You are on page 1of 524

Klasik Arkeoloji Sözlüğü

Yasemin Er

phoenix
Bu kitabın yayın hakkı PHOENİX YAYINEVİ'ne aittir. Yayınevinin ve yayınlayıcısının yazılı
izni alınmaksızın kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopyalanamaz,
çoğaltılamaz ve yayınlanamaz.

Klasik Arkeoloji Sözlüğü


Dr. Yasemin Er
Metin Danışmanları: Dr. Selçuk Gür, Doç Dr. Mustafa Adak
Yayıma Hazırlayan: Nuray Özipek
KapakTasarımı: Cemal Tekin
Kapak Resmi: Yrd. Doç Dr. Bilal Söğüt
Uzunca burç, Diocaesarea (Olba). Giriş Kapısı ve Sütunlu Cadde, Roma Dönemi.
ISBN: 978-975-6565-59-9
©Phoenix Yayı nevi Tüm Hakları Saklıdır.
Birinci Baskı: Ocak 2004, Ankara
ikinci Baskı: Ekim 2006, Ankara
Üçüncü Baskı: Ekim 2012, Ankara
Dördüncü Baskı: Ağustos 2017, Ankara
Phoenix Yayınevi-Ünal Sevindik
Yayıncı Sertifika No: 11003
Şehit Adem Yavuz Sok Hitit Apt. 14/1
Kızılay-Ankara
Tel: 0 (312) 419 97 81 pbx
Faks: 0 (312) 419 16 11
e-posta: info@phoenixkitap.com
http://www.phoenixyayinevi.com
Baskı
Desen Ofset A. Ş.
Sertifika No: 11289
Birlik Mah. 448. Cad. 476. Sk No: 2
Çankaya/ANKARATel: (312) 496 43 43
Dağıtım:
Siyasal Dağıtım
Şehit Adem Yavuz Sok Hitit Apt. 14/1
Kızılay-Ankara
Tel: 0 (312) 419 97 81 obx
Faks: 0 (312) 419 16 11
e-posta: info@siyasalkitap.com
http://www.siyasalkitap.com
Klasik Arkeoloji Sözlüğü
Yasemin ER, yüksek öğretim için gittiği Amerika’da University of Kentucky, Kla­
sik Diller Bölümü’nde Lisans (1981) ve Yüksek Lisans (1983) eğitimini tamamladı.
Doktorasını ComeİI Üniversitesi’nde Klasik Arkeoloji dalında yapti (1991). Comell
Üniversitesi ve University of Wisconsin’de dersler verdi. Dağlık Kilikya ve
İsauria’da kazı ve yüzey araştırmalarına katıldı. Ürdün, İsrail ve Suriye’de arkeolo­
jik araştırmalar yaptı. Kazandığı birçok arkeoloji ödülü arasında şunlar bulunmakta­
dır: “Olivia James Travelling Fellowship”, “W. B. Albright Fellowship'’, ‘‘Dr. M.
Aylwin Cotton Award”, “American Research İnstitute in Turkey Fel!ow”, ‘‘American
Council ofLeamed Societies Fellow".
İÇİNDEKİLER

İkinci Baskıya Önsöz............................................................................. iii

Önsöz.......................................................................................................iv

Teşekkür................................................................................................ vii

Kısaltmalar............. ............................................................................... ix

Sözlük (A -Z)..........................................................................................1

Tanrı ve Tanrıçalar............................................................................. 439

Anadolu Bölgeleri..................................................... 471

Kronoloji.............................................................................................. 487

Anadolu Krallıkları ve Hanedanları................................................... 491

Roma İmparatorları......... ................................................................... 495

Yunan Kapları..................................................................................... 497

Haritalar............................................................................................... 499

Kaynakça ve Önerilen Kitaplar.......................................................... 503

i
İKİNCİ BASKI İÇİN ÖNSÖZ

Klasik Arkeoloji Sözlüğü’nün ikinci baskısı için arkeoloji öğlencilerinin


ve çeşitli eleştirmenlerin önerilerinden çok yararlandım. Özellikle öğrencilerin
ihtiyaçlarını göz önüne alarak birçok konuda gerekli değişiklikler ve ekler
yaptım. Bu değişikliklerden biri daha geniş kapsamlı hazırladığım mitolojideki
önemli tanrı ve tanrıçaların ayrı bir bölüme konmasıdır. Anadolu, Yunan,
Roma ve yabancı tann ve tanrıçaların bir arada aynı bölümde bulunmasının
öğrencilerin kullanımı için daha yararlı olacağına inanıyorum. Sözlüğün bu
baskısındaki önemli bir ek ayrı bir bölümde alfabetik sırayla konan Anadolu
Bölgeleri’dir. Bu bölümde Anadolu’daki önemli coğrafi vc tarihî bölgeler
incelenmiştir. Ömeğitı Kiiikya bölgesi için sözlüğe danışanlar bu bölge ile
yakın coğrafi ve tarihî bağları olan İsauria bölgesi hakkındaki bilgiyi aynı
bölümde bulacaklardır. Arkeoloji ve sanat tarihinde görselliğin önemini
vurgulayan öğrencilerin isteklerine uyarak kitabımın ikinci baskısında mümkün
olduğu kadar bol resim ilave ettim. Ayrıca daha fazla harita kullandım. Eklemiş
olduğum konuların seçimi tamamen bana aittir.

iii
Önsöz

Klasik Arkeoloji Sözliiğii’nü Yunan, Helenistik ve Roma arkeolojisini


çalışan klasik arkeolog ve öğrencilerin kullanacağı güvenilir, gerçeğe dayalı
ve yararlı benzer bir çalışma olmadığı için hazırladım. Bu sözlüğü klasik
arkeologlar kadar sanat tarihçilerinin de bir kaynak ve başvuru kitabı olarak
yararlı bulacağını umuyorum. Çalışmamda özellikle mitoloji, sanat tarihi ve
edebiyat arasındaki bağları vurguladım. Sözlüğümde şimdiye dek ihmal
edilmiş ve benzer eserlerde kapsanmamış birçok konu ve terimin bulunması
Türk okuyucusunun yabancı dilde yazılmış kitap ve kaynaklara başvurmadan
bilgi edinmesini sağlayacaktır.
Sözlükte kullandığım yönteme örnek olarak, “H" harfinde okuyucunun
bulacağı Anadolu kişilikleri arasında şu adlar göze çarpar; Herakleitos,
Herodotus, Hippodamos ve Homeros, Klasik Anadolu uygarlığının yarattığı
bu seçkin insanlarda felsefe, tarih, mimarlık tarihi ve edebiyat birleşir.
Böylece, Klasik Arkeoloji Sözlüğü klasik arkeologlar, sanat tarihçileri ve
Anadolu tarihçileri için bir kılavuz olacaktır.
Sözlüğümün tarihî kapsam; Homeros'ta (I.Ö. 750) başlar ve Justinian’ın
(İ.S. 565) ölümü ile sonuçlanır. Klasik bilginler arasındaki yaygın görüşe göre
Yunan uygarlığı Homeros destanla» İlyada ve Odysseia ile başlar ve geç
Roma uygarlığı tahminen Justinian döneminde biter. İlyada ve Oflfvsseza’nın
klasik sanattaki konularda ve mitolojide büyük etkisi olmuştur. Kapsadığım
dönemin öbür ucundaki İmparator Justinian Roma kanunlarını ünlü Digesta'
da (Î.S. 533) düzenlemiş ve paganizme son vermiştir. Justinian İ.S. 529’da

iv
Yunan ve Roma dünyasındaki pagan tapınaklarını ve kültleri yasaklamış ve
Atina’daki ünlü felsefe okullarını kapatmıştır.
Klasik Arkeoloji Sözlüğü alfabetik olarak düzenlenmiştir. Bir konunun
içinde adı geçen diğer konular sözlükte yer almışsa, ilk bakışta göze çarpması
için bu sözcükler başında bir yıldız işaretiyle (*) gösterilmiştir. Örneğin,
Hades başlığı altında tanrıça Athena'nm adı geçince, sözlükte Athena yer
aldığı için, tanrıçanın adı *Athena olarak belirtilmiştir. Bu başvuru yöntemi
yazında daha az yer tutmuş ve okuyucu için kolay bir başvuru yolu olmuştur.
Birden çok adı olan sözcükler kavramda temel olan sözcüğün bulunduğu
başlığa alınmıştır. Örneğin, Ulysseus başlığının altında “Bkz. Odysseus”
görülür. Sözlüğün sonunda yer alan çeşitli dillerdeki antik ve modem kaynakları
sunan bibliyografya sayesinde okuyucu dilediği konuyu kolaylıkla daha geniş
araştırabilir. Bazı başlıkların sonunda o konuyla ilgili bibliyografya vardır.
Sözlüğün okuyucu tarafmdan kolayca kullanımı ve anlaşılması için sözlüğün
yabancı sözcüklerden mümkün olduğunca arınmasına çaba gösterilmiştir.
Sözlükte konularla ilgili resimler ve çizimler verilmiştir. Palmyra, Suriye de
dâhil, fotoğraflar benimdir. Sözlükteki konulanı, seçimini kişisel tercihim
etkilemiştir. Burada sorumluluk bana aittir.

v
Teşekkür

Bu kitabı yazmamı öneren değerli arkeolog “Aga” Mehmet Söylemez’e


(Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü) bana olan güveni ve desteğinden
dolayı teşekkür borçluyum. Anadolu Arkeolojisi’ne sevgimi daima teşvik
etmiş olan sayın Profesör Dr. Levent Zoroğlu'na (Selçuk Üniversitesi)
minnettarım. Sevgili dostum Yrd. Doç. Dr. Bilal Söğüt’e (Pamukkale
Üniversitesi) yüzey araştınnalanındaki yardımı ve özverili katkıları için
candan teşekkür ederim. Helenistik ve Roma Tarihi konularındaki uzmanlığıyla
bana çok yardımcı olan değerli hocam ve eşim Profesör Dr. John Scarborough
(University of Wisconsin) bu kitabın ortaya çıkmasında önemli bir rol oynadı.
Kızım Amber Dilara yaşından beklenmeyecek bir olgunlukla çalışmalarımı
izledi. Eseri yayına özenle hazırlayan Phoenix Kitabevi'nde editöıüm Dr.
Selçuk Gür’ün (Akdeniz Üniversitesi) önerilerinden çok yararlandım.
Son olarak çalışmanın esin kaynağı olan Anadolu’daki dostlara teşekkür
borçluyum. Yıllar boyunca yaptığım arkeolojik araştırmalarda uğradığım
köylerde ve kasabalarda hiçbir karşılık beklemeden bana evlerini açan,
kılavuzluk eden, ulaşım sağlayan, benimle sofrasını bölüşen, benden sevgisini
ve emeğini esirgemeyen bu yiğit insanların varlığı, Türk arkeologları için en
büyük nimetlerdendir.
Kitabımı bu insanlara, Homeros’un Anadolu’daki bugünkü kahramanlarına
ithaf ediyorum. Ülkemiz yararına yazdığım sözlüğümün Anadolu'nun benzersiz
kültürel mirasını geleceğe taşıyacak Türk arkeologları için bir esin kaynağı
olması en büyük dileğimdir.

Dr. Yasemin Er

vii
KISALTMALAR

Antik Yazarlar
Apollod, Apollodorus mythographus
Bit>l. Bibliotkeca
Epit. Epitoıııe
Arisi. Aristoteles
Pol. Politica
Arr. Arrianus
Anab. Anabasis
Athen. Athenaeus
Caes Caesar
BG Bellilin Galitam
Calüm. Callimachus
Hymn /fymrıos
Cîc. Cicero (Marcus Tullius)
De Leg. De legibus
Veır. In Kemim
Diod. Sıc. Diodorus Sîculus
Herod. Herodotos
Hes. Hesiodos
Theog. Theogonia
Hom. Homeros
İL İUada
Od. Odysseia
Hor. Horace
Carm. Carmina
Ksen. Ksenophon
Anab. Aııabasis
Cyrop. Cytppaedia
Hell. Hellerıica
Liv. Livius
Ab IMe Ab Urbe Condita Libri
Ov. Ovid

İX
Kısaltmalar

Mel. Melamorpltoses
Paus. Pausanias
Pind. Pindar
Plin. Plinius (yaşlı)
HN flistorlu Naluralis
Plut. Plutarkhos
Vit. Vitae Paratleiae
Alex. Alexander
Polyb. Polybius
Steph. Byz. Stephanus Byzantius
Thıtk. Thukydides
Varro Varro
De Ling. De Ungııa Latina
Verg. Vergilius
Aen. Aeııeid
Ecl. Eclogues
Vitr. Vfttuvius
De ardı. De arclıitectura

DİĞER KISALTMALAR

Curl, ArCitecture James S. Curi, A Dictionary of Architectııre


(Oxford 1999)
Erhat, Mitoloji Am Erhat, Klasik Mitoloji Sözlüğü (İstanbul 1972)
Jones, Ciıies E. Rom. Prov, A. H. M. Jones, The Ciıies of the Easterıı
Roman Provinces (2“" ed. Oxford 1971)
Magie, Rom. Rule Asia Min. D. Magie, Roman Rule in Asia Minör (2™1 ed.
Princeton 1966)
OCD Oxfor<l Classical Dictionary (Oxford 2003)
İ.Ö. = İsa’dan Önce
I.S. = Isa’dan Sonra
m. - metre
ca. = cırca (yaklaşık, tahminen)

X
Klasik Arkeoloji Sözlüğü A

Abaciscus
1. Küçük bir *abacus ya da *abacu!us. 2. Bir mozaik desenini tamamen ya
da kısmen çevreleyen kare kenar. 3. Bir mozaikteki ‘tessera ya da ‘abaculus.
4. Küçük bir tuğla.
James S. Curt, A Dietionary ofArchitedure (1999) s. I.
D. S. Robertson, A Handbook of Greek and Roman Architedure (1929).
Dor abacusu. s. 42-46; İon ahacusu:, s. 46, 60; Korintb abacusu; s. 140 vd.

Abaculus
Roma’da mozaik desenler yapmada kullanılan küçük kare renkli taş,
mermer ya da cam parçalan (Plinius HN36, 67).

Abaculus
Abacus
1. Bir sütun başhğmm en üstünde ‘entablatürü destekleyen dörtgen bir
levha. Abaküs’un biçimi kullanılan mimari düzene göre değişir, bunların
içinde en sadesi Yunan *Dor başlığındaki abaküstür. Yunan *İon başlığındaki
abaküs Dor abakusundan daha ince olup bazen bir yumurta-ok silmesiyle
süslüdür. Roma Dor abaküsünün sade kenarlannın üstünde *kyma reversa
silme motifi vardır. Roma İon abakusunda kyma reversa silmelerinin üstünde
şeritler yer alır. *Korinth ve *Kompozit düzenlerde (hem Yunan ve Roma)
abakusta dört içbükey yüz vardır. Korinlh abaküsünün ortasında bir çiçek
bezemesi bulunur. Robertson'a göre, ‘Vitmvius sadece ‘İon ve ‘Korinth
başlıkları için abaküs terimini kullanır, *Dor başlığındaki abakusa ise
♦plinthos der (Vilr. De arch. 4. 7. 3). 2. Anlık yapılarda çatıyı destekleyen
kirişe geniş ve düz bir yüzey sağlamak için sütun başlıklarının üstüne konan
kare bir levha. 3. Roma’da odaların duvarlarındaki mermer panel (Plin. HN
33. 56). 4. Antik Çağ’da kullanılan hesap tahtası. En eski örnek Salamis’te
bulunmuştur.
Curl, Dietionary, s. 1.
D. S. Robertson, A Handbook of Greek and Roman Architedure (1929):
Dor abacusu s. 42-46; Korinth abacusu s. 140 vd.; İon abacusu s. 46-60.

3
Yasemin Er

Dor abacusu 1 Korintb abacusu I

Abolla
Romalı askerlerin *toga yerine giydikleri, omuzda bir iğne ile tutturulan
bol yun bir tünik (veslis militarist Bu giysinin şekli ve giyiş tarzı Roma’da
♦Septimius Severus'un zafer takındaki kabartmalarda görülebilir. Kentteki
Stoik filozoflar da abolla giyerlerdi.

abolla

Acerra
1. Kurban törenlerinde kullanılan tütsü kutusu (Horace Carmina 3, 8. 2;
Vergilius <4eneas 5. 745). Tütsü acerra’dan alınır ve üstünde ateş yanan
sunağa atılırdı. 2. Cenazede ölülerin önünde duran, üstünde güzel kokuların
yakıldığı küçük bir sunak. Roma kanununda acerra’nın cenaze töreninde
kullanımı sınırlıydı. (Cicero de Leg. 2. 24).

4
Klasik Arkeoloji Sözlüğü A

Acetabulum
1. Bir Yunan ve Roma sirke kabı. Geniş ağızlı bu kap sofrada yemeklerin
yanına konurdu. Bu tip kapların hepsine acetabulum adı verilmiştir. Gümüş,
tunç ve altm örnekler de vardır. 2. Roma’da bir sıvı ve kuru ölçü birimi.
*Hemina'nın dörtte birine eşittir. Sıvı ağırlık olarak on beş Attik drahmasına
eşittir (Plin. HN. 11.34. 109).

Actium
Actium Yunanistan’ın batı sahilinde, Ambrokia Körfezi ağzında küçük bir
kenttir. I.O. 3! yılında meydana gelen Actium Deniz Savaşı Roma tarihinde
b'ır dönüm noktası sayılır. Bu savaşta *Oktavianus, Marcus Antonius ve
Kleopatra’nm güçlerini yenerek henüz 32 yaşında Roma dünyasının
imparatoru oldu ve *Augustus adım aldı. Böylece Roma’da yüz ytldır süren iç
savaş sona erdi ve Roma dünyasında Augustus Devri başladı. Bu devir
Anadolu’da iki yüzyıldan fazla süren kesintisiz bir banş dönemini de
beraberinde getirmiş oldu.
P. Green, Alexander to Actium (1990) s. 679-682, harita 30, lev. 215-217.
Graham Shipley, The Greek World after Alexaııder 323-30 B.C. (2000).
Sabalıat Atlan, Roma Talihinin Ana Hatları l. Kısım (İstanbul 1970) s.
193-195.

Actus
Antik dönemde bir uzunluk ölçüsü olan aktus 120 pedes'e (Roma ayağı)
yani 35.49 metreye eşittir.

Acus
İğne, dikiş iğnesi, saç iğnesi gibi her çeşit iğnelere verilen ad. Uzunlukları
3.00-24 cm. arasında değişen bu iğneler metal, kemik, fildişi ve tahtadan
yapılmıştır.

acus, saç iğneleri. Louvre Müzesi

5
A Yasemin Er

Ad/AD (İ.S.)
Latince Anno Domini ‘Efendimizin Yılında' anlamına gelir. Isa’nın
doğumundan sonraki yıllan ya da Hristiyan takviminin başını belirtir. Küçük
harfle yazıldığında ‘ad’ ölçülmemiş radyokarbon yıllannı simgeler ve ‘AD’
ölçülmüş bir radyokarbon tarihisi ya da ölçmeye gerek olmayan bir tarihi
gösterir. 0 yılı yoktur; 1 BC (Isa’dan Önce) den sonra AD 1 gelir.

Ad sanctos
Kilisenin içinde ya da yanımda gömülme âdeti. İ.S. 313’te Constantin’in
Hristiyanlara tolerans tanıyan bildirisinden sonra (Milano Fennanı) kentlerin
hemen yanında mezar bazilikaları yapılmaya başlanmıştır. Aziz mezarlarının
yanında gömülmenin öbür dünyada koruma sağlayacağı inancı kilisenin içinde
ya da yakınında gömülme âdetime neden olmuştur.

Ada
Pers eyaleti *Karia'nın satrapı, *Maussollos’un kızkardeşi. İ.Ö. 344-341’de
bölgeyi tek başına yönetti (Aırr. Anab. 1. 23). Yönetimdeyken Alinda’ya
sürgüne gönderilen Ada *Büyük İskender İ.Ö. 334’te *Halikamassos’u
kuşatınca genç kralla ittifak yaparak tekrar Karia’nın başına geçmiştir (Strabo
14.2.17).
S. Ruzicka, Polilics of a Persian Dynasty: The Hecatomnids in theFourth
CenturyB.C. (1992).
S. Homblower, Mausolus (1982).

Addı t us marimus
Roma’da *amphitheatronda ana giriş.

Adyton
Klasik mimaride *cellanın arkasında yer alan ve bir tapınağın en kutsal
alanını oluşturan kapalı bir oda; buraya sadece rahipler girebilirdi.
Curl, Dictionary, s. 8.
Robertson, A Handbook of Greek and Roman Architecture (1929) s.39.

Aedicula
1. İki sütun ya da pilasterle çevrili ve üstünde bir *entablatür ve alınlık
olan bir niş; bu niş bir kapı girişi, pencere açıklığı ya da içine bir heykelin
konacağı kutsal bir yer için yapılabilirdi. 2. Bir tapınakta *cellada kült heykeli
için yapılmış ve sütun, entablatür ve alınlığın çevrelediği niş ya da *sacellum.
Curl, Dictionary, s. 8.

6
Klasik Arkeoloji Sözlüğü A

aedicula

Aegicranes
Klasik bezeme olarak kullanılan keçi ya da koç başı kabartmaları. Bkz.
*Bucranium.

Aegyptlaka
Mısır sınırlan dışında bulunan eski Mısır kökenli eserlere verilen ad.

Aerarium
Antik Roma’da devlet ve halk hâzinesi.

Aes
Antik Çağ'da bakır, tunç, kalay ya da bu metallerin herhangi bir alaşımı;
Roma’daki en eski sikkeler Aes’ten yapıldığı için, paraya genelde bu ad
verilirdi. Gümüş sikkenin ilk basıldığı İ.O. 269 tarihine kadar Roma’da tunç
ya da bakır Aes’ten başka para yoktu. Aes alienıım borç para demekti, Aera
ise askerlere verilen para idi.
Oxford Classical Dictionary, s. 25 (2003).
M. H. Crawford, Coinage and Money under ihe Roman Republic (1985),
bölüm 2-3, 10.

Aes Candidum
Bakırla gümüşün alaşımına denir; sikkede kullanılır.

Aes Corinthium
Bakırla altın karışımı; sikkede kullanılır.

7
Yasemin Er

Aes Cyprium
Bakırın adı; sikkede kullanılır.

Aes Grave
Antik Roma’da İ.Ö. 3. yüzyıl başlarında dökme tekniği ile yapılan ağır
bakır sikke. Birimi As'tır.

Aes rude
Para yerine kullanılan ham bakır.

Aes Signatum
Antik Roma'da sikke basımından önce para yerine kullanılan dökme
tekniğiyle yapılan bakır çubuklar

Aetoma, aetos
Yunanca ‘kartal’ demek olan aetos, mimaride alınlık anlamındadır. *Zeus
tapınaklarında alınlık Tanrının simgesi olan kartalla süslendiği için bu sözcük
önce tympanon sonra da bütün alınlık için kullanılmıştır.
Curl. Dictionary- s. 9.

Agalma
Antik Yunanistan’da bir tanrıya adanmış sanat eseri.

Agate
Akik taşı. Plinius agate’nin adını Sicilya’daki ırmak Ac/ıates’ten aldığını
çünkü bu madenin ilk kez orada bulunduğunu yazar.

8
Klasik Arkeoloji Sözlüğü A

Ager
Toprak; arazi. Belirli sınırlan olan ve siyasi bir topluma aiî bir bölgenin
adı. Ager Romantıs Roma’nın eski bölgesidir; Ager Publicıts Roma devletine
ait arazidir; Ager Privatııs özel kişilere ait arazidir. Bu tip ayrımlar Roma’nın
Tarım Kanunları'nda çok net şekilde belirlenmiştir.

Agger
l. Genelde yapay tepe demektir. Asıl kullanımı Roma’da kuşatılan bir
yerleşimin çevresinde yükselti İlen ve boyu sur duvarlanna erişen bir tepe
idindir. Bu tepelerin bazıları çok yüksek olup kule ve siperlerle çevriliydi.
Örneğin Avarikum kuşatmasında *Julius Caesar 200 metre yüksekliğinde bir
agger yaptırmıştır {Bellim Gallicum. 7. 24). 2. Agger muromm. Bir Roma
askerî kampımı! sur duvarı için (hendekten (fossa) kazılan toprakla yapılmıştır.
Bu set aynı zamanda Roma garnizonunu savunmak için bir siper işlevini
götür. 3. Agger viae. Moloz Ve kırık taşla öıülmüş ve suyun süzülmesini
sağlamak için oıtası hafifçe yüksek bir Roma yolu.
Curl, A Dictionary ofArchihecture, s. 9.

.agger murorum

agger viae

9
A Yasemin Er

Agon
Yunanlıların en büyük ulusa! oyunlarındaki yarışmaların adı Bu ad aym
zamanda hukuk davaları için de kullanılırdı.

Agora
Antik Yunan kentinin ticari, siyasi, dinî ve sosyal merkezi olan açık
alanın adı. İlk kez ’Homeros (İl. 1. 54; Od 9, 112) destanlarında adı geçer.
Daha sonra *Pausanias (6. 24) ve *Vitruvius’ta (5.1) agora hakkında bilgi
verilir. Bir kare ya da dikdörtgen şeklindeki açık alan sunak, çeşme, heykel ve
ağaçlarla süslüdür ve çevresinde halkın kullanımı için kutsal yapılar ve
dükkânları içeren *ko!onadlar bulunur. Örneğini Atina’da gördüğümüz arkaik
agorada kolonadlar ve diğer yapılar birbirine göre tanzim edilmemiştir.
Miletos ve Magnesia'daki *İonı agorası daha simetrik olup, bu tipte bîr kare
ya da dikdörtgenin üç kenarını kolonadlar oluşturabilir ve çoğu zaman iki ya da
daha çok avlusu vardır. Bir agorada her meslek ya da ticaretin kendine
ayrılmış bir bölümü vardı. Agorada *tiyatro ve atletik gösteriler de yapılırdı.
Roma Dönemi’nde agora bir kenarı geniş bir ♦bazilika ve gerisi
kolonadiardan oluşan bir *forurn haline geldi.
Robeıt L. Scranton, Greek Archilecture (1965): Assos: s. 40; Miletos ve
Priene: s. 44-45.
R. Martin, Recherches sur l ‘agora grecgııe (1951).

Vitruvius’a göre Yunan agorası


A: çift kolonadlar ve dükkanlarla çevrili açık avlu. B; Curia
C: tapınak D: bazilika E: thoios

10
Klasik Arkeoloji Sözlüğü. A

Agrigentum (Akragas)
Sicilya’nın güney kıyısındaki bu görkemli Greko-Romen kentini İ.Ö.
580’de Yunanlılar kurmuştur. Sekiz kapılı geniş duvarlar ve yedi *Dor
tapınağının kalıntılarının bulunduğu kentte kaçak yapılaşma sonucu antik
yapılardan günümüze çok azı ulaşmıştır. Dor yapılarının en ilginci yarım
kalmış ♦pseudoperipteros planlı Zeus Olympios Tapınağıdır (İ.Ö. 5. yüzyıl).
.‘Devler Tapınağı’ olarak bilinen ve *hypaethral olduğu sanılan bu yapı yine
Sicilya'da bulunan Selinus’taki ♦Apollon Tapınağı ite birlikte Yunan
dünyasının en büyük iki tapınağım oluşturur. İ.Ö. 406’da *Kartaca’mn ele
geçirip yağmaladığı kent bu olaydan sonra önemini kaybetmiştir.

Ahenum
Antik Roma hamamında sıcak su sağlamak için yapılan buhar sistemidir.
Vaktiı dikkatli harcamak için kazanın üstüne üç bakır kap konurdu. En büyük
kap kazanın hemen üstünde durur, en küçüğü en üstte sarnıçtan doğrudan
soğuk su alırdı; en alttaki kaptan alman sıcak su, ısınmış olan orta kaptaki
suyla değiştirilirdi.

ahenum

Aigaios Pontos
Klasik mitolojinin ünlü kahramanı Theseus’un babası Aigaios’un boğul-
duğudenize Aigaios Pontos(Aigaios Denizi) adı verilir. Bu ad zamanlaTürkçede
‘Ege Denizi’ biçimini almıştır.

Aigina Mermerleri
Aigina Adası’nda bulunan *Dor düzenindeki *Athena Tapınağı’nın (İ.Ö.
500) kabartmalarında *Troia’nın yağmalanması betimlenmişim. Arkaik heykel
sanatına ait bu önemli eserler Münih’e götürülmüştür. Restore edilmiş heykeller
şimdi Münih’te Glyptotek Müzesi’ndedir,

11
A Yasemin Er

fi}

Athena Tapınağı, Aigi na

Aigis
Yunan ve Roma sanatında sık rastlanan bir motif olan bu tanrısal atribü
düşmanlan korkutan gücü simgeler. Aigis sözü Yunanca keçi derisi demektir.
*Zeus, gücünün simgesi olan kalkanını Girit mağarasında kendisini emziren
keçi Amaltheia’ırin derisiyle yapmıştır. Ortasında saçları yılanlarla çevrili
ürkünç bir *Gorgo başı olan bu kalkanı Zeus kızt *Athena’ya vermiştir.
*Homeros destanı *İliada’da Zeus’un sıfatı ‘aigis giyen’dir. Aynı destanda
Athena ve *Apollon da bu sıfatla tanımlanır (//. 15.229, 307-318; 2.447-449).
Zeus’un kalkanı Yunan ve Roma sanatında sık rastlanan bir motiftir. Yunan
sanatında Athena heykelleri aigis -omuzlarından düşen deri ya da koruyucu bir
zırh- giyerek betimlenir. Kendilerini İüpiter/Zeus olarak tanımlayan Roma im­
paratorlarının (*Hadrianus gibi) göğüs zırhlarında aigis bulunur.
OCDs. 17.

Aigisli Athena heykelli, Glyptothek, Münih (İ.Ö. 5. yüzyıl)

12
Klasik Arkeoloji Sözlüğü A

Aineias
*Troia kahramanı ve Rcma'nın efsanevi kurucusu. ’Caesar’ın ve
’Octavianus'un ceddi. *Aphrodite ile Troialı prens Anchises’in oğlu olan
Aineias *Homeros'un İliada destanında önemli bir rol oynar ama onun büyük
kaderi bir Anadolu prensi olarak batıya göçerek *Roma’yı kurmaktır (İl.
13.460-1; 20.179-83, 230-41). Antik Çağ’ın en ünlü destanlarından olan
Aeneis’te. Aineias’ın Troia’nın yıkımından sonra İtalya’da Roma’yı kurmasına
kadar olan serüvenleri anlatılır. *Vergilius’un yazdığı on iki bölümlük bu
destanın önemi Roma’nın geçmişini Troia’ya bağlamasıdır.
A. Erhat, Mitoloji Sözlüğü (1972) s. 22-24.
G. K. Galinsky, Aeneas, Sicify and Rome (1969).

Aiol Başlığı
Aiol Bölgesi’nde gelişen ve proto-İon başlık tipini oluşturan bu başlıkta
yayılan bir palmetin ayırdığı iki volüt vardır. Voiütlerin altındaki *echinus
çoğu kez bir su zambağının yapraklarından oluşur. Yaprak dizili bir kaide
üzerinde dikine duran iki iri kıvrım ve bunların arasım dolduran gösterişli bir
palmet vardır. Neandria tapınağındaki Aiol başlığı üç ana unsurdan oluşur:
en altta bir yaprak bilezik, sonraı yine yaprakla bezeli içbükey bir silme ve son
olarak başlığın en çarpıcı unsuru olan *İotı başlığına benzer çift volüt.
Volütler arasında bir palmiye deseni vardır. Bu başlık İon başlığı gibi sadece
ön ve arka cepheden görünmek için yapılmıştır. *Abacus yoktur. Bu tip
başlıklara en çok Aiol Bölgesi’nde, örneğin Larisa ve Neandria’da rastlandığı
için ‘Aiol başlıkları’ adı verilmiştir. Bayrakh'da *Athena Tapınağımda ele
geçen ve yapı malzemesi olarak kullanılmış 21 adet Aiol başlığına ait parçalar
İzmir Müzesi’ndedir.
D. S, Robertson, Greek and Roman Aıchiiectııre. s. 57-61.
E. Akurgal, Anadolu Kültür Tarihi (1997), lev. 209, 210 a-b; 211,212.

13
A Yasemin Er

Aiol başlığı, Neandria

Aiolia
Bkz. Anadolu Bölgeleri.

Aithousa
Adına sadece *Homeros destanlarında rastlanan aithousa bir Yunan evinin
güneş gören kısmındaki üstü kapalı avludur. Konuklar burada kalırdı (Od. 3.
399; 7. 345). Aithousa aynı zamanda saraya gelen halkın kabul yeriydi (İl. 24.
239; Od. 8. 57).

AIA
Archaeological Institute of America - Amerikan Arkeoloji Enstitüsü.

Akad Dili
1. Bugün Sümer dili olarak bilinen dilin (869 yılına kadar kullanılan adı.
2. 1869’dan itibaren ise bir Doğu Sami dilinin adı. Asur ve Babil dilleri için
kullanılır. Bu dil ilk kez üçüncü binin ortalarında kullanılmaya başlanmıştır.
E. Reiner, A Linguistic Analysis ofAkkadian (1966).

Akantbus
Yunanca akn, ‘üç’ ve anthos, ‘çiçek’ sözlerinden oluşan akantbus yaprağı
(kenger) ♦Korİntlı ve *Kompozit başlıklarda ve Klasik mimaride çeşitli
bezemelerde kullanılmıştır. *Vitruvius’un anlattığına göre ilk kez mimar
*Kallimakhos bir mezara bırakılan sepeti saran bitki yapraklarından
esinlenerek bu motifi kullanmış ve *Korinth başlığını geliştirmiştir. Klasik
mimaride akantbus ilk kez *Parthenon *akroterlerinde ve *Erektheion
bezemelerinde kullanılmıştır. Bkz. Kallimakhos.

akanthus

14
Klasik Arkeoloji Sözlüğü A

Akbaîa
Yunanistan'ın İ.Ö. 1500-1200 tarihleri arasındaki adı. Sakinleri Akhaioi
olarak bilinir. Çağdaşlan *Hititler ülkeye Ahhiyawa derlerdi. *lliada'da Akhaia
ve Akhaioi sözcükleri kullanılmıştır (//. 1.2, 240, 244; 2.235). Akhaia adı
Roma’nın İ.Ö. 146’da Akha Konfederasyonu’nu yenmesinden sonra bir
Roma eyaleti olan Yunanistan’aı verilmiştir (Paus. 7.16.20).

Akhalar
•Homeros destanlarında ♦Troia seferine kanlan savaşçılara verilen ad. Bu
kavim Yunanistan’da ve Ege adalannda, Girit ve Rodos'ta yaşamıştır. Akhalar
İ.Ö. 14 ve 13. yüzyıllar arası aynı bölgelerde yaşamış olan *Mykenliler ile ve
Mısırlıların Deniz Kavimlerinden biri olarak bahsettikleri Akavvasha ile bir
tutulmuştur.

Akhamenldler
İ.Ö. 1. binde batı İran'a göç eden bir Pers toplumu. Akhamenid sülalesinin
kutucusu olan ve İ.Ö. 7. yüzyılöla yaşamış olan Akhaemenes’in (Herod. 7. 11)
soyundan gelenler İ.Ö. 6. yüzyılda *Med krallığım yıkarak orta Asya ve
kuzey Hindistan’dan Mısır'a kadar uzanan büyük bir imparatorluk kurdular.
Önemli krallan arasında 11. Kyros (İ.Ö. 559-530), Dareios (İ.Ö. 522-486) ve 1.
Kserkses (İ.Ö, 485-465) vardır Krallığın başkentleri ♦Pasargadae, *Susa ve
♦Persepolis’ti (Herod. 1. 136). Akhaemenid zamanı İran uygarlığı ile klasik
dünya arasındaki bağlar için en zengin dönemlerdendir. Bu dönem
Zoroastrianizm’in (Zerdüştçülük) doğuşunu ve yayılışını ve Dareios’un
♦Persepolis’teki başkentinde görüldüğü gibi görkemli bir mimaıinin gelişimini
gönnüştür. Ancak Akhamenidler ve Yunanlılar arasında daima arka planda
süren gerilim bir dizi önemli savaşlarda patlak vermiştir. İ.Ö. 490’da Marathon
savaşında Dareios Yunanlılara yenilmiştir ve oğlu Kserkses ise İ.Ö. 480‘de
Salamis’te yenilgiye uğramıştır. İ.Ö. 330’da ’Büyük İskender Akhamenid
imparatorluğunu istila ederek varlığına son vermiştir.
E. F. Schmidt, Persepolis, 1-3 (1953-70).
OCD s. 5.

Akhilleus
Deniz tanrıçası *Thetis ile ölümlü Peleus’un oğlu olan Akhilleus *Akha-
lann en büyük kahramanıdır. *HiDmeros’un *îliada destanında işlenen ana konu
♦Troia seferine katılan Akhilleus’un dramıdır. Akhilleus *Akhalann önderi
Agamemnon’a olan öfkesi nedeniyle Troia savaşından çekilir ama arkadaşı
Patroklos’un ölümünden sonra savaşa dönerek Troiah kahraman ’Hektor’u
öldürür.
Erhat, Mitoloji, s. 28-32.
H, Hommel, Der GotlAchilleus (1980).

15
A Yasemin Er

Aıas ve Aklıilleus, Exekias, amphora, c. İ.Ö. 530

Akhllleus Ressamı
Î.Ö. 440 yıllarında çalışmış bu ressam, adını bir eserinde *kınnızı figür
tekniğiyle betimlediği *Akhilieuıs’tan alır. Eserinde anatomik detaylan dikkatle
işlemiştir. Beyaz zemin *lekythosun da önemli bir ressamıdır; bunlar konulan
mezar kabartmalannı andıran büyük vazolardır. Ressama ait iki' beyaz
*lekythosun konuları Helikon Dağında liriyle oturan bü‘ *Muza ve asker eşine
veda eden kadındır.
J. Boardman, GreekArt (Thames and Hudson 1964).

Akinakes
Antik Çağ’da doğudaki atlı halkların özellikle *Medler, *Persler ve
*İskit)erin kullandığı, beldeki bir kemerden asılı, kısa bir kılıç (Herod. 4. 62;
8, 120; Ksen. Anab. 1.2,27). Romalıların kullandığı srca’nm aksine, akinakes
vücudun sağında asılıdır. *Persepolis kabartmalarında betimlenen askerlerde
akinakes’in takılış biçimi görülebilir.

Akiskulus
Erken Roma Dönemi’nde taş ustalarının kullandığı küçük bir kazma.

Akroaterion
Antik Yunanistan’da dersler in ve konferansların verildiği bir salon.

Akrobatiktin
Antik Yunan inşaatlarındayapı iskelesine verilen ad.

Akrolit
Yunanca ‘akron’ (uç) ve ‘lithos ’ (taş) sözcüklerinden oluşan akrolit sadece
yüzü, elleri ve ayaklan mermer olan (ender olarak altın ya da fildişi), gerisi
giysiyle örülü ahşaptan yapılmış bir Yunan heykeline verilen addır.

16
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

Akropodium
Bir heykeli destekleyen kaide.

Akropolis
Yunanca akro- (en yüksek) ve polis (kent) sözcüklerinden oluşan akropolis
klasik Y'unan kentlerinde koruyucu tanrının tapınağını ve daha eski zamanlarda
kralın sarayını korumak için yapılmış tepe üstündeki savunmaya en elverişli
yerdir. Antik Yunan kentininin en yüksek kısmı ya da kalesi olan akropolde
kentin koruyucu tanrısının tapınağı, saraylar ve tapınaklar bulunurdu. Akropol
aynı zamanda tehlike zamanı bir sığınma yeriydi. Antik Çağ’daki en ünlü
akropol Atina Akropolü’dür. Burası İ.Ö. 5. yüzyılda *Perikles’in etkisiyle
’Erektheion ve *Parthenon gibi olağanüstü yapılarla donanmıştır.

17
A Yasemin Er

Akrotcr
1. Yunan mimarisinde alınlığın tepesine ve köşelerine üzerine heykel ya
da diğer süsleme figürleri koymak için yapılmış pedestaf ya da kaideler. Köşede
olanlara acroteria angularia denir. *Vitruvius tapınak alınlıklarının terra cotta
ya da bronz heykellerle bezendiğini yazar (Vitruv. 3. 5). 2. Aynı pozisyonda
yer alan ama kaidesi olmayan heykel ya da bezeme ya da alınlığın tepesinde
ve uçlarında kaide ile bir bütün oluşturan heykel ya da bezeme.
Curl, Architecture, s. 5.

akroter

Al Mina
Orontes (Asi) nehrinde önemli bir liman. İ.Ö. 800 tarihinde bir ’emporion
olan Al Mina Yunanlılar ve Kıbrıslılar tarafından sıkça ziyaret edildi. İ.Ö. 8.
ve 4. yüzyıllar arasına tarihlenen buluntular kentin Yunanistan ve Yakın
Doğu ile olan İlişkilerini belgeler A! Mina İ.Ö. 413’te Ptolemias tarafından
yıkıldı. Al Mina'daki kazılan ünlü arkeolog Sir Leonard Wooliey yürütmüştür.
J. Boardman, T he Greeks Overseas.

18
Klasik Arkeoloji Sözlüğü A

Ata
1. Kanat anlamındaki bu sözcük bir ’Etrüsk tapınağında *cellanın iki' ya­
nında yer alan dikdörtgen bir odadır; bu odalardan her birinin *porticodan
girilen ayn bir kapısı vardı. 2. Bir Roma evinde *atriumun iki yanındaki küçük
odalara ya da sağa ve sola doğru açılan yan geçitlere verilen ad. 3. Bir Yunan
tapınağında *naos ve yanındaki *kolonad arasındaki uzaklık. 4. Roma ordu­
sunda 500 ya da daha nadiren 1000 askerden oluşan yardımcı atlı grubun adı.

ala, Vitnıvius’a göre Etrûsk tapınak planı

Alabaster
Kaymaktaşı. İnce taneli, yan saydam bir kireçtaşı (kalsiyum karbonat)
türü olup süs eşyası, heykelcik gibi eşyaların yapımında kullanılmıştır.

Alabastron
Uzun, dar boyunlu, kulpsuz ya da kulaklı, uca doğru incelen, küresel ya da
sivri dipJi koku şişesi. Bu tip vazolardan ilk kez *Herodotos bahseder (3. 20).
Bu kaplara alabastron denmesinin nedeni *alabasterden yapılmış olmalarıydı
(Plin. HN 13,2. 3; 36, 8. 12). Daha sonra başka maddelerden, örneğin camdan
ve madenden, yapıldı.

19
Yasemin Er

alabastron

Albani taşı
Roma’da mermer kullanımından önce yapılarda kullanılan bu taşırı Roma
yakınındaki iki volkanik kraterden geldiği sanılır.

Albarium
Opus albarium ya da tectorium, kiremit duvarlan kaplamak için kullanılan
beyaz bir kireç ya da bir tip sıvadır.

Albüm
Adını Latince beyaz anlamındaki ‘albüm’ sözcüğünden alan albüm Arılık
Roma’da resmî emirlerin ve duyuruların herkesin görebileceği bir yerdeki
duvarın üstüne yazıldığı beyaz bir panodur.

Aleipterion
Yunan ve Roma hamamında yağlanmak için kullanılan oda.

Aleksandreia (İskenderiye)
*Büyük İskender’in İ.Ö. 332’de Nil Deltası’nda kurduğu bu kent
Ptolemaioslar Krallığı’nın başkenti idi ve Hellenistik Dönem’de Akdeniz’deki
önemli bir kültür ve sanat merkezi idi.

20
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

Alfabe
En eski bilinen alfabe İ.Ö. 1700’de Filistin ve Suriye'de gelişen ve 22 sessiz
harften oluşan Kuzey Sami alfabesidir. Musevi, Arap ve *Fenike alfabeleri bu
modele dayanır. İ.Ö. 1000 şualarında Yunanlılar Fenike alfabesini atmış ve sesli
harfler eklemişlerdir. İ.Ö. 7. yüzyıldan itibaren Yunan alfabesi *Etıüsk alfabesi
için bir model olmuştur ve bunun neticesinde Latin a!fabesi ve neticede bütün
batı alfabeleri gelişmiştir.
Standard Yunan alfabesi aşağıda verilmiştir:

küçük BÜYÜK YUNANCA


HARF HARF ADI

(X A alpha
P B beta
Y r gamma
5 A delta
£ E epsilon
ç Z zeta
n H eta
e 0 theta
t T iota
K K kappa
X A lam(b)da
M M mu
V N nu
t xi
0 O omieron
TC 11 P’
P p rho
(T, S c L, C sığına
T 1' tını
V Y upsilon

0 0> phi
X X chi

V T psi
<0 O ortıega

21
A Yasemin Er

Alicula
Romalıların giydiği önde bir iğne ile tutturulan kısa manto. Büyük bir
olasılıkla ♦khlamysie eştir.

Alidat
Topograiîk yüzey araştırması, harita ve plan yapmada kullanılan bir çizim
cetveli,

Alkamenes
♦Phidias'ın en sevdiği öğrencisi olan Atinah bu heykeltıraş c. İ.0.440-400
yıllarında çalışmıştır. Alkamenes birçok tanrının altın ve fildişi, bronz ve
mermer heykellerini yaptı. ♦Pausanias’a göre (5.10.8), ♦Olympia’daki Zeus
Tapmağı’nın batı alınlığı onun eseridir. ‘Bahçedeki Aphrodite’ eseri abartılmış
tarz şeffaf giysinin kullanıldığı ilk eserlerdendir,
A. F. Stewart, GreekSculplure (1990) s. 164 vd., 267 vd, fig. 399 vd.

Alkestas Mezarı
Tennessos’taki bu kaya mezarı büyük bir olasılıkla ♦Büyük İskender’in
komutanlarından Alkestas için yapılmıştır. Mezar duvarındaki büyük atlı
kabartması dikkat çeker.

Altamura Ressamı
Arkaik Dönem’den Klasik Dönem'e geçişi simgeleyen anıtsal heykel stili
Altamura Ressamı’nın eserlerinde göıülür. Ressamın betimlediği savaşçılar
ve kadınlar *Olympia heykellerindeki *peploslu figürleri ve kahramanlan
yakından anımsatır; eserlerindeki' savaş sahneleri ise hem konu hem de kom­
pozisyon bakımından dönemin duvar resimlerinden esinlenmiştir.

Ahar
Dini ayinlerde kurban kesmede ve tanrılara sunu yapmada kullanılan kare
ya da yuvarlak sunaklara verilen Latince addır. Roma’da Latin sözcükleri
altaria (aharın çoğulu) ve ara ‘yakmak’ sözcüğünden gelir. Yunanca *bomos
ile aynı anlamdadır. En çok kullanılan ahar tipi üstünde kurbanın eti için bir
ateşin yakıldığı yüksek bomos idi. Kahraman kültlerinde ise üzerinde kurbanın
kanının akıtıldığı alçak bir altar olan eskara tercih edilirdi. İ.Ö, 6. yüzyıldan
itibaren Yunan kutsal alanlarında anıtsal açık hava bomos'u bulunur. Bu
aharlar dikdörtgen planlı olup basamaklarla çıkılır. Götkemli bağımsız altarlaı
♦Hellenistik Çağ’ın bir özelliğidir. Örneğin Pergamon’daki Büyük Altar'da (2.
yüzyıl başı) 12 m. uzunlukta kabartmalı bir friz vardır. Antik Çağ’da her dini
ayinde tanrıya kurban kesmek ya da sunu yapmak gerektiği için akarlar çok
önemliydi. Aharın açık havada yapılması ve yerden yüksekte olması gerekirdi.
Önceleri altar herhangi bir yere yapılabilirdi ama sonradan tapınakların
vazgeçilmez bir öğesi oldu. Tapınağın içindeki kült heykelinin Önündeki

22
Klasik Arkeoloji Sözlüğü A

altarda tütsünün yakılıp kansız sunulduğu adaklar da vardı. Altarlar sade ya


da girlandlar, kabartmalar, yazıtlar, büstler ve daha birçok çeşitli motiflerle
süslü olabilirdi. Anadolu’da özellikle Roma zamanından çok güzel örnekler
vardır. Roma akarları değişik boyutlarda, örneğin küçük *cippi ya da büyük
yapılar (Ara Pacis) gibi olabilir. *Mezar altarlan ayrı bir kategori oluşturur.
Yunan altarlan: C. G. Yavis, GreekAltars (1949).
H. C. Bowerman, Roman Sacrificial Altars (1913).
R. Tomlinson, GreekSancluaries (1976).

Büyük Altar, Pergamon

Akar Mezar
Bir sunak şeklinde yapılan ve üstünde çeşitli motifler olan mezar tipi.
Roma Dönemi’nde çok yaygındır.
D. Kleiner, Roman Imperial Funerary Altars with Portraits (1987).
Romaaltarlan: W. Altınann, Die römischen Grabaltare der Kaiserzeit (\9Q5).

altar, Isaura Nova

23
A Yasemin Er

Altis
İçinde tapınağm bulunduğu kutsal alan. Yunanca »temenos olarak da bilinir.

Alveus
Roma hamamında »caldariumun sonunda bulunan zemindeki gömme banyo,

Alyattes
*Lydia Kralhğı’nm kurucusu olarak bilinen dördüncü Lydia kralı (c. İ.Ö.
610-560), Krcesus’un babası (Herod. 1.16-26,73-4,3.48). Alyattes *Kimmerleri
yenerek Lydia sınırlarım »Haiys’e (Kızılırmak) kadar genişletmiş ve İ.Ö,
585’te *Med kralt Kyaksares ile savaşmıştır. Bu savaş sırasındaki güneş
tutulmasını "Thales’in önceden tahmin ettiği söylenir. Alyattes *İonia’ya
karşı yaptığı seferlerde Smyma'yı (İzmir) ele geçilmiş ancak Klazomenai ve
Miletos’ta başarısız olmuştur. Miletos yakınında »Athena için iki tapınak
yaptıran ve *Delphi’ye armağanlar gönderen kralın gömütü Bin Tepe’deki en
büyük tümülüstür. Bu gömül »Herodotos (1.93) ve *Strabon (13.627)
tarafından methedilmiştir.

Amanos Dağları (Nur dağları)


İ.Ö. 333’te Pers krah Dareios ile »Büyük İskender'in öncülüğündeki iki
ordu Amanos Dağlan’ndaki geçitlerden (Belen geçidi) ilerleyerek büyük
savaşın yer aldığı İssos’ta karşılaşmışlardır.

Amasis Ressamı
İ.Ö. 6. yüzyıl (c. İ.Ö. 540) Attik vazo sanatına ince figürleri ve alışılmadık,
canlı tasvirleri ile yeni bir standart gebren bu ressamın ünlü »siyah figür
amphorasında tanrı »Dionysos dans eden genç kız ve erkeklerle betimlenmiştir.

Amazonlar
Kadın savaşçıların mitolojik kavmi. Yunanca ‘maza’ yani ‘göğüs’
kelimesinden gelen Amazon adı ‘göğüssüz’ anlamındadır; efsaneye göre yayı
atmalarına engel olmasın diye sağ göğüslerini kesmişlerdir (Apollodorus 2. 5.
8; Strabon 2. 5. 1). Ama sözün etimolojisi bilinmez. Amazonlar Karadeniz’in
Thermodon ırmağı (Terme çayı) yakınındaki Themiskyra kentinde yaşarlar.
Erkeklerle çocuk doğurmak için ilişki kurup, erkek çocuklarım sakat eder ya
da öldürürler. Yunanlı erkeklerle yaptıkları savaşlarda yenilirler; buna
Amazonomachy ‘Amazon-savaşı’ denir ve bu İ.Ö. 7. yüzyıldan itibaren sanatta
sık ı-astllanan bir konudur. »İliada'da Bellerophon Amazonları »Lykia’da öldürür
(6. 186). Sangarios İrmağı yanında yenilirler (3, 189) ve Myrrhine’nin »Troia
önünde bir mezarı vardır (2. 814). »Herakles’in dokuzuncu işi Amazon
kraliçesi »Hippolyte’nin kemerini almaktı (Apoll. 4. 16). »Büyük İskender’in
Amazonlarla karşılaştığı söylenir (Arr. Anab. 7.13; Plut Alex. 4.6). Yunanistan’
da yerel Amazon efsaneleri ve Amazon gömüleri çoktur (Paus. 1.41.7; l. 2. 1).

24
Klasik Arkeoloji Sözlüğü A

Anadolu’da birçok yerleşimi Amazonların kurduğu söylenir: Amastris,


Sınope, Kyme, Pitane, Mytilenıe (Lesbos), Epbesos, Smyma, Myrina (Diod.
Sic. 3. 55. 6; Strabon 2. 5.4). *Ephesos'ta Amazonların *Aıtemis’in bretas'mı
(ahşap heykel) diktikleri ve silahla yaptıkları yıllık dansları olduğu anlatılır
(Caliimachus Hymn, 3.110; Pindar.fr. 174).
W. B. Tyreli, Amazons (1984).
J. Blok, The Early Amazons (1995).

Amazonlar Savaşı, volüt krater (İ.Ö. 460)

Ambitus
Yeraltındaki Roman mezarlarında içine ölü külü kabının konulduğu küçük
bir niş ya da bir ceset koymak için yapılmış *loculus; çoğu kez bezemeleri
olur ve ağzı mühürlenirdi.

Ambivium
Bir yerleşimin iç’mden değil etrafından geçen bir antik Roma yolu.

Ambulatio
i. Üstü açık yürüyüş yolu ya da *Ksystus. Yunan mimarisinde atletizm
yarışmalarında idman yapmak için kullanılan uzun sütunlu yol. 2. Kilisedeki
üstü kapalı, kemerli yol.

Amictus
Latince giyinmek anlamına gelen ’amicire’ fiilinden gelir; üste giyilen
giysi demektir.

25
Yasemin Er

Anüs
Antik Yunanistan’da tuvalet için kullanılan kap.

aınıs

Ammianus Marcellinus (İ.S. 330-395)


Büyük Romalı tarihçilerin sonuncusu olan Ammianus Marcellinus l.S.
33O'da Antiochia’da (Antakya) doğmuştur. Latince yazdığı Hisıoria (Tarih),
İ.S. 96-378 yıllarını kapsar. Sadece İ.S. 378 bolümü elimize geçmiştir; impara­
torluğa barbarların saldırılarından önceki yıllardaki olayları ve toplumu anlatır.
J. F. Matthews, The Roman Empire ofAmmianus (1989).

amplıi-
Bir sözcüğün başına gelen ön ek, anlamı ‘her iki yanda’ demektir.

Amphiktyoni
Yunan kent-devletlerinin tapmak ya da kutsal bir yeri korumak ve
denetlemek için komşu ve diğer kent-devletlerle kurdukları bir dinî ve siyasi
birliktir. Anadolu’da çeşitli arnphiktiyoni benzeri birlikler vardı. Örneğin
Lykia’daki yirmi üç kentten oluşan ve ‘*Lykia sistemi’ olarak bilinen
amphiktyonik birlik dinî amaçtan çok siyasiydi (Strab. 14. 664). Yunan
dünyasındaki en ünlü Amphiktyonik Lig iki kutsal yerde odaklanmıştır:
Thermopylai yakınındaki *Demeter Tapınağı (Herod. 7. 200) ve *Delphi’deki
*Apolion Tapmağı (Strab. 9. 420). On iki’ kavmin (Paus. 10. 8) oluşturduğu
bu ligde Pylaia denilen bir meclis vardı.
K. Tauseııd, Amphiktyonie und Symmachie (1992).

26
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

Amphiprostylos
Önde ve arkada iki prostyle *portikosu (proticum ve posticum) olan ama
yanlarda sütunları olmayan bu klasik tapınak tipinde sütun sayısı önde ve
arkada dörder adettir. Bkz. Tapınak.

amphiprostylos

AmphitheatrOD
Üstü açık ve oturma sıralarıyla çevrili büyük çaptaki bu Roma yapısı
^gladyatör ve askerî gösteriler, çarpışmalar ve vahşi hayvan dövüşleri gibi halk
gösterileri için yapılmıştır. En eski amphitheatronlar Campanİa’da ve
♦Pompeii’dedir (İ.Ö. 80). Roma'daki ilk amphitheatronlar oval şekilde ve
ahşaptan yapılmıştır. İlk anıtsal taş örnek İmparatorluk Dönemi’ne tarihlenen
Roma’daki *Colosseum’dur. 50,000 izleyiciyi alabilen Colosseum’u yağmur ya
da güneşten korumak için kapatmak da mümkündü (Bkz. *Velunı). Colosseum'
daki servis koridorlarında hayvan kafesleri, hayvan ve dövüşçüler için
bölümler vardı. Burada sergilenen deniz savaşı tipi gösterilere *ludi
amphitheatrales denirdi. Askerî kamplarda Roma ordusunu gladyatör teknik-
len nde eğitmek için küçük amphitheatronlar yapılırdı.
J. C. Golvin, L ’Amphithealre romain (1988).

amphilheatron

27
A Yasemin Er

Amphora
Yunanca amphi- ‘her iki kenarda’ ve phero ‘taşımak’ sözlerinden gelen
amphora dar ağızlı ve boyunlu, ikf kulplu büyük bir Yunan kabıdır. Kabtn
gövdesi genelde oval ve uzun olup altı sivridir; böylece yerde dik durabilir.
♦Pompei’deki mahzenlerdeki birçok amphorae bu şekilde bulunmuştur. Bu
kap şarap, yağ gibi sıvıları korumak ve taşımak için kullanılırdı. British
Museum'daki bir örnekte atletler için Afrika’dan gelen kum vardır. Amphorae
ölü külleri ve gövdeleri için de kullanılmıştır. Çok çeşitli formları olan bu
kaplar arkeolojik kazılarda en çok görülen buluntulardandır. Caıiaanite kaplan
olarak bilinen en eski amphoralar İ.Ö. 15. yüzyılda Lübnan-Suriye kıyısında
yapılmaya başladılar. En geç amphoralar İ.S. 7. yüzyıla tarihlenir, bu zamanda
ahşap ve deri kaplar geleneksel kapların yelini almıştır. Kap dolduktan sonra
mühürlenir ve genelde kulpunda ateşlemeden önce basılmış ve kabın kaynağını,
ustanın adını, tarihini ve hacmini belirten bir mührü bulunur. Cam, oniks,
altın, taş ve pirinçten örnekler görülür. Yunanlıların ana sıvı ölçü birimi olan
amphora metretes (Standard amphora) 19,44 litreydi; Roma’daki sıvı ölçü
birimi amphora quadrantal (kübik amphora) ise 28 litreydi. Roma teknelerinin
yükü amphora ile ölçülürdü (Livius 21. 63).
Lexicon Vasorum AntiÇııorunı, 1 (1992).
D. P. S. Peacock and D. F. Williams, Amphorae and ihe Roman Economy
(1986).

Boyunlu Karınlı Etıüsk

Amphoreus
Küçük bir amphora.

Amphoriskos
İki kulplu küçük, amphora tipinde kap.

Ampulla
Küçük, iki kulplu ve kısa boyunlu bir şişe.

28
Klasik Arkeoloji Sinlüğii A

Ampulia oleria
Roma’da banyodan sonra kullanılan içine kokulu yağlann konduğu şişe.

Ampulia potaria
Sofrada çeşitli yağ ve içecekler için kullanılan ampulia kabma verilen ad.
Bu tip şişeleri üreten ve satan kişiye ampuliarius denirdi.

Ampyks
Yunanlı soylu kadınların alınlarına taktığı metal bant (II. 22. 468-470).
Tanrıçalar bu bandın altın olanını takardı. Roma’da bu bandafi ontal denirdi.
Atların başına takılan frontala aynı ad verilmiştir. Ampyks bazen değerli
maddelerden yapılırdı.

Amulet
Antik Çağ'da kötülüğü önlemek için takılan küçük takılar, Amuletler bazen
öldükten sonra mezarların içine ya da mumyaların yanına konurdu.

Amussis
Roma’da bir yüzeyin düzlüğünü Ölçmek için marangoz ve taş ustalarının
kullandığı düz bir menner levha.

Anakstmander, Milctoslu
İ.Ö. 547’den sonra öldüğü bilinir. *Thales‘in arkadaşı olan bu filozof dün­
yanın bilinen ilk haritasını çizmiştir.

Anaktoron
Kutsal bir yapı ya da o tıp bir yapının en kutsal bölümü. Yunan mimari­
sinde bu tip yapılar sadece gizli ayinler için kullanılırdı. Örneğin Eleusis'tekı
*Telesterion’un Üyelik Tören Salonu (İ.Ö. 6. yüzyılın ikinci yarısı) özellikle
♦Demeter-Persephone kültünün gizemleri için kullanılırdı.

Analemııa
Antik tiyatronun *cavea (theatron) bölümünü her iki kenardan destekleyen
duvarlar,

Anaptgrafîk
Her iki yüzünde ya da sadece bir yüzünde *lejant olmayan *sikke desenine
verilen ad.

29
A Yasemin Er

Anastasiı»
Doğu Roma imparatoru. I.S. 491-518.

Anastylosls
Bir anıt ya da yapının düşmüş parçalarının yerine konarak restorasyonu.

Anathyrosis
Yunan mimarisinde duvar taşlarım harç kullanmadan bloklann dokunan
kenarlarını dikkatle yontarak, ortalarını kaba ve hafifçe girintili yaparak yerine
oturtma metodu. Bir sütunun kasnaklarının sadece kenarlarda dokunarak
birbirine oturması için ortada derin bir delik oyulur, bu deliğe ‘empolia’ yani
ahşap bloklar konurdu. Empolia’da sütun kasnaklarını birleşti ren tahta çiviler
‘poloi’ vardır.

anathyrosis

Anatolia
Yunancada Doğu anlamındaki Anatoli sözcüğünden gelir. Antik Çağ'da
klasik yazarların Asia Minör ‘Küçük Asya’ olarak adlandırdıkları Anadolu
bölgesinin adıdır.
J. Mellaart, The Archaeoiagy ofAneleni Tıırkev (Oxford 1978).
S. Lloyd, Aneleni Turkey: a traveller's history ofAnatolia (London 1989).
M. Roaf, Cıdtural Atlas of Mesopotamia and of the Anele»! Near East
(New York and Oxford 1990).
Bilge Umar, Türkiye 'deki Tarihsel Adlar.

30
Klasik Arkeoloji Sözlüğü A

Ana vysos Kourosu


Altika'daki bir mezarlıkta bulunan doğal büyüklükteki mermer *kouıus
(c. İ.Ö. 540).

Ancyra (Ankara)
Galatlı Tektosagan kabilesi tarafından istila edilen Ancyra İ.Ö. 25’ten sonra
♦Galatt a eyaletinin metropolü oldu. Kent vatandaşlarına protectores denirdi.
D. Krencker and M. Schede,.Der Tempel in Ankara (1936).
S. Mitchell, Anatolia (1993).

Andokides ressamı
♦Kırınızı figür ressamlarının en erkeni olan Andokides Ressamı (e. İ.Ö.
525) »siyah figür tekniğiyle de vazolar yaptı; her iki' teknikteki vazoları diğer
ressamlar da yapmaya başladı.

Andriantes
Yunanlıların yarışmalarda galipler için diktikleri heykeller; bu adet İ.Ö.
584’te başladı.

Andron
Yunanca ‘erkek’ sözcüğünden gelir. Yunan evinde erkeklerin ziyafet oda­
sına verilen ad.

Andronikos
MakedonyalI astronom Kyntıoslu Andronikos İ.Ö. 50’de Atina »Akropolü1
nde bulunan ve günümüze ulaşan en iyi korunmuş yapılardan oktagonal planlı
Rüzgârlar Kulesi’nin mimarıdır. Yapıda *agora için *horologion adlı bir su
saati bulunurdu.

Annulus
Yüzük. Antik Yunanistan’da özgür olan herkes mührünü basmak için
yüzük takardı. Bu âdetin doğudan geldiği sanılır (Herod. i. 195).

Ansa
Kulpun Latince adı.

Ansa lunata
İki zıt yönde kulpu olan kaba verilen ad.

31
A Vasemm Er

Anta (ç. antae)


Antae klasik mimaride bir kapıyı çevreleyen sütunlara verilen addır.
Yunanca karşılığı *parastastır. '•'Pilaster de denir. *Vitruvius’a göre antae bir
tapınakta *cellayı çeviren duvarlara bitişiktir ve antaenin esas kullanımı *in
antis tapınak planında görülür (Vit. 3.1.2). Antae ortasmda *arşitravı des­
tekleyen iki sütun bulunur. VitTUVius’a göre antae ile sütunlar eş kalınlıkta
olmalıdır.

Antefıks
Klasik mimaride değişik süslemeler gösteren ve *entablatürde *komış ya
da *frizi kaplamada kullanılan mermer ya da pişmiş topraktan süslemeler. Bu
terim aynı zamanda su oluğunun ucu olan dikey süsleyici hayvan başları için
de kullanılır. Ad an tefiz önceden konmuş demektir.

Antefiks

32
Klasik Arkeoloji Sâslüğti

Antepagmenta
Yunan tapınaklarındaki kapı pervazı. *Vitruvius (4.6) tapınak kapılarındaki
aııtepagmenta’nııı şekil ve boyutları hakkında bilgi verir,

Antependium
Erken dönem kiliselerinde aitarın üstünü kaplayan Örtü.

Antetempium
Klasik mimaride bir tapınağın girişine verilen ad.

Anthemion
Antik mimaride lotus ve *palmet dizisinden oluşan bir bezeme şeridi.
Palmetler üçgen, yuvarlak, kalp şekli gibi değişik şekillerde olabilir.

anthemion

Anthemios, Trallesli
(l.S. 6. yüzyıl) İmparator İustinianus (527-65) tarafından ♦Hagia Sophia’
nın (Aya Sofya) planını hazırlamakla görevlendirilen Yunanlı matematikçi,
mühendis ve teorisyen. Yapıda Miletoslu Isidoros dayardım etmiştir.

Anthesteria (anthos ‘çiçek')


Çoğu *lon toplamlarında kutlanan önemli bir *Dionysos festivali.
R. Hamilton, Choes and Anthesteria (1992).

Anthracologi
insanların bitki çevresiyle olan ilişkilerini inceleyen bilim.

Anthropogenik toprak
insan faaliyetinden etkilenen toprak. Bu toprak fosfor, organik madde, ka­
lıntı ya da objeler ile belirg indir.

33
Yasemin Er

Anthropoid
İnsan şeklinde, insan gibi. Yunanca bu terim insan vücudu şeklindeki lahit
ve tabutlar için kullanılır.

Aothropomorf
İnsan şeklinin sanatta, örneğin antik seramikte betimlenmesi.

Antigonidler
Makedonia Kralı Antigonos Gonatas (İ.Ö. 277-239) tarafından kurulan
sülale. İ.Ö. 168 yılında Roma tarafından yönetimlerine son verilmiştir.

Aotiko rosso
Birçok eski Mısır ve erken Yunan heykelinde kullanılmış bu yeşil ve kır­
mızı mermerlerin kaynağı güney Peloponnesos idi.

Aotioklıia (Antakya)
Seievkid krallarının başkentlerinden biri; Orontes’in (Asi) sol kıyısında,
denizden 24 km uzakta yer alır. İ.Ö. 300’de I. Selevkos tarafından kuruldu.
Kral 5,300 AtinalI ve MakedonyalIyı buraya yerleştirdi. Kent İ.Ö. 540'1a
*Perslerin eline geçti. Bugün kentte çok az arkeolojik kalıntı vardır.
G. Downey, Histoıy ofAntioch (1961).

Antiokhüs 111 (İ.Ö. 223-187)


Bu kralın zamanında Selevkoslar Krallığı büyük bir gelişim dönemine
girdi. Kral, İ.Ö. 212'deki doğu seferinde Hindistan’a kadar ilerleyerek, Hindistan’
ın Selevkosların egemenliğini tanımasını sağladı. İ.Ö. 205’te ülkesine dönen
Antiokhos ‘Büyük Kral' unvanını aldı.

Antoninus Duvarı
İskoçya'da Roma İmparatorluğumun sınırında imparator *Antoninus Pius
(İ.S. 142-145) döneminde yapılan sur duvarı. Uzunluğu 58.5 km, genişliği 4.5
m. yüksekliği 3 m olan duvarda on dokuz kale bulunur. Önünde 12 m
genişlikte ve 4 m derinlikte bir hendek olan duvar güneydeki *Hadıianus
Duvan’nın ötesinde savunma sağlardı.

Antoninus Pius
Roma imparatoru. İ.S. 138-61.

Antoninus Sütunu
Roma’daki en önemli yapılardan olan bu yüksek sütun tabanından tepesine
doğıu spiraller seklinde uzanan bir dizi kabartmalarla bezelidir. Bu kabartmalar
İmparator Marcus Aurelius Antoninus’un zaferlerini betimler.

34
Klasik Arkeoloji Söîltiğü A

Anulet
Bit *Dor başlığında *ekhinusu süsleyen bilezik.

anulet

Apadana
Pasargadae. *Persepo!is ve Susa gibi *Akhamenid (İ.Ö. 558-33 I) kentle­
rindeki sarayların sütunlu kabul salonlarının adı. Tavanı sütunlarla desteklenen
bu dikdörtgen salonlar sütunlu *portikolarla çevrilidir. Persepolis’teki
apadana’da 20 m yükseklikte 36 taş sütun çift boğa başlarıyla süslenmişti.
Apadana'nın mimari öncülleri Hasanlı’dakİ *Akhamenid Öncesi sütunlu
salonlar ve hatta Altıntepe’deki saraya benzer *Uraıtu yapılan olabilir.
E. F. Schmidt, Persepolis l (1953).
H. Frankfon. The an and architecture ofthe aneleni Orienı (1970).

Apa turla
Kolophon ve Ephesos dışında tüm *İon soyundan geien Yunanlıların
Atina’da üç gün kutladıkları siyasi bir festival (Herod. 1, 147).
H. W. Parke, Festivals of the Athenians (1977) ss. 88-92.

Apelles
Kolophonlu ve Ephesoslu ressam Apelles, *Plinius’a göre Antik Çağ’da
en çok adı geçen ressamdır. II. Philip’in, *Büyûk İskender’in ve onlann yakm
çevresinin portrelerini yapan Apelles’in yaklaşık 30 eseri bilinir. *Büyük
İskender’in saray ressamı olan Apelles kralın ve *Aphrodite’nin portreleriyle
ünlüydü. İskender’i at üstünde ve bir yıldırımla betimledi. Aphrodite’yi
anadyomene yani denizden çıkarken betimlemiştir. Eserleri hakkındaki bilgimiz
antik yazarların anlattıklarından gelir ama *Pompeii resim sanatının usta
tekniklerini geliştirdiği kesindir.

Apeks
Roma’da *flamines ve salii adlı rahiplere özgü ve imparatorların da rahip
sıfatıyla giyebildikleri sivri uçlu başlık. Bir başka anlamı antik mimaride en
yüksek noktadır.

35
A Yasemin Er

Aphaia
Aegina’da tapınılan bir tanrıça. Buradaki tapınağın alınlık heykelleri şimdi
Münih’tedir. B u tanrıça en çok Artemis’e benzer.

Aphrodite
Bkz. Tanrı ve Tanrıçalar.

Apodyterium
Roma hamamında!* soyunma odası.

Apollodorus, Suriyeli
Suriye doğumlu Apollodorus (İ.S. 98-123) imparator Traian’m (98-117)
mimarıydı; Traian Hamamlan’m (*theımae), *Foıum’u ve ünlü *Traian Sütunu'
nu yapmıştır.

Apoiion
Bkz, Tanrı ve Tannçalar.

Apollonius Rhodius
Rodoslu olduğu sanılan Apöllonius İ.Ö. 3. yüzyılın en önemli ozanlann-
dandır. Ünlü Argonautika Destanı’nı yazmıştır.

Apophyge
Sütun gövdesinin kaideye oturduğu ya da sütunla başlık arasındaki bö­
lümdeki içbükey bir silme. Bazı Arkaik *Dor başlıklarında *eclıinus altmdaki
boş kısım ya da scotia’dır.

Apuphygr

Apotheke
Roma evinin üst katında şarapların konduğu oda (Horace, Caımina. 3. 21.7).

36
Klasik Arkeoloji Sözlüğü A

Apotheosis
Bir ölümlünün tanrılar düzey ine yükselmesi. Latincede consecratio olarak
bilinir. Yunan mitolojisinde sık rastlanan bu motif *Hellenistik Dönem’den
sonra üst sınıf arasında yaygınlaşmıştır. Anadolu arkeolojis inde sık rastladığımız
♦heroon (mezar anıtları) bunu gösterir. Apotheosis ölmüş bir imparator için
Roma’da uygulanırdı.

Apsis
Klasik bir yapı ya da bir kilisenin yarım daire şeklindeki ucu.

apsis

Apteral
Latince ‘kanatsız ’ demektir. Antik mimaride yan kenarlarında sütunları
olmayan tapınaklara verilen addır.

Apulia
Güneydoğu İtalya'daki bu bölge İ.Ö. 5. ve 4. yüzyıllarda yapılan ve
Yunan etkisi gösteren *kırmızı figür tekniğindeki *lekythoi ile ünlüdür.

Aqua Appia
Censor Appius Claudius tarafindan inşa edilen ilk Roma su kemeri (İ.Ö.
312).

37
A Yasemin Er

Aquaeduct
Su kemeri. Bir bölgeye uzak bir kaynaktan su sağlamak amacıyla
Romalıların yaptığı büyük kemerli köprülere denir. Latince aqua, ‘su’ ve
duco, ‘götürmek’ sözlerinden oluşur. Aquaeduct antik Roma mimarisinin en
görkemli yapılanndandır. Aquaeduct genelde bir kentin doğu kapısının
yanında başlar ve suyun dağıtma noktası olan *castellumda biter. Klasik
Dönem'de kent dışındaki su kaynaklarından kentlere su getiren su yollan İ.Ö.
6. yüzyıla tarihlenir. Priene’de İ.Ö. 4. yüzyılda yeniden kurulmuş olan kente 2
km uzaklıktan pişmiş toprak borularla su getiren bir aquaeduct vardır. Daha
gelişmiş bir sistemi İ.Ö. 2. yüzyılda 11. Eumenes Pergamon’da kullanmıştır;
kentten 25 km uzakta bir kaynaktan kaleye su getirilmiştir. En güzel örnek
olarak Fransa’daki Pont-du-Gard'da restore edilmiş olan aquaeduct bilinir. En
uzun aquaeduct ise 132 km ile Kartaca’dadır.
T. Ashby, The Aqueducts ofAncient Rome (1935).
A. T. Hodge, Roman Aqueducts and tfater Supply (1992).

Tarragona aquaeduct’ü, Segovıa, İspanya (İ.S. 10)

38
Klasik Arkeoloji Sözlüğü A

Aquila
Kartal anlamındaki aquila Roma lejyonlarının sancağıdır.

Ara
Bir Roma sunağı. *Altar daba üstün tanrılar onuruna, ara ise daha aşağı
tanrılar, kahramanlar ve yarı-tanrılar için dikilirdi (Vergil, Eclogues 5. 65).

Ara Pacis Augustae


Roma’da Campus Maıtius’ta bulunan bu anıtsal *altar İmparator Augustus’
un Gaul ve Ispanya’daki zaferlerinin anısına yapılmıştır. İ.Ö. 13-9 arasında
yapılan altann doğu ve batıda girişleri vardır ve duvarlı bir kutna! alanı (11.6
x 10.6 m) çevreler. Ara Pacis imparator ve ailesini gösteren figürlerle bezelidir.
Bu sunak Augustus dönemini anlamak ve Roma portre sanatını detaylı çalış­
mak için büyük önem taşır.
D. Castriota, The Ara Pacis Augustae (1995).

A ramiler
Suriye’den göç eden Sami kavimlerinin bir dalı olan Aratniler İ.Ö. 16-12.
yüzyıllar arasında kent-devletler kurmuşlardır. İ.Ö. 9. yüzyılda Babil’den
Akdeniz kıyısına kadar olan bölge Kaldu (Kashdu) ve İncirde: Haldi olarak
bilinen Aramı kavimlerin elindeydi. ♦Asurlular II. Sargon zamanında İ.Ö.
720'de batıdaki Arami krallıkları yendiler. Arami kültürünün Yakın Doğu’
daki en önemli etkisi *Fenike alfabesiyle yazılan Araıni dilinin İ.Ö. 8.
yüzyılda çivi yazısı kullanan Akadçanın yerini alarak, bölgenin uluslararası
dili olmasıdır.
A. Malamat, "Ihe Aramaeans,” Peoples of Old Testament Times, ed. D. J.
V/iseman (London 1973).
H. Tadınor, ‘The Aramaızation of Asşyria: aspects of westem aspects:
Mespotamien und seine Nachbaren, ed. H. J. Nissen and J. Renger (Berlin 1982).

Archaco-
Arkeolojiyte ilgili; antik, eski. Yunanca ‘antik’ ya da ‘başlangıç’ demek.

Arehitectura
Yunanca arkitektonia olan bu sözcük sivil ve askerî mühendislik için
kullanılır.

39
A Yasemin Er

Arcosolium
İçine lahit koyacak kadar (bu kaya oygu lahit de olabilir) büyük kemerli
bir niş. Anadolu’da, örneği n Anamur nekropolünde, çok güzel örnekleri vardır.

Arcosoliumlu mezarlar, İmsiören, Dağlık Kilikya

Arcus
1. Roma kemeri. 2. Yay. Yuman ve Romalıların kullandıkları yay Tersle­
rin ve ♦İskitlerin kullandıkları yaydan farklıdır (Herod. 7. 61-80).

Arcus Triumphalis
Roma mimarisine özgü bir fonu olan Zafer Takı bir Roma generalinin
zaferini kutlarken ordusuyla kente girdiği kapıdır.

Arena
Roma’da *amphitheatrlann ortasında gösteriler ve çarpışmaların yer
aldığı alan. Latince ‘kum’ deıtf ektir. Yüzey yaralı ve ölülerin kanını emebilmesi
için kumla kaplıydı. Arena sözü aynı zamanda amphitheater’ın tamamı için
kullanılır.

Arenarium
Roma’daki ♦katakomblardaki gömü yeri.

40
Klasik ArkeoloJi Sözlüğü A

Areopagus
Atina’da *Akropol’ün kuzeybatısındaki tepe Ares’in Tepesi olarak bilinir.
Areopagus aynı zamanda bu tepedeki antik meclisin adıdır. Tepede önemli bir
kalıntı yoktur; meclisin toplantı yeri tepeden ziyade kuzeydoğudaki birterasta
idi. Areopagus meclisinin adı önceleri muhtemelen *boule idi ve daha sonra
Solon dönemindeki ikinci bir meclisten farklı olması için Ares’in Tepesi adım
aldı. Meclisin üyeleri önce aristokrasik sınıftandı ama Solon döneminde
bütün eski arkhonları kapsadı. Önceleri krala danışmanlık görevim’ üstlenen
meclis giderek devletin ve kanunların koruyucusu olarak Atina’da çok güçlü
bir kurum oldu. Solon meclise, devlete yönelik suçları yargılama yetkisi
verdi. Areopagus cinayet, yaralama, yangın çıkarma vakalarım ve bazı dinî
vakaları yargılama hakkına sahipti. Areopagus cinayetin yargılandığı bir
mahkeme olarak ünlü oyun yazarı Aiskhylos’un İ.Ö. 458’de sahneye koyduğu
Eumenides oyununda yer alır. Meclis Hellenistik ve Roma dönemlerinde de
önemini korudu. İ.S. 4. yüzyılda yasal bir kurum olarak varlığını sürdürdü.
R. W. Wallace, The Areopagus Council to 307 B.C. (1987).
M. H, Hanen, The Athe man Democracy in the Age ofDemosihenes (1991),

Areostylos
Klasik mimaride bir *intercolumnium tipi. Buna göre iki sütunun mer­
kezleri arasındaki’ mesafe sütun gövdesinin taban çapının üç buçuk katıdır.

Argaios
Erciyes Dağı’mn Antik Çağ’daki adı.

Argenteus
İ.S. 3. yüzyıl sonunda Roma İmparatorluğunun bastırdığı gümüş sikke.

Argentum
Gümüş. Yunanistan ve Roma’da para olarak kullanılırdı.

Argonaııtika
♦Apollonius tarafindan yazılann Argonautlar efsanesinin destanı. Dört uzun
kitaptan oluşan eserin 5,835 dizesi günümüze ulaşmıştır.

Argonautlar (Argo Gemicileri)


Bu destan Antik Çağ’m en eski ve en önemli Yunan efsaneterindendir. Bu
destanda yer alan Yunanistan’ın en seçkin kahramanlan Troia Savaşı’ndan
önceki kuşaktandır. Kahramanlar İason’un önderliğinde Argo gemisiyle
Kolkhis’e (Karadeniz bölgesinde) Altın Post’u aramaya giderler.
Erhat, Mitoloji, s. 64-67.
R. L. Hunter, The Argonautica ofApolloniııs (1993).

41
zl Yasemin Er

Argos
Peloponnesos’ta Argolis Körfezi’ndeki bu kentin adı Argos’un başkenti
olduğu Peloponnesos yarımadasının doğu kısmına denir. *İliada destanında
Yunanistan'dan gelip *Troia’ya saldıran *Akhalann yurdudur. Akhalara
Argoslularda denir.
R. A. Tomlinson, Argos andthe Argolid (1972).

Ariadne
Kral *Minos ile Pasiphae’nin kızı olan Ariadne Girit’e *Minotauros’la
çarpışmaya gelen Theseus’a âşık olur. Minotauros’un bulunduğu *Labyrinthos’
ta kaybolmaması için Theseus’ıın eline bir yumak iplik vererek ona yardım
eder. Theseus Ariadne’yi Naksos Adası’na kaçırır ama orada onu terkeder. Bu
olaydan sonra *Dionysos âşık olduğu Ariadne’yi *Olympos’a götürür.
Erhat. Mitoloji, s. 67-68.
E. Simon, Die Götterder Griechen.

Arîarathes
*Kapadokya’nm Hellenistik krallarının adı. İran soyundan gelen bir ailedir.

Ariobarzanes
Kapadokyab bazı kralların adı.

Arîstokles
İ.Ö. 6. yüzyılın başına tarihlenen Atina'daki mezar *stellerinden güzel bir
ömek olan savaşçı Aristİon’un mezar stelini yapan Aristokles’tir (e. İ.Ö. 510).
Mezar taşının arka zemini kırmızı olup Aristİon’un üstünde mavi ve kırmızı
boya izleri görülür. Bu tip stellerde olduğu gibi ölü ayakta, profilden betimlen-
miştir. Bu figürler işleme detaylarıyla *kouros tipini çok andırırlar. Bkz. Stel.

Aristophanes
Eski Attik komedyasının en büyük ozan: (c. İ.Ö. 460-386). On bir oyunu
günümüze ulaşmıştır. En önemli oyunları arasında Lysistrata ve Kurbağalar
yer alır.
K. J. Dover, Aristophanic Comedy (1972).

Aristoteles
♦Büyük İskender’in hocası olan ünlü Yunanlı filozof (İ.Ö. 384-322),
Platon’un etkisinde kalmıştır. Platon’un ölümünden sonra bir süre Assos’ta
bulunmuştur. Bu sırada bilimsel çalışmalar, özellikle deniz biyolojisiyle ilgili
araştırmalar yapmıştır. Eserleri arasında De inferpretatioııe, Hatana arrimalium,
Magna moralin, Peri ideon vardır.
W. K. C. Guthrie, Arisiotle: an encounter (1981).

42
Klasik Arkeoloji Sözlüğü A

Arkadia
Peloponnessos’un ortasındaki bu dağlık bölge çobanlatın tanrısı, keçi
ayaklı *Pan'ın doğum yeridir. *Pausanias 8. kitapta bölgeyi anlatır.

Arkaik
Arkaik sözcüğü bir uygarlığın gelişmesindeki erken dönem anlamındadır.
Klasik arkeolojide ve sanat tarihinde Arkaik Dönem Yunan uygarlığının İ.Ö.
700’den Perslerin İ.Ö. 48(Tde istilasına kadar olan dönemdeki gelişmesine
verilen addır. Bu dönemin belirgin tarzları Yunan anıtsal taş heykelinin baş­
langıcı ve insan figürünün doğa! betimlenmesinde gelişmelerdir.

Arkeobotanik
Arkeolojik sit alanlarındaki bitkisel kalıntılar üzerinde yapılan çalışma.
Bu bilim dalı sit alanlarındaki bitki örtüsünün doğal çevresini ve insanların
yetiştirdiği bitkileri çalışır. Paleoetnobotani ve paleoentomoloji bazen arkeoloji
literatüründe birbirinin yerme kullanılabilir,

Arkeofauna
Arkeolojik bir ortamda bulunan hayvan kalıntılarının toplanması.

Arkeografi
Arkeolojik objelerin geçmişte daha iyi korunmuşken gezgin, diplomat
gibi arkeolog olmayan kişiler tarafından sistematik tanımlanmasına verilen
ad. Bu kayıtlar, yazı ya da resim olsun, arkeolojik çalışmalar için çok yararlıdır.

Arkeomagnetik
Arkeolojik verilerin analizi için kimya, jeoloji, fizik ve diğer bilimlerden
olan bilimsel tekniklerin kullanımıma başvurmak ya da söz etmek.

Arkeozooloji
Geçmişte hayvanların bölge ekonomisine etkilerini öğrenmek, orada yaşamış
insanların diyetlerini tespit etmeye yardım etmek için arkeolojik şit alanların­
daki hayvan kalıntılarının, özellikle kemiklerin çalışıldığı dala verilen addır.

Arklıeion
Antik Yunan ve Roma’da devlet arşivlerinin konduğu bina; archiviuın ya
da tabularium da denir.

Armilla
Altm ya da gümüş bir bilezik.

43
A Yasemin bir

Arrianus (Lucius Flavius Arrianus)


♦Bithynia’da Nicomedta’da doğdu (İ.S. 86-160). Zamanın en önde gelen
yazarlarından olan Aırianus kendisini ikinci bir *Ksenophon olarak görürdü.
Şimdi kayıp olan eseri Bityhniaca (8 kitap) doğduğu eyaletin tarihini anlatır.
17 kitaptan oluşan Parthica 'nın konusu ise *Traianus’un seferleridir. En
önemli eseri Anabasis (7 kitap) *Büyük İskender’in başa geçişinden ölümüne
kadar olan tarihini anlatır.
A, A. Bosworth, From Arrian to Alexander (1988).

Arşitrav
Klasik mimaride sütun başlıklarının hemen üstünde yükselen kiriş. Baştaban.
Arşitrav *Dor düzeninde sade, *İon düzeninde ise her birine *fascia denilen
üç bloktan oluşur.

arşitrav

Artemis
Bkz. Tann ve Tanrıçalar.

Artemisia
*Carta satrapı *Maussollos'tın kız kardeşi ve eşi olan Artemisia İ.Ö. 377’de
Maussollus’un ölümünden sonra anısına dünyanın yedi harikasından biri
olarak kabul edilen *Mausollekın mezar anıtının yapımına başladı.

Artemision
1. *Artemis kültü içinyapılmışyapı ya da kutsal yere verilen ad. 2. Ephesos’
tâki Artemis Tapınağı dünyanın yedi harikasından biri olarak bilinirdi.
*Arkaik Artemision olarak da bilinen tapmak Yunan dünyasının en büyük
yapısıydı. Dıştaki 19 m yükseklikteki çift sıra sütunları binaya 1.15 ın uzunluk
verirdi. Sütunların 36’sı kabartmalarla süslüydü. İ.Ö. 561 ’deKroesus Epbesos’u
istila ettiğinde yapımı hâlâ sürmekteydi; Kroesus yapının bitimine yardım
etti. *Büyük İskender’in doğduğu 356 yılında *Herostratus adlı bir deli tapı­
nağı yaktı.

44
Klasik Arkeoloji Sözlüğü A

Ephesosiu Artemis’in kült heykeli, tetradrahma, Hadrianus Donemi

Ephesos, tunç sikke, Antoninus Pius, İ.S. 138-161

Oktastylos, dipteıal Artemision, rekonstrüksiyon

45
A Yasemin Er

Aryballos (ç. aryballoi)


Yunanca aryballus ‘çanta’ anlamındadır. Tek kulplu, genelde küresel dar
boyunlu 5-8 cm yükseklikteki bu şişe, kokulu yağ için kullanılırdı.

aryballos

Arystichos
Bir Yunan ya da Roma kabından, özellikle *amphoradan su almak için
kullanılan kap. Buna ephebos (genç) da denirdi çünkü ziyafetlerde davetlilere
su verme görevi gençlerindi.

Arks
Latince arceo ‘kapatmak’ fiilinden gelen bu sözcük Roma'da kale demektir

As
Romalılarda aes grave (ağır bakır) para birimi; küçük bir Roma sikkesi.
Esasen as bakır ve kalay (aes) bileşiminden olduğu için aes grave (ağır bakır) de
denirdi’. Daha sonra özellikle ‘Augustus zamanında değerini yitirdi. Bkz. Sikke.

Asia Minör
Küçük Asya demek olan bu coğrafi teıim Klasik Çağ’da bugünkü modem
Türkiye ile aynı bölgeyi kapsardı.

Asklepios
Bkz. Tanrı ve Tanrıçalar.

Askos (ç. askoi)


Asimetrik, kısa ve şişkin karınlı, tek kulplu bir su, yağ ya da şarap kabıdır.
Askoi Ege bölgesinde Erken Helladik’ten Klasik Dönem’e kadar yaygındı.

46
Klasik Arkeoloji Sözlüğü A

Astragal
Antik mimaride yuvarlak boncuk biçiminde motiflerden oluşan bir silme.

asti'agai

Astylar
Sütun ya da pilasteri olmayan klasik dış ya da iç mekân.

Asurlular
İ.Ö. 2000 yıllarında Akadca lehçesiyle konuşan ve çivi yazısını Jculİanan
halklar daha sonra İ.Ö. 1200 yıllarında Samı' dilim’ kullanan *Aramiler ile
beraber yaşamaya başladılar. Asur İmparatorluğu’nun kalbi kuzey Irak’b.
Asurlulann ana kentleri bugünkü Irak’ta yer alır: Asur, Arbela, Nineva (Musul),
Kalhu (Nimrud). İ.Ö. 1900 yıllarında Anadolu’da Asur ticaret kolonileri
kuruldu. Asur tarihi üç bölümde incelenir. Eski Asur (İ.Ö. 2000-1750), Orta
Asur (İ.Ö. c. 1750-1000) ve en parlak çağı olan Yeni Asur ya da İmparatorluk
Çağı (1000-609). İmparatorluk Çağı’nda Asur bölgesi Mısır, Irak, Filistin,
Lübnan, Orta Anadolu ve Batı İran’ı kapsardı. Başkent Nineveh İ.Ö. 612’de
*Medler ve Babilliler tarafından tahrip edildi ve Assur İmparatorluğu’nu
kapsayan bölge BabillileSin eline geçti. Baş tanrıları Asur olan Asur toplumu
savaşçı ve askerî bir karaktere sahipti. Saray kabartmalarında Asur krab ve
savaş sahneleri betimlenirdi. Asur sanatı özellikle hayvan tasvirinde çok
başanh idi. Mimaride tapınak kuleleri olan *zigguratlar göze çarpar. Asurlular
hakkındaki bilgimizin çoğu çivi yazısı tabletlerinden gelir. Çivi yazısı ve
Akad dili 1850 civarında okunmuştur. Kazılarda yüz binlerce çivi yazılı pişmiş
tablet ele geçmiştir. Kral Ashurbanipal’in (İ.Ö. 668-627) kütüpanesi ve
arşivleri önemli buluntular arasındadır. Geç Asur Dönemi’nde halkın dili
Akadcadan Arami diline geçti. Aramice parşömen ya da papirüse alfabe
yazısıyla yazıldığı için bu belgeler Asur ikliminde korunamamış ve günümüze
ulaşmamıştır.
H. W. F. Saggs, TheMight Thal yvasAssyria (1984).
Julian Reade, Assyrian Sculpfure (1983).

47
A Yasemin Er

Asur kabartması

Athanadoros
Bkz. Hagesandros.

Athena
Bkz. Taun ve Tanrıçalar.

Athena Promakbos
Atina Akropol’ünde yer altın ve ünlü heykeltıraş *Phidias’ın eseri olan
*kolosal Athena Promakbos heykeli günümüze ulaşmamıştır.

Atlantes
Mimaride *entablatürii destekleyen sütunlar yerine kullanılan erkek
figürlerine verilen ad; *telamorıes de deni r (Vitıuv. 6. 7. 6). En erken örnek
Sicilya’daki Zeus Taptnağı’ndaki *kolosal Atlantes’tir (İ.Ö. 500). Bu tip kadın
figürlerine *Kaıyatid denir.

f J
atlantes

48
Klasik Arkeoloji Sözlüğü A

Atribü
Bir tann ve tanrıçanın belirgin, ona has olan özelliği. Örneğin *Zeus*un
atribüsü yıldırım demeti’, ♦Apolllon’un lir, *Aphrodite’ninki martıdır.

Atrium
Bir Roma evindeki avlu. Çatısının ortasında *compluviunı adlı bir açıklık
ve bunun altında yağmur suyu toplamak için *impluvium adlı bir havuz yer
alır. Bu terim bu tip yapılara ilk kez rastlanan Atria adlı bir Etrüsk kentinden
kaynaklanmış olabilir. Bu merkezî avlunun çevresinde evdeki değişik odalar
bulunur. Bazı örneklerde avluda *tetrastyle ya da *peristyle kullanılması Yunan
etkisini gösterir. Atrium duvarları bazen boyalı paneller ya da aile
portreleri yle süslenmiş olup, ev tanrıları olan lares ve penates için bir tapınma
yeri de bulunur. Atriumun üstünde genelde ctıbila (yatak odaları) bulunur ve
bunların arkasında *tablinum (aile odası), *triclinium (yemek odası) ve *bortus
(bahçe) yer alır. Atrium için birçok örnek Pompeii’de bulunmuştur. Küçük bir
atriuma atriolum denir. Vitnıvius’un belirlediği atrium tipleri şöyledir:
1. Atrium Corinthium: Compluvium kenarı dörtten fazla sütunla, örneğin
bir *peristylele, desteklenir.
2. Atrium displuviatium: Çatının tnpluvium'dan uzağa eğilimiyle
yağmur suyu oluklarla toplanır.
3. Atrium testudinatum: Compluvium yoktur, ama üstte bir kemer
(testudo) vaıdır.
4. Atrium Tuscanium: En basit ve en eski küçük bir atrium. Sütunsuzdur.
*Et3iisklerden alındığı sanılır. Çatı duvardan duvara uzanan hatıllar üstünde
taşınır.
5. Atrium tetrastylum: Dört sütunlu, her biri impluvium’un bir köşesini
destekler.

A trium tuscanium

49
A Yasemin Er

Attalos I Soter (İ.Ö, 241-197)


Attalos Galatlara karşı kazandığı zaferlerden sonra kral unvanını aldı.
Bergama kabartmalarında zaferleri betimlennıiştir.

Attalos III (İ.Ö. 139/8-133)


Son Bergama kralı olan Attalos III (İ.Ö. 139/8-133) vasiyetinde krallığını
Roma’ya bağışladı. Romalılar bu kıratlığın batı bölümünü ‘Asya eyaleti’
yaptılar. Bergama bağımsız kaldı.
R. E. Ailen, The Attalid Kingdom (1983).

Attika
Atina ve çevresindeki bölgeye verilen ad. Atina’da özellikle İ.Ö 5.
yüzyılda kullanılan Yunan dialektiğine Attik denir.

Attis
Mitolojide *Kybele’nin genç sevgilisi ve Pessinus’taki Kybele Tapınağı'
nın baş rahibi. Attis’in adı bazen Papas ya da Zeus Papas olarak geçer. Attis’e
Yunanistan'da ender rastlanır.
Paus. 7.17. 10-12.
Ovld Fast. 4.221 -44.
Herod. 1.34-35.
M. 1 Vermaseren, Cybeleand Atıis (1977).

Auditorium
1. Roma’da ozanları ve hatipleri dinlemek için toplanılan yer. 2. Antik
tiyatroda seyircilere dinlemek ve seyretmek için ayrılmış bölümlerinden
birine verilen ad.

Augur
Bilici. Antik Çağ’da esasen kuşların ötüşünden, uçuşundan geleceği bilen
kişiye verilen bu ad zamanla genel anlamda her türlü bilici için kullanılmıştır.
Bilicilik sanatına ise augurium ya da auspikium denir. Bu kişiler çok önemliydi
çünkü bilicilere danışılmadan önemli hiçbir devlet işi yapılmazdı (Liv. 6. 14).

Augııstus
Roma’ııın ilk imparatoru. Daha önceki' adı Octavianius’tur. İ.Ö. 63 - İ.S. 14.

50
Klasik Arkeoloji Sözlüğü A

Aııgustus, PHmaporta

Atıla
1. Mimaride evin önünde b'ır avlunun adı. 2. Aula regia antik tiyatroda
sahnenin orta bölümüdür.

Aulos
Yunanlılar bütün nefesli çalgılara bu adı vermişlerdir. Esasen çift ka­
valdan oluşan bir çalgıdır.

aulos

51
A Yasemin Er

Aurelius, Marcııs
Roma imparatoru. İ.S. 161-80.

