsanlara sunulmaktadır.

Bu tür had"sler ve âyetler, dünyaya taparcasına bağımlı, dünyalığa sah"p olab"lmek "ç"n her
yolu meşrû gören, her şey" mübah kabul eden, aşırı hırslı k"ş"ler"n konumunu ve durumunu
anlatmaktadır. Semâvî d"nler"n heps"nde olduğu g"b", İslâmın "lk dönemler"nde de İslâm
d"n"ne g"renler, zeng"nlerden daha çok fak"r, yoksul, yet"m, köle, varlıksız ve şöhrets"z
k"ş"lerd"r. Dolayısıyla kend"s" de yet"m olarak yet"şen Hz.Peygamber, bu ma’dur ve mazlum
"nsanlara çok değer verm"ş, onların heps"n" h"çb"r ayırım yapmaksızın kucaklamış, bağrına
basmış ve onların her türlü "ht"yaçlarını g"dermeye çalışmıştır. [52] Hz.Peygamber ahlâkı
gereğ" fak"rler", yoksulları, yet"mler", öksüzler", dulları ve "ht"yaç sah"b" k"ş"ler" devamlı
gözetm"ş, onlara "lg" gösterm"ş ve değer verm"şt"r. İnsanlar arasında ayırım yapılmasını hoş
görmeyen İslâm d"n", Allah katında "nsanları b"r tarağın d"şler" g"b" eş"t kabul eder. Zeng"n,
fak"r, genç, "ht"yar, güzel, ç"rk"n, beyaz, s"yah her statüde ve meslektek" "nsan eş"tt"r ve bu
sayılan özell"kler üstünlük ves"les" değ"ld"r. Zeng"nl"k veya fak"rl"k, tek başına k"ş"y" cennete
veya cehenneme götürücü unsurlar da değ"ld"r. Varlık sah"b" cennete g"deb"leceğ" g"b",
fak"r olan da cehenneme g"deb"l"r. Bunun tam ters" de olab"l"r veya her "k"s" de cennete
veya cehenneme g"deb"l"r. Net"cede fak"rl"k veya zeng"nl"k, cennete veya cehenneme
g"tme hususunda ölçü ve kıstas olamaz.

10
Hz.Peygamber "nsanların fıtratında varolan mal ed"nme duygusu ve sevg"s"n"n aşırı hırsa
ve putperestl"ğe dönüşmemes" "ç"n k"ş"ler"n eğ"t"lmes"n"n gerekl"l"ğ"ne son derece önem
verm"ş ve uyarı mâh"yet"nde bazı açıklamalarda bulunmuştur. Dünya ve n"metler"ne karşı
duyulan sevg"n"n sıfıra "nd"r"lmes", nötr hale get"r"lmes" mümkün değ"ld"r. Sevg"s"z b"r
dünya düşünülemez. Canlı ve cansız varlıklara karşı duyulan sevg" yasaklanmış değ"ld"r.
İnsanı hayata bağlayan manev" unsurlardan belk" de en öneml"ler"nden b"r" de kuşkusuz
sevg"d"r. Sevg"s"z "nsan, kuru b"r ağaca benzer. Dolayısıyla b"r"nc" sırada Allah ve Rasûlü
sev"ld"kten sonra [53]d"ğer canlı ve cansız varlıkların sev"lmes"nde b"r sakınca olmadığı
g"b", bu durum gerçek zühd anlayışına da aykırı görülmemel"d"r. “Her hatanın başı dünya
sevg"s"d"r.” g"b" bazı mevzû had"sler"n [54] menf" etk"s" olmuş ve bu konuda yanlış
anlayışların (özell"kle yanlış zühd anlayış ve tanımının) ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Aşağıda bu konu üzer"nde daha gen"ş b"r şek"lde durulacaktır.

Unutulmamalıdır k", semâvî d"nler"n, fak"r ve zayıflara "y"l"k "ç"n yaptığı çağrı, beşerî bütün
felsefelerden, "nsan eser" bütün d"n ve yasalardan sesçe daha gür ve etk" bakımından
daha büyük olmuştur. [55] Hz. Peygamber, sorumluluklarını üstlend"ğ" "nsanların "nsanca
yaşamalarını sağlama yolunda alınab"lecek bütün meşrû tedbîrler" almış ve tedbîr"n takdîre
mağlup olduğu noktada, "nananlara b"r kısım tavs"yelerde bulunmuştur. O, mevcut "mkân
ve tedbîrlerle ortadan kaldırılamayan yokluk hâl"nde b"le; h"çb"r karamsarlık ve aşağılık
duygusuna kapılmadan, "nsanın fert olarak mutlu kalab"lmes"n"n yolunu gösterm"şt"r. Fak"r
de olsa fukarâlık lafı etmeyen, aç da olsa açlığını d"le get"rmeyen, vakârlı ve hays"yetl" b"r
karakter yapısına sâh"p "nsan yet"şt"rmek esâs alınmıştır. Bunun "ç"n de, üstes"nden
gel"nem"yen yokluk canavarı ve kırılamayan fakr-u zarûret z"nc"r" karşısında çâres"z kalan
"nananlara, Hz. Peygamber’"n b"r kısım tavs"yeler" olmuştur. Bu tavs"yeler; "nfâk, kanâat,
sabır, şükür, "st"ğnâ, tevekkül ve bereket g"b" kavramlarla "fâde ed"lm"şt"r. Bu kavramlar,
pek çok güçlükler" ve sarsıntıları olan hayatta, tek başına ayakta durab"lmek "ç"n, "nsana
nânevî destek ve güç kaynağı görev"n" üstlenmekted"r. [56] Hz.Peygamber, "nanan
fak"rlere her şeyden önce onur, "ffet, şeref ve hays"yetler"yle yaşamalarını öğretm"ş,
fak"rl"ğ"n horlanma ve aşağılanmayı gerekt"recek b"r kusur ve utanılacak b"r şey olmadığını
onlara anlatmıştır. Fak"rl"kle "lg" vâr"t olan d"ğer had"sler"n tamamını burada z"kretme
"mkanımız mevcut değ"ld"r. Ancak şunu bel"rtmem"z gerek"r k", bu tür had"sler" bu
çerçevede ve bu mantal"tede anlamak ve yorumlamak gerekecekt"r.

11
İslâmın fak"rl"k üzer"nde durması, fak"rler", muhtaçları ve zayıfları koruması, terb"ye ve
tevc"h yönünden olsun, teşr" ve tanz"m yönünden olsun veya tatb"k ve tenf"z bakımından
olsun, semâvî olan ve olmayan bütün d"n ve şer"atlarda eş"ne rastlanmayacak kadar
büyüktür.[57] Allah’ın kulunda sevd"ğ" fak"rl"k, mal fak"rl"ğ" olmayıp, b"lak"s kalp fak"rl"ğ"d"r
k", kalb"n Allah "ç"n kırılmış, zel"l ve mütevâz" olmasıdır. Bu kalp fak"rl"ğ", madd" zeng"nl"ğe
zıd olmadığı g"b", kalb"n fak"r olması "ç"n mal c"het"nden fak"r olmak da şart değ"ld"r.
N"tek"m zeng"n b"r k"msen"n Allah’dan korkarak ve Allah’ı severek günahlardan uzak
kalmaya sabretmes", fak"r ve âc"z"n madd" sıkıntılara sabretmes"nden daha üstündür. Allah
Teâlâ, peygamberler"nden ve Rasuller"n’den b"r çoğuna zeng"nl"k ve mülk verm"şt"r. Fakat
bu zeng"nl"k ve mülk onları Allah "ç"n mütevâz" olmaktan çıkarmamıştır. [58]

Dünya hayatı kurulduğundan ber" toplumda zeng"n ve varlıklı "nsanlar olduğu g"b", fak"r ve
varlıksız "nsanlar da sürekl" olagelm"şt"r. Bütün "nsanların mal varlığında eş"t olması
düşünülemez. Sosyal ve ekonom"k statülerde eş"tl"ğ"n sağlanması "mkansızdır. Bu, eşyanın
tab"atına aykırıdır. İslâm d"n" sınıf ve statü farkına bakmasızın herkese "nsanca muâmele
yapılmasını "ster. Hz.Peygamber de hayatı boyunca her statüdek" "nsana "nsanlığını
hatırlatmış ve onlara "nsanca muâmele yapılması konusunda örnek davranışlar
serg"lem"şt"r. Özell"kle toplumda hor görülen ve değer ver"lmeyen "nsanlara yan"
yoksullara, yet"mlere, m"sk"nlere, kölelere, kadınlara ve çocuklara özel "lg" gösterm"ş,
onlarla yakından "lg"lenm"ş ve onlara da "nsanca muâmele yapılmasını öğretm"şt"r. Bu özel
"lg"den dolayı fak"rlerle "lg"l" söylem"ş olduğu bazı had"sler maalesef yanlış anlaşılmıştır.

II-Varlıklı Olmayı Ve Zeng"nl"ğ" Öven Had"sler

Meden"yet"n esâsı çalışmaktır. Kültür ve meden"yetler çalışılarak elde ed"l"r. İslâm d"n"
çalışmanın zıttı olan tembell"k ve atâlet"n toplum "ç"n en büyük düşmanlardan b"r"
olduğunu kabul etmekte ve "nsanların varlıklı, zeng"n olmalarını "stemekted"r. Yüce d"n"m"z
b"ze onurlu, şahs"yetl", namuslu, şeref ve hays"yetl" yaşamamızı ve sürekl" "lerlemem"z"
önermekted"r. İslâm d"n" kadar okumaya, "lme, "rfana, "lerlemeye ve gel"şmeye önem veren
başka b"r d"n dünyada bulmak mümkün değ"ld"r. Hz. Peygamber, had"sler"nde "l"m
öğrenmen"n farz olduğunu beyân ederek "lm"n herkes "ç"n geçerl" olduğunu vurgulamıştır.
[59]

12
Mal ed"nmen"n "nsanda b"r "ht"yaç olduğunu görürüz. B"naenaleyh mala sah"p olmak, fıtrî
b"r duygu olup, bu duygunun "nsanda olmadığını söylemek onun fıtratıyla çel"ş"r.[60]
İslâm, zeng"nl"ğ" Allah’ın lutfett"ğ" ve şükrünü "sted"ğ" b"r n"met, fak"rl"ğ" de zorluk, belk" de
ondan Allah’a sığınmak gereken b"r mus"bet sayar ve kurtuluş "ç"n de muhtel"f çareler vaz’
eder. [61] İnsana hem zeng"n olma tutkusu ver"l"yor, hem de pek çok âyet ve had"ste
"nsan, bu nokta da sapıtmaması ve aşırı g"tmemes" "ç"n uyarılıyor, "kaz ed"l"yor. Dolayısıyla
bu açıdan "nsan, b"r "mt"han sürec"nden geç"r"l"yor. Acaba "nsan meşru sahada mı kalacak,
yoksa hırsının es"r", şeytanın tutsağı olup gayr-" meşru yola saparak sapıtacak mı? Mutlak
manada zeng"nl"k ve fak"rl"k kötülenmemel" veya b"r" d"ğer"ne karşı üstün tutulmamalıdır.
Çünkü "nsanı yoldan çıkaran nef"s, şeytan, kötü "nsan vb. unsurlardır. İnsan bu unsurlara
karşı kuvvetl" b"r "rade "le karşı koyamayıp mağlup oluyorsa manev" ve ahlâkî eğ"t"m"nde b"r
eks"kl"k var demekt"r.

İslâmdak" bazı "bâdetler" yer"ne get"rmek, çalışıp emek sarfetmeye, varlık sah"b" olmaya
bağlıdır. Örneğ"n hac, zekât, kurban, fıtır sadakası, d"ğer sadakalar, c"hada mâl" destek,
hayır-hasenât "şler"n"n tamamı madd"yatla yer"ne get"r"leb"len ve sevâbı çok olan
"bâdetlerd"r. Zeng"n olmadan b"r k"ş"n"n bu "badetler" yer"ne get"rmes" ve vaad ed"len
sevaplara nâ"l olması mümkün değ"ld"r. Bundan dolayı İslam’ın şartı; zeng"nlere beş,
fak"rlere üçtür. Burada açıktır k", müslümanlar zeng"n olmaya ve bu mâlî "badetler"
yapmaya teşv"k ed"l"yorlar. “Bu tür "bâdetler"n mal "le olab"leceğ" hesaba katılırsa, malın ve
servet"n, ya da onların tab"î olarak oluşturacağı hal olan zeng"nl"ğ"n b"zzat kötü b"r şey
olmadığı, hatta "y" ve mergub b"r şey olduğu söyleneb"l"r.” [62]Ancak zeng"nl"ğ"n bazı
k"ş"ler"n el"nde toplanması ve net"cede servet"n "nsanlar üzer"nde sömürü aracı olarak
kullanılması âyette şu şek"lde tenk"d ed"lmekted"r: “Tâ k" mal, s"zden zeng"nler arasında
dönen b"r servet olmasın.”[63] Böylece toplum "ç"n tehl"kel" olan tekelleşmen"n önüne
geç"lm"ş olunmaktadır.

Hz. Peygamber ömrü boyunca h"ç durmamış, boş vak"t geç"rmem"ş, sürekl" b"r çalışma ve
akt"v"te "çer"s"nde olmuştur. O, b"l"yordu k", fak"rl"ğ"n köken"nde b"r"nc" derecede tembell"k
ve çalışmamak yatmaktadır. Mesc"d-" Nebevî’n"n "nşâ ed"lmes"nde, Hendek Savaşı
önces"nde hendekler"n kazım "ş"nde b"r "şç" g"b" çalışmıştır. Sahâbe, hendekler"n kazımında
O’nun çok yorulduğunu görünce "st"rahat etmes"n", çalışmamasını "stem"ş, ancak O,
çalışmayı bırakmayarak devam etm"şt"r. Yaptığı savaşlarda da her türlü tedb"r" almış ve her
türlü çalışmayı yer"ne get"rm"şt"r. Tembell"ğ" h"çb"r şek"lde sevmeyen ve tasv"b etmeyen
Hz. Peygamber, ev "şler"nde dah" â"le fertler"ne yardımcı olmuş ve onların "şler"ne katkıda
bulunmuştur. Hz. Â"şe (ö.54/673), O’nun bu durumunu şöyle anlatır: Hz. Peygamber,
ayakkabısını tam"r eder, elb"ses"n" d"ker, koyun sağar ve ev "şler"nde hanımlarına yardım
ederd".[64] Bu yönüyle Hz.Peygamber, çevres"ndek" "nsanlara örnek olmuştur.

13
Had"s kaynaklarında Hz. Peygamber’"n çalışmaya, varlıklı ve zeng"n olmaya teşv"k ed"c"
mâh"yette pek çok had"s"n"n var olduğunu görüyoruz. Bu had"slerden b"r demet sunmak
"st"yoruz:

“ H"çb"r k"mse el"n"n emeğ"nden daha hayırlı lokma yemem"şt"r. Allah’ın peygamber" Dâvûd
aleyh"sselâm da kend" el"n"n emeğ"n" yerd".”[65]

“En tem"z kazanç hang"s"d"r?” sorusuna Hz. Peygamber, “K"ş"n"n kend" el"n"n emeğ" b"r de
dürüst t"caret"n kazancı olduğunu” söylem"şt"r.[66]

“ Kuvvetl" mü’m"n, zayıf mü’m"nden daha hayırlı ve daha sev"ml"d"r”[67]

“Üsttek" el(veren el), alttak" elden(alan el) daha hayırlıdır.”[68]

“Ancak "k" k"ş" gıpta ed"lmeye değer: B"r"s", Allah’ın kend"s"ne Kur’ân "hsan ett"ğ" ve gece-
gündüz onunla meşgul olan (onu okuyan, onunla amel eden) k"msed"r. D"ğer" de Allah’ın
verd"ğ" malı gece-gündüz (fak"rlere) "nfak eden k"msed"r.” [69]

“ İy" b"r mal "y" b"r "nsan "ç"n ne kadar güzeld"r.”[70]

“Beş şey gelmeden önce beş şey"n kıymet"n" b"l: İht"yarlık gelmeden gençl"ğ"n, hastalık
gelmeden sağlığın, fak"rl"k gelmeden zeng"nl"ğ"n, meşgul"yet gelmeden boş vakt"n, ölüm
gelmeden hayatın.” [71]

“Doğru sözlü ve kend"ne güven"l"r tâc"r (âh"rette) peygamberler, sıddîkler ve şeh"dlerle


beraber olacaktır.”[72]

“Tüccar kazançlı, karaborsacı "se mel’ûndur.” [73]

“ Geç"nd"rd"ğ" k"mseler" "hmal etmes" k"ş"ye günah olarak yeter.”[74]

“ Servet b"r müslüman "ç"n ne güzel arkadaştır. Yeter k", o servet"nden fak"re, yet"me ve
yolcuya verm"ş olsun”[75]

“ Amel"n"n ger" bıraktığı k"ş"y" neseb" "lerletemez.”[76]

“ Takva sah"b" b"r "nsan "ç"n zeng"nl"ğ"n h"çb"r mahzuru yoktur.”[77]

“Yed"ğ"n"z en tem"z lokma, kend" kazancınızdan olan lokmadır.”[78]

“Allahım! âc"zl"kten, tembell"kten, korkaklıktan ve "ht"yarlıktan Sana sığınırım”[79]

“Allahım, b"ze verd"kler"n" artır, eks"ltme. B"ze "kramda bulun, b"z" zel"l kılma. B"ze ver, b"z"
mahrum etme.”[80]

“Allahım, ben zayıfım, ben" güçlend"r, zel"l"m ben" "zzetl" kıl, fak"r"m bana rızık ver.”[81]

“Fak"rl"k f"tnes"n"n şerr"nden Allah’a sığınırım.”[82]

14
Hz.Peygamber b"r sefer"nde “Allahım, fak"rl"kten ve küfürden Sana sığınırım.” d"ye duâ
ed"nce, b"r adam; “İk"s"n" b"rb"r"ne denk m" kabul ed"yorsun?” ded". Bunun üzer"ne
Hz.Peygamber, “evet” cevabını verd". [83]

“Fak"rl"kten, kıtlıktan, z"lletten ve zulüm (kötülük) etmekten, zulme (kötülüğe) uğramaktan


Allah’a sığının.”[84]

“...Vâr"sler" zeng"n bırakman, onları muhtaç ve "nsanlara el açar bırakmandan "y"d"r.”[85]

“Sen ev halkına b"r harcamada bulunduğun zaman şüphes"z k", ondan sevap alırsın, hatta
hanımının ağzına kaldırıp verd"ğ"n lokmadan b"le.”[86]

“Dul kadınların ve fak"rler"n nafakalarını kazanmaya koşan müslüman k"mse, Allah yolunda
harb eden mücâh"d g"b"d"r, yahud gece namazlı, gündüz oruçlu âb"d k"mse g"b"d"r.” [87]

“Müslüman olan, yeterl" geç"me sah"p kılınan ve Allah’ın kend"s"ne verd"kler"ne kanaat
etmes"n" b"len kurtulmuştur.”[88]

“B"r k"msen"n harcadığı paraların en değerl"s" â"les"n"n "ht"yaçlarına harcadığı paradır...”[89]

“B"r adam Allah’ın rızasını umarak â"les"n"n geç"m"n" sağlarsa, harcadıkları onun "ç"n b"r
sadaka olur.”[90]

“Yed" engelley"c" (şu) şey(ler)den önce "y" "şler yapmakta acele ed"n"z: (Bunlardan b"r"):
Unutturan fak"rl"kt"r...”[91]

“İnsanların en hayırlısı (kârlısı) ömrü uzun, amel" güzel olandır.”[92]

“Allah b"r kuluna "hsanda bulundu mu, bunun eser"n" onun üzer"nde görmek "ster.”[93]

Bazı "st"snalar dışında varlıklı ve zeng"n olmak ancak çalışmakla mümkün olmaktadır.
Hz.Peygamber, verd"ğ"m"z bütün bu had"sler"nde dolaylı veya doğrudan çalışmayı,
dolayısıyla varlıklı ve zeng"n olmayı teşv"k etmekted"r. Bu kadar çok had"s ortada dururken
nasıl olur da Peygamber’"n fak"rl"ğ" övdüğünü, fak"r olmayı tavs"ye ett"ğ"n" veya fak"rl"ğ"n
zeng"nl"kten üstün olduğunu savunduğunu söyleyeb"l"r"z. Böyle b"r şey" evrensel b"r d"n"n
peygamber"ne "zâfe etmek demek O’nu ve had"sler"n" h"ç anlamamak demekt"r. K"ş"
sadece kend"s" "ç"n değ"l, başkalarına faydalı olab"lmek "ç"n de zeng"n olmalıdır. Sahabe
arasında b"r"nc" sırada yer alan ve en efdâl olan sahâbîn"n Hz.Ebû Bek"r (ö.13/634) olduğu
konusunda âl"mler arasında görüş b"rl"ğ" vardır. Hz. Ebû Bek"r de o zamanın "ler" gelen
zeng"nler"nden olup, Hz Peygamber onun zeng"nl"ğ"nden zaman zaman müstef"t olmuştur.
Hz.Ebû Bek"r’"n yanında Hz.Peygamber’e çok yakın olan daha başka zeng"n olan sahabîler
de vardır. Hz. Peygamber onların h"ç b"r"s"n" zeng"nl"kler"nden dolayı kınamamış ve onları
dışlamamıştır. Aks"ne onları övücü, onlara "lt"fat ed"c" sözler söylem"şt"r.

15
Kur’ân-ı Kerîm’de ve had"slerde mâl" "bâdetler olarak değerlend"r"len zekât, c"hâd (madd"
katkı anlamında), hac, "nfâk vb. ameller"n övülmes" demek, dolaylı yoldan mal ve servet"n
övülmes" demekt"r. [94] Aynı zamanda İslâm’da mevcut olan mal ve servet"n kıymet"n"n
b"l"nmes" "stenmekte ve çar-çur ed"lerek "sraf ed"lmemes" emred"lmekted"r, Helâl yoldan
kazanılan mal ve servet kutsal olarak kabul ed"lm"ş ve uğruna savaşılmasına müsaade
ed"lm"şt"r. Had"ste, “Malının önünde öldürülen k"mse şeh"tt"r.” buyurulmaktadır.[95]
İslâm’da el emeğ" ve alın ter" kutsal sayılmıştır. Allah, Kur’ân’da açıkça ver"len n"metlere
şükred"lmes" hal"nde onları artıracağını b"ld"rmekted"r. [96] Şükür g"b" b"r "bâdet"n
karşılığında ver"len şey"n kötü olması elbette düşünülemez. Hatta kulların şükretmeler"
"stend"ğ"ne göre, b"r anlamda onun tab"" sonucu sayılacak olan, n"metler"n"n artması da
"stenm"ş olur.[97]

İnsanın hem bu dünya, hem de öte dünya "ç"n çalışması, rızkını kazanıp başkalarına
muhtaç olmaması d"n" b"r vaz"fed"r. K"ş" çalışır, çabalar ve varlıklı olmak "ç"n gayret
göstermes"ne rağmen fak"rl"kten kurtulamıyorsa veya kend" "rades" dışında fak"rl"k
gelm"şse bu durumda "syan etmeks"z"n fak"rl"ğe sabretmes" ve tahammül göstermes"
gerek"r. Çünkü zeng"nl"k her zaman çalışarak elde ed"len b"r n"met de değ"ld"r. Çalıştığı
halde fak"rl"kten kurtulamayanlar "ç"n fak"rl"k yüz karası değ"l, yüz akıdır. Ancak tembell"ğe
ve "hmalkârlığa dayanan fak"rl"k yüz karasıdır. Aşılamayan sıkıntılar karşısında şükrünü eda
eden, sabır ve tahammül gösteren, namus ve "ffet"n" koruyan, gayr-" meşru yollara
sapmayan, Allah’ın rızasını gözeten fak"r, elbette manev" yönden talt"f ed"lecek ve
kend"s"ne katlandığı bu sıkıntılarına karşı ec"r ve mükafaat ver"lecekt"r. Genel olarak âyet
ve had"slerde çeş"tl" sıkıntı ve mus"betlere karşı sabredenler"n kes"n olarak
mükafaatlandırılacağı "fade ed"lmekted"r. Bu durumu âyet-" ker"me şu şek"lde tesc"l
etmekted"r: “Andolsun k", s"z" b"raz korku ve açlık; mallardan ve ürünlerden b"raz azaltma
(fak"rl"k) "le dener"z. Sabredenler" müjdele.” [98] Aynı zamanda k"ş"den, Allah’ın verm"ş
olduğu n"mete ve bolluğa karşı şükretmes" de "stenmekted"r. İster bollukta "ster yoklukta
olsun Allah’a karşı yapılması gereken şükür ve hamd h"çb"r sûrette unutulmamalıdır.

