Professional Documents
Culture Documents
SORU:1) “MADDENIN KAYNAGI TUM EVRENDE OLDUGU GIBI KARBON ATOMUDUR” cumlesinin
arastirmasini yaziniz:
"Maddenin kaynağı tüm evrende olduğu gibi karbon atomudur" cümlesi bilimsel açıdan
yanıltıcıdır.
2: Karbonun Önemi: Karbon, hayatın kimyasal yapısında merkezi bir role sahiptir, çünkü
karbon atomları çok sayıda başka atomla bağ kurabilir. Bu özellik, karmaşık molekülleri
oluşturma kapasitesi sayesinde, karbonun organik kimyada ve canlı organizmalarda temel bir
unsur olmasını sağlar. Bu nedenle, Dünya'daki yaşamın temel yapı taşıdır. Ancak bu, tüm
maddenin kaynağının karbon olduğu anlamına gelmez.
Sonuç olarak, karbon evrendeki maddenin kaynağı değildir. Ancak Dünya'daki yaşam için
temel bir öneme sahip olan bir elementtir. Ancak bu bilgi, evrendeki tüm maddenin
kaynağının karbon olduğu şeklinde genellenmemelidir
SORU:2) “ANTI MADDE” hakkinda bilgi veriniz.
Antimadde, maddenin karşıtı olarak kabul edilen ve maddeyle temas ettiğinde onunla yok
olan bir çeşit madde formudur. Antimadde, normal maddeye benzeyen ama bazı temel
parçacıkların yükleri ters olan bir maddedir. Örneğin, bir elektronun antimadde karşılığı
"pozitron" adını alır ve pozitronun yükü +1'dir, elektronun yükü ise -1'dir.
1: Yok Olma (Annihilasyon): Antimadde ile madde bir araya geldiğinde, birbirlerini yok
ederler (annihilate). Bu esnada enerji açığa çıkar. Özellikle, bir elektron ve bir pozitron bir
araya geldiğinde, iki gama ışını fotonu üretirler.
3: Uygulamalar: Antimadde'nin pratik uygulamaları sınırlıdır çünkü onu üretmek enerji yoğun
ve pahalıdır. Ancak, pozitron emisyon tomografisi (PET) adlı tıbbi bir görüntüleme yöntemi,
antimadde (özellikle pozitron) kullanılarak çalışır.
4: Varlığı: Büyük Patlama'nın hemen ardından evrenin ilk anlarında eşit miktarda madde ve
antimadde oluştuğuna inanılır. Ancak evrenimizde gözlemlenen madde çok daha baskındır ve
bu "madde-antimadde asimetrisi" büyük bir fiziksel sır olarak kalmaya devam etmektedir.
Antimadde üzerine yapılan araştırmalar, evrenin nasıl çalıştığına dair derinlemesine bilgiler
sunmaktadır. Ancak, antimadde'nin gizemleri ve potansiyeli hala tam olarak anlaşılmış
değildir.
SORU:3) MADDENIN HALLERI BAGIMINDA “PLAZMA” hakkinda bilgi verin:
Maddenin dört temel halinden biri olan plazma, sıvı, gaz ve katı hallerinden farklı olarak yüklü
parçacıkların (iyonlar ve elektronlar) oluşturduğu bir durumdur. Genellikle yüksek sıcaklıkta,
atomların ya da moleküllerin elektronlarını kaybetmeye başladığı ve iyonize oluşan gazlarda
görülür. Plazma, evrendeki en yaygın madde halidir; örneğin, güneş ve diğer yıldızlar plazma
halindedir.
5: Sıcaklık: Plazma genellikle çok yüksek sıcaklıklarda oluşur. Ancak, düşük sıcaklıkta da
plazma üretmek mümkündür. Örneğin, floresan lambalarında düşük sıcaklıkta plazma
kullanılır.
Özetlemek gerekirse, plazma, iyonize olmuş gazlardan oluşan ve evrende oldukça yaygın
bulunan bir madde halidir. Hem doğada hem de teknolojide birçok farklı şekilde karşımıza
çıkar.
SORU:4) “CERN” hakkinda arastirma yapiniz:
CERN (Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi), 1954 yılında kurulmuş bir araştırma kuruluşudur.
İsviçre'nin Cenevre kentinde bulunan bu kuruluş, dünyanın en büyük parçacık fiziği
laboratuvarına ev sahipliği yapmaktadır. CERN'deki bilim insanları, evrenin temel yapısını ve
maddenin en temel parçacıklarını anlamaya çalışırlar.
1: LHC (Büyük Hadron Çarpıştırıcısı): CERN'deki en ünlü deney aleti olan LHC, 27 km
uzunluğunda dairesel bir tünelde bulunan ve protonları neredeyse ışık hızına kadar
hızlandıran bir parçacık çarpıştırıcısıdır. LHC, bu çarpışmaları kullanarak parçacıkların ve
etkileşimlerinin özelliklerini incelemektedir.