Aureus
Roma’da altın sikke birimi. İlk kez *Caesar tarafından bastırılmıştır. Bkz.
Sikke.

Aurum coronarium
Roma eyaletinde zafer kazanan Roma generaline eyaletteki kentlerin
verdikleri altın taç.

52
Klasik Arkeoloji Sözlüğü B

Babil
Mezopotamya'daki ea önemli antik kentlerden olan Babil (Akad dilinde
‘tanrıların kapısı* anlamındadır) Bağdad’m 80 km güneyinde Fırat nehri kıyı­
ğındadır. Ur III döneminde (İ.Ö. 2150-2000) b'ır taşra merkeziyken, Hammurabi
devrinden (İ.Ö. 1792-1750) Sasanilere (İ.S. 224-651) kadar en parlak çağmı
yaşamıştır. Yaklaşık İ.Ö. 1595’te Hititlerin harap ettğı kent İ.Ö. 1157'ye kadar
Kassitler'in yönetiminde kalmıştır. İ.Ö. 7. yüzyılda Nebukadneza.r döneminde
Asur’un yıkılmasından sonra İran Körfezi’nden Akdeniz’e kadar uzanan ve
yeni-Babil denen bir krallık kurulduğunda Babil kenti nüfûsunun 100.000’den
çok olduğu sanılır. Kentteki birçok ünlü anıt arasında İştar Kapısı, Incil’de adı
geçen Babil Kulesi olarak bilinen ziggurat ve içinde dünyanın y«:di harikasın­
dan biri olan ünlü Asma Bahçeleri’nm olduğu Nebukadnezzar'm sarayı
vardır. İ.Ö. 539‘da *Perslerin Babil’i yıkımından sonra kent sadece bölgesel
bir başkent olarak kalmıştır. İ.Ö. 322'de *Büyûk İskender Babil'de ölmüştür.
İ.S. 641 ’de Müslümanların kenti ele geçirmelerinden sonra kent terkedilmiştir.
R. Koldevvay, The Ezcavations at Babylon (London 1914).
H. W. F. Saggs, The Babylonians (London 1995).

Bacchus
Bkz. Tanrı ve Tanrıçalar.

Bakkhalar
♦Dionysos-Bakkhos’un dinini benimsemiş, tanrının dinsel ayinlerinde ve
festivalinde kutlamalara katılan, kendilerinden geçen kadınlar alayı. Yunanca
*Mainadlar olarak bilinirler. Bkz. Mainadlar, Dionysos.
Erhat, Mitoloji, ss. 88-89,

Bakkhanalia
Bakkha festivali. İ.Ö. 186’da Romalı yetkililerin yasakladığı bu törenlerde
Bakkha kültü ile ilgili gizler kutlanırdı (Liv. 39. 8-18). Bkz. Dionysos,
Mainadlar.

Baktria
Asya’da kuzeyde Oxus ve güneyde Hindi kuş arasındaki ve belki
Sogdiyan’ı da (Tajikistan/Özbekistan) içeren bu bölgeye Antik Çağ’da
Baktria denirdi. *Büyük İskender İ.Ö. 330 ile 327 arasında yaptıığı doğa İran
ve Orta Asya seferlerinde *Pers Krallığı’nın doğu satraplıklannı ele geçirmek
için bu bölgede çok savaştı. İ.Ö. 327’de Hindikuş dağlarına ulaşarak Baktria’
yi ele geçirip burada Ai Khanoum adlı bir kent kurdu. Kazılar bölgede
Selevkidlerin kurduğu bir Greko-Baktrian krallığını ortaya çıkarmıştır.
W. W. Tam, The Greeks in Bactrta andIndia (1951).
S. Sherwin-White and A. Kuhıt, Emm Samarkhand to Sardis (1993).

55
B Yasemin Er

Baldahin
Roma Dönemi’nde doğu Akdeniz bölgesinde görülen bir mezar tipidir.
Genellikle kare planlı olup bir kaide üstünde yükselen bu mezarlar piramidal
çatılıdır. Baldahin mezarlarına güzel bir örnek Dağlık Kilikya kıyısındaki
Kelenderis (Aydıncık) antik kentinde vardır. Yöre halkı tarafindan ‘Dört
Ayak’ ya da ‘Kral Mezarı’ olarak bilinen 8 m yükseklikteki kare planlı
mezarda gömü odası bugün toprak altındaki alt kattadır. Baldahin tarzındaki
orta katın köşelerinde bulunan ayakların arası dört cephede kemerlerle
birleştirilmiştir. Üst örtü piramidal bir çatıdan oluşmaktadır. *Korinth köşe
pilasterleri, 3 *fasciali *arşittav, dışbükey *friz ve diş sıralı saçağın kaset
♦rozetleri, Dağlık Kilikya mezar anıtlarına özgü unsurlardır. Kelenderis
mezanrun en yakın benzerleri ’Kommangene bölgesindedir. Kelenderis kazılan
Profesör Dr. Levent Zoroğlu (Selçuk Üniversitesi) tarafından yürütülmektedir.
L. Zoroğlu, Kelenderis. Kaynaklar, Kalıntılar, Buluntular (1994) s. 42.

baldahin

56
Klasik Arkeoloji Sözlüğü B

Ballista
Roma zamanında kutlanılan demir ya da taş gülle fırlatan büyük bir askerî
mancınık. Roma örneklerinde ballistanm yapısındaki bükülmüş kirişler, ip ya
da deri bağlar esneklik ve güç sağlardı. Aniden bırakılınca. 45 kg ağırlıkta bir
taş duvarı yıkmak için oldukça uzak bir mesafeye atılabilirdi. Ballistaria ya da
ballista platformları bazı kalelerde hâlâ görülebilir. Geç Roma Dönemi’nde
ballistalar kale burçlarına konmuştu.

Vitruvius’a göro ballista

Baloeum
Roma’da küçük boyuttaki özel ya da umumi' banyosu! küçük boydaki bu
banyolar *thennae olarak bilinen büyük banyolardan farklıdır.

a: giriş-frigfdarium (soğuk), apodyterium (soyunma), tepidarium (ilik), caldarium


(sıcak), b: borular; d: ocak; e; fınn, f: piscina (havuz)

57
B Yasemin Er

Balteus
1. *İon sütun başlığında volütün yan cephesinde yer alan *pulvf nusun or­
tasındaki bant, 2. Antik tiyatro ve amphitheatrlarda oturma şualarını üst ve alt
katlara ayıran geçitlerden biri. *Praecinction ya da ♦diazoına ile eş anlamdadır.

Baptisterium
Vaftiz yeri. Fıigidan um’dakî soğuk banyo.

Bastam
Roma döneminde özel bir banyo.

Bazilika
Bir Roma kentinin idari, ticari ve yargı merkezi olan halk salonu (Vitruvius,
V, l). *Forum'un bir kenarında yer alır-. En eski' bazilika İ.Ö. 184’te Roma’da
bulunmuştur. Roma’da bir mahkeme salonudur. Çoğu kez önünde bir vestibule
ve *atı-ium bulunur, Bazilikanm arkasındaki bir dizi odada genellikle *curia,
♦tutela için bir ibadet yeri ve iş yerleri vardı. Uzun dikdörtgen şeklinde bir yapı
olan bazilikayı iki sıra sütun merkezi bir orta kesim ve iki dış koridora böler.
Aslen antik Roma forumlarındaki halk salonları gibi herhangi' bir büyük salona
verilen bu ad, erken Hristiyan kiliseleri' için de kullanılmıştır. Bir ucu yarım
daire biçiminde, tavanı iki' sıra sütun üzerine oturtulmuş, bir clerestoıy
(pencereli üst duvar) ile aydınlanan salon alt sıralarla çevrili olup, yargıçların
oturma yerleri için *apsid ya da *exedrae vardır. Bazilikanın koridorlu planı
Hristiyanlık da dâhil olmak üzere, sayısız dinî kültler için kullanılmıştır.

Traianus Bazilikası (İ.S. 98-1 13)

58
Klasik Arkeoloji Sözlüğü B

BC/bc
İngilizce ‘Before Christ’ yani ‘İsa’dan Önce’ demektir. Gregorian takvi­
minde Hristiyanhk öncesi dönem demek, İ.Ö. 1 yılı İsa’nın doğduğu yıl kabul
edilerek ondan itibaren geriye doğru sayılır. Bu terim batı kültürlerinde çok
yaygın olarak kullanılır.

Belevi
Anadolu’daki en önemli mezar anıtlarından olan Belevi anıt mezarı büyük
bir olasılıkla İ.Ö. 246'da ölen kral II. Antiokhos için yapılmış ama bitmemiştir.
Yüksek bir kaide üzerinde *Korinth sütunlarıyla çevrili tapınak şeklindeki
mezar genelde *Halikaraassos *Mausolleion’unun tapınak mezar geleneğini
sürdüıür ama kaidenin içindeki tonozlu mezar odası Makedonya tarzına göre
yapılmıştır. L-ahit kapağındaki ölünün uzanmış heykeli İtalya'da yaygın ama
Anadolu’da az rastlanan bir mezar motifi olması nedeniyle ilginçtir. Anıtın üst
kısımları ve tavanında Pers aslan griffinleti, atlar ve vazoları gösteren süslemeler
ve friz bloklar vardır. Yapının damının piramidal olduğu samhr.

Berna
♦Bazilika’da apsisin önünde yer alan platform.

Berlin Ressamı
Adım Berlin’deki' ♦kııraızı figür amphora vazosundan (c. İ.Ö. 490) alan 5.
yüzyılm sonundaki en ünlü Atinalı sanatçılardan Berlin Ressamı eserlerinde
tek figür ya da küçük gruplan ustaca betimlemiştir. Bu teknikte figürler koyu
renkteki arka plandan ön plana çıkar.

Bestiarü
Roma’da *amphitheatronda vahşi hayvanlarla çarpışan kişilere verilen ad.

Bestiarii, Scauros’uu mezarı, Pompeı i

Bestiarium
Roma’da *amphitheatronda vahşi hayvanların çarpışmadan önce tutul­
dukları yer.

Bibliothek
Kütüphane yapısı.

59
B Yasemin Er

Biclinium
*Kline ‘sedir’ anlamındadır; biclinium ’iki kişilik sedir' demektir.
Roma’da sed'ırde uzanarak yemek adet olduğu için bu kelime iki sedirlik
yemek odası anlamında da kullanılır. Roma’da genelde *triclinium yani içinde
üç kişilik yemek sediri olan yemek odası demektir. K.line aynı zamanda
mezarda ölünün konduğu sedirdir.

Bidental
1. Z ikzak şeklinde bir yıldırım sembolü. 2. Bir *altan çevreleyen küçük bir
Roma tapınağı ya da kutsal yer; bidental bir yıldırımın düştüğü ve bilicilerin
takdis ettiği bir yerde yapılırdı. Bu yer Zeus’a ait sayılırdı.

Bidental

Bifrons
İki yüzlü bir eser, *heimeye benzer.

bifrons

60
Klasik Arkeoloji Sözlüğü 8

Biga
Roma’da bir çift allı arabasına verilen ad.

Bipedales
Roma duvar örgüsünde kullanılan yassı bir tuğla.

bipedales

Bisellium
Roma’da bir şeref koltuğu ya da devlet için önemli hizmetlerde bulunmuş
kişilere has bir koltuk.

Bisitun (Behistun)
Bisitun Kayası olarak bilinen anıt, batı İran’da Kennanşah’m 30 km
doğusunda yer alır. Kaya *Akhamenid kralı 1. Dareios’un (İ.Ö. 522-486) bir
steiiyle bezelidir. Yerden 1,22 m yükseklikte olan stelde Elamca, Persçe ve
Babilce olan yazıttan çivi yazısının çözülmesinde faydalanılmış! ir.
H. C. Rawlinson, “ThePersian Cuneifonn İnscn'ption at Bisitun”, Journal
of the Royal Asiatic SocıetylO (J847) l-lxxi.

Bisomus
İki bölümü olan bir lahit.

61
B Yasemin Er

Bit Hiiani
*Geç Hititler Dönemi mimari unsurlarından biri olan bit hiiani, tapınak ya
da saray için kullanılan dikdörtgen ya da oblong bir plana verilen addır. Bu
planda sütunlu bir portik, dikdörtgen bir taht odası ve depolar vardır. Giriş
yapıttın uzun kenarındaki sütunlu bir kapıdan yapılır ve buradan her iki yanda
küçük odalann yer aldığı bir ante odasına geçilir. Bunun arkasında ise küçük
odaların çevrelediği bir ana oda bulunur. Bu mimari fonndan ilk kez on seki­
zinci yüzyıla tarihlenen Mari’de bulunmuş bir tablette söz edilir. Bit Hiiani
planının önemli bir özelliği yapıların bir avlu çevresinde inşa edilmesidir. Bu
yönüyle bit hiiani *megarondan farklıdır Geç Hititler Dönemi’nde gelişen bu
mimari stili *Asurlular kullanmıştır.
Maıtha S. Joukowsky, Early Ttırkey (1996),

bit hilari

Bithynia
Bkz. Anadolu Bölgeleri.

Bivîum
İki antik yolun bir açıda kesiştiği kavşak. ‘Pompeii’de böyle bir yerde
genelde bir çeşme olurdu.

bivium

62
Klasik Arkeoloji Sözlüğü B

Bizans İmparatorluğu
Bizans İmparatorluğu İ.S. 33O’da Doğu Roma İmparatorluğu’nun ilk
Hristiyan imparatoru olan I. Constantinus (c. İ.S. 272-337) tarafindan kurul­
muştur. 8 Kasım 324 tarihinde eski Byzantium yerleşiminin bulunduğu yerde
kurulan Konstantinopolis, ‘Constantinus’un kenti’, resmen imparatorluğun
yeni başkenti yapılmıştır. Byzantium sözcüğü esasında bu yerdeki eski Yunan
kolonisinin adıydı. BizanslIların kendilerine Romaıoi (Romalılar) demeleri
Roma İmparatorluğu ile olan tetrihî bağlarının önemini gösterir. Erken Roma
Dönemi’nde (324-600) imparatorluk Hristiyanhk dinini kabul etti. Bu erken
dönem ‘Geç Roma’ ya da ‘Geç Antik Dönem’ olarak da bilinir, İ.S. 392’de
imparator Theodosius Hristiyanlığı Roma İmparatorluğu’nun resmî dini ilan
etmiş ve İ.S. 395’te ölümünde imparatorluk bir daha birleşmemek üzere iki
oğlu arasında bölünmüştür. 476 yılında Roma'nın Ostrogotlar tarafindan
istilasıyla Batı Roma İmparatorluğu yıkılmıştır ve Konstantinopolis Roma’nın
varisi olmuştur. Doğu İmparatorluğu buradan yönetilmi ş ve Bizans İmparatorluğu
olarak gelişmiştir. En büyük Bizans imparatoru olan İustinianus İ.S. 527-565
arasında hüküm sürmüştür. İmparatorluğa yeni bir kanun sistemi getiren
İustinianus imparatorluğun sınırlarını İspanya, İtalya ve Afrika’ya kadar genişlet­
miştir. İmparator sanatı teşvik etmiş, bu dönemde geç Roma ve Yunan etkilerini
yansıtan, kendine has sanat eserleri yapılmıştır. Konstantinopolis’te *Haghia
Sophia’nın (Aya Sofya) büyük bazilikasının yapımına başlanmıştır. İ.S.
632’de Arap orduları Mısır, Suriye ve Filistin’i ele geçirmiş. Konstantinopolis
674-678 arası kuşatılmıştır. Kuzey Afrika ve İtalya’yı da kaybeden imparatorluk.
II. Basil (İ.S. 976-1025) yönetiminde eski parlak dönemine dönmüşse de
saldırılar devam etmiştir. 11. yüzyılda Selçuk Türklerinin Anadolu’nun büyük
bölümünü ele geçirmeleri, Haçl ı Seterleri’nin başlamasının nedenlerinden biri
olmuştur. Haçlılar 1204-1261 yıllarında Konstantinopolis’i yönetmişlerdir.
Osmanh İmparatorluğu’nun 14. yüzyılda yükselişi ve 1453’te Türklerin
Konstantinopolis’i fethi Bizans İmparatorluğu’nun sonunu getirmiştir. Erken
Hristiyanltk ve geç Roma Dönemi ’nin etkisi altında gelişen Bizans mimarisinin
ana unsurları *pendantifler)e desteklenen büyük kubbeler, yuvarlak kemerler,
özenilerek yapılmış sütunlar ve süsleme unsurlarındaki zenginlik ve renktir.
Bizans mimarisinin en önemli örneği İstanbul’daki Hagia Sophia’dır (532-537).
(Bkz. Hagia Sophia). Bizans Arkeolojisi uzun yıllar boyunca Hristiyanhk
Arkeolojisi olarak tanımlanmıştır; kiliselerin mimari stillerinin, mozaik ya da
fresk bezemelerinin ve heykel süslemelerinin çalışılması bu götüşe yol açmıştır.
Son yıllarda dinî olmayan yapılara yönelik arkeolojik çalışmalar giderek
artmaktadır. Bizans Arkeolojisi uzun zaman Klasik Arkeoloji’nıh bir dalı sayıldı.
Kazılarda Klasik Dönem yerleşimlerine ve amtlanna öncelik verildiği için
Bizans kalıntıları çoğu kez taluip oldu. Anadolu'da Bizans Arkeolojisi açısından
en olumlu kazı çalışmalarının yapıldığı yerleşimler arasında Ephesos, Sardes,
Miletos ve Aphrodisias yer alır. Bizans mimari tipleri *bazilika gibi eski proto-

63
B Yasemhı Et

tipleıden gelişti. Diğer tipler arasında *martyriıiBi, *baptisterium ve *mausoleum


bulunur. 6. yüzyılın büyük buluşları arasında kubbeli bazilika ve gayet detaylı
bezemeler önem taşır. Bunlar için en iyi örnek Hagı'a Sophia kilisesidi r.
Clive Foss, “Archaeology and the ‘Twenty Cİties’ of Byzantine Asia.”
American Journal of Archaeology 81 (1977) ss. 469-486.
Cyril Mango, Byzantitım: The New Order ofRome (1980).
Cyril Mango, Byzantine Architecture (1985).
Tabıda imperii byzantini. Vienna 1976—

Theotokos Kilisesi, Konstantinopolis (10.-12. yüzyıl)

Bizans başlıklan

64
Klasik Arkeoloji Sözlüğü B

Bolster
*İon başlığının kenarını oluşturan, ön ve arka yüzdeki volütleri birleştiren
kıvrımlardan biri; bir »pulvinus ya da *baluster.

Bomos
Sunak ve mezar *altarının Yunancası. Anadolu'da sık görülen bir mezar
tipi. Antik Roma’da İ.S. 1-2. yüzyıllarda popüler olan bu mezar tipinde değişik
süslemeler vardır. Bomosların çoğunda sadece yazıt vardır, diğerlerinde ise
ölü büstlerinden atlıya kadar çok çeşitli motifler bulunur,

Boreas
Kuzey rüzgârı. *Hesiodos’ta güzel bir tarifi vardır (Erga kai Hemeraİ -İşler
ve Günler- 506 vd.). Pindar’a göre Boreas ‘tüzgârların kıalı’dır. Adı Türkçeye
Poyraz diye geçmiştir.
Erhat, Mitoloji, 93-94.

Boreas'ın Oreilhyia’yı kaçırması. Oreithyia Ressamı, amphora,c. İ.Ö. 475, Münih

Bosporus
Karadeniz (*Euxİne) ile Marmara (*Propontis) denizini bağlayan 27 km.
uzunluğundaki dar geçit. Bospoıus adı Yunanca bos 'öküz’ ile poros ‘geçit’
sözcüklerinden oluşur; bu ad İo efsanesiyle bağlantılıdır.

Boukephalia
Friz kabartmalarında sık görülen öküz başları. Boukephalia kurdela ile
♦girlandlara bağlıdır, bazen meyve girlandları boukephalia’dan sarkar. Bu
moti f Anadolu’da geç Hellenistik ve Roma dönemlerinde görülür.

65
B Yasemin Er

Boule
Yunan devletinde bir meclis; çoğu kez devlet işlerinden sorumluydu.
“Homeros'un dünyasında boule krala danışmak için bir araya gelen soyluların
toplantısına verilen ad idi. Atina’da boule *Areopagus meclisi idi. Atına
yönetiminin bir nevi müfettişi olan boule devlet hâzinesinden, ath birliklerden,
♦Panathenaia’da verilen ödüllerden ve devlet binalarından sorumlu idi. Boule
demokratik kurumun bir kilit taşıydı.
V. Ehrenberg, The Greek State (1969).
P. J. Rhodes, The Athenian Boule (1972).

Bouleuterion
Antik Yunan kentinde kent meclisi binası.

bouleuterion, Miletos

Ibouleuterîon, Miletos

66
Klasik Arkeoloji Sözlüğü B

Brankhidai
Didyına’dakı ünlü ♦Apollom Tapınağı ve bilicilik merkezindeki bilici
rahiplere Brankhidler yani Brankhos oğulları denirdi. Panonnos limanından
başlayan dört kilometrelik Miletos ve Didyma arasındaki aslanlarla süslü kutsa)
yolun her iki yanında koltukta oturan Brankhid heykelleri (İ.Ö. 6. yüzyıl)
*khiton ve *himation giysili olup, birbirlerine benzerler.

Brauron
*Attika’nın doğu kıyısında bulunan *Artemis kutsal alanının yeri Burada
yerleşim Neoliti k Çağ’dan itibaren var idi. Protogeometrik dönemden itibaren
kutsal sayılan alanda tapınak İ.Ö. 6. yüzyılda yapıldı. Atina Akropolü’nde
Brauron Aıtemisi’nin kutsal bir alanı ve tapınağı vardır.
A. Antoninou, Braron (1990).

Briyaksis
İ.Ö.4, yüzyılın önemli heykeltıraşlarından olan Karialı Bıiyaksis ♦Mausolleion’
un heykel ve kabartmalarında çalışmıştır. Briyaksis anıtsal tann (örneğin
İskenderiye’deki *Sarapis heykeli) ve hükümdar heykelleriyle (örneğin 1.
Seleukos’un portre heykeli) ün kazanmıştır,

Brockage Sikke
Antik darphanelerde hatah Ihasım sonucunda normal bir ön yüze ve arka
yüzde yine ön yüzün çukur bir baskısına sahip olan ^sikkelere verilen teknik
addır En çok Roma Cumhuriyeti *denarius sikkelerinde görülür ama İmpara­
torluk Çağı dizilerinde de rastlanır.
Melih Aslan, “Brockage Basım Roma Sikkeleri”, Türk Arkeoloji Dergisi
30 (1992) 105-111, res. 1-3, şek. 1-3.

Bronz (Tunç)
Bakır (yaklaşık yüzde doksan) ve kalay (yaklaşık yüzde on) karışımıdır.
Saf bakırdan daha çok avantajı vardır, daha düşük bir erime noktası vardır,
daha iyi döküm özellikleri bulunur ve soğuduğunda daha sert olur. Avıupa’da
en erken kullanımının İ.Ö. 3, binin ikinci yarısında aşağı Danube ya da
Kaıpatya bölgesinde olduğu sanılır.
P. Bol, Antik? Bronzetechnik: Kimsi ıınd Handwerk antiker Erzbilder (1985).
D. E. L. Haynes, 77ıe Technioııe ofGreek Bronze Statuary (1992).

lygos Ressamı
İ.Ö. 5. yüzyıl sonlarının ünlü Atİnalı ♦kırmızı figür sanatçılarından olan bu
ressam İ.Ö. 490 sıralarına taıihlenen Dionsysia bayramları ve içme partilerini ve
bunlardaki sarhoşluğu ve heyecanı çok güzel betimleyen bir dizi eseriyle ünlüdür.
C. T. Seltman, Attic Tase-Painting (Cambridge, 1925).
J. D. Beazley, Attic Red Figüre Vase Painlers (Oxford 1963).
G. M. A. Richter, Attic Red Figüre Vases: a Survey (New Haven 1958),

67
8 Yasemin Er

Bucchero
İ.Ö. 8-4. yüzytllan arasında yapılmış koyu gri renkte ve parlak yüzeyi olan
♦Etriisk seramiği.

Bucranîum
Bir öküz başını betimleyen ve genelde çelenkle bezeli süs kabartması.

bucranium

Bukephaios
*Büyük İskender’in en sevdiği atı. Doğu'da Bukephalos’un Öldüğü yerde
İskender Bukephala adlı bir kent kurdu.

ulia
1. Etriisk ve Roma’da kötülüklerden koıunmak amacıyla boyuna astlan ma­
denden yapılmış tılsım. 2. Antik Roma’da kapılana bazı kısımlarını kapatmak
için ve süs amacıyla kullanılan yuvarlak Hır maden çıkıntı; çoğu kez bezelidir.

Büyük İskender
Antik Çağ’ın en büyük askerî dehalanndan Makedonya kralı Büyük
İskender (İ.Ö. 356-323) sadece 13 yıl süren yönetiminde askerî, siyasi, kültürel
ve bilimsel yönden birçok yenilik getirmiştir. Babası II. Philip’in kurduğu
mükemmel bir ordunun mirasına konan İskender’in hocası ünlü filozof
♦Aristoteles’ti. İskender Yunanlıları Pers yönetiminden kurtarmış, Hindistan'dan
Mısır’a kadar uzanan büyük bir imparatorluk kurmuştur. İ.Ö. 330-327 yıllan
aıasında Anadolu’dan başlayarak doğu İran ve Ona Asya’da yaptığı savaşlarla
♦Medleri, *Peısleri ve Orta Asya’nın bazı kavimlerini ele geçirdikten sonra
ilerleyerek Afganistan'ın kuzeyini. Buhara ve Türkistan’ı ele geçirmiştir. İ.Ö.
327’de Hindistan’a ilerleyen İskender burada kazandığı zaferlerden sonra

68
Klasik ArkeoloJi Sözlüğü 8

Pencap bölgesinde iklimin ve zor şartların etkisiyle geri dönerek Hint


Okyanusu’na varmıştır. İ.Ö. 323’te Babil’de çok genç yaşta, kendisine bir
halef göstermeden ölen İskender’in naaşı Mısır’a götürülerek İskenderiye’ye
gömülmüştür. Kurduğu yönetim ölümünden sonra parçalanmıştır. İskender
fethettiği ülkelerde ‘Aleksandreia’ (İskenderiye) adlı askeri üsler ve kentler
kurarak Yunan kültürünü etrafa yayan merkezler elde etmiştir. Eline geçirdiği
Pers devletindeki satraplık teşkilatını kabul ederek MakedonyalIların yanı sıra
başka Doğuluları da satrap olarak eyaletlerin başına geçirmiştir. Perslere devlet
teşkilatında ve orduda önemli bir yer ayırması, Yunan ve MakedonyalIları
AsyalIlarla kaynaştırma politikası tepkiye yol açmış ve Ölümünden soma terk
edilmiştir. İskender askeri seferlerinde yanında bilim adamları götürerek,
onların uğradıkları topraklarda her alanda bilimsel incelemeler yapmalarını
sağlamış ve böylece bilimde çok önemli gelişmeler olmuştur. *Polislerin
oynadığı siyasi rol sona ermiştir. İskender’in ölümüyle başlayan üç yüz yıllık
Hellenistik Çağı çeşitli Hellenizm krallıkları arasında geçen savaşlarla dolu
bir dönemdir. Bkz. Hellenistik.
W. W. Tarn, Alexa/ıder t he Great, I, II (1948).
P. Green, Alexanderto Actium (1990).

Büyük İskender, İskender lahdi, Islanbul Arkeoloji Müzesi

Byblos (Jubayl, Lübnan)


*Fenike'nin önemli bir liman kenti. Zenginliğim kereste ithaline borç­
ludur. Dünyadaki en eski kent olduğu iddia edilir. İ.Ö. 5. binden itibaren
yerleşim vardır. *Adonis kültünün merkezi idi.
M. Dunand, Fouilles de Byblos (1939, 1951, 1973).

69
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

Caduceus
♦Hermes’in ahibüsiiı olan yılanlarla sanlı çift kanatlı asa. Keıykeion olarak
da bilinir.

Elinde caduceusla Hertnes

Caementa
Anti k Roma betonu.

Caementiciae structurae
Caementa ile yapıtmış duvarlara verilen ad; bunlar iki tiptir: ♦opus
incertum ya da *opus reticulatum.

Caesar, Gaius lulius


İ.Ö. 100’de doğan ve 60’ta ♦Pompeii ve Ktassus’la beraber İlk Trîumvirate’
in üyesi olan Roma generali ve devlet adamıdır. ♦Venüs ve ♦Aineias’m
soyundan geldiği ne inanılır. İ.Ö. 58-61 arasında Gaul, Geımenia ve Britannia'
da askerî harekâtlara katıldı. İ.Ö. 40’ta ordusunu dağıtmayı reddederek,
Rubikon’u geçip, Roma’ya yürüyerek iç savaşı başlattı. İ.Ö. 49 ve 44 yıllan
atasında Anadolu, Kuzey Afrika ve Ispanya’daki seferleriyle gücünü pekiştirdi.
Cleopatra (Vll)’dan Ptolemaios Caesar adlı bir oğlu oldu. İ.Ö. 44’te öldürüldü.
Caesar'ın yazdığı üç eser; Bellum Gatlicum, Bellum Çivile ve Bellum Afticum;
o dönemin tarihi hakkında önemli kaynaklardandır.
Suetonius, Divus lulius.
W. Wili, Julius Caesar: Eine Bilanz (1992).
M. Gelzer, Caesar: Politician and Statesman (1968).

Caesarea (Kayseri)
♦Kapadokya kıallannm başkenti olan kente İ.Ö. 12-9'da kral *Archelaus
Caesarea adını vermiştir. Eski arlı Mazaca olan antik kentin adı Kayseri olarak
kalmıştır ama kentten hiçbir kalıntı günümüze ulaşamamıştır.

73
c Yasemin Er

Caldarium
Roma hamamındaki sıcak odanın Latince adı. Genelde sıcak dalma hama­
mına bitişik olurdu. Bkz. Balneum ve Thermae.

Caliduct
Roma’daki hamam ısıtma sisteminde bir sıcak hava borusu, genelde piş­
miş topraktan ya da tuğla bölmeler ve kiremit kaplamalardan yapılmıştır.

Caligula (Gaius)
Roma imparatoru. İ.S. 37-41.

Callicrates
İ.Ö. 5. yüzyılda yaşamış Atinah mimar. *Nike Apteros Tapınağı’nı ve
•İktinos’la birlikte *Parthenon’u (447-436) planlamıştır.

Callimaehus
Vitruvı'us’a göre, *Korİnth başlığını bulmuş kişidir.

Calyks
♦Korinth ya da Roma *Dor başhğındaki çiçek bezemesi.

Camera
1. Antik mimaride kemerli tavan; tonoz. 2. Kemerli tavanı olan oda; tonozlu
oda. 3. Küçük oda.

Camera vitrea
Yüzeyi cam levhalarla kaph kemerli tavan.

Caminus
1. Antik Roma’da maden eritme fımu. 2. Özel bir evde ısınmak için kulla­
nılan ocak ya da finn.

camınus

74
Klasik Arkeoloji Sözlüğü C

Campana
*Kon'nth başlığının çan biçimindeki gövdesi,

Canabae
Roma askerî kalelerinin çevresinde büyüyen sivil yerleşimlere verilen ad.
Buradaki nüfusun çoğu eski askerlerdi.
R, MacMulien, Soldier and Civilian in the Laler Roman Empire (1963).

Canaliculus
Küçük bir kanal ya da yiv, örneğin bir *triglifin yüzünde oyulmuş yiv.

canaliculus

Canalis
l. Klasik bir sütun ya da pilasterdeki yiv. 2. Su taşımak için yapılan bir ka­
nal ya da boru. 3. *İon sütun başlığında *volütün arasında küçük dışbükey kıv­
rımlarla çevrili ve *abakus ile *ekhinus arasındaki volüteuzanan spiral kanal.

Cancelli
1. Roma *circusunda bu tahta kapılar »carceresi kapatırdı. 2. Erken
Hristiyanlık mimarisinde *bazilikadaki bu kapalı paravanalar rahipleri halk­
tan ayırırdı.

Cantherius
Çatı hatılı.

Capeteion
Antik Yunanistan’da şarap ve erzak satılan yer.

Capellaccio
Antik Roma inşaatında kullanılan yeral bir tuftaşı.

Capltolium
Roma’daki *İupiterOptımus Maximus Tapınağı’nın bulunduğu tepenin adı.

75
C Yasemin Er

Caracalla
Roma imparatoru, İ.S, 211-17,

Carcer
1. Roma’da *circusta koşu arabalarının yarış öncesi bekledikleri hücre.
2. Amphitheatronda vahşi hayvanların ya da gladyatörlerin tutulduğu in. 3. Roma
cezaevi.

Cardo
Bir Roma kampı, kalesi ya da kentindeki ana kuzey-güney caddesi.

Cardo maximus
Bir Roma kenti' ya da kalesindeki ana caddenin Latince adı, kuzey-
güney doğrultusundaki cadde *decumanus maximus ile dik açıda kesişir.
Bkz. Castıum ve Decumanus.

Carnificina
Roma’da suçluların işkence edilip, çoğu kez öldürüldüğü yer altındaki
zindan.

Casino
Roma’da küçük yazlık ev.

Cassius Dio
(İ.S. 169-c. 229) *Bithnyia’da Nicaıah (modem İznik) seçkin bir ailenin
oğlu olan tarihçi Dio'nun yazdığı ‘Roma Tarihi’ Roma’mn kuruluşundan
İ.S. 229’a kadarolan dönemi kapsar.

Castellum
Roma döneminde tahkim edilmiş kasaba ya da çevresinde yerleşim olan
bir kale.

Castellum aquae
Su deposunun Latince adı. Roma’da su kemeriyle suyun kente ulaştığı
yerdeki su deposunun adı; su kente buradan dağıtıludı. Üç tip castella vardı:
1) Castellum privatum (özel): Aynı civarda yaşayan ve su için tahsisat alan
bir dizi kişi tarafından yapılan su deposu. 2) Castellum domesticum (ev):
Evde kullanım için bulunan kurşun sarnıç. 3) Castellum publicum (halk):
Kente su dağıtmak için yapılan su deposu.

76
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

Castellum divisorum
Roma’da su dağıtım havuzu.

Castrum
Roma kalesi Dikdörtgen planlıdır ve dik açılarda kesişen *cardo masimus
ve *decumanus adlı iki ana caddesi vardır.

castrum

Cauliculus, caulicoli
*Korinth sütun başlığında *acanthus yapraklarının üst sırasındaki küçük
saplar.

Caupona
1. Antik Roma’da şarap ve erzak satılan bir yer. 2. Yolcular için bir ko­
naklama yeri.

Cavaedium
Latince cavum aedium ya dia bir Roma evinde üstü yan kapalı iç avlu.
Bkz. *Atrum.

Cavea
I. Antik tiyatroda yarım daire şeklindeki, basamakh oturma alanı. 2. Roma
*amphitheatronlannda oturma sıralarının altında, arenadaki gösterilere hazır
olmak için tutulan vahşi hayvanların ini.

77
c Yasemin Er

Cavetto
İçbükey silme» profili bir dairenin dörtte biri olarak başlıca *komişte
kullanılır.

Cella
Klasik tapınakta kült heykelinin bulunduğu kutsal bölüm; Yunanca *naos
denir. Bkz. Tapınak.

Cella

Cenatio
Roma’da bir evin resmi yemek odası, bazen eve ilave ayn bir bölüm de
olabilir.

Cinerarium
Roma’da ölü küllerinin konduğu kaba verilen ad. Genellikle mermerden
yapılan bu kapta çoğu kez kabın kenanndaki bir panel içinde ölünün adı,
diğer kenarlar girlandlarla süslü olurdu.

78
Klasik Arkeoloji Sözlüğü C

Clppus
Küçük, kısa sütun; bazen kaidesiz ya da başlıksız olabilir, genellikle
üzerinde bir yazıt bulunur; bir mezartaşı ya da smır taşı olarak kullanılır.

‘tülkoj w»

"î*1

clppus

Circus
Antik Roma’da araba ve at yarışları ve ♦gladyatör çaıpışmalan için ya­
pılmış üstü açık, tribünlerle çevrili, bir ucu yarım daire biçiminde dikdörtgen
bir alandır. Yarış sahası her ucunda metae adlı bir sütunla işaretli bir dönüş
noktası olan merkezi bir setten (spina) oluşur. Her iki kenarda ve yarım daire
ucunda seyirciler için oturma sıralan yer alırdı. Roma’da birçok ömek vardır.
En iyi bilinen ve en eskisi Circus Maxiınus’tur (600 m x 150 m). Yunanca
♦hippodrom olarak bilinir.
J. Huınphrey, Roman Circuses (1986).

Circus Oyunları (Lyons Mozaiği)

79
Yasemin Er

Ciircus Maxitnus

Claudius I
Roma imparatoru. İ.S. 41 -54.

Clipeus
Roma kalkanı.

Clipeus, Traianus Sütunu

80
Klasik Arkeoloji Sözlüğü C

Colluvarium
Roma mimarisinde su kemerinde havalandırma için düzenli aralıklarda
yapılmış bir açıklık.

Colonad
*Entablatürü olan bir dizi sütun. Btr yapının önündeki colonada portico
denir; eğer bir yapıyı çevreler ise peristyle denir.

Colonad

81
Yasemin Er

Colonette
Küçük bir sütun.

Colosseum
1. Roma’da Colosseum ya da Flavian Amphitheatn olarak bilinen büyük
yapı. İnşasına t.S. 70’te imparator Vespasianus tarafından gladyatör gösterile­
rini izlemek için Roma kentine bir armağan olarak başlandı. İ.S. 80’de oğlu
Titus açılış törenini yaptı ve yapıyı Domitianus tamamladı. 188 x 156 m ölçü­
lerindeki yapıda 50,000 izleyici oturabilirdi. Colosseum dışa yayılan seksen
duvar ve yetmiş altı girişi olan eliptik bir plandan oluşur. İmparatorluk locasına
giriş için dört portiko vardı. İlk üç katta zenginler için menner otunna yerleri
vardı. Colosseum’un zeminin altında stadyuma girmeden önce hayvanlar ve
gösteride yer alanların tutulduğu bir dizi koridorda ve geçitler vardı. Yapının
dış fasadındaki sütunlarda altta *Dor, oltada *İon, üstte “Korinth olmak üzere
üç Yunan düzeni kullanılmıştır. Bu kullanım Rönesans mimarisini çok
etkilemişti r. İ.S. 6. yüzyılda gladyatör gösterileri sona ermiştir.

Colosseum ya da Flavianus Amphı theatron' u

Colutnbarium
Ölü külü kaplarım koymak için duvarlarında küçük nişler bulunan Roma
mezar tipi.

Columna Caelata
Gövdesi kabartmaları süslü sütunlara verilen isim.

82
Klasik Arkeoloji Sözlüğü C

Columna Colchis
Antonine ya da Traianus Sütunu gibi büyük bir zafer sütunu, içte spiral bir
merdiven ve dışta devamlı bir spiral kabaıtma vardır. Bkz. Traianus Sütunu.

Columna Rostrata
Deniz zaferlerinin anısına dikilen, yüzeyi antik Roma savaş gemilerinin
pruvalarının yontularıyla bezeli bir kaide üstünde yükselen sütun.

Commodus
Roma imparatoıu. İ.S. 180-92.

Comptuvium
Roma evinde *atriumun üstündeki çatının ortasındaki bu açıklık eve
güneş ve yağmurun giımesini sağlardı; yağan yağmur suyu alttaki havuzda
(*impluvium) toplanırdı.

B: conıpluvium

Constantinus 1 (Büyük)
Roma imparatoru. İS. 272-337.

Constantinus II
Roma imparatoru. İ.S. 337-40.

83
Yasemin Er

Constantinus III (Flavius Claudius)


Roma imparatoru. İ.S. 407-411.

Constantius
Roma imparatoru. İ.S, 305-6.

Convivium
Romalılarda convivium Yunanlılardaki symposion’un *Etrüskler tara­
fından yorumlanmış şekliydi. İtalya'da bu ziyafetler Yunan prototiplerinden
farklıydı çünkü bu toplantılarda vatandaş kadınlar da yer alırdı. Romalıların
yemek salonu divanların *tticlinium şeklinde düzenlendiği plana uyar
(Vitruv. De arch. 6.5.6).
E. Gowers, The Loaded Table (1993).

Corona
Saçak *komişinin Latince adı. *Dor düzeninde coronanın üstünde
*cytnatium, altta *mutulus levhaları, *İon düzeninde ise *geisipodes adlı diş
kesimi bulunur. Corona yapıdan suyun akmasını sağlardı.

corona. Dor Düzeni

84
Klasik Arkeoloji Sözlüğü C

Corvus
Roma savaş gemisinde ucunda kancası olan kalas.

Cubiculum
I. Roma evinde yatak odası. 2. *Catacombda ölü ile ilgili ayinlerin yapıl­
dığı oda.

Cullna
Roma evinde mutfak.

Curla
Meclisin buluşma yeri; genelde bir ucunda kapının karşısında bir apsis ya
da niş otan dikdörtgen bir salon.

Cursus publicus
Roma İmparatorluğunda posta sistemi.

85
Klasik Arkeoloji Sözlüğü ç

Çifte Baka
Bkz. Labıys.

Çivi Yazısı (Cuneiform)


Latince cuneus ‘çivi’ anlamındaki sözden gelen cuneifonn ‘çivi biçi­
mindeki yazı’ anlamındadır. Bu yazı tipinin Babil uygarlığının erken
safhalarından İ.Ö. I. bine kadar kullanıldığını *Persepolis’teki tabletler (İ.Ö.
550) göstermiştir. Anadolu’da *Hititler ve *Uraıtular tarafından değiştirilerek
kullanılmıştır. Çivi yazısı kilden levhalar üstüne yazılır ve sonra pişirilirdi.

Çömlek
Yunanca ‘Keramos’ kelimesinden gelen kil kaplara verilen ad.

Çörten
Antik mimaride çatıdaki yağmur sularını oluklardan alarak uzağa akıt­
maya yarayan, saçaktaki yapı duvarı üzerinde dışarı doğtu çıkan oluk. Klasik
tapınaklarda *simada yer alan çörtenler hayvan başlı ve çeşitli biçimlerde ya­
pılmışlardır. Çörtenlerin klasik yapılarda en çok görüleni aslan başı biçiminde
olanlarıdır.

Çörten, Zeus Olbios Tapınağı, Diocaesareia (Olba) (İ.Ö. 3. yüzyıl)

89
Klasik Arkeoloji Sözlüğü O

Daidalos
Klasik mitolojinin kurnaz trıucidi olan, adı ‘ustaca işleyen’ anlamına gelen
Daidalos eşsiz bir mimar, heykeltıraş ve sanatçıdır. Girit’te *Knossos’taki
♦Minotauros'u barındıran ♦labirenti yapmıştır. Daha sonra oğlu ♦îkaros’fa
birlikte birer çift kanat yaparak, Girit’ten kaçmışlardır. ♦îkaros güneşe yakın uç­
tuğu için denize düşmüş, Daidalus ise Sicilya’nın Cumae kentine ulaşmıştır.

Daphnis, Miletoslu
(İ.Ö. 300) Anadolu’daki etli büyük tapınaklardan olan Didyma’daki ♦lon
düzeninde yapılan Apollon Tapınağı'nın (Ephesoslu Paeonios ile birlikte)
mimarı.

Dardanos
♦Troia krallarının atası (İl. 20.215 vd.). ♦Homeros’a göre. Dardanos
♦Zeus’un ölümlü kadınlardan olan oğullarının arasında en sevdiği idi (11. 20.
304-5).

Dareikos
İ.Ö. 515’te Perelerin bastığı ilk altın *sıkke. Adını Pers kralı 1. Dareios’
tan alır. Bu sikkenin tipi ♦Perslerin giimüş sigloi ile aynı tiptir; sikkenin
üstündeki taçlı figür Pers kralını betimler. Dareikos sikkeleri ♦Perslerin
Yunanlılarla en yakın ilişkide olduktan bölgelerde kullanılırdı. Sikkenin ağırlığı
8,42 gramdır. Bkz. Sikke.

Dealbatus
Antik mimaride yapıların iç ve dışındaki kaba taş işçiliğini ya da kiremidi
kapamak için kullanılan beyaz alçı ya da sıva (albarium opus).

dealbatus

93
Yasemin Er

Deambulatori
Kilisede *apsisin çevresinde uzanan bir koridor.

deambulatori

Decempada
Antik Çağ’da mimarların ölçü almak için kullandığı, uzunluğu 10 pedes’e
(Roma ayağı) eşit değnek.

Decumanus
Bir Hellenistik ya da Roma kentindeki kuzey-güney ana cadde.

Decumanus maximanus
Bir Roma kentinde *cardo maximusa doğu-bat) doğrultusunda uzanarak
onu dik açıda kesen ana cadde.

94
Klasik ArkeobJi Sözlüğü

Defisin nes
Kurşun tabletlerde ve diğer malzemede yazılan ve kutsal yerlere gömülen
dua ve lanetlerin Latince adt.

Deinokrates
İ.Ö. 4. yüzyıl ortasında yaşamış *Hellenistik Dönem mimarı. Büyük
İskender zamanında AJeksandria (İskenderiye) kentini planladığı söylenir.
’Vitruvius’a göre Athos Dağı’ndaki *Büyûk İskender’in heykelinin yontul­
masını o önermiştir. Muhtemelen Ephesos’taki son *Artemis Tapınağı'nın (İ.Ö.
356) (Paeonius ile) mimarıdır.

Dekastylos
Klasik mimaride önde on sütunu olan tapınak.

dipteral dekastylos plan

95
D Yasemin Er

Deksiosis
Yunan mezar ikonografisinde ölümden sonra *Hades’te görüşmeyi simge­
leyen el sıkışma motifi.

Delos
Ege’deki *Kyklad Adalan’nın merkezi olan bu ada * Apollon ve *Arteınis‘in
doğum yeri olarak bilinirdi. *İonlar c. İ.Ö. 850’de adaya yerleşmişlerdir. Adadaki
ünlü Apollon kutsal merkezinde Apollon Tapınağının yanısıra "prytaneion,
*bouleuterion ve *ekklesiasterion bulunur. Kentte *hippodrom, *stadion ve
*gymnasion vardır. Bkz. Delphoi Oraculum.
M. Gallet de Santerre, Delos primitive et archaigue (1958).

Delphin
Yunus balığı. Antik sanatta *Nereidier ve "“Tritonlar ile ilgili süslemelerde
tastlanır.

Delphoi
Yunanistan'da Korinth Körfezi’ndeki Pamassııs Dağı’nda bulunan
♦Apollon’un en önemli tapınma ve bilicilik merkezinin bulunduğu yerdir
(Paus. 10). Kuruluşu İ.Ö. 9. yüzyılın sonuna fatihlenir. *Myken Dönemi'ne
tarihlenen büyük bir yerleşim vardır.
Fouılleji de Delphes 1902—(Fransız Kazılarının yayınlan).

Delphoi Oraculum
Apollon’un Yunanistan’da Delphoi’deki bilicilik merkezi antik dönem­
deki en ünlü bilicilik merkeziydi. Latince oraculum hem kehanet verilen yer,
hem kâhin, hem de kâhinin verdiği kehanet anlamındadır. Delphoi’deki
Oraculum çift anlamlı kehanetleriyle ünlüydü. Apollo’nun bilici kadını Pyhtia
tapınakta dünyanın göbeği sayılan (Yunanca omphalos) bir çukurun üstüne
yerleştirilen bir *tripodun üstüne oturur ve çukurdan yükselen gazlarla
kendinden geçerek kehanetleri aktarırdı. Delphoi, Hierapoiis. Clarus ve
Didyına’daki jeolojik fay hatları arkeologların bu antik kentlerde kayalardan
sızan sarhoş edici (ve öldürücü) gazlardan bahseden klasik kaynakların
doğruluğunu anlamalarını sağlamıştır. Antik kaynaklarda anlatılan pneunıa
('nefes’ ya da 'buhar’) hakkındaki bilgilerin gerçekliğini şimdi arkeoloji,
jeoloji, toksikoloji ve denizbiiim doğrulamaktadır. Bkz. Delphoi.
Plutarkhos Moralia: The Oracles at Delphi, 437a, 438 a-b.
D. John R. Hale, et al., “Questioning the Delphic Oracle,” Scientijtc
American, 289, no. 2 (August 2003) 66-73.
Henrey A. Spiller, et al., “The Delphic Oracle; A Multidisciplinary
Defense of the Gaseous Vent Theory.” Journal of Clinical Toxicology 40
(2002), 189-196.

96
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

Tripod üstünde Apollon rahibesi, Tanis kabı, Aison (?)

Demeter
Bkz. Tanrı ve Tanrıçalar.

Demir Çağı (Karanlık Çağ) (t.Ö. 1200-750/700)


Doğu Akdeniz’de, Balkanlar’da ve Anadolu’da yaklaşık İ.Ö. 1200-1050
tarihleri arasında güneydoğu Avıupah kavimler tarafından gerçekleştirilen
büyük göçler bölgede büyük tahribata ve bölge güçleri arasında büyük deği­
şikliklere neden olmuştur. Batıda *Myken. Anadolu’da ise * Hiti t uygarlıkları
yok olmuştur. Bu devletlerin son bulmasıyla uygarlık yok olmuş, yazı unutul­
muştur. Mısır Firavunu III. Ramses (İ.Ö. 1200-1168) Medinet Nabu Tapınağı’
tun duvarlarındaki yazıtlarda bu kavimlerin yarattığı kargaşadan ve sorun
lardan bahseder. Bu yazıtlarda Hatti, Qadi (Kizzuwatna), Kargamtş, Arzavia,
Alasiya’nın (Kıbrıs) tahrip edildiğinden söz eden IH. Ramses kavimlere
‘Kuzey Kavimler? ve ‘Deniz Kavimler!’ der- İ.Ö. 1200 civarında Troia VI h’
nin ve Hattuşa’mn Muşkiler, Phrygler, Mysi gibi Anadolu’ya dalgalar halinde
akın eden Balkan kavimleri tarafından yıkılmasından sonra Anadolu 450 yıl
boyunca yazının kullanılmadığı ve yerleşimlerin yoksul olduğu ilkel bir
düzeye düşer. Orta Anadolu’da Kızılırmak yayının içindeki kazılarda İ.Ö.
1200-750 tarihlerine ait eserler bulunmamıştır. Bunun nedeni Anadolu’yu
talan etmiş olan bu kavimlerin göçebe bir yaşam sürdürmüş olmalarıdır. *Geç
Hiti t devletlerinin yer aldığı güneydoğu bölgeleri dışında bu döneme (1050-
750) ait yerleşmeler sadece Eski İzmir kentinde saptanmıştır (E. Akurgal,
Eski İzmir I (Ankara 1983)). Anadolu’da çeşitli beyliklerin kurulduğu bu
dönemde Güneydoğu Anadolu ve Suriye’de *Geç Hitftler, Doğu Anadolu’da
*Hurrilerin devamt sayılan *Urartular, Otta Anadolu’da *Phrygler, *Lydialılar,
Güneybatı Anadolu’da *Lykialılat ve Ege’de *İonlar vardır.
E Akurgal, Anadolu Kültür Tarihi (2003).

97
D Yasemin Er

Demosthenes (İ.Ö. 384-322)


AtinalI ünlü hatip. Makedonya krah Philip (*Büyük İskender’in babası)
aleyhine verdiği ateşli söylevlerle ünlüdür.
L. Pearson, The Arı ofDemosthenes (1976).

Denarius
Roma Cumhuriyet Dönemi’nde İ.Ö. 210’da kullanılmaya başlanan yeni
bir sikke düzeniyle denarius adh gümüş sikke Roma’da İ.S. 3. yüzyd ortala­
rına kadar ana gümüş para birimi olmuştur. Bkz. Sikke.

Dendrokonoloji
Uygun koşutlarda hem mutlak hem nispi tarihler için çok güvenilir ve
doğru bir tarihleme metodudur. Dendrokonoloji 20. yüzyıl başlarında Ari-
zona’daki Lowell Rasathanesİ’nde görevli Andrew Elliscott Douglass adlı
gökbilimci tarafından geliştirilmiştir. Ağaç halkası tarihlemesi olarak da bilinen
bu yöntem, ağaçların gövdelerine ve dallarına her yıl bir halka eklendiği
gerçeğine dayanır. Bu halkanın boyu ve şekli iklim koşullarına göre her yıl
değişir. Dendrokronoloji aym zamanda radyokarbon tarihlerinin takvim yılla-
nna çevrilmesi için kalibrasyon (ayarlama) kıvrımlarım yapmanın temelidir.
M. G. L. Baillie, Tree-ring dating and archaeology (London 1982).
D. Eckstein. Dendrochronological dating (Strasbourg 1984).

Deniz Kavimler!
Bkz. Demir Çağı.

Dentil
Klasik mimaride kornişin altında görülen küçük, kare, diş şeklindeki süs­
leme banda verilen ad; dentil diş anlamındadır. En erken dentil Atina’daki
♦Erektheion’da (İ.Ö. 5. yüzyıl) ve Lysikrates’in Khoragik Anıtı’nda (İ.Ö. 4.
yüzyıl) kullanılmıştır.

lon dentili, Epidauros tiyatrosu (İ.Ö. 350)

98
Klasik Arkeoloji Sözlüğü D

Depas Amphikypelon
İki kulplu içki kabı.

Deversorium
Antik Roma’da yolcuların konaklaması için yapılmış bir han ya da özel
bir konuk evi.

Diadetn
Yunan ve Roma dönemleri nde kullanılan alına takılan süslü ya da sade bir
bant. *Hellenistik devirde krallığın bir simgesidir. *Büyük İskender Asya’yı
fethederken taktığı için sembol izmi çok önemlidir. Vergina’daki kazılarda II.
Mezar'da bulunan gümüş bir diadem MakedonyalI kraliyet diademidir.
R. Smith. Helleıiistic Royal Portraits (1988).

Diaeta
Antik Roma evinde ev sahiplerinin oturma odası olarak kullandığı yer.

Diaglyph
Tersinden işlenen bir kabartma.

Diana
Bkz. Tann ve Tannçalar.

Diastylos
Antik mimarlıkta bir *intercolumnium türü. İki sütun arasındaki eksenden
eksene olan uzakbk o sütunların taban çapının üç katıdır. Bkz. *interco!unınium.

diastylos

99
Yasemin Er

Diatonl
Yunan ve Roma mimarisinde duvar inşasında kullanılan, duvann kalınlığı
boyunca uzanan taşlar.

Diazoma
Yunan tiyatrosundaki alt ve üst otunna sıralan arasındaki geniş geçiş ve
gezinti yeri. Bkz. Tiyatro.

diazoma

100
Klasik Arkeoloji Sözlüğü D

Dido
♦Kartaca kentinin efsanevi kraliçesi, *Fenikeli *Tyre kralının kızı. Ülke­
sine gelen *Troialı kahraman *Aineias’a aşık olur. ♦Virgilus’un ünlü *Aeneas
destanında (4. kitap) Aineias ve Dido’nun trajik aşk hikâyeleri anlatılmıştır.
Dido Aineias tarafindan terk edilince intihar eder ve Troyahlan lanetler.
Kartaca ve Roma arasındaki tarihi savaşlara bu bedduanın neden olduğuna
inanılır.
A. S. Pease, Virgil: Aeneid4 (1935).

Didoron
Bir çeşit Roma tuğlası; ortalama30.5 cm uzunlukta ve 15.2 cm genişliktedir.

Didrahmi
♦Mummuş olarak da bilinen ilk gümüş sikke birimi. Ağırlığı 8.6 gramdır.

Diglyph
İki dikey yivi olan *Dor ♦triglyphi.

Dike
♦Zeus ile Themis’in kızı olan Dike mitolojide ‘adalet’ kavramını simgeler.
♦Koralardan biridir (Kes, Theog. 901-903).
Erhat, Mitoloji, sş. 113-114.

Dikfyotiıetotı
Antik Yunan mimarisinde kullanılan bu taş işçiliği b'ır ağ ya da dama
modelini andıran kare şeklinde kesilmiş taşlardan oluşur. Roma’da kullanılan
♦opus retieulatum tekniğine benzer.

diktyolhelon

101
D Yasemin Er

Dinos
Kulpsuz, yuvarlak dipli, uzun bîr ayak üstüne konan ve şarap içmek için
kullanılan kap

dinos

Diocletianus
Roma imparatoru. İ.S. 284-316.

Diodorus Sicuius
İ.Ö. 60 ve İ.Ö. 30 tarihleri arasında Dünya Tarihi adlı kitabı yazan Yunan
tarihçisi.

Dionysos
Bkz. Tanrı ve Tanrıçalar.

Dioskorides, Anazarbuslu
(İ.S. 40-90) Tarsus yakınındaki Anazarbus’ta doğan Dioscorides tıp ve
eczacılık tarihindeki en önemli eserlerden olan beş kitaplık Maleria Medicd
yı (Yunanca) yazmıştır? Tarsuslu Arius adlı zamanın ünlü bir ilaç ve bitki
uzmanıyla çalışmıştır. Bu çalışmalar sayesinde bitkiler, hayvan ürünleri, ma­
denler, yağ ve şarap ve ilaç yapımında kullanılan teknikleri öğrenmiştir.
Dioscorides bitkiler ve ilaçlar hakkındaki bilgilerini o zamanlar popüler olan
zehirler ve ilaçlarla ilgili Yunanca ve Latince el kitaplarından değil, *Kilikya
doğasından kendi deneyimleriyle öğrenmiştir. Dioscorides Roma İmparator­
luğu içinde uzun yolculuklara çıkmıştır. Bunların amacı bitkilerin büyüme
modelim , iklim değişikliklerini ve topoğrafik unsurları gözlemektir. Yazıla­
rına göre Yunanistan, Filistin, Suriye ve Ürdün, Girit (belki Kıbrıs), Mısır,
Sicilya ve güney İtalya ve güney Gaul’u ziyaret etmiştir. Dioscorides’in Yu­
nanca yazılmış eseri Materia Medica (çoğu tanımlanabilir) yaklaşık 700 bitki
türünün ve ilaç karışımının tariflerinde kullanılan yaklaşık 1000 ilaç mad­
desinin listesini ver ir, metinde kesme, dövme, kaynatma, ölçme gibi teknik
talimatlar da verilmişti r. Böylece doktorlar ve bitkiler hakkında bilgisi olan

102
Klasik Arkeoloji Sözlüğü D

herkes kitabı kullanabilir. Kitapta gezilerinde öğrendiği halk geleneklerine de


yer verilmiştir. Maieria Medica'nm daha sonraki el yazması kopyalan ve
Arapça ve Latinceye tercüme edilmiş olanlanmn çoğu güzel parlak renklerle
boyanmıştır; Yunanca kitaplann en ünlüsü ve en eskisi İ.S. 512 tarihli
‘Viyana Dioscorides’idir. Dioscorides 16. yüzyıla kadar ilaç bileşimleri ve
çeşitli ilaçlar ile ilgili en büyük uzman sayılmıştır. Maieria Medica tıp ve
eczacılık tarihi konusundaki en büyük kitaplardan biridir ve iyi bir tercümesinin
olmaması üzücüdür. Sadece Giriş (Pıeface) kısmı tercüme edilmiştir.
J. Scarborough and V. Nutton. The Preface of Dioscorides Matena
Medica: Introduction, Translation, Commentaıy. Transaclions and Studies of
the College ofPhysicians ofPhiladelphia ns. 4: 187-227.

Dioskuroi (Dioskurlar)
Leda’nın oğullan Kastor’la Polydeukes’e (ya da Polluks) ‘*Zeus’un
delikanlıları’ anlamındaki Dioskuri denir. *Homeros destanlannda *HeIen’in
kardeşleridir (İl. 3. 237-444; Ody. 11.300-304). Adlan İ.Ö. altıncı yüzyıl
yazıtlannda bulunur. Daima birlikte betimlenen Dioskurlar insanların zor
zamanlarında beliren (*epifani) kurtarıcı ve yardımsever kimlikleri ile
mitolojide dostluğu simgelerler. Bir efsaneye göre kardeşlerden biri savaşta
ölünce, Zeus onlan ayırmamak için ikisini de gökyüzünde yıldızlar arasına
yerleştinniştır (İkizler Burcu). Dioskuri Anadolu’daki atlı tamlardandır,
Kaya kabartnıalanndaata binmiş ikizlere özellikle Toroslar’da sık rastlanır.

Roma, Dioskuri, denarius, Cumhuriyet Dönemi (İ.Ö. 119-91)

103
D Yasemin Er

Diplinthlus
Antik Roma inşaatında kullanılan iki tuğla kalınlığında olan taş işçiliği.

Dipteros
*Cella çevresinde iki sıra sütunu olan klasik tapınak tipi. Bkz. Tapınak.

dipteros tapınak planı

Dipylon
1. Atina’nın kuzeybatısındaki Keramikos’a giden yoldaki çift kapı. 2. Klasik
mimaride yan yana konmuş iki ayak üstündeki bir kemerden oluşan zafer
kapısı.

Dipylon Vazosu
Atina’da Dipylon Kapısı yakınındaki mezarlıkta bulunan bu Geometrik
Dönem ♦ampborasının üstünde *Homeros destanlarında anlatılan bir *prothesis
sahnesi betimlenmiştir. Vazodaki bezeme alanları olarak kullanılan panellerde
insan figürlerinin başlan bir daire, göğüs ve kalçaları bir üçgen, kollan bir
çubuk olarak gösterilmiştir. Baş profilden perspektif olarak gösterilmiş,
omuzlar ve göğüs cepheden; kalça, baldırlar ve ayaklar profilden gösterilmiştir.

Displuvatium
Tavanı dışa doğru eğimli bir *atrium.

104
Klasik Arkeoloji Sözlüğü D

Distyle in »ntis
Önde *antalar arasında iki sütun bulunan klasik yapı.

distyle in antis

Dlstylos
Önünde iki sütun bulunan portiko.

Dltriglyph
♦Entablatürde iki sütun arasında bir yerine iki' *triglyph konmasını sağla­
yan aralık. *Hellenistik Dönem "de kullanılır.

ditriglyph

Diversorium
Antik Roma’da kiralık ya dsı bedava verilen kalacak yer.

Divus
Tanrılaştırılmış bir imparator için kullanılan tann anlamındaki Latince
sözcük. Örneğin, Divus Augustııs.

105
Yasemin Er

Dodekastylos
Önde on iki sütunu olan klasik tapınak.

Dodona
Yunanistan’da Epirus’ta bulunan Dodona'da *Zeus Naios'un kutsal alanı
ve Yunan dünyasındaki en eski kehanet merkezi’ vardır. *Homeros destanla­
rında *Odysseos Dodona’ya gider (Od. 14.327 vd., 19, 296 vd.). Dodona'nın
gizemli rahipleri Selli’nin adı *tlyada'da geçer (İl. 16.1335). Dodona'daki
kehanette kumrular önemli bir rol oynardı. Kehaneti yöneten 3 tahibe kendile­
rine ‘kumıular' derdi (Paus. 10. 12. 10; Strabo 7.329; Herod 2.55). Bu kehanet
merkezine devlet erkanından da çok kişi danışırdı. İ.Ö. I67'de Romalıların
Epiıus'u yıkmasıyla kutsal alan önemini yitirdi.
H. W. Parke, The Oracles ofZetıs.
S. 1. Dakaris, Dodona (1986).

Domitianus
Roma imparatoru. I.S. 81-96.

Domus
Latince ’ev’ demek olan domus varlıklı bir Roma ailesinin ve uşaklarının
yaşadığı büyük bir evdir. Bu tip evler *Pompeii’deki kazılarda bulunmuştur.
Roma evi iki açık avlu çevresindeki bir grop odadan oluşur: *atrium misafirlerin
ağırlandığı ve iş görüşmelerinin yapıldığı yarıresmî bir avlu ve perisiyle
kolonadla çevrili özel bir bahçedir. Sokak ile kapı arasındaki giriş yeri olan
vestibulum’dan sonra kısa bir holden (fauces) geçilip atrium’a gelinir. Atrium
ortasındaki havuz (♦impluvium) yukardaki açıklıktan (♦compluvium) gelen
yağmur sularını toplar. Atrium’un her iki yanında yer alan derin nişlerden
(♦alae ya da ‘kanatlar’) geçer ve sonra ♦tablinum odasını ya da dar bir geçit
olan *andronu geçerek *peristyle çevresindeki *ambulatoıye ulaşılır. Tablinum
dolu olduğunda andron oda olarak kullanılabilirdi. Geniş ve derin bir *eksedıa
peristyleavlunun arkasmdaydı.

Roma ev planı

106
Klasik Arkeoloji Sözlüğü D

Domus Aurea (Altın Ev)


Roma’da İ.S. 64’teki büyük yangından sonra yapılan ve olağanüstü yeni­
likler ve lüks ile dolu imparator Nero’nun evi (Süet. Ner, 31; Tac. Anıt. 14,42).
A. Boethius, The Golden House ofNero (1960).

Dor düzeni
Yunan ve Roma mimarilerimde kullanılan Dor düzeni muhtemelen İ.Ö. 6.
yüzyıldan önceki yapıların ahşap prototipinden gelişmişti r. Antik Mtstr sütun
lan, Özellikle Beni-Hasan kaya mezarı (İ.Ö. 1950) ve kraliçe Hatshepsut’un
Tapınağı’ndaki sütunlar da (İ.Ö. 1950) Dor sütunun prototipi olarak görülür.
Dor düzeninde tapınak stereobat adlı temelin ve üç basamaklı krepidoma’ nın
üstünde yükselir. Sütun yukarı doğru incelerek yükselir; bu eğime entasis
denir. Dor sütunu yivlidir ama *Delos’taki *Apollon Tapmağı’nda olduğu
gibi (İ.Ö. 325-300) nadiren yivsiz de olabilir. Sütundaki yivlere kanneleur
denir. Sütun başlığının sayısı üçle beş arası değişen bilezikleri (*anulet) vardır;
anuletin üstünde *ekh’ınus ve *‘abakus yer ahr. *Arşitravın üstünde *friz ve
♦korniş yer alır. Frizdeki *triglifler muhtemelen ahşap prototip yapısındaki
hatıl uçlarını simgeler. Frizi kornişten ayıran *taenianın altında *regula ve
♦guttae yer alır. Dor frizinde triglif ve genelde kabartmalı *metoplar bulu-
nur.Genelde iki sütun arasına bir triglif gelir ama İ.Ö. 2. yüzyılda iki sütun
arasına üç metop konmuştur. *Mutulus levhalatı triglif ve metoplann üstüne
konur. Üstte *kyma rektalı biır çatı kornişi ve gutta bulunur. Roma Dor
düzeninde kaide vardır ve metopiar çoğu kez *bukrania ya da *paterae ile
bezelidir; sütun başlığının boynunda rozet gibi bezemeler vardır. Tipik özelliği
çapın yüksekliğe oranı bire sekiz olan yivli sütunları, sade başlığı, triglif ve
metoplardan oluşan frizi ve kornişlerde mutule levhalarıdır. (Vitruvius 2.5;
Dor tapınaklarının girişleri; 4. 1.10; 7).
J. J. Coulton ‘DoricCapitals: A Proportional Analysîs’, BSA 74 1979,91-153.
J.Curl, TheDictionary ofArchitecture, s. (98.

Dor düzeni

107
Yasemin Er

Dor düzeni, Theseus Tapmağı

Dorlar
Dorlar geleneksel olarak İ.Ö, 2. binin sonunda Yunanistan, Ege adalarının
çoğu, Girit ve Anadolu’nun bazı bölümlerini ele geçirmek için güneye doğru
harekete geçen bir kavim olarak bilinir. Bazı görüşlere göre ♦Mykenleri yık­
mışlardır. Ancak Dorların varlığını kanıtlamak için, dillerinin bir lehçesinin
güney Yunanistan ve Ege adalarında kullanılmasının dışındaki arkeolojik
kanıtlar yetersizdir ve antik çağ tarihinde oynadıkları rol tam olarak bilinmez.

Dragendoff form
Alman arkeolog Hans DragendofFm (1870-1941) 1895-1896’da yayınla­
dığı *Terra Sigillata kaplarının şekillerini sınıflandırma sistemi. Bu düzen
sonraları daha da gelişmişse de, esas biçimi aynı kalmıştır.

Drahmi
Yunan dünyasında Attika ve Aigina sisteminde basılmış gümüş bir sikke
birimidir. Diadrahma, tetradrahma ve dekadrahma gibi çeşitli değerlerde ba­
sılmıştır.

Dressel form
H. Dressel’in (1845-1920) 1899’da *amphora şekillerini esas alarak
sınıflandırma için geliştirdiği bu sistem yeni amphora çeşitleri bulundukça
sürekli gelişmekteyse de hâlâ kullanımdadır.

Dromos
♦Myken Dönemi’nde *tholos mezarına girişi sağlayan dromos küçük bir
tepeye oyulmuş, kenan taş duvarla örülü, uzun yatay bir geçitti r,

108
Klasik Arkeoloji Sözlüğü D

Druid
*K.elt toplumunda dinî ay inlerdeki rahiplere verdikleri ad.

Duces (dux)
Latince ‘liderler’ anlamına gelen bu söz bazen Roma ordusunda önemli
görevleri üstlenen askerler için de kullanılırdı. İ.S. 4. yüzyılda sıınır güçlerinin
başında çoğu kez duces bulunurdu.

Dupondius
Bir *denariusun sekizde biri değerinde olan bronz Roma sikkesi.

Dyostyie
Distyle gibi iki sütunu olan.

109
E
Klasik Arkeolo ji Sözlüğü £

Echinus
*Dor başlığında *abakus ile *anulet arasında yer alan mimari unsur.

echinus

Ekbatana
*Med Krallığı’nın eski başkenti. Yerleşim hiç kazılmadığı için kent hak-
kındaki bilgimiz *Polybius'un (10.27-8) anlatımından gelir.

Ekklesia
Yunan devletinde en önemli karar verme yetkisine sahip olan bu meclis
siyasi haklara sahip erkek yurttaşlardan oluşurdu. Ekklesia'nın görevleri ara­
sında devlet memurlarını seçmek; kanunlar çıkartmak; savaş, barış ve ittifak gibi
Önemli konulara dair kararlar almak yer alırdı. Önceleri Atina’daki toplantı
yeri Pniks Tepesi idi. İ.S. 4. yüzyılın sonlarından itibaren *Dionysos Tiyatrosu
kullanıldı. Hristiyanlık döneminde ekklesia adı kilise için kullanılmıştır.
M. H. Hansen, The Athenian Assembly in the Age ofDemosthenes (1987).
J. A. O. Larsen, Greek Federal States.

Ekklesiasterion
1. Bir Yunan kentinde ekklesia ya da halk meclisinin toplandığı bina.
Vitıuvı us’a göre ekklesiasterion küçük bir tiyatrodur (7.5.5). 2. Hristiyanlık
döneminde dinî toplantılar için kullanılan salon.

113
E Yasemin Er

Ekoloji
Hayvan ve bitkilerin çevreyle olan ilişkilerini inceleyen bilim dalı. İnsan
ekolojisi insan toplumlannın çevreleriyle olan ilişkilerini inceler. Arkeolojide
ekolojik yaklaşım doğal çevreyle başlayarak insan toplumlannın o çevre içinde­
ki yerini incelemeyi içerir. Böyle bir yaklaşım en çok Paleolithik ve Mezolithik
Çağlar için yararlıdır.

Eksedra
Yanm daire ya da d ikdörtgen biçiminde, üstü açık ya da kapalı olabilen,
içinde otunna sıralan olan, bir başka yapıya bağımlı ya da bağımsız olan niş.
Yunan ♦palaestralarında eksedralar üç tipte görülür: 1. Oda şeklindeki eksed-
ralar; bunlara Ephebik eksedra da denir (Priene’de Aşağı Gymnasium). 2. Ya­
rım daire şeklindeki eksedralar İ.Ö. 3. yüzyıldan itibaren görülürler. Bir
yazıta göre Halikamassos Philatarios Gymnasium’unda bu tip bir eksedra
vardı. 3. Yarun daire biçimli açık hava eksedralan, buna bir örnek Pergamon1
daki Yukan Gymnasion’da kuzey peristylin önünde vardır.

eksedra

Eksomis
Antik Yunanistan’da köle ve çalışanların giydiği, sağ omzu açık giysi.

Ekstrados
Bir kemer ya da tonozun dış yüzeyi.

Elaeothesium
Roma hamamında yağlanmak için yağların bulunduğu yer.

Elagabalus (Marcus Aurelius Antoninus)


Roma imparatora. İ.S. 218-22.

114
Klasik Arkeoloji Sözlüğü E

Elam
Güneybatı İran’da yer alan bu eski krallığın başkentleri Susa ve Anshan
kentleri idi. *Akamenid İmparatorluğunun bîr parçası oldu. Pereler Elam uy­
garlığından büyük ölçüde etkilenmişlerdir.
E. Carter and M. W. Stolper, Elam (1984).

Elektron
Özellikle süs kaplarında kullanılan altın (yüzde kırk) ve gümüş (yüzde
yetmiş) bileşimi! bir maden, ilk sikkeler (İ.Ö. 640-630) elektrondan
yapılmıştır.

Elektron probe analizi


Taş, seramik, boya, cam, maden ve çeşitli yüzey kimyasal bileşimlerini
tespit için kullanılan bir teknik.. Odaklanmış bir elektron ışını bir örnekteki
küçük bir noktayı bombalar, böylece ikinci röntgen ışınlarını yaymayı sağlayan
ışınlan yollar. Bu ikinci dalga boylan onları yayan maddelere özgüdür ve
maddelerin yoğunluğu enerji spektrumunda gösterilen her dalga boyu yoğun­
luğundan hesaplanabilir.

Elgin, Lord (1766-1841)


İngiliz diplomatı, gezgin ve amatör bir arkeolog olan Elgin tarafından
Atina’dan İngiltere’ye götürülen heykel koleksiyonu Elgin Heykelleri olarak
bilinir. 1799-1803 yılları arasında Osmanh İmparatorluğunun İngiliz Bü­
yükelçisi olan Lord Elgin, 1801’de Atina’daki ünlü *Parthenon tapmağının
mermer metoplannı Londra’ya götürdü. 1816’dan beri British Museum'da
sergilenen ve Klasik Çağ’ın günümüze ulaşmış en güzel heykellerinden olan
bu eserler Parthenon'daki ahnlıık kabartmaları, *metoplar, ^cella frizinin bir
dizi alçak kabartmalı bloklarından oluşur.

Elysiıım
t. Klasik Dönem’de ölülerin ülkesi. 2. İdeal mutluluğun erişildiği güzel
bahçelerle, anıtlarla ve mezarlarla donanmış bir yer ya da bahçe.

Embas
Antik Yunanistan’da erkeklerin giydiği bir sandal.

Emblema caelatura
Antik Yunan ve Roma metal işçiliğinde yüzeyi kabartmalar ya da oymalı
süs tekniğiyle işlenen maden objelere verilen ad. Bu tip objeler kalkan, vazo,
tripod, miğfer vb. içerebilir.

115
E Yasemin Er

Emblema vermiculatum
Antik Roma evlerini bezemede çeşitli renkte bazen i mm. kareden küçük
taş ya da cam parçalar kullanarak kakma sanatıyla yapılan ve bir resmi andı­
ran geometrik, çiçek ve hayvan motifli yer ya da duvar mozaikleri. Pl'tnius
kitabında (HN 36. 184) Pergamonlu mozaik ustası Sosus’un bu teknikteki
eserlerinden söz eder.

emblema

Emîssariunı
Antik Roma’da durgun bir su ya da gölü boşaltmak için yapılan yapay ka­
nal.

Empolion
İçine sütun kasnaklarım birleştiren *polos adlı metal çubukların konduğu
tahta bloklar. Bkz. Polos.

Emporion
Yunan kentlerinde uzak yerlerden gelen değişik malların satıldığı pazar.
*Strabon’a (4.4.1) göre ‘ticaret yeri’ için genel bir ad. ♦Herodotos’ta bu
sözcük Karadeniz’deki bir grup yerleşim için kullanılır (Herod. 4. 24).
A. Mele, il commercio Greco arcaico (1979).

116
Klasik Arkeoloji Sözlüğü E

Encarpus
Çiçek ve meyvelerden oluşan kabartmalı bir girland.

encarpus

Enkaustik
Antik Çağ’da mermer heykellerin ve taş yüzeylerin renklendirilmesindeki
ana metot enkaustik denen ateş yoluylaydı (dia puros) (Plin. HN 35. 31).
Boyanın ısıyla buluşturulup kuru zemine uygulandığı bu metodu ünlü hey­
keltıraş *Praksiteles kullanmıştır.

Enneastylos
Bir Sırada dokuz sütunu olan portik.

Enplekton
Yunan ve Roma duvarlarının dış yüzeyinin dikdörtgen bloklarla örülerek
arada moloz ve harçla dolgu tekniği (Vitnıv. 2. 8. 7). Özellikle kale
duvarlarında kullanılmıştır.

enplekton

EnSorion
Mezarda lahdin konduğu yer; loculus (niş) için bir başka ad.

117
E Yasemin Er

Entablatür
Antik mimaride bu terim sütunların üstündeki *arşitrav, *friz ve
*komişten oluşan üç öğenin bütününe verilir. Türkçesi saçakitk olan bu terimin
Yunanca ya da Latince karşılığı yoktur. Her mimari düzen için entablatürün
orantıları ve detayları değişir.

Koıinth entablatüıû ton entablatürü

Entasis
Klasik mimaride, özellikle *Dor düzeninde sütun gövdesinin çapı altta
üsttekinden daha geniştir. Dor sütununun ortasındaki bu hafif şişkinliğe entasis
denir. Optik yansımanın düzetilmesi için sütun yukarıya doğru incelerek
yükselir ve ortada bir şişkinliğe sahiptir (Vitruv. 3. 3. 13).

Entasis, Paestum Ronıa ve Yunan mimarisindeki entasis

118
Klasik Arkeoloji Sözlüğü E

Ephaptis
Antik Yunanistan’da giyilen bir tutuk,

Ephebeion
*Gymnasion’daki genç erkekler salonu; üç tarafı kapalı, sadece güney
tarafı açık bu salonda otunna yerleri bulunur.

Ephebos
Antik Yunanistan’da on iki yaş üstündeki genç erkeklere verilen ad.

Epborus, Kymeli
*tonialı tarihçi (c. İ.Ö. 405-330). Ephorus’un kayıp olan 30 kitaplık eseri
Tarih çok önemlidir çünkü ünlü tarihçi *Diodorus Siculus kendi eserinde bü­
yük ölçüde Ephorus’tan yararlanmıştır. Ephorus Yunan ile Doğu tarihini
anlatan ilk evrensel tarihçidir.
G. L. Barber, The Hİstoriaıı Ephorus (1935).

Epif ani
Klasik mitolojide bir tanrımın kendini ölümlülere çeşitli şekillerde göster­
mesi. Örneğin, *Asklepios hastalara düşlerde görünürdü. *Hellenistik devirde
tanrıların epifanileri kültlerin yayılmasında önemli rol oynadı. Epifani tas­
virine klasik sanatta rastlanır.
F. Pfister, ‘Epiphanie’ /?ESuppl. 4 (1924)277-323.

Epik
Tanrılar, kahramanlar ve insanların eylemleriyle ilgili heksametrik (altı
vurgulu dize) öykü biçimindelki şiir. Yunanca epos ‘söz’ demektir. Antik
çağın en ünlü destanları *Homeros’un *İliada ve *Odysseia destanlarıdır.

Epikbysts
Uzun, dar boyunlu, bodur gövdeli, şarap dökmek için kullanılan bir kaptır.
Daha çok Güney İtalya’da üretilmiştir.

epikhysis

119
E Yasemin Er

Epikranitis
Bir duvarın üstündeki bir silme ya da *komişin üst silmesi.

epikranitis, Aphaia Tapınağı, Aigina (e. İ.Ö. 490)

Epinaos
Yunan tapmağında ’cellanın arkasındaki bölüm. Bkz. *Opisthodomos.

Episkenion
Yunan ve Roma tiyatıosunda sahne bölümünün üst katı.

Epistylium
Yunanca arşitrav anlamındadır. Baştaban.

epistylium

Epitaph
Ölünün anısına yazdan mezar yazısı.

Equester
Roma ordusundaki atlı birlik üyesi. Anadolu’da sık rastlanan Roma Dö­
nemi mezar stellerinde götülcn atlı figürleri genellikle bu birliğe aittir. Giy­
dikleri pelerinli giysi, atın şahlanışı ve atın altındaki yenik düşman bu tanımı
yapmaya yardımcı olur.

120
Klasik Arkeoloji Sözlüğü E

Erektheion
Atina *Akropolü’ndeki en önemli üç yapıdan biri. İ.Ö. 421-407 yıllan
arasında Pentelik mermerinden yapılan ana yapı dört bölümden oluşur: en bü­
yüğü olan doğu *naos bir *prostylos-heksastylos planlı *İon *portı koşudur;
batı ucu bitişik sütunlu bir duvarla kapalıdır. Güney uçta *Karyatidler avlusu
vardır; kuzey uçta İon sütunlu bir başka avlu bulunur. Tapınağın bir kısmı
temelleri hâlâ göriilebilen bir 6. yüzyıl Atina tapınağının üstüne yapılmıştır.
Pausanias (1. 26. 5-27. 3) Erektheion'da bir dizi eski kültlerin ve b irçok Lrutsal
yer ve objelerin olduğunu yazar: bunlann arasında *Athena Polias’in kutsal
heykeli, Kallimakhos'un yaptığı altın kandil, tuz kuyusu, *Poseidon’a ait
*tridentin izi, Erektheos ve Poseidon’un sunağı ve Butes ile *Hephaistos'un
sunakları vardır. Yapının batısında *Athena'nm kutsal zeyti n ağaıcı vardı.
G. P. Stevens and J. M. Paton, T he Ereclheunı (1927).

Erektheion

İon düzeni', Erektheion

121
E Yasemin Er

Erektheus
Atina *Akropolü’nde tapınılan, önceden *Poseidon’la bir tutulan ama
çoğu kez Atina’nın ilk kralı olarak bilinen bir kült figürü.
N. Loraux. The Children nfAlhena (1993).

Ergastulum
Roma çiftliklerinde kölelerin konduğu yeraltındaki cezaevi (Plin. HN 18.
7. 4). Bu köleler tarlada zincirli olarak çalışırlardı. *Hadrianus insanlık dışı bu
cezaevlerini yasakladı.

Erins
Bkz. Tanrı ve Tanrıçalar,

Eros
Bkz. Tanrı ve Tanrıçalar.

Eschara
Mangal. Atina Agorası’ndan örneklerde şişler için destek yerleri görülür.

Arkeolojik belgeleri incelemek ve yorumlamak için eınografik verileri


kullanan arkeoloji dalı.

Etnografya
Çağdaş bir kültürün tanımlayıcı analizi ve belgelenmesi.

Etrüskler
Roma öncesi İtalya’daki en önemli yerel halkın adı. Arkeolojik bulgulara
göre tüm İtalya Etrüsklerin egemenliğindeydi. İ.Ö. 1. binde Kuzey İtalya'nın
merkezinde modem Toskanya bölgesine gelerek İ.Ö. 8. yüzyılda kent-
devletler kurdular. İtalya’daki yerel Villanova kültürünün mirasçısının Demir
Çağı’nın Etrüskleri olduğu son arkeolojik bulgularca kanıtlanmıştır ve böy-
lece *Herodotus’a dayanarak (Herod. 1. 94) öne sürülen Etrİisklerin Lydia’
dan İtalya’ya göçtükleri tezi artık geçersizdir.

122
Klasik Arkeoloji Sözlüğü E

Etriisk M imarisi ve Sanatı


Villanova-Etriisk merkezlerinin İ.Ö. 8. ve 7. yüzyıllarda yerleşim ve kül­
türlerinin devamı toplum ve art istik üretimde de sürmüştür. Etruria, Campania
ve Latium tapınakları Yunan etkisi yansıtsa da, yerel İtalyan mimarisi
belirgindir. Etrüsk tapmakları ahşap ve tuğladan yapılmış olup, ahşap
*entablatür1eri boyah pişmiş toprakla bezeliydi. Etrüsk tapmakları sadece bir
uçta basamakları olan yüksek bir podium üstünde yükselir; Yunan tapınakla­
rında çok ender olan bu unsur Roma’da kullanılmıştır. *Vitruvius duvarların
ayırdığı üç hücreli, önde iki sıra dört sütunlu geniş bir portikonun olduğu bir
Etrüsk tapınağını anlatır (Vitıuıv. 4.7). İ.Ö. 8. yüzyılda ilk Yunan kolonileri
İtalya’da kurulurken, Yunanistan ve Doğu’dan gelen sanat eserleri artmıştır.
Tarquinia tunç eser üretiminin merkezi olmuştur. Etruria ve Latium’daki kral
mezarlarında Ege ve Yakın Doğu’dan gelmiş ahm, fildişi ve tunç eserler bu­
lunmuştur. Yunan etkisi Geometrik stil vazo sanatını etkilemiştir. İ.Ö. 720-
480 yılları Etıüsk sanatında Oryantalizan Dönemi olarak bilinir çünkü doğu
motifleri yerel sanatkârların eserlerinde ve Etriisk oda mezarlarında görülür.
Güneydeki Etrüsk mezarlarını büyük bir *tümülüs örterdi. Taş ve pişmiş top­
rak heykellerin ilk örnekleri de Etrüsk mezarlarından gelmiştir. Uzanan bir
karı-kocayı betimleyen pişmiş toprak lahit kapağı (İ.Ö. 575) en önemli Etrüsk
eserlerindendir. Etrüsklerin önemli katkıları arasında *bucchero seramiği, tunç
eserler ve mücevher bulunur. Eırüsk mezar sanatı ve mimarisi, değişik mezar
tipleri ve duvar resimleriyle Etrüsklerin en önemli mirasıdır.
S. Haynes, Etruscan Bronzes (1985).
M. Sprenger, TheEtruscans: Their History, Art andArchilecture (1983).

Tarıpinia, Etriisk Leoparlar Mezarında dansçılar, İ.Ö. 5. yüzyıl

123
E Yasemin Er

Etrüsklü dans eden kız, İ.Ö. 6. yüzyılın sonu

Roma,Capitoliı.m’daeskiEtrüskTapınagı (İ.Ö. 509)

Euripus
I. *Bir amphitheatron ya da *circusta vahşi hayvanların kaçmasını engel­
lemek için arena ile oturma sırası arasında yapılmış hendek. 2. Roma villasını
süsleyen yapay bir su kanalı ya da gölet.

Eurymedon (Köprüçayı)
Antik *Pisidia bölgesinde doğup Antalya Körfezi’ne dökülen bu ırmaktan
Aspendus’a kadar gidilebilirdi. İ.O. 446’da Pers donanması Euıymedon’un
ağzında Yunanlı Cimon’a yenildi (Thuk. I. 100; Plut. Cim. 12).

124
Klasik Arkeoloji Sözlüğü E

Eustylos
Antik mimaride *intercolumniunı türleri içindeki en ideal olanıdır. İki
sütun arası taban çapının 2 ’4 dir.

PYCNOSTYLE
İ
SrSTYLE f
9
EUSTYLE c
® DIASÎYLE

ARAEOSTYLE

intercolumnium

Emine
Karadeniz’in eski Yunanca adı ‘konuksever’ demektir. Yunanlıların aslın­
da ürküliç buldukları bu kıyıdaki klasik yerleşimlerin çoğunu t.Ö. 6. yüzyılda
Miletoslular kurmuştur.

125
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

Fabrika
Roma’da atölyeye verilen ad.

Falks
Orak; mızraklı bir balta. Antik literatürde adı çok geçen bu alet silah ve
orak olarak kullanılmıştır.

Farrarium
Roma’da tahıl ambarı.

Fasces
Yaklaşık 1.5 metre uzunlukta ve ortasında bir baltanın olduğu bu değnek
demetini Roma’da yargıçların refakatçıları olan lictores taşırdı. *Etrüsk kö­
kenlidir. Bkz. Lictor,

fasces

Fascia
Mimaride uzun düz bir şeride verilen ad. *lon ve *Korinth düzenlerinde
*arşitravm bulunduğu yatay şeridlere denir. *Dor düzeninde ise *arşitravı
frizden ayıran şerittir.

fascia

129
F Yasemin Er

Fastigium
Roma mimarisinde almlık demektir. Yunanca *aetos ile eş anlamdadır.

Faks
Meşale. Antik literatür ve sanatta meşale evlilik törenlerinde ve gömü
ayinlerinde taşınan önemli bir simgeydi. Roma’da güneş batımmdan hemen
sonraki zamanı belirtmek için de kullanılırdı.

Fauces
Roma evinde *atriuma giriş koridoru ve atriıun’la *perisytle arasındaki
koridor.

Femur
♦Dor *triglyphinin yivleri (glyph) arasındaki düz dikey yüz.

Fenestra
Roma evinde pencere.

Fenike
Antik çağda Lübnan Dağlan ve Akdeniz kıyısı arasında güney Suriye’den
kuzey Filistin’e kadar olan dar şeıidi kapsayan bölge. Demir Çağı’nda
ortaya çıktığı sanılan Fenike kültürü genel olarak İ.Ö. 121)0-64 yıllarına
tarihlenir. Fenike halkı denizcilikleri ve keşif gezileriyle ünlü idi. Avrupa'
nm Atlantik kıyılarına ve Afrika’ya seferler yaptılar. Haklarında arkeolojik
buluntular ve yazılı kaynaklar azdır. Bybios ve Sarepta dışında hiçbir
Fenike yerleşiminde Roma döneminden önceki tabakalar kazılmamıştır.
Fenike terimi anlamı bilinmeyen Yunanca phoinikos sözcüğünden gelir.
Fenikelilerin kökenleri ve etnik kimlikleri belli değildir. Coğrafi olarak
Fenike bölgesi Lübnan ve çevresindeki kıyı bölgesidir. Fenikeliler antik
çağda deniz ticaretiyle tanınmışlardır. Özellikle Lübnan’ın sedir
ağaçlarından yapılan kereste ve murex adlı deniz kabuğundan çıkarılan mor
boya ile ünlüydüler (Herod. 1.1). Fenike dili Batı Sami dil grubuna aittir.
Fenike alfabesinin Yunanistan'a İ.Ö. 9. yüzyılda geldiğine inanılır. Bazı
görüşlere göre bu olay İ.Ö. I i. yüzyılda gerçekleşmiştir. Fenike sanatı Ege,
*Hitit ve Mısır sanatından motifleri yansıtır. Fenikeliler altın, takı, metal
kaplar ve fildişi gibi küçük objelerin yapımında çok başarılıydılar. Özellikle
çeşitli renklerde cam şişeler yapmışlardır.
Maria E. Aubet, The Phoenidans and t he Mest (1993).
Sabatino Moscati, The Phoe>mcians (1988).
Donald B. Harden, The Phoenicians 3. baskı (1980).

130
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

Festoon
Girland.

festoon

Fibula
Tunç Devri’nden *Bizans Dönemime kadar kullanılan fibula bîr iğne
(acus) ve çengelli (kleis) bir kavisli kısımdan oluşur. Çok değişik tipleri var­
dır. Geç Tunç Devri’nde Yunanistan, kuzey İtalya ve orta Avrupa’da ilk ör­
nekleri bulunan fibula Ege’de 13. yüzyılda Minos iğnesinden gelişmiş
olabilir. Gordion’daki kazılarda 1000’den fazla fıbulae bulunmuştur.
O. W. Muscarella, Phrygiaıı Fibıılaefrom Gordion (1967).
J. Alexander, 'The history of the fibula,’ Archaeological theory and
practice, ed. D. E. Strong (London 1973) 217-30,

fibula, Bizans Dönemi, Britısh Museum

Fictiie
Roma’da pişmiş topraktan yapılan kaplara, çanak çömleğe verilen ad.
Yunanca karşılığı ‘*keraınos’tur.

Fistula
Roma’da su borusu *Vitruvius’a göre (8. 6.1-11) üç tip fistula vardır;
1) taş kanallar, 2) kurşun borular, 3) toprak borular. En çok kurşun borular
(fistulis plumbeis) kullanılırdı.

Flamen
Roma’da rahibe verilen ad.

131
F Yasemin Er

Fleuron
1. *Korinth *abacusunda her iki kenarın ortasındaki küçük çiçek. 2. Küçük
çiçek benzeri bir süs.

Focus
Roma’da her evm en kutsal yeri olan ocağın Latince adı. Taş ya da kire
mitten yapılırdı. Tunçtan yapılan ocak bezeli olurdu. Focus genelde
♦atriumda bulunurdu; bunun örnekleri *Pompeiı’de vardır.

Fons
Doğal bir kaynak ya da çeşme.

Forma urbis
Roma kentini İ.S. 203 yılında betimleyen 1:240 ölçekte bir plan. Barış
Tapınağı’nın bir duvarını bezeyen 151 meımer levha üzerine çizilmiştir.
Planın yaklaşık yüzde 10’u günümüze ulaşmıştır. Bazı bölümler sadece Rönesans
resimlerinden bilinir.
G. Carettoni, Forma Urbis Roınae (1996)

Fornaks
Antik Roma’da fitin.

Forniks
1. Antik Roma’da kemerli bir yapı. 2. Antik Roma’da zafer takının erken
bir tipi.

Fort
Askerî amaçla istihkâm ed ilmiş yer.

Fortuna
Bkz. Tanrı ve Tanrıçalar.

Forum
Roma kentinde forum kentin dinî, ticari ve siyasi yaşamının merkeziydi.
Açık bir alan, pazar yeri, resmî, hukuki ve diğer genel işler için toplantı yeri
olan forum önemli yapılarla, kolonadlarla, portikolarla çevriliydi. Forumun
çevresindeki dükkanların üstüne yapılan (İ.Ö. 338) balkonlardan
(maeniana) forumdaki gladiatör gösteriler seyredilirdi. İ.Ö. !84’te forumda
♦bazilikalar yapılmaya başlandı ve forum-bazilika kompleksi doğdu. Roma
İmparatorluk Dönemi’nde Roma kentinde şu beş forum yapılmıştır: Forum
İuliuın, Forum Augustum (İ.Ö. 2), Vespasianus’un Aedes Pacis’i (İ.S. 75), Forum
Transitorum (İ.S. 97), Fotum Traianum (İ.S. 113). Hepsinde şu özellikler bulunur;

132
Klasik Arkeoloji Sözlüğü F

kapalı, içe dönük, bağımsız mimari kimlikleri ve bulundukları fizi ki konumu


önemsemeyişlen. Bunlar imparatorların kibirli kimliklerini yansıtır. Örneğin
Forum Augustum’un arkasındaki büyük duvar hem görsel hem fiziki olarak
çevreye bir engeldi.
P. Zanker, Forum Augustum (1967).
C. Morselli and E. Toıtorici, Curia. Forum lulium, Forum Transitorum 1
(1989).

133
F Yasemin Er

Forum Romanum
Roma’da anıtsal yapılarla çevrili en eski forum; sazlık bir çukurda kurul­
muştu. Yakın tepelerinde Demir çağı mezarlıkları olan bu alandaki en eski
yapılar *Satümüs (İ.Ö. 497) ve Kastor (İ.Ö. 484) Tapınaklarıdır.

Frorum Romanum

Fossa
Roma’da bir kale duvan önündeki hendek.

Fossor
Roma’da mezar kazıcısı.

Françots Vazosu (İ.Ö. 570-560)


İ.Ö. 6. yüzyılda Atina’da yapılan en güzel vazolardan olan *siyah figürlü
bu vazonun üzerindeki frizlerde *Akhilleus’un annesi *Thetis ve babası
Peleus’un düğünü ve bu düğünde tanrıların geçidi gibi mitolojik konular
başarıyla işlenmiştir. 250 figürün yer aldığı bu vazonun üzerinde çömlekçi
Ergomitos’la ressam *Klitias’ın imzalan vardır.

134
Klasik Arkeoloji Sözlüğü F

Fret
Antik Yunan ve Roma sanatında kullanılan zikzak biçiminde birbirine
geçmiş geometrik bezeme motifi. Grek anahtan da denir. *Meander, sapak,
âşık yolu olarak da bilinir.

fret.Pompeii kaldırım deseni

Frigidarİum
I. Roma hamamında içinde havuzun bulunduğu soğuk bölüm. 2. Roma
hamamındaki *ahenumda suyla dolu en üstteki kabın adı. Bkz. Balneum.
F. K. Yegiil. Bathsand Bathing in Classical Antiquity (1992).

Frigidarİum

135
F Yasemin Er

Friz
Klasik *entablatürde *komişle *arşİtrav arasındaki yatay kısım. Ender olarak
*jon düzeninde bulunmaz. ♦Dor düzeninde *triglif ve *metoplara bölünmüştür;
♦İon, *Korinth ve *Kompozit düzenlerde sade olabilir ya da kabartmalarla
süslüdür. İon ve Kompozit düzenlerde dışbükey bir profili olabilir. *Toscan
düzeninde sadedir.

Friz parçası. Zeus Olbios Tapınağı, Diocaesareia (Olba) (İ.Ö. 3. yüzyıl).

Frontinus, Sevtus Julius


İ.Ö. 35-105 tarihleri arasında yaşamış olan Frontinus Roma kentinin su
kaynağıyla ilgili önemli bir tez yazmıştır (De Açııaeductibııs l/rbis Ronıae).
Bu eserinde su kemerleri hakkında yararlı bilgiler bulunur.