Çalışmanın ve servet sah"b" olmanın önem"n" anlatan ve teşv"k eden bu had"sler"n yanı sıra,
fak"rl"kten kurtulmak "ç"n çalışmayı öngören pek çok âyet-" ker"me de bu konuya temas
etmekted"r. Konuya doğrudan veya dolaylı yoldan temas eden bu âyetlerden b"r kaçını,
âyet had"s bütünlüğünü b"r arada görme açısından faydalı olacağını umduğumuz "ç"n
vermek "st"yoruz:

“(Cuma) namazını kıldıktan sonra yeryüzüne dağılıp Allah’ın lutfundan nas"b"n"z" arayın.”
[99]

“Şüphes"z Ben, erkek olsun, kadın olsun "ç"n"zden çalışanın amel"n" zây" etmem.”[100]

16
“İnsan "ç"n çalıştığının karşılığından başka b"r şey yoktur. İnsanın yaptığı amel"n"n karşılığı
mutlaka görülür, sonra yaptıklarının karşılığı ona tamamen ver"lecekt"r.”[101]

“Herkese kazandığının karşılığı ver"l"r ve onlara haksızlık ed"lmez.”[102]

“O halde yeryüzünde yürüyün Allah’ın s"z"n "ç"n yarattığı rızıklardan y"y"n”[103]

“Dünyadan da nas"b"n" unutma”[104]

“K"ş" kazancına bağlıdır.”[105]

“Allah geç"m"n"z" tem"n edes"n"z d"ye gündüzü, d"nlenes"n"z d"ye de gecey" yaratmıştır.”
[106]

“Allah yeryüzündek" şeyler"n heps"n" s"z"n "ç"n yaratmıştır.”[107]

“Mal ve evlat dünya hayatının süsüdür.”[108]

“Allah yolunda canlarınızla ve mallarınızla c"hâd ed"n"z.”[109]

“Onlar k", "mân ed"p "y" "şler yaptılar. Elbette B"z, "ş" güzel yapanın ecr"n" zây" etmey"z.”[110]

“ Nef"sler"n"z "ç"n peş"n olarak ne hayır "şlersen"z, onun sevabını, Allah katında daha hayırlı
ve mükafaat bakımından da daha büyük bulacaksınız.”[111]

“İnanıp "y" "şler yapan ve Rabler"ne gönülden boyun eğenlere gel"nce "şte onlar Cennet
halkıdır, onlar orada ebed" kalacaklardır.”[112]

Kur’ân-ı Ker"m’de faydalı ve "y" "şler"n tamamı “amel-" sâl"h” olarak tanımlanır ve bu kavram
pek çok âyet-" ker"mede geçmekted"r. Dolayısıyla "nsan, bu âyetlerde de zımmen
çalışmaya dâvet ed"lmekted"r. İnsanlara faydalı "şler yapılmasını tavs"ye eden
Hz.Peygamber, duâlarında da her şey"n faydalı, hayırlı ve "y" olanını Allah’tan n"yâz etm"şt"r.
“Allahım! ben, fayda vermeyen "l"mden, korkmayan kalpten, doymayan nef"sten ve kabul
olunmayan duâdan Sana sığınırım.” d"yerek[113] "nsanları yararlı çalışmalar yapmaya
teşv"k etm"şt"r.

“Onlara karşı gücünüzün yett"ğ" kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın k", bununla Allah’ın
düşmanı ve s"z"n düşmanınızı ve daha bundan başka s"z"n b"lmed"ğ"n"z, fakat Allah’ın
b"ld"ğ" d"ğer düşmanları korkutasınız. Allah yolunda ne harcarsanız, karşılığı s"ze eks"ks"z
öden"r, asla haksızlığa uğratılmazsınız.”[114] Bu âyette düşmana karşı üstün olunması
"sten"yor. Çağın şartlarına göre düşmanın sah"p olduğu s"lahlara, hatta daha "ler" daha
üstün s"lahlara sah"p olmakla güçlü ve kuvvetl" olmak mümkündür. Hz. Peygamber
zamanında kullanılan savaş araç ve gereçler" "le bugün kullanılan araç ve gereçler"n aynı
olması düşünülemez. Dolayısıyla günümüzde kullanılan her çeş"t savaş âlet" olan roket,
bomba, füze, top, uçak savar vb. araçları kullanmaktan müstağn" kalınamaz.

17
Mal-mülk ve servet konusunda, hem övücü hem de yer"c" bazı âyet ve had"sler olduğuna
göre, bunların b"r araya get"r"lmes"nden elde ed"lecek sonuç şudur k", "nsan maldan
doğacak fayda ve zararları tam manasıyla b"l"r ve ona göre hareket ederse bu davranışı
onun "ç"n "y" net"celer doğurab"l"r. Fakat nereden ve nasıl kazandığını, nereye harcadığını
d"kkate almadan, haram ve helal arasında b"r ayırım gözetmeden bütün gücünü mal elde
etmeye yönelt"rse "şte bu durum da o k"mse "ç"n b"lhassa manevî açıdan büyük sıkıntılara
sebeb"yet vereb"l"r. [115] Başkalarını sömürerek, onların haklarını gasbederek, gayr-"
meşrû ve haram yollardan elde ed"len zeng"nl"k zem ed"lm"şt"r. İslâm’da böyle b"r
zeng"nl"ğ"n yer" yoktur. Zeng"nl"k, b"r gurur, k"b"r, başkalarına hava atma, başkalarını
sömürme, toplumun "fsat ve tahr"batına ves"le yapılmamalıdır. Zeng"nl"ğ"n geç"c" b"r
emânet olduğu ve her an elden çıkab"leceğ" gerçeğ" unutulmamalıdır.

Hz. Peygamber, kend"s"ne d"lenmek "ç"n gelenler" sürekl" çalışmaya teşv"k etm"ş, onlara
onurlu, şerefl" yaşamanın ve çalışmanın yollarını gösterm"şt"r. [116] Çünkü O, onur kırıcı
olan d"lenc"l"ğ"n, çalışmanın ve "lerlemen"n önünde b"r engel olduğunu b"l"yor ve “S"zden
herhang" b"r"n"z"n sırtına b"r bağ odun yüklen"p satması, herhang" b"r k"ş"den
d"lenmes"nden daha hayırlıdır.”[117] buyurarak hayırlı yolun hang" c"hette olduğunu
bel"rt"yordu.

Esas olarak "nsanın dünya ve âh"rete bakışı, dünyadan "st"fade etmek, dünya ve âh"ret
"şler"n" b"r arada götürmek, dünyayı âh"rete terc"h etmemek, ah"ret" h"ç unutmamak
şekl"nded"r. Hem dünya, hem de ah"ret "ç"n "y"l"k ve güzell"k "stemekt"r. Kur’an-ı Kerîm’de
geçen ve duâlarımızda sık sık n"yazda bulunduğumuz “Ey Rabb"m"z, b"ze dünyada da,
ah"rette de güzell"k ver.” [118] "fâdes"nde bu denge vurgulanmış olmaktadır. Başka b"r
âyette de şöyle buyuruluyor: “Allah’ın sana verd"ğ" n"metlerle ah"ret yurdunu da gözet.
Dünyadak" nas"b"n" de unutma. Allah’ın sana yaptığı "y"l"k g"b", sen de başkalarına "y"l"kte
bulun.”[119]

İslâm’da çalışmayarak dünyadan el-etek çekme anlayışına yer yoktur. Çünkü Hz.
Peygamber, ruhbanlığın d"nde yer"n"n olmadığını bel"rtm"şt"r.[120] Dünya ve âh"ret hayatı
İslam "nancında b"r bütünlük arzeder. Bundan ötürü "nsan, b"r köşeye çek"lerek ah"ret "ç"n
"badet ett"ğ" zaman, tevh"d ak"des"n" ç"ğnem"ş olur. Çünkü bu âlemde de Kur’an’a göre
zâh"r olacak olan varlık tekt"r ve aynı varlıktır.[121] Dünya amaç ve hedef olmayıp, araç ve
vasıtadır. Amaç kâm"l "nsanlardan oluşacak b"r toplum meydana get"rmekt"r. Dünya hayatı
b"r geç"şt"r ve köprü vaz"fes" görmekted"r. Dünya ve âh"ret mutluluğu burada
kazanılmaktadır.

18
İnsan-dünya "l"şk"s"ne Kur’an’ın ve sünnet"n ışığında baktığımızda ne b"r malın zay" olması
ve ne de Allah’ın kulları "ç"n helâl kıldığı herhang" b"r n"met"n yasaklanması söz konusudur.
Haram malın azabına, helâl malın hesabına hazır olmak kayıt ve şartıyla "nsan bütün dünya
n"metler" "le "ç "çe olab"l"r. Ancak Mevlâna’nın da (ö.672/1273) Mesnevî’de anlattığı g"b"
"nsanla dünya arasındak" "l"şk", gem" "le su arasındak" "l"şk"ye benzer. Gem" "ç"n su ne
ölçüde gerekl" ve öneml" "se, "nsan "ç"n de dünya o ölçüde öneml" ve gerekl"d"r. Fakat
gem"n"n altında "ken onu yüzdüren, ona hareket etme, yol alma, kısacası fonks"yonu "cra
"mkânı veren su, gem"n"n "ç"ne g"rd"ğ"nde onu batırır, helâk eder. Dünya da böyled"r.
[122]Gem"n"n su alması g"b" dünya da k"m"n kalb"ne, gönlüne manev" değerler"
unuturcasına g"rerse onu tutsak eder, şaşırtır, hedef"nden saptırır ve net"ce "t"barı "le sonu
husrân olan b"r yolun yolcusu yapar. İşte gem"ye su aldırmamak ve de onu rotasında sefer
ett"rmek ne kadar öneml", nasıl vazgeç"lmez b"r şart "se; "nsanın da dünyaya, kul, köle
olmaması, onu gaye olarak görmemes", onun ancak Hakkın rızasını kazanma aracı ve bu
yolda b"r vasıta olmaktan öteye b"r "şlev" olamayacağının b"l"nc"nde olması ve buna göre
hareket etmes" de o ölçüde öneml" ve gerekl"d"r.[123]

İslâm d"n" "nsanın zeng"n olmasına engel değ"ld"r, aks"ne yukarıda geçt"ğ" üzere pek çok
âyet ve had"ste zeng"n olmaya teşv"k vardır. Dünya "le "lg"l" bazı âyet ve had"slerde de
dünya hayatının geç"c" olduğu, asıl olanın ebed" hayat olduğu, dolayısıyla âh"ret hayatının
daha hayırlı olduğu ve dünya hayatının âh"rete terc"h ed"lmemes" gerekt"ğ" hususları
"şlenmekted"r.[124] Bu tür naslardan dünyanın terk ed"lmes", çalışmanın bırakılması
net"cede fak"rl"ğ"n terc"h ed"lmes" şekl"nde b"r mananın çıkarılması yanlıştır. İnsanın hem
malı çok olmalı, hem de gönlü gözü tok olmalıdır. Gözü tok olan "nsanın, gönlü zeng"n
olduğu "ç"n bu durumda başkalarına vermes"n" de b"l"r, c"mr" olmaz. Kazandığının b"r
kısmını başkalarıyla paylaşmasını b"len b"r k"ş", böylece malının şükrünü de edâ etm"ş olur.
Hz.Peygamber’"n "nsanlara öğrett"ğ" öneml" hususlardan b"r" de gönül zeng"nl"ğ"d"r. Gönül
zeng"nl"ğ"nde aşırı hırs, tamahkârlık, benc"ll"k, haset ve kıskançlık yoktur. Hz.
Peygamber’"n şu had"s" bu gerçeğ" şöyle "fade eder: “Gerçek zeng"nl"k, mal çokluğu "le
değ"l, gönül tokluğu "led"r.”[125] Had"slerde yer"len zeng"nl"k, Allah’ı, âh"ret", "bâdetler" ve
fak"rler"n hakkını unutturan zeng"nl"kt"r. Şayet zeng"nl"k kötülenm"ş ve yasaklanmış olsaydı
fıkıh k"taplarında zeng"nl"ğ" "lg"lend"ren K"tâbu’l-Kesb, K"tâbu’l-Buyû g"b" bölümler olmaz
ve ekonom", üret"m, alış-ver"ş, fa"z g"b" konularla "lg"l" pek çok mesele gündeme gelmez ve
tartışılmazdı.

“İnsanlara faydalı olan sahaların herhang" b"r"nde çalışan b"r k"mse, yer"ne get"r"lmes" vâc"b
olan b"r farz-ı k"fâyey" "fâ etm"ş demekt"r. Eğer bu ödev terked"l"rse, durum bütün
cem"yet"n aleyh"ne olacağı g"b", bu terked"ş de onun "ç"n çok kötü sonuçlar doğurab"l"r. Bu
farz-ı k"fâye yer"ne get"r"lmed"ğ"nde Allah huzurunda cem"yet topyekûn sorumludur ve
günahkâr sayılır. Bu vaz"fe yer"ne get"r"ld"ğ"nde "se, günah ortadan kalkar.”[126]

19
Müslümanlar, tar"hte çok zeng"n olduğu parlak dönemler yaşamışlardır.
Hz.Peygamber’den sonra İslâm çoğrafyası hızla gen"şlem"ş, b"r çok ülke fet"h yoluyla
alınmış ve sah"p oldukları mal varlığı "le zeng"n olmuşlardı. Örneğ"n övgüyle bahsed"len
Ömer b. Abdülaz"z (ö.101/719) dönem"nde zekât verecek k"mse bulunamayacak kadar
toplum, madd" refah sev"yes"ne yükselm"şt". [127] İslâm, zeng"nlerle fak"rler"n yahut
muhtel"f sınıfların arasında düşmanlık ve çatışmaya yol açan her görüşe karşıdır. Çünkü
"nanan kes"m, b"rb"r"ne kardeş gözüyle bakmalıdır. N"tek"m ashâbın zeng"nler"nden olan
Abdurrahman b. Avf, Osman b. Affan g"b" zevât, muhâc"rler"n fak"rler"nden olan Ebû
Hureyre, Ebû Zer, B"lâl ve daha başkalarıyla yan yana "d"ler. Aynı şek"lde cam"de Allah’ın
huzurunda herkes aynı safta namaz kılmaktaydı. Fak"r zeng"ne k"n tutmaz, zeng"n fak"re
karşı büyüklenmezd". [128] İslâm, onları b"rb"r"yle bu şek"lde kardeş yapmıştır. Toplumda
zeng"nl"k ve fak"rl"k, bölücülüğe ve ayırımcılığa götüren etkenler olmayıp, aks"ne
kaynaşmayı, yardımlaşmayı ve dayanışmayı sağlayan unsurlardır.

III- Hz.Peygamber’"n Fak"rl"k ve Zeng"nl"kle Olan İl"şk"s"

Yazılan bazı yazılarda ve yapılan bazı konuşmalarda Hz.Peygamber’"n, hayatı boyunca


fak"r, yoksul ve madd" sıkıntı "çer"s"nde olduğu, açlıktan karnına taş bağladığı, yemek ve et
yüzü görmed"ğ", buğday ekmeğ" b"le bulamadığı dolayısıyla arpa ekmeğ" "le karnını
doyurduğu şekl"nde yanlış veya eks"k b"lg"ler ver"lmekted"r. Mal varlığından, varlıklı olduğu
dönemler"nden ve onun gel"rler"nden âdeta h"ç bahsed"lmez. Halbûk" had"s ve s"yer
kaynaklarında Hz.Peygamber’"n g"y"m" kuşamı, yemes" "çmes", evler", eşyası, sah"p olduğu
hayvanları, bahçeler", araz"ler" hakkında en "nce noktasına kadar b"lg" ver"lmekted"r.
Mezkur kaynaklara müracaat ed"ld"ğ"nde Hz.Peygamber’"n stat"k, sab"t ve monoton
olmayan çok hareketl" b"r hayatının olduğu müşâhede ed"lmekted"r. Dolayısıyla sürekl"
madd" sıkıntı "çer"s"nde olmamış, madd" yönden ferahlık "çer"s"nde olduğu dönemler de
yaşamıştır. Buradak" asıl amacımız, Hz.Peygamber’" ne olduğundan fazla zeng"n, ne de
olduğundan fazla fak"r göstermekt"r. Hz.Peygamber’" hayatının sadece b"r kes"t"yle değ"l
de hayatının tamamına bakılarak O’nun fak"rl"k ve zeng"nl"kle olan "l"şk"s"n" b"r bütün olarak
ele alıp tanıtmak ve ortaya koymaktır. Böyle yapılırsa Hz.Peygamber’"n fak"rl"k ve
zeng"nl"kle olan "l"şk"s" doğru tesb"t ed"lecek ve bu yönü doğru olarak anlaşılacaktır.

20
Peygamberler tar"h"ne b"r göz attığımızda tüm peygamberler"n b"r meslek sah"b" oldukları
ve bu mesleklerle uğraşı gösterd"kler" anlaşılmaktadır. Onlar marangoz, terz", ç"ftç",
dem"rc", ayakkabıcı g"b" mesleklerle meşgul olmuşlardır.[129] Heps"n"n müşterek olarak
yaptıkları "ş "se çobanlık olmuştur. Hz.Peygamber b"r had"sler"nde bu tar"h" gerçeğ"
anlatırken “Allah, davar gütmeyen h"çb"r peygamber göndermem"şt"r” dey"nce Ashâb ona;
“Sen de m" ey Allah’ın Peygamber"?” d"ye sordular. Hz. Peygamber: “Evet, ben de b"r kaç
kırat karşılığında (ücretle) Mekkel"ler hesabına davar güdüyordum” d"ye cevap verd".[130]
Buradan anlaşılıyor k", b"z"m peygamber"m"z de çocukluğunda çobanlık yapmıştır. Daha
sonra da gençl"k dönem"nde uzun b"r süre t"caretle meşgul olmuştur.[131] Mekkel" Kays b.
Sâ"b "s"ml" b"r k"ş" Hz.Peygamber’"n t"câr" ortaklarındandı. Kend"s"n"n "fades"ne göre,
onunla t"car" ortaklıkta bulunduğunu ve h"çb"r zaman ondan daha "y" b"r ortağa
rastlamadığını şöyle anlatır: “Seyahate çıkacağı zaman ona b"r şey emanet etsem, "şler"m"
ben" tam manasıyla memnun edecek şek"lde b"t"rmeden dönmezd".” [132] Amcası Ebû
Tâl"b’"n h"mayes"nde olduğu zamanlar pek çok bölgeye t"cârî kervanlarla g"tm"ş ve t"caret"n
b"zzat "çer"s"nde olmuştur.[133] Hz.Hat"ce "le evlenmeden önce onun t"car" "şler"n" başarılı
b"r şek"lde yürütmüştür. [134] Çok kârlı t"câretler yaptığı r"vâyet ed"lmekted"r. B"r sefer"nde
kend"s"ne "k" d"ş" deve vaad ed"lerek Hz.Hat"ce’n"n mallarını emanet alarak kervanla Sur"ye
tarafına g"tm"ş ve her zamank"n"n "k" katı kazanarak dönmüştü. Bunun üzer"ne Hz.Hat"ce
tarafından ç"fte mükafaat "le ödüllend"r"lm"şt"r.[135] Hz. Peygamber’"n, t"carettek"
dürüstlüğü, başarısı, güven"l"rl"ğ" günümüz "fades"yle hold"ng sah"b" olan Hz. Hat"ce
val"dem"z" cezbetm"ş ve onunla evlenmeye karar verm"şt"r. Hz. Peygamber’"n onunla
evlend"ğ"nde meh"r olarak ona y"rm" deve vermes" [136] ve "k" deve kes"lerek 200 kadar
dâvetl" çağrılması [137], O’nun o zaman "ç"n madd" sev"yes"n" göstermes" açısından
"lg"nçt"r. Ver"len bu meh"r m"ktarı günümüz şartlarına göre hesaplandığında büyük b"r
yekün tutmaktadır. Hz. Peygamber, t"caretle meşgul olması yanında peygamberl"ğ"
dönem"nde Med"ne’de devlet başkanlığı, hâk"ml"k, muall"ml"k ve komutanlık g"b" dünyevî
yönü bulunan görevler de "fâ etm"şt"r.

Hz. Hat"ce val"dem"z vahy"n "lk gel"ş"nden sonra Hz. Peygamber’" tesell" ve tesk"n ederken
aynı zamanda onun bazı üstünlük ve mez"yetler"n" de şu şek"lde ortaya çıkarmaktadır:
Korkma! Allah’a yem"n eder"m k", Allah h"çb"r zaman sen" utandırmaz, mahzun etmez.
Çünkü sen akrabana bakarsın, sözün doğrusunu söylers"n, "ş"n" görmekten âc"z olanların
ağırlığını yüklen"rs"n. Fak"re ver"r, k"msen"n kazandıramayacağını kazandırır, m"saf"r"
ağırlarsın, hak yolunda ortaya çıkan olaylarda halka yardım eders"n.[138] Hz. Hat"ce
val"dem"z bu tesp"tler"nde açık b"r şek"lde Hz. Peygamber’"n madd" yönden bulunduğu
sev"yey" d"le get"rmekte ve başkalarına madd" yönden nasıl yardımda bulunduğunu
anlatmaktadır.

21
Hz.Peygamber ne peygamberl"ğ" ve ne de devlet başkanlığı karşılığında herhang" b"r maaş
almıyordu. Kur’ân-ı Ker"m’de onun görev" karşılığında ücret "stemed"ğ"ne ve b"r karşılık
ver"lmed"ğ"ne dâ"r pek çok âyet bulunmaktadır. [139] O, müslümanlardan tahs"l ed"len
gel"rler"n; hem kend"s"ne, hem de â"le fertler"ne ve akrabalarına câ"z olmadığını bel"rtm"şt"r.
Böylece onun bu gel"rlerden herhang" b"r şek"lde faydalanması söz konusu değ"ld"r. [140]
18. ve 19. asırlara gel"nceye kadar krallar, devlet başkanları verg"y" halk adına değ"l, kend"
adlarına toplamışlardı. Bu alanda "lk yen"l"ğ" Hz.Muhammed yaptı ve “halktan verg"y" gene
halk "ç"n toplama” esasını get"rd". Hz.Peygamber tarafından 1400 sene ortaya konulan bu
esas, günümüz çağdaş bütçe hukuklarının temel"n" ve ruhunu oluşturmaktadır k" bu,
demokras"ler"n h"çb"r zaman vazgeçemeyecekler" b"r ka"de olmuştur. [141]

O’nun mal varlığının kaynaklarına ve gel"rler"ne baktığımızda bunların kaynaklarını genel


manada şu şek"lde sınıflandırab"l"r"z:

a)- Kend"s"ne sevd"ğ" k"ş"ler tarafından ver"len hed"yeler. Bu hed"yeler çok çeş"tl" olup,
bunlar arasında hurma bahçeler", ev eşyası, bazı hayvanlar vb. şeyler vardı. Örneğ"n
kaynaklarda bazı zeng"n sahâbîler"n süt veren develer", bazılarının da kend" hurma
bahçeler"nden b"r kaçını Hz.Peygamber’e bağışladıkları görülmekted"r.[142] Benû Nad"rl"
b"r yahud" "ken daha sonra müslüman olan Muhayrık, vas"yet yoluyla Hz.Peygamber’e 7
adet bahçe bağışlamıştır. [143] Mısır kralı Mukavkıs Mâr"ye "s"ml" câr"ye ve başka hed"yeler
göndererek Hz.Peygamber’e "lt"fat etm"şt"r. [144] Kurayza ve Nad"roğullarının araz"ler"
fethed"l"nceye kadar hurmalık bağışı devam etm"ş, ondan sonra "se kabul ed"lmem"şt"r.
[145] Sahabeden Enes b. Mâl"k şöyle der: Ensardan olan bazı k"mseler kend"
hurmalıklarından bazı hurma ağaçlarını Peygambere hed"ye olarak ayırır, ver"rd". Bu "ş
Kurayza ve Nad"roğullarının feth"ne kadar sürdü. Bunların feth"nden sonra Peygamber,
Ensar’ın hurma ağaçlarını kend"ler"ne ger" ver"r oldu.[146]

b)- Gayr-" müsl"mlerden verg" olarak toplanan ve fey "sm" ver"len gel"rlerden h"sses"ne
düşenler.[147]

c)- Savaşlarda elde ed"len gan"metlerde h"sses"ne düşenler. O’nun gan"met ve fey
gel"rler"nde sadece Kur’ân-ı Ker"m tarafından bel"rlenen hakları bulunuyordu. [148]
Dolayısıyla Hayber, Fedek ve Nad"roğullarından payına düşen araz"ler ve hurmalıklar vardı.
[149]

Hz.Peygamber’e babasından Ümmü Eymen "s"ml" câr"ye, 5 deve, b"r m"ktar koyun, Şükrân
"s"ml" köle ve oğlu m"ras olarak kalmıştır. Annes"nden "se b"r ev, hanımı Hz.Hat"ce’den de
b"r ev ve b"r m"ktar menkul mal m"ras kalmıştır. [150]

22
İbn Sa’d (ö.230/844) ve İbnü’l-Esîr (ö.630/1232), 20 adet süt veren deves", 7 koyun ve 7
adet keç"s", 7 adet atı, ayrıca katır ve merkebler" olduğunu söyler. Sah"p olduğu köle ve
car"yeler"nden de bahsed"lmekted"r.[151] İbn Kayyım el-Cevz"yye (ö.75171350) de
Hz.Peygamber’e â"t sağılan 45 deve, 100 adet koyun veya keç" [152], "ht"laflı olsa da 15
kadar atından bahsetmekted"r. [153] İbn Abbas da 100 deveden bahseder. [154] Vedâ
haccında kesmeye n"yet ett"ğ" 100 deveden 63 tanes"n" b"zzat kend"s" kesm"ş, ger" kalanını
da Hz. Al"’ye (ö.40/660) kest"rm"şt"r. [155] Tavuk c"ns"nden hayvanlarından da
bahsed"lmekted"r.[156] Hz.Peygamber o zaman "ç"n b"r evde koyun beslemen"n önem"n"
“Koyun olan evde bereket vardır.” [157] had"s"yle d"le get"rm"şt"r. O, b"r kısım hayvanları
kend" "mkanlarıyla satın almıştır. Hz.Peygamber, alış ver"şler"n" b"zzat kend"s" yapardı. B"r
sefer"nde b"r deve, b"r koyun, b"r yük deves" almıştır.[158] Başka b"r sefer"nde de y"ne
b"zzat kend"s" deve ve at satın almıştır. [159] Hz. Â"şe, Peygamber"n kullandığı yatağından
da şöyle bahseder: “Rasûlullah’ın yatağının yüzü tabaklanmış der"den, "ç" de yumuşak
hurma l"f"ndend".” [160] Hz.Peygamber zaman zaman kuru hasır veya kanepe üzer"ne
yatıp uyudukları da oluyordu. O, yatak hususunda, da"ma sert ve ser"n tutan malzemey"
terc"h etm"şt"r. Ancak Hz.Â"şe’n"n ev"ndek" döşeğ"n"n yüzü meş"n "d". İç"ne yün veya pamuk
yer"ne, hurma l"f" doldurulmuştu. Yastıkları da aynı malzemeden yapılmıştı. [161]

H"cret"n 9. yılına gel"nd"ğ"nde Hz.Peygamber’"n gel"r kaynakları çoğalmıştı. Ancak O,


hanımlarına, esk"s" kadar sıkıntılı olmasa da sâde b"r hayat yaşatıyor ve şahs" gel"r fazlasını
devlet"n ve halkın yararına kullanıyordu. Bu sebepten dolayı Hz.Peygamber’"n hayat
sev"yes", gel"rler"n parelel"nde artmamış ve bu durum b"r süre hanımlarıyla arasının
açılmasına sebep olmuştur.[162] O, Nad"roğulları hurmalığından elde ett"ğ" mahsulünü
satar ve bu para "le â"leler"n"n b"r yıllık "ht"yaçlarını ayırırdı. Ger" kalanı devlet malına
katardı. Bunu hayatı boyunca böyle yapmıştır.[163]

Hz.Fâtıma (ö.11/632) Hz.Peygamber’"n hayatta "ken sah"p olduğu Hayber, Fedek ve Benû
Nad"r araz"ler"nden h"sses"ne düşen" almak "ç"n Hz. Ebû Bek"r’e g"tt"ğ"nde “B"ze m"rasçı
olunmaz, bıraktıklarımız sadakadır.” [164], “M"rasçılarım h"çb"r d"narı bölüşmes"nler.
Hanımlarımın nafakasından ve âm"l"m"n ("şç"m"n) masrafından başkası sadakadır.” [165]
had"sler"yle karşılaşmış ve bu sebepten ötürü araz"lerden her hang" b"r h"sse alamamış ve
tüm araz"ler devlete kalmıştır. [166]

23
Verd"ğ"m"z bütün bu b"lg"lerde –her ne kadar bazılarında "ht"laf olsa da- Hz.Peygamber’"n
hayatının tamamında olmasa da bell" dönemler"nde sah"p olduğu mal varlığından h"ç de
fak"r olmadığı ve madd" sıkıntı çekmed"ğ" anlaşılmaktadır. Ancak şunu da bel"rtel"m k",
â"les"n"n sık sık geç"m sıkıntısı "ç"ne düştüğü de b"r gerçekt"r. O, büyük davanın tebl"ğ",
Hz.Peygamber’e şahsen geç"m peş"nde koşma "mkanı verm"yordu. Aynı davada ona
yardımcı olanlar da başlangıçta bu sıkıntıları çekt"ler. Sıkıntıların en başında şüphes"z k",
yeterl" rızık tem"n edememe gel"yordu. Hz.Peygamber kıt "mkanlarıyla â"les"n"n nafakasını
sağlamaya çalışıyordu. [167] Dolayısıyla hayatının bell" kes"tler"nde Hz.Peygamber’"n
madd" sıkıntı çekt"ğ" de b"r gerçek olup, bunu d"le get"ren muhtel"f r"vâyetler mevcuttur.
Dolayısıyla hayatının tamamını aynı kategor"de değerlend"remey"z. N"tek"m Kurtubî
(ö.671/1273) Hz.Peygamber’"n fak"rl"k ve zeng"nl"kle olan "l"şk"s"n" üç safhada
değerlend"r"yor: a)- Fak"rl"k safhası (İlk zamanlar fak"r olup, sabır ve tahammül gösterd"ğ"
dönemler). b)- Zeng"nl"k safhası. Fet"hler yoluyla elde ed"len menkul ve gayr-" menkuller
sayes"nde elde ed"len madd" refah sev"yes". Bu safhada Hz.Peygamber, etrafındak" "ht"yaç
sah"pler"n" de h"ç unutmamış, onları da müstef"t kılmıştır. c)- Başkasına muhtaç
olmayacak (orta hal) sev"yede bulunduğu safha k", Hz. Peygamber bu hal üzere vefat
etm"şt"r. [168] Kurtubî’n"n bu yaklaşımını gerçekç" buluyoruz.