2: Higgs Bozonu: 2012 yılında CERN'de yapılan deneyler, Higgs bozonunun varlığını
doğruladı. Bu keşif, Peter Higgs ve François Englert'e 2013 Nobel Fizik Ödülü'nü kazandırdı.
3: World Wide Web: Dünya Çapında Ağ (WWW), 1989 yılında CERN'de Tim Berners-Lee
tarafından icat edildi. Bu, bilgi paylaşımını ve iletişimi kökten değiştiren devrim niteliğinde bir
buluştur.
4: Uluslararası İşbirliği: CERN, 20'den fazla üye ülkeye sahip uluslararası bir kuruluştur.
Dünyanın dört bir yanından gelen bilim insanları, CERN'de bir araya gelerek parçacık fiziği
üzerine ortak çalışmalar yapmaktadırlar.
CRT (Kathod Işın Tüpü) teknolojisi, televizyon ve bilgisayar monitörlerinde kullanılan eski bir
ekran teknolojisi türüdür. Ancak bu teknoloji, son yıllarda LCD, OLED ve diğer modern ekran
teknolojileri tarafından büyük ölçüde yerini almıştır. İşte CRT hakkında bazı temel bilgiler:
1: Çalışma Prensibi: CRT, içinde negatif yüklü bir elektrottan (katot) elektron demeti yayan
bir tüp içerir. Bu elektron demeti, tüpün ön tarafında bulunan fosfor kaplamaya çarptığında
fosforun ışık yaymasına neden olur. Ekranın hangi bölümünün aydınlatılacağını kontrol etmek
için elektron demeti manyetik veya elektrostatik alanlarla yönlendirilir.
2: Renkler: Renkli CRT monitörlerde, kırmızı, yeşil ve mavi olmak üzere üç farklı fosfor rengi
bulunur. Elektron demetleri bu fosforlara çarptığında farklı renklerde ışık yayılır. Bu renklerin
kombinasyonlarıyla ekran üzerinde milyonlarca renk oluşturulabilir.
3: Avantajları:
• Derin ve doğal renk üretimi.
• Yüksek kontrast oranları.
• Yüksek yenileme hızlarına sahip olabilir.
• Gölgelenme, durma veya hızlı hareket eden nesnelerde bulanıklık gibi
sorunlarla karşılaşılmaz.
4: Dezavantajları:
• Büyük, ağır ve hacimli yapısı.
• Enerji tüketimi LCD ve diğer modern teknolojilere göre daha yüksektir.
• Radyasyon yayabilir.
• Fosfor yakması adı verilen, uzun süre sabit bir görüntü gösterildiğinde ekranın
yanması sorunu yaşanabilir.
5: CRT'nin Yeri: CRT teknolojisi, 20. yüzyılın sonlarına doğru bilgisayar monitörleri ve
televizyonlar için oldukça popülerdi. Ancak 2000'lerin başından itibaren LCD, LED ve diğer
ekran teknolojilerinin yükselişiyle CRT'nin popülerliği azalmıştır. Yenilikçi ve enerji verimli
teknolojilerin ortaya çıkmasıyla birlikte, CRT monitörler ve televizyonlar neredeyse tamamen
pazardan kaybolmuştur.
Sonuç olarak, CRT teknolojisi tarihsel bir öneme sahip olup, ekran teknolojisinin gelişiminde
önemli bir yere sahiptir. Ancak modern teknolojilere kıyasla birçok dezavantajı bulunmaktadır.
Bu nedenle günümüzde bu teknolojiye rastlamak oldukça nadirdir.
SORU: 6) IYON ANYON KATYONu arastiriniz.
2: Katyon: Pozitif yüklü iyonlara katyon denir. Elektron kaybı sonucu oluşurlar. Örneğin,
sodyum (Na) atomu bir elektronunu kaybederek Na+ katyonunu oluşturur.
3: Anyon: Negatif yüklü iyonlara anyon denir. Elektron kazancı sonucu oluşurlar. Örneğin,
klor (Cl) atomu bir elektron kazanarak Cl− anyonunu oluşturur.
İyonlar, çoğunlukla elektrolitlerde (örneğin tuz eriyikleri) bulunurlar ve elektrik akımını
iletebilme yetenekleri vardır. İyonlar, genellikle kimyasal reaksiyonlarda oluşur ve çözeltiye
aktarıldığında elektrolit çözeltisini oluştururlar.
Önemli Notlar:
Bravais kafesi (veya Bravais örgüsü), kristalografi'de, uzayın üç boyutunda tekrarlanan atomik
düzenlemeyi tanımlayan bir yapıdır. Bir Bravais kafesi, bir örgüt noktasından başlayarak ve bu
noktanın etrafındaki atomik düzenlemeyi takip ederek uzayın her yerinde aynı düzeni
tekrarlayan bir dizi örgüt noktasıdır. Yani, her örgüt noktası, çevresindeki atomik
düzenlemenin bir yansımasıdır.