Fronton
Bir kapı ya da niş üstündeki alınlık.

Fıırnııs
Buhar hamamı.

Funus
Antik Yunanistan’da cenaze.

Fusarole
Roma’da *Dor, *İon, *Kompozit düzenlerinde göıülen *ekhinus altındaki
çoğu kez bezeli bilezik.

Fusorium
Roma yapısında su borusu.

136
137
Klasik Arkeoloji Sözlüğü G

Galatya
Bkz. Anadolu Bölgeleri.

Galea
Roma’da kullanılan miğfer ya da tolga. Önce deriden daha sonra tunç,
demir ve altından yapıHı.

galea galea

Galen, Pergamonlu (İ.S. 129-7210/216)


Ünlü doktor ve filozof Galen batıda tıp bilimini büyük ölçüde etkilemiştir.
Varlıklı bir ailenin oğlu olan (babası Pergamon’daki ünlü ’Asklepios tapına­
ğının restorasyonunda görevli bir mimardı) Galen eğitimini evde gördü. Yu­
nan edebiyatı, tarım, matematik ve geometri konularını çalıştı; profesyonel bir
hatip ve filozof olacağı sanılıyordu. Ancak tıp bilimini seçerek Mısır’da İs­
kenderiye'ye gitti ve İ.S. 157'ye kadar orada kaldı. Pergamon'a döndükten
sonra *gladyatör oyunlarının rahibi olarak atandı. Genç doktorun cerrahideki
ustalığı sayesinde birçok retiarius'un (‘ağla çarpışan gladyatörler’) hayatı
kurtuldu. İ.S. 161 ’de Roma’ya giden Galen fizyoloji ve sesin işlevi hakkında
verdiği konferanslarla halkın ilgisini çekmiş ve bu konuşmalarındaki bilimsel
deneylerde kullandığı canlı domuz ve maymunlarla ayrı bir ün sağlamıştır.
Galen’in anlattığına göre, bu görkemli gösteriler yüzünden imparator
*Marcus Aurelius onu saray doktoru olarak görevlendirdi. Galen, İ.S.
162’den imparatorun öldüğü l.S. 210 yılına kadar bu görevde kalmıştır;
Marcus Auı elius'a (İ.S. I 80'e kadar), onun oğlu ve varisi olan Commodus’a
(İ.S. 192’de öldürüldü), muhtemelen Pertinax ve Caracalla'ya hizmet etmiştir.
Galen’in Yunanca metinlerinin yaklaşık üçte ikisi günümüze sadece Arapça
tercümelerle ulaşmıştır. Galen’in çalışmaları C. G. Kühn’ün eseri Galeni
Opera Omnia’da (Leipzig 1821-1833) toplanmıştır. Yayınlanması gereken
daha çok metin bulunmaktadır ve Galen’in eserlerinin çoğu el yazması
kitaplardadır.
John Scarborough, Roman Medicine (1976).
Owsei Temkin. Galenism (1973).

Galli
Kültü İ.Ö. 3. yüzyılda *Phrygıa’dan Roma’ya gelen Tanrıça *Kybele’nin
rahiplerine verilen ad (Liv. 29. 10, 14). Başrahiplerine archigallus denirdi.

139
G Yasemin Er

Gallienus
Roma imparatoru. İ.S. 253-68.

Gaugamela
*Büyük İskender’in *Pers kralı 111. Dareios’u yenilgiye uğrattığı yer (Teli
Gomel, Irak). Büyük İskender ordusu savaşta yenilince kaçan Dareios’un pe­
şine düşmüştür.
(Diod. Sie. 17.56-61; Air.A\rtab. 3. 11-15).

Gausapa
Roma’da soğuktan korunmak İçin giyilen kalın bir yün manto.

Geç Hitit Uygarlığı (İ.Ö. 1200-650)


*Hitit İmparatorluğu’nun İ.Ö. 1200 sıralarında tahrip edilmesinden sonra
Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Suriye’de kurulan *Demir Çağı devletleri Geç
Hitit Devletleri olarak bilinir. Burada yaşayan Luvi kökenli halklar komşuları
*Asurlular tarafindan Hatti olarak bilinirlerdi. Bu devletler artık Hitit çivi ya­
zısını değil, Hititlerin anıtsal yazıtlarda kullandıkları hiyeroglif yazısını ve
Luvi dilini kullandılar-. Bazı Geç Hiti t devletleri Hitit İmparatorluk Dönemi’
nin eski merkezlerinde ve eyaletlerinde kuruldu; bazıları ise yeni yerleşimler
kurdular. Bu devletler arasında <en önemli merkez Hitit İmparatorluk Dönemi’
nden itibaren iskân edilmiş Kaırgamış'tır (Jerablus). Diğer önemli merkezler
arasında Malatya-Arslantepe (Meiid), Zincirli, Sakçegözü, Karatepe
(Azatiwataya), Teli Ahmar (Til Barsip), Teli Halaf (Guzana), Kummuh
(klasik Kommagene), Marqas (Maraş), Amuk (Hatay), Teli Ta’yinat ve
Hamatlı yer alır. Adana'mn kuzeyinde yer alan ve Halet Çambel ile Bahadır
Alkım’ın kazılar yaptığı Karatepe’de kral Asitava’nın yazlık sarayının
*orthostatlarım süsleyen kabartmalarda Hitit-Luvi hiyeroglifleri ve Fenike
dilinde yazılmış çift dilli bir yazıt bulunmuştur. *Asurlularla uzun zaman
boyunca sürekli çatışmada olan bu devletler İ.Ö. 8. yüzyılın sonlarına doğru
Asurlular tarafından tahrip edildiler ve Asıır eyaletleri oldular. Geç Hitit mi­
marlığının tipik unsurları arasında kabartmalı orthostatlar, *megaron tipinden
çok farklı olan *bit hilani tipi y.apılar, kabartmalı sütun kaideleri yer alır. Geç
Hitit sanatında yaratılan çeşitli stiller, insan, aslan ve mitolojik figürler İ.Ö.
725-700 tarihlerinde Yunan sanatını etkilemiştir. Bu etki Korinth vazo res­
samlarındaki aslan figürlerinde, *gn'fon tasvirlerinde, başlık, miğfer ve saç
tiplerinde, giysilerde, sütun altlılklan ve sütun başlıklarında belirgindir.
E. Akurgal, Anadolu Kültür Tarihi (2003).
E. Akurgal, The Birth of Greek Art (Orienı und Okzideut).
Halet Çambel, Oriens I ss. 147-149; Belleten (1948) ss. 35-36.
J. D. Hawkins, “The Neo-Hittite States in Syrîa and Anatolia” The
Cambridge Ancient History3. cıilt. ss. 372-441 (1982).

140
Klasik Arkeoloji Sözlüğü G

Geisipodes
*İon düzeninde *geisonun altındaki diş kesimi.

Geisoo
Klasik mimarlıkta saçak ^kornişi. Latince adı '*corona’dır.

Geometria
Yunanca toprak ölçüsü.

Geometrik ve Protogeometrik
Antik Yunanistan’da İ.Ö. 1. bindeki seramik ve kültürel evreleri ve zaman
sırasını açıklamada kullanılan deyim. Evreler çoğunlukla Atina bölgesindeki
gömülerde bulunan objelere göre tanımlanır. ‘Sub-Myken’ stilinden gelişmiş
Protogeometrik (İ.Ö. 1050-900) basit bir geometrik stildir. *Myken
Uygarlığı’nm yıkımından hemen sonraki yüzyıllarda yaygındır. Çarkta
yapılmış Proto-geometrik seramiğin karakteristik unsurları kabı süsleyen basit
geometrik desenlerdir, Geometrik evrede (I Ö. 900-750), bu desenler daha
özenli olmuş ve çapraz tarama ve daha detaylı diğer süslemeler konulmuştur.
Bu dönemin sonuna doğru nadir kaplarda süsleme şeritlerinde stilize
hayvanlar kullanılmaya başlanmıştır. Geometrik dönemin son kısmını oluştu­
ran Geç Geometrik’te (İ.Ö. 750-700) anlatım sanatını da kapsayan çok daha
kompleks sahneleri gösteren güzel bir dizi kap -özellikle büyük ölü külü
kaplan- üretilmeye başlanmıştım Stil hala geometrik ve şematik olmasına
rağmen -vücutlar çoğu kez üçgenlerle belirtiliyordu- bu sanat Arkaik-Klasik
figürlü sanatın öncülüdür.
A. M. Snogdrass, The Dark Age of Greece (Edinburgh 1971).
N. Coldstream, Geometric Greece (London 1977).

Protogeometrik kap

141
G Yasemin Er

Gibbon, Edvvard
(1737-94) Ingiliz tarihçisi ve siyaset adamı; yazdığı kitabı Roma İmpara­
torluğu'nun Gerileyişi ve Çöküş Tarihi (1776, 1788) halen Roma tarihindeki
en önemli eserlerdendir.

Gigantiar
Korkunç göıünümlü ve çok güçlü efsanevi bir devler ırkı. Onları çok
cesur savaşçılar olarak anlatan *Hesiodos’a göre Uranos ve Gaia’nın toprağa
akan kanından doğmuşlardır (Theog. 18.5). *Homeros ise onlan vahşi bir ırk
olarak tarif eder (Od. 7.59). Tanrılar ve Gigantiar savaşı Arkaik dönem
destanlarında ve birçok geç dönem yazarları tarafından işlenen bir konu
olmuştur (Apollodorus 1.6.1). Çok popüler bir efsane olan Gigantomakhia,
yani devlerin savaşı, bugün Berlin Müzesi’nde olan Pergamon *Zeus
Sunağı’nda işlenmiştir. Gigantiar sanatta önce savaşçı ya da vahşi adamlar,
daha sonra ise yılan bacaklı canavarlar olarak betimlenmişlerdir.
F. Vian, La Guerre des Geants (1952).

Girland
Çiçek, meyve ve yapraklardan oluşan ve iki uçlarından asılmış, çelenge
benzeyen bu bezeme Yunan ve Roma sanat ve mimarisinde en çok kullanılan
motiflerdendir. Bkz. Festoon.

Giyoş Bezeği
İki bandm birbirine geçerek dolandığı kıvrımlı şerit biçimindeki bir
bezeme. Kaplarda, örneğin *oinochoelerde, boyun bezeği olarak
kullanılmıştır.

Gîyoş bezeği

142
Klasik Arkeoloji Sözlüğü G

Gladyatör
Roma Dönemi’nde halkı eğlendirmek için kıhçlanyla (gladius) birbiriyle
ölümüne çarpışan dövüşçülere verilen ad. İlk kez ♦Etrûsklerin ölü savaşçıla­
rının cenazelerinde yapılan gladyatör dövüşleri, Roma’da İ.Ö. 264’te başla­
mış ve Roma İmparatorluk Dönemi'nde ise Anadolu’da yaygınlaşmıştır.
Gladyatörler savaş tutsağı, köle ya da özgür, gönüllü kişilerden oluşurdu.
Gladyatörler aslan, kaplan, ayı gibi vahşi hayvanlarla da mücadele ederlerdi.
♦Ludi denen okullarda kalırlar ve lanistae tarafından eğitilirlerdi. *1.
Constantinus İ.S. 325’te gladyatör dövüşlerini yasakladı.
T. Wiedennann, Emperors and Gladialors (1992).

gladyatör

Glykon
İ.S. 3. yüzyılda çalışmış Atinalı heykeltıraş. *Caracalla Hamamlan’nda
yer alan Famese Herkülesj’nde imzası vardır. Bu heykel ♦Lysippos’un geç 4.
yüzyıl heykel tipinin bir çeşididir.

Glyph
Mimaride oyulmuş bir yiv. *Dor frizinde *metoplan çevreleyen üç glyphe
trigiyph denir.

Glyptothek
Heykel sergisi için bir yapı.

143
G Yasemin Er

Gorgon
Yunan mitolojisinde Gorgonlar Stheno, Euryale ve *Medlusa adlı üç
korkunç kız kardeştir. Bunlardan sadece Medusa ölümlüdür ve onu da
Peıseus Athene'nin yardımıyla öldürmüştür (Apollod. 2. 4. 1-2; Hes. Theog.
270-282; Ovid Met. 4.604-605). Medusa yılan saçlı ve bazen kanatlı betimle­
nir. Bakışlarının insanı taşa çevirdiğine inanılırdı. Bu yüzden gorgon motifi
kötülükleri önlemek için kullanılmıştır. Bkz. Medusa.

Gorgon

Gorgerin
Bir Roma Dor başlığmın üstünde *astragal ile *anulet arasındaki küçük
friz.

Grachvvil
İsviçre’de Beni yakınında GrachwiH’deki Hailstatt tümülüs grubundan
biri. 19. yüzyılda kazılan bu mezarda diğer tunç obje ve seramiklerin dışında,
İ.Ö. 570 tarihli olağanüstü bir Yunan tunç ‘*hydria’ bulunmuştur. Şimdi Bem
Tarih Müzesi'nde bulunan bu kapta Yakın Doğu’dan alınmış bir ikon olan
‘Hayvanlar Sahibesi’, başında kartalla yabani tavşanları sıktın aslanlarla
çevrili olarak detaylı betimlennıiştir. Bu eser İ.Ö. bin yılının ortasında
Hailstatt kabileleriyle Akdeniz uygarlıkları arasında gelişen ticaretin kanıtıdır.
K Zimınermann, *Grachwil’, Tresors des princes celte.% ed. J.-P. Mohen
et. al., exh. Cat. (Paris 1987) 244-6.

Gradiometre
Manyetik yüzey araştırmalarında kullanılan bu jeofizik alet manyetik bir
alandaki eğimin derecesini ölçer ve derinde gömülü olmayan yapılan bulur.

Granarium
Roma’da tahıl amban.

144
Klasik Arkeoloji Sözlüğü G

Graphium
Şekli ve boyuttan bir kalemi andıran ve balmumu tabletlere yazmak için
kullanılan madenden yapılmış alet. Stylus olarak da bilinir,

Gratianus, Flavius
Roma imparatoru. İ.S. 367-383.

Griffon
Kartal başlı, kartal kanatlı ve aslan vücutlu bir mitolojik yaratık.

GrifTon, antefix

145
Yasemin Er

Grotto
Mağara.

Gutta
♦Dor Düzeni’nde *arşitravda *regula ve ’mutulusun alt yüzünde damlaya
benzeyen çtkmtılar. Mutulus altında 18 tane bulunur ve regulus altında ise 6
tane vardır. Roma Dor Düzeni’nde guttae sayısı değişir. Gutta’ya bazen
gözyaşı anlamındaki *lachrymae ve bazen çan anlamındaki *campanulae
denir.

guttae

Guttus
Dar bir ağzı ve boynu olan ve içine sıvımn damla damla akıtıldığı tek
kulplu kap. Özellikle adaklarda ve banyo yağlarım koymak için kullamltrdt.

Güneş Saati
Bkz. Horologium.

Gyges, Lydia Kralı (e. İ.Ö. 680-645)


Mennnadlar Hanedanlığı’nın kurucusu (Herod. I. 8-14). Yunanca ‘tiran’
sözcüğü ilk kez Gyges için kullanılmıştır. Paktolus’tala alttnı kullanmayı baş­
lattı. *Kimtner istilasında öldü. Antik Çağ’da ünlü olan gömütü Bin Tepe’
deki’ kralların tümülüs mezarlığında bulunmuştur. Yerine oğlu Ardys geçti.
G. M. A. Hanfinann, Sardisfrom Prehistoric to Roman Times (1983) chs. 4-5.
A. Andrevvs, GreekTyranls (1956).

146
Klasik Arkeoloji Sözlüğü G

Gymn.nsion
Kumluşu İ.Ö, 6. yüzyıla teırihlenen antik Yunanistan’da spor ve eğitini
merkezi. Tipik planı açık dikdörtgen bir alanın çevresinde bir dizi portikler ve
odalar olup, çoğu kez bir *kolonadla çevriliydi. *Palaestra olarak da bilinir.
♦Vitruvius eserinde gynmasiorıdan söz etmemiştir; bunun yerine palaestıa
sözcüğünü kullanmıştır. Anadolu'daki önemli örnekler arasında şunlar
buluntu-: Assos Gymnasionu (İ..Ö. 2. yüzyıl Ephesus Liman Gymnasionu ve
Hamamı (İ.S. 81-96), Ephesos Tiyatro Gymnasionu (İ.S. 2. yüzyıl), Sardes
Hamamı ve Gymnasionu (İ.S. 3. yüzyıl başı), Ephesos Doğu Gymnasionu
(İ.S. 193-211). Miletos (İ.Ö. 2. yüzyıl). Priene Aşağı Gymnasion (İ.Ö. 2.
yüzyıl). Pergamon Gymnasionu (en geç İ.Ö. 3. yüzyıl). Bunlardan Pergamon
gymnasionu üç ayn terastan ohışurdu. Alt teras çocuklara, orta teras
delikanlılara, üst kısım ise erişkinlere ayrılmıştı ve aynı zamanda törenler için
de kullanılırdı.
J. Delomıe, Gymnasion (196ü).

Gynaikonitis
Antik Yunan evlerinde bir ya da daha çok odadan oluşan kadınlar bölümü.

147
Klas ik Arkeoloji Sözlüğü fi

Hades
Bkz. Tann ve Tannçalar.

Ha d ra Vazoları
*Helienistik Devir’de ölü külleri koymak amacıyla yapılmış hydria tipi bu
vazolar İskenderiye yakınındaki Hadra nekropolünde bulunmuştur. Bazı ör­
neklerde vazonun üstünde ölünün adı ve ölüm tarihi vardır. Hadra vazoları
Yunanistan’a ve Güney Rusya’ya ithal edilmiştir.
D. C. Kuıtz and J. Boardman, Greek Burial Cııstoms (New York 1970),

Hadrianus (Publius Aeiius Hadrianus)


Sanatsever, barışçı ve Hellenizm hayranı Roma imparatoru Hadrianus
(İ.S. 117-138) zamanında, Roma dünyası en görkemli devirlerinden birini ya­
şamıştır. Özellikle Roma’mn Doğu eyaletlerinde izlediği politikasıyla barışı
teşvik eden ve Heîlenizmi canlandırmak için çaba saıfeden Hadrianus. bu
eyaletlere birçok geziler yapmıştır. Anadolu’ya İ.S. 124 ve 129 yıllarında ge­
len Hadrianus’un ziyaret ettiği yerler arasında *Lykia. *Pamphylia, *Karia,
♦Kilikya, *Mysia, *Phıygia, *Lykaonia ve *Kapadokya bulunur. Bu geziler
sırasında ‘Hadrianopolis’ (Hadrian'ın kenti) adlı kentler kurulmuş ve birçok
kent adını imparatorun onuruna değiştirmiştir. Örneğin Kilikya’da yedi kent
Hadrian’ıD izniyle imparatorun adını almıştır. İmparator tarafından kurulduğu
kesin olarak bilinen üç kent *Mysia eyaletindedir: lladriani, Hadriania ve
Hadrianutherae. Anadolu’da Hadrianus’un uğradığı yerlerde kendisine adan­
mış tapınakları da içeren birçok görkemli mimari eser yapılmıştır. Örnek ola­
rak Ephesos’ta ve Kyzikos’ta Hadrianus tapınakları, Attalia’da Hadrianus
Kapısı, Perge’de Plankia Magna Takı verilebilir. Bu yapılar Hadrianus Dö-
nemi’nin görkemini ve mimarı bezeme stilini yansıtır. Hellenizm kültürünün
kuvvetli etkisi altında kalan Hadrianus zamanında imparator kültü de yaygın
bir şekilde devam etmiştir. Kendini *Zeus Olympios’la özdeşleştiren
Hadrianus’a bu unvanıyla Anadolu’da on üç heykel adanmıştır. *Augustus ve
♦Claudius’un politikasını izleyerek Roma kolonileri de kuran Hadrianus,
Lykaoru'a eyaletindeki Iconium’u (Konya) bir koloni yapmıştır. Hadrianus
döneminde Roma’da yapılan *Pantheon. Venüs ve Roma Tapınağı ve
Hadrianus Mausoleunrıı kentin en görkemli yapıları arasındadır. Hadrianus
ölümünden sonra yerine geçmek üzer e *Antoninus Pius’u seçmiştir (Harita 2).
R. Birley, Hadrian (London 1997).
Historia Augusto “Hadrian’’.
H. M. Jones, The Ciıies of the Eastern Roman Provinces (2n,t ed. 1971).

Hadrianus Duvarı
Roma sınır yapılarının en ünlüsü olan bu duvar *Hadrianus devrinde İ.S.
122-127 yılları arasında Roma eyaleti Britannia’yı kuzey kavimlerinin saldı­
rılarından korunmak için yapılmıştır. Roma İmparatorluğu’nun kuzey sınırını
oluşturan duvara imparator *Septimus Severus zamanında eklemeler yapılmış-

151
H Yasemin Er

ör. 120 km. uzunlukta. 2.5-3 m. genişlikte ve 4 m. yükseklikte olan duvarda, her
1.5 m. aralıklı küçük kuleler bulunur.
M. Daniels (ed.) 1 C. Bince, Handbook to t he Roman Wall 13. baskı (1978).
C. E. Stevens, The Bırilding ofîladrian's Wali (Kendal 1996),

Hadrianus Villası
İmparator *Hadrianus’un İ.S. 125-134 yılları arasında Roma yakınındaki
Tiuoli’de yaptırdığı bu villa on sekiz kilometrelik bir alanda çeşitli yapıları
içeren çok geniş bir kompleksten oluşur. Bu yapılar arasında kütüphaneler, ti­
yatrolar, hamamlar, heykel bahçeleri Ve ziyafet odaları bulunur. Hadrianus
Villası’ndaki eserler Roma İmparatorluğu mimarisinin ve sanatının en güzel
örneklerini temsil eder. Villanın önemli bir bölümü ayakta kalmıştır.
H. Kohler. Hadrian ıındseine Villa bei Tiroit (1950).
M. T. Boatwright, Hadrian and ihe City ofRome (1987),

Hagesatıdros
t.Ö. 50 ile İ.S. 25 yıllan arasında çalışan Rodoslu heykeltıraş Hagesandros,
meslektaştan *Athanadorus ve *Polydorus’la birlikte *Hellenistik Dönem’in
en ünlü eserlerinden *Laokoon heykelinin yaratıcısı olarak bilinir. Roma’da
1516 yılında bulunan bu eserde *Troiah rahip Laokoon ve iki oğlu,
♦Apollon’un gönderdiği yılanlar tarafından boğularak, ölümle pençeleşirken
betimlenmiştir. Bu üç heykeltıraşın diğer eserleri Laokoon gibi heykel grupla-
nndan oluşur ve konulan *Odysseia destamnın kahramanı *Odysseus* un
maceralarıdır. Örneğin, kolosal bir gıubun konusu Odysseus’un *Polyphem’i
(Tek Göz) kör edişidir. Daha sonra üç heykeltıraşın orijinal eserler yapmak
yerine *Hellenistik barok kompozisyonları kopyaladıkları ortaya çıkmıştır.
Bkz. Laokoon.
G. E. Lessing, Lakootı (1766).
F. Stewart, GreekSculpıttre (1990) ş.96 vd., s.309 vd., lev. 732 vd.

Hagia Sophia (Ayasofya)


Bizans mimarisinin en görkemli anıtlanndan olan bu katedral Doğu Roma
İmparatorluğu’nun başkenti Konstantinopolis’te (İstanbul) Bizans imparatoru
II. Constantius tarafından kentin merkezî caddesi olan Mese’de Büyük Saray
ve *Hippodrom’un yanında yaptınlmış ve İ.S. 36O’t.a törenle açılmıştır. ‘Bü­
yük Kulise’ (Megate Ekklesia) olarak bilinen yapı İ.S. 404’te geçirdiği yan­
gından sonra II. Theodosios tarafından imar edilmiştir. Hagia Sophia adına
kaynaklarda ilk kez 430’da rastlanır. 1. İustinianus zamanında İ.S. 532 yılında
îsidoros denetiminde inşasına başlanmış ve yapı İ.S. 537’de törenle açılmıştır.
Yazar Procopius yapının inşasını ve mimarların karşılaştıkları zorlukları anla­
tır (De aedificiis, 1.1.21-78). 1. İustinianus dönemi yapısının büyük bir bölü­
mü ayakta kalmıştır. Planı kareye yakın olan (78 x 72 m) bazilikanın 32 nı
çapındaki ve yerden 56 m yükseklikteki kubbesini *pandantifler taşır. Kubbe­
nin her iki ucunda yarım kubbeler vardır. Bazilika sütun sıralarıyla üç geçide

152
Klarik Arkeoloji Söz/üğfi H

ayrılmıştır; yan geçitler ve *nartheksin üstünde galeriler vardır. Yapının İ.S.


558’de çöken orijinal kubbesi Genç Isidoros tarafından ilkinden 7 m daha
yüksek yapılmış ve bazilika 562’de tekrar takdis edilmiştir. Hagia Sophia’da
ayinle ilgili mintan unsurların arasında üstünde ciborium olan bir altın altar,
on iki sütunlu bir mihrap perdesi ve buna kapalı b*ır geçitle (solea) bağlanan
yüksek bir ambo bulunur. Bu unsurların çoğunda ve apsis’teki synthronon
oturma sıralarının en üsl tekinde gümüş kaplamalar vardı. Hagia Sophia çevre­
sindeki yapılar şunlardır: batıda sütunlu bir *atrium; kuzeyde bir vaftiz yeti;
kuzeydoğuda bir skeuophylakion; güneyde İ.S. 567-77’de yapılan bir saray.
İmparatorluk törenlerinde önemli bir rol oynamış olan Hagia Sophia’nın gü­
neydoğu köşesindeki bir geçit yapıyı Büyük Saray’a bağlardı. Yapıda impara­
tora tahsis edilmiş iki oda (metatoria) bulunurdu. Duvarların mermer ve opus
sectile bezemeleri iyi korunmuştur, i. İustinianus dönemi mozaik bezemeleri­
nin çoğu »nartheksin kemerlerinde ve kenar koridorlarda görülür.
İkonakıncıhktan sonra yapılan figürlü mozaiklerin bir kısmı korunmuştur.
1989’da bulunan doğu kemerindeki mozaiklerin konulan arasında John V
Palaiologos, Meryem ve Vaftizci Yahya vardır. İ453’te bir camiye çevrilen
yapı birçok tamirattan geçmiştir.
R. Ma'mstone, Hagia Soph ’ıa: Architecture, Structure and Liturgy ofJ vslinian 's
Great Church (1988).
R. L. Van Nice, St. Sophia in İstanbul: An Architectural Survey (1965-86).
The Ozfbrd Dictionary ofByzantıum (1991) s. 892-895.
Suphim

153
H Yasemin Er

Hagiasterinm
Vaftiz kuması.

Hagı'oscope
Bir kilise duvarındaki küçük bir pencere ya da açıklık; buradan altar gö­
rünebilir.

Halmos
İçme kabı olarak kullanılan yuvarlak şekilli bu kap bir taban üstünde durur.

Halteres
Yunan atletlerinin uzun atlamada kullandığı taş veya demirden yapılan,
ağırlığı 1.4-2.3 kilo arasında değişen ağırlıklar.

Halys (Kızılırmak)
Antik devirde adı 'tuzlu akarsu' anlamına gelen Halys yaklaşık 1.355 km.
uzunluğundadır ve Anadolu’nun en uzun ırmağıdır. Halys’in Antik Çağ’da
önemi Anadolu’yu iki ayrı bölgeye ayıran bir sınır olarak görülmesidir.
*Herodotos’a göre Halys, Anadolu’nun ortasından güneyden kuzeye düz bir
çizgi olarak akar ve doğu-batı yollarının sınırını oluştuıurdu. *Lydia kralı
*Kroisos zamanında Halys, Lydia ve *Pers krallıkları arasındaki sınırdı.
’Delphi'deki ünlü *Apollon kehaneti Kroisos’a Halys’i geçmesiyle büyük bir
kral lığın çökeceğini bildinnce kral Persleri yeneceğini sanmış, oysa savaşın
sonunda kendi krallığını kaybetmiştir (Herod. 1.53, 75, 84). Antik kaynak­
larda Halys hakkında yanlış bilgiler verilmiştir. Örneğin Strabon Halys’in
adını bölgedeki luz kaynaklarından aldığını yazar (Strabon 546, 561). Plinius
ise ırmağın Toros dağlarından çıkıp, güneyden kuzeye doğru aktığını belirtir
(Plin. 7W6.2).

Hama
Yunan ve Roma devrinde çeşitli amaçlar için kullanılan bir kovaya verilen ad.

Haphe
Yunanca ‘sıkı tutma' anlamına gelen haphe antik devirde güreşçilerin
yağlandıktan sonra birbirlerini daha iyi tutmaları için üstlerine serptikleri sarı
kuma verilen addır.

Harmamaksa
Yunanca ‘dört tekerlekli araba’ anlamına gelen harmamaksa yolcu taşı­
mak için kullanılan, dört atın çektiği, üstü kapalı, pencereleri örtülü ve göz
ahcı süslemeleri olan lüks bir araçtır (Diod. Sic. xvii.35). Roma’da carpenium
olarak bilinen harmamaksa Pers, Heilenîstfk ve Roma dönemlerinde özellikle
resmî törenlerde kullanılmıştır (Herod. 7.83, 9.76; Ksen. Çwt>p.3.l). *Büyük

154
Klasik Arkeofo ii Sözlüğü H

Iskcnder’in naaşım Babil’cfen *Alexandreia’ya altın, gümüş ve fildişiyle süslü


görkemli bir hannamaksa taşımıştır.
D. Kurtz and Boardman, Oreek. Burial Customs s. 304. fıg. 11,76.

Harpiler
Yunanca adlan ‘kapıp kaçsınlar' anlamına gelen bu üç yaratık Yunan mi­
tolojisinde fırtınaların ürkünç gücünü simgeler. Yaşlı kadın yüzlü, akbaba vü­
cutlu, iri pençeli ve kanatlı kadınlar olarak bilinen Harpilere ilk kez
‘Homeros destanlarında rastlanır. (İl, 16.149-5; Ody, 1.241, 14.371). Adları
sırasıyla Podarge/Aello ‘bora’, Okypete ‘hızlı uçan’ ve Celeno/Kelaino ‘fırtı­
na yeli’ anlamına gelir. Ecel melekleri olarak da bilinen Harpiler ölülerin ruh­
larım alıp ‘Hades’e götürürlerdi. Hristiyan devri ikonografisinde ise şeytanı
simgelerler. Haıpiler’i betimleyen en ünlü eser Lykia’da Ksaııthos’ tâki İ.Ö.
480-470’e tarihlenen Harpiler Mezar Anıtı'dır. Şimdi British Museum’da
olan dört yanı kabartmalarla süslü bu mezarda Harpiler ya da kendilerine çok
benzeyen ‘Sirenler Pandareııs’un kızlarını ölüme taşırken betimlenmişim
Hesiod. Theog. 267.
J. Zahle, Ha-pyie MonumentetiKanthos (Kobenhaun 1975).

Hasta
Yunan ve Roma ordularında askerler taraf ından elle fırlatmak ya da hamle
yapmak için kullanılan bu mızrağın adına Roma’da 'falartka' denir. Hasta sa­
vaşta döıt çeşit kullanılmıştır: 1) Kargı olarak öne doğru hamle yapılır.
‘İliada’da ‘Akhilleus ‘Hektor’u mızrağıyla böyle öldürmüştür (İl, 22.326); 2)
Elle atılır. ‘Homeros destanlarında savaşçılar iki mızrak taşır; düşmana yak­
laşınca birini ya da ikisini atarlar sonra kılıcını çekerler. (İl, 3.18,340; 10.76,
12.298). Roma’da 'hasta atneMata’ adı verilen ve fırlatmak için kulla nılan
bu tip mızrağın ortasında elle tutmak için deri bir ilmek bulunur (Ksen. vfiıab.
4.228, Virg, Ae>ı. 9.665; Ovid, Metam. 12.321); 3) Mancınıktan atılır
(tonnerılıım). 4) Bir Romalının hayatını kurtaran askerlere ‘hasta pııra' adlı
mızrak verilirdi (Vir, Aen. 6.760). Roma’daki açık artumalarda bir mızrak di­
kilir ve bu nedenle açık artınmaya ‘hasta1, artırmanın yapıldığı odaya da
'hastariuıtı ‘ denirdi.

hasta

155
H Yasemin Er

Hastariunı
Roma’da genel açık artımnıah satışın yapıldığı ve hasla adlı mızrak ile
sembolize edilen odaya verilen addır.

Hatra (al-Hadr)
Musul’un 88 km. güneyinde, Dicle ırmağının sağ yakasmda olan Hatra,
İ.S. 1.-2. yüzyıllarda önemli bir *Part kentidir. Hatra’nın tarihî önemi Greko
Romen ile İran uygarlıklarının arasındaki stratejik konumundan kaynaklanır.
Hatra sanatı ve mimarisinde her ikisinin de önemi vardır. *Büyük İskender’in
seferleri sonunda Yunan ve Doğu unsurlarının birleşimiyle oluşan karma sa­
natın en güzel örneklerinden olan Hatra heykel sanatı Yunan, İran ve Roma
İmparatorluk devri etkilerini yansıtır. Kentteki en önemli yapı olan ve İ.S. 2.
yüzyılda yapıldığı sanılan Güneş Tapınağı ve temenosu, 156,800 m karelik
planıyla antik dünyanın en büyük tapınak komplekslerindendir. Tapınağın
olağanüstü genişlikteki *temenc>su Doğu etkisi gösterirken. *İon ve *Korinth
başlıklarının kullanıldığı Hellenistik stildeki *peripteral tapınak Greko-
Romen etkisini yansıtır. Yapıdaki boğa ve aslan süslü *frizler *Akamenid et­
kisi gösterir. Roma İmparatorluk devrinde Traianus ve Septimius Severus
kenti ele geçirmek istemişlerse de başarılı olamamışlardır. Hatra I. Shapur
zamanında *Sasanilerin idaresine geçmiş, İ.S. 363’te kent terk edilmiştir.
W. Ball, Rorne in the East (London 2000).
H. Ingholt, Parthian Sculpturefivm Hatra (1954).

Hatıra, Güneş Tapmağı

156
Klasik Arkeoloji Sözlüğü H

Hekabe
Troia kralı *Priamos'un karısı, *Phrygia kralı Dymas'ın kızı, Priamos’un
elli oğlundan on dokuzunun (*Hektor ve Paris dâhil) annesidir (//, 16.7.18).
Oğlu *Paris, Menelaos’un hanımı *Helen’i kaçırıp, Troia Savaşı'nın başlama­
sına neden olmuştur. Hekabe Troia Savaşı’ndan sonra *Odysseos tarafından
köle alınmıştır. Efsaneye göre Hekabe mola verdikleri Trakya’da bir köpeğe
dönüşür ve Abdera ile Dardanos arasındaki Kynos Sema (Köpek Anıtı) adlı
yerde gömülür. *Hekate’nin köpeklerinden biri olduğu da söylenir. Bir başka
efsaneye göre *Apolloıı Hekabe’yi *Lykia’ya göndermiştir (Paus. 10.12.5;
10.27.2). Latince adı Hecuba’dır.
Euripides Hecuba.

Hekataios
İ.Ö. 6. yüzyılda yaşamış Miletoslu Hekataeus Yunan tarihçiliğinin teme­
lini atan ilk *îonialıdır. Hekataeus gezilerini ve araştırmalarını iki büyük ki­
tapta toplamıştır; İlk eseri Periegesis (Dünya Çevresinde Yolculuk) adlı düz­
yazı şeklinde yazdığı kitabında gezmiş olduğu Avrupa, Asya, Mısır ve Lib­
ya’da yaşayan kavimlere ve bunların âdetlerine dair bilgiler vermiştir.
‘Genealogia’ adlı ikinci eserinde ise çeşitli mitolojik bilgileri ve destanları in­
celemiştir. ♦Herodotos, Hekataios’un İ.Ö. 520 tarihinde Mısır’a ve başka ül­
kelere gittiğini anlatır (Herad. 5.36, 124-6). Hekataios’un gezilerinden yazdı­
ğı izlenimlerin Herodotus’u etkilemiş olduğu sanılır.
L. Pearson, Earty lonian Hisiorians (1939).
R. Drews, The Greek Accounts ofEastern Hisiory (1973).

Hekate
Bkz, Tanrı veTannçalar.

Hekatomboia
Antik devirde bir tanrı kültü için tapmakta yüz hayvanın adak edildiği tö­
renlere verilen addır. Kurbanlık hayvanların sayısının yüz olması gerekmese
de miktarın çok olması önemlidir. Bu tip adaklara Anadolu’da çok rastlan­
maz. Ancak Galatia'da Roma döneminde imparator kültünün tipik bir unsuru
olarak çok yaygındır. Hekatomb adaklannm özellikle Kelt paralelleri vardır.
Klaros’taki ♦Apollon kutsal merkezindeki kurban alanında bulunan yüzün
üzerindeki halkalı bloklar bu tip kurban törenleri için düzenlenmiştir.
J. De La Geniere, “Klaros’taki Apollon Kutsal Merkezi,” 14. Kazı So­
nuçlan Toplantısı II (1993) s. 37-45.
S. Mitchell,4naro//o 1-11(1993) 1, 109-110.

157
H Yasemin Er

Hckatomııidler
İ.Ö. 4. yüzyılda *Karia’yı satrap ve kral olarak yöneten bu hanedan adını
kurucusu *Hekatomnos’tan (İ.Ö. 392-377) alır. Hekatomnos’un ölümünden son­
ra beş çocuğu sırayla idareyi ele geçirmiştir. Kardeş evliliği Hekatomnidlerde bir
gelenek haline gelmiştir. İlk başa geçen en büyük oğlu »Maussollos (İ.Ö. 377-
353) kız kardeşi »Artemisıa (İ.Ö. 377-351) ile evlenerek Karia’yı onunla bir­
likte yönetmiştir. Maussollos’un 353 tarihinde ölümüyle *Artemisia yöne­
timini iki yıl daha sürdürmüştür. Artemisia'mn 35 J 'de ölümüyle İdrieus (İ.Ö.
351-344) ktz kardeşi *Ada ile e vlenip yönetimi onunla beraber sürdürmüştür.
İdrieus’un İ.Ö. 344’te ölümüyle başta kalan Ada 34l’de küçük kardeşi
Pixodaros tarafından devrilince,, Alinda’ya sürgüne gitmiştir ama İ.Ö. 334’te
Karia’yı ele geçiren *Büyük İskender’in desteği'yle yine başa geçmiştir.
S. Hotnblower, Mausolıts (Oxford 1982) 34-52.
S. Ruzicka, Politics ofo Persian Dynasty. The Hecatomnids in the Fourth
Century B.C. (Oklahoma 1992) 15-56.

Hekatomnos
Milash Hyssaldomos’un oğlu Hekatomnos (İ.Ö. 377-355) *Karia’yı uzun sü­
re yöneten *Hekatomnid hanedanının kurucusudur. *Pers kıalı III. Artakserkses
zamanında Hekatomnos Pers eyaleti Karia’nın satrapı ve krah olmuştur
(Strabon, 14.2.17). İ.Ö. 390’da Kıbrıs’taki Pers donanmasının başında olan
Hekatomnos'un adına Karia’daki Labraunda ve Sinuri antik kentlerinde ada­
dığı yapılarda rastlanır. Ölümünden sonra çocukları kardeş evlilikleri ya­
parak. Karia’yı despot ve satrap olarak yönetmişlerdir.
S. Homblower. Mausolııs (Oxf'ord 1982) chs. 2, i 1.
S. Ruzicka, Politics of a Persian Dynasty. The Hecatomııids i n the Fourth
Cennıry B.C. (Oklahoma 1992) 11, 13.

Hekatompedon
Antik mimaride *cella uzunluğu yüz ayak olan bir tapınağa verilen ad;
uzunluğu ya da genişliği yüz ayak olan bir yapı. İlk Hekatompedon tapınağı
İ.Ö. 8. yüzyılın ilk yansında Samos’ta yapılan uzunluğu yüiZ genişliği ise
yinni ayak olan *Hera Tapınağı’dır (32,85 x 6,5m). *Olympos’ta İ.Ö. 7. yüz­
yılda yapılan Hera Tapınağfmn cella’sı yüz ayaktır. *Parthenon’da yüz ayak
genişliğinde olan Athena Tapınağı ‘Hekatompedon’ olarak bilinir. Karia’da
Ktran Gölü kalıntılarında Hekatompedon boyutlarında bir tapınak bulunmuş­
tur.
A. T. Saner ve Z. Koban ‘‘Kıran Gölü 1998,” 17. Araştırma Sonuçlan
Toplanltst U (Ankara 2000) s. 284-294.B.C.

Hekatonstylon
Yüz sütunlu bir yapı.

Heksagonal
Altı köşeli.

158
Klasik Arkeoloji Sösliiğü H

Heksametron
Homeros destanlarında kullanılan altı dizeli vezin.

Heksastylos
On cephesinde altı sütun olan bir tapınak (Vitr. De ardı. 4. 3),

Heksastylos, Theseioıı Tapınağı. Atina (İ.Ö. 449-444)

Hekte ya da Hektaeus
Yunan ölçü sisteminde bir ölçü ya da ünitenin altıda biri anlamında kulla­
nılır. Örneğin bir Atina gümüş *drahmasımn altıda birine *obol denir; ahi
obol bir drahmaya eşittir. Roma’da hektenin karşılığı modius idi. Değeri bi­
linmeyen sikkelere de bu ad verilirdi, onlar diğer değer birimlerinin altıda bi­
riydiler.

Hektor
*Homeros’un *İ!iada destanında anlatılan *Akhalarla *Troyalılar arasın­
daki savaşta kentim’ savunurken ölen Troia’lı prens Hektor, İliada destanının en
erdemli kahramanıdır. Troia kralı *Priamos ile *Hekabe’nin oğlu, *Andromake’
nin beyi ve Astyanaks’m babasıdır. Akhaların kahramanı *AkhilIeus ile
Hektor arasındaki korkunç çaıpişma Hektor’un ölümüyle sonuçlanır.
Akhilleus, Hektor’un ölüsünü arabasına bağlayıp, 9 gün kentin çevresinde ai­
lesinin gözleri önünde sürükler. Onuncu gün Akhilleus’un Hektor’un ölüsünü
babası Priamos’a vermeyi kabul etmesiyle İliada sona erer (fi, 3.38; 6.394;
22.337 vd.; 24.189). Sanat eserlerinde Hektor savaşa giderken, çaıpı-şırken ve
Akhilleus tarafindan öldürülürken betimlenmiştir. Tarsus’ta bulunan görkemli
bir lahdin kabartmalarında Akhilleus ile Priam. Hektor ile Patroklus vardır
(İ.S. 3. yüzyıl).
Erhat, Mitoloji, s. 158-164.

159
Z/ Yasemin Er

Helena
Yunan mitolojisinin en güzel kadını olan Helena, *Zeus ve Leda'nın kızı
ve Sparta kralı Menelaos’un eşidir. Üç tanrıçanın (*Hera, *Aphrodite ve
*Artemis) güzellik yarışmasında yargıç olan *Paris, *Aphrodite’yi en güzel
seçince tanrıça ödül olarak ona Helena’yı vermiştir. Helena’yı *Troia’ya kaçıran
Paris’in bo davranışı Tıoia Savaşı’na neden olmuştur. *Akhalar kralları
Menelaos’un öcünü almak İçin Trota’ya gelmişlerdir. İliada, Troia Savaşı’nın
onuncu yılında başlar; o zaman Helena on yıldır Paris'in hanımıdır. *İliada’da
Helena’nın tanrıçaları andıran güzelliğinden bahsedilir. Troia Savaşı’ndan
sonra Helena Menelaos’un eline geçmiş ve Spaıia’ya dönmüştür. Hennione
adlı bir kızı olmuştur.
Erhat, Mitoloji, 164-67.
M. L. West, fmtnortal Helen (1975).

Helepolis
Antik devirde kuşatmalarda kale kapılarını kırmak ve duvarları yıkmak
için kullanılan bu tekerlekli kuleler en önemli savaş araçlarındandır. İlk kez
*He!lenistİk Devir’de *Makedonya kralı Demetrios Poliorketes’in Salamis’te
kullandığı bu kule, dört tekerli, 9 katlı olup iki yüz asker taşırdı. İ.Ö. 306'da
Demetrius’un Rodos kuşatmasında kullandığı helepolis ise piramidal şekildey­
di. Bu tip kuleler Roma Dönemi’nde de kullanılmıştır (Vitr. De arch. 10.16.4).

Heiiakon
Güneş terası.

Helîdon
Lykia ’nın doğu kıyıları önündeki adalar (Beşadalar).

Helikore (İznik)
Antik Devir‘de*Nikaiao!arakbilinen İznik kentinin en eski adıdır.

Heliks
Kıvnm ya da helezonlu motif anlamına gelen heliks, antik mimaride
*Korinth sütun başlığının *abakusu altındaki *caulicustan çıkan küçük kıvrı­
ma verilen addır. *Vitruvius bu terimi Korinth başlığının sadece iç kıvrımları
için kullanır; dıştaki kıvrımlara 'volutae' adını verir (Vitruv. 4.12).

Heliokaminos
Güneye bakan ve güneşten yeteri kadarısı alan oda.

160
Klasik Arkeoloji Sözlüğü H

Heliopolis (Baalbek)
Lübnan’da Beyrut’un doğusunda bulunan ve adı ‘güneşin kenti' anlamına
gelen Heliopolis. Hellenistik ve Roma dönemlerinin en önemli kentlerindendir.
Baalbek olarak da bilinen bu Roma kolonisi *Septimius Severus döneminde
bağımsız bir kent olmuştur. Yunan ve Roma tanrılarının yerel tanrılarla ta­
nımlandığı Baalbek’te en az sekiz kült bulunur: Baal, Güneş, *jupiter-Hada,
Venus-Atargatis, *Mercurius, *Tykhe, *Musalar ve Sabazius. *Helios ya da
güneş tanrısı İupiter Heliopolitanus’un kutsal merkezi olan kent Antik Çağ’ın
en büyük yapılarından olan Heliopolitan, İupiter kutsal alanıyla ünlüdür. Ta­
pınak mimarisindeki geniş *temenos Doğu etkisi gösterir, Heliopolis’teki di­
ğer önemli kalıntılar *hippodrom, *tiyatro, *mozaik tabanlı villalar. Roma
kapısı ve *nekropollerdir. Kanuni Sultan Süleyman zamanında bir caminin
yapımında kullanılmak için antik kentteki bazı sütunlar İstanbul’a getirilmiş­
tir. Kentte bulunan bir Roma imparatoriçesinin oturan heykeli şimdi İstanbul
Müzesi’ndedir.
Plinius///V5.I8.
R. Wood, The Ruins ofBaalbec (1757, repr. 1971).

Heliopolis sikkesi, İupiter Heliopolitanus Tapınağı, (İ.S. 193-211)

Hclios
Bkz. Tanrı ve Tanrıçalar.

Heliotrope
Hematit ya da kantaşı olarak bilinen kırmızı lekeli koyu yeşil bir maden.

Heüas
Yunanistan’ın, özellikle orta Yunanistan ve *Peleponnesos’un Antik
Çağ’daki Yunanca adı. Yerlilerine bazen Helladikoi denir. Helias *Troia Sa-
vaşı’nda adı geçen *Akhaia bölgesiyle aynı yerdir.

161
H Yasemin Er

Hellenistik Devir
*Büyük İskender’in İ.Ö. 3:23’teki ölümünden, Roma’nm İ.Ö. 31’deki
»Actiurn Zaferine dek olan süreci kapsayan devire Hellenistik Devir denir. Bu
devirde Hellenistik dünyada üç büyük krallık ortaya çıkmıştır: Ptolemaioslar’ın
Mısır Krallığı, Selevkoslar’m Suriye Kralhğı ve Antigonosiar’ın Makedonia
Krallığı. Bunların yanı sıra Anadolu’da *Pergamon, *Bithynia, *Galatia,
*Kapadokia ve *Pontus gibi daha birtakım devletler meydana gelmiştir.
Hellenistik Devir’de Yunanistan siyasi güeünü yitirmiş ve Doğu Akdeniz’de
♦Pergamon (Bergama), *Antiocheia (Antakya) ve *Aleksandna (İskenderiye)
gibi yeni sanat merkezleri kurulmuştur. Büyük İskender’in fethettiği Doğu
Akdeniz’den Hindistan’a kadar olan bölgelerde Yunan kültürünün yayılıp,
yerel kültürlerle karışması sonunda evrensel bir kültür olan Hellenistik kültür
oluşmuştur. Çeşitli kültürlerin etkisiyle oluşan bu kozmopolit kültür en çok
sanat, edebiyat ve din alanlarında kendini göstermiştir. Hellenistik devir mi­
marisi dönemin krallarının siyasi arzularını yansıtan görkemli, amtsal ve gös­
terişli bir mimari tarzıdır. *İonia’da oluşan mimari merkezlerde mimarlar İ.Ö.
4. yüzyılın ikinci yarısında *Ka:ria’da görüldüğü gibi Kellen tekniklerini yerel
prensiplerle birleştirmiştir. Hellenistik Devrin en ünlü eseri *Laookon heyke­
linde olduğu gibi sanatta gerçekçi portreler yapılmış, eserlerde duygu ve ruh
hali ilk kez betimlenmiştir. Sınıflar arasındaki uçurum büyümüşse de eğitim
her zamankinden dııha çok yaygınlaşmış ve Yunan dili Hellenistik kültürün di­
li olmuştur. Pergamon ve Aleksandria'daki kütüphaneler büyük eğitim mer­
kezleri haline gelmiştir. Felsefede değişik akımlar oluşmuş, bunların arasında
Stoik ve Epikürist feisefe önem, kazanmıştır. Hellenistik Dönem’in en büyük
başarısı Yunan kültürünün Roma için koıunabilmiş olmasıdır. Roma Akdeniz
dünyasında gücünü artırırken Hellenistik kültünü benimsemiş ve böylece bu
kültürün etkisi Roma Dönemi’nde de sürmüştür.
J. J. Pollitt, Art in the Hellemstic Age (1986).
A. Kuhnt ve S. M. Sherwin-White, Hellenism in the East (1987),
F. Walbank. The HeHenislic K'orld, 2. baskı (1993).

Hellcspontos (Çanakkale Boğazı)


Ege Denizi ile Marmara Denizi’ni bağlayan bu geçidin Yunanca adı
‘Helle’nin denizi’ anlamına gelir (Herod. 2,57, 3.90, 4,38. 89, 138,144). Yu­
nan mitolojisinde rüzgâr tanrısı Aiolos'un oğlu Athamos ile bulut tanrıçası
Nephele’ nin kızı olan Helle altın postlu bir koç üstünde üvey annesi İno’dan
kaçarken boğaza düşüp boğulur. Bu nedenle bu geçide Hellespontos yani
‘Helle’nin Denizi’ adı verilmiştir. *Homeros destanlarında bu boğazın adı ge­
çer (İl. 2.845; Ody. 24,82). Boğaz bugün olduğu gibi Antik Devir’de de stra­
tejik konumuyla çok büyük önem taşımıştır. İ.Ö. 480’de *Pers kralı Kserkses
Yunanistan seferinde Boğaz’ın en dar geçidi olan Nara Bumu’ndan gemiler
den kurulan bir köprü ile 2.5 milyon kişilik ordusunu Asya’dan Avrupa’ya
geçirmiştir (Herod. 4.87-89; Strabon 13. s. 591). İ.Ö. 334’te *Büyük İsken­
der, Perslere karşı çıktığı seferde aynı metodu kullanarak 35.000 kişilik ordu­
suyla Boğaz’ı geçmiştir (J’linius, HN 4.12: 6.1; Arrian, Anab. 1.11).
J. Boardman, The Greeks Overseas, (3. baskı 1980) s. 264 vd.

162
Klasik Arkeoloji Sözliiğii H

Hematit
Adı Yunanca ‘kanta.şf (hematino fi) anlamına gelen hematit bir demir ma­
deni olup, demiri eritmekte kullanılan ana madendir. Hematit boya için kulla­
nılan kııımzı bir tozdan, takılarda kullanılan sert, parlak bir madene kadar de­
ğişebilir. Hematit aynı zamanda kırmızı renkte, camı andıran ve cilalanabilen
bir madde olarak mozaikte küçük küpleri yapmakta kullanılmıştır.

Hemi-
Yunanca ‘yarım’ anlamına gelen hemi’nin Latince karşılığı 'semi' ya da
‘rfemi’dir.

Hemicycle
Bir yarım daire ya da yarım daire şeklinde bir yapı anlamına gelen
hemicycle antik mimaride şu şekilde kullanılmıştır: 1) yarım daire şeklinde
bir oda; 2) yarım daire şeklinde bir girinti; 3) yarım daire şeklinde bir *arena.

Hemieyclium
Yarim daire şeklinde bir oturma yeri. Antik Roma’daki bazı binalarda bu
tip girintiler birçok kişinin oturabileceği kadar geniş olup, kentin değişik yer­
lerinde ve bahçelerinde bu ıımaçla yapılmıştır (Vitruv. 5.1.8). Örneğin
Traianus Forum’unda bu tip girintiler vardır.

Hemina
Bir Yunan ve Roma ölçüsünün adı. Roma melrik sisteminde *sextariusun
yarısına eşit olan bu ölçü Yunan sisteminde *kotyle eşittir.

Hemisphaerium
Tonozlu kubbe.

Hemithea
Bkz. Tanrı ve Tanrıçalar.

Hephaistion
*Hephaistos’un ünlü tapınım merkezlerinden biri *Lykia’dakj' Hephaistion’
dur. Tanrının özünün topraktan fışkıran ateş olduğu inancıyla ve Olympus’ta
ölümsüz bir ateş ‘yanar taş’ bulunması nedeniyle bu bölgede en çok
Hephaistos’a tapınılır. Lykia’d.a Phaselis yakınında bulunan bu bölge adını
yerden ateşin devamlı çıkması nedeniyle ateş tanrısı Hephaistos’tan alır.
Pliny,^ 2.110.236.
Trevor R. Bryce, The Lycians (1986).

163
H Yasemin Er

Hephaistos
Bkz. Tanrı ve Tannçalar.

Hepta
Yunanca 'yedi’ anlamındadır.

Heptagon
Yunanca 'yedi’ ve ‘açı’ sözcüklerinden oluşan heptagon yedi kenarlı şekil
anlamına gelir.

Heptastylos
Her iki kısa ucunda yedi sütun olan bir tapmak.

Hera
Bkz. Tanrı ve Tanrıçalar.

Heraion
Tannça ♦Hera’ya ithaf edilmiş bir kutsal alan. Özellikle Hera’nın doğum
yeri olarak bilinen Samos’taki kutsal alan ve tapmaklara bu ad verilir.

164
Klasik Arkeolaji Sözlüğü H

Herakleitos
*İonialı düşünürlerin en önemlilerinden olan Ephesoslu Herakleitos (İ.Ö.
535-475) karşıt unsurların birbirleriyle çatışmasından gelişimin doğduğuna
inanıp, teorilerinde ‘logos’ (akıl) olarak gösterdiği ve ateşle bir saydığı kanu­
nun değişime egemen olduğunu söyler. Heraklaeitos insanda ruhun (‘psyche’)
var olduğu teorisini öne sürmüştür. Ateşin evrendeki egemen madde olduğu­
nu ve tüm diğer unsurların onun değişimi olduğuna inanır. Herakleitos
Miletoslu düşünürlerin madde teorilerini inceleyip, doğada hiçbir şeyin oldu­
ğu gibi kalmayıp sürekli olarak şekil değiştiğini ileri sürmüştür.
Herakleitos’un ‘Aynı ırmağa iki kez giremezsiniz’ cümlesi bu düşüncelerini
özetler.
C. H. Kahn, The Art and Thought of Heraclitus (1979).
M, Marcovitch. Heraclitus (1967).

Herakles
Yunan mitolojisinin en büyük kahramanı Herakles cesareti ve insanüstü
gücüyle bilinir. *Zeus’un ölümlü Alkmene’den olan oğludur, Zeus’un eşi kıs­
kanç *Hera’nın beşiğine gönderdiği yılanları Herakles boğmuştur. Hera daha
sonra Herakles'in bir delilik sonucu eşini ve çocuklarını öldürmesini sağla­
mıştır. Bu suçundan arınabilmek için danıştığı *Delphi Kehaneti, Herakles’i
Tiryns kralı Eurystheus’a göndermiş ve Herakles kral tarafından On İki İş’i
yerine getirmekle görevlendirilmiştir. Yunan ve Roma sanatında birçok esere
konu olan bu işlerin arasında Nemea Aslanı’nı boğmak, *Hades’ in bekçi kö­
peği *Kerberos’u yakalamak, *Amazonlar kraliçesi Hippolyte’nin kemerini
almak, Hesperides’in altın elmalarını getirmek, Lemea Hydrası ile dövüşmek
vardır. *Olympia’daki Zeus Tapınağı’nm *metoplarında Herakles’ in On İki
İş’i betimlenmiştir. Herakles *Argonautlar seferinde de önemli bir rol oyna­
mıştır. Roma’da ‘Hercules’ olarak bilinir ve bu dönemde de antik dünyanın
en ünlü kahramanı olarak benimsenmiştir. Bazı kentler Herakles’i koruyucu
tann olarak kabul etmiştir. Attalidler Herakles'in oğlu Telepbos’un
Pergamon’u kurduğuna inanırlar. On İki İş’in çoğu Geometrik ve erken Arka­
ik devirlerden itibaren sanat eserlerinde görülür. Sanatta Herakles güçlü, atle­
tik yapılı ve sakallı olarak betimlenir. Elinde büyük bir sopa taşır ve Nemea
Aslanı’mn derisini giyer ya da başına bir miğfer olarak geçirir. Bazen yanında
sadağı, yayı ve oklan bulunur.
K. Galinsky, 77ıe Herakles Theme (1972).
T. H. Caıpenter, Art and Myth in Aneleni Greece (1991).

165
Yasemin Er

Herakles ile Amazonların Savası, volin krater. Smikros. Arejızo,

Herculaneum (Ercolano)
Güney İtalya’da Campania’daki ♦Pompeii ve Neapolis (Napoli) yakı­
nındaki bu antik kent İ.S. 79’da ♦Vezüvius Dağı’nın infilakıyla gömülmüştür.
♦Pompeii kentini de yok eden bu patlamayla Herculaneum bir çamur seli al­
tında kalmış ve toprak seviyesi 15 m. kadar yükselmiştir. Volkanik çamur ya­
pılan doldurduktan sonra katılaşmış ve ahşap gibi organik maddelerin çok iyi
korunmasını sağlamıştır. Böylece yapıların içi ve dışı, özellikle duvar resim­
leri ve ev eşyalannm büyük bir kısmı in situ olarak korunmuştur. Arkeolojide
Herculaneum’un önemi, bu felaket sonucu antik kentin mükemmel olarak ko­
runarak, günümüze ulaşabilmesinden kaynaklanır. Daha önce de İ.S. 63'te
büyük bir deprem geçmen Herculaneum’un nüfusunun patlama sırasında
5,000 civarında olduğu sanılır. Pompeii’den daha varlıklı olan bu kentin sanat
eserleri de daha üstün bir işçiliği yansıtır. Efsaneye göre antik kenti, adını al­
dığı ♦Herakles kurmuştur. Herculaneum büyük bir olasılıkla bir Arkaik Do­
nemi Yunan yerleşimidir. Kentteki önemli yapılar arasında ♦decumanus maximus
denilen cadde ve çevresindeki ♦palaestra, dükkânlar ve ♦bazilika bulunur.
Kentteki duvar resimleri Pompeîi stilini andırır ama daha büyük bir ustalıkla
yapılmıştır. Bu özellik heykel, portre, seramik gibi diğer eserlerde de belir­
gindir. Herculaneum’daki en önemli bulgulardan biri Epikür’ün eserlerinin bu­
lunduğu kütüphanedir. Kentteki eserler şimdi Napoli Millî Müzesi’ndedir.
Kentte 1709’dan beri kazılar sürmektedir.
C. Wa1dstein and L. Shoobridge. Herculaneum Past. Preseni, and Future
(1908; A. Cippico, 1910).

166
Klasik Arkeoloji Sözlüğü H

Hermaia
Antik dünyada *gyronasionun koıuyucu tanrısı olan *Hemıes için
gymnasionda kutlanan Hennes festivallerine verilen addır.

Hermapbrodit
♦Kermes ile *Aphrodıte’mn Çocuğu olan Hennaphrodit adını anne ve ba­
basından almıştır. Bu gence Eişık olan ama sevgisine karşılık göremeyen
Salmakis adlı su perisi onunla tek vücut olmayı istemiş ve bu arzusu gerçek­
leşmiş, erkek ve dişi cinsiyetleri Hennaphrodit’in vücudunda birleşmiştir
(Plin. //<V24, 19,20). Efsaneye göre Halikamassos'taki Salmakis kaynağında
yıkanan erkekler cinsel güçlerini yitirirler. Adı Latince Androgynus olan
Hernıaphrodit İ.Ö. 4. yüzyıldan itibaren özellikle heykel sanatında tek ya da
grup halinde yapılan popüler bir konudur. Hermaphodit’in en ünlü heykelini
♦Polykleitos yapmıştır.

Herme
Tanrı *Hermes'in Herme adlı anıtları, üstünde Hennes’in büstü ve phallus
simgesini taşıyan dikdörtgen sütunlardır. Antik dünyada kutsal sayılan henne-
ler evlerin ve tapınakların önüne, mezarların yanına, köşebaşlarına konulur ya
da yollarda miltaşı olarak dikilirlerdi. Hermes'iıı yolların, gezginlerin ve tüc­
carların tanrısı kimliğiyle yol ve sınırlardaki yolcuları koruyacağına inanılırdı.
Kurtz and Boardman, Greek- Burial Customs s. 241-44, fîgs. 49-52.

Hermes
Bkz. Tanrı ve Tanrıçalar.

Hermodoros
Salamisli mimar Hermodoros İ.Ö. 132’de Roma’da tamamı mermerden
ilk tapmağı yapmıştır.

Hermogenes
İ.Ö. 2. yüzyılda çalışan Alabandaiı eşsiz mimar Hermogenes, *İon mima­
risinde çok önemli bir unsur olan *pseudodipteros (yalancı çift sıra sütun) ta­
pınak planının yaratıcısı olarak tanınır. Mimari çalışmaları hakkında yazdığı
günümüze ulaşmamış iki eserinde İon düzerimin *Dor düzenine olan üstünlü­
ğünü savunan Hermogenes, kutsıal yapılarda *Dor düzeninin kullanımına kar­
şıdır. Hermogenes’in düşünceleri ve yazıları ♦Vitruvius’u çok etkilemiştir
(Vitr. De areh. 3.2.6, 3.3.8; 4.3.1). Mimarın en ünlü yapıtları Menderes
Magnesiası’ndaki pseudodipteros planlı Artemis Leukophryene Tapınağı ve
Teos’taki Hermogenes’in *eustyllos ilkesine göre yapılmış *Dionyos Tapınağı’
dır. *Augustus dönemi Roma mimarisinde Hermogenes’in etkisi büyüktür.
Hermogenes’in yapıları İ.Ö. 150-130 yılları arasına tarihlenır.
E. Akurgal, Anadolu Kültür Tarihi (2003).

167
H Yasemin Er

r < „ M.
Artemis Leukophyrene Tapınağı. Magnesia

Merinos
Batı Anadolu’nun Maeander’den (Menderes) sonra en büyük ırmağı olan
Hermos’un (Gediz) adı İliada’da geçer (il. 20.392). *Herodotos. ırmağm
*Phrygia'daki Dindymene Anası’nın kutsal dağından (Murat Dağı) çıktığını
ve Foça'da denize döküldüğünü yazar (Herod. 1.80). Hermos’un önemli kol­
lan arasında Hyllus ve Paktolus vardır.

Herodotos
İ.Ö. 485 yılında Halikarnassos’ta doğan Herodotos tarihin babası olarak
bilinir. Tarih biliminin adı, Herodotos'un "Historia’ (Tarih) adını verdiği antik
dünyanın ilk düzyazı eseri olan bu yapıttan doğmuştur. Herodotos kitabının
başında bu yapıtın Halikamassoslu Herodotos’a ait olduğunu yazar.
Herodotos’ un İ.Ö. 430 yılına doğru yayınladığı anlaşılan dokuz ciltlik bu ya­
pıtın ana teması Yunan-Pers savaşlarıdır. İ.Ö. 550 ile İ.Ö. 479 yılları arasın­
daki olayları anlatan bu yapıt Honia Ayaklanması ve Pers Savaşları için eli­
mizde bulunan başlıca kaynaktır. Herodotos’un yaşamı hakkında bilinen az­
dır. *Perikles döneminde Atina 'da bir süre kaldığı ve yaşamının son zamanla­
rını geçirdiği İtalya’daki bir Atıina kolonisi olan Thurii’de İ.Ö. 420’de öldüğü
bilinir. Herodotos kitabında gezdiği ölkeler hakkmdaki coğrafi ve etnolojik
bilgileri Pers Savaşları sırasında vuku bulan olaylar arasına yerleştirmiştir.
Gezileri esnasında Karadeniz, Suriye, Mezopotamya ve Mısır’a uğramış, bu
ülkelerin geleneklerini ve inançlarını incelemiştir. Anlattığı ilginç konular
arasında *İskit yamyamlan, kurt insanlar, Afrika pigmeleri vardır. Günümüz­
deki arkeolojik ve coğrafî buluşlar Herodotos’ un verdiği bilgileri doğrular.
Bu yönüyle Herodotos tarihi coğrafya ve antropolojinin de kurucusudur. Do­
kuz kitaba ayırdığı Historia yapıtının ana temalan şunlardır: *Lydia Krallığı
ve ♦Perslerin büyümesi (l. kitap); Mısır’ın tarifi (2. kitap); Kambyses’in sonu
ve Dareios yönetiminde Persler (3. kitap); Dareios’un İskitleri fethe kalkışma­
sı (4. kitap); İonia İsyanı, Atina ve İsparta, Maraton Savaşı (5. ve 6. kitaplar);
Yunanistan’a karşı büyük sefer (7. ve 9. kitaplar).
Herodol Tarihi, çeviren M. Ökmen (İstanbul 1973).
J. A. S. Evans, Herodotos, Explorer ofthe Post (1991),

168
Klasik Arkeoloji Sözlüğü H

Heroon
‘Bir kahramanın yeri ya da anıtı’ anlamına gelen heroon ölmüş bir kahra­
man adına, mezarı etrafına yapılmış ve bazen kutsal bir duvarla çevrilen bir anıt
ya da kutsal yerdir. Yunanistan'da ilkin *Pers Savaşlan’nda ölen ulusal kahra­
manlar için yapılan bu amtlar *Hellenistik Dönem’den itibaren öldükten sonra
kahraman ya da tanrılaştırılmış sayılanlar adına yapılmaya başlanmıştır.
Pergamon kralları 1. Attalos (241-197) ve 11. Eumenes’e (197-159) tanrı olarak
tapınılan Heroon Anadolu'daki önemli örnekler arasındadır.
H. Abramson, GreekHero Shrines (1983).
A. D. Nock, “The Cult of Heroes.” Harvard Theologicai Review 37
(1944) 141-173.

Herostratos
♦Büyük İskender’in doğduğu İ.Ö. 356 yılında Ephesos’taki *Artemis tapr-
nağını yakan ve deli olduğu ileri sürülen kişi.

Hesiodos
Lirizmin ilk temellerini atan şairlerin başında gelen *Boiotı alı Hesiodos
İ.Ö. 700 yıllan civarında yaşamıştır. Yazdığı iki anıtsal eseriyle *Homeros
sözlü şiir geleneğinin son noktasını koyar. Hesiodos kardeşi Perses’e doğru
yolu göstermek amacıyla yazduğı ‘İşler ve Günler (Erga kai Hennerai)’ adlı
didaktik eserinde başından geçen çeşitli olayları anlatır; insanların kötüye git-
tiklerı ni ve bunu önlemek için dürüst bir yaşam gerektiğini önerir. Bunun ya­
nı sıra tarım, denizcilik gibi pıatik konularda da öğüt verir. Eserde krallık ku­
runtuna yer yoktur. Şaire göre insanların yıkımı, *Olymposlu tanrıların ege­
menliğiyle başlamıştır. İşler ve Günler’de madenlere göre adlandırılan beş
soy vardır; altın, gümüş, tunç, demir soyları ve Homeros destanlarında sözü
geçen yan tanrı olan kahramanlar soyu. Şairin en çok okunan bu eseri Roma
dünyasında çok beğenilmiştir, Hesiodos ‘Theogonia* adlı ikinci eserinde tan­
rıların kökenini, soylarım anlatır ve *Zeus’un diğer tanrılar ve evren üstünde­
ki egemenliğini nasıl kurduğunu açıklar. Hesiodos Olympos tanrıları ile ülke­
sinin yerd tanrıları arasındaki ayrılığı vurgular. Eser tanrılarla ilgili çeşitli ye­
rel geleneklerin bir sentezidir. Hesiodos üçüncü eseri olan ‘Kalkan’da
♦Hecakles’in doğuşunu anlatır. Eserde Herakles’in kalkanı Troia Savaşı’ndaki
kahraman *AkhiIleos’un eşsiz güzellikteki kalkanına benzetilir (?/. 18.478-
609). Hesiodos’un dördüncü eseri ‘Kadınlar Kataloğu’ Theogonia’nm bir de­
vamıdır; bu eserde kahramanların soyları anlatılır. Ozanın kayıp şiirleri de
vardır.
Sabahatti n Eyüboğlu-Azra Erhat, Hesiodos Eseri ve Kaynakları (1977).
G. P. Edwards, The Language ofHesiod (1976).

169
H Yasemin Er

Hestia
Bkz. Tanrı ve Tanrıçalar.

iliberııa
Roma evindeki kış odasına verilen ad. Bu salonlar mevsimlere göre deği­
şik yönlere bakmak için yapılmıştır. Vema ve autumnalis doğuya, aestiva ku­
zeye, hiberoa ise batıya bakar.

Hierokies’in Synekdernosıı
Doğu Roma İmparatorluğu’nda, kentlerin eyaletlerdeki coğrafi konumuna
göre Hierokles tarafından yazılmış listenin adı Synekdemos’tur. Kesin olma­
makla beraber t.S. 5. yüzyılın ortalarına tarihlenir. Bu belgenin sunduğu bilgi­
lerde eksikler olsa da, doğu eyaletleriyle ilgili diğer bilgiler ve Kıbrıslı
Georgios’un (İ.S. 600) eseri bunları tamamlar.

Hieroıı
Bir tapmak ya da kutsal yerin kutsal alanı.

Hieronymos, Kardialı (İ.Ö. 350-c. 270)


Trakya Khersonessos’unda *Kardia’da İ.Ö. 350’de doğan *Hellenistik
Devir tarihçisi ve devlet adamı Hieronymos *Büyük İskender devrinde önem­
li şahıslarla yakın ilişkiler kurmuştur. Yazmış olduğu tarihi ancak *Diodoros
ve *Plutarkhos’un eserlerindeki bölümlerden biliyoruz.
J. Homblower, Hieronymus of Cardia (Oxford 1981).

Hierothesion
Tapmak biçimi mezar anıtı anlamına gelir, *Kommagene kralı
Antiokhos’un Nemrud Dağı zirvesinde yaptırdığı hierothesiou’u kralın za­
mansız ölümü nedeniyle bitirilememiştir.
D. H. Sanders, Nemrud Dağ: The Hierothesion ofAntiochus 1 (ed. 1966).

Hiiaria
Roma Dönemi’nde Tanrıça *Kybele onuruna her yıl ilkbaharda kutlanan
büyük festival.

Himation
Yünlü ya da keten kumaştan yapılmış dikdörtgen şeklinde pelerin.
*Khitonun üstüne dışarda giymek için kullanılır. Roma’da himationa pallium
denir. Himationun kısa olan ve genellikle bir omuzda bağlanan şekline khlamys
denir. Khlamys bayanlarda *peplos admı alır ve khiton üstüne giyilir.

170
Klasik Aıkeoloji Sözlüğü H

h'rnation giymiş kadın, lerracotta figür, Tanagra.

Hipparkhos
İ.Ö. 2. yüzyılın ikinci yansında *Bithynia’da *Nikaia‘da (İznik) doğan
astronom Hipparkhos, yıldızlar ve burçlarla ilgili araştırmaları sayesinde Yu­
nan astronomisinin teoıik bir bilimden pratik bir bilime geçmesini sağ-laımş-
tır. Trigonometrinin temelini kurmuş, güneş ve ayla ilgili teorileri geliştirmiş,
ayın dünyadan uzaklığını doğru olarak tespit etmiştir. Ay ve güneş tu­
tulmalarım, gün ve gecenin uzunluğunu hesaplamıştır. Astroloji dalındaki ça­
lışmaları ise Greko-Romen dünyasında bu daim gelişmesine yardımcı olmuş­
tur. Astronomik takvim, optik ve aritmetikle ilgili ilini eserleri yanında en
önemli eseri ‘Kendi Ağırlıkları ile Yere Çekilen Cisimler’ kitabıdır.
G. J. Toomer, Dicıionary ofScientifîc Biography, ed. C. GiHespie (1970-
80)suppl. 1 (1978)ss. 207-24, “Hipparchus”.

Hippocampus
*Poseidon’un simgesi olan bu efsanevi deniz atmııı, Pausanias’m anlattı­
ğına göre (2.1) ön kısmı al, arkası yunus balığından oluşur. *Pompeii duvar
resimlerinde Poseidon’un arabasını çekerken betimlenmiştir.

Hippodamia
Hippodatnos’un kent planına göre yapılmış kentlere ve umumi yerlere ve­
rilen ad.

171
H Yasemin Er

Hippodamos
İ.Ö. 5. yüzyıl ortalarında yıışaınış olan Miletoslu Hippodamos, kentçilik
mimarı olarak bilinir. Hippodamos planında kent birbirine patallel olan ya da
birbirini dikey olarak kesen düz sokaklar arasında yer alan kare veya dikdört­
gen parsellere bölünmüştür. Hippodamos İ.Ö. 479’da Miletos’un *Persler ta­
rafından yıkımından sonra kenti ‘ızgara’ planına göre imar etmiş ve bu plan
Hippodamos kent planı olarak bilinmiştir. Hippodamos’un planladığı Piraeus’
un *agorası, Hippodamos Agorası olarak bilinir. Strabon, ‘Piraeus miman'nın
İ.Ö. 408’de kurulan Rhodos’un planını da çizdiğini yazar (14.2.9). * Aristoteles
(Pot. 2.5) eserinde Hippodamos ve siyasi teoıilerinden bahseder ve
Hippodamos’a göre ideal bir kentin nüfusunun 10,000 kişi olduğunu belirtir.
Hippodamos planına göre yapılan kentler arasında Thurii. Aleksandreia ve
Antiocheia bulunur. Bkz. Izgara plan.

Hippodrom
Anti k Devir’de at ve savaş arabalan yarışları için kullanılan yarış alanına
verilen addır. Planı bir U harfini andıran hippodrom dikdörtgen şeklinde
olup, bir kenan yarımdaire, diğeri ise kare şeklindedir. Tipik olarak bir ya­
maca kazılmış yapıda kabartmalarla süslü alçak bir duvar (*spina) yarış sa­
hasını oturma sıralarından ayırır. ♦Septitnus Severus Dönemi’nde (İ.S. 196)
*Konstantinopolis’te yapılan, ve I. Constantin tarafından tamamlanan yüz bin
kişilik ünlü Hippodrom, İ.S. 2. yüzyılda yarışların yanı sıra imparatorların
tahta geçiş törenleri ve çeşitli zaferlerin kutlanması için de kullanılmıştır.

172
Klasik Arkeoloji Sözlüğü H

Hippokrates
İ.Ö. 4. yüzyılda Kos Adası’nda doğan ve Larissa’da ölen antik dünyanın
bu en ünlü doktoru hakkında bilgimiz azdır. Kos’ta daha sonra çalışmış ve
hocalık yapmıştır. Tıp biliminin babası olarak bilinen Hippokrates. tıp bilimi­
ni felsefeden ayırarak, tıbbı objektif gözlem ve didaktif düşünmeye dayandır­
mıştır. Her hastalığın bir nedeni olduğuna, bu nedeni bulabilmek için insan
vücudunun incelenmesi gerektiğine inanır. Tıbbın hastayı diyet ve hijyenle iyi
edeceğine inanır ancak çok ender vakalarda ameliyata başvurur. Bugün de tıp
fakültesi mezunlarının Hipokral Yemini etmesi gerekir. Bu yemin doğuıdan
Hippokrates’e atfedilemezse de onun ideallerini ve prensiplerini simgeler.
W. D. Smith, The Hippocvcıtic Traditıon (1979).
E. Littre, Oeuvres completes d'Hippocrate 10 cilt (1839-61).

Hippolvte
*Ares ve Otreia’nııı kızı. *Amazonların kraliçesidir. *Herakles dokuzuncu
işi olarak Hippolyte’nin kemerini alırken amazonu öldürür.

Historia Augusta
Roma imparatorlarının biyografyalarıııın bir derlenmesi olan bu eser İ.S.
117-284 (*Hadriauus‘tan Carinus ve Numerianus’a kadar) yılları arasında ya­
zılmıştır. Elimizdeki metin eksildir, 244-259 yıllan arasında bir boşluk vardır.
Bu eser *Suetonius’un ‘On İki Sezar’ın Yaşamları (De vila Caesaruın}' kita­
bından esinlenmiştir.
Ronald Syme, Ammianusand the Historia Augusla (1988).

Hititler
İ.Ö. 2000 tarihlerinde Anadolu’ya gelen Hint-Avrupa dil grubuna ait boy­
lar. Hitit halkı kendine ‘Nesili’ derdi. Anadolu’da bu dönemde üç farklı Hint-
Avrupa dili konuşan üç ayn grup vardı. Nesi, Luvi ve Pala dille ri proto-Hint-
Avrupa dil grubunun Proto-Anadolu dalına aittir. Luvi dili Glüney Anado­
lu’da, Pala dili *Paphagonia’da konuşuluyordu. Hint-Avrupahlarm Anado­
lu’ya gelmesinden önce orta Anadolu’da yaşayan diğer etno-linguistik grupla­
rın içinde en iyi bilineni Hatti dilini konuşan Hattilerdi. Hitit metinlerinde
Anadolu'ya ‘Hatti Ülkesi’ denir. Hitit hükümdarları kendilerini ‘Hatti Ülke-
si’nin Krah’ olarak anarlardı. İ.Ö. 6. ve 7. yüzyıl *Asur metinlerinde Anadolu
Hatti Ülkesi olarak bilinirdi. Boğazköy’deki kazılan 1906 yılında Alman ar­
keologlar Hugo Winckler ve Theodore Makribi başlattı. Hiti t dili 1915’te Çek
bilgini H. Hrozny tarafından çözüldü, Hitit hiyeroglif yazısı henüz çözüle­
memiştir ama çalışmalar sürmektedir. Hititlefın adı Incil’de ‘Hittim’ olarak
geçer (Genesis 24. 26:34).
Hitit tarihi Eski Krallık Dönemi’nde (f.Ö. c. 1660-1460) Hitit dili konuşan
bir grubun Hattuşa’da yerleşmesiyle başlar. Bu hanedanın ilk kurucusunun
adı olan Labama (ya da Tabama) 'egemen’ anlamında olup sonradan Hitit
krallarının kullandığı bir san olacaktır. Labama’nın ardılı 1. Hattuşili (İ.Ö.

173
H Yanemin Er

1660-1630) Hitit İmparatorluğu’nun ilk hükümdarıdır. Hattuşili'nin döne­


minde Hititler Suriye’ye akınlar yapmışlardır. Hattuşili’nin ardılı 1. Murşili
(İ.Ö. 1630-1600) İ.Ö. 1600 civarında Babil’i yıkmıştır. İ.Ö. 1420 yılı civarın­
da Hattuşa’da yeni bir kral soyu başa geçti. Büyük Krallık (İ.Ö. 1460-1190)
döneminde Hitit Krallığı Yakındoğu’nun Mısır'dan sonra en büyük siyasi gü­
cü oldu. II. Tuthaliya Hitit imparatorluğu’nun Yakındoğu’daki siyasi bağları­
nı geliştirdi. Kizzuwatna’ya ve Kargamış ile Halpa’ya (Halep) akınlar düzen­
ledi. Hitit ülkesi en parlak dönemini imparatorluğun en güçlü komutanı olan
1. Şuppiluliuma (İ.Ö. 1380-1345) yönetiminde yaşadı. Halep, Kargamış,
Ugarit (Ras Şamra), Nuhasse ve Amurru, bu dönemde Babil ve Mısır’la eş
güçte olan Büyük Kralhk’a bağlandı. Muvatalli (İ.Ö. 1315-1282) döneminde
Mısır ile Hitit İmparatorluğu arasında İ.Ö. 1285 yılında Kadeş Savaşı yapıldı.
11. Ramses ile yapılan bu savaşta her iki taraf da kesin bir sonuç elde edemedi
ama savaş Hititler için olumlu sonuçlar verdi çünkü Suriye’de Mısır etkisi so­
na erdi, Kadeş Savaşı’mn banş antlaşması İ.Ö. 1270 sıralarında lll. Hattuşili
(1275-1250) ile 11. Ramses arasında yapıldı. IV. Tuthaliya (1250-1220) Kral­
lığı sırasında doğuda Asur Devleti Hititler için bir tehdit oluşturmaya başla­
mıştı. Bu dönemde Mısır, Hitit, Asur, Babil ve *Myken dünyadaki en büyük
devletler idi. Batı Anadolu’da Muvatalli’nin döneminde karışıklıklar başla­
mış. daha sonra Vilusa Prensi ile yapılan anlaşmada durum düzelmişti. Vilusa
büyük ihtimalle Troia Ülkesi olmalıdır. Alaksandu adının Homeros'un lüada
efsanesindeki kral *Priamos'un oğlu Aleksandros adına çok benzemesi bu gö­
rüşü destekler. Tuthaliya dönemi metinlerinde adı geçen Taruişa Ülkesi Troia
sözcüğüne çok benzer. Yine Hitit metinlerindeki Ahhiyawa sözcüğü
Homeros'un İliada Destanı’nda *Akhalar'ın oturduğu ülke, yani Yunanistan’
m karşılığı olmalıdır. Batı Anadolu beyliklerinin kurduğu koalisyonun Hitit
yönetimine karşı isyanı Hitit egemenliğinin İ.Ö. 1190 dolaylarında son bul­
masında en büyük etkendir. Yine hu dönemde (c. 1205-1180) Troia’yı işgal
eden Balkan kavimleri güçlü bir kale olan Hattuşa'ya dokunmadan Güneydo­
ğu Anadolu'ya geldiler. Daha sonra Kargamış ve Suriye üzerinden Yakındo­
ğu ve Mısır’a saldırdılar. Tarihte 'Ege Göçü’ olarak da anılan bu olayları ta­
kiben Yunanistan, Anadolu ve Suriye tahrip edilmiştir ve yazınm unutulduğu
karanlık bir çağ başlamıştır. Orta Anadolu'da yapılan birçok kazıda İ.Ö. I 190
ile 780 arasına tarihlenen hiçbir uygarlık izine rastlanıl mamış olması bu yı­
kımdan en çok Orta Anadolu’nun zarar gördüğünü kanıtlar. Hattuşa’nın yıkıl­
masından sonra doğuda Kargamış, güneyde Tarhuntassa Hattoşa krallarının so­
yunu sürdürdüler. Hititler Hatti, Mezopotamya ve *Hurri etkileri altında kal­
mış oldukları halde insan haklarının çok önemli olduğu özgün bir uygarlık ya­
ratmışlardır. Hititler kadın haklarına da büyük önem vermişlerdir. Hitit kralla­
rı ülke sorunlarını soyluların oluşturduğu Pankus Kurulu'nda karara bağlardı.
Hititlerin daha Eski Krallık Dönemi’nde her türlü konuyu kapsayan iki yüz
tane yazılı kanunu vardı. Hitı tlenn yabancı devletlerle yaptığı anlaşmalar eski
çağın İlk uluslararası hukukunun başlangıcı sayılabilir. Hitit dini, nüfusu oluş­
turan etnik grupların farklılıklarını yansıtır. Hattiler, Hurriler, Luviler vc Hi­
titler kendi tanrılarına kendi geleneklerine uygun olarak taptılar. Metinlerde
adı geçen tanrısal adların sayısı yaklaşık bindir ve Hititlerden Bin Tanrılı

174
Klasik Arkeoloji Sözlüğü H

Halk diye söz edilir. Hitit İmparatorluğu’nun baş tannsı olan fntına tannsı
Tarhunt'a (Hatice Tanı, Hurice Teşup) Hatti, Hurri ve Hititler tarafından tapı-
mlmıştır.
E. Akurgal, Hatıl ve Hitit Uygarlıkları.
E. Akurgal. Kıınstder Hethifeı 2. baskı (1976).
E. Akurgal, The Bİrth ofGreek Art (1961).
The Otford Encyclopedia ofArch'aeoiogy in the Near Easl (1997) s. 84-88.
Ali DinçoL Hititler, Anadolu Uygarlıkları Görsel Ansiklopedisi I., s. 11-137
(1982).
Muhibbe Darga, Hitit Mimarlığı Arkeolojik ve Filolojik Veriler (1985).
Peterbleve, Hamtsa: Stadı der Götler ıınd Tempel (1993).

Hoker
Gömü tiplerinde bir iskeletin yatış pozisyonunu belirleyen, bactıkiarı kama
doğru çekilmiş olarak yatan ölünün bu pozuna hoker denir. Üç tip hoker vardır:
a) Yarı Büzülmüş (Yan Hoker); b) Büzülmüş (Hoker); e) Tamamen Büzülmüş
(Tam Hoker).
A. Sevim ve İ. Duyar, “Kazılarda İnsan İskeletlerinin Açığa Çıkartılması
Sırasında Uygulanacak İşlemler,” Türk Arkeoloji Dergisi 30 (Ankara 1992) s.
123-134, fig, 1-4.

Homeros
’loniah ozan Homeros, Antik Çağ’da Yunan edebiyatının en eski ve en
önemli eserleri olan *İliada ve *0dysseia’mn yazandır. Homeros destanları­
nın antik dünyada etkisi büyük olmuş, bu destanların kahramanları ve çeşitli
sahneleri Yunan ve Roma sanal) için büyük bir hazine teşkil etmiştir. Yunan­
lılarda 'epos’ denilen bu yiğitlik destanları yüzyıllarca süren bir gelişimin so­
nucudur. İ.Ö. 8. yüzyılda gerçekleşen sözlü gelenekten yazılı geleneğe geçişi
simgeleyen bu iki destanın Anadolu’da aristokrat dinleyiciler için derlendiği
ve 'aoidos'' adlı ozanlar tarafından okunduğu sanılır. Destanların en önemli
yanı birer tarihi belge olmalarıdır. *Troia Savaşı İ.Ö. 13. yüzyılda, *Myken
Devri’nin sonlarına doğnı meydana gelmiştir. Homeros kendi zamanından
400 yıl önce meydana gelmiş olayları anlatarak bize Tunç Devri hakkında
bilgi verirken kendi zamanındaki bazı hayat koşullarını, bilgileri de onlara
mal etmiştir. Bu bakımdan destanlar Homeros çağının siyasal, sosyal ve eko­
nomik durumu için de başlıca kaynağımızdır. Yunan mitolojisi ilk kez bu des­
tanlarda anlatılır. Homeros tanrıların soylarını anlatıp, onlara adlarım verir,
niteliklerini tanımlar ve efsanelerini anlatır. İliada destanı Argos’tan Anadolu
kıyılarına Troia’yı ele geçinnek için gelen *Akhalar ile Troiahlar arasındaki
on yıllık savaşın bir sahnesini anlatır: Akhalı kahraman *Akhilleus’ un öfkesinin
trajik sonuçlan ve Troiah kahraman *Hektor’un ölümü. Odysseia Troia’nın
fethinden on yıl sonra başlar. Eserin konusu Akhalı kahraman *Odysseos’un
İthaka Adası’ndaki evine dönerken başından geçen ilginç ma-ceralardır. Her
iki eser de 24 kitaptır. Daktylik *heksameter vezniyle yazılmış eserler dil bi-

175
H Yasemin Er

limsel özelliklerine göre, İliada İ.Ö, 750-725 yıllan arasına, Odysseîa ise İ.Ö.
743-713 yıllan arasına tarihlenir. İonia’da İzmir ya da Khioslu olduğu sanılan
Homeros hakkında bilgimiz çok azdır. Efsaneye göre kördür. Homeros’ a
Homeros Hymnosiarı denen şiirler atfedilir, ancak bu yanlıştır. İliada ve
Odysseia destanlanndaki konulara sanatta sık rastlanır, Örneğin Gülpınar’
daki Apollo Smintheus Tapınağı'nda İliada’dan önemli konular betimlenmiştir.
C. ÖzgüneL “1988 yılı Gülpınar Kazılan,” II. Kazı Sonuçları Toplantısı
11 (Ankara 1990) s. 125-34.
M. W. Edwards, Homer, Poet of the [Hail (1987),
B. Fenik, Sludi.es in the Odyssey (1974),
G. S. Kirk, The Songs of Homer (1962).
D. L. Page, History and the Homeric Had (1959).

Homeros Hymnosiarı
İ.Ö. 800-400 yıllan arasında çeşitli taunlarla ilgili *heksameter vezniyle
yazılmış bu şiirler antik devirde yanlışlıkla *Homeros’a aıfedilmiştir. ‘Hymnos’
yani tanrı övgüleri olan (örneğin ’Deloslu Apollon’a Övgü’) ve tanrı ve tann-
çalan anlatan bu şiirler Yunan mitolojisi için çok önemli kaynaklardır.

Homonoia
Yunanca ‘aynı görüşte olmak1 anlamındadır. Homonoia antik devirde iki
kent arasında yapılan anlaşmalardır. Bu gelenek antik kentlerin ortak bastıkları
sikkelerinde her iki kentin adının birlikte anılmasında görülür.

Homonadlar
*Pisidia bölgesindeki kavimlerin en savaşçısı olan Homonadlar bölgede
Roma egemenliğini kabullenmeyerek, Roma’ya karşı çok zorlu ve uzun bir
mücadele vermişlerdir. Yerleri tam olarak tespit edilmemiş olan bu kavim an­
tik kaynaklara göre, Troligitis (Suğla Gölü) havzası ve güney ve doğuya doğ­
ru uzanan Pisidia ve *lsauria arasındaki sınır bölgesini kaplayan dağlık alanda
yerleşmişlerdir. Kıi'k dört kaleye sahip oldukları belirtilen kavimin başkentleri
Homana’nın yeri bilinmez. Orduların geçmesine elverişli olmayan dağlık ara­
zilerinden yararlanarak, çevredeki yerleşimleri yağmalayan ve yollan keserek
ticarete büyük zarar veren kavim, uyguladıkları gerilla taktikleri ile Roma’ya
yıllarca karşı koyabilmiştir (Strabon, 12. 569, 668,679: Plinius, HN5. 23). En
sonunda Augustus zamanında general Publius Sulpicius Quirinius
Homanadlan aç bırakarak, teslim olmaya zorlamış ve dört bin Homanadh sa­
vaşçıyı komşu kentlere kolonist olarak yerleştirmiştir. Buna rağmen bölgede ba­
rış hiçbir zaman gerçekleşmemiştir. Bizans Dönemi kaynaklarında
Homonadların başkaldırıla rından sıkça söz edilir (Tacitus, Annals, 3, 48).
B. Levick, Roman Colotnes in South Asta Minar Appendix V ‘The
Homonadensian War’.

176
Klasik Aı ’keoloji Sözlüğü H

Honorius
İ.S, 395’te başa geçen Roma imparatoru Honorius’un yönetiminden (İ.S.
384-423) sonra Doğu ve Batı Roma İmparatorluğu ayrılmış ve bir daha birle-
şememiştir. Barbar kavimlerden korkusu nedeniyle Batı Roma İmparator­
luğumun başkentini Ravenna’ya taşıyan Honorius zamanında barbar istilaları
aitmiş ve sonuçta Roma bölgesinin büyük bir bölümü elden çıkmıştır.
Or. fordDiclionary ofByzantiıım, ed. By A. P. Kazhdan (1991) s. 946.
W. N. Bayless, “The Visigothic Invasion of Italy in 40l," Classical Journal
72(1976) s. 65-67.

Hoplitler
Eski Yunan ordusundaki ağır silahlı piyadelere verilen ad.

Horalar
Bkz. Tanrı ve Tanrıçalar.

Horatius
Quintus Horatius Flaccus (İ.Ö. 65-8) Roma dünyasının en büyük lirik
ozanlanndandır. Genelde doğa sevdasını yansıtan şiirleri şunlardır: Satires (1-
2), Odes (1-4), Epodes, Epistles (1-2), Carmen Saeculare ve Ars Poetica. Şiir
üslubunun büyük birustası olan Horace İngiliz şiir geleneğini çok etkilemiştir.

Horologium
Antik devirde zamanı ölçmek için kullanılan çeşitli aletlere verilen addır,
♦Herodotos’a göre Babillilerin icadı olan horologium günü on iki eşit parçaya
bölen bir güneş saatidir (Herod. 2.109). Yunanlıların kullandıkları Klepsydra
adlı su saati ise zamanı suyun akışı ile hesaplar, ilk kez Atina mahkemelerinde
konuşma süresini hesaplamak için kullanılmıştır (Aristoteles, Problem, 16.8).
Altında suyun akması için delikler olan bu kap Roma’da da kullanılmıştır.
Atina’daki ünlü ‘Rüzgârlar Kulesi' ya da ‘Andronikus Kyrrhestes’in Horolojik
Anıtı’ olarak bilinen ve içinde bir su saati olan sekizgen yapı İ.Ö, 50’de
Kyrrhoslu astronom Andronikos tarafından planlanmıştır. Günlük yaşamda
kullanılan horologius camdan yapılmış ve günü on iki kısma bölmüştür. Ro­
ma Dönemi’nde solarium adlı güneş saati kullanılmıştır. İtalya’daki solarla
buluntuları bunun ne kadar yaygın olduğunu gösterir (Plin. HM. 7.60; Vitr. De
areh. 9. 9.1).

Horreum
Antik Roma’da üç çeşit horrea vardır: 1) ‘horreum pııblicum' bir tahıl am­
barı; 2) 'horrea subterraııea’ bir mahzen; 3) sanat eserlerinin konduğu bir depo.

177
H Yasemin Er

Hortııs
Antik Roma’da bahçeye verilen ad. Planı ve stili bügünkü bir İtalyan vil­
lasının bahçesine benzeyen hortus’un en belirgin unsurları dolaşma yolları
*ambulationes, asmalar, heykeller, çeşmeler, ağaçlar ve yaz evleridir. Genç
Plinius’uıı bir mektubunda Tusca’daki villasmın bahçesinin bir tarifi bulunur
(Plinius, Epistulae 5.6).

Horus
Bkz. Tann ve Tanrıçalar.

Hospitaiium
Antik Roma evinde konuk odası.

Hurriler
Hurri sözcüğü ‘savaş’ anlamına gelen hur- ekinden gelmiş olabilir.
Htıtriler *Urartu Krallığından beş yüzyıl önce aynı bölgelerde, doğu ve gü­
neydoğu Anadolu’da Antakya’ya kadar uzanan büyük bir imparatorluk kurdu­
lar. İ.Ö. 3. binin son dörtlüğünde karşımıza çıkan Hunilerin ülkesi kuzeyde
Van Gölü ve Unnia Gölü’nden güneyde Kerkük’ün kuzeyine kadar uzanırdı.
Daha sonra Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Suriye bölgelerine doğru kaydılar.
Hurrİ uygarlığı hakkmdaki bilgilerimizin çoğunluğu Hattuşa’daki arşivlerden
gelir. Hum' merkezleri Mari, Ugarit, Alalakh, Emar ve Nuzi idi. Hint-
Avrupalı ve Semitik dillerle bağlantısı olmayan Hurri dilinde çivi yazısı ile
yazılmış İlk belge (İ.Ö. 2300) Urkis kentinde bulunmuş olup, şimdi Louvre
Müzesi’ndedir. Hurri dilinde yazılmış belgeler Hattuşa, Mari, Ugarit gibi
önemli merkezlerde bulunmuştur. Hurri dini ve mitolojisinin *Hititler üzerinde
büyük etkisi olmuştur. Hun i krallarının unvanları Kargamış’ta Hitit yöneticileri
tarafından kullanılmıştır. Hurri tanrılarına tapmış olan Hititler için özellikle
hava tanrısı Tesup çok önemlidir. Hurri kültleri Hattuşa’ya Eski Hitit Döne-
mi’nde gelmiş olabilir. Yazıhkaya’da tanrıların adları hiyerogliflerle yazılmış
Hurricedir. *Fenikeliler ve *Geç Hititler Hurri mitolojisinin, örneğin ünlü
Kumai’bi Efsanesi’nin, Yunan dünyasına geçmesine aracı olmuşlardır. Eski
Hurri tanrılarının en önemlileri fırtına tanrısı TeJup ile kız kardeşi, savaş ve
aşk tanrıçası Savuska’dır. Mezopotamyalı İştar ve Suriyeli (sara ile özdeşleş­
miş Savuska’nın en ünlü tipi Nineve’li *İştar idi'. Hurri sanatının en önemli
eserleri arasında Nuzi Seramiği olarak bilinen, koyu zemin üzerinde beyaz
bezemeleri olan ve *Minos’taki Kamares stilini andıran vazolar yer alır. Hurri
heykelcilik stilinin etkisi Geç Hitit devletlerinde görülür. İmamkulu yakınında­
ki bir kaya kabartmasında ve Malatya’dan bir libasyon sahnesinde Hitit-Hurri
tanrısı TeSup betimlenmiştir.
William Gemot, The Hurrians (1989).
E. Akurgal, Anadolu Kültür Tarihi (2003).