“Allahım! Muhammed â"les"n"n rızkını kend"ler"ne yetecek kadar "hsan eyle.”[169] d"yen
Hz.Peygamber, bu had"s"yle yoksul olmayı "stemed"ğ"n", başkalarına muhtaç olup el-avuç
açmayı h"ç b"r zaman arzu etmed"ğ"n" bel"rtmek "stem"ş ve fak"rl"kten Allah’a sığınmıştır.

Hz.Peygamber’"n, madd" sıkıntı çekt"ğ" dönemler" çevres"ndek" "nsanlar şu şek"lde anlatır:


“Rasûlullah, Allah’a kavuşuncaya kadar "nce undan yapılmış ekmek ve kızarmış koyun et"
yemem"şt"r.”[170]

İbn Abbas (ö.68/687) şöyle der : “Rasûlullah yemek yemeks"z"n peş peşe b"rkaç gün
olarak gecelerd". Â"les" de y"yecek akşam yemeğ" bulamazdı. Çoğu zaman ekmekler" arpa
ekmeğ" "d".”[171]

Hz.Â"şe de şöyle der: “Muhammed’"n â"les", onun vefât ett"ğ" güne kadar "k" gün arka
arkaya arpa ekmeğ"yle karnını doyurmadı.”[172]

“Muhammed’"n â"le efradı, Med"ne’ye geld"ğ" günden vefât ett"ğ" ana kadar üç gün arka
arkaya buğday ekmeğ"yle karnını doyurmadı.”[173]

Hz.Ömer (ö.23/643) şöyle der: Ben Rasûlullah’ın gün boyu açlıktan kıvranıp, karnını
doyuracak âd" hurma b"le bulamadığını gördüm.[174]

“Hz.Peygamber’"n m"des"ne b"r günde "k" ayrı çeş"t y"yecek g"rmem"şt"r. Eğer O, et
yem"şse ona başka b"r şey katmaz, hurma yed"yse ona başka b"r şey katmaz, ekmek
yed"yse ona da başka b"r şey "lave etmezd".”[175]

24
Bunların heps" ferdî tesb"t ve yorumlardan "bârett"r. Herkes bell" b"r zaman kes"t"nde
Hz.Peygamber’" nasıl görmüşse O’nun o zamank" hal"n" yansıtmaya çalışmıştır.
Anlatılmaya çalışılan dönem"n Med"ne hayatının "lk yılları olup, topyekun madd" sıkıntı
çek"ld"ğ" zamanlardır. Hz.Peygamber’"n bell" dönemlerde madd" sıkıntı çekt"ğ"n" anlatan bu
tür had"slerden fak"rl"ğ"n üstün olduğu görüşünün çıkarılması doğru değ"ld"r. [176] Veya
zorunlu olarak madd" sıkıntı çekt"ğ" dönemler" örnek almak mecbur"yet"nde de değ"l"z.
Şunu da bel"rtmek gerek"r k", peygamberl"k vâz"fes" Rasûlullah â"les"n"n gel"r"n" büyük
ölçüde azaltmış ve hatta b"r süre tamamen kes"nt"ye b"le uğratmıştır. Hatta kaynaklar
O’nun, â"les"n", h"cr" 3. ve 4. yıllara kadar ne g"b" gel"r kaynaklarıyla geç"nd"rd"ğ" hususunda
b"r b"lg" vermezler. O ve â"les" bu tar"hlere kadar büyük sıkıntılara düşmüşlerd"r k", aynı
sıkıntıları "lk müslümanlar da aynı ölçüde çekm"şlerd". [177] Yukarıda geçen r"vâyetler
Peygamber’"n madd" sıkıntı çekt"ğ" dönemler" yansıtmaktadır. Yoksa Hz.Peygamber’"n
hayatının tamamı madd" sıkıntılardan "bâret değ"ld"r. Hayatının bell" kes"tler"nde bazı
sebeplere mebn" olarak madd" sıkıntı "çer"s"nde kalmış ve madd" zorluklarla karşılaşmıştır.
Bunun aks"n" k"mse "dd"a edemez. Hz.Peygamber’"n zaman zaman aç kalışının sebeb"n"
etrafındak" fak"r ve yoksul "nsanlarla "lg"len"ş"ne ve onların "ht"yaçlarını karşılamak "ç"n
uğraş göstermes"ne bağlayan sahabîler vardır. Ancak Hayber feth"nden sonra önces"ne
nazaran topyekun b"r ferahlama olmuştur. [178] Hz.Peygamber, Hayber araz"s"n"n
mahsüller"nden her yıl zevceler"nden her b"r"ne 100 vesk buğday [179], 80 vesk hurma, 20
vesk arpa ver"rd". Hz.Ömer hal"fe olunca Hayber’" taks"m ett". Rasûlullah’ın hanımlarına da
araz"den kend"ler"ne "ktâen araz" vermek veya her sene 100 vesk vermek arasında terc"h
hakkı verd". Bazıları araz" hakkını terc"h ederken, bazıları da 100 vesk buğday almayı terc"h
ett".[180]

25
Gan"metler sayes"nde Hayber feth"yle b"r ferahlık gelmes"ne karşın y"ne de darlık, sıkıntı ve
geç"m sıkıntısı tamamen ortadan kalkmış değ"ld". Çünkü Med"ne, sıkıntı ve darlık çeken b"r
belde "d". [181] Al" Yardım, Peygamber"n madd" sıkıntı çekmes"n"n sebeb"n" başka b"r
açıdan ele alarak şöyle açıklar: Yukarıda geçen had"slerde Hz. Peygamber’"n sofrasında
uzun müddet su ve hurmadan başka b"r madde bulunmayışının ve çoğu zaman açlık
çek"ş"n"n başka b"r sebeb", O’nun fedakârlık ve cömertl"ğ"nden kaynaklanıyordu. Yoksa
yokluktan değ"l; kend" dışındak" muhtaçların çokluğundandır. Bu durum, Peygamber
Efend"m"z’"n: “Komşusu aç "ken, tıka basa karnını doyuran k"mse (gerçek) mü’m"n
değ"ld"r” hadîs"n"n [182], b"zzat kend"s" tarafından yaşanmasıdır. Bu konu "le "lg"l" hadîsler"
açıklayan b"r kısım âl"mler"n: “Hz Peygamber’"n geç"m sıkıntısı çekmes", "ht"yârî (kend"
"râdes" "le ortaya çıkan) b"r fak"rl"ğ"n netîces" olup, ıztırârî (çâres"zl"k sonucu) b"r fak"rl"kten
dolayı değ"ld"” demeler"n"n hakîkat" de budur.[183] Hz.Peygamber’"n sofrasında m"saf"r h"ç
eks"k olmazdı, yalnız başına yemeğe oturduğu çok nâd"rd". İht"yaç sah"b" "nsanlar çoktu.
Aynı zamanda dışarıdan gelen heyetlere de sofralar ve z"yafetler ver"l"yordu. [184]
Hz.Peygamber’"n kurduğu üç çeş"t sofradan bahsed"l"r: a)- Â"le sofrası b)- Fak"rlere ve
m"saf"rlere kurduğu sofralar c)- S"yas" sofralar [185]

Yukarıda bel"rtt"ğ"m"z g"b", Hz.Peygamber’"n hayatı tamamıyla fak"rl"kle geçmem"şt"r. H"ç


kuşkusuz varlıklı olduğu ve bolluk gördüğü zamanlar da olmuştur. Örneğ"n kaynaklarda
onun yed"ğ" y"yecek ve "çecekler" "nceled"ğ"m"zde tükett"ğ" çok çeş"tl" y"yecek ve
"çeceklerle karşılaşıyoruz. Hz.Peygamber’"n tükett"kler" arasında deve, koyun ve tavuk et",
toykuşu, zebra ve tavşan et", kebap, helva, bal, kuru ve yaş hurma, süt, un çorbası, hurma
şerbet", acur, keş yem"ş", kabak, tereyağ, peyn"r, zeyt"n yağı, karpuz vb. y"yecek ve
"çecekler" sayab"l"z.[186] Damak tadına sah"p olan Hz.Peygamber, et konusunda hayvanın
kol ve sırt kısmını sevmekted"r. [187] Bütün bunlar Hz.Peygamber’"n madd" refah
sev"yes"n" göstermekted"r. Ancak O, varlıklı olduğu zamanlar el"ndek"ler"n" etrafındak"
"ht"yaç sah"pler"ne verm"şt"r. Çünkü etrafında yoksul ve "ht"yaç sah"b" "nsanların sayısı
oldukça çok "d". O, böyle b"r ortamda mal, mülk, servet, altın ve gümüş b"r"kt"remezd". Bu,
O’nun v"cdanına ve fedakârlık duygusuna sığmazdı. Ashâbını kend"ne terc"h etm"ş ve
onları h"ç unutmamış, "hmal de etmem"şt"r. Hayatı boyunca mal varlığını f""l" olarak
ashâbıyla paylaşmaktan ger" durmamış, onların sıkıntılarına ortak olmuştur. Çok güzel
cömertl"k ve fedakârlık örnekler"n" "nsanlığa sunmuştur. Aşağıda görüleceğ" üzere O’nun
dağıttığı şeylerden mal varlığı ve bazı servet" hakkında b"lg" ed"nm"ş oluruz. O "steseyd"
madd" açıdan çok rahat ve sıkıntısız b"r hayat yaşayab"l"rd".

Hz.Peygamber, en asgar" geç"m sev"yes"nde â"le "ht"yaçlarının ötes"ndek" fazlalıkları h"ç


bekletmeden da"ma muhtaçlara ve harp "ç"n gerekl" s"lah ve malzeme tem"n"ne
harcadığından, sene sonunda zekât mükellef" olma g"b" b"r durumla karşılaşmamıştır.
Aslında onun yaptığı şey b"r bakıma her zaman zekât vermek g"b" b"r şeyd"r.[188]

26
İnsanların en cömerd" olan Hz.Peygamber, "steyen h"çb"r k"msey" ger" çev"rmem"ş,
verm"şt"r. İbn Abbas’dan gelen b"r r"vâyette O’nun cömertl"ğ" şu şek"lde anlatılır:
“Peygamber "y"l"k yapma bakımından "nsanların en cömerd" "d". En çok cömert davrandığı
zaman Ramazan ayı "d".”[189] O’nun cömertl"ğ"ne dost düşman hayran olmuş ve bazıları
bu sayede müslüman olmuştur. Maddeten h"çb"r k"msen"n yapamayacağı cömertl"ğ"
gösteren Hz.Peygamber’"n cömertl"ğ"ne sayısız örnekler vereb"l"r"z.

B"r "k"nd" namazından sonra, daha cemaat dağılmadan hızlıca ev"ne g"der. Daha sonra
merakla bekleyen sahabeye şöyle der: “Evde bulunan b"r m"ktar altın hatırıma geld".
El"mde kalır korkusuyla hemen g"d"p onları dağıttım.”[190]

Hastalığında ev"nde yed" (veya altı) altın bulunduğunu hatırlayınca onların fak"rlere
dağıtılmasını "stem"şt"r. Kend"s" bu şek"lde ölmey" uygun bulmamıştır.[191]

“Eğer Uhud dağı kadar altınım olsa, borç ödemek "ç"n sakladığım dışında, ondan yanımda
b"r m"ktar bulunduğu halde üzer"mden üç gece b"le geçmemes" ben" sev"nd"r"r.”[192]

B"r sefer"nde, b"r"ne b"r vad" dolusu koyun h"be etm"ş, o adam da şaşkınlık "ç"nde
çevres"ndek"lere “G"d"n"z, müslüman olunuz, Muhammed fak"rl"kten korkmadan çok büyük
"hsanlarda bulunuyor.” dem"şt"r. [193]

Kend"s" z"yâfet verd"ğ" g"b", z"yâfetlere de g"tm"şt"r. Evl"l"kler"nde düğün yemeğ" verd"ğ"ne
dâ"r b"lg"ler mevcuttur. Örneğ"n Hz.Zeyneb (ö.207640) ve Hz.Saf"yye (ö.50/670) "le
evlend"ğ"nde düğün yemeğ" verm"şt"r. [194] Hed"ye kabul ett"ğ" g"b", hed"ye de verm"şt"r.
Örneğ"n Hz.Ömer’den deves"n" satın almış ve devey" oğlu Abdullah’a hed"ye etm"şt"r. [195]

Hz.Peygamber, "nsanın maddeye, para ve servete karşı hırslı olduğunu ve bunun "nfaka
engel olmaması "ç"n eğ"t"lmes" gerekt"ğ"n" zımnen şöyle "fade etmekted"r:

“İnsanoğlunun b"r dere dolusu altını olsa, b"r dere daha "ster, onun ağzını topraktan başka
b"r şey doldurmaz. Ama Allah, tevbe eden"n tevbes"n" kabul eder.”[196]

“İnsan "ht"yarlasa b"le, onun "k" duygusu hep genç kalır: Çok kazanma hırsı "le çok yaşama
arzusu.”[197]

“Allahım! Senden h"dâyet, takva, "ffet ve zeng"nl"k (gönül zeng"nl"ğ") d"ler"m.”[198]

27
B"l"nd"ğ" g"b" bütün peygamberler zühd ölçüsü dah"l"nde dünya "le olan "l"şk"ler"n"
sürdürmüşler, zâh"dane hayatın en önde gelen "deal tems"lc"ler" olmuşlardır. Peygamberler
z"nc"r"n"n son halkası, yüce "nsan, Allah’ın sevg"l" kulu Hz. Muhammed (s.a.v.) "se: her
hususta olduğu g"b" zühd konusunda da b"ze en son ve en güzel örnekler" sunmuş, aynı
zamanda Mesc"d-" Nebevî’n"n kutlu çatısı altında verd"ğ" zühd eğ"t"m"yle de maddeye kul
olmayan örnek b"r nes"l yet"şt"rm"şt"r. Onun hayatı zühdle "ç"çe b"r hayattır. Çünkü O,
hayatının h"çb"r safhasında maddeperest olmamış, parayı, altını, gümüşü amaç ve hedef
olarak görmem"şt"r.[199] Dolayısıyla Hz.Peygamber’"n hayatından anlıyoruz k", zühd, mal-
mülk ed"nmemek değ"l, harama karışmamak ve servet"n kulu köles" olmamak demekt"r.
“Zeng"nl"k zühde aykırı değ"ld"r.” [200] sözünün ters"ne hareket etmemekt"r. Gerçek zâh"t,
tembel, m"sk"n, asalak değ"ld"r. Çoluk çocuğunu başkalarına muhtaç eden de değ"ld"r.

Hz.Peygamber sâde ve mütevâz" b"r hayat yaşamayı b"zzat kend"s" terc"h etm"ş, kral ve
mel"k b"r peygamber olmak "stemem"şt"r. O bu konuda şöyle buyurmuştur: “Rabb"m bana,
Mekke vâd"s"n" ben"m "ç"n altın yapab"leceğ"n" tekl"f ett". Ded"m k"; hayır Yarabb". Ben, gün
olur doyar; gün olur acıkırım. Acıktığım zaman, Sana n"yazda bulunur ve Sen" hatırlarım.
Doyunca da, Sana şükreder ve Sana hamd eder"m.”[201]

Dünya malının es"r" olmadan olab"ld"ğ"nce sâde b"r hayat tarzını terc"h eden Peygamber’"n
(s.a.v.), hayattan koptuğunu söylemek de mümkün değ"ld"r. O’na göre "nsan, hayatın
"ç"nde olmak, çalışmak, helâl"nden kazanmak, başkalarına yük olmamak zorundadır. Hatta
d"n" amaçla b"le olsa hayatla "rt"batı kesmek, dünyadan el-etek çekmek doğru değ"ld"r.
Çünkü O’nun "fades"yle bel"rtecek olursak “İslâmda ruhbanlık yoktur.” [202] Keza “"k" günü
b"rb"r"ne müsav" olan z"yandadır.” [203] uyarısını yapan Yüce Peygamber"m"z manevî
gel"şme yanında maddî gel"şmen"n de "hmal ed"lmemes" gereğ"ne "şaretle müslümanların
hem manen, hem de maddeten güçlü olmalarını ve sürekl" b"r b"ç"mde "lerleme
kaydetmeler"n" "stem"şt"r. Onun nazarında tembel, m"sk"n, uyuşuk ve pısırık b"r k"ş" yaşayan
ölüdür. Tasavvufî "fades"yle O, her an en "deal olan amel" yakalayan ve yapandır. İslâm
meskenet ve mezellet d"n" değ"ld"r. Hatta Peygamber(s.a.v.), “Helâl" talep etmek her
müslümanın üzer"ne farzdır.” şekl"nde buyurarak hayatın mücadele olduğunu
vurgulamıştır.[204]

Mal, cennet"n en yüksek köşkler"ne yükselmen"n merd"ven" olab"leceğ" g"b", cehennem"n


en aşağı tabakasına "nmen"n de merd"ven" olab"l"r.[205] Aslında “fakr ve zühdde
redded"len dünyanın ç"rkefl"kler"d"r; menfaatperestl"kt"r, benc"ll"kt"r, k"n ve gayz dolu "nsanî
"l"şk"ler"d"r, tüket"m hastalığıdır, "sraf ve göster"ş tutsaklığıdır. Yoksa dünyanın kend"s" "lâh"
güzell"kler"n serg"s"d"r. Cemâl"n"n tecell" yer"d"r.” [206] Dünya hayatında zâh"tl"ğ" beğenme
saded"nde vâr"d olan had"sler, fak"rl"ğ"n medh" demek değ"ld"r. Çünkü zühd, yapılacak b"r
şeye mâl"k"yet", (mal, mülk...) mevcud"yet"n" "cabett"r"r. Hak"k" zâh"d dünyaya sah"p olup da
el"nde tutan, fakat kalb"ne koymayandır. [207] Yan" maddey" putlaştırmayandır.

28
Tasavvuf kaynaklarında tanımı yapılan ve ruhbanlığı da çağrıştıran zühd kavramını Kur’ân,
had"s ve Hz.Peygamber’"n hayatıyla bağdaştırmak mümkün değ"ld"r. B"rden fazla tanımı
yapılan zühd tar"fler"n"n çoğunda dünyanın terked"lmes", dünyaya bağlanılmaması,
dünyanın malına mülküne önem ver"lmemes", dünyanın sev"lmemes", Allah’dan gayr-"
şeylere (mâs"vâya) karşı olumsuz tavır alınması g"b" k"ş"y" dünyadan uzaklaştırıcı konular
yer almaktadır. [208] Bu şek"lde zühd tanımının yapılmasında zayıf ve mevzû had"sler"n
öneml" ölçüde etk"l" olduğu kanaat"ndey"z. Çünkü bu tür tanımları Hz.Peygamber’"n
hayatıyla bağdaştırmak mümkün değ"ld"r. Hz.Peygamber, her zaman hayatın b"zzat "ç"nde
kalmış, "nz"va hayatı yaşamamış ve yaşamayı da önermem"şt"r. Zühdün tanımlarında en
çok üzer"nde durulan konu dünya ve n"metler"n"n sevg"s"n"n kalbe sokulmaması, yan"
dünya ve n"metler"n"n sev"lmemes"d"r. Buna göre b"r "nsan düşünel"m k", çevres"ndek" canlı
ve cansız olan h"çb"r şey" yan"; bağını bahçes"n", ev"n", otomob"l"n", ev eşyasını,
b"lg"sayarını, bahçes"ndek" güller", ç"çekler", eş"n", çocuğunu, tar"h" ve sanatsal yapıtları
kısaca dünyalık olan h"çb"r şey" sevmeyecek. Acaba normal b"r "nsan "ç"n bu mümkün
müdür? İnsanın fıtratında var olan sevg" duygusunu yok etmek mümkün mü? İnsandan
canlı veya cansız varlıklara karşı duyarsız ve tepk"s"z davranmasını "stemek ve beklemek
"nsanın duygusal yönünü h"ç hesaba katmamak demekt"r. Örneğ"n tasavvuf kaynaklarında
çok sık tekrarlanan ve yaygın olarak geçen “varlığa sev"nmemek, yokluğa yer"nmemek
veya el"n"zden çıkana üzülmemek, sah"p olduğunuzda da sev"nmemek” şekl"ndek" anlayış
[209] "nsanın fıtratındak" duygularla çel"şmekted"r. H"çb"r "nsanın, evlend"ğ", çocuk sah"b"
veya meşru yoldan b"r dünya n"met"ne sah"p olduğu zaman sev"nmemes" mümkün değ"ld"r.
Veya kaybett"ğ" değerlere ve varlıklara karşı üzüntü duymaması y"ne el"nde değ"ld"r.
İnsanın, varlık ve yokluk veya altın ve taş karşısında müsâv" davranarak duyarsız ve
tepk"s"z kalması düşünülemez. Ancak "nsanın, bollukta taşkınlık ve aşırılık göstermemes",
n"met"n şükrünü unutmaması, yoklukta da sabır göstermes" ve "syan etmemes" gerek"r.
Makul ve muted"l olan ve kend"s"nden beklen"len de budur. Fıtratında sevg" duygusunu
taşıdığına "nandığımız "nsanın, dünyadak" varlıklara karşı hayranlık duymaması, onlara karşı
sevg" ve "lg" duymaması "nsanın el"nde olan b"r şey değ"ld"r. Real"tede bunun mümkün
olmadığını düşünmekle beraber, saydığımız varlıkların makul ölçüde sev"lmes"n"
yasaklayan b"r nas da mevcut değ"ld"r. Özell"kle "lk dönem tasavvuf hareket"nden sonra
tasavvufta bu tür yanlış yaklaşımlar yoğunluk kazanmıştır. Zühd kavramının tanımı Kur’ân
ve sah"h had"se uygun ve doğru b"r şek"lde yapılmalıdır. İbn Kayyım el-Cevz"yye hatalı
yapılan zühd tanımları hakkında şu yorumu yapar: İnsanların çoğu, “zühd” hakkında, kend"
zevkler"ne "şaret eden, haller"ne ve müşahedeler"ne göre tar"fler yapmışlardır. Sûf"ler"n
yaptıkları tar"fler"n çoğu zevk ve haller"n" yansıtır. İl"m d"l"yle yapılacak tar"f, zevk d"l"yle
yapılacak tar"ften daha kapsamlı ve d"l" daha kuvvetl"d"r. [210] Muhâs"bî (ö.243/857) de
zamanında yapılan yanlış uygulamaları şöyle d"le get"r"r: B"r grup vardır k", rıza, zühd,
tevekkül, Allah sevg"s" g"b" şeyler", gerçeğ"ne uygun olmayarak ve en uygununun ne
olduğunu b"lmeyerek yapmağa çalışır. “Zühd yapıyorum.” d"yerek g"y"m-kuşam ve yeme-
"çmes"n" azaltır; bazıları hacca azıksız çıkar, çalışmayı bırakır ve bununla tevekkülde
bulunduğunu sanır; bazıları, nefs"n"n cennet" 29
arzu ett"ğ"n" sanır, bazıları Allah’ı sevd"ğ"n"
"dd"a eder ve bu "dd"a "le oturur kalkar, O’nu hatırlayınca bayılır. [211] Muhâs"bî bu yanlış
uygulamaların sebepler"n" de şöyle açıklar: Kend"s"n" ehl-" "l"mden olduğunu sananların b"r
Günümüzde de esk"s"nden farksız olarak yanlış zühd tanımlarının yapılmasına hala devam
ed"l"yor. Örneğ"n b"r tasavvuf sözlüğünde zühd ve zâh"dle "lg"l" şu b"lg"ler ver"lmekted"r:
Dünyaya rağbet etmeyen, dünyadan yüz çev"ren, dünyadan el-etek çeken, kend"n"
bütünüyle âh"rete ve Hakk’a veren, mala, mülke, makama ve şöhrete değer vermeyen,
dünya "le âh"ret arasında terc"h yapmak gerekt"ğ" zaman ağırlığını da"ma âh"retten yana
koyan, dünya sevg"s"n" gönlüne koymayan k"ş"d"r. [215] Halbuk" esk"ler"n yanlışlarını tekrar
etmektense Kur’ân ve sah"h had"slere uygun yen" tanımlara yer vermen"n zarur" olduğuna
"nanıyoruz. Bu yapılamazsa bazı çel"şk"lerden kurtulamayız. Örneğ"n, hem dünya hayatını
yaşamak, hem de zâh"dâne davranmak konusu sûf"lerce uzun uzun tartışılmıştır. Madem
k", zühd mâs"vâyı terkt"r, b"r "nsan hem zâh"dâne davranmak, hem de günlük hayatını
yaşamak "sterse b"r çel"şk" "ç"ne düşmeyecek m"d"r? Zâh"dl"kle y"y"p "çmek, halka karışmak
nasıl tel"f ed"lecekt"r, bunların heps" mâs"vâ değ"l m"d"r? [216]

Hz.Peygamber "nsanlara dünyayı terked"n, "nz"vaya çek"l"n, çalışmayın, fak"r ve yoksul


olarak yaşayın demem"şt"r. Aks"ne böyle b"r yaşantıyı arzulayanları uyarmış ve fıtrata
uygun hareket etmeler"n" "stem"şt"r. Hz.Peygamber’"n şu had"s" man"dardır: “İnsanlarla
haş"r-neş"r olup ezalarına katlanan müslüman, "nsanlara karışmayıp ezalarına katlanmayan
müslümandan daha hayırlıdır.”[217] Zühd h"çb"r şek"lde dünyadan el-etek çekmek, dünya
"le "l"şk"n"n kes"lmes", dünyayı ve n"metler"n" makul ölçüde sevmemek, nefs"n" sıkıntıya
sokmak ve ruhban hayatı yaşamak olmamalıdır. Gerçek zühd hayatının örneğ"n" b"ze canlı
olarak Hz.Peygamber vermekted"r. Çünkü O, zühd ve cömertl"ğ"n z"rves"n" yaşamıştır.
Doğru zühd anlayış ve yaşayışını müşâhede etmek "steyen ve kend"s"ne örnek almak
"steyen k"ş"n"n, Hz.Peygamber’"n zühd hayatını sah"h had"slerden "ncelemes" ve tetk"k
etmes" gerek"r.

