You are on page 1of 4

JEAN PIAGET BİLİŞSEL GELİŞİM KURAMI

GELİŞİM BASAMAKLARI

Bütün gelişim kuramlarında olduğu gibi, bilişsel gelişim de basamaklarla gerçekleşir.


Her basamakta, farklı ve özgün beceriler elde edilir. Jean Piaget’nin bilişsel gelişim
kuramı, 4 gelişim basamağından oluşmaktadır:
1. Duyu-motor dönemi (0-2 yaş)
2. İşlem öncesi dönem (2-7 yaş)
3. Somut işlem dönemi (7-11 yaş)
4. Soyut (formal) işlemler dönemi (11+)
Şimdi bu dönemleri sırasıyla inceleyelim:
1. DUYU-MOTOR DÖNEMİ (0-2 YAŞ)
Bebekler bu dönemde dünyayı kendi hareket ve duyularıyla öğrenmeye başlar.
Bunlar emme, tutma, bakma ve dinleme gibi temel hareketleri kapsar. Sonraki
aylarda, destekle oturma, desteksiz oturma, emekleme, ayağa kalkma ve adımlama
gibi daha karmaşık beceriler gelişir.
Bu dönemin ortalarından itibaren, çok önemli bir bilişsel ilke gelişmeye başlar:
NESNE SÜREKLİLİĞİ. Nesne sürekliliği ilkesi, nesnelerin görüntüleri değişse de,
varlıklarının devam ettiği bilgisine dayanır. Nesne sürekliliğini henüz kazanmayan
çocuklarda, , üstü örtülen bir cisim yok olmuş gibi algılanır. 6-7 aylıkken kazanılan bu
ilke sayesinde, nesneler gözden kaybolsa da, çocuklar onların varlıklarının devam
ettiğini anlayabilirler. Örneğin Piaget, 6 aylık bir bebekle oynadığı kırmızı topun
üstünü bir peçeteyle kapatmış ve bebeğin tepkisini incelemiştir. Nesne sürekliliğini
henüz elde etmeyen bebek, topun üstü örtüldüğünde ya başka bir oyuncağa
yönelmiş, ya da ağlamaya başlamıştır. Oysa nesne sürekliliğini kazanan çocuklar,
topun üstü örtülünce gelip peçeteyi açmaktadırlar. Yani topun hala orada olduğunu
bilmektedirler. Örneğin çocukların saklambaç oyunundan keyif almaya başlamaları,
aslında nesne sürekliliğini kazandıkları içindir.
Duyu-motor döneminin bir başka özelliği, animizm becerisinin başlamasıdır.
Animizm, cansız nesnelerin canlıymış gibi algılanmasıdır. Örneğin bezden bebek
gerçek çocuk gibi algılanır; bir sopa parçası at gibi algılanabilir. Ya da eşyalara
vurunca canlarının acıdığı düşünülebilir. Duyu- motor dönemde, çocuklar ilk kez
neden- sonuç ilişkilerini öğrenmeye başlarlar. Bu durum, bazı davranışları tekrar
tekrar yapmaya neden olabilir. Örneğin oyuncaklarını devamlı olarak yere atıp
izlemek gibi. Bu durum yaramazlık değildir. Nesneler üzerinde bir etki yaratıp, sonucu
gözlemleme dürtüsüdür.
Duyu- motor döneminde gelişen bir başka beceri, isimlendirmedir. Sözcükleri
öğrenme ve belli bir sözcük söylendiğinde o nesneyi ya da kişiyi düşünebilme, buna
örnektir. Nesne ya da kişilerin isimleri, çocuğun sembolik düşünmeye başladığını
gösteren, önemli bir beceridir. Sözcükler sembolik düşünmenin temeli olduğundan,
bu beceri ileriki dönemler için önemli bir altyapıdır.