178
Klasik Arkeoloj i Sözlüğü kİ

Hydra
Yunan mitolojisinde Typhon ile Ekhidna’nin kızı olan bu yaratığın adı lsu
yılanı’ anlamına gelir. *Herakles’in on iki zorlu işinin İkincisi, başlarından bi­
ri kesildiğinde yerine ikisi gelen bu yaratığı Öldürmektir. Herakles bunu
Hydra'nın başını kestikten sonra yakarak gerçekleştirir (Hes. Theog. 310-31 5).

Hydria
Üç kulplu olan bu su kabının arkasındaki dikey kulp kabı taşımak, kabı
suya sokmak ya da kaptan su dökmek için, yandaki iki yatay kulp ise kabı tu­
tarak kaldırmak içindir. Boyutları *amphoraya yakın olan bu kapta ölü külleri
de saklanırdı. Hydria seçimlerde oyları koymak için bir seçim sandığı olarak
da kullanılmıştır. *Kalpis adlı kaplar hydria’ya çok benzerler ve bazen aynı
anlamda kullanılmışlardır.

Hydrokeramik
Gözenekli bir hamurdan yapılan bu kapların içinde sıvılar soğutulur ya da
süzülürdü.

Hygieia
Bkz, Tanrı ve Tanrıçalar.

Hyksos
Yunanca bir ad oian Hyksos kuzey Mısır’ı yöneten Asya asıllı krallar için
kullanılmıştır. Asyalı boylar Mısır’ın on ikinci (İ.Ö. 1963-1786) ve on üçüncü
(c. İ.Ö. 1786-1700) sülaleleri sırasında kuzey Mısır’a göç ettiler Özellikle
Delta’da yoğun olarak yerleştiler. Mısır belgelerine göre (Turin kral listesi)
altı Hyksos kralı yüz sekiz yıl hüküm sürmüştür (e. İ.Ö. 1648-1540).
John van Seters, The Hyksos (1966).

179
H Yasemin Er

Hyllus
♦Lydia’da ♦Hennus İrmağının bir kolu olan Gördes Çayı’nın Antik Devir’
deki bu adı antik kaynaklardan bilinir (İl 20.392; Herod. 1.80; Plin. HN 5.31).
Strabonbumnağa ‘Phıygius’ der(Strabon 13. s. 626).

Hypaethral
Antik Devir’de *cellanın üs tünün açık olduğu tapınaklara verilen ad; bu
tip tapınaklarda cellanın tavanı kısmen ya da tamamen yoktur. Örneğin
Didyma’daki ♦ Apollon Tapınağının cellası hypaethraldir.

Hypaethron
Bir tapınağın ana kapısının üstüne cellanın ışık alması için konulan bir
ızgara ya da kafesli pencere. Latince adı claustra’dır.

Hyperthryon
Kapının üstünde lento'yu süslemek için çeşitli şekillerde düzenlenmiş ve
bezenmiş *friz ve pervaz.

hypertluyon

Hypnos
Adı Yunanca uyku anlamına gelen Hypnos, mitolojide ölümü simgeler.
♦Nyks’in (Gece) çocuğu olan Hypnos kardeşi Thanatos (Ölüm) ile birlikte
ölüyü taşır (Hes. Theog. 758 vd.) ♦İliada’da Hypnos’un tarifi vardır (İl.
14.283 vd.).

180
Klasik Ai'keoloji Sözlüğü H

Hypodromus
Antik Roma’da üstü kapalı ya da gölgeli bir dolaşma yeri.

Hypogeum
1. Yeraltında yapılmış, ölüleri ya da ölü küllerini koymak İçin nişleri olan
kaya oygu bir mezar. Katakomblardan daha küçüktür, bir aile ya da girip me­
zarı olarak kullanılmıştır. 2. Antik mimaride yeraltındaki bir yapı ya da bir
yapının yeraltındaki bir bölümü.

Hypokaust
Antik Roma’da merkezî ısıtma sistemi. Bir fırından çıkan sıcak hava kısa
sütunlarla desteklenen çini ve beton, bazen mozaikli, bir zemin ve duvarların
içindeki çininin borular yoluyla yukardakı odalara gönderilirdi. İ.Ö. 100 yılla­
rından itibaren görülür. Pompeii’deki Stabian Hamamı (Thennae) ilk örnektir
(Plin. HN. 9, 168).

hypokaust, Pompeii

Hyposkenium
Antik *tiyatroda logeion 'un önündeki alçak duvar.

Hyposorion
Amt mezarlarda ve lahitlerde podyumda yer alan mezar odası.

181
H Yasemin Er

Hypostyle
Antik mimaride düz tavanı sütun sıralarıyla desteklenen salon. Bu tip sü­
tunlu salonlar Eski Mısır ve *Akhamenid mimarisinde çok yaygındır.
♦Persepolis’teki Yüz Sütunlu Salon ünlüdür. Mısır’da Kamak’taki Amon Ta­
pmağı (İ.Ö. 1570-1200) bu tipin en büyük örneğidir. Salonda her biri 20 met­
re yükseklikte 134 sütun vardır.

Hypotrachelion
Klasik mimaride daha çok * Dor sütununda görülen, sütun başlığıyla sütun
gövdesi arasındaki, başlığın hemen altında bir bant (Vitr. 3. 3. 12). Yunanca
olan isim ‘boynun altında’ demektir.

hypotrachelion, Parthenon.

182
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

Izgara Plan
Miletoslu *Hippodamos’un (İ.Ö. 5. yüzyıl) kullandığı ızgara plan ya da
‘gridiron' Yunan Çağı’ndan Roma İmparatorluk Devri’ne kadar kullanılmıştır.
Görünümü ızgarayı andıran bu planda kent birbirine paralel ya da birbirini
dikey olarak kesen sokaklar arasında yer alan kare ya da dikdörtgen yapı
parsellerine bölünmüştür. Hippodamos İ.Ö. 479’da Miletos’un*Perslertaıafından
yıkımından sonra kenti ‘ızgara’ planına göre imar etmiş ve bu plan
Hippodamos tarzı kent planı olarak bilinmiştir. Izgara plan doğuda *Büyük
İskender’in fetihlerinden sonra çok yaygınlaşmış ve Hellenistik yerleşimlerde
kullanılmıştır. Priene. Hippodamos kent planına en iyi örnektir. Hippodamos
planına göre yapılan kentler arasında Thurii, Aleksandreia ve Antiocheia
bulunur. Bkz. Hippodamos.
W. Ball,/îo/ne in the East (London 2000) s. 248-256, Hg- 58.
W. Hoepfiıer and E. L. Schwadner, Han s and Siadt in klassischem
Grieehenlaııd (1986).

Miletos, Hippodamus plan

185
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

İanua
1. Roma mimarisinde bir evin dış kapısına verilen ad. 2. Sokağa açılan bir
kapı; anticum olarak da bilinir,

ianua

İanus
Bkz. Tanrı ve Tanrıçalar,

İda Mağarası
Girit’te İda Dağı’ndaki bu mağara *Zeus’un doğum yeri olarak bilinir.
♦Minos döneminden itibaren önemli bir kült merkezi olan İda mağarasındaki
en önemli buluntular İ. Ö. 8, ve 7. yüzyıllara tarihîenen tunç kalkanlardır.

İdeogram
Bir kelimenin anlamını ifade eden yazılı sembol.
İdrieus
*Hekatomnus'un oğlu ve *Maussollos’un kardeşi. *Pers eyaleti *K.aria’yı
İ.Ö. 351-344 tarihleri arasında kız kardeşi ve karısı olan *Ada ile *satrap
olarak yönetmiştir.

İkaros
Yunan mitolojisinde ikaros. babası *Daidalos’un balmumu ve tüylerden
yaptığı kanatlarla Girifte kral *Minos’tan kaçar ama güneşe çok yakın uçtuğu
için kanatlan erir ve denize düşerek boğulur.

(kon
♦Bizans Dönemi’nde ve 6. yüzyıldan sonra Hristiyan dünyasında çok
yaygın olan bu resim sanatı geleneksel Roma portre sanatından esinlenmiştir.
İkonlarda Hz. İsa ve Hristiyan azizleri gibi kutsal kişiler paneller içinde
cepheden bir pozda betimlenmiştir.

189
Yasemin Er

İktinos
Atina’daki *Parthenon’un mimarlarından biri. Aynı zamanda Eleusis’teki
♦Teieusterion’un da mimarıdır.
R. Carpenter. The Architectst of Parthenon (1970).

İlion
İ.Ö. 6. yüzyılda antik *Troia’nın üstünde *Aioller tarafindan kutulan
♦Hellenistik ve Roma kenti. Kentteki ünlü *Athena Tapmağı *Pers kralı
♦Kserkses ve *Büyük İskender tarafindan ziyaret edilmiştir. İlion İ.Ö. 85’te
Flavius Fimbria’nın orduları tarafından yağmalandı. Roma imparatorları İlion
ve tapmağını Roma’nm kurucularının Troia kökenli olduğu efsanesi inancıyla
daima korudular.
P. Frisch, Die Inschriftet va>n ilion (1975).

İllyria
Adriyatik kenarındaki bir ülke ve devlet. Romalılar İllyrialıların İ.Ö. 229
ve 219’da Adriyatik Denizi’nde yaptıkları korsanlığı önlemek üzere donan­
malarını göndermişler, hatta İllyria’da bazı üsler elde etmişlerdi.
J. Wilkes, The Illyrians (1992).

tmagines
Soylu ve varlıklı Romalı ailelerin ölülerinin anısına yaptırdıkları portre
büstlere verilen ad. Evlerdeki *atriumun duvarlarında sergilenen büstler
balmumundan yapılır ve boyanırdı. Büstler bazı mezar tiplerinde de görülür.

imagines

İmbreks
Roma’da kullanılan yarım daire şeklindeki kiremit.

190
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

İmmissarium
Roma’da bir su kemerinin rezervuarından (*castellum) akan suyun top­
lanması için yapılmış bir havuz ya da tekne.

İmpluvium
Roma evinde *atriumun ortasında bulunan bu su havuzu tavandaki açık­
lıktan (*compluvium) gelen yağmur suyunu toplardı. Bunun en güzel örnek­
lerine Pompeii’de, İ.Ö. 2. yüzyıl civarında rastlanır.

A: impluvium

İmpost
Dikdörtgen bir blok olan impost, bir kemer ya da tonozun ağırlığını onu
destekleyen bir öğeye aktarır. Örneğin *abakus bir çeşit imposttur.

İn antis
‘Anta sütunları arasında’ demektir; bir *portı’k arasında yer alan sütunlar
için ya da portiğin kendisi için kullanılır. Bkz. Tapınak.

İn situ
Latince ‘orijinal konumunda’ demektir. Arkeolojide esas konumunda ele
geçen buluntulara verilen addır.

İııtturis
Antik Çağ’da küpeye verilen ad. Antik Dönem’de küpeyi Doğu’da
(*Lydia, İran, Babil) kadın ve erkeğin takmasına rağmen Yunan ve Roma
dünyasında yalnız kadınlar kullanırdı.

191
I Yasemin Er

İncitega
Üstüne *amphora, *alabastron gibi ucu yuvarlak ya da sivri kapların
konduğu bir taban. Gümüş, tunç ya da ahşap olabilir.

tncus
Darp sırasında *sikkenin arka yüzeyinde oluşan çukurluk. Yunan sikkele­
rinde çok sık rastlanan incus’a Roma sikkelerinde *quadrigatus ve *denarius
tipinde rastlanır.

İnhumasyon
Ölülerin yakılması (*kremasyon) yerine toprağa gömülmesi. Latince
humus ‘toprak’ sözcüğünden gelir.

tnsigna
Roma’da üstünlük işaretini belirten nişan. Örneğin soylu gençlerin bo­
yunlarına taktıkları *bulla bu nedenle kullanılırdı,

İnsula
1. Latince ‘ada’ anlamındaki bu söz Roma mimarisinde ızgara planına
göre yapılmış bir kentteki bir blokta binaların olduğu alan için kullanılır.
2. Roma’da kiralık, ucuz, çok katlı konutlara verilen ad. Halkın çoğu kez
kalabalık ve sağlıksız koşullarda yaşadığı bu konutlarda zemin katta
dükkânlar vardı. Dört katlı olabilen bu binaların yükseklikleri 15 m. ile
sınırlandırıldı.

İnsulae, rekonströksiyon modeli

192
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

İntaglio
1. Değerli bir taş ya da maden üzerine, örneğin bir mühre, bir moti fin ka­
zınması yöntemi. 2. Bu yöntemle yapılmış bir obje.

intaglio, 1.7 x 2.2 cm. (İ.Ö. 5. yüzyıl)

İnteraksial
İnteraksial ölçülerde eksenler, bitişik sütunlarda *intercolumnium ölçüle­
rindeki gibi yüzeyden yüzeye değil, merkezden merkezedir.

İntercapedo
Roma hamamında *caldarium ve laconıcum arasındaki geçit; bu geçidin
tabanı *hypocaustun üstündeydi.

İntercolumnîum
Klasik bir *kolonad ya da pratikte sütunlar arasındaki mesafeye göre stili
belirleyen uzaklık sistemi, iki bitişik sütun arasındaki uzaklık genelde
gövdenin alt kısmından ölçülürdü. *Vitruvius bu sistemi şu tiplere ayırmıştır:
pyncostyle, 1 ’/z çap (sadece ’fcİon ve *Korinth düzenlerinde kullanılırdı);
systyle 2 çap, eustyle 2 % çap, diastyle 3 çap; araeostyle 4 çap. Yunan Dor
intercolumniunı çaplarla değil *triglyph ve *metoplarla tespit edilirdi. Sü­
tunlar arasındaki uzaklığm üstüne bir triglyph gelirdi, ancak Atina’daki
Propylaea girişinde iki tane vardır. *Hellenistik intercolumniumda ise üstte
iki ya da üç triglyph yer alır.

193
Yasena't Er

• 1*5 • PYCNOSTYLE.

systyle

eustyle

01ASTYLE

ARûEOSTYU

intcrcolıunnium

İnterdentiles
İki *dentil arasındaki uzaklık.

İntertriglyph
Bir *Dor *fiizınde iki *triglyph arasındaki uzaklık; *metop.

İntrados
Bir kemer ya da tonozun altında içbükey oluşturan iç kavi s ya da yij2

İntrados

İntrarnuraJ
Bir yerleşimin sınırlan içinde bulunan gömüler.

194
Klasik Arkeolojl Sözlüğü İ

ton düzeni
Anadolu’nun batı ve güneybatı kıyılarında gelişmiş İon düzeni,
Ephesos’ta Artemis Tapınağı ve Didyma’da Apollon Tapınağı gibi önemli
tapınakların mimarisinde kullanılmıştır. İon düzeninin en belirgin özelliği iki
yanda volüt olan başlık biçimidir. İon düzeninde Küçük Asya İon tipi (çift
*trokhilos ve bir *torus) ya da Aıtik-İon tipi (iki torus arasında bir trokhilos)
sütun kaidesi vardır (Roma mimarisinde Attİk-İon kaidesi tercih edilmiştir) ve
sütun Dor sütununa göre daha ince ve yüksektir. *Enthasis yoktur. Klasik
sütun gövdesinde çoğu kez yivleri ayıran şeritler vardır. Ancak Hellenistik
Dönem’de sütunların alt kısmı Priene *stoasında olduğu gibi (İ.Ö. 158-156)
sade ya da fesetlidir. Roma ton sütunları tamamen yivsizdir. Yunan ve Roma
başlıklarının her ikisinde *astragal, *ekhinus ve *abakus bulunur; ekhinus
yumurta-ok dizisiyle bezelidir. *Entablatür üç *fascialı bir arşitrav, *friz
(özellikle *Hel)enistik yapılarda bazen yoktur) ve *komişten oluşur. Frizde
*metop ya da *triglyph yoktur. İon frizi sade ya da zengin bezemeye sahip
olabilir; figürlü kabartmalarla (Roma örneklerinde olduğu gibi) ve çeşitli
renkte taşlarla (örneğin *Erektheion) bezelidir. Kornişte yumurta ok dizisi,
*dentil bulunur.
Curl, Architeeture (1999).
W. B. Dinsmoor, The Architeciure ofAncient Greece (1950).

İon düzeni

195
İ Yasemin Er

İskitler (Ashguzaya ya da Ashchenaz)


Altay Dağlan’nın doğusundaki steplerden 9. yüzyılda batıya göç eden ve
güney Rusya’ya yerleşen bu Demir Çağı halkı Volga Nehri’nin yanında ve
Karadeniz’in kuzey kıyılarında yaşadı. İskit akınlan *Asur Krallığı’nın yıkı
mına neden oldu; İskitler 8. yüzyılda müttefikleri ’Urartulann kentlerini bile
yağmaladılar. *Herodotos İşkillerin *Pers topraklarına 28 yıl boyunca
egemen olduklarını yazar. İskitler nedeniyle *Kimtnerler 7. yüzyılın başla­
rında güneye doğru giderek, Anadolu’ya girdiler, e. İ.Ö. 600 tarihinde Yu­
nanlı tüccarların ve kolonistlerin Karadeniz’e gelmesiyle İskitler, Yunan
kültüründen etkilenmeye başladı. İ.Ö. 400 yılı civarında İlk tahkim edilmiş
İskit kenti kuruldu, c. 450 tarihinde bölgeyi ziyaret eden *Herodotos İskitler
hakkındaki izlenimlerini yazmıştır. İskitler ata binmekte ve okçulukta
ustaydılar. Görkemli mezarları ile de ünlüydüler.
R. Rolle, The WarldoftheScy(hians (1989).

İsokef alik
Klasik Yunan kabartmalarında, özellikle frizlerde, insan ve hayvan fi­
gürlerinin başlarının aynı hizada, neredeyse yatay bir çizgide betimlenİşi.
*Parthenon’daki friz buna güzel bir örnektir.

isokefalik friz, Parthenon

İsthmia
Yunanlıların dört büyük ulusal festivallerinden biri olan bu festival tanrı
♦Poseidon onuruna düzenlenirdi.

İştar
Bkz. Tanrı ve Tanrıçalar.

196
Klasik Arkeoloji Sözlüğü 1

İthaka
♦Homeros destanları *İIiada ve *Odysseia’da önemli bir rol oynayan
♦Odysseos’un yurdu olan adanın adı ve krallığının başkenti. Bu ada bugünkü
İlhaka adası olarak tanımlanmıştır.

iugumentum
Antik Roma kapısındaki lintel.

iulianus, Flavius Claudius


Roma imparatoru, İ.S. 361-3,

iuno
Bkz. Tanrı ve Tanrıçalar.

iupiter
Bkz. Tanrı ve Tanrıçalar.

İupiter Dolichenus
Bkz. Tanrı veTanrıçalar.

İustinianus, Flavius Petrus Sabbatius


Doğu Roma imparatoru, İ.S. 527-565.

İmparator iuslinianus, mozaik. San Vitale

197
Yasemin Er

îuventas
Bkz. Tanrı ve Tanrıçalar.

İzodom
Yunan taş işçiliğinde eşit yükseklikteki harçsız taş sıralarından olan duvar
örgüsü.

198
Klasik Arkeoloji Sözlüğü K

Kados
Yuvarlak gövdeli, geniş ağızlı; erzak koymak için kullanılan antik kap.

ka*los

Kaesareia, Kapadokya (Mazaka, Kayseri)


*Kapadokya krallarının başkenti. İ.S. 17 tarihinde bölgenin ana kenti oldu
ve s ikke bastı. Antik kentten günümüzde çok az kalıntı vardır ama çevredeki
Roma Dönemi mezarlarında kazı yapılmıştır.
L. Robert, Norns indigenes dans l As ie Mineıtre Greco-ramaine (1963).

Kakkabe
Bkz. Khytra.

Kalamis
İ.Ö. 5, yüzyılın ikinci çeyreğinde çalışan Yunanlı heykeltıraş. Bu
Kalamis, İ.Ö. 400’den sonra çalışan heykeltıraş ve gümüş ustası Kalaınis’ten
farklıdır. Kalamis menner, bronz ve altın ve Gidişinden eserler yaptı. Zarif ve
ince üslubuyla ve at heykelleriyle ünlüydü. *Pausanias’a (9,16.1) göre *Zeus
Ammon vc Tanagra kenti için bir *Hcnncs Kriophorus heykellerini yaptı
(9.22.1); Hennes heykeli Tanagra’nın Roma Dönemi sikkelerinde betimlen-
miştir. En önemli eseri *Apollon’un Rodos’taki kolosa! (15 m. boyunda)
bronz heykelidir (Plin. HN 34.39; Strabon 7.319). Bir diğer eseri Apollo
Alexiakas heykeli Atina’da *Kerameikos’ta dikili idi(Paus- 1.3.4).
J. Pollitt, Ari ofAncient Greece (1965), ss. 46 vd.

201
Yasemin Er

Kalathos
1. *Korinth sütun başlığının çan ya da sepet biçimindeki kısmı. 2. Antik
Yunanistan’da içine yün konan sepet. 3. Konik biçimini sepetten almış Yunan
kabı. 4. Doğu Yunan kültüründe rahibelerin başa taktıkları taç.

Kalis
Yatay kulplu derin içme kabı. Biçimi Doğu Yunan modellerinden alın­
mıştır. Günümüze çok az örnek ulaşmıştır.

Kalkeus
RomaDönemi’nde giyilen bilekten bağlı bot. Yunanca adı Pedtlon’dur.

pedilon ve kalkeus’un çeşitli Örnekleri

Kaltikrates
İ.Ö. 5. yüzyılda yaşamış olan Atinalı mimar. Nike Apteros Tapmağı’nın
ve *Partlıenon’un (*İktinos ile beraber) planlan yapmıştır (İ.Ö. 447-436).

Kaipis
Üç kulplu *lıydria tipi testi. Kullanımı İ.Ö. 6. yüzyılın sonunda başlar ve
*kırmızı figür tekniğinin sonuna kadar kullanılır. Kaipis adı *hydria ile aynı
anlamda kullanılır.

202
Klasik Arkeoioji Sözlüğü &

Kalypso
Atlas’ın kızı olan bu nympha(O</. 1.14,52) muhtemelen *Homeros’un ya­
rattığı bir karakterd ir. Ogygie adasında, ‘denizin göbeği’nde {Od. 1.50) yaşar,
*Odysseus deniz kazası geçirdikten sonra bu adaya vanr ve Kalypso onu
burada ölümsüzlük vaadiyle yedi yıl tutar. Sonunda *Zeus ve *Hennes’in
emriyle onu serbest bırakır. *Hesiodos’a (Theog. 1017-18) göre Odysseus’tan
iki oğlu olur.

Kandil
Kandil çok eski çağlardan beri çeşitli amaçlarla kullanılmıştır. Kandiller
Tunç Devri’nde Kıbrıs'taki mezar nişlerinde, Girit’te *Minos ve *Myken
yerleşmelerinde bulunmuştur. *Herodotos (2.62) Mısır’da gördüğü içlerinde
fitil olan basit kaplan anlatır. İçine yağ konularak bir fitil ile yakılan kandilin
Yunanca adı luknos’dur ve kandilin konduğu yere luknoukos denir. Kandilin
içine fiti! konan ağzına mukter (Latince roslrumj, fitile ise eliukion denir;
üstünde motif ya da süslü ağız bulunan üst kısım discus’tur; yağın konduğu
hazneye Romalılara infirndibilum der. Fitilin yapıldığı maddeye phlomos ve
thruallis denir. Kandil kulplu ya da kulpsuz olabilir. Roma lambalarında yağı
akıtmak için üstü kapaklı bir delik ve bazen hava ya da fitili ayarlamak için
bir iğnenin konacağı ikinci bir delik olurdu. Fitil verbascum (Yunanca
phlomos) ya da thıyallts adlı bir bitkiden ya da papirüsten yapılırdı (Plin, HN.
25. 121) yapılır. Yağ bir çeşit sebze yağıydı. Birden çok ağzı olan lambalara
dİmuksos (ikili), trinıuksos (üçlü) ya da polymyxus (çok ağızlı) denir. Roma
Dönemi’nde kandilin adı ‘*lukerna’dır. Kandil kullanımından önce Romalılar
candela denen mum kullanmışlar^'kandilden sonra mumu yoksul sınıflar
kullanmıştır. Roma kandilinin ilk adı olan lychııus Yananca htknos'ten
alınmışlar. Latince lampas meşale anlamındadır, sadece geç Latincede lamba
demektir. Roma’daki en eski kandil İ.Ö. 3. yüzyılda Esquiline’de
bulunmuştur ve daha çok Yunan tipidir. Lamba Yunan ve Roma’dabaşhca üç
çeşit kullanılmıştır: 1) evleri ya da resmî binaları aydınlatmakta; evlerde
duvar nişlerine konur ya da tavandan asılırdı. 2) ayinlerde ya da kutlamalarda;
3) tapınağa adak sunmada. Ayrıca mezarlarda bulunan nişler kandillerin
mezarlar konduğunu da gösterir.
H. B. Walters, Caialogtıe of the GYeek and Roman Laınps in the. Bıitislı
Museıım (London 1914),

Kanephor
Yunan ve Roma sanatında başında sepet taşıyan bir kadın figürü.

Kanopi
Bir sunak, *niş, heykel ya da mezarın üstünü örten ve sütunlarla destekle­
nen bir yapı.

203
K Yasemin Er

Kantharos
Yüksek, iki dikey kulplu, derin bir içme kabı Erken örnekleri çoğu kez
saplıdır ama İ.Ö. 5. yüzyılda sapsız tiplerde görülür. İ.Ö. 4. ve 3. yüzyıllarda
Yunan dünyasında en yaygın içme kaplarından biri oldu. Kısa a yaklı ve kısa
kulplu tipleri vardır.

Kapeleion
Antik Çağ’da Yunanistan’da şarap ve erzak satılan yer.

Karkhesion
Biçim olarak *kantharosu andıran ancak daha büyük olan, yüksek kulplu
kap.

Kartaca (Qrthdst (‘Yeni Kent’), Carthago)


Tunus’un kuzeydoğu kıyısındaki bir *Fenike kolonisi ve önemli bir Roma
kenti olan Kartaca İ.Ö. 814-13’te *Tyre kenti tarafindan kurulmuştur, Kartaca
Batı Akdeniz’de altın, gümüş ve bakır ticareti! yapan denizciler için önemli bir
limandı ve kısa zamanda en önemli Fenike kolonisi oldu. Yunan dünyasıyla
olan ilişkilerinin kanıtı kazılarda bulunan bol sayıdaki Attık *anıphoralarıdır.
Kartacalılar Kuzey Afrika’nın ve Ispanya’nın Atlantik kıyılarında keşif
gezileri yaptılar. Kent Batı Akdeniz ticaretinin büyük bir bölümünü elinde
tuttu. İ.Ö. 509, 348, 306 ve 279’da Roma ile dostça anlaşmalar yaptı ama
Roma *Magna Graecia’nın yönetimini ele geçirince Sicilya'nın kontrolü için
Roma ile *Punik Savaşları olarak bilinen uzun ve kanlı çatışmalara girdi.
Kartaca İ.Ö. 146’da Romalılar tarafından yıkıldı.
S. Lancel, Carfhage: A Hislory (1995).
W. Huss, Die Karthager (1990).

204
KlasikArkeoloji Sözliiğii

Karyatid
Yunan mimarisinde *entab!atürii desteklemek için sütun yerine kullanılan
kadın figürleri.

Karyatid

Kaspia Denizi (Hazar)


‘Hyrkania’ olaıak da bilinir; adını Hyrkania'dan (modem Chırgan) alır,
♦Herodotos (1.202) doğru olarak burayı bir göl olarak tarif eder ama çoğu
Antik Çağ yazan Kaspia’nın Karadeniz ya da Azov Denizi’yle birleştiği görü­
şündeydi.
M. Cary, The Geographic Background of Greek and Roman History
(1949) s. 177vd„ 184, 189 vd., 312.

Kassandra
Mitolojide *Priaınos ve *Hekabe’nin kızı olan Kassandra *Homeros’a
göre Troia kralının en güzel kızıdır (//. 13.365). Geç Yunan Dönemi'nde bili—
cilik güçleriyle ünlüydü. Aeskhylos’un Agamemnon (1203 vd.) eserinde
*Apollon ona bilicilik gücünü verir.
Erhat. Mitoloji, s. 214-215.

205
Yasemin Er

Katagogion
İ.Ö. 4. yüzyılda büyük bir sağlık merkezi olan Epidauros’ta ziyaretçiler
için yapılmış konaklama yerine verilen ad. Dikdörtgen planlı yapı ber biri
kolonadlarla çevrili dört avludan oluşurdu. Her katında yirmi oda olan iki
katlı yapılarda toplam yüz altmış oda bulunurdu.

katagogion

Katakomb
Duvarlarında ölüleri gömmek için kemerli nişleri (*arcosolia) olan kaya
oygu odalardan ve geçitlerden oluşan yeraltı mezarlığı. Roma İmparatorluk
Dönemi’nde kullanıma başlayan katakomblar daha sonra Hristiyanlar ve Ya-
hudiler tarafından yaygın olarak kullanıldı. En büyük katakomblar Roma’da
yer alır. Bunlar kent dışındaki caddeler boyunca uzanırlardı.
O. Marucchi, Le catacombe romane (1933).

katakomb

Katapult
Mancınık. Bkz. Ballista.

Kegel
Yunan miğferlerinin ilk örneklerine verilen ad.

Kekrops
AttıTca bölgesinin efsanevi kralı.

206
Klasik Arkeoloji Sözlüğü K

Kelebe
Biçim olarak boyunlu *kratere benzeyen geniş karınlı ve çift kulplu kap.

Keltler
*Hekataios ve *Herodotos gibi klasik yazarların iberia, Gallia ve Orta
Avrupa’daki kavimlere verdikleri ad.
T. G. E. Powell. TheCelts (1958).

Kenger
Bkz. *Akanthus.

Kentaurlar
Klasik mitolojide yarı insan yarı at bedenli olan yaratıklar. Vahşi tabiatla­
rından dolayı mitolojide şiddeti simgelerler. Örneğin, davet edildikleri
Hippodamia ve *Lapitherin kralı Pirithous’un düğününde sarhoş olan
Kentaurlar geline ve davetlilere saldırarak olay çıkarırlar. Bu sahne Yunan
sanatına konu olmuştur. *Phidias Kentaurlar ile Lapithler arasındaki savaşı
*Parthenon Tapmağı’nın *metop kabartmalarında canlandırmıştır.

Kentaurlar ite Lapithlerin savaşı, Parthenon

Kephisodotos
İ.Ö. 4. yüzyıl ortasında yaşamış Yunanlı heykeltıraş, ünlü heykeltıraş
♦Praksıteles’in babasıdır, Eirene (Barış) ve Ploutos (Zenginlik) grubu eseriyle
ünlüdür.

207
Yasemin Er

Kerameikos
Atina’daki önemli mezarlıklardan biri ve bazı çömlekçi dükkânlarının yer
aldığı bölgeye verilen ad (Thuk. 2.34.5; Ksen. Hell. 2.4,33).
Kerameikos 1—(1939--) (kazılar).
U. Knigge, Der Kerameikos von Atken (1988).

Keramos
♦Dionysos ile Ariadne’nin oğlu, çömlekçilik sanatının kurucusu.

Kerberos
♦Hades’İn girişim bekleyen üç başlı bekçi köpeği.

Kerkı's
Antik Yunan tiyatrosunda merdivenlerle bölünen oturma sıraları.

Kernos
Dudakta bir dizi küçük kaplar bulunan geniş bir kap. Dinî ayinlerde, özel­
likle Eleusis’te, kullanılırdı, İşlevinin ne olduğu tam olarak bilinmemektedir.

Kerykeîon
Bkz. *Caduceus.

Khalkos
Bakır ya da bronz sikke.

Khares, Linduslu
İ.Ö. 300 yıllarında çalışmış Yunan heykeltıraşı Khares Antik Ç-ağ’da dün­
yanın yedi harikasından biri sayılan Rodos’taki ünlü Kolossos yani
*Helios’un bronz heykeliyle ünlüdür. 32 ın yükseklikte olan heykel İ.Ö. 228
ya da 226 tarilıinde büyük bir depremde yıkıldı.
A. F. Stewart, Greek Sculpture s. 298 vd.

Kheironiptron
El yıkamak için kullanılan kap.

Khimaera
Mitolojide ön kısmı aslan, gövdesi keçi ve arkası yılandan oluşan ve ateş
soluyan bir yaratık. *Lykia’da, Bellerophon tarafından öldürülür (Hes. Theog.
319 vd.).

208
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

Khiton
Antik Yunanistan’da kullanılan bu giysinin *Dor ve *İon olmak üzere iki
tipi vardı. Dor khiton’u kısa ve yünden, kolsuz olarak yapılmıştı, İon khiton’u
ise uzun, ketenden ve kolluydu. Khiton tüm Yunanistan’da hem erkek hem
kadınlar tarafından giyilirdi. Khiton’un en basit modelinde kumaşın boyu
giyenin dirsekten dirseğe genişliğinin iki katıydı. Kumaş omuzlarda ikiye
katlanır ve böylece fazladan olan kumaş giysinin üstünden aşağıya doğru dü­
şerdi. Omuzlarda büyük iğnelerle tutturulan khiton *Herodotos’a göre Yunan
kostümünün en eski kadın giysisi idi ve İ.Ö. 6. yüzyıldan itibaren belde bir
kordon ya da kemer takılarak giyilirdi. Khfton erkekler için diz uzunluğunda,
kadınlar içinse ayak bileklerine inerdi. Daha sonraları dikilerek yapılan khiton
iki ayrı kumaştan oluştu. Genç erkekler, özellikle süvariler, khiton’un üstüne
*khlamys denen kısa bir pelerin giyerlerdi. Ünlü Delphili ‘Arabacı*
heykelinde (t.Ö. 475) uzun bir khiton görülür.
M. Houston, Aneleni Greek. Roman andByzantine Costume (1947).

khiton’un giyiliş şekli

209
K Yasemin Er

Khlaina
Yunanca Laena ile aynı anlamdaolan khlaina Roma’da *toga ya da *pallium
üzerine giyilen kaim yün pelerinin adıdır.

Khiamys
Antik Yunanistan’da genellikle yüksek rütbeli askerler ve *epheblerin
giydiği yünden kısa pelerin ya da manto. Dörtgen bir kumaş olan khiamys
uzunluğuna ikiye katlanarak omuzlar üstüne atılır ve sağ omuzda bir iğneyle
tutturulurdu. Yunan sanatında *Hennes ve *Amazonlar khiamys giysisiyle
betimlenmİşlerdir.

Khiamys giymiş Hemıes

Khous
Yonca ağızlı, tek kulplu kap..

khous

210
Klasik A> keoloji Sözlüğü K

Khresnıographion
Yunan tapınaklarında *cella ile *pronaos arasında yer alan bilicilik odası.

Khryselephantin
Yunan kült heykellerinin yapımında kullanılan altın ve fildişi karışımı.
Heykelin giysisi için altın, vücudun örtülü olmayan kısımları için fildişi kul­
lanılmıştır. Khtyselephantin’den yapılmış en ünlü iki ömek İ.Ö. 5. yüzyıla ta-
rihlenen ve şimdi kayıp olan *Athena Parthenos kült heykeli ve
*Olympia’daki *Zeus heykelidir.

Khtyra
Yemek pişirmek ve su kaynatmak için kullanılan omuzda iki kulpu olan
kap. Yuvarlak formlu olup, dudak kenarıyla omuz arasında tek şerit bir kulp
vardır.

Kırmızı Figür Tekniği


İ.Ö. 530 yıllarında Atina’da ortaya çıkan bu vazo boyama tekniği, kendi­
sinden daha önce kullanılan *siyah figür tekniğinin tersidir. Kırmızı figür
tekniğinde figürün arkasındaki alan siyaha boyanır, figürler ise kil rengi olan
kırmızı haliyle kalır. Siyah figür tekniğinde kazınarak belirtilen detaylar kır­
mızı figür tekniğinde ince fırçayla çizilir. Ancak kırmızı figür tekniğinin baş­
langıcında kazıma yöntemi de bir süre kullanılmıştır. Örneğin en erken kır­
mızı figür ressamı *Andokidesı Ressamı (İ.Ö. 525) *Artemis'in saçlarının
çevresini kazılarak yapılan çizgilerle belirtmiştir. Fuçanın kullanımı anatomik
detay ve giysi dökümünün işlenmesinde daha başarılı olmuştur. Bu yeni tek­
nikte renk bir rol oynamaz ve kırmızı ile beyazın en hafif tonları görülür ama
anatomik detaylar, saç ya da giysi dökümü için sulandırılmış boya ve önemli
hatlar için koyu renkli çizgiler büyük bir başarıyla kullanılmıştır. Kadın ve
erkek gövdeleri daha gerçekçi betimlenmiştir. Andokides Ressamı gibi bazı
erken kırmızı figür ressamları bıızı vazolarda hem siyah figür hem kırmızı fi­
gür tekniğini kullanmışlardır. Bu yeni teknikte konular genelde aynıdır,
Kırmızı figürün en büyük ustalları arasında yer alan *Berlin Ressamı (İ.Ö.
490), Kleophrades Ressamı (İ.Ö. 490), Bıygos Ressamı (İ.Ö. 490) eserlerinde
mitolojik konular işlemiştir. Bazıı ressamlar büyük ya da küçük vazolar (çoğu

211
K Yasemin Er

kez kaplar) arasında tercih yapmışlardır. Örneğin 5. yüzyılın başlarında bazı


ressamlar *kyliks kaplarını seçmişlerdir. *Perslerin Yunanistan’ı işgali ve
yenilgisinden sonra (İ.Ö. 480-479) Arkaik Dönem’den Klasik Dönem’e
geçişte kırmızı figiir tekniğine aralıksız devam edilmiştir. *Pan Ressamı başta
olmak üzere bir grup ressam bazı Arkaik gelenekleri sürdürmüş olup figürleri
durgundur. *Altamura Ressamı ve Niobid Ressaını’ndaki (İ.Ö. 470-60)
heykeli andıran figürler *Olympia heykellerindeki figürlerden etkilenmiş
olmalıdır. Bu dönemdeki duvar resimleri de vazo resimlerini etkilemiştir.
Örneğin Yunanlar ile ‘Amazonların savaşına ya da Yunanlar ile
‘Kentaurlann savaşma büyük vazolarda sık rastlanır. Güney İtalya'daki
Yunan kentlerinde İ.Ö. 5. yüzyılın ikinci yansında kırmızı figür tekniğinin
kullanılmasıyla Atina vazolan kadar kaliteli eserler yapılmıştır.
Beazley, Aitle Red-figure Vase Painters\ (1942, 2nd edn. 1963).

kırmızı figürlü vazo, İ.Ö. 5. yüzyıl ortaları

Kimmerler (Gimirraya)
Rusya steplerinden ve Kafkasya’nın kuzeyinden *İskitler tarafından göçe
zorlanan bu göçebe kavim İ.Ö. 8. yüzyılın sonuna doğru Anadolu’ya gelmiş­
lerdir (Herod. 9.9). *Urartu DevleÜ’ni *Phtygia'yı, *Lydia’yı ve kıyıdaki
Yunan kentlerini yıkarak (Strabon 647) Anadolu’da büyük karışıklıklara yol
açtılar, c İ.Ö. 637 ya da 626 tarihinde Lydia kralı Alyattes tarafından yenilen
Kimmer güçleri Lydia ve *Asur ile olan savaşlar ve salgın hastalıklar sonucu
yıkıldı. Kavmin kökeni belli değildir. Kendileri hakkmdaki bilgilerimiz Asur
belgeleri ve *Herodotos’tan gelir.

Kipselos Sandığı
‘Olympia’daki *Hera Tapınağı’nda bulunan ama bugün elimizde olmayan
fildişi, altın ve ahşap figürlerle bezeli bu sandığın bezemelerini *Pausaırias (5.
17. 5) detaylı olarak anlatır.
M. Robertson, History of Greek Art (1975).

212
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

KJeitias
‘François Vazosu’ olarak bilinen kraterin ressamı Kleitias İ.Ö. 6. yüzyılın
ikinci çeyreğine tarihlenen, dönemin en önemli ressamıdır. Kraterde iki
yüzden fazla figür vardır. Konular mitolojiktir -Theseus’un *Minotauros’tan
kurtardığı gençler, *Hephaistos’un Olympos'a dönüşü gibi. Figürlerin yatıma
adları yazılmıştır.

Kkpsydra
i. Antik Yunanistan’da kullanılan bir su saati. 2. Atina’da ’Akropol’ûn
yamaçlarındaki bir pınar.

Kline
Antik Çağ’da sedir anlamına gelen kline yemek yerken uzanmak için kul­
lanılırdı. Klineye Yunan ve Roma mezarlarında çok sık rastlanır. Ölüler mezar
odasmda hazırlanmış klinelere yatırılır. Özellikle Anadolu’da kline tipi
mezarlar çok yaygındır.

Knossos
*Miııos Uygarhğı’nda efsanevi kral *Minos’un sarayı olarak bilinen
kuzey Girit’teki ünlü Minos sarayı. Burası aynı zamanda *Miııotauros’un giz­
lendiği *labirentin bulunduğu yer olarak bilinir. Knossos’un tarihi Sir Arthur
Evans tarafından 1900 ve 1929 tarihleri arasında yapılan kazılarla aydınlatıl­
mıştır. Heinrich Schliemann da burada bir müddet kazılar yapmıştır. Knossos'
ta ilk yerleşim Neolitik Dönem’de başlar, Sarayın ana unsurları İ.Ö. 1900’de
yapılmıştır. 1700 tarihindeki büyük depremden sonra 1700-1450 yılları ara­
sında ikinci bir saray yapılır. Bu, bölgenin en refah ve zengin dönemidir.
1450’de sarayın yıkılışı muhtemelen *Mykenlerin adada egemenlik kurmaları­
na bağlanır. Knossos’taki önemli buluntular arasında ’Linear A ve *Linear B
tabletleri, mühürler, duvar resimleri vardır.
J. D. S. Pendlebury A lıandbook to the Palace ofMinos. Knossos. wlth its
dependencıes (London 1974).

Knossos, gümüş sıater, Minoıauros ve Labyrinthus, İ.Ö. 425-400

213
K Yasemin Er

Koimotereiou
Gömütler için kullanılan alan, nekropol; ölüm uykusu odası.

Kolon
•Sütun.

Koionad
Üstünde *entablatür bulunan bir dizi sütun. Yapının önünde bulunan
kolonada portico denir; eğer koionad yapıyı çevrelerse *penstyl adı verilir.

Kolonet
Küçük bir sütun.

Koiossal
Yunan ve Roma sanatında çok büyük boyutlardaki heykellere verilen ad.

Kompozit Düzen
Roma düzenlerinin en görkemlisidir. Entablatür’ü çok bezeli ve gösterişli­
dir. Sütun başlığında *Korinth başlığının kenger yapraklan ile İon başlığmm
♦volütleri ve diğer detaylar birleşmiştir. *Korinth düzenini andını.
Curl, Architecture s. 160

bacu«
Voluht
Ecbinas

■Gaujicoluâ

imm® kompozit başhk

214
Klasik Arkeoloji Söıliiğü

Kompozıt düzen. Titus Takı (İ.S. 81)

Konistra
Antik Yunan tiyatrosunda orkestra.

Konsol
1. Bir kornişi taşımak için duvardan dışarı çıkıntı yapan bezemeli bir des­
tek. 2. Bir duvara bitişik olan ve alttaki destekler üstünde yükselen çıkma.

Konsollu korniş. Zcus Olbios Tapınağı, Diocaesareia (İ.Ö. 3. yûzyd)

215
Yasemin Er

Kore (ç. Korai)


I. Geleneksel olarak * Arkaik Dönem’de giysili kadın heykellerine verilen
ad. Ayakta duran heykellerin ağırlıkları ayaklarının arasında dağıtılmıştır; sol
ayak biraz öndedir ama hareket yoktur. Yüzde çoğu kez ‘arkaik gülümseme’
vardır. Genellikle tanrılara adakların sunulduğu Yunan kutsal alanlannda ve
bazı mezarlarda bulunmuşlardır. Kore Samos’taki *Hera Tapınağı’nda ve
Atina’da *Akropol’de önemli bir dizi bulunmuştur. Bazı Kerelerin giysile­
rindeki parlak renkler günümüze dek korunmuştur. 2. Mitolojide tanrıça
♦Demeter’in kızı *Persephone’nin bir başka adı.

kore

216
Klasik Arkeolofi Sözlüğü K

Korinth Düzeni
Üç Yunan mimari düzeninin en detaylı ve en gösterişlisidir. Roma mima­
risinde en sevilen ve kullanılan düzendir, *PIinthos üstünde genellikle bir
Attik kaide; yüksek yivli ya da sade bir sütun gövdesi; başlığın içbükey ke­
narlı *abakusunun ortasında Roma düzeninde bir çiçek motifi, Yunan düze­
ninde ise bir *anthemion ya da *palmet bulunur. Başlığın en belirgin özelliği
*astragal üstünde iki dizi kenger yapraklan ve bu yapraklardan yükselen
♦caules ve her tomurcuklu *calyksten yükselen filizli *helices ya da
♦volütlerdir. Görkemli olan ♦entablatürde *aışitrav *fascialan arasında
boncuk dizisi', kabartmalı friz, modilyonlarla bezeli ♦korniş yer alır. Yunan
♦Korinth düzeninde sütunlar daima yivlidir. *Vitruvı'us Korinth başlığını
Atinalı Kallimakhos’un (İ.Ö. 430-400) icat ettiğini yazar. Başlığın çana
benzeyen (campana) özünden kenger yaprakları, caules, helices filizlenir; bu
görünüm bir sepetten büyüyen yeşillikleri andırır. En erken Yunan Korinth
örnekleri arasında olan Apollo Epicurius Bassae (İ.Ö. 429-400), Atina’daki
Lysicrates’in ‘Khoragic Anıtı’ (1.0.334) özellikle sütun başlıklarının güzelli­
ğiyle tanınır. Korinth düzeni bir tapmakta en erken Dağlık Kiiikya’da Olba
kutsal alanındaki Diocaesareia’da (Uzuncaburç) Zeus Olbios Tapmağı’nda
kullanılmıştır, i. Seleukos zamanında ( İ.Ö. 3. yüzyıl) yapıldığı sanılan
♦peripteral tapmağın 30 sütunu ayaktadır ama sadece dört sütun başlığı
yerinde durmaktadır. Sütunların alt bölümleri yivsizdir. Tapmağın ♦entablatür
ve çatısı yıkıktır. Tapınağın çevresinde çeşitli mimari bloklar vardır.
Hristiyanlık döneminde *bazilikaya çevrilen tapmak hasar gömüştür.

Yuoan Korinth Düzeni Roma Korinth Düzeni

217
K Yasemin Er

Korinth başlığı, Zeus Olbios Tapınağı. Uzuncaburç (Diokaesareia) (İ.Ö. 3 yüzyıl)

Koıinlh düzenindeki Zeus Olbios Tapınağı, Diocaesareia (İ.Ö. 3. yüzyıl)

218
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

Korkyra (Korfu)
Batı Yunan adaiannın İon Denizi’nde en batıda yer alanı. Bu ada
♦Homeros’ta Oysseus’un deniz kazasından sonra geldiği (Od. 5.451 vd.)
Sken'a adası olarak tanımlanmıştır. Buradaki kazılarda 7. yüzyıla ait bir ♦Ar­
kaik tapınak, 6. yüzyıla ait muhtemelen *Apolion Tapınağı, ünlü bir Arkaik
Dönem *Artemis Tapınağı (*Gorgon alınlığı e. 585’e tariblenir) ve 6. yüzyıla
ait bir *Poseidon tapmağı bulunmuştur.
J. Partisch, Die Irksel Korfü (1887).

Korniş
Kla-sik mimaride *entablatürdeki frizin üstünde yer alan üçüncü ve en üst
bölüm.

Kothon
Üç ayaklı, kapaklı bu kap kokulu yağ için kullanılmıştır. *Plemokhoe kabı
bu biçimden gelişmiş olabilir.

koflıon

Kotyle
Bu Yunan ölçüsü 0.21 ile 0.33 litre arasında değişir.

Kouros
Yunanca ‘genç erkek’ anlamındadır. * Arkaik Dönem'deki genç çtplak erkek
heykellerine verilen addır. İki çeşit kullanımı vardır; mezar işaretleri ya da
kutsal yerlerde adak. Her iki kullanımdaki yazıtlardan kornosun toplumun üst
tabakasıyla bağlantısı olduğu açıktır. Mermerden yapılmışlardır ama tunç ve
alabastar örnekler de vardır. Bazıları boyalıdır. Mısır heykel sanatından etkilen­
diği sanılır. Kourosta heykeltıraşın statik figürden dinamik figüre geçişi görülür.

219
K Yasemin Er

Krater
İçinde şarap ve suyun karıştırıldığı geniş ağızlı, çift kulplu büyük Yunan
kabı. Gövdesinin ya da kulplarının biçimine göre dört tipe ayrılır: Sütunlu
krater İ.Ö. 6. yüzyılın ilk yansımdan itibaren imal edilmiştir. İ.Ö. 6. yüzyılın
ikinci çeyreğinden itibaren görülen *volütlü kraterin volüt biçimindeki
kulpları omuzda olup, dudak kenarının üstüne çıkar. Kalyx kraterin derin
gövdesi, ağır kaidesi vardır ve kulplar gövdenin altındadır. İlk örnek İ.Ö.
530’da *Exekias’a aittir. Kınnızı figür tekniğinde en beğenilen
biçimlerdendir. Çan krateri 5. yüzyıl ortasında yaygındır; kulplar gövdede
yukardadır. Bu tiplerin dışında *skyphos krateri olarak bilinen yuvarlak
gövdeli, küçük kulpları olan, konik kapaklı ve yüksek bir ayak üzerindeki tip
siyah figür tekniğinde kullanılmıştır.

çan krater sütun krater

Kremasyon
Ölü yakma âdeti.

Krepidoma
Bir Yunan tapınağının üstünde yükseldiği üç basamaklı kaidesi.

Kritios
İ.Ö. 490-460 yıllarında çalışmış olan AtinalI heykeltıraş. Nesoites ile
birlikte *Akropolis’teki altı bronz ithafta adı geçer. Bu iki heykeltıraş İ.Ö.
477-476*da yapılan bronz ‘Tiran Katilleri’ grubuyla ünlüdür. Yunan
heykelindeki erken Klasik stilin temsilcileridir. Akropolis'teki Kritios
genci’ heykeli de onların eseridir.
A. Stewart, Greek Sculpiure (1990) s. 133, İ35 vd., 251 vd., fig. 219 vd.,
277 vd.

220
Klasik Arkeoloji Sözlüğü K

Kroisos
*Lydia’nın son kralı, Alyattes’in oğlu. Ephesos’taki *Artemis Tapınağı’
nm inşasına yardım etti ve *Delphi’ye armağanlar gönderdi. *Pers kralı
Kserkses Sardis'i ele geçirerek Kroisos’un krallığına son verdi. Efsaneye göre
yenilgisinden sonra kendini ateşe atar ama *Apollon tarafından kurtarılır.
Herodotos 1. kitap.
M. Mellınk, Caınbridge Ancient History 2 (1991) s. 651 vd.

Ksenodochia
Geç Roma ve Bizans Dönemi’nde hastane yapısına verilen ad.

Ksenophon (Xenophon)
Atinalı tarihçi (İ.Ö, 5. yüzyıl). Eserleri Anaba.sis, Hellenica ve
Cympaedia*dtr.

Kserkses
(İ.Ö. 486-465) Büyük Pers kralı (Herod. 7. 2-3).

Ksoanon
Antik Yunanistan’da *Geometrik Dönem’e ait ahşap kült heykelleri.

Ksysta
Antik Yunanistan’da atletik idman için kullanılan uzun üstü kapalı
♦portico (Vitr. 5.11.3).

ksysta

221
K Yasemin Er

Kurgan
Çukur mezar ya da *.kntakomb ıne'c'.! Örten tepe ya da *tümülüsün adı.
Bu mezar tipi İ.Ö. 5.-3. yüzyıllar anısında Ukrayna ve Karadeniz bölgelerinde
görülür.

Kyathos
Tek dikey kulpu olan, ‘kraterden şarap almak için kullanılan kap. *Siyah
figür tekniğinde çok örnekler vardır. Gövdede genellikle gözler betimlen-
miştir ve bazen gözlerin arasında bir figür bulunur. Gümüş ve tunç örnekleri
vardır.

kyathos

Kykladlar
Güney Ege’de otuz kadar adadan oluşan takımadalara verilen ad. Bu
adaların en önemlileri Kcos, Kyathos, Scriphos. Siphnos. Parrıs, Naksoş, ios,
Mykonos, Syros, Tenor, ve Aru’ros'tur. Orta Neolitik Diinem’de yerleşim
başlar. Üçüncü binde Kyklad Uygarlım gelişir. Merkezleri Khalandıiani
(Syros) ve Keros'tur. Orta ve Geç Bronz Devrinde (e. .3000-1500) kemler
gelişmiş ve Giri t ile İlişkiler başlamıştır, *Myken kraîhklannuı bölgeye
göçüyle nüfus azalmıştır. On birinci yüzyılda yerleşimler yıkılmıştır ve
Naksos haricinde hepsi terkedilmiştir. Yaklaşık İ.Ö. 1000’den itibaren
bölgeye *ion!ar yerleşmiş ve *Delos önemli bîr kült merkezi olmuştur.
Peioponnessoslu Dorlar ise c. 900’den itibaren Güney Kikladlara yerleşmiştir.
Kyklad kültürünün en göze çarpan eserleri Girit’e kadar ihraç edilmiş olan
mermer idol Jerdir.
W. Ekscmitt. Kıınst und Kullur der Kykladen 1-2 (1986).

Mermer Kyklad idolii (İ.Ö. 2800-2700)

222
Klasik Arkeoloji Sözlüğü K

Kyklop
Sicilya’da yaşamış tek gözlü devlere verilen ad. Bazıları *Odysseia’daki
ünlü Polyphemus gibi çoban olup (Od. 9, 532-535), diğerleri de *Hephaistos
gibi demircidir ve *Zeus için yıldırımlar yapmışlardır (Theog. 139-146. 501-
506). Duvar ustası Kykloplar Anadolu, Yunanistan ve Sicilya’da iri taşlarla
ötülmüş duvarları yapanlar sayılır. Kyklopların bu efsanesinden dolayı,
Mykenos'taki gibi çok iri taşlardan örülü duvarlara bazen ’Kyklop Duvarı’
denir; bu tip duvarlar harçsız, düzgün olmayan taşlardan yapılmıştır.

Kyklop Duvarı. Mykenos (c. İ.Ö. 1250)

Kyliks
Yüksek kaideli ve iki yatay kulplu, geniş ağızlı Yunan içki kabı. Birçok
çeşidi vardır.

Gordı on kabı Komast kabı

223
K Yasemin Er

Kyma
Mimaride dalga şeklindeki bu silme, bir içbükey ve bir dışbükey olmak
üzere iki kavisin birleşimidir. *IKyma recta ve *kyma reversa mimaride kulla­
nılan iki çeşididir.

Kyma recta
Klasik mimaride kullanılan,, kesitinde üstte içbükey ve altta dışbükey gö­
rülen çift silme motifi.

Kyma reversa
Klasik mimaride kullanılan, kesitinde üstte dışbükey ve altta içbükey
görülen çift silme motifi.

kyma recta ve kyma reversa

Kyros (I) Büyük


1. Kambyses’in oğlu, *Pers kralı. İ.Ö. 550’den itibaren yaptığı uzun sefer­
lerde Media (550-549), »Lydia (546), Babil ve Yeni-Babil İmparatorluğumu
fethetti. Ayrıca Orta Asya’yı (c. 539) ele geçirdi. 530 da Orta Asya’da öldü.
Ksenophon, Kyıopaedla.

224
Klasik Arkeoloji Sözlüğü L

Labirent
Antik mimaride dolambaçlı geçitlerden oluşan, içinden çıkması zor bir
yapıya verilen ad. En ünlü labirent içindeki insan kurbanlarıyla beslenen,
efsanevi ♦Minotauros’un yaşadığı Girit’teki ♦Knossos sarayıdır (Paus.
1.27.10, Plut. Thes. 15; Apollod. Bibl.3.1.4). ♦Daidalos’un Girit kralı *Minos
için yaptığı bu saraya geçitlerden oluşan karışık sisteminden dolayı daha
sonra Labirent adı verilmiştir. Labirent deseni Girit sikke, Yunan vazo
resimlerinde, Roma ♦mozaiklerinde görülür.
R. Eilmann. Labyrinthos (1931).

Knossos, gümüş stater, Labyrinthos planı, İ.Ö. 300-270

Labrum
Antik Roma hamamındaki banyo küveti. Bazen Titus’un Hamamlan’nda
olduğu gibi yere gömülü, bazen Pompeii’deki örneklerdeki gibi olup bir kaide
üstünde yükselir. Pompeii’deki örnekte labrum iki' yüksek basamakla girilen
kare bir mermer küvettir. Yıkananlar, küvetin içindeki bir başka basamakta
oturabilirler (Vitr. De arch. 5. 10).

Labrys
Çifte balta anlamındaki *Lydia kökenli kelime. Eski Anadolu ve ♦Minos
kültlerinde önemli bir simgedir. Labirent kelimesinin labrys sözcüğünden tü­
rediği sanılır.

Lacerna
Roma’da ♦togamn üstüne giyilen koyu renkteki pelerin; sağ omuzda bir
iğne ile bağlanırdı. Genelde ordu üyelerinin giydiği lacemayı ♦Augustus
zamanından sonra vatandaşlar da giymeye başladı.
Laena
I. Roma’da ♦toganın üstüne sıcak tutmak için giyilen yün pelerin. 2.
Flamines rahiplerinin adak törenlerinde giydikleri giysi.

227
Yasemin Er

Lagynos
Uzun boyunlu, tek kulplu, su ya da şarap dökmek içm kullanılan Yunan kabı.

Lahit
Bkz. *Sarkophagus.

Lakaina
Lakonia kaplan olarak da bilinen, Sparta’da İ.Ö. 6. yüzyılda yapılan
derin, yatay kulplu, *siyah figür tekniğinde yapılan bu kaplar, Yunan
kolonilerine ve Etnıria'ya ithal edilmiştir.

lakaina

Lakonikum
Roma hamamında ’caldanumun ucunda yer alan yanm daire şeklindeki
terleme odası.

228
Klasik Arkeoloji Sözlüğü L

Laokoon
Troia Savaşı’nda Yunanlıların içine gizlendiği Tahta At’ı kentin içine
almamaları için Troialılan uyaran Laokoon *Apollon Thymıaios ya da
*Poseidon’un rahibidir. Laokoon ve iki oğlu Apollon ya da Poseidon
tarafından denizden gönderilen iki yılanla Öldürülür. Sanatta Laokoon ve
oğullarını acı çekerken gösteren mermer heykel grubu ünlüdür. Rodoslu
heykeltıraşlar *Hagesandros, Polydoros ve *Athanadoros’un eseri Roma’da
Titus’un sarayında sergilenmiş ve *Plinius’un (HN 36. 37) anlattığına göre
diğer bütün eserleri geçmiştir.

Laokoon

Lapîs lazuli
Yarı değerli, koyu mavi renkte bir taş. Antik dünyada ender bulunan ve
çok değerli sayılan bu taşın temel kaynağı Kuzey Afganistan’dı. Lapis lazuli
özellikle Mısır ve Mezopotamya ticaretinde önemli rol oynadı. Her iki
uygarlıkta da süslemede, mücevherde, mühürde kullanıldı.

Lapithler
Kuzey Yunanistan’da Tessalia’dan gelen bu efsanevi ırk kendilerinden
önce bölgede oturan Pelasgları kovmuşlardır. Lapithlerin en ünlü efsaneleri
*Kentaurlarla olan çarpışmalarıdır. Bu savaş Halikamassos *Mausolleion
kabartmalarında, *Parthenon *metop kabartmalarında ve *Olympia’daki
*Zeus Tapınağı'nın batı alınlığında işlenmiştir. Antik Yunan vazolarında da
betimlenen bu savaş, uygarlığın barbarlığın üzerindeki ve dolayısıyla Yunan­
lıların *Persler üstündeki zaferinin simgesi olarak gösterilmiştir.

229
L Yasemin Er

Lararium
Bir Roma evinde lares ve penates (ev tannian) heykellerinin konduğu
kutsal küçük oda.

Larnaks
Ölü küllerini ve kalıntılarımı koymak için kullanılan küçük kapalı bir san­
dık. *Minos ve *Myken dönemlerinde ahşap bir sandığı taklit eden lamaks,
Yunan dünyasında özellikle 6. ve 5. yüzyıllarda (İ.Ö. 53O-46O'ta) küçük piş­
miş toprak bir lahit olarak çok yaygındı. Bazıları zamanın vazo stillerini taklit
ederek boyanmışlardır. Makedonya Krallığı’nın başkenti Vergina’da altın
lamaks bulunmuştur. Roma Dönemi’nde lamaks kullanımına devam
edilmiştir.

lamaks, Astra. lsaura(İ.S. 2. yüzyıl)

Laler
Roma Dönemi’nde kalıpta şekil verilip, güneşte ya da fıntıda kuruyarak
yapılan kiremit. Pişmiş topralk kiremitlere later coctus, güneşte kurumuş
olanlara later Crudus denirdi. Her kiremit onu yapanın adı ve o yılla mühür­
lüydü.

Lateritum opus
Eski' Romalıların kiremi t işçiliği.

Laterna
Eski Roma’da kullanılan fener.

Latifundium
Roma Dönemi’ndeki büyük, çiftlikler. Çiftlik sahipleri köle emeğiyle çok
zengin olmuşlardır.

230
Klasik Arkeoloji Sözlüğü L

Latium
Roma'nm güneyindeki bu bölgede İ.Ö. L bin başlarında yaşayan Demir
Devri toplumlan, Latinler ve Romalıların atalarıdır ve İ.Ö. 9. yüzyılda
PalatineTepesi’ndeki ilk evleri yapmışlardır. Latinlerin *kremasyon gömüleri
Roma çevresinde ve Alban Dağlan’nda bulunmuştur.

Latona
Bkz. Tanrı ve Tanrıçalar.

Latrina
Roma’da genel tuvalet.

Lebes gamikos
Yuvarlak gövdeli, omuzlarda çift kulplu, yüksek konik ayaklı, kapaklı
kap. Adı “lebes’ (derin kap) ve ‘gamikos’ (düğün) sözlerinden oluşan bu kap
düğünlerde kullanılırdı. İlk kez İ.Ö. 6. yüzyıl ortasında görülen kap İ.Ö. 5.
yüzyıldan İ.Ö. 4. yüzyıla kadar yaygındı.

lebes gamikos

Lectica
Roma Dönemi’nde üstünde uzanılarak bir yerden bir yere taşınmak için
kullanılan bir çeşit divan ya da sedye. İki çeşit lectica vardı; birincisi ölüleri
mezara taşımak için -bunlara ‘lectica ftmebris’ denirdi- diğeri günlük
yaşamda kullanılırdı. Roma Dönemi’nde ölüleri mezara taşıyan kişilere
‘lecticarii’ denirdi.

Lectus
Roma Dönemi’nde yatak.

231
L Yasemin Er

Lejant
Bir sikkenin ön ve arka yüzündeki yazıya verilen ad. Örneğin Roma
imparatoru *Septimius Severuu (İ.S. 193-211) dönemine ait. 201 tarihinde
basılan bir sikkedeki lejant şöyledir: 'SEVERVS AVG PART MAX’. Bu
lejant imparatorun adlarından birini ve unvanlarından üçünü verir. Adı
SEVERVS ‘Severus’ ve unvanlarından Roma imparatoru anlamındaki AUG
’Augustus’ ve *Parthların fatihi anlamındaki PART ‘Parthicus’ ve en büyük
anlamındaki bir diğer unvan MAX ‘Maximus’.

Lejyon
Roma ordusundaki ana birlik. Her lejyona bir numara, kartal şeklinde bir
standart ve bir şeref unvanı verilirdi. Bir lejyon on Kohort'a, her Kohort altı
Kenturion’a bölünürdü.

Lekanis
Kozmetik için kullanıldığı .sanılan çift yatay kulplu ve kapaklı kap. İ.Ö.
500 civarında görülür.

Lekythos
İnce, silindirik bir vücudu, dar bir boynu ve omuzla boyun arasında bir
kulpu olan Yunan vazosu. En çok kokulu yağ taşımak için kullanılırdı.
Genellikle sade, koyu kahverengi ya da siyaha boyanmıştır ama bazen parlak
bir renkte güzel boyamalarla bezenmiştir. Beyaz zeminli lekythoslar İ.Ö. 450-
40 yıllarında mezar hediyesi olarak kullanılmıştır. Bunların çoğu Atina
çömlekçilerinin ürünüdür.

lekythos lekytbos bodur lekythos

232
Klasik Arkeoloji Sözlüğü L

Lemnos
Ege'deki bu volkanik ada, içindeki duman, buharlar ve yanmış topraklar
yüzünden antik çağda demirci ve ateş tanrısı *Hephaistos’un dökümhanesi
olarak bilinirdi. Adada önemli bir Tunç devri kültürü vardı. Ada *Troia sa­
vaşında *Akhablar için erzak duırağı olarak belirtilir.

Lento
Bir kapı ve pencere açıklığının ya da iki’ sütun arasının üstünde yapının
ağırlığını taşıyan, kiriş ve taş levha gibi yatay bir mimari unsur.

lento

Leokhares
İ.Ö. 4. yüzyılda *Halikama$sos Maussoleion’da çalışan dört heykeltıraştan
biri olan Attikah heykeltıraş Leochares anıtın batı cephesini bezemiştir.

Leptis Manga (Libya)


Roma Dönemi Kuzey Afrika'sının başkenti. 7. yüzyıldaki yıkımından
sonra kumla kaplandığı için çok iyi korunmuştur. Roma imparatoru
*Septimus Severus İ.S. 193’te burada doğmuştur. İ.Ö. 7, yüzyılda *Fenikeli
kolonistierin kurduğu kent daha sonra *Kartaca (İ.Ö. 146 tarihine dek),
Numidia (İ.Ö. 46’ya dek) ve nihayet Roma’nm eline geçmiştir. Roma
zamanında çok zenginleşen kent 5. yüzyılda Vandallar ve 7. yüzyılda
Arapların eline geçince önemini yitirmiştir. Kentteki kalıntılar arasında şunlar
bulunur: Augustus *Forumu, *Macellum ve Tiyatro, Hadrianus Hamamları
(İ.S. 126-7), Severus Hamatralan ve *Forum (İ.S. 200). Kent, Roma
mimaris inin Kuzey Afrika'da gelişimini incelemek açısından önemlidir.

233
L Yasemin Er

Lesbos (Mytilene, Midilli)


Ege’de Girit ve Euboia’dan sonra üçüncü büyük adadır. Adada birkaç
kentte *Kybele kültü vardır. Ada, ünlü kadın ozan *Sappho’nun doğum yeridir.

Lesbos kymationu
Yunan mimarisinde geneililde *kyma reversada kullanılan kalp biçimli
yapraklar ile bunların arasındaki mızrak uçlarından oluşan bezeme şeıidi.

Lesche
Antik Yunanistan’da insanların sohbet etmek ya da en son haberleri tar­
tışmak için toplandıkları halk salonları. Duvarları çoğu kez resimlerle süslü
bu tip yapılar Yunanistan’da çok yaygmdı.

Leto
Mitolojide *Apollon ve *Artemis’in annesidir. Yerel efsaneler doğum ye­
lini Delos ve Ephesos’a bağlar. Leto’nun *Lykia’dan geldiği rezi de güçlüdür.
Ksanthos’taki Letoon’un yerel bir ana tanrıçaya ait olduğu ve bunun İ.Ö, 5.
yüzyılda Yunanlı Leto ile tanımlandığı sanılır. Anadolu'nun başka yerlerinde
de diğer Anadolu tanrıçaları ‘Ana Leto’ ile özdeşleşmiştir. Leto’nun Yunan
Idiitü, Apollon ve Artemis ile yakından ilişkilidir. Tanrıçanın Anadolu
kültlerinde rahipleri vardı. Roma Dönemi’nde bazı Anadolu kentlerinde Leto
için Letoa festivalleri kutlanırdı.

Libello
Küçük bir gümüş Roma sikkesi. Çok küçük değerde olan sikke *asa eşitti
ve *denariusun onda biriydi.

Libellus
Küçük kitap, *liberin küçük şekli.

234
Klasik Arkeoloji Sözlüğü L

Liber
Kitap. Yunan ve Romalılar kitabı Mısır papirüsünün ince sayfalarına ya­
zarlardı. Papirüsten sonra en sık kullanılan madde parşömendi (membrana).
Bunun Pergamon kralı II. Eumenes’in buluşu olduğu söylenir.

Liber
Bkz. Tanrı ve Tanrıçalar.

Libera
Bkz. Tanrı ve Tanrıçalar.

Libra
1. Roma ağırlık ölçüsü, 327 gram değerindedir. 2. Roma’da teraziye
verilen ad.

Lictor
Roma’da devlet görevlileri ve rahiplerin refakatçileri. *Fasces taşırlardı.

Ligula
Roma sıvı ölçüsü. *Cyathus’un dörtte biriydi. Bir kaşık dolusu bir kaşık
ligula anlamına gelirdi.

Limen equorunı
♦Circusta bir yarışa başlarken at ve arabaların çıktığı ahırların kapısı ya da
eşiği.

Limen inferior
Antik Roma yapısında kapı eşiğine verilen ad.

Limen superior, limen superum


Bir kapı *lentosu.

Limes
Roma İmparatorluğu’ndaki sınır bölgesine verilen ad. İ.S. 1. yüzyıldan
itibaren bu bölgelere kalıcı garnizonlar konuldu. *Hadrianus (AD 117-138)
zamanından itibaren limes duvar gibi fiziki bir engel anlamında da kullanıldı.
Bakınız ♦Hadrianus Duvarı.

Limitanei
Roma İmparatorluğu’ndaki sınır ordularının adı.

235
L Yasemin Er

Linear A
Girit’te ve bazı *Kyklad adalarında Orta Minos III ve Geç Minos l
tabakalarında (İ.Ö. 2500-1500) bulunan, kil tabletlere yazılmış heceli bir yazı
sistemi. Linear A henüz çözülmemiştir ama daha önce adada kullanılan hiye­
roglif yazıdan gelişmiş olduğu santhr. Yaklaşık İ.Ö. 1500’de Linear A yerine
Mykenlerin kullandığı *Linear 0 yazısı geçmiştir.

Linear B
Girit’te Geç Minos 11 ve Yunanistan’da Myken 111 A-B kültür tabakala­
rında bulunan (İ.Ö. 1500-1100) ve *Linear A’dan daha geç olan ve onun gibi
kil tabletlere yazılan ikinci bir heceli yazı tipi. Linear B 1952’de bu yazının
Yunanca’nm erken bir formu olduğunu anlayan Michael Ventris çözdü. En
önemli Linear B tabletleri Girit’te *Kuıossos’ta ve Yunanistan’da Pylos’ta
bulunmuştur. Tabletlerin çoğundaki bilgiler hesaplar ve envanterlerdir.

Lithics
Arkeolojik bir projede bulunan taş aletlere verilen genel terim.

Lithostrotum opus
Antik Yunanistan ve Roma’da kullanılan *mozaik gibi bezemeli bir kaldırım.

Lituus
Roma’da bilicilerin taşıdığı kıvrımlı asa. Cumhuriyet Dönemi sikkele­
rinde sık görülür.

Livius, Titus
İ.Ö. 59-1. S. 17 yıllan arasında yaşamış Roma tarihçisi. Ünlü eseri Ab urbe
condita a iibri (Kentin Kuruluşundan Kitaplar) Roma tarihinin başlangıcın­
dan İ.Ö. 9'a kadar olan olayları 142 kitapta anlatmış ancak bunlardan sadece
1-10 ve 21-45 kitapları günümüze ulaşmıştır.
P. G. Walsh, Livy, his Historical Aimsand Methods (1967).

Loculus
Antik mezarlarda lahit ya da kül vazosu koymak için oyulmuş niş. Eğer
niş kemerli olursa adına *arkosoliuın denir.

Logeion
Antik tiyatroda sahnedeki oyuncular için yapı mış yüksek platform.

236
Klasik Arkeoioji Sözlüğü L

Lopas
İki kulplu. kapaklı, az derinlikte, yemek pişirmek için kullanılan Yunan
kabı.

Lonca
Roma askerlerinin giydiği zırha verilen ad. Yunanca adı *thorakstır.

lonca

Lonca hamata
Roma lejyönerlerinin giydiği demir halkalardan oluşan bir tip zırhın
Latince adı.

237
L Yasemin Er

Lonca segmentata
Roma lejyonerlerinin giydiği demir şeritlerle bağlanan zırhın Latince adı.

1 o rica segmentata

Lortça squamata
Roma lejyonerlerinin giydiği deri üstüne maden pullardan yapılan zırh;
birbirine perçinlenmiş demir ve tunç pullardan yapılırdı,.

lonca squamata

238
Klasik Arkeoloji Sözlüğü L

Lotus
Eski Mısır ve Yunan sanatında kullanılan lotus çiçeği biçimindeki bezeme
motifi.

lotus sütun başlığı (İ.Ö. 6. yüzyıl)

Loutrophoros
Uzun boyunlu, yaygın ağızlı, ince uzun gövdeli dinî amaçla kullanılan bu
kap İ.Ö. 5. yüzyılın ortasından 4. yüzyıla kadar kullanılmıştır. Adı Yunanca
‘loutron’ (banyo) ve ‘phero’ (taşımak) anlamında olan bu kap, düğün banyo­
sunda Kallirhoe çeşmesinden su getirmek için ve evlenmemiş kızların me­
zarlarına konmak için kullanılırdı. Kabın üstünde betimlenen konular ço­
ğunlukla düğün ya da cenazedir.

Loutrophoros

239
L Yasemin Er

Lucerna
Roma Dönemi’nde kullanılan yağ kandiline verilen ad,

Lucretius
Roma şairi (t.Ö. 94-55). Günümüze tek ulaşan eseri De Renim Natura
Epikuros’un felsefesini anlatu.

Lucta, luctatia
Güreş.

Lncullite
Antik Roma inşaatında kullanılan bir çeşit siyah mermer. Roma’ya ilk kez
Mısır'daki Assan’dan geldi.

Ludi
Roma Dönemi’nde çeşitli oyunlara verilen genel ad. Ûç tip ludi vardı: 1)
ludi ciıcenses; circus Maximus'ta gibi atarabası yarışları, 2) ludi scaenia, ti­
yatro oyunları, 3) gladyatör dövüşleri.
J. P. V. D. Balsdon. Life and Leisure in Ancıen! Rome (1969).

Ludion
Tuğla olarak kullanılan bir kiremit için eski Yunanca terim.

Ludus
1. Egzersiz ya da eği tim alanı. 2. Oyun.

Luristan Kültürü
Zagros Dağlan'nda İran ve Irak arasında İ.Ö. 2. bin sonlan ve 1. bin baş-
lannda yaşayan toplumlar, Luristan tunçlan olarak bilinen eserleriyle ünlüdür.
Esasen nereli oldukları kesin bilinmezse de Kafkaslardan oldukları sanılır.
*Medler ve *Perslerin ataları oldukları bellidir. Yağmalanan 10.-7. yüzyıl
mezarlanndan bulunan tunç eserleri müzelerde sergilendiği için dikkat çek­
miştir. Bu eserler hayvan ve insan figürleriyle bezelidir, bunlar silah, at
koşumlan, kaplar ve takılarda görülür. Luristan mezarlarında demir de
kullanılmıştır.

240
Klasik Arkeoloji Sözlüğü L

Luviier
Esasen bir etnolinguistik terim olan Luvi İ.Ö. 2. bin yılında Anadolu’da
yaygın olan ve ortak bir dili konuşan halklara verilen addır. Luvice konuşan
halkların Anadolu’ya ne zaman, nerden ve nasıl geldikleri hakkında kesin
bilgimiz yoktur ama İ.Ö. 3. binde Anadolu’ya yerleştikleri ve ilkin batıda ge
niş bölgeleri işgal ettikleri bilinir. 2. binin ilk yansında, batı Anadolu'nun
büyük bir kısmı Luviya olarak bilinirdi. *Hitit metinlerinde ve özellikle Hitit
kanunlanııda Luvtye, Arzawa terimi almıştır. Luviier Aızawa dışına yayılarak
2. binin ortasında *Lykia’dan ’Kilikya’ya kadar olan bölgeyi işgal etmişler­
dir. Likya Luvice konuşan Lukka halkının ülkesiydi. Kitikya’da, özellikle
Tunç Çağı’nda Kizzuvvatna’da yerleştiler. Luvi tannlan Tarhunt ve Santas
(Sandon) Kizzuvvatna’mn en önemli tannlan arasında yer aldı. Luvi dili Hint-
Avrupa dil grubuna ve Hititçeye yakındır. Hiyeroglif yazısı bir dizi
mühürlerde ve kaya anıtlannda görülür. Hiyeroglif yazı I939’da ♦Kilikiya’da
Karatepe’de Fenike ve Luvi hiyerogliflerinin yazılı olduğu bir metinin bu­
lunmasıyla çözülmüştür. Luvi unsurlan Anadolu’da Geç Tunç Çağı uygar­
lıklarının çöküşünden sonra sürdü. Güneydoğu Anadolu ve kuzey Suriye’deki
Eski Demir Çağı uygarlıklanKTrt yöneticileri hiyeroglif yazıtları kullandılar.
Lykia ve Dağlık Kilikya’da Luvice şahıs adlâfr Roma imparatorluk
Dönemi’nde bile kullanılmıştır. Lykia dili Luvi dilinden gelmiştir ve Luvi
tannlan Lykia panteonunda önemli bir rol oynarlar.
The Oxford Encyclopedia of Aıchaeology in the Neor East 3. cilt (1997) ss.
385-386.
Philo H. J. Houwınk ten Cate, The Luwiart Population Groups of Lycia
and Cilicia Aspera during the Hellenistic Petiod (Leiden 1961).

Lychnus
Tavanda asılı bir lamba.

Lydion
Biçimi *Lydia’ya özgü, kulpsuz, yüksek ayaklı parfüm kabı. Sadece
•siyah figürde görülür.

241
L Yctsemm Er

Lyons (Roma Lugdunum)


Güney Fransa’da önemli bir ticaret limanı, bir Colonia, üç Roma Gaul
eyaletinin başkenti ve imparator *Claudius’un doğum yeri. Jultus Caesarın
İ.Ö. 43'te kurduğu Lugdunum'da çok sayıda anıtsal yapı günümüze ulaşmış­
tır; Forum Vetus, Tiyatro (on bir bin kişilik Hadrian zamanında) ve *Odeum.
Kente su sağlamak için dört su kemeri yapılmıştı.

Lysippos
Geç İ.Ö. 4. yüzyılın sonlarına doğru çalışmış olan Yunan heykeltıraşı.
Büyük İskender’in bu dalda en sevdiği sanatçıydı. Eserlerindeki ince ölçüler
ve zarafet dikkat çeker. Apoxyomenos’un heykeltıraşıdır.

242
M
Klasik Arkeoloji Sözlüğü M

Ma
*Kapadokyalı ana tanrıça. İ.Ö. 85 yılında kültü Roma’ya gelince savaş
tanrıçası Beliona ile bir tutulmuştur.

Macellum
Antik Roma'da yiyecek, et gibi malların satıldığı pazar. *Kolonadlı bir
avlunun çevresindeki dükkânlardan oluşurdu. Bazı örneklerin daha değişik
mimari unsurları vardır. Pompeii’deki macellum portikli bir dikdörtgen avludan
oluşurdu. Roma’da *Nero döneminde yapılan Macellum Magnum iki katlı
portikli ve pavilyonlu çok büyük bir örnektir.

Maenianum
i. Antik Roma’da bir gösteride izleyiciler için balkon ya da galeri. 2. Roma’
daki Forum’da *gladyatör çarpışmalarının izlendiği balkon. 3. Roma *tiyatrosu,
*amphitheatronu ya da *circustaki oturma sıralan.

Magna Graecia
Güney İtalya kıyısında ve Sicilya’da Yunanlılar tarafından kurulmuş bir
grup Yunan kentine verilen ad. Bu kentler ticaret için çok önemliydi.

Magna Mater
‘Büyük Ana’ kültü İ.Ö. 120 yılında Roma’ya getirilen *Kybele’nin
Roma’daki adı.

Magnus Marimus
Roma imparatoru. Gaul, İspanya ve Britanya’da hüküm sürdü. İ.S. 388’de
Öldürüldü.

Mahya Kirişi
Antik mimaride çatı tepesindeki hatıl.

Mainadlar
Tann *Diotıysos’un dinsel törenlerinde coşkuya kapıhp, kendinden geçen
mitolojik kadınlar alayı. *Bakkhalar olarak bilinirler,
E. R. Dodds, Euripides: Bacclıae (1960).

Mainadlar

245
M Yasemin Er

Malakhit
Yeşil renkte bir bakır madenidir. Bol depozitlerin olduğu Antik Mısır’da
gözleri güneşin parlak ışığından koıumak ve kozmetik amaçla kullanılmıştır.
Antik Çağ’da bezeme için başka maddelerin üstüne konmuş ve boya
malzemesi olarak kullanılmıştır.

Malus (ç. mail)


Roma ‘tiyatrosunda ve *amphitheatronunda üstüne ’velarium adlı
tentenin çekildiği direklerden biti. Bkz. Tiyatro.

mali

Mancınık
Bkz. Ballista.

Manes
Roma’da ölülerin ruhlarına verilen ad. Bunlara mezar taşlarında D. M.
yani Dis Manıbus formülü ile adakta bulunulurdu.

Mansiones
Roma Dönemi’nde hükümet görevlileri (cuısus publicus) için bir
konaklama yeri. Bir sur duvarıyla korunan bu yerlerin aralarında adarın
değiştirileceği dinlenmeevleri, mutations. bulunurdu.

Mappa
Roma’da harita anlamındaki' bir sözcük (İngilizce ‘map’).

246
Klasik Arkeoloji Sözlüğü (A

Mareus Aurelius
Roma imparatora. İ.S. 161-80.

Mare Aegeum
Ege Denizi.

Mare Casptum
Hazar Denizi.

Mare İonium
İonia Den izi.

Mare Mediterraneum
Akdeniz.

Martyrium (çoğul martyria)


Hristiyan bir şehit ya da Hristiyanlık dini için büyük yararlık gösterenler
için mezarın üstünde yapılan kilise veya benzeri yapıtlara verilen ad;
genellikle daire ya da çok kenarlı bir planı vardır. Yüzlerce Hristiyan kilisesi
martyria yanında kurulmuştur. *Phrygia’daki Hierapolis martyrium
kompleksinin planı *Nero’nun *Altın Evi’nin planından alınmıştır.

Masada, Filistin
Ölü Deniz’in batısındaki çölde doğal bir kalede bulunan bu yerleşim
Ortadoğu’daki en önemli tanhî ve arkeolojik yerleşimlerdendir. Kalkolitik
devirde (İ.Ö. 4000) yerleşilen kent Demir Çağı’nda refaha erişmiştir.
Masada’nın ilk surlarını İ.Ö.101-3’te Hasmonean kralı Alexander Jannaeus
yaptırmıştır. Masada’nın kurucusu Büyük Herod (İ.Ö. 37-4) zamanında kentte
iki saray, sur duvarları ve su kemerleri yapılmıştır. Herod’un ölümünden
sonra Roma’nın ele geçirdiği kent Yahudi fanatiklerince alınmıştır. Kenti
tarihte üne kavuşturan olay, İ.S. 73’te Roma kuşatmasında bin Yahudi’nin
teslim olmayı reddedip topluca inti har etmesidir.
Y. Yadin. Masada: Herod's fortress and ihe Zealols ’ lası stand. (London
1966).

Mastaba
Üstü düz olan kısa bir dikdörtgen şeklindeki Eski Krallık Devri Mısır
mezarı; içinde krallar, rahipler ve üst düzey yöneticiler gömülürdü. Mastaba
adı Arapça ‘sıra’dan gelir. Piramitler mastabadan gelişmiştir.

247
M Yasemin Er

Mastos
Meme biçiminde dikey, bir ya da iki kulplu içme kabı. *Sıyah figürlü
mastos altıncı yüzyılın sonlarına doğru yapılmıştır. *Kırmızı figür tekniğinde
yapılmış örnekler de vardır.

Matriks
1. Arkeolojik buluntuları içeren tabaka. 2. İçinde kültürel maddenin
bulunduğu enkaz ya da tortu.

Maussolleion
’Caria kralı *Maussollos için Haiikamassos’ta yapılan (İ.Ö. 353-350)
anıtsal mezara verilen ad. Maussolleion terimi daha sonra anıtsal ölçekte
yapılan mezarlar için kullanılmıştır. Antik Çağ’da dünyanın yedi harikasından
biri sayılan, kırk metre yüksekliğindeki mermer mezar mimar *Pythieos
tarafından tasarlanmıştı. Mezar planı geniş ve yüksek bir *plinthos üzerinde
yükselen bir *İon peristyl tapmak, onun üstünde bir at arabası grubuyla
taçlanmış piramidal bir çatıdan oluşur. Mezarda bulunan ve Maussollos ile
Artemisia olarak tanımlanmış kolosal heykeller ve frizler şimdi British
Museum’dadır.
John and Elizabeth Romer, The Seven Wonders ofthe Y/orld (1999).

Halikamassos Maııssolleion'un 1858 ile 1989 tarihleri arasındaki çeşitli


rekonstrüksiyonları

248
Klasik Arkeoloji Sözlüğü M

Halikarnassos Maussolleion

Maussollos
’Caria krah (İ.Ö. 377-353). Anıt mezan *Maussolleion Antik Çağ’da
dünyanın yedi harikasından bin sayılırdı.
S. Homblower, Mausolus (1982).

Maussollos, gümüş tetıadıahma, Apollon ve Zeus Labraundos


İ.Ö. 377-353

249
M Yasemi» Er

Meaudr
Dik açılarda birleşen ya da çapraz olarak kesişen düz çizgilerden ya da
kıvrım şeklinde şerit biçimli bezeme motifi Adını Maeander (Menderes)
nehrinden alır. *Fret, âşık yolu, sapak adlan da verilir. Bkz. Fret.

Medimnos
Yunanlıların katı maddeler için kullandıkları ölçü birimi. 51,84 litreye
eşitti.

Medler
Kuzeybatı İran’a İ.Ö. 2. ve 1. bin yıllar arasında Zagros Dağları’ndan
♦Perslerle aynı zamanda gelen, Hint-Avnıpa dilim konuşan gruplara verilen
ad. Önce *Asurların yönetimindeyken İ.Ö. 614-6İ2'de İran, kuzey
Mezopotamya ve doğu ve orta Anadolu’yu kapsayan büyük bir kralhk
kurdular. *Urartu Krallığı’nın büyük kısmını ele geçirdiler. Başkentleri
Ekbatana’ydı (modem Hamadan). İ.Ö. 6. yüzyıl ortalarında Pers kralı *Kyros
Medleri yendi ama takiben kurulan *Akhamenİd Krallığı’nda Medler
yöneti me ortak oldular. *Persepolis frizlerinde Medler betimlenmiştir.

Medusa
Kendisine bakam taşa döndüren mitolojik *Gorgon. Perseus Medusa’yı
öldürdüğünde, kanından Khrysaor ve kanatlı at Pegasos doğmuştur. Medusa
yılan saçlı ve bazen de kanatlı olarak betimlenir. Bakışlarının insanı taşa
çevirdiğine inanılırdı. Bu yüzden Medusa motifi kötülükleri önlemek ve
mezar hırsızlarım caydırmak için özellikle mezarlarda çok kullanılmıştır.

Perseus’un peşindeki Medusa, amphora, Berlin Ressamı (f.0.500)

250
Klasik Arkeoloji Sorlüğu M

Megaton
*Myken saray mimarisinin ana yapısıdır. Üç kısımdan oluşur: içinde ocak
bulunan ve tavanın dört sütunla desteklendiği dikdörtgen ya da kare bir oda,
bu odaya girişteki küçük avlu ve yapının girişindeki sütunlu avlu. *Dor
tapınağının prototipidir.

megaron

Memphis
Mısır’ın Eski Krallık DÖnemi’ndeki başkenti. Coğrafi konumuyla Yakın
Doğu’nun en önemli kentlerinden biri olan Memphis, Kahire’nin 24 km
güneyinde Nil deltasmdadır. İ.Ö. 322’de *Büyük İskender *Aleksandria
kentini planlarken Memphis’i üssü olarak kullanmıştır. Kentin çevresinde
içinde Giza, Saqqara, Abu Sı’nin de olduğu geniş nekropoller vardır,

Menandros
İ.Ö. 4. yüzyılın sonlarına doğru yaşamış Atinalı komedya yazan.
Eserlerinin çoğu şimdi kayıptır.

Menelaos
* Troialı *Helena’nın kocası, Sparta kralı.

Menesthes
♦Vitnıvius Menesthes’in Alabanda’da ♦Apollon Tapınağı’mn miman
olduğunu yazar (Vitruv. 3.2.6). Menesthes’in Lagina’daki *Hekate Tapınağı’
nın da miman olduğu tahmin edilir.

251
M Yasemin Er

Meniskos
Bir heykelin başındaki bir çeşit şapka.

Mensa
Roma’da masa anlamına gelir. Üç ayaklı ve yuvarlak masa tipine Latince
‘cilliba’, Yunanca ise ‘tripusî’ denirdi (Ksen. Anab. 7.3.10). Daha sık
kullanılan dört ayaklı mensa ya da Yunanca ‘trapeza’ sözcüğü genelde tüm
masalar için kullamhrdı. Masalar mermer, ahşaptan yapılmış, ayaklan
fildişinden ve aslan ayağı şeklinde oyulmuş olabilirdi. Trapeza ya da mensa
adı kare bir mezar taşı ya da sımaklar için de kullanılırdı. Önemli bir gelişme
monopodium, yani tek ayakla desteklenen yuvarlak masanın bulunuşu oldu.
Bu tip masanın üstüne küçük tanrı heykelleri konurdu.

Merccnarii
Roma’da paralı askerler. Bu sistemi ilk kullananlar AtinalIlardır.
Romalılar kendi vatandaşlarımı ordudaki hizmetleri için para ödedikleri için
çok geç döneme kadar paralı askerleri kullanmadılar.

Mesaulos
1. Antik Yunan evinde *andron ile *gynaeı*kon arasındaki koridor. 2. Bu
koridordaki kapı.

Meta
Roma’da *circus ya da *hippodromda yanş arabalarının yanşta dönüşünü
işaretleyen kısa sütunlar şeklindeki hudut işaretleridir. İlk dönüşe ‘meta
prima’, İkinciye ‘meta secunda’ denirdi.

Metallum
Yunanca çukur, mağara. Kazarak bulunan bir mineral özellikle maden
anlamındadır. Latincede hem maden ocağı hem de maden anlamına gelir.
Plinius Historia Naturalis'in 33. ve 34. kitaplarında maden ve maden İşçiliği
konularını işlemiştir.

Metalürji
Maden çalışma sanatı.

Metaponto
Güney İtalya’da *Hippodamos planlı Yunan kolonisi. Yerleşmede ’Dor
düzeninde iki tapınak vardı.

252
Klasik Arkeoloji Sözlüğü M

Metop
*Dor düzeninde frizdeki trigli Herin arasındaki mesafelerin her birine
verilen ad. Ahşap mimaride trigiyphier arşitravın üstündeki kirişlerin uçlarını
simgeler (Vİtruv. 3.5.11; 4.2.4; 4.3.8). Klasik Çağ’da sade kısımda heykelli
bir kabartma vardı. Tapınağın çevresindeki metoplar dizisi genellikle bir
konuyu temsil ederdi, örneğin Yunanlılar ile *Amazonlar Savaşı, Lapilhler ile
♦Kentaurlar Savaşı ya da *Herakies’in İşleri. En erken kabartmalı metoplar
Selinus akropolündeki Theseus Tapınağı'ndadır (İ.Ö. 620-580).

metop

Metretes, amphora metretes


Ana Yunan sıvı Ölçüsü birimi.

Metroon
Roma’da tanrıların anası *Kybele’ye adanmış kutsal yer.

Mezopotamya
Yunanca ırmaklar arasındaki toprak demektir. Dicle ve Ftrat ırmakları
arasında kuzeyde Anadolu’daki dağlardan güneyde Basra Körfezi’ne kadar
uzanan bölgeye verilen ad.

Mil
Bkz. Milüaria.

Mil taşları
Bkz. Milliaria.

253
M Yasemin Er

Milliaria
Roma mil taşlan. Roma yolları boyunca her bir millik mesafeye konmuş
bu taşlara lapides’ de denir. Bu sistem *Augustus zamanında oturmuştur.
Augustus’un *Forum’da diktirdiği ‘Milliarium Aureum1 denen altın sütun
büyük yolların çıkış noktasıydı, bu sütunun yüzünde haritalar, uzaklıklar,
bilgiler vardı. Her Roma eyaletinin ana kentinde bir Milliarium Aureum’u
vardı. Mil taşlan yol kenarlarında blok ya da sütun olur, üstünde şu bilgiler
yer alırdı: 1) bir sayıyla belirtilmiş uzaklık; 2) yol boyunca yer alan bölgeler;
3) yolu yaptıran ya da onartan kişinin ve adına ithaf edilen imparatoun adı.

Milliarium
Roma uzunluk ölçüsü milliarium her biri beş adım olan bin çift adıma
eşitti ve toplam beş bin ayağa eşitti. Roma mili için en sık kullanılan terim
mille passum ya da M.P.dir.

Minim
İlk kez İ.S. 3, yüzyılda görülen ve İ.S. 4. yüzyıla kadar basılan, değeri az,
küçük bir Roma sikkesinin adı, Latince en küçük demektir. Bu sikkenin
Roma Dönemi'ndeki adı bilinmemektedir.

Minos
Yunan mitolojisinde deniz egemenliği kurduğu söylenen ve Girit’in ilk
kralı olarak bilinen figür.