30
İbn Kayyım el-Cevz"yye şöyle der: Zühdden maksat sah"p olduğu mülkü terketmes"
değ"ld"r. Süleyman (a.s.) ve Dâvûd (a.s.) zamanının en zâh"dler"ndend". Ama onların
malları, mülkler" ve hanımları vardı. [218] Nebî (a.s.) "nsanlığın en zâh"d şahs"yet"d"r. Fakat
O’nun dokuz hanımı vardı. Al" b. Ebî Tâl"b, Abdurrahman b. Avf, Zübeyr ve Osman zeng"n
olmalarına rağmen zâh"dd"ler. Hasan b. Al" de zâh"dlerdend". Bununla b"rl"kte o büyük b"r
servete sah"pt". Abdullah b. Mübârek ve Zeyd b. Sa’d da büyük servete sah"p olmasına
rağmen zâh"d "mamlardandı. [219] İsmâ"l Ankaravî (ö.1041/1631) M"nhâcu’l-Fukara "s"ml"
eser"nde -katılmadığımız yönler olsa da- zühd "le "lg"l" şu değerlend"rmey" yapmaktadır:
“B"r k"mse Allah’tan gayrı olan mâs"vaya â"t muhabbet" atarak kalb"ne yalnızca Allah
sevg"s"n" yerleşt"rm"şse; o k"msen"n mülkü altında ne kadar zeng"nl"k olursa olsun, o
k"mseye menf" yönde zarar veremez. Z"ra o k"mse kalb"n", Hüdâ’ya bağlamıştır. Bu nev"den
m"salller çoktur. Meselâ; Hz.İbrâh"m’"n malı mülkü çoktu ama bu mal ve mülk onun kalb"n"
Hüdâ’dan koparmadı. Hz.Süleyman ve evl"yaullahtan n"celer"n"n bol servet", tahtları ve
tâcları olmasına rağmen, onları Allah’a boyun eğmekten alıkoymadı. Ve malları kend"ler"yle
Allah arasına perde olmadı.”[220] Öneml" ve d"kkat ed"lmes" gereken husus dünya ve
dünyadak" varlıkları putlaştırmamak, onlara taparcasına b"r tutum "çer"s"nde olmamaktır.
Esas olan para, mal, mülk, eşya, servet, kadın, makam ve mevk" g"b" dünya varlıklarının
"lahlaştırılmaması, bunların heps"n"n geç"c" ve b"rer emânet olduğunun unutulmaması ve
bunların k"ş"y" Allah yolundan alıkoymamasıdır. Aks" takd"rde bütün bunlar "nsanın helâk"ne
sebep olab"l"r. Bu, üzer"nde durulması gereken ve günümüz "nsanı açısında problem teşk"l
eden b"r husustur.

Hz. Peygamber (s.a.v.)’"n zühd ve takva anlayışı; dünyayı, maddey" aşmayı, cömertl"ğ", her
türlü lüks ve "sraftan uzak b"r yaşayışı, çalışmayı, hâl"sane b"r şek"lde "lâhî hudûda r"âyet
etmek suret"yle güç ve yetenekler" yaratılış gayes"ne uygun olarak kullanmayı ve net"cede
"manda yakîne ulaşmayı, "bâdet ve taatlarda "hlâsı gözetmey", bütünüyle davranışlarda
"st"kametten ayrılmamayı gerekl" ve zorunlu görür.[221] O, yemede, "çmede, g"y"nmede
kısaca hayatın her safhasında sadel"ğ" terc"h ederd".

“B"r lokma, b"r hırka” felsefes"n" de doğru anlamak gerek"r. Bu sözün asıl anlamı; dünya ve
n"metler"ne karşı açgözlü ve aşırı hırslı olmamak, aks"ne alçak gönüllü ve mütevâz"
olmaktır. Dünya ve n"metler"ne es"r ve mahkûm olmamaktır. Sadece Allah’a kul olan başka
h"çb"r şey"n kulu olmaz. Bu anlayışın köken"nde aşırı ve sınırsız tüket"m yoktur. Yanlış
anlaşılmadığı takd"rde bu anlayış, "nsanın çalışmasına, zeng"n olmasına engel değ"ld"r.
[222]

31
Son olarak şunu söyleyeb"l"r"z k", “İslâm üstündür ondan üstün yoktur.” had"s"ne [223]
göre üstün olmak; manev" yönden güçlü olmakla beraber, madd" yönden de üstün olmak,
güçlü, kuvvetl", zeng"n ve net"cede hâk"m olmakla mümkün olup, z"llet, m"sk"nl"k ve
ger"l"kle olamaz. Allah’ın sânî (sanat sah"b", yapan ) ve ganî (zeng"n) sıfatlarını düşünecek
olursak bu sıfatlar da "nsanları güçlü, kuvvetl" ve zeng"n olmaya zımnen çağırmaktadır.
Çünkü zeng"nl"k hâl"kın sıfatı, fak"rl"k "se mahlûkun sıfatıdır. Dolayısıyla hâl"kın sıfatıyla
sıfatlanmak daha efdald"r.

IV-Fak"rl"ğ"n Zeng"nl"ğe Üstün Tutulması

Ger" kalmış m"lletler"n kend" kültür, k"ml"k , ahlâk ve yaşayışlarını, manevî değerler"n" güç
ve kuvvet sah"b" olmaksızın korumaları "mkansızdır. Çünkü bu ülkeler sürekl" başka
ülkeler"n tehd"d", baskısı ve kültürel emperyal"zm"n boyunduruğu altında kalmaya
mahkûmdurlar. Dolayısıyla b"r m"llet"n dünya m"lletler" arasında kend" bağımsızlığını, şeref
ve hays"yet"n" koruyab"lmes", "lerlem"ş ve gel"şm"ş olmasına bağlıdır. İlerlemen"n tek ve
kaçınılmaz yolu da tembell"ğ" bırakarak çok çalışmak, güç ve kudret sah"b" olmaktır. Güç
ve kudret sah"b" olab"lmek "ç"n çağımızda en çok üzer"nde durulması gereken hususlardan
b"r"s" h"ç kuşkusuz ekonom"d"r. Bugün âdeta her şey ekonom"yle halled"l"r hale gelm"ş ve
ekonom"k gücü el"nde tutan süper güçler ded"ğ"m"z devletler, ger" kalmış m"lletler" her
sahada sömürmekted"r. Ekonom"k güce sah"p olan bu ülkeler, dünyada "sted"kler" şek"lde
at koşturuyor ve her "sted"kler"n" yaptırıyor, ger" kalmış yoksul ülkeler" âdeta b"r p"yon ve
maşa g"b" kullanıyorlar. Bütün bu olumsuzluklardan kurtulab"lmek "ç"n ekonom"k yönden
güçlü olmak gerek"yor.

32
Tar"h" süreç "çer"s"nde bazı had"sler"n yanlış anlaşılması, zayıf ve mevzû had"sler"n del"l
kabul ed"lmes" net"ces"nde zeng"nl"k m" üstün, fak"rl"k m"? d"ye yers"z ve gereks"z b"r
tartışmanın "ç"ne g"r"lm"ş ve bu konuda çeş"tl" görüşler ortaya atılmıştır. Bu tartışmada
fak"rl"ğ"n zeng"nl"kten üstün olduğu veya fak"rl"ğ"n kutsal olduğu g"b" b"r takım görüşler de
"ler" sürülmüştür. Özell"kle mutasavvıflar bu görüşü yaygın olarak kabul etm"şlerd"r. [224]
“İlk dönem zâh"dler" dünyayı kötüley"p fakrı zeng"nl"ğe terc"h ederken bu konuda fak"r
sahab"ler" ve özell"kle âshab-ı Suffe’y" kend"ler"ne örnek almışlardır. Fak"rler"n zeng"nlerden
önce cennete g"receğ"n" ve cennet ehl"n"n çoğunu fak"rler"n teşk"l edeceğ"n" "fade eden
had"sler de "lk zâh"dler"n yoksulluğu zeng"nl"ğe terc"h etmeler"nde etk"l" olmuştur. İlk
dönem âb"d ve zâh"dler" fak"rl"ğ" d"nî kurtuluş "ç"n daha "ht"yatlı b"r yol kabul etmekle
b"rl"kte zeng"nl"ğ" de kötülemem"şlerd"r. Ancak zamanla fakrı aşırı derecede öven ve
zeng"nl"ğ" yeren bazı zümreler ortaya çıkmıştır. Bu şek"lde fakr "le sabır, zeng"nl"k ve şükür
arasında b"r bağ kurularak sabırlı fak"r"n şükreden zeng"nden daha faz"letl" olduğu "ler"
sürülmüştür. Fakat bunun aks"n" savunan sûfîler de olmuştur.” [225] “İbn Teym"yye’ye
kadar genelde âl"mler"n çoğu fak"rl"ğ" övmüşler ve zeng"nl"kten üstün olduğunu anlatmaya
çalışmışlardır.” [226] Örneğ"n had"s kaynaklarına baktığımız zaman b"r çoğunda “fadlü’l-
fakr” (fak"rl"ğ"n üstünlüğü) şekl"nde bablar açıldığını görmektey"z. Bunlar arasında Buhârî
(ö.256/870)[227], T"rm"zî (ö.279/892)[228], İbn Mâce (ö.275/888)[229], Begavî
(ö.516/1122)[230], Nevevî (ö.676/1277)[231] ve Mansûr Al" Nâs"f’" [232]sayab"l"r"z.

Fak"rl"k-zeng"nl"k tartışması bazı k"tapların "lg"l" bölümler"nde yer"n" alırken konuyla "lg"l"
müstak"l eserler de kaleme alınmıştır. İbn Kayyım el-Cevz"yye “Uddetu’s-Sâb"rîn ve
Zâh"ratu’ş-Şâk"rîn” "s"ml" eser"nde zeng"nl"k ve fak"rl"k kavramları üzer"nde ve hang"s"n"n
daha üstün olduğu konusunda uzun uzun durmuştur. Bu eser (Sabredenler ve
Şükredenler) "sm"yle Türkçeye tercüme ed"lm"şt"r. B"rg"vî de (ö.981/1573) “el-Mufâdele
Beyne’l-gan"yy"’ş-Şâk"r ve’l-fakîr"’s-Sâb"r” "s"ml" b"r eser yazmıştır. B"rg"vî de bu eser"nde
genel manada İslâm’da zeng"nl"ğ"n önem", fak"rl"k "le kıyaslanması ve üstünlük meseles"
üzer"nde durmuştur. İbn Teym"yye de “Mecmûu Fetâvâ” "s"ml" hac"ml" eser"n"n XI. c"ld"n"n
"lg"l" sayfalarında konuyla "lg"l" görüşler"n" aktarmaktadır. Serahsî de(ö.490/1097) meşhur
eser" olan “Mebsûd” "s"ml" eser"n"n “kesb” bölümünde konuya bell" ölçüde yer ayırmıştır.
Aşağıda, âl"mler"n bu konuyla "lg"l" görüşler"ne yer vereceğ"z.

İmâm Gazal" (ö.505/1111) “İhyâ”sında fak"rl"ğ"n mez"yetler"nden ve faz"letler"nden uzun


uzadıya bahsetmekte, pek çok zayıf ve mevzû had"se de yer vererek fak"rl"ğe karşı mey"l
göstermekted"r.[233] Gazal" eser"nde “fak"rl"ğ"n mutlak olarak üstünlüğü” ve “fak"r"n
zeng"ne karşı üstünlüğü” şekl"nde açmış olduğu bâblarda konuyu del"ller muvâcehes"nde
"şlemekted"r. [234]

33
Mâverdî (ö.450/1058) de konuyla "lg"l" olarak şu görüşlere eser"nde şöyle yer vermekted"r:
“İnsanı "ht"yaç end"şes"ne sevk eden fak"rl"k "le azgınlık veren servet"n kötü olduğunda
âl"mler "tt"fak hal"nded"r. İht"laf, ancak bu "k"s"n"n dışında bulunan fak"rl"k ve zeng"nl"ğ"n
hang"s"n"n üstün olduğundadır. B"r fırka, zeng"n"n mukted"r fak"r"n âc"z olduğunu ve
kudret"n aczden üstün olduğunu öne sürerek zeng"nl"ğ"n üstünlüğünü savunmuş, d"ğer b"r
fırka da fak"r"n dünyayı terk ett"ğ"n", zeng"n"n dünyaya sarıldığını ve dünyayı terk etmen"n
ona sarılmaktan üstün olduğunu öne sürerek fak"rl"ğ"n üstünlüğünü savunmuştur.”[235]

34
Allah Rasûlü, Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh kanalıyla Bahreyn’den gelen b"r mala rağbet eden
sahaben"n bu tutumuna karşı uyarıcı mâh"yette şu açıklamayı yapar: “...Ben s"z"n namınıza
fak"rl"kten korkmuyorum. Lâk"n ben s"z"n namınıza dünyanın s"zden öncek"lere ser"ld"ğ"
g"b", s"z"n önünüze de ser"lmes"nden, s"z"n de yarış etmen"zden, dünyanın onları helâk
ett"ğ" g"b", s"z" de helâk edeceğ"nden korkuyorum.”[236] Ahmet Davudoğlu bu had"s"
yorumlayan şâr"h İbn Battâl’ın (ö.449/1057) şu görüşünü nakleder: “Bu had"s dünya
malının kötü âkıbet"nden ve f"tnes"n"n şerr"nden korunmak gerekt"ğ"ne del"ld"r. İnsan dünya
z"netler"ne aldanarak bu hususta başkaları "le yarış etmemel"d"r. Y"ne bu had"sle fak"rl"ğ"n
zeng"nl"kten efdâl olduğuna "st"dlâl ed"l"r. Çünkü dünya f"tnes" zeng"nl"kle beraberd"r.”[237]
Serahsî, Mebsûd "s"ml" eser"n"n kesb bölümünde fak"rl"k ve zeng"nl"k tartışmalarına uzun
olarak yer ayırmakta ve hang"s"n"n daha üstün olduğunu del"ller vererek konuyu mütalaa
etmekted"r. Serahsî, zeng"nl"k sıfatının mı, yoksa fak"rl"k sıfatının mı üstün olduğu
konusunda farklı görüşler"n bulunduğunu söyler. Ona göre, her ne kadar bazı fak"hler
ters"n" "dd"a etseler de fak"rl"k sıfatı zeng"nl"k sıfatından daha yüksekt"r. Bazı âl"mler bu
konuda tevakkuf etm"şler, bazıları da her "k"s"n" müsâv" görmüşlerd"r. [238] Serahsî
kend"s"n" destekler mâh"yette İmam Muhammed’"n şu sözünü de aktarır: Zeng"n k"ş" mal
varlığından dolayı âh"rette hesap verecekt"r. Fak"r "se fak"rl"ğ"nden dolayı hesap vermez.
Dolayısıyla bu durumda fak"rl"k hal" daha faz"letl"d"r. [239] Serahsî’den beklenen, k"ş"ler"
fak"rl"ğe götüren bu yanlış görüşü tenk"t etmes" ve bu görüşü çürütmes"d"r. Çalıştığı halde
y"ne de fak"r kalan veya kend" "rades" ve gücü dışında başa gelen fak"rl"k "ç"n bu söz doğru
olab"l"r, ancak çalışmamaktan, tembell"kten dolayı başa gelen fak"rl"ğ"n beraber"nde
get"rd"ğ" olumsuzluklar sebeb"yle k"ş"n"n sorumlu olmayacağını ve tembell"ğ"nden dolayı
bunun hesabını vermeyeceğ"n" "dd"a etmek doğru değ"ld"r. Serahsî, eser"nde sabreden
fak"r, şükreden zeng"nden üstündür görüşünü savunurken bazı âyet ve had"sler" del"l
olarak kullanmaktadır. Âyetlerden b"r"s" şudur: “Hayır! Şüphes"z "nsan, kend"n" zeng"n
h"ssed"nce azar.”[240] Bu âyetle b"rl"kte Fecr, 89/9, Meryem, 19/59, Âl-" İmrân, 3/14.
âyetler"n" ve daha önce verd"ğ"m"z kend"ler"nden fak"rl"ğ"n üstün olduğu görüşünün
çıkarılmasının mümkün olmadığı bazı had"sler" de del"l olarak kullanmaktadır. Halbuk"
zeng"n olmanın faz"let"n" ve Allah yolunda harcandığı zaman da k"ş"ye kazandıracağı
sevaplardan bahseden âyet ve had"sler" görmemezl"kten gelmek "nsanı böyle b"r net"ceye
götürür. Serahsî zeng"nl"ğ"n r"skl" olduğunu, "nsanı her an günaha ve kötü yollara
götüreb"leceğ"n", fak"rl"ğ"n "se böyle olmadığını, "fade eder. İnsan fak"rl"kle, zeng"nl"ğ"n
doğuracağı azgınlıklardan em"n olur. Dolayısıyla fak"rl"ğ" bu açıdan daha emn"yetl" görür.
Yukarıda geçt"ğ" üzere fak"rl"ğ"n de r"skler" ve pek çok zararları olduğunu "zah etm"şt"k.
Serahsî aynı zamanda sıkıntı, mus"bet, hastalık g"b" zorluklara karşı sabredenler"n sevaba
nâ"l olacağını vaad eden had"sler" de del"l olarak kullanmakta ve zeng"nler"n böyle b"r
sevaptan mahrum olduğunu söyleyerek fak"rler"n bu yönüyle zeng"nler" geçt"kler"n" söyler.
Ona göre, sıkıntıların b"r çeş"d" olan fak"rl"k, b"r "mt"handır, "mt"hana sabır "se, n"mete
şükürden daha üstündür. Fak"rl"ğ"n mus"bet olması ve sabred"lmes" açısında bunda "k"
sevap vardır. Zeng"nl"kte "se, şükürden dolayı sadece tek sevap vardır. Dolayısıyla "k"
c"hetten sevap get"ren tek c"hetten sevap get"renden
35
daha yüced"r. [241] Halbuk"
Serahsî’n"n, aşağıda gelecek olan b"r had"ste geçt"ğ" g"b", zeng"nler"n, şükürler"n" sadece
d"l "le yapmadıklarını, aynı zamanda "nfak ve tasaddukla da şükürler"n" yer"ne get"rd"kler"n"
Fak"rl"ğ"n zeng"nl"ğe karşı üstün olduğunu "dd"a edenler, meseley" toplumsal açıdan değ"l
de, b"reysel açıdan ele almış olmalılar k", hayat" öneme sah"p olan bu konuda yanlış ve
hatalı görüşler ortaya koymuşlardır. Aynı zamanda bu hatalı görüş ve yorumların köken"nde
"ç"nde yaşanılan toplum şartlarının, subjekt"fl"ğ"n ve evrensel düşünememen"n etk"s"
olduğu kanaat"ndey"z. Çünkü zeng"n olup da topluma çeş"tl" açılardan katkıda bulunan "le
bulunmayanın mukayeses" yapıldığında terc"h"n hang" taraftan yana yapılması gerekt"ğ"
açıkça ortaya çıkmaktadır. Fak"rl"ğ"n toplumu hang" sefâlet ve felâketlere götüreceğ"
b"l"nen b"r gerçekt"r.

İbn Hazm (456/1064) zeng"nl"k ve fak"rl"ğ"n b"rer hal olduğunu, üstünlüğün ancak
amellerde olacağını, muhâcır fak"rler"n"n cennete önce g"rmeler"n", fak"r oldukları "ç"n değ"l,
ameller" daha fazla olduğu "ç"n g"rd"kler"n" "fade eder. [243]
B"rg"vî, Serahsî ve Al"yyü’l-Kârî’n"n tam ters"ne, şükreden zeng"n"n sabreden fak"rden
üstün olduğu görüşünü ısrarla savunmakta, b"r kısım "bâdetler"n mal "le yapıldığına d"kkat
çekmekte ve zeng"n"n bu yolla sevap kazandığını, dolayısıyla mal "le de Allah’a
yaklaşılab"leceğ"n" "fade etmekted"r. Savunduğu bu görüşün konuyla "lg"l" âyet ve
had"slerle de çel"şmed"ğ"n" söyler. O’na göre bu konudak" âyet ve had"sler, âh"ret" ve
manev" görevler" aksatırcasına aşırı derecede dünyaya bağlanılmaması konusunda b"r
uyarıdan "bârett"r. Zeng"n, malını Allah yolunda harcayarak fak"r"n elde edemeyeceğ"
sevapları kazanarak fak"r" geçer ve fak"rden üstün hale gel"r. Mal ve servete sah"p olan
zeng"n, zeng"nl"ğ"n beraber"nde get"rd"ğ" r"skler" aşıp, günaha düşmeme konusunda
nefs"ne hâk"m olursa ve buna sabrederse onun bu sabrı, fak"r"n yokluktak" sabrından daha
üstündür. Çünkü bu açıdan varlıkta sabır, yokluktak" sabırdan daha üstündür. Fak"r "nsan
bulamaz sabreder, zeng"n "se, her "mkana sah"p "ken sabır göster"r ve günaha düşmezse
onun bu sabrı daha üstündür. [244]
İbn Teym"yye müteahh"run uleması arasında fak"rl"k ve zeng"nl"k tartışmalarının yapıldığını
ve hang"s"n"n üstün olduğu konusunda "ht"lafların olduğunu söyler. Bazı âl"mler sabreden
fak"r"n şükreden zeng"nden daha faz"letl" olduğunu "dd"a ederken, başka b"r grup âl"m de
bunun ters"n" "dd"a etmekted"r. Ancak sahabe ve tâb""nden b"r"n"n d"ğer" karşısında üstün
olduğuna da"r herhang" b"r del"l nakled"lm"ş değ"ld"r. Üçüncü grup âl"mler "se faz"let ve
üstünlüğün zeng"nl"k ve fak"rl"kle b"r alakasının olmadığını, üstünlüğün ancak takvada ve
manev" değerlerde olduğunu söylem"şt"r. Mutlak manada başka b"r husus"yet" olmaksızın
salt fak"rl"k ve zeng"nl"kten dolayı k"ş", üstün olamaz. Çünkü K"tap ve Sünnet üstünlüğün
ancak "mân ve takvada olab"leceğ"n" kes"n olarak açıklamıştır. İbn Teym"yye de en doğru
görüşün bu olduğunu "fade etm"şt"r. [245] Kur’ân, "nsanlar arasında sıhhat, hastalık,
yolculuk, "kâmet, yönet"c"l"k vb. şeylerle b"rb"r"n" üstün tutmadığı g"b", fak"rl"kle veya
zeng"nl"kle de b"rb"r"n" üstün tutmaz.[246] Allah yolunda olmayan, sabretmeyen ve
şükretmeyen b"r fak"r"n Allah katında h"çb"r değer"nden bahsed"lemez. Fak"rl"k tek başına
"nsana b"r değer kazandıramaz.