1
2. İŞLEM ÖNCESİ DÖNEM (2-7 YAŞ)
Bu dönemde, çocuklar duyu-motor dönemindeki tüm becerileri tamamlamıştır. Artık
nesne ve sözcükleri resimlerle düşünebilirler. Ancak akıl yürütme becerileri oldukça
sınırlıdır. İşlem öncesi dönem, çocuğun yetişkinlerin kullandığı mantıksal-
matematiksel becerilerin henüz öncesinde olduğundan bu adı almıştır. Bu dönemin
ortalarından itibaren, önemli bir ilke gelişmeye başlar: KORUNUM İLKESİ. Korunum
ilkesi, nesnelerin fiziksel özellikleri değişse de, temel özelliklerinin aynı kaldığını
kavramaktır. Örneğin Piaget bir deneyde, 3 yaşında olan ve henüz korunum ilkesini
kazanmamış bir çocuğa birbirinin aynısı olan su dolu iki bardağı göstermiş ve bu
suların aynı miktarda olup olmadığını çocuğa sormuştur. Çocuk bardaklara bakarak
aynı olduklarını söylemiştir. Piaget, çocuğun gözlerinin önünde, birinci bardaktaki
suyu ince uzun bir deney tüpüne, diğer bardaktaki suyu ise yayvan bir kaseye
boşaltmış ve çocuğa bu kez hangisinde daha fazla su olduğunu sormuştur. Korunum
ilkesini henüz kazanamayan çocuk, tüpteki suyun daha çok olduğunu, çünkü daha
yüksek olduğunu söylemiştir. Korunum ilkesi yaklaşık 3 yaş sonrasında kazanılır.
İşlem öncesi çocukları akıl yürütürken, sadece tek bir değişken üzerine odaklanabilir.
Bu durum, beraberinde benmerkezcilik (egosantrizm) denilen, dünyanın kendi
etrafında döndüğü inancına yol açar. Benmerkezcilik bencillik ya da egoizm değildir;
çocuk tüm evreni sadece kendine göre algılar. Örneğin kendi karnı açsa herkes açtır
ya da o üşümüyorsa, kimse üşümüyor demektir. Bu durum, nesne ve olgular
arasındaki bağımsız ilişkileri henüz yorumlayamamasından dolayı gerçekleşir.
Nesneleri sadece şekilsel olarak değerlendirir. Örneğin avucuna doldurduğu, toplam
2 lira değerindeki bozuk paraların, 5 TL’lik kağıt paradan daha çok olduğuna inanır.
Ya da perdenin arkasına saklandığında, tüm bacakları açıkta kalsa bile, kimsenin onu
görmediğini düşünür. Utandığında elleriyle gözlerini kapatınca karşıdaki kişinin
kendisini göremediğine inanır. Çocuk bu nedenle, başka insanların farklı perspektif,
duygu ya da düşünceleri olabileceğini henüz anlayamaz. Korunum ilkesi
kazanıldığında, nesneleri sadece şekilsel olarak tek bir kritere göre değil, tüm
anlamlarıyla değerlendirmeye başlar.
Bu dönemde çocuklar görsel ve tek bir değişkene göre sınıflandırma (ör. Kızlarla
oğlanları gruplandırmak), sıralama (ör. Nesneleri en büyükten en küçüğe göre
dizmek) gibi mantıksal işlemleri yapabilirler ama birden fazla kriter verildiğinde (ör.
Kırmızı kazaklı kızlarla mavi kazaklı oğlanları gruplandırmak) başarılı olamazlar.
Tersine çevirme, bu dönemde en zor gelişen becerilerden biridir. Belli bir sıraya
göre giden bir sırayı tersine çeviremezler. Ya da karşıdaki insanın gördüğü
manzarayı tanımlamaları istendiğinde, kendi gördükleri manzarayla karşıdakinin
gördüğünü değiştiremezler, kendi gördükleri manzarayı anlatırlar.

3. SOMUT İŞLEM DÖNEMİ (7-11 YAŞ)


İlkokul yıllarını kapsayan somut işlemler, kendinden önceki dönemlerin tüm
becerilerinin oturduğu dönemdir. Bu dönemde, çocuklar basit mantıksal ve
matematiksel becerileri (4 işlem gibi) kavramaya başlarlar ancak bunu yapabilmeleri
ve problemleri çözebilmeleri için mutlaka problemin somut olması gerekir. Bu nedenle

2
abaküste boncukları dizerek ya da parmaklarını sayarak matematiği kavrayabilirler.
Bu durum 11 -12 yaşlara kadar devam eder. Çocuklar henüz çok değişkenli, soyut ve
karmaşık problemleri çözmekten uzaktır. .Bu dönemin en önemli özelliği, somut
problem çözme becerilerinin gelişmesidir. O nedenle, ilkokul dönemlerindeki
çocuklarını mutlaka gezi, gözlem, deney, oyun gibi yöntemlerle öğrenmelerini
sağlamak, onların konuşmalarına ve fikirlerini tartışmalarına uygun ortamlar
yaratmak, basit deneyleri kurgulamak, drama ve eğitsel oyunlara ağırlık vermek çok
önemli ve gereklidir. Bol görsel kullanmak, filmler, karikatürler, şemalar, resimler gibi
uyaranlar, bilginin algılanması ve somut mantık yürütme için hayati önem taşır. Bu
dönemdeki çocuklar, genellikle kendi deneyimlerinden yola çıkarak akıl yürütürler ve
genellemeler yaparlar. Bir başka deyişle, tümevarırlar.
İşlem öncesi dönemde ağırlıklı olan egosantrik düşünme, somut işlem döneminde
yerini desantrasyona bırakır. Yani, ilkokul çağlarında çocuklar dünyanın kendi
etraflarında dönmediğini, başkalarının da farklı perspektif ya da duyguları olduğunu
anlamaya başlar.