Minos Uygarlığı
Girit Adası’nda gelişen Tunç Devri (c. İ.Ö. 3500-1100) Uygarlığı’tıa
arkeolog Sir Arthur Evans tarafından efsanevi kralı *Minos’a atfen Minos
Uygarlığı denmiştir. Evans 1900'de *Knossos’ta yaptığı kazılar sonucu
keşfettiği bu uygarlığa Heinrich Schliemann’ın Yunanistan’da bulduğu
*Myken Uygarlığından ayırt etmek için Minos adını vermiştir. Evans
Knossos’ta bulunan sermaik üsluplarına dayanarak Minos Uygarlığını Erken,
Orta ve Geç Minos (EM, OM, GM) olmak üzere üç evreye bölmüştür. Her
evre kendi içinde tekrar bölünür (örneğin EM 1IA, GM İHA). Ancak daha
sonra arkeologlar Minos Uygarlığı’nı Saraylar Öncesi (Neolitik-Orta M 1 A: e.
7000-2000), Saraylar Çağı (OM IB GM IB: c. 2000-1470) ve Saraylar
Sonrası (e. 1470-1000) evrelerine bölmüştür. 1) Saraylar Öncesi Çağ’da
Girit’te insanların balıkçılıkla, avcılıkla ve tarımla uğraştıkları oldukça
gelişmiş bir Neolitik kültür bulunmuştur. Taş, kemik ve Melos Adası’ndan
getirilen obsidiyen taşı, silahlar ve çeşitli araçların yapımında kullanılmıştır.
Bu dönem Girit kerarnikleri siyah, gri ya da toprak renginde kilden yapılmış
kaba kaplardır. Yine kilden ilkel insan heykelcikleri (idoller) yapılmıştır. İ.Ö.
3000 ile 2000 tarihleri arasında nüfûs yoğunlaşmış ve deniz ulaşımı
gelişmiştir, Mısır ve Mezopotamya ile ticaret vardır. Gemicilik, ticaret yoluyla
servet artmış ve halk sınıflara ayrılmıştır. Bu dönemde çömlekçi çarkı

254
Klasik Arkeoloji Sözlüğü M

kullanılmıştır. Kubbeli büyük aile mezarları yapılmaktadır. 2) Büyük bir


siyasal ve kültürel gelişimin başladığı Saraylar Çağı’nda Knossos'ta, Mallia’da,
Phaistos’ta, Zakro’daki büyük saraylarda büyük bir zenginlik dönemi ya­
şanmıştır. Girit’teki en büyük ve görkemli saray Knossos’ta bulunmuştur.
Sarayların etrafında sur buluınmaması Knossos’un güçlü bir donanması
olduğunu gösterir. Yunan mitoslarında Knossos kralı Minos’un deniz
egemenliğinden söz edilir. Ege Adaları’nı ele geçiren Minos büyük bir deniz
devleti kunnuş, Yunanistan’daki bazı kentleri haraca bağlamıştır. Bu dönemde
çömlekçi çarkı geniş ölçüde kullanılmıştır. Baıbotin tekniği ile Kamares
uslubunda vazolar yapılmıştır. Deniz yaratıkları ve bitki motiflerinin
görüldüğü naturalist bezemeler ön plandadır. Saraylar 17. yüzyılın başlarında
büyük bir felakete uğramıştır. 3) 16. yüzyıl başlarında Knossos Sarayı bir
deprem sonucu harap olmuş ve sonra adanın merkezi haline gelmiştir.
Saraylar Sonrası Dönem’de kaı-şılaştığımız yeni silahlar, ath savaş arabaları
adada Yunanistan etkileri nin olduğunu gösterir. Bu dönemde Miletos’ta ve
belki ♦Karia’da Girit kolonileri kuıulmuştur. Mısır. Kınrıs ve Suriye ile
ticaret ilişkileri vardır. Minos Uygarhğı’nin en önemli unsuru olan saraylarım
ortak özellikleri vardır: dikdörtgen bir merkezî avlu, bu avluyu çevreleyen
koridorlar ve anıtsal merdivenler gibi. Saraylarda görülen figürlü fresklerin
yapımı artmıştır. Bu fresklerin konulan arasında natüralizm, dinî törenlerin
betimlendiği boğa oyunlan ile rahipler ve rahibeler yer alır. Bunlann en
ünlüleri arasında ‘Parisli Kız' ve 'Safran Çiçeklerinin Toplanması’ bulunur.
Önemli bir buluntu olan Hagia. Triada lahdinde ölü kültüyle ilgili sahneler
betimlenmiştir. ♦Linear A yazısının kullanıldığı Girit’teki önemli simgeler
arasında çift balta ve hoğa vardır. Minos Uygarhğı’nda Linear A. hiyeroglif
ve Phaistos Disk’inde kullanılan yazı olmak üzere üç yazı çeşidi vardır.
Henüz çözülememiş olan Linear A’mn yerini İ.Ö. 15. yüzyılda Myken
Uygarlığında kullanılan ♦Linear B yazısı almıştır. Dinde ana tanrıçalar çok
önemli bir rol oynamıştır. Knossos'ta bulunan önemli bir eser ‘Yılanlı
Tanrıça’ olarak bilinen ellerinde yılanlar, göğsü açık kıyafetiyle betimlenmiş
bir fayans kadın figürüdür. Boğa ♦ritonu, boğa oyunlan ve ♦Minotauros
mitosunun gösterdiği gibi boğa Girit kültüründe önemli bir rol oynamıştır.
Arif Müfid Mansel, Ege ve Yunan Tarihi (1971).

255
M Yasemin Er

Knossos, Büyük Saray, c. t.Ö. 15. yüzyıl

rahibe freski, Knossos

256
Klasik Arkeoloji Sözlüğü M

Minotauros
Minos’un boğası anlamına gelir. Tamı *Poseidon'un Girit kralı *Minos’a
gönderdiği bir boğa ile Minos’un karısı Pasiphae’den doğan bu insan bedenli,
boğa başlı canavar, Minos’un onu saklamak için mimarı *Daidalos’a
yaptırdığı *!abirentte yaşamıştır. İnsan kurbanlarıyla beslenen mitolojik boğa.
Minos’un kızı *Ariadne’nin de yardımıyla Atinalı kahraman Theseus
tarafından öldürülmüştür.
Erhat, Miloloji, 264.

Mitanni
Mitanni, *Hurri dilinde ‘*Hurrilerin Ülkesi’, Assur dilinde ’Hanigalbat’,
Babil dilinde ‘Habigalbaf, Mısır dilinde ‘Naharina’ (Samice nhr ‘nehir’) ve
Incil’de (Gn. 24:10) ‘Aram Naharayım’ olarak bilinen ülkenin adıdır. İ.Ö.
1450 tarihlerinde Mitanni’nin sınırları doğuda Kerkük’ten kuzeyde Fırat
Irmağı’na, batıda Orontes Nehri’ne ve Akdeniz’e uzanırdı. Mitanni halkı
Hint-Ari kökenli olup, bölgeye doğudan gelmişlerdir. Hindistan’a giden Hint-
Arilerden bazıları doğudan İran yoluyla Güneydoğu Anadolu’ya gelmişler ve
orada Hurrilerle karma bir topluluk oluşturmuşlardır. Mitanni bölgesinde
çoğunlukla Hurriler otururdu (Bkz. Hurriler). Mitanni krallarının adları
Sanskritçedir. Taptıkları tanrılar Mitra, Varuna, İndra ve Nasatya Veda’dan
bilinen Hint tanrıları idi Bu grup İ.Ö. 2. binde Mitanni’yi yönetirken resmî
dil olarak Hurri dilini konuşmuştur. Bu gruplar kuzey Mezopotamya ve
Suriye’de egemen olmuşlardır ve İ.Ö. 17. yüzyıl ile 15. yüzyıl arası
uluslararası sahnede önemli rol oynamışlardır. İ.Ö. ikinci bin ortasında
Asurlular Mitanni egemenliğinde idi. Zamanla *Hititler’in tehdit ettiği
Mitanni, Asur kralı 1. Salmanasar (İ.Ö. 1273-1244) zamanında bir Asur
eyaleti oldu. Mitanni’nin ana kentleri henüz bulunamamıştır. Bunlardan yeri
henüz bulunmamış başkent Wassukanni kuzey Suriye’de Khabur Vadisi’nde
idi. Diğer önemli Mitanni merkezleri arasında Alalah (Teli Açana), Nuzi
(Gasur), Kerkük civarındaki Arrapha ve Khabur’da Teli Brak bulunur.
Mitanni kültürü Mezopotamya ve Eski Suriye geleneklerinden etkilenmiştir.
Ama Alalah’taki IV. tabakadeıki saraylarda ve Teli Brak’ta IV numaralı
alanda Mezopotamya kültüründen farklı unsurlar vardır. Alalah’taki sarayda
*bit-hilani’y i anımsatan mimari bir stil vardır.
The Osford Encyclopedia of Archaeology in the NearEast 4. cilt (2003) s.
36-38.
E. Akurgal, Anadolu Kültür Tarihi (2003).

Mithraeum
Tanrı *Mithras’a adanmış bir tapınak.

257
M Yasemin Er

Mithridates, VI Eupator Dionysos (İ.Ö. 120-63)


İ.Ö. 132'de Sinop’ta doğmuş, 119-163 tarihlerinde *Pontus’un kralı
olmuştur. Çok kuvvetli ve mükemmel bir komutan olan Mithridates, İ.Ö. 1.
yüzyılda Roma’nın en büyük düşmanıydı. Anadolu'da Roma’ya karşı büyük
bir başkaldırıyı başarıyla yürüttü. Birinci Mithridatık Savaşı’nda (89-85)
orduları Anadolu’ya hâkim olunca, bütün Romalı ve İtalyanların
öldürülmesini emretti. Daha sonra Yunanistan’a gitti. İ.Ö. 87’de Sulla beş
Roma lejyonuyla Atina’yı kuşatınca, Dardanes’e kaçarak orada teslim oldu.
Dardanes Barışı’yla Mithridates’in Pontus’a çekilmesine razı olundu. İkinci
Mithridatik Savaşı (83-81) Sulkı’nın komutanı L. Licinius Murena ile bir dizi
çaıpışmadan ibaretti ama *Bithynia Roma’ya bir eyalet olarak verildiğinde
(76) Mithridates 73’te Bityhnıa’yı işgal ederek Üçüncü Mithrtdatik Savaşı’nı
başlattı. *Pompey tarafından yenilince, intiharı tercih etti. *Büyük İskender’in
hayranı olarak kendini onun portrelerine ve davranışlarına benzetmeye
çalışmıştır.
B. McGing, The Foreign Poliey ofMithridates l'l Eupator (1986).

Mitra
1. Dövüşçülerin giydikleri bir kuşak, kemer. 2. Başa takılan geniş bir bant.
3. Kadınların göğüs çevresine taktıkları bir bant.

Mnemata
Antik Çağ’da Yunanistan'dsı mezar için kullanılan bir ad.

Mnesikles
İ.Ö. 437-420 yılları arasında çalışmış Atmalı mimar. *Perikles Dönemi’
nde *Akropoi’ün anıtsal giriş kaıpısı olan *Dor Propylaion’utıu yapmıştır (İ.Ö.
437-432). Atina *Agorası’ntn kuzey batısında yer alan Zeus Eleutherios
Stoası’nın (İ.Ö, 430) mitnarıchr. *Erektheion’da (İ.Ö. 421-405) çalışmış
olduğu tahmin edilse de bu konuda yeterli kanıt yoktur.

Modiolus
1. *Modius’un küçüğü. Çeşitli tip kaplar için kullanılır. 2. İnşaatlarda
suyun yukarı kaldırılması için kullanılan küçük bir kova.

Modius
Roma’nın en büyük hububat ölçüsü, *amphoranın üçte birine eşitti.

Modulus
Bir mimari düzendeki bölümleri tespit etmekte kullanılan standart ölçü.
Orijinal olarak sütunun alt çapıydı ama *Vitruvius *Dor düzeninde modül
olarak alt yarıçapı alarak, diğer düzenlerde tüm çapı korudu (Viıruv. 4.3.3-4,
5.9.3). Modem mimarlar tüm düzenlerde yançapı kullanır.

258
Klasik Arkeoloji Sözlüğü M

Moneta
Roma’da paranın basıldığı yer.

Monile
Antik Roma’da kolye.

Monolit Sütun
♦Obelisk gibi tek taş bloktan yapılmış sütun.

Monopteral
Klasik Yunan mimarisinde duvarları olmayan, çatının daire biçimindeki
tek dizi sütunlarla desteklendiği yapı.

Monopteron
Yunan mimarisinde, örneğin bir tapınakta, daire şeklindeki tek dizi sütunu
olan *peripteros planlı yapı.

monopteron

Monostylos
Yekpare gövdeli, bezemesiz sütun.

Monotheism
Tek tanrı inancı.

259
M Yasemin Er

Monotriglif
*Dor düzenindeki *frizde ki sütun arasında bir trigiif gelen *intercolumnium

monotriglif

Monurnental
Anıtsal. Özellikle biryapıyı tarif etmek için kullanılır»

Mortarium
Havan.

Mozaik
Duvar ve yer kaplamalarında kullanılan renkli küçük mermer, cam
(♦tesserae), taş, pişmiş toprak parçacıkların birleştirilmesiyle yapılan desenli
yüzey. Geometrik ya da figürlü olabilen mozaikler, Yunan ve Roma
dönemlerinde çok popüler olmuştur. Figürlü mozaiklerde mitolojik konuların
yanında günlük hayattan konular betimlenmiştir. En eski mozaikler İ.Ö, 8.
yüzyıla tarihlenir. Bazı Yunan mozaikleri İ.Ö. 4. yüzyıl sıralarına tarihlenir
ama Romalılar mozaik tekniğini İ.Ö. 2. yüzyıldan itibaren geliştirmişlerdir.
Mozaikler Roma İmparatorluk Çağı’nda eyaletlerde özel ve umumi yapıların
bezemesinde kullanıldı, *Bizauıs Dönemi’nde kiliselerin duvarlarının ve
tavanlarının bezemesinde kullanılan mozaikler bazen altın ve cam gibi pahalı
maddelerden yapıldı.
Lesiey Adkins - Roy A. Adins, Life in Aneleni Rorne (1994).

260
Klasik Arkeoloji Sözlüğü M

Pompeii, mozaı'k, İssos Savaşı

Munera
Roma Dönemi’nde gladyatör gösterilerine verilen ad.

Murus
Roma kent duvarı. Büyük bir yapının dış duvarı için de kullanılır.

Museum
I. Kültür ve eğitim amacıyla geçmiş dönemlere ait objeleri araştıran,
toplayan, derleyen ve sergileyen kurum. 2. Genel anlamda Mousa’lara
adanmış bir yer. 3. t.Ö. 280’de Aleksandreia’da L Ptolemaios’un sarayında
kurduğu eğitim kurumunun adı. Bu kurumda tiyatro ve konferans salonu
vardı (Strabo 18. 794).

Mutulus
*Dor düzeninde geisonun alt yüzeyinde yer alan ve altı dizi *gutta ile
bezeli düz dörtgen levha.

Mykenler
*Minos Uygarhğı’nın çöküşünden sonra Yunanistan ve Ege adalarında
kurulan Yunan Tunç Devri uygarlığının adı. Merkezleri Mykenos kentinde
olan ve kendilerine *Akhalar diyen Mykenler birinci bin klasik Yunan
efsanelerinde anlatılmıştır, Myken Uygarlığı adım Heinrich Schliemann’m
yaptığı kazılarda olağanüstü buluntular ortaya çıkardığı Mykene’den almıştır.
Myken ter imi Yunanistan'da Geç Tunç Çağı’nda gelişen kültür için kullanılır.

261
M Yasemin Er

Mykenler İ.Ö. 2000’den Yunanistan’a gelmiş ve İ.Ö. 16. yüzyılda güçlenerek


İ.Ö. 1450’de Girit ve Ege’yi ele geçirmişlerdir. *Hellas’ta ilk Yunan kültürü­
nün kurucuları olan bu kavimden *Homeros Akhaioî (Akalar) diye söz eder.
Myken Çağı’nın kronolojisi için Myken keramik stili (GH 'Geç Helladik’)
esas olarak alınmıştır. Myken Çağı kronolojik olarak şu dönemlere bölün­
müştür: Geç Helladik I ve IlA’yı içeren oluşum dönemi (İ.Ö. c. 1575-1450),
Saraylar Dönemi: Geç Helladik I1B, IIIA1, 1I1A2, IHBİ ve IIIB2 (c. 1450-
1200) ve Saraylar Sonrası Dönem: GH TÎIC (bu dönem de erken, orta, geç ve
sub-Myken’e bölünür). Oluşum döneminin en çarpıcı unsuru güney
Yunanistan’ da zengin yönetici grupların ortaya çıkmasıdır. Bunların bölgeyi'
istila eden yabancı kavimler olduğu varsayımları henüz kesinlik
kazanmamıştır. Çoğunlukla görkemli mezar anıtlarıyla ve değerli mezar
hediyeleriyle sergilenen bu zenginliğin nedenini açıklamak zordur ama
muhtemelen Minos Uygarlığı’nm etkisi ve Ege’nin doğu Akdeniz ile ticari
bağlarının artması bunu etkilemiş olabilir. Myken mezarlarında mezar
hediyeleri olarak silah buluntularının fazla oluşu Myken topiumunun Girit ve
Ege adalarından daha sert bir karakteri olduğuna işaret eder. Myken
saraylarının planı *megarondur. Mykenlerin c. 1450’de Minos Uygarlığı’nm
çöküşünde oynadıktan rol henüz kesin olarak saptanmamıştır ama bu olayı
takiben Girit’te merkezi Knossos’ta bulunan bir devlet kurulmuş ve Myken
etkisi büyük ölçüde yayılmıştır. Knossos’taki yönetici sınıfiıı Mykenlerle
yakın bağlarının olduğunun en önemli kanıtı *Linear B ile yazılan Yunan
dilini kullanmalarıdır. Knossos’un İ.Ö. 14. yüzyıldaki son yıkımıyla Myken
Uygarlığı doruk noktasına ulaşmıştı ve güney Ege’ye egemen olmuşlardı.
Batı Anadolu'da Miletos, Troia, Ephesos, Müskebi gibi yerleşmelerde
bulunan Myken keramiği, vazolar ve mezarlar Batı Anadolu’nun İ.Ö. 16.
yüzyıldan itibaren Mykenlerin etki alanına girmiş olduğunu gösterir. Myken
Uygarlığı’nm yönetim merkezleri olan büyük saraylardan en iyi korunmuş
olanları Mykene, Tiryns, Pylos ve Thebes’te yer alır. Bu saraylar Minos’taki
örneklerden daha küçük olsalar da onlar gibi idari, dinî, depolama ve işçilik
merkezleriydiler. Pylos metinlerinden öğrendiğimize göre, sarayda başta
wanax adı verilen kralı andıran bir kişi vardı. Akdeniz’de geniş bir alanda
büyük miktarda Myken keramiği bulunmuştur. İ.Ö. 13. yüzyılın sonlarına
doğru bazı Myken yerleşmelerinde nedeni kesin bilinmeyen büyük yıkımlar
olmuş, yerleşmeler yoksullaşmış ya da terk edilmiştir (örneğin Gla).
Yunanistan’da Mykenlerden sonra yazı unutulmuş ve kültür yaşamı bir süre
yok olmuştur. Bu çöküşün nedeni doğal afetler ve çevre felaketlerine bağlı
olarak da açıklanmıştır.
Coşkun Özgünel, Mykenische Keramik in Anatolien (1996),
R. HopeSimpson, Mycenaean Greece (1981).
R. Higgins, Minoan andMycenaean Arı 2. baskı (1981).

262
Klasik Arkeoloji Sözlüğü
M

Myken savaş arabası freski, Pylos

263
Yasemin Er

Myken kabı

Myron
Yunan heykeltıraşı (İ.Ö. 480-445). Klasik Dönem’de figürde ilk kez
hareketi gösteren heykeltıraştır. En ünlü eseri ‘Disk Atıcısı’dır.

264
Klasik ArkeoloJi Sözlüğü

Naiskos
Küçük bir kutsal yer ya da tapmak.

Naksos
Mermer yatakları ile ünlü en büyük *Kyklad adası. Mitolojide tanrı
♦Dionysos’un doğum yeridir.

Naos
Yunan tapınağında kült heykelinin bulunduğu kutsal bölüm ya da iç oda,
Roma’daki *cella ile aynı anlamdadır.

a; anta, n: naos, p pronaos, c; crepidoma.

267
N Yasemin Er

Natatio
Antik Roma hamamında üstü açık havuz.

Naukydes
İ.Ö. 5. yüzyılın sonlarına doğru yaşamış Yunan heykeltıraş.

Naumakhia
Yunanca deniz savaşı anlamındadır. Antik Roma’da büyük bir gösteri
olarak sunulan deniz savaşı ya da deniz savaşlarının canlandırılması için özel
yapılan yapay bir göle verilen ad. Gölün çevresinde izleyici sıralan yer alırdı.
En büyük naumakhia *Augustus’un İ.Ö. 2’de *Tiber’in sağ kıyısında
yaptırdığı 550 m uzunlukta. 365 m genişlikte ve ortasında bir ada olanıydı.
Bu savaşlar bazen *Circus ya da Amphitheatron'da (Colosseum İ.S. 80’de
olduğu gibi) gemilerin yüzmesi için yeterli su konan ama daha çok bu amaçla
yapılan özel yapılarda yer alırdı. Bazen ünlü tarihî deniz savaşları (*Salamis,
*Aktium gibi) canlandınlırdı. Bu deniz savaşlannda dövüşenlere Naumachiarii
denirdi, çoğu tutsak ya da ölüm mahkümlanydı.

n nıım achıu

Navis
Gemi, tekne.

Nebris
Avcıların ve *Dionysos rahibelerinin, ♦Bakkhaiann, *Pan ve ♦Satyrlerİn
giydiği ceylan postu.

268
Klasik Arkeoloji Sözlüğü N

Nebukadnezar
Ünlü *Babil kralı (İ.Ö. 605-562). Babası Nabopolassur’un kurduğu Yeni
Babil Krallığından sonra Babil ve Mısır arasındaki ilişkiler sürmüş, Mısır
Nebukadnezar’ın ordusunu yenmiştir. İ.Ö. 586’da Kudüs'ü yıkmıştır.
Nebukadnezar zamanında *Babii’de büyük bir saray ve dünyanın yedi
harikalarından biri sayılan Asma Bahçeler kurulmuştur.

Nef
Bir *bazilikadaki orta geçit ya da kilisenin girişinden mihraba kadar orta
ve kenar geçitleri.

Nekropolis
Yunanca ‘ölüler kenti’ anlamındadır. Yunan ve Roma dönemlerinde kent
dışında bulunan mezarlığa verilen ad.

Nemea Festivali
Yunanlıların dört büyük ulusal festivalinden biri olan İ.Ö. 573’te
düzenlenen Panhellenia festivali. Nemea’daki Zeus kutsal alanında *Zeus
onuruna kutlanırdı.

Nemrut Dağı
’Kommagene’deki bu dağın ziı-vesinde Kommagene kralı 1. Antiokhos
tarafından İ.Ö. 40’ta yapımına başlanan anıtsal *hierethesion yer alır.

neo-
Latince ‘yeni’ anlamındaki ön ek. Neo-klasik örneğinde olduğu gibi bir
kültür ya da geleneğin, bir müddet gerileme ya da çöküşünden sonra, tekrar
ortaya çıkmasıdır. Örneğin, neo-klasik.

Neokoros
Tapınak bekçiliği unvanı anlamına gelen bu sözcük aslen tapmak
görevlisi demektir. İ.S. 1. yüzyıldan itibaren Roma imparatoru için tapınak
yapan bir kente verilen unvan. Böyle bir kent imparatorun tapınağının
koruyucusu sayılırdı. Örneğin Ephesos, Smyma, Perge, Side gibi kentlerin
sikkelerinde ve yazıtlarında bu unvanı buluruz. Bu kentler Roma
senatosundan izin almadan bu onuru kullanamazdı,
S. R. F. Price, Rilıtals ûnd Pov/er (Cambridge 1984).

Nephrite
Yeşimtaşı. Bezeme ve takı için yaygın kullanılan iki çeşidinden biri.
Nephrite genelde beyazımsı-koyu yeşil, mavi ya da siyah olabilir.

269
N Yasemin Er

Nereidler
Mitolojide Deniz İhtiyarı Nereus’un elli güzel kızının adı.

Nero
Roma imparatoru. İ.S. 54-68.

Nerva
Roma imparatoru. İ.S. 96-98.

Nesiotes
İ.Ö. 5. yüzyılda yaşamış Yunan heykeltıraş.

Nikomedes III
İ.Ö. 120-93 yıllarında ♦Bithynia kralı.

Nikomedes IV
Yaklaşık İ.Ö. 93-77 yıllarında *Bithynia kralı. Vasiyetnamesinde ülkesini
Roma’ya bırakmıştır.

Nimbus
Antik dünyada din ve sanatla tanrı ya da imparatorların ve kahramanların
başlarını saran yuvarlak bir ışık bulutu.

Nimrud
Dicle Irmağı yanında, modem Musul’un güneyinde İ.Ö. 13. yüzyılda
*Asur kralı Şalmanaser’in kurduğu Asur başkenti (antik Kalhu). İ,Ö. 710’a
kadar başkent kaldı. On dokuzuncu yüzyılda ünlü arkeolog Sir Henry
Layard’ın kazı yaptığı kentte *ziggurat, tapınaklar ve saraylar bulunmuştur.
Kentteki diğer görkemli buluntular arasındaki' anıtsal kanallı boğalar,
heykeller ve fildişi kabartmaların çoğu şimdi British Museum’dadır.
M. E. L. Mallowan, Nimrud and its Remains (1966).

Nineveb
İ.Ö. 7. yüzyılda *Asur İmparatorluğu’nun başkenti olan Nineveb yerleşim
İ.Ö. 6. binde başlamıştır. Latince ’Ninus’ olarak bilinir (Plin. HN 6.42). İ.Ö.
750’de Kral Senaberib Asur başkentini Dicle Irmağı’nın karşısında burada
kurmuştur. 12 metrelik bir duvarla çevrili kentteki büyük sarayda bulunan
görkemli kabartmaların bazıları ve çivi yazılı tabletlerden oluşan iki
kütüphane dolusu arşiv şimdi British Museum ve Louvre’dadır. Kenti İ.Ö. 7.
yüzyılın sonlarına doğru *Medler yıkmıştır.
H. W. F. Saggs, The Might thût was Assyria (1984).

270
Klasik Arkeoloji Sözlüğü N

Niobe
Mitolojide altı kız ve altı erkek oğlu olduğu için (İl. 24. 604) *Apollon ve
•Artemis'in anneleri Leto’dan daha üstün olduğuyla övünen Niobe, Leto'nun
gazabına uğrar ve çocukları bu iki tanrı tarafından öldürülür. Niobe acısından
Sipylus Dağı’nda bir kayaya dönüşür. Yasının simgesi olan bu kaya, bugün
de görülebilir.

Niş
Antik mimaride çeşitli yapıların duvarlarında çeşitli amaçlarla yapılmış,
içinde çoğu kez heykel, um ya da kandil konabilen sığ bîr girinti.

Nomen
Latince ‘ad’ demektir.

Notîtia Dignitatum
İ.S. 395 tarihli bu belge Roma İmparatorluğunun başlıca sivil ve askeri
resmi görevlilerinin bir listesidir. Her askerî yönetim ve garnizonun detayları
anlatılır. Bu nedenle geç dönemde Roma ordusunu çalışmak için çok önemli
bir belgedir.

Numidia
Kuzey Afrika’da bugünkü Cezayir’in yerinde bulunan bir krallık,

Nummus
Latince sikke demektir.

Nümizmat
Antik sikkeleri çalışan nümtzmatik uzmanı.

Nümizmatik
Antik sikkeleri inceleyen bilim dalı.

Nyks
Gece anlamına gelen Nyks yeryüzü karanlığını simgeler.

Nympba
Mitolojide su (ırmaklar, kaynaklar), dağlar, ağaçlar, yerler gibi doğanın
çeşitli yönlerini simgeleyen genç kız. İrmak tanrılarıyla beraber suyun
koruyucu ruhuydu.

271
N Yasemin Er

Nymphaeum
Klasik Yunan dünyasında nymphaeum nymphalaıa adanmış kutsal bir
yerdi, çoğu kez bir mağara ya da koru gibi su kaynağı, ırmak ya da ağaç gibi
doğal yerlerde bulunurdu. Klasik mimaride duvarlarının içinde heykelli nişler
olan yarını daire şeklindeki amtsal çeşmeye verilen addır. Erken Roma
İmparatorluk Dönemi’nde anıtsal çeşmelere *munera denirdi, nymphaeum adı
Geç Antik Dönem’de kullanılır.

272
Klasik Arkeoloji Sözlüğü O

Obelisk
Dikilitaş. Bu sözcük Yunanca ‘obelos’ (şiş) kelimesinden gelir (Diod. Sic.
1 46, Strabon 17, 1.27; Plin. HN 36. 64). Anıtsal, yekpare, kare planlı,
yukarıya doğru incelen, çoğu kez üstünde hiyeroglif yazı olan ve piramidal
tepeli bir taştır. Antik bir Mısır fonnu olan obelisk Mtsır tapmakları girişinde
çift dikilirdi ama Roma’da *Augustus (İ.Ö. 27 - İ.S. 14) döneminde kullanıl­
maya başlandıktan sonra tek dikilmiştir.

Obol
Antik Yunanistan’da kullanılan bir sikke ve ağırlık birimi. Obol, Yunanca
‘maden şiş’ demekti ve 72 gr. (Attik-Euboic) ya da 1.05 gr (Aiginaik)
ağırhğındaydı. Bir drahma 6 obola eşittir. Bkz. Sikkeler.

Obsidyen
Siyah volkanik cam. Antik Dönem’de mızrak uçları ve ok gibi silahların,
kesici aletlerin ve ayna, vazo gibi dekoratifeşyaların yapımında kullanılırdı.

Oculus
t, Latince ‘göz’ anlamındaki' bu söz seramikte kullanılan bir çift gözü an­
dıran daire ya da helezon şeklindeki bezeme motifine denir. 2. Bir kubbedeki
yuvarlak pencere ya da açıklık. 3. Bir volütün spirallerinin çıktığı disk ya da
göz, örneğin *ton başlığında görüldüğü gibi.

Odeon
Müzik gösterileri için kullanılan küçük, üstü kapalı antik Yunan ve Roma
*tiyatrosu.

Odeon, Atina

275
o yasemin Er

Odysseus
♦Homeros’un destanı ♦Odj'sseia’nın kahramanı. Homeros Odysseus’un
kişiliğinde beden ve akıl üstünlüğünü birleştirerek Antik Çağ’tn en renkli
kahramanını yaratmıştır. Odyssıeia’nın konusu ♦Troia’nın yıkımından sonra
♦Odysseus’un yurduna dönmesine kadar başından geçen serüvenler ve
dönüşünden sonra yokluğunda tahtına ve eşine talip çıkanlardan öç almasıdır.
Odysseus *İlİada destanında ♦Akhah liderlerden biri olarak önemli bir rol
oynamıştır. Troia kentini ♦tahta, at armağanıyla ele geçirme fikrini öne süren
odur.

Odysseus’un evine dönüşü, skyphos, c. İ.Ö. 460. Chiusi

Oecus
(Yunanca oikos) 1. Bir Yunan evindeki ana oda, ♦megatonun ardılı. 2,
Roma evinde içi sütunlarla çevrili büyük bir oda, ♦compluvium ya da
♦impluviumu olmayan bir ♦atriumu andınr. Dört tip oecus vardır: ♦tetrastylos,
Aegyptus, Corinthius, Cyzicenus.

Oinokhoe
Şarap dökmek için kullanılan Yunan testisi. ♦Symposium’da şarap
dağıtmak için ve çoğu kez bir sunakta adak için *phiale ile birlikte
kullanılırdı. *Siyah figür ve *kırmızı figür tekniğinde yapılmış örnekleri
vardır. Çok çeşitli tipleri vardır. Yonca ağızh, yüksek dikey kulplu ya da düz
ağızh, bodur gövdeli, düşük kulplu olabilir. Değerli madenden yapılmış
örnekler de bulunmuştur.

276
Klasik Arkeoloji Sözlüğü O

Oktagon
Sekiz eşit kenarlı çokgen figür.

Oktastylos
Klasik mimaride ön cephede sekiz sütunu olan tapınak.

Olpe
Büyük kulplu, düz ya da yonca ağızlı şarap dökme kabı. Attik ♦siyah
Igürdeki en eski *oinochoe tipi kaptır.

olpe

277
o Yasemin Er

Olympia
Yunanistan’da *Pelopounesos’ta Elis bölgesindeki *Zeus ve *Hera’nın
kutsal alanı. Burada Zeus Tapınağı’ndaki Zeus Olympia heykeli Antik Çağ'da
dünyanın yedi harikasından biriydi. Zeus festivalindeki atletik yarışmalar
Olynıpik Oyunları’nı başlatmıştır. İlk Olympik Oyunlan İ.Ö. 776'da başlamış
ve İ.S. 393'te *Theodosius'un yasaklamasına kadar her dört yılda bir
düzenlenmiştir.

Olympos Tannlan
Yunan mitolojisinde Olympos Dağı’nda yaşayan tanrılara Olympos
tanrıları adı verilir. Aslında Olympos dağı, gök tanrısı *Zeus’un merkezidir.
Olympos tanrıları diye anılan *Zeus kuşağı tanrıların da konutu olduğuna
inanılır. Bu tanrılar içinde adı geçen *Hades asimda Olymposlu sayılmaz
çünkü Yeraltı (Ölüler) Dünyası’nın tanrısıdır. Ayrıca renkli bir kişiliği' olma­
yan *Hestia’nın yer ini daha sonra *Dionysos almıştır. Olymposlu on iki tanrı
şunlardır: *Aphrodite, *Apollo, *Ares, *Artemis, *Athena, *Demeter,
♦Dionysos, *Hephaistos. *Hera, *Hermes, *Poseidon, *Zeus.

Olympos Tanrıları, Attik amphora, N'ıkoxcnos Ressamı (İ.Ö. 500)

Oon
Yumurta biçiminde *siyah figür ve *kıtmızı figür tekniğinde dinî amaçla
yapılmış ama yaygın bir şekilde kullanılmamış küçük vazo.

oon

278
Klasik Arkeoloji Sözlüğü O

Opisthodomos
♦Epinaos ile aynı anlamdadır. Yunanca ‘arkadaki oda’ anlamındadır.
Yunan tapınağında *cellanın arkasındaki iç portiktir. Latincesi *posticumdur.

opisthodomos

Oppidum
1. Roma Dönemi’nde kent ya da istihkâm edilmiş yerleşim. 2. Roma
*circusunun düz ucunda yer alan yapılara verilen toplu ad.

Optimus
Latice ‘en iyi’ anlamına gelir, ♦Jüpiter’in unvanıdır.

Opus
Latince ‘iş, işçilik’ demektir..

Opus Alexandrinum
Beyaz bir zeminde siyah ve kırmızı *tesseralarla yapılan geometrik
figürlerin oluşturduğu ♦mozaik kaplama.

opus Alexandrinvm, Pompeii

279
o Yasemin Er

Opus caementicium
Structura caementicia ya da opus stnıctile olarak da bilinen kireç, puzzola,
kum ve su karışımı harca konan kaba taşlarla örülen Roma duvarı.

Opus incertum
Bir çeşit Roma duvar örgüsü, duvarın yüzü düzensiz konulmuş çeşitli boy
taşlarla öıülmüş ve duvarı tutmak için araya tuğla şeritleri konmuştur. Opus
antiçuum olarak da bilinir.

opus incertum

Opus isodomum
Eş sıralı duvar örgüsü.

opus isodomum

280
Klasik Arkeoloji Sözlüğü O

Opus İsterimin
İnce tuğla Roma duvar örgüsü; taş bir yüzey tuğla ya da kiremitle
kaplanarak, duvarın tamamen bu maddelerden örüldüğü izlenimini verir.

Opus listatum
Birbiri ardına değişen taş ve tuğla sıralarından yapılan Roma duvar
örgüsü.

Opus lithostrotum
Antik Roma’da *mozaik gibi süslü kaldırım döşemesi.

Opus marmoratum
Yakılarak toz haline getirilmiş alçıyla toz meımer ve suyun karışımıyla
yapılan sıva ya da dış duvar sıvası.

Opus mktum
Tuğla ve kare tüf blok dizilerinin alternatif konmalarıyla yapılan Roma
duvar yüzü; İ.S. 4. ve 6. yüzyıl aralarında kullanılmıştır.

opus mixtum

Opus musivum ya da museum


Renkli cam ya da mineli sırlı parçalardan oluşan Roma *mozaik işçiliği.

opus musivum

281
o Yasemin Er

Opus polygonium
Çokgen duvar örgüsü.

Opus pseudisodomum
Antik Roma’da eşit olmayan boyutta dizi bloklardan oluşan duvar örgüsü.

opus pseuisodomum

Opus quadratum
Kare taşların düzenli sıralarda harçsız dizildiği duvar örgüsü.

Opus reticulatum
Latince ‘ağa benzeyen iş' demektir. Roma duvar işçiliğinde beton bir
duvar yüzeyinin küçük kare taşlarla çapraz örgü olarak, bir ağ şeklinde
örülmesine verilen ad. İ.Ö. 100- İ.S. 200 arası yaygındı.

opus reticulatum

Opus scalpturatum
Antik Roma’da yer için bir döşeme çeşidi, kakma işine benzer; yerde bir
desen kalemle çizilir ve içi renkli mermerle dolduıulur.

282
Klasik Arkeoloji Sözlüğü O

Opus sectile
Roma’da renkli taş parçalarının geometrik şekillerde kesilip (*tesseraedan
daha büyük) yer ya da duvar kaplaması için düzenlenmesi tekniğine verilen ad.

xxxxxx
xxxxxx
xxxxx*

iki çeşit opus sectile

Opus signinum
Tuğla ya da kırık keramiğin ezilip harç ile karıştırılması ile yapılan bir tip
Roma sıvası. *Vitruvius bunu bir çeşit su geçilmez pilaster olarak tanımlardı.
Hamamlarda ve özellikle su kemerlerinin içinde nemi geçirmemek için kulla­
nılırdı.

Opus spicatum
Balıksırtı biç imindeki Roma duvar örgüsü.

opus spicatum

283
o Yasemin Er

Opus tectorium
Bkz. Opus albarium.

Opus tcsselatum
Düzgün şekilli değişik renk ’tesseralann (♦mozaikte kullanılan
parçalardan daha büyüktür) birlikte düzenlenerek oluşturulan ve çeşitli
desenlere sahip yer ve duvar döşemesi.

Opus testaceum
Antik Roma da kınk tuğla parçalarıyla kaplı beton ve moloz duvar örgüsü.

opus testaceum

Opus topiarium
Üzerinde ağaç ve çalılıkları olan bahçelerin resimlendiği antik Roms
duvar resmi; *Pompeii’de örnekleri vardır.

Opus vermiculatum
Çok ince ve detaylı bu Roma ♦mozaik işinde *tesseralar desenin gerektir­
diği gibi kıvrımlı uzanır, bazen koyu ve açık tonlar arasındaki gölge desenir
derinliğini artırır.

284
Klasik Arkeoloji Sözlüğü O

Orkestra
Antik Yunan *tiyatrosunda koro ve dansçılar için yapılan, ’proskenium
ile *auditorium arasındaki yuvarlak alan. Erken dönemde bu alan *Dionysos
sunağı çevresindeydi. Roma tiyatrosunda orkestra sahne ve proskenium ile ilk
oturma sıralarının arasındaki yanın daire biçinn'ndeki düz alandı. Bkz. Tiyatro,

orkedlta, Yunan tlyatravu

orkestra, Roma tlyatromı

Orthostat
Antik mimaride bir tapınaktaki ♦cellanın kaplama duvarı olarak duvar ta­
banına dikey konan büyük taş levhalar. Bazen kabartmalı olabilir. Kuzey Su­
riye, *Asur ve *Hitit mimarisinde duvarların alt sırasına konur. Mezar du­
varlarım inşa etmekte kullanılır.

Orthostyle
Düz bir çizgide yer alan bir dizi sütun.

285
Yasemin Er

Ossa, ossuarium
Ölü kemiklerinin konulduğu saklama yeri.

OSSA
_._PPJJvSM-AGHLPP
|DİVl‘AVGAIE FHSVMİ
, 6£«MAWlCAEmiS
i M1TKIS-C At SAKİS-AV<î
lü£RMANia-PKWCff

ossa

Osteoarkeoloji
İnsan ve hayvan anatomisinin, iskelet kalıntılarının arkeolojik şartlar ve
çevre buluntuları ile birlikte çalışılması ve analiziyle ilgilenen arkeoloji dalı.

Ostia
Antik Roma’da İ.Ö. 4. yüzyılda *Tiber Irmağı ağzında kurulan ana liman.

Ostium
Antik Roma evinde dış kapıyı ♦atriuma bağlayan koridor.

ostium

286
Klasik Arkeoloj i Sözlüğü O

Ostrakon
Antik Yunanistan’da oy pusulası olarak kullanılan bir çömlek parçası,

Ovolo
Klasik dışbükey silme, çoğu kez *yumurta-ok silmesi ya da benzer
motiflerle bezelidir.

Ovum
Klasik mimaride yumurta şeklindeki bir bezeme deseni, örneğin
♦yumuıta-ok.

287
Klasik Arkeoloji Sözlüğü P

Paenula
Romalı yolcuların yağmur ve soğuktan korunmak için, taşrada yaşa­
yanların ise *toga yerine giydikleri yanın daire şeklindeki önden bağlanan,
çoğu kez başlıklı yün manto; köleler de giyerdi.

Paenula

Paestum
İtalya’da Napoli’nin güneyindeki bu Yunan kolonisinin bir adı
‘Poseidonia’dır (*Poseidon’a adanmış). Kentte çok iyi korunmuş bir dizi
Klasik Dönem öncesi ve Klasik Dönem tapınaklar vardır. *Dor tapınaklarındaki
(İ.Ö. 530-460) *enthasis ve erken Dor başlıkları önemli mimari unsurlardır.
Kentin bölgedeki Yunan ve Roma sanatı ve yaşamında büyük etkisi olmuştur.

Athena (Ceres) Tapınağı, Paestum, c.l.Ö. 510

291
P Yasemıı Er

Pagan
Hristiyanhk dini Roma İmparatorluğu’nun resmî dini olarak kabul edil­
dikten sonra Yunan ve Roma tanrılarına ve kültlerine tapınmayı sürdürenler
Roma devleti’ tarafından dinsiz olarak görülüp pagan olarak bilindiler.

Paionios
Mimar (İ.Ö. 350-310). Ephesos'taki büyük *Aıtemis Tapınağı (İ.Ö. 356-236)
(Demetrius ve belki Deinokraies ile) ve Didyma’daki *Apollon Tapınağı’nın
(İ.Ö. 313) (Miletoslu Daphnis ile) mimarıdır.

Pata
Antik Çağ’da çiftçilikte kullanılan kazma.

palaeo-
Yunanca antik anlamındaki ‘palaeos’ sözcüğünden gelir; eski ya da antik
anlamındaki ön ek.

Palaeodemografi
Antik dönemlerde nüfusların büyüklüğünü, dağılımını, doğum ve ölüm
oranını araştıran bilim.

Palaeopatologi
Antik devirdeki insan toplulluklarında hastalıkları, beslenmeyi, dişleri, cid­
di yaralan, iskelet kalıntılarını, vücut kısımlannı ve kalıntılarım analiz ederek
araştıran bilim.

Palaeopedologi
Antik topraklanıl (palaesol) aslının ve özellikle anıtlar ve depozitler altın­
daki toprağın aslının ve tabiatının araştınlması.

Palaeosol
Bir eserin yapısında ya da bir stratigrafi sırasında buluntulan korunmuş
antik toprak.

Palaestra
Antik Çağ’da güreşçilerin ve sporcuların eğitimi için kullanılan güreş
okulu ya da içinde spor yapıtın bir yapı. Palaeslra sözü geleneksel olarak
•gymasiondan daha küçük yapılar için kullanılır. Planı portiklerle çevrili
*peristylli bîr avlu ve çevresinde değişmek, yıkanmak vb. için kullanılan
odalardan oluşur. Palaestralanrı en belirgin özelliği mutlaka portik içermesi­
dir. Poıtiklerin sayısı değişebilir. Örneğine en çok rastlanan ve yapının şek­
line uygun olan tip, dört tarafı portikle (guadriporticus) çevrelenmiş olanıdır.

292
Klasik Arkeoloji Sözlüğü P

İlk palaestraya sahip olan gymnasion ’Delphi Gymnasionu’dur (İ.Ö. 334).


*Pausanias’ın (6.21.1) ♦gynmasiondan farklı olduğunu belirttiği Olympia’
daki palaestra başka yerlerdeki örneklerden (örneğin Priene) büyüktür. Burada
palaestra *gymnasiona bitişiktir.

Paleobotanik
Antik bitki kalıntılarını araştırına dalı.

Paleobotanist
Arkeolojik sit alanlarındaki ya da çevrelerindeki antik bitki kalıntılarını
çalışan uzman.

Palisad
Roma kalelerinde bir set ya da surun üstüne konan kazıklı koruma çiti.

293
p Yasemin Er

Palla
Romalı kadınların dışarıda giydikleri bol pelerin; ton *bimationla aynıdır.
Palla’yı çok değişik katlama metotları vardı. Genelde *toga gibi sol kolun
üstünden sarkıtılarak katlanırdı. Bazen vücudun etrafında sıkıca iki kez sarılır
ve kollar, hatta eller de içinde sarılırdı. Palla himation gibi yünden yapılırdı
ve başı kapatmak için de kullanıl irdi.

palla

Palltum
Romalı erkeklerin giydikleri ve Yunan *hiınationuyla bir sayılan dikdörtgen
bir manto ya da giysi.

Pabnet
Yunan ve Roma sanatında bezeme motifi olarak kullanılan stilize edilmiş
yelpaze şeklindeki palmiye yaprağı (palmetto da denir). Çoğu kez klasik
*fiizlerdeki bantlarda lotusla kullanılır.

antfıemîon-palmet

294
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

Palmus
Bir Roma uzunluk ölçüsü, bir açık el ya da döıt parmak genişliğindedİr.

Palmyra (Tadmor)
Doğu Akdeniz’den Fırat’a giden kervan yolu üstünde olan ve Roma,
Suriye ve *Parthia arasındaki ticaret yollarını kontrolü altına alan ünlü bir
Suriye kenti'. Roma Dönemi’nde çok zengıi n ve güçlü olan kent İ.Ö. 2000’deki
yazılı belgelerde Tadmor adıyla geçer. İ.Ö. 64/63’te yan bağımsız olan kent,
•Septimius Severus döneminde Roma kolonisi olmuştur. Palmyra'daki gör­
kemli kalıntılar arasında bulunan Bel Tapınağı, Roma tapınakları, *agora,
*tetrapylon, kule mezarlar kentin zenginliğim' ve Yunan, Roma ve ♦Parth
kültürlerinin sentezini yansıtır.
M. A. R. Colledge. The Art ofPalmyra (1976).

Pahnyra, Tapmak Mezar (İ.S. 3. yüzyıl)

Palmyra, Kule Mezar(l.S. 103)

295
p Yasemin Er

Pahidanıentiinı
Romalı askerlerin omuzlan üstüne giydikleri, sağ omuzda tokayla tuttu­
rulan askerî pelerin. Paludamerıtum bir Roma generalinin kentten bir sefer
için ayrılırken ve tekrar döndüğünde giydiği’ mantodur. Dikdörtgen
şeklindedir ve *sagumdan daha büyük ve kalındır; *abolla gibi sağ omuzda
bir tokayla giyilir.

Pan Ressamı
(İ.Ö. 470) *Kırmızı figür *lekythos ressamı.

Panainos
Atinalı ressam (İ.Ö. 448), *Pheidias’m kardeşi. Pheidias ile *Olympia’da
*Zeus Heykelinin yapımına yardım etti. Elis’teki *Athena Tapınağı’nda
çalıştı.

Panathenaia
Atina kentinin koruyucu tanrısı olan *Athena Polias onuruna Atina’da
kullanan büyük ve görkemli festival. Festivaldeki büyük geçit töreni
*Parthenon frizinde betİmlenmiştir.

Panathenaia amphoralan
Panathenaia festivalindeki atletik, at ve araba yarışmalarında kazananlara
verilen vazolar. İçinde Athena'nın *Akropol’deki kutsa! zeytin ağacından
elde edilen zeytinyağı bulunurdu. Bu vazolann birçoğu Etruria’da, güney
İtalya’da, Sicilya’da ve Yunanistan’da bulunmuştur. Vazonun bir yüzünde
Athena’nın figürü, öbür yüzünde bu vazolann ödül olarak verildiği çeşitli
yarışmalar ve oyunlar betimlennıiştir.

Pandokeion
Antik Yunanistan’da yoiculaır için bir konaklama yeri.

Panhelletuk
Yunanca ‘tüm Yunan’ anlamındadır. Tüm Yunan dünyasından adaklar
gelen bölgesel kutsal yerlere verilen ad.

Panionia
donların Mykale Dağı’ndaki *Poseidon Helikonius’un Panionion kutsal
alanında kutladıkları büyük baıyramları (Herod. 1. 148: Strab. 7. 24. 4).
Başrahip olarak kral unvanıyla daima Priene’den gelen bir genç seçilirdi.
Tanrıya bir boğa adanırdı.

296
Klasik Arkeoloji Sözlüğü P

Panionion
*ionlann on iki kent birliği (Herod. 1. 142-145). Ulusal tanrıları
‘Poseidon Helikonius'un Panionion kutsal alanındaki' toplantının siyasi bir
amacı vardı. Bu toplantıda kendilerine karşı herhangi bir dış tehlikeyi ve buna
karşı alınacak önlemleri görüşürlerdi. *Herodotos’a göre bu on iki kentin
adları güneyden başlayarak *Karia’da Miletos, Myus ve Prİene, ‘Lydia’da
Ephesos, Kolophon, Lebedos, Teos, Klazomenai, Phokaia, adalarda Samos ve
Khios ve Eıyhtrai’dır. Smyma İ.Ö. 8, yüzyıl başlarında birliğe katıldı.

Pankarpi
Çiçek, meyve ve yapraklardan oluşan ♦gırland ya da *festoonlardan
oluşan klasik bezemeler.

Pannonia
Roma İmparatorluğu'nun Avrupa’daki önemli eyaletlerinden biri. İ.S. 11 ’de
eyalet olmuştur. Sınırlarındaki topraklar yaklaşık olarak bugünkü Macaristan,
doğu Avustuıya ve kuzey Yugoslavya bölgelerim' kaplar.

Panoply
Zırh ve çeşitli silahların bir grupta kabartmalı olarak betimlenmesi. Bkz.
Trophaion.

Pantheon
1. İmparator *Hadrİanus’un Roma’da (İ.S. 118-28) yaptırdığı *rotunda.
Yapıda çok kalın yuvarlak bir iç kasnak, üstünde tepede bir *oculus ile
aydınlanan kubbe ve dışta *oktastylos bir tapınak-portik vardır. Buna benzer
herhangi bir yapı da bu adla bilinir. Tapınak İ.S. 608’de kilise yapılmıştır. 2.
Bütün tanrılara adanmış bir tapınak. 3. Birbirine bağlantısı olan bir grup tanrı.
W. L. MacDonald, The Pantheon: design. meaning and progeny (London:
Ailen Lane 1976).

297
p Yasemin Er

d.:;. 1204MI

Panrteco

Pantile
Profili S harfini andıran bir Roma çatı tuğlası.

Paphos
Güneybatı Kıbrıs’taki’ bu kentte *Aphrodite’ye ait ünlü bir kutsal alan
bulunur. Efsaneye göre tanrıça denizköpüğünden burada doğmuştur.

Papirüs
Mısır’da Nil Nehri’ndeki sazlık bölgede bol bulunan bir kamış (Cypeıus
papyrus). Bu kamıştan yapılan madde Mısır, Yunan ve Roma dünyasında ve
erken Hristiyanhk zamanına kadar ucuz ve ana yazma maddesiydi. Kamış
oltadan ayrılıp dövülür ve dik açılarda iki tabaka yapıştırılırdı. Papirüs çiçeği
ve yapraklan Mtsır m imarisinde, özellikle başlıklarda kullanılmıştır.

298
Klasik Arkeoloji Sözlüğü P

Parabema
Bir *bazilikanırı kutsal alanı ya da *bemanırı kenarındaki bir oda ya da
bölüm.

Parabolik kemer
Üç merkezli bir kemere benzeyen ama *intradosu dikey eksenli kemer.

Paradaisos
Av hayvanlarının barındırıldığı büyük hayvan çiftlikleri.

Paradromides
Atletlerin ♦Palaestra’da kışın güzel havalarda Ksystus’tan çıkarak idman
yaptıkları üstü açık yürüyüş alanlarına verilen isim. Ksysta da denir (Vitruv.
10. 4).

Parapet
Koruyucu bir duvar.

Parapetasma
Antik ♦tiyatroda dekorların önüne asılan perde, Latince adı ‘siparium’dur.

Paraskeniuın
Antik Yunan tiyatrosunda *skene yapısının iki yanındaki kenar kanatlar.

Parastas
1. Bir Yunan tapınağının önduvan *antae ile biten *temp!um in antis planı.
Ucu *antae ile biten duvar. 2. Anıtsal bir merdivenin sonundaki dev, kaideye
benzeyen duvar. 3. Kare b'ır binanın köşe uçlannı bezemek için kullanılan düz
bir sütun ya da plaster.

Parastata
B’ır Yunan tapınağında *antae ile eş anlamdaki plaster; *parastas.

Parathura
Antik Yunan evinde arka kapı,

Parge
Plaster işçiliği.

299
p Yasemin Er

Paries
Antik Roma’da bir ev ya da bir başka yapının duvarı. *Murusa zıt
anlamdadır.

Paries communis
Ortak duvar.

Paries craticius
Dış duvar.

Paries deaibatus
♦Albartum opus konduğu tçın beyaz mermer bir görünümü olan bir dış
duvar.

Paries direcfus
Bir yapının içinde bir odayı diğerinden ayıran duvar.

Paries lateritius
Tuğla duvar.

Paris (Aleksandros)
♦Troia kralı ♦Priamos ile ♦Hekabe’nin oğlu. *Homeros’un »İliada
destanında adı AJeksandros olarakgeçer. *Helena'yı kaçırması Troia savaşına
neden olur.

Parma
Roma ordusunda velites (atlılar) tarafından taşınan demir, yuvarlak bir
kalkan. *Clipeusa göre küçük olsa da çok dayanıklı olduğu için iyi koruma
sağlardı.

Parodos
Antik *tiyatroda sahne ile oturma şuaları arasında yer alan, *orkestraya
kenar girişler; erken zamanda oyuncular ve koro bu girişten birlikte girerlerdi,

Paros mermeri
Paros Adasındaki mermer ocaklarından çıkan, antik heykelcilikte tercih
edilen menner.

Parrhasius
Ünlü ressam Ephesoslu Euenor’un oğlu. İ.Ö. 397 yıllarında faal idi.

300
Klasik Arkeoloji Söılüğû p

Parthenon
Atina *Akropolü’nde yer alan *Athena Parthenos tapınağı İ.Ö. 5. yüzyıl
*Dor mimarisinin en güze! Örneği sayılır. Tanrıça *Athena’ya adanmış
tapınağın yapımına İ.Ö. 6. yüzyılda başlanmış ve İ.Ö. 447-432 tarihlerinde
tapınak tamamlanmıştır. Mimarlar *İktinos ve *Kallikrates, heykeltıraş
♦Phidias’la çalışmışlardır. Tapınağın planında *naosu çevreleyen bir
*peristyi, kenarlarda on yedi' ve uçta sekiz sütun bulunur. Tapmağın içinde
altın ve fildişinden büyük bir Athena heykeli vardı. Tapınaktaki mermer
♦frizler Lord *Elgtn tarafindan British Museum’a götürülmüştür. Bkz. *Elgin.

Paıthenon

Parthenon planı (İ.Ö. 447-432)


A, cella (naos); B, parthenon; C, pronaos;
D, opisthodomos; E, Athena Parthenos heykeli

301
p Yasemin Er

Partblar
Eski *Med-Pers topraklarında İ.Ö. 247-l.S. 224 arasında egemen olan
*Parth Krallığı’nı kuran halk. *Parth Krallığı Selevkoslann parçalanmasında
ve daha sonra Romalıların doğuchki başarısızlıklarında büyük bir etken
olmuşlardır. İ.Ö. 160-140 yıllan arasında I. Mithridates Paıthia’yı büyük bir
güç yapmıştır. Romalıların doğu Anadolu ve *Mezopotamia’ya ilerlemesiyle
Parthlar krallıklannın sonuna kadar Roma ile savaşmışlardır, Parthlar İ.Ö.
53’te Canhae’da (Harran) Roma konsülü M. A. Crassus ve lejyonlannı kanlı
bir yenilgiye uğratarak, elli bin Romalıyı öldürmüştür. Parth Krallığı İ.S.
224’te *Sasaniler tarafından yıkılmıştır. Parth Krallığı’nın başkentleri Dara.
Nisa ve Hekatompylos’tu.

Parth Kralı Uthar, Musul Müzesi

302
Klasik Arkeoloji Sözlüğü P

Pasargadae
İran’da Persepolis’in kuzeydoğusundaki ’Akhamenid merkezi (Strabon
15.3.8).

Passus
Antik Roma’da bir uzunluk ölçüsü; beş Roma ayağına yani beş pedese.
1.48 metreye eşittir.

Pasta»
I. Antik Yunan mimarisinde evdeki avluya açılan ön oda için kullanılan
bir terim; Yunan evinde ’peristylin güney inde *arşitrav taşıyan iki *antae
arasındaki uzaklığa verilen ad. Bazı yazarlar buna ‘prostas’ der. ’Vitruvius
prostas’a bir seçenek olarak kullanır (Vitruv. 6. 7. 1). 2. İ.Ö. 5. ve 4. yüzyıl­
larda Olynthus’ta ’Pastas evleri’ olarak bilinen evlerin planında güneyde bir
giriş, onun gerisinde çevresi sütunlarla çevrili bir avlu ve bu avlunun kuze­
yinde yapıyı baştan başa kesen ince uzun bir koridor (pastas) bulunur, evin en
önemli kısımları bu koridora açılmaktadır. Bu evlerin en belirgin özelliği
pastas olduğu için bu ev tiplerine ‘pastas evleri’ adı verilmiştir.

pastas

303
p Yasemin Er

Patera
1. Yuvarlak, kulplu ya da kulpsuz, çoğu kez tunçtan yapılmış kap; dinî
ayinlerde tanrıya içki sunmak için kullanılırdı. Kabın gövdesi kabartma resim
ya da madalyonlarla bezeliydi. 2. Kabartmalarda kullanılan yuvarlak ya da
oval disk ya da madalyon bezeme. *Frizlerde süsleme olarak kullanılır.

paierat

Patına
1. Kilden, nadiren tunç ya da gümüşten yapılan bir kap (Plin. HN 34. II.
25). Kapaklı patina bazen meyve kabı olarak kullanılırdı. En çok ilaç koymak
için ve pişirme kabı olarak kullanılırdı (Plin. HN 23. 2.33; Ksen. Cyrop. i. 3.
4; Athen. 4.149). 2. Tunç ya da bakırda oksitlenme sonucu oluşan yeşilimsi
kahverengi' yüzey.

Pausanias
İ.S. 150 tarihinde Magnesia ad Sipylum’da doğmuştur. ‘Yunanistan’ın
Tarifi’ adh kitabı Arkaik ve Klasik dönemlerin anıtlarını, resim ve heykelle­
rini anlattığı için arkeologlar için çok önemli bir kaynaktır.

Pavimentum
Antik Roma’da ezilmiş taş, tuğla gibi malzemelerin betona konmasıyla
yapılan kaldırım.

Pecunia
Latince ‘öküz’ anlamındaki pecus kelimesinden gelen pecunia Roma’da
para anlamındadır. Bkz. Sikke.

Pedestal
Klasik mimari de bir sütun kaidesinin altında *piinthos ve *komişten olu­
şan alt yapı.

304
Klasik Arkeoloji Sözlüğü P

Pediment
Alınlık. Klasik tapınak ve benzer yapılarda *entablatürün üstündeki üçgen
şeklindeki girinti. Üçgen *tympanon ya boş bırakılır ya da kabartmalarla
süslenirdi.

♦akroterli ve *Gorgon’la bezeli pediment, lahit kapağı, Lamus (Roma Dönemi)

Pegasos
Mitolojide *Medusa’nm kesik boynundan doğmuş ölümsüz kanatlı at.
♦Zeus’un Artmasını ve şimşeğini taşır.

Pelasglar
Orta ve kuzey Yunanistan’da yaşayan pre-Hellenik toplulukların adı.
Atinahlar atalarının Pelasglar olduğuna inanırlardı.

Pektoral
1. Antik Yunanistan ve Yakın Doğu’da genellikle altın ya da gümüşten
yapılmış gerdanlık. 2. Antik Yunanistan ve Roma’da orduda askerlerin
giydiği kare şeklinde yaklaşık 200 mm. boyutlarındaki göğüs zırhı. Romalı
askerlerin bunu giyme âdeti İ.Ö. 4. yüzyıldaki göğüs zırhından gelmektedir.
Üst düzeyde askerlerin ve imparatorların kullandığı pektoral çok değişik mo­
tiflerle, örneğin *Gorgon motifiyle bezeli olurdu.

pektoral (İ.Ö. 4. yüzyıl)

305
p Yasemin Er

Pelike
Geniş kannlt, çift kulplu ve karından kulplu amphora gibi yağ ve şarap
konmak için kullanılan Yunan kabı. Altıncı yüzyılın sonunda görülür. Bir
diğer türü de boyunlu pelikedir.

Pella
Antik Makedonia’ntn başkenti (İ.Ö. 5. yüzyıl) ve ‘Büyük İskender'in do­
ğum yeri. Kent güzel ‘mozaik döşemeleriyle ünlüdür.

Peloponnesos
Yunanistan’ın güneyindeki büyük dağlık yanmada. Attika ve Boetioa’ya
Korinth İsthmosuyla bağlıdır.

Pelta
Antik Yunanlılann kullandığı hafif ve küçük bir kalkan. Söğüt dalından
yapılmış, deriyle kaplı, bir kenan hilal biçimindeki bu tip kalkan çeşitli şe­
killerde Trakia ve Anadolu’da kullanılırdı; bir geleneğe göre eliptik şekilde
olanını ‘Amazonlar kullanmıştıır.

Pendantft
Kare ya da polygonal bir salondan daire planlı bir kubbeye geçişi kolay­
laştırmak için kullanılan küresel üçgen.

306
Klasik Arkeoloji SÖzliiğİİ P

pendantif

Pentastyios
On cephesinde beş sütun olan bir *taptnak ya da *portik.

Pentathlon
Antik Yunanistan’da pankıratium’dan sonra en büyük atletik yarışma
(Herod. 9. 33; Paus. 3. İl). Hepsi aynı gün yapılan beş oyundan oluşurdu;
atlama, koşu, disk atma, mızrak atma ve güreş (Schol. Ad Plat. Amat. s. 135).

Pentelikon Mermeri
Altika'da Pentelikos Dağı’ndaki mertner ocağından çıkan bu mermer tipi
görkemli mimari yapılar için en uygun mermerdi. *Parthenon’daki yapılarda
Pentelik mermeri kullanılmıştır. Mermerin içindeki demir parçalan mermere
ünlü altın renk pırıltısını verirdi. İ.Ö. 5. ve 4. yüzyıllarda bu dağda yirmi beş
ocak vardı.

307
Yasemin Er

Penteres
Eski Roma Dönemi'nde İ.Ö. 100’de kullanılan beş kürekli savaş gemisi*.

Yunan ve Roma gemilerinin kronolojik gelişimi

Pentekontor
Eski Yunanistan’da elli kürekli gemi, İ.Ö. 6. yüzyılda yerini trireme al­
mıştır.

Peperin
Güneydoğu Roma'daki Alban Tepeleri’ude bulunan volkanik taş.

Peplos
İ.Ö. 5. yüzyıldan itibaren kullanılan uzun ve kolsuz, genelde omuzda bir
iğneyle bağlanan ve dizin altına serbestçe dökülen kadın giysisi. *Kbitonun
üstüne giyilirdi. Erkeklerin giydiği ’khlamyse eştir. İ.Ö. 5. yüzyıldaki
*Athena Parthenos heykelinin bir kopyasından ‘Peploslu Athena’ olarak
bilinir. At ina'da her dört yılda bir yapılan *Panathenaia Festivali’nde Atinah
kadınlar işledikleri yeni bir peplosu Athena'ya sunarlardı.

Perachora
Korinth Körfezi’nde bulunan *Hera kutsal alanı.

308
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

Pergula
Bir evin önündeki dükkân ya da tezgâh olarak kullanılan bölümün adı,

Peribolos
Bir *temenos çevresindeki duvar.

Peridromos
Antik Yunan *penpteral tapınaklarında *naos duvarları ile çevıesindeki
sütunlar arasındaki açık alan ya da geçit.

Perikles
İ.Ö. 454’te Atina’da görev yapan devlet adamı. Atına *Akropol kalesin­
deki tapmak ve halk yapılarını yeniden imar etmek ve güzelleştirmek için
başlattığı büyük bir yapı programıyla tanınır.

Peripatos
*Hippodronıdakı en üst sırada heykellerle donatılmış sütunlu gezinti yeri.

Periptcros
Bir dizi sütunla çevrili Yunam tapınağı ya da yapı. Bkz. Tapmak.

peripteral C’eres Tapmağı (c. İ.Ö. 510)

309
Yasemin Er

Peristasls
’Peripteral bir yapıyı çevrelıjyen sütun dizisi,

Peristyl
Bir yapıyı ya da avluyu çevreleyen sütun dizisi.

Peristylium
Etrafi sütunlarla çevrilmiş üıstü açık avlu.

Pero
Antik Roma’da çiftçilerin, çobanların ve köylülerin giydiğ' kısa çizme. Yunan
mitolojisinde kahraman ’Perseus’un giydiği kanatlı çizmeler bu tarife uyar.

Persepolis
İran’daki ’Akhamenid İmparatorluğu’nun başkenti. İ.Ö. 518’de Dareios
tarafından kuruluşundan * Büyük İskender tarafından yıkıhşma kadar başkent
olarak kalmıştır.

Pers sütunu, Persepol is

Persler
Komşuları ’Medler gibi bir Hint-Avrupah kavim olan Persler İ.Ö. birinci
binde bugünkü İran’da yaşamışlardır. Kuzey İran’a Türkistan’dan e. İ.Ö.
1000 tarihinde gelirler ve Parsı (modem Faıs) eyaletine yerleşirler. Persler
Ortadoğu’da ’Akhamenidler Dönemi (İ.Ö. 559-330) ve ’Sassaniler Dönemi
(İ.S. 224-651) olmak üzere iki kez büyük imparatorluklar kurdular.
Akhamenid İmparatorluğu ’Büyük İskender tarafından yıkılana kadar batı
Asya’daki ülkelerin çoğuna egemendi.

310
Klasik Arkeoloji Sözlüğü P

Pes(ç. pedes)
Antik Roma’da uzunluk ölçüsü,' bir Roma ayağı 29.6 cm’ye eşitti

Pessulus
Antik Roma’da kapı kilidi olarak kullanılan Sürgü.

Petasos
Yunanlı erkeklerin güneşten korunmak için giydikleri keçeden yapılan,
geniş kenarlı başlık.

Petra
Ürdün’de Ölü Deniz ve Kızıl Deniz arasmdaki önemli ticaret yollan üze­
rindeki derin bir vadide bulunan önemli bir anlık kent Nebati Krallığı’nın
başkenti'. İ.Ö. 312’den, Roma eyaleti Arabia’ya katıldığı İ.S. 10ı6 tarihine ka­
dar başken! kaldı. Kent İ.Ö. birinci binde kurulmuştur. Petra’nın en büyük
özelliği kentteki tapınak, mezar ve evlerin gül tonu rengindeki kayalara
işlenmiş olmasıdır.

Phalerae
Madenden, çoğu kez altından yapılmış, bezemeli bir disk ya da hilal
şeklindeki' madalyon (Herod. 1. 215; Athenaeus Deipnosophistaİ XI). s.550;
Cic. Verr. Orat. FV. 12). Romalı askerler ünifonnalannda zırhlannın üstüne
takarlardı. En yaygın kullanımı ise atların koşumlarına asılı süsler olaraktı
(Plin. HN 37. 74; Ksen. Hellenica 4. 1.39; Virg. Aen. 5. 310). Bu süslemeleri
Romalı generaller savaşta gösterdikleri kahramanlıklar için süvarilere verirdi.
Roma’daki siyah kölelerin boynuna bu madalyonlar takılırdı (Süet. Nero, 30).

Pharos
Antik Çağ dünyasındaki en ünlü deniz feneri olan Aleksandria (İskende­
riye) limanı girişindeki bu eseri İ.Ö. 4. yüzyılda Knidoslu Sostraıtus yapmıştır.
Fener Antik Çağ’da dünyanın yedi harikasından biriydi (Plin. HN 36. 12;
Steph. Byz. s.v. pharos).

Pharos, İskenderiye Feneri

311
p Yasemin Er

Pheidias
En büyük Yunan heykeltıraşı. İ.Ö. 465-425 yıllan arasında faal olan
Pheidias *Akropol’deki *kolosıal *Athena Promachos heykelini yaptı. Daha
sonra altm ve fildişinden *Athena Parthenos heykelini ve *Zeus’un
Olympia’daki heykelini yaptı,
A. F. Stewart, Greek Sculpiure (1.990) s. 60 vd., 150 vd„ 257 vd„ fıgs-
312 vd.

Phiale
Kulpsuz, az derinlikte, dinî törenlerde tanrılara içki sunmak için kullanı­
lan kap. Phiale mesomphalos denilen göbekli tipi de vardır. Siyah ve kırmızı
figürde yapılmıştır. Antik Yunan kaynaklarından altın ve gümüş örnekler inin
olduğu bilinmektedir.

Bugün British Museum'da bulunan ‘Phigalion Mermerleri’ adlı bu *friz


kabartmalarında *Amazonlar ve Yunanlar Savaşı (Amazonomachia),
*Kentaurlar ve *Lapithler Savaşı betimlenmiştir. Bu frizler Bassae’daki
Phigalia yakınındaki Apollon Epikourios tapınağına (İ.Ö. 5. yüzyılın son çey­
reği) aittir.

Philip il
Makedonia kralı (İ.Ö. 382-336). *Büyük İskender'in babası.

Phlyaks
İ.Ö. 4. yüzyılda Güney İtalya’da Paesta’da yapılan, üzerinde maskeli
aktörlerin kahramanlık destanlarının komik tarzda canlandırıldığı büyük
vazolar.

Phornıiskos
Torba biçiminde, uzun boynunun ucunda bir delik olan, dinî ayinlerde su
serpmek için kullanılan kap.

phormiskos

312
Klasik Arkeoloji Sözlüğü P

Piiae
Altta *hypokaust olan bir odanın tabanını destekleyen tuğla ya da taş kare
sütunlardır. Yükseklikleri 20-40 santimetreden 80 santimetreye kadar olabilir.

Pilaster
Dikdörtgen şekilli, bitişik olduğu duvardan az bir çıkıntı oluşturan taşıyıcı
sütun. Sütunda *entasis ya da küçültme yoktur. Çoğu kez yapıda kullanılan
mimari düzene uyar.

Pilastrade
Bir d izi pilastere verilen ad.

Pileos
Yunanlı askerler ve Romalı erkeklerin giydikleri keçeden yapılmış konik
başlık. *Dioskuri’nin sembolleridir. Roma’da azat edilen kölelerin giydiği bu
başlık özgürlüğün simgesiydi (Diod. Sic. Exc. Leg. 22. s. 625).

Pilum
Roma lejyonlarında askerlerin kullandığı kargı.

Pinakothek
İçinde resimlerin sergilendiği bir yapı ya da oda. Resim galerisi. Önce
♦tapmaklar için yapılan bu odalar daha sonra özel evlerde de yer aldı.
♦Vİtruvius eserinde büyük b’ır evdeki pinakothekanın yapımı için direktifler
verir (Vitruv. 1.2,6. 5. 7; Plin. HN35. 2. 7. 11).

Pinaks (ç. pinakes)


I. Antik *tiyatroda sahnenin arkasında *proskeniumun ya da
♦tyhromatanın *intercolumniuırıu dolduran dekoratif panel. 2. *Vot>'ve ya da
cenaze levhaları olarak kullanılan, üzerlerinde tannlann, özellikle
♦Athena’nın resimleri olan ve duvara asılan tahta levhalar.

Piscina
1. Roma hamamındaki açık yüzme havuzu ya da su teknesi. 2. Antik
Roma evindeki *peristylli avludaki süslü ya da balıklı havuz. 3. Kilisede bo­
şaltma kanalı olan ve bir niş içinde bulunan taş bir havuz.

Piscina limana
Antik Roma’da su kemerinin başında ya da sonunda suyun dağıtılmadan
önce sudaki tortunun çökmesi için yapılmış bir tank.

313
Yasemin Er

Pithos
Yağ, şarap, tahıl, zeytin koymak için kullanılan, pişmiş topraktan yapılmış
büyük Yunan kabı.

piılıos

Plaster
K.ıım ve kireç ya da ezilmiş alçıtaşı yumuşak bir karışımın daha iyi yapış­
ması için bazen saç ya da samanla karıştırılırdı; bu karışım duvarlara ve tava­
na sürüldükten sonra kuruduğunda düzgün bir satıh yaratırdı.

Platea
Antik Roma’da geniş cadde ya da geçit yolu.

Platon
Atinalı ünlü filozof (İ.Ö. 429-347). Akademeia adlı felsefe okulunu kurdu.

Plemokhoe
Yüksek ayaklı, az derinlikte, kapaklı, içine kokulu yağ doldurulan Yunan
kabı. Bezemeli örnek yoktur.

314
Klasik A rkeoloji Sözlüğü P

Piinius Gaius Secundus (Yaşlı Piinius)


Genç Plinius'un dayısıdır. Otuz yedi kitaptan oluşan ‘Historia Naturalis’in
yazarıdır. Bu ansiklopedik kitapta bilimle -hayvanlar, bitkiler ve maddeler-
ilgili geniş bilgiler vardır.

Piinius Gaius Caecilius Secundus (Genç Piinius)


Romalı siyasetçi, hatip ve yazar (İ.S. 61-112.). Dayısı Piinius tarafindan
büyütülmüştür. Dönemin sosyal, adli ve siyasi olaylarını anlatan mektupları
dokuz kitapta yayuılanmıştır. İ.S. 106’da su kemerlerinin yöneticisi olmuştur.
Antik mimari yapılan tarifi ve özellikle mektuplann onuncu kitabında
*Bithynia-Pontus valisi olduktan sonra imparator Traianus ile yazışmalar
önemlidir.

Plinthos
1. Klasik düzenlerde bir sütun, duvar, pedestal ya da pilaster kaidelerin­
deki' silmelerin altındaki kare şeklinde, alçak, sade blok. 2. Bir heykel vb. için
kullanılan anıtsal destek. 3. *Vitruvius’un *Dor düzerimde sütun başlığındaki
*abacus için kullandığı terim.

Plutarkhos
Filozofve biyografi yazan (İ.S. 50-İ.S. 120). Büyük eseri ‘Paralel Yaşamlar’
da ünlü tarihî kişilerin (örneğin *Büyük İskender’in) hayatlannı anlatmıştır.

Pluteus
Bir *kolonadda klasik sütunlar arasındaki açıklığı kapayan alçak duvar,
sütunların yüksekliğinin yaklaşık üçte biridir.

Pnyks
Halk toplantıları için kullanılan antik Yunan açık hava *auditoriumu.
Atina’da *Agora'mn 400 m güneybatısındaki bu tepede, halk meclisi ya da
*ekklesia toplanırdı.

315
P Yasemin Er

Podium
1. *Etrüsk ve Roma tapınaklarında tipik olan ve Yunan tapınaklarında da
görülen, (örneğin Bergama'da^ Büyük Sunak’taki gibi), üstte ve altta silmeli
ve ana girişinde basamakları olan yüksek bir kaide. 2. Bir heykel ya da sütun
kaidesi. 3. Üstünden konuşmaların yapıldığı yüksek bir platfonn. 4. Bir Roma
♦aınphitheatronunda *arenarun çevresinde bulunan ve üstünde asillerin
oturma yerlerinin bulunduğu platform.

Poildle
Atina’da *agorada yer alan duvarları dinî ve tarihi resimlerle bezeli salon
ya da *stoa.

Polis
Antik Yunanistan’da küçük kasaba ve köyleri bölgesine katan kent ya da
kent-deviet. Modem anlamda ‘devlet’ ile eş anlamdadır.

Potos
1. *Kariatid’in başındaki silindirik başlık. 2. Antik Yunan mimarisinde
sütun tamburlannı birleştirmekte kullanılan ağaç çivi, kama. Bkz. Anathyrosis.

Polyandrion
Antik Yunanistan’da devletin genellikle savaşta ölmüş bir grup erkek için
yaptırdığı bir mezar ar.ıtı ya da duvarla çevnli bir gömü yeri.

Polybios
Yunan tarihçisi (İ.Ö. 200-118). Büyük eseri 'Historia’da Roma’mn I. Pun
(Kartaca) Savaşı’ııdan İkinci yüzyılın ortalarına kadarki tarihini anlatır.
Polybios’un amacı Roma’mn Akdeniz’de nasıl egemen olduğunu anlatmaktır.

Polygnotos
Yunanlı ressam ve heykelltıraş. Antik Çağ’ın ilk büyük ressamı olan
Polygnotos *Stoa Poekile’nin ressamıdır. *Delphi'deki Knidos Lesche’
sindeki İliupeısis (Troia’rıın Çöküşü) ve Nekyia’yı (Yeraltında Odysseus)
boyadı (İ.Ö. 458-447) (Paus. 10. 25-31).
R. Kebric, The Paintings in rke Knidian Lesche at Delphi (1983).

Polygonal
Çok kenarlı (dört açı ya da kenardan fezla), düz taş blokların birbirine
sıkıca oturtulmasından oluşan antik duvar işçiliği. Antik Dönem’de *opus
polygonum denirdi. “Kyklop ya da pelasg tarzı taş işçiliği olarak da bilinir.

316
Klasik Arkeoloji Sözlüğü P

polygonal duvar

Polykleitos
Argoslu heykeltıraş, İ.Ö. 440-410 yıllan arasında faaldi. Maden eserlerde
çalıştı. En ünlü eseri Doryphoros’un (‘Mızrak Taşıyan’) elliden fazla kopyası
vardır. ‘Kural’ adlı kitabında sanatının ilkelerini anlatmıştır.
A. F. Stevvart, Greek Sadpture (1990) 75 vd., 150 vd., 263 vd.. figs. 378
vd,
H. Beck and others, Polyklet. Der Bildhauer der griechischen Klasik
(1990).

Polykleitos, Genç
(İ.Ö. 370-336) Yunan miman ve heykeltıraşı. Epidauros’taki tiyatro ve
♦tholosun (İ.Ö. 350) planlannı çizdi.

Polykles
İ.Ö. 2. yüzyılın ortalannda yaşadıklan sanılan Yunanlı heykeltıraşlar
Polykles, Dionysos, Timarclıides ve Timokles ile beraber başanlı bir Atinalı
heykeltıraş ailesine aitti (Plin. HN 34. 50). Bu heykeltıraş ailesinin üyelerin­
den k'ımuı hangi eseri yaptığı bazen kesin olarak bilinmez. Polykles'in bronz
*Hermaphroditos, Olympia’dakı Muzaffer Oğlan, Aitolia’da Elateia’nm bir
heykeli ve Roma’da Ops Tapınağı’nda bir *Hercules heykeli, *Octavianus
Portikosu’ndaki tapınaklarında mermer birer *İupiter ve *İuno (İ.Ö. 146 ve
İ.Ö. 179) heykellerini yaptığı sanılır. Dionysos ile ortak eserleri vardır.
A. F. Stevvart, GreekSadplure( 1990) 220, 225, 230, 304, figs. 815, 858.

317
Yasemin Er

Polykromi
Mimari unsurların, heykellerin ve benzeri eserlerin bezemesinde iki renkten
fazla rengin kullanılması. Çok renklilik. Antik Yunan mimarisinde, örneğin
tapınaklarda olduğu gibi üstünde çok renk kullanılan detaylı mimari bezeme.

Polystyle
Çok sütunlu.

Polytriglyphal
Her *intercolumniumda birden çok ’triglifolan *Dor frizi.

Pompeii
Güneybatı İtalya’da, Napoli’den 7 km. uzaklıktaki antik Roma kenti.
Arkeolojik olarak en iyi bilinen kenttir. İ.S. 79’da Vesuvius Dağı’nın pat­
lamasıyla volkanik kül altında gömülen kentte her şey olduğu gibi korunmuş­
tur. Bu nedenle kent dünyadaki en önemli arkeolojik buluntular arasındadır.
Felakete tanık olan *Genç Plinius’un yazdıkları da bilgimizi artırır (Epistulae
6. 16, 20). İ.Ö. 10. yüzyılda kurulan kent ’Etriisk ve Yunan etkisi altında
kalmıştır. İ.Ö. 424’te bir Samos kolonisi olan kent İ.Ö. 80’de Roma kolonisi
olmuştur. Antik kentteki kalıntılar arasında *amphitheatron, *forum,
♦bazilika, hamamlar, iki tiyatro, dokuz tapınak ve evler vardır.
M. Brian, Pompei and Hercıdaneum: the glory and the grief (London
1960).
W. Jongman, The Economy and Society ofPompeii (1988)
L. Richardson, The Architedure of Pompeii (1988)

Pompeii, Mezarlar Caddesi

318
Klasik ArkeoloJi Sözlijğü P

Pompeius Magnus, Gnaeus (Pompey)


(İ.Ö. 106-48) İ.S. 8Tden sonra resmî unvanı ‘Büyük’ Magnus’u almıştır.
İ.Ö. 67’de Akdeniz’deki korsanları yenmek için aldığı üç yıllık yetkiyle (lex
Gabmia) üç ayda korsanlan yenmiş, İ.O. 66'da *Kilikya, *Bithynia ve
♦Pontus eyaletlerini almıştır. *Mithradates’i yenen Pompeius koloniler
kurarak Suriye’yi Roma’ya bağlamıştır. Pompeius’un doğu seferleri büyük
başarıyla sonuçlanmıştır,

Pontifex
Roma’daki dört büyük rahip okulundan biri. Okulun baş üyesi lpontifex
maximus’ Roma’daki en önemli ve seçkin rahiptir.

Pontifex Maximus
Roma dininin başrahibi. *Sikkelerde unvanı PONT MAX ya da PONMAX
olarak kısaltılır.

Pontik seramiği
Arkaik devirde Etrııria’da yapılan kırmızı zemin üstünde siyah figürlerle
bezeli bu vazo stili Yunanistan’da Attika ve diğer yerler taklit etmiştir.

Porfir
Mısır’da bulunan bu granit taşın kırmızı, yeşil ve siyah çeşitleri vardır.
Roma Dönemi’nde heykel ve kabartmaları yapmak için kullanılmıştır.

Poros
Antik yazarların, Yunan yapılarında kullanılan mermerin dışında herhangi
bir yapı taşına verdikleri ad.

Porta
Bir Antik Roma kenti ya da kalesinin anıtsal kapısı ya da duvarla çevrili
giriş. Bkz. *İanua.

porta

319
Yasemin Er

Porta decumana
Roma kalesi ya da askerî kampının arka kapısının adı.

Porta praetoriana
Bir Roma kalesi ya da askerî kampının ön kapısının adı.

Portiko, porticus
Portiko iki ya da daha çok sütun dizisinden oluşan üstü kapalı bir
*kolonaddır ya da b'ır kenarında bir duvar ve diğer kenarında sütunlardan
oluşabilir. Yapının amacı yürümek ve gezinmek için üstü güneş ve yağmurdan
kapalı bir yer olmasıdır. Portikolorda heykeller, resimler ve her çeşit sanat
eserleri ile dükkânlar ve pazarlar vardı. Bazı portikolor adlarını ünlü bir hey­
kel ya da resimden almıştır. Portiko bir tapınağın girişindeki revak olarak
bulunduğunda sütun sayısına göre çeşitli tiplere ayrılır. Bkz. Tapınak.

Porticus Octaviae, Rome (İ.Ö.168)

320
Klasik Arkeoloji Sözlüğü P

Bir Yunan tapınağının portîkosu

Porticus triplex
Üç kenarlı portiko.

Posidonius
İ.Ö. 135’t e Suriye’de doğan tarihçi. Eseri ‘Tarih’ (Historia) ile bilinir.

Posticum
1. Klasik bir tapmaktaki *ceLla ya da *naosun arkasındaki açık hol; Yunanca
epinaos ya da *opisthodomus olarak da bilinir. 2 Antik Roma evindeki arka
kapı.

POSTİCUM PRONAOS
Postis
Antik Roma mimarisinde lentoyu destekleyen kapı pervazı.

Postskenium
1, Antik tiyatroda sahnenin arkasında aktörlerin giyindiği odalar. 2. Tiyatro
sahnesinin arka bölümü.

321
P Yasemin Er

Pozzolan (sc. Pulvis Puteıolanus)


İtalya’da, Canıpania’da, antik Puteoli’de (modem Pozzuoli) bulunan volkanik
kum; çabuk kuruyan özellikleri yüzünden Roma inşaatlarında kubbeli mintan
ve sualtı inşaatlarındaki deneylerde yardımcı oldu.

Praefurnium
Antik Roma hamammdaki ya da fırmdaki ocağm ağzı.

Praetorium
Antik Roma İmparatorluğumda bir eyalet valisinin resmî ikametgâhı,

Praksiteles
İ.Ö. 4. yüzyılın en büyük heykeltıraşı olan Praksiteles mermerden yaptığı
genç tanrı heykelleriyle büyük bîr eko! oluşturmuştur. Önemli eserleri
arasında Knidoslu Aphrodite (orijinali c. 340), genç *Hermes ve “Apollon
heykelleri vardır.

Precinctio
Antik Roma tiyatrosunda ait ve üst oturma sıralarını birbirinden ayıran
yuvarlak bir koridor. Yunan “diazoma ile aynı anlamdadır.

Prchistorik
Yazdı tarihten önceki zamana verilen ad.

Priamos
Troia’mn kralı, “Hekuba’mn eşi, “Hektor'unve “Paris’in babası.

Principia
Bir Roma kalesindeki üç yanı portiklerle çevrili, arkasında odalar bulunan
karargâh binası.

Proaulion
Erken Kilisede nartheksten önce gelen dış veranda.

Probus Marcas Aurelius


Roma imparatoru. İ. S. 277-282.

Prodomus
Bir tapınakta *naos ya da “cellanın girişindeki açık revak, “portı konun
arkasında yer alır. “Pronaos ya da “anticum olarak da bilinir.

322
Klasik Arkeolo ji Sözlüğü P

Proedria
Antik tiyatroda ilk basamakta yer alan şeref koltuklan.

Prokhoos
Değerli madenden yapılan, biçimi *lagynosa benzeyen su kabı.

Prokopios
Yunan tarihçisi. İ.S. 527-540 yılları arasında yazdığı sekiz kitaplık eserin­
de imparator iustinianus’un savaşlarının tarihini anlatır.

Pronaos
Antik Yunan *tapınağında ön *stoa ile *naos yer alan naosa giriş bölümü.
*Anticum ya da *prodomus da denir.

Propnigeum
*Gymnasionda terleme odasını ısıtan ocak.

Propontis
Marmara Denizi’nin Antik Çağ’daki adı. Propontis'teki en büyük ada olan
ve adı ‘mermer’ anlamındaki Prokonnesos, ‘Maımara Adası’ denizine adını
vermiştir.

Propylaion
Bir tapınak, kutsal avlu ya da alana yol gösteren görkemli anıtsal giriş
kapısı. Propylaion çatılı anıtsal bir kapıdır; propylaea daha kompleks yapılar
için kullanılır, özellikle Atına *Akropolü’nde İ.Ö. 436-432 yılları arası
♦Mnesikles’in yaptığı kapı gibi. *Minos mimarisinden alınmış bu fikir
♦Mykenler döneminde ve daha sonra Klasik Dönem'de benimsenmiştir.

Propylaea, Atına Akropolü

323
P Yasemin Er

Proskenion
Antik tiyatroda oyuncuların skene önünde oynadıkları sahne. Skene
önündeki' yapı. Yüksek Hellenistik sahne. Bkz. Tiyatro.

Prostas
Antik Yunan mimarisinde bir veranda ya da hol. *Vitrııvius prostas
sözcüğünü sadece özel evler için kullanır.
Prostasis
Klasik *in antis tapınakta tapınağm *antae arasında bulunan ön kısmı.
♦Pronaos’la aynı anlamdadır.

Prostylos
Önünde bir dizi sütun çoğu kez bir *portiko olan yapı. Her ucunda bir
♦portiko olan bir tapınağa *amphiprostyle denir. Bkz. Tapınak.

Prothesis
Antik Yunan cenaze töreninde ölüyü mezardaki *klineye yatırına töreni.

prothesis, protogeometrik vazo

Prothyron
Antik Yunan mimarisinde evin girişi, kapı.

324
Klasik Arkeoloji Sifzliiğü P

Proto-
Ön ek; bir kavramın erken gelişim safhasını gösteren ön ek. İlkel, ilk. erken,
bir şeyin habercisi. Örneğin *Proto-İon’ *İon düzeninin erken b’ır habercisiydi.

Proto-Dorik
*Dor düzenini tanıtıcı bir stilde olan.

Proto-Geometrîk
İ.Ö. ikinci binin sonuna doğru yaygın olan sub-Myken formlarından
gelişmiş İ.Ö. 9. yüzyıldaki Yunan keramik stili; geometrik desenlerine zikzak
ve meander desenler hâkimdir. Bkz. Geometrik.

Proto-Ionic
Erken *İon.

proto-İonik başlık (* Aiol başlığı)

Protom
Klasik mimaride bezeme olarak kullanılan hayvan ya da insanın üst
bölümü bir yan figür.

Protyrîon
Antik Yunan evinde giriş kapısından sonra gelen koridor.

Prygos
Kule.

Prytaneion
♦Polisin resmî ve sembolik merkezi olan, içinde umumi yemek odasının
bulunduğu ve ocağmda kentini geçmişiyle bağının simgesi olarak *Hestia
sunağından gelen ateşin sürekli yandığı Yunan kent salonu.
S. Miller, The Prytaneion (1978).

325
Yasemin Er

pseudo-
Sahte, taklit edilmiş, sözde anlamındaki Yunanca bir ön ek.

Pseudodipternl
Klasik mimaride *dipteral tapınak göıüntüsünü veren (her iki uzun kenar­
da ki sütun dizisi olan), ama iç dizisi olmayan, böylece *cella ile *peristyle
arasında geniş bir geçit bırakan tapınak planı. Bkz. Tapınak.

pseudodipteros

Pseudoisodom
İki farklı boyda ince ve kalın taş dizilerinden oluşan antik duvar işçiliği,
böylece üst dizilerde alttakinden daha ince taşlar vardı. Bu harçsız duvar
örgüsü *Hellenistik Dönem’e özgüdür.

pseudoisodom örgülü kale, Zengibar Kalesi (Isaura Nova)

326
Klasik Arkeoloji Sözlüğü P

Pseudoperipteros
Tapınağın çevres inde sütunlar olan ama kenarlardaki ve arkadaki sütunla­
rın serbest değil *cellaya bitişik olduğu plan. Bkz. Tapınak.

pseudoperipteros planlı Foıtuna Vinlis Tapınağı, Roma (c. İ.Ö. 40)

Pseudoprostylos
♦Pronaosu olmayan bir *prostyle tapmak.

Pseudothyron
Sahte ya da gizli bir kapı.

Psykter
Yunanca soğuk anlamında ’ psykto’ sözcüğünden adını alan bu kap şarap
soğutmak için kullanılmıştır. Yüksek ayaklı, gövdesi aşağı doğru daralan
kabın içi kar ya da soğuk suyla doldurulup şarapla dolu *kraterin içine
konurdu. İlk olarak altıncı yüzyılın üçüncü çeyreğinde görülür.

psykter

327
p Yasemin Er

Pteroma
Klasik Yunan tapmağında *cella duvarları ile *peristyle sütunları arasın­
daki geçit

Pteron
Klasik Yunan tapınağındaki dış *peripteral kolonad.

Ptolemaios
İ.Ö. 304-330 yıllan arası Mısır’ı yöneten MakedonyalI kralların kullandığı
ad. Hanedanın kumcusu ♦Büyük İskender’in bir generali olan Ptolemy
Lagos'tu.

Pulpitum
Antik Roma tiyatrosunda sahnenin orkestraya bitişik olan kısmı. Yunan ti­
yatrosundaki *logeionla aynıdır, Bkz Tiyatro.

Pulvinar
i. Üstünde tanrıların resimleri olan divan. 2. Roma stadyumunda impara­
tor için ayrılmış loca.

Pulvinarimn
Antik Roma tapınağında tanrılar için lectistemium ziyafetinde divanların
konulduğu oda.

Pulvinus
♦İon başlığında volütün yan cephesindeki' unsurun Latince adı.

328
Klasik Arkeoloji Sözlüğü P

Punicus Savaştan (Bellum Punicum)


Roma ile *Kartaca arasında İ.Ö. 264-146 tar ihleri arasında meydana gelen
savaşlara verilen ad. İ.Ö. 264 tarihine kadar Kartaca’run Roma ile ilişkileri
dostçaydı. İ.Ö. 509,348, 306 ve 279’da anlaşmalar yapılmıştı. Ancak Roma’nın
*Magna Graecia’yı egemenliği altına almasından sonra Sicilya’nın kontrolü
için savaş başladı. Birinci Punicus Savaşı (264-241), İkinci Punicus Savaşı
(218-201) ve Üçüncü Punicus Savaşı (149-146) olmak üzere 264 ile 146
tarihleri arasında süren bu savaşlar sonunda İ.Ö. 146 yılında Kartaca
Comelius Scipio Aemilianus’un orduları tarafından yıkıldı. Nüfiısu köle
olarak satıldı ve bölge Roma’nın Afrika eyaleti oldu.
J. F. Lazneby, The First Punic Wur (1996).
------ ---------- , Hannibal's War (1978)-

Puteus
1. Antik Roma’da su kemerinin üstündeki' açıklık. 2. Yere kazılmış kuyu.
3. Bir Roma evindeki çeşme.

puteus, 1

329
p Yasemin Er

Putto (ç. puttİ)


Klasik ve Barok heykellerde ve çoğu kez ölü anıtlarında bulunan kanatlı
veya kanatsız beti mlenen şişman erkek çocuk.

putto

Pyknostylos
Bir *intercolumnium türü olan pyknostylos’ta iki sütun ekseni arasında
bir buçuk sütun çapı mesafe bulunur. Bkz. İntercolumnium.

Pyksis
Kadınların takılarını, kozmetik ve diğer süslerini koymak için kullanılan
kulpsuz silindirik bir kap ya da kutu. Biçimlerine göre çeşitli tipleri vardır:
I) A tipi pyksis yassı kapaklı, üçayaktı kaidesi vardır. *Siyah figür tekniğinde
yapılmış ve sonra ’kınnızı figürde dördüncü yüzyıl ortasına kadar yapımı
sürmüştür. Beyaz zeminli örnekler de vardır. 2) B tipi pyksis yassı kapaklı
ya da yüksek kapaklıdır. 3) C tipi pyksis konik yassı vücutlu, kubbeli
kapağında bazen tunç halka vardır. 4) D tipi pyksis yüksek vücutlu yassı
kapaklıdır. 5) Nikosthenik pyksis yüksek konik gövdeli ve kapaklıdır. Adını
kabı yapan çömlekçi Nikosthenes’ten almıştır. 6) Tripod (üçayaklı) pyksisin
tokmakh kapağı vardır. Siyah figür tekniğinde yapılmıştır.

330
Klasik Arkeoloji Sözlüğü P

Pyksis Nikostbenik Tripod

Pylon
Antik Mısır tapınak ve saray girişlerindeki anıtsal kapı. Giriş kapısını
kabartma figürlerle bezeli bir çift kule çevrelerdi.

pylon, Edfu Tapınağı, Mısır


pyloıı’un önünde bir çift obelisk vardır (İ.Ö. 257-37)

331
P Yasemin Er

Pytheos
İ.Ö. 353*334 tarihleri arasında çalışan Prieneli mimar Pytheos, Satyros ile
birlikte İ.Ö. 4. yüzyılda Halikamassos’taki Mausolleion'u inşa etti ve anıt
hakkında yazılar yazdı Mimarı olduğu Priene’deld *Athena Polias Tapınağı
(İ.Ö. 334) en güzel İon tapınaklarından biridir. Bu tapınakta İon düzenini
kurallarına göre mükemmel uygulamıştır. Pytheos İon mimarisinde ilk kez
Athena Tapınağinda *opisthodomos derinliğinin bir IC'ye (*inteırcolumniuma)
yani iki' sütun arasındaki genişliğe eşit olmasını uygulamıştır. '♦'Vitnıvius’un
da söz ettiği bu tapınak ve Mausolleion hakkında yazdığı kitaplar günümüze
ulaşmamıştır (Vitr. 1.1; 4.3;7,prae£; Püny HN36.30-1).
S. Homblower. Mausolus (1982).
-The Sculpture of the Sanciuary ofAthena Polias at Priene (1983).

Pythia Oyunları
♦Delphi’deki Pythia Festivalinde yer alan bu oyunlar antik Yunanistan'
da Olympik Oyunlan’ndan sonra en önemli oyunlardı.

332
Klasik Arkeoloji Sözlüğü Q

Quadra
I. Birpedestal ya da *podiumun sade *plinthos ya da kaidesine verilen ad.
2. Attik-îon kaidesinde *skotıanm her iki kenarındaki silme. 3. Heykelli bir
kabartmayı, paneli ya da yazıtı çerçeveleyen kare silme.

Quadrans
*Asın bir parçası olan quadrans asın dörttebirii değerindedir.

Quadratum
Bkz. Opus quadratum

Quadre)
İtalya’da kullanılan kare, yapay taş; beyaz tebeşirli yumuşak topraktan
yapılmıştır. 2. Kare taş ya da tuğla.

Quadri portlcus
Dört kenarı *portikofarla çevrili avlu.

Quadrlfores
İki eşit yükseklikte parçadan oluşan antik Roma kapılan.

Quadrlfrons
i. Dört yöne bakan dört cepheden ya da yüzden oluşan kabartma, örneğin
bir sütun başlığında bir tanrıçanın dört yüzünün kenarlarda ve arkalarda
birleştirilerek, başlığın dışta dört yana bakması gibi. 2. ’Tetrapylon (Yunanca)
dört benzer cephede dört eşit kapısı olan, belki iki caddenin kesiştiği bir
yerdeki yapı.

guadrifrons. Roma

335
Q Yasemin Er

Quadriga
Yunan ve Roma sanatında genellikle zafer anıtlarının ve sikkelerin
üzerinde görülen dört atlı araba. Güneş tanrısı *Helios bu tip bir araba sürer.

quadrig;a, dekadıahmi (İ.Ö. 410)

Quadrİporticus
Dört kenarında bir *portiko ile çevrili bir avlu, çatısını *kolonadlar
destekler.

Quadrivium
Antik Roma’da sokakların kesiştiği yer; sokakların dört yöne uzandığı bir
yer.

Çuaternio
* Aureusun katlarından olan quatemio dört aureusa eşittir.

Quinarius
Yarım *denarİus değerinde sikke.