36
Bu konuda eser yazan İbn Kayyım el-Cevz"yye de gerek fak"rl"ğ"n üstün olduğunu, gerekse
zeng"nl"ğ"n üstün olduğunu savunanların görüşler"n" ve del"ller"n" eser"nde uzun uzun
anlatmakta, net"cede yukarıda geçen İbn Teym"yye’n"n görüşler"n" aynen ben"msed"ğ"n"
açıklamaktadır. O da üstünlüğün takva "le olab"leceğ"n" söyleyerek şöyle der: Eğer takvada
müsâv" olurlarsa faz"lette de müsâv" olurlar. Çünkü Allah, "nsanları âf"yet ve belâ "le üstün
kılmadığı g"b", fak"rl"k ve zeng"nl"kle de üstün kılmamıştır. Ancak takvada üstün kılmıştır.
[247] Şâf"ler"n çoğunluğu, şükreden zeng"n"n üstün olduğu görüşünded"r. [248]

Bu görüşler" destekler mah"yette şu had"s" hatırlamak gerek"r: Muhac"rler"n fak"rler" b"r gün
Hz.Peygamber’e gelerek zeng"nler"n, ortak olarak yapılan "bâdetler"n dışında sadaka
vererek, köle azad ederek kend"ler"n" sevap yönüyle geçt"kler"n" üzülerek "fade etm"şlerd"r.
Hz.Peygamber de onlara sevapta yet"şmeler" "ç"n her namazdan sonra 33 kere tesb"h,
tekb"r ve tahm"d eders"n"z buyurmuşlar. Zeng"nler bunu "ş"t"nce onlar da aynı z"kr"
yapmaya başlamışlar. Bunun üzer"ne y"ne fak"r muhac"rler, Rasûlullah’a g"derek zeng"nler
de b"z"m g"b" z"kre başladılar d"yerek durumu anlatırlar. Hz.Peygamber bunun üzer"ne “Bu,
Allah’ın fazl-ü kerem"d"r; onu d"led"ğ"ne ver"r.” buyurmuştur. [249] İbn Kayyım şöyle der:
Bu had"s sabreden fak"r "le şükreden zeng"nden hang"s" daha çok nâf"le "bâdetlere önem
ver"rse o üstündür d"yen görüş "ç"n b"r huccett"r. Çünkü şükreden zeng"nler, sabreden
fak"rlere farz ve nâf"le amellerde, c"hâdda, Allah uğrunda çek"len ezâda ve mukadderâta
sabırda eş"t olurlar. Fakat zeng"nler"n köle azad etmek ve sadaka vermek g"b" nâf"le
"bâdetler" çok olunca fak"rlerden üstün olurlar. Eğer sabreden fak"rler"n nâf"le "bâdetler",
şükreden zeng"nler"n nâf"le "bâdetler"nden daha çok olursa, bu sefer fak"rler zeng"nlerden
üstün olurlar. [250]

İbn Hacer el-Askalânî (ö.852/1448) şerh"nde konu üzer"nde kend" görüşünü kes"n olarak
bel"rtmese de pek çok âl"m"n görüş ve yorumlarını gen"ş olarak aktarmaktadır. Kurtubî g"b"
bazı âl"mler"n başkasına muhtaç olmayacak sev"yedek" orta (kefâf) hal"n, daha üstün
olduğunu savunduklarını del"ller"yle beraber uzun mütalaa eder. Ve Kurtubî’n"n şu
görüşünü nakleder: “Bu kefâf hal", azdırıcı zeng"nl"kten de, sıkıntıya düşürücü fak"rl"kten
de "y"d"r.” [251] Dolayısıyla böyle farklı b"r görüşü savunan âl"mler de mevcuttur.

Bugün de aynı tartışmaların yapıldığını görmektey"z. Örneğ"n İbrah"m Canan eser"nde


fak"rl"ğ"n m", zeng"nl"ğ"n m" üstün olduğu konusundak" görüşler" ve del"ller" verd"kten sonra
kend"s" de şu değerlend"rmey" yapar: “Zeng"nl"k veya fak"rl"ğ" değerlend"r"rken İslâm
ulemâsı meseley" tek zâv"yeden görmem"ş, çok buudlu olarak tahl"l etm"şt"r. Her görüş
sah"b"n"n dayandığı nassî del"ller olduğu g"b" haklılık kazandıran nokta-" nazar da vardır.
H"ç b"r"n" kes"n b"r d"lle reddetmek veya mutlak doğru olarak değerlend"rmek mümkün
değ"ld"r. Meselen"n günümüz şartlarında muallakta kalmaması "ç"n Bedîüzzaman’ın b"r
cümles"n" kaydedeceğ"z: İlây-ı Kel"metullah’ın bu zamanda b"r büyük sebeb" maddeten
terakk" etmekt"r.”[252]

37
Yusuf el Kardâvî fak"rl"k problem"yle "lg"l" olarak yazmış olduğu eserde şu yorumu yapar:
“Fak"rl"ğ"n medh" hususunda ne b"r âyet-" ker"me, ne de b"r had"s-" şer"f mevcuttur. Dünya
hayatında zâh"dl"ğ" beğenme saded"nde vâr"d olan had"sler, fak"rl"ğ"n medh" demek
değ"ld"r. Çünkü zühd, zühd yapılacak b"r şeye mâl"k"yet", mevcud"yet"n" "cabett"r"r. Hak"k"
zâh"d dünyaya sah"b olup da el"nde tutan, fakat kalb"ne koymayandır. İslâm, zeng"nl"ğ"
Allah’ın lutfett"ğ" ve şükrünü "sted"ğ" b"r n"met; fak"rl"ğ" de b"r zorluk, belk" ondan Allah’a
sığınmak gereken b"r mus"bet sayar ve kurtuluş "ç"n de muhtel"f çâreler vazeder.”[253]

Bazı çevrelerde fak"rl"ğ"n zeng"nl"kten üstün olduğu anlayışının hâk"m olmasının İslam
toplumunun ger" kalmasına, "lerlememes"ne sebep olduğu açıktır. Halbuk" İslam d"n"
fak"rl"ğ" teşv"k etm"ş ve kutsamış değ"ld"r. Aks"ne yukarıda verd"ğ"m"z del"ller açık ve net b"r
şek"lde çalışmayı ve zeng"n olmayı öngörmekted"r.[254] Fak"rl"ğ"n b"zzat kaldırılması
esastır. Zeng"nl"ğ"n "se, kontrol ve eğ"t"m" esastır. Ayrıca fak"rl"ğ"n kaldırılması zeng"nler
vasıtası "le olacağına göre, zeng"nlere her zaman "ht"yaç vardır. [255] N"tek"m Hz.
Peygamber yukarıda geçt"ğ" üzere fak"rl"kten Allah’a sığınmıştır. Allah Teâlâ Kur’an’ında
Hz. Peygamber’e h"tâben “(Allah) Sen" fak"r bulup zeng"n etmed" m"?” buyurmuşlardır.
[256] İbn Kayyım âyette geçen “â"len” lafzının fak"r manasına geld"ğ" konusunda
müfess"rle"n "tt"fak ettt"ğ"n" söyler. [257]Mevdûdî bu âyet" şöyle tefs"r eder: “Babası m"ras
olarak Rasûlullaha b"r d"ş" deve ve b"r câr"ye bırakmıştı, böylece Rasûlullahın hayatı fak"rl"k
"ç"nde başlamış oldu. Fakat b"r zaman sonra Kureyş’"n en zeng"n kadını Hz. Hat"ce önce
onu kend" t"caret"ne ortak ett". Daha sonra onunla evlend". Sonra da bütün t"caret"
Rasûlullah kontrol etmeye başladı. Böylece Rasûlullah zeng"nleşt", ama bu zeng"nl"k
sadece hanımının malına dayanmıyordu. T"caret"n"n gen"şlemes" ve "lerlemes" Rasûlullah’ın
yeteneğ" ve sarf ett"ğ" emek "le gerçekleşt"”[258] İbn Kayyım el-Cevz"yye de şöyle der: B"z
Rasûlullah’ın önce fak"r olduğunu sonra Allah’ın onu zeng"n kıldığını "nkâr etm"yoruz. Allah
ona b"r çok zaferler nas"b ederek mal ve mülk "hsan etm"şt"r. Rasûlullah bu maldan
â"les"n"n b"r senel"k nafakasını ayırırdı. Rasûlullah h"çb"r k"msen"n veremeyeceğ" hed"ye ve
bahş"ş" ver"rd", fak"rl"kten korkmayan k"msen"n bağışlaması g"b" bağışlardı.[259]

38
Fak"rl"ğ" ön planda tutanların en önde gelen gerekçeler"nden b"r"s", zeng"nl"ğ"n "nsanı
yoldan çıkaracağı, kötülüğe ve günaha götüreceğ" dolayısıyla zeng"nl"ğ"n r"skl", fak"rl"ğ"n
"se bu açıdan daha emn"yetl" ve güvencel" olduğu "dd"asıdır. [260] Halbuk" zeng"nl"ğ"n bazı
r"skler" olduğu g"b", fak"rl"ğ"n de bazı "nsanları suç "şlemeye ve kötülük yapmaya
sevketmes" açısından bazı r"skler"n"n olduğunu söyleyeb"l"z. Zeng"nl"ğ"n r"skler", tehl"keler",
"nsanı yoldan çıkarma câz"bes" vb. aleyhte olan hususlar olduğu g"b", fak"rl"ğ"n de
tehl"keler", zararları ve kötülükler"n"n olmadığını h"ç k"mse söyleyemez. Örneğ"n fak"rl"k,
"nsanı hırsızlık yapmaya, ahlaksızlığa, d"lenc"l"ğe, haset ve kıskançlığa götüreb"l"r. Fak"r
olan b"r â"lede madd" sıkıntılar sebeb"yle huzursuzluk ve kavgalar çıkab"l"r, hatta bu
sebepten dolayı boşanmalar da yaşanab"l"r. Fak"r olan b"r k"ş" evlenemeyeceğ" g"b",
evlend"ğ"nde çoluk çocuğunun rızkını ve geç"m"n" de tem"n edemez. Bazen fak"rl"k
sebeb"yle c"nâyetler b"le "şlenmekted"r. Örneğ"n, Kur’ân’da şöyle buyurulur:

“Fak"rl"k end"şes"yle çocuklarınızı öldürmey"n, s"z"n de onların da rızkını B"z vereceğ"z.”


[261] Dolayısıyla daha pek çok zararlı yönler" olan fak"rl"k, ferd", â"ley", toplumu ve devlet"
sefâlet ve per"şanlık "çer"s"nde yaşamaya mecbur ve mahkum eder. Bu durumda fak"rl"ğ"n
zeng"nl"kten üstün olduğunu "dd"a etmek sefâlet" ve per"şanlığı "stemek ve terc"h etmek
demekt"r. Fak"r" bu kötü durumdan ancak madd" sev"yes"n" yükseltmekle çıkarab"l"r"z.
Zeng"ndek" r"skler" de eğ"t"m yoluyla ortadan kaldırab"l"r"z.

Zeng"nl"ğ"n r"skler" ve tehl"keler" var d"ye zeng"nl"k kötülenemeyeceğ" g"b", bazı kötü
zeng"nlerden dolayı da zeng"nl"ğ"n redded"lmes" g"b" b"r yanlışa da düşülmemel"d"r. Varsa
sadece kötü "nsanlar ıslâh ed"lmel" veya cezalandırılmalıdır. Yoksa genele teşm"l ed"lerek
tüm zeng"nler karalanmamalı ve zeng"nl"k zem ed"lmemel"d"r.

Aslında zeng"nl"k b"zât"h" yer"len b"r şey olmadığı "ç"n, zararlı ve tehl"kel" göster"len şey
zeng"nl"k değ"l, onun sebep olduğu ferdî ve sosyal r"sklerd"r. Âyet ve had"slerde bu konu
üzer"nde o derece ağırlıklı durulmuştur k", zararlı ve tehl"kel" olanın âdeta zeng"nl"k olduğu
sanılmıştır. Bundan ötürüdür k", zeng"nl"kle fak"rl"ğ"n mukayeses" yapılmış ve genell"kle
fak"rl"ğ"n üstünlüğü yönünde tavır alınmıştır.[262] Öneml" olan b"zat"h" zeng"nl"k ya da
yoksulluk değ"ld"r, zeng"nl"ğ"n ya da yoksulluğun k"ş"den k"ş"ye değ"şeb"len değerler
kazanab"lmes"d"r. Zeng"nl"k vardır, k"ş"n"n şükrüne ves"le olur; yoksulluk vardır, k"ş"n"n
sabrını çoğaltır. Böyle olduğu sürece zeng"nl"kten de, yoksulluktan da k"ş"ye zarar gelmez.
Zeng"nl"k ya da yoksulluk, b"r başkalarına değerl" ve değers"z sayılab"lecek olgular değ"ld"r.
Onu değerl" ya da değers"z kılan k"ş"lerd"r. K"m"ler"nde yoksulluk değer kazanırken,
k"m"ler"nde zeng"nl"k değer kazanır.[263]

39
Mustafa Sabr" Efend", fak"rl"ğ"n "nsana vereceğ" zararı şu şek"lde "fade eder: “İnt"hara
kat"yen râzı olmayan b"r d"n fakr-u sefâlete de razı olmaz. Çünkü bâhusus asrımızda fakr-u
sefâlet de tedr"cen "nt"har demekt"r.” [264] Zeng"nl"k, fak"rl"k, belâ ve âf"yetten her b"r"
Allah’tan kulları "ç"n b"r "bt"lâ ve "mt"handır. Bunlarla kulların sabırları ve şükürler" "mt"han
ed"l"r. Sabır "le şükürden her b"r" yer"ne göre daha efdald"r. O halde sabır, sabred"lecek
yerlerde daha evlâdır. Şükür de şükred"lecek yerlerde daha evlâdır.[265] İbn Kayyım el-
Cevz"yye fak"rl"k ve zeng"nl"k kıyaslamasını şöyle yorumlar: Zeng"n ve fak"rden hang"s"n"n
sabrı "le şükrü mükemmel "se o üstün olur. Fak"r"n sabrı mükemmel, zeng"n"n de şükrü
mükemmel olursa bunlardan hang"s" efdald"r? d"ye b"r soru sorulacak olursa, buna şöyle
cevap ver"l"r; bundardan vaz"fes"nde ve hal"n"n gereğ"nde Allah’dan en çok korkanıdır. Bu
olmaksızın efdall"k düşünülemez. Çünkü zeng"n"n bazen şükründek" takvalığı, fak"r"n
sabrındak" takvalığından daha üstün olab"l"r. Fak"r"n de bazen sabrındak" takvalığı zeng"n"n
şükründek" takvalığından daha üstün olab"l"r. Buna göre zeng"n zeng"nl"ğ" "le üstün, fak"r
fak"rl"ğ" "le üstün den"lemez. O halde şükreden zeng"n, sabreden fak"rden üstündür
den"lmes" doğru olmadığı g"b", sabreden fak"r, şükreden zeng"nden üstündür den"lmes" de
doğru değ"ld"r. Çünkü şükür "le sabır, "manın "k" b"neğ"d"r, bunların k"ş"de bulunması
lazımdır.[266] Zeng"nl"k ve fak"rl"k her yönüyle hayır olmadıkları g"b", her bakımdan
şer de değ"ld"r. Hz.Peygamber’"n “unutturan fak"rl"k ve azdıran zeng"nl"k” ten aynı ölçüde
sakındırması [267], meselen"n denges"n" tems"l eder. Ayrıca Hz.Peygamber fak"rl"kten
kurtulmayı "sted"ğ" [268] ve fak"rl"ğ"n şerr"nden Allah’a sığındığı g"b" [269], zeng"nl"ğ"n
şerr"nden de Allah’a sığınmıştır. [270] Bütün bunlar mutlak anlamda fak"rl"ğ"n ve
zeng"nl"ğ"n "y" ya da kötü olmadıklarını, her "k"s"n"n de "y" ve kötü yönler"n"n bulunduğunu
göster"r.[271] Ancak "y"l"k ve kötülük olgusu daha çok "nsanın etk"s"yle ortaya çıkmaktadır.

40
Yaratılış gayes", “"bâdet” olan "nsan, bu konuda sürekl" "mt"han hal"nded"r. Kend"s"ne servet
ver"len servetle, fak"rl"k ver"len fak"rl"kle, "l"m ver"len "l"mle, "l"m ver"lmeyen de cehâletle,
sağlık ver"len sağlıkla, hastalık ver"len de hastalıkla "mt"han ed"lmekted"r. Dünya âdeta b"r
t"yatro sahnes"d"r. Burada herkese değ"ş"k b"r rol ver"lm"ş ve herkes"n rolünü en "y"
oynaması "stenm"şt"r. Asıl olan her duruma göre, en güzel tavrı alab"lmek, “en takvalı”
olab"lmekt"r. B"naenaleyh, b"rer vasıf olarak zeng"nl"kle fak"rl"ğ"n mukayeses"n" yapmak, bu
açıdan "sâbetl" değ"ld"r. [272]Ne fak"rl"k, ne de zeng"nl"k, varılması arzu ed"len b"r amaç ve
hedef değ"ld"r. Fak"rl"k; ruhbanların ve bazı sûfîler"n zannett"kler" g"b", ne genell"kle
fak"rler"n kend" hatâ ve başarısızlıklarından kaynaklanan b"r problemd"r, ne de komün"zmde
olduğu g"b", zeng"nler"n sebep olduğu ve ancak onların ortadan kaldırılmasıyla çare
bulunab"lecek b"r dertt"r. Bu görüşler"n belk" heps"nde b"r gerçek payı vardır, ancak
h"çb"r"s", yegâne geçerl" "zah tarzı değ"ld"r. Fak"rl"k b"r kaderd"r, ancak çares" bulunmayan
b"r kader değ"ld"r. [273]
İslâm, doğal olarak rızıkda ve mal varlığındak" farklılığı kabul etmekted"r. İslâm’ın bu farkı
kabul etmes" zeng"n"n daha zeng"n ve fak"r"n daha fak"r olması, "k" taraf arasında
uçurumun gen"şlemes", zeng"nler"n toplumda f"ld"ş" kulelerde yaşayıp servet ve zeng"nl"ğ"
nes"lden nes"le aktaran b"r sınıf olmasını, fak"rler"n de yoksulluk ve mahrum"yet "ç"nde
kümeslerde ölmeye mahkum ed"len başka b"r sınıf olmasını kes"nl"kle onaylamaz. Zeng"n
"le fak"r arasında aşırı b"r uçurumun meydana gelmes"n" de onaylamaz.[274] Kardeşçe
yaşamalarını ve b"rb"r"n" düşünmeler"n" "ster.
Sûf"ler"n ve bazı k"ş"ler"n fak"rl"ğe önem vermeler", onu övmeler" ve zeng"nl"k üzer"ne terc"h
etmeler"n"n sebepler"nden b"r"s" de, zayıf ve mevzû had"slerden etk"lenme olgusudur.[275]
Gerekl" d"kkat ve t"t"zl"ğ"n göster"lmemes" net"ces"nde bu tür uydurmalar revaç bulmuştur.
Özell"kle tasavvuf ehl"n"n bu konuda gevşek davrandığı ve bu uydurmaları bolca kullandığı
b"l"nmekted"r. Toplumsal öneme ha"z olan bu konuda mevzû ve zayıf had"slere h"çb"r
şek"lde "t"bar ed"lmemel" ve del"l olarak kullanılmamalıdır. Bu konuda yer alan ve toplumu
menf" etk"leyen mevzû had"slere bazı örnekler vermek "st"yoruz:

“Bu ümmet"n en hayırlıları fak"r olanlarıdır. En süratl" b"r şek"lde cennete yerleşecek olanları
da zayıf olanlarıdır.”[276]

“Fak"rl"k ben"m övünç ves"lemd"r, ben onunla övünürüm.”[277]

“ Dünya sevg"s" tüm hataların başıdır.”[278]

“Her b"r ümmet "ç"n anahtar vardır. Cennet"n anahtarları, m"sk"n ve fak"rlerded"r. Onlar
kıyâmet gününde Allah "le beraberd"r.”[279]

“Ey Allahım! ben" m"sk"n olarak yaşat, m"sk"n olarak canımı al ve ben" m"sk"nler zümres"nde
d"r"lt.”[280]

“Fak"rlerle b"rl"kte b"r toplum olun, çünkü kıyâmette onların devlet" vardır.”[281]

41
“Fak"rler zeng"nler"n mend"ller"d"r. Zeng"nler onlarla günahlarını s"lerler.”[282]

“Dünya b"r leşt"r. Onu elde etmek "steyenler de köpeklerd"r.”[283]

“Dünya, âh"ret adamlarına haram, âh"ret de dünya adamlarına haram, dünya "le âh"ret "se
Allah adamlarına haramdır.”[284]

“Fak"rlerle b"rl"kte oturup kalkmak tevâzudandır ve üstün b"r c"haddır.” [285]

“Üç şeye güven"lmez: Dünya, sultan ve kadın.”[286]

“Çoluk-çocuk sah"b" olan felah olamaz.”[287]

“Açlık h"kmett"r.” [288]

“H"kmet on kısımdır, dokuzu uzlette, b"r" susmaktır.” [289]

“Kuyruk ol, baş olma.” [290]

“Selâmet uzletted"r.” [291]

“Dünyayı dünya ehl"ne bırakın. Çünkü dünyadan yetecek m"ktardan fazlasını alan, farkında
olmaksızın ölümünden b"r ferman almış olur.”[292]

“Allah bu dünyayı, "nsanoğlundan çıkan p"sl"klere benzetm"şt"r.” [293]

“Dünyasını seven âh"ret"ne zarar ver"r, âh"ret"n" seven dünyasına zarar ver"r. Bâk" olanı fân"
olana terc"h ed"n.” [294]

“Dünyayı terk etmek sabır "ş" olup, Allah yolunda kılıç sallamaktan daha zordur. Dünyayı
terkeden k"mseye Allah mutlaka şeh"t sevabı kadar sevab ver"r.” [295]

“Dünyadan sakının, çünkü o, Hârud ve Mârud’dan daha büyüley"c"d"r.”[296]

“Allah zeng"ne zeng"n olduğu "ç"n tevâzu gösteren fak"re lânet eder ve o k"ş"n"n d"n"n"n
üçte b"r" g"der.”[297]

“Abdullah b. Avf sürünerek cennete g"rer.”[298]

İbn Kayyım, İbnü’l-Ferec’"n (ö.597/1201) bu tür mevzû had"slerle "lg"l" değerlend"rmes"n"


şöyle aktarır: Zâh"tl"k taslayanların heps", böyle bâtıl had"slere sarılarak malın d"nde
"lerlemeye engel olduğunu görmüşlerd"r. Halbûk" yer"lm"ş olan mal, meşrû olmayan
c"hetten kazanılan mal ve vâc"p olan hakkı ver"lmeyen maldır. Sahabeden Talha 300 yük
m"ras olarak altın bırakmıştır. Zübeyr ve d"ğer sahabîler de hayl" malı m"ras olarak ger"de
bırakmışlardır. Eğer mal sah"b" olmak kötü b"r şey olsaydı bu sahabîler, mallarının heps"n"
eller"nden çıkarırlardı. B"r çok kıssacı vâ"z, bu bâtıl had"sler" esas alarak "nsanları fak"rl"ğe
teşv"k etm"ş ve zeng"nl"ğ" yerm"şlerd"r. [299]

42
Bu uydurma had"sler, üzülerek "fade edel"m k", başta tasavvuf eserler" olmak üzere
muhtel"f kaynaklarda kullanılmakta ve öneml" bazı konularda del"l göster"lmekted"r. H"ç
ummadığınız ve "t"bar ett"ğ"n"z eserlerde b"le onlarla karşılaşab"l"yorsunuz. Tar"h boyunca
bu uydurma haberler toplum üzer"nde etk"l" olmuş ve dünya, çalışmak, fak"rl"k ve zeng"nl"k
"le "lg"l" yanlış anlayışların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Kanaat"m"zce fak"rl"ğ"n ön
planda tutulmasının en büyük sebeplerden b"r"s" zayıf ve mevzû had"slere "t"bar ed"lm"ş
olmasıdır. Böylece had"s uydurucuları, b"r yandan dünya ve çalışmanın aleyh"ne, fak"rl"ğ"n
leh"ne had"s uydurdukları g"b", bazı gün ve gecelerde yapılan "bâdetlere, okunacak bazı
sûre ve duâlara ver"lecek sınırsız ec"r ve mükafaatları "ht"va eden had"sler de uydurarak
"nsanların dünya-âh"ret denges"n" bozmuşlardır. Bu tür uydurmalardan etk"lenen k"ş"ler de
"ş" tembell"ğe ve m"sk"nl"ğe vurmuşlardır. Dolayısıyla bu tür uydurmalara, hatta zayıf
had"slere kes"nl"kle "t"bar ed"lmemel" ve del"l olarak kullanılmamalıdır.