Kristal yapıları tanımlamak için 14 farklı Bravais kafesi vardır. Bu 14 Bravais kafesi, atomların
veya moleküllerin uzayda nasıl düzenlendiğini gösterir. İşte bu 14 Bravais kafesinin listesi:
Her Bravais kafesi, belirli bir kristal sistemi içinde tanımlanan belirli bir geometrik düzenlemeyi
ifade eder. Bu kafesler, katı maddelerin atomik veya moleküler düzenlemelerini anlamak için
önemlidir. Gerçekte, çoğu katı madde bu 14 örgüden birine uygun bir yapıya sahiptir.
SORU:8) “KONTRUKSIYON” ve “STRUKTUR” kavrami hakkinda bilgi toplayin:
1: Konstrüksiyon (Konstrüksiyonel):
• Konstrüksiyon, genellikle bir yapının ya da nesnenin fiziksel olarak nasıl inşa edildiği
veya birleştirildiği ile ilgili ayrıntıları ifade eder.
• Mühendislik, mimarlık ve inşaat alanında sıkça kullanılır.
• Bir yapı veya makinenin nasıl tasarlandığına, hangi malzemelerin ve yöntemlerin
kullanıldığına dair detayları içerir.
• Örneğin, bir binanın betonarme konstrüksiyon olması, binanın beton ve demir donatı
kullanılarak inşa edildiğini gösterir.
2: trüktür (Yapısal):
• Strüktür, bir şeyin iç organizasyonu, düzeni veya yapısını ifade eder. Bu, fiziksel
nesneler için olabileceği gibi, soyut kavramlar için de geçerlidir.
• Biyoloji, sosyoloji, bilgisayar bilimleri ve daha birçok alanda kullanılır.
• Örneğin, bir organizmanın hücresel yapısı, bir toplumun sosyal yapısı veya bir
programın yazılım yapısı strüktür kavramı ile ifade edilir.
Kısacası, "konstrüksiyon" genellikle fiziksel inşaat ve yapım süreciyle ilgilidir, "strüktür" ise
genel organizasyon, düzen veya bir şeyin içsel yapısıyla ilgilidir. Ancak, bu terimlerin kullanımı
bağlama göre değişebilir, bu nedenle her zaman belirli bir alandaki veya dildeki spesifik
kullanımlarını anlamak önemlidir.
SORU:9) “SISMIK IZALOTERLER” hakkinda bilgi verin:
Sismik izolatörler, yapıları deprem sırasında oluşan yer hareketlerinden korumak amacıyla
geliştirilmiş özel cihazlardır. Bu izolatörler, yapının tabanında yer alır ve zemin hareketlerinin
yapının üst kısımlarına direkt olarak iletilmesini engelleyerek yapıda oluşabilecek hasarın
azaltılmasını amaçlar. İşte sismik izolatörler hakkında bazı temel bilgiler:
1: Çalışma Prensibi: Sismik izolatörlerin temel prensibi, yapıyı destekleyen temel ile üst
yapının arasına esnek bir arayüz eklemektir. Bu, deprem sırasında yer hareketlerinin yapının
üst kısımlarına direkt olarak iletilmesini engeller ve yapının bu hareketlere yanıt olarak daha
az hızla hareket etmesini sağlar.
3: Kaymalı İzolatörler: Bunlar, iki farklı yüzeyin birbirine göre kaymasına izin verir. Bu sayede,
yüzeyler arasındaki sürtünme deprem enerjisini emer.
Ancak her yapının sismik izolasyon gereksinimi yoktur. Yapının konumu, yapısal özellikleri,
kullanım amacı gibi faktörler izolasyon gerekliliğini belirler. Sismik izolasyon, uzman mühendisler
ve yapı bilimcileri tarafından değerlendirilip tasarlanmalıdır.
SORU:10) “MOHS SERTLIK SKALASI” ve “ SKALADAKI TASLAR” hakkinda bilgi verin:
Mohs sertlik skalası, mineral sertliklerini sıralamak için kullanılan göreceli bir sertlik skalasıdır.
Alman mineralog Friedrich Mohs tarafından 1812 yılında tanımlanmıştır. Bu ölçekte, bir
mineralin sertliği, önceki mineralin çizilip çizilemediği temeline dayanarak belirlenir. Mohs
sertlik skalasındaki 10 mineral, yumuşaktan serte doğru şu şekildedir:
9: Koründüm (Corundum): Yakut ve safirlerin ana bileşenidir. Çoğu diğer doğal maddeyi
çizebilir.
10: Elmas (Diamond): Doğadaki en sert maddedir. Tüm diğer maddeleri çizebilir.
Bu skala sadece göreceli bir sertlik ölçümü sağlar. Örneğin, elmas, koründümden sadece bir
adım ötede yer almasına rağmen, gerçekte koründümden çok daha serttir. Mohs sertlik
skalası, özellikle jeolojik çalışmalarda ve taşların tanımlanmasında kullanılır. Ancak daha
hassas ve kesin sertlik ölçümleri için diğer yöntemler de bulunmaktadır.