Quinquereme
Antik Roma savaş gemisi. Latince ‘beşi bir küreğe' demektir. Genelde ge­
minin bir kenarında y umi beş Ikürek olurdu ve böylece her quinqueremedeki
kürekçi sayısı genelde iki' yüz elli idi. Roma donanmasındaki ağır savaş
gemisiydi, içine *coıvus (ucunda kancası olan kalas) konacak kadar büyüktü.

336
Klasik Arkeoloji Sözlüğü R

Rabirius
Roma mimarı (İ.S. I. yüzyıl). İmparator *Domitianus için Roma’da
Palatium Tepesi’nde bir saray yapmıştır; bu yapı hakkında geniş bilgi
Martialus’ un (İ.S. 39402) ‘Epigrammata’ adlı eserinde bulunur. Çok geniş
bir kompleks olan Domitianus Sarayı’nda kapalı bahçeler, *hıppodrom ve
kitaplıklar vardı. Yapıda kare ve dikdörtgen plan formlarıyla *apsidler ve
oktagonlar kullanılmıştır. Klasik düzenler kemerli yapıda başarıyla
uygulanmıştır.

Regia
Roma tiyatrosunda sahnedeki ana kapı.

Regula
i. Dor *entablatüründe *taenia altında yer alan ve altında *guttalarm
olduğu levhalar; her birinin üstüne bir *triglif gelir 2. Antik Dönem’de
marangozlar ve ustaların düz çizgiler çizmekte ve ölçüler için kullandığı bir
cetvel. 3. Bir sütun altındaki kaide.

Reks
Kral anlamındaki Latince sözcük.

Repagula
Antik Roma kapısındaki sürgü; çoğunlukla kol demiri yâ da sürmeden
oluşur.

Res Gestae
*Augustus'un ölümünden sonra Senato’da okunması için bıraktığı döıt
belgeden biri olan Res Gestae imparatorun başarılarım belgeler. Res Gestae
*Ancyra’da (Ankara) bulunan Roma ve Augustus Tapınağı ceilasının
önündeki *antae sütunlarının üstüne yazılmıştır.

Reticulata
Bkz. Opus reticulatum.

Reticulata fenestra
Kafesli bir pencere. Penceredeki küçük çubuklar birbirlerini bir reticula
‘ağ’ şeklinde çapraz olarak geçerler.

339
R Yasemin Er

Reticnlatum opus
Bkz. Opus reticulatıım.

Rhyton
Orijinal adı ‘içme boynuzu’ anlamına gelir. Tek kulplu, çoğu kez değerli
madenlerden yapılan bu derin kap hayvan başı ya da gövdesi biçimindedir.
Libasyon için kullanılır.

Rlcinium ya da Recinium
Romalı kadınların kullandığı başlarım örten bir giysi. Kare kumaştan
yapılan bir *togaya benzer, önünde mor bir şerit vardır. Bir antik yazara göre
bu giysi kısa ve küçük bir çeşit *palliumdur (Monius 14.33). Yas tutan
kadınlar riciniumu giydikleri zaman giysinin yansı arkaya atılır (Vatro, de
Ling. Lat. 5.132).

Riparene
Su ile bağlantısı olan Klasik Dönem bezemesine verilen ad. Bu motifler
arasında *Neptün, triton, deniz kızlan, yunuslar ve balıklar yer alır. Bu terim
adını ‘İconologia’ adlı ünlü bir kaynak kitabın yazan Cesare Rİpa’dan (1560-
1625) alınmıştır.

Roma kemeri
Kama şeklindeki taşlardan yapılmış yanm daire şeklinde bir kemer.

Romuhıs
Roma’nm efsanevi kurucusu. İlk Roma kralı.

Rosetta Taşı
En önemli arkeolojik buluntulardandır. I799’da Mısır’da Rosetta’da
bulunan bu *stelde Mısır kralı V. Ptolemaios’un İ.Ö. 196 taribli bir karan
Yunanca, Demotik ve Mısır hiyeroglif yazıtlarında olmak üzere üç dilde
yazılıdır. Metni çalışan Jean François Champollion Mısır hiyeroglifim' 1820
yılında okumayı başarmıştır.

340
Klasik Arkeoloji Sözlüğü R

Rostra
Roma Forumu’nda hatiplerin söylev vermek için kullandıkları yüksek
sahne ya da platform. Esasen sahneyi bir bilici kutsadığı için bu alana
♦templum denirdi (Liv. 2.56), ama büyük Latin Savaşı’nın sonunda sahne
yenik savaş gemilerinin başlarıyla bezenince Rostra adını aldı (Liv. 8.14;
Plin. HN. 34.5.S.11). Roma'daki en erken rostra. comitium’un güney
kenarında yer alırdı. Bu yapı İ.Ö. 338’de ele geçirilmiş teknelerin
pruvalarıyla, daha sonra önemli kişilerin heykelleriyle bezeliydi. *Julius
Caesar Cumhuriyet Dönemi rostrasım İ.Ö. 44’te Forum’un batısında yaptırdı.
♦Augustus bu rostrayı büyüterek dikdörtgen bir mermer platfonn ekledi.
Augustus rostrasma ‘rostra vetera’ denirdi.

Rostra Sütunu (columna rostrata)


Roma’da bir deniz zaferinin şerefine yenik gemilerin başlarıyla bezeli
sütun.

Rostra süıunu (columna rostralae)

341
R Yasemin Er

Rostrum
Antik gemilerde pruvanın hemen altındaki bulunan, gagaya ya da hayvan
başına benzeyen keskin uçlu çıkıntıya rostrum denirdi- Rostnım kullanıl­
masının amacı bir başka gemiye saldırıp o geminin kenarlarında delik açarak,
gemiyi batırmaktı. Bu gagalar önce su üstünde görülürdü ama daha sonra
geminin aşağı kısmına konulunca görünmez oldular ve diğer gemiler için
daha büyük bir tehlike oluşturdular (Diod. 11.27; 14.60,75; Polyb. 1.26).

Rotunda
İçte ve dışta yuvarlak, genellikle kubbeli olan bir yapı. Hem içte hem dışta
(örneğin Epidauros’taki *tholos) bir *peristyle olabilir. En ünlü örnek
Roma’daki *Pantheon’dur.

Rozet
1. Klasik mimaride kullanılan çiçek motifli yuvarlak desen. 2. Çiçek beze­
meli bir *pateraya verilen ad.

rozeı, İupiter Tapınağı. Roma

Rölöve
Aslı Fransızca (relever-relcve) sözcüğünden gelen bu terim, yeniden
çıkarmak ve çizmek anlamındadır. Çizimde genel olarak bir şeyi yeniden
çizmek anlamında kullanılır. Bu bir yapı, desen veya çizimle ifade edilebilen
bir fikir olabilir.
Ara Aitun, Sanal Tarihinde Mimari Çizim için Küçük Rehber / (2. basım,
1983)1-2.

342
Klasik Arkeoloji Sözlüğü R

Rölyef
Arka yüzeyden daha yüksek duran kabartma. Bir desenin ya da bazı kısım­
larının, daha doğal bir görünüm vermek için düz bir yüzeyde işlenmesine
rilievo denir. Yüksek kabartmada desen ya da figür yüzeyden neredeyse
kopmuştur; alçak kabartmada ise figür üç boyutlu şeklin yansından az bir
çıkıntı yapar.

rölyef, Pergamon: Hekate, Ares ve Gigantiar

rölyef, Nimrud (Asur başkenti)

Ruderatio
Antik Roma’da umumi kaldırımlar için kullanılan bir çeşit kaplama; tuğla,
kiremit, taş, vb parçalanndan oluşurdu.

343
Klasik Arkeoloji Sözlüğü S

Sacellutn
[. Antik Roma’da içinde ev tanrılarına (Lares ve Penates) tapınılan,
çevresi küçük bir duvarla çevrili alan; çoğu kez bir *aedicuia şeklindedir.
Sacellum için kullanılan bir başka ad *larariumdur. 2. Roma mimarisinde dinî
törenlerle bağlantılı olan üstü açık ve duvarla çevrili alan.

Sacrarium
Roma mimarisinde bir tapınakta (*cella) ya da özel bir evde (*sacellum)
kutsal eşyaların konduğu yer. Blkz. Lararium.

Pompeiı evindeki sacrarium

Saçaklık
Bkz. Entablatiir.

Sagum
Raim yünlü bir pelerin ollan sagum *abollaya benzer ve onun gibi
boyunda bir broşla bağlanırdı. Genelde sol kola sarılırdı. Roma ordusunda
giyilen pelerin mevkie ve rütbeye göre değişirdi.

Saint Sophia
Bkz. Hagia Sophia.

347
S1 Yasemin Er

Salamı»
Kıbns’m doğu kıyısında Antik Dönem’de önemli bir ticari liman. *Myken
Çağı’nda Enkomi olarak bilinirdi. Klasik efsanelere göre Salamis'i *Troia
Savaşı’ndan sonra Telamon'un oğlu Teuker kurmuştu. Kent İ.Ö. 6. yüzyılda
çok güçlüydü; 5. yüzyılda *Perslere karşı koydu. İ.Ö. 58 tarihinde Roma’ya
bağlandı. Kentte çok geniş bu ’nekropol bulunur.
V. Karageorghis, Salamis in Cyprus (1969).

Sambyka
I. Harp. Yunanlılar ve Romalılar lıatpın kökeninin Asya’dan geldiğine
inanırlardı (Liv. 39.6). Bazı Yunanlı yazarlara göre hatpı Suriyeliler ya da
♦Fenikeliler icat etmiştir (Athen 4.s. I75.d). Sambuca küçük üçgen bir harp olan
trigonuma benzer ama ondan daha büyüktür. Trigonum lir gibi elde tutulurdu
ama harp bazen müzisyenin boyundan yüksek olduğu için yere konurdu.
♦Vitruvius’ta (6.1) haıple ilgili bilgi vardır. Roma imparatorları zamanında harp
hem kadınlar hem erkekler tarafından sık kullanılmıştır. 2. Kuşatılmış bir kentin
duvarlarnu ve kulelerini tırmanmak için kullanılan bir askerî alet. Haıp adını
almasının nedeni şeklinin hatpa benzemesidir (Poiyb. 8.5: Vitrııv. 10.16).

Samosata (Samsat)
♦Kommagene’nin başkenti.

Sanctum sanctorum
Bir tapınağın en kutsal yeri.

Sandalium
Antik Çağ’da Yunanistan’da ve Roma’da kadınların giydiği bir ayakkabı
tipi.

Sangarius
Sakarya Irmağı. ’Homeros destanı *lliada’da adı geçer.

Sapak
Bkz. Meandr,

Sappho
Yunanlı kadın lirik ozan. İ.Ö. 7. yüzyılın ikinci yansında Lcsbos
Adası'nda yaşamıştır.

348
Klasik Arkeoloji Sözliiğil $

Sarcophagus
Yunan ve Roma dönemlerinde çok yaygın olan sarcophagus sözcüğünün
Türkçesi ‘lahit’tir. Sarcophagus Yunanca 'et yiyici’ anlamındadır. İçine
ölünün konulduğu lahit genellikle taş, pişmiş toprak, kireç taşı, ahşap ya da
mermerden yapıhrdı. *Minos ve *Myken uygarlıklarında kullanılan pişmiş
toprak (terracotta) [ahitlerin bazıları Hagia Triada örneğinde görüldüğü gibi
çok zengin bezeliydi. Geç Arkaik Dönem’de Klazomenai kenti boyalı ve
dikdörtgen ya da trapezoid [ahitlerin önemli bir merkezi olmuştur. İlk kez İ.Ö.
5. yüzyılda görülen kabartmalı taş lahitler Sidon kralları için Yunanlı ustalar
tarafından yapılmıştır. Bu lahitlerden bazdan şimdi İstanbul Müzesi' ndedir.
♦Lykia’ya özgü semerdam kapaklı taş lalıitlen n (İ.Ö. 4. yüzyıl) biçimi ahşap
bir evi andınr. Roma lah itlerinde bezeme özellikle zengindir. Lahitlerde
rastlanan motifler arasında şunlar bulunur: *imagines adlı ölü büstleri, ölü
ziyafeti sahnesi (*totenmahl), *Medusa, av sahnesi, Romalı atlı ve onun
atının altında yenik düşman figürleri (Helienistfk bir motif), *girlandlar,
pençesinde yıldırım demedi taşıyan kartal ve *bucranium. *Etıüsk lahitle-
rinde İ.Ö. 6. yüzyıldan başlayarak kil ve taş kullanıldı; lahit kapağında ölünün
(bazen eşiyle birlikte) uzanmış kabartması yapılmıştır. Roma dünyasının en
önemli mermer lahit yapan merkezlerinden birisi *Phrygia’da Dokimeİon’
dadtr (İ.S. 2. yüzyıl). Burada bölgeye özgü motifleri olan, sütunlarla bölünmüş
panellerde kabartmalı figürler betimlenmiş mermer lahitler yapılmıştır.
R. M. Cook. Clazomenian Sarcophagi (1981).
P. Demargne, Fouilles de Xanthos, 5. Tombes maisons. tombes nıpestres
et Sarcophages (1974).
G Koch. Sarkophage der römischen Kaiserzeit (1993).

Bucranium, girlsnd ve Medusa ile bezeii sarcophagus. Roma Dönemi


Diocaesareia (Olba).

349
s Yasemin Er

Sardinia
İtalya'nın batısında dağlık bir ada.

Sargon
Mezopotamya’da *Akad İmparatorluğu’nu kuran kral (İ.Ö. 2280-2230).

Sassaniler
İ.S. 224-651 tarihleri arasında Hindistan'dan Suriye’ye kadar uzanan
imparatorluğu kuran Pers hanedanı. Sassaniler Suriye’de Roma ile sürekli
savaş halindeydiler. Sassani mimarisindeki önemli unsurlar arasında büyük
saray kompleksleri, çoğu kez tuğla ve alçıyla kaplı tonozlu kemerler ve
parabol kubbeler vardır.

Satrap
♦Perslerde eyalet valisine verilen ad. Bkz. Satraplık.

Satraplik
Akhamenid İmparatorluğu’nun yönetim birimlerinden olan eyalet, örneğin
*İonia ve *Karia gibi. Başındaki valiye *satrap denir.

Satyr ve Silentıs
Vahşi doğada yaşayan, bazı hayvansal unsurları olan, cinsellik ve şaraba
karşı zapt edilemez bir arzu duyan ve genelde çıplak tasvir edilen, düşsel
erkek yaratıklara verilen ad.

Satyr ve mainad, KJeophrades Ressamı, amphora (c. İ.Ö. 500)

350
klasik Arkeoloji Sözlüğü S

Satyros
Antik Çağ’m yedi harikasından biri olan *Maussollos’un Halîkamassos'taki
mezar anıtı olan *Maussolleion’un (İ.Ö. 353‘te başlanan) mimarı. *Pytheos
ile beraber çalışmışlardır.

Scabellum
Genellikle büste destek veren yüksek pedestal, örneğin *Herıne
anıtlarında görüldüğü gibi.

Schola
I. Roma hamamında içinde küvetin olduğu bölüm. 2. Roma hamamı
çevresindeki bir platform ya da *ambulatori. 3. *Palaestrada konuşmak ya da
dinlenmek için yapılmış bir *eksedra.

Scotia
Klasik bir sütun kaidesinde üstteki silmelerle alttaki *torus silmeleri
arasındaki derin bir içbükey silinedir. Trokhilos da denir.

scotia

Scotia, Zeus Olbios Tapmağı, Dioraesareia (Oiba). İ.Ö. 3. yüzyıl

351
5 Yasemin Er

Scutum
Ağır piyadenin kullandığı, oval ya da kapı şeklinde, tahta ya da hasır
işinden yapılmış Roma kalkanı. Kalkan sol kolda sapından tutularak taşınırdı
ve sol omzu kaplardı.

Segesta
Sicilya’da antik bir kent Troia kökenli olabilir. İ.Ö. 5. yüzyıla tarihlenen
tamamlanmamış bir tiyatrosu vardır

Sekos
l. Antik Yunanistan'da kutsal bir yer. 2. Bir tapmak *naosu.

Seievkoslar
*Büyük İskender’in kumandanlarından biri olan 1. Selevkos Nicator’un
kurduğu Makedonia hanedam. İskender’in ölümünden sonra I. Selevkos,
Anadolu’dan ve Suriye’den Afganistan'a kadar uzanan büyük bir krallık
kurdu. Yeni başkent Dicle’deki’ Selevkeia (Teli Umar) doğuda Yunan kültürü­
nün merkezi oldu. İ.Ö. 300’de Suriye’nin başkenti Antiocheia kuruldu. İ.Ö.
64-63’te *Pompeius Suriye’yi bir Roma eyaleti yapınca, Selevkid Krallığı
önemini yitirmeye başlamıştır. Zamanla topraklarının bir kısmım *Parthlara
vermek zorunda kalmıştır.

Sella
Antik Roma’da koltuk için kullanılan sözcük.

Semis
Roma İmparatorluk Dönemi tunç sikkesi. Bir semis yarım *asa eşittir.
Sikke üzerinde değerini gösteren lS’ harfi vardır.

Semitae
*Gymnasionda güreşçileri halktan ayıran bariyer.

Scııacıılum
Antik Roma meclis salonu.

Sennaherib
İ.Ö. 704-681 arasında hükmeden *Asur kralı. İ.Ö. 689’da Babil’i ele
geçirdi.

Septimius Severııs
Roma imparatoıu. İ.S. 193-211.

352
Klasik Arkeolo ji Sözlüğü S

Sepulcrum
Mezar.

Serpantin
Magnezyum silikadan oluşan bir grup maden ya da bu madenlerden oluşan
kaya. Çoğu kez yeşil tonlarında bulunur. Dekoratif taş olarak kullanılmıştır.

Sestertius
Roma tunç sikkesi, ağırlık ve değeri çeyrek *denariusa ve iki buçuk *asa
eşittir.

Severus
İ.S. 64 yılı civarında çalışmış olan Severus'un *Neron’un ünlü sarayı
*Donms Aurea'nm (mühendis Çeler ile birlikte) mimarı olduğu sanılır.

Sextans
Roma Cumhuriyet Dönemi sikkesi olan sextans. Roma ağırlık biriminin
altıda biri ağırlıkladır (56.70 gr).

Sextula
♦Uncia’nııl altıda biri olan sestula, Roma Cumhuriyet Dönemi’ııde
Romalıların kullandığı en küçük para birimidir (4.725 gr).

Sfenks
Mısır, *Hitit ve erken Yunan sanatında rastlanan aslan gövdeli, insan başlı
dişi yaratık. Antik Mısır’da mezar ya da tapmakları dışardan zorla girenlere
karşı korumak için dikilmişlerdir. Yunan trajedisi Oidipus’ta kadın yüzlü ve
göğüslü, aslan ayaklı ve kuyruklu dişi canavardır. Yunan sanatında mezar
anıtlarının bekçisidirler.

Sfenks

353
5 Yasemin Er

Sibylla
♦Delphi, Claros, *Dodona, Cumae vb. gibi bilicilik merkezlerindeki bilici
kadınlara verilen ad. *Apollon Tapınağı’ndaki Sibylla *TroiaSavaşı’nm çıka­
cağını ve Troia’nın ♦Helena yüzünden yıkılacağını bilmişti.

Sigillata
Bkz. Terra sigillata.

Sigloş
Anadolu’da *Persleıin egemen oldukları bölgelerde kullanımları için ba­
sılan gümüş Pers sikkelerinin Yunanca adı. Siglos sikkeleri üzerinde Pers
kralını betimleyen taçlı bir baş vardır. Gümüş Pers sikkeleri temelinde ağır­
lıklara dayanırdı: siglos=5.40 g; dorİP=8.35g; karsha=83 g. Bkz. Sikke.

Sigma
Yarım daire biçiminde *poniko.

Signa Militaria
Roma ordusunda askeri sancak ya da nişanlar.

Signifer
Roma ordusunda ‘signa-sancak’ taşıyana verilen ad. Başı hayvan derisiyle
örtülü idi.

Signifer

354
Klasik Arkeoloji Sözlüğü S

Signinutn
Antik Roma inşaatında yer kaplamada kullanılan inşaat malzemesi: küçük
parçalara bölünen ve harçla karıştırılan tuğladan oluşuyordu.

Signinunı opus
Tozlaştırılan ve harçla karıştırılan tuğlalardan oluşan bir tip antik Roma
kaplama işçiliği; nemi koruduğu için su kemerlerinin içinde bir tabaka ile
kaplanırdı.

Sikke

Yunan Sikkeleri
Arkeolojik bulgular ve yazılı kaynaklara göre sikke basımına Batı Ana­
dolu’da İ.Ö. 7. yüzyıl ortalarında *Lydia’da başlanmıştır. Bu sikkelerin ço­
ğunda Lydia Krallığı’nın simgesi olan aslan vardır. Lydia sikkeleri elektron
denilen altın ve gümüş karışımı yerel bir maden olan beyaz altından yapıl­
mıştır. Sardis’ten bir külçe beyaz altın gümüş bir külçenin on kat değerin­
deydi. İlk elektron sikkelerden sonra bölgede "Tersler tarafından üstünde
aslan ve boğanın ön kısımlarının betimlendiği altın ve gümüş sikkeler
basılmıştır. Yunan sikkelerinin başlangıcı için en iyi kaynaklanınız şunlardır:
Herodotos I, 94; Aristoteles, Politika I, 3 ve Poliux, Onomasticon. IX, 83.
Yunan dünyasında ağırlık birimleri değişirdi çünkü her Yunan devletinin
kendine özgü bir sistemi vardı; drahminin ağırlığı kentler arasında değişirdi.
Argoslu Phaidon bunlara ve sikkelere bir standart getirdi. Yunan ticaretinde
sikkelerin önemi anlaşılınca, kentler ve devletler kendi statülerini, zeng inlik
lerini ya da kendilerine özgü ürünlerini (örneğin Ephesos sikkelerinde bal
ansı) sikkelerin (özellikle gümüş) artistik üretiminde sergilemeye başladılar.
Darp tekniğiyle yapılan erken sikkelerde *intaglio tekniği de kullanılmıştır.
Data sonra sikkeler madenin eritilerek kalıba dökülmesiyle (döküm tekniği)
yapılmışlardır. Erken sikkelerin (İ.Ö. 700) sadece bir yüzünde motif vardır
ama daha sonraki sikkelerin iki yüzünde de motif görülür. John Boardman’a
göre, (Arci'laie Greek Geniş. 1968) erken dönem sikkeleri kişisel mühür
geleneğinden dogmuştuj’. İ.Ö. 600’de sikkelerde ilk harfler belirir. Yunanlılar
için sikke tipleri çoğu kez dinî bir anlam taşır. Sikkelerde bir tann ya da
tanrının *atribüsü betimlenir; örneğin arpa *Demeter’i simgeler. Sikkeler aynı
zamanda toplumun tarım alışkanlıklarını yansıtır. Sikke değerinde kullanılan
‘obol’ sözcüğü (Yunanca ‘metal şiş’) ocakta et kızartmak için kullanılan ince
çubuklar (tunç ya da demir) demektir. Yunanlılarda temel ağırlık ölçüleri
şöyledir:
Bir talant=26 kg [Attika-Euboia standardı] ya da 38 kg [Aegina standardı]
Bir talant 60 mina’ya eşittir (bir mina=43l gr [Attika-Euboia] ya da 630
gr [Aegina]) Bir m'ma 100 drahmaya eşittir (bir drahma, bir ‘bir demet altı
şişten1 = 4.31 gr [Attika-Euboia] ya da 6.3 gr [Aegina])

355
s Yasemin Er

Bir drahma altı obol ile aynı ağırlıktaydı (bir obol, bir ‘maden şiş’ =0.72
gr [Alt ıka-Euboia] ya da 1.05 gr [Aegina] ).
Anadolu'daki gümüş sikkelerin çoğu Pers ağırlık ve ölçülerine dayanırdı
ve Atina’daki tapınak envanterlerinde Pers birimlerine göre yapılmış altın ve
gümüş bulunmuştur.
Temel Pers değerleri:
Bir Pers karsha (altın) = yaklaşık 84 gr
Bir Dareikos (Pers kralt Dareios’un adı verilmiştir) = yaklaşık 8.4 gr (altın)
Bir siglos (gümüş) = yaklaşık 5.4 gr
Helleni stik Dönem’de “Büyük İskender’in bastırdığı aynt tip sikkeler ölü­
münden sonra da basılmaya devam etmiştir. Özellikle Anadolu'da İskender
tiplerinin basımı sürmüştür. Hellenistik sikkelerin en büyük özelliği kral port­
releridir. Hellenistik dünyasının doğu sınırında Büyük İskender'in fethettiği
“Baktria’nın kralları hakkındaki bilgimizi mükemmel sikke portrelerine borç­
luyuz. Pergamon İ.Ö. 170 yıllarında cistophoroi adlı sikke basmaya başladı.
Bu sikke adım üstünde betimlenen cista mystica adlı “Dionysos şenliklerinde
kullanılan sepetten almıştır. Roma’nın Doğu Akdeniz'de egemenliği tamamen
ele geçirmesiyle Yunan sikkelerinin basımı azalır. Roma İmparatorluğu’nun
doğu eyaletlerinde Yunan lejantlı ve yerel tipli sikkeler basılır.

Roma Sikkeleri
Roma sikkelerinin gelişimi Roma egemenliğinin Akdeniz'de yayılmasını
yansıtır. Latince 'para' demek olan pecunia ‘öküz’ anlamındaki pecus sözün­
den gelir. Erken Roma parası bir öküz ağırlığının bölümleriydi. İ.Ö. 4.
yüzyılın sonlarına doğnı Roma’nın Güney İtalya’daki Yunan kentleriyle
ilişkilerinin gelişmesi ve “Via Appia’nın yapılmasıyla Romalılar üstünde
ROMANO lejantı taşıyan ki’ drahma değerinde gümüş sikkeler bastılar; diğer
sikkeler güney İtalya ve Sicilya'daki Yunan kentlerinin sikkelerinden
farksızdı. Hannibal’la savaş (İ.Ö. 218-201) Roma Cumhuriyeti’nin para
sisteminin çökmesine neden olmuş ve İ.Ö. 210'da yeni bir sikke düzeni
getirilmiştir. Denarius adlı bu gümüş sikke Roma’da İ.S. 3. yüzyıl ortalarına
kadar kullanılan anapara birimidir. İ.Ö. 3. yüzyıl başlarında dökme tekniğiyle
yapılan “aes grave adh birimi' as olan ilk ağır bakır sikkeler bir denarius’un
onda biri değerindeydi ve on as bir denarius’a eşitti. İ.Ö. )67’de Roma’nın
Makedonya’daki gümüş madenlerini kontrolü altına almasından sonra Yunan
devletlerinin bir yüzyıl süresinde bastığı sikkeleri Romalılar bir yılda bastılar.
♦Augustus (İ.Ö. 27-1,S. 14) döneminde sestertius ve dupondius kullanılmaya
başlanmış, as ve en küçük birim olan quadrans bakırda basılmıştır. Augustus
sikkelerinde görülen SC (senatus consultum) sikke basımının bir senato kara­
rıyla desteklendiğini belirtir; iki as bir dupondius’a eşittir. Erken Roma
Cumhuriyet Dönemi sikkelerinde bir çift işaretleme sistemi vardı (HS yada İl
S), bunların ikisi de “dupondius ya da “semise eşitti (Vaıro, Lingua Latina,
V, 173; Plin. HN 33. 13). Cumhuriyet ve İmparatorluk Dönemlerimde bir
sestertius, iki dupondius’a ve bu da dört asa eşittir. Roma sikkeleri şöyle
özetlenebilir:

356
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

1 Aureus (altm) = 25 denarius (gümüş) = 100 sestertius (tunç)


Roma’nın doğusundaki sikkeler Hellenistîk krallıkların erken modellerine
göre basılmaya devam etmiştir. Cistophoroi (Roma Dönemi’nde Anadolu’da)
İ.S. 150'ye kadar kullanıldı; tetradrahmi - dört gümüş drahmi (Roma-Suriye)
İ.S. 220’ye; tetradrahmi (Mısır) *Diokletianus’un (İ.S. 284) tahta çıkışına
kadar kullanıldı. Numizmatlarm ‘Yunan imparatorluk sikkeleri' dedikleri bu
tipler İ.S. 3. yüzyılda Roma ekonomis inin çöküşüne kadar Doğu’da yüzlerce
kent ve bölge tarafından basıldı. *Aurelianus’un (İ.S. 270-275) denediği sikke
reformunda sikkelerin yüzde be:ş gümüş içeriğini belirtmek için Yunanca KA
ya da Latince XXI işaretli ve sonra yüzde on gümüş içeriğini belirtmek için
1A ve XI işaretli sikkeler basılmıştır. Diocletianus (İ.S. 284’ten sonra) yaptığı
reformla altın sikkeyi (aurei) bir Roma ağırlık birimi olan libra’ya (libra =
327 gr = 0.72) ve gümüş silkkeyi doksan altı gümüş parçayı bir Roma
ağırlığına eşit yapmıştır. Bu tarihten sonra altın sikke *solidus olarak bilinir.
Roma sikkelerindeki yazıtlar (numizmatlarca lejant denen) Roma ege­
menliğini ve önemli zaferleri belirtir. Önemli lejantlar arasında şunlar vardır;
PR-Pax Romana (Roma Banşı), Concord-Concordia (Huzur), Victoria (Zafer)
TRP (Tribunicia potestas ‘tribünün gücüyle’), COS ve bir sayı, örneğin V
(‘beşinci kez Consül’), PP (Pater patriae, ‘ülkemizin babası’) ve SC (senatus
consulta, ‘Senato’nun kararıyla’), PM (baş rahip, Pontı'fex Maximus). Bütün
imparatorluk sikkelerinde IMP (IMPERATOR) vardır. İmparatoriçeler de
sikkelerde görülür. Tibertus (İ.S. 14-37) annesi Livia’yı PIETAS (‘evlat sev­
gisi’) olarak betimlemiştir. Tibertus tdrunu Germanicus’un kazandığı Germen
zaferi için (İ.S. 14-16) bastırdığı sikkede şöyle yazar: GERMAN1CUS
CAESAR Tl AUG F DİVI AUG (‘Germanicus Caesar, Tiberius Augustus’un
oğlu, tanrılaşmış Augustus’un torunu').
W. Ridgeway, The Origin of Melallic Currency and Weighl Standards
(1892).
Bu konudaki’ antik metinler şu kitapta toplanmıştır: F, Hultsch, ed.,
Metrologicomn scriplonım reliyuiae (1864-1866; 2 vols.)
M. H. Cravvford, Roman Republican Coinage (1974).
Ozford Classical Dlctionary, s. 356-361,

Altm Darik, taç giymiş okçu, quadrata incusa

357
Yasemin Er

Gümüş Dank, taç giymiş okçu, quadıata incusa

Aegtna drahması Atina drabması

Perge, tetradrahmi, Artemis, İ.Ö, 190

Roma. As, Augustus İ.Ö, 10

Roma, dcnarius, İ.Ö. 31

358
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

Roma, sestertius, Claudius, İ.S. 41-50

Roma, aureus, Augustus


Silanion
Î.Ö. 360-320 tarihleri arasında faal olan bu Atinah heykeltıraş kahra­
manlar ve tunç portreler üzerinde çalıştı. Orantı hakkında ilk yazan sanatçıdır.
Platon eseri birçok antik filozof heykeli için bir esas model olmuştur.

Sileks
1. Çakmaktaşı. 2. *Polygonal bloklara kesilmiş sert taş.

Sima
Yunan mimarisinde saçak boyunca uzanan üstünde çörtenler olan yağmur
suyu oluğu.

Sine postico
Sadece Önde ve kenarlarda *peripteral olan bir tapınak.

Sinon
Troialıları, Troia Atı’nı kent duvarlarının içine sokmaya ikna eden
Yunanlı casus.

Siparium
Antik Roma tfyatrosunda sahne perdesi olarak kullanılan bir örtü.

Sirenler
İlk kez *Homeros destanı ’Odysseia’da (12.39-54, 158-200) görünürler,
güzel sesli, kadın gövdeli ve kuş kanatlıdırlar. Güzel ezgileriyle önlerinden
geçen denizcileri ölüme sürüklerler. Bu tehlikeye karşı *Odysseus kulaklarını
balmumuyla tıkar. Yunan sanatında vazo resminde bunun bir konu olması
Sirenler efsanesinin yaygın olduğunu gösterir.

359
s Yasemin £r

Sisyphos
Korinth’in efsanevi kralı olan Sisyphos. sahtekâr olarak addedilirdi ve
kötü bir şöhrete sahipti. Ölümü aldatmaya çalıştığı için, karşılığında *Hades’
te büyük bir kayayı bir tepenin üstüne itip, kaya geri düşünce tekrar ve tekrar
yukarı çıkarmak cezasına çarptırılmıştı. İlkin *Homeros destanı *Odysseia’da
(12. 593 vd.) adı geçen Sisyphos Hades’te korkunç işkenceler çekmektedir.

Situla
Su çekmek ve taşımak için kullanılan kova biçimindeki kap. Geç Tunç ve
Demir Devri’nde Avıupa’da değişik tunç kovalar bulundu. Kovaların işlevi
ayinlerde şarap taşımaktı. Maden örnekler büyük bir olasılıkla şarap sunmak
içmdi. İtalyan Demir Çağı’ndan (İ.Ö. 5. yüzyıl) çeşitli örnekler vardır.
Kuzeydoğu İtalya’da üretilen çok bezemeli situla diğer bölgelere ithal
edilmiştir. Situla ve diğer tunç levha objeler üzerindeki bezemelerin stili
situla sanatı olarak bilinir.

Siyah Figür Tekniği


Siyah figür tekniği vazolarda figür ve bezemelerin, çoğu kez kabaca bo­
yanmış çizgileri izleyerek, bir siluetin boyanmasıyla oluşur. Detaylar alttaki
daha açık renkteki çamuru gösteren kazımayla eklenir. Sonra bazı renkler ek-
lenebilı'r. Örneğin, giysi ya da hayvan vücutları için ya da *palmetlerdeki
yapraklar için kırmızı renk, motifler ve kadınların tenleri için beyaz kullanılır.
İlk kez İ.Ö. 700’de Korinthli ustalar tarafından kullanılan bu teknik, doğu
kökenli tunç ve fildişi eserlerdeki kazıh figürlerden esinlenmiş olmalıdır.
Siyah figür tekniğinin son kullanımı Atina'da beşinci yüzyılın ilk yanstndadır,
ancak *Panathenaik amphoralan gibi bazı geleneksel kaplarda kullanımı
sürmüştür. İ.Ö. 6. yüzyıl boyunca teknik Yunanistan’daki birçok bölgesel
kaplarda kullanılmıştır.

Skaglioia
Antik Çağ’dan beri bilinen ünitasyon nıeımer. Ezilmiş alçı.

Skamandros
*Troia ovasında akan ırmak (Küçük Menderes). Bir adı da Ksanthos’tur.
♦İliada’da adı geçer (//. 21, 300 vd.). İda Dağt’ndan (Kaz Dağı) doğar,
♦Hellespontos’a dökülür.

Skamilius
I. Klasik mimaride bir sütunda *plinthosun altına konulan sade bir blok,
böylece skamilius bir çift plintlıos oluştutur. 2. Bir taş bloğun dış kenarındaki
hafif eğim, örneğin bir *Dor başlığının boynu ile sütunun üst kasnağı arasında
olduğu gibi.

360
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

skamillus

Skansoriuın
Roma inşaatında yapı iskelesindeki kereste.

Skapus
Sütun gövdesi.

Skene
Antik tiyatroda sahne. Bkz. Tiyatro.

skene, Aspendos Tiyatrosu (İ.S. 161-180)

Skene ductilis
Anti k tiyatroda arka plan olarak işlev yapan portatif sahne.

Skene frons
Roma tiyatrosunda sahne yapısının cephesi. Bkz. Tiyatro.

Skenographi
Perspektif çizim. Bir yapıyı perspektif olarak canlandırma.

361
S Yasemin Er

Skeptrum
Anlamı basit değnek ya da asadır. Latince karşılığı ‘scipio’dur. Asa
Roma’da otorite ve yüksek mevkiin simgesi olmuştur. Antik yazarlar daha
erken zamanlarda skeptrumu kralların, prenslerin ve liderlerin taşıdığını
belirtirler {İl. 2. 186. 199. 265, 268; 18, 557; Od. 2. 37,8). Asayı yargıçlar
{Od. 11, 568) ve rahipler de {ii. 1.15; Od. 11.91) taşır. Asa değerli madenler
ya da fildişinden yapılabilir ve mücevherle bezenmiş olabilir. Romalı kralların
fildişi asalarımn üstünde bîr kartal vardı. *1 üpit er ve *İuno, tanrıların hüküm­
darları olarak, birer asa ile betimlenir.

Skopas
Paroslu bir heykeltıraş ve mimar olan Skopas İ .O. 370-330 yıllan arasında
çalışmıştır. ‘Tanrıların heykeltıraşları' ve ‘insanların heykeltıraşlan’ olarak
bilinen üç önemli Yunan heykeltıraşından biriydi. *Hermes, *Aphrodite,
♦Apollon gibi genç tanrıları konu olarak seçen Skopas, mimarî heykelleriyle
de ünlüydü. Bunlanıı arasında *Artemis Ephesos Tapınağı’ndaki bir sütun ve
Halikamassos *Mausolleion’un doğu cephesinin kabartmaları bulunur.
A. F. Stevvart, Skopas ofParos (1977).

Skylla
♦Homeros’un *Odysseia destanında anlatılan deniz canavarlarının en
korkuncu olan Skylla’nın {Od. 12, 85 vd.) soyu ve efsanesi hakkında bilgi
yoktur. Skylla’nın dev bir ahtapot ya da bir deniz canavarı olduğu tezi öne
sürülmüştür.

Skyphos
Yatay iki kulpu olan, derin çukur bir düzgün kenarlı antik Yunan şarap
kabı.

Skyphos a skyphos b

heron skyphos kap skyphos

362
Klasik Arkeoloji Sözliiğii

Sotit
Bir *arşitrav, kemer, *komiş veya lentonun altında yer alan ve
görülebilen mimari unsur.

Soiiı, Zeus OlbiosTapmağı, İ.Ö. 3. yüzyıl, Uzuncaburç, Diocaesarea (Olba)

Sokrates
Atinah filozof ve *Platon’un ‘Apologia’ ve ‘Diyaloglarındaki başkarakter.

Sol
Güneş.

Solarium
1. Antik mimaride evin üst katında düz bir çatısı olan, güneşe açık bir
balkon, dam ya da teras. 2. Üst kattaki bir oda, çoğu kez sabah güneşini görmek
için doğudaki bir terasa açılırdı. 3. Güneş saati.

Solidus
Roma altın sikkesi. Roma İmparatorluğu’nda İ.S. 3. yüzyıldaki ekonomik
çöküşten sonra paradaki reformun bir parçası olarak 309 tarihinden itibaren
basılan altın sikkenin adı.

Sollum
1. Genellikle değerli mermerden yapılmış ve heykellerle bezenmiş gör­
kemli bir lahit; bir kral ya da önemli mevkide biri için kullanılır. 2. Banyoda
kişinin üstüne oturup, yıkandığı oturak.

363
S Yasemin Er

Sondaj
Bir sit alanının stratigrafisini araştırmak için sınırlı bir alanda açılan derin
bir kazı. Açığa çıkarılan yapt safhalarıyla ya da kültür seviyeleriyle daha çok
delil bulmak için b'ır alan kazısı olarak büyütülebilir,

Sopbokles
Atinalı beşinci yüzyıl trajedi yazan. Yüz yirmiden fazla oyun yazmıştır.
Bunların en önemlileri arasında Antigone, Oedipus Tyrranus, Elektra vardır.

Specula
Antik Roma döneminde gözcü kulesi.

Specıılaria
Antik Çağ’da pencere camı; ince mika (lapis specularis) levhalarından
yapılırdı.

Speculum
Bakır ve kalay alaşımı.

Specus
Roma su kemerinde içinde suyun aktığı kapalı kanal.

Splıaeristerium
Antik Yunan ve Roma Dönemleri’nde top oynamak için genelde
“gynınasiuma bitişik olan bir yapı ya da duvarla çevrili yer.

Sptcatum opus
Anti k Roma’da çapraz şeklinde duvar örgüsü.

Spina
Roma’da “circus ve “hippodromu uzunlamasına bölen bir duvar; uçlarının
etrafında yarışmacılar dönerdi. Spina “obelisk ve başka anıtlarla süslüydü.

Spina Spicae testacea


Döşemelerde dikdörtgen tuğlaların “spicatum “opusta olduğu gibi kulla­
nılması.

Spira
“İon sütun kaidesinin altındaki çift “trokhilosun adı. “Dor düzeninde
bulunmaz.

364
Klasik Arkeoloji Sözlüğü S

Spoliarium
Antik Roma’da *amphitheatronda gösteriden sonra çarpışanların cesetle
rinin götürüldüğü yer.

Spoliatoriutn
Antik hamamda yıkananların giysilerini koyacakları yer.

Squaınata
Roma ordusunda bir tip zırh; Bkz. Lonca squamata.

St. Sophia
Bkz. Hagia Sophia.

Stadion
Antik Yunanistan’da seyirciler için yükseltilmiş toprak bankları olan, bir
ucu yuvarlak diğeri açık (Atina ve Delphi gibi) ya da kare olan (*Olympia
gibi) açık hava spor alanı. Roma’dald stadionun her iki ucu yuvarlaktı.
Yunanistan’da ayak yarışları ve diğer atletik oyunlar için saha yaklaşık 200 m
uzunlukta ve 10 m genişlikte idi. Yunan stadionu Roma *circusunun öncü­
südür. Anadolu’da otuz bin kişilik Aphrodisias Stadionu’nda y irmi iki oturma
sırası vardı.

Stamnos
İ.Ö. 4. yüzyılda Etnıria ve Yunanistan’da şarap koymak için kullanılan
bodur çift kulplu vazo. ’Amphoraya benzer ama daha bodur ve yatay
kulpludur. Stamnos adı amphora ya da *pelike için de kullanılmıştır. Bu şekil
İ.Ö. 525-400 yılları arasında Atina *kınnızı figür tekniğinde çalışan vazo res­
samları arasında ve İ.Ö. 4. yüzyılda Eüüria’da popülerdi.

Statio
Kale, kule ya da hisar.

365
s yasemin En

Steatit Taşı
Sabuntaşı. Figürin, kap veya mühür şeklinde kolaylıkla kesilebilen yumu­
şak grimsi ya da yeşilimsi bir taş. Yüksek derecelere dayanıklılığı kalıpta
yapım için özellikle uygundu.

Stegos
Yunanca çatı anlamındaki sözcük.

Stel
Klasik mimaride bir mezar taşı olarak kullanılan dikey taş levhaya denir.
* Myken uygarlığında av ve savaş sahneleriyle bezeli steller oda mezarların
üstüne dikilmiştir. Arkaik Dönem’de Atina’daki en güzel mezar steli üstünde
bir ‘sfenksin oturduğu Aristokles stelidir. Roma Dönemi stellerinde ölü figür­
leri, büstler, girlandlar, ‘totenmahl, atlı ve rozet gibi çeşitli motifler yer alır.
G. M. A. Richter, TheArchaic Gravestones ofAtlıca (1961).

Mezar steli, Astra, isauria (İ.S. 2. yüzyıl)

366
Klasik Arkeoloji Sözlüğü S

Stephanus, Byzanfı’oniu
İustinianus zamanında eserlerim’ yazan Yunan gramercisi ve tarihçisi.
Ethnica adlı altmış kitaplık eserinde yer adlarını ve sıfatlarını alfabetik bir
liste olarak hazırlamıştır. Orijinal eserde yer adları, kuruluş efsaneleri, keha­
netler, tarihî fıkralar, atasözleri vb. gibi bilgiler vardı ama bu eser kayıptır.
Elimize geçen eser İ.S. 6. ve 10. yüzyıllar arasındaki yazılandır.

Stereobata
Bir temel. Üstüne bir yapının konulacağı yapı temeli.

Stereometri
Katı cisimleri ölçme sanatı ya da bilimi. Katı figürlerle uğraşan geometri
dalı. Stereometrikel olan şekiller arasında koni, küp, piramit ve küre bulunur.

Stereotomi
Taş gibi katı cisimleri belli figürlere ve şekillere kesme.

Stoa
1. Bir tip Antik Yunan *pontikosu. Sinirli derinlikte ama büyük uzunlukta
olan, arkada uzun bir duvar ve öndeki' *kolonadı genelde halka açık,
gezintiler ve toplantılar ve pazar için kullanılan yapı. Bazen arkada odalar ve
üstünde çatısı vardır. Örnekk:r İ.Ö. 650’den itibaren görülmeye başlar.
Bazıları iki katlıdır; örneğin Atina’daki Attalus Stoası’nda (İ.Ö. 2. yüzyıl) alt
katta *Dor, üstte *İon sütunlar vardır. 2. Ön sütunları çok ilerde olduğu için
öndeki kolonadla arkadaki yapı arasında fazladan bir sütunun gerektiği
tapınak portikosu, yani derin bîr ’^prostyle portiko. 3, Çatısı bir ya da daha
çok paralel sütun dizileriyle desteklenen bir *Bizans salonuna verilen ad.

Zeas Stoası. Atina, c. 420

367
S Yasemin Er

Attalos Stoası, Atina, c. 150

Stola
Antik Roma’da kadınların giydiği stola Yunanlı kadınların giysisiyle
hemen hemen aynıydı. Torak ’kıhiton ve *himationda az değişiklikler yapılmış
ve adları Romahlarca stola ve *palla olarak değiştirilmişti. Stola kollu ya da
kolsuz olabilirdi. Kollu olunca T şeklinde bir giysi olurdu; omuzlar ve kollar
d'tkilmezdi fakat İon khitonunda olduğu gibi küçük broşlarla giysinin önü
arkaya bağlanırdı. Kollar dirseğe kadar inerdi. Eğer stola kolsuz ise, o zaman
içteki tunikte kollar oluıdu. Stola ayaklara kadar inerdi ve eğer Romalı bir
kadın ya da Romalı bir anne giyerse, stolada instita denen göğüsün altında
sanlan ve yere kadar inen ince bir kuşak olurdu. Bir onur nişanı olarak giyilen
özel bir stolanın kenarında altm bir süs (patagium) olurdu.

stola

368
Klasik Ârkeoloji Sözlüğü S

Strabon
Yunan coğrafyacısı ve tarihçisi. (İ.Ö. 64-İ.S. 21). Ünlü eseri 'Coğrafya’da
Avrupa, Gallia ve Britannia da dâhil olmak üzere Akdeniz dünyasının tarifleri
bulunur.

Stria (çoğul striae)


Klasik sütunda yivler arasındaki dilim.

Strigil
Yunan ve Roma dönemlerinde banyoda cildi temizlemek için kullanılan
ince kıvrımlı, kemik, metal, tunç ya da boynuzdan yapılan sıyırma aleti.
Özellikle atletlerin eksersizden sonra terlerini ve yağı silmeleri için kul­
lanılırdı.

Strigillation
I. *Fascîa ya da *friz gibi düz bir bantta dikey olukların tekrarlanması.
2. Tekrarlanmış bitişik konmuş S şeklindeki oluklar, genelde klasik bir lahdin
kenarlarını bezer.

Struetura
Romalıların taş ustalığı için kullandıkları genel bir terim.

Stucco
l. Antik Dönem’de çeşitli maddelerden yapılan plaster. Stucco Romalılar
tarafından çok yaygın olarak kullanılırdı. Biri kireçten diğeri ise pilasterden
yapılan iki tip stucco vardı. Kireçten olan çimento altmda kullanılırdı, 2. Dış
perdah; alçı, kireç, ve kumdan oluşur ve suyla karıştırılırdı. 3. Dekoratifiş ve
kornişlerde kullanılan ince plaster.

Styks
*Hades’teki yeraltı ırmağı. Tanrılar Styks üstüne yemin ederlerdi. Bu
yemini bozan korkunç bir cezaya çaıpılırdı.

Stylobat
l. Bir Yunan tapmağının üstünde yükseldiği platformu oluşturan üç ba­
samaklı *crepidomamn en üst basamağı. 2. Klasik mimaride üstünde bir dizi
sütunun olduğu, devam eden bir’ kaide, *plinth ya da pedestal, *stereobatm en
üstkısmı.

369
Yasemin Er

Stylus
Antik Çağ’da kullanılan bir yazı aleti; ince ucu harfleri balmumu kaplı
tabletlere yazmak içindi, kalın ucu ise silmek için kullanılırdı.

Sudatorium
Roma hamamındaki sıcak oda.

sudatorium

370
Klasik Arkeoloji SÖzliiğit S

Suetonius, Gaius Suetonius Tranquillus


(69-104) Romalı tarihçi. En ünlü eseri ‘De Vita Caesaruın (On İki Sezar)’
Roma imparatorlarının hayatım anlatır.

Suggestus
1. Roma Forum’unda sahneı. 2. Roma’da Flavianus Amphitheatron’unda
imparator locasının yüksek yeri.

Sultnaou-aserid İli
Beş *Asur kralı bu adı taşır. Şulmanu-aserid 111 (İ.Ö. 858-24), Aşşur-na-
sir-pal Il’nin oğludur. Krallığının çoğu zamanını *Kiiikya, *Urartu, Filistin
gibi uzak yerlerde askerî seferlerde geçirdi. Bu başarıları *Nimrud’da Siyah
Obelisk’te ve Balawat sarayının tunç kapılarında yazılıdır.

Supercolumniation
Mimaride bir mimari düzenin bir diğer düzenin üzerine konması.

supercolumniation: Marcellus Tiyatrosu, Roma (İ.Ö. 23-13)

371
s Yasemin Er

Suspensura
♦Hypocaustun üstündeki talıan, genelde her köşede ♦pilaenin desteklediği
bir tuğla tabakasının üstüne konulan betondan oluşur.

Sütun
Klasik mimaride yapılardaki yekpare ya da parçalardan oluşmuş silindirik
bir destek.

KORINTH

ATTİK-CN
KûMPOZİT

Sünni kaideleri

372
Klasik Arkeoloji Sözlüğü S

Sütunlu Cadde
Roma mimarisindeki en Önemli yeniliklerden olan sütunlu caddenin kent
planlamasına büyük katkısı olmuştur. Kentteki bu ana caddenin iki yanındaki
sütunlu galerilerin arkasında dükkânlar yer alırdı. Caddenin üzen kapatılarak
insanlar hem güneşten, hem de yağmurdan korunmuştur. Kenti' belirli bir yönde
bölen sütunlu caddede çoğu kez kent kapılan ya da anıtsal kapılar yer alırdı.

Sütunlu Cadde ve Anıtsal Kapı, Diocaesareia (Olba)

373
5 Yasemin Er

Symposion
Antik Yunanistan'da geleneksel olarak erkeklere mahsus yemek ve içki
toplantısı. Symposion için belli sayıda yatakları olan yemek odaları (*andron)
yapılırdı. Katılanlar buradaki sedirlerin (♦kline) üstüne uzanarak yerler ve
içerlerdi. Bu adet otta ve üst sınıflar içindi. *Platon’un ünlü ‘Symposion’
eserinde de görüldüğü gibi bu partiler siyasi ve felsefi tartışmalar için çok
uygun bir onam sağlardı. Yunan ve *ion festivallerinin kullandığı birçok kutsal
alanda *andron yapıları bulunmuştur.

Syrakusai
Doğu Sicilya’da t.Ö. 734’te Korinth'in kurduğu yerleşim.

Systylos
Bkz. İntercolumniunı.

374
Klasik Arkeoloji Sözlüğü T

Taberna
Roma’da dükkâna verilen ad. Taberna genelde sokağa açılan kemerli bir
dikdörtgen odadan oluşurdu. Önce pazar yerinde geçici olarak kurulan
dükkânlar daha sonra pazanii yanında ve kentin diğer yerlerinde daimi olarak
kuruldular. Dükkânlar çoğu kez büyük bir evin bir bölümünde yer alırlardı.
Roma’da başlıca şu tıp dükkânlar vardı: 1) Şarap, içecek ve et satan dükkânlar
(Caupona). 2) Fırınlar. Pompeii’de bunların güzel örnekleri bulunmuştur (Mola,
Pistor). 3) Kitapçılar (Liber). 4) Berberler (Barba).

Tablet
1. Üzerine çivi yazısının yazıldığı pişmiş toprak tabletler Mezopotamya,
Elaın, güneydoğu İran, Suriye ve Anadolu’da üç bin yıl boyunca kullanılmış­
tır. Tabletin her iki tarafına da yazılabilirdi. Sümer, *Akad, Elam, *Huni, *Hitit,
*Urartu dilleri yanında Ugarit dili ve *Linear A ile *L’mear B tabletlerde
yazılı idi. 2. Bir duvardaki çoğu kez etrafı çerçeveli ve üstünde bir anma yazıtı
olan küçük bir levha ya da panel.

Tablinum
Antik Roma evindeki en önemli oda olan tablinum Latince ‘tabulum
(belge, arşiv)’ sözcüğünden gelir. *Atriumun arkasında yer alan ve cephesi
atriuma açılan bu büyük oda, önce yatak odası daha sonra ev sahibinin içine
aile belgelerini koyduğu bir oda olarak kullanıldı.

Roma evinde tabluuım

Tabula
1. Bir *niş. 2. Maden ya da ahşaptan yapılmış bir sunağın cephesi.

Tabularium
Antik Roma’da kent ya da devlet arşivlerinin konduğu yapı; archivium
olarak da bilinir.

377
T Yasemin Er

Tacitus, Coraelius
(İ.S. 56-c. 118). Romalı tarihçi. Eserleri ‘Historiae (Tarih)’ ve * Annales’tir.
On dört kitaptan oluşan ‘Historiae’ İ.S. 69-96 yıllarını kapsar; bunlardan
sadece ilk dört kitap günümüze ulaşmıştır.

Taenia
♦Dor ♦arşitravııuıı hemen üstündeki sade bir bant; bunun altında altı
*guttaya sahip olan *regulayer alır.

Talaoton
Yunanca anlamı 'ağırlık' olan talanton'un adına ilk kez *Homeros destanı
♦İiiada’da rastlanır (il. 23. 260-270). Attika para sistemindeki en büyük ağır­
lık ve para birimidir. Atina'da bir Talanton altmış Mina’ya eşitti. Bkz. Sikke.

Talaria
Tanrı *Hennes’in ayak bileklerine bağlı olan ve onun *atribülerinden biıi
olan küçük kanatlar. Birçok antik sanat eseıinde kanatlar tanrının bileklerin­
den vücudunun bir parçasıymış gibi çıkarak betimlenmiştir; ama talaria ge­
nellikte tanrının giydiği sandalların her iki yanına takılıdır, ozanlar da onu
böyle anlatır (İl. 24, 340, Od. 5,44; Virg. Aen. 4. 239).

talaria, caduceus ve petasusîa Kermes ve ihronosta oturan Hera

378
Klasik Arkeoloji Sözlüğü T

Tanagra
Yunanistan’da Boiotia bölgesindeki Tanagra kenti, *Hellenistik Dönem
mezarlıklarında (c. İ.Ö. 340-150) bulunan, kalıpta yapılmış ve çeşitli pozlar­
daki genç kızları betimleyen pişmiş toprak heykelcikleriyle ünlü İdî. Çok po­
püler olan Tanagra heykelciklerinin birçok taklitleri yapılmıştır.

Tanagra, terracotta figürin

Taphos
Toprak ya da taşlardan yapdan bir mezar tepesi ya da anıtı. Çeşitli mezar
tipleri için kullanılan Yunanca sözcük.

379
T Yasemin Er

Tapmak

Yunan Tapınakları:
Yunan tapınağı bir tann ya da tanrılara tapınmak için tanrının evi olarak
ve kült heykeline uygun bir yapı sağlamak amacıyla yapılmıştır. Tapınak
tanrıya tapanların toplanacağı bir yer değildir; tanrıya tapınmak tapınağın
dışında açık havada sunağm çevresinde yapılırdı Tapınağın önündeki sunakta
tanrıya adanmış kurbanlar kesilir ve etleri dağıtılırdı. Kurbanın iç organları
yakılıp çıkan dumana bakılarak, tanrının adaktan hoşnut olup olmadığı tahmin
edilirdi. Sunak ve tapınağın içindeki tann heykeli tanrının kendisine adanan
kuıbanı görebilmesi için aynı aks üzerinde bulunurdu. Tapmak aynı zamanda
tanrıya adanan değerli eşyalann konduğu bir yer işlevini de görürdü. Her
tapmak çevresindeki kutsal bir bölgenin ya da *temenosun sahibiydi; buraya
genellikle bir noktadan ya da bir *propylondan girilirdi. Bu kutsal alanda
sunaklar ve rahiplerin evleri vardı.

Athena Parthenos Tapmağı

380
Klasik Arkeo loji Söz Iüğü T

Tapınak tercihen yüksek bir tepede yapılırdı; Antik Çağ’daki en saygın kült
merkezlerinde tapınak kentin *akropolünde yer alırdı. *Myken saraylarında
kullanılan ‘megaron tapınağın prototipidir. Tapmağın en önemli unsurunu
teşkil eden dikdörtgen naos (*cella) bir ön güişe (*pronaos) ve bazen bir de
arka girişe (*opisthodomos) sahiptir. Cellanın (bazı istisnalar dışında) pence­
resi yoktur. Naosun bir ucundaki kenar duvarları uzatılarak, aralarında ya
sütunlar olan (*in antis) ya da önde bir dizi sütun olan (*prostylos) bir portik
oluşturulur. Büyük tapınaklarda naoslann içinde bazen tavanı destekleyen iki’
katlı bir sütun dizisi yer alır. Yunan tapınaklarında en çok rastlanan tip
*entablatürü destekleyen, bir dizi sütunla çevrili olan *peripteros tipiydi.
Buna güzel bir örnek Atina'daki *oktastylos ‘Parthenon Tapınağı’dır (İ.Ö.
447-432). Atina’daki Nike Apteros Tapınağı’nda (İ.Ö. 437-432) ise her iki’
uçta bir portiko yer alır (*amphiprostylos). Yönü çoğunlukla doğuya bakan
tapınaklardaki çeşitli kısımlar boya ile belirtilmiştir. İ.Ö. 8. yüzyıldan daha
önceye tarihlenebilen bir tapınak yoktur. İ.Ö. 7. yüzyılın sonunda tapınak ya­
pımı yaygınlaşır, önce basit bir naos, daha sonra ise peripterai plan
kullanılmıştır. İ.Ö. 6. yüzyılda olağanüstü büyüklükte birkaç tapınak vardır,
örneğin Ephesos’taki Aıtemis Tapınağı ve Samos’taki ‘Heraion gibi. Bu
tarihten itibaren taştan yapılan tapınaklara sık rastlanır. Mermer de kullanılır.
Sütunlann naosun etrafında düzenlenişine göre tapmak plan tipleri şöyle
bilinir:
Temphım in antis ya da distyl in antis (Yunanca naos en parastaseis):
Megaron tarzında, naosun yan duvarlarının uzantısı olan *antae arasında iki
sütun olan tapmak tipi.
Âmphidistyl in antis: Ön ve arka cephede anta duvarları arasında iki sütun
olan tapınak tipi.
Prostylos: Ön cephede dört sütundan oluşan bir sütun sırasına sahip olan
tapınak tipi.
Amphiprostylos: Hem önde, hem arkada dört sütun dizisi olan tapmak tipi
Peripteros: En sık rastlanan tapmak tipidir. Naos etrafında bîr sütun dizisi
bulunur; önde ve arkada altı, kenarda on bir sütun bulunur. Örnek Olympia
Zeus Tapmağı.
Dipteras: Tapmağın çevresinde iki sıra sütun dizisi vardır. Dıştaki sütunla
naos duvarı arasındaki uzaklık iki sütun arasındakine eşittir.
Pseudodipteros (yalancı çift sıra sütun): Önde ve arkada sekiz sütun,
kenarlarda on beş sütun vardır. Çift sütun dizili planda içteki sıra kaldırılıp,
ikinci bir sütun sırası alabilecek kadar geniş galerili tapmaklar yapılır.
Pseudodipteros’un gelişimi *Hennogenes’in en büyük başarıiarındandır.
Mimarın ünlü Magnesia Artemis Tapmağı bu tiptir. Hellenistik ve Roma dö­
nemlerinde bu tip tek biçim tapmak planı olmuştur.

381
Yasemin Er

Pseudoperipteros'. Naos çevresindeki sütunlar peripteros görünüm için


naos duvarı üstünde yarım sütun halinde konulmuştur. Bu tipe Roma tapınak­
larında daha çok rastlanır.
Hypaethral: Dipterosun aynısıdır ama içte iki sıra sütun vardır, bir
peristylin kolonadı gibi. Tavanın orta kısmı yoktur. Büyük fon tapınaklarında
rastlanır.
Tholos: Daire planh bu tapmaklar Yunan ve Roma dönemlerinde yapılmıştır.
Roma'daki Vesta Tapınağı güzel bir örnektir. Bkz. Tholos.

in antis

382
Klasik Arkeoloji Sözlüğü T

perıpteros, Parthenon

pseudo perıpteros. Demet er Tapınağı, İtalya

dipteros, Didymaion

383
f Yasemin Er

♦Vitruvius’tan öğrendiğimize göre *Hermogenes, tapınakları *’mter-


columnium’a yani sütun alt çapının iki sütun arasındaki' açıklığa oranına göre
sınıflandırır (Bkz. tntercolumnium). Bu sisteme göre beş tapınak tipi vardır:
i) Pyknostylos: bu tipte sütunlar birbirine yakındır; 2) Systylos: bu tipte
intercolumnium biraz daha geniştir; 3) Diastylos: bu tipte intercolumnium
daha da genişti r; 4) Araeostylos: bu tipte intercolumnium olması gerekenden
daha açıktır; 5) Eustylos: bu tipte intercolumniumda aralıklar tam gerektiği
gibi, yani ideal oranda taksim edilmiştir (örneğin Teos Tapmağı).
Tapınaklar cephelerindeki sütun sayısı göre de sınıflandırılır: l) tetrastylos
-dört sütun; 2) pentastylos -beş sütun; 3) heksastylos -altı sütun; 4) heptastylos -
yedi sütun; 5) oktastylos -sekiz sütun; 6) enneastylos -dokuz sütun.

Artemis Leukophryne, mimar Hermoneges, Magnesia, c. 175

384
Artemis Tapınağı, Korfu, ca. 600

Nike Apleros Tapınağı, Atina (İ.Ö. 437-432)

385
T Yasemin Er

Roma Tapınakları
Roma tapınakları Etriisk-İtalyan gelenekleriyle klasik Yunan stilinin ve
Roma yapı metotlarının sentezini yansıtır. Yunanlıların aksine İtalya’da
büyük mermer ocakları olmadığı için yerel tuf, traverten ve peperin
kaynakları kullanılmıştır. Bu dönemde yeni yapı malzemeleri ve geleneksel
yerel yapı tipleri sayesinde Romalılar kendilerine has yeni bir mimari stil
yaratmıştır. Klasik Roma tapınak tipi olan *prostylos portiko, sade *ceîla ve
dik eğimli çatı, İ.Ö. 6. ve 2. yüzyıllar arasında *Etruria ve Latium’da gelişen
tapınak geleneğini sürdürür. Roma tapınağı sadece bir uçta merdivenleri olan
yüksek bir *podium üzerinde yükselir; Yunanistan’da ender görülen bu unsur
Romalılarda genel olarak kullanılmıştır. Vitnıvius’un tanımına göre *Etrüsk
tapınağı (3.1) duvarlarla ayrılan, bir kapısı olan üç odadan oluşur: bu üç
odanın önünde iki dizi dört sütundan oluşan bir portiko yer alır. Tapınakların
çoğunda yükseklik ve cephe vurgulanmıştır. Yüksek podyum bunu daha
belirginleştirir. Sunak çoğu kez tapınağın dışında girişi sağlayan basamakların
üstünde ya da altında yer alır. Roma tapınak mimarisinde Roma *Dor, *İon
ve *Korinth düzenleri kullanılmışsa da yapıların göıünümü farklıdır.

Minerva Tapınağı, Veii, İ.Ö. 5. yüzyıl

386
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

Ant Tapınağı, Cosa, İ.Ö. 3-2. yüzyıllar arası

Roma mimarisi *Hellenistik prototiplerden gelişmiştir ama Yunan ve


Hellenistik mimariye göre Klasik düzendeki sütunun Roma’da önemi azal­
mıştır ve işlevi farklıdır. Örneğin *pseudoperipteros planlı Kortuna Virilis
Tapınağı (İ.Ö. 4Ö) ve Maison Carree, Niınes, (İ.Ö. 16) tapınağında sütunlar
*celia duvarı üzerine konmuş ya da bezeme olarak kullanılmıştır. Yüksek
podium üstündeki her iki tapınakta derin Etriisk tipi *prostylos vardır ama bu
örneklerde Yunan tapmağım çevreleyen *kolonadm geri kalanı *cella
duvarlarının üzerine yarım sütunlar olarak yerleştirilmiştir. İtalya’daki
tapınakların çoğu ahşap ve tuğladan yapılmıştır. Ahşap *enlablatür boyalı
*terracottayla bezelidir. Yuvarlak Roma tapınakları Etıüsk mezarlarının
silindir biçiminden esinlenmiştir.
VitruYhu'un Drtr**l T«pmW

Porteni

387
7 Yasemin Er

Roma’da tapınakların işlevi daha değişiktir. Tapınaklarda ünlü generalle­


rin heykelleri bulunmuş, halk hâzinesi olarak kullanılmış. Senato toplantıları
yapılmıştır. *Augustus’un döneminde birçok tapınak yaptırılmış ve restore
edilmiştir. Augustus, yaşam öyküsü ‘Res Gestae Divi Augusti’de bir yılda
sadece Roma’da seksen tki tapınağı tekrar yaptırdığını yazar. Bu tapınaklar
Etıüsk planı ve klasik Yunan stillerini birleştirir. Augustus tapınaklarının
çoğu Korinth düzenindedir. Augustus ve Tiberius döneminde (İ.Ö. 31-İ.S. 37)
Fortuna Virilis Tapınağının temel plan tipinin kullanımı sürmüştür. Bunun en
güzel örneği Nimes’teki Maison Caıree Tapınağı'nda görülür (İ.Ö. 16).
Görkemli Roma tapınaklarında *Korinth düzeni tercih edilmiştir. Roma’da
önemli tapınaklar arasında şunlar vardır:

Fortuna Primigenia Tapmağı ve Kutsal Alanı, Praeneste (İ.Ö. 80)


Roma dışındaki bu tapınak kompleksinin çok görkemli bir tasarımı vardır.
Kutsal alan birbirine merdivenlerle ve rampalarla bağlanmış yedi teras üze­
rinde bulunur. Yuvarlak tapmak terasların en üst bölümünde yer alır.

Fortuna Primigenia Kutsal Alanı. Praeneste

388
Klasik Arkeoloji Sözlüğü T

Fortuna Primigenia Kutsal Alanı, Tapınak. Praenesîe

Hercules Tapınağı, Cori (İ.Ö .1. yüzyıl)


Sadece bir uçtan merdivenle girilebilen yüksek bir podiumun üstündeki
♦pseudo-peripteral tapınağın portikolu ön cephesi *tetrastylostur. Tapınakta
kullanılan Dor düzeni Yunan düzenini andırır ancak ölçüleri daha incedir.

Vesta Tapınağı. Roma (İ.Ö. I, yüzyıl)


Ocak tanrıçası için yapılmış bu tapınağın planı yuvarlak Etıüsk kulübele­
rinden alınmıştır. Sütun ve duvarlarda *Pentelik mermer kullanılmıştır. Tapı­
nağı çevreleyen basamaklar ve klasik bezeme Yunan etkisi gösterir. *Entablatür
kayıptır.

389
T Yasemin Er

Fortuna Virilis Tapmağı (İ.Ö. 40)


♦fon tetıastylos planlı tapınağın podiumu tuf taşından yapılmış ve traver-
tenle kaplanmıştır. Pseudoperipteros planlı en erken tapmaklardandır. Friz
♦bucranium, *gırland ve ♦putti ile bezelidir.

Vesla Tapmağı. Tivoli


Yuvarlak tapınağın planı Roma’daki Vesta Tapmağı’ndan alınmıştır. An­
cak Roma’da ♦cellayı tamamen saran merdivenler burada girişte yer alır.
♦Korinth başlıkları, ♦bucranium ve *girland frizi tapınağın bezemesindeki
Yunan etkisini gösterir. İnşasında yerel tuf, traverten ve *opus incetttım kul­
lanılışı tipik Roma unsurlarını yansıtır.

Vesta Tapınağı, Tivoli

Castorve Pollux Tapınağı (IS. 6)


♦Augustus dönemine ait birçok eski tapınak gibi bu da eski bir tapmağın
yerinde inşa edilmiştir. ♦Peripteral ve *oktastylos planlı tapmağın çifte yük­
sek podyumu ♦forumda söylevler için kullanılmıştır. Yapının en büyük özel­
liği ince ve güzel işlenmiş *Korintlı başlıklarıdır. Zengin ♦arşitravın Yunan
ustalarınca işlendiği samlır.

Maison Carree, Nimes, Fransa (İ.Ö. 16)


♦Heksastylos ♦pseudo-peripteral planlı Korinth düzenindeki bu küçük
tapınak bir podyum üstündedir ve çeşitli unsurları birleştirmesinden dolayı
stiline Greko-Ronıa-Etrüsk denir. Yapıyı uzun duvarlar destekler. Duvarlardaki
bezeme amaçlı sütunlar Yunan tapınaklarında çatıyı taşıyan görevlerini
yitirmiştir.

390
Klasik Arkeoloji Sözlüğü T

k'enüs ve Roma Tapmağı, Roma (İS. 135)


Bu tapınağın *Hadrianus tarafından planlandığı sanılır. Çift *peripterai
planlı tapınak arka arkaya konmuş iki büyük *dekastylos tapınaktan oluşur.
Alçak bir *plinthos üstündeki tapınağı uzun kenarlarında yirmi sütun olan bir
♦kolonad çevreler. Tapınağın kısa kenarlan açıktır. Tapınak, Anadolu’dan
gelen işçiler tarafından, *Prokonnesus mermerinden yapılmıştır.

Antonius ve Fauslina Tapmağı, Roma (İ.S. 141)

Tarquinia
İtalya’daki büyük ve önemli bir Etriisk kenti.

T avriskos
(İ.Ö. I. yüzyıl) Trallesli heykeltıraş, Artemidoros’un oğlu. Eserleri: 1)
Hennerotes, vücutları ve başlan Erotes olan bir çift *herme. 2) Amphion,
Dirke ve boğanın betimlendiği mermer bir grup.
M. Bieber, Sculpture ofthe Hellenistic Age (1961) s. 133 vd.

391
T Yasemin Er

Tectiforın
Çatı gibi.

T ectonic
Yapı ya da inşaata ait; mimari.

Teetorium
Bk2. Opus teetorium.

Tegula
Antik Çağ’da kullanılan dikdörtgen çatı kiremidi; bazen menner kiremit­
lere verilen ad.

Tegurium
Sütunlarla desteklenen bir lahit kapağı.

Telamon
Antik yapılarda *entablatürü destekleyen erkek heykel figürü. Bkz
♦Atlantes.

telamon: Zeus Tapınağı, Olympius, Agrigentum (t.Ö. 510-409)

Telephos
♦Zeus’un oğlu olan Telephos’un ♦Pergamon’un efsanevi kurucusu oldu­
ğuna inanılırdı.

392
Klasik Arkeoloji Sözlüğü T

Telesterion
Eleusis’te *Demeter kültü için toplantı salonu (İ.Ö. 6. yüzyıl). Kare planlı
yapının üç tarafında halkın tören sırasında oturması için basamaklar vardı.
Ahşap tavanı *İon düzeninde sütunlar destekliyordu. Salonun bir kenarında
etrafı duvarla çevrili kutsal kült yeri (*anaktoron) vardı. Yapının cephesindeki
*poıtiko *Dor düzeninde idi'.

Teli
Arapça olan bu sözcük ‘tepe’ anlamına gelir. Arkeolojide uzun bir zaman
sürecindeki yerleşim sonucu oluşan yapay bir höyük ya da tepeye verilen addır.

Temenos
Bir kült merkezindeki bazen birçok yapıyı içine alan kutsal bir alan. Roma
Dönemi’nde temenos, bir tapınak ya da benzer bir kutsal yerin etrafını saran,
duvarla çevrili kutsa] alan anlamında kullanılır.

Tempera
Tutkallı boya olarak da bilinen bu boya yumurta beyazı, tutkal, boya ve
suyun karıştırılmasıyla elde edilirdi; çok çabuk kuruyan tempera özellikle
duvar resimlerini boyamada kullanılırdı.

Templum in antis
Bkz. Tapmak.

Teodolit
Yüzey araştırmasında yatay ve dikey açıları ölçmeye yarayan bir alet.
Arkeolojide sit alanlaruım yüzey araştırmasına, kazı açmalarının doğru plan­
lanmasına, bazı durumlarda unsurlarının planlanmasında ve yüksekliklerin ve
düzey çizgilerinin tespitinde de kullanılır.

Teophrastos
Yunanlı filozof ve botanikçi. * Aristoteles'in öğrencisi olan Teophrastos
‘Bitkiler Coğrafyası’ adlı kitabıyla botanik biliminin temeller ini atmıştır.

Tephrokronoloji
Volkanik patlamada dağılan maddenin (tephra) atmosferde kül, kor ya da
toz olup yere düşmeden önce geniş bir bölgeye dağıldığı gerçeğine dayalı
olan stratigrafik tarihleme metodu. Tephra arkeolojik depozitlere ve doğal bi­
rikimlere gizli bir tabaka olarak yerleşir ve böylece tanımlanabilir.

Tepidarium
Roma hamamında ılık bölüm.

393
T Yasemin Er

Termüıus ante quem (TAÇ?)


Latince ‘bu zamandan daha önceki’ anlamındadır. Arkeolojik sıralamada
tarihlenebilen bir tabaka ya da yapı, stratigrafik olarak altındaki bütün tabaka
ve objelerin depozitine bir TAQ tarihlendirme bitiş nok ası verir. Eğer bîr de­
pozit kesin olarak içinde bulunun bir maddeyle tarihlenebilirse -örneğin İ.Ö.
I. yüzyıla tarihlenen bir dizi sikkeler- o zaman o depozit stratigrafik olarak
daha erken olan bir depozite İ.Ö. 1. yüzyıla termim ıs antegıtem verir.

Terminus post quem (TPQ)


Latince ‘bu zamandan daha sonraki'’ anlamındadır. Tarihlenen bir obje
içinde bulunan tabaka ve objeler için ve stratigrafik olarak üstündeki bütün
tabakalar için bir TPQ sağlar. Eğer bir depozitle tarihlenebilen sikkeler ya da
keramik varsa, o zaman stratigrafik olarak daha geç olan depozitler o
objelerle tespit edilen tarihren daha geç olmalıdır. Tarihlenen tabaka tarihi­
lenmemiş tabaka için bir terminus post qııem verir.

Termolüminesans tarihlendirmesi
Arkeolojik bulguların, özellikle seramiğin larihlendirilmesinde kullanılan
yöntemlerden biridir. Bu yönte;m bütün maddelerin kozmik ışınlarla ve yer­
deki radyoaktif unsurların çürümesinden gelen radyasyonla bombardıman
edildikleri prensibine dayanır, Bu radyasyonu taşıyan maddelerdeki’ enetji bi­
rikimleri ısıtıldıklarında bırakılır. Bu enerji, mineral ısıtıldığında ışık olarak
çıkar -termolüminesans [TL]. Antikitede ateşlenen keramik sıfır TL de başlar.
Bir kazıdan sonra keramik parçası tekrar ısıtılır ve içindeki enerji binicimi
bırakılıp ölçülür. Eğer keramiğın toprak altındayken uğradığı bombardıman
seviyesi ve ölçüsü bilinirse, o zaman keramiğın son ısıtıldığından beri geçen
zaman ölçülebilir.

Terra sigülata
Latince ‘kabartına figürlü çömlek' demektir. Bu terim Roma İmparatorluk
Dönemi’nde çok sayıda üretilen kırmızı sırlı çömlek için kuliamhr. Tena
sigillata kalıpta yapılmıştır, kabartına figürlerle bezenmiştir ve değişik şekil­
len vardır. Şekil ve bezeme yönünden maden işçiliğini anımsatır. Motifler
arasında mitolojik figürler, hayvanlar ve kuşlar, bitkiler vardır. Terra sigİUata'
yı üreten iki büyük atölye vardır: Kuzey ! alya’da Arrezo’da Arretine atölyesi,
İ.Ö. 30-İ.S.50’de faaldir. Samos atölyesi yapımı terra sigillata ise İ.S. 20
tarihinden ikinci yüzyılın sonlarına kadar üretilmiştir. Samos yapımı olan
kaplar 1895-1896‘da *H. Dragendorff tarafından sınıflandırılmıştır ve hâlâ
Dragendorff numarasıyla bilinir. Her iki atölyenin mallan Roma dünyasında
geniş ölçüde ihraç edilmiştir.

Terrakotta
Pişmiş toprak. Mimari terrakottalar, koku yakıcıları (*thymiateria), kül-
kaplan, sunaklar gibi pişmiş topraktan yapılan bütün objelere verilen ad.

394
Klasik Arkeoloji Sözlüğü T

Tesselia (ç. tessellae)


Küçük *tessera.

Tessellatum opus
Bkz. Opus tessellatum.

Tessera (ç. tesserae)


Bir mozaik deseni oluşturan küp biçimindeki renkli cam, mermer, pişmiş
toprak, kiremit ve taş parçalarından biri. Bu pat çaların her birine *abaculus ve
*abaciscus da denir ya da eğer çok küçükse *tessella olarak bilinir.

tessera

Tesserîs structum
Bkz. Opus tessellatum.

Testaceum
Bkz. Opus testaceum.

Testudinate
1. Yatay çatı. 2. Roma evindeki beş *atrium çeşidinden biri (Vitr. De arch.
6.3. 1-2).

Testudo
Antik Roma yapılarında kullanılan kemerli ya da tonozlu bir çatı.

Tethrippon
İ.Ö. 680’de bir Olympik yarışı olarak kabul edilen dört atlı araba yarışı,
bu yarışta arabalar *hippodromun çevresinde on iki' kez dönerlerdi.

395
T Yasemin Er

Tetradrahmi
Atina’da basılan gümüş sikkelerden olan tetradrahmi Yunanlıların gümüş
sikkesi olan dört *drahmaya eşittir.

tetradrahmi (İ.Ö. 415-400)

Tetraprostyle
♦Cellanın önünde dört sütunu olan portiko.

Tetrapylon
1. Dört giriş kapısı olan. 2. Roma’da *quadrifrons olarak bilinen iki kesişen
eksende dört benzer cephesi olan yapı.

Tetrastyle atrium
Roma evindeki beş *atrium tipinden biri olan *impluviumun her dört
köşesinde bir sütun olan tipi (Vitr. De arch. 6.3.2).

Tetrastylos
Ön cephesi dört sütunlu Klasik yapı. Roma mimarisinde dört sütunun dört
köşede olduğu gibi b'tr kare şeklinde yerleştirilmesi.

tetrastylos planlı tapmak, Atina (İ.Ö. 449)

396
Klasik Arkeoloji Sözlüğü T

Tlıalamos, (halamium
Antik Yunan evinde kadınlan bölümündeki iç oda ya da yatak odası.

Thales
Miletoslu filozof ve matematikçi, *İonia felsefesinin en önemli merkezi
olan Miletos kentinden olan Thales, *Lydialılar ile *Medier arasında Kızılır­
mak civarında İ.Ö. 585 tarihinde yapılan savaş esnasında meydana gelen gü­
neş tutulmasını (Herod, 1. 74. 2) önceden hesaplayabilecek kadar astronomi
ve matematik bilgisi sahibiydi, loniahlara siyasi bir birlik kurmalarını öner­
mişti (Herod. 1. 170. 3). Thales’e göre her şeyin başlangıcında olan ve her
şeyi meydana getiren ana nesne su idi.

Theatron
Yunan ‘tiyatrosunda seyircilerin oturduğu yer. bu ad daha sonra bütün
yapı için kullanılmıştır.

Theke
Bir sanduka, lahit ya da tonozlu mezar; *loculi tipini andıran bu mezarlar
loculiden daha küçüktür.

Theodoros
İ.Ö. 560 yıllarında çalışan Samoslu mimar. Roikos adlı meslektaşıyla
Samos’taki büyük *Heraion Tapınağım? planlamıştır (İ.Ö. 575) ve Klasik
Dönem’in en erken çalışmalarından olan (şimdi kayıp) mimari bir tez
yazmıştır. Ephesos’takî dördüncü Artemis Tapmağı’nın (İ.Ö. 565) yapımında
Khersipbron ile çalışmıştır.

Theodosius, I ‘Büyük’
Roma imparatoru. İ.S. 346-395.

Theodosius, li
Doğu Roma imparatoru İ.S. 4Ü1-450.

Theodotos
İ.Ö. c. 360 yıllarında çalışan Yunan mimarı. Epidauros’taki *Dor düze­
ninde ‘Asklepios Tapınağı'nda (c. İ.Ö. 375) çalıştı. Bu tapınak, alınlıkların­
daki heykelleri ve içindeki chyrselephantin heykeliyle ünlüydü.

Tbeogonia
Yunanca ‘Tanrıların Doğuşu’ demek olan *Hesiodos’un bu eseri tanrıların
doğuşunu, tanrı soylarının ve kuşaklarının birbirlerini izleyip gelişmelerini
anlatır. Dünyanın yaratılışı hakkında önemli bilgiler ve yorumlar içeren
Tbeogonia, Yunan efsaneleri için ‘Homeros destanlarıyla beraber en önemli
kaynaktır. Bkz, Hesiodos.

397
T Yasemin Er

Theophania
Theophonia tann *Apollon'un kış aylarında uzakta olduğu *Delphi’ye
dönüşünü kutlamak için yapılan bir festivaldi. Delphi’de kutlanan bu festi­
valde Delphi halkı *Kroisos’un Apollon’a verdiği büyük gümüş bir *krateri
dolduıurlardt (Herod. 1.51).

Theos
Tanrı demek olan sözcük, özellikle mitolojideki *Olymposlu tanrılar için
kullanılır

Thera
*Kyklad Adaları’ndaki bu volkanik adada bir *Myken yerleşmesi ve
*Minos kentinin kalıntıları vardır. Yerli halk c. İ.Ö. 1500 talihinde bir deprem
ve c. )470'te meydana gelen bir volkanik patlama sonucu Thera’yı terk
etmiştir. 1470 tarihindeki felaket adayı 30 metre derinlikte bir kül tabakasıyla
kaplamıştır. Bu patlamanın Girit’te Minos Uygarhğı’nın çöküşüyle bağlantılı
olduğu iddia edilmiştir. Adada Akrotiri’deki (Santorini) evlerde bulunan
freskler Akdeniz’deki en güzel Minos freskleri arasındadır.

Thermae
Roma Dönemi’nde değişik ısıda odalardan ve egzersiz alanlarından
oluşan büyük hamamlar; bunlar özel hamamlar olan *balneadan farklıdır.
Theı-mae’ da egzersiz, atletizm ve dinlenme yerleri ile bahçeler vardı.
Roma’daki bu hamamlar sosyal görüşme ve eğlence yerleri olarak da işlev
görürdü. Büyük imparatorluk hamamlan arasında Titus (İ.S. 81), Domitianus
(İ.S. 95), Traianus (c. 100). Caracalla (İ.S. 217) ve Diocletianus (İ.S. 302) ha­
mamları bulunur.

ThermaeCaracalla (İ.S. 212-216)

398
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

Thesauros
Antik Yunanistan’da hazine yapısı.

Theseus
Atina’nın efsanevi kahramanı. Aigeus’la Aithra’nın oğludur ama gerçek
babasının tana *Poseidon olduğu ileri sürülürdü. Theseus efsanesi mitoloji­
deki en büyük kahraman olan *Herakles’ten esinlenilmiştir. Theseus da He-
rakles gibi bir dizi zor işi başarır; bunların arasında en önemlisi Girit’e gide­
rek *Minotauros’u öldürmektir.. Theseus’un serüvenleri *Lykia’daki Gölbaşı
(Trysa) mezar anıtmı süsleyen duvar frizlerinde betimlenmiştir.

Thetı's
Deniz ihtiyarı Nereus ile Doris’ten doğmuş elli kızlarının (*Nereidler) en
ünlüsü denizkızı Thetis ölümlü Peleus’la evlenir. *İIiada’da *AkhaIann en bü­
yük kahramanı olan *Akhil!eus’ un annesidir (İl. 1, 358 vd.). *Siyah figürlü Ati­
na vazolarının en güzel örneği olan ‘*François vazosu’ (İ.Ö. 570-560) üzerin­
deki çeşitli frizler arasında Peleus ile Thetis’in düğünü ve Akhilleus yer ahr.

Peleus ve Theüs, Marsyas Ressamı’nın okulu, c. İ.Ö. 340, Britfsh Museum

Thiasos
Tanrı ’Dıonysus’un *Mainadlar ve *Satyrlerden oluşan hayranları.

399
T Yasemin Er

Tholos
1. *Myken mimarisinde Orlta Heilas Dönemi’nde görülen konik, kubbeli
ya da kemerli bir çatısı olan daire şeklindeki yapılara verilen ad; bunun güzel
bir örneği 'Atreus’un Hâzinesi’ (c. İ.Ö. 1300) olarak bilinen yapıdır. 2. Klasik
mimaride çoğu kez *peristyle pllanlı yuvarlak bir yapı, örneğin Epıdauros’taki
Tholos (c. İ.Ö. 350) gibi. Örnekler arasında Atina agorasının batısındaki
tholos vardır. *Delphi’deki Atlııena Pronaea kutsal alanındaki tholosun (İ.Ö.
375) yirmi *Dor sütunlu peristylosu vardı; bu tholosun işlevi belli değildir.
Epidauros’taki *Asklepios sağlık yurdunda bulunan yirmi altı Dor sütunlu ve
peristylli tholos, *Asklepios’un *cenotaphı olabilir. *Büyük İskender
♦Olympia’da *İon düzenindeki Philippeum’u babasının anısına yaptırmıştır.
F. Seiler, Diegriechische Tholos (1986).

Tholos planı, Epidauros (İ.Ö. 350)

Thorakeion
Lahitleri taşımakta kullanılan büyük destekler için kullanılan Yunanca
sözcük. 'Korkuluk duvarı, m inik duvar’ olarak tercüme edilir.

400
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

Thoraks
Yunan ordusunda askerlerin giydiği zırha verilen ad. Yunanca ‘zırh' an­
lamındaki bu sözcük Latince ‘lortça’ olarak bilinir.

Thronos
Yunanca ‘taht’ anlamındadır. Tannlar ve krallar için yapılırdı. Çok yük­
sek arkalıklı olduğu için sanatta çoğu kez bir tabure ile betimlenir ve
*Homeros destanlarında tabure sözcüğü ile beraber kullanılır (İl. 14,240; Od,
1, 131). Taht çeşitli süslerle, özellikle gümüş çivilerle bezeliydi ve çoğu kez
üstünde kumaş ve yastıklar vardı. Büyük tannlann çoğu bazen tahtlarında
betimlenmişlerdir. Bu Kserkses gibi doğulu kralları taklitten kaynaklanmış
olabilir.

îhronos

Thukydldes
Yunan tarihçisidir (c. İ.Ö. 460-400). Sekiz kitaplık ünlü eseri Peloponnesos
Savaşı’nın Tarihi, Atina ile Sparta arasındaki savaşı (İ.Ö. 431-404) anlatır.

Thymele
Antik Yunan tiyatrosunda *orkestranın ortasında bulunan, ♦Dionysos’a
adanmış küçük sunak.

Tbymiaterîa
Tütsü kaplan. Yunanistan'da ♦Kerameikos’ta İ.Ö. 7, yüzyılda pişmiş top­
raktan yapılmış mezar hediyeleri. Anadolu’da *Lydia’da örnekleri bulun­
muştur.

401
T Yasemin Er

Tbyroma (ç. thyromata)


]. Yunanca ‘büyiik kapı’ elemektir. Antik bir evde sokağa açılan kapı.
2. Antik Roma tiyatrosunda sahnenin arkasındaki ikinci kattaki büyük kapı

Thyrorion, thyroreum
Antik Yunan evinde girişten *peristyle giden hol.

Thyrsos
Kutsal *Dionysos asası. Bu asayı *Bakkha festivallerine katılan
♦Mainadlar, *Satyrler ve tanrının kendisi taşır. Asma yapraklarıyla sanlı olan
asa ucunda bir çam kozalağıyla betimlenir.

Tiara
Özellikle AsyalIların giydiği yüksek bir başlık (Herod. 7.61; Ksen. Anab.
2. 5). Phrygiahlar’ın giydiği uçlları yanaklarından aşağı sarkan *Pileus başlığı
bir çeşit baradır. Pers krah ve *Ferslerin giydiği bu tip başlığa kidaris denirdi.

Tiber
Roma kentinin içinden geçeın ırmak.

Tiberius, İulius Caesar Augustus


Roma imparatoru. İ.S. 14-37.

Tibia
Yunan ve Roma'da en yaygım müzik aletlerinden biri olan kaval (Plin. HN
16. 36). Tek kişinin iki kavalı birden çalması çok yaygındı. Antik eserlerde bu
konu çok sıkbetimlenmiştir.

Tibicines
Tibia çalanlar için kullanılan ad. Tibicines önce kemikten üç, dört delikli
bir kaval, daha sonra gümüş ve fildişinden yapılan bir çift kaval kullandılar.
Tibia çalanlar Roma’daki en eski' müzik grupianndandı ve devlet dininin mü­
zisyenleri sayılırlardı. Tibicines her yıl *İııpiter Optimus Maximus festivalinde
tibia çalarlardı.

Tignum
Antik Roma inşaatında bir yapı için kiriş ya da kerestenin adı: bu ad
genellikle çatının kinşi için kullanılır.

Timanthes
İ.Ö. 5. yüzyılın son yansmda çalışan ressam. Eserlerinde görülebilen ya­
ratıcılığıyla ünlü idi. Örneğin ‘İphigenia’nın Kurban Edilmesi’ eserinde
Agamemnon’u acı çekerken çok gerçekçi olarak betimlemiştir.

402
Klasik Aıkeoloji Sözlüğü T

Timotheos
İ.Ö. 4. yüzyılın ilk yansında çalışan Yunan heykeltıraşı. Epidauros" tâki
*Asklepios Tapınağı ve Halikamassos’taki *Maussolleion anıtının
kabartmalarında t.Ö. 377-353 tarihleri arasında çalışan heykeltıraşlardan
biridir. Plinius’un (fflf 36.80) anlattığına göre Timotheos, *Skopas, Kariah
Bıyaksis ve Leochares ile beraber Maussolleion’un frizlerinde çalışmıştır.
B. Schlörb, Timolheus (1965).

Tintinnabulum
Yunan ve Roma dönemlerinde çeşitli amaçlar için kullanılan çanlar. Yu­
nanistan’daki tahkim edilmiş kentlerde çanlarm kullanımı anlatıma değer
(Thukyd. 4. 135). Kent kulesindeki' bir nöbetçinin görevi bir kuleden çanı
almak, çanı yanındaki kuledeki nöbetçiye vermek, tekrar geri almaktı ve
böylece çan elden ele geçerek kent duvarını geçerdi. Bu sistemle eğer bir nö­
betçi yerinde yoksa ya da çan sesine cevap vermediyse bu hemen bilinirdi.
Bazı çanlar adak törenlerinde, "Bakkha kutlamalarmda ve Roma’da hamam­
ların açılışını halka duyurmak için kullanılmıştır.

Titus (Titus Flavius Vespasianus)


Roma imparatoru. İ.S. 79-81.

Tivoli
Antik Roma’da *Tiber ırmağı kıyısında imparator *Hadrianus’un yaptır­
dığı büyük villa kompleksinin adı. Yapımına İ.S. 118’de başlanan komplekste
çeşitli klasik ve Mısır tarzlarında birçok yapı ve ünlü Yunan heykellerinin
kopyalan vardı.

Tiyatro
Klasik Yunan tiyatrosu değişik dönemlerde ortaya çıkan üç unsurdan
oluşur. Orkestra Arkaik Dönem’de, *auditorium (theatron) Klasik Dönem’de
ve sahne (skene) Geç Klasik Dönem’de meydana gelmiştir. Arkeolojik
kalıntılardan ve ’Vib'uvius’un Yunan tiyatrosuyla ilgili yazılarından
öğrendiğimize gÖTe(DeArchii. 5. kitap), *Hellenistik Dönem’de bu üç bölüm
arasında mimari bütünlük yoktur. Geçen zamanla orkestranın boyutları
küçülmüş, şaline auditorium yönünde giderek büyümüştür. Erken Yunan
tiyatrosunun gelişimi şöyle özetlenebilir. 1) İ.Ö. 550 yıllarında Atina
Akropolü yamaçlarındaki Dionysus Eleutheros’un kutsal alanında bir *altar
ve tapınak yapılmıştır. 2) İ.Ö. 5. yüzyıl başlarında bu *temenos içinde bir
orkestra ve ahşap sıralar yapılmıştır. Bu dönemde tiyatroya giriş bileti iki
*oboldur. 3) Geç dördüncü yüzyılda *Dionysos Eleutheros tiyatrosunun taş
theatron ve skenesi ve buna ilaveten Epidauros’ta benzer bir tiyatro
yapılmıştır. İ.Ö. 460’a kadar sahne yoktur. Klasik Dönem’iu mimari ve
dramatik Ckirlerinin mükemmelliğini gösteren dördüncü yüzyıl Epidauros
tiyatrosu Antik Çağ’daki en güzel ve uyumlu tiyatro sayılır.