4. SOYUT (FORMAL) İŞLEMLER DÖNEMİ (11+)


Ergenlik çağıyla birlikte, çocuklar artık sadece somut değil, çok değişkenli ve soyut
problemler üzerinde de soyut mantık yürütebilirler. Bu dönemde, salt somut değil,
hipotetik problemler ya da teoriler üzerinde akıl yürütebilirler.
Ergenler, soyut akıl yürütmeyi gerektiren karmaşık felsefi, ahlaki, sosyal ya da politik
sorunlar üzerinde daha fazla düşünmeye başlar. Bu dönemde,sistematik düşünme
ve tümdengelim daha çok kullanılmaya başlanır. Ergenler genel ilke ve kuramları
kendi hayatlarına yansıtmaya başlayabilirler. Bu dönemde soyut problem çözme,
olayları daha soyut ele alma becerileri gelişir. Soyut fikir ve durumları becerisinin
yanında, geleceği sistematik olarak planlama, kombinasyonel düşünme, hipotez
üretme, teorik durumlar üzerinde analiz yapma gibi beceriler bu dönemde gerçekleşir.
Soyut işlem dönemine ilişkin çok ilginç bir gerçek vardır:
Araştırmalar, dünya nüfusunun sadece ¼’ünün soyut işleme geçebildiğini, geri kalan
¾’ün ise somut işlemde akıl yürütmeye devam ettiğini göstermektedir. Bu tatsız
durumun sebebi nedir?
Araştırmacılar, önceki dönemlerde çocuklara verilen eğitim kalitesinin, onların soyut
işlemlere geçip geçmemeleri konusunda önemli bir rol oynadığını ortaya çıkarmıştır.
Okul öncesi dönemlerden başlayarak, gezi-gözlem, deney, tartışma, oyun,
dramatizasyon, eleştirel düşünme, sanatsal ve sportif etkinlikleri destekleyen öğretim
sistemlerinde soyut düşünme becerileri kazanılırken, salt ezbere dayalı ve
sorgulamadan uzak sistemlerde ne yazık ki soyut akıl yürütmenin önü
kapanmaktadır.
İnsanlığın yüzbinlerce yıllık gelişimini düşünecek olursak, hayatta kalabilmemizin,
doğanın bize verdiği bilişsel beceriler sayesinde olduğunu söyleyebiliriz. Dünyadaki
bütün ırklar, dinler, kültürler ve eğitim sistemlerinde, 12 yaşa kadar olan gelişim
dönemlerinin hepsinin tüm çocuklar için aynı şekilde seyrettiği görülmektedir. Yani

3
dünyadaki tüm çocuklar, fizyolojik olarak duyu-motor, işlem öncesi ve somut işlem
dönemlerinden geçmektedir. Ancak söz konusu olan soyut işlemlerse, dünyanın
sadece ¼’ünün bu döneme geçmeyi başarabilmesi tesadüf değildir. Piaget’nin
epigenetik ilkesini bu durumda açıkça görmekteyiz; 12 yaşa kadar kazandığımız tüm
bilişsel beceriler, tıpkı bilgisayarın donanımı gibi, genetik olarak sahip olduğumuz
altyapılardır. Oysa bu alt yapılar tek başına daha üst düzeye çıkmamız için yeterli
değildir; çevrenin de gelişime katkıda bulunması şarttır. Eğitim sistemleri, tıpkı
aldığımız bilgisayara yüklenen yazılım gibi, genetik altyapımızın ve potansiyelimizin
maksimuma çıkarılmasını sağlar. Dünyanın en iyi arabası bile, benzin ya da elektrik
olmadan çalışmaz. Bu durum aynen böyledir. Genetik alt yapımız ne kadar güçlü olsa
da, soyut akıl yürütme mekanizmalarını çalıştıran bir süreç olmadan, somut işlemde
kalır ve doğanın bize verdiği temel potansiyelle yaşama devam ederiz. Dünya
üzerinde neden bazı ülkelerin bilim, sanat, felsefe, spor, teknoloji gibi alanlarda
devrim yaparken, diğerlerinin geri kaldığı ve sadece tüketici pozisyonuyla
sınırlandığını bu şekilde açıklamak mümkündür.
Piaget’nin orijinal kuramı yukarıda bahsedilen dört basamaktan oluşmaktadır ancak,
yakın geçmişte bu basamaklara yeni bir dönem eklenmiştir: ÜST FORMAL DÖNEM.
Bu dönem post formal dönem ya da problem oluşturma dönemi olarak da bilinir.
Beşinci dönem olarak ele alınan bu dönemin anahtar kavramı, sistemde herhangi bir
problem olmadığında da yeni problem potansiyellerini fark etmek ve çözüm üreterek
yenilik yapmaktır. Bir önceki dönem olan soyut işlemler karmaşık ve soyut
problemleri soyut akıl yürütmeyle çözmeyi kapsarken, üst formal dönem, yeni
problemleri oluşturma ve yaratıcı çözüm üretmeyi içerir. Bilim, teknoloji, felsefe,
sanat, spor, mimari, eğitim, sağlık gibi tüm alanlarda gerçekleştirilen tüm yenilikler ve
gelişimler, yeni keşifler ve icatlar, üst formal dönem olan yaratıcı problem çözme
becerileri sayesinde ortaya çıkmıştır.
Piaget’nin kuramı dikkatlice incelendiğinde, akıllı ve işlevsel bir eğitim sisteminin
temel anahtarları da ortaya çıkmaktadır. Önemli olan ve üzerinde durulması gereken
nokta, bu eğitim sistemlerinin nasıl yapılandırılıp sürdürüleceğinin saptanmasıdır.

You might also like