43
Sonuç
İslâm dünyasının ger" kalışının ve başkalarına muhtaç oluşunun köken"nde yanlış dünya
anlayışı(dünya-âh"ret denges"n"n korunamaması) ve İslâmın fak"rl"k ve zeng"nl"ğe bakış
açısının doğru olarak b"l"nmemes" yatmaktadır. Dünya ve n"metler"ne karşı "nsanların
yaklaşımlarında farklılıklar gözlenmekted"r. K"m"ler" dünyadak" canlı veya cansız varlıkları
put hal"ne get"rerek "frat noktasında hareket ederken, k"m"ler" de zühd adına tefr"t
noktasında hareket ederek dünya hayatını önemsememekte ve âdeta "nz"va hayatını
savunmaktadır. Her "k" yaklaşım tarzı da Hz.Peygamber’"n anlayış d"s"pl"n"yle
bağdaşmadığından İslâmî olmayıp tenk"t ed"lm"şt"r. İslâmın öngörmüş olduğu mu’ted"l
görüş ve anlayış; aşırı hırs ve tamahkârlıktan uzak kalınarak dünyayı ve n"metler"n"
putlaştırmadan, geç"c" olduğunu unutmaksızın dünya n"metler"nden şükrünü eda etmek
şartıyla meşrû yoldan azamî derecede faydalanmak ve faydalanılmasına yardımcı olmaktır.
Mal, para ve servet"n es"r" olmaksızın; aks"ne mal, para ve servete hâk"m olunduğu
takd"rde bu tür b"r zeng"nl"ğ"n topluma olan faydaları sayılamayacak kadar çoktur. Ve
yer"lmeyen zeng"nl"k de budur. Zeng"nl"k âdeta "k" tarafı kesk"n bıçak g"b"d"r, "y"ler"n el"nde
olursa "y" olur ve övülür, kötüler"n el"nde olursa da kötü olur ve yer"l"r. İnsanoğlu dünyaya
ve maddeye karşı doyumsuz, açgözlü ve aşırı b"r hırs beslemekted"r. Bu duygular
frenlenmez ve k"ş" manev" b"r eğ"t"mden geç"r"lmezse yanlış yollara sapar, öngörülen
mu’ted"l ç"zg"y" aşar. Burada eğ"t"m"n öneml" oranda rol oynadığını bel"rtmek "ster"z.
Azdıran, saptıran ve şımartan zeng"nl"ğ"n önlenmes" "ç"n zeng"n"n, dünyasını ve âh"ret"n"
b"len, Allah’tan korkan, "l"m, "rfan ve "hlas sah"b" b"r k"ş" olması gerek"r. Bu da ancak manev"
ve ahlâkî eğ"t"mle sağlanab"l"r.
Fak"rl"k kutsal b"r şey olmadığı g"b" n"met veya "nsanı karamsarlığa götüren, ondan
kurtulması mümkün olmayan b"r mus"bet de değ"ld"r. Allah, “Fak"rl"ğ" sevd"ğ" kullarına ver"r,
dolayısıyla zeng"n olmak "ç"n çalışmağa gerek yok” demek de çok yanlıştır. Aslında fak"rl"k
de zeng"nl"k de kaderd"r, fak"rl"kten zeng"nl"ğe geçmek demek, Allah’ın b"r kader"nden
başka b"r kader"ne geçmek demekt"r. İnsan hasta olab"l"r, sıkıntı ve problem yaşayab"l"r, bu
ben"m kader"m d"ye hastalığını tedav" etmemes", sıkıntı ve problem"n" halletme yoluna
g"tmemes" düşünülemez. Dolayısıyla fak"rl"kten kurtulmak "ç"n de çaba ve gayret
göster"lmes" elzemd"r. Fak"rl"ğ"n sayılamayacak kadar zararları ve tehl"keler" vardır. B"zât"h"
sıkıntı ve problem olan fak"rl"k, m"lletler"n felâket" ve sefalet" demekt"r. Fak"rl"k toplumları
ve m"lletler" köle hal"ne get"r"r ve başkalarının boyunduruğu altına sokar. İslâm’a ve
"nsanlara h"zmet fak"rl"kle değ"l, zeng"nl"kle yapılır. B"r takım müesseseler"n kurulması,
okul, çeşme, yol, cam", vakıf, ülke savunması vb. hayırların ve h"zmetler"n heps" zeng"nl"kle
gerçekleşecek olan "şlerd"r. Dolayısıyla fak"rl"ğ"n savunulması veya had"sler baz alınarak
d"n" yönden temellend"r"lmeye çalışılması İslâma ve müslümanlara yapılab"lecek en büyük
kötülüklerden b"r"d"r.
Hz.Peygamber’"n hayatı "ncelend"ğ"nde hayatının tamamı zeng"nl"k ve fak"rl"k açısından
aynı olmadığı, aşılamayan bazı sebeplerden dolayı bell" b"r dönemde madd" sıkıntı çekt"ğ"
b"r gerçekt"r. Hayatının bazı dönemler"nde de madd" refah sev"yes"n"n yüksek olduğu
kaynaklardan tesb"t ed"lmekted"r. Dolayısıyla44
Hz.Peygamber’"n sürekl" fak"r yaşadığını,
fak"rl"ğ" tavs"ye ett"ğ"n" veya fak"rl"ğ" üstün gördüğünü "dd"a etmek tar"h" gerçeklerle
bağdaşmaz. Böyle b"r "dd"ayı Hz.Peygamber’e "zâfe etmek Hz.Peygamber’" ve had"sler"n"
B"bl"yografya

*Aclûnî, İsma"l b. Muhammed (ö.1162/1748), Keşfü’l-Hafâ ve Müzîlü’l-İlbâs Ammâ İştehera


m"ne’l-Ehâd"sî alâ els"net"’n-Nâs (I-II), 3. Bsk., Dâru İhyâ"’t-Tûras"’l-Arabî,1351.

Ahmet b. Hanbel (ö.241/855), Müsned (I-VI), Çağrı Yay., İst., 1982, (ofset).

............., K"tâbu’z-Zühd (I-II), terc. M.Em"n İhsanoğlu, İz Yay., İst., 1993.

Ahmed Nâ"m - Kâm"l M"râs, Sahîh-" Buhârî Muhtasarı Tecr"d-" Sar"h Tercümes" ve
Şerh" (I-XII), D.İ.B., Yay., Ank., 1975.
Al"yyü’l-Kârî, Nuredd"n Al" b. Muhammed (ö.1014/1605), el-Esrâru’l-Merfûa f"’l-
Ahbâr"’l-Mevzûa (Mevzûatü’l-Kübrâ), thk., Muhammed b. Saîd b. Besyûnî Za’lûl,
Dâru’l-Kütüb"’l-İlm"yye, Beyrut, 1405/1985.

.............., el-Masnûa fî Ma’r"fet"’l-Hadîs"’l-Mevzûa (Mevzûatu’s-Suğrâ), thk., Abdülfettah


Ebû Gudde, Mektebetü’l-Matbûât"’l-İslâm"yye, Haleb, 1389/1969.

..............., M"rkâtü’l-Mefâtîh Şerhu M"şkât"’l-Mesâbîh (I-XI), thk., Sıdkı Muhammed Cem"l


Attâr, Beyrut, 1994.

Ateş Süleyman, İslâm Tasavvufu, Yen" Ufuklar Neşr., İst., 1992.


Begavî, Hüsey"n b. Mes’ûd (ö.516/1122), Şerhü’s-Sünne (I-VIII), thk., Al" Muhammed
Muavvız – Âd"l Ahmed Abdülmevcut, Dâru’l-Kütüb"’l-İlm"yye, Beyrut, 1992.
Beşer Faruk, İslâm’da Zeng"nl"k ve Fak"rl"k Kavramları, Seha Neşr., İst., 1991.
Buhârî, Ebû Abd"llah Muhammed b. İsma"l, (ö.256/870), Sahîh-" Buhârî (I-VIII), Çağrı
Yay., 2. bsk., İst., 1982.

.............Edebü’l-Müfred, thk. Hal"d Abdurrahman, Dâru’l-Ma’r"fe, Beyrut, 1996.

B"rg"vî, Muhammed b. Pîr Al" (ö.981/1573), el-Mufâdele Beyne’l-Gan"yy"’ş-Şâk"r ve’l-


Fak"r"’s-Sâb"rîn, thk., Muhammed Ramazan Yusuf, Dâru İbn Hazm, Beyrut, 1994.
Canan, İbrah"m, Kütüb-" S"tte Muhtasarı Tercüme ve Şerh" (I-XVIII), Akçağ Yay., Ank.
1988.
Coşkun Ahmed, “Kur’an-ı Ker"m’"n Dünya ve Ah"rete Bakışı”, E.Ü.İ.F.D., sayı: 4,
Kayser",1987.
Dâr"mî, Ebû Muhammed Abdullah b. Abd"rrahman (ö.2557869), Sünenü’d-Dâr"mî (I-
II), thk., es-Seyy"d Abdullah Hâş"m, Pak"stan, 1984.
Davudoğlu Ahmed, Sahîh-" Müsl"m Tercüme ve Şerh" (I-XII), Sönmez Neşr., 2. bsk.,
İst., 1977.
Ebû Dâvûd, Süleyman b. el-Eş’as es-S"c"stânî, (ö.275/888), Sünen-" Ebî Dâvûd (I-V)
Çağrı Yay., İst. 1981, (ofset).

45
Ebu’ş-Şeyh el-Isbehânî (ö.369/979), Hz.Peygamber’"n Edeb ve Ahlâkı (K"tâbu’l-Ahlâk
en-Nebî ve Âdâbuhu), terc., Na"m Erdoğan, İz Yay., İst., 1995.
Ebû Ubeyd, Kâsım b. Sellâm (ö.224/839), K"tâbu’l-Emvâl, terc., Cemaledd"n Saylık,
Düşünce Yay., İst., 1981.
Ebû Yusuf, Ya’kub b. İbrah"m (ö.182/798), K"tâbu’l-Haraç, terc., Al" Özek, İ.Ü.Yay., 2.
bsk., İst., 1973.
Eraydın Selçuk, Tasavvuf ve Tar"katler, M.Ü.İ.F.V.Y., İst., 1994.
Elbânî, Muhammed Nâsırüddîn, S"ls"letü’l-Ehâdîs"’z-Zaîfe ve’l-Mevzûa, (I-V),
Mektebetü’l- Maar"f, R"yad, 1412/1992.
Elmalılı Hamd" Yazır, Hak D"n" Kur’an D"l" (I-IX), Eser K"tabev"., İst., trs.
Fahruddîn er-Râzî, Ebû Abd"llah Muhammed b. Ömer (ö.604/1207), Mefât"hu’l-Gayb
(Tefsîr-" Kebîr) (I-XXIII), terc., heyet, Akçağ Yay., İst., 1988.
Gazzâlî, Ebû Hâm"d Muhammed b. Muhammed, (ö.505/1111), İhyâu Ulûm"’d-Dîn (I-V),
Dâru’l-Ma’r"fe, Beyrut, trs.
Gölcük Şerafett"n, Kur’ân’da İnsanın Değer", Pınar Yay.,İst.,1983.
Hâk"m en-Nîsâbûrî Ebû Abd"llah Muhammed b. Abd"llah (ö.405/1014), el-Müstedrek
ale’s-Sahîhayn (I-V), Dâru’l-Ma’r"fe, Beyrut, trs.
Heysemî, Al" b. Ebîbekr (ö.807/1404), Mecmeu’z-Zevâ"d ve Menbeu’l-Fevâ"d (I-IX),
Dâru’l-K"tâb"’l-Arabî, 3. bsk., Beyrut, 1982.
el-Hût Ebû Abd"llah, Muhammed b. Dervîş el-Beyrûnî (ö1276/1859), Esne’l-Metâl"b fî
Ehâdîs-" Muhtel"fet"’l-Merât"b, thk. Mahmûd el-Arnaûd, Dâru’l-F"kr, Beyrut, 1991.
İbn Arrak Ebu’l- Hasan b. Muhammed (ö.963/1555), Tenzîhü’ş-Şerîat"’l-Merfûa An"’l –
Ahbâr"’ş-Şenîat"’l- Mevzûa (I-II), thk, Abdülvehhâb Abdüllat"f, Dârü’l-Kütüb"’l- İlm"yye,
Beyrut, 1401-1981.
İbnü’l Cevzî, Ebu’l Ferec Abdurrahman b. Al" (ö.597/1201) K"tâbü’l- Mevzûât, thk.,
Abdurrahman Muhammed Osman, 2. bsk. Darü’l-F"kr, 1403/1983.
İbnü’l-Esîr el-Cezerî, Ebu’s-Saâdât Mubârek b. Muhammed (ö.606/1209), Câm"u’l-
Usûl m"n Ehâdîs"’r-Rasûl (I-XII), thk., Muhammed Hâm"d, Suud" Arab"stan, 1950.
İbnü’l-Esîr el-Cezerî, İzzüddîn Ebu’l-Hasan Al" b. Muhammed (ö.630/1232), el-Kâm"l
f"’t-Târ"h Tercümes" İslâm Tar"h" (I-IX), terc., heyet, Bahar Yay., İst., 1985.
İbn Hacer el-Askalânî (ö.852/1449), Fethu’l-Bârî Şerhu Sahîh"’l-Buhârî (I-XIII),
Mektebetü Dâr"’s-Selâm, Dımeşk, 1997.
İbn H"şâm, Abdülmel"k b. H"şâm (ö.218/833) es-Sîretü’n-Nebev"yye (I-IV), thk., Ömer
Abdüsselâm Tedmurî, Dâru’l- K"tâb"’l-Arabî, 3. bsk., Beyrut, 1990.
İbn İshâk (ö.151/768), S"yeru İbn İshâk, thk., Muhammed Ham"dullah, Hayra H"zmet
Vakfı, Konya, 1981.

46
İbn Kayyım el-Cevzîyye, Muhammed b. Ebî Bekr (ö.751-1350), Medâr"cu’s-Sâl"kîn
(Kur’ân’î Tasavvufun Esasları) (I-III), terc., heyet, İnsan Yay., İst., 1990.

............., Menârü’l Münîf f"’s-Sahîh ve’d-Daîf, thk., Abdülfettah Ebû Gudde, Mektebetü
İbn Teym"ye, Kah"re trs.

...............,Uddetü’s-Sâb"rîn ve Zehîratü’ş-Şâk"rîn (Sabredenler ve Şükredenler), terc.,


Zeynelâb"dîn Tatlıoğlu, İnsan Yay., İst., 1989.

..............., Zâdu’l-Meâd (I-V), terc., Muzaffer Can, Cantaş Yay., İst., 1989.

İbn Mâce, Ebu Abd"llah el-Kazvînî (ö.275/888), Sünen (I-II), thk., Muhmammed Fuad
Abdülbak", Darü’l F"kr, trs.
İbn Sa’d (ö230/844), Tabakâtü’l-Kübrâ, (I-VIII), Dâru Sâdır, Beyrut, 1985.
İbn Teym"yye, Tak"yüddîn Ahmed b. Abd"lhal"m b. Teym"yye (ö.728/1328), Mecmû’u
Fetâvâyı İbn Teym"yye (I-XXXV), tert"b: Abdurrahman Muhammed b. Kâsım,
Mektebetü’l-Maar"f, Rabat, Mağr"b, trs.
İsma"l Ankaravî, M"nhâcu’l-Fukara (Fak"rler"n Yolu), terc., Saadett"n Ek"c", İnsan Yay.,
İst., 1996.
Kara Mustafa, Tasavvuf ve Tar"katler Tar"h", Dergah Yay., 2. bsk., İst., 1990.

............, Tasavvufî Düşüncede İnsan-Dünya Münasebetler" ve Z"hn"yet"m"z (tebl"ğ),


Dünden Bugüne İslâm Dünyasında Z"hn"yet Değ"ş"kl"kler" ve Çağdaşlaşma Problemler"
Sempozyumu, Bursa, 1990.

Kurtkan Âm"ran, D"n Sosyoloj"s", F"l"z K"tabev", İst, 1987.


Küçükkalay Hüsey"n, “Kur’ân-ı Ker"m ve Fak"rl"k Problem"”, S.D.Ü.İ.F.D., sayı: 2, Isparta,
1996.
Mâl"k b. Enes (ö.179/795), el-Muvatta, thk., Muhammed Fuat Abdülbâkî, trs.
Mansûr Al" Nâs"f, Gâyetü’l-Me’mûl Şerhu’t-Tâc el-Câm"ı’l-Usûl (Tâc "le b"rl"kte), Dâru
İhyâ"’t-Türâs"’l-Arabî, 3. bsk., Beyrut, 1962.
Maverdî(ö.450/1058), Ahkâmu’s-Sultân"yye (İslâm’da H"lâfet ve Devlet Hukuku), terc.,
Al" Şafak, Bed"r Yay., İst., 1976.

..............., Edebü’d-Dünya ve’d-Dîn, terc., Al" Akın, Temel Neşr., İst.,1982.

Mevdûdî, Tefhîmu’l-Kur’ân (I-VII), terc., heyet, İnsan Yay., İst.,1986.


Mevlânâ Ş"blî, Asr-ı Saâdet (I-V), terc. Ömer Rıza Doğrul, Günümüz Türkçes"ne
uygulayan: O. Zek" Mollamehmetoğlu, Eser neşr. İst., 1997.
Muhammed Ebû Zehra, İslâm’da Sosyal Dayanışma, terc., E.Ruh" Fığlalı-Osman
Esk"c"oğlu, 2.bsk., Yağmur Yay., İst., 1976.

47
Muhammed Fuâd Abdülbâkî, el-Mu’cemu’l-Müfehres l" Elfâz"’l-Kur’ân"’l-Ker"m,
Mektebetü’l-İslâm"yye,İst.,1982.
Muhammed Ham"dullah, İslâm Peygamber" (I-II), terc., M. S. Mutlu, S. Tuğ, Yağmur
Yay., İst., 1965.
Muhâs"bî Ebû Abd"llah Hâr"s b. Esed el-Anâzî (ö.243/857), er-R"âye, terc., Şah"n F"l"z-
Hülya Küçük, İnsan Yay., İst., 1998.
Mustafa Sabr", Meseleler, Osmanlıcadan sadeleşt"ren: Osman Nur" Gürsoy, 2.bsk.,
Seb"l Yay., İst., 1976.
el-Muttekî, Alauddîn Al" b.Husâmüddîn el-H"ndî (ö.975/1567), Kenzu’l-Ummâl fî
Sünen"’l-Akvâl ve’l-Efâl (I-XVIII), Müessetü’r-R"sâle, Beyrut, 1993.
Münâvî, Muhammed Abdurrauf (ö.1031/1622), Feyzu’l-Kadîr (I-VI), Dâru’l-F"kr, Beyrut,
1996.
Müsl"m, Ebu’l- Hüseyn Müsl"m b Haccâc, (ö.261/874), el- Câm"u’s-Sahîh, (I-V), thk.,
M. F. Abdülbak", Darü İhyâ"’t-Türâs"’l-Arabî, Lübnan, 1375/1956.
Nesâî, Ebû Abd"rrahman, Ahmed b. Şuayb (ö.303/915), Sünen (I-IV), Çağrı Yay. İst.
1981 (ofset).
Nevevî, Ebû Zeker"yya Yahya b. Şeref (ö.676/1277), R"yâzu’s-Sâl"hîn, Dâru’l-K"tâb"’l-
Arabî, haz., Rıdvan Muhammed Rıdvan, Beyrut, 1973; Terc. ve şerh: M. Yaşar
Kamdem"r-İ. Lütf" Çakan-R. Küçük, Erkam Yay., İst., 1997.

..............., Sahîhu Müsl"m b" Şerh"’n-Nevevî (I-XVIII), 4. bsk., Dâru’l-Ma’r"fe, Beyrut, 1997. *
Özdenören Ras"m, Müslümanca Düşünme Üzer"ne Denemeler, İnsan Yay., İst., 1985.

Sağânî, Rad"yüdd"n Ebu’l –Fedâ"l el Huseyn b. Muhammed (ö.650/1252), el-Mevzûât,


thk., M. Abdulkad"r Ahmed, Mektebetü’n-Nahd"yyet"’l- Mısr"yye, Kah"re, 1411/1991.
Serahsî, Ebû Bekr Muhammed b. Ahmed (ö.490/1097), K"tâbu’l-Mebsûd (I-XXX),
Çağrı Yay., İst., 1983.
Suyûtî, Celâlüdd"n Abdurrahman b. Ebî Bekr (ö.911/1505), el-Câm"u’s-Sağîr m"n
Hadîs"’l-Beşîr"’n-Nezîr (I-II), thk., Abdullah Muhammed ed-Dervîş, Dımeşk, 1996.

.............., ed-Dürerü’l Münteş"ra f"’l-Ehâdîs"’l-Müşteh"ra, thk., M. Abdülkad"r Atâ, Dârü’l-


İ’t"sâm, Kah"re 1987.

................, el-Leâl"u’l-Mesnûa’ f"’l- Ehâdîs"’l- Mevzûa, (I-II), Darü’l- Kütüb"’l- İlm"yye, 1.


Bsk. Beyrut, 1417/1996.

Şâtıbî, İbrah"m b. Musa (ö.790/1388), el-Muvâfakât, (I-IV), terc. M. Erdoğan, İz Yay.,


İst, 1990.

48
Şevkânî, Muhammed b. Al" (ö.1250/1834), el-Fevâ"dü’l-Mecmûa f"’l- Ehâdîs"’l
-Mevzûa, thk., Abdurrahman b. Yahya, Matbaatu’s- Sünnet"’l-Muhammed"yye, Kah"re
1380/1960.
Şeybânî, Abdurrahman b. Al" (ö.944/1537), Temyîzü’t-Tayy"b m"ne’l-Habîs fîmâ yedûru
alâ els"net"’n-Nâs" m"ne’l-Hadîs, Dâru’l-Kütüb"’l-İlm"yye, 2.bsk., Beyrut, 1988.
T"rm"zî, Ebû İsâ Muhammed b. İsa, (ö.279/892), Sünenü’t-T"rm"zî, (I-V) thk., Ahmed
Muhammed Şakîr, M. F. Abdulbâkî, İ. Adve Avad, Kah"re 1357/1938.
Uludağ Süleyman, “Fakr Maddes"”, D.İ.A., c"lt:XII, İst., 1995.

................, Tasavvuf Ter"mler" Sözlüğü, Mar"fet Yay., İst., 1997.

Yardım Al", Peygamber"m"z"n Şemâ"l", ErkamYay., İst., 1998.


Yen"çer" Celal, “Asr-ı Saadet’de Hz.Peygamber’"n ve Â"les"n"n Geç"m"”, (Bütün
Yönler"yle Asr-ı Saadet’de İslâm, I-V), Beyan Yay., Ed"tör: Vecd" Akyüz, İst., 1995.

................, “Hz.Peygamber Â"les"n"n Gel"rler", Geç"m" ve Bıraktığı M"ras” (tebl"ğ),


Hz.Peygamber ve Â"le Hayatı (sempozyum), İSAV, İlm" Neşr., İst., 1989.

..............., İslâm’da Devlet Bütçes", Şam"l Yay., İst., 1984.

Yet"k Erhan, “Hz.Muhammed’"n Zühd ve Takvası” (tebl"ğ), İslâm’da İnsan Model" ve


Hz.Peygamber Örneğ" (Kutlu Doğum Haftası: 1993), T.D.V.Y., Ank., 1995.
Yıldırım Ahmet, “Hz.Peygamber’"n Zühd Hayatı” (tebl"ğ), I. Kutlu Doğum
Sempozyumu, S.D.Ü.İ.F.Y., Isparta, 1998.

.............., Tasavvufun Temel Öğret"ler"n"n Had"slerdek" Dayanakları, T.D.V.Y., Ank., 2000.

Yusuf el-Kardâvî, Fak"rl"k Problem" Karşısında İslâm, terc., Abdülvahhâb Öztürk, Nur
Yay., Ank., 1975.

.............., İslâm Hukukunda Zekât (Fıkhu’z-Zekât) (I-II), terc., İbrah"m Sarmış, Kayıhan
Yay., İst., 1984.

*Bu makale, CÜİF Derg"s"nde (c. V, sayı: 1, S"vas, 2001) yayınlanmıştır.

**İnönü Ün"vers"tes" İlâh"yat Fakültes" Had"s Ana B"l"m Dalı Öğret"m Üyes".

[1] Bk., Ebû Ubeyd, K"tâbu’l-Emvâl, sh., 562-563, terc., Cemaledd"n Saylık, Düşünce Yay.,
İst., 1981.

[2]Yusuf el-Kardâvî, Fak"rl"k Problem" Karşısında İslâm, sh., 11-12, terc. Abdülvahhâb
Öztürk, Nur Yay. Ank. 1975.

[3] Uludağ Süleyman, “Fakr maddes"”, D. İ. A., XII, 132, İst., 1995.

49
[4] Sûf"lere göre fak"rl"k "k" türlüdür: a) Fakr-ı sûrî (madd" fak"rl"k): K"ş"n"n malı mülkü
olmaması. b) Fakr-ı manev": K"ş"n"n kend"s"n" mutlak surette hakka muhtaç b"lmes", katında
varlıklı olmak "le yoksul olan haller"n"n b"r ve eş"t olması; olunca şımarmaması, olmayınca
üzülmemes" . Sûf"lere göre öneml" ve değerl" olan manev" fak"rl"kt"r. Bk. Uludağ Süleyman,
Tasavvuf Ter"mler" Sözlüğü, sh., 184, Mar"fet Yay., İst., 1977. Ayrıca bk. İsma"l Ankaravî,
M"nhâcü’l-Fukara (Fak"rler"n Yolu), sh., 32, terc., Saadett"n Ek"c", İnsan Yay., İst., 1996.

[5] Yardım Al", Peygamber"m"z"n Şemâ"l", sh., 441, ErkamYay., İst., 1998.

[6] Yardım Al", a.g.e, sh., 443.

[7] Yen"çer" Celal, “Hz.Peygamber Â"les"n"n Gel"rler", Geç"m" ve Bıraktığı M"ras”, sh., 364
(tebl"ğ), Hz.Peygamber ve Â"le Hayatı (sempozyum), İSAV, İlm" Neşr., İst., 1989. Ayrıca bk.
Muhammed Ham"dullah, İslâm Peygamber", I, 116, terc. M. S. Mutlu, S. Tuğ, Yağmur Yy.
İst., 1965.

[8] Fahruddîn er-Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb (Tefsîr-" Kebîr), V, 49, terc. heyet, Akçağ Yay., İst.,
1988.

[9] Örneğ"n şu âyet-" ker"me bu tür b"r olay üzer"ne nâz"l olmuştur: “(Ey Muhammed!)
Rabler"n"n rızasını d"leyerek sabah akşam O’na "bâdet edenlerle b"rl"kte sabret. Sakın
dünya hayatının aldatıcı z"net"ne kapılıp gözünü onlardan ayırma. Kötülük yapacağını
b"ld"ğ"m"z "ç"n kalb"n" b"z" anmaktan uzaklaştırdığımız, arzularının köles" olmuş, "ş" gücü
hadd" aşmak olan k"mseye sakın uyma.” Kehf, 18/28. Ayrıca bk. İbn Mâce, Sünen, Zühd, B.
7, thk., Muhmammed Fuad Abdülbak", Darü’l F"kr, trs.

[10] Buhârî, Sahîh-" Buhârî, Eymân, B. 9, Tefs"r, B.68/1, Edeb, 61, Çağrı Yay., 2. Bsk., İst.
1982 ; Müsl"m, el- Câm"u’s-Sahîh, Cennet, H.No: 47, thk. M. F. Abdülbak", Darü İhyâ"’t-
Türâs"’l-Arabî, Lübnan, 1375/1956; T"rm"zî, Sünenü’t-T"rm"zî, Cehennem, B.13, thk.
Ahmed Muhammed Şakîr, M. F. Abdulbâkî, İ. Adve Avad, Kah"re 1357/1938. Ayrıca bk. İbn
Mâce, Zühd, B. 4.

[11] İbn Mâce, N"kâh, B. 25.

