You are on page 1of 4

Biyoloji Performans Ödevi Mert Ekin Doğan 11-E/1410

1) Göz: Göze gelen ışınlar ilk olarak korneada kırılır. Kornea, ışığın en çok kırıldığı yerdir. Daha sonra
ışık ışınları ön odadan ve göz bebeğinden geçerek merceğe ulaşır. Mercek ışınların kırıldığı diğer bir
yapıdır. Mercekten geçen ışınlar arka odadaki camsı cismi de geçtikten sonra retinadali reseptör
hücrelere ulaşır. Camsı cisim yoğun kıvamı nedeniyle ışığın kırıldığı diğer bir yapıdır. Işık tüm bu
yapıları geçtikten sonra ağ tabakaya ulaşır ve reseptör hücreler üzerine düşer. Görüntü ağ tabakada
ters bir şekilde oluşur. Ayrıca görüntünün sağı sol tarafta, solu sağ tarafta oluşurç Reseptör hücreler
gelen ışığın etkisiyle uyarılır ve duyu nöronlarını etkiler. Duyu nöronlarında oluşan impulslar görme
sinirleriyle önce talamusa, sonra beyin kabuğundakki görme merkezine iletilir. Sonuç olarak bu
merkezde görüntü düz, renkli ve net olarak algılanır.

Kulak: Kulak kepçesi ile toplanan ses dalgaları kulak yolu ile kulak zarına iletilir. Kulak zarı ses
dalgaları ile titreşirken, kulak zarına yapışık olan çekiç, örs ve üzengi kemiklerinin titremesine neden
olur. Kulak kemikleri, kulak zarından gelen titreşimleri güçlendirerek oval penceredeki zara iletir.
Oval penceredeki titreşimler vestibüler kanaldaki sıvının (perilenf sıvısı) dalgalanmasına neden olur.
Perilenfteki dalgalanmalar temel zarın titremesine neden olur. Temel zarın üzerindeki tüy hücreleri
çatı zara temas eder ve eğilir. Böylece tüy hücrelerdeki mekanoreseptörler bu hücrelerin uyarılmasını
sağlar. Vestibüler kanalda başlayan dalgalar timpanik kanal ile devam eder ancak buradaki sıvının
yuvarlak penceredeki zara çarpmasıyla sonlanır. Yuvarlak penceredeli zar, sıvıdaki dalgaların geriye
dönüşünü engelleyerek ses dalgalarının karışmasını, birbirini engellemesini ya da birbirini
güçlendirmesini önler. Tüy hücreleri duyu sinirlerinde impuls oluşturur. Duyu sinirlerinde oluşan
impulslar önce talamusa sonra beyin kabuğundaki işitme ile ilgili merkezlere iletilir ve ses algılanır.

2)

Sarı beneğin etrafı

Çubuk reseptörleri
Sarı beneğin kendisi

Koni reseptörleri

Reseptör yoğunluğu

Yüksek

Düşük
Bu dağılım sayesinde, bir cisim gözümüzün sağ ve sol kenarlarından görüldüğünde tam olarak
algılanan ilk özelliği şeklidir. Bunun sebebi çubuk hücrelerinin sarı beneğin etrafında bulunması ve
şeklin algılanmasını sağlamasıdır.

3) İnsanların birbirinden biraz ayrı konumlanmış iki gözü vardır, bu da binoküler eşitsizlik yaratır. Her
göz aynı görüntünün biraz farklı bir perspektifini yakalar.
Beyin, derinliği hesaplamak ve üç boyutluluk hissi yaratmak için her bir gözün aldığı görüntülerdeki
farklılıkları kullanır. Benzer şekilde, tomografi sırasında da vücudun farklı açılarından verilen röntgen
ışınları sayesinde alınan görüntüler organ ve kemiklerimizi üç boyutlu oluşturur.

4) Ses şiddeti desibel (dB) cinsinden ölçülür. Ses şiddeti, ses dalgalarının birim zamanda taşıdığı enerji
miktarıdır. Yoğunluk, ses dalgalarının genliğine göre belirlenir; daha yüksek seslerin yoğunluğu daha
yüksektir.

Ses frekansı hertz (Hz) cinsinden ölçülür. Ses frekansı, bir ses dalgasındaki saniyedeki titreşimlerin
sayısını temsil eder. Daha yüksek frekanslar daha yüksek perdedeki seslere, daha düşük frekanslar
ise daha alçak perdedeki seslere karşılık gelir.
Kulaktaki Bu Özelliklerin Ayırt Edilmesi:

Şiddet Algısı:
İnsan kulağı sesin yoğunluğunu ses dalgalarının genliği aracılığıyla algılar. Genlik ne kadar büyük
olursa, ses o kadar yüksek algılanır.
Kulak kokleada ses dalgalarının genliğine tepki veren özel tüy hücreleri içerir. Daha yüksek sesler, bu
tüy hücrelerinin daha fazla hareket etmesine neden olur ve bu daha sonra beyne daha güçlü bir
sinyal olarak iletilerek daha yüksek yoğunluk algısına yol açar.

Frekans Algısı:
İnsan kulağı sesin perdesi aracılığıyla farklı frekansları ayırt eder. Yüksek frekanslar, yüksek perdeli
seslerle ilişkilendirilirken, düşük frekanslar, alçak perdeli seslerle ilişkilendirilir.
İç kulaktaki koklea, farklı frekanslara duyarlı tüylü hücreler içerir. Kokleanın farklı bölgeleri tercihen
belirli frekans aralıklarına yanıt verir. Beyin, bir sesin perdesini veya frekansını algılamak için bu tüy

hücrelerinden gelen sinyalleri yorumlar.

5) Çevremde hiç renk körü insan yok. Dolayısıyla test sonucunda iki cinsiyetin oranı da %0.

Renk körlüğü genleri X kromozomu üzerinde taşındığından, bir erkeğin X kromozomunda renk
körlüğü varsa bu kişi kesinlikle renk körü olacaktır. Öte yandan bir kadının bir X kromozomunda renk
körlüğü olup diğer X kromozomu sağlıklıysa bu insan renk körlüğü yaşamadan taşıyıcı olarak hayatını
sürdürebilir.

Erkeklerde kırmımı ve yeşili ayırt edemeyen renk körlüğü oranı yaklaşık %8’dir. Kadınlarda ise bu
oran %0.5 ile %1 arasındadır. Tabii ki kadınların taşıyıcı olma ihtimalleri de vardır.

6) 19. yüzyılın başlarında Louis Braille tarafından geliştirilen Braille alfabesi, görme engelli bireylerin
iletişiminde devrim yarattı. Kendisi de çocukluğundan beri kör olan Louis Braille, sistemi 15 yaşında
Paris'teki Kraliyet Görme Engelliler Enstitüsü'nde okurken oluşturdu. Askeri bir şifreleme sisteminden
ilham alan Braille, harfleri, sayıları ve noktalama işaretlerini temsil etmek için altı noktadan oluşan bir
ızgara kullanarak bunu dokunsal bir kod halinde basitleştirdi. Her Braille karakteri, farklı sembolleri
temsil eden farklı nokta kombinasyonlarından oluşan 2x3'lük bir ızgaradan oluşur. Sistemin verimliliği
ve çok yönlülüğü kullanıcıların metin, müzik ve matematiksel gösterimleri okuyup yazmasına olanak
tanır. Braille alfabesi o zamandan bu yana evrensel olarak benimsenen bir yöntem haline geldi ve
yazılı bilgilere bağımsız olarak erişme olanağı sağlayarak görme bozukluğu olan sayısız bireye destek
sağladı.

You might also like