403
T Yasemin Er

Roma tiyatrosu genel olarak Yunan tiyatrosunu andırır ama işlevi farklı­
dır. Anadolu’da Roma Dönenıi’nde Alabanda, Kibyra, Ephesos, Miletos,
Myra gibi birçok kentin tiyatrosu yeniden onarılarak kullanılmıştır. Bazı
(Priene. Magnesia gibi) kentlerin Yunan tiyatroları Roma Dönemi’nde tekrar
yapılınca Hellenistik proskenion sahnenin yüksekliği’ korunmuş, ama arkası
Roma scaena frons’la zenginleştirilmiştir, En iyi korunmuş Roma tiyatroları
Aspendos ve Perge'dedir. Termessos ve Sagala.ssus tiyatrolarının ise Roma
kimliği daha belirgindir. Her iki tiyatroda da orkestra vahşi hayvan gösterilen
için bir arena olarak kullanılmıştır. Tennessos’ta orkestraya açılan üç kapı
sadece 0.98 m. yüksekliktedir; Sagalassos’ta orta kapı 2.09 m. diğer iki kapı
0.87 m. yüksekliktedir. Diğer tiyatrolarda şeref konuklarını halktan ayıran
♦parapetler burada (Termessus'ta 1.75 m) *amphitheatronda izleyicileri
hayvanlardan korumak amaçlıdır. İ.Ö. 55’te Roma’da ilk tiyatro yapılmıştır.
Romalılar skene ile theatronu birleştirmiş ve orkestrayı bir yanm daire şek­
linde düzenlemişlerdir. Roma İmparatorluğu zamanında 125 tiyatro yapılmış­
tır. Anü'k tiyatroyu üç ana unsurunda incelemek yararlıdır:
1. Orkestra: Yunan tiyatrollannın erken dönem indeki en önemli bölüm
Yunanca orchesis ‘dans edilen bölüm’ anlamındaki orkestradır. Bu bölümde
bazı tiyatrolarda ♦Dionysos *altarı ve heykelleri bulunmuştur. En eski tiyatro
olan Dionysos Tiyatrosu’nda Dionysos’un kült heykeli ön sıraya oturtulur ve
böylece tanrı, onuruna sahnelenen oyunları ve sahnedeki sunağında yapılan
adakları izleyebilirdi. Yalnız koro orkestrada yer alırdı. Orkestra daire şek­
lindeydi. Sahne ve orkestra birbirinden ayrıydı. Orkestraya giriş üstü açık
♦parodoslar yoluylaydı. Roma tiyatrosunda orkestra yanm dairedir; sahne
orkestradan daha önemli bir rol oynar.
2. Theatron (Latince *caveıa): Yunan tiyatroları daima yamaçlara yanm
daire ya da onu aşan bir kavis şekl inde yapılmıştır. Anadolu'da Hellenistik
Dönem'deki kentlerde (örneğin Pergamon, Ephesos, Antiphellos, Limyra,
Kyaneai, Laodikeia ad Lycum’dla) tiyatroların sırtı yamaçlara dayalıdır. Roma
tiyatroları ise geniş bir düzlükte yarım daire oluşturacak şekilde zengin
cephesi olan tonozlu yüksek alt yapılar üstünde yapılmıştır. Batıda Roma ti­
yatrosu *Augustus dönenu'ndcn başlayarak duvarlı, rampalı tonozlu ve çok
sayıda giriş ve nterdiven? sahip bü' yapıdır. Yunanlılar, Roma eyaletlerinde
uygulanan tonozlu şemayı kullanmayı reddetmiş, tepe yamaçlarına kazılmış
tiyatrolar kullanmaya devam etmişlerdir.
Yunan tiyatrosunda seyirciler tahta kerevetler (ikıia) veya toprak setler
üzerinde otururlardı. İ.Ö. 5. yüzyılda bunların yerimi taş sıralar aldı. Oturma
sıralan *diazoma (Latince *praecinctiones) adlı kuşak şeklinde iki yatay yolla
bir ya da daha fazla geniş geçitlerle ana bölümlere ayrılmıştı; sıralar arasın­
daki bölüme *kerkides denirdi. Oturma alanını analemna adlı büyük duvar
çevirirdi. Yunan tiyatrosunda değ'ışik kavimler aynı galerinin bölümlerinde
otururlardı. Roma’da ise değişik sınıflar *parapetler (bariyerler) ile ayrılan
değişik galerilerde otururlardı. En ön sıralarda rahipler ve resmî kişiler için
♦proedria adı verilen şeref koltuklan olurdu. Roma’da kemerli girişlerin
üstündeki *tribunalia adlı özel localar oyunlar için maddi destek verenlere

404
Klasik Arkeoloji Sözlüğü T

ayrılmıştır. Seyircilerin oturma yerlerine girişleri *parodoslar (Roma’da


vomitoria) ve orkestra yoluylaydı. Roma’da giriş dıştaki kemerli girişlerden,
merdivenlerden ve koridorlardandı. Roma tiyatrolarında *velum (ç. vela) denen
ve auditoriumun üstüne iplerle gerilen tente bir Roma özelliğidir.
3. Skene: Antı'k tiyatroda skene başlangıçta sade bir yapıydı, ancak
beşinci yüzyıl sürecinde daha sağlamlaşarak bazen yan kanatlan olan çarpıcı
bir mimari şeklini aldı. Sahne tipik şeklini ancak Hellenistik Dönem’de
almıştır. Skene aktörlere bir fon teşkil eder ve aynı zamanda kıyafet
değiştirmelerini mümkün kılardı. Sahne binası orkestranın önünde seyircilerin
oturma bölümünün karşısındaydı. Klasik Yunan tiyatrosunda yüksek sahne
yoktur. Sahne Hellenistik Dönem’de gelişmiştir. Daha sonra skenenin önünde
yer alan yüksek bir platformu destekleyen sütunlu bir yapıdan oluşan
♦proskenion (ön sahne) kısmı eklendi. Proskenion Hellenistik Dönem’in
sahne yapısıdır ve giderek daha zengin biçimde yapılmış ve bezenmiştir.
Proskenion sütunlarla ve boyalı *pinakes ile bezeliydi. Arkadaki skene
resimlerinin boyanmasına skenographia denirdi. Arkadaki fonlar üstüne
konan perdelere katablemata denirdi; katablemata skenenin kenar sahnelerine
konduğunda adına periaktoi denirdi. Oyuncuların konuşurken üstünde
durduklan bölüme *logeion (Latince *pulpitum) denirdi. *Proskenion’un
önünde nişler ve bazen pilasterle bezeli bir cephe vardı. ’Skene frons
görkemli mimarisi ile arkadaki fonu sağlardı. Roma Dönemi'ne ait en sağlam
tiyatro cephesi Aspendos'tadır. Bkz. Cavea, Orkestra, Skene, Parodos.
M. Bieber, The History ofthe Greek and Roman Thealer (1961).
D. de Bemardi Ferrero, Teatrl classici in Asia Minöre (Batı Anadolu'nun
Eski Çağ Tiyatroları) (1988),

Yunan tiyatrosu, Epidauros (İ.Ö. 350)

405
T Yasemin Er

Priene Tiyatrosu

Roma tiyatrosu, Merida, İspanya (e. İ.S, 135)

406
Klasik Arkeoloji Sözlüğü T

Toga
Romalı erkek vatandaşların giysisi olan toga *Etrüsklerden alınmıştır.
Yünlü kumaştan yapılan toga bütün vücudu kaplardı; büyük bir yarım daire
şeklinde olan tek parça kumaş. 5.5 x 2.75 metre ölçülerindeydi. Toganın
birçok çeşidi vardı. Örneğin siyah renkli toga pullcTyı yas tutanlar giyerdi;
mor renkte, altınla işlenmiş, toga picta muzaffer generaller ve daha sonra
imparatorlar ve konsüller tarafından giyilirdi. Toga praeteııa on altı yaşından
küçük gençler ve yargıçlar tarafindan giyilirdi.

toga

407
T Yasemin Er

Toikhobate
Antik yapılarda toprak seviyesindeki taş sırası.

Tonsorina
Roma’da berber dükkâm.

Topoloji
Belli bir yerin topografik çsıhşması, örneğin bir bölgenin topografyasıyla
beraber gösterilen tarihi.

Topos
Yunanca ‘yer, bölge’ anlamındaki' sözcük. Topografya ‘bölge çalışması’
demektir.

Toponym
Antik yer adlarıyla ilgisi olan modem yer adları, örneğin Trabzon
(Trapezous) gibi.

Torkis
Spiral olarak kıvrılıp, yuvarllak şekilde bükülmüş bir süs. *Persler ve diğer
Asyah toplamlarda önemli kişiler boyunları etrafına takardı. Bazen torkis
spiral şeklinde *armilla adlı bir bilezik şeklinde kullanılırdı. Roma askerleri
genellikle iki aımilla takarlardı.

Tor us
Sütun kaidesinde *plinthosun üstünde yer alan yarı yuvarlak profilli
büyük dışbükey silme; Attik kaidesinde bulunur. Çıkıntı yapan kaidenin
plinthos üstündeki en alt unsunmu oluşturur. *İon kaidesinde önce yatay ola­
rak yivliydi, ama sonra Attik etkisi altında sade bırakıldı. Bir zafer sütunu
kaidesinde kullanılan büyük tori çoğu kez *girlandlarla bezeli idi.

408
Klasik Arkeoloji Sözlüğü T

Toscania Düzeni
Mimari düzenler arasında en sadesidir. Roma *Dor düzenini andırır ama
frizinde *triglif yoktur. Kaidesinde kare şeklinde bir *plinthos büyük bir
*torusu destekler, torusun üstündeki silme ve *apophyge sade yivsiz sütuna
geçişi sağlar. Sütunun üstünde bir başka apophyge ve silme ve ondan sonra
bezemesiz bir *astragal, onun üstünde *hypotrachelium, sonra bir başka
s ilme, sade bir *echinus ve kare bir *abacus vardır. *Entablatürde sade bir
♦arşitrav, *friz ve *kyma rektadan oluşan korniş vardır.

PJinth

Toscania düzeni

Toscanium
Roma’da bir *atrium tipi olan Toscanium’da *impluvium çevresinde des­
tekler yoktur. *Pompeii’deki en görkemli atrium, Faunlar Evi’nde olan Tosça
tipindekidir.

409
Yasemin Er

Totenmahl
Klasik mezar anıtlarında ölüyü *kline üzerinde uzanmış, yemek yerken
betimleyen cenaze ziyafeti',

Trachelion
Klasik mimaride bir *Dor sütununun *hypotrachelion ile sütun başlığında
arasında bulunan boyun kısmı.

Traianus, Marcus Ulpius


Roma imparatoru. İ.S. 98-117.

Traianus Sütunu
(İ.S. 112-13) Roma’da imparator Traianus’un anısına dikilen sütunun
gövdesindeki helezon şeklindeki frizde Traianus’un Dakia Savaşlan'nı (İ.S.
101-2, 105-6) betimleyen kabartmalar vardır. 28.9 m yükseklikteki sütun 6.2
m bir kaide üstünde yükselir. Anıttn tepesinde İmparatorun heykeli vardı ama
bunun yerine daha sonra Aziz Peter’in heykeli konmuştur.
F. Lepper ve S. Frere, Trajan 's Column (1988).

410
Klasik Arkeoloji Sözlüğü T

Traianus Sütunu, Roma, İ.S. ! 13

411
Yasemin Er

Traverten
Su kaynaklarının biriktirdiği bir çeşit kireçtaşı.

Tribunalia
Roma tiyatrosunda oyunları sahneye koyanlardan sorumlu üst düzey gö­
revlilerin oturduğu yerler.

Triclinium
Bir Roma evindeki üç şeditli yemek odası. Klasik Yunan ve Roma mezar
anıtlarında mezar odasında da triclmİL.ma sık rastlanır.

Trident
Deniz tanrısı *Poseidon’un sembolü olan asa.

Triens
*Asın parçalarından olan triens onun üçte biri ağırlığmdadır.

Trieres
İ.Ö. 5. yüzyıl ile İ.S. 4. yüzyıl arası kullanılan Yunan savaş gemisi. Her
biri diğerinin üst bölümünde oturan üç gıupta düzenlenen bu gemide her kü­
rekçi eşit boyda bir kürek çekerdi. Klasik Dönem’de bir Atina trieresinde yüz
yetmiş kürekçi vardı. Ortalama uzunluğu 37 metre olan geminin önünde
düşman gemilerine hasar vermek için tunç bir koçbaşı vardı. Eski Roma’da üç
kürekle çekilen harp gemisine trireme. dörtlüsüne tetreres denir.

trieres (trireme)

412
Klasik Arkeoloji Sözlüğü T

Triglif
Dor frizindeki *metoplann her iki tarafında bulunan yivli dikey bloklar­
dan biri, ahşap kirişlerin dış uçlarına benzer. *Triglifin her düz yüzünde iki
dikey V şeklinde kanal kesilmiştir, bunlara glif denir. Bir triglif, glif adlı üç
dikey dilimden oluşur

triglif

Trigonum
Üçgen mermer, pişmiş toprak, cam ya da başka maddelerden parçalardan
yapılan bir mozaik.

triıtnnum ınosaie

413
T Yasemin Er

Tripod
Genelde tunçtan olan üçayaktı ayaklık ve kazanın adı. Atletik yarışma­
larda ya da tiyatrodaki başarı için bir ödül olarak verilirdi. Bu yüzden bu tip
yarışmaların yapıldığı kutsal alanlarda sık rastlanan buluntular arasındadır.
♦Delphi’deki *Apollon Sunağı’ndaki dinî törenlerde çok önemli rol oynardt.
Adaklar ve kehanetler tripod üzerinde yapılırdı. Apollon’un bilici rahibesinin
kehanette bulunurken bir tripod üzerinde oturduğu sanılır,

Tripteros
Üç sütun dizisiyle çevrili tapınak tipi,

Tristylos
Bir sırada üç sütun olan bir portiko.

Tritc
*Lydia sikkelerinin birimi olan ♦staterin bir parçası, üçte bir statere eşitti.

Triton
’Poseidon ile Amphitrite’nin oğlu olan deniz tanrısı. Belden yukarı insan,
belden aşağı balık olarak betimlenir. Sanat eserlerinde sıkça görülür.

Troia (Hisarlık)
Kuzeybatı Anadolu’da, Ege Denizi’nden ve *Heliespontos’tan yaklaşık 6
km uzaklıkta olan yerleşmenin ’Homeros destanı *İlıada’da adı geçen Troia
kenti olduğunu ilk kez 1820 yılında Charles Maclaren öne sürmüştür. Frank
Calvert’in 1863 ve 1865 yıllarında yaptığı başlangıç çalışmalarından sonra
tepenin büyük bu bölümü Heinrich Schliemann tarafindan 1870 ile 1890 yıl­
lan arasında kazıldı. Schliemann’ın ölümünden sonra W. Dörpfeld 1893 ve
1894’te çalışmalar devam etti ve 1932 ile 1938 yıllan arasında University of
Cincinattı kazılan sürdürdü. 2005 yılında ölümüne kadar M. Korfinann
başkanlığında olan uluslararası bir heyet 1988’den itibaren kazılara devam
etmektedir. Troia’da c. l.Ö. 3000'den c, I. S. 1200 tarihine kadar bazı aralık­
larla yerleşim sünnüştür. Kazılaıda kırk altı yapı evresi ortaya çıkmıştır. Bunlar
bazen yanıltıcı olarak ‘kentler’ diye adlandırılan dokuz grupta toplanırlar.
Erken Tunç Çağı’nm en önemli merkezi olan Troia I Uygarlığı (İ.Ö.
3000-2500) on kattan (la-Ij) oluşur. 90 m. çapında bir surla çevrili olan kentte
♦megaron tipli evler vardı. Bu dönemin en önemli buluntularından biri insan
yüzlü bir kabartmadır. Troia l’in üzerine kurulmuş olan Troia ll'nin (Î.Ö.
2500-2000) kültürü Troia l’inkine benzer. Sadece yedi-sekiz konuttan oluşan
bu kentte yine bir önceki yerleşimde olduğu gibi megaron tipli evler vardır.
1870’te Troia Höyüğü’nde bilgisizce kazılar yapan Heinrich Schliemann
Troia Il’de bulduğu ve yanlışlıkla ‘Priamos’un Hâzinesi’ olarak adlandırdığı
altın ve gümüş eserleri Almanya'ya götürmüştür. İstanbul Arkeoloji Mü-

414
Klasik Arkeoloji Sözlüğü T

zesi’nde sergilenen küçük bir grup dışında Schliemann’ın bulduğu eserler


şimdi Puşkin Müzesi ’ndedir. Troia i ve H'nin bir devamı olan Troia Jll-V’in
(İ.Ö. 2200-1800) sanat ve kültür eserleri bu önceki yerleşmelerde ortaya çıka­
rılan eserlere benzerler. Güçlü bir kale olan Troia VI yerleşmesi bir Yeni Tunç
Çağı (İ.Ö. 1800-1200) uygarlığıdır. Bu dönemde Troia Vl’nın çağdaşı olan
♦Hitit belgelerinde adı geçen Batı Anadolu’daki Vilusa bölgesinin prensi
Alaksandu'nun adı *tliada destanında Troia’nın kralı olan Priamos'un oğlu
Aleksandros’u (*Paris) anımsatır. Yine aynı metinlerde rastlanan Tatuişa adı
ise Troia sözcüğüne benzer. Ama bu iki uygarlık arasında ilişkiler olduğu
henüz kesin olarak saptanmamıştır. Troia Vl’nın batıdaki önemli uygarlıklarla
ilişkileri olduğunun kanıtları ise bu yerleşmede bulunan ♦Hellas ve ♦Kyklad
kökenli mat çanak, çömlek, ♦Myken kökenli ürünler, Girit sanat ürünleri ve
Kıbrıs seramik parçalandır. Yazının kullanılmadığı ancak buna rağmen ileri
düzeyde bir kültüre sahip olan Troia VI yerleşmesinin karakteristik bir unsuru
Minyas seramiğidir. Homeros destanlannda anlatılan, kral Priamos'un gör­
kemli İlion kentinin ise güzel megaronlann ve keramik eserlerin bulunduğu
Troia Vlh'daki yerleşme olduğu artık kesinlik kazanmıştır. Troia VI h’nin
İ.Ö. 1240’ta şiddetli bir depremle yıkılmasından sonra bu güzel yerleşmenin
aksine yoksul bir yerleşme olan Troia Vlla kurutmuştur. Troia’da çalışmış
olan önemli arkeologlardan Cari Blegen, Troia Vlla’nın 1240 dolaylarında
Akhalar tarafından yıkıldığını iddia etmiştir. Ancak bu yerleşme Akhalar
tarafından değil, 1200'lerde Marmara bölgesine büyük dalgalar halinde göç
eden ve daha sonra Hattuşa'ya saldıran Güneydoğu Avrupa kavimleri tarafni­
dan yıkılmıştır. Makedonya kökenli kapların bulunduğu Troia VilbI, bölgeyi
işgal eden Balkan kavimleri tarafından yıkılmıştır. Troia VIIb2 katında
bulunan 'Buckellkeramik’ Güneydoğu Avrupa kökenlidir. Troia Vllb2 ile
İ.Ö. 700 tarihleri arasında Anadolu’nun diğer bölgelerinde olduğu gibi
karanlık bir çağ vardır.
E. Akurgai, Anadolu Kültür Tarihi (2003).
M. J. Mellink. Troy and the Trojan War (1986).
M. Korfinann, Studia Troica 1 (1991—).

Troia Ah
♦Akhalann kurnaz bir plan sonucunda kullandıkları ve ♦Troia’nın düş­
mesine yol açan tahta ata verilen ad. Akhalann casusu olan *Sinon, Troiahlan
tahta atın ♦Athena’ya bir sunu olduğunu ve surlardan içeriye alınması
gerektiğini söyleyerek kandırır. At kent sudan içine alındıktan sonra Aklıa
ordusu içine gizlendikleri atın dışına çıkarak kenti ateşe verirler. Bugün
batıda yaygın olan ‘Hediyeler getiren Yunanlılara inanma’ deyimi Akhalann
bu eyleminden kaynaklanır. Sanatta bu konuya ender rastlanır ama at teker­
lekler üzerinde ya da yanında Yunanlılarla gösterilir. Örneğin, ♦Kykladlarda
bulunan kabartmalı bir vazoda böyle betimleıııniştir (İ.Ö. 675-650).

Trokhilos
Bkz. Scotia.

415
T Yasemin Er

Tropaion
1. Düşmanın yenildiği savaş alanında dikilen zafer anıtı, eğer zafer de­
nizde kazanılmışsa, gemiye en yakın olan kıyıda dikilir. 2. Tropaion savaşta
yenilen düşmanın silahları, kalkanı ve miğferinden oluşurdu. Yunanlılar savaş
alanında düşman silahlarını ve zırhını bir ağaca ya da bir kazığa asılırdı.
(Virg. Aeıt. 11. 5). Tropaion kazanılan zaferin kendisine atfedildiği tannnın
kutsal yerinde adanırdı ve düşmanın yenildiği yeri işaretlerdi. İ.Ö. 6. yüzyıl­
dan sonra bu motif sanatta görülür. 3. Galip savaşlar ya da savaşçılar için bir
simge ya da anıt olarak yapılan silah ve zırhın kabartmalı bir kompozisyo­
nuna da tropaion denir. *Hellenistik Dönem'de tropaionlar kalıcı anıtlar ol­
muşlardır. 4. Askerî zaferlerin anısına yapılan çeşitli kuleler ve yapılara da
tropaion adı verilirdi. Hellenistık ve Roma sanatında muzaffer Roma askerle­
rini ve esirleri betimleyen eserlerde tropaion kabartmalarına rastlanır. Deniz
savaşlarındaki zaferler için dikilen anıtlar yenik gemilerin gagalan ya da
♦akroterleriyle süslüdür.
G. C. Picard, Les Trophees romains (1957).

Tropaion kabanmalan, İsaura Nova (Zengibar Kalesi)

Trulla
Büyük, saplı ve yassı bir kaşık ya da delikli kepçe. Trulla genellikle mutfakta
bir süzgeç olarak kullanılırdı. Örneğin *Pompeii’deki bir evin mutfağında
bulunmuştur. Trulla vinaria şarap süzgeci olarak kullanılırdı (Varro L.L. 5,
118 ed. Müller). Anları kovana koymak için de trulladan faydalanılmıştır.
Duvarları sıvamada da kullanılırdı ve bu yüzden trullissare fiili ortaya
çıkmıştır.

416
Klasik Arkeoloji Sözlüğü 7

Trysa
♦Lykia’daki bir antik kent. Burada İ.Ö. 4. yüzyıla tarihlenen bir *heroon
AvusturyalIlar tarafından kazılmış ve amttaki bütün kabartmalar Viyana’ya
götürülmüştür.

Turris
Roma Dönemi’nde kule.

Tutuluş
Sivri ve yüksek bir *Etrüsk kepi; kökeninin Kıbrıs olduğu sanılır.

Tüf
Antik Çağ’da kullanılan volkanik maddeden oluşan yapı taşı, tunç
aletlerle kolayca kesilebilirdi. Roma’da özellikle *opus quadratum için
kullanılırdı. Volkanik tüfRoma çevresindeki tepelerde bulunur.

Tümülüs
Bir mezar odasını ya da mezarın üstünü kapatan toprak ya da taş yığının­
dan oluşan tepe. Anadolu ve Suriye’de çok yaygındır. Konik bir tepe ya da
üstü düz tambur şeklinde bir yapı oluşturmak için mezar üstü taş ve toprakla
doldurulur. Mezar odası genellikte tepenin ortasındadır. Odanın çatısı tümü-
lüsle kapalı ya da onunla aynı seviyede olabilir. Antik Çağ’da Yakın Doğu’daki
tümülüslerin en görkemlisi ve en zengini *Phrygia’dadır.

Tünik
Romalıların giydiği bu iç giysi, Yunanlıların giydiği ♦khiton ile aynıdır.
Kadınlar ve erkekler bir dış ve bir iç olmak üzere iki tünik giyerlerdi. Bir
Romalı erkeğin giysisi iç tünik, dış tünik ve ♦togadan oluşurdu. Erkeklerin
giydiği iç tüniğe Tunica subucula (kadında Tanıca intima), dış tüniğe ise
Tunica industum denirdi. Üstüne *toga giyilirdi. Tünik belde kemerle bağla­
nabilir ama genellikle serbest bırakılırdı. Dizlerin hemen üstünde biten
tüniğin kollan uzun ya da kısa olabilirdi. Kadının giysisi de erkeğinkine ben­
zer şekilde bir iç tünik (Tunica intima) dış tünik ve ♦pahadan oluşurdu. Ro­
malı kadının dış tüniğine *stola denirdi. Kadınlann tünikleri erkekterinkinden
daha geniş ve uzundu ve daima kolları vardı. Toga alamayan yoksullar sadeee
tünik giyerlerdi.

Tymbos
Mezar tepeleri ve genelde mezarlar için kullanılan Yunanca sözcük.

417
T Yasemin Er

Tynıpanon
Bir alınlığın yatay ve dikey silmeleri arasındaki üçgen yüzü, çoğu kez ka­
bartmayla bezeliydi.

418
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

Ulysseus
Bkz. Odysseus.

Umba
1. Bir sokağın her iki kenarında çıkıntılı bir sınır oluşturan kaldırım kenar
taşı. 2. Bir yüzeyden yükselen ya da çıkıntı yapan yuvarlak ya da konik bi­
çimli herhangi bir şey.

umbo, 1: Pompeii

llncia
♦Asın en küçük parçası. Asın ya da *libranm on ikide biri. Bkz. Sikke.

Unguentarium
Yunanca ‘ungııenta’ ‘yağlar’ demektir. Unguentarium ise kokulu yağ
taşıyan küçük, dar boyunlu kaplara verilen addır. Antik Çağ’da banyodan ve
atletik yarışmalardan sonra vücuda kokulu yağlar sürülürdü.

Urilla
♦Korinth başlığındaki *heliks ya da ♦volüt.

Urna
1. Mermer, tunç ve pişmiş topraktan çeşitli şekil ve boylarda yapılmış, kimi
sade, kimi ise kabartmalarla bezeli olan, içine ölü küllen nin konduğu kapaklı
oval kap. 2. Roma sıvı Ölçüsü, bir *amphoranın yansına eşittir, 3. Seçimlerde
içine hâkimlerin adlannın konduğu kap.

421
Klasik Arkeoloji Sözlüğü K

Valens
Roma imparatoru. İ.S. 364-378.

Valentinianus i
Roma imparatoru. İ.S. 364-375.

Valentinianus II
Roma imparatoru. İ.S. 375-392.

Valentinianus III
Batı Roma imparatoru. İ.S. 425-455.

Vallum
Bir sun kale duvarı, siper; Romalıların kamplarını çevirdikleri siper.

Vehim (çoğul Velarium)


Latince ‘perde’ anlamındadır. Roma tiyatrosunda izleyici bölümünün
(*auditorium, *cavea) üzerine gerilen ve güneşlik işlevi gören büyük tente.
Bu tente dış duvara dikili direklerle destekliydi. Pompeii’deki Büyük Tiyatro
duvarı içindeki' büyük halkaların şekli ve pozisyonundan her direğin iki halka
içine konduğu bilinir.

Bir Roma tiyatrosunun üstündeki velarium

Venationes
Latince ‘venatîo’ ‘av’ anlamıma gelmektedir. Venationes, Roma arenasında
vahşi hayvanların birbirleriyle ya da *bestiarii adlı vahşi hayvan dövüşçüleriyle
çaıpışmasını kapsayan bir gösteridir. Roma’da İ.Ö. 186’dan itibaren çok
yaygın olan bu gösterilerde bazen tutsaklar hayvanlar tarafından öldürülürdü.
Panter, timsah gibi egzotik hayvanların kullanıldığı venationeste imparator
Titus’un İ.Ö. 80 tarihinde taç giyme töreni kutlamalarında *Colosseum’da beş
bin vahşi ve dört bin evcil hayvan öldü. Bkz. Bestiani.

425
V Yasemin Er

Vergiiius, Publius Vergiiius Maro


(İ.Ö. 70-19) Büyük Latin ozanı Vergilius'un on iki kitaplık destanı Aeneis
Troialı yiğit *Aineias’m *Troia’nın düşüşünden sonra Anadolu'dan göç­
mesini ve İtalya’da ilerde Roma’nın kurulacağı yere kadar olan maceralarını
anlatır. Ozanın İkinci kitabı ‘Georgica’ ise, çiftçilikle ilgili didaktik bir eserdir.

Vergina
Makedonya Krallığı’nın başkenti. Yerleşmede Erken Demir Devri’ne ait
geniş bir *tümülüs nekropolü ve *Hel tenistik Dönem’e tarihlenen bir saray
vardır. ‘Kral Mezarı’ olarak bilinen zengin gömütun içindeki altın *lamaksta
*Büyük İskender'in babası II. Philip'in yanmış kalıntıları bulunmuştur.

Versurae
Roma tiyatrosundaki' kenar yapılar; Yunan paraskenia ile tanımlanırdı.

Verus, Lucius
Roma imparatoru. İ.S. 161-169.

Vespasianus (Titus Flavius Vespasianus)


Roma imparatoru. İ.S. 161-169.

Vestibulum
Bir Roma evinde ön kapı ile sokak arasındaki alan, üç yanı evle çevrili olup,
dördüncü yanı sokağa açıl ir.

Vesuvius
İtalya’da Napoli Körfezi’ndeki ünlü yanardağ İ.S. 24 Ağustos 79’da patla­
yınca, *Pompeii kentini kum, taş ve çamurla, Herculaneum'u sıvı tüfle ve
Stabiae’yi külle öıttü. Bu faciada ünlü Romalı yazar *Plinius (yaşlı) hayatını
kaybetti. Felakete şahit olan *Genç Plinius, dayısı Plînius’un ölümüne şahit
oldu (Ep. 6. 16.20). Vesuvius antik çağda 202,472 ve 512’de tekrar patladı.

Via
Taşla döşenmiş bir Roma yolu.

Via Appia
İlk Roma anayolu. İ.Ö. 312’de yaptırılan ve Roma’yı güney İtalya’ya
bağlayan 211 km. uzunluğundaki ana yoldur (Strabon 6. 283, Livius 9.29).

426
Klasik ,-li'keo/oji Sözlüğü

Via Appia

Via Egnatia
İ.Ö. 130 tarihinde yapılan ve Adriyatik kıyısından Byzantıüm'a uzanan bu
yol Roma’dan doğuya giden ana yoldu.

Via Sebaste
♦Augustus'un *Pisidia’nın kontrol edilebilmesi ve bölgeye barışın gelmesi
için yaptırdığı Anadolu’daki önemli bir Roma yolu. *Patnphylia kıyısından
Pisidia Antiocheiası’na ulaşan bu yol doğuda İconiunı’a (Konya) ve Lystra'ya
devam ederdi. Mil taşlarına göre İ.Ö. 6. yüzyılda tamamlanan yol 6-8 metre
genişlikteydi.

Viaduct
Bir dizi kısa açıkhktan oluşan ve suyu kentin dışındaki yüksek bir noktadan
kente getiren su kemerlerini destekleyen köprü.

Villa
Zenginlerin oturduğu bir Roma evi. Kent dışına inşa edilirdi. Romalı
yazarlar iki tip villadan bahsederler: ‘villa rustica’ ya da çiftlik evi ve taşradaki
bir ev anlamına gelen ‘villa urbana’ ya da ‘pseudo-urbana’ (Vitr. De ardı. 6.
9). Villa, sütunlu zengin bahçelerle, sanat eserleriyle ve açık bir alanla
çevriliydi. Villanın mimarisi İ.Ö. 2. yüzyıl *Heilenistik etkisini yansıtır. Villa
urbana kentin zevklerini taşranın güzelliğiyle birleştiren lüks bir dinlenme
yeliydi.

Vinalia
23 Nisan ve 19 Ağustos’ta kutlanan Roma Şarap Festivali. 23 Nisan’da
Jüpiter’e şarap sunulurdu (Plin. HN. 18. 287).

Viridarium
Roma ev indeki süs bahçesi.

Vitellius Aulus
Roma imparatonı. İ.S. 15-69.

427
V Yasemin Er

Vitrum
Antik Roma’da mozaik kaplamalarda, duvar ya da tavanda ve pencere­
lerde kullanılan ince levhalar.

Vitruvius (Pollio)
Romalı askeri mühendis ve mimar. De architectura (Mimari Üzerine On
Kitap) adlı mimari ve mühendislik içerikli, kısmen kendi deneyiminden,
kısmen *Hermogenes’in ve diğer Yunanlı yazarların eserlen'nden derlediği
kitabıyla ünlüdür. On kitaba bölünen eserin konulan şöyledir:
Kitap 1: Kent planlaması, genel mimari ve bir mimarın nitelikleri;
Kitap 2: Yapı malzemeleri;
Kitap 3 ve 4: Tapınaklar ve mimari düzenler;
Kitap 5: Diğer kent yapılan:;
Kitap 6: Ev yapılan;
Kitap 7: Kaldırımlar ve süsleme;
Kitap 8; Su depolan;
Kitap 9: Geometri, ölçü, astronomi, vb.;
Kitap 10: Askeri ve sivil araçlar.

Vitruvius Kivrunı
Klasik bezemede yaygın olan bu motif dalga gibi bir şeritle birleşen bir
dizi’ kıvrım; dalga kıvrımı da denir.

Vitruvius kıvntni

Volüt
*İon, *Korinth ya da *Komjpozit başlıklardaki helezon kıvrım.

İon volütü

428
Klasik Arkeoloji Sözlüğü V

Vomitorium
*Tiyatro'da ya da *stadiumda kapalı geçitlerden oturma sıralarının çeşitli
bölümlerine giden girişler.

vomitorium, Colosseum, Roma

Votiv
Antik Çağ’da tanrılara sunulmuş ya da adanmış çeşitli objeler. Bunlar
arasında heykelcikler çok yaygındır. Örneğin Sparta'daki Artemis Orthia
kutsal alanındaki kazılarda yakla şık yüz bin heykelcik bulunmuştur. Antik Çağ’
m en değerli ve en iyi bilinen votivleri kutsal alanlarda adanmış heykellerdir.
W. H. D. Rouse, Greek Votive Offerings: An Essay in the Histoty of
Greek Religion (1902; repr. 1976).

429
Klasik Arkeoloji Sözlüğü r
Yarım Sütun
Dikey olarak boydan boya kesilip bir duvara bitişik olarak kullanılan
sütunlar.

Yazıt
Etrafı kornişler ve silmeler ile çevrili levha gibi bir alanın içinde Yunanca
ya da Latince yazılan, yapı ya da eser hakkında bilgi' veren metin. Mezar
taşlarında ve büyük mezar anıtlarında çok görülür.

Yiv
Bir yüzey üzerine oyulan ince oluk.

433
Klasik Arkeoloji Sözlüğü Z

Zafer Sütunu
Roma’da bir kişi ya da bir olayın anısına dikilen büyük sütun. Genelde
*Toscania düzeninde olan bu tip sütunlar, bir kaide üstünde yükselir. En iyi
bilinen örnek Roma’daki ’*Traianus Sütunu’dur (İ.S. 112-13). Kaidesinde
Traianus’un mezar odası bulunan sütunun üstünde imparatorun heykeli
vardır. Bir başka benzer örnek daha önce ‘Antoninus Sütunu’ olarak bilinen
Marcus Aurelius Sütunu’dur (İ.S. 161-80). Bkz. *Traianus Sütunu.

Zafer Takı
Roma’da kazanılan bir zafer ya da kişinin anısına, bir yol üstünde inşa
edilen giriş kapısı. İki tip zafer takı vardı: tek kemerli uzun dikdörtgen tip
(örneğin Titus Zafer Takı. İ.S. 81) ve iki küçük kemerle çevrili büyük bir
kemerden oluşan daha görkemli tip (örneğin Septimius Severus Zafer Takı,
İ.S. 203).

Titus Zafer Takı

Zenon
Anadolu’daki en iyi korunmuş Roma *tiyatrosu olan Aspendos tiyatrosunun
mimandır.

437
Z Yasemin Er

Zeuxis, Herakieaiı
Ressam. *Plinius’a göre İ.Ö. 397 fatihlerinde çalışmıştır. Çok ünlü olan
Zeuxis’in eserlerinden *Eros ve Alkmena hakkında o dönemde
bahsedilmiştir. *Kentaur ailesi konulu eser mde dişi Kentaur'un ten renginde
insandan hayvan gövdesine geçerken kullandığı renkte ustalığım göstermiştir.
Penelope, Helena ve Menelaos’un resimlerini yapan Zeuxis sıradışı konulan
tercih etmiştir. Resmini yaptığı üzümlerin gerçekçiliğiyle kuşlan aldattığı
söylenir. Zengin ve gururlu biri olan ressam, resimleri için hiçbir fiyatın
yeterli olmayacağı nedeniyle onları çoğu kez bedava venniştir.
Ozford Classical Dictionary, s. 1638-1639.

Ziggurat
Antik Mezopotamya’da İ.Ö1. 3. binden itibaren görülen piramit şeklinde
yükselen kule-tapınak. Yapıda her kat bir altındakinden küçüktür ve her kat
bir rampayla bir üsttekine bağlıdır. Yapının çevresinde bir teras vardır.

Zizime
Tanrıça *Kybele’nin Anadolu’nun bazı bölgelerinde, özellikle güneydoğu
♦Phrygia ve İconium’un (Konya) kuzeyindeki bölgedeki adı.

Zoomorfik
Bir hayvan biçiminin betimlenmesidir. Zoomorfik bezeme, stilize edilmiş
hayvan biçimindeki motife denir.

Zoophoros
İnsan ve hayvan kabartmalarıyla bezeli klasik kabartma, özellikle *İon
frizinde görülür.

Zoroaster
İran tanrısı Zarathustra’mn Yunanca adı. İlk kez c. İ.Ö. 1000 yıllarında
göıülen Zoroaster’in yeni bir dinin kumcusu ya da bir peygamber olduğu
bilinmez.
B. Schlerath, Zarathuştra (1970).

Zos'unos
Yunanlı tarihçi. Yaşamı hakkında çok az bilgimiz vardır Yazdığı tarih
kitabı Historia Nova, Roma İmparatorluğumun *Augustus döneminden İ.S.
410 tarihine kadar olan tarihini kapsar.
Oxfo>d Classical Diclionary^ s. 1640.

438
Yunan Tanrıları ve Tanrıçaları

Aphrodlte
Mitolojide aşk ve güzellik tanrıçası olan Aphrodite’nin doğuşu hakkında
iki ayrı kaynağımız vardır. Hesiodos’a göre Uranos’un kesik hayalarından
(Theog. 188-206) doğmuştur. Homeros’a göre ’Zeus ile Dione’nin kızıdır (İl.
5.370-417). Adı Yunanca ‘köpük’ (aphros) demek olan tanrıçanın denizin kö­
püklü dalgalarından doğduğu anlatılır. Roma’da Venüs olarak bilinir. Yunanlılar
tanrıçanın doğudan geldiğine inanırlardı (Herod. 1. 105, Paus. 1. 14. 7) ve
edebiyatta da çoğunlukla Kıbnsh olarak bilinir. Doğuşu hakkında iki ayn
geleneğin oluşu Yunanlıların Aphrodite’yi hem bir Yunanlı hem de bir
yabancı olarak saydıklarını gösterir. Aphrodite’nin kültleri çok geniş bir alana
yayılmıştır. En ünlü kültü Kıbrıs'ta Paphos ve Amathus’tadır. Yunanistan’da
her bölgede bir ya da daha fazla Aphrodite kültü bulunur. Demirci tann topal
♦Hephaistos ile evlidir. *Homeros’un *İlyada destanında Troialı prens
♦Aineias’ı korur. Aphrodite onuruna Kıbrıs'ta kutlanan ve Aphrodisia denen
festivallerde sadece çiçekler ve tütsü adanırdı. Greko-Romen sanatında çok
işlenen bir konu olan tanrıça önce örtülü sonra çıplak betimlenmiştir. Güvercin,
yunus, kuğu, gül ve mersin tanrıçanın simgeleridir.
Erhat, Mitoloji, ss. 51 -54.
W. F. Otto, The Homeric Gods (1955).

Aphrodite, Pergamon, Berlin Müzesi, c. İ.Ö. 3. yüzyıl

439
Yasemin Er

Apollon
Işık, bilicilik, müzik, şiir ve sağlık tanrısı. Apollon *Zeus ile Leto’nun
oğlu, *Artemis’in kardeşidir. Linear B tabletlerinde adına rastlanmaz.
*Homeros destanı İlyada’da Troyahlann koruyucusu bir Anadolu tanrısı olarak
anlatılır. İlyada’da sıfatlan “ün salmış okçu Lykialı Apollon” {İl. 4, 101, 119)
ve ‘parlak’ anlamındaki Phoibos Apollon’dur, En önemli kült merkezleri
Delos ve Delphi’dedir (*DelosIu Apollon olarak da bilinir) ancak bunlar Tunç
Çağı’na tarihlenemezler. Kültü Karanlık Çağlar sırasında Yunanistan’a gelmiş
olmalıdır. Delos adasındaki kültü Arkaik Dönem’de İonia’nın dinî merkezi
olmuştur. Apollon, *Musalarla birlikte ozanların ve kİthara çalanların koru­
yuculuğunu yapar. İlyada’da (1) olduğu gibi salgınları gönderebilir ya da
önleyebilir. Apollon’un İ.Ö. 433’te Roma’ya ilk gelişi bir salgına rastlar;
salgını önlemek için kentte Apollon Medicus’a (heki m) bir tapınak yapılır (Liv.
4. 25. 3). Apollon Roma’da başlıca iyileştirici tanrıdır. Sanatta daima genç,
yakışıklı, sakalsız olarak betimlenir. Silahları ok ve yay, ağacı ise defnedir.
Apollon’un atribüleri arasında lir, tripod, yılan ve defheyaprağı vardır.
Erhat, Mitoloji, ss. 54-61.
H. W. Parke, The Oracles of'Apollo in Asia Minör (1985).

440
Tanrılar ve Tanrıçalar

Ares (Mars)
Savaş tanrısı Ares, *Hera ilet *Zeus'un oğludur (İl. 5.890 vd.; 15.110-142;
Hes. Theog. 992) ve Aphrodite’nin sevgilisidir (Od. 8.267-366). *Homeros
destanlarında çok olumsuz yönleriyle gösterilen Ares, Roma’nın efsanevi
kurucusu *Romülüs’ün babast olarak Roma’da önemli bir yer tutar. Roma’da
Mars adıyla bilinir.
Erhat, Mitoloji, ss. 62-63.

Artemis
*Zeus ve Leto’nun kızı, *Apollon’un ikiz kardeşi olan bu önemli tanrıça
bir bakire ve bir avcıdır. Partbenos (bakire), gyne (kadın), doğum ve
kourotropheion (çocukların büyütülmesi) sıfatları ile kadınların değişimlerini
simgeler. Doğumda kadınların koruyucusudur ama onları ansızın öldürebilir
(örneğin Od. 11.171-3). *Homeros destanlarında *Apoilon gibi Troyalıları
korur. Artemis’in *Ephesus’ta önemli bir kültü vardı. Roma’da *Diana ile bir
tutulmuştur. Klasik Dönem ikonografisinde genellikle bir ok ve yay tutar ve
çoğu kez yanında bir geyik bulunur. Arkaik Dönem’de bazen Potnia Theron
‘Hayvanların Sahibesi’ sıfatıyla hayvanlarla çevrili olarak betimlenmiştir.
Linear B tabletlerindeki Britomartis adlı *Minos tanrıçası ile bir tutulur.
Artemis’in Ephesos’taki kültümde Asyalı unsurların olması nedeniyle onun
doğulu bir tanrıça olduğu gönişü savunulmuştur.
Erhat, Mitoloji, ss. 69-76.
A. Bammer, Das Heiligtum der Artemis von Ephesos (1984).

441
Yasemin Er

Asklepios
Mitolojide sağlık tannsı Asklepios *Homeros’un İlyada destanında
♦Kentaur KJıiron’un talebesi doktordur (7/. 4. 219, 11. 518). Kızlan *Hygieia
ve Panacea’dır. Bu tanrının; en ünlüleri Yunanistan’da Epidauros, Anadolu'da
Pergamon’da ve Kos’ta bulunan tapınaklan çevresinde Asklepion denen
kutsal hastaneler ve sağlık evleri kurulmuş, bu merkezler ayrıca yerel
filozofların ve düşünürlerin de buluşma yerleri olmuştur. Genelde kent dışında
bulunan Asklepiae, Kos ve Epidauros İ.Ö, 5. yüzyılda ün kazanmıştır.
Asklepios ikonografide olgun ve sakallı betimlenir. Atribüsü yılanlı asasıdır.
Erhat, Mitoloji, ss. 77-78.
E. J. and L. Edelstein, Asclepius (1945).

Athena
Mitolojide akıl tanrıçası. Babası *Zeus, Metis’i (akıl) yuttukıan sonra,
Athena onun başından büyümüş olarak çıkar (Theog. 924 vd.). Pallas Athena,
Athena *Paıthenos (genç kız), Atheua Nike (Zafer) olarak bilinen tanrıça
*İlyada destanında *Akhalardan yanadır (İl. 22.117 vd.). Athena Polias olarak
♦Akropolis’in tanrıçası ve kentlerin koruyucusudur. Athena’nın *Zeus’un
başından doğuşu Atina *Akropolü’ndeki Athena Parthenos tapınağının doğu
alınlığında gösterilmiştir. Ünlü *Phİdias’ııı kolosal altın ve fildişinden yaptığı
Athena Parthenos heykeli *Akropol’de *İon düzenindeki tapınağmdaydı,
Athena’nın festivali *Panathenaea her dört yılda bir kutlanırdı. Knossos’taki
bir Linear B tabletinde A-ta-na po-ij-nî-ja adının buluıunası tanrıçanın Myken
Dönemi’nde bilindiğini gösterir. Athena’nın simgesi baykuştur.
Erbat, Mitoloji, ss. 81-83.
M. Detienne and J. P. Vemant, Cunning Intell'igence in Greek Culture and
Society (1978).

Athena, Niobid Ressamı, kaîyx krater (l.Ö. 460)

442
Tanrılar ve Tanrıçalar

Demeter
Yunan mitolojisinde ekin ve bitkilerin tanrıçası olarak insan ve hayvan­
lara hayat veren Demeter, Roma’da *Ceres ile tanımlanır. Yeraltı tanrısı
*Hades’in kaçırdığı kızı *Persephone’yi arar. En önemli kült merkezi Eleusis
ve Sicilya’dadır. Sanatta Örtülü giysiyle betimlenir; elinde bir asa, başak, mısır
ya da meşale taşır.
Erhat. Mitoloji. 107-108.
A. C. Bnımfield, The Attic Festivals ofDemeter (1981).

Oturan Demeter. Knidos, İ.Ö. 35-340

Dionysos
*Zeus ve Semele'nin oğlu olan Dionysos’un adına ilk kez İ.Ö. c. 1250 ta­
rihinde Linear B tabletlerinde Diwonusos olarak rastlanır. ♦Homeros destan­
larında adı bir kez geçer. Antik Çağ’da şarap ve sarhoşluk tanrısı olan
Dionysos’un en yaygın kült adı Bakch(e)ios ya da Bakchos’mr ve bu nedenle
tanrının coşkulu hayranlarına bakehoi ve bakehai (*Bakkha!ar) adı verilir.
Romalılarca *Bakkhos olarak tapınılmıştır. Dionysos aynı zamanda tiyatroda
sahnelenen şarkt ve oyunların tanrısıdır. Her yıl Atina’da onuruna yapılan fes­
tivalde oyunlar sahnelenirlerdi. Yunan vazo sanatında Dionysos ve *Mainadlan
çok sık rastlanan figürlerdendir. Elleriyle hayvanlan parçalarlar (sparagmos)
ve onlan çiğ yerler (omophagia) (Euripides, Bacch. 139). Antik Çağ sanatında
hiçbir tanrı Dionysos kadar çok betimlenmem iştir. İ.Ö. 430 tarihine kadar
olgun, sakallı ve başı çelenkli, giysisine sardığı vahşi bir kedi ya da yavtu
geyik derisiyle betimlenir. Tarihte en erken Sophilius ve Klitias’ın (c. İ.Ö.
580-570) Attik vazolarında görülür. *Hellenistik ve Roma İmparatorluk çağla-

443
Yasemin Er

unda bazı konuların ve motiflerin şaşırtıcı derecede aynı kalmasına karşın


Dionysos’un ikonografisi çok değişiklik gösterir. Genç ya da olgun betimle­
nebilir.Teos ve Knidos tapınaklarının Hellenistik frizlerinde ’satyrler, mainadlar
ve *kentaurlann *thiasosu betİmlenmiştir. Perge Tiyatrosu’nda tanrının mitolojik
yaşamından sahneler işlenmiştir. İmparatorluk Çağı lahitleri Dionysos
mitosuna ait, tanrının doğumu gibi sahnelerle bezelidir. Atribüleri ♦thyrsos
asası, başına bazen taç olarak taktığı üzüm asması ve *kantharos kabıdır.
Erhat, Mitoloji, ss. 115-121 (1972).
F. Matz, Die dionysischen Sarkoplıage 4 cilt (1968-75).
T. H. Carpenter, Dionysian İmagery in Archaic Greek Art (1986).

Dionysos, Mainad ve Silenos, Phiııtias amphotası

Eos
Şafak tanrıçası, Heiios (Güneş) ile Selene'nin (Ay) kardeşi (Hesiod. Theog.
372 vd.). *Homeros’ta 'göl parmaklı’ diye tanımlanır(CW. 23.246). Sanatta İ.Ö.
6. yüzyıldan itibaren görülmeye traşlar. Genellikle kanatlı tasvir edilir.
Erhat, Mitoloji, 127-128(1972).
E. Vermeule, Aspects of Death in Early Greek Ari and Poetry (1979) 18-
21, 162-165.

444
Taunlar ve Tanrıçalar

Erİnysler
Yeraltı dünyasının öç alan tanrıçaları (İl. 9.571). Sayıları bir ile üç arası
değişir. Özellikle ailedeki kan davalarında, ana ve babamn beddualarını
yerine getirerek suçu ve cinayet işleyenin peşine düşerler (İl. 9.571. 9.454,
i 1.280, Od. 15.234, 17.475; Hes. Theog. 472). Ünlü oyun yazan Aiskhylos'un
‘Agamemnon’, ‘Khoephori’ ve ‘Euınenides’ trilogyasında büyük bir rol
oynarlar. Aiskhylos Erinyslere ‘Gecenin Kızlan’ der (Elini, 321 vd., 416).
Arkadİa kültüıünde Erinys *Deıneter olarak tapınıhr (Paus. 8. 25. 42).
Erinys’in adı Linear B tabletlerinde ‘erinu’ olarak geçer.
Erhat, 4/^7(1972) 130-133.

Eros
Mitolojide aşk tanrısı. *Homeros’ta tanrı olarak görülmeyen Eros sanatta
ufak, kanatlı, tombul bir çocuk seklinde betimlenmiştir.

Hades
Yunan mitolojisinde yeraltı dünyasındaki ölüler ülkesinin tanrısıdır.
Hades adı hem tanrının kendisi hem de ölüler alemi için kullanılır. Efendisi
olduğu yeraltı ülkesine ‘Hades’in Evi’ denir. Adı ‘Göıünmez’ anlamına gelen
Hades, Kronos ve Rhea’nın oğlu, *Zeus ve *Poseidon’un kardeşi ve
*Persephone’nin beyidir. Hades’e dair ilk kaynağımız *Homeros destanlarıdır.
*’Odysseia destanında kahraman *Odysseus’un Hades’e gidiş ve dönüşü
anlatılmıştır (Ody. 11, 85 vd.). *ilyada destanında tanrıça *Athena, Hades’in
giyeni görünmez yapan başlığını giyer (İl. 20, 61-65, 5, 395 404, 23, 71-74).
Gömülmeyen ölüler Hades’in kapılarından geçemezler ve umutsuz bir hayalet
olarak dolaşmaya mahkûmdurlar (İl. 23.7L4). Hades’in atı ibüleri Hades’in
anahtarı ve bekçi köpeği' Kerbei'us’tur. Gücünün simgesi olan asası ile ruhları
yeraltma sürer. Çift karakterli bir tanrı olan Hades ölüler tanrısı olarak ürkünç
bir tanrı olduğu gibi *Pluton olarak ölümlülere yeryüzü zenginliklerini
bağışlayan yardımcı bir tanrıdır. Adı Yunanca ‘servet’ anlamına gelen Plüton
yeıyüzü zenginliklerinin ve madenlerin sahibi olması nedeniyle bu adı
almıştır. Hades’ie ilgili en önemli efsane *Demeter’in kızı *Persephoııe’yi
yeraltına kaçırarak, onu eşi yapmasıdır. Hades’in kültü yoktur; ona adak yada
dua edilmez. Buna iki istisna *Elis’teki HadesTapınağı ve *Pylos yakınında,
Minthes Dağı’ndaki *temenosudur. (Paus. 6.25.2 vd.; Strabo 8.344). Roma
döneminde Hades ‘Pluto’, ‘Dis’, ‘Orcus’ ve ‘Taıtaros’ olarak tanımlanır.
Sanat eserlerinde *Zeus gibi betimlenmiştir. Elinde *komukopia, nar ya da
*kantharos bulunur.
S. Eyüboğlu, A, Erhat, IIesiodos eseri ve kaynak ları, (TTK 1977) 453 vd.;
767 vd.
R. Lindner, S-C. Dahlinger, “Hades,” Aita,” “Pluto,” Lexu:on Icomgraphicıa»
MytMogiae Classic.ae UMC 4 (1988), 1.367-406,2.210-36.
E. Venneule, Aspects of Deatlı in the Early Greek Art and PO'etry (i 979).

445
yasemin Er

Helios
Yunan mitolojisinde güneş tanrısı olan Helios’un adı aynı zamanda ‘güneş’
anlamına gelir. Hypenon ve Thera’ıun oğlu Helios, *Homeros’ta anlatıldığına
göre her sabah doğudaki sarayımdan kalkıp, altın arabasıyla gökyüzünü geçer
ve akşam Oceanus Irmağı’nm Ikıyısmdan geri döner. Homeros destanlarında
Helios taunlara ve insanlara ışık verir ve her şeyi gören ve bilendir (İl. 7.422;
Ody, 12,260-373. 8.270). Rodos'un ulusal tannsı Helios’un adada ‘Kolossus’
olarak bilinen dev tunç heykeli Antik Çağ’da dünyanın yedi harikasından
biriydi. Anadolu’da Helios kültüne. Rodos etkisi altmda kalmış *Karia ve
*Lykia dışında çok ender rastllanır (Strabon 14. 652, Plinius, HN 34. 41).
Lykia’da Arykanda antik kentlindeki' Helios-Asklepios kutsa! alanı tanrının
bölgedeki önemini gösterir. Rodos yönetiminde daha uzun süre kalan Karia’da
Helios kültüne Knidos, Alabanda, Panamara, Lagiııa gibi kentlerde rastlanır.
Tanrı Roma Dönemi’nde *Apollon ve *Mithras ile tanımlanmıştır. Roma’da
Sol olarak bilinen Helios Geç Roma Dönemi’nde SOL 1NV1CTUS ya da
'Yenilmez Güneş’ olarak imparatorun koruyucu sembolü olmuştur. Roma’da
Helios onutuna at yarışları yapılmıştır. Helios sanat eserlerinde dört atın
çektiği arabasmı sürerken betimlenir.
C. Bayburtluoğlu. "1991 Arykanda Kazısı Raporu,” XIV. Kazı Sonuçları
Toplantısı II (Ankara 1992) s. 409-413.
P. M. Fraser and G. E. Bean, Rhodian Peraea and Islands (Oxford 1954)
130-32.

Hephaistos
Yunan mitolojisinde ateş ve demircilik tannsı olan topal Hephaistos
*Zeus ile *Hera’nın oğludur arna bir efsaneye göre Hera onu kendi kendine
doğunnuştur (Hes. Theog. 927 vd.). *Aphrodite’nin beyidir (Ody. 8.312, İl.
1.578. 14.338). Efsaneye göre Hera oğlunu *Olympos’tan atarak topallığına
neden olmuştur (Paus. 1.20.3). Tanrımn adı Yunan ve Roma şiirinde ateşle eş
anlamdadır. Özellikle volkanik bölgelerde doğamn gücü olan ateşi simgeler.
Hephaistos İliada’da ateş tannsı olarak bilinir ve topal olarak tanımlanır. Bu
usta tanrının *O!ympos’taki atö iyesinde olağanüstü güzellikte eserler yarattığı
anlatılır (İl. 9.468). Hephaistos, mitolojide ilk kadın olan Pandora’yt kilden
yontmuş, insanlara ateşi veren Prometheos’u Kafkas Dağı’na çıkarmıştır
(Apollod. 1.3). *Delphi’deki ’Apollon Tapmağı, Hephaistos’un eseri olarak
bilinir (Paus. 10.5.12). Sanatta Hephaistos sakallı ve güçlü olarak betimlenir.
Ünlü heykeltıraş *Alkamenes’in (İ.Ö. 440-400) heykelinde tann topal olarak
betimlenmiştir. Tanrının *Akrqpol’deki tapmağı, eski Yunan tapınakları ara­
sında en iyi kotunmuş olanıdır. Hephaistos Roma’da *Vulcanus olarak bilinir.
Erhat, Mitoloji 169-171.
K. Delcourt, Hephaistos ou Ja leğende du magicien (1957).

446
Tam-ilar ve Tanrıçalar

Hephaistos. Dionysos ve Satyr. Krater (İ.Ö. 5. yüzyıl)

Hera
Yunan mitolojisinde *Zeus’un eşi ve kız kardeşi ve tanrıların kraliçesi olan
Hera, Kroııos'un ve Rhea’nın kızı, *Ares ve *Hephaistos’un annesidir. Hera
güçlü bir tanrıça olup, kadınların, evliliğin ve doğumun koruyucusudur. Kıs­
kanç, geçimsiz ve inatçı olarak bilinen Hera, ihanetlerinden dolayı Zeus’la
sürekli kavga eder. *Troia savaşında * Akhalann safında yer alan Hera onların
savaşı kazanması için elinden geleni yapar (İl. 15, 14vd, 152-353). Hera’ya
ilk kez Samos’ta tapımldığı için, Samos doğum yeri olarak kabul edilir (Paus.
7.4.4). *Herodotos Samos'takf *Hekatompedon Hera Tapınağı için “bildiğimiz
tapınakların en büyüğü” der. Louvre Müzesi’ndeki ünlü Arkaik devir Samoslu
Hera heykeli, tanrıçanın adadaki kutsal alanında bulunmuştur. Tannça Roma''
da İuno olarak bilinir.
Erhat, MHoloji, 171-173.

447
Yasemin Er

Hermes
Yunan mitolojisinde tanırların habercisi ve yol gösteren tanrı olan Hcrmes
*Zeus ile Maia’nın oğludur. Tanrı, Hennes Psykhopompos, yani ruhlar kıla­
vuzu olarak ölülere *Hades’e gitmesi için refakat eder. Homeros destanla­
rında bu özelliklerinin yam sıra kurnaz bir hırsız olarak da tanımlanan tanrı,
hırsızların tanrısıdır (Ody. 5.42 vd, 24, 1, 9; İl. I, 333: 4, 193). Hennes
*Troya Savaşı’nda *Akhalan sıavunur. Güzel konuşma yeteneği başarılı bir
haberci tanrı olmasını sağlar. Bu nedenle adak hayvanların dilleri ona sunulur.
Genç atletlerin, jimnastik ve atletizm yarışmalarının tanrısı olarak her
♦gymnasionda bir Hermes heykeli bulunur. Pergaınon’daki *gymnasionda
atletizmin tanrıları olarak bilinen Hermes ve *Herakles için bir tapmak ya­
pılmıştır (İ.Ö. 2. yüzyıl). Hennes çeşitli icatlarıyla da ünlüdür. Bunların ara­
sında alfabe, sayılar, astronomi, müzik, lir, jimnastik, ölçüler ve ağırlıklar
bulunur. Hermes’in atribüleri *petasos (yolcu kepi), kanatlı altın sandallar.
*caduceus ya da kerykeion denilen yılanla sarih altın değnek ve para kesesi­
dir. İ.Ö. 4. yüzyılda ünlü heykeltıraş *Praksiteles’in genç Hermes heykelinde,
tanrı genç ve atleti ktir ve bu tarihten itibaren bu tipte betimlenir. Roma Dö-
nemi’nde ticaret tanrısı *Mercurius olarak bilinen Hermes, bu özelliğiyle
Anadolu’da ticari konumu önemli olan, ulaşılması güç ve koıunmaya muhtaç
olan Pisidia Antiokheia’sı, Cremna ve Lystra gibi kentlerde tapmıhnıştır. Bu
kentlerin sikkelerinde Hermes betimlenmiştir.

Hennes

448
Tanrılar ve Tanrıçalar

Kermes Trismegistos
*Hellenistfk Dönem’de “Kermes kültünün Mısır’a ulaşması sonucunda
Kermes Mısır tanrısı Thoth’la tanımlanmıştır. Yunanca olan Hermes
Trismegistos adı ‘üç kez en büyük’ anlamına gelir. Hermes Trismegistos’un
Hellenistık Devir’de Hermetika adlı felsefe, astroloji, büyü, alkemi, tıp,
coğrafya ve teoloji konulaırmı içeren kırk iki ciltlik bir eser yazdığına inanıhr.
Bu eserleri benimseyen Yunanlılar eserlere Hermetika adım vermiştir. Röne­
sans Dönemi’nde bu eserleri Mısırlı bir rahibin yazdığı sanılırdı.
J. Searborough, ‘“Hennetic and Related Texts in Classical Antiquity," in I.
Merkel and A. G. Debus, eds., Henneticism and the Remiissance (1988)19-44.
G. Fowden, The Egyptian Hermes (1986),

Hestia
Olymposlu on iki tanrıdan biri olmasına rağmen ocak tanrıçası Hestia
hakkında fazla efsane yoktur. Adı Yunanca ‘ocak’ anlamındadır, Kronos ile
Rhea’ nın kızı olan Hestia’nın simgelediği ocak, antik Yunan dünyasında büyük
önem taşır (Theog, 453-4). “Myken saraylarında ocak siyasi merkez, sığınma
yeri ve ziyaretçilerin kabul yeridir. Bu dönemden sonra “pıytaneion adh
devlet binalarında sürekli yanan bir ocak bulunmuştur. Yeru kurulan Yunan
kolonileri anavatandaki ocaktan alman ateşi yanlarında taşımıştır, Ephesos'taki
Hestia Boulaia Tapmağı, içinde ateşin hiç sönmediği Prytaneion'a bitişikti r.
“Lykia’daki Phaselis antik kentinde İ.Ö. 3. yüzyıla tarihlenen, Hestia ve
“Hermes’e adanmış bir yapı bulunmuştur. Hestia Roma’da “Vesta olarak bi­
linir. Sanatta örtülü genç bir kadın olarak betimlenir.
B. I. Malkin, Religion and Colonization in Aneleni Greece (1987).

Horalar
Adlan Yunanca ‘zaman, mevsim’ anlamına gelen Horalar Yunan mitolo­
jisinde mevsimlerin tannçalan olarak (bahar, yaz ve kış) bilinir. :|,Zeus ve
Themis’in üç kızı olan Koraların “Hesiodos’a göre adlan Eunomia (Düzen),
Dike (Adalet), ve Eirene’dir (Ba.rış) (Hes. Theog. 901). Pausanias’ta ise adlan
mevsimleri simgeler: Thallo (Çiçek Açmış) ve Karpo (Meyve) (Paus. 5.11.7,
5.17.1). “İlyada destanında Horalar “Olympos kapılarının bekçileridir (İl.
5.749-81). Efsaneleri yoktur. Diğer taunların, özellikle “Aphrodite’nin yar­
dımcılarıdır. Argos’ta kutsal bir alanlan olan Koralara Greko-Romen sanatında
sık rastlanır. “Olympia’da bir Mevsimler Sunağı vardır (Paus. 5,15.3).
Olynıpia’da Zeus’un, Amyklae’de ise “Apollon’un tahtını desteklerken be-
timlenmişlerdir (Paus. 5.11.7). Ellerinde çiçek ya da yemiş bulunur.
Erhat, Mitoloji, s. 184-185.

Hygieia
Yunan mitolojisinde sağlığı simgeleyen ve adı sağlık anlamına gelen
Hygieia’nın, sağlık tanrısı “Asklepios’un kızı olduğu sanılır. Hiçbir efsanesi
yoktur. Asklepios kültüyle yakın bağı olan Hygieia’nın adı “Hippokrates ye-

449
Yasemin Er

mininde Askleipos’un adının hemen ardından gelir. Askîepios’un kült mer­


kezi olan Pergamon’da Hygieia Tapınağı vardır; yine burada Asklepios ve
Hygieia’nın pişmiş toprak heykelcikleri bulunmuştur. *Olympia’da Asklepius
ile bir heykeli vardır (Paus. 5.26.2). İ.Ö. 6.-5. yüzyıllar arasında Atina’da bir
*Athena Hygieia kültü olduğu sanılır (Paus. 1.23.4). Pausanias, Sikyon yakı­
nındaki Titane’deki Arkaik Devir Hygieia kült heykelinin kadınların adadığı
saç ve giysilerle kaplı olduğunu anlatır (Paus. 2.11.6). *Lykia’da Arykanda’da
*Helios-Asklepios tapmağı çevresinde bir Hygieia heykeli bulunmuştur.
C. Bayburtluoğlu, “1991 Arykanda Kazısı Raporu,” 14. Kazı Sonuçlan
Toplantısı 2 (Ankara 1992) s. 409-413.
E. Sobel, Hygieia:Die Göttin der Gesundheit (1990).

İris
Gökkuşağı tanrıçası ve tannlann habercisi. Arkaik sanatta, örneğin
François Vazosu’nda, *Hermes gibi kanatlı botlan ve kısa *khitonu vardır
ama Hennes kanatlı olup bir asa taşır. *Parthenon frizinde *Hera’nın uşağı
olarak betimlenmiştir. Birçok eserde haberci ve uşak olarak ve bazen
*satyrler ya da *Kentaurlann yanında tek başına bir yolcu olarak görünür.

Mousalar
Mitolojide *Zeus ve Mııemosyne’nin dokuz kızı. Tapınakları yoktur ama
sunakları vardır. Yunanistan’da Thespia’da her beş yılda bir, Mouseia adh
oyunlar yer alırdı. Atina’da, *Akropol yakınında bir tepe olan Helikon’da
Mousalar’a tapındırdı. Heykelleri Melpomenes *Dionysos Tapmağı’nda di­
kiliydi. Mousalara ayrıca Sikyon, Sparta, OIympia. Tegea. Megalopolis ve
Dorium’da tapındırdı. Mousaların her biri belli bir konuda uzmandı: Klio ta­
rih, Euterpe çift flüt Thalia şiir sonra komedi, Melpomene tragedya,
Tersikhore dans ve tragedya korosu, Erato şarkı ve aşk şiiri, Polymnia öğre­
nimin ve pantomim, Urania gökbilimi ve Kalliope destan.

Mousalar, Sisyphos Ressamı, volüt krater, c. İ.Ö. 34G

450
Tanrılar ve Tanrıçalar

Nemesis
Klasik mitolojide öç tanrıçası.

Nike
Mitolojide zaferi simgeleyen Nike, Yunan ve Roma sanatı ve dininde çok
önemli bir rol oynamıştır. Nike’nin asken zaferlerdeki önemi giderek artmış
ve Roma İmparatorluk Dönemi’nin ikonografisinde çok belirgin bir unsur ol­
muştur. Atina *Akropolü’nde İ.Ö. 566’a tarihlenen bir altan ve daha sonra
yapılmış bir tapınağı vardır. Sanatta kanatlı uçan bir kız olarak İ.Ö. 6.
yüzyıldan itibaren vazolarda, iki ya da dört kanatlı olarak belirir. Klasik
Çağ’da atribüleri arasında girland, palmiye dalı, testi ve *phiale kabı bulunur.
Kanatsız Nike ‘apteros’ olarak bilinir. Atletik ve askeri yarışmalarda ortaya
çıkar. Heykelde kanatlı ve rüzgârın uçurduğu dökümlü giysisiyle betimlenir.
Yunan sanatında z^fer kazananı ödüllendirmek için inen kanatlı bir figür
olarak gösterilmiştir. Atribüleri palmiye dalı ya da galibin başı üstünde tuttuğu
defne tacıdır. En erken Nike figürü Delos’ta bulunmuştur. En önemli Nike
heykelleri Olympia Müzesi’ndeki Paeonius'un Kanatlı Nike, Zafer (İ.Ö. 425)
ve Louvre’daki Samothrake Zaferi’dir (İ.Ö. 320). Hellenistik Çağ’da
sikkelerde sık görülür. Roma’da *Victoria olarak bilinir.
R. Carpenter, The. Seulpıtıre of the Nike Temple Parapet (1929).

Nike, Paionios’un eseri, e. İ.Ö. 420

451
Yasemin Er

Orpheus
Müzik yeteneği ile ünlü Yunan tanrısı. “"Apollon’un oğludur. Trakya
tanrısı ve belki de bir Trakya kralıdır.

Pan
Yunan mitolojisinde tarımın, sürülerin, üzüm bağlanmn, arıcılığın ve zeyti­
nin tanrısıdır. *Hermes’in oğludur; daha sonra *Dionysos’un alayına katılır.

Persepbone (Kore)
*Demeter ve *Zeus’un km, *Hades’in karısı ve yeraltı dünyasının kraliçesi.

Poseidon
İ.S. 2. yüzyılda *Pausanias Poseidon’un ‘denizin, depremlerin ve atların
tanrısı’ olduğunu yazar (3) (7.21.7). En erken zamanlardan itibaren çok geniş
bir bölgede kültü yayılmış olan Poseidon, Knossos ve Pylos’taki *Myken sa­
ray arşivlerindeki tabletlerde Posedaon adı ile bilinir. Bu tabletlerde adına en
çok rastlanan tann odur. Pylos’taki önemi *Homeros’un *Odysseia destanında
belirgindir. Nestor ve 500 Pyloslu Poseidon’a dokuz siyah boğa kurban
ederler lOdy. 3. 4-8). Homeros destanlarında Poseidaon olarak anılan tanrının
sıfatı yeri sarsan, titreten anlamındaki ‘Enosigaios’tur. Güçlü bir tanrı olan
Poseidon elinde tuttuğu *trident ile denizi altüst eder ve depremlere neden
olur. Troya Savaşımda daha çok Akhaları tutar ama her iki tarafın da yanında
yer aldığı da olmuştur. Bir deniz yaratığı olan karısı Amphitrite ile denizin
altındaki sarayda yaşar. Poseidon, Odysseus’un düşmanı *Kik!oplardan
Polyphemos’un babasıdır ve Odysseus oğlunu kör ettiği için ona karşı kin
besler. Odysseus’un evine dönmesini engellemek için elinden geleni yapar
ama sonunda Zeus’un buyruğuna karşı gelemez. Tanrının kıyı yerleşmele­
rinde birçok kutsal alanları vardır.
Erhat, Mitoloji, s. 322-323

Poseidon, tunç heykel, İ.Ö. 5. yüzyıl

452
Taunlar ve Tanrıçalar

Selene
Ay tanrıçası, Güneş tannsı ‘Helios’un kızıdır. Ata ya da arabaya binerken,
saçında veya yanında bir hilalle betimlenir. Selene ve Helios zamanın geçişini
belirtmek için sanat eserlerinde, örneğin ‘Parthenos’un doğu alınlığında, çoğu
kez mitolojik sahnelerde yer alırlar. Selene Roma’da Luna olarak bilinir.

Tykhe
Yunan mitolojisinde kader ve şans tanrıçasıdır. ‘Homeros eserlerinde adı
geçmez. Hellenistik devirde insaniann ve devletlerin kaderine egemen olarak
çok saygı gören bir tanrıçadır. Antioch (Antakya) kentinin baş tanrıçasıdır.
Antik sanat eserlerinde Tykhe çok popülerdir; elinde bereket boynuzu
(kornukopia) ile tasvir edilir. Yunanlılar şansın açık olsun yerine ‘Agatha
Tykhe’ (iyi Tykhe ile) deyimini kullanırlardı. İtalya’da eski bir kültü olan
şans tanrıçası Fortuna Tykhe ile özdeşleştirilmiş, tanrıça bu adla bilinmiştir.

Zeus
Yunan panflıeonunun baş tanrısı ve Hint-Avrupa kökenli olduğu tartışıl­
mayan tek Yunan tanrısıdır» Adı Latince lu-p-piter ile bağlantılıdır. Bu ad
dieu- ‘gün’ (Latince dies), ‘gök’ kökünden gelir. Parlak gökyüzünün Hint-
Avrupalı tanrısı olan Zeus, Yunan ve Roma dünyasında dağ tepesinde
tapınılan bir hava tanrısına dönüşmüştür (Herod. I. 131. I). Hesiodos’a göre
Zeus, babası Kronos'u tahttan indirir ve ‘Gigantiar ve canavar Typhon ile sa­
vaşarak ‘Olympos tanrılarının egemenliğini kurar (Theog. 451 vd.). OIympos’ta
taht kuran Zeus yağmuru yağdırıp, göğü gürletir ve şimşeği çakıp savurur.
Homeros destanlarında büyük bir rol oynar; baba ve kraldır. Kültü Tunç
Çağı’nda Yunanistan’da vardır. Linear B metinlerine göre kutsal alanları
vardı (Pylos, Chania). Knossosüta Dicte Dağı’nda olan kültü, birinci binde
önemli bir kült merkezi' olarak kalmıştır. Sanatta Zeus’un temel tipi olan
yıldırım demeti tutan ve kartal ile betimlenen tip Arkaik Dönem’de karşımıza
çıkar. Klasik Dönem’de Zeus çoğu kez asasıyla oturur, bunun en güzel örneği
Oiympia’daki ‘Pheidias’ın kült heykelidir. Bu tipin kullanımı Hellenistik
Dönem’de de devam eder. Zeus Roma’da *İupiter ile bir tutulmuştur.
K. Arafat, Classieal Zeus (1990).
Erhat, Mitoloji, ss. 376-383.

453
Yasemin Er

Anadolu T sonları ve T anrtçaları

Hekate
Klasik Mitolojinin en gizemli tanrıçalarından olan Hekate’nin Karia kökenli
eski bir Anadolu ana tanrıçası olduğu sanılır. Gecenin karanlık güçlerine
egemen olan, ay ve büyü tanrıçası Hekate’nin en önemli kült merkezi Karia’da,
Koranza’da (l-agina) bulunur. Kotanza'daki Hekate Tapınağı'nm dokunul­
mazlığı İ.Ö. 80’de tanınmış ve burada her dört yılda bir Hecatesia Romaea
festivali kutlanmıştır. Hekate’nin Yunan panteonunda *Zeus’tan başka hiçbir
tanrı ile bağı yoktur. *Homeıos destanlarında adına rastlanmayan Hekate, ilk
kez *Hesiod’un Theogonia eserinde karşımıza çıkar Bir efsaneye göre Hekate
Perseus ve Asteria’dan doğmuştur (Apollodorus 1.2.2). Strabo Hekate’nin
*Kybele ile yakından bağlı olduğunu yazar (Strabo 14. 660). Hekate ay
tanrıçası *Selene ve *Artemis’le de tanımlanır. Hekate. luhlann tanrıçası olarak
*Hades’in kapısının anahtarlarım tutar; geceleri kötü ruhların bulunduğu yerler­
de, özellikle üç yol ağızlarında gezinir. Hekate’nin yanında bulunan köpekler,
tanrıçaya adak edilir. Tanrıçanın atıibüieri meşale, hançer, kamçı, ytlan ve anah­
tardır. Sanat eserlerinde Hekate genellikle üç vücutlu ya da bir sütun etraftnda
üç ayn haş ve vücut olarak betimlenir. Hekate’yi üç şekilli olarak ilk betimleyen.
’Atina Akropolündeki Artemis-Hekate heykeliyle ünlü heykeltıraş Alkamenes’
tir (İ.Ö. 444400). Bergama Zeus Sunağı’nda yılan biçimindeki bir deve
saldıran tanrıçanın tek vücudunda üç baş ve üç kol vardır. Hekate kültü, Roma
Dönemi'nden sonra da bir süre önemini korumuştur. Koranza’daki Hekate
kutsa! alanında arkeolojik kazılar 1993 yılından bugüne Selçuk Üniversitesi
tarafından yürütülmektedir.
Erhat, Mitoloji, ss. 157-158.
İ. Karamut, "‘Konya Arkeoloji Müzesi’nde Bulunan Hekate Başı,” Türk
Arkeoloji Dergisi 29 (1991) 153-160.
Ahmet A. Tııpan, Bilal Söğüt, ’Koranza Kazısı 1998” 21. Kazı Sonuçlan
Toplantısı 2 s. 153-162.

Hernithea
Adı ‘yarı tanrıça’ anlamına gelen Hernithea, Yunan mitolojisinde ölümlü
Staphylus’un kızıdır. Efsaneye göre kültü *Apollon tarafından bir sağlık
tanrıçası olarak Karia’da Kastabos’ta (Pazarlık) kurulmuştur. Ancak Karia’daki
benzer kültler gibi Hernithea kültü de büyük bir olasılıkla yerel bir kült merke­
zinin üstüne kurulmuştur. Tanrıçanın Kastabos’taki kutsal alanındaki İ.Ö. 4.
yüzyılın ikinci yarısına fatihlenen Hernithea Tapınağı *lon düzeninde olup, aynı
zamanda *Dor unsurlan gösterir. Kutsal alanda bir tiyatro da bulunur. Hernithea
hakkındaki bilgi mizin büyük bir kısmı İ.Ö. I. yüzyılda yazan Diodorus Siculus’
tan gelir (Diod. Sic. 5. 62. 63). Tanrıçanın Kastabeia festivali hakkında geniş bilgi
veren diyotorus, festivalin çok ünlü ve popüler olduğunu yazar. İ.Ö. 2. yüzyılda
Karia, Rodos idaresindeyken Hernithea kültü çok önem kazanmıştır. *Asklepios
tapınaklarında olduğu gftâ Hernithea tapınağında da hastalar tapmak uykusuna
yatarlar ve düşlerinde tanrıyı gördüklerinde iyileşeceklerine inanırlardı.
J. M. Cook & W. H. Plonımer, Sanctuary ofHernithea al Kastabos (1966).

454
Tanrılar ve Tanrıçalar

Kybele
Anadolu'nun büyük ana tanrıçası olan Kybele Agdistis, Magna Mater
(Büyük Ana) ve Kybele olarak da bilinirdi. Kült merkezi, Agdistis adıyla bi­
lindiği *Phıygia’da Pessinus’taki Dindymus Dağı idi. Tanrıçanın bir diğer adı
Dindymetıe’dir. Yaşayan tüm varlıkların anası sayılan Kybele aynı zamanda
bir toprak tanrıçası, bereket ve vahşi doğa tanrıçası idi ve bu son kimliğini,
refakatçisi olan aslanlar simgelerdi. Tanrıça hastalığa neden olur ve hastaları
iyileştirirdİ. Kültü, İ.Ö. 204 tarihinde Sİbylla kitaplarının önerisiyle Roma'ya
getirilmiştir. Ancak Romalılar bazı ayinleri aşın bularak kültü kısıtlamış ve
Roma vatandaşlarının tahip olmalarını yasaklamıştı. Bu kısıtlamalar *Claudı'us
tarafından kaldırıldı ve Kybele ile eşi *Attis devlet dininin bir parçası sayılıp
önemli bir giz dini oldular. Kybele ve Attis’in dinsel törenleri, taurobolium
(boğanın kurban edilmesi), kendinden geçerek kendi canını acıtmak ve
rahiplerin kanh bir törenle kendilerini hadım etmeleri gibi eylemler içerirdi.
Kybeîe’nin en önemli festivali olan Megalesia 4-10 Nisan’da kutlanırdı.
Kybele sanatta genellikle bir *naiskosta. bir tahtta taç ya da caiathos (sepet)
ile betimlenirdi ve elinde bir libasyon kasesi ve tef taşırdı; her iki yanında ya
da dizlerinin üzerinde bir aslan olurdu.
M. J. Vermaseren, Cybele and Attis (1977).
Erhat, Mitoloji, ss. 233-238 (1972).
Ozford Classical Diciionary (2003) ss. 416-417.

Sabazios
*Magna Mater kültüyle bağlantılı olan ve İmparatorluk Dönemimde kültü
İtalya’da çokyaygın olan bir*Phrygia tanrısı. Bazen İupiterve *Dionysos ile
bir tutulur. Baş atribütü yılandır ve kültünün karakteristik bir özelliği büyülü
sembollerle kaplı elletin betimlendiği votiv adaklarıdır.

455
Yasemin Er

Yabancı Tanrılar ve Tanrıçalar

Adonis
Doğu kökenli bu tanrının adı İbranice Adon 'efendi’ anlamına gelen
Tammuz’un (Türkçe Temmuz) Yunanca şeklidir. Klasik mitolojideki' Adonis,
doğulu prototiplerinden (Dumuzı, Tammuz, Baal, Esmun) çok farklıdır. Efsa­
neye göre Adonis ensest bir ilişki sonucu doğar. Kendisine âşık olan
Aphrodite onu gizler ve Persephone’ye emanet eder. Ancak Persephone gence
âşık olunca, onu Aphrodite’ye vermeyi reddeder. O zaman Zeus Adonis’in
yılm dört ayını yeraltında (*Hades) ve dört ayını da Aphrodite’nin yanında
geçirmesine karar vermiştir (Apollod. 3.14.3-4; Ovid, Meı. 10300-559, 708-
739). Genç tanrı için her yıl düzenlenen Adonia festivali sadece Atina,
İskenderiye ve Byblos’ta kullanırdı. Adonis mevsimlerin değişimini, doğanın
ölüp yeniden canlanmasını simgeler.
Erhat, Mitoloji, s. 12.
M. Detienne, The Gardens ofAdonis.
S. Ribichini, Adonis: Aspelti 'orientali' di un mito Greco (1981).

Aburanıazda
İran dininin en önemli tanrısı olan Ahuramazda ‘akıl tanrısı’ olarak bili­
nir. Dünya ve cennetin yaratıcısı olan bu tanrının en önemli özellikleri akıllı
ve şefkatli oluşudur. Yunanlılar onu Zeus ile özdeşleştirdiler (Hdt. 1.189).

Amon/Ammon/ Anıtın
Eski Mısır panteonundaki baş tanrı. Adı ‘gizli’ anlamına gelir. Amon'a
bazen *fupiter olarak tapıhrdı. Çoğu kez Güneş tanrısı Ra ile özdeşleştirilen
tanrıya Amun-Ra denir. Karnak’taki tapmağı Antik Çağ’da en iyi korunmuş
dinî yapılardandır.

Anubis
Mısır’da ölülerin çakal başlı tanrısı. Roma’da genellikle bir köpek başı ile
betinılenirdi. Kültü İmparatorluk Dönemi’nde Roma’ya *1sis gibi, diğer Mısır
tanrıları ile gelmiştir.

Atargatis
Suriye tanrıçası. Dea Syria olarak da bilinir. Suriye’deki en büyük ve kutsal
tapınağının bulunduğu Hierapolis’te bir bereket tanrıçası olarak tapıhrdı.
Sevgilisinin adı Hadad idi. Kültü 1.0. 2. yüzyılda birçok Yunan kentine
yayılmıştır ama batıda fazla tutulmamıştır. Allat olarak bilindiği Arabistan’da
çok önemliydi. Bkz. Baal.

456
Tanrılar ve Tanrıçalar

Baa]
Suriye ve Arabistan’da tapınılan güneş ve gök tanrısı. Büyük Suriyeli
tanrının kült merkezi olan Baalbek’te ilkin Yunan güneş tanrısı *1461105 sonra
İupiter olarak tapılmıştır ve böylece İupiter Optimus Maximus Heliopolitanus
olarak bilinmiştir. Baalbel’de Baal *Atargatis ile bağlantılıdır. *Paimyra'da
Baal Shamin yerel tanrılar Aglibol ve Malakbel ile bağlantılıdır ve bazen Ro­
ma giysileriyle, yıldırım demetiyle ve mısır koçanlarıyla betimlenir ve bu da
onun bir gök tanrısının yanı sıra bir bereket tanrısı olduğunu gösterir. Baal
kuzey Afrika’da *Satüm ile tanımlanmıştır.

Güneş tanrısı, Palmyra

Horus
Eski Mısır’da gök ve ışık tanrısı olan Horus Yunanistan’da *Apollon ile
bir tutulmuştur (Herod. 2.144, 156). “Honıs’un gözleri’’ olarak bilinen motif
Yunan sanatında kullanılmıştır. İ.Ö. 525-500 yıllarında Antimenes Ressamı’
nın yaptığı bir Attik *siyah figür *amphorada Horus gözleri, kompozisyonun
her iki tarafına konmuştur. Horus Roma Dönemi’nde Haıpokrates (çocuk
Horus) adı ile bilinir. Tann Greko-Romen sanatında bir atlı olarak betimlenir.
D. Dunand, Religion popıılaire en Egypte romaine (1979).

457
Yasemin Er

İsis
Eski Mısır’da ana tannça ve hayat tanrıçası olan İsis, Yunan ve Roma
panteonunda önemli bir yer edinmiştir. Bu iki dönemdeki en popüler tanrı­
çalardan biridir. İsis başka birçok tanrıyla bir tutulmuştur ya da onlun kişili­
ğinde toplamıştır. Böylece evrensel bir karakter kazanan tannça, bu yönü ile
Yunan dilinde ‘sayısız adlan ile dua edilen’ olarak bilinmiştir (Plutarkhos, De
İside et Osiride). İsis’in efsanesinde Yunan etkisi olduğu sandır. Efsaneye göre
İsis kral tann Osiris’in kız kardeşi ve kansı, *Horus’un (Roma Dönemi’nde
Harpokrates) anasıdır, Osiris’in, kardeşi Set tarafından öldürülmesi üzerine.
Horus’a babasının öcünü aldırır ve Osiris’i hayata döndünneyi başanr.
Herodotos Isis’i *Demeter ile bir tutmuştur (2. 59. 156, 5) ama erken
Hellenisti k Dönem’de *Aphrodite ile bir tutulmuştur. İsis kültü İ.Ö. I. yüzyılda
Roma’ya gelmiş ve İmparatorluk Dönemimin başlannda gelişmiştir. İsis,
Harpokrates ve Sarapis (Osiris) üçlüsü yaratılışın gücünü simgeler. İsis için
yapılmış tapınağa ya da kutsal yere ‘iseum’ denirdi. İsis toprak, deniz ve yeraltı
ülkesine egemendir. Aynca büyü tanrıçasıdır. Helleni stik ve Roma dönemle­
rinde kadınların ve evliliğin kotuyucusu, gebeliğin ve yeni doğanların tanrıça­
sıdır. İsis sanatta çoğu kez şefkatli bir ana olarak, bebeği Hoıus’u emzi rirken
betimlenmiştir. İsis elinde bir kova (siıula) ve bir çıngırak ile betimlenir.
E. Soismen, İsis among the Greeks and Romans (1979).
Erhat, Mitoloji, 206 (1972).
Ottford Classical Dictionary ss. 768-769 (2003).

İştar
Mezopotamyalı aşk ve savaş tannçası, ay tanrısı Sİn’in ya da gök tanrısı
Anu’nun kızı olarak bilinir. Uruk’ta Dumuzi’nin (Tammuz) eşi olan Sümerli
İnanna ile bir tutulmuştur, Dilbat’ta Venüs gezegenidir. Kish’te ise savaş tan­
rıçasıdır, Nineveh’teki kültü *Hurri etkisini yansıtır. Muhtemelen bütün ta­
pınakları çeşitli kült fahişeliklerinin merkeziydi. İştar çoğu kez çıplak ya da
bir aslanla, silahlı olarak betimlenir. Literatürde, örneğin Gılgamış desta­
nında, önemli bir rol oynamıştır.
Orford Classical Dictionary, s. 786 (2003),

Melkart
*Fenıke tanrısı, *Tyre ve kolonileri ’Kartaca ve Gadir’üı baş tanrısı. Ba­
zen *Herakles’le bir tutulmuştur.

Mithras
Roma Dönemi’nde ordu atasında yaygın olan Hint-İran tanrısı Mithras
İran, Anadolu ve daha sonra Roma’da çok büyük bir rol oynamıştır. Roma
İmparatorluk Dönemi’nde bir giz dininin baş tanrısı olarak kabul edildi’. Romalı
Mithras bir güneş tanrısı, bir boğa öldürücüsü, öküz hırsızı ve kültündeki
kardeşlerinin koruyucusu idi. Mithras kültü başlıca arkeolojik kalıntılardan
bilinir. Kültün bulunduğu dört yüzden fazla yer vardır. Bunlara ilaveten bulunan

458
Tanrılar ve Tanrıcılar

yaklaşık bin kadar ithaf yazıtı ve 1,150 kadar heykel bu kült hakkında bilgi
sağlamıştır. Piutarkhos. *Pompey'in yendiği' +Kilikya korsanlanma gizli
Mithras törenlerinin olduğunu yazmıştır (Pomp. 24). Eserlerde Mithras
*Phı-yg başlığı giymiş genç bir tanrı olarak, sntına bindiği' bir boğayı kısa kı­
lıcıyla boynundan öldürürken betimlenir; yanında köpek, yılan, akrep ve kuz­
gun vardır. Boğa öldürme sahnesi Mithras’ın evrenin hükümdan olduğunu
gösterir. Mithras Yunan mitolojik kahramanı Perseus’la bir tutulmuştur.
Mithras tapmaklarına mithraeum adı verilir.
M. Class, Mithras: Kult und Mysterien (1990).
Journal of Mithraic Studies, 1-3 cilt (1976-1980).

Osiris
Mitolojide ölümü ve dirilişi. Mısır’da firavunların kaderini yansıtan Osiris,
antik Mısır’daki büyük tann ve yeraltı dünyasının kralı ve ölülerin yargıcıdır.
Efsaneye göre kardeşi Set tarafından öldürülür ama bedeninin çürümesi *İsis
tarafindan engellenir ve hayata döndürülür ((Piutarkhos, De /side et Osiride,
12-19). İkonografide firavun asası tutan bir mumya olarak betimlenir Roma
Dönemi’nde törenlerde taşman Osiri s, başlı bir vazo olarak görülür.
Erhat, ss. 295-296.
Osford Classical Dictioııary.s. 1081 (2003).

Sarapis
Erken Heilenistik Dönem’de Mısır’ın Makedonia asıllı kralları
Ptolemaioslar tarafından yaratılan Yunan-Mısırlı bir tanrı. Daha çok Mısır’da
tapınıldı ama kültü kısa zamanda Akdeniz dünyasında yaygınlaştı. Bir yeraltı
tanrısı, gök ve şifa tanrısı olan Sarapis, *Zeus, *Hades, ‘Asklepios,
*Dionysos gibi Yunan tanrılarıyla bir tutuldu. Mısırlı *Osiris ve Yunanlı
Zeus’un özelliklerini taşıyan Sarapis sanatta Zeus’a benzer sakallı bir figür
olarak başının üstünde bereketi gösteren küçük bir kapla (modius) betimlenir.
Yanında bazen *Kerberos bulunur.
F. Solmsen, /sis among the Greeks and Romans.
Erhat, Mitoloji, s. 206 (1972).
Osford Classical Dictionary, ss. 768-769 (2003).

459
Yasemin Er

Tammuz (Dumuzi)
Sümerli tanrıça *İştar’ın sevgilisi; ölümünden sonra bir yeraltı tanrısı olun
Bir tarım tannsı olan Tammuz’un kültüne ilk kez İ.Ö. 3. ve 2. binlerde Sümer
kentlerinde rastlanır.

Tanıt
♦Kartaca’nın ana tanrıçası. İlk doğan çocuklar ona kurban edilirdi.

Roma Tanrıları ve Tanrıçaları


Roma tanrılarının büyük biır çoğunluğu gruplar halinde algılanırdı. Bun­
ların içinde en iyi bilinen gıup Yunan Olympos tanrılarının benzerleri olan
♦Olymposlulardır (İupiter, îuno, Mars, Venüs, Apollo, Diana, Ceres,
Bacchus, Mercury, Neptün, Minerva ve Vulcan). Di consenles olarak bilinen
grup on iki büyük tanrıdan olunurdu (altı tanrı ve altı tanrıça). Şair Ennius’a
göre bu grup Olymposlular ile aynıdır ancak Baccbus’ün yerini Vesta
almıştır. Roma dini gelişince Roma’daki Capitoline Tepesi’nde bir tapınağı
paylaşan üçlü bir tanrı grubu oluştu ve bu grup ‘Capitoline Üçlüsü’ olarak
bilindi. Bunlar aslen İupiter, Mars ve Quirinus’u içerirdi. *Etrüsk etkisi
altında bu üçlü daba sonra İupiter, luno ve Minerva olarak değişti ve genellikle
Capitoline Üçlüsü denince akla bu üçlü gelir. Di inferi grubu ise Dis ve
Prosetpina gibi yeraltı tanrıları idi. Bir diııs fidius ise adına yemin edilen,
genellikle İupiter ya da kahraman Hercules gibi, bir tanrıydı.
Aşağıda en önemli Roma tanrıları ve tanrıçalarının bir listesi vardır.
Romalılar tarafından kabul edilen yabancı tanrılar da bunlar arasında yer alır.

Abnoba
Keltlerin *Diana olarak taptıkları av ve bereket tanrısı.

Aesculapius
♦Apollon ve ölümlü Coronis’in oğlu olan Yunan tannsı *Asklepios’un
Roma’daki adı. Asklepios’un en ünlü merkezi Epidauros’ta idi. Bu kült
Roma’ya kentteki büyük bir salgın nedeniyle getirilmiştir. Roma’daki
Aesculapius Tapmağı, Tibet Nehri’ndeki bir adada bulunurdu. Bu tanrı bazen
♦Fenike tanrısı Eshmoun adıyla, tapılırdı. 1 Ocak’ta Aesculapius’un bir festi­
vali kutlanırdı.

ApoDon
Yunanlı tanrı *Apollon Roma’da bir Roma tanrısıyla hiçbir zaman doğru
olarak özdeşleştirilmedi, Önce bir sağlık tanrısı olan Apollon, sonra kehanet­
lerin ve av, müzik ve şiirin tanrısı oldu. Cumae’de görevli *Sibyl, Apollon’un
rahibesi idi. Romalılar için Apollo bir şiir tannsıydı ve ‘Kastalia’nın suların­
dan içmek’ şiirsel bir ilhamı belirtirdi. Kastalia Yunan mitolojisinde Apollon’
un Delphi’de saldırısından kaçmak için kendini bir kaynağın sularına atan bir

460
Tanrılar ve Tanrıçalar

genç kızdır. Kaynak tann Apollon’a adanmış ünlü Kastalia Pınarı olur. Bu
tanrı Phoebuş, Apollon kimliğiyle bir güneş tanrısı olarak tapınıldı. Keklerde
atların ve süvarilerin bir tanrısı olan Apollon. Atepomaras adını aldı. Apollon
Belenus ise Kelt tanrısı Belenus ile tanımlanmıştır. Roma’da ve Avrupa’nın
birçok yerinde bir sağlık tanrısı olan Kelt tanrısı Apollo Grannus’un şifalı
kaynakları olduğuna inanılırdı.

Bacchus
Yunan tanrısı *Dionysos’un Romalı adı. Bachhus kutlamalarının ahlâksız
ve sarhoş toplantılar olduğu söylentileri üzerine İ.Ö. 186’da *Bacchanalia
festivali yasaklanmıştır ve Bacchus'un kutsal alanları yıkılmıştır.

Bellona
Düellona olarak da bilinen bir savaş tanrıçası. Bellona, Yunan tanrıçası
Enyo olarak tapılmıştır ve bazen *Mars’m karısı ya da kız kardeşi sayılmıştır.
*Kapadokya’da, Comana’da tapılan savaş tanrıçası Ma Bellona ile tanımlan*
mıştır. Bellona’nın festivali 3 Haziran’da kutlanırdı.

BonaDea
Bazen Fauna ile tanımlanan bir toprak ve bereket tanrıçası. Sadece kadın­
ların taptıkları tanrıçanın festivali 3 Aralık’ta idi.

Camenae
Su ile bağlantıları olan İtalyah tanrıçalar. Muhtemelen Yunanlı Mousalar
olarak tanımlanmışlardır. Roma’da Porta Capena’da bir kaynakları vardır.
Festivalleri 13 Ağustos’ta kutlanırdı.

Castor
Castor ve Polluks (*Dioskuri) Roma’da erken zamandan beri tapılan
tanrılardır. Castor daima daha popüler olmuştur ve Roma’daki tapınaklarına
‘Castor Tapınağı’ denirdi. Ca^or ve Polluks Gennenik ikiz tanrılar olan Alci
ile tanımlanmıştır.

Ceres
Doğanın yenileyici gücünü simgeleyen İtalyah tanrıça. *Demeter ile
aynıdır ve toprak tanrıçası *Tellus ile bağlantısı vardır. İ.Ö. 496 tarihinde
Roma’da kıtlık baş gösterince Sİbylla kitaplarına danışan Romalılar Demeter,
*Kore ve *İakkhos kültünün Roma’ya alınması gerektiğini öğrenmişlerdir.
Bir cenazeden sonra evin arıtılması için toprak tanrıçası Ceres’e bir kurban
verilirdi. 4 Ekim’de Ceres için oruç tutulurdu.

461
Yasemin Er

Concordia
Roma’da uyumu ve barışı kişileştiren tanrıça.

Consus
Muhtemelen hasat ve sonbahardaki ekimle bağlantısı olan tahıl ambarı
tanrısı. *Circus Maximus’ta sadece festivali Consulia’da kullanılan bir yeraltı
ambarı ve *altarı vardı. Atlarla bağlantısı olduğu için bazen *Poesidon olarak
tanımlanırdı. Bkz. Neptün.

Cotys
Cotyto ya da Cotytto olarak da bilinir. *Cybele ile bağlantısı olan Trakyalı
tanrıçadır. Cümbüşleri olan kültü zamanla Yunanistan ve İtalya’ya dağıldı.

Cupid
*Venüs ile *Vulcan’m oğlu olan çocuk aşk tanrısı. Cupid, Yunan tanrısı
♦Eros’un bir uyarlamasıdır; her ikisi de kanatlar ve ok kılıfıyla betimlenir.
Adı ‘arzu’ anlamına gelir. Sana t eserlerinde yakışıklı ve kanatlı bir genç ya da
yaramaz bir çocuk olarak betimlenir; atribüleri aşk oklarını göndermede kul­
landığı ok kılıfı ve yaydır. Cupidler ölümden sonra yaşamın sembolü olarak
lahitlerde görülürler; bu sembolizm Hristiyanhk döneminde de kabul edilmiş­
tir ve bu dönemde cupidler kanatlı çocuk melekler olmuşlardır.

Diana
Yerlisi olduğu İtalya’dan kültü geniş bir alan yayılan vahşi doğa ve or­
manların tanrıçası. Yunan tanrıçası *Artemis ile bir tutulan Diana, av, ay ve
kadınların koruyucusu bir tanrıça olarak kabul edilmiştir. İtalya’da kadın,
çocuk ve köleler ile önemli bağlan vardı. Aventin Tepesi'nde Diana’nın eski
bir tapınağı vardır. Roma’da 13' Ağustos’ta bir Diana festivali kutlanırdı. Bkz.
Hekate, İupiter ve Lucina.
T. F. Blagg, in M. Henig (ed.) Pagan Gods and Shrines of the Roman
Empire (1986).

Dis
‘Zengin' anlamındaki Latince dives sözcüğünün kısaltılmış şekli. Dis ay­
ın zamanda Dis Pater, Dives, *Hades, Haides, Aides, Aidoneus, Orcus ve
♦Pluto olarak da bilinir. Bir öllüler tanrısı ve yeraltı dünyasının kralı olarak
Yunan tannsı Hades ile eş tutulmuştur ve bu kimliğiyle Plutos (Latince Pluto)
olarak da bilinir ve *Etrüsk tanrısı Febıuus ile bağlantılıdır. İ.Ö. 249 ve 207
yıllarında Roma Senatosu Dis ve *Proserpina için özel festivaller yapılmasını
emretti. Edebiyatta Dis ölümün bir sembolü olarak kabul edilmiştir.

462
Tanrılar ve Tanrıçalar

Dolicheous
Doliche’de (Dülük) tapınılan bir dağ tanrısı. Bir gök ve hava tanrısı olarak
(*Baal gibi) İupiter olarak tanımlandı.