[12]Müsl"m, Z"k"r, H.No: 93. Ayrıca bk. Buhârî, R"kâk, B . 16, 51, N"kâh, B. 87-88, Bedü’l-
Halk, B.8; T"rm"zî, Cehennem, B.11.

[13]Bk., İbn Hacer el-Askalânî, Fethu’l-Bârî Şerhu Sahîh"’l-Buhârî, XI, 337, Mektebetü
Dâr"’s-Selâm, Dımeşk, 1997.

[14]T"rm"zî had"s"n hasen olduğunu söyler. T"rm"zî, Zühd, B.20. Ayrıca bk., Ahmed b.
Hanbel, Müsned, I, 377, 426, 443, Çağrı Yay., İst.,1982,(ofset).

50
[15] Zevâ"d’de had"s"n "snâdında geçen Hâl"d b. Amr’ın zayıf olduğu hatta uydurmacılıkla
"thâm ed"ld"ğ" "fade ed"lmekted"r. Bk. İbn Mâce, Zühd, B.1.

[16] Had"s hasen gar"bd"r. T"rm"zî, Zühd, B. 36.

[17] Müsl"m, Z"k"r, H.No: 99. Ayrıca bk. T"rm"zî, F"ten.B.26; İbn Mâce, B.19.

[18]Buhârî, Zekât, B.47, C"hâd, B.37; Müsl"m, Zekât, H.No: 121-123.

[19]T"rm"zî, Zühd, B. 26.

[20] Enfâl, 8/28.

[21] T"rm"zî, Zühd, B. 37. Ayrıca bk., Ebû Dâvûd, İl"m, B.13; İbn Mâce, Zühd, B. 6; Ahmed b.
Hanbel, Müsned, II, 296,343.

[22] Müsl"m, Zühd, H.No: 37; T"rm"zî, Zühd, B. 37; Dâr"mî, R"kâk, B. 118.

[23] Canan İbrah"m, Kütüb-" S"tte Muhtasarı Tercüme ve Şerh",VII, 445, Akçağ Yay., Ank.,
1988. Âyete göre 500 senel"k zaman dünya hesabına göre olup, bu süre âh"rete göre
yarım gündür. “Muhakkak k" Rabb"n"n nezd"nde b"r gün s"z"n saymakta olduklarınızdan b"n
yıl g"b"d"r.” k", bu da dünya hesabıyla 500 sene, âh"ret hesabıyla yarım gün olacağı "fade
ed"lmekted"r. Bk. T"rm"zî, Zühd, B. 37. Âyet "ç"n bk., Hac, 22/47.

[24] T"rm"zî, Buyû, B. 4. Ayrıca bk., İbn Mâce, T"cârât, B. 1.

[25] Nevevî, R"yâzü’s-Sâl"hîn, III, sh., 237, terc ve şerh., M. Yaşar Kandem"r-İ. Lütf" Çakan-
R. Küçük, Erkam Yay., İst., 1997.

[26] 243. d"pnota bakınız.

[27] Bk. İbn Teym"yye, Mecmû’u Fetâvâyı İbn Teym"yye, XI, 21, 69, 127-128, tert"b:
Abdurrahman Muhammed b. Kâsım, Mektebetü’l-Maâr"f, R"bâd, Mağr"b, trs.

[28] İbn Teym"yye, a.g.e., XI, 121.

[29]İbn Kayyım el-Cevz"yye, Sabredenler ve Şükredenler (Uddetü’s-Sâb"rîn ve Zehîratü’ş-


Şâk"rîn), sh., 182, 189, terc., Zeynelâb"dîn Tatlıoğlu, İnsan Yay., İst., 1989.

[30] İbn Kayyım el-Cevz"yye, a.g.e., sh., 189.

[31] Had"s hasen gar"bd"r. T"rm"zî, Zühd, B. 14; İbn Mâce, Zühd, B.3.

[32] T"rm"zî, Zühd, B. 14. Ayrıca bk.İbn Mâce, Zühd, B.3.

[33] Furkan, 25/77.

51
[34]Müsl"m, Zühd, H.No: 1; T"rm"zî, Zühd, B. 16; İbn Mâce, Zühd, B. 3. Had"s"n benzer
açıklaması "ç"n bk. Nevevî, Sahîhu Müsl"m b" Şerh"’n-Nevevî, IX, 294, 4. bsk., Dâru’l-
Ma’r"fe, Beyrut, 1997; Al"yyü’l-Kârî, M"rkâtü’l-Mefâtîh Şerhu M"şkât"’l-Mesâbîh, IX,
101-102, thk., Sıdkı Muhammed Cem"l Attâr, Beyrut, 1994.

[35] Buhârî, R"kâk, B. 1, C"hâd, B. 33, 110, Menâkıbu’l-Ensâr, b. 9, Megaz", B.29; Müsl"m,
C"hâd, H.No: 126. Ayrıca bk. T"rm"z", Menâkıb, B. 56; İbn Mâce, Mesâc"d, B. 3.

[36] Coşkun Ahmed, “Kur’ân-ı Ker"m’"n Dünya ve Âh"rete Bakışı”, sh., 281, E.Ü.İ.F.D., sayı:
4, Kayser",1987 ; Şâtıbî el-Muvâfakât’ında Teâruz ve Terc"h bölümünde dünyanın leh"nde
ve aleyh"nde vâr"d olan âyetler" b"r araya get"rerek konuyu teâruz açısından tahl"l etmekte
ve bazı değerlend"rmeler yapmaktadır. Gen"ş b"lg" "ç"n bk. Şâtıbî, el-Muvâfakât, IV,
307-314, terc. M. Erdoğan, İz Yay., İst, 1990.

[37] A’râf,7/32.

[38] Mâ"de,5/87.

[39] Elmalılı Hamd" Yazır, Hak D"n" Kur’an D"l", III,1799, Eser K"tabev"., İst. trs.

[40] Fahruddîn er-Râzî’ye göre, Hadîd sûres" 20.âyet"nde geçen dünyanın oyun ve
eğlence oluşu kâf"rler "ç"n olduğu söylense de aslında bu âyet, mü’m"n ve kâf"r hakkında
umûm" b"r "faded"r. Bk. Fahruddîn er-Râzî, a.g.e., IX, 395-396.

[41] Gölcük Şerafett"n, Kur’ân’da İnsanın Değer", sh., 93, Pınar Yay.,İst.,1983.

[42] İbn Kayyım el-Cevz"yye, a.g.e., sh., 204.

[43] İbn Kayyım el-Cevz"yye, a.g.e., sh., 206. Âyetler "ç"n bk., Münâfıkûn, 63/9; Nûr, 24/37.

[44] Bk.İbn Sa’d, Tabakâtü’l-Kübrâ, I, 402, Dâru Sâdır, Beyrut, 1985.

[45] Had"s"n "snâdındak" râv"ler tenk"t ed"lm"şt"r. Bk. İbn Mâce, Zühd, B. 5

[46] Buhârî, R"kâk, B.10. Ayrıca bk., Buhârî, C"hâd, B.70; İbn Mâce, Zühd, B. 8.

[47] Buhârî, R"kâk, B. 7, C"zye, B. 1, Megazî, B. 12; Müsl"m, Zühd, H.No: 6.

[48] T"rm"zî, Zühd, B. 43.

[49] Alak, 96/6.

[50] Münâfıkûn, 63/9.

[51] Nûr, 24/37.

[52] Bk., İbn Sa’d, a.g.e., I, 255.

52
[53] Bu konuda stratej" veren şu âyet hatırlanmalıdır: “ De k": Eğer babalarınız, oğullarınız,
kardeşler"n"z, eşler"n"z, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından
korktuğunuz t"câret, hoşlandığınız meskenler s"ze Allah’dan, Rasûlünden ve Allah yolunda
c"had etmekten daha sevg"l" "se, artık Allah emr"n" get"r"nceye kadar bekley"n. Allah fâsıklar
topluluğunu h"dâyete erd"rmez.” Tevbe, 9/24.

[54] Bu tür mevzû had"slere "ler"de örnekler ver"lecekt"r.

[55]Yusuf el-Kardâvî, İslâm Hukukunda Zekât, I, 60, terc., İbrah"m Sarmış, Kayıhan Yay.,
İst., 1984.

[56] Yardım Al", a.g.e., sh., 446.

[57] Yusuf el-Kardâvî, a.g.e., I, 64.

[58] İbn Kayyım el-Cevz"yye, a.g.e., sh., 210.

[59] İbn Mâce, Mukadd"me, B.17.

[60] Beşer Faruk, İslâm’da Zeng"nl"k ve Fak"rl"k Kavramları, sh., 73, Seha Neşr., İst., 1991.

[61] Yusuf el-Kardâvî, Fak"rl"k Problem" Karşısında İslâm, sh., 19.

[62] Beşer Faruk, a.g.e., sh., 73.

[63] Haşr, 59/7.

[64]Bk. Mevlânâ Ş"blî, Asr-ı Saâdet, II, 98, terc. Ömer Rıza Doğrul, Günümüz Türkçes"ne
uygulayan: O. Zek" Mollamehmetoğlu, Eser nşr. İst. 1997.

[65] Buhârî, Buyû, B.15

[66] Ahmed b. Hanbel, Müsned,IV.141.

[67] Müsl"m, Kader.H.No:34; İbn Mâce, Mukadd"me, B.10.

[68] Buhârî, Zekat, B.18,50, Nafakât, B.2; Müsl"m , Zekât, H.No: 94-97,107,124; Ebû
Dâvûd, Zekât, B.28,39 ; T"rm"zî, Zekât, B.38, B"rr, B.77, Zühd, B.32; Nesâî, Zekât, B.53, 60.

[69] Buhârî, Fedâ"lü’l-Kur’ân, B. 20; Müsl"m, Salâtü’l-M"sâf"rîn, H.No: 266.

[70] Buhârî, Edebü’l-Müfred, sh.97, thk., Hal"d Abdurrahman, Dâru’l-Ma’r"fe, Beyrut, 1996.

[71]Hâk"m en-Nîsâbûrî, el-Müstedrek ale’s-Sahîhayn, IV, 306, Dâru’l-Ma’r"fe, Beyrut, trs.;


el-Müttekî, Kenzu’l-Ummâl fî Sünen"’l-Akvâl ve’l-Efâl, XV, 879, Müessetü’r-R"sâle, Beyrut,
1993.

[72] T"rm"zî, Buyû, B.4; Ayrıca bk. İbn Mâce, T"cârât, B.1.

[73]İbn Mâce, T"cârât, B.6.

53
[74]Ebû Dâvûd, Sünen-" Ebî Dâvûd, Zekât, B.45, Çağrı Yay., İst. 1981, (ofset).

[75] Ahmed b. Hanbel, Müsned, III,21

[76] Müsl"m, Z"k"r, H.No:38; İbn Mâce, Mukadd"me, B.17.

[77] İbn Mâce, T"cârât, B.1.

[78] T"rm"zî, Ahkâm, B.22; İbn Mâce, T"cârât, B.64; Ahmed b. Hanbel, Müsned,
II,179,VI,162.

[79] Buhârî, Deavât, B.38; Ayrıca bk. Müsl"m, Z"k"r, H.No:73; T"rm"zî, Deavât, B.116.

[80]T"rm"zî, Tefsîr, 24/1; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 34; Hâk"m, a.g.e., I, 535; Suyûtî
had"s" zayıf telakk" eder. Suyûtî, el-Câm"u’s-Sağîr m"n Hadîs"’l-Beşîr"’n-Nezîr, I, 170, thk.,
Abdullah Muhammed ed-Dervîş, Dımeşk, 1996.

[81] Hâk"m, a.g.e., I, 527.

[82] Ebû Dâvûd, Edeb, 101; Nesâî, İst"âze, B. 14, 16, Sehv, B. 90; Müsned, VI, 57, 207.

[83] Nesâî, İst"âze, B. 29. Ayrıca bk., Ebû Dâvûd, Edeb, B. 101.

[84] Nesâî, İst"âze, B.14-16; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 540.

[85] Buhârî, Cenâ"z, B.37, Vesâyâ, B. 2, Nefâkât, B.1; Müsl"m, Vesâyâ, H.No: 5, 8

[86] Buhârî, İmân, B.41, Nafakât, B.1,Vesâyâ, B.2; Müsl"m, Vas"yyet, H.No:5, 8.

[87] Buhârî, Nafakât, B. 1.

[88] Müsl"m, Zekât, H.

[89] Müsl"m, Zekât, H.No: 38. Ayrıca bk., T"rm"zî, B"rr, B. 42; İbn Mâce, C"hâd, B.4.

[90] Buhârî, İmân, B . 41, Megâzî, B. 12, Nefakât, B. 1; Müsl"m, Zekât, H.No: 48.

[91] T"rm"zî, Zühd, B.3.

[92] T"rm"zî, Zühd, B. 21-22.

[93] T"rm"zî, Edeb, B.54. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, L"bâs, B.14.

[94] Âyette "nfak edenle etmeyen"n b"r olmayacağı "fade ed"l"yor. Bk. Nahl, 16/75.

[95] Buhârî, Mezâl"m, B.33.

[96] İbrah"m, 14/7.

[97] Beşer Faruk, a.g.e., sh., 77.

[98] Bakara, 2/155.

54
[99] Cuma, 62/10

[100] Âl-" İmrân, 3/195

[101] Necm, 53/39-41

[102] Câs"ye, 45/22

[103] Mülk, 67/15

[104] Kasas, 28/77.

[105] Tûr, 52/21

[106] Nebe , 78/10-11.

[107] Bakara, 2/29.

[108] Kehf, 18/46.

[109] Saf, 61/11.

[110] Kehf,18/30.

[111] Müzzemm"l, 73/20.

[112] Hûd, 11/23.

[113] Müsl"m, Z"k"r, No:73

[114] Enfâl, 8/60. Hz. Peygamber âyette geçen kuvvet"n atmak olduğunu “D"kkat ed"n
kuvvet atmaktır” şekl"nde "fade etm"şt"r.(Müsl"m, İmâre, H.No:167.)

[115] Küçükkalay Hüsey"n, “Kur’ân-ı Ker"m ve Fak"rl"k Problem"”, sh., 153, S.D.Ü.İ.F.D., sayı:
2, Isparta, 1995.

[116]Bk., Buhârî, Zekât, B.50,53, Buyû, B.15; Müsl"m, Zekât, H.No:106; T"rm"zî, Zekât,
B.38; İbn Mâce, Zekât, B.25; Nesâî, Zekât, B.85.

[117]Buhârî, Zekât, B.50, 53, Buyû, B.15; Müsl"m, Zekât, H.No: 06; T"rm"zî, Zekât, B.38; İbn
Mâce, Zekât, B.25; Nesâî, Sünen, Zekât, B.85, Çağrı Yay. İst. 1981 (ofset).

[118] Bakara, 2/201.

[119] Kasas, 28/77.

[120] Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 226.

[121]Kurtkan Âm"ran, D"n Sosyoloj"s", sh., 428, F"l"z K"tabev", İst,1987.

[122] Mevlâna Celâlüddîn er-Rumî, Mesnevî, I, 79, terc., Veled İzbudak, İst., 1953.

55
[123]Yet"k Erhan, “Hz. Muhammed’"n Zühd ve Takvası” (tebl"ğ), sh., 59, İslâm da İnsan
Model" ve Hz. Peygamber Örneğ" (Kutlu Doğum Haftası:1993), T.D.V.Y., Ankara, 1995.

[124]Bu âyetler "ç"n bk. En’âm, 6/32; Kasas, 28/60; Şûrâ, 42/36; N"sâ, 4/77; Ra’d,13/26;
Mü’m"n, 40/39; Nahl,16/30; Ankebût, 29/64; Duhâ, 93/4; Tâhâ, 20/72.

[125] Buhârî, R"kâk, B.15; Müsl"m,.Zekât, H.No:120; T"rm"zî, Zühd, B.40; İbn Mâce, Zühd,
B.9.

[126] Muhammed Ebû Zehrâ, İslâm’da Sosyal Dayanışma, sh., 98, terc., E.Ruh" Fığlalı-
Osman Esk"c"oğlu, 2.bsk., Yağmur Yay., İst., 1976.

[127]Bk.Yusuf el-Kardâvî, Fak"rl"k Problem" Karşısında İslâm, sh., 196. Hz.Ömer dönem"nde
Bahreyn’den gelen 500 b"n d"rhem Hz.Ömer tarafından muhac"rlere 5’er b"n, ensara 3’er
b"n, Rasûlullah’ın hanımlarına 12’er b"n olarak dağıtılmıştır. Peygamber hanımlarından
Zeyneb b"nt" Cahş kend"s"ne ver"len h"ssen"n tamamını "nfak etm"şt"r. Bk. Ebû Yusuf,
K"tâbu’l-Haraç sh., 87, terc., Al" Özek, İ.Ü.Y., 2. bsk., İst., 1973. Y"ne başka b"r taks"mata
da"r b"lg" "ç"n bk., a.g.e., sh., 89. Hz.Ömer’"n emr"nde, harplerde kullanılmak üzere 4 b"n
eğ"t"lm"ş atın olduğu nakled"lmekted"r. Bk., a.g.e., sh., 90. Verd"ğ"m"z bu örnekler, zaman
"çer"s"nde müslümanların madd" açıdan geld"kler" sev"yey" b"ze göstermekted"r.

[128] Yusuf el-Kardâvî, a.g.e., sh., 46.

[129] Vereceğ"m"z şu âyet-" ker"melerden peygamberler"n meslek sah"b" oldukları açıkça


anlaşılmaktadır: “B"z Dâvûd’a, S"z" savaşta korumak "ç"n zırh yapma sanatını öğrett"k.”
(Enb"yâ,21/80) “B"z Nuh’a şöyle vahyett"k: murakaben"z altında gem"y" vahyett"ğ"m"z g"b"
yap”(Mü’m"nûn, 23/27). Kur’an-ı Ker"m’de Hz. Musa’nın nasıl "st"hdam ed"ld"ğ" şöyle
anlatılır:” (Şuayb’ın ) "k" kızından b"r": Babacığım, onu (Musa’yı) ücretl" olarak tut. Çünkü
ücretle "st"hdam edeb"leceğ"n en "y" k"mse, bu güçlü ve güven"l"r adamdır ded". Babası:
Bana sek"z yıl çalışmana karşılık bu "k" kızımdan b"r"n" sana n"kahlamak "st"yorum... ded"”
(Kasas, 28/26-27) Ayrıca had"slerde Zeker"yyâ (a.s)’ın marangoz olduğu "fade
ed"lmekted"r. (Bk.İbn Mâce, T"cârât, B.5)

[130]Buhârî, İcâre, B.2; İbn Mâce, T"cârât, B.5. Ayrıca bk. İbn Sa’d, a.g.e., I, 125; Kâm"l
M"ras, Sahîh-" Buhârî Muhtasarı Tecr"d-" Sar"h Tercümes" ve Şerh", VII, 28, D.İ.B. Yay.,
Ank., 1975.

[131]İbn Sa’d, a.g.e., I,121,131; Muhammed Ham"dullah, a.g.e., I, 52.

[132] Muhammed Ham"dullah, a.g.e., I, 52. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb, B. 17; İbn Mâce,
T"cârât, B. 63; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 425; İbn Kayyım el-Cevz"yye, Zâdu’l-Meâd,
I, 191, terc., Muzaffer Can, Cantaş Yay., İst., 1989.

[133] İbn Sa’d, a.g.e. I,129-131; Muhammed Ham"dullah, a.g.e., I.52-53.

56
[134] İbn İshâk, S"yeru İbn İshâk, sh., 59. thk. Muhammed Ham"dullah, Hayra H"zmet
Vakfı, Konya, 1981.

[135] Muhammmed Ham"dullah, a.g.e., I, 53-54. Ayrıca bk. İbn Sa’d, a.g.e., I, 130-131.

[136]İbn H"şâm, es-Sîretü’n-Nebev"yye, I, 210, thk., Ömer Abdüsselâm Tedmurî, Dâru’l-


K"tâb"’l-Arabî, 3. bsk., Beyrut, 1990. Bazı r"vâyetlere göre, 480 veya 500 d"rhem gümüş
verm"şt"r. Bk. Muhammed Ham"dullah, a.g.e., I, 58.

[137] Bk. Muhammed Ham"dullah, a.g.e., I, 58.

[138]Buharî, Bedü’l-Vahy, B.3; Müsl"m, İman, H.NO: 252. Ayrıca bk., İbn Sa’d, a.g.e., I,
195; İbn İshâk, a.g.e., sh., 112.

[139] Bk. Âl-" İmrân, 3/90; Yusuf, 12/104; Sebe, 34/47; Şûra, 42/23; Sâd, 38/86; Tûr,
52/40 ; Kalem, 52/46.

[140] Yen"çer" Celâl, İslâm’da Devlet Bütçes", sh., 290, Şâm"l Yay., İst., 1984.

[141] Yen"çer" Celal, “Hz.Peygamber Â"les"n"n Gel"rler", Geç"m" ve Bıraktığı M"ras”, sh., 360,
Hz.Peygamber ve Â"le Hayatı (sempozyum), İSAV, İlm" Neşr., İst., 1989.

[142] Hed"yeler" kabul ett"ğ"ne da"r b"lg" "ç"n bk., İbn Sa’d, a.g.e., I, 388-389, 489-491;
Buhârî, H"be bölümü.

[143] İbn Sa’d, a.g.e., I, 501; Muhammed Ham"dullah, a.g.e., II, 229. Mâverdî, Muhayrık’ın
peygambere 7 ev dolusu malını vas"yet ett"ğ"n" "fade eder. Bk. Mâverdî, Ahkâmu’s-
Sultân"yye (İslâm’da H"lâfet ve Devlet Hukuku), sh., 189, terc., Al" Şafak, Bed"r Yay., İst.,
1976.

[144] Bk., İbn Sa’d, a.g.e., I, 134; İbn H"şâm, a.g.e., I, 216.T.

[145] Buhârî, Megâzî, B.14.

[146] Buhârî, Megâzî, B.14, Humus,B.12.

[147] Fey: Gayr-" müsl"mlerden sulh yoluyla alınan verg"lerd"r. Bunlar da ; onların mal ve
canlarının tem"natı olarak öded"kler" “c"zye : k"ş" verg"s"”, fethed"l"p halkına bırakılan
araz"lerden veya sulh yoluyla alınan yerlerden bell" ölçülere göre tahs"l ed"len “harac”
gel"rler" ve bu tebaanın öded"kler" gümrük verg"ler"d"r. Yabancı gayr-" müsl"m tüccarların
öded"kler" gümrük verg"ler" de fey gel"rler"ne dah"ld"r. Bk., Yen"çer" Celâl, İslâm’da Devlet
Bütçes", sh., 234-235. Fey ve taks"mâtıyla "lg"l" gen"ş b"lg" "ç"n bk., Mâverdî, a.g.e., sh.,
140-141.

57
[148]Yen"çer" Celâl, “Asr-ı Saadet’te Hz.Peygamber’"n ve Â"les"n"n Geç"m"”, I, 329 (Bütün
Yönler"yle Asr-ı Saadet’de İslâm), Beyan Yay., Ed"tör: Vecd" Akyüz, İst., 1995.
Gan"metlerdek" h"sses" hakkında şu âyet b"lg" vermekted"r: “Gan"met olarak aldığınız her
hang" b"r şey"n beşte b"r" Allah’a, Rasûlüne, onun akrabalarına, yet"mlere, yoksullara ve
yolcuya â"tt"r.” Enfâl, 8/41.

[149]İbn Sa’d, a.g.e., I, 502-503, II, 58, 114; İbn H"şâm, a.g.e., III, 297-300. Ayrıca bk. Ebû
Yusuf, a.g.e., sh., 95; Ebû Ubeyd, K"tâbu’l-Emvâl, sh., 25-28, 78-79; Mâverdî, a.g.e., sh.,
188-191; Muhammed Ham"dullah, a.g.e., II, 229-230; Yen"çer" Celâl, a.g.e., I, 344.

[150] Mâverdî, a.g.e., sh., 191.

[151] Bk. İbn Sa’d, a.g.e., I, 489-498; İbnü’l-Esîr, el-Kâm"l f"’t-Târîh Tercümes", II,
286-289, terc., heyet, Bahar Yay., İst., 1985.

[152] İbn Kayyım el-Cevz"yye, Zâdu’l-Meâd, I, 160, 164, 184.

[153] İbn Kayyım el-Cevz"yye, Zâdu’l-Meâd, I, 163

[154]Ebu’ş-Şeyh el-Isbehânî, Hz.peygamber’"n Edeb ve Ahlâkı, (K"tabu’l-Ahlâk en-Nebî ve


Âdâbuhu), sh., 139, terc., Na"m Erdoğan, İz Yay., İst., 1995.

[155] İbn Kayyım el-Cevz"yye, Zâdu’l-Meâd, II, 825-826. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Menâs"k,
B.24; İbn Mâce, Menâs"k, B. 84. Buhârî’de 7 deve kest"ğ" "fade ed"lmekted"r. Bk., Buhârî,
Hac, B. 120. Kurban bayramında kurban kest"ğ"ne da"r b"lg" "ç"n bk.; Buhârî, Hac, B.118,
120, Müsl"m, Edâh", H.No: 17-19 ; Ebû Dâvûd, Edâhî, B.3-4, 8-9; İbn Mâce, Edâhî, B. 1-2,
4, 14 ; Nesâî, Dehâyâ, B.3; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 279; İbn Sa’d, a.g.e., I, 249; İbn
Kayyım el-Cevz"yye, Zâdu’l-Meâd, II, 317

[156] Yen"çer" Celâl, a.g.e., I, 337.

[157]T"rm"zî, T"cârât, B.69; İbn Sa’d, a.g.e., II, 179.

[158] Buhârî, Buyû, B.33.

[159] Bk. İbn Sa’d, a.g.e., I, 489, 492.

[160] Buhârî, R"kâk, B. 17. Ayrıca bk., Ebû Dâvûd, L"bâs, B.42; T"rm"zî, L"bâs, B. 27; İbn
Mâce, Zühd, B. 11; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 48; İbn Sa’d, a.g.e., I, 464-465.