Faunus
*Pan olarak da bilinir. İtalyalı bir pastoral tanrı; tarımın destekleyicisi,
sürülerin, tarlaların koruyucusu ve avcı. Kültüne Britanya’da bile rastlanır.
Ayrıca ‘Fatuus’ (konuşmacı) unvanı vardı çünkü kutsal korularda geleceği
düşler ve sesler aracılığıyla gösteren bir kehanet tanrısıydı. Fauni (Faunlar)
daha sonra Yunan *Satyrleri ile bir tutulmuştur.

Feronıa
Kültü çok geniş bir alan yayılmış olan İtalyalı bahar çiçeklerinin tanrıçası.
*Flora ile bağlantılıdır ve 13 Kasım’da festivali vardır.

Fides
Sözlü anlaşmaların ve güvencin tanrıçası. ! Ekim’de festivali kutlanırdı.

Flora
İtalya'da çiçeklerin ve bahann tanrıçası. Roma’da *Circus Maximus civa­
rında İ.Ö. 238’de kurulan bu' tapınağı vardı. Festivali olan Floralia 27 Nisan
ile 3 Mayıs arasında kutlanırdı. Bkz. Feronia.

Fons
Su kaynaklarının tanrısı. Festivali Fontinalia 13 Ekim’de kutlanırdı,

Fortuoa
Fors Fortuna olarak da bilinir. Aslen bir bereket tanrıçasıydı ama Yunan
tanrıçası *Tykhe olarak tanımlandı ve böylece genel olarak bir kader ve şans
tanrıçası oldu. Roma’da Forum Boarİum’da bir tapınağı ve Palestrina’da bir
kehaneti vardı. Sanatta elinde bereket boynuzu ’komukopia' ile canlandırılır.

Gaia
Bir toprak tanrıçası. *Tiberinus'un 8 Aralık’tald festivalinde Gaia ile tapı­
ndırdı.

Hercules
Yunanlı kahraman *Herakles"ın Romalı karşılığı. Bir zafer tanrısı ve aynı
zamanda ticari teşebbüs tanrısı olarak tapıhrdı. Roma’da Ara Maxima adlı bir
altan vardı. Bazen *Fenike tanrısı Melkart olarak tanımlanırdı.

463
Yasemin Er

İanus
Roma’daki yerel tanniardan İanus, başlangıçların ve aynı zamanda
kapıların ve girişlerin tanrısıdır. Çoğu kez tıpkı bir kapının iki yüzü olduğu
gibi iki yüzlü (İanus Bifrons) olarak betimlenmiştir. Farklı görevlerini belirt­
mek için bazen İanus Patulcius (kapıları açan tanrı) ve İanus Clusjvus
(kapılan kapayan tanrı) olarak tan'f edilirdi. Başlangıçların tanrısı olarak bir
duada sıralanan tanrıların listesinde ilk onun adı geçerdi ve kurbanın ilk
kısmını o alırdı. Roma takviminin ilk ayına onun adı verilmiştir ve 1 İanuaı y
(Ocak) ona adanmıştır. Roma’da *Forum’daki tapınağındaki kapılar sadece
barış zamanında açık tutulurdu. İanus festivali 17 Ağustos’ta kutlanırdı.

İanus

sesterti us, kapılan kapalı ianus Tapınağı, Nero (İ.S. 54-68)

İuno
Çok eski ve önemli bir İtalya tanrıçası. *İupiter’in kansı olan İuno *Etrüsk
tanrıçası Lni’nin Roma’daki şekliydi. Yunan tannçası *Hera olarak tanımlan­
mıştır. Campus Matius ve Aventine Tepesi’nde İ.Ö. 392’de yapılan tapınakları
vardır. İuno birçok sıfatla biliniir: İuno Lucina I Mart’ta Matı onalia Festivali’
nde tapılan doğum tannçasıydı; Romalılar Lucina’yı Yunanlıların doğumlara
bakan ebe tanrıçası olan Eileithyia ile bir tutmuşlardır. İuno Regina (kraliçe
İuno) Capitoline’deki üç tanndan biriydi. İuno Caprotina birbereket tannçastydı.

464
Tanı tlar ve Tanrıçalar

İupiter
Yunan tanrısı *Zeus ile bir tutulan İupiter onun gibi tanrıların başı kabul
edilirdi ve bu yönüyle bazen Mısır tanrısı *Amon olarak tanımlanırdı. Birçok
Sıfatı olan İupiter adının arkaik Latince şekli olan Diespiter olarak da bilinirdi.
İupiter Optimus Maximuş (En İyi ve En Büyük İupiter) olarak *İuno ve
Minerva ile birlikte (bu üçü Capitoline Triad grubunu oluştuıurdu) Roma’nın
en kutsal yeri olan İupiter Capitolinus Tapmağı'nda otururdu, iupiter Optimus
Maximus şerefine 13 Eylül’de Ludi Romani oyunları yapılırdı. Capitol'de bir
meşe ağacıyla bağlantısı olan İupiter Feretrius Tapmağı vardı. İupiteraslen bir
gök tanrısı, özellikle yağmur ve yıldırım tanrısı idi. Yıldırımın düştüğü bir yer
(*bidental) İupiter için kutsal sayılırdı ve sadece ona ait olurdu. *İupiter
Dolichenus aslen Suriyeli bir gök ve hava tannsıydı (Baal). Gök, firtıııa ve
şimşek tanrısı olmakla beraber siyasi önemi de olan bir tanrıydı. Roma’da güç
simgesi olan asa ona aitti; ona verilen Opt imus Maximus ‘en iyi ve en büyük’
sıfatı onun Roma’daki önemini gösterir. Capitolium’daki tapınağını *Minerva
ve *îuno’nun tapınakları ile bölüşürdü. İupiter çeşitli Keli tanırlarıyla da bir
tutulmuştur.

İupiter Dolichenus (İupiter Optimus Maximus Dolichenus)


Roma ordusundaki en önemli taunlardandır, Gaziantep yakıtımdaki,
Doliche’nin (bugünkü Dülük) baş tanrısı. Tanrının boğa üstünde elinde
yıldırım demeti ve çift balta ile durması Hitit fırtına tannsr-Teshub’un etkisini
gösterir. Bu kültle ilgili bilgi ilk kez İ.S. 2. yüzyılda Roma’nın Commagene’
yi Suriye içine katmasından sonra başlar. Kült Roma’dan başka, Rhine-
Danube bölgesi ve İngiltere’de yayılmış, zamanla askeri bir kült niteliğini
almıştır, i. Sapor 252’de Doliche’yi yıkınca kült önemini yitirmiştir.
M, P. Speidel, The Religion of luppifer Dolichenus in the Roman Army
(1978).

İuventas
Yunanlı tannça *Hebe ile tanımlanan Roma gençlik tanrıçası.

Lafona
*Anemis ve *Apollon’un annesi Leto'nun Latince adı.

Liber
İtalya’da bereket tannsı. Liber'in şarapla bir bağlantısı olmadığı halde
Liber Pater olarak çoğu kez *Dionysos ile bir tutulurdu. Roma’da Aventine
Tepesi’nde, *Ceres ve *Libera ile bilikte önemli bir kültü vardı.

Libera
Tann *Liber’in dişi eşiti. Yunan tannçası *Persephone olarak tanım­
lanmıştır ve ikisinin oıtak bir festivali vardı.

465
Yasemin Er

Libertas
Bu tanrıça özgürlüğü kişileştiıirdi.

Lucina
*Diana ve *İuno ile bir tutulan Lucina nesneleri ışığa getiren tanrıça ola­
rak bilinirdi.

Luna
Ay tanrıçası. 31 Mart ve 28 Ağustos’ta festivalleri vardı.

Maia
*Vulcan ile bağlantısı olan bir İtalyalı bir tanrıça. Büyüyen şeylerle ilgisi
olduğu sanılır ve Mayıs ayı muhtemelen ondan adını almıştır. *Hermes’in
aynı adı taşıyan ve kendinden çok daha iyi bilinen annesi ile karıştınlmıştır ve
böylece Mercury (Hermes’in Roma’daki karşılığı) ile bağlantısı olmuştur. Bir
bereket tanrıçası olarak *Fauna ile de ilişkisi vardır. Festivali 15 Mayıs’ta
kutlanırdı.

Mars
İtalyalı bir tarım tanrısı ve tarlaların ve sınırların koruyucusu. Yunan tan­
rısı *Ares ile tanımlanmıştır ve bu yüzden bir savaş tanrısı rolünü kabul etmiş­
tir ve *İuno'nun oğlu olduğunu inanılmıştır. Mars Pater (Baba Mars) olarak
tarım ile olan ilişki si sürmüştür ve Mart ayı onun adını taşır. Mars’ın Campus
Martius’ta bir atlan vardı. İ.Ö. 20’de *Augustus, *Forum’da Mars Uitor
Tapınağı’nı yaptrmıştır. Mars’ın kutsal hayvanlan kurt ve ağaçkakandı. Romulus
ileRemus’u emziren dişi kurt, Mars tarafından gönderilmiş olduğu için Roma
halkının atası sayılır. Şubat, Mart ve Ekim'de festivalleri vardı. Roma
ordulan Mars Pater’in 1 Mart’taki doğum gününü bir boğa kurban ederek
kutlarlardı.

Mars, tunç heykel, Todı’, e. İ.Ö. 400

466
Tanrılar ve Tanrıçalar

Mercury
*Maia ve Jüpiter’in oğlu olarak bilinen Mercury Yunan tanrısı *Hermes’
in Roına’daki karşılığıdır. Bir haberci ve ticaret tannsıydı (özellikle mısır
ticareti) ve özellikle Gaul bölgesinde ticari başarının ve zenginliğin tannsıydı,
Aventin Tepesi’nde İ.Ö. 495’te kurulmuş bir tapınağı vardı. Çoğu kez elinde
bir *caduceus ile ve kanatlı şapka ve kanatlı ayakkabılarla betimlenildi.
Çoğunlukla yanında bir horoz (her yeni günün habercisi), bir koç ya da keçi
(bereket sembolü) ve bir kaplumbağa (Mercury Eri kaplumbağa kabuğundan
icat etmiştir) bulunurdu. *CeasarMercuty’nin Britanya ve Gaul’deki en popüler
tanrı olduğunu ve bütün sanal dallarının kaşifi olarak görüldüğünü belirtmiştir.

Minerva
El işlerinin ve esnaf loncalarının tanrıçası. Aslen Etrûsk tanrıçası Menrva
idi ve Yunan tanrıçası *Athena ile tanımlandı. Athena Promachos’un (sa­
vunucu) askeri özelliğini almıştır ve savaş tanrıçasıdır.

Nemesis
Öç tanrıçası. Bir yeraltı tanrıçası olarak dine karşı gelenleri cezalandır­
maya ve erdemli davrananları ödüllendirmeye daima hazırdı. Bazen
Furialardan (*Erinysler) biri olarak görülürdü.

Neptün
Eski İtalya su tanrısı. Daha sonra *Poseidou ile bir tutulmuştur ve böylece
bir deniz tanrısı olarak kabul edilmiştir, Poseidon’un atlarla olan bağlantısı
yüzünden Neptün atlarla bağlantısı olan Romalı tanrı *Consus ile bir
tutulmuştur. Neptün festivali Neptünalaı'a 23 Temmuz’da kutlanırdı. Poseidon’
un onun atribülerini taşır.

Oceamıs
Okyanus tanrısı.

Pax (Paks)
Yunan tanrıçası İrene (barış) ile bir tutulan Romalı barış tanrıçası. Sikke­
lerde sol elinde bir *komukopia ve sağ elinde bir zeytin dalı ya da *Mercury’
nin asasını tutarak betimlenmiştir.

Proserpina
Yunan tanrıçası *Persephone ile bir tutulan yeraltı ve filizlenen tohumla­
rın tanrıçası. İ.Ö. 249 ve 207 tarihlerinde Senato yeraltı tanrıları *Dis ve
Proserpina’yı yatıştırmak için özel festivallerin yapılmasını emretti.

467
Yasemin Er

Roma
Roma’mn ilahi ruhu,

Salus
İtalya sağlık tanrıçası olan Salus Yunanlı tanrıça *Hygeia ile bir tutulmuş­
tur, İmparatorluk Döneminde Salus Publica Populi Romani (Roma Halkının
Umumi Sağlığı). Festivali 5 Ağustos tarihinde idi.

Saturnus
Eski bir İtalya tanrısı, muhtemelen tohum ekme hastalığının tanrısı.
Başlıca bir ekin tanrısı olarak bilinirdi ve kışın gündönümünde bir festivali
(Satumalia) vardı. Bu festival 17 Aralık’tabaşlar ve birkaç gün sürerdi. Saturnus
Yunan tanrısı Rronos'la bir tutulmuştur. Capitoiine Tepesi’nin yanında bulu­
nan tapınağı hazine (aerarium Satumi) olarak kullanılırdı.

Silvanus
Otlaklann, ormanların ve işlenmemiş toprakların tanrısı. Bazen Yunan
tanrısı Silenos ile ya da Satyrlerle bir tutulmuştur ama daha çok *Pan olarak
tanımlanır. Britanya’da çeşitli yerel tanrılarla bir tutulmuştur ve muhtemelen
bir orman tanrısı idi.

Sol invictus
Fethedilmemiş güneş. İ.S. 3. yüzyılın sonlarına doğru Aurelius tarafından
yüce tanrı olarak tanıtılan bir Suriye tanrısı. Bu kültün mezarların doğu-batı
yönünde olmasını etkilediği öne sürülmüştür, böylece ölüler dirildiklerinde
doğan güneşe doğru kalkarlardı,. Kesin olarak bilinen, güneşin doğum günü­
nün (25 Aralık: kışın ortasındaki gündönümü) Hristiyanlık tarafından bastırı-
lamadığıdır ve böylece festival İsa’nın doğum günü olarak kutlanmıştır.
Sol’un 28 Ağustos’ta ve Sol Indiges’in (muhtemelen yerli güneş) 9 Ağustos’
ta festivalleri vardı.

Soranus
Çoğu kez *Apollon’la bir tutulan Sabineli bir taun.

Summanus
♦İupiter ile yakından bağlan tısı olan bu tanrı muhtemelen aslen o tanrının
biı yönünü temsil ederdi ve ayrı bir tanrı değildi. İupiter yıldırımları gündüz,
Summanus ise geceleri kullanırdı. Summanus’un 20 Temmuz’da bir festivali
vardı.

Talassios
Evlilik tanrısı.

468
Tanrılar ve Ttvmçctfar

Tempestates
Roma’da bir tapınağı olan hava lanrısı.

Terminus
Sınır taşlarının devlet tanrısı; kendi sınır taşı Capitol’deki İupiter Opıimus
Maximus Tapmağı'nda idi. Kırsal her sınır taşının kendi tanrısı vardı ve bu
Ternıini (çoğul) 23 Şubat’ta yıllık bir törende (Terminatia) tapılırdı.

Tetbys
Oceanos’un bir eşi olan deniz tanrıçası.

Tibetintıs
TiberNehri’nin tannsı. 8 Arahk’la Tiberinus festivali kutlanırdı. Bkz. Gaia.

Venüs
Aslen bir İtalya tanrıçasıydı, muhtemelen meyve, çiçek ve sebze bah­
çelerinin bereketinin koruyucusuydu. Erken bir dönemde Yunan tanrıçası
*Aphrodite ile bir tutulmuştur ve onun efsanelerini almıştır. *Mars’m eşidir.
Roma mitosuna göre *Troia liderlerinden biri olan *Aineias Troialı prens
Ankhises ve Venüs’ün oğludur. Venüs imparatorluk çağında çok önemli bir
politik rol oynamıştır. Gens İulia’nın atası sayılmıştır.
Venüs Eıycina’nın Roma’da Capitol’de İ.Ö. 217’de adanmış bir tapınağı
vardı; Erycina unvanı Sicilya’daki Eryks Dağı’tıdald kutsal alandan gelır.
Venüs Genetrix’in (evrensel ana) 26 Eylül’de bir festivali vardı; İulius Caesar
ona bu yönüyle İ.Ö. 26’da Forum İulium’da bir tapmak yaptırdı. Venüs Vitrix
(Muzaffer Venüs) için 12 Ağustos ve 9 Ekim’de festivaller kutlanırdı.

Vesta
Ocak ateş inin tanrıçası. Yunan tanrıçası *Hestia ile bir tutulurdu. Erken
Roma Dönemi’nde her aile günde bir kez ocağın başında toplanır ve Vesta’ya
bir kurban töreni yapardı, Roma’daki *Foıum’da Vesta’nın daire biçiminde
küçük bir tapınağı vardı. Bu tapınaktaki altarda daima yanan ateş heykellerde
betimlenmeyen tanrıçayı simgelerdi. Vesta kültünden sotumlu Vestales rahi­
beleri Roma’nın en iyi ailelerinin kızlan arasından seçilirdi. Ömür boyu kız
kalmaya ant içen rahibeler, Roma devletinin ocağının ateşini yanar tutmakla
görevliydiler. Vesta’nın 9 HaZiran’da bir festivali kutlanırdı.

Victoria
Zafer tanrıçası, 17 Temmuz ve l Ağustos’ta festivalleri vardı ve Temmuz
oyunları (ludi Victoriae Caesaris) ve Ekim oyunları sırasında (htdi Victoriae
Sullanae} kendisine tapılırdı.

469
Yasemin Er

Virbius
Bir orman tanrısı, daha sonra Yunan tanrısı *Hippolytos İle bir tutulmuş­
tur. *Diana ile bağlantısı vardır.

Virtus
Fiziki ve manevi açıdan ‘erdem’in tanrısı. 17 Temmuz’da kutlanan bir
festivali vardı.

Vuican
Volcanus olarak da bilinir. Eski bir Roma ateş ve belki de demircilik
tanrısıdır. Daha sonra Yunan tanrısı ’Hephaistos ile bir tutulmuştur. Vuican,
Cacus’un babasıydı. Cacus Roma mitosunda Roma’da bir tepede yaşayan ateş
soluyan bir canavardır ve *Hercules tarafından öldürülmüştür. Cacus Etrüsk
mitosunda Palatine Tepesi’nde yaşayan bir kâhindir. Vuican Mulciber
‘madenler eriticisi’ yönüyle Vulcan'a verilen bir unvandı. Volkanik ateşin
şiddetim' simgelediği için tapınağı daima kent dışında olmuştur. Vulcan’ın 23
Mayıs ve 23 Ağustos’ta festivalleri kutlanırdı.

470
ANADOLU BÖLGELER!

Aiolia (Aiolis)
Kuzeybatı Anadolu’da Edremit Körfezi güneyinden İzmir Körfezi’ne
kadar uzanan, yani esas itibarıyla Caicus (Bakırçay) ve Hermos (Gediz)
vadilerini ve Lesbos (Midilli) adasını içine alan bölge Aiolia (ya da Aiolis)
adını almıştır. Aiolia'da İ.Ö, 2. binin sonunda Aioller bir dizi kent kurmuştur.
En eski yerleşimleri Lesbos ve Tenedos adaları ve karada Troas ve *İonia
arasındadır. İlk Aiol yerleşimleri Phocaea'nın kuzeyinde Kyme ve Pitane
arasındaki kıyıda olmuş, Caicus Vadisi'nden Magnesia’ya doğru uzanmıştır.
Daha sonra kıyıda Troia’ya kadar yerleşmişlerdir. Antik kaynaklara göre
Agamemnon’un soyu tarafından kumlan Aiolia’nın başlıca kentleri Lesbos,
Pitane, Neandria, Elaia, Leukai, Adramytteion, Myrina, Aigai, Kyme, Kanai,
Karene, Temnos, Larisa ve Gryneion idi. *Herodotos eserinde Aiollerden ve
kurdukları on iki Aiol kentinden bahseder (I. 6, 26, 28, 141, 149,151). Altıncı
yüzyılın sonunda Yunanistan ve ♦Persler arasındaki savaştan sonra Pers kralı
1. Dareios Aeolis’i bir Pers eyaletine katmıştır. Aioller Aiol lehçesi
kullanmıştır. İlyada destanı, Aiolia’da İ.Ö. 750-700 yılları arasında
muhtemelen İzmir’de derlenmiştir. Aiol bölgesi ticaret merkezlerinden uzak
kaldığı için, İonia’nın daima gelişinde kalmıştır. Klasik mimarideki Aiol
düzeni burada yaratılmıştır. Aiol tapınakları Fenike ve Hitit etkisini
yansıtırlar. Aioller de İonlar gibi müzik ve şiir alanlarında büyük atılımlarda
bulundular. Liıik şiirin temsilcisi ozan Sappho Aiolia'da Lesbos Adası’nda
İ.Ö. 630 yılında doğmuştur.
E. Akurgal, Anadolu Kültür Tarihi (Tübitak 2003) ss. 310-338.
E. Akurgal, Es ki Çağda Ege ve temir (1993).
J. M. Cook, The Greeks inlonia and the East (1962).
P, P. Betancourt, The Aeloic Style ofArchitectııre (1977).

Asia Eyaleti
Asia sözcüğü Hitit tabletlerindeki Assuva ile İlyada’da (114 61) adı geçen
Asia ile aynı olmalıdır. Pergamon kralı III. Attalus İ.Ö. 133’te faalliğini Roma’
ya bırakınca krallığı provincia Asia olaıak bir Roma eyaleti olmuştur. Eyalet
ilkin ♦Mysia, ♦Troas, ♦Aelois, ♦Lydia, *İonia, kıyı adaları ve ♦Karia’yı
kapsadı. Daha sonra ♦Phrygia’nın bir bölümü ve ♦Lykaonia eklendi. İ.Ö.
80’de bölgenin güneydoğu kısmı eyaletten çıkarıldı ve ♦Kilikia eyaletiyle
birleşti. İmparatorluk çağında Asia doğuda Amorium ve Philomelium’dan
denize kadar uzanan bütün bölgeyi kapsadı. Kuzeyde *Bithynia, güneyde
♦Lykia ve doğuda ♦Galatya ile çevrili idi. Asia doğal kaynaklan zengin bir
bölge olduğu için ve Hermus ve Menander vadileri boyunca Ege limanlarına
uzanan eski ticaret yollannı kontrol ettiği için İ.S. 2. yüzyılda çok refaha
kavuştu. Bu dönemin görkemli anıtlan ve kahntılan ünlü sofist P. Aelius
Aristides (İ.S. 117-181) tarafından övülmüştür. Yazıtların bolluğu, yerel
sikkeler ve kalıntılar Asia’yı en iyi belgelenmiş Roma eyaletlerinden biri
yapmıştır. Diocletianus Asia’yı yedi küçük eyalete böldü. İ.S. 4. yüzyılda bazı

471
Anadolu Bellgeleni

kentler -Ephesos, Sardis ve Aphrodisias gibi- önemini korudu ama iç bölgedeki


kentlerin çoğu yoksullaşarak köylerden farksız oldu.
Bilge Umar, Türkiye'deki Tarihse! Adlar,
Jones, Cities E. Rom. Prov. 2. bölüm.
Magie, Roıiı. Rııle Asta Min.
S. Mitchell, Anarolia. Land. Men and Gods in Asla Minör 2 cilt (1993).

Bithynia
Esasen Khalkedon Yanmadası’nı kapsayan bu bölge sonra doğuda
Heraklea ve *Paflagonia ve güneyde Propontis’te Mysia Olympos'unu
kapsamıştır. Anadolu’nun en zengin bölgelerinden olan Bithynia’mn yerlileri
aslen Trakya’dan göçmüşlerdi. Kıyıdaki Yunan kolonileriyle sürekli savaşan
kral Zipoetes, İ.Ö 298/7 talihinde bağımsız bir krallık kurdu. İstanbul Boğazı.
İzmit körfezi ve Sakarya ile sınırlanan bölgeyi içine alan Bithynia Krallığı
oğlu ve halefi 1. Nikomedes (İ.Ö. 255) yönetiminde Hellenizm kültürüne
açıldı. Sınırlarını Herakleia (Karadeniz Ereğlisi) ve Pııısa (Bursa) dolaylarına
kadar genişleterek güçlü bir devlet haline geldi. Bithynia’mn en önemli
kentleri Nikomedia ve Nikaea idi. Diğer kentler arasında Chalcedon (Kadıköy),
Heraclea Pontica (Karadeniz Ereğlisi) yer ahr. İ.Ö. 75/4’te IV. Nikomedes
Kralhğı’m Roma’ya bağışladı. İ.Ö. 63’te *Pompey Pontus ve Bityhnia
eyaletini kurdu. İ.Ö. 23’te Nikomedia’da kendisine ve Roma’ya bir tapınak
yapılmasını onayladı. Kentteki diğer tapınaklar arasında *Zeus, *Demeter,
*Tykhe, *İsis ve *Commodus vardır. Önlü yazar Genç Plinius vali olarak İ.S.
103-105 yıllarında eyaleti yönetmiştir. Kent İ.S. 256-257 yılında Gaullcr
tarafindan tahri p edilmiştir. Kenl tekrar Roma yönetimine girdiyse de depremler
ve seller ve Konstantinopolis’in kuıulmasıy la önemini yitirmiştir.
Strabo 12. 563-6.
Jones, Cities E. Rom. Prov, s 148 ff
Magie, Rom. RıdeAsla Min 1 302 ff.
G. Vitucci, II regno di Biiinia (1953).

Nikaea, Bithynia, Claudius dönemi (İ.S. 41-54)

472
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

Galatya
Galatya sözcüğü iki anlamda kullanılır: 1) Orta Anadolu'da Ankara’nın
doğu ve batısına uzanan, *Phrygia ve *Kapadokya'nın bazı bölümlerini
içeren bir bölgenin adı. Bu bölge İ.Ö. 278’de Anadolu’ya giren Kelt kavimler!
tarafından istila edildi. Bölge üç kabile arasında taksim edildi; batıda eski
Pessinus tapınak-devletini kontrolünde tutan Tolistobogii, *Ancyra çevres inde
Tectosages ve doğuda Tavium civarında Trocmi. Strabon (12.5.1) Galatların
bu kabileleri yönetim şekli hakkında bilgi verir. Galatlar imparatorluk boyunca
Keli karakterlerini korudular ve İ.S. 6. yüzyılda dahi Kelt dilini kullanmaya
devam ettiler. (2) Bir Roma eyaletinin adı. Bu eyalet İ.Ö. 25 yılında Galat
tetrakhı Amyntas'ın eski krallığının topraklarından yaratılmıştır, Amyntas’m
krallığı doğu Phıygı'a, *Lykaonia, *İsauria, *Pisidya ve *Pamphy!ia
bölgelerinin büyük bir kısmım kapsardı. Daha sonra İ.Ö. 6 ve İ.S. 64 yılları
arasında eyalete *Paflagonia ve *Pontus eklendi. *Vespasianus döneminde
Kapadokya ile birleşerek orta ve doğu Anadolu'yu Fırat’a kadar kapsayan
büyük bir eyalet oldu. Bu yeni eyaleti Roma lejyonerleri koıuyordu. İ.S.
1 J2’den sonra Pontus ve Kapadokya’yı kaybeden eyalet *Antoninus Pius
döneminde Lykaonia ve İsauria'nın Kilikya ile birleşmesiyle iyice küçüldü.
Geç İmparatorluk Dönemi’nde daha çok bölündü.
Oxford ClassicalDiclionary (1993) s. 621.
S. Mitchell. Anatolia. 2 cilt. (1993).
F. Stahelin, Gesehichte der kleinasiaiischen Gafuter (1907).

Hellespontos Phrygia’sı
Anadolu'nun *Hellespontos’a en yakm bölgesi olan bu eyalette
Anadolu’daki *Pers satraphk merkezi olan Daskyleion (Ergili) antik kenti
bulunur (Strabon 12.8.10). Buradaki’ kazılarda Yunan-Pers etkilerini yansıtan
karma bir stilde yapılmış eserler bulunmuştur. Geç Roma devrinde başkenti
Kyzikosolan eyaletin Hierokles’e göre 30 kenti vardı. (Hierokles 661.14-15).
N. Dolunay, “Daskylcion-Ergili’dc Bulunan Kabartmalı Steller," İstanbul
Arkeoloji Müzesi Yıllığı (1966) s.19-33.

İonia
İzmir ile Miletos arasına yerleşen fonlardan *Homeros sadece bir kez
bahseder [İl. 13. 685) ama burası daha sonra Anadolu’da çok önemli bir bölge
olmuştur. Eski Çağ’daki geleneklere göre İonia, Yunanistan’da Dorlardan
kaçan gruplar tarafından kurulmuştur (Herod. 1. 145-148; Thuk. 1. 12).
İonların kurduğu on iki İon kentinden bahseden *Herodotos (I. 146-147)
kolonistlerin karışık bir ırk olduğunu ve bazılarının istila ettikleri *Karia'dakj
yerli kadınlarla birleştiğini yazar. Soylarının Atina’dan geldiğini söyleyen
(Herodotos bunu kabul etmez) bu grupların hepsine İoniahlar denmiştir,
fonlar doğuda ’Yawani’ olarak bilinirlerdi. Kuruluş evresi İ.Ö. 1050-750 olan
İonia İ.Ö. 9. yüzyılda başlayarak ticaret yoluyla zenginleşmiş ve kültür ileri
bir düzeye ulaşmıştır. Ekrem Akurgal’m eski İzmir'de yaptığı kazılarda İ.Ö.

473
Anadolu Bölgeleri

1000-300 tarihleri arasında çeşitli yapılar ortaya çıkmıştır. Bu kazılar sonucu


İon yerleşimlerinin ‘polis’ olduğu saptanmıştır. İonia’nın altın çağı İ.Ö. 650-
545 talihleri arasındadır. Bu dönemde tonlar mimarlık, heykelcilik, seramik,
edebiyat, felsefe alanlarında önemli eserler yarattılar. *Perslerin İ.Ö. 545
tarihindeki istilası sonucu İon polisleri sona ermiştir. I. Dareios zamanında
Perslere karşı ayaklanan İonlar İonia İsyam’nı gerçekleştirmişler ancak bu
büyük bir yenilgiyle (İ.Ö. 494) sonuçlanmıştır (Herod. 6. 6-17, 18-20, 31-33).
*Hellem'stik Dönem’de İonia’da Pergamon kralları (İ.Ö. 283-133) egemen
olmuşlardır. *İiiada destanı İon ve Aiol lehçelerinin kanşımı bir dille
derlenmiştir. İonia’da İ.Ö. 7. ve 6. yüzyıllarda lirik şiirin temsilcileri olan
Arkhilokhos, Epbesoslu Kallinos, Samoslu Simonides ve Kolopbonlu
Mimnennos gibi ozanlar yaşamıştır. İ.Ö. 650’den sonra İonların kolonizasyon
hareketi başlamıştır. İ.Ö. 650’den sonra Miletoslular Karadeniz ve
Akdeniz’de, Foçalılar ise İtalya'da, Fransa'da ve Ispanya’da koloniler kurdular.
Bu kolonilerin yam sıra İonlar İ.Ö. 6. yüzyılın ikinci yansında Mısır’da
Naukratis’te bir koloni kurmuşlardır. Bu dönemde İon seramik sanatı
Oryantalizan stiliyle ünlüdür ve sanat doğu etkisi yansıtır. Aynı dönemde
*Dor mimari düzeninin yerini *İon düzeni almıştır. Epbesos’taki *Artemis
Tapınağı Antik Çağ’da dünyanın yedi harikasından biriydi. İon filozofları İ.Ö.
6. yüzyılda astronomi ve geometri gibi fen bilimlerinin kurucularıdır. İonia
Yunan felsefesinin kurucusu olan Miletoslu Thales (625-545), Miletoslu
Anaksimandros (İ.Ö. 610-547), Miletoslu Anaksimenes (İ.Ö, 585-528) ve
Ephesoslu Herakleitos (550-480) gibi filozoflarıyla da ünlüdür, İ.Ö. 545’teki
Pers istilasından sonra bazı İonialı filozoflar İtalya’ya göç etmişlerdir.
Örneğin Sisamh Pythagoras, Pythagoras Okulu’nu kurmuştur. Tarihin Babası
olarak bilinen *Herodotos Halikamassosludur ve İon lehçesinde yaznuştır.
E. Akurgal, Eski Çağda Ege ve İzmir (1993).
Anadolu Kültür Tarihi (2003).
Griechische un d Ronüsche Kimsi iti der Tilrkei.
J. M Cook, Greeks in ionia and the East (1962).
E. Will, Doriens et İûtriens (1956).
G. L. Huxley, The Early lonıans (1966).

İsauria
Batıda *Pisidia, kuzeyde *Lykaonia ve doğuda *Dağlık Kilikya arasında
kalan Toros Dağlan’ndaki bölgeye verilen ad. Bölgenin sınırlan değişik
dönemlerde birçok değişikliğe uğramıştır. Roma Dönemi’nde bölgenin
sınırlan *Dağlık Kilikya’yı içine almıştır. İsauria adını Trogitis Gölü’nün
(Suğla) güney doğusunda yer alan eski (İsaura Palaea ya da İsaura Vetus) ve
yeni (İsaura Nova ya da İsaura Nea) İsaura kentlerinden almıştır. Anadolu’
daki en görkemli antik kentlerden biri olan İsaura Nova’daki (Zengibar
Kalesi) sur duvarlan, kaya mezarları ve diğer kalıntılar kentin bir dönemdeki
zenginliğini gösterir. Bu dağlık ve çetin bölge Antik Çağ’da dış güçlere ve
özellikle Roma’ya karşı gelen savaşçı kavimleriyle ünlüydü. Bir dönem

474
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

‘isaurah’ ile ‘korsan’ sözcükleri eş anlamda kullanılırdı. Romalı B Servilius


Vatia İ.Ö. 76-74'te bölgeye girerek büyük bir zafer kazandı. Bu zaferinden
dolayı kendisine cognomen İsauricus verildi, (satıra Nova daha sonra
♦Galatya kralı Anıyntas'ın başkenti oldu. Bugün İsaura Nova'da görülen
görkemli sur duvarları Amyntası döneminde yapılmıştır. Roma İmparatorluğu
Dönemi'nde İsauriahlar Roma ordularına çok sayıda lejyonlar ve yardımcı
birlikler sağladı. İ.S. 4. yüzyılda Roma’ya karşı tekrar ayaklanarak Roma
güvenliği için büyük bir sorun yarattılar. *Ammianus Marcellinus İsaurahlann
bu dönemde komşu bölgelere yaptıkları saldırılan anlatır. İ.S. 5. yüzyılın
sonunda Konstantinopolis’teki tahta İsauriah Zeno oturdu. İsauria Hristiyanhk
döneminde önemli bir merkez oldu. Bölgedeki bazı mezar anıtlarında
özellikle *stel[erde. pagan ve Hristiyan motiflerinin beraber işlenmiş oluşu
İsauria’nın kendine özgü önemli bir sanatın merkezi olduğunu göstenr.
J. F. Matthews, The Roman World ofAnımıa mis Marcellinus (1989).

Kapadokya
Kapadokya’nın sınırları tarih boyunca değişikliğe uğramıştır. Bir dönem
Tatta Gölü ve Fırat nehri arasında bulunan ve Karadeniz’den *Kilikya’ya
kadar uzanan bölgenin tümüne verilen ad idi ama sonra kuzey kısmı
‘Cappadocia Pontus’ ya da ‘Pontus’ oldu ve oıta ile güney kısmı Büyük
Kapadokya oldu. *Persler bölgeye Katpatuka derlerdi. Bölge atları, tuz ve
gümüş madenleriyle ünlüydü (Strabon 12. 533-540). *Akhamenid kralları
bölgeden vergi olarak bin beş yüz at, elli bin koyun ve iki bin katır alırlardı ve
Roma kralları yarış atlarını bu bölgeden seçtiler. İ.Ö. 2. bin yılında bölgedeki
küçük krallıklar ve tapınak-devletler *Hititlerin egemenliğin altına girdi. Hitit
imparatorluğu’nun çöküşüyle bölge *Phryglerin ve daha sonra *Kimmerlerin
istilasına uğradı. İ.Ö. 585’te bölge Akhamenidlerin yönelimine girdi.
*Hellenistik Dönem'de bölgeyi *Ariarathes gibi yerel krallar yönetti. Daha
sonra Antoru us başa kral *ArkheIaos’u geçirdi. İ.S. 17’de bölge bir Roma
eyaleti oldu. İ.S. 72’de *Galatya ile birleştirildi. *Traianus 107 ile 113
arasında Kapadokya İle Pontus’u birleştirerek yeni bir eyalet kurdu. Bölgede
ayrıca Komana'da Ma ve Venasa’da Zeus gibi büyük tapınakların arazileri de
vardı. Hellenistik ve Roma dönemlerinde Kapadokya’dakı önemli kentler
antik yerleşimlerin üstüne kuıtuldu -örneğin başkent Caesarea (Mazaca-
Eusebia) ve Tyana (Hitit Tubana) gibi. Bölgede Hellenistik ve Roma
dönemlerine aı't tarihî kalıntılar azdır. Erken dönemlere ait malzemenin çoğu
Bizans Dönemi’nde (4.-13. yüzyıllar arası) Hristiyan yapıların inşaatında
tahrip olmuştur. Bu dönemde bölgede kiliseler ve manastırlar çoktur.
S, R. F. Price, Riluals of Power. The Roman Imperiai Cult in Asia Minör
(1984).
S. Mitchell, Anatolia I (1993).
B. Simonetta, The Coinage c.fCappadocian Kings (1977).

475
Anadolu Bölgeleri

Karia
Anadolu’nun güneybatısındaki bu dağlık bölgenin yarımadalarında
Knidos ve Halikamassos gibi önemli kentler kurulmuştur. İ.Ö. 4. yüzyıla
kadar Kanalıların çoğu yerel hanedanların (bunlardan bazıları 5. yüzyılda
Atina’ya vergi ödediler) yönetim inde tepelik köy yerleşimlerinde yaşadılar ve
en önemlisi Mylasa’da olan kutsal alanlar kurdular. Kanalılar yerli bir halk
olduklarını öne sürerlerdi ama Yunan efsanesine göre adalardan gelmişlerdi;
Karia’mn iç bölümlerinde prehistorik yerleşime rastlanmamıştır. Henüz
çözülememiş olan Karia dili bölgede *Hellenistık Dönem’e kadar kullanıldı.
Çoğu Mısır’da bulunan bazı Karia yazıtları şimdi çözülmeye yakındır. Dilin
Hint-Avıupalı olduğu ve Anadolu gıubuna ait olduğu muhtemeldir.
Karialılann özellikle Mısır ilravunlan için paralı askerler olarak görev yapmış
olduğu bilinir ve bazıları Mısır’da yerleşmiştir (Herod. 2.61 ve arkeolojik
buluntular). Karia İ.Ö. 7. yüzyılda ve 6. yüzyılın ilk yansında *Lydia Kralh-
ğı’mn bir parçasıdır. İ.Ö. 546’da *Perslerin *Kroisos’u yenmesiyle bölge Pers
yönetimine ginniştir. Karia’da İ.Ö. 4. yüzyılda yerel yöneticiler başta idi.
*Hekatommdlerin (e. İ.Ö. 395-334’ten sonra) ve özellikle *Heilen kültürü
hayranı ’Mausollosos’un yönetiminde Karia’da Hellenizm etkisi arttı.
Mausollos’un anıtsal mezan *Mausolleion Antik Çağ’ın yedi harikasından
birisiydi. İ.Ö. 334’te *Büyük İskender Karia’ya gelince Halikanıassos’u
Hekatomnos’un kızı *Ada’ya vermiştir. Anadolu’daki İ.Ö. 10. yüzyıla tarihlenen
en eski Hellen tumülüsü Dimıil’dedir. Karia’da sualtı arkeolojisi çalışmaları
George F. Bass ve Cem Pulak tarafından yürütülmektedir.
Strabo 14. 651 vd.
S. Homblower, Mausolus (1982).
S. Ruzicka, Politics of a Persian Dynasty: The Hecatomnids in the Fourth
Çenttir)' B. C. (1992).
Coşkun Özgünel, Karia Geometrik Seramiği (1979).
Orford Classical Dictionary (2003) ss.291-2.

Halikamassos. gümüş tetradrahma. Apollon veZeusLabraundos, Maussollos dönemi


(İ.Ö. 377-353)

476
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

Kilikya
Güney Anadolu’daki bu bölge kuzeyde Toros Dağlan, doğuda Amanus
Dağları, batıda *Lykia ve güneyde Akdeniz ile çevrilidir. Kilikya Antik
Çağ’da iki farklı bölgeye ayrılmıştır. Batı bölgesi (Kilikya Trakheia, Kilikya
Aspera, Dağlık Kilikya) dağlık ve kayalıktır. Doğu Kilikya ise (Kilikya
Campestris, Kilikya Pedias, Ova Kilikya) Ceyhan (Pyramus), Seyhan (Sarus)
ve Tarsus (Kydnos) ırmaklarının aktığı verimli ovaları kapsar. Bölgeye
yerleşen Yunan göçmenleri beraberlerinde Kilikes adını da getirmişlerdir
*Homeros’a göre Kilikes kuzey *Troad’da yaşarlar (//. 6.397). Liderleri olan
kâhin Mopsos’un adı Kilikya’daki Mopsuhesta ve Mopsukrene yer adlarında
görülür. Ova Kilikya *Hitiller Dönemi’nde Kiz?.uwalna, Dağlık Kilikya ise
Tarhuntassa olarak bilinir. * Asurlular bölgenin tümüne ya da bir kısmına
Hilakku, Mısırlılar ise Kelekesh derlerdi. Geç Demir Çağı kalıntıları Tarsus,
Domuztepe ve Karatepe’deki kazılarda bulunmuştur. En iyi belgelenmiş olan
yerleşim Geç Hitit Çağı’nda çok önemli bir merkez olan Karatepe’dir. İ.Ö. 8.
yüzyılda Kilikya Asur yönetimindeydi. Bölgede Yunan kolonizasyon
faaliyetleri bu dönemde başlar. Dağlık Kilikya kıyısındaki Kelenderis limanı
bu dönemde kurulmuştur. İ.Ö. 6. yüzyıldan *Büyuk İskender’in fethine kadar
Kilikya syennesis admı taşıyan önce bağımsız sonra *Perslere bağlı krallar
tarafından yönetilmiştir. Başkentleri muhtemelen Tarsus idi. *Hellenistik
Dönem’de Kilikya, bölgeye hâkim olmak isteyen *Selevkidler ve
*Ptolemaios!ar arasında çatışmalara sahne oldu. Dağlık Kilikya’nın doğusun­
daki Olba tapınak-devleri Teukros adlı rahip-krallann yönetiminde birkaç
yüzyıl bağımsız kalmayı başardı. İ.Ö. 80 yılında Kilikya Ronıa'nın
Anadolu’daki ikinci eyaleti oldu. Bu eyaleti İ.Ö. 51-50 yıllarında ünlü Romalı
hatip ve devlet adamı Cicero yönetti. Dağlık Kilikya’da Roma deniz ticaretini
tehdit eden korsanları İ.Ö. 67’de Pompeius yendi. Ova Kilikya’da Hierapolis-
Castabala, Tarkondiınotos hanedanlığının idaresine verildi ve Augustus dönemine
kadar idare bunların elinde kaldı. Antoninus Pius zamanında Kilikya,
Lykaonia ve İsaura ile Üçlü Eyalet’in bir parçası oldu.
Paolo Desideri and AnnaM. Jasink, Cilicia (1990).
John D. Bing, A History of Cilicia dııriııg the Assyrian Period (1968),
Jones, CitiesE. Rom. Prov. ch. 8.
Magie, Rom. Rule Asia Min. chs. 11, 12, 17.

Anazarbus, Severus Atexander dönemi (İ.S. 222-235)

477
Anadolu Bölgeleri

Kommagene
Yukarı Fırat nehrinin batı yakasındaki bu bölge ilkin başkenti Samosata’
da olan *geç Hitit Krallığı Kummuh olarak bilinmiştir. Bölgenin tarihi *Asur
kaynaklarından (c. İ.Ö. 870-605) kısmen öğrenilebilir. Ayrıca c. İ.Ö. 805-770
yıllarına tarihlenen kralların hiyeroglif *Luvi yazıtları bulunmuştur. Asur
metinlerinde adı Kummuhu olarak geçer. İ.Ö. 780’de Asurlular tarafindan
fethedilmiş ve bir Asur eyaleti olmuştur. Hellenistik Dönem’de *Selevkos
İmparatorluğu'na dahil olmuş ama İ.Ö. 162’de vali Ptolemaios sayesinde
bağımsız bir krallık haline gelmişti r (Diod. Sic. 3 i. 19a). Ptolemaios’un oğlu
Samos’tan sonra başa Mithridates Kallinikos (c. 96-C.70) geçmiştir. Onun
oğlu i. Antiokhos Theos’a Ponıpey’i desteklediği için Mezopotamya’nın bir
kısmı verilmiştir ama daha sorara *Parthlar’a yardım ettiği gerekçesiyle İ.Ö.
38’de Antonius tarafından tahttan indirilmiştir. IÎI. Antiokhos’un ölümünden
sonra. *Tiberius İ.S. 17’de krallığı Roma’ya bağlamıştır ama *Claudius İ.S.
41’de IV. Antiokhos’u başa geçirmiştir. İ.S. 72’de Vespasianus Krallığı
Partblara olan sempatilerinden dolayı Roma’ya bağlayarak Suriye’nin bir
parçası yapmıştır. Kommagene sanatı ve dini İran ve Yunan geleneklerini
birleştirir. Bunun en güzel örneği I. Antiokhos’un *Nemrut Dağı’ndaki mezar
anıtı ve Arsameia’da babasının kült merkezinde göıülür. Bölge Roma’ya
bağlandığı zaman dört kent arasında bölündü, kral Samos’un İ.Ö. 150 yılında
kurduğu krallık başkenti Samosata, FV. Antiokhos’un İ.S. 38’de kurduğu
Caesarea Germanicia, Perrhe ve Doliche. Kommagene, Suriye eyaleti içinde
ayn bir koinon (federasyon) olarak kaldı,
Oxford Clasical Diciionary (2003) s. 373.
F. Millar. The Roman Near E ast 31 BC-AD337 (1993).
F. K Dömer, Kommagene: Geschichte und Kultur einerantiken Landschafl
(1975).

Lydia
İ.Ö. 7. yüzyılın ikinci yansında Orta Anadolu’nun egemenliği Lydia’nın
eline geçti. İlk kralları Gygestir (İ.Ö. 680-652). Lydia dili Hint-Avrupa dil
grubuna aittir. *Homeros’ta bu bölgenin adı Maeonia’dır. Lydialılar ilk madenî
sikkeleri basmışlardır. Lydia en parlak dönemini Hellen dostu kral Kroisos
zamanında yaşamıştır (İ.Ö. 560-546). *Kıoisos *Delphi’deki Apollon Tapınağı’
na birçok altın ve gümüş eser annağan etmiştir (Herod. 1.40-52) ve *Artemis
Ephesos Tapınağı’nın sütunlarının dikilmesi için de yardımda bulunmuştur.
Kroisos’un İ.Ö. 546’da *Pers kralı Kyros’a yenilmesiyle Lydia Krallığı son
bulmuştur. Lydia krallarının gömütleri ’tümülüs denilen görkemli yığma
tepelerde idi. *Alyattes Tümülüsü’nün çapı 355, çevresi 115 ve yüksekliği 69
metredir. Antik Sardes kentinde kazılar 1977’den beri sürmektedir,
Herodotos 1.7.
İlknur Özgen, The Lydian Treasure (İstanbul 1990).
E. Akurgal, Phrygische Kunst (Ankara 1955).

478
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

Lykaonia
Bölge kuzeyde ‘Galatya, güneyde ‘Dağlık Kilikya, batıda ‘Phrygia ve
doğuda *Kapadokya arasında kalır. Lykaonia kuzeyde İconium’a kadar
uzanırdı. Güneybatıda ise ‘İsauria'yla komşuydu. Bölgenin merkezi Roma
İmparatorluğu döneminde başkenti olan Laranda çevresi yani Toroslar’tn
kuzey yamaçlarıdır. Lykaoniahlara ilk kez ‘Ksenophon’da rastlanır (1).
Bölgenin önemi batı Anadolu’dan Kilikya Kapıları’na ve Suriye’ye kadar
uzanan bir yolun üstünde bulunmasından kaynaklanır. Bu nedenden dolayı
*Persler, MakedonyalIlar, *Selevkidler ve *Attalidler bölgenin kontrolünü ele
geçirmek istediler. Lykaonia İ.Ö. 100 yılında Roma eyaleti ♦Asia’nın bir
bölümünü oluşturdu ve İ.Ö. 80 civarında *Kilikya eyaletine dâhil oldu. Bu
eyaletin dağılmasından sonra Derbe ve Laranda bölgesi Antipater (İ.Ö. 50-36)
tarafından yönetildi. Bölgenin doğudaki' dağlık kısmı Roma’ya bağlı Kapa
dokya kralı Arkhelaos ve Kommagene kralı IV. Antiokhos gibi yerel krallar
tarafından yönetildi. Lykaoıria’nın tamamı İ.Ö. 25’te *Ga!atya eyaletine
verildi. ‘Antonınus Piüs zamanında bölge *İsauria ve ‘Kilikya ile birlikte Üç
Eyalet’i oluşturdu.
Jones, Cities E. Rom. Prov. 124 vd.
H. von Aulock, Mûnzen und Stadte Lykaoniens (1974).

Lykia
Lykia ülkesi ve halkı ‘Hitit kaynaklarında ‘Lukka ülkeleri’ ve ’Lukka
adamları’ olarak geçer. Lykiahlar İ.Ö. 13. yüzyıldan beri Güneybatı Anadolu’
da oturmuşlardır ama İ.Ö. 1200-700 yıllan arasında bölgede arkeolojik
buluntulann yokluğu bu yıllar arasındaki yaşamları hakkında bize bilgi vermez.
Lykia dili ‘Luvi dilinden gelmektir ve ‘Fenike kökenli bir alfabeye sahiptir.
Ksanthos’taki Yazılı Anıt (İ.Ö. 5. yüzyıl) adıyla anılan gömü anıtında Lykia
ve Yunanca yazıtlar vardır. İ.Ö. 5. yüzyıldan itibaren Lykiahlar Yunan etkisi
altında kalmışlardır. Bu etki İ.Ö. 400 tarihlerindeki Nereidler Anıtı’nda
görülür. Lykia sanatı aynı zamanda Pers etkisi gösterir, ikonografi ve stil
öğeleri Pers kökenlidir. Lykia’da Kızılbel ve Karaburun tünıülüslerinde güzel
duvar resimleri bulunmuştur. Lykia’daki önemli çalışmalar arasında Türk
arkeologları Cevdet Bayburtluoğlu’nın Arykanda ve Fahri Işık’ın Patara
kazıları vardır.
Cevdet Bayburtluoğlu, Lykia.
Vedat İdil, Lykia Lahitleri (1985).
G. E, Bean, Lycian Turkey (1978).
T. Bryce. The Lyeians.

479
Anadolu Bölgeleri

Likya kaya mezarları

Mysia
Anadolu’nun kuzeybatısındaki bu bölge doğuda *Bithynia, güneydoğuda
*Phrygia, *güneyde *Lydia, güneybatıda *Aiolia, batıda *Troad ve kuzeyde
*Propontis ile çevrilidir. Bölgenin sınırlan kesin olarak çizilemez; Phıygia
sınır bölgesi sık sık değişikliğe uğramıştır ve Troad bazen Mysia’ya dâhil
edilmiştir. Mysia’nın kuzey kısmı Mysia Minör ya da Hellespontica. güneyi
ise Mysia Maior ya da Pergamene olarak bilinmiştir. Mysia’nın en belirgin
unsurları kuzeyde Olympos Dağı ile güneyde Temnos Dağı’dır, En önemli
kenti Ege’den 24 km mesafede olan Pergamon kentidir. Büyük stratejik
önemi olan kent *Attalid krallarının başkenti ve daha sonra *Asia eyaletinin en
önemli üç kentinden biriydi. Arkeolojik bakımdan bir önemi de Makedonya
dışında kazılmış tek Hellenistik krallık başkenti olmasıdır. Bölgede
Adranıyttium (Edremit), Lampsacus (Lapseki) ve Abydos gibi birçok kıyı
kenti yer alır.
E. Hansen, The Attalids of Pergamon (1971).
R. Ailen, The Atialid Kdngdom (1983).

Pergamon, Caracalla dönemi (İ.S. 198-217)

480
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

Pamphylia
Adı ‘bütün kavimlerin toprağı' anlamına gelen bu bölge güney
Anadolu'da Antalya (Attaleia) ve Side arasında yer alır. Antik Çağ’daki bir
geleneğe göre Pamphylia bölgesi Troia Savaşı’ndan sonra Amphilokhos,
Kalkhas ve Mopsos önderlisinde buraya gelen Yunanlılar tarafından
kurulmuştur. Yerel dilin Kıbrıs ve Arkadia ile benzerliği vardır ama bazı
Anadolu formlarını ve sözcüklerini de içerir. Bölgede Tunç Çağı’na ait
yerleşim bulunmamıştır. Bölgeye Yunan göçü muhtemelen İ.Ö. 800’lerden
sonra başlamıştır. Pamphylia Tun sınırlan hakkında antik yazarlar değişik
bilgiler vetmişlerse de, bu sözcük *Lykıa. ♦Pisidia ve *Dağhk Kilikya
dağlarının çevrelediği kıyı bölgesi olarak tarif edilmelidir. Pamphylia’nın
önemli kentleri Attaleia, Mgydus, Perge, Sillyum, Side ve Aspendos’tur,
Yunan kolonileri olduğunu öne süren Aspendos ve Side İ.Ö. 5. yüzyıldan
itibaren gümüş sikke bastılar. İ.Ö. 5. ve 4. yüzyılda bölge siyasi açıdan *Pers
ve Atina imparatorlukları için önemli bir rol oynamıştır. *Hellenistik
Dönem'de kentler bağımsız siyasi birlikler olmuştur ama bölgenin kontrolü
için İ.Ö. 3. yüzyılda *Ptolemaioslar ve *Selevkidler Dağlık Kilikya'da olduğu
gibi sık sık çatışmışlardır. Bölge daha sonra *Asia eyaletine (İ.O. 133) dâhil
olmuştur. İ.Ö. 80'de ise *Kilikya eyaletinin parçası olmuş ama 40'larda tekrar
Asia’ya geçmiş ve İ.Ö. 25'te *Galatia’ya katılmışın. Muhtemelen İ.S. 43
yılından 4. yüzyıla kadar *Lykİ3 ile beraber bir eyalet oluşturdu. Pamphylia
liman kentleri konumları nedeniyle önem taşımışlaıdır. İ.S. 1. ve 2. yüzyıllarda
bu kentlerde İtalya’dan göçmenler yerleşmiştir. Bölgedeki görkemli kalıntılar
bölgenin refah ve kültür düzeyini gösterir.
Jones. Cities E. Rom. Prov. 1124 vd.
G. E. Bean, Turkey ’s Southern Shore (1979).
H. Brandt, Gesellschafi ı/zı.rf Wirise hafi Pamphyliens ıınd Pisidiens ım
Alterlum (1992).
Oxford Classical Dictioııary (1993) s. 1102.

Side, Gallienus dönemi (İ.S. 253-268)

481
Anadolu Bölgeleri

Paflagonia
Kuzey Anadolu’da *Bityhnia ile *Pontus arasında yer alan ve *Galatia’ya
kadar uzanan bölgenin adı. Paflagonia *Byzantium’dan kuzey Anadolu’ya
uzanan bir kara yoluyla önemliydi. Bölge kereste yapımıyla ün kazanmıştı,
Sosyal yapısı Pontus gibi genellikle köylerden oluşurdu. Gangra, Neapolis,
Pompeiopolis, Hadrianopolis gibi iç bölümdeki kentler İ.Ö. 63’ten ’Hadn anus
zamanına kadar olan yıllarda gelişti. Kıyıda HeraHea ve Sinope arasında
Yunan kolonileri yer alırdı ama Anadolu’daki bazı dağlık bölgelerde olduğu
gibi burada da Yunan kültürü iç kısımlara ulaşamadı. Bölge. VI. Mithradates
zamanında kale yerleşimlerinin kontrolündeydi. İ.Ö. 6 yılında Gangra yakı­
nındaki Olgassys Dağı’nın güneyindeki bölge *Augustus tarafından Galatia
eyaletine dâhil edildi. Kıyt şeridi ise Pontus ve Bityhnia eyaletinin bir parçası
olarak kaldı. *Diocletianus zamanında bu iki bölüm bir eyalet olarak birleşti.
R. Leonhardt, Paphlagonia (1915).
Jones, Cities E. Rom. Prov. 148 vd.
Oxford Classical Dictionary (1993) ss.l 107-1 108.

Phyrgia
Phrygı’a, Antik Çağ’da batı orla Anadolu ’nun büyük bir bölümünü kapsayan
bölgenin adıydı. Roma Dönemi’nde bölge kuzeyde *Bithynia’ya, batıda
Hennus vadisine ve *Lydia’ya, güneyde “Pisidia ve *Lykaonia'ya ve doğuda
Tuz Gölü'ne kadar uzandı. Bir Anadolu dili olan Phryg dili bu sınırlar
arasında bulunan ve İ.Ö. 3. yüzyıla tarihlenen yeni-Phryg yazıtlarında kulla­
nılmıştır. Phryg mezar sanatının tipik bir özelliği olan kapı motifli anıtların
bulunduğu alanlar da Phryg kültürünün yayıldığı bölgeleri gösterir. Phrygler
İ.Ö. 1190 sıralarında Anadolu’ya gelen Hint-Avrupa kökenli bir Balkan boyudur.
*İlyada’da (11. 843, 863) Sakarya Bölgesi’nde Phrygler veTraklann oturdu­
ğundan bahsedilir. Strabon (16. 680-681) Troia’nın istilasından sonra *Troas
bölgesinin Phryglerin kontrolü alt ma girdiğini yazar. Efsanevi kral *Midas
Balkanlardan gelen göçmenlerle birlikte Anadolu’da güçlü bir krallık olan
Phryg Krallığı’nı kunnuştur (İ.Ö. 725-695 ya da 675). Midas *Asur belgele­
rinde Mita olarak geçer. Erken Phryg döneminde *megaron’lu kaleler vardır.
Bu dönemde başkent Gordion'un yanı sıra Midas Kenti ve Pessinus da çok
gelişmişti. İ.Ö. 700’lere doğru Kafkasya’dan Anadolu’ya giren *Kimmerler,
Gordion’a kadar ilerlediler ve kenti ele geçirdiler. Bu yenilgi karşısında
Midas’ın öküz kanı içerek intihar ettiği söylenir. Phryg kralları *tümülüs tfpi
mezarlarda gömülüydü. Phrygia'da kaya anıtlarma sık rastlanır. Bunların
arasında Midas Kenti’ndeki Phryg Yazılıkayası. Areyastı's anıtı ve Arslankaya
vardır. Phrygler maden ve ağaç işlemeciliğinde, dokumacılıkta çok gelişmiş­
lerdi. Kazılarda tunç tabaklar, kazanlar, zengin bezemeli dokuma ürünleri,
geometrik desenlerle bezeli süslü ve fildişi ev eşyaları bulunmuştur. Özellikle
♦fibula yapımında çok ilerlemişlerdi. Müzik alanında da başarılı olmuşlar ve
çeşitli müzik aletleri kullanmışlardır. İ.Ö. 5.-2. yüzyıllarda Phryg toplumu
hakkında çok az bilgimiz vardır. Bu dönemde *Büyük İskender’in seferlerinden
sonra MakedonyalIlar Anadolu platosunda, örneğin Dokimeium, Philomelium

482
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

ve Lysias’ta yerleştiler ve Hellenik kültürü bu bölgeye getirdiler. Phıyg


kültürünün en iyi bilindiği dönem Roma Dönemi’dir. Bölge *Asia ve
*Galatia eyaletleri arasında bölünmüştü. Bu dönemde Phıyg yerleşimlerinde
binlerce yazıt ele geçmiştir. Phryg dininde *Zeus ve ana tanrıçaların yanı sıra
en çok tapınılan tanrı Anadolu tanrısı *Men idi. İ.S. 2. ve 3. yüzyıllarda Phıyg
topraklannda Musevi ve Hristiyan toplulukları gelişti.
Ekrem Akurgal, Phrygische Kunst (1995).
Machteld J. Mellink, “The Native Kingdoms of Anatolia" Cambridge
Ancient History 3. cilt, ss. 619-665 (1991).
C. H. E. Haspels, Ihe Highlands oJPhrygia (1971).
M. Waelkens, Die kleinasiatischen Türsteine (1984).

Phrygîa, Hellespont
Anadolu'da *Hellespont’a en yakın olan bu bölgede *Pers satrapmın
Daskylitis Gölü (Manyas) kıyısındaki Daskyleion’da merkezi vardı. Burası
satrapın büyük bir av parkıyla ünlüydü (Ksen. Hell. 4. 1. 15; Strabon 12. 8.
10,575 C), Buradaki kazılarda Greko-Pers kabartmaları bulunmuştur.
M. Nolle, Studien zur graeco-persischen Kurut: Denkmaler vom Satrapensitz
Daskyleion (1991).

Pisidia
Güney Anadolu’da yer alan bu dağlık bölge *Pamphylia Ovasfndan
Burdur, Eğridir ve Beyşehir Gölleri’ne kadar uzanır. Bölgenin dağlık yapısı
bölge sakinlerinin yabancı güçlere karşı koyarak bağımsız kalmalannı
sağlamışım *Peıs ve *Hellenistik Dönemde bölge kontrol altına alınamamıştır
ancak Roma Dönemi'nde bağımsız kentler Romalılarla anlaşarak idareyi ele
geçirmişlerdir. İ.Ö. 36'da *Galatya krah Amyntas Pisidia kralı olmuş ve
bölge daha sonra Galatya eyaletinin bir parçası olmuştur. *Augustus
Pisidia’da Antiocbeia, Cremna, Olbasa ve Comama gibi koloniler kutmuş ve
daha da önemlisi askeri bir yol olan Via Sebaste’yi yaptırmıştır. Hellenistik
Dönem’in en önemli kentleri olan Selge, Termessos ve Sagalassos'ta Yunan
kültürü önem kazanmıştır. Pisidialılann savaşçı karakterlerinin güzel bir
örneği Termessosluların *Büyük İskender’e karşı koymasıdır. Bölgede yerel
dil (Sırabon 13. 4. 17, 631) ve kültler Geç imparatorluk Dönemi’ne kadar
önemini korumuştur.
H. von Aulock, Stadıe und Miinze» Pisidiens 1 ve 2 (1978, 1980).
B. Levick, Roman Colonies in Southern Asia Minör (J 967).
S. Mitchell und J. Nolle, Pisidien. Antike welt Sonderheft.
E Schwertheim (ed.), Forschungen in pisidien, Asia Minör Studien 6
(1992).

483
Anadolu Böigefen

Sagalassos, ‘Dioskurlann kutsal mekanları, Macrinus dönemi (İ.S. 217-218)

Pontus
Kuzey Anadolu'da Karadeniz, *Pafiagonia ve Kolkhis arasında uzanan kıyı
şeridini kapsayan ve güneyde *Kapadokya’ya kadar uzanan bölge. Bölgedeki
*Halys (Kızılırmak), İris ve Lykos nehir vadilerinin ağızlarında verimli ovalar
yer alır. İç kesimdeki en önemli kentler Strabon’un doğum yen' Amaseia, Zela
ve Komana’dır. Pontus nemli iklimi nedeniyle verimli bir bölgedir. Gemi
yapımında kullanılan kereste, demir, bakır, gümüş ve tuz madenleriyle
ünlüdür. Siyasi teşkilatı Kapadokya’yı andırır. Rahipler Komana ve Zela'daki
geniş tapmak arazilerini yönetirler. Trapezus’un doğusundaki dağlık alanda
Roma'ya karşı çıkan vahşi kabileler yaşardı. Roma’ya karşı Anadolu’da kanlı
bir isyan başlatan *VI. Mithradates Eupater zamanında bölgenin sınırları
genişledi. Roma Cumhuriyet Dönemi’nde yönetim yerel hanedanlara verildi.
Erken İmparatorluk Dönemi’nde ise kuzeydoğu Galatya'nın Pontus Galaticus
(metropolü Amaseia) ve Ponltus Polemoniacus (metropolü Neocaesareia)
bölgelerini oluşturdu. Her iki bölge de *Traianus tarafından Kapadokya'ya
dâhil edildi. Üçüncü yüzyılda aw bir Pontus eyaleti yaratıldı.
Oıford Clasical Dictionary (1993) s. 1220.
T. Reinach. Mithridates Eupator (1895).
Jones, Cities E. Rom. Prov. ss. 148 vd.

Amaseia, Sevenıs A!exander dönemi (İ.S. 222-235)

484
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

Troas ya da Troad
Kuzeybatı Anadolu’daki bu dağlıkbölge doğuda *Mysia, güneyde *Aeoiis,
batıda Ege Denizi ve kuzeyde ^Hellespontos ile çevrilidir. Bölgenin en göze
çarpan coğrafi unsuru ida Dağı’dır. Troas adı bu bölgenin geçmişte Troia
Krallığı'nın yönetiminde olduğu inancından kaynaklanır. Bölgenin iç kısmı
ulaşıma müsait olmadığı için en önemli kentler kıyıda yer alırdı. Troas'ın
tarihî önemi Hellespontos’un yanında bulunmasından kaynaklanır. Pers
Dönemi’nde bölge *Persler’in kontrolündeydi. Troas daha sonra I. Antı'gonos
(Antigoneia’nın ve Alexandrcia Troas'm kumcusu) tarafından yönetildi.
Yönetim ondan sonra sırayla Lysimakhos. ’Selevkidler ve Pergamon kralı 1,
Attalus’a geçti. *Attalidler bölgeyi vesayetoame yoluyla Roma’ya bağışladılar.
Roma Cumhuriyet Dönemi’nde Troas birçok savaşa sahne olduysa da
İmparatorluk Dönemi’nde sakinliğe kavuştu.
W. Leaf, Strabo on the Troad (1923).
J. M. Cook, The Troad (1973).
Oxford Classical Dictionary (]993) 1555.

Urartu Uygarlığı (İ.Ö. 860-580)


İ.Ö. 1. binin başlarında Vaın Gölü ve çevresinde güçlü bir devlet kuran
Urartu Devleti’nin sınırları Fırat Nehri’nin doğu kıyısından Umıia Gölü’nün
batı kıyılarına, Kuzey Irak'tan Kafkas Dağlan’na kadar uzanırdı. İ.Ö. 810-730
tarihleri arasında Orta Doğu’daki en güçlü devlet olan Urartu Devleti
hakkmdaki bilgimizin çoğu Asur belgelerinden gelir. ’Uruatri’ adına İ.Ö. 13.
yüzyılda Asur metinlerinde rastlanır. Urartular kendilerine Bianili derlerdi,
Urartu dili *Hurri diliyle aynı gruptandı. Akad çivi yazısını kullanan
Urartular. Hurri dilinin bir lehçesini konuşurlardı. İ.Ö. 585 yıllarında bütün
Urartu yerleşmeleri yangınla tahrip olmuştur ama bunu kimin gerçekleştirdiği
bilinmez. Genelde Urartu Devlet i’nin *Medler tarafindan yıkıldığı kabul edilir.
İ.Ö. 6. yüzyılda Urartu bölgesi Medlerin ve daha sonra *Perslerin eline geçti.
Urartu Uygarlığı görkemli kale mimari sistemi, sulama tesisleri, dokuma
sanatı ve madencilik ile ünlüdür. Urartulann taş işçiliğindeki becerileri sadece
kalelerde değil en büyük örnekleri Van’da olan kaya oygu kral mezarlarında
da göriilür. Urartu dininde yüzlerce tanrı vardır ama en önemli tanrı sadece
Urartu kültüründe görülen Haldi’dir. Urartu sanatında hayvan motifleri, çiçek
bezemeleri ve aslan ve boğalar üzerinde tanrıların betimlenmesi göze çarpar.
Urartu sanatı Batı dünyasını etkilemiştir. Yunan ve Etıüsk merkezlerinde
görülen İ.Ö. 7. yüzyılda yapılmış *grifon tasvirleri, grifon ve aslan protomlanyla
süslü kazanlar Urartu etkisinin kanıtıdır.
E. Akurgal, Urartaische Kunst.
E. Akurgal. Urartaische und Alliranische Kunstzentren (1968).
A.Çilingiroğlu, Urartu Krallığı, Tarihi ve Sanatı (1998).
Boris B. Piotrovsky, The Aneleni Civilization of Urartu (1969).
Ralf-Bernhard VVartke, Urartu: Das Reich anı Ararat (Mainz 1993).

485
TARİH KRONOLOJİSİ

ca. 2,000,000 -î 0,000 PALEOLİTİK


Yanmburgaz, Karain, Beldibİ

ca. 12,000-8,000 MEZOLİTİK


Karain, Beldibi, Öküzini, Bet başı

ca. 10,000-5500 NEOLİTİK ÇAĞ


Çay önü. Çatalhö>rük, Mersin, Tarsus

5500-3000 KALKOLİTİK ÇAĞ


Can Haşan, Hacılar, Beycesultan, Alaca Höyük

3000-1900 ERKEN TUNÇ ÇAĞI


Troia I-V, Beycesultan, Aphrodisias, Karataş-
Semayük, Tarsus

ca. 1900-1200 ORTA VE GEÇTUNÇ ÇAĞLARI


Troia VI-VII, Tarsus, Ulu Burun, Kültepe-Kaniş,
Aceınhöyük

ca. 1680-1200 HİTİTÇAĞI


Eski Hitit Dönemi ca. 1680-1450.
Orta Hitit Dönemi ca. 1450-1380,
Hitit İmparatorluğu ca. 1380-1200.

ca. 2400-1400 MİNOS UYGARLIĞI


Kııossos, Thera

ca. 1600-1200 MYKEN UYGARLIĞI


Mykenos, Tiryns, Pylos

ca. 1000-900 PROTO-VİLLANOVA KÜLTÜRÜ

487
Kronoloji

ca. 1200-717 (?) DEMİR DEVRİ VE GEÇ HİTİTLER


Kargamış, Sanı’al, Arslantepe. Marash. Sakçegözü,
Karatepe

ca. 825-600 (?) URARTU DEVRİ


Van Kale, Toprakkale. Çavıtştepe, Altıntepe, Karmir
Bluı

ca. 800-700/696 PHRYGİA DEVRİ


Goırfion, Hattuşa-Boğazköy, Kaman-Kalehoyük

ca. 687-547/6 LYDİA DEVRİ


Bayraklı (Srnyma), Sardis. İlk sikke basılır. Pers Kralı
Kyros’un Kroisos’u yenmesiyle Anadolu'da Pers
egemenliği başlar,

800-650 ASUR KRALLIĞI


Asur, Nineve.

650-539 YENİ-BABİL KRALLIĞI


Babil.

750-500 YUNAN KOLONİZASYONU


İtalya’da Yunan kolonileri (Magna Graecia); Miletos'un
Karadeniz ve Marmara’da kolonileri (675); Megara
660’ta Byzantium’u kurar.

900-700 VİLLANOVA KÜLTÜRÜ


Roma, Tarquinii. Veii

700-510 ETRÜSK UYGARLIĞI


Taıquinii, Vulci, Caere. Veii

600-İ.S.43 LYKİA
Ksanthos, Patara, Limyra, Tlos

488
Klasik Arkeoloji Sözlüğü

800-480 ARKAİKÇAĞ
Homeros destanlan: İliada (e. 750) Odysseia (c. 725);
Atik Siyah Figür (600-300); Pers-Yunan Savaşları
(499-479).

480-323 KLASİKÇAĞ
Perikles (460-429); Peloponnesos Savaşı (431-404);
11. Philip ve Makedonia Kralhğı (359-336): Atik Kırmızı
Figür (523-300); Parthenon (447-432); Maussolleion
(377-353).

390-330 HEKATOMN1D SATRAPLIĞI


Mylasa, Halikamassos, Alabanda, Sinini

336-323 BÜYÜK İSKENDER’İN SEFERLERİ


Gınnikos Savaşı (334); İssus Savaşı (333); Gaugamela
Savası (331); Mısır’ın Fethi (332); Alexandreia’nm
kuıulıışu (331); Sogdiana, Baktria ve Hindistan’ın fethi
(326); BabiJ'de ölümü (323).

323-31 HELLENİSTİKÇAĞ
Antigonid Krallığı (Makedonia), Selevkid Krallığı
(Suriye), Ptolemaios Krallığı (Mısır), İpsos Savaşı
(301): Galatların istilası (278); Apameia Banşı (188),

230-133 ATTALİD KRALLIĞI


III. Altalos’un vasiyetiyle Roma’ya bırakılan Bergama
Krallığı Asia eyaletine katılır (133).

120-63 PONTUS KRALI VI. MİTHRADATES


Birinci Mithradatik Savası (89-95); İkinci Milhradatik
Savaşı (83-81); Üçüncü Mithradatik Savaşı (74-68).

50930 ROMA CUMHURİYET ÇAĞI


Pompeius’un Pamphylia, İsauria ve Kilikya’da korsanlara
karşı seferleri (67); Cicero’nun Kilikya valiliği (51);
Octavianus’mı Actium Savaşı’nda Antonıus ve Kleopatra'
yi yenmesi (3i); Kleopatra’nın intihan (30).

489
Kronoloji

27- İ.S. 395 ROMA İMPARATORLUK ÇAĞI


Octavianus Augustus adıyla ilk Roma imparatoıu olur (27);
Traianus Dağlık Kilikya’da Selinus'ta ölür (117);
Hadrianus Anadolu gezilerine çıkar (124);
Konstantinopolis Roma İmparatorluğu’nun başkenti
olur (324); Theodosius Hristiyanlığı resmî dm ilan
eder; pagan dinleti yasaklanır (392).

247-İ.S. 224 PARTH KRALLIĞI


Paıthlar Crassus’u Carrhae’de (Haıran) yener (İ.Ö. 53).
Harta

İ.S. 227-651 SASSANİLER ÇAĞI


I. Shapur Valerianus’u rutsak alır (260) ve Tarsus’u
ele geçirir. Sassani merkezi; Ktesiphon.

324-600 GEÇ ROMA ÇAĞI (ERKEN BİZANS)


Roma İmparatorluğu Doğu ve Batı olmak üzere ikiye
bölünür (395); Batı Roma İmparatorluğu son bulur
(476); İtalya'da Ostrogot Krallığı kurulur (489);
İustinianus Atina’daki felsefe okullarını kapatır (529);
İustinianus ölür (565).

490
ANADOLU KRALLIKLARI VE HANEDANLARI (İ.Ö. 900-31)

IJRARTU KRALLARI
İ.Ö. 850-580

Aramu c. İ.Ö. 850- 840


I. Sarduri (Lutipri’nin oğlu) Cu İ.Ö. 840-830
işpuini (I. Sarduri’nin oğlu) c. İ.Ö. 830-810
Menua (İşpuini’nin oğlu) c. İ.Ö. 810-786
I. Argişti (Menua’nın oğlu) c. İ.Ö. 786-764
11. Sarduri (I. Argişti’nin oğlu) c. İ.Ö. 764-735
1. Rusa (II. Sarduri’nin oğlu) c. İ.Ö. 735-713
II. Argişti (I. Rusa’nın oğlu) c. İ.Ö. 713-685
11. Rusa (II. Argişti’nin oğlu) c. İ.Ö. 685-645
111. Sarduri (II. Rusa'ntn oğlu) c. İ.Ö. 645-635
Erimena C- İ.Ö, 635-625
111. Rusa (Erimena’nın oğlu) c. İ.Ö. 625-609
IV. Sarduri c, İ.Ö. 609-580

PHRYGİA KRALI

Midas İ.Ö. 738-696/5

LYDİA KRALLARI (MERNMAD HANEDANI)


İ.Ö. 680-546

Gyges İ.Ö. 680-652


Ardys İ.Ö. 652-630
Sadyattes İ.Ö. 630-610
Alyattes İ.Ö, 610-560
Croesus İ.Ö.560-546

HEKATOMNİD HANEDANI
İ.Ö. 392 (?)-324

Hyssaldomos İ.Ö. ?392


Hekatomnos İ.Ö. 392-377/6
Mausoius İ.Ö. 377/6-353/2
Artemisia İ.Ö. 353/2-351/0
İdrieua İ.Ö. 351/0-344/3
Ada (birinci dönem) İ.Ö. 344/3-341
Pixodaros İ.Ö. 341/0-336/5
Orontobates İ.Ö. 336/5-334
Ada (ikinci dönem) İ.Ö 334-324 Önces,

491
Anadolu Krallıkları ve Hanedanları

KAPADOKVA KRALLARI
t.Ö. 322-İ.S.17
I. Ariarathes c. İ.Ö. 322
II. Ariarathes c. İ.Ö. 280
Ariaramnes c. İ.Ö. 250
III. Ariarathes İ.Ö. 255-220
IV. Ariarathes Eusebes İ.Ö. 220-163
V. Ariarathes Eusebes Philopator İ.Ö. 163-130
VI. Ariarathes Epiphanes Philopator İ.Ö. 130-116
VII. Ariarathes Philometor İ.Ö. 116-101
IX. Ariarathes Eusebes Philopator İ.Ö. 101-86
I. Ariobarzanes Philoromaios İ.Ö. 95-63/2
II. Ariobarzanes Philopator İ.Ö. 63/2-C.52
III. Ariobarzanes Eusebes Philoromaios İ.Ö. 52-42
X. Ariarathes Eusebes Philadelphos İ.Ö. 42-36
Archelaos İ.Ö. 36-İ.S.I7

PONTUS KRALLARI
İ.Ö. 302-63

I. Mithradates Ctistes (‘Kurucu’) İ.Ö. 302-266


Ariobarzanes İ.Ö. 265-255
II. Mithradates İ.Ö. 250-220
III. Mithradates İ.Ö. 220-189/8
I. Phamaces İ.Ö. 189/8-155/4
IV. Mithradates Philopator Philadelphus İ.Ö. 155/4-152/1
V. Mithradates Euergetes İ.Ö. 152/1-120
VI. Mithradates Eupator Dionysus İ.Ö. 120-63

ATTALİD HANEDANI
İ.Ö. 283-133

Phiietairos İ.Ö. 283-263


I. Eumenes İ.Ö. 263-241
I. Attalos Soter İ.Ö. 241-197
[I. Eumenes Soter İ.Ö. 197-159
II. Attalos İ.Ö. 159-138
İH. Attalos İ.Ö. 138-133

492
Klasik Arkenlö ji Sözlüğü

BİTHYNİA KRALLARI
İ.Ö. 297-74

Zipoetes I.O. 297-279


LNicomedes İ.Ö. 279-255
Ziaelas İ.Ö. 255-230
I Pnısias Cholus ('Topal') İ.Ö.230-182
11. Prusias Cynegus ('Avcı') İ.Ö. 182-149
İL Nicomedes Epiphanes İ.Ö. 149-127
II). Nicomedes Euergetes İ.Ö. 127-94
IV. Nicomedes Philopator İ.Ö. 94-75/4

KOMMAGENE KRALLARI
İ.Ö. 163-72

Ptolemaeus İ.Ö. 162-130


II. Samos İ.Ö. 130-100
1. Mithradates Callinİcus İ.Ö. 96-70
1. Antiochos Philoromaios Philhellen İ.Ö. 69-38
11. Mithradates İ.Ö.36
II. Antfochus 9
İÜ. Mithradates İ.Ö.20
İÜ. Antiochus ?- İ.S. 17
IV. Antiochus İ.S. 38-72

493
ROMA İMPARATORLARI

Augustus İ.Ö. 27-İ.S,. 14


Tlberius 14-37 -
Gaius (Caligula) 37-41 Julio-Claudius hanedanı
Claudius 41-54
Nero 54-68
Galba 68-69
Otho 69
Vitellius 69
Vespasianus 69-79
Titus 79-81 Flavianus hanedanı
Domitianus 81-96
Neıva 96-98
Traianus 98-117
Hadrianus 117-138
Anton'uıus 138-161
Marcus Aurelius 161-180 Antoninus hanedanı
Lucius Verus 161-169
Commodus 177-192
Peıtinax 193
Didius Julianus 193
Septimı'us Severus 193-211
Caracaiia 198-217
Macrinus 217-218 Severus hanedanı
Elagabalus 218-222
Severus Aleıander 222-235
Maxı'ıra‘nus 235-238
Gordianus f ve 11 238
Balbinus ve Pupienus 238
Gordianus III 238-244
Philippus 244-249
Decius 249-251
Gallus 251-253
Valerianus 253-260

495
Roma İmparatorları

Gallienus 254-268
Claudius Gothicus 268-270
Aurelianus 270-275
Tacitus 275-276
Probus 276-282
Carus, Canmış, Nunıerianus 282-285
Diocletianus 284-305
Maximianus 286-305
Constantius I 305-306
Galerius 305-31L
Constantinus 1 (Magnus) 307-337
Constantinus 11 337-340
Conslans 337-350
Constantius 11 337-361
lulianus (Apostatos) 361-363
Jovianus 363-364
Valentînianus 1 364-375
Gratianus 367-383
Valentînianus 11 375-392
Theodosius l (Magnus) 379-395
Arcadius 395-408
Theodosius 11 408-450
Marcian 450-457
Leo 1 457-474
Leo 11 474
Zeno 474-491

496
YUNAN KAPLARI

497
Yunan Kaplan

498
499
500

Hadrianus Dönemi’nde Roma İmparatorluğu ve eyaletler (İ.S. 117)


502

Hadrianus Dönemi’nde Roma İmparatorluğu ve eyaletler (İ.S. 117)


KAYNAKÇA VE ÖNERİLEN KİTAPLAR

Antik Kaynakça

Ammianus Marcellinus, Ammiani Marcellini rerum gestorum libri qui


sııpersun,Amniamııs Marcelliııus'un Tarih'inden Kalan Kitaplar.
Apollodoros, Biblîotheca J. G. Frazer.
Arriamıs, Arıabasis.
Diodorus Siculus, Biblîotheca Historike
Dionysios Peıiegetes. De si,tu orbis habitabilis (tarihsiz).
Herodotos, Historiae.
Herodot Tarihi, çev. M. Ökmen (İstanbul 1973).
Hesiodos, Theogonia.
Historia Augıtsta.
Hesiodos Eseri ve Kaynaklan A. Erhat ve S. Eyüboğiu, (Ankara 1977).
Homeros, İlyada, çev. A. Erhat ve A. Kadir (İstanbul 1967).
Odysseia çev. A. Erhat ve A. Kadir (İstanbul 1970).
Livius, Ab Urbe Condita Libri
Pausanias, Perigesis fes Hellados-Yunanistatt in Tasviri.
Plinius, Historia Naturalis.
Plutarkhos, Vitae.
Polybios.
Pomponius Mela, De Chomgraphia, Libri Tres.
Ptolemaeus, Claudius. Geographia.
Sallust, Historiae.
Seriptares Historiae Aııgııstae.
Stephanus Byzaııtiııos Ethııika.
Strabon, Geographika, Coğrafya, çev. A. Pekman (Arkeoloji ve Sanat
Yay. İstanbul 1987)
Suetmıius, Devila Caesanım.
Tacitus, Historiae ve Atına!es.
Xenophon (Ksenophon), Aııabasis ve Cyropaedia.
Vitruvius, De Architectura, Mimarlık Üzerine On kitap, çev. S. Güven
(İstanbul 1990),

503
Çağdaş Kaynakçalar
Genel
E. Akurgal, Anadolu Kültür Tarihi (Tübitak 2003).
-Die Kımst Anatolien.1 von Homer bisAlexander (Berlin 1961).
-Phrygische Kunst (Ankara 1955).
-Ancient Civilİzations and Ruins of Turkey (İstanbul 1977).
- Eski İzmir I (T. T. K. Yayın. Ankara, 1983).
B. Andreae, TheArt ofRome (Abrams 1977).
G. E. Bean. Lycian Turkey (New York 1978).
-Turkey's Southern Shore (Londra 1979).
-Aegean Turkey (Oxford 1979).
-Turkey Beyond the Maeander (Londra 1980).
J. Boardman. The Greeks Overseas (3. baskı. 1980).
CIG: Corpus Inscriptionıım Graecorurn
H. Çambel, Çok Dilli Arkeoloji Sözlüğü (Arkeoloji ve Sanat Yayınlan
İstanbul 1994).
H. Malay, Epigrafi (Yazıtbilim) (EgeÜniv. Edeb. Fak. Yay. İzmir 1987).
B. I. Malkin, Religlon and Colonization in Ancient Greece (1987).
MAMA: Monumenta Asiae Minoris Antiquae (1928—).
S. Mitchell, Anatolia l, II (Oxford 1993).
OCD; Otford Classical Dictionary, eds. S. Homblower ve A. Spavvfoıth
(Oxford 1996).
Princelon Encyclopedia of Classical Sites, eds. R. Stillvvell, W. L.
MacDonald (Princeton 1976).
RE: Pauly-Wissowa, A. Pauly, G. Wissowa, ve W. Kroll, Real-
Encyclopadie der klassischen Altertumswissensclıaft Recueil Plassart
(Stuttgart, 1894’ten bu yana).
W. M. Ramsay, The Historical Geography ofAsia Minör (Amsterdam 1962).
G. Richter, Yunan Sanatı, çev. B. Madra (Cem Yayın. İstanbul 1979).
M. Rostovtzeff, The Social and Economic History of the Hellenistic
tforldl cilt (2. baskı, 1953).
SEG: Supplementum Epigraphicuuı Graecunı (1923—).
SIG: Sylioge Inscriptionum Graecarum 1915-1924.
R. Syme, Roman Papers, 7 cilt (1979-1991).
The Roman Revolution (Oxford 1939).
C. C. Vermenle, Roman İmperial Arı in Greece cnd Asia Minör.
(Cambridge 1968),

504
Kazı Teknikleri, Tarihleme
M. J. Aitken, Science-based dating in Archaeology (Londra 1990).
P. Barker, Vnderstanding Archaeological Ercavation (Londra 1986).
S. Fleming, Daıing in Archaeology (Londra 1976).
H. W. M. Hodges, Ariefacts (Londra 1976),
C. Renfrevv, P. Bahn, Archaeology: Theories. Methods and Prac'.ice
(Londra 1991).
V. Sevin, Arkeolojik Kazı Sistemi El Kitabı (Arkeoloji ve Sanat Yay.
İstanbul 1995).

Yunan ve Roma Tarihi


A. Akarca, Yunan Arkeolojisinin Ana Çizgileri: Şehir ve Savunması,
(T.T.K.Yayınlan, Ankara 1972).
R. E. Ailen, TheAttalidKingdom.A ConstitutianalHistoıy. (Oxford 1983).
O. Akşit, Roma İmparatorluk Tarihi (MS. 193-395) (İ.Ü. Edebiyat
Fakültesi Yayınlan, İstanbul 1970).
O. Akşit. Roma İmparatorluk Tarihi (M.S. 27-192) (İ.Ü. Edebiyat
Fakültesi Yayınlan, İstanbul 1976).
S. Atlan, Roma Tarihinin Ana Hatları l. Cumhuriyet Devri (İ.Ü. Edebiyat
Fakültesi Yayınlan, İstanbul 1970).
Herodot Tarihi çev. M. Ökmen (İstanbul 1973).
A. Gökoğlu, Paphlagonia (Kastamonu 1952).
E. Gıuen. The Helleııistic World and the Corning of Rome II (Berkeley 1984)
S. Homblovver. Mausolus (Oxford 1982).
Ph. H. I. Houvvink Ten Cate, The Luwian Population Groups ofLyciu and
Cilicia Aspera during the Helleııistic Period (Leiden 1967)
A. H. M. Jones, The Cities of the Eastern Roman Provinces (2. baskı,
Oxford 1971).
-The Later Roman Empire 284-602 (Blcakvvells 1964),
A. Kuhnt ve S. M. Sherwin-White, Hellenism in the East (Duckvvorth
1987).
B. Levick, Roman Colonies in Southern Asia Minör (Oxford 1967).
D. Magı'e, Roman Rule in Asia MinörZ //(Princeton 1950).
A. M. Mansel, Ege ve Yunan Tarihi (Ankara 1971).
A. H. Ormerod, Piracy in the Atıcient World (Londra 1924).
A. Pekman, Perge Tarihi (T.T.K. 1973).
S. Ruzicka, Politics ofa Persian Dynasty. The Hecatomnids in the Fourth
Century B.C. (Oklahoma 1992).

505
S. Sheıwin-White ve A. Krıhrt, From Samarkand to Sardis. A new
Approach to the Seleucid empire (Duckworth 18993).
W. W. Tam, Heilenistic Civilization (Cleveland ve New Yotk 1968).
F. VValbank, The Heilenistic World (2. baski. Harvajd 1993).

Klasik Mitoloji
A. Erhat. Mitoloji Sözlüğü (İstanbul 1978).
W. Burkert, Greek Religion (3. baskı, Harvard 1994).
Hesiodos Eseri ve Kaynakları A. Erhat ve S. Eyüboğlu (Ankara 1977),
Homeros, İlyadaçev. Erhat ve A. Kadir (İstanbul 1967),
Odysseia. (İstanbul 1970).
L. R. Famell. The Cultsofthe Greek States (Oxford 1896-1909).
J. Ferguson, The Religions of the Roman Empire (New York 1970).
Lexicon Iconogruphicum Mythologiae Classicae (1981--) LIMC.
Z. Taşiıkoğlu, Anadolu 'da Apollan kültü He ilgili Kaynaklar (1963).
M. J. Vennadesen, Cybele and Attis. TheMyth and the Cult. (Londra 1977).

Anadolu Yûzev Araştırmaları


E. Alloldi-Rosenbaum, A Survey of Coastal Cities in tfestern Cilicia
(Ankara 1967).
G. E. Bean veT. B. Mitford. Journeys in Roııgh Cilicia in 1962 and 1963:
Denkschr.
Osterr. Akad. Wiss. (phil.-hist KJ.) 95 (Wien 1965).
-Journeys in Rough Cilicia in 1964 and 1968: Denkschr. D. Osterr. Akad.
Wiss. (phil.-hist. Kİ.) 102 (Wien 1970).
O. Benndorfve G. Niemann. Reı'sen in Lykien und Karien (Vienna 1884),
C. Fellows, A Journal Wrı(ten During atı Excursion in Asta Minör
(Londra 1838).
C. Feilovvs, Atı Account ofDiscoveries in Lycia (Londra 1841).
C. H. E. Ilaspels, The Highlands ofPhrygia (Princeton 1971).
R. Heberdey, A. Wilheim, Reisen in Kilikien (1896).
J. Keil ve A. Wtlhelm. Denkmâler aus dem Rauhen Kilikien: MAMA 111
(Manchester 1931)
C. Lanckoronski, Stâdte Pamphyliens und Pisidiens 2. (Vienna 1892).
W. M. Leake, Journal ofa Tour in Asia Minör (Londra 1824)
E. Peteısen ve F, von Luschan. Reisen in Lykien, Milyas und Kıbyratien
2. GesellschaflfürArchaeologischeErforschungKleiasiens. (Vienna 1889).

506
J. R. SteiTett. Wdfe Expedition toAsia Minör (Boston 1888).
W. M. Ratnsay, The Historical Geography ofAsia Minör (Londra 1890).
H. Swoboda, J. Keil ve F. Kroll, Denkmâler atış Lykaonien, Pamphylıen
und Isaurien (Btunn 1935).

Klasik Mimari
A. Altun, Sanat Tarihinde Mimari Çizim için Küçük Rehber 1 (İ.Ü.
Edebiyat Fakültesi Yayınlan, İstanbul 1978).
M. Anabolu, Kiiçük Asya da bulunan Roma imparatorluk Çağı
Tapınakları (1970).
P. P. Betancourt, TheAeolic Style in Architecture (Princeton 1977).
M. Bieber, The History ofthe Greek and Roman Theater (Princeton 1961).
A. Boethius ve J. B. Ward-Perkins, Etruscan and Roman Architecture
(Hannondsworth 1970.
J. M. Cook ve W. H, Plommer, The Sanctuary of Hemithea at Kastabos
(Cambridge 1966).
James S. Curl, Dictionary ofArchitecture (Oxford 1999)
W. B. Dinsmoor, The Architecture ofAncient Greece (New York 1950).
J. Humphrey. Roman Circuses (Londra 1986).
D. Kuban, Mimarlık Kavramları (İstanbul 1980).
A. W. Lawrence, GreekArchitecture (Londra 1957).
W. MacDonald, The Architecture qfthe Roman Empire, 2 cilt (Yale 1982-86).
A. G. McKay, Houses, Villas and Palaces in the Roman World (İthaca
1975).
R. Naumann, Eski Anadolu Mimarlığı (Architektur Kleinasiens) çev. B.
Madra (T.T.K. Ankara 1975).
J. B. Ward-Perkins, Roman Imperial Architedure (Harmondswoith 1981).
R. E. Wycherley, Antik Çağda Kentler Nasıl Kuruldu, çev. N. Nirven
(Arkeoloji ve Sanat Yay. İstanbul 1986).
F. Yegül, Baths and Bathing in Classical Antiçuity (New York ve
Cambridge 1992).

Seramik Sanatı
J. D. Beazley,/l//ic Red-Figüre Vase-Painters (Oxford 1963).
-The Development ofAtlic Black-Figure (1951).
- Altıc Black-figüre Pase-Painters (1956).
J. Boardman, Alhenlan Black Figüre Vases (Londra 1978).

507
R. M. Cook. Greek Pa'mted Pottery (Londra 1972).
E. Doğer, Antik Çağda Amphoralar (Sergi Yayın. İzmir 1991).
C. H. E. Haspels, Attic Black Figured Lekythoi (1935).
-Eski Yunan Boyalı KeranıiğT çev. A. Akarca (İ.Û. Yayın. 1946)
R. Ling, Roman Paindng (Cambridge 1991).
C. Özgüne!, Karla GeometrikSeramiği (T.T.K.. Yay.Ankara 1979).
G. Richter, ShapesandNamesofAthenian Vases (Washington 1973).
C. T. Seltman, Attic Vase-Painting (Cambridge, 1925).
F. Şahin, Seramik Sözlüğü (Anadolu Sanat Yay. İstanbul 1983).

Heykel
B. Ashmole, Architecf and Satlptor in Classical Greece (New York
1972).
J. Boardman, Greek Scıdptııre: The Archaic Period (Londra 1978).
Y. Boysal, Arkaik Devir Heykeltraşhğı (Selçuk Üniv. Edebiyat Fakültesi
Yay. T.T.K.. Ankara 1979).
J. C. Carter, The Sculpture of the Sanctuary of Athena Polias (1983).
J. İnan, Side'rdrı Roma Devri Heykellaşlığı (T.T.K.. Ankara 1975).
D. E. E. Kleiner, Roman Scıdptııre (New Haven ve Londra 1992).
A. Stewart, Greek Sculpture (Yale 1990).
G. B. Waywell, The Free Standing Sculpture of the MaıtsoleUm oj
Halicarnassııs (Londra 1978).

Sikke
S. Atlan ve N. Baydur, Grek ve Roma Sikkeleri (Arkeoloji ve Sanat Yay.
İstanbul 1982).
P. A. Gardner, A History of Ancient Coinage, 700-300 BC (Oxford 1918).
B. Head, Historia Numorum. (Oxford 1963).
-A Manual of Greek Mımismatics (Oxford 1911).
G. F. Hill, Catalogue of the Greek Coins of Lycaonia, Isauria and Cilicia
British Museum (Londra 1900).
F. Imhoof-Blumer, Kleinasiatische Munzen II (Wien 1970).
C. M. Kraay, Archaic and Classical Greek Coins. (Berkeley ve Los
Angeles 1976).
C. M. Kraay ve M. Hirnıer, Greek Coins (Londra 1966).
H. Mattingly ve E. A. Sydenham, Roman Imperiai Coinage (Londra 1962).

508
E. S. G. Robinson, “Coin Legends in Carian Script." In Anatoiian Studies
Presented to W. H. Buckler, editör W. M. Calder ve J. Keil (Manchester
1939).
W. Schwabacher, “Lycian Coin Portraits” İn Essays in Greek Coinage
Presented to Stanley Robinson editör C. M. Kraay ve G K. Jenkins. (Oxford
1968).
O. Tekin, Antik Numizmatik ve Anadolu (Arkeoloji ve Sanat Yay. İstanbul
1992).

Mezar Anıtları
E. Alfoldi-Rosenbaunı, Anamur Nekropolü.The Necropolis of Anemurium
(Ankara 1971).
J, Fedak, Monumental Tombs of the Hellenistic Age (Toronto 1990).
P. M. Fraser, Rhodiarı Funerary Monuments (Oxfod 1977).
R. Gariand, The Greek li'aycfDeath (Ithaca 1985).
V. İdil, Likya Lahitleri (Ankara 1985).
J. Kubinska, Les monuments funeraires dans les inseriptions grecçues de
l'Asie Mineure (Warsaw 1968).
D. C. Kurtz ve J. Boanbnan, Greek Burial Cusıoms (Londra 1971).
F. Matz, “Hellenistische und romisehe Grabbauten,” Die AnlikeTV (1928)
266 vd.
J. M. C. Toynbee, Death and Burial in the Roman IVorid (New York
1982).

Günlük Yasam ve Sözlükler


H. W. Johnston, The Private Life ofthe Romans (1903).
Hany Thurston Peck. Harper.s Dictionary of Clascal Antiquities (1898).
S. B. Platner, A Topographical Dictionary ofAncient Rome (1929).
Orford Classical Dictionary (2003).
W. Smith, A Dictionary of Greek and Roman Anticpıiıies (1882).

509

You might also like