[161] Yardım Al", a.g.e., sh., 346. Hafsa vâl"dem"z, her gece serd"ğ" örtüyü (battan"yey")
veya döşeğ" b"r gece dört kat yaparak serer. Hz.Peygamber, onun üzer"nde uyur, sabah
kalkınca Hz.Peygamber Hafsa’ya; “Ey Hafsa dün gecek" döşeğ"n ne "d"?” d"ye sordu. “Her
gece serd"ğ"m döşek. Ne var k", bu gece ben onu dörde katladım.” ded". “Ey Hafsa! onu
esk" hal"ne çev"r; çünkü yen" hal" ben" gece namazından alıkoydu.” buyurdular. (Bk.
İsbehânî, a.g.e., sh., 146).

58
[162] Yen"çer" Celâl, a.g.e., I, 342-343.

[163] Bk., Buhârî, Nafakât, B. 3, Megazî, B.24; Müsl"m, C"hâd, H.No: 48; İbn Sa’d, a.g.e., I,
503.

[164] Buhârî, Megâzî, B. 14; Müsl"m, C"hâd, H.No: 52-54; İbn Sa’d, a.g.e., II, 314.

[165] Buhârî, Vesâyâ, B.32, Humus, B.3; Müsl"m, C"hâd, H.No: 55; İbn Sa’d, a.g.e., II, 314.

[166] Muhammed Ham"dullah, a.g.e., II, 229-230. Ayrıca bk.; Buhârî, Megazî, B. 14,
Humus, B.1; Müsl"m, C"hâd, H.No: 51-54; İbn Sa’d, a.g.e., II, 315-316 .

[167] Yen"çer" Celâl, a.g.e., I, 348-349.

[168] Kurtubî, "nsan "ç"n üçüncü hal"n en efdal olduğu görüşünded"r. Bk. İbn Hacer el-
Askalânî, a.g.e., XI, 331.

[169] Buhârî, R"kâk, B. 17; Müsl"m, Zühd, H. No: 18 – 19.

[170] Buhârî, Et’"me, B.8.

[171] T"rm"zî, Zühd, B. 38; İbn Mâce, Et’ıme, B. 49.

[172] Buhârî, Eymân, B.22; Müsl"m, Zühd, H.No: 21 - 23. Ayrıca bk., Buhârî, Et’ıme, B. 23,
27; İbn Mâce, Et’ıme, B. 48.

[173]Buhârî, Et’"me, B. 23; Müsl"m, Zühd, H.No: 20.

[174] Müsl"m, Zühd, H.No: 36; İbn Mâce, Zühd, B. 10.

[175] İbn Sa’d, a.g.e., I, 404. Hz.Peygamber’"n madd" sıkıntısını anlatan had"sler "ç"n
bk.had"s kaynaklarının zühd ve r"kâk bölümler"; İbn Sa’d, a.g.e., I, 400 vd.; Ahmed b.
Hanbel, K"tâbü’z-Zühd, I, 16-17. terc. M.Em"n İhsanoğlu, İz Yay., İst., 1993.

[176] Bk., İbn Hacer Askalânî, a.g.e., XI, 338.

[177] Yen"çer" Celal, “Hz.Peygamber Â"les"n"n Gel"rler", Geç"m" ve Bıraktığı M"ras”, sh., 354.

[178] İbn Sa’d, a.g.e., II, 114 - 115. Hayberdek" araz", gan"met ve mal varlığının taks"m" "ç"n
bk. Ebû Yusuf, a.g.e., sh., 54-55; İbn H"şâm, a.g.e., III, 297-300.

[179] 1 vesk= 122,161 kg.dır. Buna göre 100 vesk=12216,1 kg. dır. Bk., Muhammed
Necmüddîn el-Kürdî, Şer’î Ölçü B"r"mler" ve Fıkhî Hükümler", sh., 210. terc., İbrah"m
Tüfekç", Buruc Yay., İst., 1996.

[180] Ebû Yusuf, a.g.e., sh., 151-152.

[181] İbn Sa’d, a.g.e., I, 409.

59
[182] Buhârî, Edebü’l-Müfred, sh., 52.

[183] Yardım Al", a.g.e., sh., 445-446.

[184] Bk., Buhârî, Megaz", B.12; Müsl"m, Zekât, H.No: 41.

[185] Bk. Yen"çer" Celâl, a.g.e., I,346.

[186] İbn Sa’d, a.g.e., I, 391-394; İbn Kayyım el-Cevz"yye, Zâdu’l-Meâd, I, 175-176.
Hz.Peygamber’"n y"yecek ve "çecekler" hakkında gen"ş b"lg" "ç"n Kütüb-" S"tte’n"n Et’"me ve
Eşr"be k"taplarına bakılab"l"r. Ayrıca bk. Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 204-205; Yardım Al",
a.g.e., sh., 219. B"r had"sde “Et, dünya ve cennet ehl" yemekler"n"n şâhıdır.”
buyurulmuştur. (İbn Mâce, Et’"me, B.27-29). Yed"ğ" etler hakkında b"lg" "ç"n bk. İsbehânî,
sh., 185-187. Sevd"ğ" meyveler hakkında b"lg" "ç"n bk. İsbehânî, a.g.e., sh., 187-189, 194,
197-198, 208.

[187] İbn Mâce, Et’"me, B. 28.

[188] Yen"çer" Celâl, a.g.e., I, 334

[189] Bk. Buhârî, Bedü’l-Vahy; B. 1.

[190] Buhârî, Ezân, B.158; Nesâî, Sehv, B. 104; İbn Sa’d, a.g.e., II, 238.

[191]İbn Sa’d, a.g.e., II, 237-238.

[192] Buhârî, Temennî, B.2. Ayrıca bk., Buhârî, İst"’zân, B. 30, R"kâk, B. 14; Müsl"m, Zekât,
H.No: 31; İbn Mâce, Zühd, B. 8; İbn Sa’d, a.g.e., II, 237-238.

[193] Müsl"m, Fedâ"l, H.No: 57-58; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 108, 175, 259, 284.
Ayrıca bk., İbn Sa’d, a.g.e., II, 153.

[194]Ebû Dâvûd, Et’"me, B. 2; İbn Mâce, N"kâh, B. 24.

[195] Buhârî, H"be, B.25.

[196] Buhârî, R"kâk, B. 10; Müsl"m, Zekât, H.No: 116-118. Ayrıca bk., T"rm"zî, Zühd, B. 27;
İbn Mâce, Zühd, B.27.

[197] Buhârî, R"kâk, B. 5; Müsl"m, Zekât, H.No: 115.

[198] Müsl"m, Z"k"r, H.No: 72. Ayrıca bk., T"rm"zî, Deavât, B. 72; İbn Mâce, Duâ, B. 2.

[199] Yet"k Erhan, a.g. teb., sh., 53

[200]İbnü’l-Esîr, Câm"u’l-Usûl m"n Ehâdîs"’r-Rasûl, IV, 670, thk., Muhammed Hâm"d, Suud"
Arab"stan, 1950.

[201] Had"s hasend"r. T"rm"zî, Zühd, B. 35; İbn Sa’d, a.g.e., I, 381.

60
[202] Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 226.

[203]Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ ve Müzîlü’l-İlbâs Ammâ İştehera m"ne’l-Ehâd"sî alâ els"net"’n-


Nâs, II, 233, 3. Bsk., Dâru İhyâ"’t-Tûras"’l-Arabî,1351.

[204] Yet"k Erhan, a.g. teb., sh.56.

[205] İbn Kayyım el-Cevz"yye, Sabredenler ve Şükredenler, sh., 313.

[206]Kara Mustafa, “Tasavvufî Düşüncede İnsan-Dünya Münasebetler" ve Z"hn"yet"m"z”


(tebl"ğ), sh.,160, Dünden Bugüne İslâm Dünyasında Z"hn"yet Değ"ş"kl"kler" ve Çağdaşlaşma
Problemler" Sempozyumu, Bursa, 1990. Sûf"ler genelde zühdü üç kısma ayırırlar. a)
Haramlardan kaçınmak, Allah’ın rızası dışındak" şeylere "lt"fat etmemek b) Şüphel" olan
şeylere yaklaşmamak, helâlden fuzûl" olanları terketmek. c) Allah’ı tefekkür etmekten
alıkoyan her şey" terketmek, mâs"vadan kalben uzaklaşmak Bk.İsma"l Ankaravî, a.g.e., sh.,
242.

[207] Yusuf el-Kardâvî, Fak"rl"k Problem" Karşısında İslâm, sh., 13.

[208]Tasavvufun ana kaynaklarından alınarak yapılan zühdün değ"ş"k tanımları "ç"n bk.
Ateş Süleyman, İslâm Tasavvufu, sh., 275, Yen" Ufuklar Neşr"yat, İst., 1992; Kara Mustafa,
Tasavvuf ve Tar"katler Tar"h", sh., 104-105, Dergah Yay., 2. bsk., İst., 1990; Yıldırım Ahmet,
Tasavvufun Temel Öğret"ler"n"n Had"slerdek" Dayanakları, sh., 374, T.D.V.Y., Ank., 2000;
“Hz.Peygamber’"n Zühd Hayatı” (tebl"ğ), sh., 85-87, I. Kutlu Doğum Sempozyumu,
S.D.Ü.İ.F.Y., Isparta, 1998; Dem"rc" Mehmet, “Zâh"tl"k ned"r, Dünya-Âh"ret Denges" Nasıl
Kurulur?”, sh., 108, D.E.Ü.İ.F.D., IV, İzm"r, 1987.

[209] Bk., Dem"rc" Mehmet, a.g.m., sh., 124-125.

[210] İbn Kayyım el-Cevz"yye, Medâr"cu’s-Sâl"kîn (Kur’ân’î Tasavvufun Esasları) II, 12,
terc., heyet, İnsan Yay., İst., 1990.

[211]Muhâs"bî, er-R"âye, sh., 539, terc., Şah"n F"l"z-Hülya Küçük, İnsan Yay., İst., 1998.

[212] Muhâs"bî, a.g.e., sh., 534.

[213] Kara Mustafa, a.g.teb., sh., 164.

[214] Dem"rc" Mehmet, a.g.m., sh., 126.

[215] Uludağ Süleyman, a.g.e., sh., 579, 593. Ayrıca bk. Eraydın Selçuk, Tasavvuf ve
Tar"katler, sh., 173, M.Ü.İ.F.V.Y., İst., 1994.

[216] Bu soruları sıralayan Mehmet Dem"rc", b"r kısım sûf"ler"n görüşler"ne dayanarak bu
tür sorulara müsbet cevaplar vermeye çalışsa da bütün sûf"ler"n buna katılmadıkları
tasavvuf kaynaklarından anlaşılmaktadır. Bk. Dem"rc" Mehmet, a.g.m., sh., 119.

61
[217] T"rm"zî, Kıyâme, B.55.

[218] Hz.Süleyman Allah’a şöyle duâda bulunmuştur: “Rabb"m! ben" bağışla, bana, benden
sonra k"mseye nas"b olmayacak b"r mülk ver.” ( Sâd, 38/35).

[219] İbn Kayyım el-Cevz"yye, Medâr"cu’s-Sâl"kîn, II, 14.

[220] İsma"l Ankaravî, a.g.e., sh., 242.

[221] Yet"k Erhan, a.g teb., sh., 59.

[222] Özdenören Ras"m, Müslümanca Düşünme Üzer"ne Denemeler, sh., 120, İnsan Yay.,
İst., 1985.

[223] Buhârî, Cenâ"z, B.80. Ayrıca bk., Suyûtî, ed-Dürerü’l Münteş"ra f"’l-Ehâdîs"’l-
Müşteh"ra, sh., 95, thk. M. Abdülkad"r Atâ, Dârü’l-İ’t"sâm, Kah"re ,1987; Aclûnî, a.g.e., I,
127.

[224] İbn Hacer el-Askalânî, fak"rl"ğ"n zeng"nl"k karşısında üstün olduğu konusunda
“sûf"ler"n cumhuru bu görüşted"r.” d"yerek bu gerçeğ" d"le get"rmekted"r. Bk. İbn Hacer el-
Askalânî, a.g.e., XI, 332.

[225] Uludağ, Süleman, “Fakr maddes"”, D. İ. A., XII, 133.

[226] Beşer Faruk, a.g.e., sh., 63.

[227] Buhârî, R"kâk, B. 16.

[228] T"rm"zî, Zühd, B.36.

[229] İbn Mâce, Zühd, B.5.

[230]Begavî, Şerhü’s-Sünne, VII, 303, thk., Al" Muhammed Muavvız – Âd"l Ahmed
Abdülmevcut, Dâru’l-Kütüb"’l-İlm"yye, Beyrut, 1992.

[231] Nevevî, R"yâzu’s-Sâl"hîn, sh., 129, Dâru’l-K"tâb"’l-Arabî, haz. Rıdvân Muhammed


Rıdvân, Beyrut, 1973.

[232] Mansûr Al" Nâs"f, Gâyetü’l-Me’mûl Şerhu’t-Tâc el-Câm"ı’l-Usûl (Tâc "le b"rl"kte), Dâru
İhyâ"’t-Türâs"’l-Arabî, 3. bsk., Beyrut, 1962.

[233]Bk. Gazal", İhyâu Ulûm"’d-Dîn, III, 264, IV, 193,201, Dâru’l-Ma’r"fe, Beyrut, trs.

[234] Bk. Gazal", a.g.e., IV, 193, 201.

[235] Mâverdî, Edebü’d-Dünya ve’d-Dîn, sh., 352, terc. Al" Akın,Temel Neşr.İst.,1982.

[236] Buhârî, R"kâk, b. 7, C"zye, B.1, Megazî,B. 12; Müsl"m, Zühd, H.No: 6.

62
[237] Davudoğlu Ahmed, Sahîh-" Müsl"m Tercümes" ve Şerh", XI, 430, Sönmez Neşr., 2.
bsk., İst., 1977. Ayrıca bk., İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., XI, 295.

[238]Serahsî, K"tâbu’l-Mebsûd, XXX, 254-255, Çağrı Yay., İst., 1983.

[239] Serahsî, a.g.e., XXX, 252-253.

[240] Alak, 96/6.

[241] Serasî’n"n görüşler" "ç"n bk., a.g.e., XXX, 253-256.

[242]Al"yyü’l-Kârî, M"rkâtü’l-Mefâtîh Şerhu M"şkât"’l-Mesâbîh, IX, 99.

[243] İbn Hazm, el-Usûl ve’l-Furû’, sh., 108, Dâru’l-Kütüb"’l-İlm"yye, Beyrut, 1984,
nakleden.: Beşer Faruk, a.g.e., sh., 62.

[244] Konuyla "lg"l" B"rg"vî’n"n görüşler" "ç"n bk. B"rg"vî, el-Mufâdele Beyne’l-Gan"yy"’ş-
Şâk"r ve’l-Fakîr"’s-Sâb"r, sh., 53-59, thk., Muhammed Ramazan Yusuf, Dâru İbn Hazm,
Beyrut, 1994.

[245] İbn Teym"yye, a.g.e., XI, 119-123.

[246] İbn Teym"yye, a.g.e., XI, 125.

[247] İbn Kayyım el-Cevz"yye, Sabredenler ve Şükredenler, sh., 181, 214.

[248] İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., XI, 332.

[249] Müsl"m, Mesâc"d, H.No:142. Ayrıca bk. Buhârî, Ezân, B.155, Deavât, B.18; Müsl"m,
Zekât, H.No: 53; İbn Mâce, İkâme, B.32; Dâr"mî, Sünenü’d-Dâr"mî, Salât, B. 90, thk., es-
Seyy"d Abdullah Hâş"m, Pak"stan, 1984

[250] İbn Kayyım el-Cevz"yye, Sabredenler ve Şükredenler, sh., 182.

[251] İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., XI, 331.

[252]Canan İbrah"m, Kütüb-" S"tte Muhtasarı Tercüme ve Şerh",VII, 439, Akçağ Yay., Ank.,
1988.

[253] Yusuf el Kardâvî, Fak"rl"k Problem" Karşısında İslâm, sh.19.

[254] Fak"rl"k problem"n"n çözümünde İslâm d"n"n"n get"rm"ş olduğu anlayış ve yaklaşım
tarzı "ç"n bk. Küçükkalay Hüsey"n, a.g.e., sh. 153 vd.

[255] Beşer Faruk, a.g.e., sh., 76.

[256] Duhâ,93/8.

[257] İbn Kayyım el-Cevz"yye, Sabredeler ve Şükredenler, sh., 184.

63
[258] Mevdûdî,Tefhîmu’l-Kur’ân.VII.151, terc., heyet, İnsan Yay.,İst.,1986. Âyet"n değ"ş"k
yorumları "ç"n bk. İbn Kayyım el-Cevz"yye, Medâr"cu’s-Sâl"kîn (Kur’ân’î Tasavvufun
Esasları), II, 350.

[259] İbn Kayyım el-Cevz"yye, Sabredenler ve Şükredenler, sh., 315.

[260] Bk., İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., XI, 295.

[261] En’am, 6/151; İsrâ, 17/31.

[262] Beşer Faruk, a.g.e., sh., 50.

[263] Özdenören Ras"m, a.g.e., sh., 120.

[264] Mustafa Sabr", Meseleler, sh., 108, Osmanlıcadan sadeleşt"ren: Osman Nur" Gürsoy,
2.bsk., Seb"l Yay., İst., 1976.

[265] İbn Kayyım el-Cevz"yye, Sabredenler ve Şükredenler, sh., 207.

[266] İbn Kayyım el-Cevz"yye, Sabredenler ve Şükredenler, sh., 181.

[267] T"rm"zî, Zühd, B. 3.

[268] Müsl"m, Z"k"r, H.No: 61; Ebû Dâvûd, Edeb, B. 98 ; T"rm"zî, Daâvât, B. 68; İbn Mâce,
Duâ, B. 2, 15; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 381, 404; Mâl"k, Muvatta, Kur’ân, H.No. 27,
thk., Muhammed Fuat Abdülbâkî, trs.

[269] Buhârî, Daâvât, B.39, 44, 46; Ebû Dâvûd, Edeb, B. 101; Nesâî, İst"âze, B. 26; Ahmed
b. Hanbel, Müsned, VI, 57, 207.

[270] Buhârî, Daâvât, B. B. 39, 44, 46; Müsl"m, Z"k"r, H.No: 49; Ebû Dâvûd, V"t"r, B. 32;
T"rm"zî, Daâvât, B. 77; Nesâî, İst"âze, B. 17, 26; İbn Mâce, Duâ, B. 3; Ahmed b. Hanbel,
Müsned, VI, 57, 207.

[271] Beşer Faruk, a.g.e., sh., 79-80.

[272] Beşer Faruk, a.g.e., sh., 74.

[273] Beşer Faruk, a.g.e., sh., 74-75.

[274] Yusuf el-Kardâvî, İslâm Hukukunda Zekât, II, 397.

[275]İbn Battal da fak"rl"ğ" zeng"nl"ğe üstün tutanların del"l olarak kullandığı had"sler
arasında sah"h olmayanların da bulunduğunu söyler. Bk., İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., XI,
331.

[276]Elbânî, S"ls"letü’l- Ehâdîs"’z- Zaîfe ve’l- Mevzûa, II, 40, Mektebetü’l- Maar"f, R"yad,
1412/1992.

64
[277]Al"yyü’l-Kârî, el-Esrâru’l-Merfûa f"’l-Ahbâr"’l-Mevzûa (Mevzûatü’l-Kübrâ), sh., 254,
thk., Muhammed b. Saîd b. Besyûnî Za’lûl, Dâru’l-Kütüb"’l-İlm"yye, Beyrut, 1985; el-
Masnûa fî Ma’r"fet"’l-Hadîs"’l-Mevzûa (Mevzûatu’s-Suğrâ), sh., 97, thk.Abdülfettah Ebû
Gudde, Mektebetü’l-Matbûât"’l-İslâm"yye, Haleb, 1969; el-Hût, Esne’l-Metâl"b fî Ehâdîs-"
Muhtel"fet"’l-Merât"b, sh., 302, thk., Mahmûd el-Arnaûd, Dâru’l-F"kr, Beyrut, 1991; Aclûnî,
a.g.e. II, 87.

[278]Suyûtî, ed-Dürerü’l Münteş"ra f"’l-Ehâdîs"’l-Müşteh"ra, sh., 191, thk. M. Abdülkad"r


Atâ, Dârü’l-İ’t"sâm, Kah"re 1987. Ayrıca bk. Aclûnî,a.g.e. I.344.

[279]Bu had"se zayıf d"yenler olduğu g"b" mevzû d"yenler de vardır. Bk., İbnü’l-Cevzî,
K"tâbü’l- Mevzûât, III, 141, thk., Abdurrahman Muhammed Osman, 2. Bsk. Darü’l-F"kr,
1983; Sağânî, el-Mevzûât, sh., 96, thk., M. Abdulkad"r Ahmed, Mektebetü’n-Nahd"yyet"’l-
Mısr"yye, Kah"re, 1991; Al"yyü’l-Kârî, Esrâru’l-Merfûa, sh., 188; Derv"ş el-Hût, Esne’l-
Metâl"b fî Ehâdîs-" Muhtel"fet"’l-Merât"b, sh., 181, thk. Mahmûd el-Arnaûd, Dâru’l-F"kr,
Beyrut, 1991; Elbânî, a.g.e., III, 370.

[280]Bu had"s de bazılarına göre zayıf, bazılarına göre de mevzûdur. Suyûtî, zayıf
d"yenler"n olduğunu söyler. Zevâ"d’de had"s"n sened"nde meçhûl ve zayıf râv"ler"n
bulunduğu z"kred"l"r. Hâk"m "se had"s" sah"h kabul eder. Bk. İbnü’l-Cevzî, a.g.e., III,
141-142; Suyûtî, el-Leâl"u’l-Mesnûa’ f"’l- Ehâdîs"’l- Mevzûa, II, 375, Darü’l- Kütüb"’l-
İlm"yye, Beyrut, 1996; T"rm"zî, Zühd, B.37; İbn Mâce, Zühd, B. 7. İbn Hacer de bu had"s"
zayıf görenler arasındadır. Bk. İbn Hacer el-Askalânî, a.g.e., XI, 331. İbn Teym"yye
had"stek" m"sk"n kel"mes"n" mütekebb"r kel"mes"n"n zıttı olan mütevaz" manasında
anlaşılması gerekt"ğ"n" "fade eder. Bk. İbn Teym"yye, a.g.e., XI, 130.

[281] İbn Kayyım el-Cevz"yye, Menârü’l Münîf f"’s-Sahîh ve’d-Daîf, sh., 140, thk.
Abdülfettah Ebû Gudde, Mektebetü İbn Teym"ye, Kah"re trs.

[282]İbnü’l-Cevzî, a.g.e., II, 154; İbn Arrak, Tenzîhü’ş-Şerîat"’l-Merfûa An"’l –Ahbâr"’ş-


Şenîat"’l- Mevzûa, II, 128, thk, Abdülvehhâb Abdüllat"f, Dârü’l-kütüb"’l- İlm"yye, Beyrut,
1401-1981; Şevkânî, el-Fevâ"dü’l-Mecmûa f"’l- Ehâdîs"’l -Mevzûa, sh., 62, thk.
Abdurrahman b. Yahya, 1. Bsk., Matbaatu’s- Sünnet"’l-Muhammed"yye, Kah"re 1380/1960.

[283] Sağânî, el-Mevzûât, sh., 96, thk., M. Abdulkad"r Ahmed, Mektebetü’n-Nahd"yyet"’l-


Mısr"yye, Kah"re, 1991. Aclûnî, a.g.e., I, 409.

[284] Elbânî, a.g.e., I, 105.

[285] Aclûnî, a.g.e., I,329.

[286] Aclûnî, a.g.e., I, 323; Şeybânî, Temyîzü’t-Tayy"b m"ne’l-Habîs fîmâ yedûru alâ
Els"net"’n-Nâs" m"ne’l-Hadîs, sh., 63, Dâru’l-Kütüb"’l-İlm"yye, 2.bsk., Beyrut, 1988 .

65
[287] Aclûnî, a.g.e., II, 179, 281; Şeybânî, a.g.e., sh., 142.

[288] Aclûnî, a.g.e., I, 337.

[289] Aclûnî, a.g.e., I, 363. Suyûtî, had"se zayıf der. Bk. Suyûtî, Câm"u’s-Sağîr, I, 442.

[290] Al"yyü’l-Kârî, el-Masnûa, sh., 111; Şeybânî, a.g.e., sh., 126.

[291] Al"yyü’l-Kârî, a.g.e., sh., 222.

[292] Suyûtî zayıf dem"şt"r. Münâvî, a.g.e., I, 155; Aclûnî, a.g.e., I, 38.

[293]el-Muttekî, a.g.e., III, 189.

[294]El-Muttekî, a.g.e., III, 197. Suyûtî, zayıf d"yor. Bk., Suyûtî, Câm"u’s-Sağîr, II, 896.

[295] Elbânî, a.g.e., I, 408.

[296] Elbânî, a.g.e., I, 106.

[297] İbn Arrak, a.g.e., II, 287. Ayrıca bk. Şevkânî, a.g.e.,sh., 239; Aclûnî, II, 242.

[298] İbn Teym"yye, a.g.e., XI, 128; İbn Kayyım el-Cevz"yye, Sabredenler ve Şükredenler,
sh., 186. Abdurrahman b.Avf sahaben"n "ler" gelen şükreden zeng"nler"nden olup, b"r
sefer"nde Şam’dan gelen b"r kervanında 700 deve olduğu "fade ed"lmekted"r. Bk. İbn
Kayyım el-Cevz"yye, Sabredenler ve Şükredenler, sh., 185. Zeng"nl"ğ" konusunda gen"ş
b"lg" "ç"n bk., Serahsî, a.g.e., XXX, 254.

[299] İbn Kayyım el-Cevz"yye, Sabredenler ve Şükredenler, sh., 187-188. Yukarıda


verd"ğ"m"z uydurma had"sler yanında fak"rl"ğ" yeren bazı had"sler de uydurulmuştur.
Örneğ"n, “Fak"rl"k "k" c"handa yüz karasıdır.” g"b". (Bk. Sagânî, a.g.e., sh., 105; Aclûnî, a.g.e.,
II, 87).

Sosyal S yaset Kürsüsü - soc al pol cy - soz alpol t k

Author Yusuf Dumanoğlu

66


i
i
i
i
i
i

You might also like